The words you are searching are inside this book. To get more targeted content, please make full-text search by clicking here.

BÇAL Okur-Yazar dergisinin 2. sayısı

Discover the best professional documents and content resources in AnyFlip Document Base.
Search
Published by gtameri, 2018-06-08 02:14:22

Okur-Yazar

BÇAL Okur-Yazar dergisinin 2. sayısı

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

İSTİKLÂL MARŞI

2

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

GENÇLİĞE HİTABE

Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde
dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl
ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin
imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.
İstiklâl ve cumhuriyetine kasdedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mü-
messili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün
orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve
daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet
içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit
edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti’ni
kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
20 EKİM 1927

3

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

İÇİNDEKİLER

Ön söz(Erman KADINŞAH)...............................................................................................................5
Sesleniş(Okur-Yazar Ekibi)................................................................................................................6
Türk-İslâm Tarihindeki Teknolojik ve Bilimsel Gelişmeler(Arzu Alev KILIÇKARA)............................7
Gazel(Necati ÖZCAN)......................................................................................................................9
Nostaljik Tramvay(Damla Yağmur METİN)......................................................................................10
İnsan Vücudu ve Altınoran(Arife GÜRBÜZ)....................................................................................13
Veda Değil(Funda SEVER).............................................................................................................14
Çocuk(Simge GÜNDEÇ).................................................................................................................17
Ziya Gökalp Türkçülüğün Esasları(Çisem KITI)..............................................................................18
İzmir’deki Kütüphaneler(Emine VATANSEVER)..............................................................................20
İngiliz Parlementer Sistemi ve Münazaranın Yararları(Yeşim ANUR)..............................................22
Gölge Oyunlarıyla Şenlenen İzmir(Selma DOĞAN)........................................................................24
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Kulübü(Simge GÜNDEÇ).......................................................25
Deyimlerin Hikayeleri(Ali GÜNDOĞAR)...........................................................................................29
Gelecek Bize Emanet(Tuğba USLU)...............................................................................................30
Kültürler Projesi(Can ÖZKAN).........................................................................................................31
5 Farklı Zaman(Çağrı UYSAL).........................................................................................................32
Sessiz Kahramanlarımız(Simge GÜNDEÇ).....................................................................................33
Göz Kusurları(Gizem TANIŞ)...........................................................................................................35
Ece TEMELKURAN(Kübra DOĞAN)...............................................................................................37
Vejetatif Üremenin Avantajları(Gamze KURAN)..............................................................................38
Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı(Dilan KILINÇ).............................................................39
Kumbara(Devrim ARSLAN).............................................................................................................40
Eskimeyen Gelenek: Çeyiz(Berivan GİTSİN)..................................................................................41
Uçaklar Neden Bu Kadar Güvenli?(Baran AKTAŞ).........................................................................42
Sevgi(Simge GÜNDEÇ)..................................................................................................................43
Matematik Materyalleri Sergisi(Arife GÜRBÜZ)..............................................................................44
Osmanlı’da Bilim ve Teknoloji(Ayşenur GÜLEN).............................................................................49
Dünden Bugüne Spor Serüvenim(Nazlıcan KURT).........................................................................50
Tiyatro Etkinlikleri(Rabia YÜCEL)....................................................................................................51
Derin Mavi(Simge GÜNDEÇ)..........................................................................................................52
Laboratuar Teknikleri ile Sitolojik Bulgular(Ece YILMAZ)................................................................53
Palyaço Şiiri Turgut Uyar’a mı Ait?(İrfan KİTTİKRON VETCHAKİT)...............................................55
Yaşadığım Şehrin Yazarları(Ayşenur OK).......................................................................................56
Atasözleri ve Deyimlerin Yanlış Bilinen Hikâyeleri(Elif Nihan DOĞU)...............................................57
Bir Şair Düşün(Sebahattin SALUR)..................................................................................................59
Makber Şiirinin Analizi(Ferhat DİNÇ)................................................................................................60
Hayattaki Mitoloji(Furkan YİĞİT)....................................................................................................61
Korku ve Gerilim Romanları(Buse İBİNLİ).......................................................................................62
Dede Korkut Hikayeleri(Erdem AKŞİT)...........................................................................................63
At-Cam(Hilal EREN)........................................................................................................................64
İkilemlerle Hayat(Nağme BAKER)....................................................................................................68
Abdurrahim Karakoç - Mihriban(Çağrı UYSAL )...............................................................................69
Etkinliklerimiz.....................................................................................................................................70

4

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

Sevgili Okur-Yazar Okurları,
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde ülkemi-
zi çağdaş milletler seviyesinin üzerine çıkarma yolunda millî değerlerine bağ-
lı geleceğin liderlerini yetiştirme misyonuyla hareket eden okulumuz; geleceğin li-
derleri olarak gördüğü gençleri kendilerini doğru ve etkili ifade etmeye yönlendirme,
toplumun ve insanlığın en önemli ifade aracı olan ana dili ve diğer dillere önem verme özel-
liklerini üzerinde taşıyan bireyler olarak yetiştirme anlayışıyla çalışmalarını sürdürmektedir.
İnsanlık değerlerini millî kültürle özümseyerek benimseme anlayışıyla yetiştirmeye çalış-
tığımız öğrencilerimizin fikirlerini ve hislerinin sözlü ifade edebilme kabiliyetlerine yazılı ifade
alışkanlığını da eklemeleri gençlerde görmeyi arzu ettiğimiz özelliklerdendir. Okur-Yazar dergi-
si ile gençlere yazılı ifade güçlerini artırma, bilimsel ve sanatsal üretme imkânı verilmektedir.
Okur-Yazar dergisinde yazılarıyla ve eserleriyle yer alan tüm yazarlarımızı kutluyor, ya-
yın ekibine ve emeği geçen herkese bu güzel çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum…

Erman KADINŞAH
Okul Müdürü

5

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

Sesleniş

“Bir adama bir kitap sattığın zaman ona yalnız yarım kilo kâğıt, mürekkep ve tut-
kal satmış olmazsın, ona tamamıyla yeni bir yaşam satmış olursun; Sevgi, dost-
luk…” der Cemil MERİÇ.
Bizler de sevgi ve dostluk deyip çıktık yola,
Yüreğinize değmek için ve
Yer edinebilmek için hatırlarınızda…
Buluşuyoruz kelâmın kalemle buluştuğu sayfalarda,
Keyifli okumalar Okur-Yazar okurları,
Kalın sevgiyle,okumayla ve bedî yazılarla…

OKUR-YAZAR EKİBİ
6

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

Türk-İslâm Tarihindeki Teknolojik ve Bilimsel Gelişmeler

Türk Tarihi, Tarih biliminin en

derin tarihi olma özelliğini taşır.
Bilinenin aksine bir kaç yüzyıld
an ibaret düşünülen Türk Tarihi,
gün yüzüne çıkan araştırmalarla
Dünya Tarihi’nin yeniden yazılmasını gerektirmiştir.

Orta Asya’daki Bilimsel ve Teknolojik Gelişmeler

Türk Bilim İnsanları geçmişte ve günümüzde birçok başarılı projeye imza atmışlardır. Bu projelerin tarihi
M.Ö.8000 yıllarına kadar uzanmaktadır. Yapılan kazılarda taş devirlerine ait birçok alet ve eşyalar bulunmuş-
tur. Bunlardan bazıları çakmak taşından uçları sivriltilmiş kesici aletler ve işlemeli çanak-çömleklerdir.

Günümüzde pantolon adını verdiğimiz ilk giysi örneği Türkler tarafından icat edilmiştir. At biniciliğiyle ün-
lenmiş Türkler için bu giysi büyük bir kolaylık sağlamıştır.

Atları ve birçok hayvanı evcilleştirmiş, M.Ö. 2800 yıllarında arabayı icat etmişlerdir. Demir, altın, bakır gibi
maddelerin bu dönemde Türkler tarafından kullanıldığı da bilinmektedir. Kurşun ve bakırdan çeşitli aletler
ve eşyalar yapmışlardır.

Orta Çağ İslam Dünyası’ndaki Çalışmalar

Abdülhamit İbn Türk (830-910): Sayılar teorisi ve cebir alanında çalışmalar yapmış bir Türk Müslüman ma-
tematikçidir. Harezmî’nin çağdaşıdır.
Sabit ibn Kurra (826-901): Dost sayılar üzerine yapmış olduğu incelemeler, Pythagorasçıların sayılar teorisi
ile ilgili çalışmalarına aşina olduğunu göstermektedir. Cebiri geometriye başarıyla uygulamıştır

Ömer Hayyam (1048-1131): Eukleides dışı geometrilerin kurulmasına öncülük eden Risale fi Şerhi Ma
Eşkale min Müsaderat Kitab Oklides (Eukleides’in Kitabının Problemli Postülaları Üzerine Yorum) adlı eseri
vardır. Bu alanda geliştirmiş olduğu teorem, parabolik, eliptik, hiperbolik geometrilerin başlangıç bilgilerini
vermektedir.
Nasıruddin Tusi (1201-1274): “Meraga Gözlemevi”nin kurucusudur, burada yapmış olduğu gözlemlerden
derlemiş olduğu bulguları, el-Zic el-İlhani (İlhanlı Zici) adlı eserinde toplamış ve bu eser astronomların baş-
vuru kitabı olmuştur.
İbn-i Sina (980-1037): Aristoteles’in ileri sürdüğü, bir cisim fırlatıldığında, fiziksel ilişki ortadan kalktığında,
bir süre ilerlemesinin nedeni ortama aktarılan kuvvettir” düşüncesine karşı çıkarak, bu olgunun nedeninin
cisme kazandırılan hareket etme isteği olduğunu ileri sürmüştür. Newton tarafından ifade edilmiş olan “ey-
lemsizlik ilkesi”nin temelini atmıştır.
Zekeriya el Razi (864-925): Aristoteles’in dört element teorisine inanmayarak, atomsal evren teorisini
kullanmak suretiyle Yapısal Dönüşüm Teorisi’ni benimsemiştir. Çeşitli deneyler yaparak saf elementler elde
etmeye çalışmış, yeni kimyasal maddeler, yeni yöntemler ve aletler geliştirmiştir. Razi, maddeleri mineral,
bitkisel ve hayvansal olmak üzere üçe ayırdıktan sonra, mineralleri de altı gruba ayırmıştır.
Zehravi: İslam Dünyası’nın en ünlü cerrahıdır. Kaleme aldığı “el Tasrif” isimli eserinde döneminin cerrahi
bilgilerini ve yeni yöntemleri tanıtmıştır.

7

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ
• Benu Musa (Musa Kardeşler): 9. yüzyılda Bağdat’ta yaşamış Muhammed, Ahmet, Hasan
adlı üç kardeşlerdir. Bunlardan Ahmet, Kitab el-Hıyel isimli eserinde İskenderiyeli Mühendisler gru-
bunun üyeleri olan Ctesibios, Philon ve Heron’un çalışmalarına paralel çalışmalarından bahsetmiş-
tir. Kitab el Hıyel’de hava, boşluk ve denge prensipleri temel alınarak, yüz aracın tanıtımı yapılmıştır.

Yeni Çağ’da Osmanlı Devleti’nde Kültür, Bilim,
Sanat ve Mimari

• Katip Çelebi (1609-1657): ‘’Katip’’ ismi orduda katiplik yapmasından gelmekte-
dir. Coğrafya adına vermiş olduğu önemli eserler; Kitabı Bahriye, Cihannüma, Atlas Minor.
ve abartılı bir dil kullanılarak kaleme alınan eserin en dikkat çeken yanı ise gerçeklerden oluşmasıdır. Tarih
ve coğrafya detaylarıyla dikkat çeken eser, Evliya Çelebi zamanına ışık tutması nedeniyle oldukça önemlidir.
• Lagari Hasan Çelebi: Lagari Hasan Çelebi bugünkü füzeciliğin babasıdır. 1633’de 4. Murat’ın kızı Kaya
Sultan’ın yaş gününde onun onuruna kendi icat ettiği 50 okka (64 kg) barut dolu 7 fişekli roketle Sarayburnu
açıklarında havalandı.
Yakın Çağ’da Yaşamış Türk Bilim İnsanları
• Ord. Prof. Tevfik SAĞLAM (1882-1963): 1948′ de Türkiye Ulusal Verem Savaş Derneği’nin başkanı
olmuş ve yurdun pek çok yerinde verem savaş dispanserinin açılmasını, tüberkülin testi, BCG aşılarının kam-
panyası, köylerde gezici verem tarama ekiplerinin kurulmasını sağlamıştır.
• Prof. Dr. Hulusi BEHÇET (1889-1948): Tüm dünyaya tanıttığı Behçet Hastalığı sayesinde tanınan Hu-
lusi Behçet, bunun dışında 196 kalıcı eser bıraktı. Bunlardan en önemlileri olarak “Frengi Dersleri”(1936) ve
“Klinik ve Pratikte Frengi Teşhisi ve Benzeri Deri Hastalıkları”(1940) adlı iki eserini sayabiliriz.
• Prof. Dr. Remziye HİSAR (1902-1992): İlk kadın kimyagerimizdir, Aynı zamanda Fransız Sorbonne
Üniversitesi’nden mezun olan ilk Türk kadınıdır. Madam Curie gibi tanınmış isimlerden dersler almıştır. 1926
yılında, Uygulamalı Kimya ve Genel Kimya, 1927 yılında Biyokimya, 1928 yılında Genel Fizik sertifikalarını
almıştır.
• Ord. Prof. Cahit ARF (1910-1997): 1974 yılında TÜBİTAK Bilim Ödülü’ne layık görülmüştür.Prof. Dr.
Cahit Arf; Princeton Üniversitesi, Berkeley Üniversitesi ve Californiya Üniversitesi gibi araştırma üniversite-
lerinde görev almış; daha sonra ODTÜ teklifi doğrultusunda ODTÜ Matematik Bölümü’ne geçmiştir. Burada
kendi anısına Arf Amfisi (103 numaralı amfi) bulunmaktadır.
• Prof. Dr. Jale Ogan İNAN (1914-2001): Türkiye’nin ilk kadın arkeoloğudur. Uzun yıllar devam eden
programlı kazılarla Perge ve Side antik kentlerini gün ışığına çıkarılmasına emek vermiş; çıkarılan eserlerin
sergilenmesi için Antalya ve Side müzelerinin kurulmasını sağlamıştır. Programlı kazıların dışında tarihi eser
kaçakçılığına karşı çeşitli kurtarma kazıları gerçekleştirmiştir.

• Prof. Dr. Halil İNALCIK (1916- 2016): Prof Dr. İnalcık; 1998’de İstanbul Üniversitesi Türkiyat Enstitü-
sü Ödülü’nü almıştır. Kültür Bakanlığı’nın Osmanlı uygarlığı hakkında bir eser hazırlamak üzere tertip ettiği
komisyonun (Kültür Bakanlığı 700. Yıldönümü Yayın Komisyonu) başına getirilmiştir. İnalcık’ın editörlüğünü
yaptığı eser, Dünya Kitap Fuarı’nda birincilik ödülü almıştır.
• Prof. Dr. Aziz SANCAR (1946 -): Kansere karşı ”DNA onarımı” buluşu Kanser konusunda yaptığı önem-
li çalışmalarla dünya çapında adını duyuran Türk bilim insanı Prof. Dr. Sancar, geçtiğimiz yılllarda kanser
tedavisinde ”sirkadiyen saat (ritmik saat) ” buluşuna imza atmıştır. Sancar, bu buluşundan dolayı ödüle layık
görülmüştür.
• Dr. ECE KAMAR (1983-): Harvard’daki tez çalışmasında etkili insan-bilgisayar takım çalışması için
modeller ve algoritmalar üzerine odaklananan Ece Kamar’ın makaleleri en saygın yapay zekâ yayınlarında,
40’tan fazla hakemli dergide yayınlanmıştır.

Arzu Alev KILIÇKARA
8

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

GAZEL

Âb u gilde olmadan o âdem henüz Sözlük
Dilimde hâl olmuş bu sevda benim âb u gil:su ve topraktan oluşmuş yeryüzü, dünya.
Zühre yıldızıyla yolum ararken âdem:insan
Giderek ulaşmış hep nâla benim andelip:bülbül
Nakkaşın resminde kâkülün gördüm bezm:meclis
Yârdan bulamadım bir vefâ benim cudâ:ayrılık
Nergis gözlerine hep nazâr etmişim devâ:ilaç,çare
Yüzüme yansımamış bir ayna benim dil-i mecruh:yaralı gönül
Dürr-i yekta saçarken yârin gülüşü dürr-i yekta:tek inci
Bahtıma düşmemiş bir nidâ benim ehl:yabancı olmayan,alışık olduğumuz
Herkes yârinden hoş nâme dinlerken gülgûn:gül yüzlü
Andelipten duymamış bir sadâ benim gülşen:gül bahçesi
Dil-i mecruh yârdan bir gamze dilerken hâr:diken
Yüreğim dokunmuş bir hâra benim harâbât:viraneler,meyhaneler
Gönül ehli hep vaslı arzu ederken hulya:hayal
Sonunda kaldı gönlüm tığ-ı hicrâna benim kâkül:alnın üzerine sarkıtılan kısa kesilmiş saç
Gülgûn gülşende ederken arz-ı endam nakkaş:süsleme sanatkârı
Ehl-i harâbâta dönmüş o cudâ benim nâl:inleyen
Âşık-ı Ferhat ile Mecnûn’u yâd etsem n’ola nazâr:bakış
Biri azizim biri şeyhim pîr-i hulya benim nergis:bir çiçek türü
Necatî uşşak bezminde bulmuş peymâne nidâ:seslenme
Yârin nazarında görmüş hep devâ benim peymâne:kadeh
pîr:bir işin başlatıcısı,ihtiyar
sadâ:ses
tığ-ı hicran:ayrılık kılıcı
vasl:kavuşma
vefâ:kıymet bilme
yâr:sevgili
zühre:çoban yıldızı
9 Necati ÖZCAN

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

NOSTALJİK TRAMVAY

1926 yılında yayımlanan
`Ameli Elektrik’ dergisi, gençleri
tramvay da davranış kuralları
hakkında bilgilendiriyor;
• Gençler, yeni bir asırda yaşadığı
nızı daima hesap ediniz.

• Gerek içtimai hayatın, gerekse ticari
ve sınaî hayatın ihtiyaçları cadde ve sokaklarda seyrüsefer
eden araçların adet ve süratini pek çok arttırdı. Bu keyfiyet,
eğer tehlikelerden sakınmak ister isek, bizi yeni nizamna-
melere cadde ve sokakta pek sıkı şekilde riayet etmeye
mecbur tutuyor.

• Tramvaylar ve arabalar, nizamnamelerin hükümlerine
tamamen riayet etmeye mecburdur.
• Eğer siz de onlara riayet ederseniz geliş gidişlerin tehlike-
leri bertaraf olacaktır. Mesela şoseyi nasıl geçmelidir.

• Yaya kaldırımından inmeden evvel, istikametinize gelen
arabalar yolun sağını işgal ettikleri cihetle siz de öncelikle
sola bakınız. Daha ziyade emin olmak için sonra da sağa
bakınız.

• Şoseyi, mümkün olduğu kadar düz bir hat üzerinden ve
yola dik geçiniz. Eğer düz olmayan bir hat takip edilirse
şose üzerinde daha çok müddet tehlikelere maruz kalınır.
Diğer taraftan da arkanızdan gelen arabaları göremezsiniz.
Eğer bir grup halinde iseniz, arabaların geçişlerinin azaldığı
bir anı tercih ediniz ve birbirinizin arkasından koşmayıp
yolu kesif bir grup halinde geçiniz.

10

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

PEYAMİ SAFA

Peyami Safa tramvaylarda kadın erkek eşitliğinin ne
şekilde işlemesi gerektiğine değiniyor:
Yorgun ve ihtiyar bir kadına hemen yerini verme-
lisiniz. Yorgun ve ihtiyar bir erkeğe karşı, keza. De-
mek himayenize muhtaç insanda aradığınız şey sizin
vaziyetinize göre ondaki ihtiyacın derecesidir ve bu
ihtiyacın cinsiyetle alakası yoktur. İstirahat arzusu er-
kek ve kadın dinlemez. Yorgun bacaklar her iki cinste
de aynı ıstırabı çekerler. Demek tramvayda yer verme
ikramının esası kadına değil, zaafa ve acze hürmettir.
Fakat illaki, tramvaylarda yer vermek ananesini mu-
hafaza etmek ve küçük fedakârlığımızı yalnız kadınlara
hasretmek istiyorsak, çaya, randevusuna veya sine-
maya giden genç kadınla çalışmaya giden işçi kadını
ve hastasına giden yaşlı kadını birbirinden ayırmasını
bilelim. Tramvayda yaşlı veya işçi bir kadın ayakta dur-
duğu vakit bütün erkekler kalkıp yerlerini teklif etme-
lidirler. Eğlencesine giden hanımlara gelince onlardan
da tramvayda oturanları varsa yerlerini yaşlı erkeklere
terk etmelerini istemeliyiz. Cinslerin fevkinde adil ve
muaşeret bunu emreder.”

11

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR

Hüseyin Rahmi Gürpınar Şıpsevdi adlı
romanında atlı tramvaylardan şöyle söz etmekteydi;
“Arabacı üç beş dostuyla bir iki söz edip birkaç
sinek yutuncaya kadar, hareket etme nöbeti gelir.
O kirli kahvenin içilme süresi, bu adam için, tramvay
ispirliği gibi kuvvet tüketen bir işin bitmez tükenmez
seferleri arasında nasıl gönül okşayıcı bir ara meydana
getirir, bilseniz! Zavallı ayağa kalkar, dirseklerini kırıp
kollarını uzatarak bir-iki gerinir. O kısa dinlenme
ve acı kahveyle yeni bir seferin güçlüklerine göğüs
gerebilmek için gerekli kuvveti kazanır. Ağır, bir bakıma gururlu adımlarla yürür, kendi yerine çıkar. Boynun-
daki borusunu düzeltir. Kırbacını yoklar. Terbiyeleri eline alır. Kulağı kondüktörün çalacağı düdüktedir. O koca
oda kadar araba, öndeki dört hayvanın gayreti, o adamın himmetli kırbaçlarıyla, o yokuşları çıkıp inecektir.
Bu beş yaratık, birbirleriyle öylesine kaynaşmıştır ki, aralarında özel sesler ve işaretlerden yapılma bir çeşit
dil oluşmuştur. Gereğinde kamçının o şakırtılı ucu, sanatlı ve etkili cümleler söyler. Dikkat edilse, hayvanların
da tıpkı arabacı gibi, hareket için öttürülecek düdük sesini bekleyerek kulak kabarttıkları görülür.
Düdük ötünce, beşi birden, gayretle göreve girişirler. Geçim derdi o adamı bu hayvanların gördüğü işin başı-
na geçirmiş. Biri sürecek, ötekiler çekecekler. Kaderin hikmeti, bunları işte ortak etmiş, İspir, yaşamak, belki
birkaç çocuğunu da yaşatmak için, kırbacı eline almış, o esirliğe mahkûm hayvanları yürütüyor. Ekmek parası
sağlamaya çalışıyor.
Düdük ötünce bunun yürümeyi emrettiğini, beşi de biliyorlar. Ama beygirler, gezgin bir eve benzeyen o koca
arabayı akşama kadar belli bir yere niçin getirip götürdüklerini biliyorlar mı? Bu hayvanları bırakalım da
kendimizi düşünelim, başlangıcından sonuna kadar şu yaşama güçlüğünü niçin çektiğimizi biz biliyor muyuz?
Varlığımızı, yokluğumuzu baştan aşağı kuşatan yaratılışın, çözümlenmesi güç sırlarından, hangi birini çözebi-
liyoruz? Katlanma derecemizi sormaksızın bizi beladan belaya götüren kaderi, İspire; zayıf sırtımızdaki hayat
yükünü tramvaya benzetirsek, bizim de o hayvanlardan hiç farkımız kalmaz.

HALİDE EDİP ADIVAR

İstanbul’un işgal altında olduğu yıllarda tramvaylarla ilgili olarak
Halide Edip Adıvar’ın gözlemleri şu şekilde;
“Burada başka bir olay anlatacağım ki, bu, Türk’ü bilinçaltı bir kuvvetle
Kurtuluş Savaşına iten etkenlerden biridir. Bu sefer, İstanbul semtinde,
Eminönü’nden son tramvaya binerek ablamın evine gidecektim.
Biletçi galiba azınlıklardandı. Sıraya bakmadan içeriye azınlıkları alıyor,
Türk kadınlarını itiyordu. Vakit çok geçti. Sokak fenerinin altında duran
ihtiyar kadınların yüzlerinde, bana acı gelen bir şey vardı.
Ben tramvaydaydım. Kapıya giderek bir ihtiyar kadını içeriye çektim ve
yerimi ona vermek istedim. Biletçi buna o kadar kızdı ki, bilet kutusuyla beni itti ve sövmeye başladı. Ben
daha ağzımı açmaya vakit bulamadan, erkeklerin oturduğu taraftan perde açıldı ve kudretli bir ses öfkeyle
bağırdı: ‘O kadına küfür etmeyi bırak, yoksa vuracağım’. Döndüm, baktım. Uzun boylu, şişman, orta yaşlı bir
Türk subayı idi. Eli pantolonunun cebindeydi. Orada da tabanca var mıydı, yok muydu bilmiyorum. Fakat bu,
kısa burunlu, büyük gözlü adamın yüzünü hiç unutmadım. Biletçi o kadar korkmuştu ki, polis çağırmaya bile
cesaret edemedi. Tramvay İstanbul’un sessiz ve karanlık sokaklarından sessizce geçti. Acaba kimdi? Bu acı ve
felaket arasında, hiç bilmediği bir kadını korumak için, kendini tehlikeye atan bu adama karşı içimde sonsuz
bir minnet uyandı. Türbe’de tramvaydan indiğim zaman dizlerim titriyordu.”

Damla Yağmur METİN
12

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

İNSAN VÜCUDU ve ALTIN ORAN

İnsan vücudunda altın oran var mıdır ve insan vücudunun hangi uzuvlarında altın
oran bulunur konusuna ilişkin bir proje yaptık Burada amacımız altın oranın ne ol-
duğunu ve vücudumuzda nerelerde bulunduğunu tespit etmek, yanısıra altın oranın
matematikteki yerini öğrencilere göstermek ve sağladığı kolaylıklar sayesinde derse olan ilgiyi arttırmaktı.
Dikdörtgen şeklindeki ilaç kutularının hangisinin göze daha hoş geldiğini sorguladık. Bu görsellerin daha çok
seçilme nedeninin bünyesinde altın oranını taşıdığından kaynaklandığını saptadık. Bu tespitten hareketle
insanda da altın dikdörtgenler var mıdır sorusunu temel alan bir ar-ge çalışması tasarladık
Altın oran en basit tanımla; bir uzunluk parçasını öyle bir noktadan ayırdığımızda ’’ ki bu noktaya altın nokta
denir’’. Tüm uzunluğun ayırdığımız büyük parçaya oranı ile uzun parçanın kısa parçaya oranı hep aynı sayısal
değeri verir. Bu değer yaklaşık olarak 1.618 olmak üzere altın oran sabitidir
Bu projeye ilişkin yaptığımız çalışmalar şunlardır;
Önanket çalışmasıyla 60 kişilik örneklem grubunda uygulanan 14 soruluk ankette; insan vücudunda bulunan
altın oranların ne kadar bilindiği, altın oranınsayısal değerinin ne olduğu, görsellerle ilgili altın oran soruları,
yüz estetiği ile ilgili sorular soruldu. Çoğunlukla verilen cevaplarda altın oranın bilindiği ancak net olarak ne
olduğu, vücudun hangi uzuvlarında ve organlarında tam olarak bilinmediği görüldü.
Altın oranın çıkış hikayesinin Fibonacci sayıları ile olmakla beraber Vitrüvius adamında soyut olarak ilk kez
var olduğunu gördük. Bunu günümüzde Peter Neufert in uygulamaya geçirdiğini ve pek çok mimarın bu
örneklem çizimi ev ve materyal tasarımında kullandığını gördük.
Biz de insan bedeninde ve yüzünde var olan altın oranlara yaptığımız araştırmalar sonucunda yenilerini
ekledik. Aslında var olanları ama farkındalığı olmayanları derledik ve sonuç olarak. 15 tane vücutta 24 tane
yüzde 8 tane de organ ve uzuvlarda bulunan bu değerleri biz geliştirerek 77’ ye çıkardık.
Proje sonunda uygulanan son test öncesi yapılan bilgilendirme çalışmasında örneklem grubumuza altın
oranın matematikte yeri anlatıldı. Trigonometri geometri ve sayılar ünitelerinde sağladığı kolaylıklar göste-
rildi. Elimizde, vücudumuzda ve yüzümüzdeki altın orandan bahsedildi. Altın oran sembolü ile sayısal değeri
hakkında bilgi verildi. Sonra son test uygulaması ile yapılan analizler sonucunda çok büyük bir gelişme elde
ettiğimizi, projemizin farkındalık yaratan ve yerinde bir çalışma olduğunu gördük.

Arife GÜRBÜZ
13

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

VEDA DEĞİL

Büyükçiğli Lisesi olan okulumuz, 2010 yılında Büyükçiğli Anadolu
Lisesi’ne dönüştürüldüğünde, Anadolu Lisesi öğretmen kadrosunun ilk müzik
öğretmeni ben oldum. Dört şubeyle, dört saatlik müzik dersiyle başladı müzik
serüvenimiz.İlk işim gitar kursu açmak ve okul korosu oluşturmak oldu. Ve bir
de bu gruba bir isim vermek... ‘’BEYAZ KARGALAR’’.
Neden ‘’ Beyaz Kargalar’’ oldu ismimiz? Çok soruldu bu soru. İronik, akılda
kalıcı, bir de benim müziğe bakış açımı yansıttığı için BEYAZ KARGALAR oldu
müzik grubumuzun adı.
Okul koromuz ve orkestramız ilk olarak 2011 yılında, 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitlerini Anma
Töreninde seyirci karşına çıktı. Performansımızın beğenilmesi müzik çalışmalarımıza ivme kazandırdı.
Sonraki yıllarda gitar kursuna ve koro çalışmalarına her yıl artan öğrenci katılımıyla devam ettik.
Yılsonlarında yaptığımız Müzik Gecelerimiz, Çiğli ‘de ve sosyal medyada okulumuzunve Beyaz Kargaların
tanınmasını, beğeniyle takip edilmesini sağladı.
2018 yılına kadar dört kez Freezone Liselerarası Müzik Yarışmasına, dört kez Karşıyaka Belediyesi Lisele-
rarası Müzik Yarışmasına, üç kez de Okan Üniversitesi Liselerarası Müzik Yarışmasına katıldık. 2016 yılında
Karşıyaka Belediyesi Liselerarası Müzik Yarışmasında, çoksesli düzenlemesini benim yaptığım, bir klasik
gitar ve beş vokalle seslendirdiğimiz, Gelevera Deresi Türküsüyle ‘’ JÜRİ ÖZEL ÖDÜLÜ ‘’ nü almaya hak
kazandık.
Sekiz yıl boyunca Müzik Gecelerinde, Okul ve İlçe Törenlerinde, Okul ve İlçe projelerinde, Müzik
Yarışmalarında, Tübitak 4006 Festivallerinde, okul tiyatro topluluğuyla birlikte tiyatro festivalleri ve proje-
lerinde, Beyaz Kargalar olarak okulumuzu en iyi şekilde temsil ettik.
Büyükçiğli Anadolu Lisesinde çalışmaya başladığım ilk günden bu yana, kurum kültürü içinde, bir
müzik dersi kültürü oluşturmak için uğraştım. Hiçbir olumsuzluk beni yolumdan döndüremedi. Başladı-
ğım her işi hep tamamladım. Atatürk’ün ışığında, öğrenci merkezli, müzik ve sanat adına, çokseslilik adı-
na, estetik kaygıları da göz önünde bulundurarak yaptım tüm çalışmalarımı. Umarım başarabilmişimdir.
Önümüzdeki eğitim – öğretim yılından itibaren Beyaz Kargalar ve ben müzik serüvenimize başka
bir okulda devam edeceğiz. Okulumuzda başlatılan müzik çalışmalarının, müzik misyonun ve vizyonun,
yeni gelen öğretmen arkadaşlarla katlanarak devam edeceğine inanıyorum.
Büyükçiğli Anadolu Lisesi ailesinin bir ferdi olmaktan ve sizleri tanımış olmaktan dolayı çok mutlu-
yum. Bunu bir veda olarak düşünmeyin. Yolu dostluk olan, arkadaşlık olan, müzik olan herkesle yolumuz
bir gün mutlaka kesişecektir.
HOŞÇA KALIN, MÜZİKLE KALIN...

14

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

Müzik gecesi çalışmaları Tübitak 4006 Proje Sunumu

Tersine Dünya Tiyatro Oyunu Canlı Performans Çiğli İlçe MEM Şiir Dinletisi Projesi

2018 Mezuniyet

15

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

2016 Karşıyaka Belediyesi Liseler Arası Müzik Yarışması Juri Özel Ödülü
2016 Karşıyaka Belediyesi Liseler Arası Müzik Yarışması Juri Özel Ödülü Haberi Gazete Küpürü

Funda SEVER

16

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

ÇOCUK

Pencerende kuş cıvıltısı,
Kalbinde her zamankinden farklı bir
Heyecan çırpıntısı.
Sinene yansıyan güneşe,
Kısılan minicik gözlerinle
Eşlik eden dev bir kahkaha kırıntısı
Gün senindir, eğlen eğlenebildiğine
gönlünce,
Atanın biricik armağanı...

Simge GÜNDEÇ
17

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

ZİYA GÖKALP TÜRKÇÜLÜĞÜN ESASLARI

Mili Edebiyat Dönemi yazarlarımızdan Ziya GÖKALP Türk Sosyolojisi’nin
kurucusu olarak kabul edilmektedir. GÖKALP’in düşünce yapısında Osmanlı Devle-
ti’nin parçalanma sürecinde baş gösteren siyasi, askeri, dini ve ekonomik sorunla-
rın derin izleri görülür. Bu etkilerin de tesiriyle, Gökalp’ın düşünce yapısı içerisinde Milliyetçilik anlayışı
önemli bir yere sahip olmuştur. Fakat Gökalp’ın Milliyetçiliği, etnik temelli değil; kültürel bir milliyet-
çiliktir. İttihat ve Terakki tarafından Selanik’e tayin edilmesi, Ziya Gökalp’ın hayatında yeni bir dönüm
noktası olmuştur. Bu dönemde, dilde Türkçülüğü savunan Genç Kalemler grubuna katılmış; bu dergide,
dilde Türkleşme ile ilgili yazılar yazmaya başlamıştır. Burada özellikle
Ömer Seyfettin’den etkilenen Gökalp, artık Türkçü Gökalp’tır. Gökalp’ın dil
çalışmalarına katılmasıyla, dilde yenileşme ve Türkçeleşme çalışmaları hız
kazanmıştır. Çünkü ona göre tüm toplumsal faaliyetlerin yegâne temeli lisandır.
Gökalp’ın 1908 yılından sonra Türk Milliyetçileri arasına katılması ile
milliyetçilik bir sistem haline gelmiştir. Bilimsel bir Türkçülük ortaya koyan
Gökalp, Türkçülüğün Esasları’nda Türkçülüğü “Türkçülük, Türk milletini
yükseltmektir” diye tarif etmiştir.
Ziya Gökalp’ın 1923 yılında yayımladığı Türkçülüğün Esasları eseri
Türk Milliyetçiliğinin tüm fikir ve tekliflerini bir sistem bütünlüğü içinde ortaya koyan, yazarın değişik
zamanlarda yazmış olduğu denemelerden derlediği sosyolojik bir kitaptır. Türk milliyetçilerinin temel
eserlerinden birisi sayılır. Değişik zamanlarda resmî ve özel kurumlar tarafından yayımlanmıştır. Kitap
Türkçülüğün Mahiyeti ve Türkçülüğün Programı olmak üzere iki ana kısımdan oluşmuştur. İlk kısım ken-
di içerisinde on alt bölüme ayrılmış, ikinci kısım ise sekiz alt bölüme ve bu kısımdaki her bir alt bölüm
de kendi içersinde alt bölümlere ayrılmıştır. Eserde ele alınan başlıca konular şunlardır;
DİLDE TÜRKÇÜLÜK
Osmanlı Devletinin hâlâ var olduğu dönemde dildeki ikilikler anlatılmıştır. Türkçüler, dilimizdeki ikili-
ği kaldırmak için İstanbul halkının ve bilhassa İstanbul hanımlarının konuştukları dili yazmak gerektiğini
düşünmüştür. Artık yazılacak dil “yeni lisan”, sonra “güzel Türkçe”, daha sonra da “yeni Türkçe” adlarını
almıştır.
ESTETİK TÜRKÇÜLÜK
Türklerin mimaride, heykeltıraşlıkta, el sanatlarında, edebiyatta başka milletlerden aşağı olmayan,
hatta ileri olan eserler bıraktıkları anlatılmıştır. Şiirlerde millî veznin hece vezni olduğu, başka milletlerin
hece vezinlerinin alınmaması gerektiği de vurgulanmıştır. Aynı şekilde millî musikinin ve geleneksel el
sanatlarının da özelliklerinden bahsedilmiş, bu millî değerlerin yabancı sanat unsurlarıyla da işlenerek
geliştirilebileceği anlatılmıştır
AHLÂKİ TÜRKÇÜLÜK
Türklerin önemle üstünde durduğu bir konu da ahlaktır. Ahlak konusu Türkçülükte vatani, mesleki,
aile ahlakı, cinsi ahlak, medeni (şahsi) ahlak ve milletlerarası ahlaktır.
HUKUKİ TÜRKÇÜLÜK
Hukuki Türkçülüğün amacı, Türkiye’de modern bir hukuk vücuda getirmektir. Bu da teokrasi ve
klerikalizmden büsbütün kurtulmakla sağlanır. Ortaçağ devletlerinin bu ikisinden tamamen kurtulmuş
olanlarına çağdaş devlet adı verilir.
DİNİ TÜRKÇÜLÜK
Dini Türkçülük, din kitaplarının ve hutbelerde vaazların Türkçe olması demektir. Bir millet dini ki-
tapları okuyup da anlayamazsa doğal olarak dininin gerçek önemini öğrenemez.

18

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ
İKTİSADİ TÜRKÇÜLÜK

İktisadi Türkçülüğün hedefi, memleketi büyük sanayiye kavuşturmaktır.
SİYASİ TÜRKÇÜLÜK

Türkçülüğün siyasi partileşmeden farklı olduğunun anlatıldığı bu bölümde Halk Fırkası’nın Türkçülüğü
desteklediğinden bahsedilmiştir. Gelecekte de daima halkçılıkla Türkçülüğün el ele verip ülküler âlemine
doğru birlikte yürüyecekleri söylenmiştir. Her Türkçü siyaset sahasında halkçı kalacak, her halkçı da kültür
sahasında Türkçü olacaktır.

Türkçülüğün Esasları adlı eser millî edebiyat anlayışının temel ilkelerini düzenli olarak ifade içeriğine sahip
önemli bir eserdir. Bununla birlikte millî yapıya dayalı yönetim anlayışının da temelini oluşturmaktadır.

Çisem KITI
19

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

İZMİR’DEKİ KÜTÜPHANELER

Kütüphaneler; insanların daha eğitimli olmasını sağlayan, genel kültür ve yeteneklerini
artıran önemli bir eğitim kurumlarıdır. Kişi çevresinde bulunan kütüphaneler sayesinde
birçok kitaba kolayca erişebilir. Kitap okuyan insanın ufku genişler, araştırmak istediği konular hakkında bilgi
sahibi olur. Kütüphaneler bizlere sınırsız bilgi sunar.
Ülkemizdeki kütüphane sayısının yeterli olmayışı ve birtakım eksikliklerin olması kütüphane kullanımını
zorlaştırmaktadır. Son yıllarda yapılan istatistiklerde de Türkiye’deki kütüphane kullanım oranında düşüş ya-
şandığı açıkça görülüyor. Kullanım oranının düşme nedenleri arasında ise, kütüphanelerin hafta sonu kapalı
olması, hafta içi erken saatlerde kapanması, gelişen teknoloji ve beraberinde getirdikleri sayılabilir. Tabi bu
gibi nedenler kütüphaneleri kullanmamak için bahane değildir.
Türkiye’nin her bir şehrin de kütüphanelerden yararlanmak mümkündür bunun için kişinin yapması gere-
ken tek şey yaşadığı şehirdeki herhangi bir kütüphaneye üye olmaktır.
İzmir’de yaşayan bir kişinin kullanabileceği kütüphane sayısı 38’dir.Bu kütüphaneler İzmir’in her bir ilçesine
yayılmış bir konumdadır.
Türkiye’nin ilk milli adını taşıyan kütüphanesi olan İzmir Milli Kütüphanesi, özel girişimle kurulan ve kendi
mütevazı mali imkânlarıyla 1912 yılından beri İzmir’in ve ülkemizin bilim ve fikir hayatına hizmet eden Milli
Kütüphanedir. En önemli görevi, sağladığı materyalleri en iyi şekilde araştırıcıların yararlanmasına sunmak
olan bu kütüphane sürekli olarak etkinliklerde bulunan ve internet sayfasında da aktif olan bir kütüphanedir
yani yapılan programları kişiler kolayca bulabilir ve takip edebilir. İzmir’in Konak ilçesinde bulunan kütüpha-
nenin ulaşımı da oldukça kolaydır.

İzmir’in İl Halk Kütüphanesi ise yine Konakta bulunan İzmir Atatürk İl Halk Kütüphanesi’dir. İlk olarak
İzmir’de hisar cami altında 1775 tarihinde Ahmet adlı hayırsever kitap dostu tarafından vakıf olarak tahsis
edilmiştir. Vakıflar idaresine bağlı vakıf kütüphanelerinin milli eğitim bakanlığına devredilmesi üzerine hisarı
şerif kütüphanesi birçok kitaplıkla birleştirilmiş ve yer yetersizliği ile birden fazla kez yer değiştirmiştir. Günü-
müz de 1973 yılı nisan ayında yapımı tamamlanan Mithat Paşa caddesindeki yeni hizmet binasıyla görevini
sürdürmektedir. Kütüphane iki bölümden oluşmaktadır; yetişkin bölümü ve çocuk bölümü. Çocuk bölümü
kitap yönüyle daha zengindir. Kütüphanenin mevcut kitap sayısı 53100, kitaplardan yararlanan üye sayısı ise
163349’dur.güncel üye sayısı 18.293 kişi olup, üyelerin ödünç aldığı kitap sayısı 88.044’dür.

Karşıyaka ilçesinde bulunan en bilindik ve en aktif kullanılan kütüphane ise Hoca Mithat ARUKAN’ın
katkılarıyla 1961 yılında kurulan Karşıyaka Hoca Mithat İlçe Halk Kütüphane’sidir. Üye sayısı 5567, aktif üye
sayısı ise 4500’dür. İçerisinde toplam 15358 kitap bulunuyor, bu kitaplardan yararlanan okuyucu sayısı ise
56764’tür.Kütüphaneye kitap bağışı kabul edilmektedir. Kitapların %95’i Kültür Bakanlığı’ndan, %5’i ise yapı-
lan bağışlardandır. 14 yaşından itibaren üye olunabilmektedir.14 yaş altı ise yine Karşıyaka’nın içinde bulu-
nan Karşıyaka Çocuk Kütüphanesi’nden yaralanabilir.

Karşıyaka da bulunan bir başka çocuk kütüphanesi ise KARŞIYAKA Belediyesi tarafından 23 Nisan 2016’da
20

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ
kurulan Şebnem Tabak Çocuk Kütüphanesi, 7 bin küçük okura hizmet veriyor. 5 bin kitabın bulunduğu kü-
tüphane; oyun odasıyla da çocuklar için eğitim ve eğlenceyi bir araya getirir.

Kütüphane alışkanlığını küçük yaşlardan itibaren çocuklara kazandırılması amaçlanan bir başka kuruluş
Bornova Mehmet Akif ERSOY Çocuk ve Gençlik kütüphanesidir. Bornova İlçe Halk Kütüphanesi ile beraber
hizmet vermektedir kuruluş aşaması aynıdır. BİHK üyelik kartı bulunan herkes BMAEÇGK’den de kolayca ya-
rarlanabilir.17770 kişinin yararlandığı toplam 10307 kitap bulunmaktadır. Güncel üye sayısı 2014tür. Üyeler
tarafından ödünç alınan kitap sayısı ise 10445 tir. İçerisi tamamen çocuklara yönelik, onların hayal dünyasını
geliştirecek ve onlara kitap okumayı sevdirecek şekilde düzenlenmiştir.
Kütüphaneler çağlardan günümüze brikim ve bilgi aktaran kıymetli kurumlardır. İnsanlık için paha biçilemez
bir değer taşımaktadırlar. Bu zengin kaynaklar herkesçe verimli ve değeri bilinerek kullanılmalıdır.

Emine VATANSEVER

21

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

İNGİLİZ PARLAMENTER SİSTEMİ ve MÜNAZARANIN YARARLARI
Öncelikle münazara nedir? Münazara hakkında doğru bilinen yanlışlar neler diyerek
başlayalım.
Münazara nedir diye sorulsa birçok kişi ortaokuldaki gibi zannedip en iyi şiir okuyan
kişiyi seçme veya iki grubun birbirine zıt görüşleri savunması diyebilir. Bu büyük bir
yanılgıdır. Ne münazara şiir okuma yarışmasıdır ne de iki grup arasında olmaktadır.
O zaman dilimindeki konudan etkilenen etkilenecek muhtemel kişilerin içsel etik ve
ideolojik pozisyonunu tanımlayarak o bakış açısı üzerinden maça getirdiğiniz görüş
lerinizi meşrulaştırma oyunudur. Konular 15 dakika önce verilir.
Sana verilen tezi savunabilmektir. Günlük hayatta o fikre katılmasan hatta tam zıt bir şey düşünsen bile
kişisel görüşlerini bir kenara bırakıp münazara konumun gereği en iyi konuşmayı yapabilmelisin.
Argüman: Tez, sav, kanıt anlamına gelmektedir. Münazaranın en önemli hususudur. Savunacağın konu hak-
kındaki düşüncelerini somutlaştırmadır.
Dünyada uygulanana münazara sistemi İngiliz parlamenter sistemdir. Maçta 4 takım vardır. Bunlar sırasıyla:
Hükümet açılış
Muhalefet açılış
Hükümet kapanış
Muhalefet kapanıştır.

Her takımın iki konuşmacısı mevcuttur. Yani bir münazara maçında 8 kişi bulunur.
İlk olarak hükümet açılış 1.konuşmacısı kürsüye çıkar. Maçı açar ve planını söyleyip yapılması gereken ta-
nımları yaptıktan sonra argümanlarını verir. Bu kişiye başbakan denir.
Başbakandan sonra muhalefet açılış 1.konuşmacısına sıra gelir. Bu kişiye lider denir. Ve muhalefet kanadının
açılışını yapıp tezini savunacak argümanları söyler, başbakana karşı çürütmelerini yapar.
Daha sonra hükümet açılış 2.konuşmacısı kürsüde yerini alır. Takım arkadaşını desteklemek görevindedir.
Argümanlarını açıklayıp muhalefet kanadına karşı çürütmelerini yapar, kendi takımının konuşmasını sonlan-
dırır.
Muhalefet açılış 2.konuşmacısına sıra geldiğinde o da aynı hükümet açılış 2.konuşmacısı gibi arkadaşını des-
tekleme, argüman sunduktan sonra çürütme yapma, kendi takımını kapatma gibi görevleri vardır.Böylece
açılışlar biter. Sıra maçın kapanış takımlarındadır. Açılışta olduğu gibi ilk hükümet takımı başlar.
Hükümet kapanış 1.konuşmacısı konunun farklı yönlerini ele alır. Buna yeni boyut denir. (Hükümet açılışın
dediklerini bire bir söylemez.) Eğer bu konuşmacıysanız ve vereceğiniz bütün argümanlarınızı açılış takımı
verdiyse hemen karaları bağlamayın. Sakin! Derin analiz yapabilirsiniz. O ne mi? Hemen anlatayım. Lütfen
burayı çok dikkatli oku.
Açılış takımının söylediği argümanları gerek örneklendirme ile gerek daha da derine inip detaylı bir şekilde
anlatabilirsin. Bunu layığı ile yaparsan açılışın önüne dahi geçebilirsin.
Muhalefet kapanış 1.konuşmacısının görevi hükümet kapanış 1.konuşmacısı için söylediğim şeylerin aynısı-
dır.

22

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ
Sıra 2. konuşmacılara geldi.
Hükümet kapanış takımının 2.konuşmacısı özet konuşmacısıdır. Tüm açılış ve kapanış takımlarının özetini
yapmak, kendi takımlarının neden iyi olduğunu anlatmak gibi görevleri vardır. Argüman verebilir.
Son konuşmacı olan muhalefet kapanış 2.konuşmacısı asıl özetçidir diyebiliriz. Neden mi? Çünkü yeni bir
argüman veremez. Maçın çatışma noktalarını sunup hem açılış hem de kapanıştaki bütün konuşmacıların
söylediklerini not alır. Sıra ona geldiğinde bunları sunmakla yükümlüdür.
Birinci olan takım 3 puan,
İkinci olan takım 2 puan,
Üçüncü olan takım 1 puan,
Dördüncü olan takım 0 puan alır.
Ayrıca her konuşmacı için 60-80 aralığında konuşmacı puanı verilir.
Peki münazaranın bize yararları nelerdir?
Farklı düşünebilme, kendi düşüncelerini savunabilme, karşısındakini ikna edebilme, planlı konuşmasını
öğrenme, mimiklerini kullanma, ses tonunu doğru ayarlama. En önemlisi de sabit fikirliliği yıkmadır. Bir olayı
başka açılardan düşünme ve farklı yönlerini görebilme kuşkusuz mükemmel bir alışkanlıktır.

Yeşim ANUR
23

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

GÖLGE OYUNLARIYLA ŞENLENEN İZMİR

Amatörlerin kurduğu tiyatroyla İzmir’de tiyatro çalışmaları başlamış oldu. Muhsin
Ertuğrul’un da katkılarıyla İzmir Tiyatrosu çerçevesinde etkinlikler çoğalmaya başlamıştı.
İzmir halkı akşamleyin açık hava tiyatrosunda oyun izler, aileler çay bahçelerinde keyifli
vakit geçirirdi. Açık hava tiyatrosunda oyun izlemenin de keyfi ayrı olsa gerek.
İzmir tiyatrosu İzmir’e dışarıdan gelen farklı kökenli insanların da odak noktası olmuştu.
İzmir zamanla tiyatro şehri olmaya başlamış ve yabancı tiyatrocuları da kendisine çekmişti. Hemen hemen
herkesin masallarıyla tanıdığı Andersen İzmir’e geldiğinde ilk dikkatini çeken şeyin bir tiyatro afişi olduğunu
söylemişti. İzmir’deki tiyatro artık evrenselleşmiş İzmir’in her kesiminde canlılığını devam ettiriyordu.
İzmir’deki gölge oyunlarının kralları sayılan Hayrettin Altıok ve
Sotiris Spatharis’le İzmir’deki geleneksel tiyatro da gelişmiş oldu.
Altıok’un Karagöz oyununa ilgi duyması çocukluğuna dayanır.
İzlediği ilk gölge oyunundan çok etkilenen Altıok, zamanla bu ilgisini
meslek haline getirmeyi hayal edip, gerçekleştirmiştir.
Tabi Spatharis de farklı değildir Altıok’tan, o da küçüklüğünden beri
Karagöz oyununa ilgi duymuş fakat bunu ailesine söyleyememiştir.
Hatta bir gün annesi onun akşam geç vakitte karagöz oyunundan
döndüğünü öğrenince çok kızmıştır, ama işte, geleneksel tiyatrodan
anlamayan insanların hali de bir farklı oluyor.
Karagöz oyunları İzmir’de ramazan için büyük önem taşıyordu. Genci, yaşlısı her kesimden insan ramazan
boyunca Karagöz gösterileri izlemeye giderdi. Ramazan akşamlarının adeta kaçınılmaz eğlencesi olmuştu bu
gölge oyunu.

Tabi gölge oyunu yapanların da bu şenliğe katkısı çoktu. Onların seslendirmesi, şive taklitleriyle özleşmiş bu
eğlence biraz da onların yeteneğine bağlıydı. Gölge oyunları İzmirliler üzerinde alışılmışın dışında bir etki
bırakmış, onları kelimenin tam anlamıyla kültür ve sanatın içine almıştı.
O dönemde müslümanlaşmış çevre henüz İzmir’e çok açılamadığı için içe kapanıktı ve bu içe kapanıklığı
çözen şey ise tiyatrodan başka bir şey değildi. Mesela kukla gösterisi, gölge oyunu gibi oyunlar, onları da
içine çekmiş ve o insanları daha çok sosyalleştirmiş; diğer insanlarla ve çevreyle daha iyi iletişim kurmalarını
sağlamıştır.
Sonuç olarak görüyoruz ki sanatın ve tiyatronun dil, din, ırk demeden herkesin üstünde bir etkisi olmuştu.
Ve bu sayede insanlar eğlenirken kültür ve sanat etkinlikleriyle iç içe bir yaşama kapılarını açmış oldular.

Selma DOĞAN
24

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA KULÜBÜ

İyilik paylaşıldıkça çoğalır, güzelleşir. Bir komşunuzu sofranızda ağırla
mak, bir bayram ziyareti yapmak, hal hatır sormak, bir çocuğun başını okşa
mak kadar kıymetlisi yoktur manevi açıdan…
Ve biraz da duyarlı olabilmek, yardım edilmesi gerekilen bir durumda göz
yummak değil aksine dört elle sarılmak. Görebilmek ve gördüğünü gösterebil
mekte başlıyor olay.
Okulumuz Büyükçiğli Anadolu Lisesi Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Kulü
bün hazırladığı projelerden bahsetmek istiyorum sizlere.
Kardeş Okulumuza Yardım Projesi;
Bu projemizde Hakkâri Çukurca’daki okulumuz için yardım topladık hep birlikte. Paketledik, her pa-
kette ayrı bir heyecan sardı her birimizi. Paketler ulaştı ve bize onların sevincine ortak olmak kaldı.

Yetim Kardeşlerimize Yardım Projesi
Bu projemizde yetim kardeşlerimiz için yardım topladık ve yardımlarımızı onların ihtiyacı olduğu şey-
ler için kullanarak teslim ettik.

Mahallemize Erzak Yardımı Projesi
Bu projemizde, mahallemizdeki komşularımıza erzak yardımı yapabilmek için hep beraber yardım
topladık. Erzak kolilerimiz oluşturduk paketledik. Ailelerimize, mahallemizde komşularıma teslim ettik.

25

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ
Huzur Konağında Büyüklerimize Ziyaret projesi
Büyüklerimiz bizim için değerli ve hep öyle kalacaklar, hep birlikte Huzur Konağına büyüklerimizi
ziyarete gittik. Ellerini öptük, sohbet ettik. Bizlere anılarını anlatırlarken duygu dolu anlar yaşadık, geçmişe
gittik. Ve şunu tekrar anladık ki, zaman kıymetli, zaman geri dönüşü olmayan ‘an’ parçası.
Her anın tadını çıkarıp, keyfine varmalı ve kendimizi, hayallerimizi ertelememeliyiz. Çünkü zaman biz ‘sonra’
derken geçip gidiyor. Ve sonralar yerini şimdiye bıraktığında geç olabiliyor. Yaş ilerledikçe de yalnızlık duygu-
su hatırda iyice yer ediniyor ve insan yanında bir ses, bir yoldaş, bir arkadaş, dert ortağı istiyor.
Büyüklerimiz yalnız değiller, hep onların yanlarındayız. Bugün dimdik ayakta durabiliyorsak şüphesiz onların
beli büküldüğü için, elleri titrediği için, yüzleri kırıştığı, saçları ağardığı içindir. Ne kadar teşekkür etsek az.
Hep baş tacılar ve bu hiç değişmeyecek, onları seviyoruz. İyi ki varlar.
23 Nisan’da 23 Çocuğu Sevindirme Projesi
Bu projemizde mahallemizdeki çocuklara bir 23 Nisan hediyesi vermek istedik ve bunun için yola
çıktık. Mahallemizdeki çocukların yaş, cinsiyet, beden, boy gibi niteliklerini muhtarımızdan öğrendik, Daha
sonra aramızda Büyükçiğli Ailesi olarak yardım topladık. Topladığımız yardımlarla belirlediğimiz özelliklere
göre kıyafet almak için proje öğretmenimiz Mukaddes GÖNLÜGÜR ile alışverişe çıktık.23 Nisan konseptli
kıyafetler aldık ve okulda arkadaşlarımızla birlikte paketledik.
23 Nisanı sabırsızlıkla bekleyip,23 Nisan günü dağıtıma gittik. Mahallemizin çocuklarına hediyelerini verdik
ve birer fotoğraf çekildik.

26

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ
KULÜP ARKADAŞLARIMIZLA PAKETLEME YAPARKEN…

Küçük dostlarımıza hediyelerini verirken …

Bir şey hoşuma gitti ondan bahsetmek istiyorum.
Çocuklar her okul çıkışı muhtarımızı ziyaret ediyor ve bir şartla istediği kadar şekerleme, çikolata, süt vb yi-
yecek ve içecek ikramından alabiliyorlar. Şart ise şu içeri girerken ‘Selamın Aleyküm’ diyerek girmek. Çocuk-
lar selam vermeyi teşvik ettiği için muhtarımızı kutluyorum.
Çünkü selam vermek, gerçekten kıymetli bir şey, bir değer ve toplumda es geçilmemesi gereken bir yapıt
fikrimce…
Ve mahallemizin çocuklarıyla muhtarımız çok iyi bir bağ kurmayı başarmışlar, selam, sevgi, saygı ve daha
nicesi sayesinde…
Hayatta da bu böyle, şaşmaz bir düzen. İnsanlar birbirine ne kadar değer verir ve ne kadar saygı duyarlarsa,
ne kadar birbirlerini önemser ve desteklerlerse bulundukları yer o kadar yaşanası olur.
Refah kalır, ilerleme kat edilir.

27

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ
Böylesi kıymetli bir projede olmak çok keyifliydi. Proje arkadaşlarım, proje öğretmenim ve emeği geçen her-
kese canı gönülden teşekkür ediyor ve minnetlerimi iletiyorum.
Hayatınızın her evresinde yardımlaşma içinde olmanız ve iyilikte buluşmanız dileklerimle,
Sevgiyle kalın…



Simge GÜNDEÇ

28

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

DEYİMLERİN HİKAYELERİ

Atı Alan Üsküdarı Geçti

Becerikli, kurnaz, eli çabuk olanların, bir işi ötekilerden daha önce sonuçlandırdığını
belirten, “İş işten geçti” anlamında bir deyim.Bolu Bey’ine başkaldıran, çoğunlukla ünlü
halk şairi ile karıştıran eşkıya Köroğlu, bir gün atını çaldırmış. Köroğlu, değerli ve akıllı bir
hayvan olan atını aramak için diyar diyar dolaştıktan sonra, İstanbul’da satılık hayvanlar
arasında kendi atını bulmuş. O’nu tanımayan satıcıya müşteri gibi görünmüş. Önce şöyle bir binip
deneyeceğini, sonra satın alacağını söyleyerek ata atlamış, hayvan da bir binip deneyeceğini, sonra
satın alacağını söyleyerek ata atlamış, hayvan da sahibini tanıdığından, atı mahmuzlamasıyla şimşek
gibi fırlayıp kaybolmuş. Kıyıya varınca da sala fazla para verip Üsküdar’a çektirmiş. Öfkesinden küp-
lere binip izlemeye yeltenen at cambazına, kalabalıktan biri seslenmiş:Beyhude çabalama atı alan
Üsküdar’ı geçti. O adam Köroğlunun kendisi idi.

Atma Recep Hepimiz Din Kardeşiyiz

Balkan devletlerinin mühim bir kısmı ve bu meyanda Arnavutluk, Osmanlı İmparatorluğu haritasına dahil
iken, bu ülkeleri idare etmek çok zordu. Bu devirlerde sık sık dağa çıkan Arnavut eşkıyalarını takip eden hü-
kümet kuvvetleri Recep isminde bir sergerdenin avanesini kuşatıp sıkıştırıyorlar. Çıkar yol kalmadığını gören
Arnavutlar ve başlarındaki Recep, saklandıkları yerden bağırıyorlar:
- “More atmayın, biz de din kardeşiyiz, teslim olacağız.”
Teslim oluyorlar, az bir ceza ile kurtuluyorlar. Fakat palavracı Arnavut bu olayı şurada burada anlatırken:
- “More vallahi geberttirecektim zaptiyeleri, çolukumuz çocukumuz var deyip ağladılar, acıdım da bıraktım”
şeklinde palavra atınca etrafında toplanıp dinleyenler arasında olayın iç yüzünü bilen birisi:
- “Atma Recep biz de din kardeşiyiz…” deyince Arnavut Recep’in yüzü kızarıp bozarır.

Ali GÜNDOĞAR

29

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

GELECEK BİZE EMANET

Bugün sizlere ne mi anlatacağım? Bir ülkenin gelişimini. Bunun için
önce kimi bilmemiz gerekir? Evet, Atatürk’ü. Çünkü Atatürk’ü bilen bir insan
ülkenin ne ile nasıl geliştiğini rahatlıkla anlar ve Atatürk’ün gösterdiği hedef-
te yürümek için elinden geleni yapar. Böyle bir insanı bakışlarından tanıyabi-
lirsiniz. Dünyaya herkes gibi bakmaz. En ufak şeyi bile anlamlandırmak ister.
Bilir ne zaman, ne yapması gerektiğini.

Atatürk’ü bilen bir insan tarihini bilir. Bir insanın tarihini bilmesi ülkesini nasıl geliştireceğini çözmeye
çalışmasının ilk basamağı sayılabilir. Sayılabilir diyorum çünkü bana göre ilk basamağı dildir. Atatürk, dilin
önemini biliyordu. İşte bu yüzden okuma yazma gelişsin diye daha kolay bir alfabe getirdi. Sırf toplum ken-
disini bilsin diye benimseyebilecekleri bir alfabe getirdi. Düşündü, bir vatanı olduğunu hatırladı. Vatanını ge-
liştirmesi için başka ülkenin gelişiminde kullandığı dili kullanmamızın bizi yükseltmek yerine düşürdüğünün
farkına vardı. Bu yüzden Türk dilini sevmeleri, özümseyip korumaları için Türk Dil Kurumu’nu kurdu. Bunun
öncesinde ise biz geleceğimizi düşündü. “Bir insan” dedi “geçmişini bilmeden geleceğine yön veremez.”
Haklıydı da. Yapılan her savaşta, keşfedilen her buluşta bir amaç vardı. Çıkarmamız gereken bir sonuç vardı.
Anlamak için, ülkeyi geri bıraktıran hataların bir daha yapılmamasını sağlamak için tarihi bilmek gerekirdi.
Sadece şu anı değil ileriyi de düşündü. Türk Tarih Kurumu’nu kurdu. Sonrasında kurduğu Türk Dil Kurumu ile
dilini ve tarihini bilen geleceğe güvenle bakan güçlü bir millet var olacaktı.
En önemli ilk çalışmasıydı tarih bilincine verdiği önem. Sonrasında gelen dil, tarihi anlarken bize o kadar
yardımcı olacaktı ki... Bu kadarını o bile beklemiyor olabilirdi. Şimdi kurduğu kurumlar sayesinde geçmişimizi
öğrenip nasıl güçlü ve gelişmiş seviye de bir medeniyet olacağımızı öğreniyoruz. Atatürk gibi düşünmeye
çalışıyoruz. Çünkü Atatürk gibi düşünebiliyorsak gelişim basamaklarını daha hızlı çıkabiliriz.
Peki, ya ülkeyi geliştirmek için sadece dil ya da tarih yeterli mi? Elbette değil. Bazı şeyler okuyarak
öğrenilemez. Deneyerek anlamak gerekir. Her şeyi az da olsa anlamak, bilmek gerekir. Atatürk insanların
sadece tarih ve dil ile eğitilemeyeceğini düşünüyordu. Vatanını, başka uğraşlara yöneltmek istediğinden
seslendi milletine. “Bütün ilerlemeler, insan fikrinin eseridir. Fikri harekete getirmek birinci işimiz olmalıdır.
Bir kere millet benliğine hâkim olsun ve düşünebilsin, yeter! Başlangıçta hatalı düşünse de, az zaman sonra
bu hatayı düzeltebilir. Fikir bir kere faaliyete başladı mı, her şey yavaş yavaş düzene girer ve düzelir.”
Fikirlerimizin oluşmasında dilimiz ve tarihte yapılan doğru yanlış tecrübeler katkı sağladı. Fakat bunun-
la sınırlı kalmak bizim gelişmemizi sağlamazdı. Aynı yerde sayardık. Gelişmek için harekete geçmek lazımdı.
Atatürk’ün bu konuşması üzerine toplum düşündü. “Bilim lazım.” dedi. Çünkü biliyorlardı. “Fikirler anlamsız,
mantıksız, boş sözlerle dolu olursa, o fikirler hastalıklıdır.” Bu cümleyi onlara Atatürk söylemişti. Peki, fikirle-
rinin boş olup olmadığını anlamaları neye bağlıydı? İcraata geçirmeye. İlk olarak fikirlerini test etmelilerdi.
Dil ve tarih bilincini kullanıp düşünmeliler, eski zamanda böyle bir şey yapıldı mı? Neden yapılmadı? Ya da
sonucu ne oldu? Atatürk onların bu kadar iyi düşünebilmeleri için önlerine birçok yol açmıştı.
İyi düşünebilen ve gelişen Türk toplumuna güveniyordu. Dünyadan göçerken bile biliyordu. Türk toplumu
gelişmekte olan bir ülke olarak kalacaktı. Yaptığı onca uğraş boşa çıkmayacaktı. Geleceğe güveni sonsuzdu.
Çünkü geleceğine yön vermişti. Onun geleceği bizlerdik ve bize yön veriyordu.
Atatürk’ün her an yanımızda olduğunu bilerek atıyoruz artık adımlarımızı. Elimize aldığımız bir geo-
metri kitabında onu hatırlıyoruz. Düşünüyoruz... “Bu ülke gelişmekte. Peki, ben ne yapabilirim? Bir geometri
kitabı yazamam belki ama Atatürk’ün gösterdiği hedefte yürüyerek, yeni buluşlara imza atabilirim. Atatürk
geleceğini bizim ellerimize bıraktı. Kalbimizin bir köşesinde bizi izliyor.” İşte bu düşünce ile hareket ederek
ülkemizi çağdaş medeniyetler seviyesinin üzerine çıkaracağız. Atatürk bize bir yol gösterdi. Bize bir hedef
verdi. Her şeyden önemlisi bize güvendi. Bu yüzden beynimin bir yerinde şu kelimeleri tekrarlıyorum. Öm-
rümüz yettiğince, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğimize ant içiyoruz Atam. Gözün arkada kalmasın.
Sen rahat uyu.
Gelecek bize emanet.
Tuğba USLU

30

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

KÜLTÜRLER PROJESİ

Kültürler Projesi kapsamında proje arkadaşım ve ben Alman tarih ders
kitabını Türk tarih ders kitabıyla karşılaştırdık. Bunu yapmamızdaki amaç
bir Avrupa ülkesi olan Almanya’nın gözlemlediği öğretim metodunu bizim gözlemlediğimiz
öğretim metodu ile kıyaslamak. Bunun için projenin ilk aşamasında Almanya’daki Baden
Würtemberg eyaletindeki ders kitabını getirttik. Almanya’nın eyalet sistemi ile yönetilme-
sinden ötürü ancak bir eyaletin tarih ders kitabını getirtebildik. Projenin ikinci aşamasında
kitapları karşılaştırmak için proje partnerim ve ben kitabı Türkçeye çevirdik.

Bunu tamamladıktan sonra iki kitabı da tarih hocamızın ve yurtdışında bulunan bir ta-
rih öğretmenimizin yardımıyla öğretim metotlarını ve kitapların ne kadar objektif olduğunu
değerlendirdik. Vardığımız sonuç şu ki Alman tarih ders kitapları Türk tarih ders Kitaplarına
göre daha objektifler ve öğrenciyi araştırmaya ve sunumlar yapmaya teşvik ediyor. Alman
tarih ders Kitaplarında gözlemlediğimiz önemli bir noktada şu ki heykeller veya tablolar veril-
diğinde herhangi bir sansürlemeye rastlanmamaktadır. Son olarak projeyi seçmemizin sebe-
bini belirtmek isterim. Bu projeyi seçmemizin sebebi benim ve benimle çalışan arkadaşımın
Almanya’da belli bir süre eğitim görmemiz ve Almanya’daki yoğun Türk nüfusuydu.

Can ÖZKAN

31

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

5 FARKLI ZAMAN

Nerelerdesin diye sorup durduğuma bakma
Buralarda bir yerlerdesin diyip öylece kestirip atamam da .
Kimi zaman uykularımdasın,
Kimi zaman da uyumadan geçirdiğim gecelerimde.
Arada bir dört duvar arasında sıkışıp akıttığım gözyaşlarımdasın,
Arada bir tebessümlerimde.
Bazenleri sessiz sakin yanlarımdasın,
Bazenleri önüne geçemediğim öfkelerimde .
Hiçbir zaman hayal kırıklığına uğratmayanımsın,
Hiçbir zaman olmadın hüzünlerimde.
Ve nerede olursan ol
Her zaman sol yanımdasın,
Her zaman yüreğimde.

Çağrı UYSAL
32

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

SESSİZ KAHRAMANLARIMIZ

Okulumuzun eli ayağı, baş tacı emektarlarımız var. Sizleri onlarla buluşturmak
istiyorum;

Fethiye Ablamız!
Fethiye Abla uzun yıllardır okulumuzda çalışan, sohbeti iyi olan, okulumuz öğretmen
ve öğrencilerini iyi tanıyan, güler yüzlü çok sevdiğim okulumuzun çalışanı.
Kışları yağmur yağarken öğle arasında ettiğimiz sohbetlerin kıymeti paha biçilemez
benim için. Bir işe ne zaman girsem hayır duasını eksik etmeyen, destekleyen ve koca
man sarılıp her şeyin yolunda gideceğini empoze eden ve bu konuda oldukça başarılı
biri.
Aynı zamanda geniş bir hafızaya sahip. Kendi anıları, öğretmen ve öğrencilerin mizacı,
çayını nasıl içtiği, doğum günleri ve daha nice ayrıntıyı aklında unutmadan tutabilen, bir sorunla karşılaştı-
ğında çözüm üretebilen pratik bir zekâ.
Bugüne kadar elinden gelmeyen iş görmedim, elini neye atsa başarıyor. Pes etmeyişi ve hayata olan pozitif
yanı, zorluklarla baş edebilen dirayeti, sabrı onu “Fethiye Abla “yapıyor.
Bizim için okulumuzun ablası, aynı zamanda kendi hayatında rol model bir anne, örnek, güçlü bir kadın aynı
zamanda nice sıfatı söylesem, hangi sözü ithaf etsem de eksik kalacak bir insan.
Bugüne kadar yaptığı her iyilik, her yardım, her anı, her an için kendisine teşekkür ediyorum.
Varlığı yeter, iyi ki var...

Hayriye ablamız!
Hayriye abla Büyükçiğli Anadolu Ailesine yeni katılan bir üyemiz. Yeni katılmasına rağ
men hemen işini kavrayıp uyum sağlayan ve huyu güzel bir ablamız. Kendisi okulumu
zun güvenlik görevlisi aynı zamanda tabirimce “Koruyucu Meleği”.
Sesinde gizlenmiş, içinde birikmiş bir şeyler var, dile gelmeyen. Bunu söylediği türkü
lere yansıtan ve bizi mest eden bir sesi var.
Okulumuz öğrenci, öğretmen ve diğer çalışma arkadaşlarıyla arası iyi. Düzen değişti
ğinde adapte olabilen, işini severek yapan, değerlerimizi ve geleneklerimizi önemse
yen, güçlü, güler yüzlü, sevecen ve doğal biri. Bu da onu “Hayriye abla” yapıyor.
Onu bu haliyle seviyor, güveniyor ve destekliyoruz.
Emeği geçtiği her iş, okulumuzu koruduğu her an, bize vakit ayırdığı ve bize değer verdiği ve daha hayatımıza
dokunduğu her şey için teşekkür ediyoruz.

33

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

Uğur abimiz!
Uğur abi okulumuzun yazı işlerinde sorumlu memuru. Arı gibi çalışan, hiç boş kalma
yan, sohbeti, güler yüzü ile akıllarda hep sevecen kalan, heyecanlı, enerjik bir çalışanı
mız.
Uğur abiyi tanımak güzel şey. Çünkü okulun yoğun dönemlerinde, sınav zamanla
rında, üzerimizde bir stres hâkim olduğunda, günlük hayatta bir şeyler yolunda
gitmediğinde ve bir aksilik çıktığında etrafta gülen bir insan görebilmek güzel şey ve
bir anda tüm gerginlik bulutlarını dağıtan bir şey Uğur abininki.
Kattığı her şey için teşekkürler, iyi ki var ve bizimle

Hatice Ablamız!
Hatice Abla, okulumuzun hijyen-temizlik işlerinde sorumlu çalışanımız.
Kendisi çok sevecen, eğlenceli, pratik, enerjik ve iyi huylu bir ablamız. Okulumuzun
pırıl pırıl oluşu, temizliği onun eseri. Aynı zamanda bir anne.
Hatice Ablanın kızı Azra; anaokuluna gidiyor ve çok sevimli. Okula bizi ziyarete geldi
ğinde birlikte oyunlar oynuyor, ödevlerine yardımcı oluyor, sohbet ediyor ve birlikte
güzel vakit geçiyoruz.
Hatice ablayı tanımak, onunla aynı ortamda olmak güzel şey. Bize kattığı her şey için teşekkürler.

Emeği geçen okulumuz tüm Sessiz Kahramanlarına sonsuz teşekkürler!

Simge GÜNDEÇ
34

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

İnsanın günlük hayatında işlevini yavaşlatan veyahut onu kısıt-
layan kusurları olur. Kusurdan bugünkü ele alacağımız kastımız
fiziksel olanlar. İşte metnimizde yer alan göz kusurları!

Excimer Laser: Excimer Laser yüksek enerjili ultraviyole ışınları yayan bir
laser cihazıdır. Bu ışınlar gözün en önündeki saat camına benzeyen şeffaf
kornea tabakasına temas edince, buradaki kornea moleküllerini birbirine
bağlayan kimyasal bağları koparır ve böylece korneanın yüzeyindeki o kısım
bağlayan kimyasal bağları koparır ve böylece korneanın yüzeyindeki o kısım yok olur.
Gözde Akıntı:
Şikayet: Gözleriniz berrak veya sarı bir sıvı üretiyor; gözleriniz şiş, kaşıntılı ve kızarık. Uyandığınızda çapakla
birbirine yapışmış da olabilirler. Eğer böyle bir olayla karşı karşıyaysanız nedenleri şunlar olabilir:
Alerji, bel felci, arpacık
Bu yüzden size en yakın göz doktoruna gitmenizi tavsiye ederim.
Glokom (Göz Tansiyonu) Tanımı: Görme yetisini kaybettirebilen bu rahatsızlığın halk arasındaki adı göz
tansiyonudur. Göz içi basıncının normal değeri 10-20 mmHg kadardır. Göz tansiyonunun yükselmesine bağlı
olarak ortaya çıkan görüş bozukluğu ya da görme duyusunda azalmayı kişi fark ettiğinde görme duyusu nite-
liğini %90 kaybetmiş demektir.
Katarakt ( Göze Perde İnmesi ) : İnsanların gözlerinde doğal mercekler bulunur. Bu merceğin saydamlaş-
masıyla katarakt denilen göz hastalığı oluşur. Bu mercek saydamlığını yitirdiğinde sanki bir buzlu, kirli camın
arkasından bakıyormuşuz gibi olur. Yani bulanık, buğulu görme gerçekleşir. Sürekli meydana gelmeye başla-
yan görüntüdeki şekil bozukluğuyla da baş ağrısı ve göz yorgunluğu oluşur.

Renk körlüğü:
Kırmızı ile yeşili, mavi ile pembe gibi renkleri ayırt edememe durumudur. Renk körlüğünün eşeye bağlı kalıt-
sal bir hastalık olduğunu ve erkeklerde daha çok görülür.
Dünya üzerindeki erkeklerin %8’i, kadınların ise %0,5’i renk körüdür. Renk körlüğü hastalığı genetik yolla
taşınmaktadır. Renk körlüğü tanısı konmasında bazı renkli ipliklerin veya üzerinde renkli beneklerle yazılmış
rakamlar bulunan plaklardan renklerin ayırt edilmesine dayanan testler uygulanır.
Renk körü olan kişiler günlük hayatta birçok zorlukla karşı karşıyadır. Mesela trafik ışıklarını ayırt etmede,
tekstil sektöründe çalışanların renk ayırt etmelerinde, haritaların renk kodlarını okumada, birçok cihazın
çalışma durumunu gösteren renkli küçük ışıkları ayırt etmede, hatta yemek pişirirken etin ne kadar piştiğini
ayırt etmede bile zorlanırlar. Okul çağındaki çocuklar resim yaparken objelerin renklerini yanlış seçmekte ve
bu yüzden derslerdeki başarıları düşük olabilmektedir.
Miyopluk:
Uzaktaki cisimlerin iyi görülememesidir. Bunun nedeni, görüntünün sarı beneğin ön tarafına düşmesidir.
Görüntünün sarı beneğin ön tarafına düşmesine, göz merceğinin kırıcılığının çok fazla olması ya da arka oda-
nın normalden uzun olması sebep olur. Bu tür göz kusuru (miyopluk) kalın kenarlı mercek (ıraksak mercek)
kullanılarak giderilebilir.

35

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ
Miyop Neden Olur?
• Miyop temel sebebi gözün bazı eksenlerinde meydana gelen uzunluk değişimleridir.
• Miyop kusuru gözün önden arkaya normalden uzun olduğu ya da kornea veya merceğin kırma gücünün
normalden fazla olduğu durumda ortaya çıkar.
• Miyop doğuştan olabileceği gibi, çevresel ve genetik etkenlere bağlı olarak da gelişip ilerleyebilir. Anne ya
da babada miyop varsa çocukta miyop gelişme riski fazlalaşır.
• Hastalıkla beraber şeker hastalığı ya da kataraktı olanlarda sonradan miyop oluşabilir.
Hipermetropluk:
Yakındaki cisimlerin iyi görülememesidir. Bu göz kusuru miyobun tersi olarak, göz merceğinin az kırıcılık yap-
masıyla ya da arka odanın normalden kısa olmasıyla ortaya çıkar. Hipermetrop olan kişilerde görüntü, sarı
beneğin arkasına düşer. Bu göz kusuru ince kenarlı (yakınsak) mercek kullanılarak tedavi edilebilir.
Hipermetrop belirtileri
Özellikle geceleri bulanık görme yaygın belirtilerden. Yakın nesneleri görmede sorun, şiddetli baş ve göz
ağrıları da öyle.
Hipermetrop özellikle erken çocukluk döneminde gelişiyor. Genellikle yaş ilerledikçe sorun kendiliğinden
veya numarası düşük gözlükler yardımıyla geçiyor. Görme sorunları okul çağına gelmemiş çocuklarda geç
fark edildiğinden işaretleri okumak önemli. İşte bazı ipuçları:
• Baş ağrısı
• Sık sık gözleri ovmak
• Yakın mesafeden oynanan oyunlarla ilgilenmemek
• Okuma ve yazmaya ilgi göstermemek
Astigmatlık:
Kornea tabakasının bozulmasıyla oluşur. Korneanın bozulması yüzünden ışığın geçişi düzensizleşir ve ışınlar
retinaya dağınık olarak düşer: Bu göz kusuru, silindirik mercek kullanılarak düzeltilebilir.

Gizem TANIŞ

36

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

ECE TEMELKURAN

1973 yılında İzmir’de doğdu. Bornova Anadolu Lisesi’ni 1991’de, Ankara Üniversitesi
Hukuk Fakültesi’ni 1995’te bitirdi. İlk yazıları Patika dergisinde yayınlandı. 1993’te
Cumhuriyet’te gazeteciliğe başladı. Kadın hareketi, siyasi tutuklu ve hükümlüler, Güney-
doğu sorunu üzerine çalıştı; röportajlar yaptı. Bütün Kadınların Kafası Karışıktır adlı kitabı 1996’da yayınlan-
dı. 1997 yılında Oğlum Kızım Devletim-Evlerden Sokaklara Tutuklu Anneleri adlı araştırma kitabı yayınlandı.
Ardından avukatlık ruhsatnamesini aldı ve bu mesleği “henüz” hiç icra etmedi. Cumhuriyet Dergi için yaptığı
“Bekaret Testi Suçtur” adlı yazısıyla Tabipler Odası Yılın Araştırma Yazısı ödülünü aldı.

HÜSEYİN YURTTAŞ

1946’da İzmir’in Foça ilçesinin Kozbeyli köyünde doğdu. Parasız yatılı okuduğu Edirne Erkek İlköğretmen
Okulu’ndan mezun oldu. Van, Amasya, İzmir’in köyleri ve İzmir’in merkezindeki okullarda öğretmenlik yaptı.
1983 yılında öğretmenlikten istifa ederek yayıncılık ve dağıtımcılık işiyle uğraştı. Bir süre Bornova Belediye
Kitaplığı ve Okumaevi kurucu ve yöneticiliği görevini üslendi.
Çeşitli dergi ve gazetelerde şiir ve yazıları yayılandı. Çocuk kitapları yazdı. İzmir’in en uzun süreli edebiyat
dergisi Dönemeç’i çıkardı.

Kübra DOĞAN
37

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

VEJETATİF ÜREMENİN AVANTAJLARI



Yüksek yapılı bitkilerin kök, yaprak ve gövde gibi organlarına vejetatif organ
denilmektedir. Vejetatif üreme ise yüksek yapılı bitkilerin vejetatif organlarında ana
bitkiyle aynı genetik özelliklere sahip yeni bitki bireylerinin oluşmasıdır. Konu başlığında da yer aldığı gibi
vejetatif üreme eşeysiz üreme çeşitleri arasında yer almaktadır.

* Vejetatif üreme yöntemiyle eşeyli üremeye oranla daha kısa sürede ürün elde edilmesi sağlanmış
olur.
* Vejetatif üreme sırasında genetik yapı korunduğundan istenilen özelliklere sahip kaliteli bitkiler elde
edilir. Bu sayede bitkinin istenilen özellikleri korunarak artırılmış olur.
* Tohum oluşturma özelliğini kaybetmiş olan muz ve çekirdeksiz üzüm gibi bitkiler vejetatif yolla çoğa-
lır.
* Bitkilerde kaybolmasını istemediğimiz bir özelliğin devamlılığı sağlanmış olur.
* Tohumu çimlendirme için özel bir çalışma yapmaya ve ortam hazırlamaya gerek kalmaz.
* Vejetatif üreme grubu olan deney grubunda tohumla üreme yapılan kontrol grubuna göre daha kısa
sürede ve istenilen özellikte bitkiler üretildi.Vejetatif üremede daha kısa sürede bitki üretilmesiyle zaman-
dan tasarruf sağlandı.

Gamze KURAN

38

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

USTALIK GEREKTİREN KAFAYA
TAKMAMA SANATI

ÇABALAMA
Karşımızda o kadar fazla fırsat var ki hangisinin bizim için önemli olduğunu
bilmiyoruz. Ölçüyü tutturamadığımızı, gerektiği kadar iyi olmadığımızı, işlerin
istediğimiz gibi gitmediğini görebileceğimiz binlerce yol var. Bizi yiyip bitiren de budur.
“Daha pozitif bir deneyimi arzu etmenin kendisi negatif bir deneyimdir. Ve paradoksal olarak, insanın negatif
deneyimini kabul etmesinin kendisi pozitif bir deneyimdir.”
Kendimizi iyi hissetmeye çalıştıkça daha az tatmin olabiliriz. Bir şeyi elde etmek için çabalamak ona sahip
olmadığımız düşüncesini güçlendirmekten başka bir işe yaramaz.
MUTLULUK BİR SORUNDUR
Mutluluk çözülebilecek bir denklem değildir. Huzursuzluk insana ait özelliktir ve gördüğümüz gibi
tutarlı bir mutluluk oluşturmak için gereklidir.
Neye sahip olursak olalım tatminsiz olmaya ve ancak sahip olamadıklarımızla tatmin olmaya ayarlanmışız.
Bu sürekli tatminsizlik bizi mücadeleye, elde etmeye götürür. “Istırabımız ve sefaletimiz insan evriminin bir
hatası değil, bir özelliğidir.
Sorunlar asla bitmez; değişir ya da daha büyük olurlar. Mutluluk sorunları çözmekten doğar.
ÖZEL DEĞİLİZ
Asla tek değiliz. Hepimiz mükemmel olmak istiyoruz, bazılarımız değil. Hepimiz birer istisna değiliz.
Özgüvenin sorunu, özgüvenli insanların kendileri hakkında ne kadar olumlu düşündüğünün ölçmesidir. Çev-
remizde ne olursa olsun sürekli kendimizi yüceltecekleri düşünce yapısını geliştirdikleri zaman bunu kırmak
çok zordur. Her şeyi kendimize hak görmek başarısız bir stratejidir. Mutluluk değildir.
Kulağa sıkıcı geliyor, değil mi? Çünkü bunlar olağanüstü şeyler değil. Belki de olağan olmalarının sebebi var-
dır. ASIL ÖNEMLİ OLAN BUNLARDIR.
ÖZ FARKINDALIK
Hepimizin duygusal kör noktaları vardır. Kör noktalarımızı tanıyarak duygularımızı uygun bir biçimde
yansıtmayı öğrenmek yıllarımızı alır. Ve çok çaba sarf etmeyi öğreniriz.
SÜREKLİ POZİTİF OLMAK
Yaşamlarına her zaman pozitif yönden bakanlar vardır.
“her şeyi iyi tarafından görmek” gibi bir şeyi kullanmaktansa, gerçek şu ki hayat bazen berbattır. Ve yapabi-
leceğiniz en önemli şey ise bunu kabul etmektir.
Negatif duygularımızı inkâr etmek, daha büyük negatif duygulara yol açar. Sürekli pozitif düşünmek hayatın
sorunları için yeterli bir çözüm değildir.
Doğru ölçütleri seçersek bu sorunlar bize güç verebilir.
SEÇİM BİZİMDİR
Birileri zorla, kafamıza silah dayayarak bir şeyler yapacağımızı söyleyemez. Bir problemin acı verici
ya da güçlü olması arasındaki fark sürekli onu seçmemizdir. İçinde bulunduğumuz durumdan mutlu değilsek
muhtemelen isteyerek ve içimize sinerek seçim yapmamışızdır.
HAYIR DİYEBİLMEK
Bir şeye değer verebilmek için o şeyi kafaya takmış olmalıyız. Bir şeye değer vermek için de, o şey
olmayanı da reddetmek zorundayız.
Bu reddettiğimiz şeyler kimliğimizi korumanın önemli bir parçasıdır. Bizi neyi geri çevirdiğimiz tanımlar. Hiç-
bir şeyi reddetmezsek kimliğimiz yoktur anlamına gelir.
Mark Manson’a yeni kararlar almamı sağladığı için teşekkür ediyorum. Okuduğum en güzel kişisel gelişim
kitabıydı.

Dilan KILINÇ

39

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

KUMBARA

Kuruş sayar gibi günleri sayıyorum
Ona sebep günler zor,
Yıllar çabuk geçiyor.
Bıraktığın kumbaraya,

Gözüm gibi baktım oysa.
Bilemezdim içine attığın günleri,

Kuruş gibi biriktirdiğini…

Devrim ARSLAN
40

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

ESKİMEYEN GELENEK:ÇEYİZ

Çeyizlerimiz eski çağlardan beri servetimizdir. İnsanların değer verdiği
kadınların ve erkeklerin evliliğe adım attıkları zaman diliminde ortaya çıkan
manevi bir hazinedir. Biz de bu yüzden “Babaannemin Çeyiz Sandığı “ adın-
da bir proje yapmak istedik. Buradaki amacımız milli servetlerimizden biri
olan çeyizin günümüzde rehabet görmemesinden dolayı tekrardan
topluma kazandırmaktı. Bunun için projemizin doğrultusunda bir anket yap-
tık. Bu anket okul genelinde öğrencilerimizin çeyiz hakkında ne düşündükle-
rini ve de ne bildiklerini istatiksel olarak bilmemizi sağladı.
Ama ne yazık ki elimizde oluşan verilere göre şimdiki neslin çeyiz sandığı hakkında pek bir bilgiye sahip
olmadıklarını öğrendik. İlk olarak öğretmenlerimizden çeyiz isteyip bir etkinlik düzenledik. Düzenlediğimiz
etkinliğin asıl amacında yaptığımız anketteki sonuçları değiştirebilmek adına öğrenci arkadaşlarımıza bilgi
vermekti. Bu neden doğrultusunda bir anket daha yapıp okulumuza gelebilecek olan babaanneleri veya an-
neanneleri tespit ettik. Daha sonra gelebilen büyüklerimizi okula davet edip onlar adına bir eğlence düzen-
ledik. Elimizde ki çeyizleri kullanarak büyüklerimize sergi hazırladık. Çok beğendiler. Kendi zamanlarında ki
çeyizlerden bahsedip eski günleri yâd ettiler. Daha sonra torunları aracıyla bize bir kaç parça çeyiz gönderdi-
ler TÜBİTAK sergimizi zenginleştirmemize yardımcı oldular. Öğretmenlerimizin ve velilerimizin bize güvene-
rek vermiş oldukları çeyizleri kullanarak TÜBİTAK gününde yapacağımız sergiyi hazırladık. Çalışmamız gelen
misafirlerin ilgisini çekmekle de kalmayıp öğrenci arkadaşlarımız için bir örnek teşkil etti.

Berivan GİTSİN
41

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

UÇAKLAR NEDEN BU KADAR GÜVENLİ?

Bildiğiniz gibi günümüzde en çok tercih edilen ulaşım aracı uçaktır.
Hem hızlı hem de güvenilir olması ile bilinen havayolu taşımacılığı
ulaşımın göz bebeği konumundadır.Bizde ekip arkadaşımla düşündük
için yola koyulduk.ve havayolu taşımacılığı neden güvenilirdir sorusuna cevap aramak
Her yıl havayolu şirketlerine katılan uçaklarla birlikte daha çok operasyon gerçekleştirilmekte olup eko-
nomik açıdan lüks olarak gözüken havayolu taşımacılığı her yıl daha da ucuzlamaktadır.Bu sebeple birlikte
yolcuların önceliği karayolu değil de havayoluna kaymaktadır.Peki neden uçaklar bu kadar güvenli?

Havayolu ulaşımı karayolu,deniz ve demiryolu ulaşımlarına göre daha düzenli ve ciddi yürütüldüğü için
risk faktörü hemen hemen minimuma indirilmiştir.Bu kategoride pilotlardan tutun avrondaki görevli birey
işinde son derece profesyonel ve ciddidir.Bildiğiniz gibi profesyonelliğin olduğu yerde kaza oranı iyice düş-
mekte.
Bir diğer husus ağır havacılık yasaları;eğer otorite tarafından belirli yasalar/kurallar olmaz ise herkes
kafasına göre takılır düzen sağlanamazdı.Örneğin pilot istediği yere iner kalkardı.Kulağınıza komik gelebilir
fakat bu kurallar olmaz ise havayolunun karayolundan farkı kalır yanı kalmaz.
Son olarak siz en son ne zaman arabanızı sanayiye götürdünüz? Ya da yakın çevrenizde biri götürdü? Ce-
vap veriyim araba arızalanmadıkça gitmiyorsunuz.Ama Havayolu ulaşımında bu durum tam tersi .Her uçak
belirli şartları tamamlamakta ve her uçuş öncesi kontrol edilmektedir.Bu denetimleri DHMİ(Devlet Hava
Meydanları İşletmesi)Personeli titizlikle sürdürmektedir.
Yukarda belirttiğimiz etmenler yüzünden havayolu taşımacılığı(Uçaklar) bu kadar güvenli.Her neyse herke-
se iyi uçuşlar... :)

Talha GİRGİN / Baran AKTAŞ
42

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

SEVGİ

Hakikat sevgi...
Her şey ama her şey ona döner evrende,
Gökte uçan kuşun, kuzgun denizin, koşan çocuğun, çalacak bir sonraki şarkı-
nın, şenliğin bayramın, hatta acının pusulası sevgidir.
O bağlar her şeyi birbirine, o kenetler delice...
İnsanlar ne zaman zıt düşse birbirine, ipe düğüm atar sevgi...
Koskoca halat incelir, seyrelik, gelir ayaklar altına...
Bilir kopacağını, bir tutam kalır bazen
Saç telinden ince kirpikten kalın, ama bırakmaz sarar.
Sevgi inada biner, pes eder mi hiç böylesi tutunurken?
İnsanlar parmak uçlarına sarılan bu ipi ne kadar, çözmeye ondan kurtulmaya
çalışsa da,
Boyu yetmez bazen.
Sevgi durmadan düğüm atar,
Bir tane ve ardından sonsuz daha...
Çünkü sevgi yüreğin değdiği yerdir, yeter mi hiç gücü vahdeti vücutların?
Sevgi sakınan bir bakış, diplere gömülmüş bir kelam, bir damla gözyaşı, bir
parça can kırığı...
Hoş, muamma...
Öylesi böylesi diyedurun siz,
Birinin noksanlaşacağı içinize nasıl dirhem düşüyor ve
Sarıyorsa çepeçevre, dört duvar
O kadar sevin işte, candan öte cana öte
Karşılık bulamasanız bile sevin
Yüreğinizden kopsun yeter, artar bile
İsraf etmeyin, saklayın
Sevgiyi kabullenin, inanın varlığına
Sonralara bırakmayın, baştan savmayın
Çünkü zaman dediğimiz bu pür telaş,
Geçip gidiyor bakmadan ardına...
Çocuk gibidir sevgi, uç makul ya da
Görmezden gelmeyi atın bir kenara, gönlünüzün önünden ayırmayın
Kaçmasın, tutun
Tadına varın ertelemeyin
Çünkü sevgi bilhassa
O ana nazır...
Bekletir, beklenir, ama hep hazır...
Koşun bırakın elinizde ne varsa,
Gizlemeyin söyleyin, dile getirin
Duysun fani işiteçler hep, ya da ilk defa
Ve sen sevgili Mirkelam,
Günün aydın olsun
Kal sevgiyle ve sevgiye layık kıldıklarınla. Simge GÜNDEÇ

43

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

MATEMATİK MATERYALLERİ SERGİSİ

Okulumuzda 2017-2018 eğitim öğretim yılı 1. Dönemi içinde 11. Sınıflara verilen per-
formans ödevlerinin materyal yapımı olarak gerçekleştirilmesini istedik.
Yapılan performans çalışmalarının toplanması sonucunda pek çok konusundamateryal
oluştuğu görüldü ve bu da bize sergi yapma fikrini verdi.
Yapılan materyaller içinden örnek verecek olursak;
Mobiüs şeridi, Napier kemikleri, tangram uygulamaları, Pisagor Teoreminin uygulamalı materyalleri, Hanoi
kuleleri, kriptografi (şifreleme sanatı), origami(klasik, modern ve modüler ), krigami, kitap katlama sanatı,
çivilerle alan hesabı, fraktallar ve benzeri pek çok konuda materyaller elde edildi.
Bunların sergilenmesi öğrenciler tarafından büyük ilgi ile karşılandı. Öğrencilerimiz matematiğin pek çok
konusunu yeterince araştırma yaparak materyale döküp soyuttan somuta geçiş yaparak konuyu işleyebile-
ceğini gördük.Matematik konularını Reverse, Jenga, Mangala gibi çeşitli oyunlarla ilişkilendirmelerisonucun-
da kurulan örüntüler yazılan oyun senaryoları oldukça ilg çekiciydi. Bu da bizi öğrencilere matematik ile ilgili
materyal yaptırabilme hedefimize ulaştırmış olduğundan mutluyuz.
Aşağıda matematik materyal sergisinden konu ile ilgili örnekler derlenerek verilmiştir.
1. Mobiüs Şeridi ve KleinŞişesi :
Bu materyal aslında TÜBİTAK Bilim Şenliği için hazırlandı ancak örnek projeler içerisinde yer alamadı. Perfor-
mans ödevi olarak değerlendirip sergiye dahil edildi.
Konun amacı çift boyuttan tek boyuta geçişi sonsuz yol olarak göstermekti.

2. Pisagor Bağıntısının materyalleri :

44

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ
3. Hanoi Kuleleri:
Kümelerde alt küme hesabının çalışması ile ilgili bir uygulamadır.
4. Tangram Materyalleri:
5. Kriptografi Materyalleri:
6. Napier Kemikleri:

45

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ
7. Origami Ve Krigami:
8. Mangala, Reversi , Jenga:
9. Causs Yöntemi İle Hesaplama :

46

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ
10. Topolojik Düğümler:

11. Çivilerle Alan Hesabı:

47

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

Arife GÜRBÜZ
48

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

OSMANLI’DA BİLİM VE TEKNOLOJİ

İmparatorluk döneminde bilim ve teknoloji alanında elde edilen başarılar ve geliş-
meleri inceler. Osmanlı İmparatorluğu tarihinin bilimsel, kültürel ve entelektüel
açıdan incelenmesi yeni bir alandır.
İslâm Altın Çağı’nın 14.yy da sona erdiği kabul edilir. Fakat imparatorluğun ba
tısında, İran ve doğuda Hindistan’da artan
bilimsel çalışmalarla bu çağ 15. Ve 16.yy a kadar devam etmiştir.
16.yy’da bilim öğretimi ve bilimsel eserlerin yazılışı dikkate değer
biçimde artmıştır. 17.yüzyılın ortalarından itibaren de önemli ölçüde
azalmıştır.17.yy itibariyle medrese programlarında tefsir, hadis ve
fıkha ağırlık verilmiş, matematik, astronomi ve felsefe dersleri
önemsenmemiştir.
Osmanlı Devleti’nde bilim ve teknoloji Orta Çağ’da ileri boyutta
ulaşmış ve birçok Müslüman ve Türk bilim adamları önemli buluşlar
yapmıştır. Ayrıca bilimin ilerlemesine eğitiminde büyük katkısı olmuş,
bilimdeki yenilikleri öğrenmeye ve gerekirse uygulamaya önem
verilmiştir. Bilim adamlarımızın yaptığı bu çalışmalar ayrıca günümüze
kadar ulaşmış, günlük hayatta kolaylık sağlamıştır. Yükselme döneminde başlayan siyasi ve sosyal gelişme-
ler, bilimsel yaşamda da etkili oldu. Bu dönemde, pozitif bilimleri padişahında desteklemesiyle, İstanbul bir
kültür haline geldi.
Medreselerin işleyişine müdahale edilmemiş, özgür bir çalışma ortamı sağlanmıştır. Fatih zamanında
açılan, Sahn-ı Seman medreseleri İslâmî ve pozitif bilimlerin gelişmesinde etkili olmuştur. Osmanlı Devle-
ti’nin ilk tıp medresesini Yıldırım Bâyezid Bursa’da kurmuştur.
İstanbul’da Rasathane kuran Taküyiddin, Güneş ve Ay tutulmalarına ilişkin gözlemler yapmıştır.
Piri Reis, Kitabı-Bahriye adlı eserinde dünyanın yuvarlaklığını, pusulanın kullanımını, Amerika kıtasının varlı-
ğını anlatmıştır.
Ali Kuşçu, Fatih döneminin önemli astronomi ve matematik bilginidir.
Akşemseddin, mikrobun varlığını keşfetmiştir ve daha nice Türk bilim insanları farklı dal dallarında önemli
buluşlar yapmışlardır.
Ayrıca sadece insanlara faydalı olduğu gibi Allahın varlığını ve birliğini kavramak, onun yarattığı kusursuz
evreni idrak etmek de temel amaçlardan biri olmuştur.
Sözün özü, bilim hayattır ve bilim olmadan hayatın düzenini ahengini kavramak zordur.

49 Ayşe Nur GÜLEN

BÜYÜKÇİĞLİ ANADOLU LİSESİ

DÜNDEN BUGÜNE SPOR SERÜVENİM

Saygı ve sevgilerimle spora olan duygularımı ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak
istiyorum. Spora karşı ilgim küçüklüğümden beri vardı. Spora atletizmle başladım ve
her koştuğumda kendimi daha da özgür hissettim. Yaklaşık 8 senedir İzmir’deki yarış-
malara katılarak kendimi hep geliştirmekteydim. 2013 yılında Formula-1 yarışmasında
Çiğli üçüncüsü oldum. Daha sonradan altıncı sınıfta 1500 metrede yaklaşık 80 kişiden
53. Ardından yedinci sınıfta 1500 metrede 42. olunca açıkçası kendime yakıştıramamıştım daha iyisini
yapabilirdim düşüncesindeydim iyice hırslandım, daha çok çalıştım ve sekizinci sınıfta tekrar 1500 met-
rede yaklaşık 80 civarı kişiden yedinci olarak hedefime daha da yaklaşmıştım. Gelelim dövüş sanatlarına
olan ilgime, üç dayım milli güreşçi. Spor sevgisi birazda aileden geliyor desem yeridir. Dövüş sporuna 2013
senesinde karateyle başladım hocalar tekmemin oldukça sert ve
güzel olduğunu söylemişlerdi. Bu nedenle tekvandoya niyetlensem
de tekvando da yoğunlukla bacak çalıştığı için yumruk, tekme,
güreşin birleştiği zor bayağıda yorucu olan Wushu/Sanda dalına
yöneldim. Şuana kadar yaklaşık dört sene oldu. Yeni başladığımda
bacaklarım tekme yemekten morarırdı, öğreninceye kadar çok
yıprandım. Ama hiçbir şey beni yıldırmadı. Bir yola baş koyduysam
peşini bırakmamam gerektiğini öğrendim. Ulaşmak istediğin hedefi
ancak emek vererek, sabrederek elde edersin. Bu yolda sık sık
kullandığım bir söz var; hedefi olmayan gemiye hiçbir rüzgâr yardım
etmez. İlk müsabakamda İzmir ikincisi oldum aralarda yenildiğim
maçlarda oldu tabi. Sonralardan İzmir birincisi, Ege bölge ikinciliği, Ege bölge şampiyonluğu derken Tür-
kiye, Avrupa, dünya şampiyonlukları da gelir inşallah. Amacım ilerde büyük bir derece yapıp bayrağımızı
dalgalandırmak ve İstiklal Marşımızı duyurmak. Özetle; müzik, resim, spor fark etmez bir sanatla uğraş
yeter ki. Kendinize olan özgüveninizi arttırır. Stresinizi atmanıza yardımcı olur. Sağlıkla ve sporla kalmanız
dileğiyle...

BUCA AFETEVLERİ KAPALI SPOR SALO- BUCA AFETEVLERİ KAPALI SPOR SALONUNDA EGE BÖL-
NUNDA EGE BÖLGESİ 2. LİĞİM GE ŞAMPİYONLUĞUM

Nazlıcan KURT
50


Click to View FlipBook Version