hazırlama 350
CD ne zaman hazır olur? When will the her adj any, every
her bir pron each
CD be ready? her gün adv daily
Hazır değilim. I’m not ready. her halükarda adv anyhow
Hazır mısınız? Are you ready? her iki adj both
Ne zaman hazır olur? When will it be her ikisi de pron both
ready? her ne kadar conj though
hazırlama v prepare her yıl adv annually, yearly
hazırlanmış adj prepared her yerde adv everywhere
hazırlık n preparation her zaman adv always
Haziran n June
Haziran başında at the beginning of June Müze her gün açık mı? Is the museum
open every day?
Haziran sonunda at the end of June herhangi 1.adj some 2.pron any
hece n syllable
heceleme n spelling herhangi bir şey pron anything
hedef n aim, target herhangi bir yer adv anywhere
hedeflemek v aim herhangi biri pron anybody, anyone
hediye n gift herif n bloke
herkes pron everybody, everyone
hediye çeki n gift voucher herşey pron everything
hediye dükkanı n gift shop hesap n bill (account), (banka) account
Hediyelik eşya nereden alabilirim? (in bank)
Where can I buy gifts? banka hesabı n bank account
cari hesap n current account
Hediyelik eşyanız var mı? Do you have cep hesap makinesi n pocket calculator
souvenirs? hesaba katmak v consider, reckon
hekim n doctor hesaba katmamak v rule out
helal adj permissible hesabından çekilen para n debit
helikopter n helicopter hesabından fazla para çekmiş adj
helva n halvah, halva overdrawn
pamuk helva n candyfloss hesap özeti n bank statement
hemen adv nearly, immediately hesap çizelgesi n spreadsheet
hemen hemen adv nearly
Hemen mi ödemem gerekiyor? Do I hesap denetimi n audit
have to pay it straightaway? hesap makinesi n calculator
Hemen yapabilir misiniz? Can you do it hesap numarası n account number
straightaway? hesap vermek v account for
hemoroid npl haemorrhoids hesapları denetlemek v audit
hemşire n nurse ortak hesap n joint account
Hemşireyle konuşmak istiyorum. I’d Hesapta bir yanlışlık var. The bill is wrong.
like to speak to a nurse. hesaplama n calculation
hemzemin geçit n level crossing hesaplamak v calculate
hendek n ditch, moat heteroseksüel adj heterosexual
hentbol n handball
henüz adv just, yet (with negative) heves n enthusiasm
hevesli adj enthusiastic
hep adv all, wholly, entirely, always heybe n saddlebag
hep birlikte adv altogether heyecan n thrill
hepsi pron all heyecan verici adj exciting, thrilling
hepsini satmak v sell out heyecanlı adj excited
heykel n sculpture, statue
Hepsi küçük harf all lowercase
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
351 hormon
heykeltraş n sculptor hikaye n tale
hıçkırık npl hiccups hindi n turkey
Hindistan n India
hıçkırarak ağlamak v sob
hırdavat n hardware Hindistan cevizi n coconut
hırka n cardigan küçük Hindistan cevizi n nutmeg
hırlamak v growl, snarl Hindu 1.adj Hindu 2.n Hindu
hırs n ambition Hinduizm n Hinduism
hırsız n burglar, thief Hint adj Indian
Batı Hint Adaları npl West Indian, West
hırsız alarmı n burglar alarm Indies
hırsızlık n break-in, burglary, theft Hint fıstığı n cashew
kimlik hırsızlığı n identity theft
Bir hırsızlığı bildirmek istiyorum. I want Hint keneviri (yaprakları esrar olarak kullanılır)
n marijuana
to report a theft. Hint Okyanusu n Indian Ocean
hırslı adj ambitious
Hırvat 1.adj Croatian 2.n (kişi) Croatian Hintli n Indian H
(person) hipermarket n hypermarket
Hırvatça n (dil) Croatian (language) hipopotam n hippopotamus, hippo
Hırvatistan n Croatia hippi n hippie
hız n speed his n feeling
hız sınırı n speed limit hisar n fort
hız yapmak v speeding hisse n share
hızla atlamak v plunge hisse sahibi n shareholder
hızla koşmak v dash, sprint hissedar n stockholder
Bu yolda hız limiti nedir? What is the hissetmek v feel
hitap n address (speech)
speed limit on this road? hizmet n service
hızlanma n acceleration
hızlanmak v accelerate, speed up hizmet eden n server (person)
hızlı 1.adj fast 2.adv fast hizmet etmek v serve, service
Çok hızlı gidiyordu. He was driving too hizmet sınıfı n business class
fast. sosyal hizmetler npl social services
Çok hızlı gidiyordunuz. You were driving sosyal hizmetler görevlisi n social worker
hizmetçi n servant
too fast. hizmetçi kadın n maid
hızölçer n speedometer
hi-fi n hifi hobi n hobby
hiç 1.adj no 2.adv ever hokey n hockey
hiç durmadan adv non-stop buz hokeyi n ice hockey
hiç kimse pron no one, nobody hokkabaz n juggler
... a hiç gittiniz mi? Have you ever been Hollanda 1.n Holland 2.npl Netherlands
Hollandalı n Dutch
to...? homeopati n homeopathy
homeopatik adj homeopathic
Hiç param yok. I have no money. Honduras n Honduras
hiçbir pron neither hoparlör n loudspeaker
hor görme n contempt
hiçbir şey n nothing hor görmek v despise
hiçbir yerde adv nowhere horlamak v snore
hiçbiri 1.pron none 1.sfb neither hormon n hormone
hiddet n rage
hidrojen n hydrogen
hijyen n hygiene
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
horoz 352
horoz n cock, cockerel Iı
hortum n hose, hosepipe
hostes n air hostess, steward ıhlamur n lime tree, linden tree
ılıca n spa
uçuş hostesi n flight attendant ılık adj lukewarm, warm
hoş adj lovely, nice, pleasant, pretty ılımlı adj medium (between extremes), mild,
eski ve hoş adj quaint moderate
hoş bir şekilde adv prettily ılımlılık n moderation
hoş olmayan adj unpleasant ırak adj distant, far
hoşça adv beautifully Irak adj Iraq
hoşçakal excl bye!, bye-bye!, goodbye! Iraklı adj,n Iraqi
hoşgeldiniz excl welcome! ırk n race (origin)
hoşgörülü adj tolerant
hoşgörüsüz adj intolerant ırkla ilgili adj racial
hoşlanmak v enjoy ırkçı 1.adj racist 2.n racist
hoşlanmamak v dislike ırkçılık n racism
hoşnut adj delighted ırmak n river
hoşnutsuz adj dissatisfied
hoverkraft n hovercraft ırmak kıyısı n bank (ridge)
Hristiyan 1.adj Christian 2.n Christian ırz n chastity, purity, honour
Hristiyanlık n Christianity
hukuk n law ırzına geçmek v violate, rape
hukuk danışmanı n solicitor ısı n heat
hukuk fakültesi n law school ısınma n heating, warming up
huni n funnel
hurra excl hooray! küresel ısınma n global warming
huş ağacı n birch ısırgan n nettle
huy n nature, temper ısırıcı adj stingy
iyi huylu adj good-natured ısırma n bite
huysuz adj bad tempered, grumpy ısırmak n bite
huzurevi n (yaşlılar için) nursing home ısıtıcı n heater
huzursuz adj restless ısıtma n heating
hücre n cell
hüküm n judgement Isıtma çalışmıyor. The heating doesn’t
yanlış hüküm vermek v misjudge work.
hükümdar n ruler (commander) ısıtmak v heat, warm up
hükümet n government merkezi ısıtma n central heating
hükümet görevlisi n civil servant ıslahat n reform, improvement
hükümlü 1.n inmate 2.v convict ıslahat yapmak v make reforms
hümanist adj humanitarian ıslahevi n reformatory
ıslak adj moist, soaked, soggy, wet
funnel ıslak bebek mendili n baby wipe
ıslatmak v soak
ıslık n whistle
ıslık çalmak v whistle
ısmarlamak v order (request)
ıspanak n spinach
ısrar n insistence
ısrar etmek v insist
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
353 içgüdü
ısrarlı adj persistent İi
ıssız adj lonely, desolate, deserted
ıssız ada n desert island
ıstaka n cue (billiards)
ıstırap n agony
ışık n light
ışığı söndürmek v turn out
ışıklı yaya geçidi n pelican crossing
gün ışığı n sunlight, sunshine iade n returning, giving back H
projektör ışığı n floodlight iadeli taahhütlü n recorded delivery I
tehlike uyarı ışığı npl hazard warning para iadesi n rebate, refund İ
lights para iadesi yapmak v refund
trafik ışıkları npl traffic lights vergi iadesi n tax return
Işığı söndürebilir miyim? Can I switch İadeli taahhütlü ne kadar sürer? How
the light off? long will it take by registered post?
Işığı yakabilir miyim? Can I switch the Bunu iade etmek istiyorum. I’d like to
light on? return this.
ibadet n worship
Işık yanmıyor. The light doesn’t work. ibadet etmek v worship
Işıkta bakabilir miyim? May I take it over icap n necessity, requirement, demand
to the light? icap etmek v be required
ışıklandırma n lighting icap ettirmek v call for
ışın n beam icat n invention
ızgara n grid, grill icat etmek v invent
ızgara yapmak v grill iç 1.adj inner, (organ vb) internal
ızgarada adj grilled 2.n interior
ülke içi adj domestic
hafta içi n weekday
iç çamaşırı n lingerie, underwear
iç çekme, iç geçirmek n sigh
iç ferahlatıcı adj refreshing
iç gömleği n slip (underwear)
grill iç lastik n inner tube
iç mimar n interior designer
iç rahatlığı n relief
iç savaş n civil war
içine kapanık adj self-conscious
içecek n drink, soft drink
serinletici içecek npl refreshments
içeri prep into
içeri almak v admit (allow in)
içeride adv indoors,
inside prep inside
İçeride. It’s inside.
içerik n context
içerisi n inside
içerlemiş adj resentful
içermek v contain
içgüdü n instinct
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
için 354
için prep for, owing to ihmal etmek v neglect
Özürlüler için kolaylıklarınız nelerdir? ihracat n export
What facilities do you have for disabled ihraç n exportation
people? ihraç etmek v export
ihtiyaç n need
Özürlüler için tuvaletiniz var mı? Are
there any toilets for the disabled? ihtiyaca uyarlanmış adj customized
içinde prep in, within (space) Ütüye ihtiyacım var. I need an iron.
içinden prep through Bir ihtiyacınız var mı? Do you need
içine prep within (term) anything?
iç karartıcı adj depressing, dismal
içki n drink Yardıma ihtiyacım var. I need assistance.
içmek vt drink ikaz n warning
içme suyu n drinking water iken conj as, while
sigara içmek v smoke iki num two
Bir şey içmek ister misiniz? Would you
like a drink? her iki/her ikisi de pron both
iki dilli adj bilingual
Ne içmek istersiniz? What would you iki hafta n fortnight
like to drink? iki katına çıkmak vt double
iki kere adv twice
İçmiyorum. I’m not drinking. iki kişilik oda n double room
içten adj sincere iki nokta üst üste n colon
içtenlikle adv frankly, sincerely İki bilet, lütfen. I’d like two tickets, please.
idam n execution İki gece kalmak istiyorum. I’d like to stay
for two nights.
idam cezası n capital punishment
idam etmek v execute İki yüz... rica ediyorum. I’d like two
idare n management, direction hundred...
idare etmek v go round, manipulate
idare etmek v control Yarın akşam için iki kişilik bir masa
idari adj administrative ayırtmak istiyordum. I’d like to book a
iddia n allegation table for two people for tomorrow night.
iddia edilen adj alleged
ideal adj ideal Yolculuk iki saat sürüyor. The journey
ideoloji n ideology takes two hours.
idrar n urine ikilem n dilemma
ifade n expression ikinci n second, (yarışma) runner-up
günlük ifadeler sözlüğü n phrasebook ikinci baskı kitap n paperback
ifade etmek v express, state ikinci el adj second hand
ifşa etmek v reveal ikinci kalite adj second-rate
iğne n needle ikinci olarak adv secondly
kilitli iğne n safety pin ikinci sınıf adj economy class, second
toplu iğne n pin class, second-class
İğne ipliğiniz var mı? Do you have a
needle and thread? Soldan ikinci sokağa dönün. Take the
iğrenç adj disgusting, filthy, obnoxious, second turning on your left.
repulsive, revolting ikiz n twin
ihanet n treachery, betrayal ikizler burcu n Gemini
ihanet etmek v betray iklim n climate
ihmal n neglect iklim değişikliği n climate change
ihmal edilmiş adj neglected ikmal n completion, make-up examination
yakıt ikmali yapmak v refuel
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
355 incelikli
ikna n persuasion ilk 1.adj first, primary 2.n first
ikna edici adj persuasive ilkyardım n first aid
ikna etmek v persuade ilk yardım çantası n first-aid kit
ikon n icon
ikrar n acknowledgement ... a ilk otobüs kaçta? When is the first
bus to...?
ilaç n drug, medicine, remedy ... a ilk tren kaçta? When is the first train
böcek ilacı n insect repellent to...?
ilaç yazmak v prescribe İlk vapur kaçta? When is the first boat?
Bu ilacı alıyorum zaten. I’m already Bu benim ... a ilk gelişim. This is my first
taking this medicine. trip to... .
ilahi n hymn Sağdan ilk sokağa dönün. Take the first
ilan n notice turning on your right
ilan tahtası n bulletin board, notice board ilkbahar n spring (season)
küçük ilanlar npl small ads ilke n principle
ilkel adj primitive, uncivilized
ilave 1.adj (fazladan) extra ilkin adv first
2.n (ek) supplement ilkokul n elementary school, primary school
illet n disease
ilaveten adv extra iltifat n compliment İ
ile prep with iltifat etmek v compliment
ileri adj advanced iltihap n inflammation
bademcik iltihabı n tonsillitis
daha ileri/daha ileriye adv further karaciğer iltihabı n hepatitis
ileri eğitim n further education mafsal iltihabı n arthritis
ileri gitmek v move forward ima n hint
ileriye almak v put forward imada bulunmak v hint
ileriye adv forward imdat excl help!
ilerleme n advance, progress imge n image
ilerlemek v advance imha n destruction
iletişim n communication imkansız adj impossible
iletişim kurmak v communicate imleç n cursor signature
iletlemek v forward
ilgi n (merak) interest (curiosity) imparator n emperor
ilgi çekici adj interesting imparatorluk n empire
ilgisini başka yöne çekmek v distract imza n autograph, signature
ilgilenmek v interest inanç n belief, faith
ilgili 1.adj concerned, interested batıl inançtan olan adj superstitious
2.prep concerning inandırıcı adj convincing, credible
ırkla ilgili adj racial inandırmak v convince, rope in
denizcilikle ilgili adj maritime inanılmaz adj incredible, unbelievable
ilgili olarak prep regarding
ilginç adj interesting fabulous
Gidilecek ilginç yerler önerebilir misiniz? inanmak vt believe
Can you suggest somewhere interesting inatçı adj stubborn
to go? ince adj thin, (vücut vb) slim
ilik n (anatomi) marrow
ilişki n relation, relationship ince alay n irony
inceleme n survey
halkla ilişkiler npl public relations incelemek v examine
ilişkin adj relevant incelik n tact
ilizyonist n illusionist, conjurer incelikli adj tactful
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
için 356
inci n pearl İngilizce konuşan bir rehber var mı? Is
inci çiçeği n lily of the valley
İncil n Bible there a guide who speaks English?
incil n gospel İngilizce rehberli turunuz var mı? Is
incinmiş adj hurt there a guided tour in English?
incir n fig Çok az İngilizce konuşabiliyorum. I
speak very little English.
incitmek vt hurt iniş n downward slope, descent
acil iniş n emergency landing
Acıyor. It hurts. iniş yapmak vi land
inç n inch inkar n denial
indeks n index (list) It hurts.
indirim n discount, reduction inkar edilemez adj undeniable
öğrenci indirimi n student discount inkar etmek v deny
indirimli fiyatla sunulan eşya n special inlemek v groan, moan
inmek v get off, (alçalmak) descend
offer
Çocuklara indirim var mı? Are there any aşağıya inmek v come down
insan adj human
reductions for children?
Öğrenci indirimi var mı? Are there any insan bilimi n anthropology
insan gücü n manpower
reductions for students? insan hakları npl human rights
Özürlüler için indiriminiz var mı? Is insanlar npl people
there a reduction for disabled people? insanlık n mankind
Bu kartla indirim alabilir miyim? Is insanoğlu n human being
there a reduction with this pass? inşa n construction
Grup indirimi var mı? Are there any inşa etmek vt build
reductions for groups?
Yaşlılara indirim var mı? Are there any inşaat n buildings, construction
inşaat alanı n building site
reductions for senior citizens? inşaatçı n builder
indirme n (bilgisayar) download
indirmek v download interkom n intercom
denize indirmek v launch internet n Internet
yere indirmek v ground internet adresi n web address
inek n cow internet cafe n Internet cafe
ineklemek v swot internet kamerası n webcam
İngilizce n English (language) cow internet kullanıcısı n internet user
İngilizce bilen bir doktor var mı? Is internet sitesi n website
internet suçu n cybercrime
there a doctor who speaks English?
İngilizce bilen biri var mı? Does anyone internet tarayıcı n web browser
speak English? Buralarda Internet cafe var mı? Are
İngilizce biliyor musunuz? Do you speak there any internet cafes here?
English? Odada internet bağlantısı var mı? Is
İngilizce bilmiyorum. I don’t speak there an internet connection in the room?
English. intihar n suicide
İngilizce broşürünüz var mı? Do you intihar bombacısı n suicide bomber
have a leaflet in English? intikam n revenge
ip n rope, string
İngilizce film var mı? Are there any films
in English? çamaşır ipi n clothes line, washing line
diş ipi n dental floss
İngilizce kılavuzunuz var mı? Do you ipek n silk
have a guide book in English?
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
357 işaret
iplik n thread Buraya en yakın benzin istasyonu
iğne ipliğiniz var mı? Do you have a nerede? Is there a petrol station near
needle and thread? here?
iPod® n iPod®
Tren istasyonuna en kolay nasıl
iptal n cancellation gidebilirim? What’s the best way to get to
iptal etmek vt call off, cancel the railway station?
İptal olan uçuş var mı? Are there any istek n wish, request
cancellations? isteğe bağlı adj optional
IQ abbr lQ istek formu n claim form
irade n will (motivation), willpower istekli adj keen, willing
iri adj large, big, huge istemek v want
istifa n resignation
iri parça n lump istifa etmek v resign oyster
iriyarı adj huge, burly
irin n pus istridye n oyster
iris n iris İsveç 1.adj Swedish 2.n Sweden
irkilmek v startle İsveçli n Swedish
İrlanda 1.adj Irish 2.n Eire, Ireland İsviçre 1.adj Swiss 2.n Switzerland
İsviçreli n Swiss İ
Kuzey İrlanda n Northern Ireland, Ulster isyankar adj rebellious
İsa n Christ, Jesus iş n job, work
ishal n diarrhoea
ağaç işleri n woodwork
İshal oldum. I have diarrhoea. açık iş n vacancy
isim n name ev işi n housework
evrak işi n paperwork
isim annesi n godmother her gün işe trenle giden kimse n
isim babası (vaftiz) n godfather (baptism)
İskandinav adj Scandinavian commuter
İskandinavya n Scandinavia iş adamı n businessman
iskele n (deniz) quay, (inşaat) scaffolding iş arkadaşı n associate
iskelet n skeleton iş bulma kurumu n job centre
İskoç 1.adj Scots, Scottish 2.n Scot iş kadını n businesswoman
İskoç çoban köpeği n collie iş saatleri dışında adv off-peak
İskoçya n Scotland iş seyahati n business trip
İslami adj Islamic işe alma n employment businessman
İspanya n Spain
İspanyol 1.adj Spanish 2.n Spaniard, işe almak v employ
Spanish işten atma n sack (dismissal)
israf n waste işten çıkanlmış (ihtiyaç fazlası olarak) adj
israf etmek v waste
İsrail 1.adj Israeli 2.n Israel redundant
İsrailli n Israeli işten çıkarma (ihtiyaç fazlası olarak) n
istakoz n lobster redundancy
istasyon n station işten çıkarmak v dismiss, layoff
musluk işleri n plumbing
benzin istasyonu n petrol station, service usta işi adj ingenious
station yazlık iş n holiday job
metro istasyonu n metro station, tube
Buraya iş için geldim. I’m here for work.
station işaret n mark, sign, signal
polis istasyonu n police station
radyo istasyonu n radio station ünlem işareti n exclamation mark
tren istasyonu n railway station işaret dili n sign language
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
işaretlemek 358
işaret etmek v sign itiraz n objection, reservation
işaret parmağı n index finger ittifak n alliance
sınır işareti n landmark ittirmek vt push
soru işareti n question mark ivedi adj urgent
ters tırnak işareti npl inverted commas ivedilik n urgency
trafik işareti n road sign iyi 1.adj good 2.adv all right, well
işaretlemek v indicate, mark (make sign)
işbirliği n cooperation çok iyi n fine
daha iyi/daha iyisi adv berter
işbirliği yapmak vcollaborate en iyi/en iyisi adv best
işçi n workman, employee, labourer, worker en iyi şekilde adv ideally
iyi değil adj unwell
işçi sınıfı adj working-class iyi huylu adj good-natured
işgal n occupation (invasion) iyi kalpli adj kind
işgücü n workforce iyi yüreklilik n kindness
işitme n hearing iyi yetiştirilmiş adj well-behaved
işitme cihazı n hearing aid
İşitme aracı kullanıyorum. I have a İyi akşamlar. Good evening.
hearing aid. İyi günler. Good afternoon.
işitmek v hear
işkence n torture İyi geceler. Good night.
işkence etmek v torture İyi uyudunuz mu? Did you sleep well?
işlem n process, transaction
İyi yolculuklar! Have a good trip.
çarpma işlemi n multiplication iyileşme n recovery
çıkarma işlemi v subtract iyileşmek 1.v heal 2.vi recover
işlemek v commit, operate (to function) iyilikle adv kindly
işletme n bar iyimser 1.adj optimistic
işletmecisi n publican 2.n optimist
işletme masrafları npl overheads iyimserlik n optimism
işsiz adj unemployed iz n footprint, mark, trace
işsizlik n unemployment iz sürmek v retrace
işsiz adj jobless izini sürmek v track down
iştah n appetite parmak izi n fingerprint scout
işveren n employer
işyeri n workplace izci n scout
izin n permit, (birine bir şey yapmak için verilen)
itaatkar adj obedient permission, (işten alınan) time off, (işten izne
İtalya n Italy fireman ayrılmak) leave
çalışma izni n work permit
İtalyan n Italian babalık izni n paternity leave
İtalyanca n (dil) Italian (language) doğum izni n maternity leave
itfaiye n fire brigade hastalık izni n sick leave
izin vermek n allow, let, permit
İtfaiyeyi çağırın. Please call the fire kayak izni n ski pass
İzlanda 1.adj Icelandic 2.n Iceland
brigade. İzlandalı n Icelandic
itfaiyeci n fireman
ithaf n dedication
ithal n importation
ithal etmek v import izlemek vt follow
itici adj hideous, repellent izlenim n impression
itimatname n credentials izleyen adj following
itiraf n confession izleyici n spectator, viewer
itiraf etmek v confess izmarit n (sigara) stub
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
Jj 359 kabul
Kk
jaguar n jaguar kaba adj (aceleyle yapılmış) rough,
jaluzi n blind
Jamaika adj Jamaican (davranış) rude, (iş vb) crude, (insan)
Jamaikalı n Jamaican vulgar, (kumaş, sakal vb) coarse
jambon n ham kaba şaka n prank
jant n rim kabaca adv grossly, roughly
jant kapağı n hubcap kabak n courgette, zucchini
jant teli n spoke Japanese kabakulak n mumps
kaban n coat
Japon 1.adj japanese kabara n stud
2.n (kişi) Japanese (person) kabarcık n bubble
Japon balığı n goldfish sulu kabarcık n blister İ
Japonca n (dil) Japanese (language) kabartmak v raise J
Japonya n Japan kabartma tozu n baking powder K
jartiyer npl suspenders kabız adj constipated
jel n gel
duşjeli n shower gel
jeneratör n generator Kabızlık çekiyorum. I’m constipated.
jeoloji n geology kabile n tribe
jeotermal n geothermal kabin n cabin
jest n gesture
kabin mürettebatı n cabin crew
jet n jet Beş numaralı kabin nerede? Where is
jumbo jet n jumbo jet cabin number five?
jeton n token kabine n cabinet
jetonlu makine n slot machine kablo n cable, flex
jilet n razor blade
jimnastik npl gymnastics kablolu yayın n cable television
jimnastik salonu n gym takviye kablosu npl jump leads
jinekolog n gynaecologist uzatma kablosu n extension cable
jogging n jogging kablosuz adj wireless
jogging yapmak v jog Odada kablosuz internet bağlantısı var
jokey n jockey mı? Does the room have wireless internet
joystick n joystick access?
jöle n (saç) gel, (tatlı) jjelly kabuk n shell
saç jölesi n hair gel
jubile n jubilee kabuklu deniz ürünü n shellfish
judo n judo jogging kabuksuz sümüklü böcek n slug
limon kabuğu n zest (lemon-peel)
Jupiter n Jupiter meyva kabuğu n peel
jüpon n underskirt kabul n acceptance, receiving, admission
jüri n jury kabul edilebilir adj acceptable
jüri kararı n verdict kabul edilemez adj unacceptable
kabul etmek v accept, (itiraf) admit (confess)
yenilgiyi kabullenmek v give in
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
kaburga 360
kaburga n rib kadın 1.adj female 2.n woman, female;
kabza n hold, handle İngiliz kadın n English woman
kısa kabzalı tabanca n pistol Fransız kadın n French woman
kaç num how many?, how much? hizmetçi kadın n maid
... a kaç durak var? How many stops is it iş kadını n business woman
kadın barmen n barmaid
to... ?
Boyunuz kaç? How tall are you? kadın garson n waitress
Kaç yaşındasınız? How old are you? kadın kahraman n heroine
Kaça olur? How much will it be? kadın oyuncu n actress waitress
Kaçıncı katta? What floor is it on? kadın polis n police woman
Kaçta kapatıyorsunuz? What time do kadın postacı n postwoman
you close? kadın sporcu n sportswoman
Sabah kaçta kalkıyorsunuz? What time kadınlar tuvaleti n ladies’
do you get up? kadınsı adj feminine
Tren ... a kaçta varıyor? What time does kadife n velvet
the train arrive in...? fitilli kadife n corduroy
Tren kaçta kalkıyor? What time does the kadife çiçeği n marigold
train leave? kadro n staff, workforce
kaçak 1.n fugitive 2.adj smuggled oyuncu kadrosu n cast
kaçak avlanmış adj poached (caught kafa n head skull
illegally)
kaçakçı n smuggler dazlak kafa n skinhead
kaçakçılık yapmak v smuggle kafası karışık adj confused
kaçakçılık n smuggling kafası karışmış adj puzzled
kaçık 1.adj mad (insane) kafasını takmış adj preoccupied
2.n lunatic, nutter (inf, pej) kafatası n skull
keyfi kaçık adj upset kafein n caffeine
kaçınılmaz adj inevitable, unavoidable kafeinsiz adj decaffeinated
kaçınılmaz bir şekilde adv necessarily kafeinsiz kahve n decaffeinated coffee
kaçırmak 1.v (adam) kidnap, (birini) abduct kafes n cage
2.vt (treni, otobüsü) miss kafeterya n cafeteria
gözden kaçırmak v overlook Kafkas n Caucasus
keyfini kaçırmak v upset kağıt n paper
kaçış n escape aydınger kağıdı n tracing paper
kaçmak 1.vi escape 2.v avoid, flee, duvar kağıdı n wallpaper
(uzaklara) run away kağıt ağırlığı n paperweight
kenara kaçmak v dodge kağıt mendil n tissue (anatomy),
okuldan kaçmak v play truant tissue (paper)
kadar 1.conj (zaman, olay vb) until kağıt parçası n slip (paper)
kağıt peçete n serviette
2.prep as, (yer) until karalama kağıdı n scrap paper
...’e kadar (zaman) prep till not kağıdı n notepaper
...’e kadar (yer) prep till paket kağıdı n wrapping paper
her ne kadar conj though
kadeh n glass, cup tuvalet kağıdı n toilet paper, toilet roll
kadeh kaldırmak n toast (tribute) yazı kağıdı n writing paper
şarap kadehi n wineglass
kader n destiny, fate Tuvalet kağıdı yok. There is no toilet
paper.
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
361 kalp
kahkaha n laughter kale n (şato vb) castle
kahkahayla gülmek v laugh kumdan kale n sand castle
kahkül n fringe
kahraman n hero Kale halka açık mı? is the castle open
kadın kahraman n heroine to the public?
kahvaltı n breakfast Kaleyi görebilir miyiz? Can we visit the
castle?
kahvaltı ve akşam yemeği dahil n half kaleci n goalkeeper
board kalem n pen
yatak ve kahvaltı n bed and breakfast kalem açacağı n pencil sharpener
kahvaltı hariç without breakfast kalem arkadaşı n penfriend
Kahvaltı dahil mi? Is breakfast included? keçe kalem n felt-tip pen
Kahvaltı kaçta? What time is breakfast? kurşun kalem n pencil
Kahvaltı nerede veriliyor? Where is tükenmez kalem n ballpoint pen
breakfast served? kalemlik n pencil case pen
Kahvaltıda ne yemek istersiniz? What kalıcı adj permanent
would you like for breakfast? kalıcı bir şekilde adv permanently
Odamda kahvaltı edebilir miyim? Can kalın adj thick
I have breakfast in my room? pamuklu tişört n sweatshirt
kahve n coffee kalınlık n thickness K
kalıntı npl remains
kafeinsiz kahve n decaffeinated coffee kalıp n (dikiş) pattern, (pasta jöle, briket vb)
kahve çekirdeği n coffee bean
sütsüz kahve n black coffee mould (shape)
kalış n stay
Bir fincan kahve daha alabilir miyiz? kalıtsal adj hereditary
kalite n quality
Could we have another cup of coffee, kalkan n shield
kalkış n departure, (uçak) takeoff
please? kalkışmak v attempt
kalkmak v get up
Bir kahve lütfen. A coffee, please.
ayağa kalkmak v stand up
Gerçek kahveniz var mı? Have you got kalma adj remaining
real coffee? akşamdan kalma n hangover
kalmak v remain, stay
Sütlü kahve lütfen. A white coffee, please.
berabere kalmak vt draw (equal with)
Taze kahveniz var mı? Have you got geri kalmak v back out
geride kalmak v lag behind
fresh coffee? cactus hayatta kalmak v survive
kahverengi adj brown kalacak yer n accommodation
kakao n cocoa kısılıp kalmak adj stranded
kaktüs n cactus
kalabalık 1.adj crowded
2.n crowd, host (multitude)
kalamar n squid
kalan adj remaining
hayatta kalan n survivor
kalay n tin
kalça 1.n hip 2.npl buttocks Otelde kalıyorum. I’m staying at a hotel.
kaldırım n pavement kalori n calorie
kalp n heart
kaldırım taşı n kerb
kaldırmak v hold up, remove, (yukarıya) lift iyi kalpli adj kind
ağırlık kaldırma n weightlifting kalbi kırık adj heartbroken
hasat kaldırmak v harvest kalp krizi n heart attack
kadeh kaldırmak n toast (tribute) kalp pili n pacemaker heart(s)
yürürlükten kaldırma n abolition Kalp hastasıyım. I have a heart condition.
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
kalsiyum 362
kalsiyum n calcium kandırmak v fool, trick
Kamboçya 1.adj Cambodian kanepe n couch, (koltuk) sofa
kanguru n kangaroo
2.n Cambodia kanıt n evidence, proof
Kamboçyalı n (kişi) Cambodian (person) kanıtlamak v prove
kamera n camera kangaroo
bulgularla kanıtlamak v demonstrate
internet kamerası n webcam kaniş n poodle
video kamera n camcorder kanlı adj bloody
video kamerası n video camera kano n canoe
kameraman n cameraman kano sporu n canoeing
Kamerun n Cameroon
kamış n reed Kano sporu nerede yapabiliriz? Where
kamp n camp
kamp yapmak v camp can we go canoeing?
kamp yeri n campsite kanser n (hastalık) cancer (illness)
karavan kampı n caravan site kansız adj anaemic
kampanya n campaign kantin n canteen
kampçı n camper kap n container
kamping n camping yumurta kabı n eggcup
kampus n campus kapak n lid
kamulaştırmak v nationalize camping göz kapağı n eyelid
kamuoyu n public opinion jant kapağı n hubcap canoeing
kamuoyu yoklaması n opinion poll, poll
kamuoyuna açıklamak v issue motor kapağı n bonnet (car)
kamyon n truck kapalı 1.adj closed 2.adv off
kamyon şoförü n lorrydriver, truckdriver üstü kapalı yük aracı n van
taşınma kamyonu n removal van kapalı alan adj indoor
kan n blood kapalı yer korkusu olan adj
kan aktarımı n transfusion
kan dolaşımı n circulation claustrophobic
kan grubu n blood group Kapalı Devre Televizyon Sistemi n
kan kırmızısı adj scarlet
kan nakli n blood transfusion CCTV
kan testi n blood test kapamak v go off
kan zehirlenmesi n blood poisoning
Kanada 1.adj Canadian 2.n Canada elektriği kapamak v switch off
Kanadalı n Canadian kapanık adj (hava) cloudy, (insan) shy,
kanal n canal, channel
kanama n bleeding unsociable
burun kanaması n nosebleed içine kapanık adj self-conscious
kanamak vi bleed kapanış n closure
kanarya n canary kapanış saati n closing time
Kanarya Adaları n Canaries kaparo n deposit
kanat n wing
kanat çırpmak v flap Kaparo ne kadar? How much is the
sağ kanat adj right-wing
kanca n hook, peg deposit?
kancık n bitch
Kaparomı geri alabilir miyim? Can I
have my deposit back, please?
kapasite n capacity
kapatmak 1.v close, shutdown, turn off
2.vt shut, (fermuar) zip(up)
çarparak kapatmak v slam
oturumu kapatmak v log off, log out
telefonu kapatmak v hang up
Pencereyi kapatabilir miyim? May I
close the window?
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
363 karayolu
kapı n door, gate kara n (coğrafya) land, shore, ground,
kapı eşiği n doorstep
kapı kolu n door handle (renk) black
kapı telefonu n entry phone kara kurbağa n toad
kapı zili n doorbell karaağaç n elm
kapıyı çalmak v knock (on the door etc.) karabasan n nightmare
... numaralı kapıya gidiniz. Please go to karaciğer n liver police station
gate ...
karaciğer iltihabı n hepatitis
kara hindiba n dandelion
Bu kapının anahtarı hangisi? Which is karakol n police station
the key for this door? Polis karakolu nerede? Where is the
Hangisi arka kapının anahtarı? Which is police station?
the key for the back door? Polis karakolunu arıyorum. I need to
Hangisi ön kapının anahtarı? Which is find a police station. K
the key for the front door? karakter n character
Kapınızı kilitleyin. Keep the door locked. karakteristik n characteristic
kapıcı n doorman karalama n sketch
kapılmak v be seseized, be grabbed
cazibesine kapılmak v fall for karalama defteri n scrapbook
paniğe kapılmak v panic karalama kağıdı n scrap paper
kapitalizm n capitalism karalamak v scribble
kapkaççı n mugger karamela n caramel, toffee
kapkaççılık n mugging karanfil n (çiçek) carnation, (baharat) clove
kaplama n coating karanlık 1.adj dark 2.n dark, darkness
altın kaplama n gold-plated
kaplan n tiger Karanlık. It’s dark.
kaplumbağa n tortoise, turtle karantina n quarantine
kapmak v snatch karaoke n karaoke
kapsamlı 1.adj comprehensive, inclusive karar n decision
2.adv overall jüri kararı n verdict
kapsül n capsule karar vermek v decide
kaptan n captain kararı bozmak v overrule
kapüşon n hood kararlı adj determined
kar n snow kararlılık n resolution
kar fırtınası n blizzard, snowstorm kararsız adj indecisive, undecided
kar tanesi n snow flake karartma n blackout, curfew
kar temizleme aracı n snowplough karatahta n blackboard
kar topu n snowball karatavuk n blackbird
kar yağmak v snow karate n karate
kardan adam n snowman karavan n camper, caravan
sulu kar n sleet karavan kampı n caravan site caravan
Karavanımızı buraya park edebilir
miyiz? Can we park our caravan here?
... yolunda kar var mı? Is the road to ... Karavanımızla kamp edebileceğimiz bir
snowed up? yer arıyoruz. We’d like a site for a
Kar çok şiddetli. The snow is very heavy. caravan.
Karayip adj Caribbean
Kar nasıl? What is the snow like?
Kar yağacak mı dersiniz? Do you think it karayolu n road
will snow? Bu bölgenin karayolları haritası var mı?
Kar yağıyor. It’s snowing. Do you have a road map of this area?
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
karbon 364
karbon n carbon karşılıklı 1.adj alternate, mutual
karbon ayak izi n carbon footprint 2.adv opposite
karbonat n bicarbonate of soda karşın prep despite
karbonhidrat n carbohydrate karşısında prep opposite
karbüratör n carburettor karşıt 1.adj opposite 2.n opponent
kardeş n sibling karşıtlık n contrast
erkek kardeş n brother
üvey erkek kardeş n stepbrother karşıya prep across
kardeşler npl siblings kart n card
kare 1.adj square 2.n square
kareli adj checked abonman kartı n season ticket
karga n crow üyelik kartı n membership card
kargaşa n chaos, muddle banka kartı n debit card
kargo n cargo biniş kartı n boarding card, boarding pass
karı n (eş) wife hafıza kartı n memory card
eski karı n ex-wife kartlı telefon n card phone
karın n abdomen, tummy ant kimlik kartı n badge, identity card, IDcard
kredi kartı n credit card
karın boşluğu ile ilgili adj coeliac kredi kartı şifresi npl PIN
karınca n ant Noel kartı n Christmas card
karışık 1.adj mixed 2.n (şeker/çiçek) mix oyun kartı n playing card
kafası karışık adj confused tebrik kartı n greetings card
karışık salata n mixed salad telefon kartı n phonecard,
karışıklık n confusion, mix-up Banka kartı kabul ediyor musunuz? Do
karışım n mixture you take debit cards?
karıştırmak 1.v (fikir) confuse, (salata, baharat
vb) mix up 2.vt (çorba vb) stir, (nesne) mix Biniş kartım burada. Here is my
karides n prawn boarding card.
büyük karides npl scampi
ufak karides n shrimp Bu kartı bu makinede kullanabilir
karikatür n cartoon miyim? Can I use my card with this cash
kariyer n career machine?
karmakarışık adj chaotic
Bu kartları nereden postalayabilirim?
Where cani post these cards?
Buyurun kartım. Here is my card.
karnabahar n cauliflower Kartım çalındı. My card has been stolen.
karnaval n carnival watermelon Kartımı iptal ettirmek istiyorum. I need
karne n report card to cancel my card
karpuz n watermelon Kartınız var mı? Do you have a business
karşı 1.adj opposed 2.prep against, versus card?
karşı çıkan adj opposing Kartınızı alabilir miyim? Can I have
karşı çıkmak v oppose your card?
karşıdan karşıya geçmek vt cross Kredi kartı kabul ediyor musunuz? Do
karşılama n welcome you take credit cards?
karşılamak v welcome Kredi kartıma nakit ödeme alabilir
zararını karşılamak v reimburse miyim? Can I get a cash advance with
karşılık n return, response, equivalent my credit card?
answer Kredi kartıyla ödeme yapabilir miyim?
karşılık vermek v talk back, answer back Can I pay by credit card?
karşılıklı sefer yapan araç n shuttle
karşılıklı yapmak v exchange Makine kartımı yuttu. The cash machine
swallowed my card.
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
365 kavşak
kartal n eagle kat n (giysi, kağıt vb) fold
karton n carbboard alt kat adj downstairs
alt katta adv downstairs
karton kutu n carton üç katı adj treble, triple
kartpostal n postcard üst katta adv upstairs
iki katına çıkmak vt double
Kartpostal bakıyordum. eagle zemin kat n ground floor
I’m looking for postcards.
katalog n catalogue
Kartpostal satıyor musunuz? Do you
have any postcards?
Nereden kartpostal alabilirim? Where Katalog istiyorum. I’d like a catalogue.
Katar n Qatar
can I buy some postcards? katarakt n cataract (eye)
karyola n bed, bedstead katedral n cathedral
bebek karyolası n cot Katedral ne zaman açık? When is the
portatif karyola n camp bed
kas 1.adj muscular 2.n muscle cathedral open?
kasa n safe kategori n category
yazar kasa n till katı adj (durum) stark, (kumaş vb) stiff,
Bunu kasaya koyun lütfen. Put that in (kural vb) strict, (maddenin hali) solid
katı bir şekilde adv strictly
the safe, please. katılım n attendance
kasap n butcher, butcher’s katılmak 1.v attend, participate
kase n bowl K
kaset n cassette 2.vi join
Kasım n (ay) November partiye katılmak v party
kasımpatı n chrysanthemum
kasırga n hurricane, tornado butcher Size katılabilir miyim? Can I join you?
katır n mule
kasıt n purpose, intention katil n killer, murderer
kasıtlı olarak adv deliberately katkı n contribution
kasıtsız olarak adv inadvertently katkı maddesi n additive, preservative
kasıtlı adj deliberate, intentional katkıda bulunmak v contribute
kasıtsız adj unintentional katlamak v tfold
kasiyer n cashier katlanır adj folding
kask n (motorsiklet) helmet katletmek v murder
kastetmek v mean katliam n massacre
kasvetli adj gloomy katman n layer
kaş n eyebrow Katolik 1.adj Catholic 2.n Catholic
kaşlarını çatmak v frown kavak n poplar
kaşık n spoon helmet kaval n shepherd’s pipe
çay kaşığı n teaspoon kaval kemiği n shin
çorba kaşığı n tablespoon kavanoz n jar
bir kaşık dolusu n spoonful reçel kavanozu n jamjar
tatlı kaşığı n dessert spoon kavga n quarrel, fight
yaşam kavgası n survival jar
Temiz bir kaşık alabilir miyim lütfen?
kavramak v grab, grasp
Could I have a clean spoon, please? sımsıkı kavramak v grip
kaşınmak v itch kavrulmuş adj roast
kaşıntılı adj itchy kavşak n junction
kaşif n explorer döner kavşak n roundabout
kaşmir n cashmere
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
kavun 366
kavun n melon ski kayış n strap
kaya n rock saat kayışı n watch strap
kayak n ski soğutucu kayışı n fan belt
kayak yapmak v ski kayıt n record, recording, register,
su kayağı n water-skiing registration
Burada kayak kiralayabilir kayıt aleti n recorder (scribe)
kayıt yaptırmak v register
miyiz? Can we hire skis here? ses kayıt cihazı n recorder (music), tape
Burada kayak okulu var mı? Is there a
ski school? recorder
Kayak dersleri veriyor musunuz? Do kayıtlı adj registered
you organise skiing lessons? kayma n slide
Kayak güzergahlarının haritası var mı? toprak kayması n landslide
Do you have a map of the ski runs? kaymak 1.v skid, slide 2.vi slip
Kayak malzemelerini nereden disk kayması n slipped disc
kiralayabilirim? Where can I hire skiing kayma sporu n skiing
equipment? kızak kayma n tobogganing
Kayak kartı nereden alabilirim? Where kızak kaymak n sledging sledging
can I buy a ski pass?
Kayak kiralamak istiyorum. I want to patenle kaymak n rollerskating
hire skis. kaynak 1.adj (çıkış noktası) origin
2.n (destek) resource
Kayak sopası kiralamak istiyorum. I want doğal kaynaklar npl natural resources
to hire ski poles. parasal kaynak npl funds
Kayak yapmak istiyorum. I’d like to go kaynamış adj boiled
skiing. kaynar adj boiling
kayakçı n skier kaynaştırmak v merge
kayalık n cliff kaynatmak vt boil
kaybetmek vt lose
kaybolmak vi lose yavaş yavaş kaynatmak v simmer
gözden kaybolma n disappearance kaypak adj shifty
gözden kaybolmak v disappear kaytarmak v skive
kaydetmek v record, tape kaz n goose
kaydolmak v sign on kaza n accident
kaygan adj slippery
kayın ağacı n beech (tree) araba kazası n crash
kayınbirader n brother-in-law deniz kazası n shipwreck goose
kayınpeder n father-in-law deniz kazası geçirmiş adj shipwrecked
kayınvalide n mother-in-law kaza sigortası n accident insurance
kayıp 1.adj lost, missing 2.n loss kaza sonucu adj accidental
kayıp eşya bürosu n lost-property office Bir kaza oldu! There’s been an accident!
kaybolup bulunmuş n lost-and-found Bireysel kaza sigortası yaptırmak
istiyorum. I’d like to arrange personal
accident insurance.
Çocuğum kayıp. My child is missing. Kaza geçirdim. I’ve had an accident.
Bagajım kaybolmuş. My luggage has kazak n jersey, jumper, pullover, sweater
been lost.
polo yakalı kazak n polo-necked sweater
Kızım kayıp. My daughter is missing. Kazakistan n Kazakhstan
Kızım kayboldu. My daughter is lost. kazan n boiler
kayısı n apricot kazanan adj winning
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
367 kepaze
kazanç n gain, profit kürek kemiği n shoulder blade
kazançlı adj lucrative, profitable kemikli et n joint (meat)
kazandırmak v bring in, earn leğen kemiği n pelvis
kemirgen n rodent
açıklık kazandırmak v clarify kenar n edge, border, margin
kazanma n winner cam kenarı koltuğu n window seat
kazanmak 1.v earn, win 2.vt gain
kenara çekmek (araç) pull out, (araç) pull up
düşmanlığını kazanmak v antagonize kenara kaçmak v dodge
kazara adv accidentally, by chance, by yol kenarında geçici park yeri n layby
kendi adj own
accident kendinden memnun adj smug
kazık n (pahalı) rip-off kendine güvenen adj self-assured
kendine gelmek v regain
çadır kazığı n tent peg kendini beğenmiş adj arrogant,
kazıklamak v rip off
kazımak v engrave bigheaded
kazma n pick kendileri pron themselves
kazmak vt dig kendiliğinden adj spontaneous
kâfi 1.adj enough 2.pron enough kendim pron myself
KDV abbr VAT kendin pron yourself, yourself (intensifier),
KDV dahil mi? Is VAT included?
kebap n kebab
kebap şişi n skewer yourself (polite) K
keçe n felt kendine gelmek v come round
keçe kalem n felt-tip pen kendiniz pron yourselves (intensifier),
keçi n goat yourselves (polite), yourselves (reflexive)
keder n grief kendisi pron itself, (erkek) himself, (kadın)
kedi n cat herself
kedi yavrusu n kitten kent n city, town
kefalet n bail
kehanet n premonition kent merkezi adv city centre
kehribar n amber kent merkezinde adv downtown
goat Kent merkezine lütfen. Please take me
kek n cake to the city centre.
şekerli kek süsü n frosting Kent turunuz var mı? Are there any
kekelemek v stammer, stutter sightseeing tours of the town?
kekik n thyme Kente otobüs var mı? Is there a bus to
keklik n partridge the city?
kel adj bald Kente taksi ne kadar? How much is
kelebek n butterfly the taxi fare into town?
kelepçe npl handcuffs Kenti gezecek kadar zamanımız var mı?
keman n violin Do we have time to visit the town?
kemancı n violinist Kentin haritasını nereden alabilirim?
kemer n arch, belt Where can I buy a map of the city?
emniyet kemeri n safety belt, seatbelt Kentin yol haritasını istiyorum. I want a
kemer tokası n buckle street map of the city
kemik n bone Kenya 1.adj Kenyan 2.n Kenya
elmacık kemiği n cheekbone Kenyalı n Kenyan
kaval kemiği n shin kep n cap
köprücük kemiği n collarbone
beyzbol kepi n baseball cap
kepaze adj miserable
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
kepçe 368
kepçe n (mutfak) ladle kılavuz n guide
kepek n bran, (saç) dandruff kullanım kılavuzu n manual
kepenk n shutters
kereste n timber ... kılavuzunuz var mı? Do you have a
kerevit n crayfish guide book in...?
kereviz n celery İngilizce kılavuzunuz var mı? Do you
have a guide book in English?
kertenkele n lizard kılıç n sword
keseye uygun adj affordable lizard kılıç balığı n swordfish
kesici n cutting, incisory, cutter kılıf n cover, case
ağrı kesici n painkiller yastık kılıfı n pillowcase
kesilmek v (bağlantı) disconnect kılık n outfit sword
kesin adj certain, definite kılık değiştirmek v disguise
kesinlik n certainty kıllı adj hairy
kesinlikle adv absolutely, certainly, kımıldamak vi move
kımıldatmak vt move
definitely kına n henna
kesinti n deduction, interruption
elektrik kesintisi n power cut kına gecesi n hen night
kesintisiz adj continuous kınamak v condemn
keski n chisel kırat n carat
keskin adj sharp kırbaç n whip
kesme n cut Kırgızistan n Kyrgyzstan whip
kesme imi n apostrophe kırık 1.adj broken, broken down
kesmek v cut, cutdown, cut off 2.n break, fracture
fileto kesmek v fillet düş kırıklığı n disappointment
kesip düzeltmek v trim hayal kırıklığına uğramış adj disappointed
sözünü kesmek v interrupt hayal kırıklığına uğratmak v disappoint,
kestane n chestnut
kestirme 1.adj direct 2.n (uyku) nap let down
kestirme yol n shortcut kalbi kırık adj heartbroken
saç kestirme n haircut kırılgan adj fragile
kestirmek v doze kırılmaz adj unbreakable
keşfetmek v discover kırıntı n fragment, piece
keşif n discovery, exploration ekmek kırıntısı n breadcrumbs, crumb
keşif gezisi n expedition kırışık 1.adj creased 2.n wrinkle
keşiş n monk kırışıklık n erease
ketçap n ketchup kırışmış adj wrinkled
keten n (kumaş) linen kırk num forty
ketlenme n inhibition kırmak 1.v break up 2.vt break
keyif n pleasure, joy cesaretini kırmak v discourage
keyfi kaçık adj upset haircut direksiyonu kırmak v swerve
onur kırmak v insult
keyfini kaçırmak v upset kırmızı adj red
keyif verici adj delightful kan kırmızısı adj scarlet
Kıbrıs n Cyprus kırmızı et n red meat
Kıbrıslı n Cypriot (person) kırmızı Frenk üzümü n redcurrant
kıç n buttocks, bottom, backside, bum kırmızı şarap n red wine
kıkırdamak v giggle kırmızı toz biber n paprika
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
369 kızıl
kırmızı turp n radish kıvırcık adj curly
kırmızı yaban mersini n cranberry Saçım doğuştan kıvırcıktır. My hair is
naturally curly.
İyi bir kırmızı şarap tavsiye edebilir
kıvrılmak v bend
misiniz? Can you recommend a good kıvrım n turning
kıyafet n dress, clothes
red wine?
balıkadam kıyafeti n wetsuit
Bir şişe kırmızı şarap a bottle of red wine kıyaslama n comparison
kıyaslamak v compare
Kırmızı et yemiyorum. I don’t eat red kıyaslanabilir adj comparable
kıyı n coast, shore
meat.
kırpmak v clip, shear ırmak kıyısı n bank (ridge)
deniz kıyısı n seaside, (sahil) seashore
göz kırpmak v wink, blink kıyma n mince
kırsal adj rural kıymık n splinter
kız n girl
kırsal bölge n countryside deniz kızı n mermaid
kırtasiye n stationery kız arkadaş n girlfriend
kırtasiyeci n stationer’s kız öğrenci n schoolgirl
kısa adj brief, short kız evlat n daughter
kız kurusu n spinster
en kısa zamanda adv asap (as soon as kız torun n granddaughter
vaftiz kızı n goddaughter
possible) üvey kız evlat n stepdaughter K
kısa öykü n short story kızak n sledge
kısa kabzalı tabanca n pistol kızak kaymak v sledging
kısa kürek n paddle Kızak kaymak için nereye gitmemiz
kısa kollu adj short-sleeved gerek? Where can we go sledging?
kısa menzilli silah n shotgun kızamık npl measles
kısa mesafe hız koşusu n sprint Yakınlarda kızamık geçirdim. I had
kısa mesafe koşucusu n sprinter measles recently.
kısa not n memo kızamıkçık n German measles
kısa ve öz adj concise kızarıklık n rash
kısa zamanda adv shortly, soon kızarmak v blush
kısaca adv briefly yüz kızarması n flush
kısalmak v shrink yüzü kızarmak v flush
kısalmış adj shrunk kızarmış adj fried
kısaltma n abbreviation, acronym kızartma v deep-fry
kısım n part, section ekmek kızartma makinesi n toaster
çekirdekli kısım n core (meyve) kızartma tavası n frying pan
patates kızartması npl chips
Bu kısım doğru dürüst çalışmıyor. This kızartmak v fry
kızdırmak vt tease
part doesn’t work properly. winter kızgın adj angry, inflamed
kıskanç adj envious, jealous kızıl adj red
kısmen adv partly Kızıl Deniz n Red Sea
kısmi adj partial kızıl saçlı n red-haired, redhead
kısrak n mare
kış n winter
kış sporları npl wintersports
kışkırtmak v tempt
kıt adj scarce
kıta n continent
kıtlık n famine
kıvılcım n spark
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
kızılgergedan 370
kızılgerdan n robin kimse pron somebody, someone
Kızılhaç n Red Cross hiç kimse pron no one, nobody
kızılımsı saçlı adj ginger kimsesiz n orphan
kızışmak v heat up kimya n chemistry
kızkardeş n sister kimyasal n chemical
üvey kızkardeş n stepsister kimyon n cumin
kızlık soyadı n maiden name
ki conj that kin n grudge
kibar adj gentle, polite kin gütmek v spite
kibarca adv gently, politely kinaye n allusion hedgehog
kibarlık n politeness
kibirli adj stuck-up kinayeli adj allusive
kil n clay kinci adj spiteful, vindictive
kiler n larder kincilik n spite
kilise n church kir n dirt
kira n rent, rental
kilise kulesi n steeple kira sözleşmesi n lease
kilise kulesinin sivri tepesi n spire kiralık araba n rental car
kilisenin dini bölgesi n parish kiracı n tenant, leaseholder
Kiliseyi gezebilir miyiz? Can we visit the kiralama n hire
church? kiralamak v hire, lease, rent
kilit n lock (door) araba kiralama n car hire
asma kilit n padlock oto kiralama n car rental
kilidi açmak v unlock
kilitli dolap n locker Paten nereden kiralayabiliriz? Where
kilitli iğne n safety pin
Kilit alabilir miyim? Can I have a lock? can we hire skates?
Kilit kırılmış. The lock is broken. kiralık adj let, for hire, for rent
kilitlemek vt lock
kilo n kilo kiralık araba n hire car, hired car
aşırı kilolu adj overweight kiralık oda n bedsit
kilo almak v put on weight kiraz n cherry
kilometre n kilometre kireç n lime (compound)
kilt n kilt kireç taşı n limestone
kim pron who kiriş n (anatomi) tendon
kirlenmiş adj polluted
kirletmek v pollute
kirli adj dirty, foul, messy
Kim arıyor? Who’s calling? Çatal bıçak kirli. My cutlery is dirty.
Kim o? Who is it? Çarşaflarım kirli. My sheets are dirty.
Kime şikayet edebilirim? Who can I kirlilik n pollution
complain to? kirpi n hedgehog
kirpik n eyelash
Kiminle görüşüyorum? Who am I kist n cyst
talking to? kişi n person
kime 1.adj whose 2.pron whom
kimi pron whom çift kişilik yatak n double bed
iki kişilik oda n double room
kimin pron whose kişinin evinin önündeki özel yol n
kimlik n identification, identity
kimliği belirsiz adj unidentified driveway
kimlik belirlemek v identify tek kişilik oda n single room
kimlik hırsızlığı n identity theft
kimlik kartı n badge, identity card Bir araç ve iki kişi ne kadar? How much
is it for a car with two people?
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
371 kolay
Bu akşam için üç kişilik bir masa klonlamak v clone
ayırtmak istiyordum. I’d like to book a klor n chlorine
table for three people for tonight. klüp n club (group)
Bu akşam saat sekiz için dört kişilik bir km/s abbr km/h
masa ayırtmak istiyordum. I’d like to kobay n guinea pig (for experiment)
book a table for four people for tonight at kobay faresi n guinea pig (rodent)
koca n (eş) husband
eight o’clock. eski koca n ex-husband
kocaman adj huge
Dört kişilik bir masa lütfen. A table for koç n ram, (spor) coach (trainer)
four people, please. Koç burcu n Aries
kod n code
Kişi başına ne kadar? How much is it
per person? alan kodu n postcode
telefon kodu n dialling code
Saat yedi buçuğa iki kişilik bir
rezervasyon yaptırmak istiyorum.
I’d like to make a reservation for half past
seven for two people. İngiltere’nin kodu kaç? What is the
kişilik n personality
kişisel adj personal dialling code for the UK? K
koğuş n ward (hospital room)
kişisel asistan n personal assistant, PA
kişisel müzik çalar n personal stereo ... hangi koğuşta? Which ward is... in?
kişisel olarak adv personally kokain n cocaine
kişisel organizatör n personal organizer koklamak vt smell
Bu benim kişisel kullanımım için. It is kokmak vi smell
for my own personal use.
kötü kokmak v stink
kokpit n cockpit
kişniş n coriander kokteyl n cocktail
kitap n book koku n aroma, odour, scent, smell
ders kitabı n schoolbook, textbook kokulu otlar n herbs
ikinci baskı kitap n paperback pis kokulu adj smelly
kitap ayracı n bookmark
kitap rafı n bookshelf Garip bir koku var. There’s a funny
referans kitabı n handbook smell.
yemek kitabı n cookbook, cookery book Gaz kokusu alıyorum. I can smell gas
kitapçı n bookshop kokuşmuş adj vile
kitapçık n booklet kol n arm, handle, lever
kitaplık n bookcase
kivi n (kuş) kiwi kapı kolu n door handle
klarnet n clarinet kısa kollu adj short-sleeved
klasik adj classic kol ağzı n sleeve
klasör n ring binder kol askısı (sağlık) n sling
klavye n keyboard kol düğmeleri npl cufflinks
klima n airconditioner bookcase kol saati n watch
vites kolu n gear lever, gearstick, gearshift
Kapının kolu çıktı. The door handle has
Klima çalışmıyor. The air conditioning come off.
doesn’t work. Kolumu oynatamıyorum. I can’t move
Odada klima var mı? Does the room my arm.
have air conditioning? Kolunu incitti. He has hurt his arm.
klinik n surgery (doctor’s) Kola n Coke®
klips n clip kolay adj easy
klon n clone
kolay gıdıklanan adj ticklish
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
kolaylıkla 372
kolaylıkla adv easily konaklamak v stay for the night
kolaylıklar npl facilities konaklama alanı n service area
kolçak n bracelet konçerto n concerto
kolej n private high school konferans n conference
devlet koleji n public school Konferans merkezine lütfen. Please
koleksiyon n collection take me to the conference centre.
kolektif 1.adj collective 2.n collective konfeti npl confetti
kolesterol n cholesterol konfor npl comforts, conveniences
kolleksiyoncu n collector konfor ve rahatlık npl mod cons
Kolombiya 1.adj Colombian 2.n Colombia Kongo n Congo
Kolombiyalı n Colombian koni n cone
kolsuz adj (giysi) sleeveless konser n concert
koltuk n armchair, easy chair, (politika) seat Konser biletlerini nereden alabilirim?
Where can I buy tickets for the concert?
(constituency)
cam kenarı koltuğu n window seat Konser salonunda bu gece ne var?
koltuk değneği n crutch What’s on tonight at the concert hall?
koridor koltuğu n aisleseat konserve n canned food
koltukaltı n armpit kutulanmış konserve adj tinned
kolye n necklace konsolos n consul
koma n coma konsolosluk n consulate
komedi n comedy kontakt lens npl contact lenses
komedyen n comedian kontrabas n double bass
komik 1.adj funny 2.n comic
çok komik adj hilarious kontrat n contract
komisyon n commission kontrol n control
doğum kontrol hapı n contraceptive
Komisyon alıyor musunuz? Do you
charge commission? doğum kontrolü n birth control,
Komisyon ne kadar? What’s the contraception
commission? kontrol edilemez adj uncontrollable
komisyoncu n broker kontrol lambası n pilot light
komite n committee pasaport kontrol n passport control
komodin n bedside table, chest of drawers bilet kontrolörü n ticket inspector
kompakt disk n compact disc hava trafik kontrolörü n air-traffic
kompartıman n compartment controller
kontrplak n plywood
Sigara içilmeyen kompartmanda yer kontuar n counter
ayırtmak istiyorum. I want to book a konu n subject, theme
seat in a non-smoking compartment. konulu eğlence parkı n theme park
kompleks n complex konuk n guest
komplike adj complex, complicated konukevi n guesthouse
kompliman n compliment konukseverlik n hospitality
komplo 1.n conspiracy 2.v plot (secret plan) konuşkan adj talkative
komşu n neighbour konuşlanmış adj situated
komut n order, command
komut vermek v order (command)
komünizm n communism konuşma n conversation, speech, talk
konak n mansion abuk sabuk konuşma n rave
konaklama n stopover konuşmacı n speaker
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
373 koyun
konuşmak 1.v speak 2.vi talk kort n tenis kortu n tennis court
biriyle konuşmak v talk to
Tenis kortu kiralamak kaça? How much
... ile konuşmak istiyorum lütfen. I’d like is it to hire a tennis court?
koruluk n wood (forest)
to speak to..., please.
Müdürle konuşmak istiyorum lütfen. I’d koruma n conservation, protection
özel koruma n bodyguard
like to speak to the manager, please. koruma gözlüğü npl goggles
konut n house korumak v defend, guard, protect
konut kredisi n mortgage K
sosyal konut n council house koruma alanı n reserve (land)
koruma altına alma n custody
konvensiyonel adj (alışılmış) conventional sahil koruma görevlisi n coastguard
konvertibl adj convertible koruyucu 1.n defender 2.adj protective
konvertör n converter ekran koruyucusu n screen-saver
konvoy n convoy koruyucu güneş kremi n sunblock
kopmak vt snap Kosova n Kosovo
Kosta Rika n Costa Rica
ödü kopmak adj petrified kostüm n costume
kopya n (nüsha) copy (written text), balo kostümü n fancy dress
koşma n running
(taklit) replica koşmak vt run
kopyalamak v copy dörtnala koşmak n gallop
Kore 1.adj Korean 2.n Korea hızla koşmak v dash, sprint
koşturmak vi run
Güney Kore n South Korea koşu n run, running
Kuzey Kore n North Korea kısa mesafe hız koşusu n sprint
Korece n (dil) Korean (language) koşucu n runner
Koreli n (kişi) Korean (person) kısa mesafe koşucusu n sprinter
koridor n aisle, corridor koşul n condition
koridor koltuğu n aisle seat koşullar npl circumstances
Koltuğum koridor tarafında olsun. I’d koşullu adj conditional
like an aisle seat. koşulsuz adj unconditional
korkak n coward kota n quota
korkakça adj cowardly kova n bucket, pail
korkmak v fear Kova burcu n Aquarius
korkmuş adj afraid, frightened, scared
korku n fear, fright
kapalı yer korkusu olan adj
claustrophobic kovalamaca n pursuit sheep
korkarak titremek v shudder kovboy n cowboy
korku filmi n horror film
yükseklik korkusu n vertigo kovboy filmi n western
korkuluk n scarecrow kovmak v expel
korkunç adj appalling, disastrous, dreadful, kovuşturma n prosecution
koyak n ravine
horrendous, horrible, terrible koymak v lay, put
korkutmak v frighten, scare geri koymak v put back
yıldız koymak v star
gözünü korkutmak v intimidate yoluna koymak v settle
korkutucu adj scary
kornet n cornet koyulmak v yola koyulmak v set off
korno n French horn koyun n sheep, (dişi) ewe
koro n choir koyun eti n mutton
korsan n (deniz) pirate, (uçak/hava) hijacker koyun postu n sheepskin
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
kozalak 374
kozalak n conifer kötücül adj evil, malignant
kozmetik n cosmetic kötülemek v deteriorate
köfte n meatball kötüleşmek v worsen
kök n root kötülük n evil, malice, badness, harm
köknar ağacı n fir (tree) kötümser 1.adj pessimistic 2.n pessimist
köy n village
köle n slave bridge kraker n cracker
kömür n coal
kömür ocağı n colliery kral n king, monarch
kraliçe n queen
odun kömürü n charcoal kraliyet 1.adj royal 2.n monarchy
köpek n dog krallık n kingdom
İskoç çoban köpeği n collie Birleşik Krallık (İngiltere) n United Kingdom
köpek balığı n shark kramp n spasm
köpek kulübesi n kennel kravat n tie
rehber köpek n guide dog
yavru köpek n puppy papyon kravat n bow tie
Rehber köpeğim var. I have a guide dog. kredi n credit, loan
köprü n bridge
asma köprü n suspension bridge konut kredisi n mortgage
köprücük kemiği n collarbone kredi kartı n credit card
köpük n foam kredi kartı şifresi npl PIN
köpük krema n mousse, whipped cream Kredi kartı kabul ediyor musunuz? Do
köpüklü banyo n bubble bath you take credit cards?
traş köpüğü n shaving foam
köpüklü adj fizzy Kredi kartıyla ödeme yapabilir miyim?
kör adj blind, (bıçak/makas) blunt Can I pay by credit card?
renk körü adj colour-blind krem n cream
Körüm. I’m blind. dudak kremi n lip salve
körfez n bay güneş kremi n suncream
Körfez Ülkeleri npl Gulf States güneş sonrası krem n after sun lotion
köri n curry koruyucu güneş kremi n sunblock
köri baharatı n curry powder saç kremi n conditioner
köstebek n (casus) mole (infiltrator), traş kremi n shaving cream
krema n cream, custard
(hayvan) mole (mammal) köpük krema n mousse, whipped cream
köşe n corner kremalı pasta n gateau
krematoryum n crematorium
çalışma köşesi n work station, workstation krep n (yiyecek) pancake
köşeli parantezler npl brackets kreş n creche, nursery school
kriket n cricket (game)
Köşede. It’s on the corner. kriko n jack
Köşeyi dönünce. It’s round the corner. kristal n crystal
kötü adj bad, vicious kriter n criterion
kritik adj critical
daha kötü/daha kötüsü adv worse
en kötü adj worst
kötü bir şekilde adv badly kriz n crisis pancake
kalp krizi n heartattack
kötü kokmak v stink sinir krizi n nervous breakdown
kötü muamele etmek v ill-treat krom n chrome
kötü niyetli adj malicious kronik adj chronic
kötüye kullanmak v abuse kronometre n stopwatch
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
375 kurşunsuz
ksilofon n xylophone kumar n gambling
kuaför n hairdresser, hairdresser’s kumar oynamak v gamble
kuartet n quartet kumarcı n gambler
kucak n lap kumarhane n casino
kucaklama n cuddle, hug kumaş n cloth, fabric
kucaklamak 1.v cuddle 2.vt hug kumbara n piggybank
kuduz n rabies kumpir n baked potato,
kuğu n swan jacket potato gambler
kukla n puppet
kulak n ear kumral adj auburn
kumsal n beach
kulak ağrısı n earache
kulak çubuğu n cotton bud Buraya yakın sakin bir kumsal var mı?
kulak tıkacı npl earplugs
kulak zarı n eardrum Is there a quiet beach near here?
kulaklık npl earphones, headphones kumtaşı n sandstone
kule n tower kundaklama n arson K
kilise kulesi n steeple kunduz n beaver
kilise kulesinin sivri tepesi n spire kupa n (kahve) mug, (spor) trophy
kullanıcı n user
internet kullanıcısı n internet user Dünya Kupası n World Cup
kullanıcı dostu adj user-friendly kupkuru adj bone dry
kullanılmış adj used kupon n voucher
kullanım n use kur n (para) currency
son kullanım tarihi n best-before date,
expiry date döviz kuru n exchange rate, rate of
tek kullanımlık adj disposable
kullanmak v apply, use exchange
içkili araba kullanma n drink-driving kura n draw (lottery)
kötüye kullanmak v abuse kuraklık n drought
yeniden kullanmak v reuse kural n rule
kulübe n cabin, cottage
bahçe kulübesi n shed ahlak kuralları npl morals
köpek kulübesi n kennel trafik kuralları n Highway Code
telefon kulübesi n call box, phonebox kuram n theory
kulüp n club Kuran n Koran
gece kulübü n nightclub kurbağa n frog
kum n grit, sand kara kurbağa n toad
kum havuzu n sandpit kurbağalama n (yüzme) breast stroke
kum tepesi n sand dune kurban n (kişi) victim, sacrifice
kumdan kale n sandcastle kurdele n ribbon
kumanda n uzaktan kumanda n remote kurgu n fiction
control bilim kurgu n science fiction
uzaktan kumandalı adj radio-controlled kurmak v set up, establish
Kumanda kilitlendi. The controls have iletişim kurmak v communicate
jammed. temas kurmak v contact
kurnaz adj cunning, sly, foxy
Kumandaların nasıl çalıştığını gösterir kurs n course
misiniz? Can you show me how the eğitim kursu n training course
controls work? kursiyer n trainee
kurşun n lead (metal), (silah) bullet
kurşun kalem n pencil
kurşunsuz benzin n unleaded petrol
kurşunsuz 1.adj lead-free
2.n unleaded
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
kurt 376
kurt n wolf kuşkulanmak v suspect
kurt gibi aç adj ravenous kuşkulu adj doubtful, dubious, sceptical,
kurtarma n rescue
kurtarmak v rescue, save suspicious
kurtarma aracı n breakdown van kuşüzümü n blackcurrant, currant
kutlama n celebration
kurtçuk n grub kutlamak v celebrate, congratulate
kuru adj dried, dry kutsal adj holy, sacred
kız kurusu n spinster Kutsal Cuma n Good Friday
kuru üzüm n raisin, sultana kutsamak v bless
kuru erik n prune kutu n box
kuru temizleme n dry-cleaning
Bunu kuru temizleyiciye vermek çöp kutusu n litter bin
istiyorum. I need this dry-cleaned. buz kutusu n icebox
kurul n board (meeting) ekmek kutusu n bread
kurulamak v dry
kurulama bezi n dishcloth bin letterbox
kurulama havlusu n dish towel gelen kutusu n in box
kurum n (enstitü) institution karton kutu n carton
iş bulma kurumu n job centre kutu açacağı n can-opener, tin-opener
kuru temizleyici n dry-cleaner’s kutulanmış konserve adj tinned
kurutmak v dry şişe geri dönüşüm kutusu n bottle bank
posta kutusu n letterbox, mailbox, postbox
çamaşır kurutma makinesi n spin dryer sigorta kutusu n fuse box
Çamaşırlarımı kurutabileceğim bir yer teneke kutu n canister
var mı? Is there somewhere to dry clothes? vites kutusu n gearbox
kurutucu n dryer kutulanmış adj canned
kurye n courier kutup adj polar
Kuryeyle göndermek istiyorum. I want kutup ayısı n polar bear
to send this by courier. Kutup n Pole
kusmak v throw up, vomit Güney Kutbu n South Pole, theAntarctic,
kusur n defect, flaw Antarctica
kuş n bird Kuzey Kutbu n North Pole, the Arctic
ardıç kuşu n thrush Kuveyt 1.adj Kuwaiti 2.n Kuwait
balıkçıl kuşu n heron Kuveytli n Kuwaiti
guguk kuşu n cuckoo kuvvet n strength, power, force
kuş gözleme n bird watching
kuş gribi n bird flu Hava Kuvvetleri n Air Force
muhabbet kuşu n budgerigar kuvvetle adv strongly
tavus kuşu n peacock kuvvetli adj strong, powerful
yırtıcı kuş n bird of prey kuyruk n (hayvan vb) tail, (insan sırası) queue
kuşak n (jenerasyon) generation
burçlar kuşağı n zodiac kuyruğa girmek v queue
kuyruklu yıldız n comet
kuşet n couchette Kuyruğun sonu burası mı? Is this the
kuşetli vagon n sleeping car end of the queue?
kuşkonmaz n asparagus kuyu n well
kuşku n doubt
petrol kuyusu n oil well
kuyumcu n jeweller
kuşku duymak v doubt kuyumcu dükkanı n jeweller’s
kuşku götürmez bir şekilde adv
kuzen n cousin
undoubtedly
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
377 küvet
kuzey adj north, northern küp n cube
kuzeye doğru adj northbound küp buz n ice cube
Kuzey Afrika adj North Africa küpe n earring
Kuzey Afrikalı n North African kürdan n toothpick
Kuzey Amerika adj North America kürdan gibi adj skinny
Kuzey Amerikalı n North American kürek n oar, shovel, spade
Kuzey İrlanda n Northern Ireland
Kuzey Buzul Kuşağı n Arctic Circle kısa kürek n paddle
kürek çekmek v row (in boat)
Kuzey Denizi n North Sea kürek kemiği n shoulder blade
Kuzey Kore n North Korea kürek sporu n rowing K
Kuzey Kutbu n North Pole, the Arctic kürek teknesi n rowing boat
Kuzey Okyanusu n Arctic Ocean küresel adj global
kuzeybatı n northwest küresel ısınma n global warming
kuzeyde adv north küreselleşme n globalization
kuzeydoğu n northeast kürk n fur, (giysi) fur coat
kuzgun n raven kürtaj n abortion
kuzu n lamb kütle n mass (amount)
Küba 1.adj Cuban 2.n Cuba kütüphane n library
Kübalı n Cuban kütüphaneci n librarian
kübik adj cubic küvet n bathtub
küçük 1.adj small 2.n little, minor
küçük düşmek v feel small, lose face, be
humiliated bathtube
küçük halı n rug
küçük ilanlar npl small ads
küçük sandal n dinghy
yaşça küçük adj junior
Çok küçük. It’s too small.
Bunun bir küçük bedeni var mı? Do you
have this in a smaller size?
Küçük beden var mı? Do you have a
small size?
küf n mould (fungus)
küflü adj mouldy
küfretmek v swear
küfür n curse, swearword
kül n ash
yanıp kül olmak v burn down
Kül tablası alabilir miyim? May I have
an ashtray?
küllük n ashtray
külot npl briefs, panties, pants, (kadın)
knickers
külotlu çorap npl tights
kültür n culture
genel kültür n general knowledge
kültürel adj cultural
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
labirent 378
Ll Latviya 1.adj Latvian 2.n Latvia
lav n lava
labirent n maze lavabo n sink, washbasin
laboratuvar n lab, laboratory
Lavabo kirli. The washbasin is dirty.
dil laboratuvarı n language laboratory lavanta n lavender
lacivert adj dark blue, navy-blue lazer n laser
lagün n lagoon lazımlık n potty
lağım n sewer, drain leğen n basin
lahana n cabbage
leğen kemiği n pelvis
Brüksel lahanası npl sprouts leke n smudge, stain
lahana salatası n coleslaw
lake n lacquer leke çıkarıcı n stain remover
lale n tulip Bu lekeyi çıkarabilir misiniz? Can you
lamba n lamp remove this stain?
ön lamba n headlamp, headlight lekelemek v stain
başucu lambası n bedside lamp lens n lens
fren lambası n brake light kontakt lens npl contact lenses
kontrol lambası n pilot light Lens takıyorum. I wear contact lenses.
lamba direği n lamp post leopar n leopard
sis lambası n fog light Letonca n (dil) Latvian (language)
sokak lambası n street lamp Letonyalı n (kişi) Latvian (person)
spot lambası n spotlight leydi n lady
yan lambalar n sidelight leylak n lilac
Lamba çalışmıyor. The lamp is not leylak renkli adj lilac
working. lezzet n flavour
lanet adj damn lezzet katıcı n flavouring
larva n maggot lezzetli adj delicious, tasteful, tasty
lastik n rubber, tyre Liberya 1.adj Liberia 2.n Liberia
iç lastik n innertube Liberyalı n Liberian
lastik çizme npl wellies Libya 1.adj Libyan 2.n Libya
lastik çizmeler npl Wellingtons Libyalı n Libyan
lastik bant n elastic band lider n leader
lastik eldiven npl rubber gloves lig n league
lastik spor ayakkabısı npl trainers Lihtenştayn n Liechtenstein
Lastiğim indi/Lastiğim patladı. I have likör n liqueur
a flat tyre. Likör olarak neleriniz var? What
Lastik patladı. The tyre has burst. liqueurs do you have?
Lastikleri kontrol eder misiniz lütfen? liman n harbour, port (ships)
Can you check the tyres, please? yat limanı n marina
Latin n Latin limit n limit
Latin Amerika Latin America, Latin bagaj limiti n baggage allowance
American Bagaj limiti ne kadar? What is the
baggage allowance?
Bu yolda hız limiti nedir? What is the
speed limit on this road?
limon n lemon
limon kabuğu n zest (lemon-peel)
yeşil limon n lime (fruit)
limonlu with lemon
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
379 lüzumsuz
limonata n lemonade Biraz daha yavaş konuşabilir misiniz
Bir bardak limonata lütfen. A glass of
lemonade, please lütfen? Could you speak more slowly,
limonluk n conservatory please?
limuzin n limousine
lisans n licence, certificate Burada durun lütfen. Stop here, please.
lisans derecesi abbr BA Burada ineyim lütfen. Please let me off.
liste n list
Buranın sahibiyle konuşabilir miyim
adres listesi n mailing list
ön eleme listesi n shortlist lütfen? Could I speak to the owner, please?
bekleme listesi n waiting list
fiyat listesi n price list Daha yüksek sesle konuşabilir misiniz
liste harici adj unlisted
şarap listesi n wine list lütfen? Could you speak louder, please?
listelemek v list
litre n litre Deneyebilir miyim lütfen? Can I test it,
Litvanca n (dil) Lithuanian (language)
Litvanya 1.adj Lithuanian 2.n Lithuania please?
Litvanyalı n (kişi) Lithuanian (person)
lobi n lobby Gecikeceğiniz zaman lütfen bize haber
Lobide buluşuruz. I’ll meet you in the
lobby. verin. Please call us if you’ll be late.
logo n logo
lokal anestezi n local anaesthetic Lütfen beni bekleyin. Please wait for me
lokanta n restaurant
lokanta müşterisi n diner Menü lütfen. The menu, please.
lolipop n lollipop, lolly
Londra n London Sarar mısınız lütfen? Could you wrap it
losyon n lotion
bronzlaşma losyonu n suntan lotion up for me, please?;
traş losyonu n aftershave
yüz temizleme losyonu n cleansing Tekrar eder misiniz lütfen? Could you
lotion
loş adj dim repeat that, please?
lösemi n leukaemia
lunapark n funfair Temiz bir kaşık alabilir miyim lütfen?
Lübnan n Lebanon
Lübnanlı n Lebanese Could I have a clean spoon, please? L
lüks 1.adj luxurious 2.n luxury Tuzu uzatır mısınız lütfen? Pass the
Lüksemburg n Luxembourg
lütfen excl please salt, please.
Adresi yazar mısınız lütfen? Will you
write down the address, please? Yazabilir misiniz lütfen Could you write
Buzlu lütfen. With ice, please. that down, please?
Binmeme yardım eder misiniz lütfen? lütuf n kindness, favour
Can you help me get on, please? lütufkar adj gracious, kind
lüzum n necessity
lüzumlu adj necessary
lüzumsuz adj unnecessary
sink
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
maaş 380
Mm mahvetmek v ruin
mahvolmuş adj devastated
maaş n pay, salary mahzen n cellar
emekli maaşı n pension makale n article
yüksek maaşlı adj well-paid makara n reel
makarna 1.n pasta 2.npl macaroni
mabet n temple makas npl scissors, (tırnak/saç/tel/çalı) clippers
Macar 1.adj Hungarian 2.n Hungarian
Macaristan n Hungary tırnak makası n nail scissors
macera n adventure makaslamak v cut up
maceraperest adj adventurous makine n engine, machine
macun n paste
çamaşır makinesi n washing machine
diş macunu n toothpaste çim biçme makinesi n lawnmower,
maç n match (sport) mower
bulaşık makinesi n dishwasher
futbol maçı n football match hesap makinesi n calculator
kendi sahasında maç n home match dijital fotoğraf makinesi n digital camera
rakip sahada maç n away match dikiş makinesi n sewing machine
Madagaskar n Madagascar ekmek kızartma makinesi n toaster
madalya n medal fotoğraf makinesi n camera
madalyon n locket, medallion fotokopi makinesi n photocopier
madam n madam jetonlu makine n slot machine
madde n stuff, substance, (dizi) item, (fizik) makineli tüfek n machine gun
saç kurutma makinesi n hairdryer
matter, (yasa vb) clause traş makinesi n shaver
katkı maddesi n additive, preservative Çamaşır makinesi nasıl çalışıyor? How
patlayıcı madde n explosive does the washing machine work?
yiyecek maddeleri npl groceries maksat n purpose
maden n mineral maksimum n maximum
maden ocağı n mine makul adv reasonably
maden suyu n mineral water, sparkling makyaj n make-up
makyaj malzemeleri npl toiletries
water makyaj malzemesi npl cosmetics
madenci n miner mala n trowel
madencilik n mining Malawi n Malawi
madensel adj mineral Malezya 1.adj Malaysian 2.n Malaysia
mafsal n joint Malezyalı n Malaysian
mafsal iltihabı n arthritis mali adj financial, fiscal
magazin n magazine cave mali açıklık n shortfall
mali destek n sponsorship
mağara n cave mali destek sağlamak v subsidize
mağaza v large shop mali yıl n financial year, fiscal year
büyük mağaza n department store malikane n large estate, stately home
mahalle n neighbourhood, quarter mallar npl goods
mahcup adj ashamed malt viskisi n malt whisky
mahkeme n court, tribunal Malta 1.adj Maltese 2.n Malta
mahkum n prisoner Malta dili Maltese (language)
mahkum etmek v sentence
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
381 medeni
Maltalı n (kişi) Maltese (person) masa n table (furniture)
malzeme n ingredient, material masa örtüsü n tablecloth
masa tenisi n table tennis
makyaj malzemeleri npl toiletries servis masası n trolley
makyaj malzemesi npl cosmetics tuvalet masası n dressing table
malzeme temin etme n supply
mama n baby’s food Dört kişilik bir masa lütfen. A table for
mama önlüğü n bib
mamut n mammoth four people, please
manastır n abbey, convent, monastery masaj n massage
manav n greengrocer’s masal n story, tale
manda n buffalo peri masalı n fairytale
mandal n clothespin masif adj massive
çamaşır mandalı n clothes peg maske n mask
mandalina n (fruit) tangerine maskeli adj masked
mandıra n dairy farm masraf n expense
manevi adj spiritual massage
mango n mango
manikür n manicure işletme masrafları npl overheads
manikür yapmak n manicure masraflar npl expenses
manken n mannequin masum adj innocent
vitrin mankeni n dummy maşa n tongs, pincers
mantar n (botanik) mushroom, (botanik) saç maşası npl straighteners
toadstool (esya) cork matara n canteen, water bottle
mantık n reason cep matarası n flask
mantıklı adj logical, reasonable matbaacı n printer (person)
mantıksız adj unreasonable matem n mourning M
manyak n madman, maniac matematik npl mathematics, maths
manzara n landscape, scenery matematiksel adj mathematical
güzel manzaralı yer n beautyspot matine n matinée
Maori 1.adj Maori 2.n (kişi) Maori (person)
Maori dili n Maori (language) Sekiz matinesine iki bilet lütfen. Two
marangoz n carpenter
marangozluk n carpentry tickets for the eight o’clock showing.
maraton n marathon matkap n drill
margarin n margarine pnömatik matkap n pneumatic drill
marka n brand, brand name, (ticaret) maun n mahogany
trademark mavi adj blue
marker n highlighter mavna n barge
market n supermarket maya n yeast
market arabası n shopping trolley maydanoz n parsley
Marksizm n Marxism Mayıs n May
marmelat n marmalade maymun n monkey drill
marş n anthem
milli marş n national anthem mayo n bathing suit, swimming costume,
Mart n March
martı n seagull swimsuit
marul n lettuce mayonez n mayonnaise
mecburi adj compulsory, obligatory, forced
mecburi istikamet (trafik) n one-way traffic
meclis n (belediye vb) council
belediye meclis üyesi n councillor
medeni adj civilized, civil
medeni hal n marital status
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
meditasyon 382
meditasyon n meditation merdivenler npl stairs
medya npl media merhaba excl hello!
mega adj mega merhamet n mercy
mekanik adj mechanical merhem n ointment
mekanizma n machinery, mechanism merkez 1.n centre 2.npl headquarters
Mekke n Mecca
Meksika n Mexico alışveriş merkezi n shopping centre
Meksikalı n Mexican çağrı merkezi n call centre
mektup n letter bahçe merkezi n garden centre
melankoli n melancholia eğlence merkezi n leisure centre
melek n angel genel merkez n HQ
melez n mongrel, crossbred letter kent merkezi n city centre
kent merkezinde adv downtown
melodi n melody, tune şehir merkezi n town centre
memeli n mammal merkezi ısıtma n central heating
memnun adj glad, pleased yönetim merkezi n head office
kendinden memnun adj smug ziyaretçi merkezi n visitor centre
memur n official, employee Kent merkezine lütfen. Please take me
görevli memur (polis/asker) n officer to the city centre.
gümrük memuru n customs officer
tasfiye memuru n receiver (person) Şehir merkezinden ne kadar uzaktayız?
trafik memuru n traffic warden How far are we from the town centre?
mendil n handkerchief, hankie
ıslak bebek mendili n baby wipe Şehir merkezine en kolay nasıl
kağıt mendil n tissue (paper) gidebilirim? What’s the best way to get
menenjit n meningitis to the city centre?
menopoz n menopause merkezi adj central
mensup adj belonging to, related to, mermer n marble
mesafe n distance, space
member mesai n work
menteşe n hinge fazla mesai n overtime
menü n menu mesaj n message, text message
mesaj atmak v text
Çocuk menüsü var mı? Do you have a Bana mesaj var mı? Are there any
messages for me?
children’s menu?
Mesaj bırakabilir miyim? Can I leave a
Fiks menü ne kadar? How much is the message?
mesele n issue
set menu? meskun adj residential
meskun olmayan adj uninhabited
Fiks menünüz var mı? Do you have a meslek n occupation (work), profession, job
meslekdaş n colleague
set-price menu? mesleki n vocational
menzil n halting-place, (silah) range meşe n oak
meşe palamudu n acorn
kısa menzilli silah n shotgun meşgul adj busy
merak n curiosity meşgul sinyali n busy signal, engaged
tone
merak etmek v wonder
meraklı adj curious, inquisitive, nosy Kusura bakmayın, meşgulüm. Sorry,
mercan n coral I’m busy.
mercimek npl lentils
merdiven n staircase
ayaklı merdiven n stepladder
merdiven başı n landing
taşınır merdiven n ladder
yürüyen merdiven n escalator
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
383 minibüs
metabolizma n metabolism mısır gevreği n cornflakes
metal n metal mısır nişastası n cornflour
patlamış mısır n popcorn
metal çekirdek n pellet Mısır 1.adj Egyptian 2.n (ülke) Egypt
metazori adj compulsory Mısırlı n Egyptian
metin n text mızrak n javelin
metre n metre mide n stomach
mide ağrısı n stomachache
şerit metre n tape measure mide bulandırıcı adj sickening
metres n mistress mide ekşimesi n heartburn
metrik adj metric midilli n pony
metro n underground, tube midye n mussel
migren n migraine
metro istasyonu n metro station, tube mikroçip n microchip
station mikrodalga n microwave
mikrodalga fırın n microwave oven
Buraya en yakın metro istasyonu mikrofon n microphone, mike
nerede? Where is the nearest tube mikrop n germ
station? mikroskop n microscope
mikser n blender, liquidizer, mixer
En yakın metro istasyonuna nasıl miktar n amount, quantity
gidebilirim? How do I get to the nearest miktar belirtmek v quantify
tube station? mil n mile M
mevsim n season
mevsimlik n seasonal mil ölçer n mileometer
mevzuat n legislation mil hesabıyla uzaklık n mileage
meydan n open space, square, arena milenyum n millennium
meydan okuma v challenge milföy hamuru n puff pastry
meydana atmak v puy forward milimetre n millimetre
meydana çıkarmak v bring out milkshake n milkshake
meydana çıkmak v appear millet n nation
meydana gelmek v happen, occur Birleşmiş Milletler n UN, United Nations
meyve n fruit (botany) milli adj national
çalı meyvesi n berry milli marş n national anthem
meyve bahçesi n orchard milli park n national park
meyve salatası n fruit salad mil/saat abbr mph
meyve suyu n fruit juice, juice milyar n billion
meyva kabuğu n peel milyon n million
mezar n grave milyoner n millionaire
mezar taşı n gravestone mimar n architect
mezarlık n cemetery, graveyard iç mimar n interiordesigner
mezgit n whiting mimarlık n architecture architect
mezgit balığı n haddock
mezhep n religious sect mini adj mini
mezun 1.adj graduated from 2.n graduate mini etek n miniskirt
mezuniyet n graduation minibar n minibar
mıknatıs n magnet minibüs n minibus
mıknatıslı adj magnetic
mırıldanmak v mutter, (kedi gibi) purr
mısır n corn
bebe mısır n sweetcorn
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
minicik 384
minicik adj tiny mor adj purple
minimum adj minimum moral n morale
minyatür adj miniature morfin n morphine
miras n heritage, inheritance morg n morgue
miras almak v inherit morina balığı n cod
misafir n guest, visitor Moritanya n Mauritania
davetsiz misafir n intruder Morse n (alfabe) Morse
misyoner n missionary motel n motel motorcycle
miting n rally motivasyon n motivation
mitoloji n mythology motor n motor
miyop adj near-sighted, short-sighted arama motoru n search engine
mizah n humour deniz motoru n motorboat
mizah dergisi n comic book motor kapağı n bonnet (car)
mizah duygusu n sense of humour motor teknisyeni n motor mechanic
mobil n mobile sürat motoru n speedboat
mobilya n furniture motosiklet n motorbike, motorcycle
mobilyalı adj furnished motosikletçi n motorcyclist
moda n fashion mozaik n mosaic
eski moda adj old-fashioned Mozambik n Mozambique
moda akımı n trend mönü n menu
modası geçmiş adj obsolete fiks mönü n set menu
modaya uygun adj fashionable, trendy MP3 n MP3
modaya uymayan adj unfashionable MP3 çalar n MP3 player
model n model muamele n treatment motorcyclist
modelini yapmak v model kötü muamele etmek v ill-treat
saç modeli n hairstyle muazzam adj enormous
modem n modem mucit n inventor
modern adj modern mucize n miracle
modern diller npl modern languages muhabbet n affection, love
modernize etmek v modernize muhabbet etmek v have a friendly chat
modül n module muhabbet kuşu n budgie
Moğol adj Mongolian muhabir n correspondent, reporter
Moğolca n (dil) Mongolian (language) muhafazakâr adj conservative
Moğolistan n Mongolia muhakkak adv surely
mola n break muhalefet n opposition
yemek molası n lunch break muharebe n battle
Ne zaman mola veriyoruz? When do we muharebe zırhlısı n battleship
muhasebeci n accountant
stop next?
Yemek molası ne zaman? Where do we muhasebecilik n accountancy
muhbir n grass (informer)
stop for lunch? muhteşem adj superb, magnificent,
Moldova 1.adj Moldovan 2.n Moldova
Moldovalı n Moldovan
splendid
molekül n molecule muhteviyat 1.n content 2.npl contents (list)
Monako n Monaco mukavva n cardboard, hard board
Mongolistanlı n (kişi) Mongolian (person) muktedir adj able, capable
moped n moped multiplskleroz n multiple sclerosis
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
385 müzmin
mum n candle münazara n discussion
mum boya n crayon mürekkep n ink
mumya n mummy (body) mürettebat n crew
Musevi 1.n Jew 2.adj Jewish kabin mürettebatı n cabin crew
musluk n tap
musluk deliği n plughole müshil n laxative
müsli n muesli
musluk işleri n plumbing Müslüman 1.adj Moslem, Muslim
muslukçu n plumber
muson n monsoon 2.n Moslem, Muslim
muşamba n oilcloth, oilskin Müslümanlık n Islam
müspet adj positive
yer muşambası n lino müsrif adj spendthrift, prodigal
mutabık adj agreed
mutfak n kitchen müsriflik etmek v squander
mutlak adj absolute müstakil adj self-contained
mutlu adj happy
müstakil ev n detached house
Mutlu Yıllar! Happy NewYear! müstesna adj exceptional
müşterek adj common
mutluluk n happiness müşteri n client, customer
mutsuz adj unhappy mütercim n interpreter
muz n banana müteşekkir adj grateful
mücadele n struggle müthiş adj terrific
mücevher n gem, jewel müttefik n ally
mücevherat n jewellery müze n museum
müdahale n interruption banana M
Müze öğleden sonra açık mı? Is the
müdür n manager, principal, (kadın) museum open in the afternoon?
Müze her gün açık mı? Is the museum
manageress open everyday?
genel müdür n managing director Müze ne zaman açık? When is the
müdür yardımcısı n deputy head museum open?
Müdürle konuşmak istiyorum lütfen. I’d
like to speak to the manager, please. Müze Pazar günleri açık mı? Is the
müflis adj bankrupt
müfredat n curriculum, syllabus museum open on Sundays?
mühendis n engineer Müze sabahları açık mı? Is the museum
mühendislik n engineering open in the morning?
mühlet n notice (termination) müzik n music
mühür n seal (mark)
mühürlemek v seal film müziği n soundtrack
mükemmel adj excellent, outstanding, halk müziği n folkmusic
müzik aleti n musical instrument
perfect müzik seti n music centre
mükemmel bir şekilde adv perfectly Canlı müzik dinleyebileceğimiz bir yer
Yemek mükemmeldi. The lunch was var mı? Where can we hear live music?
müzikal n musical
excellent. müzisyen n musician, player (instrumentalist)
mükemmellik n perfection
mülk n property
özel mülk n private property Yerel müzisyenleri dinleyebileceğimiz
devre mülk n timeshare bir yer var mı? Where can we hear local
musicians play?
mülkiyet n possession müzmin adj obstinate
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
nabız 386
Nn Bunun içinde ne var? What is in this?
Burada neler yapabiliriz? What is there
to do here?
Ne giymem gerekiyor? What should I
wear?
nabız n pulse Ne içmek istersiniz? What would you
nadiren adv rarely, scarcely, seldom like to drink?
nahoş adj embarrassing Ne işle meşgulsünüz? What do you do?
nakış n embroidery Ne oldu? What happened?
nakil n transfer Ne zaman kalkıyor? What time does it
leave?
kan nakli n blood transfusion Otobüs ne zaman geliyor? What time
nakit n cash does the bus arrive?
Otobüs ne zaman kalkacak? What time
Üzerimde nakit yok. I don’t have any does the bus leave?
cash. Sandviç olarak ne var? What kind of
Nakit ödemelere indirim yapıyor sandwiches doyou have?
musunuz? Do you offer a discount for neden 1.n cause (reason)
cash? 2.adv why, what for
nakliye n freight neden olmak v cause, breed
nal n horseshoe (at nalı)
namına n on behalf of
namussuz adj dishonest neden sonra long afterwards
nane n (bitki/şeker) mint (herb/sweet) nedime n bridesmaid
nane şekeri n peppermint nefes n breath
nankör adj ungrateful nefes alma n breathing
nar n pomegranate nefes almak v breathe, breathe in
nasıl 1.adj what 2.adv how nefes vermek v breathe out
Nasıl okunuyor? How do you pronounce nefis adj excellent
it? Yemek nefisti. The meal was delicious.
Nasıl yazılıyor? How do you spell it? nefret n hatred
Nasılsınız? How are you? nefret etmek v hate
Oraya nasıl gidebilirim? How do I get nefret etmek v resent
there? nehir n river
nasılsa adv somehow, in any case
NATO abbr NATO Nehirde tekne turu var mı? Are there
naylon n nylon
naylon çorap n stocking any boat trips on the river?
naylon torba n plastic bag, polythene bag
nazik adj polite Nehirde yüzülebilir mi? Can one swim
Çok naziksiniz. That’s very kind of you
ne 1.adj what 2.conj neither 3.pron what in the river? river
ne yapacağı belli olmayan adj nektarin n nectarine
unpredictable nem n humidity, moisture
nemlendirici n moisturizer
...’ a ne zaman varırız? What time do we nemli adj damp, humid
get to...? neon n neon
Nepal n Nepal
nerede adv where
Adınız ne? What’s your name? Bunu nerede tamir ettirebilirim? Where
Bu ne demek? What does this mean? can I get this repaired?
Bu nedir? What is it? Duşlar nerede? Where are the showers?
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
387 numara
Nerede buluşabiliriz? Where can we niyetlenmek v intend to
nizam n order, regularity, law
meet?
Nerede buluşalım? Where shall we meet? nizama koymak v put/set in order
Nerede kalıyorsunuz? Where are you Noel n Christmas, Xmas
Noel ağacı n Christmas tree
staying?
Nerede oturuyorsunuz? Where do you Noel arifesi n Christmas Eve
Noel öncesi n advent
live?
nereden pron, conj ... in neresindensiniz? Noel kartı n Christmas card
Noel şarkısı n carol
What part of... are you from?
neredeyse adv almost
Mutlu Noeller! Merry Christmas!
nergiz n daffodil nohut n chickpea
nesne n object nokta n (gramer) full stop, (şekil) dot,
neşe n joy
(yer) point
neşeli 1.adj cheerful, jolly 2.n smiley bakış noktası n standpoint, viewpoint
net adj clear, net iki nokta üst üste n colon
net değil adj unclear noktalı virgül n semicolon
netbol n netball noktalama n punctuation
neyse adv anyway noodle npl noodles
niçin adv why normal adj normal
Nijer n Niger
Nijerya 1.adj Nigerian 2.n Nigeria Normal postayla ne kadar sürer? How
long will it take by normal post?
Nijeryalı n Nigerian normalde adv normally
Nikaragua adj Nicaraguan Norveç 1.adj Norwegian 2.n Norway
Nikaragualı n Nicaraguan Norveççe n (dil) Norwegian (language)
nikotin n nicotine Norveçli n (kişi) Norwegian (person) N
nine n grandma, granny not n (mesaj) note (message)
ninenin annesi n greatgrandmother digital not defteri n e-book
ninni n lullaby kısa not n memo
Nisan (ayı) n April not almak v jot down, note down
1 Nisan Şakası n April Fools’ Day not defteri n jotter, notebook, notepad
nişan n mark, sign, engagement not kağıdı n notepaper
nişan yüzüğü n engagement ring not vermek v mark (grade)
nişanlanma n engagement nota n score (of music), (müzik) note (music)
nişanlı 1.adj engaged 2.n (erkek) fiancé, nöbet n seizure, guard, watch
öfke nöbeti n tantrum
(kadın) fiancée gece nöbeti n nightshift
Nişanlıyım. I’m engaged sara nöbeti n epileptic fit
nişasta n starch
mısır nişastası n cornflour nöbetçi n guard
nitekim adv consequently nörotik adj neurotic
nitelemek v qualify numara n number
nitelik n qualification bilinmeyen numaralar npl directory
nitelikli adj qualified
enquiries
niteliksiz adj unskilled cep numarası n mobile number
nitrojen n nitrogen hesap numarası n account number
niyet n intention oda numarası n room number
kötü niyetli adj malicious referans numarası n reference number
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
nüdist 388
telefon numarası n phone number Oo
yanlış numara n wrong number
... numaralı kapıya gidiniz. Please go to o pron (eşya/hayvan) it, (erkek) he, (kadın) she
gate... o sırada adv meanwhile
ya o, ya bu conj either (.. or)
Faks numarası nedir? What is the fax
number? Onu tanıyor musunuz? Do you know him?
obez adj obese
Telefon numarası nedir? What’s the obua n oboe
telephone number? ocak n (fırın vb) cooker
nüdist n nudist gazlı ocak n gas cooker
nüfus n population kömür ocağı n colliery
nüfus cüzdanı n birth certificate
nüfus sayımı n census
nükleer adj nuclear
nükte n wit
nükteli adj humorous
maden ocağı n mine cooker
taş ocağı n quarry
Ocak (ayı) january
oda n room
öğretmen odası n staffroom
çamaşır odası n utility room
çift yataklı oda n twin room, twin-bedded
room
çocuk odası n nursery
bekleme odası n waiting room
oda arkadaşı n roommate
oda görevlisi n chambermaid
oda numarası n room number
oda servisi n room service
oturma odası n living room, sitting room
sohbet odası n chatroom
soyunma odası n (mağaza) fitting room,
(spor) changing room
tek kişilik oda n single room
yatak odası n bedroom
yedek oda n spare room
Aile odası istiyorum. I’d like to book a
family room.
İki kişilik bir oda ayırtmak istiyorum. I
want to reserve a double room.
İki kişilik bir oda istiyorum. I’d like to
book a double room.
Balkonlu odanız var mı? Do you have a
room with a balcony?
Başka bir oda istiyorum. I’d like another
room.
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
389 olmak
Bilgisayar odası nerede? Where is the okunaklı adj legible
okunaksız adj illegible
computer room?
Bir oda kiralamak istiyorum. I’d like to okutman n lecturer
okuyucu n reader
rent a room.
Bu oda çok küçük. The room is too small. okyanus n ocean
Hint Okyanusu n Indian Ocean
Oda çok sıcak. The room is too hot. Kuzey Okyanusu n Arctic Ocean
Oda çok soğuk. The room is too cold. Okyanusya n Oceania
odak n focus reader
çift odaklı gözlük npl bifocals olağan adj extraordinary
odaklanmak v focus olağanüstü adj usual, ordinary
odun n fire wood, log olan aynı anda olan adj simultaneous
odun kömürü n charcoal olanak n possibility, facility
ofsayt adj offside olanaklar npl amenities
Oğlak burcu n Capricorn olanaksız adj impossible
oğlan çocuğu n boy olarak düzenli olarak adv regularly
oğul n son doğal olarak adv naturally
üvey oğul n stepson gönüllü olarak adv voluntarily
vaftiz oğlu n godson otomatik olarak adv automatically
oje n nail polish tam olarak adv exactly
oje çıkarıcı n nail-polish remover olası adj likely, possible, probable
ok n arrow olasılık n possibility, probability
dart oku n dart OK! olasılık dışı adj unlikely
OK excl OK! olasılıkla adv possibly, presumably,
okey adj okay
probably
okey! excl okay! olay n affair, event, incident, occurrence
oklava n rolling pin önemli olay n highlight N
oksijen n oxygen olaylı adj eventful O
okşama n stroke (apoplexy), stroke (hit) oldukça adv fairly, rather
okşamak v stroke olgun adj (kişi) mature, (mevye) ripe
okul n school olmadıkça conj unless
akşam okulu n evening class olmak v be, become, happen
ana okulu n infant school ait olmak v belong, belong to
dil okulu n language school alabora olmak v capsize
gece okulu n nightschool aynı fikirde olmak v agree
okul üniforması n school uniform önemli olmak v matter
okul çantası n school bag başarısız olmak vi fail
okul çocukları n schoolchildren destek olmak v back up
okuldan kaçmak v play truant doğru olarak adv accurately
sanat okulu n art school emekli olmak v retire
yatılı okul n boarding school gönüllü olmak n volunteer
yüksek okul n college sahip olmak v have, own, possess
okuma n reading sonucu olmak v result in
okuma yazması olmayan adj illiterate teslim olmak v surrender
okumak v read yaklaşık olarak adv approximately
dudak okuma v lip-read yanıp kül olmak v burn down
yüksek sesle okumak v read out yapmak zorunda olmak v have to
yok olmak v vanish
Okuyamıyorum. I can’t read it
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
olmayan 390
olmayan prep dürüst olmayan adj onlar pron they
onları pron them
dishonest
doğru olmayan adj inaccurate
esnek olmayan adj inflexible onların adj their
pahalı olmayan adj inexpensive onlarınki pron theirs
onluk adj decimal eighteen
pratik olmayan adj impractical ons n ounce
tatmin edici olmayan adj disappointing onsekiz num eighteen
olta n fishing rod, fishing tackle onsekizinci adj eighteenth
olta balıkçılığı n angling
olta balıkçısı n angler onsuz prep without
onsuz yapmak v do without
olumlu adj positive onu pron her, him, it
olumsuz adj negative onun pron (erkek) his, (kadın) her,
oluş n existence
oluşmak v consist of (hayvan/eşya/bebek) its
oluşturmak v make up onuncu adj tenth
oluşum n formation onunki pron (erkek) his, (kadın) hers,
omlet n omelette
shoulder (hayvan/eşya/bebek) its
onur n honour
omurga n backbone onur kırmak v insult
omurilik n spinal cord
omuz n shoulder onüç num thirteen
onüçüncü adj thirteenth
omuz çantası n satchel onyedi num seventeen
omuz silkmek v shrug
onyedinci adj seventeenth
Omuzumu incittim. I’ve hurt my shoulder opera n opera
on num ten operasyon n operation (undertaking)
operator n operator
on yıl n decade
On dakika geciktik. We are ten minutes tur operatörü n tour operator
late. oran n proportion, rate, ratio
Tunay on yaşındadır. Tunay is ten years faiz oranı n interest rate
old. oranlamak v rate
Saat ikiyi on geçiyor. It’s ten past two. orantılı adj proportional
Tren on dakika rötarlı. The train is oraya prep to
running ten minutes late. ordu n army
ona pron (kadın) to her, (erkek) to him, to it org n organ (music)
onaltı num sixteen organ n organ (body part)
onaltıncı adj sixteenth organik adj organic band
onarmak v mend, repair
onay n approval organizasyon n organization
onaylamak v approve organize etmek v organize
organizma n organism
başıyla onaylamak v nod orgazm n orgasm
onbaşı n corporal
onbeş num fifteen orkestra n band (musical group), orchestra
orkestra şefi n conductor
onbeşinci adj fifteenth orkide n orchid
onbir num eleven
onbirinci adj eleventh orman n forest, jungle
oniki num twelve orman tavuğu n grouse (game bird)
onikinci adj twelfth yağmur ormanı n rainforest
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
391 otomatik
orta 1.adj intermediate, mid 2.n middle otobüs n bus
orta boy adj medium-sized hava alanı otobüsü n airport bus
orta sınıf adj middle-class otobüs bileti n bus ticket
orta yaşlı adj middle-aged otobüs durağı n bus stop
ortaya çıkarmak v disclose otobüs terminali n bus station
ortaya çıkmak v show up tur otobüsü n coach (vehicle)
Orta n middle ... otobüsü ne kadarda bir
Orta Afrika Cumhuriyeti n Central
African Republic geliyor? How often are the buses to...?
Orta Amerika n Central America
Orta Çağ n Middle Ages ...otobüsüne sıklıkta geliyor? How
Orta Doğu n Middle East
frequent are the buses to...?
ortaçağ adj mediaeval
ortak 1.n partner, associate ... a bir sonraki otobüs kaçta? When is
2.adj common, shared, joint the next bus to...?
ortak görüş n communion
ortak hesap n joint account ... a ilk otobüs kaçta? When is the first
suç ortağı n accomplice
ortalama n average bus to...?
ortalama olarak on an average
ortaokul n secondary school ... a otobüs var mı? Is there a bus to... ?
oryantal adj oriental
ot n grass (plant), (esrar) grass (marijuana) ... a son otobüs kaçta? When is the last
hardal otu n rape (plant)
kokulu otlar n herbs bus to...?
süpürge otu n heather
yabani ot n weed Affedersiniz, ...’a hangi otobüs gidiyor?
yabani ot öldüarücü n weedkiller
otel n hotel Excuse me, which bus goes to...?
gençlerin kaldığı otel n youth hostel
Bana bir otelde yer ayırtabilir misiniz? Bu otobüs ...’a gider mi? Does this bus
Can you book me into a hotel?
Bir otel arıyoruz. We’re looking for a go to...?;
hotel.
Bir otel tavsiye edebilir misiniz? Can Buraya en yakın otobüs durağı nerede?
you recommend a hotel?
Bu otele taksi ne kadar? How much is Where is the nearest bus stop?
the taxi fare to this hotel?
Şu otele en kolay nasıl gidebilirim? Havaalanına otobüs var mı? Is there a
What’s the best way to getto this hotel?
Otelde kalıyorum. I’m staying a ta hotel. bus to the airport?
oto n car
oto kiralama n car rental Kente otobüs var mı? Is there a bus to O
oto yarışı n motor racing
oto yıkama n car wash the city?
Nereden otobüs kartı alabilirim? Where
can I buy a bus card?
Otobüs durağı buraya ne kadar uzakta?
How far is the bus stop?
Otobüs ne zaman geliyor? What time
does the bus arrive?
Otobüs terminali nerede? Where is the
bus station?
Otobüs terminaline ne kadar
uzaktayız? How far are we from the bus
station?
Plaja otobüs var mı? Is there a bus to
the beach?
Son otobüs kaçta? What time is the last
bus?
otomatik adj automatic
otomatik ödeme n direct debit
otomatik olarak adv automatically
otomatik satış makinesi n vending
machine
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
otopark 392
otopark n car park oyuk adj hollow
otopark ödeme cihazı n parking meter oyun n game, play
otopark bileti n parking ticket aile oyunları n board game
Buralarda bir otopark var mı? Is there a çocuk oyun grubu n playgroup
bilgisayar oyunu n computer game
car park near here?
otostop n hitchhike
otostop yapma n hitchhiking dama oyunu npl draughts
dart oyunu npl darts
otostopçu n hitchhiker domino oyunu npl dominoes
otoyol n motorway halat çekme oyunu n tug-of-war
Bu I otoyol ücretli mi? Is there a toll on oyun alanı n playground, playing field
this motorway? oyun kartı n playing card
Otoyola nereden gidebilirim? How do I oyun konsolu n games console
get to the motorway? oyun saati n playtime
Otoyolda trafik yoğun mu? Is the traffic oyun salonu n amusement arcade
heavy on the motorway? oyun yazarı n playwright
oturak n seat, chamber pot Buralarda çocuk oyun alanı var mı? Is
Oturağınız var mı? Do you have a potty? there a play park near here?
oturma odası n living room Oyun oynayabilir miyim? Can I play
oturmak v sit, sit down, live, settle, fit well video games?
oyunbozan n spoilsport
geç saatlere kadar oturmak v stay up oyuncak n toy
oturma odası n sitting room oyuncak ayı n teddy bear
Nereye oturabilirim. Where can I sit down? oyuncak bebek n doll
Oturabileceğim bir yer var mı? Is there oyuncu 1.adj (oyunbaz) playful
somewhere I can sit down? 2.n (spor) player (of sport)
kadın oyuncu n actress
Oturabilir miyim? Can I sit here? oyuncu kadrosu n cast
oturum açmak v log in, log on tenis oyuncusu n tennis player
oturum kapatmak v log off, log out oyunculuk n acting
otuz num thirty oyunlaştırmak v dramatize
ova n plain ozan n poet
oval adj oval ozon n ozone
ovalamak v scrub ozon tabakası n ozone layer
oy n vote
oy birliği n consensus
oy propagandası yapmak v canvass
oy vermek v vote
oyalanmak v loiter, dally, linger
oyalayıcı adj diverting, entertaining
oybirliği n unanimity
oybirliğiyle adj unanimous
oylama n voting
oylamak v put to the vote
oymak vt (ağaç) carve darts
oynamak vt play (in sport)
kumar oynamak v gamble
Tenis oynamak istiyoruz. We’d like to
play tennis.
oysa conj whereas, however, yet, but
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
393 ölçüler
Öö öfkeyle bakmak v glare
öfkeli adj cross
öbek n heap, pile öğle n midday, noon
öbek öbek in groups
öğlen at midday
öbür adj the other öğle yemeği n lunch
öbür dünya the next world öğleden önce abbr a.m.
öbür gün the day after tomorrow öğleden sonra abbr afternoon, p.m.
öcü n ogre, bogey, bogyman, bugaboo, öğleden sonra in the afternoon
bugbear
Öğle yemeğinde buluşabilir miyiz? Can
öç n revenge
öç almak v take revenge we meet for lunch?
öğrenci n learner, pupil (learner), student
öd n gall, bile
ödü kopmak adj petrified askeri öğrenci n cadet
ödeme n payment öğrenci indirimi n student discount
öğrenci sürücü n learner driver
ödeme günü geçmiş adj over due öğrenci yurdu n hostel
banka ödeme emri n standing order erkek öğrenci n schoolboy
ödemek vi pay kız öğrenci n schoolgirl
geri ödeme n repayment olgun öğrenci n mature student
geri ödemek v pay back, repay yatılı öğrenci n boarder
otomatik ödeme n direct debit
Ayrıca bir şey ödeyecek miyim? Is Öğrenci indirimi var mı? Are there any
there a supplement to pay?
Şimdi mi ödemem gerekiyor? Do I pay reductions for students?
in advance?
Şimdi mi ödeyeceğim, sonra mı? Do I Öğrenciyim. I’m a student.
pay now or later? öğrenmek v learn
ödenecek adj payable öğretim n tuition
ödenti n income öğretim ücreti npl tuition fees
hastalık ödentisi n sick pay öğretme n teaching
ödev n role öğretmek v teach
ev ödevi n homework öğretmen n instructor, teacher Ö
ödlek adj timid, cowardly
ödleklik n cowardice öğretmen odası n staffroom
ödül n award, prize, reward özel öğretmen n tutor
ödül töreni n prize-giving direksiyon öğretmeni n driving instructor
ödüllü n prizewinner yardımcı öğretmen n classroom assistant
ödün n compromise yedek öğretmen n supply teacher
ödün vermek v compromise öğün n meal
ödünç almak v borrow öğüt n advice, tip (suggestion)
ödünç vermek v lend, loan öğütmek vt grind
öfke n anger ökseotu n mistletoe
öfke nöbeti n tantrum öksürmek vi cough
öfkeden çıldırmış adj furious
Öksürüyorum. I have a cough.
öksürük n cough
öksürük şurubu n cough mixture
ölçek n gauge
ölçmek v gauge, measure
ölçü n scale (measure)
ölçüler npl measurements
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
ölçüsüz 394
ölçüsüz adj extortionate tarih öncesi adj prehistoric
ölçüsüz içme n binge drinking yemek öncesi içki n aperitif
öldürmek v kill
ölmek v die önceki gün the day before yesterday
ölü adj dead Ayrılmadan önce evi temizlememiz
gerekiyor mu? Do we have to clean the
ölüm n death house before we leave?
ölüm cezası n capital punishment saat beşten önce before five o’clock
ölüm kalım meselesi matter of life or Daha önce bu modelde saç kesmiş
death miydiniz? Have you cut my type of hair
ölümcül adj deathly, mortal before?
ölümlü adj mortal önceden adv before
ölümsüz adj immortal önceki 1.adj preceding, previous
ölümsüzlük n immortality 2.adv formerly
ömür n life, existence öncelik n priority
ömründe in all his life, never
ömürlü adj long-lived öncelik belirlemek v put in
ömürsüz adj short-lived öncelik getirmek v bring forward
ön 1.n front, foreground öncelikle adv firstly
önde adv ahead
2.adj front; foremost; preliminary önem n importance, significance
ön cam n windscreen önemsiz şey n trifle
ön ayak olmak v pioneer, lead önemli adj crucial, important, significant,
önde adj ahead vital
öne sürmek v bring forward önemli olay n highlight
önünde prep in front of önemli olmak v matter
önüne gelen anyone, everybody çok önemli adj momentous
ön harflerini yazmak v initial önemsiz adj trivial, unimportant
ön ad n first name öneri n proposal, recommendation,
ön eleme listesi n shortlist suggestion
ön lamba n headlamp, headlight önermek v propose, suggest
ön plan n foreground öngörmek v foresee, predict
ön yemek n starter önlem n caution, precaution
önden gitmek v go ahead önleme n prevention
öne eğilmek v lean forward önlemek v prevent
göz önünde tutarak prep considering ter önleyici deodorant n antiperspirant
önlük n apron, pinafore
Hangisi ön kapının anahtarı? Which is mama önlüğü n bib
the key for the frontdoor? önsezi n intuition
önce conj before önünde prep before
önyargı n prejudice
öğleden önce abbr a.m.
önceden ödenmiş adj prepaid önyargılardan arındırma n liberation
önceden rezervasyon n advance booking önyargılı adj prejudiced
daha önce adv earlier öpmek v kiss
daha önceden adv beforehand, öpücük n kiss
ördek n duck
previously
doğum öncesi adj antenatal örgü n knitting
Noel öncesi n advent örgü şişi n knitting needle
sondan bir önceki adj penultimate saç örgüsü n pigtail, plait
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
395 özyaşam
örmek vt knit özerk adj autonomous
örneğin abbr e.g., i.e. özerklik n autonomy
örnek 1.adj model 2.n example, instance, özet n outline, summary
hesap özeti n bank statement
sample özetlemek v sum up, summarize
örtmek v cover özgeçmiş n curriculum vitae
örtü n cover özgü adj special, unique to
özgün adj authentic, original
bitki örtüsü n vegetation özgür adj free (no restraint)
masa örtüsü n tablecloth özgürlük n freedom
yatak örtüsü n bedspread özgüven n confidence (self-assurance)
örümcek n spider özkontrol n self-control
örümcek ağı n cobweb özlemek v miss, long/wish for
ötesinde prep beyond özleştirmek v purify
övmek v praise özlü adj lush, pithy, mealy, concise
övücü adj complimentary özlük n person, individual
öykü n story özlük hakları n civil rights
özyaşam öyküsü n autobiography özne n subject
çizgi öykü n comic strip öznel adj subjective
kısa öykü n short story öznellik n subjectiveness
yaşam öyküsü n biography özsavunma n self-defence
öyle adv so özsu n sap
öyle ki conj so (that) özümleme n assimilation
öylesine adv so özümlemek v assimilate
öyleyse adv then özür n alibi, apology, excuse
öz 1.n self; essence 2.adj own, real, pure özür beyan etmek v excuse
öz anne n one’s own mother özür dilemek v apologize
öz Türkçe n pure Turkish özürlü adj disabled, handicapped Ö
kısa ve öz adj concise özürlüler npl disabled
Özbekistan n Uzbekistan özverili adj devoted, self-denying, unselfish
özdeş adj identical özyaşam öyküsü n autobiography
özdisiplin n self-discipline
özel adj private, special disabled
özel öğretmen n tutor
özel koruma n bodyguard
özel mülk n private property
özel yaşam n privacy
yayalara özel bölge n pedestrian precinct
Özel sağlık sigortam var. I have private
health insurance.
Sizinle özel olarak konuşabilir miyim?
Can I speak to you in private?
özelleştirmek v privatize
özellik 1.adj particular 2.n feature
özellikle adv especially, particularly,
specially, specifically
özellikler npl specs
özen n care, attention
özenli bir şekilde adv cautiously
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
papuç 396
Pp Panama n Panama
pancar n beetroot
pancar şekeri n beet sugar
panç n punch (hot drink)
panda n panda
pandantif n pendant
pabuç n shoe pandispanya n sponge (cake)
paça n lower part of trousers, trotters pandomim n pantomime
paçavra n rag panik n panic, scare
padişah n sultan, ruler paniğe kapılmak v panic
padişahlık n sultanate, sovereignty pansiyoner n lodger
paha n price, value panter n panther
pantolon npl trousers
paha biçmek v appreciate pantolon askıları npl braces
pahalı adj expensive panzehir n antidote
papa n pope
hayat pahalılığı n cost of living papağan n parrot
pahalı olmayan adj inexpensive papatya n daisy
pahalı sezon n high season papaz n priest
Çok pahalı. It’s quite expensive. papazlık n ministry (religion)
Benim için çok pahalı. It’s too expensive papyon n bow tie
for me. para n money, coin parrot
paket n package, packet, parce
paket kağıdı n wrapping paper para biriktirmek v save money
paket tatil n package holiday para bozdurmak v change money
paket tur n package tour para darlığı n deflation
paket yemek n packed lunch para etmek adj be worth
sımsıkı paketlenmiş adj compact
Bu paket kaça gider? How much is it to para etmemek be worthless
send this parcel? para harcamak v spend money
para kazanmak v earn money
Bu paketi postalamak istiyorum. I’d like madeni para n coin
to send this parcel. para iadesi n rebate, refund
paketleme n packaging para iadesi yapmak v refund
paketlemek 1.v wrap up 2.vt pack
paketlenmiş adj packed Hesabımdan para transferi yapmak
Pakistan 1.adj Pakistani 2.n Pakistan
Pakistanlı n Pakistani istiyorum. I would like to transfer some
palamut (balığı) n bonito money from my account.
meşe palamudu n acorn Hiç param yok. I have no money.
palanga n tackle Param bitti. I have runout of money.
palmiye n palm (tree) Paramı geri alabilir miyim? Can I have
palto n overcoat my money back?
palyaço n clown Paramı geri istiyorum. I want my money
pamuk n cotton wool clown back
pamuk helva n candyfloss parafin n paraffin
pamuklu 1.adj made of cotton paragraf n paragraph
2.n cotton cloth Paraguay 1.adj Paraguayan
panayır n fair, market 2.n Paraguay
panayır yeri n fairground Paraguaylı n Paraguayan
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
397 patates
paralel adj parallel parlamento n parliament
paramedik n paramedic parmak n finger
paramparça adj all in pieces ayak parmağı n toe
paramparça etmek v break into pieces baş parmak n thumb
paramparça olmak v be broken into işaret parmağı n index finger
parmak izi n fingerprint
pieces parmaklarının ucunda yürüme n tiptoe
parantez n parenthesis
parmaksız eldiven n mitten
köşeli parantezler npl brackets parmaklık npl railings
parasal adj monetary parti n (grup) party (group), (sosyal etkinlik)
parasal kaynak npl funds
paraşüt n parachute party (social gathering)
parça n bit, chip (small piece), chunk, part, bekarlığa veda partisi (erkek) n stag night
yemekli parti n dinner party
piece, portion, scrap (small piece), (müzik) partner n partner
passage (musical)
iri parça n lump Bu partnerim. This is my partner.
kağıt parçası n slip (paper) Partnerim var. I have a partner.
yedek parça n spare part pas n (metal) rust
parçalamak vt smash
pardon pardon me, excuse me paslanmaz çelik n stainless steel
Pardon anlayamadım. Sorry, I didn’t pasaklı adj sloppy
catch that. pasaport n passport
Pardon, orası benim yerim. Excuse me, pasaport kontrol n passport control
that’s my seat.
parfüm n perfume İşte pasaportum. Here is my passport.
park n park
konulu eğlence parkı n theme park Pasaportum çalındı. My passport has
milli park n national park
park etme n parking been stolen.
park etmek v park
Arabamı buraya park edebilir miyim? Pasaportumu kaybettim. I’ve lost my
passport.
Pasaportumu unutmuşum. I’ve forgotten
my passport. P
pasif adj passive
Can I park here? Pasifik n Pacific
Paskalya n Easter
Paskalya yumurtası n Easteregg
Arabamı nereye park edebilirim? Where paslı adj rusty
can I park the car? paso n pass (permit)
Karavanımızı buraya park edebilir paspas n (ayak silme) mat, (yer silme) mop
miyiz? Can we park our caravan here? paspaslamak v mop up
Ne kadarlığına park edebilirim? How pasta n cake
long can I park here? kremalı pasta n gateau
Yanımıza park edebilir miyiz? Can we pastanın üzerindeki şekerli süsleme n
park by our site?
parka n cagoule icing
pastırma n pastrami
parke n parquet, small paving stones domuz pastırması n bacon
parke döşemek v parquet pastörize adj pasteurized
parkmetre n parking meter patates n potato
parlak adj bright, shiny patates kızartması npl chips
parlak alev n blaze patates püresi n mashed potatoes
parlamak 1.v shine 2.vi flash patates soyucu n potato peeler
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
patavatsız 398
patavatsız adj tactless pembe adj pink
paten npl rollerskates penaltı n penalty
pencere n window
buz pateni n ice-skating
buz pateni sahası n ice rink pencere camı n window pane
paten alanı n rink, skating rink pencere pervazı n windowsill
paten yapma n skating
paten yapmak v skate Pencereyi açabilir miyim? May I open
patenle kaymak n rollerskating
patenler npl skates the window?
patik n baby’s shoe, bootee
bale patiği npl ballet shoes Pencereyi açamıyorum. I can’t open the
patika n footpath, path, track
patlak n puncture window.
patlama n blast, explosion
patlama sesi n bang Pencereyi kapatabilir miyim? May I
patlamak v (delinerek) burst, (havaya uçarak)
explode, (ses çıkararak) bang close the window?
patlayıcı madde n explosive pençe n claw, paw
patlıcan n aubergine penguen n penguin
patron n boss peni n penny
patronluk taslamak v boss around penisilin n penicillin
pay n share
boşluk payı (tavanda) n headroom Penisiline alerjim var.
payalamak v tick off
paylaşmak v share, (iş/masraf) club I’m allergic to penicillin.
together pense npl pliers
paylaştırmak v share out pentatlon n pentathlon penguin
pazar n (piyasa) market
pazar araştırması n market research perakende n retail
pazaryeri n marketplace perakende fiyatı n retail price
Pazar n Sunday perakendeci n retailer
pazarlama n marketing perde n curtain, (ses) pitch (sound)
pazarlık n bargain performans n performance (functioning)
pazarlık etmek v haggle performans göstermek v perform
Pazartesi n Monday sahne performansı n performance (artistic)
PC n PC (personal computer) perhiz n diet, fast
PDF n PDF perhiz yapmak v diet
peçe n veil peri n fairy
peçete n napkin peri masalı n fairytale
kağıt peçete n serviette perili adj haunted
ped n pad, sanitary towel perma n perm
pedal n pedal
gaz pedalı n accelerator Saçım permalı. My hair is permed.
pedofil n paedophile personel n personnel
pekala adv fine perspektif n perspective
Pekin n Beijing Perşembe n Thursday
pelikan n pelican Peru 1.adj Peruvian 2.n Peru
peruk n wig
yarım peruk n toupee
Perulu n Peruvian
peşine takılmak v pursue
pet n can
petrol n oil
petrol kuyusu n oil well oil well
petrol platformu n oil rig, rig
petrol rafinerisi n oil refinery
petrol sızması n oil slick
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
399 polis
peynir n cheese plaka n (otomobil) number plate
süzme peynir n cottage cheese plaket n plaque
pırasa n leek plan n plan, scheme
pırıl pırıl adj brilliant
pijama npl pyjamas arka plan n background
piknik n picnic ön plan n foreground
piksel n pixel gizli plan v plot (conspire)
pil n battery şehir planlama n town planning
kalp pili n pacemaker battery sokak planı n street plan
planlama n planning
Bu makineye uygun pil var mı? Do you planlamak v plan
planör n glide
have batteries for this camera? planörle uçma n gliding
plastik adj plastic
Pil satıyor musunuz? Do you have any platform n platform
petrol platformu n oil rig, rig
batteries?
pilot n pilot
pint n (içki) pint
piramit n pyramid
pire n flea ... treni hangi platformdan kalkıyor?
pirinç n (metal) brass, (yiyecek) rice Which platform does the train for ... leave
esmer pirinç n brown rice from?
pirzola n cutlet ... treninin kalkacağı platform burası
domuz pirzolası n pork chop mı? is this the right platform for the train
pis adj dirty to...?
pis kokulu adj smelly Tren hangi platformdan kalkıyor? Which
piskopos n bishop platform does the train leave from?
pist n runway (uçak) platin n platinum
yarış pisti n racetrack PlayStation® n PlayStation®
piston n piston plazma ekran n plasma screen
pişirme n cooking
pişirmek v boil, cook plazma TV n plasma TV
fırında pişirme n baking pnömatik matkap n pneumatic drill P
podcast n podcast
fırında pişirmek v bake pohpohlamak v flatter
fırında pişirilmiş adj baked pohpohlanmış adj flattered
pişmanlık n regret poker n poker
piyade n infantry poliklinik n clinic
piyango n lottery polis n police
piyanist n pianist
piyano n piano erkek polis n policeman
pizza n pizza kadın polis n policewoman
plaj n beach piano polis görevlisi n police officer
polis istasyonu n police station
Buralarda iyi bir plaj var mı? Are there Polis çağırın. Call the police.
any good beaches nearhere? Polis karakolu nerede? Where is the
Plaj ne kadar uzakta? How far is the police station?
beach? Polis karakolunu arıyorum. I need to
Plaja gidiyorum. I’m going to the beach. find a police station.
Plaja otobüs var mı? Is there a bus to Polise haber vermemiz gerekiyor. We
the beach? will have to report it to the police.
ABCÇDEFGHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ