Urla Oteller - Restoranlar
Cafeler - Alışveriş - Sanat
Rehber / Guide 2022 Yelken Sporları - Plajlar
ve daha fazlası...
Hotels - Restaurants
Cafes - Shopping - Art
Sailing Sports - Beaches
and more...
Urla Rehberi Online
voURLAmag Yayınları 1
ÖN KAPAK İÇİ
2
MİMAS BAHÇE
3
URLA WINES
4
URLA WINES
5
UZBAŞ
6
MANEJ URLA
7
HUS WINE
8
HUS WINE
9
AKININ YERİ
10
AKININ YERİ
11
1870
12
1870
13
1870
14
KÖSEM
15
NAR-I MOR
16
17
ÇİFTE KUMRULAR
EMLAK
18
ÇİFTE KUMRULAR
EMLAK
19
Urla
Rehber / Guide
İmtiyaz Sahibi
Fatma Ufuk Örmen
voURLAmag
Genel Yayın Yönetmeni ve Editör
Tayfun Özel
Kurumsal İletişim Yönetmeni
Zeynep Omay
Tasarım ve Uygulama
voURLAmag
Yazarlar (İsim Sırasına Göre)
Bahar Akıncı, Dilek Yücel Akyalçın, Doc. Dr. Elif Koparal,
Gökmen Sözen, Dr. Levent Köstem, Müjde Unustası,
Nedim Atilla, Saffet Emre Tonguç, Sedef Tunçağ, Prof.
Dr.Vasıf Şahoğlu, Yarımada Seyyahları, Prof. Dr. Yaşar
Ersoy
Çeviri
Müge Buluç
Katkıda Bulunanlar
XXXXX
Fotoğraflar (İsim Sırasına Göre)
XXXXXX
Baskı
Metro Matbaacılık
20
21
Urla
Rehber / Guide
İÇİNDEKİLER / CONTENTS
Urla Tarihi 12 URLA MERKEZİ
Urla'da Gastronomi / Nedim Atilla 16
Urla’yı Gezmek / Saffet Emre Tonguç 18 Malgaca Pazarı
Urla Deyince / Bahar Akıncı 20 Kılıç Ali Paşa Camii
Urla Evleri / Sedef Tunçağ 22 Hacı Turan Kapan Şadırvanı
Urla’da Zaman / Yarımada Seyyahları 24 Hersekzade Ahmet Paşa Hamamı
.
. Ahmet Ağa Çeşmesi
.
. URLA KÖYLERİ
.
. Bademler Köyü
. Balıklıova Köyü
. Barbaros Köyü
. Birgi Köyü
Demircili Köyü
URLA İSKELE Gülbahçe Köyü
Kadıovacık Köyü
Karantina Adası ve Tahaffuzhane Kuşçular Köyü
Klazomenai Nohutalan Köyü
Limantepe Ovacık Köyü
Balık Mezatı Özbek Köyü
Yorgo Seferis Uzunkuyu Köyü
360 derece Yağcılar Köyü
Tanju Okan Zeytineli Köyü
.
. Zeytinler Köyü
.
PLAJLAR
ÇEŞMEALTI & GÜVENDİK TEPESİ
Demircili
URLA SANAT SOKAĞI ve CİVARI Mavi Plaj
Kum Denizi
AKM KOYLAR
Necati Cumalı Anı ve Kültür Evi Çılga Koyu
22
Urla
Rehber / Guide
İÇİNDEKİLER / CONTENTS
İskenderun koyu
Aydilek koyu
Bodrum koyu
.
.
URLA ADALARI
Pırnarlı Ada
Uzun Ada
Alman Adası
...
...
YELKEN SPORLARI
URLA BAĞ YOLU
URLA GASTRONOMİ ROTASI
URLA SANAT ROTASI
URLA FESTİVALLERİ
Mart Dokuzu Ot Bayramı
Enginar Festivali
Oyuk (Korkuluk) Festivali
Jazz Festivali
Bağ Bozumu Şenlikleri
23
Urla
Rehber / Guide
Sed non dignissim nisl. Pellentesque vestibulum faucibus dui. Sed
eu dolor vel sapien ullamcorper tincidunt quis et ligula. Quisque
volutpat ipsum ante, et vestibulum eros feugiat eu. Vestibulum
nec eleifend nisl. Mauris finibus mauris at dui hendrerit, eu
rutrum justo porttitor. Nam id justo ut augue ultricies mollis. Nam
scelerisque, nunc non blandit tempor, odio ex ornare orci, et
venenatis orci ligula sit amet massa. Morbi sed nisl in neque
feugiat tristique et non nibh. Nunc consequat lobortis lacinia. Cras
non risus risus. Duis libero eros, euismod id ornare quis, hendrerit
id mi. Ut eget velit non quam viverra iaculis a dictum nisi. Aliquam
facilisis iaculis purus bibendum gravida.
Ut ac libero ac libero semper dapibus. Vestibulum aliquam
interdum est, non egestas mi mollis eu. Proin eget mauris id leo
cursus ultrices. Curabitur venenatis, quam a egestas cursus, risus
neque porttitor neque, eu egestas purus ex a ante. Interdum et
malesuada fames ac ante ipsum primis in faucibus. Curabitur
accumsan magna non ante luctus, viverra molestie est posuere.
Nunc convallis posuere neque sit amet pulvinar. Suspendisse
posuere venenatis velit, ut ultricies lorem bibendum sit amet.
Etiam mi nunc, eleifend in dictum nec, pharetra eget libero.
Quisque sit amet est facilisis, tempor odio sodales, lobortis eros.
Tayfun Özel
Urla Rehberi, voURLAmag Online Dergi, Urla Etkinlik Rehberi
Genel Yayın Yönetmeni
24
25
Urla İskele’nin eski yerleşimleri: Liman Tepe /
Klazomenai
26
1970’li yıllardan bu yana Urla İskele’de süren kazılar
iskân tarihi MÖ 5. Bin’e uzanan bir yerleşimin
izlerini ortaya çıkarmaktadır. Klazomenai kentini
bir bütün olarak kazıp ayağa kaldırmak mümkün
değildir, çünkü kentin arazisinde bugün İskele
mahallesinin evleri, dükkanları, lokantaları,
kahveleri, mezarlıkları ve bugün pek az kalan
tarlaları yer alır. Bugüne dek iskân alanları,
mezarlıkları ve işlikleri kısmen ortaya çıkarılan eski
yerleşimin sınırları en geniş haliyle Karantina Adası
da dahil olmak üzere kıyıda Kalabak mevkiinden
Gelinkaya civarına, içeride ise Yıldıztepe ve
Cankurtaran Tepe’nin güneyine dek uzanır. Antik
dönemde Klazomenai adını alan yerleşimin tarım
alanları ve köyleri ise Demircili, batıda Barbaros ve
doğuda Bademler, Ovacık civarına dek gider.
Yerleşimin en erken izleri bugün eski Çeşmealtı-
İzmir yolunun ikiye ayırdığı İskele Mahallesi
girişindeki Liman Tepe höyüğüdür. Yerleşimin
çekirdeğini oluşturan höyükte yerleşik hayat MÖ
5. Bin’den MÖ 2. Bin’e kadar kesintisiz olarak
sürmüştür. MÖ 5000-3000’de (Kalkolitik dönem)
inşa edilmiş en erken yerleşim, saz çatılı basit
yapılardan oluşmaktadır. Küçük bir doğal liman
çevresinde şekillenen bu yerleşimin sakinleri hem
tarım hem de denizcilikle uğraşmaktaydı. Erken
Tunç Çağı’nda güçlü surlarla çevrilmiş görkemli bir
kente dönüşen Liman Tepe, Ege deniz ticaretinde
önemli bir liman kenti niteliğini kazanmıştır.
Özellikle Kiklad Adaları ile olan yoğun deniz
ticareti bağlantıları, Liman Tepe’yi bu dönemde
Anadolu ve Ege’nin en önemli bölgesel ekonomik
merkezlerinden biri durumuna getirmiştir. MÖ 2.
Bin başlarında taşla döşeli bir avlunun etrafına inşa
edilen oval planlı atölye evlerden oluşan yerleşim,
özellikle tekstil ve madencilik konusunda bir üretim
merkezine dönüşmüştür.
Geç Tunç Çağı’na ait seramik fırınları, daha sonraki
dönemlerde seramik üretimi ile önem kazanacak
olan Klazomenai’daki üretimin temellerinin
daha bu dönemde atıldığını göstermektedir. Bu
dönemde yeniden önemli bir ticaret limanı kentine
dönüşen Liman Tepe’deki iskan, Geç Tunç Çağı’nın
sonlarında kesintiye uğramadan devam eder ve
yerleşim Ion kenti kimliğini kazanırken Klazomenai
adını alır. Ion yerleşimi ise, eski iskân alanı Liman
Tepe’den organik bir biçimde yayılarak genişler.
MÖ 1100’den MÖ 4. yüzyıl sonlarına dek genişleyen
yerleşimin izleri Akropol olarak adlandırılan tepe
ve çevresinde, bugün Türk Telekom’un karşısında
bulunan HBT (Hamdi Balaban Tarlası), FGT (Feride
Gül Tarlası), MGT (Mehmet Gül Tarlası), KET (Kaya
Elmalı Tarlası) ile Akpınar, Monasterakia, Yıldıztepe
Nekropolleri ve Karantina Adası’nda kazılarak
27
28
ortaya çıkarılmıştır.
Tüm bölgede olduğu gibi Klazomenai’de de Erken
Demir Çağı’nda (M.Ö. 11 yüzyıl – 8. Yüzyıl sonları)
daha basit yaşam pratiklerinin sürdürüldüğü yeni
bir düzene geçildiğinden bahsetmek mümkündür.
KET sektörü olarak adlandırılan Liman Tepe’nin
hemen karşısındaki kazı alanında bu döneme
tarihlenen kavisli plana sahip yapılar bulunmaktadır.
Buradaki yerleşimin Ion polisi ortaya çıkacağı
sürece giden düzenlemenin ilk izleri bu yapılardır.
Benzer örnekler Klazomenai’nin komşusu
Smyrna’dan ve Miletos’tan, Kıta Yunanistan’da
Lefkandi ve Nikhoria’dan bilinmektedir. Bu süreçte
yerleşimin sınırlarını çok net olarak bilinmese
de 1,5-2 hektarlık bir alanı kapladığı söylenebilir.
Bu yerleşimin sakinleri erişkin bireylerde yakma
geleneğini (kremasyon) kullanmışlardır. Ölüm
oranının çok yüksek oranda olduğu anlaşılan
bebekler ise çömleklere ya da amphora ve pithos
gibi büyük kaplar içerisinde gömülmüşlerdir.
Özellikle bebeklerin iskan alanında terk edilen
evlerin kalıntıları arasına gömülmüş olması dikkat
çeken bir durumdur. Öte yandan Klazomenai’de
yerleşim alanından ayrı bir konumda olan ve bu
dönemde kullanılan bir gömü alanı da (nekropolis)
mevcuttur. M.Ö. 7. Yüzyıl yerleşiminin sur duvarının
da tespit edildiği HBT Sektörü’nde Erken Demir
Çağı gömülerine ek olarak M.Ö. 11. yüzyıl içlerine ait
olan bir seramik fırını da açığa çıkartılmıştır.
Şu anda elimizde olan verilerle ilk İon yerleşiminin
höyük etrafından şekillendiği, olasılıkla dağınık
düzende bir iskân modeline sahip olduğudur. MÖ
900-650 tarihleri arasında da Liman Tepe etrafında
gelişen yerleşim yayılımını sürdürmüştür. M.Ö.
7. Yüzyıl içlerinde Klazomenaililer yerleşimlerini
yeniden planlanmaya başlamışlardır. Akropolis
Tepesi olarak adlandırılan ve kıyıdan yaklaşık 1km
kadar içerideki alçak tepe üzerinde, hem kıymetli
sunulardan hem de anakayadaki izlerden hareket
ile tapınak olması gereken bir yapı inşa edilmiştir.
Kentteki bir diğer tapınağın ise Liman Tepe’nin en
yüksek konumunda yer aldığı düşünülür. Bu yapılar
geç dönemlerdeki taş alma faaliyetleri nedeniyle
ne yazık ki korunamamışlardır. Ancak dağınık halde
ele geçen ve anıtsal mimari ile bağlantılı süslü kireç
taşı ve mermer bloklar ile heykel parçaları bunların
varlığı konusunda şüpheleri ortadan kaldırır.
Akropol tepesinin güneyinde gerçekleştirilen
kazılarda ayrıca seramik fırınları, kemik işliği,
zeytinyağı işliği gibi üretim alanları tespit edilmiştir.
HBT Sektörü’nde ortaya çıkartılan seramik fırını,
zeytinyağı işliği ve demirci işliği kent merkezinin
kıyısında, bir diğer üretim alanına aittir. Öte
29
30
yandan burada MÖ 7. Yüzyılda inşa edilen ve kent
merkezini çevreleyen sur yapısı ile Erken Tunç
surunun bastiyonuna ait temeller de görülebilir.
Yerleşimin mahallelerini çevreleyen MÖ 675-650
yılları arasında inşa edildiği anlaşılan bu savunma
duvarı Ion yerleşimin kentleşmeye başladığı sürece
işaret eder. Aynı dönemde Klazomenai’liler ölülerini
yerleşimi çevreleyen farklı nekropollere gömmeye
de başlamışlardır.
Arkaik dönem, Ege ve Akdeniz’de önemli siyasal
ve sosyal dönüşümlerin yaşandığı süreçtir. Mısır ve
Levant ile olan ticari ilişkiler ve denizaşırı topraklar
ile kurulan iletişim ve etkileşim sonucu Yunanlı
topluluklar mimaride, şehir plancılığında, heykelde,
seramik üretiminde ve diğer zanaatlarda önemli
atılımlar gerçekleştirmişlerdir. Anıtsal taş mimari
ve heykeltraşlığın yanısıra, özellikle Mısır’ın ölü
gömme geleneklerinin (lahit içine gömü yapma)
Klazomenai’yi etkilediği de anlaşılır. Kremasyonla
beraber, pişmiş toprak lahitler içinde inhumasyon
gömü geleneği başlar. Literatürde “Klazomenai
Lahitleri” olarak geçen bu pişmiş toprak lahitler, çok
farklı merkezlerde karşımıza çıkarlar. Ancak buluntu
yoğunluğu açısından Klazomenai’nin gerçekten
de bu lahitlerin üretiminde öncü bir merkez olduğu
ve bunların Klasik dönem içlerine kadar da kentte
üretildikleri anlaşılmıştır.
MÖ 546’da Anadolu platosundan batıya ilerleyen
Perslerin Lydia’nın başkenti Sardeis’i tahrip
etmesiyle beraber bölgedeki tüm politik dengeler
de değişmiştir. Artık İon kentleri ve aslında tüm
Hellen dünyası o güne dek görmediği kadar
büyük ve güçlü bir istilacı ile karşı karşıyadır. Kendi
halinde deniz ticareti ve tarımla uğraşan Ege’deki
bu Yunanlı kent devletleri artık o günün dünyasında
dört bir koldan yayılmacı bir politika izleyen bir
imparatorlukla karşı karşıya kalmışlardır.
Yukarıda sözünü ettiğimiz tarihsel sürece ait
arkeolojik kalıntıları Klazomenai’de yine birkaç
farklı sektörde izlemek mümkündür. Klazomenai
yerleşim planı açısından bakıldığında en fazla
buluntunun ve arkeolojik verinin tespit edildiği
dönem Arkaik dönemdir. İskân alanları, işlik alanları
ve nekropol alanları MÖ 7. Yüzyılda inşa edilen
kent duvarı ile birlikte eski yerleşim düzenini de
göz önünde bulundurarak daha derli toplu ve
düzenli bir yerleşim dokusu içinde şekillenmiştir.
Klazomenai’de ev yapım tekniklerinin uzun süreler
boyunca pek değişmediği izlenir. Geç Geometrik
dönemden itibaren izlenmeye başlanan yapım
tekniği, MÖ 4. yüzyıl evlerinde de temel prensipleri
değişmeden kullanılmıştır. Yerel kireç taşı (Urla
taşı) kullanılarak yapılmış temeller üstünde, bir
31
32
düzlem oluşturmayı sağlayan toikhobat levhaları
yerleştirilmiştir. Bunun üzerinde 40-50 cm.
yüksekliğinde su basman duvarı yer alır. Üst yapı
kerpiçtendir. MÖ 4. yüzyılda kullanılan kaliteli ve
boyalı alçı sıvalar (stucco) ile kireç harçlı tabanlar,
Arkaik dönemde kullanılmamıştır. Keza Arkaik
dönem yapılarında – belki bazı kamusal yapılar
hariç – çatı kiremitleri de kullanılmamıştır. Arkaik
dönemdeki yapılar birbiri ile organik olarak
bağıntılı farklı işlevlere sahip olan mekanlardır.
Konut olarak kullanılan birimler arasında taş
döşeme veya sıkıştırılmış topraktan avlular, sokak
ve koridorlar bir bütün oluşturur. Birbirine oldukça
yakın inşa edilen bazı mekanlar arasında ise dar
geçitler, peristasisler yer alır. Depolama amacı
ile kullanılan pithos adı verilen büyük pişmiş
toprak küplerin bulunduğu alanlar ve evsel
üretime yönelik işlikler yine iskân alanı olarak
tanımlanan yerleşim dokusunun bir parçasıdırlar.
Arkaik dönemde Klazomenai’de evler çağdaşı
olan pek çok polis yerleşiminde olduğu gibi bir
avlu etrafına yerleştirilen farklı işlevlere sahip
mekanlardan oluşur. Bir evin kendi ekonomisine
yönelik dokuma, endüstriyel boyutta olmayan basit
madencilik faaliyetleri, zeytinyağı, şarap üretimi
için kullandıkları işlikleri veya tarımdan elde edilen
ürünün depolanıp işlendiği alanları konut alanları
ile beraber bir evi oluşturur. Sokağa açılan bir
penceresi olmayan bu evler kendi içine dönük
mahrem alanlar olsalar da ortak avlular ve sokaklar
ile birbirine bağlıdırlar.
Perslerin Ionia’ya ulaşması korkusu ile kentlerini
terk eden Klazomenaililer 20-25 yıl kadar Karantina
adası ve çevre köylere dağılmışlar ancak sonra MÖ
530 civarında kente geri dönmüşlerdir. Başlangıçta
derme çatma yapılarla da olsa hayatın yeniden
canlandığı ve çok kısa bir süre içinde tüm kent
alanlarında yaygın bir yerleşimin ve endüstriyel
faaliyetlerin tekrar başladığı anlaşılır.
Arkaik dönem, Klazomenai’nin denizaşırı ticarette
ve buna bağlı olarak üretimde oldukça önemli
atılımlar yaptığı bir dönemdir. MÖ 6.yüzyılın
son çeyreğinde üretim faaliyetlerinde önemli
bir gelişim izlenir. Arkaik kentin surları dışında,
HBT Sektörü’nde sadece altyapısı korunmuş
halde ortaya çıkarılan Arkaik bir zeytinyağı işliği
dönemine göre ileri teknolojiler kullanmış olan ve
ticarete yönelik hacimde üretim yapan bir işliktir. Bu
kompleks, etno-arkeolojik araştırmalar sonucunda
ayağa kaldırılarak ziyaretçiye açık bir müze haline
getirilmiştir. Aynı alanda bir demirci işliği ve seramik
fırınına ait kalıntılar da bulunmaktadır.
Kent dokusuna bakıldığında evler bir savunma
33
34
duvarı ile çevrili iskan alanı içinde yer alırken,
duvarın ötesinde kentin çekirdeği çeperinde
nekropoller ve işlik alanları yer alır. Arkaik dönem
yerleşim düzeni içinde tümülüsler de ileri gelenlerin
mezarları olarak tepeler üzerinde yükselirler.
Özellikle Nalbanttepe, Dubatepe, Bozavlu, Andız
mevkiilerindeki tümülüsler merkezi yönetimin
güçlenmesi ile ortaya çıkmışlardır.
Liman Tepe’nin bulunduğu alanda deniz
altında gerçekleştirilen kazı ve araştırmalarda,
Klazomenai’nin bir anlamda da ekonomik
anlamdaki kalbini oluşturan bugün deniz altında
kalmış liman tesisleri incelenmektedir. Doğu ve
batıda yer alan iki büyük mendirekle korunan bu
liman içerisindeki kazılar, liman tesisinin özellikle
MÖ 6. ve 4. yüzyıllarda aktif olarak kullanıldığını
ortaya koymuştur. Bu dönemlerde zeytinyağı,
seramik, demir ve olasılıkla şarap üretimi
konusunda önemli merkez olan Klazomenai’nin
denizaşırı ticari faaliyetlerinin gerçekleştirildiği bu
limanın deniz tabanında bulunan seramik, figürin,
metal ve organik buluntular, bu merkezin deniz
ticaretindeki rolünün boyutunu ortaya koymada
önemli bir katkı sağlamıştır.
MÖ 499/4’da Pers satraplık merkezi Sardeis’in
tahribiyle başlayan isyan sert bir şekilde bastırılınca
Klazomenai’de de günlük yaşam sekteye uğrar.
Bu tarihten sonra, en azından yüz yıllık bir süre
boyunca, anakarada iskana dair bir iz neredeyse
hiç görülmez. MÖ 5. yüzyıl boyunca Klazomenai
halkı yine Karantina Adası ve çevre köylere
kaçmış olmalıdır. Perslerle Yunanlılar arasında olan
savaşlar, MÖ 448 Kallias Barışı’na dek sürmüştür.
Bu antlaşma ile Pers birlikleri Ege bölgesinden
çekilmişlerdir. Ancak Pers savaşları ile beraber
Ege’de jeopolitik dengeler değişmiş, Atina ve
Sparta önemli güçler olarak birbirleri ile hakimiyet
savaşına girişmişlerdir. MÖ 434’den MÖ 404’e dek
sürecek olan Peleponnesos Savaşları kaçınılmaz
olarak Ion kentlerinin de Ege’deki siyasal
konumunu belirleyen bir olay olarak karşımıza çıkar.
Atina’nın MÖ 413’de Sicilya’da Sparta karşısında
bozguna uğraması ile beraber Klazomenai’liler
Attika-Delos Deniz Birliği’nden ayrılmak istemişler
ve kentteki oligarkhlar anakarada Polikhne’yi
tahkim etmeye girişmişlerdir. Halkı oligarkhlar ve
demokratlar olarak ikiye bölen bu olaylar sırasında
ayaklanmanın önderleri Klazomenai’nin kırsal
alanında bulunan Daphnous isimli yerleşmeye
sığınmışlardır.
Adadan ayrılmak isteyen grubun, MÖ 405’de
Spartalı komutan Lysandros’un Anadolu’da
kurduğu egemenlik sırasında girişimlerini
35
36
tekrarlayarak Khyton adlı bölgede bir kent
kurdukları anlaşılmaktadır. Kuşkusuz bu dönemde
adadaki yerleşim de sürmektedir. MÖ 5.yüzyılın
sonundan itibaren Klazomenai’de merkez iskan
olarak Karantina Adası ve anakarada olmak üzere
iki farklı yerleşim vardır. Atina’da ele geçen MÖ
387 tarihli bir karar metni Klazomenai tarihine ilişkin
önemli ipuçları sağlar: Bu yazıtta, “Klazomenaililer,
Khyton’dakilerle barış ya da savaş yapma
konusunda ve Khyton’dakilerin arasından ele
geçirdikleri rehineler hakkında, kendi başlarına
karar vereceklerdir” denmesi bu tarihte eskiden
Arkaik dönem ve öncesinde ana karadaki terk
edilen yerleşimin üzerine yapılan Kyhton’da bir
iskanın varlığını kanıtlar.
Ana karadaki bu kısa ömürlü yerleşimin terkinden
sonra, bir seramik atölyesinin bu alanda Khyton’da
faaliyete geçtiği anlaşılır. Eski evlerin duvarlarını
yer yer sökerek kendi kaba taşlı duvarlarını kuran
ve kent planını bozarak alana yerleşen seramik
atölyesinin de, ele geçen arkeolojik malzemeye
göre MÖ 4. yüzyıl üçüncü çeyreğinden sonra
faaliyetini sürdürmediği anlaşılmaktadır.
MÖ 4. Yüzyılda Klazomenai’lilerin oturduğu
mahallelerde evler, konut adaları (insula)
düzenine planlanmış olup eşit büyüklüktedirler.
Bu eşitlikçi planlama İonia özelinde toplumsal
eşitliğin (isonomia) gözetildiğini bizlere gösterir.
Evlerin genel mimari yapısı Arkaik dönemden
pek farklı değildir. Ancak bu dönemde daha bir
özenli, andronitis (erkeklere mahsus; selamlık)
olması muhtemel, kireç harç tabanlı mekanlar
dikkat çekicidir. Avlu gibi açık alanlarda ise plaka
taşlarla yapılmış döşemeler tercih edilmiştir. Kerpiç
duvarların sıvalarının ise birçok mekânda beyaz,
sarı ve kırmızı renkler içeren rafine bir alçı sıva olan
stucco ile kaplandığı izlenir. Evlerin hiç birisinde
ocak ele geçmemesinden dolayı ısınmanın seyyar
mangallar ile yapıldığı düşünülebilir. Evlerin
ikinci katları olduğuna dair bir kanıt söz konusu
değildir, kaldı ki Klazomenai ana karasındaki Geç
Klasik dönem konutlarının 340 m2 genişlikleri ile
antik dünyanın bilinen en büyük evleri arasında
olmaları, ikinci bir kata gerek duyulmayacağını
düşündürür. Ancak ikinci yapım evresinde bazı
parseller bölünerek ev alanları daraltılmıştır, bu
olasılıkla nüfusun artışı ile ilişkilidir. Evlerin çatıları
artık pişmiş topraktan yapılan nitelikli kiremitlerle
kaplıdır. İonia’nın sıcak yaz güneşinden kaçabilmek
için evlerde ana cephe güneye bakar, ev halkının
günlük yaşamını sürdürdüğü oikos adlı kısım bu
tarafta yer alır.
Büyük İskender’in MÖ 334’deki Granikos savaşı
37
38
sonrasında Anadolu’da Pers egemenliğine son
vermesi ile Klazomenai’lilerin de bir daha geri
dönmemek üzere anakarayı terk edip, yaşamlarını
adada sürdürmeleri eş zamanlı görünmektedir.
Klazomenai’de adada yer alan yerleşim yığma
bir yol (Khoma) ile karaya bağlanarak kent
bir yarımadaya dönüştürülmüştür. Bu yolun
kalıntıları bugünkü ada yolunun batısında su
içinde izlenebilmektedir. Hellenistik ve Roma
dönemlerinde Klazomenai yerleşiminin merkezi
bugün Karantina olarak bilinen adadır (Nesos). Öte
yandan ana karadaki topraklar ise tarım amaçlı
kullanılmıştır. Hellenistik ve Erken İmparatorluk
dönemlerinde (M.Ö. 3. yüzyıl – M.S. 1. ve 2.
yüzyıllar) baskın bir yerleşimin ana karada söz
konusu olmaması, sadece sınırlı kuyu ve sarnıçların
ele geçişi, bu kırsal karakteri doğrular. İskanın
ise eğer varsa doğuya, Güzelbahçe tarafına
doğru kaydığı söylenebilir. Güzelbahçe mevkiinin
eskilerce Kilizman olarak isimlendirilmesi de
bundan kaynaklanıyor olmalıdır. Büyük İskender’in
askeri seferleri ardından Grek’lerin kontrolüne
giren yeni topraklarda çok köklü imar faaliyetleri
gerçekleştirilir; yeni kentler kurulur; iki farklı gruba
ayrılan topluluklar yeniden birleştirilir. Karantina
adası ile anakara arasında uzanan yığma yolun
inşası da bu kapsamda değerlendirilebilir.
Hellenistik dönemde inşa edilen bu yığma yolun,
yakın zamanlarda gerçekleştirilen su altı çalışmaları
sonucunda Osmanlı döneminde de kısmen
onarım geçirip kullanımına devam ettiği tespit
edilmiştir. Yaklaşık 30 hektar ölçüsündeki boyutu
ile Karantina adasındaki Hellenistik ve Roma
dönemi Klazomenai, aslında küçük bir yerleşim
değildir. Karantina adasındaki yoğun bitki örtüsü
kalıntıların görünülürlüğünü ciddi anlamda engeller;
ama öte yandan mermerden yontulmuş mimari
parçalar ve sütun başlıkları buradaki varlığı bilinen
Roma iskanının anıtsal kalıntıları arasında yer alırlar.
Adanın batı sahilindeki su altı araştırmalarıyla
belgelenmesine başlanan görkemli liman tesisi
de kentin özellikle Roma dönemindeki ticari
potansiyelini göstermesi açısından önemlidir.
MÖ 188 tarihli Apameia barışı sonrasında
Klazomenai Romalılar tarafından özgür bırakılan
kentler arasında yer alır ve Drymoussa (Bugünkü
Uzun Ada) adasının da kent topraklarına
katılmasına izin verilir. MS 5. yüzyılda ise Karantina
adasındaki yerleşimin terkedildiği anlaşılmaktadır.
MS 451’deki Khalkedon Konseyi, MS 530’daki
Hierokles listeleri ve daha sonraki bazı piskoposluk
listelerinde adı anılan kentin bu dönemlerde, bir
kilise yıkıntısı ve Bizans çağı yazıtları saptanan
Gülbahçe Köyü’nde yer alması mümkün
39
10800 - 11100 BOŞLUKSUZ KAREKTER
OLMASI GEREKİRKEN 16321 BOŞLUK-
SUZ KAREKTER OLMUŞ.
40
görünmektedir.
Çalışmaların halen sürdüğü bu antik yerleşimde ilk
kazılar 1. Dünya savaşı sırasında Yunanlı arkeolog
G. P. Oikonomos tarafından yapılmıştır. Savaşla
sekteye uğrayan çalışmalar ancak 1979 ve 1980
yıllarında Kültür Bakanlığı’nın yaptığı kazılarla
tekrar başlamıştır. 1981 yılında merhum Güven Bakır
başkanlığında Klazomenai’de başlatılan kazılara
1992 yılında merhum Hayat Erkanal tarafından
başlatılan Liman Tepe prehistorik yerleşim kazıları
eklenmiştir. Bugün Klazomenai kazıları Yaşar E.
Ersoy tarafından, Liman Tepe’deki prehistorik
yerleşim ve sualtı kazıları da Vasıf Şahoğlu
tarafından sürdürülmektedir. 2006 yılından bu yana
yerleşimin kırsal alanında (khora) arazi kullanımının
ve antik dönem peyzajının anlaşılması amacıyla
yürütülen yüzey araştırmalarını ise Elif Koparal
sürdürmektedir.
41
Osmanlı Döneminde Urla
Dilek Akyalçın Kaya
42
Urla, 15. yüzyılda Osmanlı hakimiyeti altına geçene
kadar uzun süre bölgede siyasi iktidar mücadelesi
yaşanmıştı. Her ne kadar Bizans İmparatorluğu’nun
egemenliğinde bulunsa da zaman içinde impara-
torluğun gücünün bölgede zayıflaması nedeniyle
farklı güçlerin kontrolü altında girmişti. Örneğin 11.
yüzyılda Çaka Bey İzmir, Urla, Çeşme ve Foça gibi
önemli sahil kentlerini ve Midilli, Sakız ve Sisam
adalarını ele geçirmişti. Yüzyıl sonunda Bizans İm-
paratorluğu Haçlıların desteğiyle bölgeyi yeniden
hakimiyeti altına alabilmişti. Bizans dönemine ait ta-
nıklıklarda Urla bol çayırı ve suyu olan, mükemmel
bağları, en lezzetli zeytinleri bulunan bir yer olarak
betimleniyordu.
Aydınoğlu Mehmet Bey 1330’larda İzmir’i ele geçir-
mek için savaşırken oğlu İbrahim Bey de Urla’yı fet-
hetmişti. Bölgenin alınışından sonra Fatih unvanını
kullanan İbrahim Bey Urla iskelede kurulmuş olan
Klazomenai kentinin 5 kilometre güneyinde Urla
merkezde bir cami yaptırmıştı. Bu fetihlerle Aydı-
noğlu beyliği hem bölgeye hem de deniz ticaretine
egemen olunca Venedik ve Cenevizlilerin saldırıla-
rına maruz kalmıştı. Öyle anlaşılıyor ki saldırılar halkı
daha korunaklı bir yer bulmaya itmiş ve günümüz
merkez Urla’ya yerleşmelerine neden olmuştu.
1390 yılında Aydın ili Yıldırım Bayezid tarafından
Osmanlıların egemenliğine geçmiş, 1402 yılında
Timur’un Ankara Savaşı’ndaki başarısı ardından
bölge yeniden el değiştirmişti. 1426 yılında Cüneyt
Bey’in ölümüyle Osmanlı idaresi altında giren
bölge, istikrarlı ve güçlü bir merkezi idare altın-
da, konumu sayesinde hem kara hem de deniz
ticaretinde büyük gelişme göstermiştir. 15. yüzyıla
ait Osmanlı kayıtlarında “Bazar-ı Urla” adı verilen
bölgenin önce bir pazar yeri olduğu, zamanla bir
yerleşim yeri haline geldiğini düşünebiliriz. En
önemli tarımsal faaliyetler olan bağcılık ve zeytin-
ciliğin yanında buğday ve arpa gibi tahıl üretimi de
önemli bir yer tutuyordu. Tarımsal üretimin yanında
sabun üretimi ile sanayi üretimi de gelişmişti.
16. yüzyıl boyunca Çeşme limanının artan önemiyle
birlikte Urla ticari bir merkez olarak öne çıkmıştı. Bu
dönemde hem demografik hem de iktisadi açıdan
çok hızlı gelişen Urla, Tire’den sonra bölgenin
en büyük kenti olarak gösterilmektedir. İktisadi
büyümenin nedenleri arasında Kanuni Sultan Sü-
leyman’ın annesine Urla’yı mülk olarak vermesi ge-
liyordu. Annesi Hafsa Sultan Urla’da yaptırdığı han
gibi gayrimenkullerin gelirlerini Manisa’da kurduğu
vakfa bağışlamıştı. 245 odaya sahip olduğu öne
sürülen bu hanın varlığı Urla’nın bölgelerarası tica-
rette önemine dair önemli bir ipucudur. Bu iktisadi
canlılık Urla’yı bir çekim merkezine dönüştürerek
yüzyıl boyunca Ege adalarından yoğun göçler al-
masına neden olmuştu. Urla merkezinde 16. yüzyılın
43
44
ikinci yarısında önemli bir nüfus artışı kaydedilmiştir. Mimarisinin İncelenmesi ve
1528’de Urla nüfusu 2.950 iken 1575’te 3.345’e Cumhuriyet Döneminde Meydana Gelen Deği-
yükselmiştir. Bunun nedeni köyden şehir ve kasaba şimlerin Koruma Bağlamında İrdelenmesi: Zafer
merkezlerine yapılan göçler olmalıdır. Köyde geçim Caddesi Örneği, Basılmamış Yüksek lisans tezi,
imkanlarının azalması, eşkıyalık hareketleri bu gö- İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi, 2007.
çün yoğunluğunda belirleyici olmuştur.
İzmir’in XVII. yüzyılda bir liman kenti olarak yükselişi
ve kozmopolit bir merkez haline gelişi sürecinde
bölgedeki diğer pek çok liman ve ticari merkez gibi
Urla da öneminin ve canlılığının bir miktar azaldığı-
na tanıklık edecekti.
19. yüzyıla kadar Müslüman nüfusun çoğunlukta ol-
duğu merkez Urla’da bu dönem boyunca yaşanan
salgınlar, savaşlar ve göçler nedeniyle nüfus den-
geleri değişmiştir. Hicri 1308 (M. 1890-91) tarihli Ay-
dın vilayeti salnamesine göre Urla kazasının toplam
nüfusu 23.241 olarak belirtilmekte, bu sayının % 51’i
Rumlardan, %35’i Müslümanlardan oluşmaktaydı.
20. yüzyılın ilk yirmi yılında yaşanan savaşlar
Osmanlı İmparatorluğu’nun sonuyla birlikte Ege
bölgesinde büyük yıkımları da beraberinde getirdi.
Lozan Barış Antlaşması kapsamında Yunanistan ve
Türkiye Cumhuriyeti arasında imzalanan zorunlu
nüfus mübadelesi ile Rumlar Urla’dan ayrılmak zo-
runda kalmışlardı, Yunanistan’dan gelen Müslüman-
larsa Urla iskelesi karşısındaki Karantina Adası’na
ulaşıp buradan farklı noktalara yerleştirilmek üzere
dağıtıldılar ve böylece Urla için yeni bir dönem
başlamış oldu.
Kaynakça
Adıtatar, Funda. “Aydınoğlu İbrahim Bey ve Bodam-
ya Meselesi”, TAD, 39 (68),
2020, s. 175-205.
Aydın Vilayetine Mahsus Salname. A. Cavid, 13.
Defa olarak matbaa-ı vilayette tab’
olunmuştur, 1308.
Ayönü, Yusuf. “İzmir’de Türk Hakimiyetinin Başla-
ması”, Türk Dünyası İncelemeleri
Dergisi, IX (1), 2009, s. 1-8.
Datta, Ayona ve Sebnem Yucel Young. “Suburban
Development and Networks of
Mobility: Sites in Izmir, Turkey” Gber, 6 (1), s. 42-53.
Faroqhi, Suraiya. “Sixteenth Century Periodic Mar-
kets in Various Anatolian Sancaks:
İçel, Hamid, Karahisar-ı Sahib, Kütahya, Aydin, Men-
teşe” Journal of the Economic and Social History of
the Orient, XXII/1, Ocak 1979, s. 32-80.
Faroqhi, Suraiya. Osmanlı’da Kentler ve Kentliler:
Kent Mekanında Ticaret,
Zanaat ve Gıda Üretimi 1550-1650. İstanbul: Tarih
Vakfı Yurt Yayınları, 1993.
Kütükoğlu, Mübahat. XV. ve XVI. Asırlarda İzmir
Kazasının Sosyal ve İktisadi Yapısı,
İzmir: Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları, 2000.
Şengün, Burcu. Urla Tarihi Kent Merkezindeki Konut
45
46
Gastronomi turizmin temeli...
The basis of gastronomy tourism...
Nedim Atilla
“İonia’nın küçük ve alçak gönüllü kentlerinden Klazomenai’de In Klazomenai, one of the small and modest cities of Ionia,
arkeolojik kazılar görkemli yapılar, mermer saraylar, altın archaeological excavations continue without hoping to find
mücevherler bulmayı ummadan sürüyor. Fakir insanların magnificent structures, marble palaces or golden jewels. We
dünyasını kazıyoruz. Ama kazdığımız toprakların altında, excavate the world of poor people. However, the world of
geçtiğimiz günlerde Anadolu'da gözlenen bir doğa olayının naturalists, who pioneered positive science, such as Thales
benzerini, bundan yaklaşık 2500 yıl önce, İÖ. 28 Mayıs 585'de of Miletos, Herakleitos of Ephesus and Anaksagoras of
gerçekleşen güneş tutulmasını önceden hesaplayan Miletoslu Klazomenai, who calculated the solar eclipse in advance on
Thales, Ephesoslu Herakleitos ve Klazomenaili Anaksagoras May 28, 585, B.C, about 2500 years ago, lies under the soil we
gibi pozitif bilimin öncüleri olan doğa bilimcilerinin dünyası excavate.
yatıyor.
“Every time we hoe the soil, we begin to understand the people
Her çapa sallayışımızda, yaşadıkları kent devletinin eşit ve a little more who owned their country as equal and free citizens
özgür vatandaşları olarak ülkelerine sahiplenen ve günümüzde of the city state where they lived and who made ‘politics’ in the
kullandığımız anlamıyla "politika" yapan insanların, ilk kez sense we use today, individuals who for the first time agreed
olarak demokrasiyi bir yaşam biçimi olarak kabul eden democracy as a way of life, and the world of painters, sculptors,
bireylerin, ressamların, heykeltıraşların, mimarların ve Homeros architects and immortal poets such as Homeros.”
gibi ölümsüz şairlerin dünyasını biraz daha fazla anlamaya
başlıyoruz.” A new “Excavation Letter” began like this, which I received from
Prof. Dr. Güven Bakır in 1999, the great name of Turkish and
4 sene önce Mayıs ayında kaybettiğimiz Türkiye ve Batı Western Anatolian archaeology, whom we lost 4 years ago in
Anadolu arkeolojisinin büyük ismi Prof. Dr. Güven Bakır’dan May.
1999’da aldığım yeni bir “Kazı Mektubu” böyle başlıyordu.
We learned a lot of things from Urla, and were enlightened
Urla’dan ne kadar çok şey öğrenmiştik, ne kadar aydınlanmıştık. so much. Thanks to Urla and Prof. Güven Bakır, my books
Batı Anadolu Zeytinyağı Kültürü ve Ağaçtan İnsana Zeytin Western Anatolian Olive Oil Culture and Tree-to-Human Olive
Anıtları n kitaplarım bugün Gastronomi Dünyasında büyük kabul Monuments are highly accepted in the World of Gastronomy
görüyorsa bu Urla ve Prof. Güven Bakır sayesindedir. today.
Urla’da bulunan dünyanın en eski zeytinyağı işliklerinden biri One of the oldest olive oil extraction installations of the world in
karanlıkların aydınlatıldığı bir coğrafyadır. Urla is in a geographic area where darkness is illuminated.
Güven Bakır’ın “birbirine eşit büyüklükteki evleriyle, günlük How to forget the raki and wine we drank at Nihat Hoca’s
yaşam eşyalarıyla, dengeli bir zenginlik dağılımını gösteren Nature Vineyard near the village of Yağcılar after leaving the
mezarlıklarıyla, dönemin teknolojisini yansıtan seramik ve excavation of Klazomenai, which Güven Bakır said was “to
zeytinyağı atölyeleriyle bir zamanların parlak uygarlığının revive the clues of the once-brilliant civilization one by one with
ipuçlarını teker teker yeniden canlandırmak” olduğunu söylediği its houses of equal size, daily living items, cemeteries showing a
Klazomenai kazısından çıkıp Yağcılar köyü yakınında Nihat balanced distribution of wealth, ceramic and olive oil extraction
Hoca’nın Doğa Bağevi’nde içtiğimiz rakılar, şaraplar nasıl installations reflecting the technology of that period”.
unutulur…
Prof. Bakır’s greatest contribution to humanity was to uncover
Prof. Bakır’ın insanlığa en büyük katkısı dünyanın bilinen en eski one of the oldest known olive oil extraction installations in the
zeytinyağı işliklerinden birini ayağa kaldırmak olmuştu. Nezih world. That’s why we prepared the pages “Respect for Güven
Öztüre dostumuzla hazırladığımız Vourla kitabında bu yüzden Bakır” in the book Vourla, which we design with our friend
47
“Güven Bakır’a Saygı” sayfaları hazırlamıştık: Nezih Öztüre.
1992-1998 yılları arasında yürütülen kazı çalışmaları sırasında During the excavations carried out between 1992 and 1998, one
Hamdi Balaban Tarlası mevkiinde M.Ö. 6’ncı yüzyıla tarihlenen, of the oldest olive oil production facilities in Anatolia, dating to
Anadolu’da bilinenler arasında en eski zeytinyağı üretim the 6th century BC, was uncovered in Hamdi Balaban Field.
tesislerinden birisi açığa çıkarılır.
The innovations made in the 6th century BC show that in the
Klazomenai zeytinyağı işliğinde MÖ 6’ncı yüzyılda karşılaşılan Klazomenai olive oil extraction installation, Ionia has at least
yenilikler, tarihin akışı içinde doğu Akdeniz havzasından batı made great technological contributions to the breeding and
Akdeniz havzasına doğru dağılan yabani zeytin ağacının ıslah converting to cultivated plants of wild olive trees spred from
edilip kültür bitkisine dönüştürülmesinde ve meyvelerinden yağ the eastern Mediterranean basin to the western Mediterranean
elde edilmesinde İonia'nın hiç değilse teknolojik açıdan büyük basin in the course of history and to obtaining oil from their
katkılarının olduğunu göstermektedir. fruits.
Bugün Urla, Bağyolundaki şaraphaneleri, her biri dünya çapında Today, Urla deserves to become the “number one gastronomy
olmayı çoktan hak eden restoranları ile “Ülkemizin bir numaralı tourism center of our country” with its wineries in Bağ Yolu
gastronomi turizmi merkezi” olmayı hak etmiştir ama bunda and restaurants which have already deserved to become
kuşku yok ki Zeytinyağının ve Klazomenai’de ortaya çıkarılan en worldwide. But, there is no doubt that olive oil and the oldest
eski işliğin rolü büyüktür. olive oil extraction installation uncovered in Klazomenai have a
big role.
Urla büyük bir gastronomi merkezi olarak büyüyecektir.
Bu büyümenin sağlıklı olabilmesi için tek koşul, var olan Urla will grow as a great gastronomy center. The only condition
kültürel mirasın korunması ve gelecek nesillere doğru olarak for this growth to be healthy is to preserve the existing cultural
aktarılmasıdır. heritage and transfer it correctly to the future generations.
48
49
Duygu Özerson
Elakdar ’ın kaleminden
Zeytinyağı ve Yemek
Eşleştirmesi
Duygu ÖZERSON ELAKDAR
Hiç Zeytin Ormanı – Sürdürülebilir Tarım ve
Gastronomi Girişimcisi
Zeytinyağı Teknolojileri ve Tadım Uzmanı
www.hicurla.com
50