201
SİGORTA VE KARİYER
İKÜ İşletmecilik Meslek Yüksekokulu Bankacılık ve Sigortacılık
Programı, 6 Mart Çarşamba günü “Sigorta ve Kariyer” başlıklı bir
seminer gerçekleştirdi. Türk Sigorta Enstitüsü Vakfı (TSEV) Müdürü
Mehmet Kalkavan’ın konuşmacı olarak katıldığı seminerde;
sigorta, sigortacılığın önemi, sigorta sektöründe yer alan kurumlar,
Türkiye’de sigortacılığın gelişimi ve geleceği konularında
öğrencilerimize bilgi verildi.
CNN TÜRK SPİKERİ DUYGU KARA İLE “SÖYLEŞİ
GÜNLÜĞÜ”
Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Radyo TV Teknolojisi
Programı, düzenlediği “Söyleşi Günlüğü” adlı etkinlik ile CNN
Türk Spikeri Duygu Kara’yı üniversitemizde ağırladı. 14 Mart 2019
Perşembe günü öğrencilerimiz ile bir araya gelen Kara, sektördeki
deneyimlerini paylaştı. Etkinlik, öğrencilerimizin merak ettikleri
konuları ünlü spikere danışması ile son buldu.
İKÜ’DE BİR YIL
ÖĞRENCİ VE MEZUNLARIMIZ İKÜ’DE KARİYER
GÜNLERİ’NDE FARKLI SEKTÖRDEN 32 FİRMA İLE
BULUŞTU
İstanbul Kültür Üniversitesi İş Geliştirme, Endüstriyel ve Sektörel
İlişkiler Birimi (İGESİB), Kültür Noktası, Meslek Yüksek Okulumuz
ve İŞKUR iş birliği ile 12-13 Mart tarihlerinde İncirli yerleşkesinde
“İKÜ’de Kariyer Günleri” etkinliği düzenlendi. İGESİB Başkanı Öğr.
Gör. Selen Çeliköz, İMYO Müdürü Öğr. Gör. Mehmet Saka ve İŞKUR
Bahçelievler Şube Müdürü Levent Taş tarafından yapılan açılış
konuşmaları ile başlayan etkinlik, farklı sektör ve alanlardan 32
firmanın katılımıyla gerçekleştirildi. Üniversitemiz öğrencileri ve
mezunlarına yönelik hedef- kariyer belirleme, sektörü tanıma ve
staj yapma imkânlarının sağlandığı etkinlikte, firmaların yaptığı
tanıtım sunumları ilgiyle izlendi.
İki gün boyunca yapılan çekilişler sonucunda 18 öğrencimiz çeşitli
firmalardan staj hakkı kazandı. Ayrıca İŞKUR tarafından geliştirilen
“İş Başında Eğitim Programı”, gerçekleştirilen sunumlarla
öğrencilerimize tanıtıldı. İŞKUR yetkililerinin, “İş Başvurularında
Dikkat Edilecek Konular”, “Etkili CV Hazırlama Yöntemleri” ve
“Etkili Mülakat Hazırlıkları” başlıkları altında yaptığı sunumlara
öğrencilerimiz yoğun ilgi gösterdi.
KÜLTÜR AJANDASI
203
“İMRE TEZEL, ZÜMRÜT BURUL VE UĞUR YÜKSEL
İLE SİNEMADA TANITIM VE PAZARLAMA SÜRECİ”
SÖYLEŞİSİ
İletişim Tasarımı Bölümü öğrencileri, 15. Akbank Film Festivali
kapsamında gerçekleştirilen “İmre Tezel, Zümrüt Burul ve
Uğur Yüksel ile Sinemada Tanıtım ve Pazarlama Süreci” başlıklı
söyleşiye katıldılar. 19 Mart Salı günü düzenlenen gezide,
öğrenciler filmlerin nasıl tanıtılması gerektiği, yapım sonrası
pazarlama ve dağıtım süreçlerinde nelerle karşılaşabilecekleri
konularında bilgi sahibi oldular.
TGM GÜMRÜK MÜŞAVİRLİĞİ GENEL MÜDÜRÜ HAKAN
TOPAL ÜNİVERSİTEMİZİN KONUĞU OLDU
Öğr. Gör. Yavuz Kankavi, Uluslararası Ticaret Bölümü’nde verdiği
“Gümrük Rejimleri ve Uygulamaları” isimli derste konuşmacı olarak
TGM Gümrük Müşavirliği Genel Müdürü Hakan Topal’ı ağırladı. 13
Mart Çarşamba günü 09.00-10.50 saatleri arasında Basın Ekspres
yerleşkesi A-203 numaralı derslikte gerçekleştirilen derste Hakan
Topal, “Dahilde İşleme Gümrük Rejimi” konusunda öğrencilere bilgi
verdi.
İKÜ’DE BİR YIL
“5. LANGUAGE, DISCOURSE AND PRAGMATICS”
Yabancı Diller Eğitimi Bölümü öğretim üyelerimizden Prof. Dr.
Birsen Tütüniş, İran Ahwaz Chomran Üniversitesi ev sahipliğinde
düzenlenen “5. Language, Discourse and Pragmatics” başlıklı
konferansta sözlü bildirisini sundu.
KÜLTÜR AJANDASI
205
“İNGİLİZCENİN PROFESYONEL HAYATTAKİ ÖNEMİ”
SÖYLEŞİSİ
İKÜ Steam Club, 27 Mart 2019 Çarşamba günü “İngilizcenin
Profesyonel Hayattaki Önemi” başlıklı bir söyleşi düzenledi.
Mezunlarımızdan Kurumsal İletişim Direktörü Göker Nanecik,
Hazırlık Sınıfı öğrencilerimiz ile İngilizcenin ve hazırlık eğitiminin
profesyonel hayattaki önemine dair deneyimlerini paylaştı.
“WORKSHOP III – SCHÜCO”
Mimarlık Bölümü, Dr. Öğr. Üyesi Gamze Alptekin
yürütücülüğündeki “ARC803 Workshop III” dersi kapsamında
6 Mart 2019 Çarşamba günü Schüco eğitmeni İnş. Müh. Evren
Bahadırlı’yı üniversitemizde konuk etti. Etkinlik kapsamında
öğrencilerimize “Schüco Facade Systems” başlıklı bir seminer
veren Bahadırlı; alüminyum-cam giydirme cephe sistemleri seçim
kriterleri, montaj prensiplerine göre sistemlerin sınıflandırılması ve
detaylarla ilgili olarak öğrencilerimizi bilgilendirdi.
İKÜ’DE BİR YIL
“İŞ DÜNYASI ÜNİVERSİTELERLE BULUŞUYOR 2”
İKÜ İşletmecilik Meslek Yüksekokulu İşletme Yönetimi Programı,
6 Mart Çarşamba günü “İş Dünyası Üniversitelerle Buluşuyor 2”
isimli bir sempozyum düzenledi. Basın Ekspres yerleşkesinde
gerçekleştirilen sempozyumda, tekstil sektörü ile öğrenciler bir
araya geldi. Etkinliğe konuşmacı olarak katılan sektörün önde
gelen temsilcileri, öğrencilere tekstil sektörü ve iş hayatında
başarılı olabilmek adına bilgiler verdiler.
KÜLTÜR AJANDASI
207
“MİMARİDE DOĞAL TAŞ TASARIM VE
UYGULAMALARI” ATÖLYE ÇALIŞMASI
İstanbul Maden İhracatçıları Birliği ile Mimarlık Fakültesi iş
birliğinde planlanan “Doğal Taş Atölye Etkinlikleri” kapsamında 4
Mart Pazartesi günü Mimarlık Bölümü’nde, 5 Mart Salı günü ise
İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü’nde “Mimaride Doğal Taş
Tasarım ve Uygulamaları” başlıklı atölye çalışması düzenlendi.
Doç. Dr. Nimet Öztank ile Ahmet Bilal Uzkuç tarafından Ataköy
yerleşkesi 5B 12-14-16 numaralı derslikte 11.30-17.30 saatleri
arasında gerçekleştirilen atölye çalışmasında, öğrencilerimiz
derste gördükleri teorik bilgileri uygulama şansı elde ettiler.
9.58 REKLAM AJANSI KREATİF DİREKTÖRÜ
TAYFUN KISACIK İLETİŞİM SANATLARI BÖLÜMÜ
REKLAMCILIK ÖĞRENCİLERİ İLE BULUŞTU
İletişim Sanatları Bölümü Öğr. Gör. Nazlı Bilgiç, “Televizyon
Reklamcılığı” dersi kapsamında öğrencileri sektörün önde
gelen isimleri ile buluşturmaya devam ediyor. Ders kapsamında
düzenlenen etkinlik ile Ataköy yerleşkemize konuk olan 9.58
İletişim Çözümleri Reklam Ajansı Kurucu Ortağı Kreatif Direktör
Tayfun Kısacık; öğrencilere reklamcılık mesleği ve reklamların
kreatif süreçleri hakkında bilgi vererek gerçekleştirdikleri reklam
çalışmalarından örnekler sundu.
İKÜ’DE BİR YIL
OKUMA GRUBU ÇALIŞMASI
Psikoloji Bölümü, Arş. Gör. Ekin D. Kozak eşliğinde 7 Mart
Perşembe günü saat 17.00’de ileri okuma amaçlı bir etkinlik
düzenledi. Altıncı oturumu gerçekleştirilen okuma grubunda,
farklı sınıflardan psikoloji öğrencilerinin ortak bir okuma sonrası
tartışmaya açık bir ortamda kendilerini ifade edebilmeleri
için olanak sağlandı. Grup olarak okunulan metnin kişilerde
oluşturduğu yankılar üzerinden incelenmesi, öğrencilerimize gerek
mesleki gerekse kişisel olarak katkıda bulundu.
“ANİMASYON SOHBETLERİ V”
Çizgi Film ve Animasyon Bölümü’nün 5 Mart Salı günü 3. kat Erdal
İnönü Seminer Salonu’nda gerçekleştirdiği “Animasyon Sohbetleri
V” isimli etkinlikte, Koff Animasyon’un kurucusu Ahmet Gökhan
Okur üniversitemizin konuğu oldu. Okur sektördeki gelişmeleri,
bir animasyon stüdyosunda çalışmanın ipuçlarını ve işe alım
süreçlerinde nelere dikkat edildiğini öğrencilere aktardı. Etkinlikte
ayrıca öğrenci portfolyo sunumları da incelendi.
KÜLTÜR AJANDASI
209
COFFEE GUTTA KARTON BARDAK AMBALAJ
TASARIMI ÖĞRENCİ YARIŞMASI SONUÇLANDI
İstanbul Kültür Üniversitesi Mimarlık Fakültesi ile Sanat ve Tasarım
Fakültesi’nin Coffee Gutta iş birliğiyle düzenlediği Coffee Gutta
Karton Bardak Ambalaj Tasarımı Öğrenci Yarışması sonuçlandı.
Yarışmada; Çizgi Film ve Animasyon Bölümü’nden Semih Keler
birinci, Mimarlık Bölümü’nden Seren Sadutlu ikinci, İç Mimarlık ve
Çevre Tasarımı Bölümü’nden Yağmur Morçiçek üçüncü oldu. İç
Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü’nden Gülşen Özer ise “Jüri Özel
Ödülü”nün sahibi oldu. Yarışmada dereceye giren öğrencilerimizi
kutlar, başarılarının devamını dileriz.
“MISS POWER II - DÜNYA KADINLAR GÜNÜ
SANATÇILAR BULUŞMASI”NA İKÜ EV SAHİPLİĞİ
YAPTI
İKÜ Güzel Sanatlar Uygulama ve Araştırma Merkezi ile Kadın ve
Sosyal Araştırmalar Birimi tarafından düzenlenen “Miss Power
- Dünya Kadınlar Günü Sanatçılar Buluşması”nın ikincisi 8 Mart
Cuma günü Önder Öztunalı Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.
Kavramsal çerçevesini Beral Madra’nın çizdiği “Miss Power II
Forumu”nun açılış konuşmasını İKÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof.
Dr. Neslihan Dostoğlu yaptı. Moderatörlüğünü Beral Madra’nın
yaptığı organizasyonda kendi kimliğini kazanan 8 kadın sanatçı,
üretimleri bağlamında sanattaki ayrım ve çeşitliliği ele aldı. Beyza
Boynudelik, Bengisu Bayrak, Deniz Pireci, Duygu Nazlı Akova,
Gökçe Er, Melike Kılıç ve Manolya Çelikler forumda konuşmacı
olarak yer aldılar.
İKÜ’DE BİR YIL
AVRUPA VE
AMERİKA’DA
STAJ SEMİNERİ
(PRUDENTIAL FIRST
RECRUITMENT)
İstanbul Kültür Üniversitesi
Öğrenci Yaşam, Kariyer
ve Mezun Danışma Birimi
(Kültür Noktası), dış
paydaşlarımızdan Prudential
İÇ MİMARLIK VE First Recruitment firması ile
ÇEVRE TASARIMI 11 Mart 2019 tarihinde “Avrupa
ve Amerika’da Staj” seminerini
BÖLÜM BAŞKANI gerçekleştirdi.
PROF. DR. GÜLAY
K. USTA MİLLİYET Avrupa’da ve ABD’deki en
GAZETESİNDEN MERAL iyi şirketlerde iş deneyimi
edinmek isteyen; Hukuk
AKÇAY’IN SORULARINI Fakültesi, Mimarlık Fakültesi
YANITLADI ve İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi öğrencilerine
İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı özel tasarlanmış yurt dışı
Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gülay staj programları hakkında
K. Usta, Milliyet gazetesinin detaylı bilgilerin paylaşıldığı
7 Mart 2019 tarihli sayısında seminerde, Prudential First
“Mimar Tasarımcılar Dünyası Recruitment Türkiye Direktörü
Röportaj Serisi”nin konuğu Shan Haider konuşmacı
oldu. Milliyet gazetesi yazarı olarak yer aldı. Soru-cevap
İç Mimar Meral Akçay’ın bölümüyle sona eren seminer
sorularını yanıtlayan Prof. Dr. sonrasında firma; Ataköy,
Usta, mimarlık-iç mimarlık Şirinevler ve Basın Ekspres
eğitimi ve mimarlık gündemine yerleşkelerimizde stant açarak
ilişkin görüşlerini paylaştı. program tanıtımı yaptı.
KÜLTÜR AJANDASI
211
“14 MART TIP BAYRAMI”NDA KOLAN
HASTANELERİ MEDYA VE İLETİŞİM GRUP MÜDÜRÜ
LEYLA TUZLALI İLETİŞİM SANATLARI BÖLÜMÜ
ÖĞRENCİLERİYLE BULUŞTU
İletişim Sanatları Bölümü, 14 Mart Cuma günü 3. kat Erdal İnönü
Seminer Salonu’nda “Sağlık İletişiminde Yeni Yaklaşımlar” konulu
bir seminer düzenledi. Etkinliğe konuşmacı olarak katılan Kolan
Hastaneleri Medya ve İletişim Grup Müdürü Leyla Tuzlalı, “Tıp
Bayramı”nın anlam ve öneminden bahsederek sağlık sektöründe
medya yönetimi unsurları ve bu çalışmaların temelinde olması
gereken etik ilkeler çerçevesinde öğrencilere bilgi ve tecrübelerini
aktardı.
Sağlık iletişiminde kullanılan geleneksel iletişim yöntemlerinin
yanı sıra gelişen internet, sosyal medya, “influencer”, hasta
ilişkileri, kriz iletişimi ve sosyal sorumluluk projeleri ile ilgili gerek
kendi gerçekleştirdiği çalışmalardan, gerekse medyada ses
getiren çalışmalardan örnekler sundu.
“Yapılan her türlü çalışmada, özellikle kriz iletişiminde doğru,
dürüst ve medyayı bir paydaş olarak görerek yapılan iletişimlerin,
hem sağlık sektörüne olan güveni korumak hem de iletişimi etik
ilkelerle gerçekleştirmek yönünde bir sorumluluğu vardır, bu
tüm sağlık iletişimcilerinin önemle üzerinde durması gereken bir
konudur” diyen Leyla Tuzlalı, “14 Mart Tıp Bayramı”nı kutlayarak
sağlık sektöründeki tüm bileşenlerin dünyaya çok önemli
katkılarda bulunan bir noktada olduğunu vurguladı.
İKÜ’DE BİR YIL
ART ON İSTANBUL
SANATÇILARININ
‘CROSSROADS 6’
SERGİSİ İKÜSAG’DA
SANATSEVERLE BULUŞTU
İstanbul Kültür Üniversitesi Sanat Galerisi (İKÜSAG) 2018-2019 sanat
sezonunun altıncı sergisinde, Art ON İstanbul tarafından temsil
edilen Ahmet Çerkez, Evren Sungur, Oddviz, Olcay Kuş ve Olgu
Ülkenciler’in eserlerinden oluşan seçkiye ev sahipliği yaptı.
Beş sanatçının eserlerinden oluşan “Crossroads 6 - Art ON İstanbul”
adlı karma sergi, 27 Mart Çarşamba günü Ataköy yerleşkemizde
gerçekleştirilen açılış kokteyli ile sanatseverlerin beğenisine
sunuldu. İKÜ Rektörü Prof. Dr. Erhan Güzel ve İKÜ Sanat ve Tasarım
Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Üstünipek’in açılış konuşmalarını
gerçekleştirdiği sergiye, İKÜ Mütevelli Heyeti Onursal Başkanı İnş.
Yük. Müh. Fahamettin Akıngüç katıldı.
Farklı Yaklaşım Biçimleriyle Oluşturulan Özgün Eserler
Sergi, konsantre oldukları konular ve malzemeye farklı yaklaşım
biçimleriyle özgün çizgilerini ortaya koyan beş ayrı sanatçının
eserlerini, üretim biçimlerinin ayırt edici şekilde gözlemlendiği bir
yerleştirme ile bir araya getirdi. Kolaj, fotogrametri, stencil baskı,
fotoğraf transferi ve yağlı boya gibi farklı tekniklerde üretilen
işler, sanatçıların fikirlerini dönüştürmek için kullandıkları yöntem
çeşitliliğini gözlemleme olanağı sundu.
“Ev sahibi olmaktan dolayı onurluyuz”
Serginin açılış konuşmasında “Crossroads 6 - Art ON İstanbul”
sergisine ev sahipliği yapmaktan dolayı mutlu olduklarını belirten
Rektörümüz Prof. Dr. Erhan Güzel, “Sanat galerimizin altıncı yılı.
Galerimiz altı yılda önemli çalışmalara ev sahipliği yaptı. ‘Crossroads
6 - Art ON İstanbul’ sergisi ile de farklı tarzlarda sanatçıların
eserlerini sanatseverlerle buluşturuyoruz. Değerli sanatçıları misafir
etmek ve eserlerine ev sahipliği yapmaktan dolayı onur duyuyoruz.
Kurum olarak kuruluşumuzdan itibaren sanat ve sanatçıya vermiş
olduğumuz değeri her zamana için devam ettireceğiz” dedi.
“Sanatı her yönüyle sanatseverlerle paylaşmak istiyoruz”
“Her sanat sezonunda galerimizde en az 6-7 sergimiz oluyor. Bu
KÜLTÜR AJANDASI
213
İstanbul Kültür Üniversitesi Sanat Galerisi (İKÜSAG) 2018-2019 sanat
sezonunun altıncı sergisinde, Art ON İstanbul tarafından temsil
edilen Ahmet Çerkez, Evren Sungur, Oddviz, Olcay Kuş ve Olgu sergimizin diğerlerinden farklı tarafı karma sergi olmasıdır” diyen
Ülkenciler’in eserlerinden oluşan seçkiye ev sahipliği yaptı. Sanat ve Tasarım Fakültesi Dekanımız Prof. Dr. Mehmet Üstünipek,
“Sergiyi Art ON İstanbul ile ortaklaşa yürütüyoruz. Burada eserleri
Beş sanatçının eserlerinden oluşan “Crossroads 6 - Art ON İstanbul” bulunan sanatçılar galerimizin profesyonel sanatçılarıdır. Galeri,
adlı karma sergi, 27 Mart Çarşamba günü Ataköy yerleşkemizde bizim için bu sanatçıların eserlerinden bir seçki hazırladı. Biz de
gerçekleştirilen açılış kokteyli ile sanatseverlerin beğenisine öğrencilerimiz, hocalarımız ve dışarıdan gelen ve gelecek olan
sunuldu. İKÜ Rektörü Prof. Dr. Erhan Güzel ve İKÜ Sanat ve Tasarım misafirlerimiz ile sergiyi paylaşıyoruz. Eserlerin her biri farklı
Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Üstünipek’in açılış konuşmalarını teknikler kullanılarak hazırlanmıştır. Zaten galerimizin misyonu her
gerçekleştirdiği sergiye, İKÜ Mütevelli Heyeti Onursal Başkanı İnş. tarzdan eserleri sunmaktır. Dönem içerisinde sanatı her yönüyle
Yük. Müh. Fahamettin Akıngüç katıldı. sanatseverlerle paylaşmak istiyoruz” şeklinde konuştu.
Farklı Yaklaşım Biçimleriyle Oluşturulan Özgün Eserler Gündelik Malzemeler Sanat Eserlerinde Kullanıldı
Sergi, konsantre oldukları konular ve malzemeye farklı yaklaşım Eserlerde kullanılan teknikler hakkında bilgi veren Art ON İstanbul
biçimleriyle özgün çizgilerini ortaya koyan beş ayrı sanatçının Sanatçı Temsilcisi Selin Akın ise, “Art ON İstanbul sanatçılarından
eserlerini, üretim biçimlerinin ayırt edici şekilde gözlemlendiği bir Ahmet Çerkez, ham tuval bezine aktardığı pas lekeleri, fotoğraflar ve
yerleştirme ile bir araya getirdi. Kolaj, fotogrametri, stencil baskı, sade ifade biçiminin yanı sıra kısıtlı renk paleti ve asgari müdahale
fotoğraf transferi ve yağlı boya gibi farklı tekniklerde üretilen ile eserlerini oluşturuyor. İzleyicilerin eserlerdeki kopuk hikâyeleri
işler, sanatçıların fikirlerini dönüştürmek için kullandıkları yöntem kendi bilinçdışı ile birleştirmeye devam ettiği eserlerinde Evren
çeşitliliğini gözlemleme olanağı sundu. Sungur ise kompozisyonlarını oluşturduğu beden parçaları, deforme
portreler ve birbiriyle bağlantılı imgeler aracılığıyla toplumun
“Ev sahibi olmaktan dolayı onurluyuz” varoluşsal sorununu gün yüzüne çıkarmayı amaçlıyor. Çağrı Taşkın,
Serginin açılış konuşmasında “Crossroads 6 - Art ON İstanbul” Erdal İnci ve Serkan Kaptan’dan oluşan Oddviz sanatçı inisiyatifi,
sergisine ev sahipliği yapmaktan dolayı mutlu olduklarını belirten fotogrametri tekniği ile çektikleri fotoğrafları, sanal yerleştirmelere
Rektörümüz Prof. Dr. Erhan Güzel, “Sanat galerimizin altıncı yılı. dönüştürdükleri ‘Envanter’ serisinden ‘Manhattan’ ve ‘Krezberg 2’
Galerimiz altı yılda önemli çalışmalara ev sahipliği yaptı. ‘Crossroads isimli eserleriyle sergide yer alıyorlar. Kendi metaforları ile metropol
6 - Art ON İstanbul’ sergisi ile de farklı tarzlarda sanatçıların yaşamındaki değişim ve hareketliliğe odaklanan Olcay Kuş da,
eserlerini sanatseverlerle buluşturuyoruz. Değerli sanatçıları misafir resimlerinde sokağın ritmini üst üste katmanlar halinde kurguluyor
etmek ve eserlerine ev sahipliği yapmaktan dolayı onur duyuyoruz. ve stencil baskı, sprey boya, gazete ve tipografi ile günlük
Kurum olarak kuruluşumuzdan itibaren sanat ve sanatçıya vermiş malzemeleri kullanıyor. Seri halinde oluşturduğu işlerine düşünsel
olduğumuz değeri her zamana için devam ettireceğiz” dedi. bir zemin seçen Olgu Ülkenciler ise geometrik elemanlar, motifler
ve tipografi gibi grafik unsurlarla oluşturduğu resimlerini, hizmet
“Sanatı her yönüyle sanatseverlerle paylaşmak istiyoruz” ettiği düşüncenin eleştirel aksına göre renk ve teknik uyarlama ile
“Her sanat sezonunda galerimizde en az 6-7 sergimiz oluyor. Bu geliştiriyor” ifadelerini kullandı.
İKÜ’DE BİR YIL
“SPSS EĞİTİMİ”
Eğitim Bilimleri Bölüm Başkan ZORUNLU STAJ
Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi BİLGİLENDİRME
Didem Özdoğan, 30 Mart
Cumartesi günü “SPSS Eğitimi” TOPLANTISI
düzenledi.
İletişim Tasarımı Bölümü
öğretim elemanlarından Arş.
Gör. Dr. Nagihan Çakar Bikiç,
27 Mart Çarşamba günü 1. kat
çok amaçlı seminer salonunda
3. sınıf öğrencilerine yönelik
zorunlu staj hakkında
bilgilendirme toplantısı
gerçekleştirdi.
“LANGUAGE,
TERROR AND
MICROAGGRESSION”
İngiliz Dili ve Edebiyatı
Bölümü, dilin şiddet ile
ilişkisini açıklayan bir
konuşmaya zemin hazırlayıp “VERNAKÜLER
öğrencilerimizin derslerde MİMARİNİN
işlediği konulara farklı
bir bakış açısı getirmek MODERNİZME ETKİSİ”
amacıyla 20 Mart Çarşamba KONFERANSI
günü “Language, Terror
and Microaggression” Mimarlık Fakültesi Dekanı
isimli bir etkinlik düzenledi. Prof. Dr. Neslihan Dostoğlu
Avusturya’daki Catholic ile Mimarlık Bölümü öğretim
Private University in Linz görevlilerimizden Dr.
öğretim üyelerinden Aloisia Suzan Sanlı Esin, 20 Mart
Moser’in konuşmacı olduğu Çarşamba günü Nişantaşı
etkinliğin moderatörlüğünü Üniversitesi’nde düzenlenen
İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölüm “Vernaküler Mimarinin
Başkanımız Prof. Dr. Işıl Baş Modernizme Etkisi” temalı
üstlendi. konferansta sunum yaptılar.
KÜLTÜR AJANDASI
215
ARŞ. GÖR. İLAYDA
ÜLKÜ
Endüstri Mühendisliği Bölümü
öğretim elemanlarımızdan
Arş. Gör. İlayda Ülkü, 25-
29 Mart 2019 tarihleri
arasında “University of
Applied Sciences in Nysa”da
düzenlenen “Erasmus
Personel Ders Verme
Hareketliliği”ne katıldı.
FERHAT KAZANCI İLE
MARKA YÖNETİMİ
İKÜ Sanat Yönetimi Bölümü,
kültür-sanat sektöründe farklı
disiplinlerde yer alan sektör
PROF. DR. NESLİHAN temsilcileri ile okulumuzun
DOSTOĞLU öğrencilerini buluşturmak
amacıyla “Sanat Yönetimi
Mimarlık Fakültesi Dekanımız Söyleşileri”ni düzenlemeye
Prof. Dr. Neslihan Dostoğlu, devam ediyor. 2 Nisan
Başkent Üniversitesi ve Salı günü gerçekleştirilen
VEKAM (Koç Üniversitesi Vehbi söyleşide öğrencilerimizle bir
Koç Ankara Araştırmaları araya gelen Özgür Masur ve
Uygulama ve Araştırma “how is it better” markalarının
Merkezi) iş birliği ile yürütülen Marka Yönetmeni Ferhat
“Ankara’da İz Bırakan Mimarlar Kazancı, ‘markalaşmak’
Projesi” kapsamında 29 Mart adına tüm PR ve pazarlama
Cuma günü düzenlenen stratejilerini görseller
“Neriman Birce” paneline eşliğinde anlattı. Kazancı,
katıldı. Prof. Dr. Dostoğlu, “Marka yönetimi nedir?”, “Nasıl
panelde “Kadın ve Mekan: marka olunur?” konularını
Cumhuriyet Döneminde açıklayarak öğrencilerimizin
Türkiye’deki İzler” başlıklı bir merak ettikleri soruları
sunum gerçekleştirdi. yanıtladı.
İKÜ’DE BİR YIL
“AHŞABIN İÇ MEKANDA
KULLANIMI” SEMİNERİ
İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı
Bölümü, “İÇM4042 Yapı
Bilgisi ve Malzeme II Dersi
Seminerleri” kapsamında 28
Mart Perşembe günü 13.00-
15.00 saatleri arasında MTS-
1’de Ayvansaray Üniversitesi
öğretim görevlilerinden Mimar
Leon Mitrani’nin konuşmacı
olduğu “Ahşabın İç Mekanda
Kullanımı” başlıklı bir seminer
düzenledi.
“DEMOKRASİ VE
CUMHURİYET”
ARŞ. GÖR. ELİF GELMEZ
İKÜ Ceza Hukuku Uygulama
ve Araştırma Merkezi İç Mimarlık ve Çevre
(CEHAMER), 12 Mart Çarşamba Tasarımı Bölümü öğretim
günü Prof. Dr. Helmut elemanlarımızdan Arş.
Goerlich’in konuşmacı olduğu Gör. Elif Gelmez, 28-29
“Demokrasi ve Cumhuriyet” Mart tarihlerinde Yıldız
başlıklı bir etkinlik düzenledi. Teknik Üniversitesi’nde
Etkinlik kapsamında gerçekleştirilen “I. Mimarlık ve
gerçekleştirilen sunumun Şehircilik Sempozyumu”nda,
çevirisi Hukuk Fakültesi “Avrupa’da Modern Sirk
akademisyenlerimizden Dr. Mimarisinin Gelişimi ve
Öğr. Üyesi Ömer Korkmaz Osmanlı’daki Yansımaları”
tarafından yapıldı. başlıklı bildirisini sundu.
KÜLTÜR AJANDASI
217
ADAY ÖĞRENCİLERE
YÖNELİK SEMİNERLER
- 2 Mart’ta Fatih Mektebim
Okulları,
- 6 Mart’ta Esenyurt Uğur
Temel Lisesi,
- 18 Mart’ta Büyükçekmece
Sultan Fatih Koleji, DR. ÖĞR. ÜYESİ NİHAN
- 19 Mart’ta Emlak Konut ÇAKIR BİÇER
Mimar Sinan Anadolu Lisesi,
- 21 Mart’ta Füsun Yönder Beslenme ve Diyetetik
Anadolu Lisesi, Bölüm Başkanımız Dr. Öğr.
- 22 Mart’ta Hayriye Duruk Üyesi Nihan Çakır Biçer,
Mesleki ve Teknik Anadolu Bilgi Üniversitesi Fizyoterapi
Lisesi ve Rehabilitasyom Bölümü
tarafından 20 Mart 2019
öğrenci ve velilerine; tarihinde düzenlenen
İletişim Sanatları Bölüm “Serebral Palsy ile Yaşam”
Başkanı Prof. Dr. Işıl Zeybek, başlıklı sempozyumda,
İletişim Sanatları Bölümü “Serebral Palsy’de Beslenme
akademisyenlerimizden Dr. Tedavisi” başlıklı konuşmasını
Öğr. Üyesi Gülnur Işıklar, gerçekleştirdi.
Eğitim Bilimleri Bölüm
Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Biçer ayrıca,
Meryem Demir Güdül, İstanbul Üniversitesi Çocuk
Çocuk Gelişimi Programı Sağlığı Enstitüsü önderliğinde
akademisyenlerimizden Öğr. Marmara Metabolizma Grubu
Gör. Gökçe Ceran Yıldırım tarafından 29 Mart 2019
ve Eğitim Kurumları İlişkileri tarihinde gerçekleştirilen “28.
Uzmanı Psikolog Orhun Turan Marmara Metabolizma Grubu
Özden tarafından çeşitli Toplantısı”na bilimsel kurul
konularda seminerler verildi. üyesi olarak katıldı.
İKÜ’DE BİR YIL
EKİK Tanıtım
Faaliyetleri
İstanbul Kültür Üniversitesi Kurumsal İletişim Daire Başkanlığı’na
bağlı olarak çalışmalarını yürüten Eğitim Kurumları İlişkileri
Koordinatörlüğü (EKİK), aday öğrenci, veli ve eğitimcilere yönelik
kurguladığı projeler, yaptığı iş birlikleri ve sürdürdüğü iletişim ile
İstanbul Kültür Üniversitesi’ni tanıtmaya devam ediyor.
2019 Mart ayı sonunda EKİK 394 kurumu ziyaret ederek 253 etkinlikte
132.456 öğrenciye ulaştı.
Deneme Sınavları
- 2 Mart’ta Mektebim Okulları,
- 9 Mart’ta Avcılar Uğur Özel Öğretim Kursu
- 16 Mart’ta Beylikdüzü Okyanus Koleji ve Başakşehir Sınav Temel
Lisesi,
- 23 Mart’ta Beşiktaş Boğaziçi Temel Lisesi ve Final Anadolu Lisesi,
- 30 Mart’ta Kozmos Yazılım Anadolu Lisesi’nden
yaklaşık 1000 öğrenci, üniversitemiz Ataköy ve Basın Ekspres
yerleşkeleri amfilerinde deneme sınavlarına katıldılar.
Eğitim ve Kariyer Fuarı
EKİK, EKET Fuarcılık tarafından 4, 7, 11, 12 ve 15 Mart tarihlerinde
Hatay, Adana ve Mersin’de düzenlenen Eğitim ve Kariyer Fuarı’nda
aday öğrencilerle buluştu.
II. PDR Zirvesi
EKİK, YTÜ Davutpaşa Kongre Merkezi’nde, alanında uzman
konuşmacıların katılımıyla 1-2 Mart tarihlerinde gerçekleştirilen
“II. PDR Zirvesi”nde, İstanbul genelindeki rehber öğretmenler ve
psikolojik danışmanlar ile buluştu.
KÜLTÜR AJANDASI
219
Kültür’lü Meslek Akademisi
- 6 Mart’ta Gürlek Nakipoğlu Anadolu Lisesi,
- 8 Mart’ta Esenyurt Fen Bilimleri’nden
yaklaşık 200 öğrenci, farklı fakülte ve bölümlerde Kültür’lü Meslek
Akademisi programımıza katılarak tercih etmeyi düşündükleri
bölümlerde örnek derslere girdiler.
Öğrenci Koçluğu
- 5 Mart’ta Cağaloğlu Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi,
- 6 Mart’ta Esenyurt Uğur Temel Lisesi,
- 7 Mart’ta Yeni Levent Anadolu Lisesi,
- 12 Mart’ta Balıkesir Doğa Koleji,
- 16 Mart’ta Beylikdüzü Okyanus Koleji,
- 28 Mart’ta Esenyurt Uğur Temel Lisesi,
- 29 Mart’ta Surp Haç Tıbrevank Lisesi’nden
yaklaşık 500 öğrenciye, Kültür elçileri tarafından öğrenci koçluğu
yapıldı. Kültür elçileri, aday öğrencilere kendi bölümlerinden ve
üniversite hayatından bahsederek merak ettikleri soruları yanıtladı.
Meslek Tanıtımları
- 6 Mart’ta Adnan Menderes Anadolu Lisesi,
- 12 Mart’ta Sabri Çalışkan Meslek Lisesi,
- 14 Mart’ta Siyavuşpaşa Meslekli ve Teknik Anadolu Lisesi,
- 21 Mart’ta Gültepe Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi
öğrencilerine, İstanbul Kültür Üniversitesi akademisyenleri
tarafından çeşitli bölümler ile ilgili meslek tanıtımları yapıldı.
“Sanal Mahkeme Uygulaması”
Bakırköy Final Temel Lisesi’nden Hukuk Bölümü okumak isteyen
aday öğrencilere, 5 Mart Salı günü İKÜ Hukuk Fakültesi’nde “Sanal
Mahkeme Uygulaması” düzenlendi.
Tanıtım Fuarları
EKİK, 12-13 Mart’ta Kağıthane Milli Eğitim Müdürlüğü ve 20-21 Mart
tarihlerinde Beşiktaş Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından düzenlenen
etkinliklerde aday öğrencilerle buluştu.
İKÜ’DE BİR YIL
STUDIO X - GAMES AND
POLICTICS SERGİSİ
GEZİSİ
Yeni Medya ve İletişim
Bölümü ile Yeni Medya ve
İletişim Kulübü, 12 Mart Salı
günü “Studio X – Games and
Politics Sergisi”ni ziyaret etti.
Sergi kapsamında bilgisayar
oyunlarının toplumsal DOÇ. DR. PINAR
olaylar ile ilişkilendirilmesi OBAKAN YERLİKAYA
ve serginin oyunları
deneyimleme fırsatı sunması, Moleküler Biyoloji ve
öğrencilerin uygulamaları Genetik Bölümü öğretim
ilgiyle incelemelerini sağladı. üyelerimizden Doç. Dr. Pınar
İnteraktif bir sergi olan Games Obakan Yerlikaya, Fen-
and Politics, öğrencilerin Edebiyat Fakültesi tarafından
bilgisayar oyunları aracılığıyla düzenlenen “Kahve Bahane
dünya genelindeki toplumsal Buluşmaları” kapsamında,
olaylara sorgulayıcı bir bakış 27 Mart Çarşamba günü
geliştirmelerini eğlendirerek “Davranışlarımız kalıtsal
gerçekleştirmesi açısından ilgi mıdır?” başlıklı bir konuşma
çekti. gerçekleştirdi.
KÜLTÜR AJANDASI
221
“AVRUPA İNSAN
HAKLARI MAHKEMESİ
İÇTİHATLARINDA
NEFRET SÖYLEMİ”
KONFERANSI
Hukuk Fakültesi, 13 Mart
DR. CANAN USLAN Perşembe günü Almanya
Leipzig Üniversitesi öğretim
İnşaat Mühendisliği Bölümü üyelerinden Prof. Dr.
öğretim elemanlarından Dr. Stephanie Schiedermair’ın
Canan Uslan, 20-23 Mart 2019 konuşmacı olduğu “Avrupa
tarihleri arasında Universitaet İnsan Hakları Mahkemesi
Bremen-Almanya’da İçtihatlarında Nefret
düzenlenen “21st JCF Spring Söylemi” başlıklı konferans
Symposium and 2nd European düzenledi. Hukuk Fakültesi
Young Chemists 2019” isimli Dekanımız Prof. Dr. Dr. h.c.
konferansta, “New Candidates mult. Bahri Öztürk tarafından
for PDT: Letetium, Indium planlanan konferansın
and Zinc Phthalocyanines çevirisi, Hukuk Fakültesi
Substituted with PEGME-2000 akademisyenlerimizden Dr.
blocks” başlıklı poster Öğr. Üyesi Özdem Özaydın
sunumunu yaptı. tarafından yapıldı.
İKÜ’DE BİR YIL
KÜLTÜR KOLEJİ ÖĞRENCİLERİNE İNŞAAT
MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ TANITILDI
İnşaat Mühendisliği Bölümü, 28 Mart Perşembe günü 1. kat çok
amaçlı seminer salonunda Kültür Koleji öğrencileriyle bir araya
geldi. Öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği etkinlikte, öğretim
elemanlarımızdan Arş. Gör. Ceyhun Özoğul İnşaat Mühendisliği
Bölümü hakkında bilgiler aktararak merak edilen soruları
cevapladı.
KÜLTÜR AJANDASI
223
“İŞLETMELERDE KARŞILAŞILAN SAĞLIK
SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ” BAŞLIKLI
PANELE FENOMEN DOKTORLAR DAMGA VURDU
Sivil Havacılık Kabin Hizmetleri Programı, İşletme Yönetimi
Programı ve Tıbbi Dokümantasyon ve Sekreterlik Programı iş
birliğinde, 19 Mart Salı günü “İşletmelerde Karşılaşılan Sağlık
Sorunları ve Çözüm Önerileri” başlıklı bir panel düzenlendi.
Tıp Bayramı kapsamında Ataköy yerleşkemizde gerçekleştirilen
panelin 1. oturumuna Öğr. Gör. Tuvana Eroltu’nun
moderatörlüğünde “Fenomen Doktorlar” olarak bilinen Dr. Hakan
Tüfekçi, Dr. Ramadan Moueminoğlu ve Dr. Hüseyin Akça katıldı.
Panelde, sosyal medyanın zararları, gündelik hayatımıza etkileri
ve sosyal medyanın nasıl daha yararlı kullanılabileceği konuları ön
plana çıktı.
Medicana Hastanesi Havacılık Tıp Merkezi Baş Hekimi Cem
Başaran, Medicana Hastanesi Nöroşirurji Bölümü’nden Op. Dr. Halil
İbrahim Sun ve Cihangir Fizyolife Kurucusu Öğr. Gör. Fizyoterapist
Salih Doğan’ın katılımı ile gerçekleştirilen panelin 2. oturumunda;
havacılık sektöründe çalışan bireylere yönelik omurga sağlığı, bel
ve boyun fıtığı ve anormal koşullar içinde havacılık personelinin
normali yakalama zorunluluğu gibi konulardan bahsedildi.
İKÜ’DE BİR YIL
HAVACILIK BİLİNCİ
“CEZA VE CEZA SEMİNERİ
USUL HUKUKUNDA
İNSAN HAKLARI Sivil Havacılık Kabin Hizmetleri
Programı, Sivil Hava Ulaştırma
GÜVENCELERİ” İşletmeciliği Programı ve
KONFERANSI Hava Lojistiği Programı iş
birliğinde, Academy Aviation
Hukuk Fakültesi, 20 Mart Yer Eğitim Müdürü Ulduz
Çarşamba günü Freiburg Nurioğlu Dikicigil ve Eğitmen
Almanya Max-Planck Enstitüsü Yeşim Ersavaş’ın konuşmacı
Emekli Müdürü Prof. Dr. oldukları “Havacılık Bilinci
Dr. h.c. mult. Albin ESER’in Semineri” düzenlendi. 21
konuşmacı olduğu “Ceza ve Mart Perşembe günü saat
Ceza Usul Hukukunda İnsan 14.00’te İncirli yerleşkemizde
Hakları Güvenceleri” başlıklı gerçekleştirilen seminerde,
bir konferans düzenledi. havacılık sektörünün en
Hukuk Fakültesi Dekanımız ince ayrıntılarına ve yabancı
Prof. Dr. Dr. h.c. mult. Bahri dilin önemine vurgu yapıldı.
Öztürk tarafından planlanan Sertifikalı olarak düzenlenen
konferansın çevirisi, Dr. seminerin sonunda,
Öğr. Üyesi Özdem Özaydın öğrencilerimiz ile konuklarımız
tarafından yapıldı. hatıra fotoğrafı çektirdi.
KÜLTÜR AJANDASI
225
KENT FM’DE KÜLTÜR KONUKLARI
Aralarında Gökhan Türkmen, Güliz Ayla ve Aydilge’nin de olduğu
birbirinden ünlü konukları ağırlayan Metehan Mert Çakır, İstanbul
Kültür Üniversitesi akademik ve idari kadrosunu da programına
konuk ediyor. 24 Mart Çarşamba günü başlayan canlı yayının
açılış konuğu Kurumsal İletişim Daire Başkanı Deha Sevgen oldu.
Ardından İktisat Bölüm Başkanımız Prof. Dr. Sinan Alçın “Küçük
yatırımcılara büyük öneriler” konusunu dinleyenlere aktardı.
Programa konuk olan İKÜ Kuluçka Merkezi mezunlarımızdan
Mithat Okhan Onan ise “Görünürlüğü artıran ışıklı yelek” projesini
tanıttı.
25 Mart Perşembe günü Metehan Mert Çakır’ın konuğu olan;
Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanımız Dr. Öğr. Üyesi Nihan
Çakır Biçer “Çalışanlar için hazır/dondurulmuş gıda tüketimi”;
Meslek Yüksek Okulu Moda Tasarımı Program Başkanımız Öğr. Gör.
Özge Turunç “Yılın Moda Trendleri” konulu söyleşilerini dinleyiciyle
paylaştılar. İKÜ Eğitim Kurumları İlişkileri Koordinatörü Yavuz İlker
Baldan ise İstanbul Kültür Üniversitesi’nin yeni projesi “We Accept”
sistemi ile ilgili dinleyicileri bilgilendirdi.
26 Mart Cuma günü canlı yayına katılan Yabancı Diller Bölüm
Başkanımız Dr. Öğr. Üyesi Sinan Bataklar “Türk’ün Yabancı Dille
İmtihanı”; Hukuk Fakültesi akademisyenlerimizden Dr. Öğr. Üyesi
Elif Altınok Çalışkan “Sosyal medyada kişisel verilerin korunması”
ve Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanımız Prof. Dr. Nazif Ekin Akalan
“FTR alanına giren meslek hastalıkları” konularında söyleşi yaptılar.
İKÜ’DE BİR YIL
KÜLTÜR AJANDASI
227
KÜLTÜRLÜ
KADINLAR
ÖZEL
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar
Günü Özel Sayısı
İKÜ’DE BİR YIL
KÜLTÜR AJANDASI
KÜL TÜR AJ AND ASI
229
İÇİMİZDEN BİRİ
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için hazırladığımız bu özel sayıda, üniver-
sitemizi bir adım daha ileri taşımak için emek veren çalışma arkadaşlarımıza
ayırdığımız “İçimizden Biri” köşesine konuk olmayı kabul ederek bizleri
şerflendiren Mütevelli Heyet Başkanımız Sayın Dr. Bahar Akıngüç Günver’e
teşekkürü borç biliriz.
Dr. Bahar Akıngüç Günver - İstanbul Kültür Üniversitesi Mütevelli Heyet
Başkanı
Eğitimle uğraşan bir aileden geliyor olmak “bayrağı daha ileriye taşımak”
anlamında size neler hissettiriyor?
Her şeyden önce hem kurumsal hem de ülkemiz tarihine karşı müthiş bir
sorumluluk hissettiriyor. Dedem Halil Akıngüç’ün Eskişehir’de 1932’de kurduğu
Kültür ders evi, hem eğitimde Kültür isminin başlangıç noktası hem de babam
ve Onursal Başkanımız İnş. Yük. Müh. Fahamettin Akıngüç’ün 1960 yılında
kurduğu Kültür Koleji’nin ilham kaynağı. Dolayısıyla dönemin çok ötesinde
bir vizyonla bulunmuş ve özel okulculuk alanında marka olmuş Kültür ismini
gelecek kuşaklara aktarmak sorumluluğu, bayrağı bu anlamda daha ileriye
taşımak, üçüncü kuşağın temsilcileri olarak benimle iki ablamın; Ful Akıngüç
Över ve Lale Akıngüç’ün ve yetişen dördüncü kuşağın temel duygusu.
Bayrağı ileri taşıma sürecinde hissettiğim bir diğer hâkim duygu, ayrıcalık. Bir
fabrikanın 3’üncü kuşağı olsaydım, bu duyguyu şimdiki kadar yoğun hisseder
miydim, emin değilim. Çünkü eğitim benim yaşam felsefemde de ayrı bir yere
sahip. Bir insanın anaokulundan
İKÜ’DE BİR YIL
üniversiteye tüm yaşam döngüsüne doğrudan ya da dolaylı dokunduğunuz bir
iş. Dolayısıyla Kültür bayrağını daha ileriye götürme yolculuğunda yaşadığım
hisler onur, gurur, coşku, heyecan ve elbette ki sorumluluk. Bir de tabii
babamdan, dedemden önce ilkelerini ve devrimlerini her zaman saygıyla
andığım bir büyük lidere karşı hissettiğim şükran duygusu. Kadın olarak
eğitimdeki Kültür mirasını gelecek kuşaklara aktarma yolunda bize yolu açan
Cumhuriyettir. Kadının üretimde, eğitimde yerini destekleyen ve yüreklendiren
Ulu Önder Atatürk’e karşı duyduğumuz şükran duygusu çok baskın.
En büyük başarınız ve hayatta “iyi ki” dediğiniz başlıklar neler?
Ben açıkçası bu konuda kendime karşı biraz cimriyim. Başarı ya da başarı
olarak addedilen eylemlerden bir liste yapmayı tercih etmiyorum. Hayattaki
eylemlerimden başarı listeleri çıkarmak, benim esaslı savunucusu olduğum,
sadelik, doğallık ve yaşamda tevazu anlayışımla çelişiyor. Buna karşın çok
uzun bir “iyi ki” listem olduğunu söyleyebilirim. Hatta bu konuda, biraz da iflah
olmaz bir iyimser olarak, bazen aşırıya kaçtığım doğrudur. Ailem, yaşamımda”
iyi ki” ile başlayan cümlelerin en başında. “İyi ki” eğitimci bir ailenin üyesiyim.
“İyi ki” cinsiyet ayrımı yapmayan, insani değerleri yüksek bir anne-babanın
evladıyım. “İyi ki” kardeşliği, paylaşımı, hayatı konuşabileceğim, benimle
her zaman dost olan harika iki kadının; Ful ve Lale’nin kız kardeşi olmuşum.
Sonra eşim ve kızlarım... Çok iyi, çok paylaşımcı, her zaman destek olan bir
eşim var. “İyi ki” onunla evlenmişim ve “iyi ki” iki çocuğum olmuş. Eğitim ve iş
hayatına gelince... “İyi ki” doktora yapmışım, “iyi ki” Fen Lisesi ve Anaokullarını
kurmuşum. “İyi ki” Kültür Koleji, Vakıf ve İstanbul Kültür Üniversitesi doğmuş ve
buradayım.
Kadının toplumumuzdaki yerini, özellikle bir iş kadını olarak nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Kadının, yaşamında üstlendiği büyük sorumluluklar, toplumun yüklediği roller
ve en önemlisi önyargılar nedeniyle ciddi anlamda yorulduğunu gözlemliyorum.
Kadının toplumdaki yeri aslında çekirdek ailedeki konumunun bir yansıması.
Eğer aile içinde cinsiyeti bir kriterse iş, evlilik, eğitim yaşamında toplumsal
cinsiyete ilişkin çemberi kırmaları daha zor oluyor. Bu noktada kadının yaşadığı
boşluğu, eşitliğe önem veren işletmeler ve güçlü, eşitliği kurumsal olarak
içselleştirmiş okullar tamamlıyor. Bununla birlikte; iş yaşamında ücret, izin, yan
haklar konusunda, ev-iş dengesi konusunda cinsiyeti bir kader ya da kriter
olarak gören zihniyetin de ancak eğitimle çözülebileceğini düşünüyorum.
KÜLTÜR AJANDASI
231
Eğitimin, eşitliğin sağlanmasında ve kalıcı olmasındaki rolü nedir?
Eğitim her şeyden önce farkındalık geliştiriyor. Bireyin kendisine, dünyaya,
insana karşı farkındalığı. İkincisi sorgulama, eleştirme gücünü, refleksini
kazandırıyor. Dolayısıyla nitelikli eğitim, eşitliğin ilk kuralı. Ancak sözü edilen
yalnızca K12 ya da üniversite eğitimi değil. Eğitim herkes için, her yaşta
ve konumda bir ihtiyaç. Örneğin kadının toplumdaki konumu, dediğim gibi,
toplumun çekirdeği olan ailedeki rolleriyle şekilleniyor. Bu noktada bir eğitimci
ve bir yönetici olarak önce çekirdek ailelerin eğitimini destekliyorum. Ek olarak
zihniyet değişimi için erkek çocuk annelerinin hayati öneme sahip olduğunu
düşünüyorum. Bizim toplumumuz erkek egemen bir toplum olsa da dünya artık
“paylaşımcı aile modeli”ne doğru evriliyor. Paylaşımcı aile modeliyle, kadının
üreten bir insan olduğunu, üretken olduğunu ama yalnızca evde değil dışarıda
da üretebileceği fikrini içselleştiren nesiller geliyor. Erkek annelerinin de bu
noktada çocuklarına baba kadar önemli bir rol model olduğunu göstermeleri
önemli.
Sizce cinsiyetler arası eşitlik, bir gün hayal edildiği, planlandığı, olması
gerektiği gibi gerçekleşebilecek mi?
Ben gelecekten umutluyum çünkü internet ile birlikte bilgiye erişim inanılmaz
derecede arttı; farklılıklara saygı artık ön planda. Cinsel, etnik, dinsel
farklılıkları kabul etmek ve saygıyla yaklaşmak, aslında erken çocukluk
döneminde, okul öncesi eğitimle kazanılıyor. Bu nedenle ne kadar erken
ve güçlü eğitim o ölçüde eşitlik ve saygıyı getirecek. Önemli olan destek
olabilmek. Şunu çok sık gözlemliyorum: Kadınların iş yaşamında, doğalarından
gelen çok güzel özellikleri var; paylaşım, koruyucu, takım çalışmasına
yatkınlık, çok yönlü düşünce gibi... Toplum olarak da güzel ve bence benzersiz
yönlerimiz var: Zor zamanlarda kenetlenmek, duyarlılık gibi. Bu özelliklerin
farkına varıp, ötekileştirmeden, ayrım yapmadan birleşirsek bence ülkenin
çalışma kültürü çok farklı bir yere gelebilir.
Annelik mi yoksa Mütevelli Heyet Başkanlığı mı sizi daha çok zorluyor?
Annelikte, çocukların ergenlik döneminde çok zorlandığım zamanlar oldu.
Mütevelli Heyet Başkanlığı’nda babamla çalışırken çok daha rahattım ama
tek başıma kaldığım dönemlerde zorlandığım zamanlar oldu. Babam yine de
her zaman bana destek, sağ olsun. İkisini birlikte götürmek kolay değil, zaman
zaman zorluyor. Ama bir düzen kuruyorsunuz.
İKÜ’DE BİR YIL
Benim annem çalışmayan bir anneydi. Ben okuldan eve geldiğimde annem
hep evdeydi. Bense uzun saatler çalıştım. Böyle yoğun dönemlerde vicdan
azabı çektiğim oluyordu; “Acaba ben yeterince iyi bir anne değil miyim?” diye...
Ama iş-yaşam dengesiyle birlikte çocuklarla kaliteli zaman geçirebilmek beni
hep çok rahatlattı. Çocuklarım da başka türlü bir rol model anne gördüler, o
açıdan da iyi olduğunu düşünüyorum. Ama hiç kolay bir şey değil. Yöneticilik
yapmaya başladığım ilk zamanlarda anne değildim, anne olduktan sonra kadın
yöneticilerin kıymetini çok daha fazla anladım. İşlerinin çok daha zor olduğunu
gördüm. “Şu meme verme işi bitsin, okula döneceğim ve okulumuzdaki kadın
yöneticilerin alnından öpeceğim” dediğimi çok net hatırlıyorum.
Ülkemizde kadın idareci olmanın başka zorlukları var mı?
Açıkçası ben aile işletmesinin bir üyesi olarak, kadın idareci olmanın özel
sektördeki o keskin yönleriyle çok karşılaşmadım. Ancak yönetiminde olduğum
eğitim kurumunun yüzde 51’i kadın. Yönetim kadrolarımızın da yaklaşık
yüzde 53’ü kadınlardan oluşuyor. Bu noktada iş yaşamının doğasındaki her
zorluk belli ölçülerde burada da kaçınılmaz biçimde kendisini gösteriyordur.
O zorlukların başında güç yönetimi geliyor ki kadın yönetici olarak bu sürecin
adil, eşit, uzlaşmacı bir yaklaşımla çözülmesi yolunda dengeyi korumayı
önemsiyorum. Kadın idarecilerin zorluk yaşadığı ikinci alan ise doğumla
birlikte işten uzak kalma kaygısı. Verdikleri emeğin, doğumla araya giren
zamanda heba olacağını düşünüyorlar. İşte burada işletmeye çok önemli
bir rol düşüyor. Anne olmak, aile kurmak, özel hayatın değeri çalışanın en
büyük motivasyonudur. Bunu bir kayıp değil, yaşamda yeni bir zenginlik
olarak göstermek işletmenin görevidir. Bana göre annelik, kadın yönetici için
dezavantaj değil, insana bakışta yeni ve değerli bir boyuttur. Kadın idarecilerin
karşılaştığı taciz, mobbing gibi zorluklar oluyor; bunları düşünmek bile beni
ürpertiyor. Böyle bir ortamda idarecileri sağduyuya ve medeniyete davet
ediyorum. İnsan olmakla alakalı bir durum. Bu noktada kadınların haklarını
aramaları ve haklarının ne olduğun bilmeleri çok önemli. Onun için de
farkındalık çok önemli.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Etkinlikleri
“BEDENİN İKİ EFENDİSİ: KADIN VE ERKEK”
Kadın ve Sosyal Araştırmalar Birimi (İKÜ-KAD), 4 Mart Pazartesi günü saat
14.00’te Basın Ekspres Yerleşkesi Konferans Salonu’nda Bihin Edige’nin
katılımıyla “Bedenin İki Efendisi: Kadın ve Erkek” etkinliğini gerçekleştirdi. KRT
TV’de “Gerçeği Duymaya Hazır Mısınız?” programını hazırlayıp sunan Edige,
konferansta öğrencilere kadın ve erkek bedeni frekansları ile ilgili önemli
bilgiler aktardı.
KÜLTÜR AJANDASI
233
“İnsan Gerçekte Nasıl Mutlu Olur?”
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında, çeşitli etkinlikler düzenleyen
İstanbul Kültür Üniversitesi Kadın ve Sosyal Araştırmalar Birimi (İKÜ-KAD) ile
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kulübü, 6 Mart 2019 Çarşamba günü saat 11.00’de
Önder Öztunalı Konferans Salonu’nda “İnsan Gerçekte Nasıl Mutlu Olur?”
etkinliğinde Klinik Psikolog Ersin Bayramkaya’yı ağırladı.
İKÜ’DE BİR YIL
Cumhuriyetin 96. Yılında Lider Kadınlardan, Öğrencilere İlham Veren
Hikâyeler
İstanbul Kültür Üniversitesi, “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” haftası etkinlikleri
kapsamında 5 Mart Salı günü düzenlediği “Cumhuriyetin 96. Yılında Lider
Kadınlar” panelinde Sosyolog Serap Duygulu ve ARPR Danışmanlık sahibi
Arzu Çekirge Paksoy’u ağırladı. Sami Altınkaya’nın moderatörlüğünü üstlendiği
15.00-16.30 saatleri arasında düzenlenen panelin konuşmacılarından Paksoy,
günümüz iş dünyasında “güven” ögesinin ekonomik güçle değil; sosyal
sorumluluk projeleriyle sağlanabildiğinin altını çizerek kendisinin de içinde
bulunduğu “Yapabilirsin” projesinde yer alan kadınlarımızın yaşantılarından
örnekleri öğrencilerimizle paylaştı.
Sosyolog Serap Duygulu ise “Bireysel başarı, topluma yansıyorsa başarı
sayılabilir” sözleriyle başladığı konuşmasını, maskülen söylemler yerine
toplumsal cinsiyet eşitlikçi söylem ve tutumlara yönelmemiz gerektiğini,
kadına dayatılan toplumsal rollerin altında ezilen kadının kendi sosyal kimliğini
unuttuğunu, pozitif de olsa ayrımcılığı kaldırmanın sosyal hayatta eşitliği
sağlamakla olanaklı olabileceğini vurguladı.
Başarı anahtarının; merak, cesaret, vazgeçmemek ve çok çalışmak olduğunu
belirten panelistlere Sami Altınkaya da hayatta başarının sırrının kendi
biriktirebildiklerinde saklı olduğunu belirterek katkıda bulundu. İzleyicilerden
gelen soruların cevaplanması ile son bulan etkinlikte, panelistlere plaketlerini
İKÜ-KAD Başkanı Prof. Dr. Işıl Zeybek takdim etti.
KÜLTÜR AJANDASI
235
“Kadın Şiddeti ve Sosyal Medya” Etkinliğinde Türkiye’de Kadına Yönelik
Şiddetin Çarpıcı Tablosu Gözler Önüne Serildi
Kadın ve Sosyal Araştırmalar Birimi (İKÜ-KAD) ile Toplumsal Cinsiyet Eşitliği
Kulübü iş birliğinde, 5 Mart Salı günü saat 11.00’de Önder Öztunalı Konferans
Salonu’nda “Kadın Şiddeti ve Sosyal Medya” etkinliği gerçekleştirildi.
Etkinlikte Psikolog Duygu Buğa, kadına yönelik şiddetin fiziksel, duygusal,
sosyal, ekonomik, cinsel türlerini, sebeplerini ve kadınların sosyal hayatta
bilinçsiz bir şekilde maruz kaldıkları şiddete ilişkin bilgileri aktardı. Aile
içi şiddet konusunda 12 yıllık deneyime sahip olan Buğa, kadına yönelik
şiddetin normalleştirilmesi konusunda öğrencilerin bilinçlenmesi adına önemli
tavsiyelerde bulundu.
Etkinlik kapsamında sunum yapan diğer konuk Avukat Sibel Önder,
medyaya kısıtlı şekilde yansıyan şiddet mağduru kadınların hukuksal
süreçte yaşadıklarına ilişkin ayrıntılı bir bilgilendirme yaptı. Aile içi şiddet
ve flört şiddeti sonucunda yaşamını yitiren kadınların dava süreçlerinde
yaşananları örneklerle dile getiren Önder, ülkemizde kadına yönelik şiddetin
boyutlarını çarpıcı biçimde tüm gerçekliğiyle ortaya koydu. Önder, konu ile ilgili
farkındalığı arttırmak amacıyla “Ölülerin dili yok, ama bizim var” söylemiyle
cinayet ve şiddet olaylarına sessiz kalınmaması gerektiği vurgusunu yaparak
sunumunu noktaladı.
İKÜ’DE BİR YIL
“Flört Şiddeti” Etkinliği
İstanbul Kültür Üniversitesi Kadın ve Sosyal Araştırmalar Birimi (İKÜ-KAD),
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kulübü ve Gösteri Sanatları Kulübü, “8 Mart Dünya
Kadınlar Günü” kapsamında 7 Mart Perşembe günü “Flört Şiddeti” etkinliğini
gerçekleştirdi. Önder Öztunalı Konferans Salonu’nda düzenlenen program,
Gösteri Sanatları Kulübü üyelerinden oluşan Dr. Öğr. Üyesi Gülnur Işıklar ve
Didem Özcebe’nin yönettiği koronun “Kadın Güfteciler ve Besteciler Dinletisi”
ile başladı. Psikolog Ezgi Zeynep Karagöz’ün, özellikle 18-24 yaş arası
gençlerde sıkça görülen “Flört Şiddeti”ne ilişkin önemli bilgiler vermesi ile
devam etti.
Gençlerin “Flört Şiddeti” konusunda henüz bilinçlenmeye başladığını belirten
Karagöz; sevgi kavramını, ikili ilişkilerde güven, saygı ve kabulün önemini
açıklayarak şiddetin yalnızca fiziksel olmadığının altını önemle çizdi.
Etkinlik, Kadın ve Sosyal Araştırmalar Birim Başkanı Prof. Dr. Işıl Zeybek’in,
Psikolog Ezgi Zeynep Karagöz ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kulübü ile Gösteri
Sanatları Kulübü danışmanı Dr. Öğr. Üyesi Gülnur Işıklar’a çiçek ve anı tabağı
takdim etmesiyle sona erdi.
KÜLTÜR AJANDASI
237
İKÜ KADIN VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR BİRİMİ
(İKÜ-KAD)
İstanbul Kültür Üniversitesi Kadın ve Sosyal Araştırmalar Birimi (İKÜ-KAD),
çalışmalarını sadece bilim ve sanat alanlarıyla sınırlandırmıyor; üzerimize
düşen misyonun farkındalığıyla, sosyal yaşamın en önemli sorunlarından biri
olan toplumsal cinsiyet bağlamlı ayrımcılık ve sınıflandırmaya karşı çözüm
önerileri geliştiriyor.
Bilim adamı mı? - Bilim insanı mı?
Adam gibi mi? - İnsan gibi mi?
Adam yerine koymak mı? - İnsan
yerine koymak mı?
Adamakıllı mı? - Doğru dürüst mü?
Halk adamı mı? - Halk insanı mı?
Adam etmek mi? - İnsan etmek mi?
İşinin eri mi? - İşinin ehli mi?
Siz de bizimle aynı hassasiyeti paylaşıyor ve “Yok ben hiç ayrım yapmam”
diyorsanız, sık kullanılan yukarıdaki kalıpları sorgulamanızı ve sorgulatmanızı
öneririz...
Prof. Dr. Işıl Zeybek İKÜ-KAD Başkanı
Dünden Bugüne Kültür’de 8 Mart
Yarım asrı aşkın süredir eğitim
dünyasının içinde yer alan, engin
tecrübe ve bağlı kaldığı “Kültür
Anayasası”nın ışığında eğitim veren
Kültür Eğitim Kurumları; birey olmayı
ve toplumsal bilinci aşıladığı gençleri
hayata kazandırmaya devam ediyor.
Anaokulundan lisansüstü eğitime
kadar her kademede bireylere
toplumsal cinsiyet eşitliği mottosuyla
eğitim-öğretim hizmeti verilirken
çeşitli etkinliklerle de bu duygu ve
düşünceleri özümsemeleri için çaba
gösteriliyor.
İKÜ’DE BİR YIL
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
özel sayımızda üniversitemizde
son yıllarda düzenlenen “KADIN”
temalı etkinlikleri sizin için derledik.
Geçtiğimiz 3 yılda İstanbul Kültür
Üniversitesi bünyesinde faaliyet
gösteren çeşitli bölüm, birim ve
merkez; 50’yi aşkın etkinlik ile
dünyadaki en büyük sorunlardan biri
olan “Cinsiyet Eşitsizliği”ni gündeme
getirdi ve çözüm yolları aradı.
İKÜ’de Kadın ve Cinsiyet Eşitliği ile
ilgili faaliyetler;
KÜLTÜR AJANDASI
239
• “Kadın Denince… Paneli”
• “Yaşam Akademisi Bahar Eğitimleri”
• “Birleşmiş Milletlerin Kadına Karşı Şiddeti Durdurmak için Başlattığı
Kampanya Çerçevesinde “Orange Day” Farkındalık Seminerleri”
• “15 Temmuz’da Destan Yazan Kadınlar” Semineri
• “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Öğrenci Kulübü” Kuruldu
• “Kadın ve Yaşam Kalitesi” Seminerleri
• “Çağımızda Değişen Flört Kavramı: Aşk ve Şiddet” Sempozyumu
• “Kadın ve Korkular” Semineri
• “Genç KAGİDER Üniversite Günleri- Girişimci Rol Modeller” Paneli
• “Ailede Kadın ve Erkek” Paneli
• “Bedenin İki Efendisi: Kadın ve Erkek” Semineri
• “Cumhuriyetimizin 96.Yılında Lider Kadınlar” Semineri
• “Kadın Şiddeti ve Sosyal Medya” Semineri
• “İnsan Gerçekte Nasıl Mutlu Olur…” Semineri
• “Kadın Güfteciler ve Besteciler” Dinletisi
İKÜ’DE BİR YIL
Kadının Bilim Dünyasındaki Yeri
Prof. Dr. Nihal Sarıer
İstanbul Kültür Üniversitesi Rektör
Yardımcısı
Bugün, kadınların bilimdeki
ilerleyişinin önündeki engellerin
çoğu ortadan kalkmış olsa da
bilimsel çalışmalarda yer alan
kadın araştırmacıların sayısı erkek
araştırmacı sayısının gerisindedir.
UNESCO 2018 verilerine göre,
dünyadaki araştırmacılar içinde
kadınların oranı %29 civarındadır.
Bu oran bölgeden bölgeye değişiklikler göstermektedir. Örneğin; kadın
araştırmacıların tüm araştırmacılar içindeki oranı Kuzey Amerika ve Batı
Avrupa’da %32 iken, Latin Amerika’da %45, Orta Asya’da %48, Güney ve
Batı Asya’da %19’dur. Ülkeden ülkeye kadın araştırmacı/toplam araştırmacı
oranları da farklılıklar göstermektedir. Bolivya % 63 kadın araştırmacı oranı
ile dünya genelinde birinci sırada yer alırken, Çad % 5 ile en son sırada
gelmektedir. Avrupa ülkeleri arasında kadın araştırmacı oranları Litvanya’da
%51 ile en yüksek, Hollanda’da %25 ile en düşüktür. Bilim insanlarının
İspanya’da %40’ı, İngiltere’de %39’u, Türkiye’de %38’i, İtalya’da %36’sı,
Almanya’da %28’i, Fransa’da %27’si kadındır. Türkiye’nin kadın araştırmacı
oranının Avrupa ülkeleri arasında üst sıralarda yer alması sevindiricidir. Daha
yakından bakıldığında, ülkemizde yirmi beş yaş üstü nüfusun (68 milyon)
%6.6 sının doktoralı (yaklaşık 4.5 milyon) olduğu, doktoralı toplam bireylerin
%40’ının yani 1.8 milyon doktoralının kadın olduğu görülmektedir.
Son yirmi yılda kadın araştırmacıların oranı tüm dünyada tedrici olarak
artmakla birlikte, ana bilim dalları bağlamında dağılım belirli alanlarda
yoğunlaşmış bulunmaktadır. Elsevier Yayın Grubunun bilimde ve teknolojide
kadınların yeri ile ilgili yayınladığı yeni bir raporda kadın araştırmacıların sağlık
ve yaşam bilimlerinde daha iyi temsil edildiği, fizik, kimya, sosyal ve idari
bilimler ile mühendislik alanlarında temsillerinin yetersiz olduğu belirtilmektedir.
Toplumların hizmetine sunulan ürün, buluş
ve teknolojilerin tümü bilimsel araştırmalarda
üretilen bilgilere dayanmaktadır. Bir araştırma
gurubunda bakış açılarının çeşitliliği;
bilgi üretiminin kalitesini, araştırmanın
uygulanabilirliğini artırır, toplumun inovasyon
yeteneğini güçlendirir. Bilimsel araştırmalarda
kadın ve erkek araştırmacıların birlikte çalışması
bu çeşitliliğin önemli bir kısmını oluşturur;
bu bağlamda bilim, teknoloji, mühendislik ve
matematik alanlarında yürütülen çalışmalarda
kadın erkek dengesinin sağlanması büyük önem
taşımaktadır.
KÜLTÜR AJANDASI
241
Araştırma gruplarında bilim kadınlarının yer alması; i) takımın kollektif zekâsını
artırmakta, ii) kadınların karışık durumlar içinde çözüm bulma becerisinden
yararlanılmasını sağlamakta, iii) deneysel çalışma başarısız olduğunda
kadınlar ve erkeklerin farklı çözümler üretmesi sayesinde ar-ge çalışmaları
hızlanmaktadır. Sonuç olarak cinsiyet çeşitliliğinin sağlanması, araştırma ve
geliştirme çalışmalarında sadece insan hakları bağlamında yapılması gereken
bir iş değil, aynı zamanda akıllı bir iştir.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün
Düşündürdükleri
Av. Nil Tunca
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar
Günü kadın sorunlarına dikkat
çekmek, farkındalık yaratmak ve
toplumun her kademesindeki kişi ve
kurumları çözüm aramaya yöneltmek
bakımından sembolik, fakat önemli
bir gündür.
Hiç kuşkusuz bu sorunlar tek bir gün
hatırlamakla ya da hatırlatmakla
üstesinden gelinecek kadar basit ve
az değildir.
Yıllar içinde bütün dünyada pek uzun bir yol kat edilmiş, ancak istenilen
hedeflere, noktaya hala ulaşılamamıştır. Özellikle ataerkil ve çağdaş olmayan
toplumlarda bu durum daha da belirgindir
Yazımda öncelikle KADIN HAREKETİ’nin dünyadaki ve ülkemizdeki gelişimine
yer vermek istiyorum.
İKÜ’DE BİR YIL
DÜNYADA 8 MART’IN DOĞUŞU VE KADIN HAKLARI MÜCADELESİ
Kadınların erkeklerle aynı haklara sahip olma mücadelesinin tarihi 1789
Fransız Devrimi’ne kadar uzanmaktadır. Devrimle birlikte kurulan Fransız
Ulusal Meclisi’nde İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin temelini oluşturan
İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi okunmuştur. Ancak bu metinde yer alan
insan (homme) sözcüğünün sadece erkekleri kastettiğini söyleyen Olympe De
Gouges, 1791 yılında insanlık tarihinde ilk kadın hakları bildirgesi olan “Kadın
ve Kadın Yurttaş Hakları” bildirgesini yayımlamış; “Toplumsal Cinsiyet
Eşitliğini” savunmuş ve Fransız Devrimi’nin kadınlara karşı duyarsızlığını
eleştirmiştir. Bu nedenle Olympe De Gouges Kadın Hakları mücadelesini ilk
olarak başlatan ve hiç unutulmaması gereken bir isim olarak tarihe geçmiş;
ancak ne yazık ki yazdığı “Kadın Hakları Bildirgesi” nedeni ile 1793 yılında
ölüm cezasına çarptırılmıştır.
Bundan sonra kadınların kendi hakları
için mücadeleye başlaması 19.
yüzyılın ortalarını bulmuştur. Bilindiği
gibi 8 Mart 1857 tarihinde New York
kentinde tekstil işçisi kadınlar günlük
çalışma saatlerinin 16 saat oluşuna,
buna karşılık ödenen ücretin azlığına,
insanlık dışı çalışma koşullarına isyan
etmişler ve greve başlamışlardır.
Grevi önlemek için polis, işçileri
fabrika binasını kilitlemiş; o sırada
çıkan yangında dışarı çıkamayan 123
kadın işçi hayatını kaybetmiştir.
Bu olaydan 53 yıl sonra; 1910 yılında Kopenhag’da toplanan Uluslararası
Kadın Konferansı’nda Alman Sosyal Demokrat Partisi liderlerinden Clara
ZETKİN, 1857 yılında tekstil fabrikasında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart’ın
anma günü ilan edilmesini teklif etmiş, bu teklifi oybirliği ile kabul edilmiştir.
8 Mart’ın DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ olarak anılması ise 1921,
yılında Moskova’da gerçekleştirilen III. Enternasyonal Kadınlar Toplantısında
kararlaştırılmıştır. Buna karşılık 1. ve 2. Dünya Savaşı yıllarında bazı ülkelerde
8 Mart anma gününün yasaklandığı bilinmektedir.
1960’lı yılların sonunda ABD’de gerçekleşen gösterilerin ardından, Birleşmiş
Milletler Genel Kurulu 16.12.1977 tarihinde 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü
olarak anılmasını kabul etmiştir.
Yeni kadın hareketi olarak nitelendirilen gelişmeler ise 30-35 yılı geride
bırakmış bulunmaktadır. Bu hareketin önceliği kadınların “kimliği” ve “bedeni”
olmuştur. Kadın hareketleri sonucunda Batılı ülkelerin çoğunda kocayı aile reisi
ve kadına üstün konumda gören eski Medeni Kanunlar değiştirilmiş, aile içinde
kadın ve erkek eşit konuma getirilmiştir.
KÜLTÜR AJANDASI
243
25 KASIM, 1999 yılında, Birleşmiş Milletler tarafından ULUSLARARASI
KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI MÜCADELE GÜNÜ ilan edilmiştir. 1930
yılında, Latin Amerika ülkesi Dominik Cumhuriyeti’nde devlet başkanı askeri
bir darbe ile görevinden alınmış, Rafael Leonidas Trujilo devlet yönetimine
el koymuş ve bir dikta yönetimi ile ülkeyi yönetmeye başlamıştır. Bir müddet
sonra ülkede baş gösteren hoşnutsuzluk sonucu, insan hakları ve eşitlik
istekleri gündeme getirilmeye başlanmıştır.
Trijilo rejimine karşı en etkin ve tirajik sonuçlanan karşı koyma, Kelebek
Hareketi (Clandestina) ismi ile anılan üç kız kardeşin (MİRABAL kardeşler)
oluşturduğu harekettir. Mirabal kardeşler demokrasi taleplerini dile getirmişler,
gelir eşitsizliği ve insan hakları ihlalleri konusunda halkı bilgilendirmişlerdir.
Bu girişimleri sonunda baskı ve şiddetle karşılaşmışlar, pek çok defa
tutuklanmışlardır. Bu eylemlerinde eşlerinin de desteğini almışlar, eşleri
de tutuklanmış, evlerinden uzakta bir tutuk evine nakledilmişlerdir. Mirabal
kardeşler eşlerini ziyaretten dönerken yolları kesilmiş, tecavüz edilmiş ve
hunharca öldürülmüşlerdir. Bu olaya kaza süsü verilmeye çalışılmışsa da halk
kaza olmadığını fark etmiş, Mirabal kardeşlerin başlattığı hareket kelebek etkisi
yaratarak halkın dikta rejimine karşı duruşuna yol açmış ve sonunda dikta
rejimi sonlanmıştır.
1981 yılında Dominik
Cumhuriyeti’nde Güney Amerika
kadın çalıştayı 25 Kasım gününü
“Kadına Yönelik Şiddete Karşı
Mücadele ve Uluslararası
Dayanışma Günü” ilan etmiştir.
1999 yılında da Birleşmiş Milletler
25 Kasım gününü “Kadına Yönelik
Şiddete Karşı Mücadele ve
Uluslararası Dayanışma Günü” kabul
etmiştir.
TÜRKİYE’DE KADIN HAKLARI MÜCADELESİ
Türkiye’de kadın hareketlerinin başlangıcı 19. yüzyıla kadar götürmektedir
bizleri. Batı ile irtibatta olan Osmanlı kadınları 1870’li yıllardan itibaren söz
söyleme, eğitim, çalışma, aile içinde saygın bir yer edinme, çok eşliliğin
ortadan kaldırılması, tek taraflı bir erkek hakkı olan boşanmanın kısıtlanması
gibi taleplerde bulunmuşlar ; kendi adlarına dergiler, broşürler yayımlamışlar,
romanlar yazmışlar, erkeklerle polemiğe girmişler, dernekler kurmuşlardır.
Tanzimat Döneminde devlet yönetiminde reformlar yapılmışsa da kadın
hakları konusunda kadınların ciddi eleştirilerine rağmen erkeklerin tutuculuğu
sürmüştür. Ancak kadınlar yılmamışlar, mücadelelerini 20. yüzyılın başlarında
arttırarak sürdürmüşlerdir. Jön Türk’ler döneminde üniversitede eğitim görme,
devlet dairelerinde memur, fabrikalarda işçi olarak çalışma haklarını elde
etmişlerdir.
İKÜ’DE BİR YIL
1917 aile kararnamesi ile Müslüman kadınlar da çok eşliliği kısıtlayan,
boşanma hakkını tanıyan yasalardan yararlanmışlar ve İslam dünyasında
bir ilki gerçekleştirmişlerdir. 1919 yılından itibaren oy hakkı talep etmeye
başlamışlardır.
“ kadınlarının daha insanca yaşama isteğini
dile getirdikleri bir mücadele ve dayanışma
günüdür !
Ülkemizde de 5 Aralık 1934 kadın hakları bakımından çok önemli bir gündür.
Dünya kadın hakları günü, tüm dünyada “
Bu tarihte Atatürk devrimlerinin en önemlilerinden biri gerçekleşmiştir.
Kadınlar milletvekili seçme ve seçilme hakkına sahip olmuşlardır. Bu hakkın
tanınması ile 18 kadın, milletvekili seçilerek TBMM’de göreve başlamıştır.
Böylelikle kadınlar mecliste %4,5 oranında temsil edilmişlerdir. Bu temsil
oranı ile Türkiye dünya ülkeleri arasında 2. sırada yer almıştır. Bugün ise ilk
100 içinde bile değildir.
1975 ve sonrasında 8 Mart daha etkin kutlanan bir gün olmuştur. 1975,
“Türkiye 1975 Kadın Yılı” kongresinin yapıldığı yıldır. Aynı yıl “İlerici
Kadınlar Derneği” kurulmuştur. Bu derneğin kurucusu kadınlar, Batı’da 1970’li
yıllarda başlayan kadın hareketlerinden fazlasıyla etkilenmişlerdir.
Türkiye’de kadınlar 1980 yılı itibarıyla kadın bedeni üzerindeki her türlü
baskı ve şiddete giderek daha da yoğunlaşan bir şekilde karşı koymaya
başlamışlardır. Aile içi şiddet, tecavüz, cinsel taciz ve namus cinayetleri,
bekaret kontrolü gibi kadınları aşağılayıcı eylemlere odaklanmışlar; bu
konularda çeşitli kampanyalar düzenlemişlerdir. İlklerden olan Mor Çatı
Kadın Sığınağı Vakfı açtığı kadın danışma merkezi ile şiddete uğrayan
kadınlara danışmanlık hizmeti vermiş, ilk kadın sığınağını açmıştır. 12 Eylül
1980 tarihinden itibaren getirilen yasak nedeni ile 4 yıl 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Günü kutlanamamıştır.
1987, Türkiye’de kadınların dayağa karşı ilk kez sokağa çıktıkları yıldır. O
tarihten bu yana kadınların pek çok kazanımları olmuştur. 1987 yılından bu
yana önemli yasal düzenlemeler bu mücadelelerin sonucudur.
KÜLTÜR AJANDASI
245
Kadınlar 1989 yılında feminist manifesto’yu yayımlayarak ataerkil düzenin ve
dolayısıyla erkeklerin; kadınların bedeni, kimliği ve emeği üzerinde kurduğu
egemenliğe karşı bir mücadele başlatmışlardır.
TÜRKİYE’NİN TARAF OLDUĞU ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER
1 - TÜRKİYE KADINLARA KARŞI HER TÜRLÜ AYIRIMCILIĞIN ÖNLENMESİ
ULUSLARARASI SÖZLEŞMESİNİ (CEDAW) 1985 YILINDA İMZALAMIŞTIR.
Bu sözleşmeye taraf olan ülkelerin, sözleşmenin maddelerinden önce uzun bir
ön kabulleri vardır. Çok önemli bulduğum birkaçına yer vermek isterim:
“Kadınlara karşı ayırımcılığın, hak eşitliği ve insan şeref ve haysiyetine
saygı ilkelerini ihlal ettiğini, kadınların erkeklerle eşit olarak ülkelerinin siyasi,
sosyal, ekonomik ve kültürel hayatlarına katılmalarını engellediğini, toplumun
ve ailenin refahının artmasına engel teşkil ettiğini ve kadınların ülkeleri ve
insanlık hizmetinde kullanabilecekleri olanakları geliştirmelerini zorlaştıracağını
kaydederek”
“Bir ülkenin tam ve eksiksiz kalkınmasının, dünyada refahın ve barışın elde
edilmesinin, kadınların erkeklerle eşit şartlarda, her alanda azami katkılarının
gereğine inanarak: Kadınların ailenin refahına ve toplumun kalkınmasına
yaptıkları büyük katkıların henüz tam olarak anlaşılamadığının, anneliğin
sosyal önemi ve ana ve babanın aile içinde ve çocukların büyütülmesindeki
rollerini göz önünde bulundurarak ve kadınların neslin üremesindeki önemli
rolünün aile içinde ayırıma neden olmaması gerektiğinin, nitekim çocukların
yetiştirilmesinde kadın ve erkek ile toplumun tamamının sorumluluğu
paylaşmaları gerektiğinin bilincinde olarak…”
“Kadınlara karşı her türlü ayırımcılığın önlenmesi uluslararası
sözleşmesinde yer alan ilkeleri uygulamaya ve bu amaçla bu tür
ayırımcılığın her şekli ve oluşumunun ortadan kaldırılması için gerekli
önlemleri almaya kararlı olarak” aşağıdaki hususlarda anlaşmışlardır…(30
madde)
2 - TÜRKİYE 2011 YILINDA KADINA YÖNELİK ŞİDDET VE EV İÇİ
ŞİDDETİN ÖNLENMESİ VE BUNLARLA MÜCADELEYE İLİŞKİN AVRUPA
KONSEYİ SÖZLEŞMESİ “İSTANBUL SÖZLEŞMESİ”Nİ İMZALAMIŞTIR.
Sözleşme 10 taraf devletin imzalamasının ardından 1 Ağustos 2014 tarihinde
yürürlüğe girmiştir. Sözleşme İstanbul’da imzaya açıldığı için İstanbul
Sözleşmesi olarak anılmaktadır. Bu sözleşme devletin, kadına karşı şiddeti
ve hane içi şiddeti ortadan kaldırmak için kurumlar, kolluk kuvvetleri ve sivil
toplum örgütleri ile işbirliği içinde olduğu bir çalışma şekli öngörmektedir.
İstanbul Sözleşmesi’nin etkin bir metin olarak uygulanabilmesi için bir
de GREVIO adı altında bir denetim mekanizması mevcuttur. GREVIO’nun
görevi taraf devletlerin, kadın politikalarının İstanbul Sözleşmesi’ne uyumlu
olup olmadığını denetlemektir. (*)
İKÜ’DE BİR YIL
İstanbul Sözleşmesi’nin 3. maddesi kadına karşı şiddeti ve kadınlara karşı
toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti tanımlar:
KADINA KARŞI ŞİDDET: Kamusal ve özel alanda meydana gelebilecek bir
insan hakkı ihlali ve kadınlara yönelik ayrımcılığın bir biçimi.
KADINLARA KARŞI TOPLUMSAL CİNSİYETE DAYALI ŞİDDET: Bir kadına
kadın olduğu için yöneltilen veya kadınları orantısız bir biçimde etkileyen
şiddet.
Sözleşmenin 4. maddesinde şiddete karşı mücadele için öngörülenler ise:
• Kadına karşı şiddeti önlemek,
• Şiddet gerçekleşirse kadını korumak ve destek imkânları sunmak,
• Şiddetin failleri hakkında etkin soruşturma yürütmek,
• Şiddeti ortadan kaldırmak için bütüncül politikalar üretmek...
İstanbul Sözleşmesi’nde hüküm altına alınanlar, İstanbul Sözleşmesi’ni
imzalayan her bir devletin temel yükümlülüğü olduğu gibi, tabiatıyla
imzacılardan biri bulunan Türkiye’nin de yükümlülüğüdür.
İmzacı devletlerin bir başka yükümlülüğüne de sözleşmenin 11. maddesinde
yer verilmiştir:
“Bu sözleşme kapsamında kalan her türlü şiddet olayı ile ilgili istatistiksel
veriyi düzenli aralıklarla toplamak; şiddet olayının kökünde yatan nedenleri ve
bunların etkilerini, sözleşmenin uygulanması için alınan tedbirlerin etkililiğini
incelemek üzere bu olaylarla ilgili yapılan araştırmaları desteklemek.”
Devlet, bu konudaki görevlerini, taahhütlerini yerine getirirken
üniversitelerden de yararlanmalıdır kanaatindeyim.
Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası Sözleşmelerden bahsederken, 2004
yılında TC Anayasasının 10. ve 90. maddelerinde yapılan değişiklikten
söz etmeden geçemeyeceğim: Yapılan ve kesinleşen değişiklik,
“KANUN ÖNÜNDE EŞİTLİK - TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERE
İLİŞKİN MİLLETLERARASI ANLAŞMALARIN YASALARDAN ÜSTÜN
OLACAĞI - USULÜNE GÖRE YÜRÜRLÜĞE KONULMUŞ TEMEL HAK
VE ÖZGÜRLÜKLERE İLİŞKİN MİLLETLERARASI ANLAŞMALARLA
ULUSAL KANUNLARIN AYNI KONUDA FARKLI HÜKÜMLER İÇERMESİ
DURUMUNDA ÇIKABİLECEK İHTİLAFLARDA MİLLETLERARASI ANLAŞMA
HÜKÜMLERİNE İTİBAR EDİLECEĞİNE” dairdir.
TÜRKİYEDE KADINLARIN YASAL KAZANIMLARI
1 - MEDENİ KANUN
2002 yılından itibaren yürürlüğe giren medeni kanun, kadın hareketinin
en somut başarısı oldu,
• 1990 yılında kadının çalışmasını kocanın iznine bağlayan Türk Medeni
Kanunu’nun 159. maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi,
KÜLTÜR AJANDASI
247
• Mağdurun hayat kadını olması halinde tecavüz cezasının indirilmesini
öngören Türk Ceza Kanunu’nun 438. maddesi TBMM tarafından yürürlükten
kaldırıldı,
• “Aile reisi kocadır” hükmü değiştirilerek, “evlilik birliğini eşler beraber
yönetirler” hükmü getirildi.
• Eski Medeni Kanunda, bazı haller dışında evlilik birliğini koca temsil eder
hükmü yer almışken, yeni Medeni Kanunda evlilik birliğinin temsili eşlerin her
ikisine verildi.
• Evin seçimi sadece kocaya aitken, birlikte seçim esası getirildi.
• Kadına kızlık soyadını kocasının soyadının önünde kullanma hakkı tanındı.
• Çocukların velayetinde anlaşmazlık halinde kocanın oy hakkının üstünlüğü
kaldırılıp, velayetin birlikte kullanımı esası getirildi.
• Eşlerden birinin meslek seçiminde diğerinin onayına ihtiyacı kalmadı.
• Eski Kanunda mal ayrılığı rejimi esasken, yeni yasada edinilmiş mallara
katılma rejimi kabul edilmiştir; Her eşin kendi adına kayıtlı mallara sahip olma
esasına dayanan mal ayrılığı rejimi yerine getirilen yeni mal rejimine göre
evlilik birliğinin kurulmasından sonra her eşin, karşılığını vererek elde ettiği
mal varlığı değerlerini (edinilmiş mallar) evliliğin sona ermesi ile eşlerin eşit
olarak paylaşacağı ve kişisel mallar ile miras yolu ile intikal eden malların ise
paylaşıma dâhil edilmeyeceği kabul edilmiştir.
• Eşler, birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıklarıyla
katılacaklardır.
• Evlenme yaşı kadın ve erkek için eşitlenerek yükseltilmiş, 17 yaşı doldurmuş
olma şartı getirilmiştir. Ancak hâkim olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir
sebeple 16 yaşını doldurmuş erkek veya kadına evlenme izni verebilir.
• Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında, nafaka alacaklısının
yerleşim mahkemesi yetkili kılınmıştır. (**)
• Tarafların talepleri ile boşanma davalarının gizli celse yapılması da yeni
kanunda yer almıştır.
• Sağ kalan eşe, ölen eşine ait olan, birlikte yaşadıkları konut üzerinde,
kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek
suretiyle intifa ya da oturma hakkının tanınmasını istemek hakkı yeni kanunla
verilmiştir.
• Mirasın paylaşımında haklı sebeplerin varlığı halinde sağ kalan eşin veya
miras bırakanın diğer yasal mirasçılarının birinin istemi üzerine mülkiyet yerine
intifa veya oturma hakkı tanınması imkânı da mevcuttur.
• Aile konutu ile ilgili olarak da bir düzenleme yapılmış; eşlerden birinin
diğerinin açık rızası olmadan aile konutu üzerindeki tasarruflarına sınırlandırma
getirilmiş; aile konutu kiralık bile olsa diğer eşin rızası olmadan kira akdinin
feshedilemeyeceği kabul edilmiştir.
2 - MEDENİ KANUN DIŞINDA SAİR KANUNLARDA YAPILAN
DÜZENLEMELER
• Doğum izinlerinin artırılmasına ilişkin düzenlemeler yapan “Devlet Memurları
Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun”, “Kadının
Statüsü Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun”; cinsiyet
eşitliği ve kadına karşı şiddet konusunda çağdaş düzenlemeler içeren, kadına
karşı işlenen suçlarda daha ağır yaptırımlar getiren “Yeni Türk Ceza Kanunu”
, personel alımlarında cinsiyet ayrımcılığı yapılmamasına ilişkin “Personel
Temininde Eşitlik İlkesine Uygun Hareket Edilmesi” başlıklı 2004/7 sayılı
Başbakanlık Genelgesi, “Gebe ve Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla
İKÜ’DE BİR YIL
Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik”, “Kadın İşçilerin
Gece Postalarında Çalıştırılma Koşulları Hakkında Yönetmelik” Resmi
Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
• 12 Eylül 2010 tarihinde gerçekleştirilen referandumdan sonra, Anayasa’nın
bazı hükümlerinde değişiklik yapılmıştır. Yapılan bu değişikliklerden bazıları
kadın ve çocuklara yöneliktir. Anılan yasal düzenlemeler ile çocuklara
yönelik her türlü istismarın önlenmesi için yaptırımlar içeren değişiklik kabul
edilmiş ve evrensel hukuk normlarına göre çocukların haklarının korunması
sağlanmıştır. Yapılan değişiklikle; “…Her çocuk, yeterli himaye ve bakımdan
yararlanma, yararına açıkça aykırı olmadıkça ana ve babası ile kişisel ve
doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. “Devlet, her türlü istismara
karşı, çocukları koruyucu tedbirler alır” hükmü getirilmiştir. Aynı referandum
doğrultusunda kadınlara, çocuklara, yaşlı, dul ve yetimlere gazi ve malullere
kısaca korunma ihtiyacı olanlara, “pozitif ayrımcılık ilkesi” benimsenmiştir.
Böylece hiçbir güvencesi olmayan kesimlerin, gerek sosyal ve gerekse bireysel
hak ve özgürlükleri, anayasal teminat altına alınmıştır.
3 - 6284 SAYILI AİLENİN KORUNMASINA VE KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN
ÖNLENMESİNE DAİR KANUN VE BU KANUNUN UYGULANMASINA DAİR
YÖNETMELİK
Bu kanun, İstanbul Sözleşmesi’nin iç hukuka uygunluğunun sağlanması için
2012 yılında yürürlüğe girmiştir.
Yazımın bu bölümünde yasadaki şiddet tanımlarına yer verdikten sonra,
yasada yer alan maddeleri yazmak yerine, şiddete uğrayan kadınlar için
yaşamsal önem arz eden pratiğe yönelik bilgileri aktarmak istiyorum.
ŞİDDET TANIMI:
• Kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar
görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel her
türlü tutum ve davranış ŞİDDETTİR.
• Toplumsal, kamusal baskı ve özgürlüğün engellenmesi bir şiddettir.
• Kadınlara, yalnızca kadın oldukları için uygulanan ve kadınları etkileyen
cinsiyete dayalı bir ayrımcılık ile şiddet içeren her türlü tutum ve davranış,
kadına yönelik şiddettir.
• Aile veya hanede aile bireyleri arasında meydana gelen her türlü fiziksel,
cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddet ev içi şiddettir.
• Kadını, kesici veya vurucu aletlerle yaralamak, yakıcı maddelerle bedenine
zarar vermek, sağlıksız koşullarda yaşamaya mecbur bırakmak vb. eylemler
fiziksel şiddettir.
• Kıskançlık bahanesiyle kadını sürekli kontrol altında tutmak, odaya veya
eve kilitlemek, yakınları ve arkadaşlarıyla görüştürmemek, nasıl giyineceğine,
kimlerle görüşüp, nereye gideceğine kadın yerine karar vermek, kadını
çocuklarına zarar vermekle veya öldürmekle tehdit etmek psikolojik şiddettir.
• Kadına para vermemek veya kısıtlı para vermek, kadının mallarını ve
gelirlerini elinden almak, çalışmasına izin vermemek, istemediği işte zorla
çalıştırmak, ailenin tasarrufları, gelir ve giderleri konusunda müşterek hareket
etmemek ekonomik şiddettir.
• Taciz, sarkıntılık, evlilik içi tecavüz, kadını çocuk doğurmaya ya da
doğurmamaya zorlamak cinsel şiddettir.
KÜLTÜR AJANDASI
249
6284 SAYILI KANUNUN UYGULAMASI İLE İLGİLİ OLARAK BİLİNMESİ
GEREKENLER
• Bu Kanundan yararlanmak için herhangi bir harç ve posta gideri
ödenmez.
• Şiddet mağdurunun sosyal güvencesi olmaması durumunda Kanun
kapsamındaki sağlık giderleri aile ve sosyal politikalar bakanlığı (ASPB)
bütçesinden karşılanır.
• Koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için, şiddetin uygulandığı hususunda
delil veya belge aranmaz, şiddete uğrayanın beyanı asıldır.
• Tedbir kararı alınabilmesi için ilgilinin talep etmesi gerekmektedir.
• Tedbir kararları en çabuk ve en kolay ulaşılabilecek yer hâkiminden, mülkî
amirden ya da kolluk biriminden talep edilebilir.
• Tedbir kararı ilk defasında en çok altı ay için verilebilir.
• Şiddet veya şiddet uygulanma tehlikesinin varlığı hâlinde herkes bu durumu
resmi makam veya mercilere İhbar edebilir.
• İhbarı alan kamu görevlileri bu Kanun kapsamındaki görevlerini
gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür.
• Kamu kurum ve kuruluşları ile diğer gerçek ve tüzel kişiler, görev alanlarına
giren konularda işbirliği yapmak ve yardımda bulunmak ve alınan tedbir
kararlarını derhal yerine getirmekle yükümlüdür.
• Tedbir kararları, Bakanlığın İl ve İlçe Müdürlükleri ile Cumhuriyet
Başsavcılığına veya kolluğa en seri vasıtalarla bildirilir.
• Koruyucu tedbir kararlarında gizlilik ilkesi esastır.
• Tedbir kararının ilgililere tefhim veya tebliğ edilmemesi, uygulanmasına
engel teşkil etmez.
• Tedbir kararlarının uygulanmasının izlenmesinde hâkim kararı ile teknik
araç ve yöntemler kullanılabilir.
ŞİDDET ÖNLEME VE İZLEME MERKEZLERİ (ŞÖNİM)
• Kanun kapsamında kurulan Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri’nde şiddet
mağdurlarına psikolojik, meslekî, hukukî ve sosyal alanda rehberlik ve
danışmanlık hizmeti verilir.
• Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri 7 gün 24 saat esasıyla çalışır.
• Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri, şiddetin önlenmesi ve tedbir
kararlarının izlenmesine yönelik, şiddet mağduru kişiler ile şiddet
uygulayan/uygulama ihtimali bulunan kişilere yönelik hizmetler yürütür.
ŞİDDETE MARUZ KALANLARIN ACİLEN BAŞVURABİLECEKLERİ VE
YARDIM İSTEYEBİLECEKLERİ MAKAMLAR
• Valilik-Kaymakamlık
• Kolluk Güçleri
• Adli Makamlar (Cumhuriyet Başsavcılığı ve Aile Mahkemeleri)
• Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlükleri
• Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri
• Sağlık Kuruluşları
• ALO 183 Aile, Kadın, Çocuk ve Özürlü Sosyal Hizmet Danışma Hattı
• ALO 155 Polis İmdat
• ALO 156 Jandarma İmdat
• ALO BARO kadın hakları merkezi 0.212.393 07 84
İKÜ’DE BİR YIL
• Çağlayan Adliyesi 0.212.393 07 84
• Bakırköy Adliyesi 0.212.393 08 14
• Kartal Adliyesi 0.216.585 21 60
• Ümraniye Adliyesi 0.216.585 21 91
SONUÇ:
Kadınlar, 1800’lü yıllardan beri süregelmekte olan hak mücadelesinden
vazgeçmemeli, bir mal, meta gibi görülemeyeceklerini, bağımsız bir birey
olduklarını unutmamalı, herhangi bir şekilde şiddete uğradıklarında bunun
kendileri bakımından utanılacak bir durum olmadığının bilinci ile uğradıkları
şiddeti açıklamaktan ve gerekli mercilere başvurmaktan kaçınmamalıdırlar.
Yukarıda belirttiğim, Türkiye’nin kabul ve taahhüt ederek imzaladığı ve
uymakla yükümlü olduğu Uluslararası Sözleşmeler ve bu sözleşmelere göre
iç hukukta yapılan düzenlemelere rağmen istatistikî bilgilere göre 2018 yılında
440 kadın öldürülmüş, 387 çocuk cinsel istismara uğramıştır. Bu durum bize
kadınlar ve çocuklar özelinde şiddetin önlenebilmesi için yasaların yetmediğini
göstermektedir. Bunun için zihniyet değişikliğine ihtiyaç vardır. Şiddetin
önlenmesinde, kadınların haklarını elde etmelerinde, devletin sorumluluğu
büyüktür. Kadına yönelik şiddetin önlenebilmesi için yapılacak mücadelede,
devletin Uluslararası Sözleşmelerdeki taahhütlerine uymasının yanı sıra,
6284 Sayılı yasa ile ihdas edilmiş olan kurum ve kuruluşları güçlendirmesi,
denetlemesi, politikalar üretmesi gerekir. Her şiddete ve tecavüze uğrayan
kadın, her istismar edilen kız, erkek çocuğu, kim tarafından söylenmiş
olmasına bakılmaksızın, her, kadını aşağılayan söylem, kamu vicdanını
yaralamaktadır.
“ Kadına yönelik şiddet, insan onuruna yönelik “
bir suçtur ve insan hakları ihlalidir.
İnsan haklarının ve doğal olarak insan hakları dışında düşünülemeyecek kadın
haklarının teminatı ise, laik, demokratik, hukuk devletidir.
(*) GREVIO 15.10.2018 tarihinde Türkiye hakkında 1. Değerlendirme
Raporunda “Veri eksikliğinin, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesini uygulayışını
değerlendirme kabiliyetini önemli ölçüde etkilediğini” belirtmektedir.
(**) Son zamanlarda kadınların aleyhine olarak yoksulluk nafakasına sınırlar
koyulmaya, kaldırılmaya çalışılmaktadır. Ne yazık ki Yüksek Yargı Organında
da bu türden girişimler desteklenmektedir. Hatta peşinen kanaat açıklaması da
denebilir.
KÜLTÜR AJANDASI