PSiKOTERAPi 101
Ayrıca bkz. Karen Horney 110 • Eric Fromm 124-29 • Abraham Maslow
138-39 • Rolle May 141 • Albert Ellis 142- 45
Paralimpik bir atlet engellerinin güçlü ve daha muktedir insanlarla Alfred Adler
üstesinden gelmek ve yüksek fiziksel çevrilidirler. Çocuk onu kendi
başarılara ulaşmak için güçlü bir arzu gelişimine ve başarılarına doğru Beş yaşında zatürreeden
duyar. Adler bu özelliği "dengeleme" iten çevresindeki güçlerin ölüme çok yaklaşan Alfred
olarak nitelendirir. motivasyonuyla genellikle Adler doktor olmayı o zaman
kendinden büyüklerin kafasına koymuştur. Viyana'da
çalıştığı sıralarda başlamıştır. kabiliyetlerine erişmeyi ve onları büyüyen Adler, tıp eğitimi alır
taklit etmeyi ister. ve psikolojide karar kılmadan
Engelliliğin başarı ve benlik duygu- ön ce uzmanlık eğitimini
su üzerindeki etkilerine bakarak Sağlıklı ve dengeli bir kişiliğe oftalmoloji dalında alır.
hastaları arasında büyük farklar ol- sahip çocuklar ve yetişkinler dış 1897'de Rus entelektüel ve
duğunu saptamıştır. Bazı engelliler h edeflere ulaşabildiklerini gördük- sosyal aktivist Raissa
, çok yüksek atletik başarılara eriş leri her seferinde güven kazanırlar. Epstein'la evlenir ve dört
mektedirler ve Adler bu kişilerde Aşağılık duygulan kendini göstere- çocukları olur.
engelli olma halinin güçlü bir moti- cek ve üstesinden gelinecek yeni
vasyon oluşturduğunu fark etmiştir. bir mücadeleye kadar ortadan kay- Adler, Freudyen teorinin
Diğer uçta ise engelleri yüzünden bolur; bu ruhsal büyüme süreci üssü sayılan Viyana Psikanaliz
yenilmiş hisseden ve durumlarını süreklidir. Ancak fiziksel bir eksikli- Derneği'nin ilk üyelerindendir
ıyileştirmek için çok az çaba göste- ği olan kişiler, daha genel aşağılık ve bireylerin Freud'un
ren hastaları vardır. Adler bu duyguları geliştirebilirler ve bu da tanımladığı bilinçdışı itkileri
farklılıkların. hastaların kendilerini dengesiz bir kişiliğe ve aşağıda ol- kadar sosyal faktörlerden de
nasıl gördükleri, diğer bir deyişle ma hissinin hiçbir zaman yok etkilendiklerini öne sürerek
özsaygı ları ile bağlantılı olduğunu edilemediği Adler'in verdiği adla dernekten ilk ayrılan da yine o
anlar. "aşağılık kompleksi"ne yol açar. olmuştur. 1911'deki bu
ayrılıktan sonra Adler mesleki
Aşağılık duygusu Adler ayrıca, sürekli hedeflerine anlamd a yükselmiş ve kendi
Adler'e göre aşağılık duygusu ulaşmak için mücadeleyle kendini psikoterapi ekolünü kurarak pek
hissetmek, kökleri çocuklukta gösteren ve aynı derecede dengesiz çok önemli psikoloji kavramı
yatan evrensel bir insan olan "üstünlük kompleksi"ni de ta- geliştirmiştir. 1932'de
deneyimidir. Çocuklar doğal olarak nımlamıştır. Bu hedefler Avusturya'dan ABD'ye göç
aşağılık duygusu hissederler çünkü ulaşıldıklarında kişiye güven hissi eder. İskoçya'da Aberdeen
her zaman kendilerinden daha sağlamazlar, sadece onu sürekli ola- Üniversitesi'nde ders verirken
rak dışarıda yeni hedefler aramaya geçirdiği kalp krizi sonucu
teşvik ederler. • hayatını kaybeder.
' 'İnsan olmak aşağılık önemli eHrlerl
duygusu hissetmektir. 1912 Nevrotik Karakter
Alfred Adler 1927 Bireysel Psikol ojinin
Uygulama ve Kuramları
'' 1927 İnsan Doğasını Anlama
ARKETI•PLERDEN
CARL JUNG (1875-1961)
104 CARL JUNG Mitler ve semboller dünyanın her yanındaki kültürlerde ve
farklı yüzyıllarda çarpıcı benzerlikler gösterirler.
KISACA
Bundan dolayı bir tür olarak paylaştığımız bilgi ve
YAKLAŞIM deneyimlerin bir sonucu olmalıdırlar.
Psikanaliz Bu ortak deneyimin anısı .. .
ÖNCE .
1899 Sigmund Freud, RüyaJa-
n n Yorumu'nda bilinçdışının ... her insanın bir parçası ...davranış modelleri için
doğasını ve rüyalardaki sem- olan kolektif bilinçdışında düzenleyici yapılar görevini
bolizmi inceler. yerine getiren arketipler
tutulur.
1903 Pierre Janet, travmatik o- şeklinde tutulur.
layların, uzun yıllar boyunca
bireyin duygu ve davranışla ~~
rında etkili olan duygusal yük-
lü inançlar ürettiğini ileri sürer. Her birimiz dünyayı anlamak için bu arketipleri
kullanmaya meyilli olarak doğarız.
SONRA
1949 Jungy'cu akademisyen
Joseph Campbell, tarih boyun-
ca farklı kültürlerden edebiyata
taşman arketip temaları ince-
lediği Bin Yüzlü Kahraman'ı
yayımlar.
1969 İngiliz psikolog John
Bowlby, insan içgüdülerinin
sosyal değiş-tokuşlarda model-
lenmiş eylem ve düşüncelerle
ifade edildiğini ileri sürer.
S igmund Freud, Tanrı ya da yerindeki toplumların çarpıcı Hepimizin içinde hiçbir kişisel
kader gibi kendimiz benzerlikler paylaşması Jung'u deneyime dayanmayan bilinçdışı
dışındaki güçlerle büyülemiştir. Bu toplumlar ayrı ve farklı bir bölümü olduğu
yönetildiğimiz fikrindense, mitlerinde ve sembollerinde kavramını getirir ve buna "kolektif
zihinlerimizin, özellikle de binlerce yıl boyunca esrarengiz bir bilinçdışı" adını verir.
bilinçdışının iç işleyişleri ile motive ortaklık taşımıştır. Jung, bunu n
ve kontrol edildiğimiz fikrini ortaya insanın bireysel deneyimlerinden Jung en yaygın mit ve
daha büyük bir şeye bağlı olduğunu sembollerin bu evrensel, ortak
atmıştır. Yaşantılarımızın düşünür; sembollerin insan bilinçdışının bir parçası olduğuna
psişesinin bir bölümü olduğuna inanmaktadır. Sembollerin nesilden
bilinçdışındaki ilkel itkilerden karar verir. nesile geçen kalıtsal hafızanın bir
etkilendiğini iddia etmiştir. Hamilik parçası olduğunu, zaman dilimleri
ettiği İsviçreli psikiyatr Cari Junq Jung'a göre bu ortak mitlerin ve farklı kültürler arasında sadece
onun fikrini daha ileriye taşıyarak varlığı, insan psişesinin bir küçük değişiklikler geçirdiklerini
bilinçdışını oluşturan unsurları ve bölümünün "kolektif bellek" düşünmektedir. Kalıtsal yolla geçen
onların işleyişlerini derinlemesine biçiminde işleyen ebedi bir yapı bu anılar, psişe içinde, Jung'un
içinde tutulan fikirleri "arketip" adını verdiği sembollerin
araştırmıştır. dilinde ortaya çıkarlar.
barındırdığın ı kanıtlıyordu.
Kü ltürel açıdan çok farklı
olmalarına rağmen dünyan ın her
PSiKOTERAPi 105
Ayrıca bkz. Pierre Janet 54-55 • Sigmund Freud 92-99 • Jacques Lacan 122-23 • Steven Pinker 211
' 'Kişisel bilinçdışı daha içgüdü gibi görünenin aslında -topluma sunduğumuz imaj-
arketiplerin bilinçdışı kullanımı Jung'un "Persona" adını verdiği bir
derindeki bir katmanın olduğunu söyler. arketiptir. Jung benliğin hem
üzerindedir. .. Ben o katmana erkeksi hem kadınsı tarafları
Jung psişenin üç bölümden olduğuna ve tam bir erkek ya da
ortak bilinçdışı d iyorum. oluştuğunu öne sürer: ego, kişisel tam bir kadın haline gelmesinde
CarlJung bilinçdışı ve kolektif bilinçdışı. biyoloji kadar toplumun da rol
Egonun bilinçli zihin veya benliği oynadığına inanır. Tam bir erkek
'' veya kadın olduğumuzda, her ne
simgelediğini , kişisel bilinçdışının, kadar bir arketip aracılığıyla
Eski zamanlardan kalma benliğimizin diğer kısmına MI§.
bastırdıkları da dahil olmak üzere erişebilsek de potansiyelimizin
anılar bireyin kendi anılarını sakladığını yarısına sırtımızı dönmüş oluruz.
söyler. Kolektif bilinçdışı ise Animus, dişi kişiliğin erkek
Jung arketiplerin kalıtsal belleğin psişenin arketipleri barındıran bileşenidir ve Anima da erkek
katmanları olduklarına ve insan psişenin dişi özellikleridir. Bu,
deneyiminin bütününü kısmıdır. "diğer yarı"dır; bir kız veya erkek
olmak üzere büyürken bizden alınan
oluşturduklarına inanmaktadır. Arketipler yarı. Bu arketipler bizim karşı cinsin
Pek çok arketip vardır ve bunlar doğasını anlamamıza yardımcı olur
Latince bir kelime olan farklı kültürlerde birbirlerine ve kadın veya erkeğin "şimdiye
archetypum, "ilk şekillenen" karışıp, birbirlerini kadarki tüm izlenimlerini
an lamına gelmektedir ve Jung ekil!endirebildikleri halde her depoladıkları" için tüm geleneksel
arketiplerin ilk atalarımızın birimizde her arketipin bir modeli eril ve dişi düşünceleri yansıtırlar.
deneyimlerinden kalma anılar bulunmaktadır. Dünyayı ve kendi
, olduklarına inanmaktadır. Psişe deneyimlerimizi anlamak için bu Havva, erkeğin bilinçdışının dişi par-
içinde şablonlar olarak görev sembolik formları kullandığımızdan çam olan Anima'nın semlx:ıllerinden biridir.
yaptıklarını ve bizim onları kendi resim, edebiyat ve drama gibi Jung onun "erkeğin düşmesi ... ve hayalın
deneyimlerimizi düzenleyip insana ait tüm ifade biçimlerinde yaşanması için kapanlar ve tuzaklarla dolu
anlamak için farkında olmadan ortaya çıkarlar. okluğunu" söyler.
kullandığımızı düşünür. Aralardaki
Bir arketipin doğası onu hemen
boşlukları kişisel yaşamlarımızdan tanımamızı ve belli bir duygusal
anlamla ilişkilendirmemizi
detaylarla doldurabiliriz ama kendi sağlayacak şekildedir. Arketipler çok
deneyimlerimizden anlam çeşitli davranışsa! ve duygusal
modelle birleştirilebilirler ama Yaşlı
çıkarmamızı sağlayan Bilge, Tanrıça, Kutsal Bakire, Büyük
Ana ve Kahraman gibi hayli tanınır
bilinçdışımızda hazır bulunan bu olan çok ünlü arketipler de vardır.
altyapıdır. Persona, Jung tarafından
tanımlanan en önemli arketiplerden
Arketipler, kalıtım yoluyla biridir. Jung'un kendi hayatında çok
geçen duygu veya davranış erken anladığı bir şey de, kişiliğinin
kalıpları olarak düşünülebilirler. sadece belli bir bölümünü dış
Belli bir dizi davranı şı ya da dünyayla paylaşma eğiliminde
duygusal ifadeyi anlamı olan olduğudur. Bunun diğer insanlarda
bütün bir model olarak fark da var olan bir özellik olduğunu
etmemizi sağlarlar. Bunu içgüdüsel anlamış ve insanların kişiliklerini
olarak yapıyor görünsek de Jung bileşenlere ayırdıklarını, ortama ve
duruma göre bunlardan birini
seçerek kullandıklarını fark etmiştir.
Dünyaya sunduğumuz benlik
106 CARL JUNG
' 'Tarihteki en güçlü fikirler etkiler ve kendilerini kehanetsel geçmektedir. Tamamen hayata
ifadeler (Anima) veya bükülmez geçirildiğinde bu arketip bilgeliğin
arketiplere dayanmaktadır. akılcılık (Animus) olarak gösterirler. ve gerçekliğin kaynağıdır ve benlikle
CarlJung spüritüel olanı bağlayabilir. Jung
Jung bir arketipi, bizim, kendini gerçekleştirmenin otomatik
'' dünyanın görmesini istemediğimiz olarak meydana gelmeyeceğini,
kısmımızı simgelediğini söyleyerek bilinçli şekilde aranması gerektiğini
Animus, kültürümüzde "gerçek tanımlar. Buna "Gölge" adını de vurgular.
erkek" olarak temsil edilir, kaslı vermiştir ve Gölge, Persona'nın tam
adamdır, askerlerin kumandanıdır, zıddıdır; karakterimizin en utanç Rüyalardaki arketipler
soğukkarilı mantıkçıdır ve romantik verici yanlarını, bastırılmış Arketipler, rüyaların yorumunda
kazanovadır. Anima ise orman düşüncelerimizi ve tüm sırlarımızı ciddi şekilde önemlidir. Jung
perisi, bakire, baştan çıkarıcı olarak simgeler. İncil'de Şeytan, edebiyatta rüyanın bilinçli benlikle sonsuz
görünür. Doğaya yakın, sezgili, Dr Jekyll'ın Mr Hyde'ı olarak ortaya (ego ile kolektif bilinçdışı) arasında
kendiliğinden olabilir. Resimlerde ve çıkar. Gölge bizim, başkalarına bir diyalog olduğuna ve
hikayelerde Havva veya Troialı Helen yansıttığımız "kötü" yanımızdır, arketiplerin rüyada semboller
olarak ya da erkekleri büyüleyen ve buna rağmen tamamen ulumsuz olarak etkinleşip diyalogu
onların hayatlarını çalan Marilyn değildir: Belli bir durumda kabul
Monroe gibi bir kişilik olarak ortaya edilemez oldukları için bastırmayı kolaylaştırdığına inanır.
çıkar. Bu arketipler bilinçdışımızda seçtiğimiz yönlerimizi simgeliyor
var oldukları için ruhsal Arketiplerin rüyalar bağlamında
durumlarımızı ve tepkilerimizi olabilir. belli anlamları vardır. Örneğin Yaşlı
Tüm arketiplerin içinde en Bilge Adam veya Kadın bir rüyada
ruhani bir lider, ebeveyn, öğretmen,
önemlisi Gerçek Benlik'tir. Bu, doktor -yol gösteren, yönlendiren,
merkezi, düzenleyici bir arketiptir ve akıl veren kişiyi gösterir- olarak
tüm diğer yön leri birleşmiş, tam bir temsil edilebilir. Rüyayı görenin
benliğe uydurmaya çalışır. Jung'a kendi annesi veya büyükannesi
göre insan varoluşunun gerçek olarak ortaya çıkan arketip, Büyük
amacı, "kendini gerçekleştirme" Ana, besleyeni, büyüteni temsil
eder. Güven, rahatlık ve doğrulama
adını verdiği , gelişmiş, aydınlanmış sağlar. En saf haliyle Gerçek Benliği
temsil eden Kutsal Çocuk
bir psikolojik duruma erişmiş bir masumiyet veya incinebilirliği
varlık olmaktır ve bunun yolu da temsil eder ve rüyalarda açıklığı ya
Gerçek Benlik arketipinden da potansiyeli akla getiren küçük
bir bebek ya da çocuk olarak ortaya
çıkar. Eğer ego çok büyürse
Oyunbaz ortaya çıkarak kontrol
altında tutulur. Oyunbaz, rüya
görenin zayıf yanlarını gözler önüne
seren oyuncu bir arketiptir ve
şakalar yaparak bireyin kendini ve
arzularını çok c iddiye almasını
engeller. Oyun baz ayrıca
Norveçlilerin yarı tanrısı Loki,
Yunan tanrısı Pan, Afrika'nın
D r Jekyll, Roberl Louis Stevenson'ın
bir hikayesinde canava r Mr. Hyde'a dö-
nüşür. Bu hikılye Jung'un Gölge arketipi-
nin cisimleştiği bir karakter aracılığıyla
"karanlık benlik" fikrini incelemektedir.
PSiKOTERAPi 107
örümcek tanrısı Anansi veya Pamuk P renses masalı ufak tefek de- Cari Gustav Jung, eğitimli ve
sadece bir palyaço ya da sihirbaz ğişikliklerle dünyanın her yerinde anla- eksantrik üyeleri olan bir
olarak da ortaya çıkabilir. tılır. Jung masalların ve mitlerin. arketip ailenin oğlu olarak İsviçre'nin
karakterler kullanmalarından dolayı ev- küçük bir köyünde doğar.
Arketipleri kullanmak rensel bir popülariteleri olduğu na deği Depresyon ataklarından
Arketipler zih inlerimizde bilinçli mustarip olmasına rağmen
düşünceden önce de vardır, bu nir. annesine çok yakındır. Yete-
nedenle de deneyim algılamaları nekli bir dilbilimcisi olarak,
mızda çok güçlü bir etkileri olabilir. göre genel olarak kasıtlı, akılcı, Sanskritçe gibi antik dillerin
Bilinçli olarak olduğunu düşündü bilinçli düşünceye atfettiğimiz de yanı sıra bulunduğu pek
ğümüz ya da algılamayı seçtiğimiz şeylerin çoğu, zaten bilinçdışı faali- çok Avrupa dilini öğrenmiştir.
, -ve böylece yaşadığımız- ne olursa yetlerle, özellikle de arketiplerin 1903'te Emma Rauschenbach
olsun, bilinçdışımış önceden şekil düzenleyici kalıplarıyla, yönlendiril- ile evlenir ve beş çocukları
lenmiş bu fikirlerle yönlendirilir. Bu mektedir. olur.
yolla, kolektif bilinçdışı ve içeriği
bilinç durumunu etkiler. Jung'a Kolektif bilinçdışı ve arketiplerle Jung psikiyatri eğitimi
ilgili fikirlerine ek olarak Jung almıştır ama 1907'de Sigmund
' 'Bilinçdışını anlayarak çağrışım kelimesinin uygulamasını Freud'la tanıştıktan sonra
kendimizi onun inceleyen ilk kişidir; ayrıca içedönük psikanalist ve Freud'un
egemenliğinden kurtarabiliriz. ve dışadönük kişilik t iplerini de o veliahtı olmuştur. Ancak ikili,
tanımlamıştır. Bu kavram sonunda, kuramsal farklılıkları yüzün-
Cari Jung Myers-Briggs Tip Göstergesi (MBTI) den fikir ayrılığına düşerler ve
gibi yaygın biçimde kullanılan bir daha hiç görüşmezler.
'' kişilik testlerine de ilham kaynağı I. Dünya Savaşı'nı izleyen
olmuştur. Jung'un çalışmaları yıllarda Jung Afrika, Amerika
psikoloji, antropoloji ve spiritüalite ve Hindistan'a giderek yerliler
alanlarında etkili olmuştur. üzerinde çalışır ve antropolojik
Arketipleri o kadar yaygındır ki ve arkeolojik gezilere katılır.
sinemada, edebiyatta ve evrensel 1935'te Zürih Üniversitesi'nde
karakterleri tasvir eden diğer tüm profesör olur ancak araştırma
kültürel biçimlerde kolaylıkla ayırt larına yoğunlaşmak için ders
edilmektedirler. • vermeyi bırakır.
ÖnemlleH rlerl
1912 Dönüşüm Sembolleri
1934 Arketipler ve Kolektif
Bilinçdışı
1945 Rüyaların Doğası Üzerine
108
YAŞAM VE O•• LU•• M
İÇGÜDÜLERİ ARASINDAKİ
MU••CADELE YAŞAM BOYU
SÜRER
MELANIE KLEIN (1882-1960)
KISACA Ç atışan güçler teması oldum Dramanın gücü gerçek duyguların bir
olası yazarları, filozofları ve yansıması olmasında yatar. Shakespeare'in
YAKLAŞIM bilim insanlarını kendine Romeo ve Juliet'i gibi büyük oyunlar sadece
çekmjştir. Edebiyat, din ve sanat iyi aşkın hayatı olurnlayan gücünü değil aynı
Psikoanaliz ile kötünün, dostla düşmanın zamanda ölümcül zehirleyici yanını da gös-
hikayeleriyle doludur. Newton fiziği, terir.
ÖNCE istikrar veya dengenin ancak bir gü-
1818 Alman filozof Arthur cün eşit ve zıt bir güçle karşılaşması rekli çalıştığını ve tüm acıların te-
Schopenhauer, varoluşun, sonucunda oluşabileceğini söyler. melinde sürüp giden bu ruhsal ge-
sürekli olarak kendisiyle eşit Bu tür zıt güçler varoluşun vazgeçil- rilimin yattığını iddia eder.
güçteki ölüm içgüdüsü ile mez parçalarıdır ve bunların belki
mücadele eden yaşama iradesi de en güçlüsü yaşam ve ölümle ilgili Klein ayrıca bu ruhsal gerilimin
tarafından yönetildiğini ifade sahip olduğumuz içgüdülerdir. saldırgan lık ve şiddete doğuştan
eder. meyilli olmamızı da açıkladığını
Sigmund Freud, kendi ölüm iç- belirtir. Bu, sevgi ve nefret arasın
1910 Psikanalist Wilhelm güdümüz tarafından yok edilme- da, yeni doğmuş bir bebekte bile
Stekel, cinsel içgüdünün mek için narsistik veya kendini ö- var olan bir mücadele yaratmakta-
sosyal baskılanmasının ölüm nemseyen yaşam içgüdümüzü (libi- dır. Yaşam ve ölüm içgüdülerimiz
içgüdüsünün büyümesine do) devreye sokarak ölüm içgüdü- -haz ve acı, yenilenme ve yok ol-
paralel olduğunu öne sürer. sünü dışarıya doğru, başka nesne- ma- arasındaki bu sürekli savaş
lere karşı yönlendirdiğimizi söyler. psişelerimiz içinde karmaşa ile so-
1932 Sigmund Freud doyum Melanie Klein bu düşünceyi daha nuçlanır. Bu nedenle öfke veya "kö-
için en temel güdünün aslında da genişleterek ölüm içgüdümüzü tü" duygular da, iyi ya da kötü her
ölüm hedefine doğru olduğunu dışarıya yönlendirsek bile "bu sal- duruma yönlendirilebilirler.
iddia eder. dırı içgüdüsüyle" yok edilme tehli-
kesini hala hissettiğimizi ve buna
SONRA karşı "libidomuzu harekete geçir-
2002 Amerikalı psikolog Julie me" gibi devasa bir görevin farkın
K. Norem, kötümser olmanın, da olduğumuzu söyler. Bu zıt güç-
insanları modem hayatın lerle yaşamak, insan deneyiminin
talepleri ve stresiyle baş merkezini oluşturan kalıtsal bir psi-
etmeye daha iyi hazırladığını kolojik çatışmadır. Klein büyüme ve
öne sürerek "savunmacı yaratma -üremeden yaratıcılığa ka-
kötüm serlik" fikrini tanıtır. dar- eğilimimizin eşit derecede
kuvvetli ve yıkıcı bir güce karşı sü-
PSiKOTERAPi 109
Ayrıca bkz. Sigmund Freud 92 99 • Anna Froud 111 • Jacques Lacan 122 23
Sürekli çatışma c ~
Klein bu ilkel güdülerin asla üstesin- insanın bilinçdışında . . __/
den gelemeyeceğimize inanır. Onla-
rruazy,aaşsalmalgarüıvrennılzi,bootyuurnmcuaş sahip olu- ~----,X..~-------------~Xr----
bir duru-
ma gelemeyiz ama "ilkel şiddet fan-
'Y V
tezileri" ile kaynayan bir bilinçdışıyla
yaşamaya devam ederiz. Bu tür bir
ruhsal çatışmanın etkileri düşünüle
cek olduğunda Klein geleneksel mut-
luluk kavramına ulaşmanın
imkansız olduğunu ve yaşamanın,
Nirvana'ya ulaşmakla ilgili olmayıp
bu çatışmaya tolerans göstermenin
bir yolunu bulmakla ilgili olduğunu
düşünür. Yaşam, ölüm itkisiyle karşı mücadele etmektir.
Bu da sürekli bir ruhsal gerilime neden olur..
Bu tolerans durumu umabilece-
ğimiz en iyi şey olduğundan Klein
insanların arzu ettikleri veya hak
ettiklerine inandıkları hayatı bula-
madıkları için depresyon ve hayal
kırıklığı içinde yaşamalarını şaşır
tıcı bulmaz. Klein'a göre insan ya-
şamı kaçınılmaz olarak endişe, acı,
kayıp ve yıkımla doludur. Bu ne-
denle de insanlar iki zıt kutup ya-
şam ve ölüm içinde yaşamayı öğ
renmek zorundadırlar. •
Melanie Klein Avusturya'da doğan Melanie Kle- nış sırasında kazaya kurban
in, dört çocuklu bir ailenin kızıdır. gitmiştir. Hiçbir resmi niteliği ol-
Daha sonra boşanan anne-babası mamasına karşın psikanaliz
soğuk ve şefkatsiz kimselerdir. 17 alanında büyük bir etkisi olmuş
yaşındayken tıp eğitimi alma pla- tur. Özellikle çocuklarla yaptığı
nını bir yana bırakarak endüstriyel çalışmalar ve oyunu terapinin bir
kimyager olan Arthur Klein'la ni- parçası olarak kullanması ile tanı
şanlanır. nır.
Klein psikanalist olmaya 1910'da Önemli eaerlart
Sigmund Freud'un bir kitabını oku-
duktan sonra karar verir. Kendisi de 1932 Çocukların Psikanalizi
depresyondan mustariptir ve ölüm 1935 Manik Depresif Durumların
sürekli çevresinde dolaşmaktadır: Psikojenezine Bir Katkı
Herkesin hayran olduğu ablası Klein 1955 Haset ve Şükran
4 yaşındayken ölmüştür; ağabeyi 1961 Bir Çocuk Analizinin
şüpheli bir intiharla hayatına son Hikayesi
vermiş ve oğlu da 1933'te bir tırma-
110
OLMALl'LARIN
TİRANLiGi
KAREN HORNEY (1885-1952)
KISACA S osyal çevreler -aileden okul- ettiğimizi fark etmenin çok önemli
lara, işyerlerine ve daha geniş olduğuna inanır. Çevreden gelenler,
YAKLAŞIM topluluklara kadar- belli özellikle "Tanınmış ve ünlü olmalı
inançlar tarafından onaylanan kültü- yım" ya da "İncecik olmalıyım" gibi
Psikanaliz rel "normlar" geliştirirler. Almanya "meli-malı"lar biçiminde içselleştiril
doğumlu psikanalist Karen Homey miş mesajlar olarak ortaya çıkarlar.
ÖNCE bu sağlıksız ya da "toksik" sosyal Horney hastalarına psişelerindeki
1889 Pierre Janet, Psikolojik çevrelerin bireylerde, kendi yüksek iki etkinin farkına varmalarını söy-
Ocomatizm'de bir kişiliğin ayrı potansiyellerini görmelerini engelle- ler: sahici arzuları olan "gerçek ben-
ve farklı bölümlere ayrıldığı yecek sağlıksız inanç sistemleri ya- lik" ve "olmalı"ların isteklerini yerine
"bölünme"yi tanımlar. rattığını söyler. getirmek için mücadele eden "ideal
benlik". İdeal benlik, gerçek benliğin
SONRA Homey, kendi belirlediğimiz i- yolculuğunda zihni gerçekçi ve uy-
1950'ler Melanie Klein, nançlarla değil, toksik çevreden ge- gun olmayan fikirlerle doldurur. İdeal
insanlann kişillklerini len içselleştirilmiş inançlarla hareket benliğin beklentilerine ulaşabilmek
böldüklerini çünkü aksi halde için gerçek benliğin "başarısızlıkla
' 'Gerçekte olduğunuz rı" üzerine olumsuz geribildirimler
başa çıkılamaz, çelişkili üretir. Bu da üçüncü ve mutsuz bir
utandırıcı varlığı unutun benliğin - "küçümsenen benliğin"
duygularla baş gitsin; önemli olan, nasıl gelişmesine neden olur.
edemeyeceklerini söyler.
olmanız gerektiğidir. Homey "olmalı"ların "kaderle olan
1970'ler Avusturyalı pazarlığırnız"ın temelini oluşturduğu
psikanalist Heinz Kohut, bir Karen Horney nu söyler: Eğer onlara itaat edersek dış
çocuğun gereksinimleri gerçeklikleri sihirli biçimde kontrole-
karşılanmadığında, narsist '' debileceğimize inanırız, oysa bunlar
benlikle büyüklenmeci gerçekte derin bir mutsuzluk ve nev-
benlikten oluşan parçalanmış roza neden olurlar. Homey'in görüşleri
bir benliğin ortaya çıktığını özellikle kendi sosyal çevresiyle, uy-
ileri sürer. macılığa çok fazla dayanan 20. yüzyil
başı Almanya'sı ile ilişkilidir. •
1970'ler Albert Ellis, insanları
Ayrıca bkz. Pierre Janet 54-55 • Sigmund Freud 92- 99 • Melanie Klein 108 09
içselleştirilmiş "malı, • Cari Rogers 130- 37 • Abraham Maslow 138-39 • Albert Ellis 142- 45
meli"lerden kurtarmak için
Rasyonel, Duygusal Davranış
Terapisi'ni geliştirir.
PSiKOTERAPi 111
SÜPEREGO ANCAK
EGOYLA DÜŞ,MANCA
KARŞILAŞTIGINDA
BELİRGİN HALE GELİR
ANNA FREUD (1895-1982)
KISACA • ncil'e göre Adem ile Havva çekmiştir. Ego dünyanın gerçekle-
rin i dikkate alır, ayrıca aynı anda
YAKLAŞIM Cennet'te şeytana uymakla dü- id'le çatışır ve süperego tarafından
daha aşağı bir konuma çekilir. Sü-
Psikanaliz 1rüstlük arasında seçim perego, içselleştirilmiş eleştirel bir
ebeveyn gibi suçluluk ve utanç dili-
ÖNCE yapmakla karşı karşıya kalan karar ni kullanır. Süperegonun sesini,
1920 Sigmund Freud ego, id vericiler konumundadırlar. Sigmund belli bir şekilde düşündüğümüz ve-
Freud psişenin yapısal modelini ta- ya davrandığımız için kendimizi
ve super ego kavramlarını Haz azarlarken duyarız: Süperego sade-
nımlarken insanın bilinçdışında ce egoyla düşmanca karşılaştığında
İlkesinin Ötesinde adlı belirginleşir (ya da "sesini yüksel-
makalesirıde ilk kez kullanır. benzer bir model tarif eder ve bu mo- tir").
del üç bölümden oluşan ruhsal bir
SONRA aygıtı öngörür: id, süperego ve ego. Ego savunma mekanizma·
1950'ler Melanie Klein, lan
s üperegonun oluşumunda İd, sinsi bir yılan gibi, bize ken- Süperegonun eleştirici sesi kaygıya
• a ilevi etkiler olduğuna karşı dimizi ne iyi hissettiriyorsa onu yol açar ve Anna Freud'a göre bu e-
yapmamızı fısıldar. Ta mamen arzu- go savunmalarımızı işin içine
çıkar. larla, haz aramakla ve temel soktuğumuz zamandır. Bunlar zih-
içgüdülerin (yiyecek, konfor, sıcaklık nin, kaygının boğuculuğunu
1961 Eric Berne çocuk, ve seks) tatmin edilmesiyle yönetilir. engellemek istediğinde kullandığı
yetişkin ve ebeveyn ego Süperego, dürüst bir kişi gibi, bizi sayısız yöntemlerdir. Anna Freud,
daha yüksek bir yol izlemeye çağırır. mizahtan ve yüceleştirmeden inkar
durumlarını hayatlarımı z Ailevi ve sosyal değerler empoze e- ve yer değiştirmeye kadur kullandı
derek bize ne yapıp yapmamamız ğımız pek çok yaratıcı savunma
boyunc a taşıdığımız ve gerektiğini söyler. Son olarak da ego, mekanizması tanımlamıştır. Onun
bunların analiz yoluyla karar verebilen bir yetişkin gibi, u- ego kuramı 20. yüzyılın hümanist
incelenebileceği fikrini ortaya yarıcıları kontrol eder, nasıl terapileri için zengin bir düşünce
atar. davranılması gerektiğine karar verir. kaynağı olmuş tur. •
İd ve süperego arasında asılı duran
1976 Amerikalı psikolog Jane
Loevingcr egonun, insanın bir moderatördür.
yaşamı boyunca, iç benliğin Avusturyalı psikanalist Anna
ve dış çevrenin arasındaki
etkileşimin sonucu olarak Freud babasının fikirleri ni gelişti
çeşitli evrelerde geliştiğini rirken süperegonun oluşumuna ve
söyler. ego üzerindeki etkilerine dikkat
Ayrıca bkz. Sigmund Freud 92- 99 • Melanie Klein 108- 109 • Eric Berne 337
ANCAK ONU KENDİNİZ
KEŞFETTiGiNİZ. Z}'M~N
KATLANILABILIRDIR
FRITZ PERLS (1893-1970)
114 FRITZ PERLS İnsanlar dünyaya bakış açılarının
nesnel gerçek olduğuna inanırlar.
KISACA
Ancak insan yaşamı onu gördüğümüz
YAKLAŞIM kişisel "merceklerle" renklenir.
Gestalt terapisi Yaşamımızı biçimlendiren algılarımız
olduğu için ...
ÖNCE
1920'1er Cari Jung, insanların ...iç gerçekliklerimizi ve ...toplumun ve ailenin
iç benlikleriyle bağlantı kurma- sonucunda dış gerçeklikleri
ya ihtiyaçları olduğunu söyler. değiştirmemiz mümkündür. "sunulmuş değerlerini"
1943 Max Wertheimer, kişisel atıp kendi gerçek
içgörüyü kullanmada belirleyici
olan Gestalt "üretken düşünce" değerlerimizi keşfetmeliyiz .
kavramını açıklar. Bunu yaptığımızda kendi dünyamızı
veya "gerçeğimizi" inşa etmekte
1950 Karen Homey, Nevroz ve
lnsan Gelişimi'nde başkaları olduğumuzun farkın a varırız.
tarafından dayatılan
"olmalı"lan reddetmenin ge-
rekliliğini tanımlar.
SONRJ\
1961 Cari Rogers, terapinin
nasıl bir biçim ve yön alacağı
nı bilenin terapist değil hasta
olduğunu söyler.
1973 Nörolinguistik
Programlama'nın (NPL) kuru-
cularından biri olan Amerikalı
kişisel gelişim yazarı Richard
Bandler, yeni terapisinde Ges-
talt terapi tekniklerinin pek ço-
ğunu kullanır,
1 8. yüzyılda Alman filozof Im- unutmamanın hayati önem taşıdığı birlikte perspektifimizi yaratmadaki
manuel Kant, kendimizin nı söyleyen Gestalt terapisinin rolünü kabullenmek yerine dünyaya
ötesinde, "dışarıda" neler ol- temelini oluşturur. Dünyanın tüm bakış açımızı, mutlak, nesnel ger-
duğunu gerçekten seslerini, duygularını ve resimlerini çeklik sandığımızı söyler. Perls 'e
bilemeyeceğimizi, çünkü bilgimizin otomatik olarak içimize alamayız, göre kişi için ulaşabileceği tek ger-
zihnimiz ve duyularımızın kısıtla tarar ve sadece birkaçını seçeriz. çeklik kendi kişisel gerçeğidir.
maları yüzünden sınırlı olduğuna
işaret ederek dünya hakkındaki dü- Gestalt terapisinin kurucuların Sorumluluğu kabul etmek
şüncelerimizde devrim yaratmıştır. dan biri olan Fritz Perls'e göre bunun Perls kuramlarını 1940'larda, insan
Şeylerin "kendi içlerinde" nasıl ol- anlamı şudur: Kişisel gerçeklik duy- zihninin tatmin edilmeyi bekleyen
duklarını bilmeyiz, sadece onları gumuz algı yoluyla, yani olayların bir dizi biyolojik g üdüye indirgenebi-
yaşarız. Bu görüş, - trajedileri ve kımrl isiyle değil, deneyimlerimizi leceğini söyleyen psikanalitik
travmaları, esinleri ve tutkuları ve görüşün egemen olduğu bir dönem-
neredeyse sonsuz sayıdaki olasılık gördüğümüz bakış açısıyla oluşmak de geliştirmiştir. Bu yaklaşım Perls
larıyla- insan yaşamının için çok katı, yapılandırılmış, basit-
karmaşıklığının, onu gördüğümüz tadır. Ancak bunu unutma k, hatta leştirilmiş ve genellenmişti; onun
bireysel "mercekler"le şifrelendiğini farkına varmamak çok kolaydır. çok önemli bulduğu bireysel deneyi-
Perls bizim algının ve onun kendi-
sinden kaynaklanan tüm
düşünceler, eylemler ve inançlarla
PSiKOTERAPi 115
Ayrıca bkz. S0ren Kierkegaard 26 27 • Cari Jung 102 107 • Karen Horney 110 • Erich Fromm 124-29 •
Cari Rogers 130- 37 • Abraham Maslow 138-39 • Roger Shepard 192 • Jon Kabat-Zinn 210 • Max Wertheimer 335
me yer bırakmıyordu. Ayrıca bu Gestalt duası, Gestalt terapisini özetlemesi amacıyla Fritz
yöntemde analistler, hastalarına Perls tarafından yazılmıştır. Dua, başkaları aracılığıyla tatmin
kendi deneyimlerinin yaratılmasın aramak yerine kendi gereksinimlerimize göre yaşamamızın
da sorumluluk alma ve farkında
olma olanağı tanımıyorlardı. Psika- önemini vurgular.
nalitik model hastaların, bir analist
onları bilinçdışı itkilerinden kurta-
rıncaya kadar bilinçdışı
çatışmalarının merhametine kaldık
ları bir anlayışla işliyordu. Öte
yandan Perls insanların yaratmada
kendi rollerinin gücünü anlamaları
nın çok önemli olduğunu
düşünmekteydi. Kendi gerçeklikleri-
mizi değ iştirebileceğimizin farkında
olmamızı istiyor, aslında böyle yap-
makla sorumlu olduğumuzu,
kimsenin bizim için bunu yapama-
yacağını düşünüyordu. Algının,
gerçekliği n belkemiği olduğunu bir
kez anladıktan sonra, hepimiz yarat-
tığımız hayatın ve dünyaya bakmayı
seçtiğimiz yolun sorumluluğunu al-
maya mecbur oluruz.
Gücü kabullenmek kontrol etmeyi öğrenebileceğimiz nasıl olursa olsun duygusal dengeyi
Gestalt kuramı, bir iç kontrol duygu- konusunda ısrarlıdır. Yaşamımızı al- koruma yetisinden söz ederken "ho-
su oluşturarak kişisel gelişimi teşvik gılarımızın şekillendirdiğini bir kez meostaz" deyimini kullanır.
etmek için -kişinin duygu ve dü- anladıktan sonra, oynadığımız rolle- Homeostaz, normalde bedende istik-
şünceleri için- bireysel deneyim, rin ve eylemlerimizin aslında sadece rarlı fiziksel ortamın korunmasını
algı ve sorumluluğun ilkelerini kul- gerçekliği değiştirmek için bilinçli tanımlamak için kullanılan biyolojik
lanır. Perls, dış çevreye olarak kullandığımız birtakım araç- bir terimdir. Bundan pek çok siste-
bakılmaksızın iç deneyimlerimizi lar olduğunu görürüz. İçteki ruhsal min ince bir denge içinde olması
dünyanın kontrolü iki katmanlı bir kastedilmektedir ve Gestalt terapisi-
' 'Öğrenmek, bir şeyin mümkün seçim aracılığıyla güç verir: çevreyi nin zihne bakış yöntemi de aynen
olduğunu keşfetmektir. nasıl yorumlayacağımız ve ona nasıl böyledir. Zihni, insan yaşantısının
Fritz Perls tepki vereceğimiz. "Sizi kendinizden bütününü oluşturan pek çok düşün
başka kimse öfkelendiremez" deyişi ce, duygu ve algı aracılığıyla
'' bu felsefeyi mükemmel biçimde ör- dengelemenin yollarını arar. Kişiyi bir
neklemektedir ve bunun gerçekliği bütün olarak görür ve parçalara değil
insanların örneğin trafik sıkışıklığı bütüne odaklanır.
na, kötü haberlere veya kişisel
eleştiriye karşı verdikleri farklı tep- Perls hastalarına, algılarının gü-
kilerde görülebilir. cünün ve onun gerçekliği (ya da
"gerçeklik" olarak tanımladığımız
Gestalt terapisinde kişi, neler olup
bittiğine bakılmaksızın eylemlerinin şeyi) nasıl şekillendirdiğinin farkı
ve tepkilerinin doğrudan sorumlulu-
ğunu almaya zorlanır. Perls, çevre na varmaları için yardım etmeyi
görevi olarak görmektedir. Bu şekil
de, hastaları iç manzaralarını
116 FRITZ PERLS
Budizm gibi Gestalt terapisi de zı anda alg ılanan gerçekliği doğrudan lendirmez; Perls'in Gestalt yaklaşımı
hinsel farkındalığın gelişimi ve yaşamasını sağlar. Bu beceri. "bura- daha sonra Cari Rogers'ın hümanis-
değişimin kaçınılmaz olduğunun kabu- da olmak" Gestalt süreci için çok tik. kişi odaklı yaklaşımının temelini
lünü teşvik eder. Perls değişime önemlidir; güçlü bir duygusal farkın
"yaratıcı uyum incelemesi" adını ver- dalıktır ve her birimizin kendi oluşturmuştur.
çevremizi nasıl yarattığımız ve ona
miştir. nasıl tepki verdiğimizi anlamamız Kaderin ink&n
için bir temel oluşturur. Ayrıca kendi- Gestal yönteminin bir diğer bileşeni
şekillendirmenin kontrolünü ele ala- mizi ve çevremizi deneyimleme de dil kullanımını içerir. Hastalara.
bilmektedir. Algıladıkları gerçeklik farkındalıklarını artırmaları için veri-
duygusunun sorumluluğunu üstle- yollarımızı değiştirmeyi öğrenmemiz len önemli bir araç da
nerek istedikleri gerçekliği konuşmalarının içinde "Ben" kelime-
için bir yol göstericidir. sini fark etmeleri ve değiştirmeleri
oluşturabilirlerdi. Kişisel gelişim için bir araç olarak için verilen talimattır. Perls'e göre
gerçekliğimizin sorumluluğunu al-
Perls, bunu başarabilmeleri için otantik duygulaıla - gerçek duygular mak için. öyle olmadığı halde hiçbir
hastalarına Gestalt terapisinin gerek- ve düşünceler- temasta olma beceri- kontrolümüz olmadığı yanılsarrıasıru
li süreçlerini öğreterek yardım si Perls için diğer terapi biçimlerinin yaratmak için dili nasıl kullandığım1-
etmiştir. İlk ve en önemli süreç far- psikolojik açıklamalarından veya a- zı fark etmemiz gerekir. Basitçe "Ben
kındalık yaratmak ve bu farkındalığı nalitik geribildirimlerinden daha bunu yapamam:· ya da "Ben bunu
şimdiki anın duyguları üzerine odak- önemlidir. Davranışın ardındaki "ne- yapmayacağım:· demek benim bir
lamaktır. Bu. kişinin duygularını ve o den" Perls için çok önemli değildir, seçim yaptığımı açıkça gösterir. Ay-
önemli olan "nasıl" ve "ne"dir. rıca duyguya sahip çıkmaya da
"Neden"i bulma gerekliliğinin değe yardımcı olur; duygular bende doğar
rinin düşmesi ve anlam için lar ve bana aittirler; kendi duygularım
sorumluluğun analistten hastaya için birini ya da bir şeyi suçlayamam.
kayması. hasta-terapist hiyerarşisin
de önemli bir değişimi de Diğer dil değişimi örnekleri
beraberinde getirmiştir. Terapide ön- arasında "malı" ekini "istemek" fiili
ceki yaklaşımlar genellikle terapistin ile değiştirmek vardır; örneğin
hastayı tedavinin amacına doğru "Artık gitmeliyim" yerine "Gitmek
istiyorum" demek gibi. Bu aynı
manipüle etmesini içerirken Gestalt zamanda seçim unsurunu açıkça
yaklaşımında hedefe doğru birlikte gösterme işlevi görmektedir. Perls.
çalışan terapislle hasta arasında sı yaşantılarımız için sorumluluk
cak. empatik bir ilişki kurulur.
Terapist dinamiktir ama hastayı yön-
Frltz Perls Frederick "Fritz" Salomon Perls, 1960 'ların sonunda ayrılırlar ve
19. yüzyılın sonunda Berlin'de do- Perls. California'ya yerleşir.
ğar. Tıp eğitimi alır ve I. Dünya Perls. orada psikoterapinin görü-
Savaşı sırasında Alman nümünü değiştirmeye devam e-
Ordusu'nda kısa bir süre geçirdik- der. 1969'da Kanada'da bir terapi
merkezi kurmak için ABD'yi terk
ten sonra doktor olarak mezun o- eder ancak bir yıl sonra bir atöl-
lur. Ardından psikiyatri eğitimi a- ye çalışmasını yönetirken kalp
lır ve 1930'da psikolog Laura krizinden hayatını kaybeder.
Posner'le evlenip Güney Afrika'ya
göç eder ve ikisi orada bir psika- Önemli eserleri
naliz enstitüsü kurarlar. Psikanali-
tik yaklaşımın aşırı entelektüelleş 1946 Ego, Açlık ve Saldırganlık
mesinden hayal kırıklığına uğra 1969 Harfi Harfine Gestalt Tera-
yarak 1940'ların sonunda New pisi
York'a taşınırlar ve kendilerini gi- 1973 Terapiye Gestalt Yaklaşımı
derek büyüyen bir ilerlemeli dü- ve Görgü Tanıklığı
şünce kültüründe bulurlar.
PSİKOTERAPi 117
' 'Aklınızı kaybedin ve
duyularınıza gelin
Fritz Perls
''
1960'ların h ippi kültürü "kendini
bulmak""la ilgili Gestalt düşüncesiyle
uyumludur ancak Perls "anında
mutluluk satıcıları"" ve "duyuların
özgürlüğüne kestirme yol""a karşı uyarır
almayı öğrenirken toplumun benliklerimiz için yanlış olan kendi fikirlerin i bulmasına yaptığı
etkisinden bağımsız otantik olayları, ilişkileri veya şartları vurgu 1960'1arın Batı dünyasındaki
benlikler geliştirdiğimizi söyler. reddetme zorunluluğumuz doğar. karşı-kültür devrimine kusursuzca
Gestalt kuramı bize aynı zamanda uymaktadır. Ancak bireyselliğe bu
Ayrıca, "şimdi olmuş" şeylerin toplumumuzun normları arasından odaklanma bazı psikologlar ve ana-
hangilerini kabul etmeyi listler, özellikle de insanları, her
merhametine kalmadığımızı seçtiğimizi de sorar. Onların şeyin üzerinde, sosyal varlıklar ola-
anladığımızdan dolayı kendi varsaydığı gerçek doğrultusunda rak görenler tarafından, terapinin
çok uzun bir zamandır yaşıyorsak zayıf bir yönü olarak değerlendiril
güçlülüğümüzü yaşarız. bunları otomatik olarak kabul mektedir. Onlara göre Gestalt
ediyor olabiliriz. Perls inançları ilkelerine göre yaşamın bir hayat
Hayatlarımızda kendimiz için kabul olduğu gibi benimsemek yerine
ettiklerimizin birer seçim olduğunu, otantik benliğimizi etkileyecek ve başkasıyla yakınlık olasılığını dışa
güçsüz olmadığımızı bir kez geliştirecek olanlara ihtiyacımız
anladıktan sonra kurban olma olduğunu söyler. Kendi rıda bırakmakta ve bireye, toplum
• duygularımız da ortadan kalkar. Bu kurallarımızı yazma becerisi kendi zararına çok fazla odaklanmaktadır.
kişisel sorumlulukla birlikte otantik fikirlerimizi, felsefemizi, Buna karşılık Gestalt terapisinin
arzularımızı ve ilgilerimizi belirler. destekçileri otantik bir benlik geliş
' 'Eğer teşviğe, övgüye, herkesin Kendimize hesap verme, kendimize tirilmeden başka biriyle sahici bir
güvenme ve kendi içimize ilişki kurmanın mümkün olmadığı
sırtınızı sıvazlamasına ihtiyaç bakabilme farkındalığımız arttıkça nı iddia etmektedirler.
duyuyorsanız o zaman herkesi kendi dünyamızı ya da gerçeğimizi
Perls, 1964'te Califomia'daki Esa-
kendi yargıcınız yaparsınız. inşa ettiğimizi anlarız. Yaşadığımız len Enstitüsü'nde düzenli konuşmacı
Fritz Perls olmuş, bu köklü merkezde spiritüel ve
hayatlara katlanması daha psikolojik gelişmeler için kalıcı bir il-
'' kolaylaşır çünkü "gerçek ancak ham kaynağı haline gelmiştir.
kendiniz keşfettiğinizde 1970'1erdeki ani popülaritfısinrlP.n
sonra Gestalt terapisi gözden düş
katlanılabilirdir". müştür ancak ilkeleri diğer terapi
biçimlerinin kökleri olarak kabul gör-
Yakınlık olasılığı müştür. Günümüzde Gestalt, pek çok
"standart" terapi yaklaşımından biri
Gestalt terapisinin "şimdiki anda olarak tanınmaktadır. •
olma" ve kişinin kendi yolunu ve
118 KISACA
BİRİNİN EVLAT YAKLAŞIM
EDİNDiGi çocuGu Psikanaliz
EVİNE GÖTÜRÜP ÖNCE
SEVMESİ YETERLİ 1900'lar Sigmund Freud.
DEÖİLDİR nevrotik çatışmaların (ve
süperegonun) 3-6 yaşlan
DONALD WINNICOTT (1896-1971) arasındaki Ödipal dönemde
doğduğunu ileri sürer.
1930'ler Melanie Klein.
süperegonun ilkel bir biçi-
mirıin yaşamın ilk yılında
geliştiğini ve sevgi ile nefretin
kalıt.sal olarak bağlantılı
olduklarını iddia eder.
SONRA
1947 Psikolog ve oyun tera-
pisti Virginia Axline, oyun
terapisinin sekiz ilkesini
geliştirir; biri de şudur:
"Çocuğu olduğu şekliyle
kabullenin."
1979 İsviçreli psikanalist Alice
Miller, Yetenekli Çocuğuıı
Dramı'nda "duyguları ifade
etmeme sanatını geliştirmeye"
teşvik edildiğimizi söyler.
P ek çok insan, sevgisiz ve il-
gisiz bir aile ortamında bü-
yüyen bir çocuğun, gereksi-
nimlerinin karşılanacağı yeni bir a-
ilede sakinleşip gelişebileceğine i-
nanır. Ancak istikrar ve kabullen-
me bir çocuğun gelişebilmesi ve
sağlıklı bir duruma kavuşabilmesi
için bir temel oluşturmaya yardım
cıysa da bu nitelikler gerekenin sa-
dece bir kısmını oluşturur.
İngiltere'nin psikanaliz eğitimi
almış ilk pArliatristi olan Donald
Winnicott'ın anne-çocuk ilişkisi ve
çocukların gelişim süreci hakkında
eşsiz bir kavrayışı vardır. Sigmund
Freud'dan güçlü biçimde etkilen-
miş olsa da Melanie Klein'ın yazıla
rından da, özellikle de annenin ya
PSiKOTERAPi 119
Aynca bkz. Sigmund Freud 92 99 • Melanie Klein 108 09 • Virginia Satir
146 47 • John Bowlby 274- 77
d a bakıcısının çocuğa karşı olan bi- ret toleransı"nın tedavideki rolünün İngiliz pediatrist ve psikana-
linçdışı duyguları açısından, çok küçümsenmemesi gerektiğine vur- list Donald Woods Winnicott,
yararlanm ıştır. Winnicott kariyeri- gu yapar. İngiltere'de, Plymouth,
ne il. Dünya Savaşı sırasında yer Devon'da yaşayan önemli ve
değiştiren çocuklarla çalışarak baş Winnicott, bir çocuğun, uygun varlıklı bir ailenin en küçük ço-
lamış ve yeni bir yuvaya uyum sağ ebeveyn ilgisinden yoksun kaldık cuğu ve tek oğlu olarak doğar.
lamaya çalışan çocukların karşılaş Annesi depresyondan musta-
tığı güçlükleri incelemiştir. tan, sonra koruyucu veya manevi a- rip olmasına rağmen babası
ile gibi bunun sağlandığı sağlıklı Sir John Frederick
Winnicott'un "Karşı Aktarımda bir aile ortamına girdiğinde bilinç- Winnicott'ın, üzerinde teşvik
Nefret" adlı makale8inde de belirt- dışı bir umut geliştirmeye başladı edici etkisi olmuştur. Winni-
tiği gibi: "Birinin evlat edindiği ço- ğını söyler. Ancak bu umuda korku cott, önce doktor ve pediatrist
cuğu evine götürüp sevmesi yeterli da eşlik etmektedir. Bir çocuk geç- olarak eğitim görmüş, psika-
değildir". Aslında ebeveynlerin ev- mişte, en temel fiziksel ve duygusal nalitik eğitimini ise daha
latlık çocuğu evlerine götürmeleri i htiyaçlarının bile karşı lanmaması sonra, 1930'la rda almıştır.
ve çocuğa yönelik nefret duyguları gibi, yıkıcı bir hayal kırıklığına uğ
na tolerans göstermeleri gerekmek- ramışsa, savunma mekanizmaları Winnicott iki kez evlenmiş
tedir. Winnicott, bir çocuğun sade- oluşturur. Bunlar, çocuğu tekrar ha- tir. İkinci eşi olan psikiyatrik
ce , önce nefret edildikten sonra se- yal kırıklığına yol açabilecek bir u- sosyal hizmet uzmanı Clare
vildiğine inandığını söyler ve "nef- muttan koruyan bilinçdışı güçler- Britton'la, II. Dünya Savaşı sıra
dir. Winnicott bu savunma meka- sında tahliye edilen rahatsız
çocuklarla çalışırken tanışmış
tır. 40 yıldan fazla pediatrist
olarak çalışmaya devam etmiş
olması düşüncelerine eşsiz bir
perspektif kazandırmıştır. İki
kez İngiliz Psikanaliz
Demeği'nin başkarılığını yap-
mış, verdiği sayısız konferarıslar
ve radyo yayınlarıyla kamuoyu-
nu daha geniş biçimde
bilgilendirmeye çalışmıştır.
önemli eserleri
1947 Karşı Aktarımda Nefret
1951 Geçici Nesneler
1960 Ebeveyn-Çocuk İlişkisi
Kuramı
120 DONALD WINNICOTT
' 'Evlatlık bir çocuk önce nefret sayıldığı geçmiş deneyimlerini bu- Nefretle başa çıkmak
günün gerçekliğine yansıtmakta Çocuğun nefretinin ebeveynlerde
edilmeden sevilemeyeceğine olduğu kadar öğretmenlerinde ve
inanıyor olabilir dır. diğer otorite figürlerinde yarattığı
duygular çok gerçektir. Winnicott
Donald Winnicott Winnicott'a göre parçalanmış yetişkinlerin bu duyguları inkar et-
bir ailede ya da ailesiz büyüyen ço- mektense -ki daha kolay gibi görü-
'' cuklar "tüm zamanlarını ailelerini nen budur- kabullenmelerinin ge-
arayarak geçirmektedirler" ve bu rekli olduğuna inanır. Ayrıca çocu-
nizmalarının nefretin varlığını açık yüzden de geçmiş ilişkilerde yaşa ğun nefretinin kişisel olmadığını da
ladığını söyler. Çocuk, yeni ebe- dıkları duyguları şimdi başka bir anlamalıdırlar; çocuk, şimdi yakı
veyn figü rüne karşı nefretini ifade yetişkine yöneltmektedirler. Çocuk nında bulunan kişiye, önceki mut-
eden bir öfke patlaması yaratacak, nefreti içselleştirmiştir ve artık ol- suz durumu hakkındaki endişesini
karşılığında onun da nefretini u- madığı zamanda bile nefreti gör-
yandıracaktır. Winnicott bu davra- mektedir. Çocuk içinde bulunduğu ifade etmektedir.
nışı "anti-sosyal eğilim" olarak ad- yeni ortamda da etrafta nefret var- Otorite figürünün kendi nefretiy-
ken neler olacağını görmeye ihtiyaç
landırır. duymaktadır. Winnicott sonrasını le ne yaptığı da elbette kritik önem
şöyle açıklar: "Bu şekilde evlat edi- taşımaktadır. Çocuğun sevilmeye-
Winnicott'a göre acı çeken bir nilen çocuk bir süre sonra umut ka- cek kadar "kötü" ve değersiz oldu-
çocuk için nefret etme ve edilme zanır; bulduğu yeni ortamı sınama ğuna dair inancı yetişkinden gelen
ihtiyacı, isyan ihtiyacından bile da- ya ve tarafsız biçimde koruyucusu- tepkiyle pekiştirilmemelidir; yetiş
ha derindir ve nefre tini tolere ede- nun nefret etme yeteneğinin kanıt kin nefret duygularını tolere etmeli
bilen bir ebeveynin önemi çocuğun larını aramaya başlar." ve bu duyguların ilişkinin bir parça-
iyileşmesinde çok önemli bir faktör- sı olduğunu fark etmelidir. Çocuğun
dür. Winnicott çocuğun nefretini i- Bir çocuğun nefretini ve kendisi- güvende hissetmesinin ve bir bağ
fade etmesine izin verilmesi gerek- nin gerçekten sevilmeye değer ol- kurabilmesinin tek yolu budur.
tiğini söyler ve ebeveyn de hem ço- madığını ifade etmesinin pek çok
cuğun hem de kendisinin nefretini yolu vardır. Bu değersizlik. daha ön- Yeni çevre ne kadar s evecen o-
tolere edebilmelidir. ceki olumsuz ebeveyn deneyimle- lursa olsun çocuğun geçmişini si-
rinden kalma bir mesajdır. Çocuğun lemez; geçmiş deneyimlerden kay-
Bu tür bir fikir şoke edici olabilir bakış açısından bakıldığında, o ken- naklanan duygu kalıntıları varlık
ve insanlar içlerinden yükselen nef- dini sevmek ya da sevilmenin ge ti- larını hala sürdürecektir. Winni-
ret kavramıyla mücadele edebilirler. receği potansiyel hayal kırıklıkları cott, bunun çözümü için hiçbir
Suçluluk hissedebilirler çünkü ço- riskinden korumaya çalışmaktadır. kestirme yol görmez. Çocuk, yetiş
cuk zaten pek çok zorluklardan ge- kinlerin nefret duygularının red-
çerek gelmiştir. Ebeveynlerine kar-
şı etkin biçimde nefret dolu davra-
nan bir çocuk, ihmal edildiği ve yok
Çocuklarda "anti-sosyal eğilim"
kendi dünyalarındaki endişeleri ifade
etmelerinin bir yoludur. Bu şekilde ken-
dilerine destekleyici ve sıcak bir yuva
sağlamak zorunda olan ebeveynlerini sı
narlar.
PSİKOTERAPi 121
Çocuğun ebeveynde uyandırdığı bilinç-
dışı ve doğal olarak olumsuz duygulara
rağmen ebeveyn çocuğu "koruyup kolla-
yan", onun güvende hissetmesini
sağlayan bir ortam oluşturmalıdır.
detmeye neden olmasını bekle-
mektedir çünkü daha önce de olan
budur. Nefret reddetmeye neden
olmayıp tolere edildiğinde yok ol-
maya başlayabilir.
Sağlıklı nefret Terapötik ilişki Hasta, terapistin bu saldırıya daya-
Winnicott, çocukların yer değiştir Winnicott ayrıca, ebeveyn-çocuk i- nabilecek kadar güçlü ve güvenilir
mediği psikolojik olarak sağlıklı ai- lişkisini terapistle hastası arasında olup olmadığını anlamaya ihtiyaç
lelerde bile bilinçsiz bir nefretin, ki ilişkiye benzetir. Analiz sırasında
ebeveynlik deneyiminin doğal ve terapistte uyanan duygular, "karşı duymaktadır.
gerekli bir parçası olduğuna ina- aktarım" olarak bilinen bir kavra-
nır; "uygun şekilde nefret etmek- mın parçalarıdır. Terapi sırasında Gerçekçi bir yaklaşım
ten" söz eder. Melanie, Klein bir hastada uyanan duygular -genel- Winnicott'un bazı fikirleri şoke edi-
bebeğin annesine karşı nefret duy- likle anne-baba ve kardeşlerle ilgili- ci gibi görünse de o, çocuklarımızı
duğunu iddia ederken Winnicott'a dirler- terapiste transfer edilir. büyütme konusunda gerçekçi olma-
göre bu, önce annenin bebekten Winnicott makalesinde, terapistin mız ve dürüst olmak adına duygu-
nefret etmesiyle başlar - hatta analizin bir parçası olarak hastası sallığı önlememiz gerektiğine ina-
bundan da önce olağanüstü ilkel na karşı nasıl nefret hissettiğini ta- nır. Bu, bizim çocuk ve daha sonra
ve "acımasız" bir sevgi vardır. Bir nımlar. Aslında bu nefret, hasta ta- yetişkin olarak doğal ve kaçınılmaz
b ebek, varlığı ile anneden fiziksel rafından terapistin buna dayanıp olan olumsuz duyguları kabullenip
ve psikolojik olarak devasa talep- dayanamayacağını sınamanın zo- başa çıkabilmemizi sağlar. Winni-
lerde bulunur ve bu da annede nef- runlu bir parçası olarak üretilmiştir. cott bir realist ve pragmatisttir; ef-
ret duyguları uyanmasına neden o- sanevi "mükemmel aile" kavramını
lur. Winnicott'un annenin bebek- ' 'Bir annenin aşırı duygusallığı veya söylenen bir-iki güzel sözün
ten nefret etme nedenlerini sırala çocuk açısından hiç de iyi geçmişteki tüm dehşet verici anıla
d ığı 18 maddelik listesinde şunlar değildir. rı silip götüreceği bir dünya fikrini
da vardır: Hamilelik ve doğumla Donald Winnicott reddeder. O, gerçek ortamı ve yaşa
hayatını tehlikeye atmıştır; bebek dıklarımızın zihnimizdeki yansı
özel hayatına bir müdahaledir; em- '' malarını görmeyi tercih eder ve bi-
zirirken bebek canını acıtmakta, ze de cesur ve dürüstçe bunu yap-
hatta onu ısırmaktadır; bebek ona mamızı tavsiye eder. Görüşleri belli
"bir pislik, bedava bir hizmetçi, bir bir düşünce ekolüne tam olarak uy-
köle gibi" muamele etmektedir. maz ancak geçmişte ve günümüz-
de dünyanın her yerimle, sosyal
Winnicott annenin bütün bunlara hizmetler, eğitim, gelişim psikoloji
rağmen çocuğunu -kakası ve her ve psikanaliz alanlarında çok etkili
şeyiyle- güçlü, ilkel bir sevgiyle
sevdiğini ve bebeğine olan nefret olmuştur. •
duygula rını ona hiçbir şekilde yan-
sıtmadan tolere etmeyi öğrenmesi
gerektiğini de söyler. Çünkü ona
göre, eğer anne uygun şekilde nef-
ret edemezse nefret duygularını,
sağlıksız ve mazoşist bir şekilde
kendisine çevirir.
122
B~~İNÇplŞ_I
''OTEKl''NIN
KONUŞMASIDIR
JACQUES LACAN (1901-1981)
KISACA Öteki bizim sınırlarımız P sikanalistler bilinçdışını, bir
dışındaki her şeydir. kenara bırakmak
YAKLAŞIM
""' istediğimiz anılarımızın
Psikanaliz
Kendimizi Öteki'nin varlığı depolandığı ve bilinçli olarak geri
ÖNCE üzerinden tanımlar veya
1807 Alman fllozof George alınamayacağı yer olarak açıklarlar.
Hegel. benlik bilincinin yeniden tanımlarız.
Öteki'nin varlığına bağlı Bilinçdışı bazen sın ırlı yollarla da
olduğunu öne sürer. ~
olsa bilinçli benlikle konuşur : Cari
1818 Alman filozof Arthur Dünyayı Öteki'nin dili
Schopenhauer, kendisini Jung bilinçdışı nın kendini uyanık
gözlemleyecek bir özne (konuşması) aracılığıyla
olmadan nesnenin olamayaca- kavrarız . bilince rüyalar, semboller
ğmı ve bir nesnenin algısının
kişisel görüş ve deneyimle ~ aracılığıyla ve arketiplerin diliyle
sınırlı olduğunu iddia eder.
Bu dili aynca en derinimizdeki belli ettiğine inanırken Freud
1890 William James, Psikoloji- düşüncelerimiz için de
nin İlkeleri'nde bilen benliği, bilinçdışının kendini güdüsel
yani "Be n"i ve bilinen benliği kullanırı z .
yani "ben"i birbirinden ayım. davranışlar ve kazara oluşan "dil
'W
SONRA sürçmeleri" ile ifade ettiğini söyler.
1943 Fransız filozof Jean-Paul
Sartre çevremizdeki dünyayı Çeşitli psikanaliz ekollerin in
ya da "Öteki"yi algılamamızın
başka bir kişi ortaya çıktığında üzerinde birleştiği nokta,
değiştiğini, onun Öteki
kavramını benimseyerek bilinçdışının bilinçli benlik
kendimizinkine kattığımızı
öne sürer. tarafından muhafaza edilenle rden
daha büyük bir tablo
bulundurduğudur. Ancak Fransız
psikiyatr Jacques Laca n'a göre
bilinçd ışının dili, benliğin değil
"Öteki"nin dilidir.
Benlik duygusu
Benlik kavramını - her birimizin
dünyayı kendi gözleriyle gören, bizi
diğerlerinden ve dış dünyadan
ayıran sınırlara aşina olan,
düşüncelerimizde ve çevremizle
etkileşim yöntemlerimizde ayrılan,
farklı, bireysel varlıklar
olduğumuzu- kolaylıkla
anlayabiliriz. Peki ya dışarıda
PSiKOTERAPi 123
Ayrıca bkz. William James 38- 45 • Sigmund Freud 92 99 • Carı Jung 102 07 • Donald Hebb 163
Benlik duygumuz "Öleki"nin ya da elimizdeki tek yol, bizim özne ' '"Ben" daima "Öteki"nin
kendi dışımızdaki dünyanın farkına olarak "Ben" haline gelmemize alanındadır.
varmamızla şekillenir. Ancak Lacan en olanak tanıyan, çevremizden ya da Jacques Lacan
derinlerdeki düşüncelerimizi "Öteki"den ayrılığımızı fark etme
oluşturanın da Öteki'nin dili olduğunu yeteneğimizdir. Lacan bu nedenle, ''
söyler. her birimizin yalnızca bir Öteki
kavramına sahip olmamızdan edebilir, yalnızca dille düşünebiliriz
kendimizden ayrı dolayı bile birer "benlik" olduğumuz ve Lacan'a göre bildiğimiz tek dil
tanımlayabileceğimiz bir şey Öteki'nin dilidir. Bilinçdışımızın
yoksa? O zaman benlik duygumuzu sonucuna varmıştır. düşüncelerine çevrilen algılar ve
kavramlaştırmamız mümkün Lacan için Öteki, benliğin görüntüler de bu yüzden Öteki'nin
olmayacaktır çünkü hakkında dilinden oluşmalıdır veya Lacan 'ın
düşünecek, şekli çizilmiş hiçbir ötesinde yer alan mutlak ötekiliktir; deyişiyle "bilinçdışı, Öteki'nin
varlık yoktur. Bireyler olarak içine doğduğumuz ortamdır, sağ konuşmasıdır". Bu görüşün
.çevremizdeki dünyadan ayrı kalabilmek ve büyüyebilmek için psikanaliz uygulamalarında geniş
olduğumuza karar vermek için "çevirmemiz" veya anlamını bir etkisi olmuş, bilinçdışının daha
kavramamız gereken bir şeydir. Bir nesnel ve açık yorumlarına yol
çocuk dünyada işlevini yerine
getirebilmek için algılarını açm ıştır. •
kavramlar ve kategorilerde
toplamayı öğrenmek zorundadır ve
bunu yavaş yavaş farkındalık
edinerek ve bir dizi göstergeyi
-işaretler ve şifreler- kavrayarak
yapar. Ancak bu göstergeler bize
sadece benliğin ötesindeki dış
dünyadan gelebilirler. Bu nedenle
de Öteki'nin dilinden ya da
Lacan'ın tercih ettiği şekliyle
"konuşmasından" oluşmak
zorundadırlar. Duygu ve
düşüncelerimizi sadece dille ifade
Jacques Lacan Jacques Marie Emile Lacan, kurar. Lacan'ın eserleri felsefe,
Paris'te doğar ve Stanlias Cizvit sanat, edebiyat ve dilbilimine
Koleji'nde eğitim görür. Daha kadar uzanır. Roland Barthes ve
sonra tıp okur ve psikiyatride Claude Levi-Strauss gibi önemli
uzmanlık alır. il. Dünya Savaşı'nda düşünürlerin de katıldığı
işgal edilen Paris't e kalır ve haftalık seminerler verir. Sadık
Val-de-GrAce askeri hastanesinde bir Freudyen olarak 1963'te
Paris'te Ecole Freudienne de
çalışır. Paris'yi ve 1981'de de Ecole de la
Cause Freudienne'i kurmuştur.
Savaştan sonra psikanaliz
Lacan'ın en önemli aracı haline Öne mli eaerlert
gelir. Ancak 1953'te daha kısa
tora.pi oturumlarını 11 sapkınca11 1966 Yazılar
kullandığı gerekçesiyle çıkan bir 1968 Benliğin Dili
kavga sonucunda Uluslararası 1954-80 Seminerler
Psikanaliz Demeği'nden kovulur. (27 cilt)
Lacan daha sonra La Societe
Française de Psychanalytique'i
İNSANIN .
ASLİ GÖREVİ
il il
DOG""' URMAKTIR
ERICH FROMM (1900-1980)
126 ERICH FROMM Y aşamlarımızda anlam sahip olmam ızdır. Akılla donanmış
bulma becerisi insanoğlu insan varlığının farkında olan
KISACA nun en belirleyici özellikle-
rindendir. Alman-Amerikalı psika- yaşamdır.
YAKLAŞIM nalist Erich Fromm'a göre bu, aynı
zamanda mutluluk ve tatmin dolu Fromm doğadan kopuşumuzun ,
Hümanistik psikanaliz bir yolu mu tatminsizlik ve sorun-
larla dolu bir yolu mu izleyeceğimizi ayrılığı mızın farkına varmamı zı
ÖNCE de belirler. Fromm, yaşamın doğası sağlayan zekanın gelişmesiyle
1258-61 Sufi mistik Rumi, gereği acı dolu olmasına rağmen
insan rubunun özleminin otantik bir benlik arama ve ınşa başladığını öne sürer. Doğaya
etme yoluyla, ona anlam verip kat- üstün gelmemizi sağlayan da akıl
kaynağından ayrılmasından lanılabilir hale getirebileceğimize yürütme ve bağlantı kurma b eceri-
inanır. İnsan hayatının nihai amacı mizdir. Doğa, üretken bir yaşam
kaynaklandığını söyler. Fromm'un "insanın donatıldığı en için imkan sağlar ve bizi zeka
değerli nitelik olan yaşam sevgisi" üstünlüğü ile donatır ama aynı
1950'lar Rollo May, "gerçek olarak tanımladığı özelliği geliştir zamanda bu dünyada yapayalnız
din"in sorumluluk alıp seçim- mektir. var olduğumuzun farkına varma-
ler yaparak hayatın zorluklarıy mıza neden olur. Akıl kendi fanili-
la azim ve anlamla yüzleşmek Fromm'a göre yaşam, doğası ğimizin ve sevdiklerimizin fanili-
ten oluştuğunu söyler. gereği duygusal gerilimle doludur
çünkü insan mücadele halinde ' 'Sıradan bir insan için hiçbir
SONRA yaşar. Bireysel doğasına -ayrı bir şey büyük bir gruba ait
1950 Karen Homey, nevrotik olmamaktan daha zor ve
benliğin idealleştirilmiş ve varlık olarak varoluşu ile bağlantı katlanılamaz değildir.
gerçek benlik olarak ayrıldığını ihtiyacı arasında- bir denge bul- ErichFromm
söyler. maya çalışır. İnsanın özbenliğinde
bir parça ötekilerle birlikte nasıl var ''
1960'lar Abraham Maslow, olacağını bilir; doğayla ve diğer
yaratıcılık ve başkalarını insanlarla bir olarak yaşar. Buna
düşünmeyi, kendini gerçekleş rağmen biz kendimizi doğadan
tirmiş insanların özellikleri kopuk ve birbirimizden ayrı görü-
olarak tanımlar. rüz. Daha da kötüsü, bu kopukluk
olgusu ve yalnızlığımız üzerinde
1970'ler Fritz Perls, kendimizi düşünmek gibi eşsiz bir kapasiteye
gerçekleştirebilmek için
kendimizi bulmamız gerektiği
ni söyler.
PSiKOTERAPi 127
Ayrıca bkz. Karen Horney 110 • Fritz Perls 112 17 • Carı Rogers 130- 37 • Abraham Maslow 138-39 • Rollo May 141
Sanatçıların yaratıcılığı , onları
çevrelerindeki dünyayı yeni
yöntemlerle yorumlamaya teşvik eder.
Dünyanın en çok alkışlanan ressamları
aslında hiç de konformist değillerdir.
ğinin farkına varmamızı da sağlar. nun kendi bireyselliğimizi keşfet dikleri ve ihtiyaç duyduklarına
Bu kavrayış kronik bir gerilim kay- mek olduğuna inanır. Buna, kendi yönelik nesnel bilgi- olduğunu söy-
nağı ve sürekli üstesinden gel- düşüncelerimizi ve tutkularımızı ler. Sevgi ancak kendimizin ve kar-
meye çalıştığım ız dayanılmaz bir izleyerek ve yaratıcı amaçlar aracı şımızdakinin ayrılığına ve benzer-
yalnızlık duygusu yaratır; insanın lığıyla erişebiliriz çünkü "yaratıcılık sizliğine saygı duyarak
doğal durumu endişe ve umutsuz- kesinlikleri bırakma cesareti gerek- mümkündür; çelişkili bir şekilde
luktur. Ancak Fromm umut oldu- tirir''. sevgi bizim bağlantısızlık yaratma
ğunda ısrarcıdır çünkü ona göre becerimizi geliştirir.
insan, yalnızlığının ve yabancılaş İnsanın kendisini yalnızlıktan
masının üstesinden amacını bula- kurtarma yollarından biri de seve- Sevgi, karşıdaki kişiye bireysel
rak gelir. bilme kapasitesidir. Fromm'un olarak çok büyük bir saygı duy-
sevgi kavramı kelimenin yaygın mayı gerektirir ve temelinde kişi
Ancak özgür, benzersiz bireyler anlamlarından çok farklıdır. liklerin birbirine karıştırılması
olmak için çabalarken, M.la başka Fromm'a göre sevgi bir duygu
larıyla birleşme gereksinimi hisse- değildir, bir sevgi nesnesi bulmaya değil bağımsızlık vardır. İlişki
deriz ve bu gereksinimleri dengele- bağlı bulmaya bağımlı da değildir.
mek için bir grup ya da otoriteyle Kişinin kendi karakterinin bir par- kurma ve birleşme konusundaki
uyumlu olmanın rahatlığını ararız. çası olarak aktif biçimde geliştir bunaltıcı arzumuz nedeniyle sev-
Fromm bunun yanıltıcı bir yakla- mesi gereken kişilerarası yaratıcı meye çalışırız ama ilişkilerimiz de
şım olduğunu söyler; bu, geleneksel lık kapasitesidir. Fromm şöyle der: genellikle sevgisiz bir dengesiz-
ya da otoriter normlara bağlı kal- "Sevgi, kişinin tüm dünyayla iliş likle sonuçlanır. "Seni seviyorum"
mak yerine, insanın bağımsız ben- kisini belirleyen bir tutum, bir derken aslında "Sende kendimi
lik duygusunu, kendi kişisel görüş karakter sınıflandırmasıdır." görüyorum", "Ben sen olacağım" ya
lerini ve değer sistemlerini da "Sana sahıp olacağım" demeye
keşfetmesi zorunludur. Eğer seçim- Fromm, birine duyulan kişisel çalışıyoruzdur. Severken benzer-
lerimizin sorumluluğunu başka sevgi açısından temel ilkelerin sizliğimizi kaybetmeye ya da onu
ınsanlara ya da kurumlara yıkmaya özen, sorumluluk, saygı ve bilgi diğer kişiden çalmaya çalışırız.
çalışırsak kendimize yabancılaşı -diğer insanların gerçekten ne iste- "Tek kişi" olarak var olma özlemi-
rız. Oysa yaşamlarımızın birincil miz nedeniyle kendimizi karşımız-
amacı kişisel benzersizliğimizi
kucaklayarak kendimizi tanımla
mak, kendi fikirlerimizi ve yetenek-
lerimizi keşfetmek ve her birimizi
diğer insanlardan ayıranları kucak-
lamaktır. İnsanın asıl görevi ken-
dini doğurmaktır. Böyle yaparak
kendini karmaşadan, yalnızlıktan
ve kayıtsızlıktan kurtarır.
Yaratıcılık ve sevgi
Fromm, çelişkili biçimde, bütünlük
duygusuna ulaşabilmenin tek yolu-
128 ERICH FROMM
Alıcı tipler sadece rollerini Sömürücü tipler saldırgan İstifçi tipler ellerindekini Pazarlamacı tipler
kabul ederler ve daha iyiye ve ben-merkezcidirler; genel- tutmak için mücadele her şeyi, özellikle de
gitmek ya da değişmek için likle tehdıt, aşırmacılık gibi ederler ve her zaman daha kendilerini "satarlar".
eylemlerin içinde bulunurlar. fazlasını ararlar.
mücadele etmezler.
daki kişilerde görmeyi isteriz. Bu Pek çok insan onaylanmaya en yönleri vardır. Beşinci tip olan nek-
da kendi özelliklerimizi yapay bir rofilus ise tamamen olumsuzdur.
biçimde başka birine dayatma- değer olduğunu düşündüğü benliği Altıncı tip -üretken kişilik
mı za yol açar. Fromm, sevmenin Fromm'un ideal insanıdır. Gerçekte
tek yolunun özgürce, karşıdaki geliştirmek için olağanüstü zaman kişiliklerimiz genellikle dört ana
insanın tüm bireyselliğini kabul ve para harcar ve bu girişim çoğun tipin bir karışımından oluşur.
ederek onun farklı fikirlerine, ter- lukla sevilen ve arzulanan biri ol-
cihlerine ve inanç sistemlerine mayla sonuçlanır. Ancak bu çaba "Alıcı" tipteki kişiler içinde
saygı göstererek sevmek olduğunu boşunadır çünkü sadece güçlü bir bulundukları durumda pasif
söyler. Sevgi, bir kişiyi kendi kalı benlik duygusu olanlarla kendi dün- biçimde yaşarlar, kendilerine veri-
bına göre biçimlendirerek buluna- ya kavrayışları çerçevesinde sağlam lenle yetinirler. Bu insanlar liderlik
maz ve mükemmel "eşleşme"yi durabilenler başkalarına karşılık etmekten çok takip ederler; onlara
bulma sorunu değildir. Fromm'a beklemeden verebilirler ve sahici bi- bir şeyler yapılır. Aşırı durumlarda
göre sevgi "kendi dışında bir kim- çimde sevebilirler. Kendilerini sevgi bu bir kurban konumudur ama
seyle veya bir şeyle kendi benliği vermek yerine almaya odaklayanlar olumlu tarafları sadakat ve kabul-
nin ayrılığını ve bütünlüğünü başarısız olurlar; bu kimseler vermek lenme yönünden zengin oluşları
koruyarak birleşmektir". yerine almak üzerine kurulmuş iliş dır. Fromm bu tipi tarihteki köylü-
kiler ararlar, her zaman kendilerine lerle ve göçmen işçilerle
' '"Kendini bilmek" insanın bir şeyler verilmesini -maddi veya
manevi- isterler. Bu tip insanlar iyi özdeşleştirir.
gücünü ve mutluluğunu şeylerin kaynağının kendileri dışın
hedefleyen temel ilkelerden da olduğuna inanırlar ve sürekli elde "Sömürücü" tipler, kendileri
etmek için uğraşırlar ama bu hiçbir kazanmak ya da yaratmak yerine
biridir. zaman rahatlama getirmez. gereksinimleri için diğerlerinin
ErichFromm ellerindekini almaya odaklıdırlar.
Kişilik tipleri Ancak aşırı kendine güvenli ve
'' Fromm "üretken olmayan" diye güçlü inisiyatifleri olan kişilerdir.
adlandırdığı kişilik tipleri tanımla Bu tipler tarihte kendi ceplerini
mıştır. Bu tip insanların eylemleri- doldurmak için gücü ve parayı yerel
nin gerçek sorumluluğunu a lmaktan halkın elinden a lan aristokratlarla
kaçınmaları üretkenliği ve kişisel simgelenir.
gelişimi engellemelerini mümkün
kılar. Üretken olmayan tiplerin dör- "İstifçi" tipler sürekli yüksek
dünün de -alıcı, sömürücü, istifçi ve yerlerde tanıdıklar ararlar, sevdikle-
pazarlamacı- olumlu ve olumsuz rini bile malları gibi görür, onları
değerlerine göre sıralarlar. Güce
açtırlar ve cömert değildirler, en iyi
ihtimalle pragmatik ve tutumlu ' 'Yaşamın kendi iç dinamizmi PSiKOTERAPi 129
olabilirler. Bunlar tarihte, tutumlu vardır; büyümeye ifade
bunalım dönemlerinde yükselen edilmeye, yaşanmaya ErlchFromm
orta sınıf ya da burjuvalar olarak meyillidir.
ErichFromm Main'de büyür. Düşünceli bir
adlandırılabilirler. genç adam olarak önce
'' Talmud yazıtlarından
Ana tiplerin sonuncusu "pazar- etkilenmiştir daha sonra Kari
lama" odaklı olandır. Bu kişiler ken odaklıdır. Yaşam için esneklik, Marx'la sosyalist kurama ve
görünüşe ve kendilerini nasıl daha öğrenme ve sosyallik aracılığıyla Freud'un psikanalizine
başarılı şekilde pazarlayıp satabile- samimi biçimde çözümler arar ve dönmüştür. I. Dünya Savaşı
ceklerine takıntılıdır. Her seçeneği bulur. Dünyayla "bir olma"yı hedef-
yansıttığı konumla değerlendirirler, leyerek böylece ayrılığın yalnızlı sırasında tanık olduğu
giysilerinden arabalarına, tatillerin- ğından kaçan bu üretken kişiler
den ve evlendikleri "doğru" kişiye dünyaya tepkilerini akılcı ve açık düşmanlığı anlama ihtiyacı ile
kadar. En kötü koşulda fırsatçı, sığ fikirlerle verirler, yeni bulgular ışı hukuk felsefesi ve sosyoloji
ve kaba; en iyi koşulda yüksek (doktora seviyesinde) üzerine
motivasyonu olan, amaca odaklı ve ğında inançlarını değiştirmeye çalışmış ve sonra da
enerjik kişiler olurlar. Bu tipler, psikanaliz eğitimi almıştır.
giderek büyüyen açgözlülükleri ve isteklidirler. Üretken biri, başka Naziler 1933'te Almanya'da
içlerine kapanık halleriyle modern birini, dünyaya karşı bir zafer ya da iktidara gelince Fromm önce
toplumu yansıtırlar. koruyucu olarak değil, sadece o kişi İsviçre'ye, daha sonra da
olduğu için sevebilir. Fromm bu New York'a taşınır. Orada
En olumsuz kişilik tipi -nekrofi- cesur insanı "maskesiz insan" ola- psikanaliz kliniği açar ve
lus- sadece yok etmenin peşinde rak tanımlar. Columbia Üniversitesi'nde
koşar. Yaşamın kontrol edilemez ve ders verir.
düzensiz doğasından derin bir Fromm'un eserlerinin psikoloji,
biçimde korkan bu tip, hastalık ve sosyoloji ve siyasi düşünceden, Fromm üç kez evlenir ve
ölümden bahsetmeyi çok sever ve özellikle de Karı Marx'ın yazıların 1930'larda Karen Horney'le
"yasa ve düzen" dayatmaya takıntılı dan yararlanan eşsiz bir perspektifi hatırı sayılır bir ilişki yaşar.
biçimde ihtiyacı var. Mekanik nes- vardır. Ana akım okuyucuları 1951'de Amerika'dan
neleri diğer insanlara tercih ederler. hedefleyen yazıları, düşünce özgür- Meksika'ya gider ve orada
Bu tipler bardakları asla tam dolu lüğü üzerindeki ısrarı nedeniyle ders vermeye devam eder. 11
olmayan kötümser mızmızlardır. akademik dünyadan çok kamuo- yıl sonra ABD'ye dönerek
yunu etkilemiştir. Yine de hüma- New York Üniversitesi'nde
Fromm'un son kişilik tipi, üret- nistik psikolojiye önemli katkılar psikiyatri profesörü olur. 79
yapan biri olarak tanınır. •
yaşında İsviçre'de hayatını
Hitler'in ölüm ve yok etmeye yönelik
ilgisi onu Fromm'un kontrol takıntısı ve kaybeder.
düzen dayatması olan nekrofılus kişilik Önemli e. .r1er1
tipine bir örnek teşkil eder. 1941 Özgürlük Korkusu
1947 Kendini Savunan İnsan
1956 Sevme Sanatı
İYİ BİR YAŞAM a·İR
"" . .
•• •
CARL ROGERS (1902-1987)
132 CARLROGERS 1 9. ve 20. yüzyıl boyunca aniden ulaşılabilecek bir şey
psikolojik tedaviye
KISACA yaklaşımların çoğu zihinsel olmadığını düşünür. Akıl sağlığı ,
rahatsızlıkların, tedavi edilmesi
YAKLAŞIM gereken patolojik hastalıklar olduğu psikanalistlerin ısrarla söyledikleri
fikrine dayalıdır. Örneğin popüler gibi biyolojik itkilerle dürtülerin
İnsan merkezli terapi psikanalitik kuram akıl sağlıklarıyla tatmini ile düzelebilecek bir
ilgili sorunlar yaşayan kişileri nevrotik gerilim durumunu!)
ÖNCE "nevrotik" olarak tanımlar. Akıl iyileştirilmesi ile erişilecek bir şey
1920'1ar Avusturyalı psikana- hastalığı olumsuz bir ışık altında de değildir. Ayrıca davranışçıların
list Otto Rank, modası geçmiş görülür ve dönemin psikolojik tavsiye ettikleri gibi bir iç
düşüncelerden, duygulardan uygulamalarının ve kuramlarının homeostazı veya dengeyi sağlayıp
ve davranışlardan ayrılmanın çoğu da zihinsel rahatsızlıkların korumak için tasarlanmış belirli bir
psikolojik büyüme ve gelişim altında yatan nedenler için sistemli programı izleyerek ya da dış
için gerekli olduğunu öne açıklamalarla katı tanımlar ve sabit dünyanın benlik üzerindeki
sürer. tedavi yöntemleri sunar. etkilerini azaltarak varılabilecek bir
konum da olamaz.
1950'ler Abraham Maslow, Amerikalı psikolog Cari Rogers ,
insanların bir semptomlar zihinsel sağlığa giden çok daha Rogers yaşamı, anlık ve
toplaması olarak değil evvela ezoterik bir yol benimseyerek ve sürmekte olan bir şey gibi görerek
ve en önemli olarak insan gibi psikoterapi yaklaşımını sonsuza "organizma! yaşamın devam eden
görülmeleri gerektiğini söyler. dek değiştirir. Zamanın felsefi süreci"nden bahseder; her anın
düşüncelerini insan yaşamı gibi deneyiminde yaşam vardır.
SONRA dinamik bir şey için fazlasıyla
1960'lar Fritz Perls, insanın biçimlendirilmiş ve katı bulur. Ona Rogers için sağlıklı bir benlik
gerçek benliğini bulmak için göre insanlık da kalın çizgilerle kavramı sabit bir kimlik değil,
başka insanların beklentilerini bölünmüş kategorilere sığmak için olasılıklara açık, akıcı ve değişen
dışlaması kavramını popüler- fazla çeşitlidir. bir varlıktır. Rogers otantik,
önceden tanımlanmamış, serbestçe
leştirir, Akıl sağlığına uıa,mak akan ve sınırsız olasılıkları bulunan
sağlıklı bir insan yaşamı tanımını
2004 Amerikalı hümanist Rogers, zihinsel olarak iyi durumda benimser. İnsanlar, psikolog
psikolog Clark Moustakas. olmayı belirli bir sabit durum gibi Abraham Maslow'un öne sürdüğü
yaşamın insana özgü bileşen görmenin saçma olduğunu; akıl gibi, son durağı "uyum sağlamak"
lerini, umudu, sevgiyi, benliği, sağlığının bir dizi adım sonunda veya "gerçekleştirilmek" olan bir
yaratıcılığı. bireyselliği ve yolda yolculuk etmezler. Rogers,
oluşu inceler. gerçekte varoluşun amacının
... denemeye . . .anı yaşamak. ... kendine .. .seçimler için . ..kendineve
tamamen açık güvenmek. sorumluluk
başkalarına
olmak. almak.
koşulsuzca
olumlu bakmak.
PSiKOTERAPi 133
Ayrıca bkz. Fritz Perls 112-17 • Erich Fromm 124-29 • Abraham Maslow 138- 39 • Rollo May 141 • Dorothy Rowe 154 •
Martin Seligman 200-01
Te k çıkışı olan bir labirentin tersine Rogers. yaşamın
olasılıklarla dolu olduğunu ve çok sayıda yol sunduğunu
- ama bireylerin genellikle onları görmediğini veya
görmek istemediğini ifade eder. "İyi bir hayat" yaşamak
için esnek kalmalı, yaşamın getirdiklerine açık olmalı ve
onu tam anlamıyla anbean yaşamalıyız.
'
'
'
''
.' .',_. ____________ _
herhangi bir varış noktasına sıklıkla ve kolaylıkla, bu akıcılığı amaç, deneyimlerimizi önyargılı
ulaşmak olmadığ ını, çünkü inkar eder ve yerine her şeyin bir benlik duygusu kavramına
varoluşun sonu olan bir yolculuktan
çok, ölene kadar devam eden ve olması gerektiğini düşündükleri sığdırmaya çalışmaktansa,
•hep sürüp giden bir gelişme ve
keşif süreci olduğunu ileri sürer. gibi kurgularını yaratırlar. Sonra da deneyimlerimizin kişiliklerimizin
kendilerini ve kendi gerçeklik inşası için başlangıç noktası
"İyi bir hayat" yaşamak düşüncelerini bu kurgulara olmasıdır . Eğer her şeyi olduğu
Rogers, kendi yaklaşımının sığdırmaya çalışırlar. Bu şekildeki gibi kabul etmek yerine, nasıl
temellerini benimseyen -tamamen bir varoluş, Rogers'ın
hayatın akışı içinde olan- insanlar olması gerektiği hakkındaki
tarafından sergilenen bir dizi varoluşumuzun doğasının
özellik, tutum ve davranışı "iyi bir ' 'Bir sonraki anda ne olacağım
hayat" yaşamak olarak tanımlar. gerektirdiğine inandığı akıcı ve
Bunun için gereken malzemelerden değişken benlik yapısı ve ne yapacağım bu andan
biri anın içinde bütün olarak düzenlemesinin tam zıddıdır. doğar ve önceden bilinemez.
kalabilme becerisidir. Benlik ve
kişilik yaşantıdan ortaya çıktığı Dünyanın ve içindeki CarlRogers
için her anın sunduğu olasılıklara rolümüzün nasıl olduğu ve olması
tamamen açık olmak ve yaşantının gerektiği ile ilgili önyargılarımız ''
benliği şekillendirmesine izin dünyamızın sınırlarını belirler ve
vermek hayati önem taşımaktadır. şimdide kalarak deneyimlere açık
Bireyler sürekli değişen bir çevrede olma becerimizi azaltır. Rogers, iyi
yaşar; buna rağmen insanlar bir hayat yaşayıp deneyimlere açık
kalmakla kendimizi kapana
kısılmış ve takılıp kalmış
hissetmekten kurtulacağımız bir
varoluş yolu benimsemiş
olacağımıza inanır. Rogers'a göre
yaşamın devam eden süreci"ne ' 'Benlik ve kişilik, önceden
gerçekten katılabilmek için yeni
deneyimlere tam anlamıyla açık tasarlanmış benlik yapısına
olmalı ve avunmacıhktan tamamen uyması için dönüştürülen
kurtulmalıyız. deneyimden değil,
deneyimden doğar.
Gelişmekte olan bir ülkede Çok çeşitli duygular
çalışarak zaman geçirmek yeni Rogers , çeşitli duygularımızla CarlRogers
deneyimlere açılmanın, dünya uyum içinde olmanın bize
hakkındaki sabit fikirlere meydan yaşamımızın her alanında daha ''
okumanın ve kendimizi daha iyi derin ve daha zengin bir deneyim
tanımanın ödüllendirici bir yoludur. sağladığını savunur. yaparak mutluluğu da daha yoğun
Duygularırırn~ı seçerek bloke hissetmemizi sağlamış oluruz.
düşüncelerimize saplanıp kalırsak, edebileceğimizi, rahatsız edici
Rogers'a göre olup biten her
ihtiyaçlarımızı büyük ihtimalle duyguları zayıflatabileceğimizi şeye açık kalarak tüm işlevlerimizin
"uygunsuz" veya mevcuda en üst derecede çalışmasını
uymayan şeyler gibi algılarız düşünebiliriz ancak bazı sağlarız ve karşılığında,
deneyimlerimizden en fazla tatmini
Dünya "bizim istediklerimizi" duygularımızı bastırdığımızda, alabiliriz. Benliğimizin hiçbir
yapmazsa ve biz de kısmını kapatmak için savunma
kaçınılmaz olarak tüm
düşüncelerimizi değiştiremezsek duygularımızın sesini kısarak mekanizmalarımızı çalıştırmayız,
doğamızın bütününe erişimi
savunmacılık biçiminde çatışma engellemiş oluruz. Öte yandan
doğar. Rogers, savunmacılığı zorluk eğer olumsuz olduğunu
çıkartabilecek bir uyarıcının bilince düşündüklerimizle birlikte tüm
girmesini engellemek için bilinçdışı duygularımızla daha rahat
uygulanan stratejilere eğilim olarak hissedersek olumlu duygu akışı
güçlü bir biçimde ortaya çıkar; bu
açıklar. Önyargılı düşüncelerimize acıyı hissetmek için kendimize
izin vermemiz gibidir, bunu
saplanıp kalmak için gerçeği kabul
etmeyi reddetmemiz gerekir; bunun Dünya hakkında sabit bir
için de gerçekte olan biteni ya görüşe sahip olmak mutsuzlu-
inkı'.ır eder (engeller) ya da bozarız ğa, "kendimizi yuvarlak bir de-
(yeniden yorumlarız). Böyle yaparak likteki kare gibi" hissetmemi-
da pek çok potansiyel tepkimizi, ze neden olabilir; sürekli yaşa
duygu ve düşüncemizi inkar eder, mımızın beklediğimiz gıbi ol-
çeşitli seçenekleri yanlış ya da madığından yakınırız. Rogers
uygunsuz diyerek reddederiz. önyargılı fikirlerimizden arına
Gerçekler önyargılarımızla rak dünyayı gerçekle olduğu
çatıştığında içimizden yükselen gibi görmemiz için bizi uyarır.
savunmacı duygu ve düşünceler,
sınırlı, yapay bir yaşantı yorumu
yaratırlar. Rogers'ın "organizma!
PSiKOTERAPi 135
böylece her şeyi tam anlamıyla açık olamazlar. Rogers çoğumuzun Bir harekete veya duruma koşullu
yaşamış oluruz. Bir kez zihnimizin onayımızı bağışlamadan önce sevgi -örneğin okulda en yüksek notu
önyargılarından kaçınca kendimize yerine getirilmesini beklediğimiz almak veya doğru yiyecekleri yemek-
yükselmek için izin vermiş oluruz. çok güçlü, keskin, belli çocukların kendilerini değersiz ve
Deneyimlerimizi dünya koşullarımız olduğunu söyler. onaylanmamış hissetmelerine neden
görüşümüze uydurmak yerine Ayrıca insanları oldukları gibi olabilir.
kabul e tmek yerine onların
"yaşamın yapısını keşfederiz". değerlerini, başarılarına ve sevgi alabileceklerini öğretirler.
görünüşlerine göre belirleriz. Rogers bu talepleri "değer koşulları"
Rogers bu açıklığın korkaklara olarak adlandırır ve insanoğlunun,
göre olmadığını, bireysel bir cesaret Aileler, tabaklarındaki tüm kişilerin ve olayların rast gele
düzeyi gerektirdiğini söyler. Hiçbir sebzeleri bitirdiklerinde ya da beklentilerimize uymalarını isteme
duygudan korkmamız sınavlarında iyi not aldıklarında eğiliminin herkese zarar verdiğine
gerekmediğini, ihtiyacımız olan tek onları ödüllendirerek ve överek ama
şeyin idrak ve deneyimlerin akışına sadece kendileri oldukları için inanır.
izin vermek olduğunu öne sürer. sevmeyi ihmal ederek, farkında
Çeşitli deneyimlere gerçek bir olmadan çocuklarına sadece belli Rogers, başarılara saygı
erişimle her birimiz otantik talepleri yerine getirdikleri takdirde duyulması gerektiğini söyler ancak
benliğimize gerçekten uyan yolu bunlar, temel bir insan ihtiyacı olan
bulabiliriz. Bu, Rogers'ın olmamızı ' 'Ne başka insanların fikirleri ne onaylanma için hem ayrı hem
arzu ettiği tam işlevli bireydir. de kendi fikirlerim, kendi ikincildirler ve gerçeklerle olaylar
Hepimiz sürekli gelişiriz ve Rogers deneyimlerim kadar yetkili
insanların gittiği yönün - her yöne değild ir. aracılığıyla "kazanılmaları"
gidebilme özgürlükleri varken- Cari Rogers
genellikle en iyi uydukları ve gerekmez. Rogers, bireyin
kendilerine en iyi uyan yön '' değerinin sadece varoluşun bir
olduğ una vurgu yapar. mucizesiyle doğuştan
bahşedildiğini söyler. Onayın
Koşulsuz kabullenme
Psikoterapi alanında kendisinden koşullu olduğu düşünülmemelidir;
önce gelenlerin çoğunun tersine
Rogers, insanların özünde, sağlıklı hepimizin "iyi bir hayat"
ve iyi olduklarına ve zihinsel ve
.duygusal iyiliğin insan doğasının yaşamasını sağlayacak şey
normal gelişimi olduğuna inanır.
Bu görüşler hastalara tamamen koşulsuz olumlu bakıştır.
olumlu bir ışık altında, mutlak, İnsanlar kendilerini daha fazla
koşulsuz bir kabullenmeyle bakan
bir yaklaşımın temelleridir. Rogers onayladıkça kendilerine daha fazla
aynı şeyi hastalarının da sabır gösterirler. Onay, yapma,
yakınlarına ve kendilerine yapmayı görme ve edinme üzerindeki, bu
öğrenmelerini ister. Şefkate ve her faaliyetlerin değerimizi belirlediği
bireyin onay potansiyeline dayanan
bu bakış açısı "koşulsuz olumlu
bakış" olarak bilinir. Rogers sadece
kendi hastalarının değil tüm
insanların kendilerini,
çevrelerindekileri ve çevrelerini
böyle görmeleri gerektiğine inanır.
Koşulsuz olarak kendini ve
diğerlerini kabullenme hayati
önemdedir ve bunların eksikliği
durumunda, insanlar deneyimlere
136 CARL ROGERS
' 'Öznel insanın önemli bir Kendine güvenmek değil, tüm eylemlerinin sonuçlarına
Rogers'ın söylediği "iyi hayatı tamamen açık olacağı ve tatmin
değeri vardır... ne kadar yaşamak" kendimize güvenmeyi edici olmadıklarında onları
etiketlenmiş ve kontrol edilmiş düzeltebileceği için".
öğrenmektir. Kişi açıklığa doğru
olsa bile her şeyden önce bir İyi bir hayat yaşarken ayrıca
gittikçe kendine ve içgüdülerine kendi hayatlarımızın sahibi
insandır. güvenme becerisinin eşzamanlı olduğumuz duygusunu hissedecek
olarak arttığını ve karar verme ve kendi sorumluluğumuzu
CarlRogers yeteneklerine giderek daha alacağız - bu da Rogers'ın
rahatlıkla dayanmaya başladığını felsefesinin başka bir ilkesidir ve
'' görecektir. Kendinin hiçbir
parçasını baskı altına alma ihtiyacı varoluşçu bakış açısından
ile ilgili yanlış inanışla yaşarken olmadığı için tüm parçalarını daha
inşa ettiğimiz baskıyı da azaltır. Her iyi kavrama yetisine sahip gelmektedir. Neyi seçtiğimiz veya
birimizin, Rogers'ın önemli eseri olacaktır. Bu da onun çok çeşitli yaptığımız tamamen bize bağlıdır;
Kişi Olmaya Dair'de söylediği gibi, perspektifler ve duygulara ne istediğimizi ve neye ihtiyacımız
olduğunu gerçekten
yapım aşamasında olduğumuzu ulaşmasını sağlayacak, dolayısıyla tanımladığımızda ve bunu
gerçekleştirmek için gereken
anlamaya başlarız; aslında hepimiz potansiyelini gerçek anlamda adımları attığımızda içimizde
sürekli bir "olma durumundayız". gerçekleştirebilecek seçenekleri
Buradaki ironi şudur: Kendimizi daha iyi değerlendirmeye hiçbir burukluk tortusuna yer
daha fazla onaylamakla, sağlıksız başlayacaktır. Otantik benliğinin olmaz. Aynı zamanda kendi
baskıyı ve devamlı eleştiriyi hangi yöne doğru gitmek istediğini hayatlarımıza gerçekten yatırım
azaltmakla gerçekten daha üretken daha net bir biçimde görebilecek ve yapmanın sorumluluğu da eğ ilim i
hale gelebiliriz. gerçekten gereksinimlerine uygun de artar. Tıptan nefret eden bir
seçimler yapabilecektir. Ne neler doktorun sadece ailesi, doktorluğun
-hem toplum ve hem de kendileri
yapması gerektiğini düşünmenin tarafından- kabul ve saygı
görmenin yolu olduğunu söylediği
ne de toplumun ve ailesinin için bu mesleği yapıyor olması
şartlandırdığı isteklerinin insafına nadir rastlanan bir durum değildir.
kalmayacak, çok daha kolaylıkla Tam tersine, üniversite eğitimini
şimdiki anda yaşayacak ve ne yarıda bırakan veya sınıfta kalanlar
istediğinin gerçekten farkında arasında en düşük oran, fazla
olacaktır. Ve artık kendine destek görmeyen ama eğitimi için
güvenebilecektir; Rogers'ın
deyişiyle "hata yapmayacağı için
Ca rl R o ge n Cari Rogers, ABD'nin Illinois çalışmış ve II. Dünya
eyaletinin Oak Park şehrinde, katı Savaşı'ndan dönen ordu
bir Protestan ailenin çocuğu personeline terapi hizmeti
olarak doğar ve koleje gidene vermiştir. 1964'de Amerikan
kadar pek az arkadaşı olur. Hümanistleri Derneği tarafından
Başlangıçta tarım üzerine "Yılın Hümanisti" seçilmiş ve
yoğunlaşır ancak 1924't e çocukluk hayatının son on yılını dünya
aşkı Helen Elliott'la evlendikten barışı için çalışmaya adamıştır.
sonra teolojik bir seminere kaydını 1987'de Nobel Barış Ödülü'ne
yaptırır ancak sonra orad an aday gösterilmiştir.
çekilerek psikoloji eğitimi almaya
başlar. Rogers Ohio, Chicago ve Önemli . . .r1. r1
Wisconsin'deki üniversitelerde
çalışmış, hasta odaklı terapisini 1942 Danışmanlık ve Psikoterapi
hümanistik psikoloji üzerine inşa 1961 Hasta Odaklı Psikoterapi
etmiştir. United Service 1961 Kişi Olmaya Dair
Organizations'da (USO) da
PSiKOTERAPi 137
Bir çocuğa bisiklete binmeyi
öğretmek ona teşvik ve destek vermeyi
gerektirir ama son tahlilde çocuğun
cesur olması ve kendine güvenmesi
gerekir. Rogers kişi-odaklı terapiyi bu
sürece benzetir.
edebilir. Rogers süreci
"destekleyici, ama yapılandırıcı
değil" diye tanımlar; hasta destek
için terapiste yaslanmamalıdır ama
bağımsız olabilmek için benliğinin
nasıl yeterli derecede farkına
varacağını, kendine nasıl
güveneceğini ve iyi b ir hayatı nasıl
yaşayabileceğini öğrenmeye
ihtiyacı vardır.
çalışarak para kazanan öğrenciler belli başlı psikolojik terapilerine Rogers'ın mirası
-her ikisi de bireyin patolojisine ve
arasındadır. bunu nasıl onarılacağına odaklanan Rogers 20. yüzyılın en etkili
psikanaliz ve davranışçılığa- ters psikoterapistlerinden biridir ve kişi
İnsanların arzularımızı etkileme odaklı, yönlendirmesiz terapisi
yöntemleriyle bizim kendimizi düşmektedir. psikoterapinin dönüm noktasını
tanımlama yöntemlerimiz çok belirlemiştir. Rogers, bireyler
karmaşık olabilir. Kendimizin değil Rogers yaklaşımını başta arasında açık iletişimi teşvik eden
de başkalarının arzuları "hasta-odaklı" olarak adlandırmış 1960'ların grup terapisi felsefesinde
doğrultusunda hareket ettiğimizde, sonra "kişi-odaklı"ya çevirmiştir ve de etkili olmuştur. Profesyonel
,içimizin derinliklerinde bir bu yaklaşım o zamandan bu yana danışmanlığın eğitim ve sosyal
burukluk duygusu kalabilir. Eğer eğitim, ebeveynlik, iş dünyası ve hizmetler alanına yayılması da
hareketlerimiz dış etkilerden diğer alanlarda da klinik Rogers sayesinde olmuştur ve
tamamen uzaksa kendimizi daha çalışmalarda olduğu kadar etkili uluslararası çatışmaları daha etkili
otantik hissederiz, kendi kaderimizi iletişim yolunu kullanarak çözme
yaratmanın daha fazla olmuştur. Rogers'ın konusundaki öncülerden biridir. •
kontrolümüzde olduğunu bilir ve
sonuçlardan daha fazla tatmin "yönlendirmeyen terapi" olarak ' 'İyi hayat süreci kişinin
oluruz. tanımladığı kişi-odaklı terapide
terapist, kendini en iyi kendinin kendisini yaşamın akışına
Kişi odaklı yaklaşım tanıdığı inancına dayanarak, tamamen bırakması anlamına
hastasının kendi cevaplarını
Rogers'ın felsefesi, 1950'lerde bulmasına yardım eden bir gelir.
Abraham Maslow ve Rollo May ile kolaylaştırıcı rolündedir. Kişi-odaklı CarlRogers
kurduğu ve hümanistik psikoloji terapide sorunları ve terapinin
adı verilen yeni bir yaklaşımın köşe gideceği yönü hasta belirler. ''
taşı olmuştur. Bu yaklaşım temelde, Örneğin hasta çocukluğuna
sağlıklı bir gelişme ve potansiyelini odaklanmak değil, işyerindeki
gerçekleştirme yeteneğine dayanan sorunlarının üst esinden gelmek
olumlu bir insanlık görüşü üzerine istiyor olabilir ve terapist onun
temellenmiştir. Bu, dönemin diğer gerçekten ne tür bir rol almak
istediğini bulmasına yardım
138
BİR İNSAN NE
OLABİLECEKSE,
OOLMALIDIR
ABRAHAM MASLOW (1908-1970)
~~...:...~~~~~~-
KISACA K ayıtlı tarih boyunca neden hai durumu kendini
burada olduğumuz ve ya- gerçekleştirmek olarak tanımlar.
YAKLAŞIM
şamlarımızın amacı Kendini gerçekıe,tirmeye
Hümanist psikoloji
hakkındaki sorular sorulagelmiştir. doğnı
ÖNCE
1920'ler Alfred Adler, tam Bu soruların altında yatan, bizi ne- Maslow, insan motivasyonunun yo-
davranış ve deneyimlerimizin lunu açıklamak için oldukça
altında tek bir itki yin gerçekten doyuma kapsamlı bir plan yaratmış, kendini
bulunduğunu öne sürer: gerçekleştirmeye doğru ilerlerken
ulaştıracağını tanımlama ihtiyacı insanların izlemeleri gereken adım
Kusursuzluğa ula şma çabası. ları tanımlamıştır. Genellikle bir
ve bunu nasıl bulacağımız konu- piramit olarak çizilen ünlü İhtiyaçlar
1935 Henry Murray kişilik ve Hiyerarşisi, tatmin edki bir hayat i-
motivasyonu ölçe n Tematik sundaki karmaşadır. Psikanalistler çin, ihtiyaçları en altta en temel
Algı Testi'ni geliştirmiştir. ihtiyaçlardan başlayarak yukarıya
doğuştan gelen biyolojik güdülerin doğru diğer gerekli basamakları da
SONRA ekleyerek gruplandırılmıştır.
1950'ler Kurt Golds tein, doyurulmasının doyuma yol açtığı
Maslow'un hiyerarşisi iki ayrı
kendini gerçekleştirmeyi, nı iddia ederlerken davranışçılar da kısma ayrılmıştır: Başlangıçta "ye-
organizmanın bireysel tersizlik ihtiyaçları"nı oluşturan
kapasitesini mümkün olduğu fizyolojik ihtiyaçların yemek, uyku dört basamak bulunmaktadır ve ki-
kadar hayata geçirme eğilimi
olarak açıklar ve kendini ve seksle karşılanmasının önemini şinin "gelişim ihtiyaçları "
gerçekleştirme itkisinin
bireyin yaşamını belirleyen tek anlatırlar. Ancak 20. yüzyılın başın basamaklarının oluşturduğu daha
itki olduğunu iddia eder. ileri bir entelektüel tatmin evresine
dan ortalarına kadar, yeni dalga geçmeden önce bunları karşılaması
1974 Fritz Perls, her canlının gerekmektedir. Yetersizlik ihtiyaç-
"doğuştan tek bir amacı psikoterapi görüşleri düşüncesi iç ları basit ve temeldir; (yiyecek,
bulunğunu, bunun da kendini içecek ve uyku gibi) fizyolojik ge-
olduğu gibi gerçekleştirmek doyuma giden yolun çok daha kar- rekliliklerden, (güvenlikte ve
olduğunu" söyler. tehlikeden uzak olmak gibi) güven-
maşık olduğuna inanmıştır. lik ihtiyaçlarından, (başkalarına
yakın olma ve onlar tamfından ka-
Bu yeni yaklaşımın önemli isim- bullenilme gibi) sevgi ve aidiyet
ihtiyaçları ile (hayatta başarıya u-
lerinden Abraham Maslow,
psikolojide hümanist akımın kuru-
cularından biri olarak kabul edilir.
İnsan yaşamını, bizim için en ö-
nemli olan konulara bakarak
incelemiştir: Aşk, umut, inanç, tin-
sellik, bireysellik ve varoluş.
KuramlArının en önemli yönlerin-
den biri de şudur: Birey en yüksek
bilinç seviyesine ulaşmak ve po-
tansiyelini en iyi şekilde
gerçekleştirmek için yaşamdaki
gerçek amacını keşfetmeli ve onun
peşinden gitmelidir. Maslow, bu ni-
PSiKOTERAPi 139
Ayrıca bkz. Alfred Adler 100-01 • Erich Fromm 124- 29 • Cari Rogers 130- 37
• Rollo May 141 • Martin Seligman 200-01
Maslow'un ihtiyaçlar I
piramidi yükseği
hedefleyen ama ayakları Kendini aşma
yere basan başarılı
bireyler üzerindeki Başkala rına
gözlemlerine dayanır ve
bu kişilerin özelliklerini yardım, kendimiz
listeler. dışınd a bir şeylerle
bağlantı kurma
Kendini gerçekleştirme Abraham Maslow, New York,
Kişisel potans iyelini Brooklyn'de yedi kardeşin en
yerine getirme büyüğü olarak doğar.
Rusya'dan politik çalkantılar
Estetik nedeniyle ABD'ye göç etmiş
Düzen, güzellik, simetri Yahudi bir aileni:n oğludur.
Ailenin Maslow'dan büyük
Billşsel beklentileri vardır ve onu
hu kuk eğitimi a lmaya
Bilgi, anlama zorlarlar. Üzerindeki ailevi
baskı 1928'de hayatının
Kendine saygı kontrolünü kendi ellerine alıp
Başarı. tanınma, itibar. yeterlilik psikoloji eğitimi almaya
başlamasına kadar sü rer. Aynı
Sevgi ve aidiyet yıl ailesine karşı çıkarak
Onay, dostluk, yakınlık, ilişkiler kuzeni Bertha Goodman'la
e vle nir ve iki çocukları olur.
Güvenlik
istikrar, sağlık, barınma, para, iş Maslow, Wisconsin
Üniversitesi'ne gider ve orada
FizyoloJik maymunlarla yaptığı
Hava, yiyecek, içecek, uyku, ısınma. hareket
çalış malarla tanınan
!aşma ve tanınma gibi) kendine potansiyellerini yerine getirebilme-
güven ihtiyaçlarından oluşur. Yük- leri için yardım etmeye bağlanırlar. davranışçı psikolog Harry
sek basamaklardaki gelişim Harlow'un altında çalışır.
ihtiyaçları (bilme ve anlamı ihtiyacı Maslow aynca, hepimizin kendi- Daha sonra Columbia
gibi) bilişsel, (düzen ve güzellik gi- mize benzersiz şekilde uyan amaçlara Üniversitesi'nde Freud'un eski
bi) estetiktir. Son olarak yaşamın sahip olduğumuzu ve tamamlanma meslektaşı A lfred Adler'le
amacını tanımlayan ve yoğun bir yolunun bir parçasının da bu amacı tanışarak psikanalizde
ruhsal ve psikolojik tatmine yol a- tanımlamak ve peşinden gitmek oldu- kendis inin rehberi olacak
çan iki istek, kendini ğunu söyler. Eğer kişi hayatında, kişiyi bulmuş olur.
gerçekleştirme ve kendini aşma ge- kendine en uygun olan bu şeyi yapmı
lir. Ken dini gerçekleştirme kendini yorsa sürekli huzursuz ve tatminsiz Önemli eserleri
tamamlama arzusu, kendini aşma olacaktır. Her birimiz potansiyelimizi
ise benliğin ötesine geçme ihtiyacı keşfetmeli ve onu yerine getirmemizi 1943 İıısaıı Motivasyonu İçin
dır ve Tanrı gibi- bizden daha sağlayacak deneyimleri aramalıyız; Bir Kuram
yüksek bir şeye veya başkalarının çünkü Maslow'un dediği gibi: "Bir in- 1954 Motivasyon ve Kişilik
san ne olabilecekse, o olmalıdır". • 1962 İnsan Psik olojisi Üzerine
140
ACI, BİR ~NLAM
KAZANDIGI ANDAN
İTİBAREN ACI DEGİLDİR
VIKTOR FRANKL (1905-1997)
KISACA V iyanalı psikiyatr Viktor larında bırakabilmelerini sağlayan
Frank!, karısı, ağabeyi ve
YAKLAŞIM anne babasıyla birlikte iki psikolojik gücü olduğunu anlatır:
1942'de bir toplama kampına götü- Bunlar karar verme kapasitesi ve
Logoterapi rüldüğünde intiharı engelleme ve davranış özgürlüğüdür. Frank!,
depresyon tedavisi üzerinde çalış çevremizin ya da olayların insa-
ÖNCE maya başlamıştır bile. Kampta üç fında olmadığımızı çünkü onların
MÖ 600-500 Hindistan'da yıl kalır ve grupt an tek sağ kalan bizi nasıl şekillendireceklerine ken-
Gautama Buddha, acıya kişi olarak çıkana kadar orada pek dimizin karar verdiğimizi vurgular.
arzuların neden olduğunu ve çok dehşete ve kayıplara tanık olur. Olayları yorumlayışımıza göre acı
arzulardan kurtulmakla acının Bu yaşanmışlıkların ardından nın bile farklı görünebileceğini
da hafifleyeceğini öğretir. İnsanın Anlam Arayışı (1946) adlı söyler.
kitabını yazan Frank!, insanların
MÖ 458 Antik Yunanlı oyun acı dolu ve olası yıkıcı durumlara Frank!, ölmüş karısını özleyen
yazarı Aiskhylos, "bilgelik dayanabilmelerini ve bunları arka- bir hastasını buna örnek gösterir.
yalnızca acıyla gelir" Frank! ona önce kendisi ölseydi na-
düşüncesini inceler. ' 'Bu dünyada başka sıl olacağını sorar ve hastası da bu-
nun karısı için çok zor olacağını
SONRA h içbir şeyi olmayan biri söyler. Frank! hastasının karısını
1950'ler Jean-Paul Sartre gibi bile mutluluğu bilebilir. bu acıdan sakındığına ancak şimdi
varoluşçu Fransız filozoflar de kendisinin bu acıyı çekmek zo-
hayatlarımızın Tanrı vergisi bir Viktor Frankl runda kaldığına işaret eder. Acıya
amacı olmadığını, o amacı anlam yüklenince dayanılır kılınır;
kendimiz bulmamız '' "acı bir anlam kazandığı andan iti-
gerektiğini söylerler. baren acı olmaktan çıkar".
2003 Martin Seligman, "tam Frankl'a göre anlam "icat et-
bir hayat"ın haz, dahil olma mekten çok keşfettiğimiz bir şey
(akış) ve anlamı kapsadığını dir" ve bunu kendimiz bulmamız
söyler. gerekir. Bunu, yaşayarak, özellikle
sevgi aracılığıyla, bir şeyler yarata-
2007 Amerikalı psikolog Dan rak olayları görmeyi tercih ettiğimiz
Gilbert, insanların mutluluk yolla buluruz. •
hakkında düşünme biçimleri
yüzünden mutsuz olduklarını Ayrıca bkz. Rollo May 141 • Boris Cyrulnik 152-53 • Martin Seligman 200- 01
açıklar.
PSiKOTERAPİ 141
İNSAN ACI
Ç~K""EDEN TAM
BiR iNSAN OLAMAZ
ROLLO MAY (1909-1994)
KISACA 1 9. yüzyılın ortalarında Mar- Tanıdık ortamların tadını çıkarır,
tin Heidegger, Frederick
YAKLAŞIM Nietzsche ve S0ren Kierkega- zihinsel ve fiziksel duyularımızı bir
ard gibi filozoflar sosyal dogmaya denge ve rahatlık içinde tutan de-
Varoıu,çu psikoterapi karşı çıkar ve insanların yaşamın neyimlerden hoşlanırız. Ancak bu
anlamıyla birleşmek için düşünce eğilim bizim, deneyimleri getirebi-
ÖNCE yöntemlerini genişletmelerini ister- lecekleri hazza veya rahatsızlığa
1841 Seıren Kierkegaard, ler; bugün bilinen adıyla varoluşçu bağlı olarak "iyi" veya "kötü" diye
hareket böyle ortaya çıkar. Özgür i- yaftalamamıza yol açar. May, aslın
insanların, varoluşun doğasın rade, kişisel sorumluluk ve da bununla kendimize zarar
verdiğimizi çünkü böyle yaparak,
daki endişeye karşı sahte bir yaşamlarımızı nasıl yorumladığı yaşamın doğal bir parçası olarak
savunma yapmak için Hıristi kabul ettiğimiz zaman bizi büyük
yanlık ideolojisini yanlış mızla ilgili kavramlar hep, temel bir ilerleme ve gelişime götürecek
anladıklarını ve bilimi yanlış olarak bir insanın var olmasının ne olan süreçlere karşı mücadele etti-
kullandıklarını iddia eder. anlama geldiğini sormak isteyen ğimizi söyler.
varoluşçuların ilgi alanına girer.
, 1942 İsviçreli Doktor Ludwig May, yaşama karşı, rahatsız edi-
Binswanger, Dünyadaki Psikolog Rollo May'in Kaygının ci veya nahoş olduğuna karar
İnsanın Gerçekleşmesi ve Anlamı (1950) adlı kitabı bu insan verilenleri inkar etmek veya yok
Temel Formları'nda varoluşçu odaklı felsefi yaklaşımı ilk kez psi- saymak yerine tüm deneyim biçim-
felsefeyi psikoterapiyle birleşti kolojinin alanına getirmiştir. May, lerini eşit şekilde kabullenen Budist
rir. genellikle varoluşçu psikolojinin ba- düşünceyi yansıtan bir yaklaşımı
bası olarak kabul edilir. benimser. "Olumsuz" duygularımızı
1942 Hüman:istik psikolojinin engellemek ya da bastırmak yerine
öncüsü Carı Rogers, Danış Varoluşçu bir yaklaşım kabullenmeliyiz. Frank!, acı çekme-
manlılr ve Psikoterapi'yi May yaşama, insan deneyimlerinin nin ve üzüntünün "iyileştirilmesi"
bir tayfı olarak bakar; acıyı da pato- gereken patolojik durumlar olmayıp
yayımlar. lojik bir işaret olarak değil yaşamın insan yaşamının doğal ve gerekli
normal bir parçası olarak kabul parçaları, ayrıca psikolojik gelişime
SONRA eder. İnsan olarak rahat etmemizi yol açtıkları için önemli olduklarını
1980 Irvin Yalom, Varoluşçu sağlayacak deneyimler aramaya e- söyler. •
Psikoterapi'de yaşamın dört
temel kaygısını ele alır: Ölüm, ğilimli olduğumuz aşikardır.
özgürlük, varoluşsal yalnızlık
ve anlamsızlık. Aynca bkz. S0Ien Kierkegaard 26-27 • Alfred Adler 100-01 • Cari Rogers
130-37 • Abraham Maslow 138- 39 • Viktor Frank! 140 • Boris Cyrulnik 152-53
142 KISACA
AKlLCI İNANÇLAR, YAKLAŞIM
SAGLIKLI
DUYGUSAL Rasyonel Duygusal
Davranış Terapisi
SO~UÇLAR
ÖNCE
DOGURUR 1927 Alfred Adler, kişinin
ALBERT ELLIS (1913-2007) davranışlarının, düşüncelerın
den kaynaklandığını söyler.
1940'lar Gestalt Terapisi
hareketi ile gerçekliği yaratma-
da algının rolü yaygınlaşır.
1950 Karen Horney,
"olmalı"ların tiranlığından
kaçmamızı önerir.
SONRA
1960'lar Aaron Beck, depres-
yonun, dünya hakkında
gerçekçi olmayan olumsuz
görüşlerin sonucu olduğunu
söyler.
1980 Amerikalı psikiyatr
David Burns bi!işsel bozukluk-
ları etiketler: Düşünmeden
Sonuca Varmak, Ya Hep ya Hiç
Düşüncesi, Her Zaman Haklı
Çıkma, Aşırı Genelleme ve
Felaket Tellallığı
A ntik filozof Epiktetos MÖ
BO'de "İnsanlar olaylardan
değil, onlara bakış açıları
yüzünden rahatsız olurla r,"
demiştir. Bu ilke, Dr. Albert Ellis
tarafından 1955'te geliştirilen ve
deneyimlerin belli duygusal
tepkilere neden olmayıp tepkiyi
kişinin inanç sisteminin ürettiğini
öne süren Rasyonel Duygusal
Davranış Terapisi'nin (RDDT)
temelidir.
1940'lar ve 50'lerde psikanalist
olarak çalışan Ellis, hastalarının
çoğunun içlerine ve çocukluk
dönemlerine ait içgörüye ulaştıkları
halde semptomlarının hala yok
PSİKOTERAPİ 143
Ayrıca bkz Alfred Adler 100-101 • Karen Horney 110 • Erich Fromm 124-29 • Cari Rogers 130-137 • Aaron Beck
174 177 • Martin Seligman 200- 201
Olumsuz şeyler olduğunda şunları yapabiliriz ..
."otomatik" ve yersiz tepki veririz.. .. .tepki vermek için biraz düşünebilir. .
olmadığını fark eder. Bir sorun bu onun için sadece talihsiz değil düşünce, üzüntü , suçluluk ve düş
çözüldüğünde hasta yerine yenisini korkunçtur. Kovulduğu için kırıklığı gibi makül duyguları
koyuyor gibi görünmektedir. Ellis, değersiz olduğunu ve bir daha asla kabullenir. Rasyonel düşünen biri
sorunun kişinin düşünüş biçiminde iş bulamayacağını düşünür. Ellis
(kavrayışlarında) yattığına ve bunu yersiz inançları mantıksız, aşırı, işinden atılabilir, işini
değiştirmek için içgörüden zarar verici ve kendi kendine zararlı
fazlasının gerektiğine karar verir. olarak tanımlar çünkü bunlar kaybetmesinin nedeni bir hatası da
sağlıksız duygusal sonuçlara neden olabilir ama değersiz olmadığını
Yersiz düşünme olurlar. bilir. Kend ine kızabil ir ama
Ellis, uzun süreli duygusal sağduyusuyla bilir k i başka bir iş
problemlerin çoğunun neredeyse Rasyonel düşünme ise tam tersi bulma olasılığı vardır. Rasyonel
her zaman yersiz düşüncelere bağlı bir etki yaratır. Ellis rasyonel düşünce dengelidir, iyimserliğe ve
olduğuna inanmadığı için çalışma düşünceyi kendine yardım olarak olasılıklara yer bırakır, sağlıklı
yöntemini Rasyonel Terapi olarak nitelendirir. Tolerans ve felaket gibi duygusal sonuçlar yaratır.
olumsuz sonuçlar düşünmeden
tanımlamaya başlar. Mantıks ı zlığın üzüntüyü kaldırabilmeye dayanır Ellis'in yersiz düşünceler
ve insan pot ansiyeline olumlu bir kavramı Karen Horney'in
en çok ortaya çıktığı durumlar, inançtan kaynaklanır. Bu, kişinin "olmalı ' ların tiranlığı" fikrinden
olaylar hakkında aşırı sonuçlara, naif, olumlu inançlar lehine esinlenmiştir - zihnin, bir şeyin
özellikle de olumsuz olanlarına (sihirli bir şekilde) olduğundan
varma eğilimidir. Örneğin yersiz olumsuz faktörlere gözünü farklı olması gerektiğine dair
düşünen bir kişi işini kaybettiğinde kapamasını gerekti rmez - rasyonel düşünceyle meşguliyeti . Bu
düşünceleri gerçekle uzlaştırmak
144 ALBERT ELLIS
' 'Bizi insanlar ve olaylar üzmez. Ancak Ellis insanlara, bir olayın bir Eğer biri aşkta şanssızlığa uğrarsa
duyguya katkı yapabileceğini ancak üzülür ve reddedilmiş hisseder ancak
Biz onların bizi üzeceklerini doğrudan o duyguyu bu duyguları hissetmekle bunun bir
düşünerek kendimizi üzeriz. inanç sistemi haline gelmesi arasında
yaratamayacağını öğretmeyi fark vardır.
Albert Ellis
amaçlamıştır. Duygusal tepkilerimiz "Bu dünyada hep yalnız olmaya
'' olan bitene yüklediğimiz anlama mahkümum" gibi inançlara
bağlıdır, dolayısıyla da rasyonel ya sahiptir. Terapide bireyler, kişisel
acılı ve bitmeyen bir mücadeledir. da yersiz düşüncelerle yönetilir. geçmişlerin i araştırarak bu
Öte yandan rasyonel düşünce
kabullenme üzerine odaklanır; Adından da anlaşılacağı gibi inançların ı doğrulayacak kanıtlar
bazen olmasını tercih Rasyonel Duygusal Davranış
Terapisi hem duygusal tepkiyi bulmaya teşvik edilirler. Pek çok
etmeyeceğimiz şeylerin (bilişsel bir süreç) hem de davranışı ilişkisi terk edilerek bitmiş olan biri
inceler. İkisi arasındaki ilişki iki "yalnızlığın kaderi olduğu" veya bir
olabileceğini ama bunların hayatın yönlüdür: Davranışınızı değiştirerek şekilde "sevilemez bir kişi olduğu"
bir parçası olduklarına dair dengeli düşüncenizi değiştirmeniz ve aldanmasına kapılmış olabilir.
bir anlayıştır. RDDT insanları, kayıpların ve
düşüncenizi değiştirerek yalnızlığın acısını çekmeleri ve
Şartlı tepki davranışınızı değiştirmek kayba neden olan faktörleri
mantıklı biçimde değerlendirmeleri
İnsanlara ve olaylara verdiğimiz mümkündür. Ellis, kişinin düşünme için teşvik eder ama bir-iki örneğin
tepkilere o kadar alışmışızdır ki biçimini değiştirmenin yersiz
bunlar neredeyse otomatik hale düşünceleri fark edip sonra da
gelmiştir; tepkilerimiz ayrılmaz bir
şekilde olayın kendisine bağlıdır. doğruluklarını tartışarak akılcı
düşünceyle onlara meydan
okumayı gerektirdiğini öne sürer.
İnançlara meydan okumak
RDDT boyunca bireylerden
kendileri ve hayatlarındaki
konumları hakkında haksız
inançlara sahip olup olmadıklarını
düşünmeleri istenir. Bu sürece
"doğruluğundan şüphe etme" denir.
Örneğin bazı insanlar "Tanıdığım
tek güvenilir insan benim" veya
AlbertEWs Albert Ellis, ABD'nin Pennsylvania davranışçı terapiye kaymasına
eyaletinde Pittsburgh şehrinde bunun neden olduğu düşünülür.
ABD'nin en etkili
doğar. Babası işi dolayısıyla psikologlarından biri olarak kabul
edilir. 70'ten fazla kitap yazmış
genellikle uzaklardadır ve a nnesi ve 93 yaşındaki ölümüne kadar
manik depresiftir. Ellis, sıklıkla yazmaya ve ders vermeye devam
kendinden küçük üç kardeşinin
bakımını üstlenir. Kariyerine önce etmiştir.
iş dünyasında başlayan Ellis daha
sonra yazar olur. Cinsellik üzerine Önemli nerlerl
yazdıklan onu 1942'de Columbia
1957 Bir Nevrotikle Yaşamak
Üniversitesi'nde klinik psikoloji 1961 Akılcı Yaşam Kılavuzu
eğitimi almaya yönlendirir. Başta 1962 Psikoterapide Akıl ve
psikanaliz üzerine çalışır ve Duygu
Sigmund Freud, Alfred Adler ve 1998 İyi Yaşlanma
Erich Fromm'dan etkilenir. Ancak
Rasyonel Terapisi psikanalitik
kuramla çelişir ve onun bilişsel
PSiKOTERAPi 145
bir şeyin her zaman alışkanlık haline getireceğimizi ' 'Hayatınızın en iyi yılları
tekrarlanacağının göstergesi ve bu gösterir. Böyle yaparak terapist işe sorunların kendinizin
nedenle mutlu olmanın imkansız yaramaz hale gelir - hasta bir kez olduğuna kakar verdiğiniz
olduğu ile ilgili inançlara karar alma noktalarında kendinin yıllardır. Kendi kaderinizi
saplanmalarını engeller. farkına varıp bilinçli (ve çoğunlukla kendinizin kontrol ettiğini fark
farklı) seçimler yapmaya başlayınca
Yersiz düşünmenin doğasında terapiste artık gerek kalmaz. edersiniz.
olan zorluklardan biri de kendini Albert Ellis
devam ettirme eğilimidir çünkü Aktif bir terapi
örneğin "benim başıma hiç iyi bir ''
şey gelmez" düşüncesinde iyi Albert Ellis'ın kuramları
psikanalizin ağır ilerleyen 1970'lerin ve 80'lerin en popüler
şeylerin olabileceği fırsatları metodolojisine meydan okumuş ve terapi yöntemlerinden biri olmuş ve
bugün de popüler olan bilişsel Ellis'i "araştırmacı, devrimci,
aramaya dair ufacık da olsa bir davranışsa! terapinin ilk biçimini terapist, kuramcı ve öğretmen"
motivasyon yoktur. Yersiz yaratmıştır. Aktif ve yönlendirici bir olarak tanımlayan Aaron Beck'in
düşüncenin sahibi iyi bir şey terapisttir ve uzun vadeli, pasif çalışmalarına ilham kaynağı
yaşama olasılığını o kadar psikanalizin yerine -ön fikri Cari
imkansız görmektedir ki onu Rogers tarafından verilen olmuştur.•
aramaktan bile vazgeçer. Bu, onu yaklaşımla- çözüm için çalışmayı
olan biten iyi şeylere karşı da ve gücü doğrudan hastanın ellerine
körleştirir. Pek çok insan kendini teslim etmiştir. Ayrıca
tekrar eden şu inancı ifade eder: kuramlaştırmanın yeterli
"Evet denedim ama iyi şeylerin asla olmadığını vurgulamış, "Kuram
olmayacağını biliyorum." Bu, eylemle, eylemle, eylemle
onların inanç sistemlerini haklı desteklenmeli," demiştir. RDDT
çıkaran ve pekiştiren bir söylemdir.
RDDT, sağlıksız ve Zorlukla r: Zihinsel
Yersiz düşünme "siyah- üzüntü yaratan olay
beyazdır"; bireyin olası deneyimleri yerleşik inançlara yol açan
fark etmesin i imkansız kılar. yersiz düşünce
Durumları her zaman olumsuz modellerini tanımlar ve
yorumlamamıza neden olan ve onlarla nasıl mücadele
a!Lernatif olumlu deneyim
olasılıklarını da engelleyen hatalı edileceğin i anlatır.
,bir inanç sistemidir. Genellikle
"görmek bilmektir" gibi görünse de
gerçekte inandığımızı görürüz.
Konstrüktüvist kuram
RDDT. tercihlerimizde yetiştirilme
tarzımız ve kültürümüzün etkisi
olsa da inançlarımızı ve
gerçekliğimizi kendimizin inşa
ettiğimizi öne süren konsLrüktüvist
bir kuramdır. Ellis'e göre bu
yöntemle yapılan terapi insanların
katı ve mutlak düşüncelerini,
duygularını ve eylemlerini ortaya
çıkarmaya çalışır ve kendilerini
nasıl "rahatsız etmeyi" seçtiklerini
görmelerine yardımcı olur. Nasıl
daha sağlıklı düşünme yolları
bulabileceğimizi, daha yeni ve
yara rlı inançları nasıl içselleştirip
146
AİLE, İNŞANLARIN
YAPILDIGI
''FABRİKA''DIR
VIRGINIA SATIR (1916-1988)
KISACA Ailemizin üyelerine K işinin "çekirdek ailesinde"
belli şekillerde davranmayı (içinde büyüdüğü aile)
YAKLAŞIM üstlendiği rol, yetişkinin
öğreniriz .
Aile terapisi büyüyeceği bir tohum gibidir.
Bu davranışlar, özellikle
ÖNCE Amerikalı psikolog Virginia Satir,
1942 Cari Rogers, Danışmanlık baskı altındayken
ve Psikoteıapi'yi yayımlayarak kişiliğin oluşmasında ilk ailenin
akıl sağlığı tedavisinde saygı benimsediğimiz bir rolü
ve yargısız yaklaşımın rolünü biçimlendirirler. önemini fark eder ve sağlıklı,
vurgular.
Bu rol, otantik işlevsel bir aile ile işlevsiz bir aile
SONRA benliğimizi ezer ve
1953 ABD'li psikiyatr Harry arasındaki farklılıklar üzerinde
Stack Sı.ıllivan, insanların bizimle birlikte
çevrelerinin ürünü olduğunu çalışır. Özellikle de aile üyeleri
öne süren Psikiyatrinin yetişkinliğe taşınır.
Kişilerarası İlişkiler Kuramı'nı arasındaki sağlıklı dinamiklerin
yayımlar. eksik olduğu durumları telafi etmek
1965 Arjantin doğumlu için insanların benimsemeye
psikiyatr Salvador Minuchin,
Philadelphia Child Guidance meyilli oldukları roller üzerinde
Clinic'te aile terapisini
gündeme getirir. durur.
1980 İtalyan psikiyatr Mara Sağlıklı bir aile hayatında açık
Selvini Palazzoli ve
ve karşılıklı duygusal bağlar ve
meslektaşları ııilı:ı t.tııapisine
herkesin birbirine olan sevgisinin
"Milano sistemleri"
ve olumlu bakışının tezahürleri
yaklaşımlan hakkındaki
göze çarpar. Satir, şefkatli, anaç
makalelerini yayımlarlar.
ilişkilerin iyi ayarlanmış psişeler
geliştirmedeki gücünü öncülü
terapistlerden çok daha fazla
vurgulamıştır.
Rol yapma
Satir, aile üyelerinin duygularını ve
sevgilerini açıkça ifade etme
konusunda sıkıntı yaşadıkları
zaman otantik kimliklerin yerine
kişilik "rollerinin" ortaya çıktığını
söyler. Özellikle de stresli
dönemlerde aile üyelerinin en
sıklıkla benimsedikleri beş rolü
PSİKOTERAPİ 147
Aynca bkz. Cari Rogers 130-37 • Lev Vygotsky 270 • Bruno Bettelheim 271
Satir'e göre beş
ayrı kişilik rolü,
zor duygusal
sorunları kapatmak
için aile üyeleri
tarafından sıklıkla
..oynanır
Dikkat Dağıtıcı Hesaplayıcı Dengeleyici Suçlayıcı Yatıştırıcı
tanımlar. Bunlar: sürekli hata bulan için özdeğerimizi doğuştan gelen Vlrginla Satir
ve eleştiren aile üyesi ("suçlayıcı"); bir hak olarak kabul etmemiz
sevgisiz entelektüel ("hesaplayıcı"); gerektiğine inanır. Ancak o zaman Virginia Satir, ABD'de,
gerçekten tatmin ed ici bir varoluşa Wisconsin'de bir çiftlikte doğar
dikkati duygusal sorunlardan doğru hareket edebiliriz. Bu da ve altı yaşındayken "anne-ba-
uzaklaştırmak için her şeyi dosdoğru, apaçık ve dürüst bir baların dedektifi" olmak istedi-
karıştıran ("dikkat dağıtıcı"); özür iletişime bağlı kalmakla başlar. ğini söylediği rivayet edilir. Bir
dileyen, (yalışlmcı) ve açık, dürüst hastalığa bağlı olarak iki yıl
ve doğrudan iletişim kuran Temel, olumlu, duygusal süreyle işitme kabiliyetini
(dengeleyici) olarak sıralanır. bağlantılar ihtiyacı Satir'in öncü yitirmesi ona sözsüz iletişim
eserlerinin köklerinde yatmaktadır. becerisi ve insan davranışları
Sadece dengeleyiciler, iç O, işlevsiz her aile için sevgi ve nın perde arkasını anlaması
duygularını ailenin diğer üyeleriyle onayın potansiyel iyileştirici için bir duyarlılık kazandırır.
olan iletişimlerine uydurarak güçler olduğuna inanır. Babası bir alkoliktir ve çocuk-
sağlıklı, uyumlu bir konumu luğu boyunca etrafında dönen
sürdürürler. Diğerleri ise zayıf Hastalarıyla yakın, şefkatli ilişkiler duygu dinamiklerinin farkına
özgüvenleri yüzünden gerçek
duygularını göstermekten ya da geliştirerek onları, benimsemeye varır.
paylaşmaktan korktukları için teşvik ettiği d inamikleri taklit
çeşitli roller b enimserler. eder. • Satir, öğretmenlik eğitimi
Yatıştırıcılar onaylanmamaktan alır, ancak çocuklardaki
korkarlar; suçlayıcılar değersizlik ' 'Aileyi iyileştirmeyi bildiğim özgüven sorunlarına olan ilgisi
duygularını gizlemek için onun sosyal hizmetler konu-
için dünyayı iyileştirmeyi d e sunda yüksek lisans yapması
başkalarına saldırırlar; b iliyor um na neden olur. ABD'deki ilk
resmi aile terapisi eğitim
hesaplayıcılar, duygularını itiraf Virginia Satir programını kurar. "Satir
etmekt en kurtulmak için zekalarına modeli" günümüzde de hAlA
yaslanırlar; d ikkat dağıtıcılar - '' kişisel ve örgüt psikolojisinde
etkisini korumaktadır.
gen ellikle a ilenin en
küçükleridirler- sadece sevimli ve önemli eHrlerl
zararsız olurlarsa sevileceklerine
1964 Birleşik Aile Terapisi
inanırlar. 1972 İnsan Yaratmak
Benimsenen bu roller ailenin
işlemesini sağlayabilir ama her
bireyin otantik benliğini ezer. Satir,
çocu klar ya da yetişkinler olarak bu
sahte kimlikleri bir yana bırakmak
148
RAHArYAŞA, ..
HAYALLERE DAL,
SORUMLULUKLARDAN
KURTUL
TIMOTHY LEARY (1920-1996)
KISACA T:mothy Leary, dönemle özdeş dan kurtarmamız, düşüncede ve
eşmiş ünlü sözü "rahat yaşa, hareketlerimizde kendimize yaslan-
YAKLAŞIM hayallere dal, sorumluluklar- maıruz gerektiğini vurgulamıştır. Ne
dan kurtul"la 1960'ların karşı yazık ki "sorumluluklardan kurtul'',
Deneysel psikoloji kültürünün ikonik figürlerinden biri ol- yanlış biçimde insanları üretkenlikten
muş Amerikalı bir psikologdur. alıkoymak olarak yorumlanmıştır.
ÖNCE
1890'lar William James, benli- Ancak Leary'nin yapmamızı iste- Leary, "hayallere dalmamızı" ya da
ğin dört katmanı olduğunu diği üç şeyin sırası biraz farklıdır. bilinçdışırrıızı araştırmamızı ve "sizi
söyler: Biyolojik, materyal, sos- Toplumların siyasetle kirlendiğini dü- Tanrı'nın tapınağına, kendi bedenini-
yal ve ruhsal. şünerek, gerçek bireyler tarafından ze döndürecek bir kutsal varlık
ihtiyaç duyulan anlam derinliğine izin bulmanızı" söyler. Bu, deney ve bilin-
1956 Abraham Maslow, kendi- vermeyen steril, genel topluluklar icat cin çoğu düzeyinin yanı sıra
ni gerçekleştirme yolunda etmiştir. Yapmamızı düşündüğü ilk gerçekliğin daha derin katmanlarını
"zirve deneyimlerin" önemini şey "sorumluluklardan kurlulmak"tır. inceleme talimatıdır. Bunu yapmak
vurgular. Bununla, kendimizi yapay bağlantılar- için tek yol uyuşturuculardır ve bir
Harvard profesörü olan Leary halüsi-
SONRA nojenik uyuşturucu LSD ile deneyler
1960'lar İngiliz psikiyW yapmaya başlamıştır.
Humphry Osmond uyuşturucu
LSD ve meskalinin duygusal "Rahat yaşa," derken Leary bizden
etkilerini tarif etmek için "psi- topluma yeni bir vizyonla dönmemizi,
kedelik" terimini kullanır. dönüşümümüzü yansıtan yeni davra-
nış modelleri aramaıruzı ve yeni
1962 Amerikalı psikiyatr ve te- bulduğumuz bu yöntemleri başkaları
olog Walter Pahnke, na öğretmemizi istemektedir. •
"Paskalyadan Önceki Cuma
Deneyi"nde psikedelik uyuştu 1960'lann ps ikedelik hareketi
ruculann dini deneyimleri Leary'nin gerçek duygu ve ihtiyaçlanmızı
oıt<ıya çıkarmak için bilinçdışını incele-
derinleştirip derinleştirmediği yerek daha iyi, daha tatmin edici bir top-
lum yaratma çağrısından etkilenmiştir.
ni test eder.
Ayrıca bkz. William James 38- 45 • Abraham Maslow 138 39
1972 Amerikalı psikolog Robert
E. Omstein, Bilinç
Psikolojisi'nde sadece kişisel
deneyimin bilinçdışını kilitle-
yebilcceğini savunur.
PSİKOTERAPi 149
İÇGÖRÜ KÖRLÜÖE
SEBEP OLABİLİR
PAUL WATZLAWICK (1921-2007)
KISACA P sikoterapi, genellikle ağırlıklı rar tekrar aynı hareketlere dön meye
olarak hastaların kendilerini, eğilimli olduklarını gösteren insan
YAKLAŞIM tarihçelerini ve davranışları davranışının dairesel nedensellik
nı anlamalarına dayanır. Bu, duygu- fikrini benimser.
Kısa terapi sal acıları karşılamak ve davranışları
değiştirmek için duygusal modelleri- Watzlawick, içgörünün, hem ger-
ÖNCE mizin nereden kaynaklandığını anla- çek soruna hem de potansiyel çözü-
1880'ler İçgörü odaklı terapi mamız gerektiği inancını baz alır. me karşı körlüğe bile neden olabile-
olarak da bilinen psikodinamik Avusturya-Amerikalı psikolog Paul ceğini ileri sürer. Sonuca daha hızlı
terapi ortaya çıkar. Bu süreç, Watzlawick, bu süreci "içgörü" ola- ulaşmak için belli sorunları doğru
kişinin mevcut davranışlarında rak tarif eder. Örneğin sevgilisi tara- dan hedefleyen ve ele alan kısa tera-
görünen bilinçdışı süreçlere fından terk edilen bir erkek anormal pi yaklaşımını destekler. Ancak ay-
şekilde uzun bir süre acı çekiyorsa, nı zamanda herhangi bir terapinin
odaklanmaktadır. terk edilmeyle ilgili derin sorunları başarılı olması için hastayla destek-
olduğunu fark edebilir çünkü annesi leyici bir ilişki sunulması gerektiği
1938 B.F. Skinner, onu çocukken bırakıp gitmiştir. An- ni düşünür. •
, düşüncenin, algının ya da cak bir grup terapist duygusal acıları
karşılamak için içgörünün gereksiz ' 'Herkes mutlu olabilir ama
başka bir gözlemlenemeyen olabileceği sonucuna varmışlardır ve birini mutlu etmenin
duygusal faaliyetin belli bir Watzlawick gibi bazıları da bunun öğrenilmesi gerekir.
davranış modelini hastayı daha da kötüleştirebileceği Paul Watzlawick
tetikleyebileceğini kabul ni iddia etmiştir.
etmeyen "radikal" ''
Watzlawick, benliğini derinle-
davranışçılığı tanıtır. mesine anlayarak değişen birinin
olduğu tok bir vaka bile görmediği
SONRA ni söylemiştir. Geçmiş olayların
1958 Amerıkalı psikiyatr mevcut sorunlara ışık tutmaya yar-
Lcopold Bcllak, bir kısa terapi dımcı olacağına dair inanç çizgisel
kliniği açar; burada terapiler bir neden-sonuç ilişkisi görüşüne
en fazla beş seansla dayanır. Watzlawick, insanların tek-
kısıtlanmaktadır. Ayrıca bkz. B.F. Sk;nner 78 85 • Elizabeth Loftus 202- 07 • Milton Erickson
336
1974 Amerikalı psikoterapist
Jay Haley, Sıradışı Terapi'de
Milton Erickson'ın kısa terapi
tekniklerini tanımlar.
150
DELİLİGİN MUTLAKA BİR
ÇÖKÜNTÜ DURUMU OLMASI
GEREKMEZ.
AYNI ZAMANDA BİR DÖNÜM
NOKTASI DA OLABİLİR
R.D. LAING 1927-1989
KISACA Akıl hastalığı biyolojik Psikoz geçerli ve anlaşılabilir
değildir; zor sosyal bir üzüntü ifadesidir.
YAKLAŞIM etkileşimler yoluyla gelişir.
Anti-psikiyatrl Akıl hastalığı katartik ve Psikiyatri akıl hastalığını,
dönüştürücü bir deneyim sosyal normlara uymadığı
ÖNCE olarak değerlendirilmelidir.
1908 İsviçreli psikiyatr Eugen için damgalar.
Bleu ler, zihinsel işlevlerin
bölünmesine "şizofreni" adını 1 9. yüzyılın sonlarında akıl söyler. R.D. Laing, işte bu
verir. hastalıklarının, normal bağlamdan yeni bir kültürel
insanların psikolojik acılar eğilimin seçkin bir ikonu olarak
1911 Sigmund Freud, şizofre çekmelerinden tür bakımından ortaya çıkmıştır.
ninin, psikanalizle tedavi değil, derece bakımından farklı
olduğu fikri kabul görmeye Biyoloji ve davranış
edilernemesirıerağrnen başlamıştır. Sigmund Freud, nevroz Freud gibi Laing de psikiyatrinin
ve normalliğin aynı ölçeğin temel değerlerine karşı çıkar, akıl
tamamen psikolojik olduğunu parçaları olduğunu ve kötü hastalıklarına biyolojik bir olgu
öne sürer. koşullarda, herkesin zihinsel olarak yaklaşmasını reddeder ve
rahatsızlığa teslim olabileceğini sosyal, kültürel ve ailevi etkilerin
1943 Fransız filozof Jean-Paul
Sartre, gerçek benlikle sahte
benlik arasındaki ayrımı
tanımlar.
1956 İngiliz sosyalbilimci
Gregory Bateson, tüm potansi-
yel çözümlerirı olumsuz
sonuçlara neden olduğu
duygusal balomdan ıstırap
verici bir çelişki olan "çifte
açmaz"ı tanımlar.
SONRA
1978 CT beyin taramaları
kronik şizofrenlerle şizofren
olmayanlar arasındaki fiziksel
farklılıkları ortaya çıkarır.