KALECİKTE BİR GÜN
Fatih Fethi Aksoy
Nisan ayında, davetli olarak katıldığımız ‘Kalecikte Kırsal
Turizmin Gelişmesine Destek Projesi Talep Çalıştayı’ için bu
şirin ilçeyi bize gezdirirlerken yakın gelecekte buraya bir gezi
yapmayı aklıma koymuştum. Çalıştay ve o gezi boyunca bunun
planlarını yaptım. Araya yaz tatili girdiği için, biraz gecikmeli
de olsa, Eylül sonunda bu geziyi gerçekleştirdik.
Çiğdemim Derneği olarak Ankara’yı ve yakın çevresini
tanıtmak ve mahalle sakinlerini buralara götürmek amacıyla
Beypazarı, Nallıhan ve Ankara kent içi gezilerini defalarca
yaptığımız için Kalecik gezisine de talep olacağını tahmin
ediyorduk ama talep tahminimizden çok olunca geziyi hem
cumartesi hem de pazar günleri yaparak 85 komşumuzla
Kalecik’i gezmiş olduk.
201
Ankara’ya 70 km mesafede bulunan ve başkentin kenarından
nehir geçen tek ilçesi olan Kalecik’e yolculuğumuz sabah 8’de
başladı. 1,5 saate yaklaşan bir otobüs yolculuğu sonrası, TOKİ
konutlarının arasından yükselen Kale’sini görerek Kalecik’e
girdik. İstasyon Caddesi’ni geçerek şehrin çıkışında Tansu
Çiller Parkı’nın içinde bulunan Belediye Konuk Evi’ne geldik.
Burada güzel bir kahvaltıyla gezimize başladık. Yöreye özgü
cevizli çörek ve kıymalı kasnak böreği kahvaltının özel
lezzetleriydi.
Bu arada bize yerel anlatımlarda bulunacak olan Kalecik MYO
sekreteri Fahri Bey’le tanıştık. Bütün gün bizimle olan ve
bizleri bilgilendiren Fahri Bey maalesef ertesi günkü gezimize
katılamadı. Pazar sabahı diğer grupla buluşmaya gelirken bir
saldırıya uğradığını ve dört kurşunla öldürüldüğünü öğrendik.
Aralarındaki bir husumetten dolayı tartıştığı birisi tarafından
öldürülmüş. Bu donanımlı, güler yüzlü, bilgili Kalecik
sevdalısının bu şekilde kaybedilmesi çok üzücü.
Kahvaltının ardından Kalecik Kalesi’ne doğru yola çıktık.
Otobüsümüzün gidebileceği noktaya kadar gidip, kalan yolu
202
yürüyerek Kale’ye çıktık. Yoldaki çeşmede tokmakla döverek
yün yıkayan kadınlarla sohbet edip fotoğraf çektirdik. Kale’deki
Atatürk’ün elinde şapkalı, taştan dev heykeli bizi büyüledi.
Burada ilçenin tarihçesi ve Kale hakkında bilgiler aldık. Kalecik
Kalesi’nin Romalılar devrinde Bursa Tekfuru tarafından kızına
çeyiz olarak yaptırıldığını ve adının “Meşran” diye anıldığını,
Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde bundan bahsettiğini
öğrendik. Kale’den şehir merkezine gizli tünel olduğunu ancak
henüz bulunup, açılamadığını söylediler.
Kale Camisi çok küçük ama şirin bir yapı. Ahşap işçiliği dikkat
çekiciydi. Kale’den merkeze doğru yürüyerek indik. Yol
üzerinde bulunan Tabakhane Camisi ise nispeten daha büyük,
taş işçiliğiyle yapılmış, içerisindeki süslemeleriyle oldukça
güzel bir mahalle camisi. Eskiden Ermeni yerleşimi olduğu
söylenen mahalleyi geçip merkeze indik. Bu mahallede bulunan
evler restorasyonla ilgi çekici bir duruma gelebilirler. Şehir
merkezinde tekrar otobüsümüze binerek Kızılırmak üzerinde
bulunan ve halk arasında yedi gözlü olarak da bilinen
Develioğlu Köprüsü’ne doğru yola çıktık.
203
Bizanslılar döneminde yapıldığı tahmin edilen Köprü’nün,
Kızılırmak’ın azgın sularıyla baş edebilmesi için yapılan
dalgakıranlarını ve kitabesini gördükten sonra buradan ayrıldık.
Yol üzerinde Belediye tarafından düzenlenen İncirlik Mesire
Alanı’na uğradık. Kızılırmak’ın azgın sularıyla bütünleşen bu
alan biraz daha düzenlenirse önemli bir işlevi yerine getirebilir.
Yapımları devam eden HES’ler bitince burası balık
tutulabilecek bir gölet halini alacakmış. Belediye şimdiden balık
tutmak için yerler hazırlamış.
İncirlik’ten çıkıp tekrar ilçe merkezine geldik. Burada,
meydanındaki Atatürk büstünün önünde yaşlı bir amcayla
sohbetimiz sırasında Belediye Başkanı Nevzat Şahin yanımıza
gelerek bizlere “hoş geldiniz” dedi ve bir süre sohbet ettik.
Daha sonra yemekte de bize katılan Başkan hem ilçe hakkında
bilgiler verdi hem de sorunlarını anlattı. İlçesi için güzel şeyler
yapmaya çalışan, güzel düşünceleri olan ama yeteri kadar devlet
desteği alamadığı için eli kolu bağlı durumdaki belediye
başkanlarından birisi. Ama gerek Büyükşehir Belediyesi’yle
gerekse de hükümetle kavgalı olmamaya özen gösteren, gelen
hiçbir yatırımı geri çevirmemeye çalışan gerçek bir Kalecik
sevdalısı.
Kalecik’in meydanındaki taş bina eskiden Hükümet Konağı
olarak kullanılmış, şimdi ise Adalet Sarayı olarak hizmet
veriyor. Şehir merkezinde bulunan taş binalardan birisi
Kaymakamlık Lojmanı olarak kullanılırken bir diğeri de
Jandarma tarafından kullanılıyor.
Şehir merkezindeki bu gezinin ardından yemeğimizi
yiyeceğimiz Karahan Konağı’na geldik. Konak Mimar-
Mühendis Vural Karahan tarafından 1922 yılında satın alınıp
değişik bir mimari uygulamayla restore edilmiş. Konağın
temelini kazdırıp binayı askıya alan Karahan daha sonra eski
temelin altına yeni bir temel attırarak restorasyonu
204
gerçekleştirmiş ve kazandığı yeni bölümü de müze haline
getirmiş.
Kalecikle ilgili her türlü tarihi bilgi, doküman ve eşyaya yer
verdiği bu müzeyle Türkiye’de kendine ait özel müzesi bulunan
yedi kişiden birisi olmuş. Müzede en ilgi çekici ayrıntı
Atatürk’ün elinde şapkasıyla çekilmiş ilk fotoğrafı olduğu iddia
edilen fotoğraftı. Atatürk 23 Ağustos 1925’te şapka inkılabı için
Kastamonu’ya giderken Kalecik’e uğramış ve ilk defa şapkayı
burada giymiş. Bu ziyaret sırasında konuk olduğu ve kahve
içtiği eve de gittik ancak içeri giremediğimiz gibi çevrede de bu
yönde bir işaret göremedik.
Yemek sırasında konuştuğumuz ve bu durumu sorduğumuz
Belediye Başkanı Nevzat Şahin, binanın kamulaştırmasını
beklediklerini bunu yaptıklarında hem evi hem de çevreyi
düzenleyeceklerini söyledi. Ayrıca evin kapısındaki plaket ve
fotoğrafı da Belediye’de korumaya aldıklarını, çalışmalar
sonunda yerlerine asacaklarını söyledi. O evi düzenleyip
bahçesinde de kahve içilebilecek bir mekan yapsalar oldukça
ilgi çekeceğine eminim. Müze’deki bir diğer fotoğraf ise
Kalecik Tayyaresi’nin fotoğrafıydı. 1928 yılında, Atatürk’ün
işaretiyle açılan ‘Türk Hava Kuvvetlerini Kalkındırma
Kampanyası’ çerçevesinde Kalecikliler, birçok ilin
yapamadığını yapıp topladıkları paralarla bir uçak satın almışlar
ve Türk Hava Kuvvetleri’ne teslim etmişler. Karahan
Konağı’nın müze bölümünü gezip üst kata çıktık. Bahçede
hazırlanan masalarda toyga çorbası, haşlama, pilav ve
baklavadan oluşan menümüzle yemeğimizi yedik. Bu esnada
konağın sahibi ve eşiyle de sohbet imkanı bulduk. Vural Bey
İstanbul’da mimarlık yapan ama zamanının büyük bölümünü
Kalecik’te geçiren bir Kalecik sevdalısı. Eşi de konağın restoran
bölümüyle ilgileniyor. Konakta Vural Bey’in kendi yaptığı taş
üzerine resimler herkesin ilgisini çekti. Çeşitli temalarda
gruplandırdığı bu eserleri Ankara ve İstanbul’da sergilemeyi
205
planlıyor. Ayrıca Kalecik Karası asmasının köklerinden yaptığı
hayvan figürleri de ilgi çekiciydi.
Yemek ve konak ziyaretinin ardından bölgenin en önemli
kaynağı olan Kalecik Karası’nın hikayesini dinlemek ve şarap
fabrikasını görmek için yola çıktık. Kalvi Şarapçılığın
fabrikasına giderek burada üzümün şaraba dönüşüm hikayesini
dinledik. Anlatılanları tesiste yerinde gördük. Üretilen şarapları
tatma ve alışveriş imkanımız da oldu. 2004 Kalecik Karası
benim açımdan Kalvi’nin en başarılı üretimi sayılabilir.
Kalecik sınırları içerisinde yaklaşık 10 şarap fabrikası olmasına
rağmen ilçe merkezinde sadece Vinis Şarapçılığın satış
mağazası var. Fabrikaların hepsine gitme imkanı olmayınca
sadece bu iki markayla yetinmek zorunda kaldık.
Güzel bir hafta sonunu yakın çevrede gezerek geçirmek
isteyenler Kalecik alternatifini de mutlaka değerlendirmeli.
206
MERKEZ BANKASI PARA MÜZESİ
Timur Özkan
Merkez Bankası yetkilileri tarafından her ne kadar “sergi”
olarak nitelendirilse de gerek koleksiyonun zenginliği gerekse
sergileme tekniği bakımından “müze” olarak nitelendirilmeyi
fazlasıyla hak eden Türkiye’nin ilk ve tek Para Müzesi’ni;
aramızda para koleksiyonerlerinin de bulunduğu küçük fakat
çok ilgili bir grupla geziyoruz.
Merkez Bankası binasının içinde, dolayısıyla zaten güvenli bir
yerde bulunmasına rağmen, her biri üçer kilitli, iç içe iki
kapıdan geçerek girdiğimiz Müze’nin ne kadar özel bir yer
olduğunu daha içeri girerken anlamış oluyoruz.
İki bölümden oluşan Müze’nin birinci bölümünde ilk
dikkatimizi çeken; üzerinde Sultan Mehmet Reşat döneminde
çıkarılan 5 ve 10 liraların işlendiği iki duvar halısı oluyor.
Çeşitli antika tartı aletleri, daktilo vb objelerin de yer aldığı bu
207
bölümün duvarlarındaki vitrinlerde; Osmanlı’dan günümüze
banknot örnekleri sergileniyor. Tarihsel sıralama; 1840-61
Abdülmecid, 1861 Abdülaziz, 1876 V.Murat, 1876-77
II.Abdülhamit dönemlerine ait banknotlarla başlıyor. Daha
sonra 1915-18 Mehmet Reşat ve 1918 Vahdettin dönemi
şeklinde sıralanan bu vitrinlerde dikkatimizi çeken iki özellikten
biri gördüğümüz paraların hiçbirinde resim olmamasına rağmen
oldukça estetik bir değere sahip olmaları oluyor. İkinci özellik
ise müzede sadece Osmanlı Devleti tarafından çıkarılan paralara
yer verilirken bir dönem (1863’den başlayarak 30 yıl) para
çıkarma yetkisi verilen Osmanlı Bankası tarafından piyasaya
sürülen paraların sergilenmemiş olması.
Bu bölümde ayrıca 20 milyonluk banknotlardan örnekle,
tasarımından baskısına ve hatta yıpranan paraların imhasına
kadar kağıt paranın hayat hikayesi de anlatılıyor. Tedavülde
iken eskiyen ve geri çekilen banknotların kırpılmış ve tuğla gibi
sıkıştırılmış hali görmeye değer.
Merkez Bankası Emisyon Genel Müdür Yardımcısı Emrah
Ekşi’nin ev sahipliğinde ve ilgili müdürlüğün personelinden
Pınar Gürler’in rehberliğinde gerçekleştirdiğimiz bu gezide
ilginç bilgiler de alıyoruz. Örneğin dünyada polimer veya elyaf
esaslı paralar da kullanılırken bizim paramızın pamuk özlü
olduğunu öğreniyoruz.
Birinci bölümün diğer duvar vitrinleri, 1. Emisyon Grubu’ndan
başlayarak (E1) emisyon dönemlerine göre sıralanmış
banknotlara ayrılmış. 1927’de dolaşıma çıkan E1; Harf
Devrimi’nden önce çıkarıldığı için metinleri eski yazı Türkçe ve
kupür değerleri Fransızca olarak basılmış. (5’lik ve 10’luk
banknotlardaki bozkurt resimleri dikkat çekiyor.)
Harf Devrimi’nden sonra çıkarılan ve 1937-44 arasında
tedavülde kalan 2. Emisyon Grubu’nda; 1931’de kurulan
Merkez Bankası’nın çıkardığı ilk banknot (5 lira) da bulunuyor.
208
E2 Atatürk ve İnönü portreli banknotlardan oluşurken E3 ve E4
tamamen İnönü’nün portreleriyle çıkarılmış.
Bugüne kadar dokuz emisyon grubundan toplam 24 farklı
değerde para kullanmışız. Zaman zaman, grubumuzdaki
koleksiyonerlerden Ali Haydar Kurtderya’nın da katıldığı
bilgilendirmeler arasında; ilk dönemde paralarımızın İngiltere,
Almanya ve ABD’de basıldığını, E5 ve E6’da kısmen, E7’den
itibaren (1958) tamamen yerli baskıya geçildiğini öğreniyoruz.
Son olarak da 2005’de TL’den altı sıfırın silinmesini takiben 8.
Emisyon Grubu, bu gruptaki paralarda yer alan “yeni”
ibaresinin kaldırılmasıyla da (2009) halen kullanmakta
olduğumuz 9. Emisyon Grubu piyasaya sürülmüş.
Yine bu bölümde yer alan ve etkileyici bir görünüme sahip olan
Avusturya yapımı ahşap kasayı, turumuzun sonunda incelemek
üzere ikinci bölüme geçiyoruz.
Birkaç basamakla inilen bu bölüm biraz daha geniş bir alana
yayılmış olup ortadaki camlı masalarda ülkemizden ve
dünyadan madeni paraları sergileniyor. Yerli paralar arasında
delikli kuruşlardan günümüze örnekler arasında altı köşeli Türk
yıldızlı olanlar dikkat çekiyor. Yabancılarda ise Güney
Kore’den Rusya’ya, Guatemala’dan Ukrayna’ya kadar
dünyanın dört bir tarafından ülkelere ait madeni paralar
görülebilir.
Bu bölümün duvar vitrinlerinde de birbirinden ilginç objeler yer
alıyor. Örneğin kimi vitrinlerde gerçekleriyle sahtelerinin
birlikte sergilendiği sahte banknotlar arasında bir tanesi var ki
oldukça etkileyici hikâyesiyle öne çıkıyor. Rehberimizin de
duygulanarak anlattığı bu hikâye, Çanakkale Savaşı yıllarına
tarihleniyor. Ordumuzun lastik ihtiyacını karşılamakla
görevlendirilen Mehmet Muzaffer Üsteğmen; resim hünerini
kullanarak 100 liralık bir “evrakı nakdiye” yapar ve bu parayla
ihtiyaç duyulan lastikleri Yahudi bir tüccardan satın alır. Daha
209
sonra tüccarın parası padişah tarafından altın olarak ödenmiş,
karşımızdaki 100’lük de tarihe “milli sahte” olarak geçmiş…
İkinci bölümdeki diğer Osmanlı hatıraları arasında; üç önemli
ferman, Anadolu demiryolu gibi imtiyaz verilen yabancı
firmalara ait tahviller ile orijinal taş baskılar ve tahvil klişeleri
meraklılarını bekliyor. Keza bu bölümdeki vitrinlerde çok
sayıda altın sikke de sergilenmekte…
Müze gezimizin sonunda bir kez daha, birinci bölümde
gördüğümüz görkemli ahşap kasanın önündeyiz. Rehberimiz
artık altın külçelerle tanışma zamanının geldiğini söylüyor.
Açılan kapağın arkasında bir anda karşımıza çıkan altın külçeler
hepimizi heyecanlandırıyor. Elimize almamıza da izin verilen,
hemen hemen bir tuğla büyüklüğündeki bu külçelerin her
birinin 12,5 kg ağırlığında olduğunu öğreniyoruz. Yine bu
bölümde öğrendiğimize göre Türkiye Cumhuriyeti’nin sahip
olduğu toplam altın rezervlerinin üçte biri Merkez Bankası
kasalarında saklanırken kalan miktar (gereğinde kolayca
satılmak üzere) İngiltere ve ABD’deki muhabir bankalarda
tutuluyormuş…
Böylesine olağanüstü bir koleksiyonun sergilendiği bir müzede
fotoğrafa izin verilmemesi anlaşılabilir belki ama en azından bir
bilgi katalogunun veya kapsamlı bir broşürün eksikliğini not
etmeliyiz. Bununla birlikte böyle bir katalogun yerini tutmasa
da Merkez Bankası’nın internet sitesinden müze koleksiyonu
hakkında bilgi alınabilir. (sanalmuze.tcmb.gov.tr/sanalmuze)
Ulus’taki Merkez Bankası’nın yeni binasının giriş katında yer
alan Para Müzesi, çalışma gün ve saatlerinde, ücretsiz olarak
fakat özel izinle gezilebiliyor.
210
KURTULUŞ YOLU (*)
Polatlı – Gordion
Turhan Demirbaş
Alagöz Karargâh Evi; Atatürk’ün, Sakarya Meydan
Savası’nda Başkomutanlık Karargâhı olarak kullandığı, savaşı
planlayıp yönettiği, Polatlı’nın Alagöz köyündeki Türkoğlu Ali
Ağa’ya ait iki katlı çiftlik evi, bugün Başkomutanlık Karargâh
Müzesi olarak yaşatılmaktadır. Anıtkabir Komutanlığı’na bağlı
Müze’de Atatürk’e ait orijinal eşyalar sergileniyor.
Malıköy; İkinci durağımız olan Malıköy Tren İstasyonu ise
Genelkurmay Başkanlığı ve Devlet Demiryolları İşletmesi
Genel Müdürlüğü işbirliğiyle müze olarak düzenlenmiş.
Sakarya Meydan Savaşı’nda revir, lojistik destek merkezi ve
askeri uçak pisti olarak kullanılan istasyon binası ve eklerinde
211
sergilenen tarihi eşyalar kadar bahçede bulunan bir lokomotif ve
iki uçak da oldukça ilgi çekmektedir.
Sakarya Şehitliği; Savaşın nereden yönetildiğini ve nereden
desteklendiğini gördükten sonra, cephe hattına yönelebiliriz.
Yolculuğumuza Eskişehir yönünde devam ederken içinden
geçeceğimiz Polatlı’da görmemiz gereken iki yer var: Önce,
ilçe merkezinde yer alan ve savaşta hayatını kaybeden 5713
şehidin temsili mezarlarının bulunduğu Polatlı Şehitliği’ni, daha
sonra da Şehitler Kaşı Tepesi’nde yapılan Sakarya Şahitleri
Anıtı’nı görelim. Ankara Eskişehir yolundan da görülebilen ve
heykeltıraş Haluk Tezonar’ın eseri dev anıtın (21 gün ve 21
gece süren savası simgeleyen), iki sıralı 42 sütunu arasındaki
Türk Ulusu’nun zor durumunu simgeleyen merdivenler önce
dik (çıkış zor) ve sütunlar önce kısa iken üst kotlara doğru
(lehimize dönen savaşa paralel olarak) merdivenler
rahatlamakta, sütunlar yükselmektedir.
Duatepe; Cephe hattında ilk durağımız savasın kaderinin
değiştiği yer olan ve düşmandan geri alınan ilk mevzi olarak
tarihe geçen Duatepe olacak. Bu muharebenin tanığı olan
Halide Edip Adıvar, Türk’ün Ateşle İmtihanı’nda söyle
anlatıyor: “Mustafa Kemal Paşa’nın muharebeyi idare ettiği
siperlere girdiğimde; Gelin hanımefendi, harbediyoruz, Dua
Tepe’ye hücum ediyoruz, dedi. Biraz sonra Dua Tepe alınmıştı.
Üstünde bir tek Türk Askeri’nin günesin altında, elinde
bayrakla ayakta durduğunu gördüm.” Duatepe’nin zirvesini,
Ankaralı heykeltıraş Metin Yurdanur’un yaptığı görkemli bir
anıt taçlandırıyor. Atatürk’ün silah arkadaşları İsmet İnönü ve
Fevzi Çakmak ile birlikte Türk kadınını temsilen Halide Edip
Adıvar’ın da canlandırıldığı heykelin yanında, savaşı
dürbünüyle izleyen bir Atatürk figürü daha yer alıyor.
212
Gordion; Frig kralı Gordios tarafından kurulan kentin
kalıntıları Polatlı Yassıhöyük’te, burada çıkarılan tarihi eserler
Gordion Müzesi’nde görülebilir. Müzenin hemen karşısında yer
alan ve önceleri Kral Midas’a ait olduğu sanılmakla birlikte
artık babası Kral Gordios’a ait olduğu kesinleşen Büyük
Tümülüs ziyarete açıktır.
Kartaltepe; Üzerinde, Türkiye’nin en yükseği olarak kabul
edilen dev bir Mehmetçik heykelinin yer aldığı Kartaltepe de
cephe hattında olup 100 kilometreyi bulan Sakarya Meydan
Muharebesi’nin cephe hattı buradan Haymana’ya doğru devam
etmektedir.
(*) Kurtuluş Yolu Nedir?
Tarihçiler tarafından Kurtuluş Savaşı’nın kırılma noktası kabul
edilen Sakarya Meydan Savaşı’nın yaşandığı yerleri kapsayan
ve Ankara’nın ilk tematik rotası olan Kurtuluş Yolu; Ankara
Garı’ndaki Atatürk Konutu’ndan başlayarak, Sakarya Meydan
Savaşı’nın komuta (Alagöz) ve lojistik (Malıköy) merkezlerine
ve oradan da cephe hattına (Duatepe, Kartaltepe) kadar
uzanmaktadır.
Nasıl Gidilir?
Kurtuluş Yolu tematik rotasının Ankara Garı’ndan sonraki
durağı olan Alagöz köyü, Polatlı Eskişehir karayolunun 35.
kilometresinde ve anayoldan 4 km kadar içerdedir. Alagöz’den
sonra tekrar ana yola çıkıp bu defa yolun karşı tarafında 6 km
kadar içerdeki Malıköy Tren İstasyonu’na ulaşılabilir. Sırada
Alagöz ve Maliköy’e 30, Ankara’ya 76 km uzaklıktaki Polatlı
ilçe merkezi yer almaktadır. Kurtuluş Yolu’nun son durakları
olan Duatepe ve Kartaltepe de Eskişehir yolunun iki tarafında
bulunmaktadır. Polatlı’dan sonra Eskişehir yönüne doğru 10 km
213
gittikten sonra, önce sağ tarafta 5,5 km içerdeki Duatepe ziyaret
edilir. İsteyenler buraya kadar gelmişken 3 km kadar daha
ilerdeki Gordion Müzesi’ni ve Büyük Tümülüs’ü gezebilirler.
Duatepe’den sonra tekrar ana yola dönülüp (yoldan görünmekle
birlikte) 4 km kadar içerde kalan Kartaltepe’de rota
sonlandırılır.
214
ANKARA SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRAS
MÜZESİ ve ÇİĞDEM ŞENLİĞİ
Turhan Demirbaş
Unutulmaya yüz tutmuş gelenek, göreneklerimizi yeni nesillere
tanıtarak çok değerli bir hazineyi yani somut olmaya kültürel
mirasımızı korumak ve yaşatmak amacıyla 2013 yılında açılan
Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi her bakımdan çok farklı
bir müze.
Çoğunlukla sözlü kültüre dayalı olduğu için klasik sergileme
yöntemleriyle canlandırılması zor gelenek ve görenekleri
tanıtmak için konuklarının da katıldığı uygulamalı müzeciliği
benimseyen Ankara Somut Olmayan Kültür Mirası Müzesi;
müze mekanında sunduğu asker uğurlama, kına gecesi, loğusa
ve düğün adetlerinin yanı sıra Müze bahçesinde çocukların
215
eskiden oynadıkları çember çevirme ve topaç döndürme gibi
oyunları da misafir çocuklarla birlikte yaşatmaktadır.
Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi ayrıca, Ramazan
akşamlarında Hamamarkası Meydanı’nda düzenlediği
Ortaoyunu, Meddah ve Karagöz-Hacivat gösterileri, geleneksel
çocuk oyunları ve masal akşamlarının yansıra, mevsiminde
Hıdrellez, Çiğdem Şenliği gibi gelenekleri de uygulamalı olarak
yaşatmakta ve gelecek kuşaklara doğru bir biçimde
aktarmaktadır.
Halk arasında Çiğdem Günü veya Çiğdem Şenliği şeklinde
adlandırılan ve çiğdemler açtığı zaman kutlanan bu geleneğe
göre, mahalle çocukları topladıkları çiğdemleri bir dal parçasına
dizerek ev, ev gezerler. Gezdikleri evlerin kapısında maniler
söyleyen çocukların torbasına, yağ, bulgur, pestil koyulması
adettendir. Daha sonra toplanan bu malzemelerle yapılan ve
içine mutlaka çiğdem soğanları konulan pilav hep beraber yenir.
Müze bu geleneği de her yıl bir kez, çiğdemlerin açtığı Mart
ayında Hamamönü sokaklarında yaşatmaktadır.
Müze’nin bir başka işlevi de gelenek, göreneklerin kayıt altına
alınmasıdır. Şöyle ki burada görevli Gazi Üniversitesi yüksek
lisans öğrencileri zaman zaman Ankara civarındaki köylere
giderek değişik türkü, mani ve söylenceleri öğrenmekte ve kayıt
altına almaktadırlar.
Kendi alanında Türkiye’nin ilk müzesi olan Ankara Somut
Olmayan Kültür Mirası Müzesi; Gazi Üniversitesi Türk
Halkbilimi Bölümü Bölüm Başkanı ve aynı zamanda halen
UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Başkanı olan Prof.Dr.
M.Öcal Oğuz ve öğrencileri tarafından kurulmuş olup binasını
Altındağ Belediyesi’nin tahsis ettiği Müze’ye Ankara Kalkınma
Ajansı da maddi destek vermiştir.
“Somut Olmayan Kültürel Miras” ne demek diye merak
ederseniz, müzeyi gezerken bu sorunun yanıtını da öğreniyoruz.
216
Bu ifade UNESCO’nun belirlediği fiziki varlığı olmayan, elle
tutulmayan anlamındaki İngilizce intangible sözcüğünün
tercümesinden geliyormuş.
Müzenin logosu da oldukça ilginç; dört köşe sekiz bucak
hükmedebilmeyi ve kemale ermenin simgesi kadim bir motif
olan Bulung’un geçmişi; Ahilerin sekiz köşeli yıldızından
Pazırık halısına ve tarihi camilerin süslemelerine kadar
uzanıyormuş...
Müzeyi gezmeye, giriş kattaki Karagöz-Hacivat sunumuyla
başlıyoruz. Bu katta ayrıca ıhlamur baskı ve ebru gibi
geleneksel sanatları uygulamalarıyla görüyoruz.
Daha sonra, her odasında ayrı sürprizlerle karşılaştığımız
müzenin ikinci katını gezmek üzere, tarihi konağın ahşap
merdivenlerini çıkıyoruz. Bu kattaki selamlık, gelin odası,
masal odası gibi bölümleri gezerken; şifa aracı ‘kurum ocağı’,
nazara karşı ‘kurşun dökme’ ve ‘üzerlik’ gibi gelenekleri
tanıyoruz.
Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi’nin gezerken pek çok
ilginç deyimin nereden geldiğini öğrenme imkanı buluyoruz.
Örneğin “siz ne dolaplar çeviriyorsunuz” deyimi; kadınların
bulunduğu mutfakla erkeklerin bulunduğu selamlık arasında
217
yemek servisi yapılan döner dolaptan geliyormuş. Bu ilginç
dolap tasarımının Anadolu’da, “veren elin alan eli, alan elin
veren eli görmediği” sadaka amaçlı olarak da kullanıldığını
öğreniyoruz. Sadece bunlar değil, o kadar çok şey öğreniyoruz
ki bir başka örnek verecek olursak; mutfakta gördüğümüz ve
Anadolu’da bakraç, helke, tıkır olarak da adlandırılan küçük
bakır kazanlar, pazar dönüşü doluysa farklı tıkırdar ve “işlerin
tıkırında” olduğu anlaşılırmış.
Hamamönü’nde, Talatpaşa Bulvarı, Sakarya Sokak No.8
adresindeki Ankara Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi
pazartesi hariç haftanın her günü gezilebiliyor.
218
Basında Gezilerimiz
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
ÇİĞDEMİM DERNEĞİ 25 YAŞINDA
Derneğimiz, 1996 yılında seçilen mahallenin ilk muhtarına,
yeni kurulan mahallenin altyapı sorunlarının çözümü, eğitim,
sağlık tesislerinin getirilmesi, yol-kaldırım-otobüs hizmetlerinin
sağlanması gibi konularda destek olmak amacıyla; her şeyi
devletten beklemek yerine işlerin bir ucundan da tutulması
gerektiğine inanan 14 kişi tarafından kuruldu.
Sonrasında Çiğdem Mahallesi’nin her açıdan gelişmesine katkı
sağlayacak ve sakinlerinin yaşam kalitesini yükseltecek
hizmetleri, gönüllülük ve katılımcılık esasıyla sunmak
misyonunu ve de herkesin mensubu olmaktan gurur duyacağı,
Ankara'nın en yaşanılabilir, güvenilir ve örnek alınan bir
mahallesi olmak vizyonunu belirlemiş ve bu doğrultuda
çalışmalar yürütmeye başlamıştır.
2018’de STGM BİRLİKTE projesinden aldığımız mentörlük ve
mali destek sayesinde özdeğerlendirme çalışması yapan
Derneğimiz; yeni bir misyon ve vizyon belirleyip stratejik plan
ve eylem planları hazırlayarak kurumsallaşma yolunda güçlü
adımlar attı.
MAHALLELİ OLMA VE DAYANIŞMA KÜLTÜRÜ bu
çalışmada ortaya çıktı.
Mahalleli olmak demek = Dayanışma içerisinde olmak,
Mahalleli olmak demek = İyi komşuluk,
229
Mahalleli olmak demek = Birlikte yapmak, birlikte hareket
etmek,
Mahalleli olmak demek = Örgütlü olmak,
Mahalleli olmak demek = Mahalleyle ilgili karar süreçlerine
dahil olmak,
Mahalleli olmak demek = Mahallenin ve mahalle sahiplerinin
yaşam kalitesini yükseltmek,
Mahalleli olmak demek = Otoritelere ve diğer örgütlenmelere
yardımcı olmak.
Yeni misyonumuz ve vizyonumuz da yine bu çalışmalarda
belirlendi.
MİSYONUMUZ (ÖZGÖREVİMİZ):
Mahalleli olma kültürünü yaygınlaştırarak; mahalle sakinlerinin
yaşam kalitesini yükseltmek ve karar alma süreçlerinde etkili
olmak
VİZYONUMUZ (ÜLKÜMÜZ):
Mahalleli olma ve dayanışma kültürünün etkin olduğu, bölgesel
ve ulusal karar alma süreçlerinde etkili olan, yaşam alanlarıyla
farklı özellikteki bireylerin (yaş, cinsiyet, engelli) mutlu olduğu
bir mahalle olmak.
DEĞERLERİMİZ:
Şeffaf (Dernek, karar ve uygulamaları ile ilgili her türlü bilgi ve
belgeyi paylaşır.)
Gönüllü (Derneğin tüm çalışmaları gönüllülük esasına dayanır.)
Dayanışmacı (Dernek, uygulamalarında; çevreye ve toplumsal
olaylara duyarlı, yardımsever, paylaşımcı ve özverili bir
yaklaşım sergiler.)
Önyargısız (Dernek tüm uygulamalarında önyargısız davranır.
Farklı fikir, görüş ve önerilere açıktır. )
230
Siyasi partilere karşı tarafsız ve bağımsız. (Dernek, farklı siyasi
görüşlere saygılıdır, eşit mesafede durur. )
Katılımcı (Dernek, kararlarını katılımcılık anlayışı -ilgili tüm
taraflar, kadınlar, çocuklar, engelliler, yaşlılar vb.- ve uzlaşı ile
alır. Misyon, vizyon ve değerleri doğrultusunda toplumsal karar
alma mekanizmalarına katılır. Mahalleyi ilgilendiren her
konudaki kapsamlı çalışmayı, ortak anlayış, işbölümü, yetki ve
sorumlulukları belirleyip kabul gördükten sonra yurttaşlık
bilinciyle ele alır.)
Öncü (Dernek örnek uygulamaları ile toplumda ve çevresinde
öncü bir rol üstlenir.)
Öğrenen Bir Organizasyon (Değişim ve gelişime açıktır, bunun
için tüm fırsatları değerlendirir.)
Temel amacı semt sakinlerinin yaşam kalitesini artırmak,
giderek unutulmaya yüz tutan komşuluk ilişkilerini
güçlendirmek olan Derneğimiz bu doğrultuda çok geniş bir
yelpazede çalışmalar yürütmektedir.
Yapılan her etkinlik ve çalışmada, insanların birbirleriyle
tanışmalarına ve kaynaşmalarına, böylece komşuluk ilişkilerini
ve dayanışmayı geliştirmeye çalışıyoruz.
Mahalle sakinleriyle birlikte yaptığımız çalışmalarda bir
toplumsal sorumluluk bilinci geliştirmeye özen gösteriyoruz.
Kurulduğumuz günden buyana birçok konuda savunuculuk
faaliyeti yürüttük:
2001 yılında mahallenin girişinde kurulan oto pazarının
kaldırılmasını sağladık.
2005 yılında ODTÜ Ormanı’nda ökse otu zararlısıyla mücadele
başlattık.
Mahallemizin içinden geçen yüksek gerilim hattının tamamının
yer altına alınmasını sağladık.
ODTÜ Ormanı’na hafriyat dökülmesini engelledik.
231
Belediye otobüslerimizin güzergah değişikliğini durdurduk.
Mahallemizde kapalı durak sorunu için çalıştık.
Mahallemize PTT şubesi ve bankamatik kurulmasını sağladık.
Baz istasyonları ile mücadele ettik.
Mahallemizdeki ilköğretim okulunun açılışı için MEB nezdinde
girişimlerde bulunduk.
Mahallemizde sitelerin arasında, görüntü ve gürültü kirliliği
yaratan halı sahaların kaldırılması için yıllardır mücadele ettik.
Sonunda halk oylaması yapılarak park yapılmasını sağladık.
Sokak köpekleri sorununun çözümü için belediye ile birlikte
Çiğdemim KAY Projesini gerçekleştirdik.
Şirindere’de yaşayan komşularımızın yarattığı güvensizlik ve
çevre kirliliği sorunları ile ilgili olarak yürüttüğümüz kampanya
ve yapılan basın açıklamasıyla kamuoyu oluşturduk.
Çankaya Belediyesi ile birlikte AB destekli proje yazma
faaliyetlerini gerçekleştirdik.
İlk ve ortaokul yönetimleriyle birlikte bilgilendirme ve atölye
çalışmaları yaptık.
30 öğrencinin katılımı ile ODTÜ destekli Ekoloji ve Çocuk
Farkındalığı projesini yürüttük.
Permankara ve ODTÜ birlikteliği ile Çiğdem Mahalle Bostanını
kurduk.
XI. Beş Yıllık Kalkınma Planı “Kentsel Yaşam Kalitesi” Özel
İhtisas Komisyonu hazırlık çalışmalarında görüş bildirmek
üzere Kalkınma Bakanlığına davet edildik ve görüşlerimizi
bildirdik.
Diğer STÖ’ler ile ağ oluşturmaya zemin hazırlamak ve
kendimizi tanıtmak üzere -Derneğimizin 20. Kuruluş yılında
hazırladığımız- “Bir Sivil Toplum Örgütünün 20 Yıllık Başarı
Öyküsü” kitabımızı 300’ ü aşkın STK’na gönderdik.
232
Okul bahçesindeki yeşil alana yeni bir bina yapımının
durdurulması için çalıştık. İmza topladık. Yetkililerle ısrarlı
görüşmelerimiz ve doğru önerilerle gitmemiz nedeniyle bu
istekten vazgeçildi. Yeşil alan kurtuldu.
Mahallemizin sorunlarıyla ilgili olarak change.org üzerinden
imza kampanyaları başlattık. Şirindere’den kaynaklı güvenlik
sorunlarıyla ilgili kampanyada 671, okul sorunuyla ilgili olarak
ise 625 imza toplandı.
Etkinliklerimizden...
Oğuz Tansel Semt Kütüphanesi: 200 kitap ve çekyattan
bozma bir kitaplıkla başlayan Semt Kütüphanemizde, kitap
sayımız 30000’i, yıllık kitap okuma sayımız ise 4000’i geçti.
Evlere ücretsiz ödünç kitap veriyoruz.
Seminerler/Söyleşiler: Mahalle sakinleriyle tanışmak,
kaynaşmak, birlikte vakit geçirmek, bunu yaparken de bilgi ve
deneyimlerimizi paylaşmak amacıyla çeşitli konularda
seminerler/söyleşiler düzenliyoruz.
Komşuluk Günü Panayırı: 2006 yılından bu yana
düzenlediğimiz etkinlikle komşuluk ilişkilerini güçlendirmeye
çalışıyoruz. Bu panayırda müzik dinletileri, folklor gösterileri,
yarışmalar, Derneğimizin gitar, drama gibi topluluklarının
gösterileri, sergiler gerçekleştiriliyor. Çeşitli tanıtım masaları
açılıyor. İnsanlar komşularıyla birlikte güzel bir gün geçiriyor
ve tanışıp-kaynaşıyorlar.
Ramazan ayında komşularla birlikte Kardeşlik Sofrası’nda iftar
düzenliyoruz. Muharrem ayında Kardeşlik Aşuresi yapıp
dağıtıyoruz.
Ağaç Dikim ve Bakımı: Mahallemize -çeşitli kampanyalarla-
2000’in üzerinde ağaç diktik. Bu ağaçlarla birlikte
kaldırımlardaki ağaçların da bakımlarını yaptırıyoruz. ODTÜ
Ormanı’na da çok sayıda ağaç ve meyve çekirdeği diktik.
233
TSM Koromuz: Derneğimiz bünyesinde 2003 yılında
oluşturduğumuz TSM Koromuz her yaştan müzikseverle
birlikte çalışıyor ve her yıl bu çalışmasını konserlerle süslüyor.
Kültürel Etkinlikler: Tiyatro, opera, bale, konser gibi kültürel
etkinliklere -aldığımız toplu biletler ve sağladığımız servislerle-
mahallelileri götürüyoruz.
İletişim: 4000 kişiyi aşan elektronik haberleşme grubumuz ve
aktif bir internet sitemiz (www.cigdemim.org.tr) mevcut olup
facebook, instagram ve twitter hesaplarımızla
(/cigdemimdernegi) ayrıca whatsapp grupları ile de
komşularımızla iletişim sağlıyoruz.
Geziler: Yurtiçi ve yurtdışındaki tarihi zenginlikleri ve doğal
güzellikleri görmek ve mahalle sakinlerimizin kaynaşmalarını
sağlamak amacıyla geniş katılımlı geziler düzenliyoruz.
Mahallenin Sorunları: Mahallemizin her türlü sorununun
çözülmesi için Belediyeler ve kamu kuruluşlarıyla yazışmalarda
bulunuyor ve görüşüyoruz. Sokak lambaları, asfalt-kaldırım
gereksinimleri, yüksek gerilim hattının kaldırılması, Belediye
otobüs güzergâhımızın değiştirilmesi, ODTÜ Ormanı’na
234
hafriyat dökülmesi ve ökse otuyla mücadele gibi konularında
kamuoyu oluşturduk ve başardık. Baz istasyonlarıyla ilgili
mücadele ettik ve davalar açtık. Şirindere bölgesindeki
sorunlara dikkat çekmek amacıyla “Şirindere Artık Problemli
Dere” temasıyla imza kampanyası ve protesto eylemi
gerçekleştirdik.
Mahallemizde bulunan halı saha tesislerinin kaldırılarak yerine
herkesin kullanacağı park ve spor alanları yapılması amacıyla
Çankaya Belediyesi ile birlikte halk oylaması gerçekleştirdik ve
buradan çıkan sonuç doğrultusunda “Can Yücel Parkı”nın
açılışı gerçekleştirildi.
Mahallemizdeki okul sorununun çözümü için kampanya
yürüttük.
Katı Atık Toplama Projesi: Elektronik atıklar, atık piller ve
atık bitkisel yağları Derneğimizde topluyor ve lisanslı firmalara
veriyoruz. Gazete-dergi gibi atık kâğıtları derneğimizde
topluyor ve gelir elde ediyoruz. Diğer geri dönüştürülebilir
atıkları (cam, plastik vb) ise Belediye’ye ait kumbaralarda
topluyoruz.
5-6 Mart 2015 tarihinde İTÜ tarafından düzenlenen “Elektrikli
ve Elektronik Atık Zirvesinde” elektronik atıklar konusunda
yaptığımız çalışmalar dolayısıyla “e-atık kahramanı” ödülü
aldık.
Eğitimler: Komşularımızın kişisel gelişimlerine katkı sağlamak
amacıyla çeşitli eğitimler veriyoruz. Gitar, Resim, İngilizce,
Halk Oyunları, Dikiş, Kırkyama, Fotoğraf, Bilgisayar
Okuryazarlığı, Yaz Okulu (çocuklar için) bunlardan bazıları.
İngilizce Konuşma Topluluğu: Dernek bünyesinde 2009
yılında oluşturduğumuz İngilizce Konuşma Topluluğu haftada
bir akşam toplanarak çalışmalarını sürdürüyor. İngilizce
pratiğini unutmak istemeyen veya geliştirmek isteyen
komşularımızın katıldığı çalışmalar neşe içerisinde devam
ediyor.
235
Eğitim Desteği Projesi: Oluşturduğumuz havuzda toplanan
katkı miktarına göre, Üniversite öğrencilerine 9 ay boyunca
eğitim desteğinde bulunuyoruz. Eğitim desteği fonuna istenilen
zamanda ve istenilen miktarda bağış kabul ediyoruz.
Sosyal Sorumluluk Projeleri: Sosyal yardımlaşma çalışmaları
kapsamında birçok kişi ve kuruluşa yardımda bulunduk.
Dernekte toplanan kitap, ansiklopedi ve yardımcı ders
kitaplarını dağıtıyoruz. İkinci el kıyafet ve eşyaları da
Derneğimizde topluyor ve ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyoruz.
Fotoğraf Topluluğu: Dernek bünyesinde oluşturduğumuz
toplulukta “Temel Fotoğrafçılık Eğitimleri” veriyor, konu ile
ilgili seminerler düzenliyor ve atölye çalışmaları yürütüyoruz.
Topluluk zaman zaman fotoğraf çekim gezileri de düzenliyor ve
çalışmalarını açtığı sergilerle mahalle sakinleriyle paylaşıyor.
Resim Topluluğu: Yetişkinler ve çocuklar için düzenlediğimiz
resim kurslarına katılanlar, çalışmalarını sene sonunda açtıkları
sergiyle mahalle sakinlerine sunuyorlar. Resim Topluluğumuz
ayrıca çocuklarla birlikte duvar-trafo boyamaları
gerçekleştiriyorlar.
Edebiyat Topluluğu: Şiir, hikaye, roman, deneme gibi
edebiyatın her alanıyla ilgilenenlerin bir araya gelip eserler
hakkında düşüncelerin paylaştıkları Edebiyat Topluluğu; her ay
belirlenen bir edebiyat eseriyle ilgili sohbet ve tartışma
toplantıları, belirli dönemlerde şiir dinletileri düzenlenmekte ve
edebiyatseverleri yazarlarla buluşturacak etkinlikler
gerçekleştirmektedir.
Sinema Topluluğu: Sinemaseverlerin bir araya gelerek birlikte
film seyrettikleri ve o filmle ilgili olarak tartıştıkları bir ortam
yaratmak amacıyla oluşturduğumuz topluluk; her ay bir filmi
birlikte izliyor. Yaz aylarında açık hava sineması etkinliği
gerçekleştiriliyor.
Çiğdemim Mahalle Bostanı: Çiğdemim Derneği olarak;
Permankara grubunun katkı ve destekleriyle mahallemizde
236
kendi doğal ürünlerimizi üretmek üzere yola çıktık. Bu amaçla
Dernek binamızın yanındaki alanda 2012 yılında çalışmalara
başladık. Bu projedeki amaçlarımız; kırsalda yapılan organik–
doğal ürün yetiştiriciliğinin kent merkezinde de yapılabileceğini
göstermek, bu konuda toplumda bir bilinç oluşturulmasını
sağlamak, doğal ürün yetiştiriciliğiyle ilgili temel bilgileri
paylaşmak, beceri kazandırmak, özellikle çocuklarımıza ve
gençlerimize ürün yetiştirme alışkanlıklarını kazandırmak, bitki
türlerini tanıtmaktır.
Üniversitelerle İşbirliği ve Projeler: ODTÜ Endüstri Ürünleri
Tasarımı Bölümüyle birlikte “Hayalimdeki Çiğdem Mahallesi”,
“Çiğdem Mahallesi Kimliği”, “Çiğdem Mahallesi İçin Yeniden
Kullanım Senaryoları” ve “Çiğdem Mahallesi’nde Engelli
Bireylerin ve Yakınlarının Sosyal Yaşama Katılımı”
konularında projeler yürüttük. Derneğimizin çalışmalarını
içeren tez çalışmaları yapıldı ve Derneğimizin de içerisinde
olduğu ir çok tez hazırlandı. Hacettepe Üniversitesi İç Mimarlık
ve Çevre Tasarımı Bölümü ile “Çiğdemim Çocuk Sanat
Atölyesi” projesini gerçekleştirdik.
Ekolojik Toplum ve Yaşam Günleri: Ankara Ekolojik
Toplum ve Yaşam Günleri'nin ilki Haziran 2013'te
“Mahallemizi Ekolojik Olarak Şekillendirelim”, ikincisi
Haziran 2014’te “Yerel Üretim, Gerçek Gıda” temalarıyla
Çiğdemim Mahalle Bostanında gerçekleştirilmiştir. Etkinliğin
üçüncüsü Haziran 2015'te, “Gerçek Gıda ve Gıda Hakkı”
temasıyla düzenlendi. Dördüncü etkinlik “Çocuk ve Ekoloji”
temasıyla 2017’de gerçekleştirildi.
2.El Takas, Paylaşım ve Satış Pazarı: “Tüketime karşı
paylaşımın kapısını aralıyoruz” sloganıyla; ilkini 2014 yılı
Nisan ayında yaptığımız ve yoğun ilgi gördüğü için her mevsim
geçişinde yapmaya devam ettiğimiz bu etkinlikte birçok
mahalle sakini kendisi için artık ihtiyaç olmayan, kullanmadığı
giysi ve eşyaları yeniden kullanılmak üzere paylaştı, takas yaptı
ya da sattı. Tüketim çılgınlığının önüne geçmek ve tüketim
237
toplumu olmamak amacıyla gerçekleştirilen pazarlarda eşya
paylaşımının, takasın ve komşuluğun yeniden hatırlanmasına
vesile oluyoruz.
Hep Birlikte Ankara Müzelerini Geziyoruz: Derneğimizin
sosyal ve kültürel sorumluluk kapsamında uygulamaya
başladığımız “Hep Birlikte Ankara Müzelerini Geziyoruz”
etkinliğinde Ankara’nın az bilinen müzelerini komşularla
birlikte gezmeyi ve mahalle sakinlerine müzeleri sevdirmeyi
amaçlıyoruz. Her ay iki müzeyi üyelerimize ücretsiz olarak
gezdiriyor ve tanıtıyoruz.
Çiğdemim KAY Projesi: Mahallemizdeki sokak köpekleri
sorununun çözümüne yönelik olarak Muhtarımız, hayvan
severler ve Çankaya Belediyesi ile işbirliği yaparak
başlattığımız ve iki yıl başarıyla devam eden bu projemizi
konunun paydaşlarından yeterli destek alamadığımız için
sonlandırmak zorunda kaldık.
Çiğdem Mahallesinde Yaşam Engel Tanımaz: Çiğdem
Mahallesi’ndeki engelli vatandaşların eşit vatandaşlık ilkeleri
temelinde toplumsal yaşama katılımlarına ve bu konuda hak
temelli bir bakışın geliştirilmesine katkı sağlamak için Ankara
Kalkınma Ajansının maddi desteğiyle gerçekleştirdiğimiz
projede; Dernek etkinliklerimize engelli mahalle sakinlerinin
katılımını artırmak, engellilerin sosyal ve kültürel hizmetlere
katılımın önündeki engelleri hedef kitlenin katılımı ile
belirleyerek bu konuda toplumsal duyarlılığa ve değişime katkı
vermek için çeşitli faaliyetler düzenledik.
Engelsiz Fotoğraf Atölyesi: Çiğdem Mahallesinde Yaşam
Engel Tanımaz projesi ile başlayan Engelsiz Fotoğraf Atölyesi
çalışmaları proje sonrasında da devam ediyor.
Şirindere Ritm Grubu: Şirindere bölgesindeki kağıt
toplayıcıların çocuklarıyla başladığımız ritm çalışmaları devam
ediyor. Grubumuz çeşitli vesilelerle mahalle sakinlerine
gösteriler düzenliyor.
238
Çiğdem Kabare: Tiyatro çalışmaları yapıyor ve sahneye
oyunlar koyuyoruz. 2018 yılında Ankara Ethos Uluslararası
Tiyatro Festivali’nde “Yeniden Çiğdem Kabare” oyununu
sahneledik.
Çocuklarla Etkinlikler: “Çocuklarla Dans”, “Çocuklara
Masallar”, “Çocuklara Şarkılarla İngilizce”, “Çocuklarla Resim
Atölyesi”, “Çocuklarla Edebiyat” ve “Çocuklarla Felsefe” gibi
etkinliklerle geleceğimiz olan çocuklarımızı da aramıza
katmaya çalışıyoruz.
Kitaplarımız:
Engelli Hakları Kitapçığı (2016)
ÇİĞDEMİM Bir Sivil Toplum Örgütünün 20 Yıllık Başarı
Öyküsü | Vecdi Seviğ (2016)
Engelsiz Fotoğraf Sergisi Katalogu (2017)
Çiğdem Mahallesinde Yaşam Engel Tanımaz Proje Kitabı
(2017)
BİR MAHALLE MONOGRAFİSİ DENEMESİ: Çiğdemim
Derneği Örneğinde Kurumsal Yapı ve Toplumsal Etki Analizi |
Prof.Dr.Savaş Zafer Şahin (2020)
ÇİĞDEMİM DERNEĞİ’YLE GEZİYORUZ | Editör: Timur
Özkan (2021)
Periyodik Yayınlarımız:
ÇİĞDEMİM AYLIK GAZETE (2005 – Şubat 2007)
BÜLTEN (Mart 2007 – Kasım 2008)
DUYURUM (Aralık 2008 – Mart 2016)
ÇİĞDEMİN SESİ Aylık e-dergi (Nisan 2016 – Devam ediyor)
239
240