The words you are searching are inside this book. To get more targeted content, please make full-text search by clicking here.

Cigdemin Sesi Aylik Online Dergi-Agustos2020

Discover the best professional documents and content resources in AnyFlip Document Base.
Search
Published by ffaksoy, 2020-08-03 15:22:55

Cigdemin Sesi Aylik Online Dergi-Agustos2020

Cigdemin Sesi Aylik Online Dergi-Agustos2020

ÇİĞDEMİN SESİ BU SAYIDA NELER VAR…

Aylık Online Dergi  MERHABA
Ağustos 2020  KÜTÜPHANEMİZDEN

ÇİĞDEMİM DERNEĞİ AYLIK ONLINE DERGİ SEÇTİKLERİMİZ
Sahibi : Çiğdemim Derneği Yönetim Kurulu  SATRANÇ ÖĞRENİYORUZ
 KİTAP TANITIMI
Yayın Kurulu: Dilek Yüceel, Fatih Fethi Aksoy, M.Sinan Kayalıgil,  MUHTARIMIZDAN
Zuhal Yüksel,  ÇOCUKLARDAN RESİMLER

Tüm yayın hakları saklıdır. Yayımlanan yazı, görsel ve bilgiler kaynak ANILAR ve ÖYKÜLER
gösterilmeden alıntılanamaz. İmzalı yazılarda görüşler yazarlarına  DÜNDEN BUGÜNE ÇİĞDEM
aittir.  YÜZ YIL ÖNCE ANKARA –

Ağustos 1920 Ateş ve İhanet
 ŞİİR KÖŞESİ
 ÖYKÜ KÖŞESİ
 HUKUK KÖŞESİ
 FOTOĞRAF

TOPLULUĞUNDAN
 BİLİM İNSANLARI
 5G NEDİR?
 ANKARA AUGUSTUS

TAPINAĞI
 FOTOĞRAF YARIŞMASI
 YEMEK KÖŞESİ
 DÜNDEN BUGÜNE ANKARA
 KLİMA ATEŞİ
 EYYAM-I BAHÜR
 ŞAŞI BUNLAR
 6284 NEDİR?
 KATİNA’NIN ELİNDE MAKASI
 DOĞAL GLUCASAMİN

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 2

Sevgili üyelerimiz, komşularımız ve dostlarımız,

Dernek değerlerimiz arasında bulunan şeffaflık ilkesi gereğince tüm çalışmalarımızı ve faaliyet
raporumuzu, gelir gider tablolarımızı web sayfamızda yayınlıyoruz.

Yenilenen web sayfamızdan bunları takip edebilirsiniz.Haziran ayı sonu itibarıyla Gelir-Gider Tablomuzu
da web sayfamızda paylaştık. http://www.cigdemim.org.tr/?page_id=11382 adresinden inceleyebilir,
görüş ve önerilerinizi [email protected] adresine gönderebilirsiniz.Tüm sosyal medya
hesaplarımızdan da bizi takip etmenizi rica ediyoruz.

Geçtiğimiz aylarda Çankaya Belediye Meclisinde Kabul edilen bir kararla, 100.yıla inen yolda caminin
karşısında bulunan ve imarda pazar yeri olarak geçen boş arsanın ticari alana dönüştürüldüğünü yazmış
ve konuyu takip ettiğimizi söylemiştik. Bölge sakinleriyle yaptığımız toplantıda bu karara itiraz edilmesi ve
alanın park yapılması isteği ortaya çıkmıştı. Değişiklik teklifi bu ay Büyükşehir Belediye Meclisi
gündemine geldi ve bu değişiklik kararı red edildi. Şimdi gelişmeleri takip etmeye devam ediyoruz.

2 yıldır STGM (Sivil Toplumu Geliştirme Merkezi Derneği) desteğiyle yürüttüğümüz BİRLİKTE projesinde
son ayımıza girdik. Covid-19 salgını nedeniyle birçok faaliyeti iptal etmek, bazılarını online
gerçekleştirmek zorunda kaldık. Bunlardan birisi olan Anne-Baba Seminerlerini 4 seminer halinde ve
zoom uygulaması üzerinden online gerçekleştiriyoruz. Ayrıntıları derginin iç sayfalarında bulabilirsiniz.
Katılımınızı bekliyoruz. Bu proje desteği sayesinde birçok ihtiyacımızı da karşıladık. Son olarak
derneğimize iki adet ışıklı tabela yaptırdık ve derneğimizi daha görünür kıldık. Web sayfamızı da bu
destek ile yeniledik.

Ön başvurusu kabul edilen bir AB projesinin tam başvurusunun hazırlıkları devam ederken bir yandan da
Gençlik ve Spor Bakanlığının gençlere yönelik hibe çağrısı için bir proje hazırladık. Başvurusu
tamamlanan projemizi genç üyelerimizden Doruk Beyazpınar yazdı ve teslim etti. Her iki projeye de
emek veren arkadaşlara teşekkür ediyoruz.

Dernek mekanının taşınması için yer arayışlarımız ve girişimlerimiz devam ediyor. Büyükşehir Belediyesi
ile 2 yerle ilgili görüşmelerimiz devam ederken Çiğdem Anadolu Lisesinin altında Dünya Bir üyelerine ait
arsa konusunu da değerlendiriyoruz. Bazı üyeler buradaki hisselerini derneğe devretmek istediklerini
söyleyerek bizleri çok mutlu ettiler. Bu sayı artarsa iyi bir alternatif olabilecek.

Sizlere derneğimize göstermiş olduğunuz ilgi ve güvenden dolayı teşekkür ederken buna layık olmak için
çalışmaya devam diyoruz.

Sevgi, saygı ve hoşgörüyle…

Fatih Fethi Aksoy
Yönetim Kurulu Başkanı

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 3

YÜZ YIL ÖNCE ANKARA – Ağustos 1920
“Ateş ve İhanet”

Vecdi Seviğ – Gökkuşağı Sitesi

Ateşi ve İhaneti gördük.

Düşman ordusu yine başladı yürümeye.
Akhisar, Karacabey,
Bursa ve Bursa’nın doğusunda Aksu,

çarpışarak çekildik.
920’nin

29 Ağustosu:
Uşak Düştü.

Yaralı
ve dehşetli kızgın
fakat toprağımızdan emin,
Dumlupınar sırtlarındayız.

Nazilli düştü.

Nâzım Hikmet’in dizelerinde belirttiği gibi kurtuluş mücadelesinde “ateşi ve ihanet” birlikte yaşanıyordu.
Ağustos ayının 4. günü Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey, Bayburt Kaymakamlığı görevinde bulunduğu
dönemde Ermeni vatandaşlara kötü muamele yaptığı gerekçesiyle Nemrut Mustafa Paşa
Başkanlığı’ndaki Harp Divanı tarafından idam ettiriliyordu. İdam gecesini aynı mahkemede yargılanmak
üzere koğuşta bekletilen Falih Rıfkı Atay şöyle anlatacaktı:

“Nusret, sehpaya gidiyordu. İbrahim Feyzi, karyolasının üstüne çıktı; ezan
okumaya başladı. Karısına ve çocuklarına bile gösterilmemişti. Göğsüne
asılan yaftada ‘Para çalmak için kıtal yaptığı’ söylenen Nusret'in yamalı
pantolon cebindeki cüzdanında yalnız bir kâğıt lira bulmuşlardı. Sabahın ilk
saatlerinde Tevkifhane avlusundan zavallı karısının çığlıkları geliyordu.”

Nusret Bey ağabeyi Cevdet Bey’e bir gün önce yazdığı mektupta şöyle
diyordu:

“Aileme sefalet çektirmemenizi rica ederim. Bilirim senin de hâlin müsait
değildir. Fakat ne yapayım senden başka kimsem yok. Elveda kardeşim.
Hakkınızı helâl ediniz.”

Aynı gerekçeyle Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey de 10 Nisan 1919’da idam edilmişti. Daha sonra iki
yöneticiye de şehit unvanı verilerek ailelerine maaş bağlanacaktı.

Birkaç gün sonra Düzce’yi basan 300 dolayındaki asi yeni bir ayaklanma başlattı. 13 Nisan’daki birinci
isyanın devamı niteliğindeki bu olayın Ankara, Eskişehir, Bilecik, Yozgat ve Uşak’tan gelen takviye
birliklerle yatıştırılması üç haftaya yakın süre alacaktı.

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 4

Mustafa Kemal Paşa, bir haftayı aşkın Konya, Pozantı
ve batı cephesindeki teftişinden Ankara’ya dönerek
Meclis’e bilgi verdiği günlerde padişahlık yönetimi Sevr
Antlaşmasını imzalamakla meşguldü. İstanbul
yönetiminin bir başka uğraş alanı da Ankara
hükümetiyle işbirliği yapan valileri görevden almak
olmuştu.

Fransızlar, nisan ayındaki gibi Antep’i yeniden kuşatma
altına aldıklarında Sevr anlaşmasının 10 Ağustos’ta
imzalanmasının ardından 24 saat geçmemişti,
İşgalciler, halkın kayıtsız şartsız iki saat içinde teslim olmasını istediler. Antep Milli Kuvvetler Komutanı
Ali Şefik Özdemir Bey’in yanıtı, “Sizin bayrağınız altına girecek hiçbir Türk yoktur. Bir tek Antepli sağ
kaldıkça bu şehre giremeyeceksiniz” diyecektir. Bu cevap işgalcileri bir süre durdursa da ardından
şiddetli çarpışmalar başladı. 25 Ağustos’ta Fransız uçakları şehre teslim ol çağrısı yapan bildiriler
atacaktı.

İstanbul hükümeti Sevr Antlaşması ile bırakma sözü verdiği yerlerdeki memurların maaşlarını ödememe
kararı aldığı günlerde, Ankara hükümeti, Bağdat Demiryolu idaresi masrafları için para ayırıyor, maaş
ödemeleri için Maliye Bakanlığı’na yetki veriyordu.

Ankara hükümetinin ilk Dışişleri Bakanı Bekir Sami (Kunduh) Bey’in başkanlığındaki Türk – Sovyet
heyetleri arasında Moskova’da 13 Ağustos’ta başlayan görüşmeler, 24 Ağustos 1920 günü tamamlandı.
Ticaret Bakanı Yusuf Kemal Bey’in de bulunduğu heyet uzun ve zahmetli bir yolculukla Moskova’ya
varmış, ilk günlerde yaşam zorlukları çekmişti.

Heyet Ankara’dan 11 Mayıs’ta yola çıkmış, Moskova’ya ancak 19 Temmuz’da ulaşabilmiş ilk günlerde
kendileriyle ilgilenen olmamıştı. Heyet üyelerinden Ticaret Bakanı Yusuf Kemal (Tengirşek) Bey anı
defterine şöyle yazıyordu:

“Açlık canıma tak demeye başladı. Bir günlük yemeğimiz şu Sabahleyin saat 10’da çay, tereyağı,
gravyer peyniri cinsinden bir peynir, azıcık kara ekmek. Ben bunlardan yalnız çay içiyorum. Saat 4’te
sade suya bir çorba, bir küçük et, yanında darı pilavı, etin de ne eti olduğu belli değil, yenilemiyor. Darı
tuhaf bir şey, pişirmeleri çok fena. Akşam yemeği saat 10’da çorbasız et, darı pilavı o kadar.”

Bir süre geçtikten sonra Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey,
Galatasaray Lisesi’nden arkadaşı Kafkasyalı Zahit Şamil
Bey’e rastlıyor, Tatar Türkleri heyetin yemek sorunun
çözüyor ve hazırlattıkları yemekleri göndermeye, heyet
üyelerini evlerine yemeğe çağırmaya başlıyorlardı.

Dışişleri Bakanı ve beraberindeki heyet Sovyet
yönetimince de gerekli ilgiyi görmeye başlamış, Lenin ile
görüşerek Anadolu halkının ve TBMM’nin selamlarını
iletmişlerdi. Lenin de, Anadolu’ya yardım edeceklerini
bildirdi. Moskova’da üzerinde görüş birliği sağlanan
anlaşmayla Çarlık hükümetiyle yapılmış olan bütün
anlaşmaların yok hükmünde olduğu, boğazların Türk egemenliğinde olacağı kabul ediliyordu. Türkiye’nin
Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan ile bugün de geçerli sınırlarını büyük ölçüde belirleyen anlaşmanın
iki ülke arasındaki imza sürecinin tamamlanması 16 Mart 1921’de mümkün olacaktı.

Yaz aylarında Anadolu’da batı cephesinden gelen haberler olumsuzdu. 30 Ağustos 1920’de Yunan
güçleri Uşak iline giriyor, uçakları Eskişehir üzerinde uçuyordu. Anadolu halkını iki zor yıl bekliyordu.

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 5

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 6

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 7

KİTAPLARDAN KISA KISA

Turhan Demirbaş - Başak Sitesi

Prof.Dr. Ali Demirsoy; Son İmparatora Öğütler

Osmanlı’da Vergiyi Artırmanın Yolları; Viyana ve Estergon
seferlerinden önce Macaristan üzerine yürüyen Osmanlı Ordusu
Belgrat ve Bosna şehirlerini aldı. Buradan topladığı Bosnalı askerlerin
geneli Hıristiyan idi. Seferler bitip te, Bosna’ya Saraybosna’ ya dönen
askerler ve buraya yerleştirdikleri Sırplara ticaret yaptıklarında vergi

konuldu.

Bosna’da yaşayan tüm halkın Müslüman olması Osmanlı’nın işine
gelmiyordu, çünkü vergi geliri azalıyordu. Sırf vergi gelirini artırmak
için Bosna’ya Hıristiyan Sırpları yerleştiren Osmanlıydı. Şeriata aykırı
olmasına karşın, Osmanlı, kilise ve dini kurumların
yaygınlaştırılmasını teşvik etmişti. Çünkü bu yolla vergi gelirini
artıracağını biliyordu. Saraybosna’yı imar eden Bosna Valisi Gazi
Hüsrev Bey, çarşıdaki Hıristiyan tüccarlar artsın, vergi geliri yükselsin
diye, çarşının içine Ortodoks kilisesi inşa ettiren Sokullu Mehmet
Paşa, yine aynı nedenle, Sırp Ortodoks Patrikliğini kurup, bizzat kendi
kardeşini patrik yapmıştı. Osmanlı bunları yaparken, dış etkenlerden
çekinmeyecek kadar güçlüydü. Bütün bunların nedeni, tarihten gelen talan alışkanlığıydı. Bu nedenle
Osmanlı bütün dinlere saygı göstermiştir, caminin yanında kilisede yaptırmıştır. Bu hoşgörünün esas
nedeni, üretken, becerikli, işbilir bir cemaatten vergi toplamanın kaçınılmaz yolu olmasıydı. Çünkü
insanları İslamlaştırdıklarında, er ya da geç, bu sistem içinde üretkenliklerini ve yaratıcılıklarını
yitireceklerini biliyorlardı. Bu da gelirlerin azalması demek olacaktı. Osmanlıların İstanbul’daki Türklerin
sayısını yüzde kırk seviyelerinde tutmalarının nedeni de, aynı düşünceye dayanmaktadır. Osmanlıdaki
yaygın inanç, Türkler savaşmaktan başka bir şey yapmazlar, sanatçılık, yazarlık, tüccarlık, yöneticilik gibi
uygar meslekleri icra edemez, düşünür olamazlardı. “Onları talana teşvik edeceksin ve ganimet
toplatacaksın” fikri o devirde hâkimdi. Kütüphane No; 6609

Sunay Akın- Kule Canbazı; İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasının 50. yıldönümü olan 1 Eylül 1989’da
Almanya’daki barış inisiyatifi, Hitler’in ordusuna kan emici olarak hizmet etmek yerine asker kaçağı

durumuna düşenlerin anısına bir heykel dikmek ister. Yarışmaya
yedi ünlü heykeltraş katılır. Seçici kurul Mehmet Aksoy’un projesini
birinci seçer. Alman ordusuna hakaret sayılan heykel bir türlü
dikilemez. “Asker Kaçağı” heykeli önce bir kiliseye sonrasında
Potsdam şehrinin Einheit Platz meydanına konur.
Almanya’nın Osnabrücker kentindeki bir köprüye “Çanakkale” adı
verilmiştir. Bu nedenle iki şehir kardeş kent ilan edilmiştir.
Çanakkale’de bir park “Osnabrücker” adını taşımaktadır. Çanakkale
Belediye Başkanına Kardeş kentten bir tahta at hediye edilir. Bu
simge oyuncak mızraklı çocuk at, oranın bir geleneğini
yansıtmaktadır. Osnabrücker çocuklarının kentin belediye
başkanını tahta atlarıyla karşıladıklarını ve bunun çok eski bir gelenek olduğunu öğrenmekteyiz.

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 8

Barış Bıçakçı- Seyrek Yağmur; J. M. Coetzee’nin “Taşra Hayatından
Manzaralar” kitabını alan adam parayı uzattığında, Rıfat adamın serçe
parmağının tırnağının uzun bırakıldığını gördü, hiç süphesiz bazı ufak tefek
işleri kolaylaştırmak için. Kitabı poşete koydu fakat para üstünü ve
yazarkasa fişini verdi. Geçmişteki bir güne dönüp tamir etmesi gereken bir
şey varmış gibi hissetti. Çocukluğumdaki bir güne gidip tamir etmesi
gereken bir şey var, evet. Yıllar öncesine geri dönüp bir vidayı sıkması, bir
çiviyi çakması gerekiyor. Sanki ancak o zaman şimdiki hayatı biraz bir şeye
benzeyecek, yolunda gitmeyen şeyle düzelecek. Fırlayıp çıkmış bir yayı
takması, bir contayı değiştirmesi, yere düşen küçük bir rondelayı bir cımbız
ile alıp yerine yerleştirilmesi gerekiyor. Cımbız yoksa serçe parmağının
uzun tırnağıyla da olabilir.

Halbuki Rıfat’ın mevsimler ile ilgilenmesi gerek onların yağmurunu güneşini
ihmal etmemesi gerek. Sağlığına dikkat etmesi gerek Rıfat’ın, göbeğini
eritmesi gerek. Nick Cave geldiğinde kırmasın diye kapıyı hep açık tutması
gerek yada en doğrusu bazı şarkıların kapıları pencereleri kırdığını ikna edici bir kesinlik ile bütün
dünyaya anlatması gerek. Isının ve sıcaklığın ne olduğunu bilmeyen, ikisini birbiriyle karıştıran
çevirmenlere, yazarlara mektuplar yazması gerek. Yannis Ritsos’un “Dikkatli Ariostos” kitabını yeniden
basmaları için yayınevlerine ısrar etmesi gerek. Zeki Demirkubuz ile Nuri Bilge Ceylan’ı dünyası küçük
kadınlardan uzak tutması, buna epey bir zaman ayırması gerek. Charlie Chaplin gibi dans etmeyi
öğrenmesi gerek. Okuyucularını duygulandırmak dışında edebi bir amacı olmayan ve ikide bir veciz
sözler yumurtlayan günümüz müelliflerini sürekli uyarması gerek. Zamanın geçişine üzülmesi gerek.
Sevgilisiyle balkonda bira içip aşk, yaşlılık, Roy Andersson’un filmleri ve Ahmet Hamdi Tanpınar üzerine
konuşması gerek. Oysa Tanpınar diyor ki; “Türkiye’nin evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul

olmak imkanını vermiyor” No; 30054

Osmanlı Ermenilerine Ne Oldu? Ermeni belgelerinde Birinci Dünya
Savaşında 200.000 Ermeni askerinin Fransız ve Rus orduları emrinde çeşitli
cephelerde savaştığını belirtir. Rus General Nazarbekian komutasında
150.000 Ermeni asker vardı. Amerikan kaynaklarındaki bu bilgi dışında,
aynı kaynak “Türklerin Avrupa’ya Çinlilerden yada Japonlardan daha
yabancı olduğunu” söyleyecek kadar ileri gitmektedir. Bağımsız Ermenistan
ilk başbakanı Hovhonnes Katçaznouni “1920’li yıllarda savaştan
korkmuyorduk, çünkü askerlerimizin karnı tok üstü başı iyi giyimli ve
silahlıydı” demektedir.

Van gölü civarındaki Ermenilerin Rus ordusundan aldığı silah yardımıyla
Türk ve Kürt halkına karşı katliam sonrası, Harbiye Nazırı Enver Paşa
Ermeni halkının yer değiştirmesine karar verilir. 30 Mayıs 1915 tarihinde
Bakanlar Kurulu yer değiştirme kararını . Adapazarı, Aydın, Bolu, Canik,
Çanakkale, Edirne, Halep, Kastamonu, Karahisar ve Tekirdağ gibi Rus
sınırına uzak şehirler yer değiştirmeden muaf tutulur. Hastalar, gözü görmeyenler, sakatlar, özürlüler,
öksüzler ve dullar yine muaf tutulmuştur. Katolik ve Protestan Hıristiyanlar, Osmanlı bürokrasi memurları,
kimi tüccarlar, Osmanlı Bankasındaki çalışanlar ve tütün işlerinde uğraşanlar gönderilmeyen bazı
Ermenilerdir. Paris Barış Konferansında Ermeni Ulusal Kurulu başkanı olan Bogos Nubar Paşa 11 Aralık
1918 tarihli resmi mektubunda 6 - 7 bin Ermeninin yerinin değiştirildiğini, toplam 390.000 kişinin gideceği
yere vardığını belirtir. Bunların arsında 250.000 kişinin Kafkasya’ya, 40.000 İran’a, 80.000 kişinin
Suriye’ye ve Filistin’e gittiğini belirtir. Kütüphane No;25312

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 9

FOTOĞRAFTA KOMPOZİSYON
Tacettin Teymur

Kompozisyon görüntünün amaca uygun olarak düzenlenmesidir. Fotoğraf karesine giren objelerin göze
hoş gelecek şekilde düzenlenme ve seçme işidir
Değerlendirilmesi gereken üç temel unsur:

 Fotoğraflanacak konu
 Konunun çevresi
 Fotoğrafçının konumu

Ayrı ayrı parçalardan birleştirme yoluyla dengeli ve düzenli bir bütün oluşturma işidir

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 10

Kompozisyon İçin 2 Temel Yaklaşım:

- Konunun Konumu ve Çevresi Fotoğrafçının Müdahalesi İle Değiştirilir (Aktif Düzenleme)
- Ya da Konuya Müdahale Edilmeden Sadece Fotoğrafçının Konumu Değiştirilir ve Fotoğrafçının

Hayal Ettiği Düzenlemenin Kendiliğinden Olması Beklenir (Pasif Düzenleme)

Aktif düzenleme Pasif düzenleme

Aktif düzenleme model ve yere mühahale edilebilir. Pasif düzenlemede fotoğrafçı yerini yada objektifini
değiştirebilir .

Pasif düzenleme Aktif düzenleme

Kapalı kompozisyon: Anlatılmak istenen her şey karenin içindedir
Açık kompozisyon: Konu kare dışında da devam eder .

Kapalı kompozisyon Açık kompozisyon

Kapalı kompozisyonda her şey kare içinde anlatılmıştır. Fotoğrafta iki kayık ve içinde insanlar var.
Burada izleyiciye yorum yapmak için bir şey bırakılmamıştır.

Açık kompozisyonda bir çift çizgi görülmektedir. Burada izleyici bunlar ile ilgili yorumlar yapabilir

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 11

Kapalı kompozisyon:
Ana konu ve yardımcı öğeler fotoğrafçı tarafından seçilip gereksiz öğelerden ayıklanmalıdır Hangi
öğelerin gereksiz olduğuna karar vermek kişisel bir sorundur. Gerekli öğeler belli bir boşluk yaratılarak
çerçeve içine yerleştirilir. Boşluktan amaç başka öğenin bulunmadığı çevre boşluğudur. Bu seçim, bakış
noktasının yerini kullanılacak objektifin açısını belirler. Çerçeve dışında devam eden sadece fotoğrafın
ön ve geri planıdır. Bu tip kompozisyonda kapalı kompozisyondur.

Kadraj – Çerçeveleme
Dikey kadrajda mı yoksa yatay kadrajda mı daha iyi bir görsel anlatım oluşturabilirim?

Dikey kadraj Yatay kadraj

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 Doğa ve manzara
fotoğraflarında
genellikle yatay
portre
fotoğraflarında
dikey kadraj
kullanılır

SAYFA 12

Altın Oran (3/1 Kuralı)
Çevremizdeki bazı nesneler gözümüzü okşarken bazıları rahatsız eder. Bazılarını izlemekten zevk alır,
bazılarına bakmak istemeyiz. Görüntüdeki estetik değerin altında binlerce yıldır bilinen ve uygulanan
oranlar vardır.

Altın oran 3/1 kuralı

Altın oran 3/1 kuralı Altın oran 3/1 kuralı

Çektiğimiz fotoğrafta ana konuyu üç çizginin kesiştiği noktalardan birine koymamız görsel olarak fotoğrafı
güzel görünmesini sağlar

1. fotoğrafta kuş sağ üst noktaya konmuş, böylelikle kuşun gölgesi ve ayak izleri karede
gösterilmiştir.

2 fotoğrafta koşan insan sağ alt köşeye konmuştur burada da koşan insanın gidiş yönünde boşluk
bırakılmış arka planda görülen denizin ufuk çizgisi yine alt üçte bire yerleştirilmiştir.

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 13

1.Fotoğraf 2.Fotoğraf 3.Fotoğraf

1.Fotoğrafta ufuk çizigisi tam ortada ve fotoğrafı ikiye bölüyor, aynı zamanda kayık tam ortada.
Bu hatalı bir çekim.

2. Fotoğraf da ufuk çizgisi alt üçte birde kayık solda ve gidiş yönünde boşluk bırakılmış .
Bu doğru bir çekim

3. Fotoğraf da kayık ve ufuk çizgisi üst üçte birde kayığın gidiş yönünde boşluk var .
Bu da doğru bir çekim

Hız ve hareket izlenimi
Bazı fotoğraflarda an hızlı çekimle dondurulur bazılarında ise yavaş çekimle hız etkisi düşürülür ortaya
farklı fotoğraflar çıkar .Bunlara karar verecek olan fotoğrafçıdır. Enstantane / Diyafram / İso ayarları ile
bunlar yapılabilir. Düşük enstantane çekimlerde mutlaka üç ayak kullanılmalıdır .

Yüksek enstantane 1/125 sn Düşük enstantane1/15 sn

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 14

Yüksek enstantane 1/60 sn Düşük enstantane 1/15 sn

IŞIK
Işığı çekimlerde genellikle arkamıza alır öyle çekim yaparız .En güzel saatler güneşin ışılkları biraz eğri
geldiği saatlerdir .Yazın saat 11 ile 16 arasında güneş ışıkları dik geldiği için çekim yapmak doğru
değildir. Bazen de ters ışıkta güzel çekimler yapılabilir.

Düz ışıkta çekim Ters ışıkta çekim

Fotoğraf çekiminde dikkat edilecek kurallar:
 Mümkün olduğunca ışığı arkanıza alın
 Makinanızı iyi tanıyın
 Çektiğiniz fotoğrafta arka planın temiz olmasına dikkat edin. Arka planda tabela, trafik işareti,
yazı var ise bunlar fotoğrafta ilgiyi dağıtır
 İnsan çekimlerinde mutlaka izin alın
 İnsanların bakış yönünde boşluk bırakın
 İnsan çekimlerinde kol, bacak kısımlarını eklem yerlerinden kesmeyin
 Çok sert ışıkta fotoğraf çekmeyin
 Ufuk çizgisinin düz olmasına dikkat edin
 Fotoğrafı tam ikiye bölecek sert çizgilerden kaçının
 Çok beğenmediğiniz kareleri çekmeyin
 Resim ekleme fotoğraf çıkarma sanatıdır. Resimde boş bir tuvale eklemeler yapar ressam
fotoğrafçı da gereksiz olan objeleri karesinden ayıklar.

Kompozisyon kurallarını tam öğrenip buna göre çekimler yaptıktan sonra kendi kurallarınız
oluşturun. İyi çekimler güzel fotoğraflara.

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 15

MB

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 16

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 17

SON DÖNEMDE EN ÇOK KONUŞULAN TEKNOLOJİ OLAN 5G NEDİR?
Bener Özgürgil – Barış Apt.

1970'lerden bu yana farklı şirketlerin

mühendisleri hücresel ağların

yapılandırılması için standartlar üzerinde

anlaşıyor ve altyapı noktasında işbirliği

içerisinde hareket ediyor. Aşağı yukarı her

10 yılda bir gelişen teknolojiler ışığında

daha fazla verim alabilmek ve daha iyi
hizmet sunabilmek için bu altyapının
kodları ve malzemesi değiştiriliyor.
Telekomünikasyon teknolojisinin zaman
içinde gösterdiği alt yapı değişiklikleri 1G,
2G, 3G, 4G şeklinde isimlendiriliyor. “G” harfi İngilizcede “nesil” anlamında gelen “Generation”
kelimesini ifade ediyor. Buna göre 5G açılımı “5. nesil” oluyor. Her nesil öncekine göre yenilikler içeriyor.

5G ile 4G Arasındaki Fark Nedir?
5G ile mobil internet hızı 4G’ye göre 20 kata varan bir oranda artıyor. 4G saniyede 1GB vaat

etmekle birlikte pratikte buna ulaşabilmiş değil. 5G için ise hayata geçtiği zaman saniyede 20 GB hız
öngörülüyor.

4G zamanı olmayan nesnelerin internetini kavramını 5G getiriyor. Evlerdeki en küçük cihazların
bile internete bağlanabilir hale gelmesi bekleniyor. “Nesnelerin interneti” olarak da adlandırılan bu
teknoloji ev eşyalarına da yenilikler getirecek. Örneğin siz uyanmadan tost makinesi tostu pişirmeye
başlamış olacak. Buzdolabı, içinde bulunan malzemeleri kodlayarak size o gün pişirebileceğiniz yemek
alternatiflerini sunacak. Klimanız siz eve gelmek üzereyken çalışmaya başlayarak evin sıcaklığını
konforlu hale getirecek. Tüm bunlar nesnelerin 5G teknolojisi kapsamında birbirleriyle haberleşmesi
sayesinde gerçekleşecek.

5G ne kadar hızlı?
Qualcomm firması yaptığı testlerde saniyede 4,5 gigabit hızlara ulaşıldığını açıkladı ancak bu

ulaşılan en yüksek hız. Ortalama hızın saniyede 1,4 gigabit olduğu belirtiliyor ki bu bile var olan en hızlı
4G iletişiminden 20 kat hızlı bir teknoloji. Yüksek çözünürlüklü bir filmi indirmek ortalama süratlerle
yalnızca 15 saniye sürecek.

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 18

5G hizmeti ne zaman verilmeye başlanacak?
Dünyanın önde gelen teknoloji devleri arasında kazanan şimdilik Güney Kore gibi görünüyor. Bu

heyecan verici teknoloji 2020 senesi içinde ilk kez Güney Kore’de resmi anlamda kullanılmaya
başlanacak. Bu tip teknolojilerin geçiş ve adaptasyon süreçleri elbette uzun süreye yayılabiliyor.
Dolayısıyla sistemin ancak 2022 senesine dek tüm dünyada oturacağı ve sabit bir hale gelebileceği
tahmin ediliyor

5G Türkiye’de kullanılıyor mu?
Tahminlere göre 5G, ülkemizde ilk olarak 2021 yılı içinde denenebilecek. Belirli merkezlerde

kullanıma sunulup, altyapı uygunluğuna göre zamanla yaygınlaştırılacak. Ülke genelinde kullanımın
2022 yılında başlaması öngörülüyor.

5G'nin riskleri neler?

Salaets'e göre 5G hizmeti 2020
ila 2022 yılları arasında kullanmaya
başlayabileceğiz ve bu teknolojinin de
her teknoloji gibi bazı riskleri bulunuyor.
Salaets o riskleri şöyle anlatıyor: "5G
yüzbinlerce yeni anten ve baz
istasyonu kurulmasını gerekiyor. Bunun
sağlığımız üzerinde uzun vadeli
etkilerinden endişe duyan çok sayıda
insan var. Bunun yanında 5G bir önceki
4G'ye kıyasla daha yüksek güvenlik
riskleri içeriyor çünkü daha fazla arka
kapı uygulaması ve açıkları mevcut."

Komşularımızın her birine güler yüzlü
davranabilirsek, toplumun huzuru için de

adım atmış oluruz.

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 19

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 20

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 21

KLİMA ATEŞİ
Jeoloji Yük. Müh. Cengiz KARAKÖSE – Ande Sitesi

Son yıllarda hayatımıza hızla giren pandemiyle birlikte daha da önem kazanan ve artık
evlerimizde bolca da kullanılan klimalarla ilgili bu yazımı, sizlerin klimanızı doğru kullanmanıza yardımcı
olabilmek için yazıyorum.

Eğer klimalara gerekli bakım yapılmazsa, doktorların Humudifier Fever, halkın ise Klima
Ateşi adını verdiği bir hastalığa yakalanmak işten bile değil... Bu tehlikeli hastalık, bakımı çok iyi
yapılmayan klimaların suyu yoğunlaştıran bölgesinde üreyen, çeşitli bakteri ve mantarların, soluduğumuz
havaya karışması sonunda ortaya çıkıyor.! Bu bakteri ve mantarlar, çeşitli alerjik hastalıklara sebep
olduğu gibi, ortalığa rahatsız edici koku da yayıyor...

Uzun süre kullanılmayan klimalar çalıştırıldığında, yine büyük risk oluşturuyor.! Aynı tehlike,
araba klimaları için de geçerli tabii.! Bu nedenle klimalar yeniden kullanıldığında, önce yaşanılan ortam
iyice havalandırılmalıdır. Söz konusu bu hastalık, bakteriyle kirlenmiş klimaların etkisi altında kaldıktan
bir süre sonra, ateşli bir hastalık gibi başlıyor. Klima ateşi, hastalarda gribi hatırlatan ateş, titreme, kas ve
eklem ağrıları ile yorgunluk ve halsizlik gibi birçok şikâyetle ortaya çıkıyor.!

Klimaların flitresinde, uygun nem ve ısıyı bulup orada kümelenerek
yaşayan sonra da, oda içinde ki havada dağılan Legionella
Pneumophila bakterisi, akciğer dokusunun iltihaplanmasına sebep olarak,
tıpta zatürre adı verilen hastalığa neden olabilmektedir.! Havalandırma
sisteminden bulaşan ve bir tür akciğer enfeksiyonu olan bu hastalık, lejyoner
hastalığı olarak da bilinmektedir. Özellikle bebekler, vücut direnci zayıf ve
yaşlı kişiler ile bol sigara içenler gibi, solunum yolu riski yüksek olan kişilerde,

daha da etkili oluyor...

Bilindiği gibi vücudumuz, bulunduğu ortamın ısı değişimlerine belli
sınırlar içinde uyum sağlar. Bu uyum, soğuk ve sıcak ortamlara göre de
değişir. Ortamın ısısına göre hangi organımızın ne kadar çalışacağına ise, beynimizde
bulunan Hipotalamus karar verir ve yaklaşık 36,5 dereceye ayarlanmış küçük bir ısı düzenleyici
(termostat) gibi çalışır. Vücut sıcaklığımız da yarım derece artış ya da düşüş meydana geldiğinde, vücut
sıcaklığımız hipotalamus sayesinde yine 36,5 dereceye getirilir.

Eğer bu fark yarım dereceden fazla olursa, vücudumuz birçok hüneriyle vücut ısımızı dengede
tutmaya çalışır. Söz gelimi soğuk bir yerdeysek ve vücut ısımız düşmeye başlıyorsa, önce kan
damarlarımız sonra da derimizdeki ter gözenekleri daralarak derimizdeki ısı kayıplarını azaltır. Eğer bu
da yeterli olmazsa titreme devreye girer, kas kasılmaları başlar ve bunların sonucunda da, ortaya çıkan
ısı yardımıyla vücut sıcaklığımız artırılmaya çalışılır.

Fakat sıcak bir yerdeysek, ilk önce kan damarlarımız genişleyerek derimizde sıcaklık arttırılır.
Eğer bu durumda, doğal rüzgâr ya da vantilatör yardımıyla derimize çarpan bir hava varsa, o zaman
fazla ısı yansımayla vücudumuzdan uzaklaşır. Bunun yeterli olmaması halinde, en iyi ısı kaybını
sağlayan terleme olayı devreye girer. Derimizin yüzeyi altında dağılmış iki üç milyon ter bezi, ince
kanallar sayesinde deri üzerine gözle görülmeyen miktarda sıvı yani ter salgılar. Deri üzerine çıkan bu
terin, her bir gramı buharlaşırken 540 kalori ısıya ihtiyaç duyulur. İşte bu büyük ısının önemli bir kısmı
derimiz tarafından karşılanır ve böylelikle vücut ısımız düşer.

Buharlaşma hızı, hava akımıyla doğrudan ilişkilidir. Bu yüzden klima yerine vantilatör kullanılan
yerlerde hava akışı daha hızlı olduğundan, vücut üzerindeki fazla ısıyı almak için üretilen terin,
buharlaşma hızı da o kadar çabuk olur. Böylece vücudumuz, kendi doğal imkânlarıyla hızla serinlemiş
olur. Çünkü sıvılar buharlaşırken, bulunduğu yüzeyi soğutur... Doğası gereği, fazla nemi bulunmayan

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 22

yerlerde, hissedilen sıcaklık düşük olacağından, vantilatörle serinlemenin tercih edilmesi en doğru
çözümdür. Ayrıca klimaların harcadığı enerji miktarı, dışarıda ki hava sıcaklığına bağlı olarak değişirken,
vantilatörde bu durum söz konusu değildir.

Merak edenlere bilgi vermek gerekirse, vantilatör 30 metrekarelik bir odayı, yaklaşık 60
watt/saat güç harcayarak ferahlatırken, klimayla aynı odayı soğutmak, yaklaşık 2.500 watt/saat enerji
harcanması gerekmektedir... Bu elektriği sağlamak için ne kadar çok kömür ve ne kadar çok petrol
kullanılacağınızı, bu nedenle de küresel ısınmaya nasıl çanak tutacağınızı artık siz düşünün...

Bu yüzden özellikle fazla nemi olmayan bölgelerde, hissedilen sıcaklık düşük olacağından,
mutlaka çevre dostu vantilatörlerle serinleme yolu tercih edilmelidir. Fakat yazın çok uzun ve çok sıcak
geçtiği nemli bölgelerde ise klima bir ihtiyaç olmaktadır. Bu durumda da, klimaların sağlığımıza vereceği
zararları ortadan kaldırmak için, onlara sürekli bakım yapmak ve de klimayı vantilatörle birlikte
kullanmak, insan sağlığı için çok daha yararlı olacaktır...

Diğer taraftan pandemi dönemlerinde klima kullanmanın, değişik türde birçok virüsü saklama
ve yaşatma olanağını kolayca sağlayacağı için, klima kullanmanın ne denli tehlikeli olabileceğinin de, iyi
bilinmesi gerekmektedir... Sağlıkla kalın...

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 23

HUKUK KÖŞESİ

ENGELLİ BİREYLER İÇİN APARTMANA VE SİTELERDE ZORUNLU YENİLİKLER

Av. Cemalettin GÜRLER – GCG Hukuk Bürosu

Toplumsal ve sosyal gelişmelerle birlikte engelli bireylerin hayatını
kolaylaştırmak adına birçok düzenleme yapılmıştır. Kat Mülkiyeti Kanunu da bu
düzenlemelere uygun hükümleri barındırmaktadır. Ortak yerler olarak
adlandırdığımız tüm kat maliklerinin kullanımına ve faydalanmasına yarayan
alanlarda yapılacak değişiklikler için kanun özel bir hüküm koymuştur. Şimdi
değerli okuyucumuzun sorusu üzerinden bu hükmü açıklamaya çalışalım.

Site ve apartmanların ortak yerlerinde yapılacak değişikliklerde bazen tüm kat
maliklerinin rızasını aranırken bazen ise sayı ve arsa payı çoğunluğu yeterli
görülmüştür. Engelli bireylerin yaşamı için zorunlu olan ilave ve yeniliklerin ise
kanunda kat maliklerinin oy çoğunluğu ile alacağı kararla yapılabileceği eğer çeşitli nedenlerle karar
alınamamışsa da durumunun ilgili mercilerce tespiti halinde oy çokluğuna ihtiyaç duyulmadan
değişikliklerin yapılabileceği düzenlenmiştir. Söz konusu iki hali aşağıda açıklamaya çalışalım.

Apartmana engelli bireylerin kullanımı için uygun bir giriş ve asansöre tutacak yapılması ortak yerlerde
değişiklik gerektirmektedir. Dolayısıyla yapılacak değişiklik için kat malikleri kurulunca karar alınmalıdır.
Değişikliğin yapılmasını isteyen kat malikinin kendisinin ya da aynı bağımsız bölümde oturan aile
bireylerinden birisinin engelli bireyin yaşamını sürdürebilmesi için ortak yerlerde bazı değişikliklerin
yapılabilmesi amacıyla ilgili mercilere proje değişikliği veya kroki değişikliği başvurusunda bulunması
gerekmektedir. Başvurunun ardından kat malikleri kuruluna haber verilmeli ve kurul en geç 3 ay içinde
toplanmalıdır. Toplantıda sayı ve arsa payı çoğunluğu ile değişiklik karara bağlanmalıdır. Kararın olumlu
sonuçlanması halinde değişiklik yapılabilir.

Kat Malikleri Kurulu 3 ay içinde toplanmaz veya değişiklik kararını reddederse ilgili kat malikinin
başvurabileceği ikinci bir yol daha bulunmaktadır. Kat maliki ilgili mercilere başvurarak, yapılacak
değişikliğin bina güvenliğinin tehlikeye sokulmadığını ve engelli bireyin yaşamını sürdürebilmesi için
zorunlu olduğunu bildirerek rapor verilmesini isteyecektir. İstemin olumlu bulunması halinde alınan rapor
ile ana taşınmazın bulunduğu yerdeki belediye, onaylı proje değişikliğini veya kroki değişikliğini en geç 6
ay içinde sonuçlandırır. Böylece başvurucu kat maliki onaylı tadilat projesi ile gereken değişikliği
yaptırabilecektir.

Kat mülkiyetinde ortak yerlerin değiştirilmesinden doğan giderler tüm kat maliklerince karşılanır. Çünkü
bu yerlerden tüm kat malikleri faydalanabilmektedir. Ancak kanun engelli bireyler için yapılacak
değişiklikler olması halini ayrı tutarak hüküm koymuş ve bu tür giderlerin yaptıran tarafından
karşılanmasına karar vermiştir. Çünkü yapılacak olan değişiklikten faydalanacak olan o bağımsız bölüm
malikleri veya o engelli bireydir. Değişikliğin birkaç bağımsız bölüm maliki tarafından yaptırılması da
mümkündür. Bu halde ise faydalanma oranına göre giderler bölüşülecektir.

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 24

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 25

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 26

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 27

KİTAP TANITIMI

Turhan Demirbaş - Başak Sitesi

Maria ve Cristin iki kız kardeştir. Büyükbabaları Ankara’da
büyükelçilikte görevli iken teyzeleri babasının yanına gider. İran
sınırında bir yerde Nazım adında bir Türk’e aşık olur. Fakat bunu
çekemeyenler onları taşlayıp ölümlerine yol açarlar. Anneleri
babasının yanına gitmez, fakat eşi Diyarbakır’da bir baraj inşaatını
yönetir. Kızlar büyüyünce Maria Marco ile tanışır ve evlenir. Fakat
Cristina özgür yapısı gereği dünya turu gibi yolculuğa çıkar. Önceleri
İtalyan biri ile gezerken daha sonra Hollandalı ve Şili’li biri gezer ve
en son Yunan adalarının birinde bir süre kalır. Maria burada onu
ziyaret eder. İtalya’ya Roma’ya dönmesini ister. Bu arada Türkiye’de
kaldığı sıralarda Doğu Beyazıt’ta dağcı Mehmet ile tanışır.
Mehmet’in Türkiye’den kaçması gerekmektedir. Cristin ile birlikte
olduktan sonra İtalya’ya gitmek istediğini Cristin’e söyler. Maria’nın
adresini bulur ve onun yanında kalır.
Küçük oğluna bakar ona yardımcı olur ve üniversiteyi bitirmesine
yardımcı olur. Faşist yönetimden kaçtığını söyler. Fakar Maria fazla
kalmasını istemez ve bir süre beraber olurlar. Yeşil askeri parkasını
bırakıp bir gün ayrılır.
Cristin eve dönmüştür ve hamiledir. Babası bu arada ölür. Cristin’in dönmeyeceğini söylemiştir. Ama
annesi yine de umutludur. Döndükten sonra annesiyle yaşar. Maria Marco ile bir süre ayrı yaşamıştır.
Marco Napoli’de başkasıyla birliktedir. Bu durum Mehmet ile birlikteyken meydana gelmiştir. Marco ile
birlikte oldukça ikinci çocuğuna hamile kalır. Kaza geçirir kızı erken doğar. Onunla uzun süre hastanede
kalır ve kızı iyileşir. Marco da bankada çalışmaktadır.
Cristin rahat durmaz, Afrika’ya veya Güney Amerika’ya gitmek ister. Bakalım, gidecek midir? Kızını
annesine bırakıp, teyzesi gibi Türkiye yolunu mu tutacaktı?...
Kütüphane No; 30276 Yabancı Yazın

GELECEK ONUN DAHA İYİ OLACAĞINA İNANAN

İNSANLAR TARAFINDAN İNŞA EDİLİR.

BAĞIMSIZ, TARAFSIZ, GÖNÜLLÜ

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 28

BİLİM İNSANLARI
Nikola Tesla (1856 - 1943)

(Derleme) Fatih Fethi Aksoy – Yeni Esenkent Sitesi

Nikola Tesla, Sırp kökenli Amerikalı mucit, elektrik mühendisi,
makine mühendisi ve fütürist. Günümüzde alternatif akım elektrik
kaynağı sistemine verdiği katkılarla tanınmaktadır

Nikola Tesla 1856 yılında Hırvatistan'da dünyaya geldi. İnanılmaz
bir hafızası vardı. Altı dili çok rahat konuşabiliyordu. Gratz'daki
Bilim Enstitüsü'nde 4 sene matematik, fizik ve mekanik okudu.
Ama onun esas ilgi alanı elektrik oldu.

O dönemlerde elektrik henüz emekleme dönemini yaşayan çok
yeni bir bilim dalı durumundaydı. Babası papazdı. Hiçbir zaman
okuyup yazamamasına rağmen, annesi halk arasında pratik ev
aletleri mucidi olarak bilinirdi. Ona göre Tesla, yaratıcı dahi olmaya
adaydı.

Papaz olması için babasının zorlamasına karşı çıkarak, genç
Tesla, mühendislik mesleğinde ısrar etti.

Annesi de onu destekledi, fizik ve matematikte bilgisini arttırırken Graz'daki Politeknik okuluna girdi ve
Prag Üniversitesi'nde eğitimine devam etti. Yabancı teknik eserleri okuyabilmek için, orada, yabancı dil
kursuna devam etti.

Anadili olan Sırpça ve ailece bildikleri Almancaya ek olarak İngilizce, Fransızca ve İtalyancayı da
öğrendi.

Prag'daki tahsilini 1880'de bitirdikten sonra, Budapeşte'de lisansüstü eğitim yaparken, profesörüyle
alternatif akımın özelliklerini tartıştı. Sonra bir Paris telefon şirketinde çalışmaya başladı. Burada doğru
akım motorları ve dinamolar konusunda geniş ve önemli tecrübeler edindi.

1884 yılında Amerika Birleşik Devletleri'ne göç etti. New York'ta kısa bir süre kendi yoluna koyulmadan
önce Edison Machine Works'te çalıştı.

Ortaklarının fikirlerini finanse etmeleri ve pazarlamaları için Tesla, New York'ta çeşitli elektrikli ve
mekanik cihazlar geliştirmek için laboratuvarlar ve şirketler kurdu.

1887 Kasım ve Aralık aylarında Tesla, buluşlarına toplam yedi adet ABD patenti aldı. 1886’da çok fazlı
sistemler için patent aldı. Bu yılın sonuna kadar 18 patent daha aldı. Ardından birçok Avrupa patenti aldı
ve şimdiki Adı IEEE olan o günkü AIEE de konferans verip dünya mühendislerine tek ve çok fazlı akım
sistemlerini anlattı.

Kendisinin alternatif akım (AA) indüksiyon motor ve 1888'de Westinghouse Electric tarafından
lisanslanan ilgili çok fazlı AA patentleri kendisine önemli miktarda para kazandırdı ve şirketin
pazarlayacağı çok fazlı sistemin temel taşı oldu.

Nikola Tesla aynı zamanda dünyanın katmanlarından biri olan iyonosferin insanlığın yararına
kullanabileceğini söyleyen ve bunu ispatlayan bilim adamıdır. İyonosfer, 19. yüzyılda keşfedildi, Nikola
Tesla'yı ilgilendiren en önemli özelliği ise elektrik enerjisinin ve radyo, ses ve elektro manyetik dalgaların
kablosuz olarak çok uzak bir noktadan diğer noktaya taşımasını sağlamasıydı.

Nikola Tesla, iyonosfer ile ilgili çok fazla araştırma yaparak ilk radyo yayın merkezi ve kablosuz elektrik
taşıma merkezi olan Wardenclyffe Kulesi'ni Long Island'da 1901 ile 1905 yılları arasında inşa etti. Nikola
Tesla, 7 Ocak 1943 tarihinde 86 yaşındayken New Yorker Oteli'nin 33. katında, 3327 numaralı odasında
otel görevlisi Alice Monaghan tarafından ölü olarak bulundu.

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 29

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 30

Çiğdem Eğitim, Çevre ve Dayanışma Derneği
“Çiğdemde Dört Mevsim Çiçek” Konulu
1.Fotoğraf Yarışması Şartnamesi

KONU
Çiğdem Eğitim, Çevre ve Dayanışma Derneği ve Çiğdem Mahallesi Muhtarlığı; “Çiğdemde
Dört Mevsim Çiçek” konulu bir fotoğraf yarışması düzenlemiştir.

AMAÇ
Fotoğraf yarışması, doğayla iç içe olan mahallemizde yetişen çiçeklerin araştırılması ve görsel
hafızaya kaydedilmesi amacıyla düzenlenmiştir. Bu sayede çiçeklerin genç kuşaklar tarafından
tanınması sağlanacak ve gençlerin doğaya olan ilgisi artacaktır. Bu fotoğraf yarışması
sayesinde komşularımızın çevreye saygı duyması, doğaya özlemi gidermesi ve kentimizin bitki
örtüsüne sahip çıkması amaçlanmaktadır.

YARIŞMAYA KATILACAKLARDA ARANACAK ŞARTLAR
Yarışma, Seçici Kurul Üyeleri ve Çiğdem Eğitim, Çevre ve Dayanışma Derneği Yönetim
Kurulu (asıl üye) üyeleri dışında, amatör ve profesyonel tüm fotoğrafçılara açıktır.

YARIŞMAYA KATILACAK FOTOĞRAFLARDA ARANACAK NİTELİKLER
1. Çekilecek çiçek fotoğrafları Çiğdem mahallesinin coğrafi sınırları içinde yetişiyor
olmalıdır. Bu bölge içinde çekilmediği anlaşılan fotoğraflar yarışmadan elenecektir.

2. Yarışma Dijital (sayısal) kategoride ve Sayısal (Dijital) Renkli veya Siyah-Beyaz fotoğraf
olmak üzere tek bölümlüdür.

3. Yarışmaya katılım ücretsizdir.

4. Yarışmacılar yarışmaya, 2 kategoride olmak üzere en çok 8 (sekiz) adet Sayısal (Dijital)
Renkli veya Siyah-Beyaz fotoğrafla katılabilirler. Bu 8 fotoğrafın 4 tanesi 4 ayrı mevsimde
çekilmiş fotoğraflardan oluşacak ve 4 mevsim kategorisinde değerlendirilecektir. Diğer 4
tanesi ayrı ayrı mevsimleri temsil edecek şekilde her mevsim için 1 fotoğraf olmak üzere
toplamda 4’ü geçmeyecektir. Bir kategori için teslim edilmiş fotoğraf diğer kategoride
değerlendirilemez.

5. Yarışmaya sunulacak fotoğraflar için herhangi bir teknik sınırlandırma yoktur. Çekilen
objenin özelliği bozulmamak koşuluyla fotoğraf düzenleyici program kullanılabilir. Ancak dijital
ortamda fotoğraf düzenleyici programlar kullanılarak görsel veya teknik kalitesi belirgin
biçimde ana unsuru değiştirilen fotoğraflar, değerlendirme aşamasında elenecektir. Bu
konuda jüri üyelerinin takdiri esastır.

6. Katılımcı, yarışmaya gönderdiği yapıtın tümüyle kendisine ait olduğunu ve tüm izinlerinin
alındığını kabul, beyan ve taahhüt eder. Ödül alan katılımcılardan bu beyan ve kabulleri
dışında hareket ettiği anlaşılanlar hakkında kural ihlali işlemi uygulanır.

7. Yarışmaya gönderdiği fotoğraf üzerinde, yapıt kendisine ait olmadığı halde kendisininmiş
gibi göstermeye ve değerlendirme kurulunu yanıltmaya yönelik her türlü müdahale ve
değişiklikleri yapan katılımcı hakkında kural ihlali işlemi uygulanır.

8. Yarışmaya gönderilecek fotoğrafların herhangi bir yarışmada ödül almamış olması
gerekmektedir. Fotoğrafın herhangi bir yarışmada sergileme almış, yarışma organizasyonları

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 31

dışında sergilenmiş veya yayınlanmış olması ise yarışmaya katılım açısından engel teşkil
etmemektedir.

9. Kural ihlallerinde, Kural ihlali yapan katılımcının ödül ve/veya sergilemesi iptal edilir; ödül
ve/veya sergileme yeri boş bırakılır; ödül, sergileme, unvan ve kazanımları geri alınır. Bu
durum diğer yarışmacıların sıralamasında değişiklik yapılacağı anlamı taşımaz; diğer ödül
ve/veya sergileme almış ve/veya alamamış yarışmacılara talep hakkı doğurmaz. Ödül
ve/veya sergileme bedeli ödenmişse katılımcının iade etmesi gerekir.

10. Düzenleme Kurulu, uygun gördüğü koşullarda yarışmanın tamamının veya bir kısmının
iptaline ya da ertelenmesine karar verebilir. Düzenleme Kurulu, iptal ya da erteleme
durumlarında uygulanacak yöntemleri ve kuralları belirleme hakkına sahiptir. Düzenleme
Kurulu, sorunların ve belirsizliklerin çözümünde, gerekli görülen durumlarda şartnamenin
kuralları, program değişikliği, değerlendirme, ödüllendirme dahil her türlü değişikliği yapmaya
yetkilidir.

TELİF (KULLANIM) HAKLARI
A- Çiğdem Eğitim, Çevre ve Dayanışma Derneği’nin Hak ve Sorumlulukları:

 Yarışma sonunda ödül, mansiyon ve sergileme alan eserler üzerinde 5846 sayılı Fikir ve
Sanat Eserleri Kanunu’nun 21’inci maddesinde tanımlanan işleme, 22’nci maddesinde
tanımlanan çoğaltma, 23’üncü maddesinde tanımlanan yayma, 24’üncü maddesinde
tanımlanan temsil ve 25’inci maddesinde tanımlanan işaret, ses ve/veya görüntü nakline
yarayan araçlarla umuma iletim mali hakları eser sahibi ile birlikte süresiz olarak Çiğdem
Eğitim, Çevre ve Dayanışma Derneği’ne ait olacaktır.

 Çiğdem Eğitim, Çevre ve Dayanışma Derneği bu haklar çerçevesinde eseri, süresiz
olarak, Türkiye içinde veya dışında, Türkçe veya diğer tüm dünya dillerinde, her türlü
ortam ve her türlü materyal içeriğinde eser sahibinin ismini belirterek kullanabilecek ve
kullandırabilecektir (Fotoğraf ile kolaj vb grafik düzenlemeler yapılması durumunda ise,
eser sahibinin ismi kullanılamamaktadır).

 Düzenleme Kurulu; ödül ve sergileme almayan fotoğraflardan dilediği kadarını kullanma
hakkına sahiptir.

 Şartnamede belirtilen ödüllerin kullanım süresi 31.12.2021 tarihi ile sınırlandırılmıştır.
Zaman aşımı durumunda hak sahibinin ödül, telif (kullanım hakkı) vb herhangi bir talebi
olamaz.

 Ödül alan ve sergilenmeye hak kazanan fotoğraflar sergi amaçlı olarak derneğimiz
tarafından basılı hale getirilecektir. Sergilemelerde bütünlük oluşturmak için ödül alan ve
sergilenmeye değer bulunan fotoğrafların Çiğdem Eğitim, Çevre ve Dayanışma
Derneği tarafından gerekli görülen büyüklükte laboratuvar baskıları alınabilecektir. Bu
nedenle gerek duyduğu takdirde Çiğdem Eğitim, Çevre ve Dayanışma Derneği ödül ve
sergileme kazanan fotoğrafların asıl dosyalarını katılımcıdan isteyebilir.

B- Eser Sahiplerinin Hak ve Sorumlulukları:
1. Ödül (derece, mansiyon, özel ödül) ve Sergileme alan eser sahipleri, işbu şartnamede
belirtilen ödül tutarlarının aynı zamanda telif ücreti yerine geçtiğini; ödül ve sergileme alan
eserler için verilen para ödüllerinden başka eserin kullanım ya da devrine ilişkin olarak her ne
nam altında olursa olsun Çiğdem Eğitim, Çevre ve Dayanışma Derneği’nden herhangi bir
talepte bulunmayacağını kabul eder.

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 32

2. Eser Sahibi, eserin kendi özgün eseri olduğunu, üçüncü şahısların bu eser üzerinde
herhangi bir hakları bulunmadığını, eseri üzerindeki hakları daha önceden devretmediğini,
üçüncü şahıslarca aksi bir talepte bulunulması halinde eser sahibinin kendisinin hukuken
sorumlu olduğunu beyan, kabul ve garanti etmektedir.
3. Çiğdem Eğitim, Çevre ve Dayanışma Derneği, fotoğrafların başka amaçlar için
kullanılmasına, hiçbir koşul altında, izin vermez.
4. Yarışmaya gönderilen fotoğraflarda görünebilecek insanların, fotoğrafının çekilmesine ve
bir yarışmaya gönderilmesine, fotoğrafın internette ve basılı yayın organlarında
yayınlanmasına izin verdikleri kabul edilir. Söz konusu kullanımlardan dolayı ortaya
çıkabilecek anlaşmazlıkların tüm sorumluluğu yarışmacıya aittir.
5. Başkasına ait görüntülerin olduğu gibi veya kısmen kullanılması durumunda ortaya
çıkabilecek telif hakkı ihlallerinin tüm hukuki sorumluluğu katılımcıya aittir.
6. Ödül ve sergileme alan ve satın alma uygulanan fotoğrafların özgün hali (jpeg veya raw),
kısa kenarı en az 2400 piksel ve boyutu 5 Mb’den az olmayacak şekilde Eser Sahipleri
tarafından Çiğdem Eğitim, Çevre ve Dayanışma Derneği’nin [email protected] e-
posta adresine elektronik yolla teslim edilecektir.
7. Yarışmada ödül ve sergileme alan ve satın alma uygulanan eserler Çiğdem Eğitim,
Çevre ve Dayanışma Derneği web sitesi http://www.cigdemim.org.tr ile sosyal medya
(facebook, twitter, instagram) hesaplarında, aylık online dergide yayınlanacaktır. Ayrıca ödül
alan eserler her yıl düzenlenmekte olan “Komşuluk Günü Panayırı’nda” sergilenecektir.
8. Katılımcılar; fotoğraflarını e-posta yoluyla yüklemekle yarışma koşullarını okumuş ve
kabul etmiş sayılırlar. Bu şartname, yarışmacının yarışma fotoğraflarını göndermesiyle
yürürlüğe girer. Yarışmacıların bu şartname hükümlerine sonradan itiraz hakkı yoktur.

FOTOĞRAFLARIN İŞARETLENMESİ VE GÖNDERİLMESİ
1. Elden teslim, e-posta yoluyla ya da CD/DVD/Taşınabilir bellek gönderimi ile fotoğraf
kabul edilmeyecektir.

2. Fotoğraf üzerinde tarih; katılımcıya ilişkin isim, logo vb işaretler bulunmamalıdır.
Fotoğraflar, kenarında çerçeve ya da boşluk olmadan gönderilecektir.

3. Yarışmaya katılacak dijital (sayısal) fotoğraflar jpg/jpeg formatında, 150-300 dpi
çözünürlükte, 7- 12 sıkıştırma ile kaydedilecektir. Yüklenecek fotoğraflar 2 Mb (Siyah-Beyaz
fotoğraflarda 1 Mb)’den küçük olmamalı, 4 Mb’yi de geçmemelidir. Fotoğrafçı bu konuyu test
ederek fotoğrafını göndermelidir.

4. Her bir fotoğraf dosyasının ismi 31 karakteri geçmeyecektir.

5. Ülke Kodu (Türkiye > TR) ve bölüm/kategori kodu (Sayısal: Renkli veya Siyah-Beyaz
(Dijital) > D) dışındaki tüm harfler küçük olmalıdır.

6. İsimlendirmede ç, ı, ğ, ö, ş, ü karakterleri kullanılmamalıdır. İngilizce harfler ve alt çizgi ( _
) kullanılabilir.

İsimlendirme:
 Dosya adının ilk 2 karakterine ülke kodu yazılmalıdır (Türkiye için “TR”).
 Sonra eser sahibinin ismi maksimum 5 karakter olacak şekilde yazılmalıdır (Örneğin
“Ferit Uyar” isimli katılımcı için fuyar, feyar veya uyarf gibi)).
 Sonraki karakter bölümün baş harfi olmalıdır (Dijital > D).

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 33

 Fotoğrafın sıra numarası rakamla yazılmalı (1’den 4’e kadar) ve bundan sonra alt çizgi
eklenmelidir ( _ ). Fotoğrafın adı toplam karakter sayısını geçmeyecek şekilde
yazılmalıdır.

 Fotoğrafın hangi kategoride ve hangi mevsimde çekildiği ayrıca teslim aşamasında
belirtilecektir. Fotoğrafın çekildiği yer ve tarih belirtilecektir.

7. Eserlerin yüklenmesinden kaynaklanabilecek olası sorunlardan Çiğdem Eğitim, Çevre
ve Dayanışma Derneği sorumlu olmayacaktır.

ÖDÜL ve SERGİLEMELER

ÇİĞDEMDE 4 MEVSİM ÇİÇEK KATEGORSİNDE

Birincilik 1 Gece Konaklamalı Gezi (Ulaşım Aracı Otobüs)

İkincilik Günübirlik Gezi
Üçüncülük 2 kişilik Tiyatro Bileti

BAĞIMSIZ MEVSİMİNDE ÇİÇEK KATEGORİSİNDE
Her mevsimin birincisine 2 kişilik Tiyatro Bileti

SEÇİCİ KURUL ÜYELERİ

Fatih Fethi Aksoy Yönetim Kurulu Başkanı

Hasan Hüseyin Aslan Yönetim Kurulu Üyesi Ve Çiğdem Mahallesi Muhtarı

Müjdem Demet Yücelgen Dernek YK üyesi

Tacettin Teymur Fotoğraf Sanatçısı

İbrahim Akalın Fotoğraf Sanatçısı

Seçici kurul en az 3 Üye ile toplanır.

YARIŞMA TAKVİMİ : 08.06.2020
: 15.05.2021 Perşembe saat 23.00 (TSI)
Yarışma Başlama Tarihi
Son Katılım Tarihi : 16.05.2021
Jüri Toplantı Tarihi
Sonuçların Duyurulması : 20.05.2021

Ödül Töreni ve Sergileme Tarihi : Çiğdem Eğitim, Çevre ve Dayanışma Derneği’nin 2021
yılında düzenleyeceği “Komşuluk Günü Panayırı’nda” yapılacaktır.

İLETİŞİM/YARIŞMA SEKRETERYASI

Yarışma Koordinatörü: Fatih Fethi Aksoy Yönetim Kurulu Başkanı
Genel Sekreter: Gönül Öner

Tel: 0312 285 20 47 90-530 660 95 83
ADRES BİLGİLERİ :Çiğdem Mahallesi 1551. Cadde No: 14-A 06530-Çankaya-Ankara

e-posta : [email protected]

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 34

EYYÂM-I BAHÛR (31 Temmuz - 7 Ağustos)

Gönül Öner – Asemek Sitesi

Eyyâm, Arapça “yevm” kelimesinin çoğuludur ve
“günler”; Bahûr kelimesi de yine Arapça ve “çok
sıcak”, “yerden yükselen buhar” karşılığındadır.
Yılın en sıcak günleridir. Kuyruk yıldızının doğduğu
zamandır. Halk arasında “Doğdu kuyruk, kalmadı
koruk “ şeklinde söylenerek üzümlerin
olgunlaşmaya başladığı hatırlatılır.

“Eyyâm-ı Bahûr” günlerine ilişkin olarak “İngilizlerin
bugünlere Dog Days demelerinin Mısırlıların Sirius
(büyük köpek) takımyıldızının bu dönemde
görülmesi üzerine süre gelen bir inanış” olduğu da
kaydedilen bilgiler arasındadır.

Halk ağzında “eyyembuhur”, “ehem buhur”,
“ehembölür”, “ehemmur”, “eyambur” şeklinde de
anılır. Kuyruklu yıldızın doğduğu kabul edilen 31
Temmuz’da başladığına inanılan bu dönemin
süresi bir hafta, oniki gün, hatta bir ay kadar
sürdüğü de yerel bilgiler arasındadır. İstanbul gayrimüslimlerine göre “ateş gecesi”dir. Sivrisineklerin
azdığı, hastalıklara davetiye çıkarıldığı, yüksek nem oranı ile yakıcı bir dönem olarak bilinir. Göçerler bu
dönem için “koç kavurma zamanı” derler. Halk meteorojisine göre bu günlerde koyunların ağaç altında
yatarken birbirlerine sokulmaları kışın şiddetli geçeceğine, aksi halde kışın şiddetinin fazlaca
olmayacağına işarettir.

“Yaz güneşi ortalığı kavuranda

Eser püfür püfür eyyam-ı buhur

Şaşkınları cıbıl, hem de ıslak duranda,

Gün gider, yel gider, beyaz lekesi durur.” (Anonim)

Yukarıdaki dizelerinde de anlatıldığı üzere güneş altında, sam yeli estiğinde, ıslak vücutla durulduğunda
derideki su damlalarının mercek etkisi yaparak deriyi zedelediği ve beyaz lekelerin oluştuğu anlatılır.

“Eyyâm-ı Bahûr”a dair aktarılacak bilgi pek çok, temenni ise tek: Gönlümüzün “Eyyâm-ı Bahûr”u daim
olsun...

(Kaynak: Ergün Veren, Halk Bilimci)

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 35

SATRANÇ ÖĞRENİYORUZ
Hatice Caymaz - TSF Satranç Antrenörü / TSF Ulusal Hakem

SATRANÇTA AÇILIŞ TEORİSİ

İSPANYOL AÇILIŞI
Ruy Lopez (İspanyol Açılışı olarak da biliniyor) tamamen başlangıç seviyesi olan satranç
oyuncularından dünya şampiyonu Magnus Carlsen'e kadar birçok oyuncu tarafından tercih ediliyor! Bu
açılış 1561'de bir satranç kitabı yayınlayan 16. yüzyıldan bir rahip olan Ruy López de Segura'nın adını
taşımakta.
Benimde satranç eğitimlerimde öğrencilerime öğrettiğim ilk açılış İspanyol ve İtalyan açılışıdır , çünkü

başlangıç hamleleri temel satranç kurallarını kapsar. HAFİF TAŞLARI OYUNA SOK . ROK YAP

1. e4 e5 2. Af3 Ac6 3. Fb5

Ruy Lopez oldukça eski bir açılıştır.16.yy'da İspanyol bir papazın satranç merakı sonucu ortaya çıkan bir
açılıştır. Oldukça eski olmasına rağmen hala sıklıkla kullanılan bir açılıştır.
Bu açılışta genellikle beyazların yapmış olduğu baskı ön plandadır.Siyahlar e'deki piyonu korumak için
genel olarak siyahlarda tempo kaybı olucaktır.
Bu açılışı özellikle zamanında Gary Kasparov ve Bobby Fischer sıklıkla kullanmıştır.Genellikle İspanyol
Açılışında en çok kullanılan devam yollarından bir tanesi beyazların 3. Fb5 hamlesinden sonra siyahların
oynadığı a6 hamlesidir.

İspanyol açılışında’nda 1.e4 e5 2.Af3 Ac6 3.Fb5 a6 4.Fxc6 yolu Kırışma Yolu olarak bilinir. 4…dxc6
5.0-0 sonrasında tehdit e5 piyonu. 5…f6 en çok oynanan hamle ama Carlsen ilginç 5…Ae7 hamlesini
tercih eder.

2010 yılında Rusya’da düzenlenen Dünya Yıldırım Satranç Şampiyonluğu’nu Aronian kazanırken ikinci
Azeri Büyükusta Radjabov oldu. Magnus Carlsen ise üçüncülükle yetinmek zorunda kaldı.

İspanyol açılışı , Kırışma Varyantı (varyant devam yolu demektir)

1.e4 e5 2.Af3 Ac6 3.Fb5 a6 Morphy tarafından uygulanan hamle.

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 36

SATRANÇ ÜNVANLARI NELERDİR?

ULUSLARARASI SATRANÇ FEDERASYONU FIDE

Uluslararası Unvanlar

GM (Grand Master - Büyük Usta) - 2500
IM (International Master - Uluslararsı Usta) - 2400
FM (FIDE Master - FIDE Ustası)- 2300
CM (Candidate Master - Usta Adayı)- 2200
---------------------------------------------------
WGM (Woman Grandmaster - Bayan Büyük Usta) - 2400
WIM (Woman International Master - Bayan Uluslarası Usta) - 2300
WFM (Woman FIDE Master - Bayan FIDE Ustası) - 2200
WCM (Woman Candidate Master - Bayan Usta Adayı) - 2100
---------------------------------------------------
HGM (Honorary Grandmaster - Onursal Büyük Usta)
HM (Honorary Master - Onursal Usta)

Yukarıda belirtilen unvanlar içerisinden ''CM-FM-IM'' unvanlarına sahip olabilmek için unvanların yan
tarafında belirtilen puanlara ulaşmak yeterlidir. Mevcut puana ulaşılması durumunda FIDE'ye unvan
başvurusunda bulunmak yeterlidir.

Bunun yanı sıra ''IM/WIM-GM/WGM'' unvanlarına sahip olabilmek için sadece unvanın yanında belirtilen
puanlara ulaşmak yeterli olmuyor. Aynı zamanda puana ulaşan oyuncuların norm hazırlaması gerekiyor.
Bu kriterlere ulaşılması halinde ise yine aynı şekilde FIDE'ye ünvan başvurusunda bulunmak yeterlidir.

Buradaki unvanlar satranç sporcularının kendi ülkelerinin dışında
Uluslararası maçlarda ve ustalarla yapmış oldukları maçlar sonucunda kazanmış oldukları
unvanlardır.

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 37

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 38

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 39

ŞAŞI BUNLARIN HEPSİ!

( “Ateşle Dans” öykü kitabından alınmıştır)

Celal İlhan - Keçiören

Otobüs durağının yıpranmış, kir pas içindeki plastik koltuğuna bıraktı kendini.

Gelen ilk belediye otobüsüne binip hem dinlenecek, hem de şu kundura işini enine boyuna bir kez
daha düşünecekti.

Biletli yolcular; yaşlıların avare gezmelerinden, koltuk kapatmalarından hoşnut değiller ya olsun.
Önünde duran otobüsün alınlığındaki semt adlarına bakmadı bile.

Kısa bir gezintiydi istediği. Nereye gittiğinin ne önemi vardı ki?

Yavaşça kalktı. Otobüse doğru yürüdü. Temkinli adımlarla çıktı ön kapı basamaklarını.

“Çok şükür, buna da şükür. Ayakta olmak dünyanın malına değer” diye mırıldandı.

Çoklarının yaptığı gibi avucundaki yaşlılık kartını şöyle bir aç kapat yapıp otobüsün içine daldı.
Evde sıkılıp kendini belediye otobüsüne atan yaşlılara hoşgörü avansını çoktan tüketmiş genç sürücü
terslendi, “Dayı!, adam gibi göster kartını, göz boyar gibi değil!” diye azarladı ihtiyarı.

Duymasa, sürücü söylediğiyle kalacak üstüne gitmeyecekti belki de. İhtiyarın ağır işiten kulakları bu
azarı algılamıştı. Geri döndü. Kartını çıkarıp sürücüye göstermek için güç bela yakaladığı tutamağı

bıraktı. Otobüsün yürümesiyle yorgun bedeni sarsıldı. Yardıma koşanlara
tutunmaya çalıştıysa da ayakta kalmayı başaramadı. Toz içindeki döşemenin
üstüne boylu boyunca serildi.

Bilinci yerindeydi. Başına geleni kendi hatası gibi görüyor, kimseye
kırgınlık duymuyordu.

Tüm yolcular ayağa kalkmıştı. Utanç içindeki sürücü, ivedilikle sağa yanaşıp el frenini çekti. Özür
dilemeyi beceremezdi ama yine de, “Dayıcığım! Her sözü duymak zorunda mısın? Gidip yerine
otursana.” diye söylenmeden kendini alamadı. Hareket etmek için onun oturtulmasını bekledi.

Yaşlı yolcular gemi azıya almış, bağırıp çağırıyorlardı.

“Utanmasanız, yaşlılık kartını elimizden alıp yırtacaksınız!”

“Parasını cebinizden mi veriyorsunuz, size ne?

“Karta ne gerek var, görmüyor musun adamın hâlini?”

Sürücü akıl yolunu seçmişti, söylenenleri duymuyormuş gibi davranıyordu. Deneyimleri, böyle
durumlarda tartışmaya girerse, işin karakolda biteceğini öğretmişti ona. İhtiyarın boylu boyunca
devrilmesine neden o değilmiş gibi cık cık yapmaktan da geri durmuyordu.

Ortaya bakan üç kişilik koltuğa; biri orta yaşlı, diğeri genç iki adamın arasına oturtuldu ihtiyar.
Şaşkınlık okunuyordu gözlerinde.

Söylenmeler azalırken otobüs yavaşça hareket etti.

O görkemli vites geçirme sesi nedense duyulmadı bu kalkışta.

Yolcular, bir süre sonra konuşmaya başlayan ihtiyardan, adının Ahmet olduğunu, Kunduracı Ahmet
diye bilindiğini öğrendiler.

İyiliksever yolcuların yardım etmek, gönül almak, acıdıklarını göstermek için çırpınmaları ihtiyarı
fazla etkilemiş gibiydi. Yolcular, onun hüngür hüngür ağlamasından yanaydı sanki.

Genç irisi biri, kağıt mendiliyle ihtiyarın toz içinde kalmış ceket kollarını temizlerken “Amca” dedi,
“Hava çok sıcak, biz bile bunalıyor zorunlu olmadıkça sokağa çıkmıyoruz. Sizin için en iyisi bu saatlerde
evden çıkmamaktır.”

Kendini toparlamaya çalışan ihtiyar, döşemeye diktiği yorgun bakışlarını kaldırmadan, “Kundura
alacaktım ayağıma,” dedi. Ayaklarını kaldırıp ileri doğru uzattı. Rengini yitirmiş, lastik ayakkabılar vardı
ayağında.

Önünde dikilen genç bir yolcu, “Oğlun kızın yok mu amca?” dedi, sevecenlikle.

Soru, yolcular adına sorulmuş gibi geldi ihtiyara. Ortaya konuştu “Var. Oğlum da var kızım da,”
dedi. Bir süre bekledi. Söyleyeceklerinin birilerini rahatsız edip etmeyeceğini anlamaya çalışıyordu sanki.

“Elli beş sene hiç ara vermeden çalıştım da...”

İnce derisi altında, damarları açıkça görünen nasırlı ellerini görücülerin önüne uzattı. Önce
avuçlarını, sonra sırtını gösterdi.

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 40

“Herkes nasıl oluyorsa, ben bir türlü emekli olamadım,” dedi.

Otobüsün arkasından alaycılığını gizlemeyen bir ses geldi, “Amcamın ne devlete, ne oğluna kızına
ihtiyacı var. Daha aslan gibi maşallah.”

Başka bir yolcu, soruşturmanın yönünü değiştirmek istedi, “Peki madem çıktın bu sıcakta, neden
bir ayakkabı almadan dönüyorsun? Aradığını mı bulamadın, ayağındakileri atmaya mı kıyamadın?”

“Doğru söyledin efendi oğlum” dedi ihtiyar. “Aradığım kundurayı bulamadım. Elime alıp altını
üstünü inceleyince her birine bir kusur buluyor geri bırakıyorum. Hastalık benimkisi!”

Yolcular, hep bir ağızdan güldüler ona.

Sağında oturan adam şaşırmıştı. Merak içinde sordu, “Amca! Gerçekten alacak paran var da
ayakkabı mı beğenmiyorsun?”

“Öyle yaa” dedi. “Her biri başka tarafa bakıyor kunduraların. Şaşı bunların hepsi de!”
Duraksamalarla sürdürüyordu konuşmasını. “Nasıl modaysa anlamıyorum… Bazılarının burnu tuğla
gibi… Bazılarınınkini de leylek gagası gibi uzatmış da uzatmışlar!… Onun içinde ayak nasıl rahat

eder?... Ben bilmiyor muyum neyin ne olduğunu. Ne köselesi kösele, ne sayası saya. Lastik giyerim
daha iyi.”

Bildik ellerini bir kez daha uzattı ileri doğru. Eş kunduraların nasıl durması gerektiğini gösterdi
yolculara. Gülüşmeler, konuşmalar birbirine karıştı.

“Togo’ya git, orada mutlaka bulursun.”

“Yok orda bulamaz, Beymen’de bulur bulsa bulsa.”

*
Aşağılandığını fark eden ihtiyarın aklı gençlik yıllarına doğru kaydı gitti…

Cumhuriyetin gözde mekânlarından Meşrutiyet Caddesi’nde, Altın Kundura Mağazası’nın işliğinde
buldu kendini. Reisicumhur İsmet Paşa ve kızından devrin ünlü sanatçılarına varana dek Ankara

sosyetesinin göz bebeği Genç Ahmet Usta, elini uzattı ona. Isınan, yenilenen yüreği, damarlarına daha
çok kan pompalamaya başladı. Rengi değişti ihtiyarın.

Kopardı tüm bağlarını otobüsten, öğle sıcağından ve çevresindeki kalabalıktan.

*

O gün sabahı zor etmişti.

Akşama teslim edeceği bir çift çizme vardı. Baş Hanende Şükran’ın çizmesi. Aah. Ne denli hoş
duygular yaşamıştı o çizmeyi tamamlayıp Şükrana’a verinceye değin. Düşlerinde, hanende Şükran’la
çizmeleri aynı ağırlıkta yer alıyordu. Bu çizmede tüm hünerlerini göstermeye kararlıydı. Yaptığı

kunduraların hangisinde olursa olsun, kusur bulana bedava kundura yapmayı vaat edişi meşhurdu
ustanın. O zamanlar, hangi babayiğit vitrininde dokuz çeşit kundura, beş çeşit çizme sergileyebilirdi ki.
Altın Kundura Mağazası onu başarmıştı. İnsanlar, marka diye önüne ne konulursa üstüne atlamazdı

şimdiki gibi. Zevkine göre giyinebilmek için akla gelmedik fedâkarlıklara katlanırlardı.

Mağazanın genç sahibi Fadıl Bey, “Hiçbir şey esirgemeyeceksin! Ne malzeme ne emek! Bu çizme
benim için çok önemli!” diyordu ikide bir. Kuyumcuda yaptırılmış altın kopçaları takıp işini tamam
etmeden, çizmeyi kimselere göstermiyordu usta. Hanende Şükran’a patronunun vurgun olduğu
dolaşıyordu dillerde. Babası öleli iki yıl ancak olan Fadıl Bey, Allah için yakışıklı çocuktu. Çevresinde
sayısız kadın vardı ya Şükran’dan başkasını gözü mü görüyordu?

Hanende Şükran mı? Âlem bir kadındı doğrusu. Bebek ayağı gibi tombul, süt gibi beyaz ayacığının
karton üstüne izini çizip gümüş uçlu mezürüyle tarak, kontrpiyer ve bilek ölçüsünü aldığı gün, bir batman
yağı erimişti Ahmet Ustanın. Hınzır bakışları, kuğu boynu gibi ak gerdanı, düğme dinlemez göğüsleri…
Şükran’ın tenine dokunan parmak uçlarından yürüyen sıcaklıkla kızarıp bozardığında, ustayla

eğlenmekten kendini alamayan yosma, “Ahmet, gözün dizimden yukarıya kayarsa
oyarım ha!” demiş, kahkahayı basmıştı.

Ahmet Usta, “Bir kadına dokunmadan” derdi, “onun güzelliğini asla
anlayamazsınız.”

Ankara’nın tüm zengin hovardaları Şükran’ın peşindeydi.

*
Fadıl Beyin rahmetli babası, Ahmet Usta’nın dünyada en çok saygı duyduğu
adam, hayata gözünü yummadan bir gün önce, “Ahmet! Evlâdım.” diye söze
başladığında, can kulağıyla dinlemişti onu.

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 41

“Bana bir şey olursa, üç beş kuruşa tamah edip mağazayı bırakma.”

“Hiç yapar mıyım” demişti dolu gözleriyle. “Domuz yelesinden koparılmış kıl iğne ile kundura
dikmeyi öğreten, saya nakışlamanın kuyumcu işçiliğinden farksız olduğunu kafama sokan, bana ustalık
payesi veren, sonra da ustalığıma hürmeten akıl danışan adama ihanet edersem, Allah benim bin türlü
belamı versin.” diyen yaşlı gözleri, ölümün pençesinde inim inim inleyen adamı nasıl da rahatlatmıştı.

Ustası, tükenen soluğuyla “Birbirinize destek olun, birbirinizi kötülüklerden koruyun.” demişti oğlu
Fadıl Beyin gözüne bakarak.

Ahmet Usta, “Sen onu oğluna söyle, bana göre hava hoş.” diye bakmış; ustasının son sözlerini
kendisine bağışlanan bir onur olarak algılamıştı.

Babanın göçmesiyle Altın Kundura’nın kapanacağını sanıp hayıflananlara da sevi- nenlere de
yanıldıklarını göstermek en büyük arzusu olmuştu.

*

Otobüsün içe bakan koltuğunda dalgın oturan ihtiyar, kimden ve nereden gelirse gelsin tüm
saldırılara karşı, tertemiz geçmişinin koruması altındaydı.

Dinleyen birini bulmaya görsün; coşkuya kapılıp, hemen anlatmaya başladığı, her anlatışında
gururla dolup taştığı bir anısına daha yol verdi.

Altın Kundura’nın işliğindeki en pahalı ve verimli makine olan İngiliz malı Singer saya makinesinin
gürültü yapan yatak arızasını bulmuş, bulmakla kalmayıp onarmayı da başarmıştı. Makinelerinin üstünde
değişikliğe gidildiğini; önemli bir parçasının sökülüp atılarak, yerine küçük bir torna işliğinde yapılan
uyduruk bir parçanın takıldığını duyan Singer uzmanları, onu sorgulamaya kalkmışlardı. Sorgulama
tamamlandığında Ahmet Usta ceza yerine, o koskoca şirketten dolgun ücretli bir iş teklifi bile almıştı.
Ustanın buluşu, taa İngilterelere değin gitmiş başmühendislerce takdirle karşılanmıştı.

Dünya malına tamah edip ustasına verdiği sözden geri mi dönecekti?

“Anlamam öyle şeylerden” diyerek teklife gülüp geçmişti Usta.

*

“İşiniz de paranız da sizin olsun.” diye sayıklayan ihtiyar, otobüsün son duraktaki parka çekildiğinin
de farkında değildi.

Kendini bağışlatmak için her fırsatı değerlendirmeye çalışan sürücünün, “Dayı son durağa geldik,
bu otobüs yarım saat burada kalır, geri döneceksen şu ilerdeki otobüse geçmen gerekir.” diyen sesini,
omzuna konan elin ağırlığı ile birlikte duydu.

“Ben Singer’e filan gitmem, benim yerim burasıdır.” diye sayıklamasını sürdürüyordu.

“Dayı, nereye istersen oraya git” dedi sürücü. “Buradan her semte otobüs kalkar, merak etme.”

İhtiyar kalktı, özenli adımlarla arka kapıya doğru yürüdü.
Sürücünün, “Önden de inebilirsin dayı.” diyen, alttan alan sesini duymadı

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 42

ÇİĞDEM MAHALLESİ MUHTARLIK
ÇALIŞMA RAPORU

Sevgili Komşularımız,
48.Raporumuzda mahallemizde yapılan ve yapılması devam etmekte olan
çalışmalar ve yaptığımız görüşmeler hakkında bilgileri sizlerle paylaşıyoruz.

1.Öncelikle Kurban Bayramınızı kutlar, tüm dileklerinizin yerini gelmesini ve kurbanınızın kabulünü
dilerim. Bu kurban Bayramında da kurban kesen ve kurbanlarının dağıtımında yardım isteyen
komşularımıza elimizden gelen yardımı yaptık.
2. Çiğdemim Derneği Başkanı Fatih Fethi Aksoy’la birlikte Ankara Büyükşehir Belediyesi Özel Projeler
Daire Başkanı Hüseyin Çankaya’yı ziyaret ettik. Şirindere bölgesinde neler yapıldığı ve nelerin
yapılacağı konusunda uzun bir görüşme yaptık. Görüşme sonunda pandemi nedeni ile çalışmaların bir
süredir durduğunu pek fazla bir şey yapılmadığı nedeninin ise bölgede yaşayan kişilerin anlaşmaya
gelmedikleri oldu. Buna da bir çözüm bulmaya çalıştıklarını söylediler.
3. Bayram öncesi Şirindere Bölgesinde Ankara Büyükşehir Belediyesi(ABB) tarafında temizlik çalışması
yapıldı. Çözüm olmamakla birlikte kirliliğin bir kısmı kaldırıldı.
4.1577 cadde üzerinde ABB tarafından asfalt üzerindeki bozuk yüzeyler yama çalışması ile düzeltildi.
5.1550 caddeden 1557 cadde istikametinde TEDAŞ tarafından yaptırılan kazı çalışması tamamlanarak
asfaltlama işi de tamamlandı. Yollarımız tekrar kullanılır hale geldi.
6.ABB ve Çankaya Belediyesi ekipleri farklı zamanlarda mahallemizin tamamında ilaçlama çalışması
yaptı.

7.Çankaya Belediyesi ekipleri tarafından mahallemizde bulunan boş alanların temizleme çalışmaları
devam ediyor.

Ağustos ayında doğan komşularımızın doğum
günlerini kutlar, sağlıklı günler dileriz.

Çiğdem Mahallesi Muhtarı
Hasan Hüseyin Aslan

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 43

YAZ GELİR

(Ortanca Dergisi/Haziran 2009 sayısından alınmıştır)

Fazilet Ünsal Eliaçık – 100. Yıl Mahallesi

Dalgalara inat
Ağır aheste
Örüyor ağlarını nakışçılar
İlmek ilmek şiirler gibi.
Yaz gelir…

Tutunmuş beldenin ucuna
Seyirlik yatlar
Seyyah tekneler
Kırıkları alınmış
Cilalanmış, boyanmış
Konuk bekler.

Islak kumsalda yer açmış
Ağırbaşlı bugünlerde
Oynak köpükler.

Göz kırpıyor güneş
Kuytularda soluklanan rüzgâr
Dokunmuyor
Soğuk diyarların gezginlerine
İkindi yeli-imbat

Kapalı mekânların isi pası
Gelincik papatya kokusuyla silinmiş
Son ateşten
Kömür kırıntısı
Çıra, kozalak, çalı çırpı.

Gelir yaz
Ağustos böceklerinin
Türküsünü dinlemeye.

BİRLİKTE GÜÇLÜYÜZ !

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 44

ANKARA’DAN / AUGUSTUS TAPINAĞI

Turhan Demirbaş - Başak Sitesi

Romalılar M.Ö.1.yüzyılın sonlarına doğru Galatya'yı eyalet haline getirip Ankara'yı metropolis-
yaptıktan sonra, bir takım imar faaliyetlerine girişmişler ve şehrin büyüyüp gelişmesini sağlamışlardır.
Roma - Augustus Tapınağı'nın bu dönemde yapılarak imparator kültünün de Ankara'ya getirilmesi bu
kente verilen önemin bir belgesidir.

Augustus Tapınağı, Ulus’ta Hacı Bayram Camii’nin bitişiğinde yer almaktadır. Roma Dönemi’nin önemli
yapıtlarından biri olan tapınak, son Galat Hükümdarı Amintos'un oğlu Kral Pylamenes tarafından
Augustus'a bağımlılık nişanesi ve Galatya Eyaletinin Roma’ya katılmasını kutlamak amacıyla MS 25
yılından sonra yapılmış olmalıdır. Roma Döneminde Ankara, Augustus Tapınağı'nın bulunduğu kutsal
tepenin etrafında kurulmuştur. Her ne kadar M.Schede tarafından M.Ö. 2.yüzyıla tarihlenmiş olsa da,
tapınakta bulunan mimari öğeler erken Augustus Dönemini (M.Ö.27-M.S.14) işaret etmektedir. Frig
Döneminde tapınağın bulunduğu tepede bereket tanrıçası Kybele ile Ay tanrısı Men'e tapınıldığını,
Roma Dönemi sikkelerindeki tasvirlerden ve yazıtlardan anlamaktayız. Ayrıca kolonadının kuzey-batı
uzantası üzerindeki yazıttan ise tapınağın Augustus ve Tanrıça Roma'ya adandığını biliyoruz.

Tapınağı kiliseye dönüştüren Hıristiyanlar cellanın (kutsal bölüm) güney duvarına üç pencere
eklemişler ve cella ile opisthodomos (hazine bölümü) arasındaki duvarı yıkarak naosun (merkez)
gerisine de bir krypta (avlu) yapmışlardır. 15.yüzyıl başlarında Türklerin Ankara'yı almasıyla tapınağın
kuzey-batı köşesine Hacı Bayram Camii eklenmiştir. Cellanın kuzey-batı duvarının bir bölümü
1834'de yıkılmış olmakla beraber tapınak bu gün iyi korunmuş durumdadır. M.Ö. 8.yüzyıldan
günümüze değin tüm kutsal yapıların üst üste ve yan yana bulunmasını bir eski Anadolu geleneği ve
Anadolu insanının hoşgörüsü olarak yorumlamak yanlış olmaz. Tapınak, basamaklarla çıkılan
36x54,82 m. ölçülerinde bir podyum üzerine oturmaktadır. Cellaya giriş yüksek bir kapı ile
sağlanmaktadır. Naos 12,8x28,21 metrelik bir alanı kaplamaktadır. Pronaosunda (ön oda) 4,
opisthodomosunda 2 korint tarzında sütun yer almaktadır. M.S. 2.yüzyılda Đon düzeninde kısa
kenarına 8, uzun kenarına 15 sütün eklenerek peripteral ve Pseudodipteros bir plan oluşturulmuştur.
Plan olarak benzemesi nedeniyle Hadrian Dönemi'nde yapılmış Aezanoi Zeus Tapınağına (Kütahya-
Çavdarhisar) öncülük ettiğini söyleyebiliriz. Ayrıca tapınak yerli Anadolu geleneğini sürdüren Efes,
Sardes, Menderes Magnesiası ve son yıllarda Pessinus'da ortaya çıkarılan tapınak gibi batıya
dönüktür. İmparator Augustus ölümünden önce Vesta rahibelerine dört adet belge teslim eder.
Bunlardan birisi vasiyetnamesi, ikincisi cenaze töreni hakkındaki emirleri, üçüncüsü imparatorluğun
parasal ve askeri durumunu belirtmekte, dördüncüsü ise yaşadığı sürece yaptığı işleri anlatmakta idi.
Bunlardan ancak dördüncüsü ''index rerum gestarum'' tapınağın duvarında iki dilde, Latince ve
Helence yazılmış olarak günümüze kadar gelmiştir. Roma'da imparatorun mezarının önündeki yer
orijinal Latince metin kaybolduğu için tapınağın önemi daha da artmıştır. Pisidia bölgesindeki
Antiochia'da (Yalvaç) yapılan kazılarda ''Res Gestae Divi Augusti'nin (tanrılaştırılmış Augustus'un
işleri) adını taşıyan kitabenin kopyasına ait parçalar ele geçmiştir. Bu da, şimdi Ankara Anadolu
Medeniyetleri Müzesi'nde bulunan tapınağa ait olan yazıtların eksik bölümlerinin tamamlanmasına
yardımcı olmuştur.

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 45

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 46

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 47

DOĞAL GLUCOSAMIN + CHONDROITIN

H. Fatoş GÜR – Çiğdem Mahallesi

Değerli Komşularım,

Bu ayki yazımızın içeriği, %100 etobur canlılar olan kedilerimiz için hem çok lezzetli hem de çok yararlı
bir ev maması tarifi olacak.

“Kedimiz biraz yaşlı. Yok yaşlı değil ama ayağı kırılmıştı/incinmişti, eklemlerinde sorun
var.”
“Topallıyor ama nedenini bilemiyorum”.

Bunlar hepimizin ya da belli bir yaştan sonra çoğumuzun, pisilerimiz için endişelendiği sorunlar. Peki ne
yapıyoruz? “İlaçlarını alıyor, veteriner kontrolünde”. Hmmmm, yeterli mi? Peki ya beslenmesi? “Çok
iyi besliyoruz. En son aldığımız kuru/yaş mama eklemleri de güçlendiriyormuş”. Yok, pek de öyle
değil. Çok yüksek ısılarda hazırlanan o hazır mamaların içeriği bir yana, o yüksek ısılarda hazırlanan
malzemelerde yararlı bir şey kalır mı? Bence kalmaz.

O zaman, hadi bugün kedilerimiz için bir mama yapalım da, bir hafta yedikten sonra bakalım eklem
ağrısı mı kalıyormuş? Bu mama, doğal glucosamin + Chondroitin deposu…

Malzemeler:
Güvendiğiniz bir sakatatçıdan;

½ bağ (5 adet) kuzu paça,
½ kg işkembe,
½ kg tavuk ciğeri,
½ demet maydanoz sapı,
1 adet orta boy patates.

Hazırlanışı:
Sakatatçınız paça ve işkembeleri güzelce temizlesin (artık pek çok yerde temizlenmiş
olarak satılıyor). Siz de eve gelince sıcak su içinde sert bir fırça ile bir kez daha
temizleyin. İşkembeyi, ciğeri ve paçaları, üzerlerini kapatacak kadar su içinde düdüklü
tencereye koyun, kapağını kapatıp harlı ateşte kaynadıktan sonra altını iyice kısıp,
düdüğü indirin. 1.5 saat kısık ateşte kaldıktan sonra, altını kapatıp kendi halinde
soğumaya bırakın. Açtığınızda, paça kemiğinin üzerindeki etler kendiliğinden

dökülüyor ise, pişmiştir. Yoksa biraz daha pişirin.

Paça ve işkembeleri kepçe ile başka bir kaba alıp, suyuna kabukları
bulaşık süngerinin tersindeki plastik tel ile ovularak temizlenmiş
kabuklu patatesler incecik dilimler halinde kesilir, maydanoz sapları
da yine incecik kıyılır ve ciğerler ilave edilir. Harlı ateşte düdük ötene
kadar kaynatıp, düdük indirilir ve altı kapatılır.

Kendiliğinden soğuduktan sonra, işkembe ve paça etleri robottan geçirilir. Ciğer, patates
ve maydanozlar da ayrı olarak, iyice macun haline gelene kadar çekilir.

Bir kapta, her iki malzeme makul miktarlarda kaşıkla karıştırılır, içine az
miktarda köftelik ince bulgur ve ayrılan paça/işkembe suyundan ilave
edilir ve servis yapılır.

Kalan malzeme de, yine aynı şekilde harmanlanarak, ince plastik/cam kaplarda dondurucuda 1 haftada
tüketilmek üzere saklanabilir.

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 48

ÖNEMLİ NOT: Kedilerimizde böbrek sorunu varsa ya da ileride
olmaması için, evde hazırladığımız ya da hazır mamaların içine
mutlaka ½ çay kaşığı fırınlanmış ve un haline getirilmiş yumurta
kabuğu ilave etmeyi unutmayalım. Çünkü böbrekleri yoran,
aslında hayvansal protein değil, içindeki fosfordur. Yumurta
kabuğunun içerdiği yüksek kalsiyum fosforu bağlayarak,
bağırsaklardan atılmasını sağlar ve böbreklerin yorulmasını
önler.

Kedilerimize afiyet olsun, sağlıkla yaşasınlar!

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 49

6284
Zuhal Yüksel – Seğmen Sitesi

Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair 8 Mart 2012 tarihli yasadır.

İstanbul Sözleşmesi kapsamında kadın örgütlerinin mücadelesi sonucunda atılan en somut adımlardan
biridir.

6284 sayılı yasa, şiddete uğrayan / uğrama tehlikesi bulunan kadınlar, çocuklar, aile bireyleri ve tek
taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi ile şiddet
uygulayan veya uygulama olasılığı olan kişiler hakkında şiddetin önlenmesine yönelik önlemler ile bu
önlemlerin alınarak uygulanmasına ilişkin usul ve esasları kapsar.

Yasanın amacı, şiddete uğrayan / uğrama tehlikesi bulunan kişileri ve en
temel insan hakkı olan yaşam hakkını korumak, kadın cinayetlerinin son
bulması için kurumlararası işbirliğini sağlamak, şiddet uygulayan veya
uygulama ihtimali bulunan kişilerin tedavi, bakımını yapmak ve eğitmektir.
Görüldüğü üzere, yasanın amacı sadece şiddeti önlemek ya da şiddet
mağdurunu korumak olmayıp, şiddet uygulayanı da tedavi etmektir.

Yasadan sadece kadınlar değil erkekler, çocuklar ve eşcinseller de
faydalanabilir. Yasa kadınlar, erkekler, çocuklar, aile bireyleri ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan
kişilerin korunması amaçlanmıştır. Bu yasayla kadın-erkek eşitliğine dayalı hızlı ve etkili bir süreç izlenir.

Yasa kapsamında neler talep edilebilir?
Şiddet mağdurunun ve çocuklarının bir sığınma evine yerleştirilmesi,
Yaşamsal tehlike olması halinde şiddet mağduruna evden çıktığında eşlik etmesi için yakın koruma
verilmesi,
Şiddet uygulayanın evden uzaklaştırılmasını ve mağdurun bulunduğu konut, okul, işyeri gibi
adreslerine yaklaşmasının engellenmesini,
Şiddet uygulayanın mağduru telefon, mail, sosyal medya gibi iletişim araçlarıyla rahatsız etmesinin
engellenmesi,
Korunan kişilerin bulundukları yerlerde alkol, uyuşturucu gibi maddeleri kullanmaması, bu maddelerin
etkisinde iken korunan kişilere ve bulundukları yerlere yaklaşmaması, bağımlılığının olması halinde,
hastaneye yatmak da dahil, muayene ve tedavisinin sağlanması,
Mağdurun adresinin herhangi bir kurumda görünmemesi için gizlenmesi,
Mağdurun işyerinin değiştirilmesi,
Şiddet uygulayanın silahını polise teslim etmesi (Polis ve jandarma olarak görev yapıyor dahi olsa),
Geçici maddi yardım bağlanması,
Mağdurun oturduğu eve aile konut şerhi konulmasını,
Geçici velayet ve tedbir nafakası verilmesi,
Mağdurun kimlik ve ilgili diğer bilgilerinin değiştirilmesi,

Ayrıca mağdur sigortalı değilse ya da sigorta prim borcu olsa dahi koruma kararının geçerli olduğu süre
boyunca, sağlık hizmetlerinden sigorta kapsamında yararlanabilir ve ilaçlarını sigorta kapsamında
alabilir.

ÇİĞDEMİN SESİ AĞUSTOS-2020 SAYFA 50


Click to View FlipBook Version