The words you are searching are inside this book. To get more targeted content, please make full-text search by clicking here.
Discover the best professional documents and content resources in AnyFlip Document Base.
Search
Published by tayfunozel, 2020-04-12 05:37:04

VourlaMag NİSAN 2020

Aktüel Dergi

Resim yapmak kendinizi ifade etmenin bir şekli “Puccini, Cole Porter, vb.
mi? önemli müzisyenleri çalan ve
Elbette .. Sanatçı hangi disiplini kendine uygun gö-
rüyorsa, dünyaya söyleyecek sözü var ise o alanda söyleyen bir ailede doğmak
kendisini ifade eder. Bu birden fazla dalda da ola- benim için büyük şanstı.”
bilir. Sanat bir bütündür. Zaman içerisinde, resim,
müzik, tekstil tasarımı, fotoğraf, söz yazarlığı, sanat 51
yönetmenliği profesyonel olarak yaptığım sanat
dalları oldular...

Yaptığınız resimleri nasıl tanımlarsınız? Ne tür
resimlerdir bunlar… Tarzınız nedir?
Özellikle bir tanımlama yapmıyorum.. Figür res-
mi ağırlıklı. farklı konular, teknikler kullanmaktan
hoşlanıyorum. Ki tekniğim, resim eğitimi veren
üniversite ve liselerde ders konusu oldu. Öncelikle
kendimi heyecanlandırmayı seçtim. Yaşadıklarımı ve
yaşamak istediklerimi resmettim. İcra ettiğim Caz
müziğini resmettim. Fantastik konular, hayvanlar
hep ürettiğim resimlerde konuğum oldular. Hala da
olmaya devam ediyorlar.

Müzik serüveniniz nasıl başladı ve gelişti? Hangi
okullarda okudunuz?
Sanırım doğmadan önce başladı. Müzisyen bir ai-
lem vardı. Annem muazzam şarkı söylerdi. Puccini,
Cole Porter, vb. önemli müzisyenleri çalan ve söy-
leyen bir ailede doğmak benim için büyük şanstı.
Ailemizde herkes bir enstrüman çalardı. Onların
güzel sesleriyle büyüdüm. 2.5 yaşında caz şarkıları
söylermişim. Bu seslerin kaydedilmiş olmaları ise en
büyük şans. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanat-
lar Fakültesi, Resim Bölümü – Tekstil Tasarımı Ana
Sanat Dalında öğrenci iken, Müzikoloji bölümünün
çok sesli korosundaydım. Ve sonrasında caz müzis-
yeni ve benim de eğitmenim olan Nezih Yeşilnil ile
evlendikten sonra yoğun olarak caz müziğinin yo-
rumlandığı bir dünya içerisine girdim. Nükhet Rua-
can’dan şan eğitimi aldım. 1987 yılından itibaren,
ülkemizin önde gelen caz müzisyenleriyle birlikte,
profesyonel olarak caz söylemeye başladım. Birçok
konser, caz kulübü ve uluslararası festival etkinlikleri
gerçekleştirdim.

Caz sanatçısı ve ressamsınız. Ülkemizi uluslarara-
sı platformlarda temsil eden bir sanat elçisisiniz.
Her iki mesleği profesyonel olarak yapan dün-
yadaki ender insanlardansınız. Gelişim süreci ve
başarı sırrınızı nasıl açıklıyorsunuz?
Gelişimin sürekliliğinin önemine inanıyorum. Bilgi
çok değerli… Öğrenmek, üretmek ve bunu paylaş-
mak muhteşem! Başarının sırrına gelince, “yapmak

VOURLAmag RÖPORTAJ

52

"Aslolan, özümüze yapacağımız içsel
yolculuktur. Ve ego anlamındaki 'ben' değil

gerçek 'ben' ile tanışmak ve onu 'biz'e
dönüştürmemiz halidir."

tan en büyük mutluluk duyduğunuz her ne ise onu Dünya Başkanı Rosa Maria Burillo Velasco sizin
yapmak” olduğunu düşünüyorum. Severek, elbet- hakkınızda çok güzel ve bir o kadar da anlamlı
te çok çalışarak ve çok emek vererek yapıldığında, açıklamalarda bulunmuştu… Önemli mektubu
başarı zaten gelir. Yaşamınızdaki, insanların manevi bizimle paylaşır mısınız?
desteği de çok önemli. Kalbinizden çıkanlar içtenlik, “Ayşegül Yeşilnil, eserleri dünyanın çeşitli galerilerin-
hakikilik ve tevazu yüklü ise diğer kalplere doğru- de yer almış olan uluslararası bir ressam ve caz sa-
dan ulaşır. Tevazu ise yetkinlik ile beraber büyür. natçısıdır. Mitolojik ve fantastik temalı koleksiyonla-
Aslolan, özümüze yapacağımız içsel yolculuktur. rına ilaveten zen ve caz resimleri ile de meşhur olan
Ve ego anlamındaki “ben” değil gerçek “ben” ile bir UNESCO, AIAP/UPSD üyesidir. Öncelikli olarak
tanışmak ve onu “biz”e dönüştürmemiz halidir. resim, tasarım, fotoğraf ve müzik alanlarında başa-
rılı bir kadın öncü ve kadınların sanattaki rolünün
İlk Üniversite mezunu moda tasarımcısı olmanız örneğidir. Yeşilnil, çeşitli ödüllere ve uluslararası üne
aslında ülkemizde moda tarihi ile ilgili çok özel layık olan çok yönlü ve çok başarılı bir kadın; yorul-
bir durum. Moda tasarımı eğitimini ilk bitiren mak bilmez bir işçi, şarkıcı, tasarımcı ve duyarlı bir
öğrenci olarak nasıl bir eğitim aldınız? sanatçıdır. Eserleri, renkle, sıcaklıkla, ritmle ve devi-
Çok özel bir eğitim oldu çünkü tek başıma oku- nimle dolu tılsımlı bir dille dalgalanarak, tıpkı şarkı
dum. Bölüm başkanımız rahmetli hocam Prof. Dr. söyleyişi gibi bize mutluluk, sihir ve duygusallık
Ayten Sürür’ün ilk Moda Tasarımı öğrencisi idim. vermekte; özünü, kimliğini ve Türk halkının gücünü
Hocalarımın ilk göz ağrısı idim. Ve bana bütün ve karakterini bizimle paylaşmaktadır. Kendisi, çalış-
bilgilerini yüklediler. Eğitimimi stil yaratmak üzerine kanlığı, katılımcılığı ve disiplininden dolayı takdir ve
aldım. Koleksiyonlarım yurt dışında büyük ilgi gör- takip edilmesi gereken nadide örneklerden biridir.
dü. Çünkü ortaya çıkan her ne ise bu tasarım, resim Meksika’dan hayranlık ve sevgi ile.”
ya da müzik olabilir, kendiniz olduğunuz zaman Sanatın farklı disiplinleri ile ilgileniyorsunuz bu
birisini taklit etmeyi değil kendinizi ifade etmeyi disiplinler birbirini nasıl etkiliyor, birbirlerine
seçtiğiniz zaman, yaptığınız sanattır. Her zaman katkıları neler?
özgür çalışmayı seçtim. Bu yüzden en özgür müzik
olan caz müziğine gönül verdim. Onları ikiz çocuklarım olarak tarif ediyorum. Bera-
ber büyüdüler ve birbirlerini her zaman olumlu an
Dünya sanatının zirve ismi olan, UNESCO A.I.A.P.

53

VOURLAmag RÖPORTAJ

"Eğer hayata dair söyleyeceğiniz bir şeyler varsa, çekmiş
olduğunuz bir fotoğraf bir şarkı sözü yazdırabilir size…
Okuduğunuz yazı bir resim yaptırabilir ya da bir resim bir

besteyi beraberinde getirebilir."

54

lamda etkilediler, geliştirdiler. Birbirlerine her zaman
destek oldular, çoğalttılar. Sahnedeyken modellerim
dinleyicilerim oldu. Dinleyiciyken ise sahnedeki mü-
zisyenler ve enstrümanlar… Müzik konulu resimle-
rimde durum böyle…
Resim yaparken mutlaka ruh durumuma göre
müzik dinlerim. Sanat bir bütün… Eğer hayata dair
söyleyeceğiniz bir şeyler varsa, çekmiş olduğunuz
bir fotoğraf bir şarkı sözü yazdırabilir size… Oku-
duğunuz yazı bir resim yaptırabilir ya da bir resim
bir besteyi beraberinde getirebilir. Böylelikle farklı
disiplinlerde kendinizi ifade edebilirsiniz. Benimde
bu noktadaki en büyük şansım hem müziği hem
de resmi bir arada yaşıyor ve yorumluyor olmam.
Birçok insandan farklı şeyler görüyor, hissediyor ve
duyuyorsunuz. Ve bu kendiliğinden oluyor. Yaşa-
dıklarımın ayrıcalığının farkındayım ve bunun için
her zaman şükrediyorum. Uzun yıllar Jazz resimleri
çizdim. Müziği resmettim. Sonra Masal-Mitoloji
serisi olan ve üniversitelerde ders konusu olarak
okutulan “Kutsal 1001 Gece Hayvanları ” geldi. Ve
ardından Ayşegül’ün Rüyaları ve Ayşegül’ün Balıkla-
rı adlı resimlerim.

Meksika’da, UNESCO- Uluslararası Ustalık Ödü-
lü’nü kazandınız. Bu çok önemli ödülü ve konfe-
ransınızı bizlere paylaşır mısınız?
Yakın geçmişte yaşadıklarım film konusu olacak
kadar sıra dışı idi. Bir caz şarkıcısının başına gele-
bilecek en trajik vakayı yaşadım ve işitme duyumu
yitirdikten sonra uzun süren tedaviler sonucu ye-
niden duymaya başladım. Bunu ise sadece müziğe
olan güçlü tutkum, iradem ve inancım ile başar-
dım. Bu zor süreçte ürettiğim resimlerim UNESCO
tarafından milyonlarca insan içerisinden seçildi.
Ve aldığım davet üzerine “Ayşegül’ün Rüyaları”
adlı eserlerimle 2009 yılında UNESCO -A.I.A.P
‘ın Meksika -Campeche’de düzenlediği, bir Maya
tapınağında gerçekleştirilen, VI. Uluslararası Avrupa
ve Amerika Görsel Sanatlar Bienalinde, Türkiye’yi
temsil ettim. UNESCO – IAA (Uluslararası Plastik Sa-
natlar Dernekleri) Dünya Başkanı Rosa Maria Burıllo
Velasco tarafından anında İspanyolca çevirisinin
yapıldığı “Mucize” (Miracle- Milagro) başlıklı bir
konferans verdim. Komite tarafından düzenlenen
muazzam bir törenle, “Uluslararası Ustalık Belgesi”
takdim edildi. Diğer tablolarımdan oluşan barko-
vizyon gösterim ve konferansıma, dünya sanatının
önde gelen isimleri, akademisyenleri, eleştirmenleri
tarafından gösterilen büyük ilgiyi hayatım boyunca
unutamayacağım. Muhteşem günlerdi. Ülkeme

55

VOURLAmag RÖPORTAJ

56

döndüğümde, Uluslararası Zirve’de “Yeniden Do- "Bir caz şarkıcısının başına
ğuş” başlıklı, konferans ve performanslarım oldu. gelebilecek en trajik
Bundan başka “Resim ve Müzik ilişkisi” konulu bir
konferans verdim. vakayı yaşadım ve işitme
duyumu yitirdikten sonra
Caz ve resmi birleştirdiğiniz performansınız olan
Uluslararası Dünya Caz Günü’nü ile ilgili açıkla- uzun süren tedaviler
ma alabilir miyiz sizden? sonucu yeniden duymaya
başladım. Bunu ise sadece
UNESCO -Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür müziğe olan güçlü tutkum,
Örgütü, Thelonious Monk Caz Enstitüsü, İKSV, Kül-
tür Bakanlığı, Dışisleri Bakanlığı tarafından yapılan iradem ve inancım ile
organizasyona, Ayşegül & Nezih Yeşilnil Quartet, başardım."
olarak, ana etkinlik daveti aldık. 30 Nisan 2013
tarihinde Dünya’da 2. kez seçilen platform olan 57
İstanbul’da “2013 Uluslararası Caz Günü – Interna-
tional Jazz Day” kutlamalarında konser verdik. Ve
aynı etkinlik çerçevesinde “Caz Resimleri”adlı 20.
Kişisel sergim gerçekleşti. Caz konulu tablolarımın
önünde konser vermek çok özel ve güzel bir duygu.

UNESCO-World Art Day (Dünya Sanat Günü) in
nasıl bir organizasyondu ve sizin neler yaptınız?

Meksika’nın Guadalajara kentinde yapılan Dünya
Sanat Birlikleri kongresinde 15 Nisan Dünya Sanat
Günü oldu. Bu özel gün Leonardo Da Vinci’nin
doğum günüdür.15 Nisan 2014 tarihinde, UNESCO
– WAD / IAA ( World Art Day) “Dünya Sanat Günü”
kutlaması için dünyada ilk kez 9 ülke ile internet
bağlantısı kuruldu. UNESCO-AIAP Dünya Başkanı
Rosa Maria Burillo Velasco’nun önderliği, Fransız
sanatçı Marie Pierre’in düzenlemesi ile gerçekleşen
bu önemli organizasyon için Türkiye’den Ayşegül ve
Nezih Yeşilnil çifti davet aldı. “Dünya Sanat Günü”
için 45 dakikalık bir performans gerçekleştirdik,
dünya sanatçılarına mesajlar verdik. Ve katılımları-
mızdan dolayı, UNESCO – WAD tarafından verilen
diploma ile onurlandırıldık.

Bilgilerinizi paylaşma, aktarma isteği duyuyor
musunuz? Bunun için neler yapıyorsunuz?

Bir hayalimiz var; Nezih hoca ve benim eğitim ve-
receğimiz mekân hakkında. Sıra dışı bir bina olmalı,
sanat öğrenmeyi ve yapmayı kışkırtacak, ruhu olan
bahçeli bir mekân. Çok sevilecek bir sanat mekânı.
İşte o zaman daha çok insanla, birçok bilgiyi seve
seve paylaşabiliriz. Bu noktada sanat destekçilerine,
yerel yönetimlere de görev düşüyor. Çünkü o kadar
çok kullanılmayan, atıl, bomboş duran mekânla
dolu ki her yer. Böylelikle özellikle “Üstün Yetenekli”
çocukların ve gençlerin eğitimine destek verebiliriz .
Kim bilir belki de bir mucize olur?

VOURLAmag RÖPORTAJ

58

Yeni bir sergi var mı? 21 Kişisel serginizden son-
ra Retrospektif bir sergi düşünüyor musunuz?
Yeni sergi projem var. Çünkü Retrospektif bir sergi
zamanı geldi artık. Resimlerime en uygun mekan
neresi? işte buna karar vereceğim. İzmirli sanatse-
ver dostlarımızla yeniden bir araya gelmek harika
olacaktır..

Ayşegül Hanım, Eserleriniz ülkemizde ve dünya-
nın farklı ülkelerindeki koleksiyonerlerde bulu-
nuyor. Tablolarınızı koleksiyonuna dâhil etmek
isteyen sanatseverler size nasıl ulaşabilirler?
Bunun için @aysegulyesilnil_art Instagram hesa-
bımdan bağlantı kurabilirler.

Güzel söyleşi için çok teşekkür ederiz Ayşegül
Yeşilnil. En kısa zamanda konserlerinizde, sergi-
lerinizde görüşmek üzere...

Ayşegül Yeşilnil Ressam, Caz Sanatçısı, Tekstil ve Moda Tasarımcısı

1981 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim
Bölümü Tekstil Tasarımı Ana Sanat Dalından mezun olan sanatçı, Türkiye’de
ilk kez üniversite bünyesinde açılmış olan “Moda Tasarımı” uzmanlık dalına
giren ilk öğrenci olarak hocası Prf.Dr. Ayten Sürür”den tek başına eğitim
almış ve döneminin ilk üniversite mezunu moda tasarımcısı olmuştur.

İstanbul VAKKO Fabrikası’nda moda tasarımcısı olarak çalışan ve çeşitli
ihracat firmalarında tasarımcı olarak görev yapan Yeşilnil’in tasarımları ulus-
lararası fuarlarda sergilenmiştir. Ev ve tekne dekorasyonlarına yönelik özgün
tekstil ürünleri de üretmiş; ipek ve çeşitli tekstil ürünleri üzerine yaptığı
batik çalışmaları, giysi, eşarp ve yastık tasarımları, birçok sanat galerisinde
sergilenmiştir. Ayrıca “İzmir Devlet Opera ve Balesi” için afişler hazırlamıştır.

Dokuz Eylül Güzel Sanatlar Fakültesi Müzikoloji Bölümü çok sesli koro-
sunda Erdoğan Okyay’dan ve sonrasında İstanbul’da caz vokalisti Nükhet
Ruacan’dan şan eğitimi almıştır. 1985 yılından beri yapmış olduğu resimler,
caz resimleri ve mitolojik resimlerden oluşan eserleriyle 21 kişisel sergi
gerçekleştirmiştir.

Resim çalışmalarının yanı sıra, 1987 yılından itibaren, ülkemizin önde gelen
caz müzisyenleriyle birlikte, profesyonel olarak caz söylemeye başlamıştır.

Caz ustası Erol Pekcan’ın “Kendisi gibi söyleyen” tarifiyle taçlandırdığı, caz
şarkıları söyleyen ve caz resimleri yapan “ tek sanatçı “ olan Ayşegül Yeşilnil,
bir çok konser, caz kulübü ve uluslararası festival etkinlikleri gerçekleştirdi.

Yeşilnil, UNESCO tarafından aldığı davet üzerine “Ayşegül’ün Rüyaları”
adlı eserleriyle 2009 yılında UNESCO-A.I.A.P’ın Meksika - Campeche’de
düzenlediği, Maya tapınağında gerçekleştirilen, VI. Uluslararası Avrupa ve
Amerika Görsel Sanatlar Bienalinde, Türkiye’yi temsil etti. UNESCO - IAA
(Uluslararası Plastik Sanatlar Dernekleri) Dünya Başkanı Rosa Maria Burillo
Velasco tarafından anında İspanyolca çevirisinin yapıldığı “Mucize” (Miracle
- Milagro) başlıklı bir konferans verdi. Yeşilnil, komite tarafından düzenle-
nen törenle “ Uluslararası Ustalık Belgesi” ile onurlandırıldı.

UNESCO - Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü, Thelonious
Monk Caz Enstitüsü ve İKSV tarafından davet alan Ayşegül&Nezih Yeşilnil
Quartet, 30 Nisan 2013 tarihinde İstanbul’da ilk kez düzenlenen “2013
Uluslararası Caz Günü - International Jazz Day” kutlamalarında konser
verdi.

UNESCO - Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği üyesi olan sanatçının,
yaşadığı yoğun müzik ortamının derin etkisiyle caz müzisyenlerinin gece
yaşamını ve enstrümanlarını konu alan bir koleksiyonu bulunmaktadır.

Eserleri ülkemizde ve dünyanın farklı ülkelerindeki koleksiyonerlerinde bu-
lunan sanatçı, resim ve tasarım çalışmalarına İzmir”de, caz konserlerine ise
kendi grubu olan Ayşegül Yeşilnil Quintet ile devam etmektedir.

59

VOURLmAag

Yeni Dünya Düzeninin Sessiz Efendileri

Hayalet Virüsler!

Aytuğ İzat
Özdeşifa Üstadı

60

Son asırdan itibaren adı dünya denen minik geze- “Ayağını denk al insanoğlu,
genin mutlak efendisi olduğuna kendini inandıran tanışma ve haddinizi bildirme
milyarlarca insan, aylardır büyük bir şok yaşıyor.
Covid-19 kodlu (Covid 1984 de olabilirdi!), milyon- zamanı geldi!”
larcası bir araya gelse bile gözle görülemeyen bir vi-
rüs bu şokun gerçek kahramanı. İnsanca bir dilden 61
anlamasa da, tutum ve tavırlarıyla “Ayağını denk al
insanoğlu, tanışma ve haddinizi bildirme zamanı
geldi!” mesajını tüm insanların beyinlerine bir daha
silinmemesine kazıdı.

“Bak hele kim geldi!”

Tanıştığınız virüsün en önemli özellikleri şunlar:
Uygun olmayan ortamlarda, ölü gibi davranarak,
uzun bir süre varlığını “cansız” devam ettirme ka-
biliyetine sahip. Başka mikro-organizmalar da vahşi
ortamlarda varlığını sürdürebiliyor ama ölü taklidi
yapmadan. Oysa virüsler, canlı halleriyle müşer-
ref olunmadığı sürece fiiliyatta “mevcut değiller”.
Bu yüzden “hayalet” ünvanı en çok onlara yakışır.
Binlerce farklı türleri var. SARS var, MERS var, Ebo-
la var, henüz tanışma şerefine nail olamadığımız
virüs türleri var! Bizimki, atalarıyla daha geçenlerde
tanıştığımız “sars 2” sülalesinden. Virüslerin günü-
müze dek tespit edilen en tehlikeli 12 türü, tarihte
en az 20 kez pandemi oluşmasına ve milyonlarca
insanın hayatına mal olmuş. Bu arkadaş en yeni ve
en yaramazı.

Korona nam virüsler, canlanmaya imkan veren
organik içerikli 36 C dereceden daha düşük sıcak
ve nemli ortamlarda, çoğunlukla yarasa ve pango-
lin gibi bazı hayvan türlerinde, bazı proteinlerden
yararlanarak, onlara yapışarak, hücreleri işgal edip,
inanılmaz bir hızla çoğalıyor. Bildiğimiz kadarıy-
la, asalak yaşamayı seven virüsler, hücrelerinden
istifade ettiği hayvanları öldürmüyor. İnsanların bir
kısmını neden öldürdüğü ise henüz birbirimiz yete-
rince tanımamış olmaktan kaynaklanıyor galiba!

Yarasa, Pangolin

Her şeyi bildiğini ima eden, sözde ermiş şarlatanla-
rın atıp tutmalarına aldırmazsanız, insanların yüzde
doksan dokuzundan fazlası (%99.999999’u), virüs-
ler hakkında en ufak bir bilgiye sahip değil. Değildi
düne kadar! Şimdilerde iş başa düştü, aniden vi-
rüskolik olduk. Bilim dünyasında, özellikle veteriner
hekimler ve virologlar bu virüslerin varlığı üzerine
uzun yıllardır araştırmalar yapıp, bilgi topluyor. Yani
insanlığın tümü onlar hakkında zır cahil değil.

Aşırı hızla mutasyon geçiren (yeni ortamlara uyum

VOURLmAag

Covid - 19 akciğerlerimizi sağlamak için evrilen, evrilirken de yalpalayıp bir
kendi yaşamına uygun kısmı telef olan, bir kısmı neye dönüşeceğine karar
bulduğu için de yeni asalak veremeden deli dana gibi önüne gelen hücreye
evi olarak tercih etti. Etmez saldıran) virüsler, büyük bir ihtimalle 2019 yılının
olaydı, canımıza bir okudu ki içerisinde hayvandan insana sıçramayı denedi ve
sormayın. hücrelerimizi, özellikle de onların üremesi için en
uygun sıcaklık (33 C) ve neme sahip olan akciğerle-
62 rimizi kendi yaşamına uygun bulduğu için de yeni
asalak evi olarak tercih etti. Etmez olaydı, canımıza
bir okudu ki sormayın.

Virüsle tanışanların önemli bir oranı hiçbir hasta-
lık belirtisi vermiyor veya çok hafif atlatıyor. Öyle
üç-beş tanesi değil de, mesela, çeyrek gramlık virüs
boğazınıza gelip yerleştiğinde, önce uyarı veriyor:

Yüksek ateş, boğazda yanma, öksürük, halsizlik, Tedavi süreci özel solunum
belki ishal ve gözlerin sulanıp, yanması... Bağışıklık destek aracı ve izolasyon
sistemi güçlü insanlarda bunlar hafif geçiyor, erken gerektiriyor.
test yapılırsa hemen yakalanıp tedavisi mümkün
hale geliyor. Virüs bulaşanların yaklaşık yüzde sek- 63
seni hastaneye yatma gereği duymuyor. Yok eğer
akciğerlere inerse… Hastaneye yatıp, tedavi gören-
lerin üçte ikilik kısmı tedaviye olumlu yanıt verirken
geriye kalan üçte biri yoğun bakımlarda solunum
cihazı desteğiyle yaşıyor ve bunların bir kısmı, hele
başka sağlık sorunları da varsa, solunum veya kalp
yetmezliğinden ölüyor. Bu tedavi süreci özel solu-
num destek aracı ve izolasyon gerektirdiğinden,
oldukça pahalı. Ölenlerin çoğunluğu 60 yaş üstü,

VOURLmAag

Çocuklar ve gençlerde risk çok düşük. Sanki sağlık
sigortacılarının en belalı müşterilerini hedeflemiş gibi.

Virüsün bu kadar seçici olanına şapka çıkartılır!

başka sağlık sorunları da olan, düşük bağışıklık Dünya Savaşının verebileceği zarardan daha fazlası-
sistemine sahip, sakallı ve sigara içen erkek (her iki nı vermeye başladı. Sırf ABD’de 200-250,000 ölüm
erkeğe karşılık 1 kadın ölüyor.) Çocuklar ve genç- bekleniyor. Bu rakamın çok daha yükseklere tırman-
lerde risk çok düşük. Sanki sağlık sigortacılarının ma ihtimali var. Dünyada bulaşacağı insan sayısı
en belalı müşterilerini hedeflemiş gibi. Virüsün bu milyarları bulabilir. Bulaşanların en düşük ihtimalle
kadar seçici olanına şapka çıkartılır! yüzde 3’ü yaşamını yitirse…varın hesabını siz yapın
gari. (Aşı ve tedavi bulunmadan önce, eğer virüs
Virüs protein kaynaşması... bir milyar insana bulaşırsa, yaklaşık 30 milyon insan
N’olacak demeyin! telef olacak demektir.) İşte bu yüzden, virüsün bu-
laşma hızının yavaşlatılması gerek.
Bir kişi etrafındaki herkese, kendisi hasta olsun veya
olmasın, virüsü bulaştırabiliyor. (Sağlık Bakanı Koca Din Bezirganları, Siyasiler, Futbolcular, Artistler, Sa-
1 kişinin neden olduğu 30 kişilik bir örnek vermişti.) natçılar Out- Sağlıkçılar İn! Toplumlarda, sağlıkçılar
Hepsi hasta olmasa bile, yoğun bakım gerektiren ve bilim adamları en kıymetli insanlar sıralamasında
hastalar hastaneleri kilitleyebiliyor... Ayrıca, yarat- zirveyi kapmaya başladı. Siyasetçilerin akıllı olanları
tığı korku ve endişe o kadar büyük ki, dünya trafi- sustu, fırsatçıları hala bu pandemiden çıkar sağla-
ğini, her türlü dolaşım, spor ve kültürel aktiviteyi, maya çalışıyor.
okulları, turizmi, ticareti susta durdurmayı başardı.
Sosyal mesafe adı altında fiziksel mesafe kavramıyla Ülkelerin bir kısmı virüsle mücadele stratejilerin-
tanışıp, bırakınız yanak yanağa öpüşmeyi, toka- de çok başarılı: İzlanda, Almanya, Kazakistan,
laşmaktan çekinir olduk! Yaşam ritüelleri kökten Singapur, Güney Kore…hatta Çin. Bir kısmı çok
değişikliğe gebe! Dünya ekonomisi olası bir Üçüncü kötü durumda: İtalya, İspanya, Fransa, İngiltere ve

64

Amerika. Ülkemiz, ne en iyi ne en kötü.. Daha baş- gerçek şudur: Bir evrenin, insanlar olarak, diğer var-
langıçta yeterli sayıda test yapamadığımız (örneğin lıklar kadar değerli ve anlamlı, ve her birinden bir o
Almanya, daha başlangıçta günlük 300,000 test kadar sorumlu türüyüz.. evren bizim için yaratılma-
yaparak tedbirler alma yoluna gittiği halde, bizlerde dı…gerçek sadece bu…vesselâm!
ilk vaka tesbitinden bir ay sonra bile günlük test Yazı bitti derken, akıl almaz ibretlik olay yaşandı.
sayısı 30,000’lere ancak ulaşabildi.), ülke çapında Özetleyelim:
ve yöresel ölçekte karantina uygulayamadığımız, Akşamüstü Sağlık Bakanı Koca, gayet mantıklı ve
virüsü küçümsediğimiz için resmin büyüklüğünü, ikna edici bir üslupla, halkın mecbur kalmadıkça,
tehlikenin önemini gözden kaçırdık. Sağlık Bakan- sokağa çıkmamasını vurgulayıp, durdu. Aradan
lığı bünyesinde, Ocak 2020’de kurulan Bilim Ku- biraz vakit geçtikten sonra, (9 Nisan’da valiliklere
rulları, yıllar öncesinde kurulmuş olmalıydı. Üstelik gönderildiği sonradan anlaşılan) bir İçişleri Ba-
aralarında corona virüs hakkında deneyim ve bilgi kanlığı Genelgesi ile, (10 Nisan Cuma, saat 21.00
sahibi olan veteriner hekim ve halk sağlığı uzman- civarında) “iki günlük sokağa çıkma yasağı” ilan
ları da bulunmalıydı. Ayrıca, laboratuvar araştırma- edildi. Millet yalınayak, pijamalarla, terliklerle, sanki
larının yetersiz ve yavaşlığı gibi nedenlerle tedbir bir aylık sokağa çıkma yasağı konmuşçasına fırınla-
almakta geç kalındığı kanaati çok yaygın. Hıfsızzıh- ra, dükkanlara hücum etti. Cadde ve sokaklar insan
ha’nın kapatılmış olmasına hayıflanmaya başladık. seliyle dolup dolup taşmaya başladı. Ben de alttaki
Dünyadaki en cömert sağlık sigorta sistemine sahip paragrafı yazıya ekleme ihtiyacı duydum:
olduğumuz için, başarı şansı yine de diğer ülkeler-
den daha fazla. Belâ, hak edilendir!
İki günlük eve kapanmayı akıl edemeyip, midesini
Komplo Teorileri Tavan Yaptı sağlığına tercih edenleri bizler el birliğiyle besleyip,
eğittik! Bunca zamandır koruduğumuz fiziksel me-
Bilim dünyası virüsün laboratuvarlarda kasten safeyi kapatıp, virüsün büyük bir hızla yayılması için
üretildiği yönünde tutarlı bir delil bulmuş değil. gerekli olan en uygun zemini üç-dört saat süreyle
Buna rağmen, -mış gibi olaya yaklaşan, veya fırsat altın tepside sunduk!
bu fırsat dünya hakimiyetini savaşsız ele geçirmeye Şimdi var sen ayıkla pirincin taşını. Tıp ne yapsın,
çalışanların ürkütücü beyan ve tavırları saymakla bilim ne yapsın, dua niçin kabul edilsin???
bitmez. Faturasını hep birlikte ödeyeceğiz, beğensek de,
üzülüp dövünsek de!
Amerikan hegemonyasının mimarlarından 97 Tepeden tırnağa suçluyuz… Yazıklar olsun Türki-
yaşındaki Henry Kissinger, mesela, ABD dümende yem!
olmak şartıyla, dünyanın tek merkezden yönetilme-
sini ve herkesin zorunlu aşı yaptırması gerektiğini
savundu, daha geçen gün, 3 Nisan, 2020’de! Aynı
teklifi Bill Gates de yapıyor, yandaşları da. Ameri-
ka’lı devlet adamları, virüsün canlı hayvan pazarla-
rından insanlara sıçradığı tezini öne sürerek Çin’i
açıktan suçlayıp cezalandırılmasını isterken, Çin’li
devlet adamları virüsün ABD tarafından üretilip
kendi ülkelerine kötü niyetlerle sokulduğu savını sa-
vunmaktan geri kalmıyor. Bu gibi fırsatçı ve parmak
gösteren beyanlar, virüs doğal yollardan evrimleş-
miş olsa bile, fırsatçıların bu senaryoyu önceden
çalıştığına kanıt olarak sunuluyor.

Yaşayıp, dünyanın komplo teorilerine fırsat verip
vermeyeceğini hep birlikte göreceğiz.

Şurası kesin: Bundan böyle, gözle görünmez bir
virüse papuç bırakan insanlar dünyanın efendisi ve
tek hakimi olduklarını kolay kolay ağızlarına alma-
yacaktır. Almamalıdır! Kafamıza kazımamız gereken

65

VOURLAmag RÖPORTAJ

Kalemi keskin bir gazeteci ve yazar

Neslihan Acu

Röportaj: Tayfun Özel

66

Endüstri mühendisisin ama seni gazetecilik yap- Yazmaya başladığımda
tığın yıllardan ve romanlarından tanıyoruz. Nasıl beynimdekileri olabilecek
başladın bu işlere? en hızlı şekilde bir dosyaya

Ben aslında yazmaya üniversite yıllarında başlamış- aktarmam gerekiyor...
tım. Mühendislik okuyordum ama aklım başka şey- Çok hızlı yazabilirsem
lerdeydi. Edebiyat dergilerine çeviriler yapıyordum, yazabiliyorum ancak.
şiir ve öykü yazıyordum. Üniversitede bir edebiyat
kulübü kurmuştuk, o yılların tanınmış şairleriyle, 67
edebiyatçılarıyla sık sık buluşuyorduk. Tomris Uyar,
Turgut Uyar, İlhan Berk, Ece Ayhan…

Kitap sevgisi, hatta kitap aşkı diyeyim, çok küçük
yaşlardan beri hep vardı bende. Elime ne geçse
okurdum çocukken. Ama lise sonda öğretmenlerin
dolduruşuna gelerek mühendislik tercihi yaptım.
Boğaziçi hayalimdeki okuldu. Orada okuduğum
için çok mutluyum. Bir sürü konuda kendimi geliş-
tirme şansım oldu orada. Edebiyat, psikoloji, sine-
ma, tarih, müzik… Tohumlar hep orada atıldı.

Ama tabii sonuçta endüstri mühendisi olarak me-
zun oldum. Ve mesleğimle ilgili 15 yıl çeşitli işlerde
çalıştım. Fabrika, ihracat firmaları vb. Ama mutlu
değildim. 30’lu yaşlarım hep bir arayış ve huzursuz-
lukla geçti. Sonunda 2000 yılında yeter dedim ve
ilk romanımı yazmaya başladım.

İlk romanın “MeltemK’yı Kim Öldürdü”yü 40
yaşlarında yazmaya başladın. Neden roman yaz-
mayı istedin, 40 yaşına kadar neyi bekledin?

Evet, roman yazmaya başladığımda 40 yaşınday-
dım. Pek umutlu değildim. Kendimi her şeye geç
kalmış hissediyordum. Ortaya nasıl bir şey çıkaca-
ğını bilmiyordum. İyi bir şey çıksa bile onu nasıl
bastırtabileceğimi bilmiyordum.

90’ların sonunda kitap piyasası çok iyi durumdaydı.
Çok kitap basılıyordu, yayınevlerine her gün onlarca
roman dosyası yağıyordu. Çevremden biliyordum,
herkes bir roman yazıyordu ya da yazmayı plan-
lıyordu. Neden o yıllarda herkese bir kitap yazma
sevdası gelmişti? Çünkü ev tipi bilgisayarlar çok
yaygınlaşmıştı, yazmak teknik anlamda kolaylaş-
mıştı. En azından benim için öyle. İtiraf edeyim,
bilgisayar diye bir şey olmasaydı, tek satır bile ya-
zamazdım ben. Elle roman yazanlara hala hayretle
bakarım. Benim için mümkün değil. Çünkü yazma-
ya başladığımda beynimdekileri olabilecek en hızlı
şekilde bir dosyaya aktarmam gerekiyor. El yazısıyla
o ritmi yakalayabilmem mümkün değil. Çok hızlı
yazabilirsem yazabiliyorum ancak.

VOURLAmag RÖPORTAJ

Kaç roman oldu? benden çıkmıştı. Benim beynimin ürünüydü. Do-
layısıyla, üstümde büyük bir stres oluştu. Onu yok
İlk romanı polisiye olarak tasarlamıştım. Anlaşılabilir etmek için, başka işlere kalkıştım. İzmir Life dergisi
bir şeydi, çünkü o yıllarda polisiye roman tiryakisiy- için İstanbul röportajları yapmaya başladım. Her ay
dim ve şöyle bol gerilimli bir roman yazmayı çok is- İstanbul’a gidip tanınmış bir senaristle, müzisyenle,
tiyordum. Kafamda iyi bir konu vardı. Polisiyeye de oyuncuyla falan değişik röportajlar yapıyordum.
gayet uygundu. Ama romanı yazma sürecinde işler O arada Radikal gazetesinin hafta sonu eklerine
değişti. Polisiye diye başladığım roman edebiyata yazılar yağdırıyordum. Çoğu basılmıyordu ama
evrildi. Aslında öyle olması normaldi. Çünkü en basılanlar beni mutlu etmeye yetiyordu. 2000’lerin
sevdiğim ve okuduğum yazar Georges Simenon’du. başında sosyal medya (Twitter, Facebook) yoktu he-
Onun romanları hem polisiyedir, hem de yoğun nüz. İnsanlar blog yazıyor, blogları takip ediyorlar-
bir edebiyat tadı vardır. Neyse, sonunda bitirdim dı. Medyatava o yıllarda en çok takip edilen siteydi.
romanı. Adını da Meltem K’yı Kim Öldürdü koy- Bugünün twitter’ı gibiydi bir nevi. Orada politik
dum. Eleştirmen bir arkadaşa verdim. İşler benim yazılar yazmaya başladım. Ve kısa zamanda çok
için iyi gitti. Dosyayı verdiğim ilk yayınevi romanımı okunan biri oldum. Özgün fikirlerim ve çok gerilim-
basmak istedi. O anda hissettiklerimi unutamam. li, mizah dozu yüksek bir yazı dilim vardı, insanların
Dağları yerinden oynatabilirmişim gibi büyük bir ilgisini bunlar çekiyordu herhalde.
güç hissetmiştim içimde. Çünkü roman bastırmak
pek kolay iş değildi yirmi yıl önce. Öyle ver parasını Böylece roman stresini yendim ve roman yazmayı
bastır olayı yoktu, editörler dosyaları ciddi ciddi sürdürdüm.
okuyorlar ve basılıp basılmayacağını değerlendiri-
yorlardı. Romanlarının temaları, kahramanları arasında
benzerlikler var mı? Saplantılı aşklar, psikoloji…
İlk romanı basılmış halde görünce ciddi bir sarsın-
tı geçirdim. Biraz fazla cesur bir romandı çünkü. Romanların konularına gelince… Benim romanlar
Karakterlerim kurgu da olsa, o karakterler sonuçta psikolojik roman olarak adlandırabilir. Toplumsal
olaylardan çok, insanlar, insan davranışları, ilişkiler,

68

tutkular söz konusu… Mizahı çok seviyorum. Mizah
duygum olmasa hayatla başa
Sadece kadınları anlatan bir yazar değilim. Tam
tersine, romanlarda erkekleri daha iyi anlattığımı çıkamazdım herhalde. Her
düşünüyorum. Kadın olmak, erkek olmak meselesi- şeyle ve herkesle ama en baş-
ne çok kafa yormuşum çünkü. Ve erkekleri anlama-
ya daha fazla mesai harcamışım. ta kendimle dalga geçmeye
bayılırım.
O romanları yazarken bir de şunun farkına var-
dım: Ben aslında 40 yaşına kadar, hep yazmak için
hazırlanmışım. Kendimi bildim bileli hep insanları
gözlemlerdim, insan psikolojisi temel derdimdi. Bir
de çok meraklı bir tiptim. İnsan davranışlarıyla ilgili
her şeyi merak eder, anlamaya çalışırdım. İnsanları
bu kadar iyi gözlemlemiş –hatta gözetlemiş- olmak,
verimli bir yazar olmamı sağladı. O bakımdan mut-
luyum. Boşa gitmedi yani onca sene.

İkinci roman Kadından Donkişot Olmaz’dı. Sonra
Ne Güzel Bir Hiçlikti Aşk ve sonra Kuzgunun Şarkısı
geldi. Derken Doğan Kitap’a geçtim. Oradayken
Artık Ayrılsak Diyorum ve İyi Tanrının Çocukları çıktı.
Bu romanların hepsi Bulgarcaya, birkaçı Romenceye
çevrildi.

Derken Günışığı Kitaplığı’ndan sevgili Müren
Beykan’ın yüreklendirmesiyle bir gençlik romanı
yazdım. Z Yalnızlığı. Ve geçtiğimiz yıl da ilk çocuk
romanını denedim: Neydik N’Olduk Ailesi.

Dünya dönmeye devam ederse, işler biraz olsun
normalleşirse, roman yazmayı sürdürmek istiyorum.
Yazmak bana büyük bir özgürlük hissi veriyor.

Kuzgun’un Şarkısı romanını ayrı bir yere koyuyo-
rum. Bu romanda biraz otobiyografi var. Doğru
mu?

Kuzgun’un Şarkısı, bir kız çocuğunun gözünden
Türkiye’nin 60’lı 70’li yıllarını anlatıyor. Otobiyog-
rafik tarafı var, evet. Ama Picasso tabloları gibi
epey çarpılmış bir otobiyografi bu. Yani, anlattığım
şeyleri bir başka yazar dram ağırlıklı yazabilirdi,
malzeme müsaitti. Bense çok mizahi yazdım. Yani,
gerçekleri çok fena çarpıttım. Woody Allen’ın
Radyo Günleri filmini yeni seyretmiştim o dönemde
ve tıpkı öyle komik bir “büyük aile” öyküsü yazmak
istemiştim. Sanırım başarılı da oldum, çünkü her
okuyan çok güldüğünü söyledi.

Mizahı çok seviyorum. Mizah duygum olmasa
hayatla başa çıkamazdım herhalde. Her şeyle ve
herkesle ama en başta kendimle dalga geçmeye
bayılırım. Kendisiyle dalga geçemeyen, aşırı şişik
egolardan hep uzak dururum. Tehlikeli bulurum

69

VOURLAmag RÖPORTAJ öylelerini.

"İzmir’i her zaman İzmir/Urla’ya yerleşme ne zaman, nasıl oldu? Ne
sevmişimdir. Anneannemin umdun, ne buldun?
şehri. Sakız’dan gelmişler
İzmir’e." İzmir’e 1995 yılında taşındık İstanbul’dan. O za-
man tüm çevremiz bizimle dalga geçmişti, şimdi ise
70 ne iyi etmişsiniz diyorlar. İzmir’i her zaman sevmi-
şimdir. Anneannemin şehri. Sakız’dan gelmişler
İzmir’e. Ama ben İstanbul doğumluyum. Gençli-
ğimdeki İstanbul’u çok severdim. Ama o İstanbul
yok artık, bir hayal oldu. Şimdiki İstanbul’a hiçbir
şey hissetmiyorum, yabancı bir şehir benim için.

Urla’ya 8 yıl önce taşındım. İlk iki yıl çok mutluy-
dum. Benim için cennetti. Sürekli gezdim, girip
çıkmadığım köy kalmadı. Ama sonra burası da
dolmaya başlayınca hafiften tadım kaçtı tabii. Yine
de çok şanslıyız. Urla’nın kıymetini bilmek lazım.

Kendini tanımlamanı istesem ne söylerdin?

Kendimi nasıl tanımlarım? Meraklı, detaycı, çok
gözlemci, biraz dalgacı, özgürlüğüne düşkün, dün-
yaya öğrenmek için gelmiş biri.

Çizgi roman koleksiyonun olduğunu biliyorum.
Biraz bahseder misin? Favori çizgi romanın var
mı? Varsa neden?

Evet çizgi roman koleksiyoncusuyum. Çizgi ro-
manlar bu hayatta en çok sevdiğim şeylerin başın-
da gelir. Çocukken sürekli çizgi roman okurdum,
büyüyünce düzelir dediler ama daha beter oldum.
Çocukken tüm yaşıtlarım gibi Teksas, TomMiks,
Zagor falan okurdum. Sonra Red Kit’i ve Asterix’i
keşfettim. 20’li 30’lu yaşlarımda İtalyan ekolünün
bağımlısı oldum. Tabii bunda, bizim yayınevleri-
nin çizgi romanları, çok düzgün çevirilerle ve son
derece kaliteli olarak basmaya başlamalarının payı
büyüktü. Misal, Oğlak Yayınları yıllarca Tex, Martin
Mystere, Dylan Dog, Julia gibi çizgi romanları müt-
hiş kaliteli bastı. Son yıllarda da Çizgi Düşler yayıne-
vi harika kitaplar basıyor. Sonra başka yayınevleri de
girdi sahaya. Derken grafik-romanlar yayınlanmaya
başladı. Bunlara çizgiyle anlatılan romanlar diyebi-
liriz. Edebi değerleri çok yüksektir. Aylak Kitap’tan
çıkan Uçma Sanatı ve Kırık Kanat olağanüstüdür.
Çizgi Düşler’den çıkan “Güngezgini” ve Albat-
ros’dan çıkan “Logicomix” en sevdiklerimdendir.

Esas olarak bu tip çizgi - romanları okuyorum artık.

Ama diğerlerini de (serileri) okumaktan asla vaz-
geçmem. En sevdiklerim Ken Parker, Julia ve Dylan
Dog.

Ken Parker çok özel bir çizgi roman serisi. 70’lerde Kendimi nasıl tanımlarım?
Sydney Pollack’ın çektiği bir film vardı: Jeremiah Meraklı, detaycı, çok
Johnson. Çok değişik bir western filmiydi. Uygar-
lıktan kaçmış, dağlara yerleşmiş bir adamın hayatı. gözlemci, biraz dalgacı,
Başrolde Robert Redford oynamıştı ve çok başarılı özgürlüğüne düşkün, dünyaya
olmuştu. Ken Parker tiplemesi İtalyan ikili Berardi ve
Milazzo tarafından yaratılmıştır. Tipi de tamamen öğrenmek için gelmiş biri.
Robert Redford’dan esinlenmiştir.
71
Julia, bir kriminologun maceralarını anlatan seridir.
Ve çok sağlam senaryoya sahiptir.

Amerikan çizgi romanlarıyla aram hiçbir zaman iyi
olmadı. Oğlum çok düşkün onlara. Onun da büyük
bir koleksiyonu var. Hepsi Marvel ve DC karakterle-
ri. Çoğunu okudum bunların. Ama bana çok fazla
hitap etmiyor.

İyi bir caz dinleyicisi ve caz sever olduğunu
söylemiştin bir sohbetimizde. Caz ne zamandan
beri var hayatında? En sevdiğin cazcılar?

Caz gençlik yıllarımdan beri var hayatımda. 80’le-
rin ikinci yarısı, İstanbul’da caz kulüplerinin çiçek
gibi açmaya başladığı yıllardı. Birçok ünlü cazcımızı
canlı izleme fırsatım oldu o yıllarda.

Ama caz müziğiyle ilk tanışmam, bizim siyah beyaz
filmler sayesindedir.

50’lerde 60’larda çekilen şahane Türk filmleri
vardır. Çoğu siyah beyaz. Suç filmleri, polisiyeler…
Bunların arka planında hep caz müziği çalardı.
Yani caz müziğine çocukluktan itibaren bir yakınlık
geliştirmiştim.

80’lerde Miles Davis, Dizzie Gillespie, Dave Brube-
ck, Duke Ellington, Billie Holiday, Chet Baker, Nina
Simone gibi müzisyenleri ve caz şarkıcılarını çok
yakından izlemeye başladım. İstanbul’daki festivale
gelirlerdi çoğu. Miles Davis’i, Chet Baker’ı falan o
zamanlar sahnede seyretmiştim.

Caz müziğini neden bu kadar çok seviyorum? Çün-
kü çok sofistike bir müzik. İnsana kendini iyi hisset-
tiriyor. Sanki insanı farklı boyutlara, farklı uzay- za-
manlara taşıyor.

Birlikte (VourlaMag Sinema Kulübü olarak) film
okumaları yapıyoruz. (Korona’dan önce tabii)
Tam bir sinema tutkunusun. Bu kadar birikimi
ne zaman, nasıl sağladın? Tüm zamanların en
sevdiğin filmi, yönetmeni, oyuncusu?

Sinema tutkum babamın sayesinde başladı. Kendisi
tam bir western tutkunuydu ve ben küçük bir

VOURLAmag RÖPORTAJ

72

çocukken bizi sürekli açık hava sinemalarına götü-
rürdü. Sergio Leone’nin filmleriyle ve diğer spagetti
westernlerle başladı benim sinema sevdası.

Sonra… televizyonlar bir dönem sürekli eski Türk
filmleri oynatırdı. Onları izlemeyi çok severdim.
Metin Erksan, Lütfü Akad, Atıf Yılmaz gibi yönet-
menler favorimdi.

Ve bir de, İstanbul Film Festivali sayesinde 80’lerde
90’larda dünya sinemasından örnekleri izlemeye
başladım. Ama festivallerden önce de, Sinematek
vardı, iyi filmleri izlemeye oraya giderdik 80’lerin en
başında.

Son yıllarda ise internet sayesinde her türlü filme
çok kolay ulaşabiliyoruz.

Dolayısıyla büyük bir birikim oldu bende. Senaryo
çalışmalarım da oldu.

Şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim: Bugün 20 yaşı-
ma geri dönsem, tek yapacağım şey sinema olurdu.
Hiçbir şeyi umursamadan kendi filmlerimi çekmek
için uğraşırdım. Sinema büyük bir tutku bende.
Benim romanları okuyanlar, sayfaların film sahnesi
gibi canlandığını söylerler. Çünkü romanları, hiçbir
zaman çekme fırsatı bulamayacağım filmlerin yeri-
ne koydum, film çeker gibi yazdım. Görselliği hep
ön planda tutarak.

Sevdiğim çok fazla film var. En güzeli şu ya da bu
demem mümkün değil.

Sağlam bir konusu olan ya da sağlam bir anlatım
tekniği olan, özgün, kişilikli her filmi seviyorum.

Ama tabii favori yönetmenlerim var. Woody Allen,
Clint Eastwood, Wes Anderson, Christopher Nolan,
Martin Scorsese, Coppola, Roman Polanski, Spiel-
berg, Kurosawa, Billy Wilder, Bong Joon Ho, Kim Ki
Duk, Charlie Chaplin, Danny Boyle, Milos Forman,
Coen Kardeşler… Hepsi farklı tarzların, farklı filmle-
rin yönetmenleri ama hepsi de çok iyi.

Ve bizden Nuri Bilge Ceylan, Ümit Ünal, Yavuz
Turgul, Fatih Akın… Eskilerden Lütfi Akad, Metin
Erksan, Atıf Yılmaz, Ertem Eğilmez…

73

VOURLmAag

Estetik göz
kapağı ameliyatı

(blefaroplasti)

nedir?

Op. Dr. Özgür Erdem
Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı

74

Yaşın ilerlemesiyle ve yerçekiminin de etkisi ile Ameliyat?
kaşlarda, üst ve alt göz kapaklarında deri gevşeme-
si, fazlalığı, sarkması oluşur ve bununla birlikte Ameliyat hastane koşullarında, anestezi uzmanının
özellikle alt göz kapaklarında yağ dokularının öne gözetiminde ve ameliyathanede yapılır. Lokal
doğru fıtıklaşması ile torbalanma olabilir. Bu duru- anestezi ve intravenöz sedasyon (Damar yolu ile
mun estetik görünüm bozukluğuna neden olması uyutma) yöntemi tercih edilir. Hastanın mevcut
yanında, sarkık haldeki üst göz kapaklarının gözün şikayetlerine göre sadece üst, veya alt kapaklar
önünü kapatması ile kişinin görmesini engelleye- ya da hem alt ve üst kapaklar aynı anda ameliyat
bilir. Estetik göz kapağı ameliyatı ile fazla deri edilebilir. Ameliyat ortalama 1-1.5 saat sürer. Aynı
alınır ve ayrıca fıtıklaşmış yağ dokusu önündeki gün eve çıkmak mümkündür.
zar kuvvetlendirilir ve-veya fazla görülen yağ kitle-
si alını. Bu şekilde hem güzel bir görünüm elde Ameliyat sonrası?
edilir hem de kişinin rahat görmesi sağlanmış olur.
Üst göz kapağında kapak boyunca iz kalır. Ancak Ameliyat sonrası erken dönem genellikle rahat
bu iz kapak kıvrımına uydurulacağı için sadece geçer. Göz etrafında şişlik ve morarma olabilir.
çok yakından bakıldığında görülebilir haldedir. Alt Gözlerde kuruluk, yanma hissi, görme bulanıklığı
kapakta ise kirpiklerin hemen altında bir iz kalır, izin ortaya çıkabilir. Gözyaşı artabilir, gözler ışıktan bir
devamı yan tarafta normal deri çizgisi gibi durur. süre rahatsız olabilir.Hasta ilk günlerde gözünü
Göz kapakları insan vücudunun en az iz bırakan tam olarak kapatamayabilir. Bunlar ilk hafta içinde
bölgesidir. kendiliğinden geçen beklenen olaylardır. Dikişler
3-5 gün sonra alınır.
Kimler bu ameliyat için iyi bir adaydır?
Normal hayata dönüş?
Genellikle 30 yaş üzeri, üst ve alt gözkapaklarında
sarkma ve torbalaşma meydana gelmeye başlamış, Ameliyat iyi sonuç verir. Nadiren revizyon (yeniden
başka sağlık problemi olmayan kişiler bu ameliyat cerrahi girişim) gerekli olabilir. Kişi 3 gün sonra
için adaydır. işine dönebilir. Kullanıyorsa 1 hafta sonra kon-
takt lenslerini takabilir. Gözkapaklarının yeni şekli,
yerçekimi nedeniyle etkileneceğinden kişinin bünye-
sine göre bazen birkaç yıl bazen de ömür boyu
dayanır.

75

VOURLmAag

Kokuların
etki ve özellikleri

Bihter Türkan Ergül

76

Taif Gülü: Enerji dolu bir koku olduğu için çoğu
insanın üzerinde canlandırıcı bir etkisi vardır. Yay-
dığı enerji her zaman size fayda sağlar ve olum-
suzluklardan korur. Duygusal olarak dengeleyicidir.
Depresif kişilerin enerjisini pozitife çevirir.
Açelya: Negatif enerjilerin oluşturduğu olumsuz
duyguları yok eder… Uykuda veya uyanıldığında
takılırsa, öfkeyi, sabırsızlığı ve kâbusları engeller.
Erik Çiçeği: Güçlü bir sezgi gücü verir. Telaşlı ruh
halini, zihin dalgınlığını oluşturan olumsuz duygu-
lanmaları, korkuları, endişeleri, kuruntuları, giderir;
sevinç, memnuniyet, sevgi ve dostluk duyguları
yerleştirir. Başkalarıyla daha kolay iletişim kurma,
duygu ve düşünceleri doğru bir şekilde ifade ede-
bilme yeteneğini artırır.

Ateş Çiçeği: İlahi bilgi ve sezgi özelliklerinin
berraklığını ve algınızın gücünü artırarak
daha berrak bir görüş ve zihin sağlar.
Beyin fonksiyonlarını ve kişilikteki blo-
kajı ortadan kaldırıcı cömertlik sağlar,
düşünceleri netleştirir.

Beyaz Çay: Bulunduğu ortamı
rahatlatır. Zihni açar ve dinginlik
verir. Uykusuzluk çekenlere iyi
gelir. Eğer uykusuzluk soru-
nu yaşıyorsanız, yatmadan
önce bir süre bilek içine
sürün. Sorununuzun

77

VOURLmAag

78

nasıl düzeldiğini göreceksiniz. Diyet yapanların yar- gereken manevi bir kokudur. Koku olarak kullanıl-
dımcısıdır, dengeli beslenmeye yardımcı olur. dığında, amberin psikolojik ve nörolojik tesirlerinin
olduğu bilinmektedir.
Beyaz Gül: Sinir sistemi üzerinde dengeleyici bir Bulunduğu ortamlara uzak ve soğuk hissedenler
etkisi vardır. Kendini hafıza zayıflığı ya da zihin için faydalıdır. Kendilerini aşırı eleştirenlere ve gü-
karışıklığı şeklinde gösteren zihinsel fonksiyon kaybı vensiz olanlara kendine değer verme hissi sağlar ve
durumunda kullanılır. kolay telaşlanan mizaçları yatıştırır. Endişe, depres-
Hamilelikte hem anne hem de bebeğin sağlığı için yon, uykusuzluk ve şok durumlarında faydalıdır.
faydalıdır ve bu süreç içerisinde kullanılması özellik-
le önerilir. Misk-i: Bedeni kuvvetlendirir, temizler ve canlan-
dırır. Cinsel enerjiyi ve duyarlılığı artırır. Yumurtalık
Erguvan: Sosyal ortamlarda gereksinim duyulan üzerine sürüldüğünde, üreme gücünü artırma
serinkanlılık ve özgüven duygularını güçlendirir. amacıyla kullanılır. Hafızayı güçlendirir. Hayal gücü-
Konuya yoğunlaşmaya ve konuşmaya yardımcı olur. nü kuvvetlendirir. Heyecan ve boşluk duygularına
Topluluk önünde yapılacak konuşmalarda duyulan kapıldığınızda dengenizi korumanıza yardımcı olur.
heyecanı giderir.
Sardunya: Sardunya, uzun süreli acı durumlarında
Pembe Gül: Çocuklar için, özellikle yeni doğan be- ve bir şekilde geçmişe takılmış ya da orada kaybol-
bekler ve anneleri için koruyucudur ve rahatlatıcıdır. muş gibi görünen insanlarda faydalıdır.
Bebeğin sakin uyumasına yardımcı olur. Kalp çak-
rasının arınmasını ve dengelenmesini sağlar. Affet- İncir Yaprağı: Panik ve öfkeyi yatıştırır, depresyonda
me ve merhamet çalışmalarında faydalıdır. Bilgelik olanlara cesaret verir, zihni canlandırır, duygusal
enerjisini artırır. Hoşgörüyü çoğaltır. Güçlü enerjisi karışıklığı azaltır.
sayesinde ağrının olduğu bölgeyi rahatlatır. Kendi-
nize güveninizi artırıcı etkisi olduğu için işte başarı Kan Portakalı: Hafızayı güçlendirir. Dikkati artırır.
sağlamanıza olumlu anlamda faydaları vardır. Yapılan araştırma sonucu, sınav öncesi kullanıldı-
ğında fotografik hafıza oluşturuyor ve sınavda kul-
Dark Amber: Çeşitli boyutlarıyla araştırılması lanıldığında hafızayı ve dikkati artırıp stresi azaltır.

79

VOURLmAag GASTRO

80

Asma Yaprağında
Enginar Dolması

Malzemeler Yapılışı

4 adet enginar göbeği Pirinçler yıkanır, içine incecik doğranmış dereotu, maydanoz, kuru
1 su bardağı pirinç soğan ve taze soğan, tuz, karabiber , yarım limonun suyu, zeytin
1 demet maydanoz yağı konulur. Asma yaprakları kaynar suda birkaç dakika bekletilerek
1 demet dereotu yumuşatılır. Enginar göbeklerine 2-3 çorba kaşığı iç malzemesinden
2-3 dal taze soğan yerleştirilir. 1-2 asma yaprağı ile enginarın her yeri kaplanacak şekilde
5-6 adet taze veya tuzu iyice sarılır. Küçük bir tepsiye yerleştirilir. Tepsiye içine yarım limonun
alınmış salamura asma suyu ilave edilmiş bir bardak su ilave edilir. Tepsi içindeki su enginarların
yaprağı yarısına gelecek şekilde olmalıdır, gerekirse biraz daha su ilave edilir,
1 adet limon tepsinin üzeri alüminyum folyo ile kapatılır ve 180C fırında enginarlar
Zeytin yağ yumuşayana kadar pişirilir. Ağzı kapalı olarak soğutulur ve üzeri limon
Tuz, karabiber dilimleriyle süslenerek servis edilir.

81

VOURLmAag GASTRO

82

Baklalı Enginar

Malzemeler Yapılışı

4 adet Urla sakız enginar Enginarlar sapından ayrılır, kötü dış yaprakları atılır ikiye veya dörde
250 gr taze bakla bölünür, ortasındaki tüylü kısım ince bir bıçakla alınır ve limonlu suda
1adet kuru soğan bekletilir. Baklaların baş kısımları alınır, üzerlerine çizik atılarak beşer
4-5 dal taze soğan cm uzunluğunda doğranır ve ayrı bir kapta limonlu suda bekletilir.
1 demet dereotu Kuru soğan yemeklik doğranır. Yayvan bir tencerede zeytin yağ ile
1 çay kaşığı şeker şeffaflaşana kadar kavrulur. Baklalar üzerine ilave edilir rengi değişene
Zeytin yağ kadar kavrulmaya devam edilir, üzerine enginarlar uygun şekilde
1 tatlı kaşığı un yerleştirilir, tuz, karabiber ve şekeri konulur, sebzelerin yarısını örtecek
1 adet limon kadar su ilave edilir ve ağır ateşte bakla ve enginarlar yumuşayana
Tuz, karabiber kadar pişirilir. Taze soğanlar temizlenip bir cm boyunda doğranır, öte
yandan terbiyesi hazırlanır. Yarım limonun suyu ve un çırpılır ve biraz
yemek suyu ile ılıştırılır. Taze soğanlar sebzelerin üzerine serpilir, terbiyesi
üzerine gezdirilir, beş dakika un kokusu gidene kadar kaynatılır. Yemek
ocaktan alınırken üzerine kıyılmış dereotu serpilir ve tenceresinde
soğuması sağlanır. Soğuk veya ılık servis edilir.

83

VOURLmAag GASTRO

84

Enginar
Midye Dolma

Malzemeler Enginar yapraklarının arasına pirinçli harç doldurularak hazırlanan
içine midye ilave edilmemesine rağmen şekli midye dolmaya
2-3 adet enginar benzediği için enginar midye dolma adını almış bu yemeğimiz
1 su bardağı pirinç yarımadadan doğmuş enginar yemeklerinden biridir.
1 adet kuru soğan
1 demet maydanoz Enginar midye dolma, göçlerle bir şekilde Urla ve çevresine yerleşen
1 demet dereotu halkın yokluk ve yoksullukla mücadele çabalarından , kalabalık aile
2-3 dal taze soğan ve çocuklarını doyurabilme endişesinde doğan, kadınların yarattığı bir
2-3 dal taze nane tür dolmadır. Enginar dolması tek kişilik bir yemekken iki enginar
1 kahve fincanı zeytin yağ yaprağı arasına dolma harcı koyarak kapatıp üst üste dizerek elde
Tuz, karabiber edilen sadece birkaç enginardan elde edilen bir çok küçük dolmacık
1 adet limon kalabalık bir ailenin doymasını rahatlıkla sağlayabilir.

Yapılışı

Derin bir küvet içine su doldurulur ve yarım limonun suyu sıkılır.
Enginarlar saplarından ayrılır ve en dıştaki kötü yaprakları atılır. Kalan
iri yaprakları muntazam bir şekilde koparılarak limonlu suya atılır.
Yapraklar iyice küçülene kadar enginarı soyma işlemi devam eder.
Enginarın kalbi veya göbeği dediğimiz etli kısmını başka bir yemek
yapmak üzere ayırırken iç harç hazırlanır. Bunun için
kuru soğan, dereotu, maydanoz, nane yaprakları ve taze soğanlar
incecik kıyılır. Pirinç yıkanır ve bir kapta kıyılmış otlarla karıştırılır. Tuz,
karabiber, zeytin yağı ilave edilir. Suda bekletilen enginar yapraklarından
iki tane alınır, birinin çukur kısmına bir tatlı kaşığı harç konur ve diğer
yaprak üzerine kapatılır. Yayvan bir tencereye üst üste, dikkatlice
dolmaların şekli bozulmadan dizilir. Üzerlerine parlak olması için birkaç
çorba kaşığı zeytin yağ akıtılır. Dolmaların kaynarken şekli bozulmasın
diye küçük bir tabak kapatılır veya bir patates ve havuç soyularak
halka halka doğranır ve ağırlık yapması için dolmaların üzerine dizilir.
Üzerlerine içine yarım limonun suyu ilave edilmiş 1 bardak ılık su akıtılır.
Ağır ateşte pirinçler ve enginar yaprakları yumuşayana kadar pişirilir.
Sıcak veya soğuk olarak ikram edilir.

85

VOURLmAag GASTRO Karabaş Otu Macunu...
Tarif, kendisi de astrolog ve
KARABAŞ OTU MACUNU şifacı olan Ufuk Örmen’e
UFUK ÖRMEN ait. Ona da lokman olan
büyükannesi tarafından
öğretilmiş. Sadece aile
arasında bilinen bu çok
değerli tarifi ilk defa sizlerle
paylaşıyoruz. Faydaları
saymakla bitmez ama günde
bir tatlı kaşığı (max. 2 tatlı
kaşığını geçmeyin) karabaş
macunu yemenin kalp ve
damar sağlığınıza iyi bir
takviye olacağını söylersek
pek de abartmış olmayız.
Bu zor günlerde herkese şifa
olsun.

86

87

VOURLmAag GASTRO

Lavanta
Bahçesi
Oluşturma

88

Bahçenizde mor bir lavanta görüntüsü ve güneşli
bir öğleden sonra açık bir pencereden lavantanın
ferahlatıcı kokusunu almayı mı hayal ediyorsunuz?
Neredeyse herkes bu hayali yerine getirebilecek
minivan bahçesi yapabilir. Bir binanın kenarı boyu-
nca, bir daire içinde, bir düğün bahçesi içinde
veya kaldırım veya garaj yolu boyunca düz bir çizgi
yatağında bir mini yatak oluşturulabilir.

Dikkate alınması gereken birkaç şey var:

1.) Doğru yeri ve tam drenajlı güneşli yeri seçin.

2.) Toprağını hazırla; kumlu bir toprak idealdir, an-
cak herhangi bir toprağı kullanabilirsiniz.

3.) Bahçeniz için doğru çeşidi seçin ve onları hava
sirkülasyonu için alana oranlı bir şekilde bitki satın
alın.

4.) Bitki, Su, Malç vb. bahçe araçlarını edinin.

Zamanlamayı ve Doğru Konumu Seçmek

Bahçenizdeki en fazla güneş ışığını alan bir yer
seçin. Önce bahçenizi çizin ve kaç tane bitki ala-
cağınıza karar verin. Don tehlikesi ortadan kalktık-
tan sonra, ancak sıcaklığın çok fazla sulanmasını
gerektirmeden önce haziran başında ekme planı
yapın. Ülkenin bazı sıcak bölgelerinde sonbahar
dikimi iyidir. Şiddetli bir yağmur suyunun hızla
bahçeden akabileceği doğal bir eğimle iyi drena-
jınız olduğundan emin olun. Lavanta yağmuru
sever, ancak kökünün sürekli “ıslak” olmasını sev-
mez… lavanta bahçesinde hiç durgun su yoktur.
(durgun su kök çürüklüğüne yol açar – çok üzücü
bir durumdur).

Toprak Hazırlama

Lavanta, tıpkı asıl geldiği Akdeniz toprağı gibi,
kumlu ve küçük bir toprağı sever. Toprağımızın
içinde çok fazla kil var, bu yüzden 20 cm derinlik-
teki bir çukur kazarak, saksı toprağı ve ponza taşı
ile çukuru doldurun. Bu toprak karışımı parmak-
larınızda parçalanmalı ve sağlıklı kök büyümesini
desteklemeye yardımcı olacak şekilde “gevrek”
olmalıdır. Ayrıca oyun kumu ekleyebilirsiniz, ancak
oyun kumunu malç için ayırmanızı tavsiye ederiz.
Toprak karışımının 7 pH’a sahip olduğundan emin
olmak için bir mini toprak test cihazı kullanın. 6
veya daha düşük bir PH, sağlıklı büyüme için çok
asitlidir. Lavanta “nötr(basit)” toprağı sever, bu
nedenle gübre eklemeye nadiren ihtiyaç vardır.

89

VOURLAmag BAHÇE/PEYZAJ

90

Bahçeniz için doğru lavanta bitkilerini
seçme

Şu anda pazarda yaklaşık 200 çeşit lavanta
bulunmaktadır. Yetişen bölgenizde iyi olacak
bitkileri elde etmek için yerel bir fidanlıktan satın
almanızı öneririz. En sıkıntılı hava seçimi yapacak
olursak Angustifolia Munstead ve Hidcote gibi
çok sert kış lavantaları ekebilirsiniz. Uzun sapları
seviyorsanız, soğuk, yağmurlu ve yağışlı hava
koşullarına dayanabilen yeni bir “Olağanüstü”
çeşidini düşünün. Bu uzun saplı çok sağlam bir
Lavandin, Grosso’nun bir çeşididir. Göze dolgun-
luk katacak bir bahçe tasarlamak istiyorsanız,
tüm lavantalar aynı cins olmalıdır.
Bahçenizde peyzaj çalışması yapılmış ise; karışık
çok yıllık bir bahçeye lavanta bitkisi kokulu mor
bir vurgu olarak eklemeyi düşünün. Gül ve diğer
pek çok favori ile iyi eşleşir.

Çiçek açarak sizi iyi hissettirecek zaman

Bahçeniz Haziran ortasından Temmuz ortasına
kadar artı veya eksi iki hafta boyunca size renk,
koku ve zevk verecektir. Ağustos ayında dinlen-
ebilir ve eylül ayında tekrar çiçek açabilir. Evinize
ve hediye vermenize yetecek kadar lavanta
sağlayabilir.

91

VOURLmAag PET

Kedi ve Köpeklerde

Epilepsi

Ş.Tuğrul Kunt
Uzm. Veteriner Hekim

92

Epilepsi, beyinde herhangi bir bölgenin kontrolsüz seğirmeler gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Köpekler
aktivite göstererek nöbetlere sebep olmasıdır. genellikle oturarak ya da yatarak nöbete girerler.
Bu konuda pek çok araştırma yapılmış olmasına Kısmi bilinç kaybı, gözlerdeki anlamsız bakışlardan
rağmen epilepsinin kesin olarak sebebi henüz bulu- farkedilebilir. Ayrıca tam bilinç kaybı da şekillenebil-
namamıştır. Epilepsi tek bir hastalık değil, komplike ir.
bir durumdur. Beyin kaynaklı olabileceği gibi beyin
dışı problemlerden de kaynaklanabilir. Örneğin Nöbetlerin genellikle üç aşaması vardır. İlk aşama-
kedilerin bazı viral hastalıkları (Lösemi, FIP vb…) da hayvanın ruhsal halinde değişiklik gözlenir.
ya da beyni etkileyen bazı bakteriyel, fungal ya da İnleme, titreme, sallanma ve endişe gibi belirtiler
protozoal enfeksiyonlar, beyin dokusu tümörleri, görülür. Bu belirtiler nöbetten saatler önce ya da
ödem, beyin kanaması, kafa travmaları gibi prob- bir kaç saniye önce bile görülebilir. İkinci aşama
lemler de epilepsiye sebep olabilir. Ayrıca zehirlen- kriz durumudur. Aniden kaslarda katılaşma ve
meler, böbrek hastalıkları, kan şekeri düşmesi, sinir şiddetli titreme görülür. Çoğu nöbet bir dakikadan
ve kas sistemi problemleri gibi vakalar da epileptik az görülse de uzadığı durumlar da olabilir. Nöbet
nöbetlere sebep olabilirler. esnasında bilinç kaybı, idrar kaçırma, dışkılama,
salya artışı gibi belirtiler olur. Üçüncü aşamada ise
Epilepsi, genelde bir yaş altındakilerde konjenital, kriz sonrası hayvanın yorgun olduğu görülür. Dışarı
enfeksiyonlara ve toksinlere bağlı ortaya çıkarken, çıkmak istemez. Bu birkaç dakika ya da birkaç saat
1-6 yaş arasında idiyopatik ve 6 yaş üstündekilerde sürebilir. Nöbetler 5 dakikadan daha sık aralıklarla
ise tümör ve yangılara bağlı olarak ortaya çıkar. tekrarlıyorsa, en yakın veteriner kliniğiyle tema-
Kedilerde idiyopatik epilepsi daha çok 6 ay-3 yaş sa geçmek gerekir. Nöbetler 30 dk ve daha uzun
arası görülür. Yapılan çalışmalar epilepsinin kedil- sürerse ölümle sonuçlanabilir.
erde yüzde 1 oranında, köpeklerde ise yüzde 5
oranında görüldüğünü ortaya çıkarmıştır. Daha çok Epilepsili hayvanların bakıcılarının ve sahiplerinin
6 ay ile 2 yaş arası ortaya çıkan bir hastalıktır. dikkat etmesi gereken şeyler vardır. Psikolojik, duy-
gusal ve fiziksel değişimler epilepsili hayvanlarda
Nöbet öncesi farkedebileceğimiz belirtilere hasar yaratır. Hayvanın hayatında stres yaratabi-
değinecek olursak, kedi ve köpeklerde epileptik lecek yenilikler yapılmamalıdır. Yemek ve egzersiz
nöbetten önce kafa sallama, çiğneme, yalanma, hep aynı saatte olmalıdır. Günlük rutine değiştir-
meden devam etmek en iyi önlemdir. Endişe verici
ve heyecanlanmasına sebep olacak şeylerden uzak
durulmalıdır. Epilepsili hayvan sigara dumanı,
egsoz gazı, oda spreyi, mikrodalga fırınlar gibi sinir
sistemini uyarıcı etkenlerden uzak tutulmalıdır.
Egzersiz epilepsi nöbetlerinin ortaya çıkış sıklığını
azaltır. Sinir sistemini sakinleştirir. Günde en az 20
dakika egzersiz, epilepsili köpeklere iyi gelir. Kediler
ise ev içerisinde huzurlu ve rahat hareket edebi-
lecekleri ortamlarda tutulmalıdırlar. Nöbet geçiren
hayvanla sakin ve sevecen bir ses tonu ile konuş-
mak iyidir. Eşyalara çarparak kendine zarar vermesi
engellenmelidir. Ayrıca kedi ya da köpeğiniz ep-
ilepsi nöbeti geçiriyorsa onu az ışıklı ve sessiz bir
ortamda kriz sonuna kadar tutmanızı öneririm. Yağ
içeriği yüksek besinlerle beslemek nöbet sıklığını
azaltabilir.

93

VOURLAmag OTO - MOTO

Dünyada Bir İlk

3 Boyutlu Dijital
Gösterge Paneli

94

Continental,
lüks SUV Genesis GV80 için
özel bir gösterge paneli tasarladı.

Continental tarafından
geliştirilen yeni teknoloji,
dünyanın ilk 3 boyutlu gösterge
paneli olarak lanse edildi.

Continental, araçların gösterge panelleri teknolojisini kökünden değişti-
recek yeni bir teknoloji geliştirdi. Lüks SUV Genesis GV80 için geliştirilen
gösterge paneli dünyanın ilk 3 boyutlu gösterge paneli olarak lanse
ediliyor.

Continental tarafından geliştirilen 3 boyutlu gösterge ekranı tekno-
lojisini benzersiz hale getiren şey, camsız 3 boyutlu teknoloji olarak
isimlendirilen otostereoskopik 3D teknolojisi. Bu teknoloji sayesinde 3
boyutlu görüntüleri görmek için ek bir gözlük kullanmak zorunda kalın-
mıyor.

3 boyutlu gösterge ekranının gözlük olmadan kullanılabilmesi için Con-
tinental, paralaks bariyeri ismi verilen bir teknoloji kullandı. Bu teknoloji
sayesinde kullanıcının iki gözüne ayrı ayrı giden görüntüler tek bir 3
boyutlu görüntü oluşturuyor.

Continental tarafından geliştirilen 3 boyutlu gösterge ekranı, bir iç
kamerayla beraber çalışıyor. İç kamera sürücünün kafasının konumunu
hassas bir şekilde takip ediyor. Bu şekilde 3 boyutlu görüntü projeksiy-
onu ideal görüş açısına göre ayarlanıyor. İç kamerada ayrıca sürücünün
ekrana odaklanmak için fazla zaman kaybetmemesi için bir dikkat
algılama özelliği de bulunuyor.

Genesis GV80’de kullanılacak bir baş-
ka teknoloji ise aracın ekranları arasın-
da içeriklerin paylaşılmasına izin veren
“Cross-Domain Hub” teknolojisi. Bu
teknoloji sayesinde sürücü, bir ekranda
görülen bir içeriği araç içerisindeki diğer
ekranlarla da paylaşabilir. Bu teknoloji
sayesinde sürücü, gösterge panelinde
görülen navigasyon görüntüsünü ön yol-
cu ekranında da gösterebilecek.

95

VOURLmAag PET

Işıktan Hızlı Gidebilen Yıldız Gemisi Projesi

Warp Teknolojisi

96

97

VOURLAmag BİLİM VE TEKNOLOJİ

98

NASA’da çalışan bilim insanları “Warp motoru gemisi çok daha hızlı bir duruma gelebilecektir.
teknolojisini” laboratuvar ortamında geliştirmeye Bunu yapılan araştırmalar ve zaman gösterecektir.
başladılar. Yapılan bu çalışmaların başında “Harrold
Sony Warp” bulunmaktadır. Warp motorunun Warp Motoru Fiziği
çalışma prensibi aslında çok basittir: Işıktan daha
hızlı gitmek! Yapılan araştırmalar ve çalışmalarda Bilim insanlarının araştırmaları neticesinde ortaya
oluşturulacak uzay gemisi iki adet metal halka ile çıkan teorilerde Warp köpüğünün yer çekimsiz
çevrelendirilecektir. Bu halkalar neticesi itibariyle ilerleyen uzay gemisinin hızı en az ışık hızından
uzay gemisinin etrafında dönecektir. Bu halkaların 10 kat daha hızlı olacağı tahmin edilmektedir.
dönmesiyle birlikte oluşan elektrik akım gücü Ayrıca yapılan çalışmalar neticesinde ortaya
uzay gemisinin etrafında bir “warp köpüğü çıkarılan başka teori ise; madde ile anti madde
veya baloncuğu” oluşturacaktır. Oluşturulan bu arasında birbirlerini füzyon reaktörüyle yok etmesi
köpük sayesinde enerji alanı uzay gemisini uzay sonucunda ortaya çıkacak olan çok güçlü bir enerji
içerisinde hasar almamasını ve zarar gelmemesini ile Warp teknolojisinin çok büyük bir hıza ulaşacağı
sağlayacaktır. tahmin edilmektedir. Warp teknolojisinin hızı
yapılan hesaplamalara göre ışık hızından 512 kat
Warp teknolojisi ile birlikte yer çekimsel etkilerin daha hızlı olacağı saptanmıştır. Ancak galaksiler
kullanılmaması düşünülmektedir. Warp gemisinin arası yolculuklarda bu hızlar bilim insanlarına göre
hemen dışında bulunan warp köpüğünün düşük kalmaktadır.
dışındaki halka şeklindeki warp motorları uzay
boşluğunu adeta çarşaf gibi bükmekte geminin En Yakın Yıldız Sistemine Yolculuk
arka tarafı ise uzay boşluğunu adeta battaniye Yapmak
gibi açmaktadır. Yani kısaca uzay gemisinin
önü uzay zamanını sıkıştırmakta arkası ise uzay Eğer insanoğlu tam anlamıyla normal koşullarda
zamanını genişletmektedir. Bu sebeple uzay gemisi Dünya’ya en yakın yıldız sistemi olan Alpha
sıfır yer çekiminden dolayı genişleyen zaman- Centracui yıldız sistemine yolculuk yapmış olsaydı
uzay dalgasının içersinde gemi gibi yüzmesini 67 bin yıl sonra varmış olunacaktı. (Alpha Centracui
sağlamakta ve bu şekilde hızlı bir biçimde yıldız sistemi bize 4 ışık yılı uzaklıktadır) Yani ışık
gitmektedir. hızıyla 4 yılda gidebileceğimiz en yakın yıldız
sistemine Warp teknolojisi sayesinde yaklaşık 5
Işık Hızının 10 Kat Artması ayda varmış olunacaktır. Ancak bu ışıktan 10 kat
daha hızlı gidebileceğimizi varsayarsak.
Warp teknolojisiyle birlikte oluşturulan uzay
gemisinin ön tarafı uzayı sıkıştırmakta ve arkası ise Sonuç olarak bilim insanlarına göre Warp
genişletmektedir. Uzayı sıkıştırma ve açma etkisi teknolojisi sayesinde Samanyolu galaksisi içerisinde
nedeniyle zaman-uzay etkisi yaparak hızı 10 kat bulunan birçok yıldız ve gezegenlere kısa zaman
daha artmaktadır. Yani uzay gemisi bu durumda içerisinde ulaşılabilinir. Ancak bunun mevcut
ışık hızından daha hızlı gitmiş olmayacak ama teknolojiyle birlikte halen daha mümkün olmadığını
üzerinde bulunan ve sıkışan uzay dalgaları ışık ve yakın gelecekte Warp teknolojisinin ilerlemesiyle
hızından daha hızlı oldukları için uzay gemisi de birlikte diğer uzak gezegen ve yıldızlara
o hızda gidecektir. Işıktan hızlı gidebilen yıldız ulaşılabilecektir. Ancak şunu söylemeliyim ki diğer
gemisinde hiçbir şekilde yakıt kullanılmayacaktır. galaksilere yolculuk yapmak şimdilik maalesef
Yani uzay gemisi kendi başına hızlandırma mümkün olmamaktadır.
mekanizmasına sahip değildir. Ancak Warp
köpüğü sayesinde uzayda dalgalanma yaratmış Kaynak:
olduğundan bu şekilde hızlanması mümkün https://www.space.com/17628-warp-drive-possible-interstellar-
olacaktır. Birçok bilim insanı bu konuda halen daha spaceflight.html
araştırmalarını sürdürmektedir. Belki de egzotik
maddeler kullanılarak oluşturulan yakıtta bu uzay

99

VOURLmAag KİTAP

Her şey tek bir sorudan evrilir, gelişir Üç kadın. Üç hayat. Üç kıta… 25 baskı yapan Sessizliğimle Dans
ve değişir: Tek bir talep: özgürlük! adlı kitabıyla binlerce okura ulaşan
“Bu dünyadaki yerim nedir?” Mirza Tazegül, yeni yazılarında insan
Elmasın kömürde, ipliğin pamukta İtalya. Giulia, babasının atölyesinde olma durumumuzu en yalın ve sıcak
gizli olduğu dünya burası. çalışan genç bir kadın. Babasının haliyle işliyor. Anadolu’nun soğuk
Sır hem gözünün önünde hem de geçirdiği kaza sonrası nesillerdir kış gecelerinde babasından dinlediği
gören gözün sindiremeyeceği kadar faaliyet gösteren, aile yadigârı o atölye masallardan içinde doğan sözcük
derinde. ile ilgili bir gerçekle karşı karşıya kalıyor. ve öykü anlatma sevdasını, tarihe,
Aldığı nefesi kendi içinde Giulia’nın iki seçeneği var: Ya içinde sanata, psikolojiye uzanan bir ömrün
kaybettiğini bilmeyen insan, kendi sıkıştığı koşullardan kurtulmanın tecrübeleriyle harmanlayarak paylaşı-
dışında arasa da neyi bulacak sanki? yolunu bulacak ya da orada boğulacak. yor: İnsan ve Maskesi. Tazegül, “Za-
Hareket ediyoruz. Karşılaşıyoruz. Kanada. Başarılı ve tanınmış Avukat man, kimi anıları zihnin en derinine
Hatırlıyoruz. Unutuyoruz. Sarah, çalıştığı hukuk bürosunda iter. Hatırlanması güçleşse bile bazı
Görünmeyeni arayan hareket uğruna ömrünü harcadığı terfinin anılar hafızanın derinliklerinde kolay
hali içinde, yalnızca kendimizden arifesinde bir şey fark ediyor: bir kolay kaybolmaz,” diyerek, ipotekli
kendimize doğru ilerliyoruz. hastalık. Tüm kariyer planları alt üst yaşamlarımızdan sıyrılıp bir “hayat
Kâinat kocaman bir ayna. olmak üzere. yolculuğuna” çıkmaya davet ediyor
Hakikati aramak, kendini bulmak... Hindistan. Smita, kast sisteminin en alt bizi…
Sevginin nefrete dönüşmesi tabakası olan “Dalit”lerden biri. Tek bir
de bunun yokluğundandır. hayali var: Kızını, içinde bulundukları “Şimdi düşler sokağında ben,
Yeşeremeyen kararır. yoksul ve acınacak hayat koşullarından düşleyebildiğim için şükreden. Bir
“Çok iyi, çok başarılı ve doğrudan kurtarıp okula gönderebilmek. umuda yürüyorum adım adım. Tüm
yazılmış, büyük bir takdirle Birbirlerinden habersiz ve ayrı gücüm, düşlerimden aldığım yardım.
okuduğum sarsıcı bir roman.” dünyalarda yaşayan Giulia, Sarah Çizmişim kendi ufkumda, arzularım-
Prof. Dr. Uğur Batı ve Smita’nın hikâyesi bu. Kapağını dan oluşan bir yaşam. İlmek ilmek
“Her sayfası bir bulmacanın açacağınız bu kitapla önünüze emekle, düşleyerek yürüyorum sabah
parçası. Çözerken kaybolup gidiyor serilecek olan; birbirlerine ne kadar akşam. İçimden bir ses duyarım der
ve mutlaka kendinizden bir şeyler yürekten ve eşsiz bağlarla bağlı ki: “Çalamaz düşlerinden bir lokma,
buluyorsunuz. Beklenmedik bir olduklarını bilmeden, kaderlerine o kalleş düş hırsızından korkma.”
kurgu, olağanüstü bir final.” razı olmayıp savaşmaya karar veren Aslında düşlerdir insanı var eden
Osman Balcıgil üç kadının umut ve dayanışmayla o sihirli dokunuş; biraz ürkek ve
“Bir kitap içimizdeki donmuş dokudukları hayatları. çekingen, bazen cesur ve fütursuz…
denize inen balta gibi olmalı demiş “Kitabın kapağını kapattıktan sonra Bazen kendimizden bile sakladığımız
Franz Kafka ve resmen Fil Saati’ni bile kopamayacağınız canlılıkta bir sır ve bazen de kendimizi aşıp
tarif etmiş. Muhteşem bir roman. karakterlerin olduğu gerçek bir evrensel dünyanın dışına taşan biz…”
Soluksuz okuyacaksınız.” roman.”
Ertürk Akşun Ambo Anthos

100


Click to View FlipBook Version