The words you are searching are inside this book. To get more targeted content, please make full-text search by clicking here.
Discover the best professional documents and content resources in AnyFlip Document Base.
Search
Published by zafer, 2017-08-12 15:45:28

Pharmetic Sağlık - 33

Pharmetic Sağlık - 33

Sağlık

ZİHİN SAĞLIĞINIZI
KORUYUN!
Hastalanıp sağlığımızı kaybettiğimiz ve doktora
Kafatasımızın içindeki boz renkli organ, koştuğumuz zamanlar, aslında iyileşeceğimizi
vücudumuzun kaptan köşküdür. Ya da pilot bilir, en azından umut ederiz. Çoğunlukla da öyle
kabini… Belki de tanrı mucizesiyle en iyi olur. Yalnız beynimizle ilgili hastalıklarda ya da
korunan organ da beyindir. Sadece zihinsel problemlerle karşılaştığımızda panik yaşarız. Çünkü
bej-pembe renkte bir organ da değildir. beyin önemlidir ve oradan emir çıkmazsa, parmağımızı
Şimdi, soru şu: Beynimize ne kadar bile kıpırdatamayız. Dolayısıyla bedenimizde belki de en iyi
bakıyoruz, zihnimizi ne kadar kolluyoruz? bakılması, korunması gereken organ, beynimizdir.
Son yıllarda sıkça duyduğumuz Alzheimer hastalığı bu kadar
gündeme gelmeseydi belki kafatasımızın içindeki o organa da
bu kadar ilgi duymayacaktık. İtiraf etmek gerekirse, hepimiz
bunamaktan korktuk. Bizim korkumuz da bilim dünyasına
araştırmalar olarak yansıdı.

52 / Yaz 2017 / PharmeticSağlık



Sağlık

Her geçen gün daha çok nörobilim, psikiyatri doktoru, beyin bilgiler beyinde, burun boşluğu üzerinde ve gerisinde yer
cerrahı hatta beslenme uzmanı bu hastalığı araştırıyor. alan, iki yanlı olarak yerleşmiş olfaktör bulbus’lara iletildiği
Haklılar çünkü bir tarafta Alzheimer’lılar, diğer tarafta için bu bölge koku hafızasıyla ilgilidir. Koku duyusu ön lob
Alzheimer’dan korkanlar ve eldeki verilere göre her beş yılda aracılığıyla sağlanır ve beynin ilkel bölgelerinden biridir.
bir hasta sayısı ikiye katlanan bir hastalıkla karşı karşıyayız! Hafızayı güçlendirmek için bu iki bölgeyi çalıştırmak, zihni
Şimdilik hastalığı önleyecek ya da tedavi edecek bir yöntem aktif tutmak gerekir.
bulunmuş değil. Uzmanlar, beynimizi uyararak canlı
tutmamızın en iyi korunma yolu olduğunu söylüyor. Bunun Beş duyunuzu da çalıştırın
anlamı da şu: Yaş ilerledikçe, karşımıza çıkacak bilişsel Beyin sağlığını korumanın belki de en pratik ve en eğlenceli
hastalıklardan korunmak için bugünden önlem almaya ve yanı, beş duyunun tamamını da çalıştırmak. Duyular,
çalışmaya başlamamız şart! koşullara uyum sağlayabilir ve bu uyum da beynimizi olumlu
yönde etkiler. Bunu açıklamak için bir deneyde gönüllülerin
Yeni şeyler öğrenin beş gün boyunca karanlık bir ortamda bırakıldığını, beş
Atılması gereken ilk adım, öğrenme becerilerimizi aktif günün sonunda deneklerde beyinlerinin dokunmayla
tutmak. Siz de tanık olmuşsunuzdur, her geçen gün daha ilgili bölgesinin geliştiğini örnek olarak verebiliriz. Bunun
fazla yaşlı çapraz bulmaca çözüyor ya da ellerindeki sudokuya anlamı ise şu: Beynin görme nöronları görevlerini yapamaz
odaklanıyor. İyi de yapıyorlar zira bu gibi egzersizler hem olunca yerlerini dokunmaya bırakıyor. Beş duyunuzu
eğlendiriyor hem de beyindeki nöronlar arası bağları da güçlendirmek için işte birkaç öneri: İşitme duyusunu
güçlendiriyor. Her türlü öğrenme fırsatını da iyi kullanmak güçlendirmek için aynı anda birkaç konuşmayı birden takip
gerek çünkü yeni edinilen uğraşılar hafızayı keskinleştiriyor. edin. Ya da dinlediğiniz müzik eserindeki enstrümanları ayırt
Beyin, sürekli yeni şeyler öğrenmeye koşullanınca aktifliğini etmeye çalışın. Koku duyunuz için baharatları tatmadan önce
koruyor. “Öğrenin” derken şunları denemek iyi sonuçlar tatlarını tahmin edin. Dokunma duyusu için de hem masaj
verebilir: Örneğin bir dernekte gönüllü olarak çalışmak, bir yapmayı hem yaptırmayı önerebiliriz.
sivil toplum örgütüne dâhil olmak… “Bunlar bana uygun
değil” diyorsanız, yabancı dil öğrenebilirsiniz. Ya da spora
yönelebilirsiniz. Bir müzik aleti çalabilmek için kursa gitmek
de etkili olacaktır. Özetle seçeceğiniz alan hem öğrenmeyi
hem de uygulamayı içermelidir. Bunun diğer yararı ise
eğildiğiniz alanın size hem keyif vermesi hem de beyninizi
aktif tutmasıdır.
Beyin, vücudumuzun tamamıyla etkileşim halinde bulunduğu
bir ağdır. İç ve dış çevresiyle kurduğu ilişki ve iletişime göre de
kendini sürekli yeniler. Yaşlanınca da bu durum devam eder ve
beyin sinirsel ağlarını yeniden şekillendirebilir. Yaratıcılık ve
yeni bir şeyler öğrenmek işte bu noktada son derece önemlidir
çünkü kişi yaşlılık psikolojisinden sıyrılıp kendisini motive
ederken beyni de beklenmedik durumlara uyum sağlamak
üzere çabalamaya başlar.

Hafızanızı güçlendirin

Hayatın ileri dönemlerinde bile beynin her iki yarı küresindeki
nöronlar faaldir ve çoğalmaya devam eder. Hafızayla ilgili
beynimizde iki önemli alan bulunur. Bunlardan ilki hafızanın
anahtar bölgesi kabul edilen hipokampus içinde yer alan
“dentat girus”tur. Dentat girus, 30 yaş civarı başlayan yaşla
alakalı hafıza kayıplarından sorumlu bölgedir. Yapılan düzenli
egzersizler, bu bölgede yeni nöron oluşumunu tetikler ve
hafıza ile ilgili sorunlarda gerileme gözlenir. İkincisi, olfaktör
bulbus ya da koku soğancığıdır. Burundan gelen duyusal

Beyin önemlidir ve oradan emir
çıkmazsa, parmağımızı bile
kıpırdatamayız. Bunun anlamı açık:
Bedenimizin en iyi korunması
gereken organı, beynimiz!

54 / Yaz 2017 / PharmeticSağlık



Sağlık

Yeni nöronları güçlendirin Emeklilik, belki de hevesle
beklediğimiz bir dönem ancak yapılan
Nöral kök hücrelerin aktif nöronlara dönüşmesi için araştırmalara göre emeklilikle birlikte
çalıştırılmaları, faal hale getirilmeleri gerekir. Yani yeni sinir can sıkıntısına bağlı olarak zihinsel
hücrelerinin hayatta kalabilmesi için uyarılmaları gerekir. Yeni performansta gerilemeler başlıyor.
bir hobi edinmek, konsantrasyon gerektiren yeni bir etkinliğe
yönelmek söz konusu yeni hücrelerin sinirsel ağlara sıkıca
bağlanmasını sağlar. Böylece yeni bağlantılar meydana gelir. Bu
yeni bağlantılar da zekâ için son derece gereklidir.

Yürüyüş yapın

Araştırmalara göre haftada üç kez yapılan 45 dakikalık hızlı
yürüyüş, hipokampus hacminin genişlemesini sağlıyor.
Haftada üç kez sadece 45 dakika için tempolu yürüyüş, koşu,
bisiklet, yüzme gibi sporlar 3-6 ay arasında beyni olumlu yönde
etkilemeye başlıyor. Çünkü kan dolaşımı hızlanıyor ve kan
akışıyla birlikte beyin de besleniyor. Hele ki spor yapılan ortam
doğanın içindeyse vücuda ve beyne daha fazla oksijen gidiyor.
Spor, ruh hali üzerinde de olumlu etkiye sahip olduğu için
dopamin salgısı da artıyor. Bunların tümü de beynin sağlıklı
çalışmasına katkıda bulunuyor.

Başkalarına kulak verin

Empati kurmak yani kendimizi başkalarının yerine koymak,
onları dinlemek, kardeşlik ve dayanışma duygularımızı
geliştirmek, beynimizdeki ayna nöronların yoğunlaşmasını
sağlar. Ön beyin bölgesinde bulunan ayna nöronlar, taklit
ederek öğrenmeye ve başkalarıyla paylaşmaya yarar.
Karşınızdakini daha iyi tanımak ve anlamak için önemli olan
bu nöronlar, sosyal iletişim ve öz farkındalık açısından da
önemli göreve sahiptir.

“Düşmanlar”ı uzak tutun

Gelelim uzak durmanız gereken en önemli “beyin ve zihin
düşmanları”na… Stres, serbest radikalleri harekete geçirip
bağışıklık sistemine saldırdığı ve beynin merkezindeki gri
maddeye zarar verdiği için zihnin en önemli düşmanıdır.
Çarpıcı bir örnekle açıklamak gerekirse: Alzheimer hastalarının
yüzde 73’ünün, teşhisten önceki üç yıl içinde ciddi bir stres
yaşadığı tespit edilmiş!
Televizyon izleme alışkanlığı, özellikle ilerleyen yaşla birlikte
tehlikeli hale geliyor. Örneğin 40’lı yaşlardan itibaren ekran
karşısında geçirilen her bir saat, nörodejeneratif bir hastalık
riskini yaklaşık 1,5 kat artırıyor. Eğlence temelli aktiviteler ise
bu riski yarı yarıya azaltıyor.
Sıkıntı, ya da can sıkıntısı, depresif ruh hali de beyin düşmanı.
13 Avrupa ülkesinde yaklaşık 37 bin kişi üzerinde yapılan bir
araştırmaya göre emeklilik sonrasında zihinsel performans
geriliyor. Bu gerileme de zihinsel ve bedensel faaliyetlerin
eksikliğiyle birlikte can sıkıntısının ortaya çıkmasına sebep
oluyor. Her sabah amaçsızca yataktan çıkan emekliler de adım
adım Alzheimer’ın pençesine düşüyor.

56 / Yaz 2017 / PharmeticSağlık

HER BEBEK-ÇOCUK
CİLT TİPİNE ÖZEL

YENİ BİR CİLT BAKIMI
ANLAYIŞI

Expanscience® Laboratuvarları’ndaki Mustela® araştırmacıları, bebek cildinin fizyolojisini daha iyi anlamak için, 60 yılı aşkın bir süredir
araştırma programları yürütmektedir.

Bu çalışmanın sonucunda bebeklerin özel ihtiyaçlara sahip, farklı türde ciltlerle doğduklarını keşfettiler. Bu sebeple çocukların narin
cildi için özel olarak tasarlanmış olan ve doğumdan itibaren(1) kullanıma uygun yeni nesil Mustela cilt bakım serisini geliştirdiler.

Her Gün Nemlendirilmeye Nemlendirilmesi ve Desteklenmesi Aşırı Kuruluğa Maruz Kalan, Günlük
İhtiyaç Duyan Normal Cilt Gereken Kuru Cilt Olarak Nemlendirilmesi, Beslenmesi ve
Rahatlatılması Gereken Çok Kuru Cilt

Bu çalışmanın ışığında, her cilt tipi için etkin olan (dermatolojik ve/veya pediatrik gözetim altında) klinik olarak kanıtlanmış özel içerik maddeleri
geliştirdiler ve bu patentli doğal kökenli aktif içerikler tüm hijyen ve cilt bakım ürünleri serisinin içinde yer almaktadır.

(1) Yeni Doğan Yoğun Bakım Ünitesi’nden çıkan yeni doğanlar dâhil olmak üzere

Alışveriş

AİLENİZ İÇİN en İyİsİ...
Her ailenin farklı dönemlerde farklı ihtiyaçları olur.
Bu sayfadaki ürünlerin hepsi de en iyisi ve tümü 1- BEE’O
de sizin ailenizin ihtiyaçlarına yönelik...
Bee’O’nun geliştirdiği Propolisli Ballı Boğaz Spreyi Bee’O Up,
2 ferahlığı ve sağlığı bir arada sunuyor. Ürün hem boğazdaki
tahriş ve kuruluğu önlüyor hem de ferah bir nefes için %100
13 doğal çözüm sunuyor. Diş ve diş eti sağlığını koruyarak sigara
4 kaynaklı ağız kokusunu da önlüyor. 29,90 TL
2- AQUA PLUS
5
Mavala’nın multi-nemlendirici, yatıştırıcı cilt bakımı
6 serisi Aqua Plus ürünlerinin tamamı, özellikle yaz
aylarında nemini ve esnekliğini kaybeden cilt dokusu için
7 9 üretilmiştir. Aqua Plus cildin kalbine nüfuz ederek yoğun
8 şekilde ve uzun süre nemlendirir. Cildin rahatlamasını sağlar
ve nem kaybı kaynaklı cilt kırışıklarının, çatlaklarının ve
kızarıklarının önüne geçer. Cilt bariyeri dış etkilere karşı
daha dayanıklı hale gelir. 158 - 179 TL
3- BETADINE

Çocuklarda küçük yaraların enfeksiyona karşı korunması
için geliştirilen antiseptik ürün Betadine Pudra Sprey;
yaraya temas etmeden, kolay ve etkili ilk müdahale imkânı
sunar. Soğuk etki özelliğiyle ağrıyı azaltmaya da yardımcı
olur. Hasarlı deriye 15-25 cm’den sıkmak, yara bölgesini
zararlı tüm mikroorganizmalardan temizlemek için
yeterlidir. 18,50 TL
4- WHITE AND GLO

White Glo Çay ve Kahve Tüketenlere Özel Beyazlatıcı Diş
Macunu, Mikro-Wax koruyucu kalkanı ile yeni lekelerin
oluşmasını önler, dişlerin beyaz ve parlak kalmasını sağlar.
İçeriğinde diş çürümelerine karşı yüksek kalite florür
bulunur. İçinde yer alan beyazlatıcı diş fırçası ve esnek diş
temizleyici kürdan ile komple ağız bakımı sunar. 24,90 TL
5-OMEPA-Q10

Hücresel enerjiyi artırır, güçlü antioksidan özelliklere
sahiptir. Kalp ve damar hastalıklarında koruyucu, sporcu
sağlığını destekleyici, kısırlıkta sperm kalitesini artırıcı ve
migren tedavisini destekleyici etki sağlar. Anti-aging etkiye
sahiptir. Yaşlanmayı geciktirir. Kronik stres ve yorgunluğa
karşı koruyucudur. 119 TL
6- LA ROCHE-POSAY

Cicaplast Baume B5, içeriğindeki Panthenol 5% ve
Madecassoside ile zarar görmüş hassas ciltleri onarır,
bakım yapar. Formülündeki La Roche-Posay Termal Suyu
ile tahriş olmuş ciltleri yatıştırır ve uzun süreli rahatlama
sağlar. Kızarıklık, tahriş olmuş cilt, pişik vb. durumlarda
kullanılabilir. Bebek, çocuk ve yetişkinler için uygundur.
40 ml: 19,90 TL / 100 ml: 21,90 TL
7- SOLGAR

Solgar’ın ödüllü multi-vitamini ve besin takviyesi Solgar VM
2000, günümüzün yaşam koşullarında ihtiyaç duyulan tüm
vitamin, mineral ve yüksek emilime sahip aminoasitlere
bağlı mineralleri barındırır. Günde bir ya da iki tablet
alınması halinde vücut direncini artırır. Özellikle düzenli
olarak spor yapanlara tavsiye edilir. 107,50 TL
8- BACTOBLIS

Dünyanın ilk ağız ve solunum yolu probiyotiği olan Bactoblis;
Streptococcus salivarius K12 patentli bakterisini içeren
emme tablettir. Düzenli kullanıldığında, ağız ve boğaz
florasının dengesini sağlar, bağışıklık sistemini düzenlemeye
yardımcı olur. Bactoblis tüm bu özellikleri sayesinde 2015
yılında Avrupa’da “Yılın Ürünü” ödülü kazanmıştır. 59 TL
9- CETAPHIL

Cetaphil’in Restoraderm Serisi Cilt Yenileyici Vücut
Nemlendiricisi, bebeğin cildindeki kuruma, kaşıntı ve
tahrişi dindirerek ihtiyacı olan nemi sunar. Hızlı emilir,
kolay dağılır. 3 aylıktan itibaren bebeklere ve her yaştan aile
bireylerine uygundur. 295 ml 92,40 TL

58 / Yaz 2017 / PharmeticSağlık



Alışveriş 12 10- COLD-MIX INHALER

10 15 Burun tıkandığında ve solunum yolu enfeksiyonlarından korunmada
18 etkili bir çözüm sunan Cold-Mix damla, okaliptüs ve ladin uçucu yağından
11 oluşan içeriği ile solunum yolu enfeksiyonlarında kullanılır. Antiviral ve
20 antibakteriyeldir. Alerjenlere veya enfeksiyona bağlı burun tıkanıklığını
14 gidermede çocuklarda ve yetişkinlerde etkilidir. Okulda, serviste, iş
yerinde, toplu taşıma araçlarında, yakaya veya yastığa damlatılan
13 iki damla Cold-Mix, grip, solunum yolu enfeksiyonlarından korur.
16 5ml: 22,50 TL / 10ml: 28,50TL
11- CETAPHIL
17
Cetaphil Hassas Cilt Temizleyicisi, yağ, sabun ve parfüm içermez ve bu
19 nedenle tahrişe neden olmaz. Nazik ve tam temizlik sağlar. Suyla ya
da susuz kullanılabilir. Kiri, makyajı ve diğer yabancı maddeleri cildi
60 / Yaz 2017 / PharmeticSağlık kurutmadan temizler, cildin yumuşak ve pürüzsüz kalmasına yardımcı
olur. 3 aylıktan itibaren bebeklerden yaşlılara kadar herkes için uygundur.
Hipoalerjeniktir, parfüm ve koruyucu içermez. 200 ml: 53,35 TL
12- ENTEROGERMINA

Enterogermina, içerdiği probiyotikler ile sindirim sistemini dengelemeye
yardımcı olur. Flakon formu ve özel bir saklama koşulu gerektirmediği için
taşıma kolaylığı sağlar. 2 yaş üstü çocuklar dâhil tüm aile için uygundur.
10 flakon: 29,90 TL / 20 flakon: 39,90 TL
13- HUMER

Monodoz Ampul, yenidoğanlar için 5 ml’lik 18 adet ampul halinde
sunulur. Yenidoğanlarda nazal hijyen sağlar. Burun boşluğunun günlük
temizliğini sağlarken burun tıkanıklığından korur. Bebeklerin nefes
almasını kolaylaştırır. Sülfür, bakır, manganez gibi eser elementlerce
zenginleştirilmiştir. 29,90 TL
14- ARKOPHARMA

Fenugreek iştah hormonu (Grelin) ve büyüme hormonunu (GH-Growth
Hormone) uyararak iştahın açılmasına katkı sağlar. Emzirenlerde süt
artırıcı özelliği vardır. İnsülin salınımını stimüle eder, şekerin hücrelere
penetrasyonunu ve glikozun daha yavaş emilimini sağlayarak, kandaki
şeker düzeylerini düşürmeye yardımcı olur. 79,90 TL
15- VICHY

Vichy Eau Thermale, hassas ciltlerde oluşan kızarıklığı, tahrişi gidermeye
ve tekrar oluşumunu azaltmaya yardımcıdır. Kuruluktan ve başka
sebeplerden oluşan kaşıntıları gidermeye çalışır. Makyaj bazı olarak
her gün ve günün her saati kullanılabilir. Hassas ciltlerin kullanımına
uygundur. Cildi nemlendirmeye, korumaya ve beslemeye yardımcıdır.
Yaz sıcaklarında oluşan kızarıklıkları serinletirken kış soğuğunda oluşan
kuruluk ve çatlaklar için de bakım ve yumuşaklık sağlar. 39,90 TL
16- BUZZY BEE

Bir Bella B ürünü olan Buzzy Bee doğal böcek ve sinek kovucu spreydir.
Çocuklar ve tüm aile için ferahlatıcı sprey özelliği taşır. DEET gibi sinek ve
böcek kovucular barındırmaz, paraben ve kimyasallar içermez. Doğal ve
organik içeriklerle Amerika’da üretilmiştir. 98 ml: 95 TL
17- CONSTIPASS

Kabızlığın tedavisinde Macrogol 3350 içeren tek ürün olan Constipass;
hem yetişkinlerde hem de çocuklarda etkin ve güvenli bir tedavi seçeneği
sunar. Bölünebilir saşe formu sayesinde de kullanım kolaylığı sağlar.
Sağlık Bakanlığı onaylıdır. 36 TL
18- DARPHIN

Darphin’in Haziran’da eczanelerde yerini alan yeni ürünü All-Day
Hydrating Hand and Nail Cream, hoş kokusu ve çantada taşınabilme
özelliğiyle gün boyu yanınızda… İhtiyaç duydukça ellerinizi
nemlendirmek için kullanabileceğiniz krem, içindeki murumuru yağı,
E Vitamini ve gül suyu ile ellerinizi ve tırnaklarınızı yağlı his bırakmadan
derinlemesine besliyor ve nemlendiriyor. 69 TL
19- DERMALOGICA

Sülfatsız, besleyici günlük şampuan Daily Cleansing Shampoo,
her kullanımda sağlıklı, parlak saçlar yaratır. Saçı kurutmayan,
her gün kullanılabilen formülü ve güçlü köpüğü ile nazikçe temizler,
saça yumuşaklık, parlaklık ve kolay şekillendirme sağlar. Saçı
kuvvetlendirir ve saç derisini arındırır. Antioksidan bakımından içeriği
zengindir. 250 ml: 164 TL
20- HEMOPROPIN

Ağrı, yanma, kaşınma ve kanama gibi hemoroit kaynaklı etkilerin
yanında rektal mukoza tahrişini de azaltır. Ağrı ve zorlanma olmaksızın
dışkılamayı sağlar. Kortikosteroid ve paraben içermez. Her yaştan tüm
kullanıcılar için uygun doğal tıbbi cihaz niteliğindedir. 49 TL



Çocuk & Aile

Z KUŞAĞI’NI
GHBDHHEAİEÜARLZĞKZEŞIİÜRICELRML;EYLBAĞISPKİMZEÜELLAKRIEKOEMRCLDİÜNMEİMYĞAZEKİSKGÜI UGENŞLEAERĞCEEKI’ĞİNYEINOR.

NGeelİşecYaekpaNceaskil?
“Benim oğlum doktor olacak”, “Benim kızım mimar olacak” diyorsanız biraz sabır!
Çünkü Z Kuşağı’nın sahip olacağı mesleklerin %65’i günümüz dünyasında henüz bilinmiyor!

ZKuşağı ya da şu sıralar ilkokuldan lise sona kadar, işlerin yüzde 45’inin yakın bir gelecekte sadece makineler
yelpazeyi biraz daha açarsak üniversitelerin ilk tarafından yapılacağını gösteriyor. Örnek mi? Bir zamanlar
iki senesinde eğitim gören 7-20 yaş arası çocuklar, belediye otobüslerinde biletçiler vardı, biliyorsunuz. Bugün
gençler… Farklı bir ifadeyle 1997-2010 yılları önümüzdeki makineye kartımızı okutup ilerleyebiliyoruz. Ya da
arasında doğanlar… İş dünyası dijitalleşme ile sıkı bir iletişim yayınevlerinde çalışan dizgiciler vardı. Daha önceden dökümü
yaşarken bu yeni neslin gelecekte hangi işlerde çalışacağı da yapılmış ve hurufat kasalarında yerlerini almış kurşun harfleri
gündem konusu haline gelmeye başladı. Çünkü şöyle ilginç tek tek el ile alıp bir araya getirirlerdi. Şimdi yayınevlerinde
bir ikilem söz konusu: Bir yandan teknolojik gelişmeler yeni iş “dizgici” çalışıyor mu tartışılır çünkü herkes bilgisayarını
imkânları yaratıyor ancak diğer yandan da bu yeni mesleklerde daktilo olarak kullanıp aynı zamanda dizgi işini de kendisi
var olabilmek için yeni beceriler gerekiyor. Dijitalleşmenin yapıyor! Dolayısıyla Z Kuşağı’nın çalışacağı işler derken, böylesi
günümüz çalışanlarını korkuttuğu da bir gerçek çünkü bir değişimden, dönüşümden söz etmiyoruz. Sözünü ettiğimiz,
yapılan araştırmalar, bugün bizzat insanlar tarafından yapılan bugün var olmayan meslekler!

62 / Yaz 2017 / PharmeticSağlık



Çocuk & Aile

Patron figürü çok önemli! Z Kuşağı’nın yüzde 75’i şuna inanıyor:
Bundan önce, yetişen bu genç kuşağın iş âleminden neler Kimse aç kalmaz! Hayatım da, belki
beklediğine de bir göz atmak gerek. Çünkü bu yeni neslin anne- hiç göremeyeceğim emekliliğimden
babalarından farklı olarak çalıştıkları işe ömürlerini verme gibi daha değerli! İşte bu yüzden yapacağım
bir beklentileri yok! Beklentilerin başında uzun öğle yemeği işin bir anlamı olmalı çünkü o iş,
molaları, spor salonu olan ofisler filan da yok. Çalışacakları yaşadığım hayatın özeti olacak.
ofisten üç şey bekliyorlar: Sağlık sigortası, tatminkâr bir maaş
ve (buraya dikkat) işinin ehli, saygı duyacakları bir patron! yüzde 32’si kendi işini kurmayı planlamış. Yüzde 76’ya yüzde
“Hafta sonları çalışmam”, “Gece vardiyasına kalmam” gibi 32 ise sadece geçtiğimiz 25 yılda neredeyse iki katı gencin
saplantıları da yok. Tam tersine, farklı shift’lerde çalışmayı, iyi hayatını kendi çizmek ve kendi işini kurmak istediği anlamına
para kazanma yollarından biri olarak görüyorlar. geliyor. Yeni nesli özellikle bu isteğinden dolayı ciddiye almak
İkinci beklenti başlığı biraz şaşırtıcı: Yapacakları işin bir anlamı gerekiyor zira şöyle bir gerçek de var: Z Kuşağı, tahminen
olmasını istiyorlar. Yani sabah 9 akşam 18 saatleri arasında kendilerinden önceki Milenyum Kuşağı’nın hayalini kurup da
günü öldürüp, ay sonunda maaşı cebe indirmek onlara göre erişemediği her ne varsa onun üzerine geleceğini inşa edecek.
değil. Şunu kabul etmek gerek: Henüz hiç biri ailenin geçimini Neden mi? Çünkü Milenyum Kuşağı dijital olan her ne varsa
sağlamak nedir ya da çocuk okutmak nedir bilmiyorlar ve rahat hepsiyle birlikte aşama aşama tanışan ilk kuşaktı. Z Kuşağı
konuşmalarının nedeni bu da olabilir ancak yine de bakış açıları ise direkt bilgisayarların ve dijital dünyanın içine doğdu. Şöyle
farklı: Onlar “ekmeğini kazanmanın” derdinde değiller. Ya da diyelim: Milenyum Kuşağı internet üzerinden para kazanıp cep
emekliliklerinde rahat bir hayat sürmek için çalışırken yatırım harçlığını çıkarmaya başladığında 13-15 yaşındaysa Z Kuşağı
yapmaları gerektiğine inanmıyorlar. Z Kuşağı’nın neredeyse aynı yaşta neden yatırımcı olmasın! Öte yandan kaçınılmaz
% 75’i şuna inanıyor: “Kimse aç kalmaz. Hayatım ise belki de bir gerçeği de hatırlatmak gerek: Türkiye dâhil tüm dünyada
göremeyeceğim emekliliğimden daha değerli. Yaptığım iş bu X Kuşağı yavaş yavaş “emekli” oluyor. Y Kuşağı aktif olarak iş
yüzden anlamlı olmalı çünkü o iş benim yaşadığım hayatın yaşamının içinde. Ama gün gelecek, dünyanın aktif iş gücünü Z
özeti olacak!” Kuşağı oluşturacak. Bu çocuklar da şu anda ilk ya da ortaokulda
ama şimdiden kariyer planlamaya başladılar denebilir. Yalnız
Küçük yatırımcı nesli bunun alışılmışın dışında bir çalışan kitlesi olacağı da ortada
Z Kuşağı’nın yukarıda aktardığımız gibi “farklı” düşünmesinin zira çalışacakları pek çok iş sahası ve yol alacakları pek çok
de somut bir nedeni var bu arada. Bu kuşak, kendi kendini kariyer alanı şu anda mevcut bile değil. Uzmanlara göre henüz
motive eden, hayata hazırlayan gençlerden oluşuyor. Yüzde ortada olmayan iş alanlarının genele oranı yüzde 65! Bu da
76’sı “kendi kaderimi de kariyerimi de kendim çizeceğim, kendi şu anlama geliyor: Dünyada yine doktor, mühendis, mimar
patronum olacağım” diyor. Aslında bu konuda hayli iddialılar
çünkü yapılan araştırmalara göre önceki nesillerin sadece

64 / Yaz 2017 / PharmeticSağlık



Çocuk & Aile

gibi bilinen meslek dalları olacak ama (mesela) çiçekçilerin Eğitim sorgulanmaya
yanında sadece kokulu çiçeklerin genetiğiyle ilgilenen botanik başlandı
birimlerinin ürettiği alerjiye sebep olmayan kokulu çiçeklerle
tanışacağız. Veya itfaiye kimyasal yangınlar bölümü, drone Geleceğin makineleşmiş ve dijitalleşmiş iş dünyasında “insan”
pilotluğu… Ya da diyelim “beyin cerrahisi kimyasalları gücüne ihtiyaç olmayabileceği epeydir tartışılıyor. 2016 tarihli bir
uzmanı” vesaire… araştırmaya göre günümüzde insanların belli bir ücret karşılığında
yaptığı işlerin yüzde 45’i çok değil, 15 yıl içinde makineler
Olmayan işlerin ilk işçileri tarafından otomatik yapılacak. Bu, bir anda yüzde
Daha önce Milenyum Kuşağı’nı anlattığımız yazımızda 45 işsizlik patlaması yaşanacak anlamına gelmiyor zira iş alanları
değinmiş ve bu neslin kurumsallaşmış firmaları tercih gibi insanlar da hız, algı, yetenek ve risk yönetimi gibi konularda
ettiğini, gelişme aşamasında olan işyerlerine itibar “evrim geçirecek”.
etmediklerini anlatmıştık. Z Kuşağı ise tam tersi… Z Kuşağı’nı bekleyen en önemli sorun ise eğitim! Malûm,
Görünen o ki onlar küçük ya da orta büyüklükteki işletmeleri şu anda var olmayan işin eğitimini veremez ve bu işle ilgili
tercih edecekler, hatta çoğu yeni iş sahalarının kurucuları, planlama yapamazsınız. Yine de uzmanlar kişilerin adaptasyon
ilk çalışanları olacak. Sebep? Dünya genelinde ne gibi işler yeteneklerinin ve öğrenme yetilerinin geliştirilebileceğini, eğitimin
icat olunacak, hangi sektörler ortaya çıkıp hangileri yükselecek de bu yönde planlanabileceğini belirtiyor. Gereken ise basit:
şu an bilmiyoruz! Daha da ilginci, bu neslin hangi işlerin Ezbere dayalı olmayan, araştırmayı ve öğrenmeyi teşvik eden bir
evrim geçirmesini sağlayacaklarını da bilmiyoruz. Öte yandan sistem ile bu sisteme uyum sağlayabilecek bireyler… Türkiye’de
bildiğimiz bazı gerçekler de var. Örneğin tıpkı Milenyum henüz böylesi bir geleceğe yatırım yapıldığını söylemek mümkün
Kuşağı gibi, Z Kuşağı da 2008 kriziyle darmadağın olan şirket değil ama 15 yıl sonrasına şimdiden hazırlananlar da var. Örneğin
sadakatinden uzak duracak ve bir işe girip emekli olana dek bütün İskandinav ülkeleri ama özellikle Finlandiya… Geçen yıl
aynı şirkette çalışmayacaklar. Kariyerlerinde ilerlemek için radikal bir kararla eğitim sistemini kökten değiştiren Finliler,
sık sık iş değiştirecekleri de ortada. İşyerine ya da patrona klasik müfredatı aşama aşama okullardan çıkaracak. Dolayısıyla
sadakatleri ise farklı olacak ve bu nesil, “lider” niteliği taşıyan, öğrenciler artık matematik, tarih, coğrafya, edebiyat gibi dersleri
yanlarında çalışarak kendilerini geliştirebilecekleri patronlara okumayacak. Kısacası yetkililer, 200 yıl öncesinin koşullarında ve o
sadık olacaklar. İşyerlerinde dedikodu, yalan dolan da onlara günün ihtiyaçları doğrultusunda hazırlanmış bir sistemi tamamen
göre değil. Çünkü hepsi dürüstlük ve açık fikirlilik arayışında rafa kaldırıyorlar. Klasik dersler yerine olaylar ve olgular disiplinler
olacaklar. Bir de, bu çocuklar teknolojiye fazlasıyla hâkim arası bir biçimde ele alınacak. Örneğin İkinci Dünya Savaşı tarih,
olacaklar ve iletişimi eski nesillerden daha aktif yürütecekler coğrafya ve matematik açısından incelenecek. Hayatın içindeki
ama birinci tercihleri daima yüz yüze iletişim olacak. mekânlar da derslik olarak kullanılacak. Diyelim Sultanahmet’te bir
Gelelim Z Kuşağı’nın çalışacağı ve en azından şimdiden belli kafeteryada girilecek ders hem ekonomi hem de İngilizce pratik
olan iş alanlarına… Örneğin çevre mühendisliği bunlardan eğitimi yerine geçecek. Zoraki verilen dersler de yok. Öğrenciler
biri çünkü çevre ile ilgili sorunların giderek büyüyeceğini ilgi alanlarına ve meraklarına hitap eden dersleri seçecek!
söylemeye gerek yok. Yine sağlık ve tıbbı ilgilendiren
her alanda da Z Kuşağı görev alacak. Teknolojiyle ilgili
pek çok alan da bu kuşağın ilgi alanına girecek ki siber
güvenlik, bilgi sistemleri yönetimi ve web tasarımı
bunlardan sadece birkaçı. Hatta web tasarımı gibi
alanlarda varlık gösterebilmek için şimdilik “alaylı”
olmak yeterliyken bu gibi mesleklere eğilenlerin resmi
eğitimden geçeceğini bile söyleyebiliriz. Öyle ya, artık
web tasarımının bile okutulacak bir “tarihi” ve o tarih
içinde kaydettiği bir gelişimi var!

Şu anda okullarda ilk
eğitimlerini alan çocuklara
geleceğimizi teslim
edeceğiz. Ancak hiçbirinin
ne iş yapacağını tam olarak
bilmiyoruz. İşin tuhafı,
bunu uzmanlar dahil kimse
bilmiyor çünkü çalışacakları
işlerin yüzde 65’i günümüz
dünyasında henüz yok!

66 / Yaz 2017 / PharmeticSağlık

easyVit®

siz30ker ilave

Çi ne nebilir Jel T
Doğal Limon ve doğal Portakal aromalı Balık Yağı e
Telefon: 0 216 540 1281
• Tadı mükemmel abletwww.easyfishoil.com
• Kolayca çiğnenebilir ve kokusuz
• Şeker ilavesiz
• Tazeliğini ilk günkü gibi koruyan özel ambalajlı
• Reflü ve gaz şikayetlerini ortadan kaldıran patentli özel formunda
• Standart balık yağlarına göre %44 daha fazla emilir

Norwegian
Produce

Advertorial

TÜRKİYE’NİN İLK PROPOLİSİ
BEE’O UP İLE TANIŞIN!
Gıda Mühendisi Aslı Elif Tanuğur’un girişimleri, Taylan Samancı ve Prof. Dr. Dilek
Boyacıoğlu’nun desteğiyle bir araya geldi ve Türkiye’nin ödüllü propolis markası doğdu!

K endinizi tanıtır mısınız? Efficiency ödülünü kazandık. Son olarak, BEE’O UP Propolis Damla’nın
Ben, Aslı Elif Tanuğur, İstanbul Amerika’da pazara sunduğumuz Kakao- yetişkinlerde en az günde 20 damla,
Teknik Üniversitesi Gıda Fındık-Ham Bal-Propolis ürünüyle Gıdanın çocuklarda günde 10 damla tüketilmesini
Mühendisliği Bölümü’nden Oscar’ları olarak bilinen Gurme Özel tavsiye ediyoruz. Suda çözünür olanı su,
mezun oldum ve yine aynı üniversitede Ürünler İnovasyon Ödülleri’nde yeni ürün süt, meyve suyu vb. içeceklere damlatarak,
Yüksek Mühendis unvanını kazanarak kategorisinde birinci olduk. suda çözünmeyen propolis damlayı
uzun yıllar bal sektöründeki firmalardan da bal, yoğurt, pekmez vb. gıdalara
birinde Ar-Ge ve kalite direktörü olarak Türkiye’nin ilk ve tek TÜBİTAK damlatarak tüketebilirsiniz. BEE’O
görev yaptım. Oğlumun antibiyotik inovasyon ödüllü yerli propolisini UP Propolis Arı Sütü Ham Bal karışım
alerjisine çare aradığım dönemde propolis ürettiniz. Peki, propolis nedir? ürünlerini de sabahları aç karnına bir
ve arı sütü ile tanıştım. Arı ürünlerinin Faydaları nelerdir? tatlı kaşığı doğrudan veya ılık süt, yoğurt
şifasını herkese ulaştırmak ve Türkiye’de Propolis, arıların bitkilerin yaprak, sap ve vb. gıdalarla karıştırarak tüketebilirsiniz.
daha önce üretilmeyen propolisi yine tomurcuklarından topladıkları çok güçlü Arı sütü, işçi arıların yavru arıları
Türkiye’de ilk kez “Sözleşmeli Arıcılık” antioksidan ve antimikrobiyal etkilere ve kraliçe arıyı beslemek için kendi
modeliyle üretmek adına Taylan Samancı sahip tamamen doğal bir arı ürünüdür. vücutlarından salgıladıkları değerli bir arı
ve Prof. Dr. Dilek Boyacıoğlu ile 2013 Arılar tarafından, kovandaki mikropları ürünüdür. Düzenli arı sütü tüketiminin
yılında KOSGEB destekli propolis projesi yok etmek için kullanılır. Bileşiminde çocuklarda bedensel ve zihinsel gelişmeyi
ile yola çıktık ve BEE’O markası böylece antioksidan özelliğe sahip flavonoidleri desteklediği, beyin aktivitesini geliştirici
doğmuş oldu. Yüksek propolis ve arı sütü ve fenolik bileşenleri içermektedir. etkilerinin bulunduğu; ayrıca, ciltte
içeriğine sahip ürünlerimiz de BEE’O UP Propolisin kulak-burun-boğaz hastalıkları, kolajen sentezini artırdığı, bunun yanı
markasıyla sadece eczanelerden satışa mevsimsel alerjiler, diyabet, ağızda çıkan sıra kadınlarda yumurta sayısı, erkeklerde
sunulmaya başlandı. Firmamız bugüne yaralar, aftlar, uçuklarda; mide bağırsak de sperm kalitesini artırarak doğurganlık
kadar altı farklı ödüle layık görüldü. 2016 rahatsızlıklarında kullanım alanının üzerine etkilerinin bulunduğu yapılan
yılında KAGİDER, Garanti Bankası ve bulunduğu ve kansere karşı etkilerinin bilimsel çalışmalar ile kanıtlanmıştır.
Ekonomist Dergisi tarafından Türkiye’nin olduğu yapılan bilimsel çalışmalarla
Kadın Girişimcisi ödülüne layık görüldüm, kanıtlanmıştır. BEE’O UP ürünleri nerelerde satılıyor?
ayrıca Avrupa Birliği tarafından Eco Propolis ham halde tüketilebilir BEE’O UP ürünlerimiz tüm Türkiye’deki
özellikte değildir. Ham halde vücudumuz
Aslı Elif Tanuğur, Taylan Samancı, propolisten yalnızca %2 oranında eczanelerde satılmaktadır. Şu an
Dilek Boyacıoğlu yararlanıyor. Propolisi vücudumuzun dağıtımımız Alliance Healthcare
sindirebilmesi için mutlaka ekstrakte kanalıyla yapılmaktadır. Tüm illerde
edilmesi yani özütlenmesi gerekiyor.
Biz, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde yer alan ilgili bölge müdürlüklerinin
gerçekleştirdiğimiz Ar-Ge projesiyle depolarından ulaşabilirsiniz.
propolisi insan tüketimine uygun Ayrıca, ballar ve propolisli ballı
hale getirecek ve içerisindeki yararlı çerezli gıda ürünlerimiz BEE’O
bileşenlerden maksimum oranda
faydalanmanızı sağlayacak özütleme markasıyla marketlerde ve
yöntemini geliştirdik. Geliştirdiğimiz www.beeo.com.tr web sitemiz
bu Ar-Ge yöntemiyle TÜBİTAK-TTGV- üzerinden satıştadır.
TÜSİAD tarafından inovasyon ödülüne
layık görüldük. Firmamız İTÜ Arı
Teknokent’e bağlı. Bu işlemi uzman
gıda mühendisleri kontrolünde
gerçekleştiriyoruz. Şu anda BEE’O
UP propolis piyasadaki en yakın
benzer üründen en az beş
kat daha yüksek antioksidan
aktiviteye sahip...

68 / Yaz 2017 / PharmeticSağlık



Psikoloji

DyaeddSaioksoydaul

Kabul Görme

Mekanizması

Kime sorsanız, “dedikodu yapmak kötüdür”
der ama bir grubu farkına bile varmasa da,
herkes illa ki dedikodu yapar! Psikoloji bilimi
ise son araştırmalar sayesinde artık konuya
farklı bir açıdan bakıyor.

Sıradan bir sabah… Komşunuz sıcak ekmek almak için koşa koşa
fırına gidiyor. Öğleden sonra mahalleden arkadaşlarınızla çay için
toplanıyorsunuz ve aralarından biri sabahki sıradan olayı şöyle
anlatıyor: “Şekerim o ne pasaklılıktır, anlamak mümkün değil.
Sokağa çıkıyorsun ayol. İnsan üzerine şöyle düzgün bir şeyler giymez mi hiç.
Altında çiçekli pijama, üstünde ekose yelek. Alttakinin rengi pembeli üstteki
kahverengili. Saçını bari tarar insan. Yataktan kalktığı gibi kapıdan çıkmış. Ay
baktım baktım, üzüldüm haline ne yalan söyleyeyim…”
Oysa yaşanan olay gerçekte neydi? Komşunuzun kahvaltı sofrasını bir an
önce kurma telaşıyla alelacele fırına gitmesi… Komşunuzun kıyafeti, saçı,
üstündekilerin rengi sizin dikkatinizi çekmiş miydi? Hayır! Peki, bütün bunları
“sorun”, ya da en basitinden “anlatılması, paylaşılması gereken bir konu” haline
getiren kim? Arkadaşlarınızdan biri. O zaman tanıştıralım: O arkadaşınız,
bir dedikoducu! Üstelik anlattıklarının hiç birinin abarttığı gibi olmadığını
da biliyorsunuz. Peki, bu dedikoduyu dinlerken bir şey dikkatinizi çekti mi?
Farkındaysanız, çay partinizin dedikoducusu hem eleştirdi hem de neyin nasıl
olması gerektiğine dair ders verdi. Aynı anda görgü kuralları eğitmeni, modacı,
saç stilisti, renk uzmanıydı üstelik. Ama vurucu cümleyi en sonda kullandı:
“Üzüldüm haline!”

70 / Yaz 2017 / PharmeticSağlık

PharmeticSağlık / Yaz 2017 / 71

Psikoloji

Dedikodu yapmayıp dedikodu için kime, mağaradakilerden hangisine güveneceklerdi?..
dinlememek diye bir şey yok. Uzmanlara göre dedikodu hayatımıza tam da bu noktada girdi.
Herkes illa ki bu dedikodu işine İnsanların içinde bulundukları toplulukla / toplumla ilgili bilgi
kıyısından köşesinden bulaşıyor. sahibi olmaya ihtiyaçları sürdüğü için de ardı arkası kesilmedi.
Ancak evrim geçirdi! Ya da fonksiyonu değişti demek daha
Dedikodu aslında kime yarar? doğru… Artık elde ettikleri bilgiyi kendi lehine kullanan,
Psikologlara göre dedikodu, bireylerin başkalarını aşağılarken, kendini öne çıkaracak şekilde yayan hatta söz konusu bilgiyi
eleştirirken, yargılarken kendilerini yüceltmek için “ilişkilerim sağlam”, “ben önceden öğrenebilirim”, hepinizden
kullandıkları bir strateji. Böyle yaparak toplumdaki yerlerini bir adım öndeyim” havası yaratanlar var ve içinde bulundukları
yukarılara çıkarmayı ve kendilerini bilirkişi olarak kabul topluluğu asıl etkileyenler de bunlar.
ettirmeyi amaçlıyorlar. Yani dedikoducu asıl olarak bencil
amaçları uğruna başkalarını kullanıyor. Belki yukarıdaki Dedikodudan kaçmak mümkün mü?
basit hatta istenmeyen türde bir dedikodu ama şunu da Siz dedikodu yapmıyor olabilirsiniz ama ya size anlatılanlar?..
kendimize sormamız lâzım: Müthiş gizli bir haberi tesadüfen Yani bir başkasının yaptığı dedikoduya da kulak misafiri
öğrenen ve bu haberin çok kişiyi etkileyeceğini bilen biri oluyorsunuz ister istemez. Ancak şurası kesin ki dedikodu
bunu kendine saklayabilir mi? Zor olsa gerek, öyle değil mi? yapmayıp dedikodu dinlememek diye bir şey yok. Herkes illa ki
Haber herkesten şu ya da bu sebeple saklanıyor ama siz dâhil bu dedikodu işine kıyısından köşesinden bulaşıyor. Çünkü aksi
herkesi etkileyeceği de gün gibi ortada. Örneğin bir bankada halde toplumsal bir soyutlanma gündeme geliyor. Yalnız bu
çalışıyorsunuz ve bankanın, altı ay sonra başka bir bankayla dedikodunun da sınıfları var. Meselâ aldığınız bir haberi
birleşeceğini tesadüfen öğrendiniz. Bu kesinlikle başkalarının tek bir kişiyle paylaşmanız, arada derin bir güven ilişkisi
sırrı hatta iş sırrı ama sizin de içinde bulunduğunuz kalabalık olduğunu gösteriyor. Geniş bir insan iletişimi ağına sahip
bir kitleyi de etkileyecek. Ne yaparsınız? Kuşkusuz hemen olmanız ise aynı oranda geniş bir istihbarat ağını
hepimizin benzer sırlar öğrendiği ve önce bunları saklayıp yönetiyorsunuz, dolayısıyla grupta ne olup bittiğini anında
saklamamakla, sonra da kime açılacağına karar verememekle öğrenebiliyorsunuz anlamına geliyor. Şimdi bu iletişim ağı
ilgili sıkıntıları olmuştur. Dedikodunun aşağılayan bir yanı içinde yer almayan, ne dedikodu yapan ne de kendisine
olduğu gibi toplumsal iletişimde etkili bir mekanizma olduğu dedikodu anlatılan birini düşünün… Bu kişi ya grupta
da reddedilemez. İşte dedikodu, tam da bu noktada bir kişilik yenidir, ya dışlanmıştır ya da güvenilmez ilan edilmiştir…
zaafı değil iletişim şeklidir. Psikologlar, dedikodu yapamayan
kişilerin, dedikoduculardaki toplumsal iletişim becerisinden
yoksun olduğunu belirtiyor ve (tartışmaya açık olsa da) şu
tespitte bulunuyor: Dedikodu yapamayanlar, genellikle
başkalarıyla kolay iletişim kuramazlar, topluluklara kolay kolay
dâhil olamazlar. Bir süre sonra da kendilerini, o topluluklara
dışarıdan bakarken bulurlar…

Mağara kardeşliğinden günümüze
Hoşumuza gitse de gitmese de bizler ilk çağlardan beri
başkalarının işine burnunu sokan varlıklarız. Evrim
psikologlarına göre prehistorik çağdaki beyin yapımızın
bir mirası olarak başkalarının aklından geçenlerle
fazlasıyla alakalıyız. Bilim insanları da gerçekte bu
iddiayı doğruluyor. Tarih öncesi dönemlerde küçük
gruplar halinde yaşadığımız için, bu gruplardaki tüm
bireylerin birbirinin aklından ne geçtiğini içgüdüsel
olarak bildiğini öne sürüyorlar. Buna gerekçe olarak da
düşmanlardan korunmak için ya da zorlu doğa
koşullarında hayatta kalabilmek için grup olarak ortak
hareket etmeye mecbur olmamızı gösteriyorlar.
Bir konuya daha açıklık getiriyorlar: Sınırlı yiyecek içecek,
kürk, barınma gibi zorluklar karşısında “mağara kardeşliği”nde
herkes aynı zamanda birbirinin rakibiydi ve herkesin, aynı
grup içinden, arkasını kollayacak birilerine ihtiyacı vardı! İşte
bu noktada atalarımızın çözmesi gereken ve en az dışarıdaki
vahşi hayat kadar zorlu olan bir sorun vardı: Kim dürüsttü?
Kim yalancıydı? Kim ikiyüzlüydü? Kim sırttan bıçaklardı?
Dostluk, arkadaşlık, iş birliği, güç birliği ve aile kurmak

72 / Yaz 2017 / PharmeticSağlık



Psikoloji

En çok da işyerlerinde karşılaşılan bu tür dedikodu grupları yapacağımıza karar verdiysek, bugün de bu medyatik tiplerle
gerçekte zararsızdır. Bu gruplarda yapılan meslektaşlar arası ilgili haberleri izleyerek olumlu ya da olumsuz davranışlara
küçük dedikodular çalışanlar arası bağı sıkılaştırır ve moralleri dair fikir sahibi oluyoruz.” Bunun açıklaması, onlar gibi
yükseltir. Özellikle işe yeni başlayanlar, bu tür dedikodu yaşamakla ilgili değil ama ne yaptıklarında kabul gördükleri ve
gruplarına dahil olduklarında, içinde bulundukları gruptakilerin ne yaptıklarında dışlandıklarıyla ilgili… Elbette bir de şu var:
başkaları hakkında bulundukları yargıları dinleyerek ne Mağara günlerinde kimsenin “özel” hayatı diye bir şey yoktu
yapmaları gerektiğine dair fikir sahibi olur. Gruptakiler de ve biz, bir anlamda magazin haberleriyle ta o günlerden
anlattıklarıyla, yeni gelene onayladıkları ve onaylamadıkları kalan “her şeyi bilme” açlığımızı gideriyoruz. Antropolog
davranışlar, tutumlar hakkında alttan alta resmi olmayan bir Jerome Barkow, geçirdiğimiz onca gelişimin, evrimin, bizleri
brifing vermiş olur. toplumdaki diğer fertlerden soyutlamaya yetmediğini,
Bu gibi küçük gruplardaki dedikoduların bir işlevi daha toplumdaki her bireyin bizim üzerimizde öyle ya da böyle
vardır: Nasıl ki içinde bulunduğumuz grup başkaları ile ilgili etkisi olduğunu hatırlattıktan sonra “fotoğraflardaki,
dedikodu yapıyorsa, başkalarının da bizimle; ait olduğumuz filmlerdeki, müzik kliplerindeki bu insanlar yani ünlüler de
grupla ve kendimizle ilgili dedikodu yaptığını biliriz. Bu da hayatımızı farklı bir yoldan istila ediyor; bir süre sonra iş
bizi “aidiyet” konusunda hizaya sokar. Örneğin ABD’deki arkadaşımız, komşumuz kadar bizden biri haline geliyor” diyor.
büyükbaş yetiştiricileri, karides avcıları ve üniversitelerin kürek Ve sonuç? Bu kadar çok gördüğümüz, hakkında bu kadar çok
takımları gibi birbiriyle alakasız üç grup üzerinde yapılan şey öğrendiğimiz ünlüler de (suni yoldan dayatılmış da olsa) bir
dedikodu merkezli araştırmanın sonuçları hayli ilginç olmuş. noktadan sonra içinde bulunduğumuz ve hakkında bilgi sahibi
Bu grupların her üçünde de bireyler, aldıkları bilgiyi paylaşmaya olmak istediğimiz küçük topluluğumuzun bir parçası haline
zorlanmışlar. Aksi takdirde dedikoduların hedefi haline gelerek geliyor. Ünlülerin bir etkisi daha var: Onlar, hiç tanımadığımız
dışlanacakları kendilerine hatırlatılmış. Sonuç olarak tehdit insanlarla ortak noktamız. Sırf bu yüzden tamamıyla yabancısı
gören her birey, grup içinde daha iyi eleman olabilmek için çaba olduğumuz bir toplulukta ilk kez yer alıyorsak o oyuncudan,
göstermeye başlamış. Örneğin karides avcıları, grubun oturmuş o sporcudan, o yazardan, o politikacıdan söz ederek ortama
kurallarını hiçe sayan ve nasıl hızlı karides avlanacağına dair girebiliyoruz. Yani; yine bir başkasının dedikodusunu yaparak
grup eğilimlerini önemsemeyen üyeleri dışlayıp onlarla birlikte içinde bulunduğumuz topluluğun nabzını tutuyoruz ve kısa bir
ava çıkmayı reddetmiş. sürede “yabancı” olmaktan çıkıp kabul görüyoruz.
Son olarak, “dedikodu” adıyla kodlanan bu toplumsal
Ünlüler ve dedikodu mekanizması kabul görme / kendini topluma kabul ettirme mekanizmasının
Gerçekte hepimiz öyle ya da böyle bir dedikodu ağının içinde da elbette bir takım yaptırımları var ve birinci kural daima
yaşıyoruz. Bunun en basit delili de ünlülere dair haberlere olan “ne zaman konuşacağını ne zaman susacağını bilmek”
ilgimiz. Sonuçta o insanların ne yaptığı, kiminle nerede şeklinde özetlenebilir.
görüldüğü, kaç para kazandığı vs. bizi hiç ilgilendirmiyor ama
yine de bu tür haberleri takip ediyoruz. Belçikalı psikolog >Gerçekte hepimiz
Charlotte de Backer’a göre bu tür dedikodular da aslında bize farkında olmadan
“bir şeyler” öğretiyor. Yalnız şöyle bir durum da var: Genellikle öyle ya da böyle
bildiğimiz kişi hakkında anlatılanlara kulak kabartıyoruz; bir dedikodu
kişiyi tanımadığımız halde anlatılanla ilgileniyorsak bunun tek ağının içinde
nedeni, dedikodunun ilginç olması ve duyduğumuz haberle ilgili yaşıyoruz.
kendi hayatımıza dair stratejiler geliştirmek. Aslında de Becker,
ünlülerin hayatlarına da sırf bu yüzden ilgi duyduğumuzu,
bu haberlerin bizim hayatımız için uç olan noktalarla ilgili
mevzilenme arzumuzu tatmin ettiğini söylüyor. Bunun nedenini
de şöyle açıklıyor: “Nasıl ki kabileler halinde yaşarken, kendi
kabilemizin ileri gelenlerinin davranışlarına bakıp neyi nasıl

.U. NLAH.U.M.ICL-AE.IRLBLGUET.INLA.IELKUNG.INPD.IL.DIE.IRADM.HIBYAE.IODBRR.IENG-UR.EIZLDHE.ERANLB.ID.IVEZA.IR!

74 / Yaz 2017 / PharmeticSağlık



Bakım & Güzellik

GECE
BAKIMI

Gündüzlerin uzun, gecelerin kısa olduğu yaz mevsiminde
cilt bakımı özen ister. Gece yapılacak bakım ise cilde
gereken özeni göstermek anlamına gelir.

BIODERMA

Sebium Serum, karma ve yağlı
ciltler için cildi arındırmaya ve
yenilemeye yardımcı serumdur.
Patentli Fluidactiv® kompleksi
yağlı cildin dengesini korumayı
hedefler. Cilt yüzeyini arındırır ve
pürüzsüzleşmesine destek olur. Etkili
bir sonuç alabilmek için Sébium
Hile2OtevmeiyzaleSnémbiişumcildFeoagmüninagşGırıevl e
akşamları 4 haftalık kür şeklinde
uygulanır. 89,50 TL

INSTITUT ESTHEDERM VICHY SKINCEUTICALS AVENE

Intensive Retinol Serum, derin Neovidol gece bakım Resvetratrol B E, cildin Eau Thermale Avène Physiolift
olanlar dâhil kırışık oluşumunu kremi, sarkmalara ve gençleşmesine yardımcı gece Baume Nuit Anti-Aging Gece
önler, cildin sıkılaşmasına yoğunluk kaybına karşı antioksidanıdır. Resveratrol, Bakım Balsamı, siz gece
yardım eder. Cilt yüzeyinin yeniden şekillendirici baicalin ve vitamin E’nin uyurken kırışıklıkların içine
düzeltilmesine destek olurken içeriğiyle, özellikle menopoz eşsiz uyumuyla yaşlanmayı eklenerek, “yama etkisi” ile
hücre yenilenmesini tetikler dönemindeki ve 50 yaş üstü hızlandıran hücre içi serbest derin çizgileri pürüzsüzleştirir,
ve epidermisin yapısının kadınlara önerilir. Cildin doğal radikalleri nötralize eder, cilt cildi sıkılaştırır, cilt tonunu
güçlenmesine yardımcı olur. bariyerini nemlendirerek kusurlarının izlerini azaltır, yeni düzenleyerek aydınlık verir.
Yaşlanma ve elastikiyet dolgunlaştırır ve yoğunluğunu kusur oluşumunu önler. Gece İçerdiği Ascofilline ile cildin
kaybına karşı savaşır. geri kazandırmaya yardımcı cilt onarımını en üst seviyeye sıkılaşmasını ve zamana karşı
15 ml: 399 TL olur. 139,90 TL ulaştırır. 30 ml: 590 TL durmasını sağlar. 129,90 TL

76 / Yaz 2017 / PharmeticSağlık



Bakım & Güzellik

SKINCEUTICALS VICHY

Retinol 0.5; maksimum etkinlik için Normaderm Detoks Gece, yağlı
saf retinol içeren onarıcı gece bakım cilt problemlerine karşı detoks
kremidir. İçerdiği saf retinol oranı % etkili gece bakımı sunar. Geceleri
0,5’tir. Cilt tarafından hızla emilir ve en üst seviyeye çıkan sebum
hem hücre yenilenmesini hem kolajen salgısı ve kalıntılarının bıraktığı
yapımını hızlandırır. İnce çizgilerin, kirlilik hissiyle savaşır: Önce yeni
kırışıklıkların ve güneş lekelerinin formülüyle gece oluşan aşırı sebum
görünümünü azaltır; gözeneklerin üretimini dengeler. İkinci olarak
küçülmesine yardımcı olur. Cildin kirli görünümü ve cilt kusurlarını en
dokusunu, tonunu ve rengini aza indirir, gözenek görünümünü
iyileştirir. 30 ml: 399 TL belirgin şekilde azaltır, cildin
temiz hissedilmesini ve aydınlık
DARPHIN görünmesini sağlar. 74,90 TL

Ideal Resource Night Cream, her cilt
tipine uygun olarak geliştirilmiştir.

Tek gecelik kullanımın ardından bile
sabah cilt üzerindeki ışıltıdan yarattığı

fark gözlemlenebilir. Kırışık karşıtı,
cildi pürüzsüzleştiren, yüze aydınlık

kazandıran Ideal Resource Night
Cream, aynı zamanda cildi tazeler
ve canlandırır. Temiz cilde her gece

uygulanmalıdır. Kremin hijyenini
sağlamak için, kutu içindeki spatulanın

kullanılması önerilir. 295 TL

AVENE LIERAC DUCRAY DERMALOGICA

Physiolift Yeux Anti-Aging Lierac’ın üç boyutlu sıkılaştırıcı Melascreen Photo-Aging Phyto Replenish Oil, tüy
Göz Çevresi Gece Bakım etkiye sahip kremi Liftissime Night Cream, geceye özel hafifliğinde bir yüz bakım
Kremi; göz çevresi çizgilerini Nuit Redensifying Sculpting formülüyle güneş kaynaklı yağıdır. Gün boyu canlı
giderir, cildi sıkılaştırır. Hücre Cream, yüz ovalini yeniden yaşlanma belirtileri ve ve ışıltılı bir cilt için cildi
aktivitesini canlandırır. Gözaltı yapılandırmaya ve derin lekelere karşı savaşır. Cildin güçlendirir, nemlendirir ve
şişliğini ve koyu renk halkaları kırışıklıkların görünümünü dolgunluğunu yeniden korur! Cildin doğal koruyucu
önlemeye yardımcı olur. azaltmaya yardımcı olur. kazanmasına yardımcı olur. bariyerini yeniden yapılandırır,
Avène termal su açısından Reçine, argan ve ebegümeci 1 aylık kullanım sonunda çevresel faktörlere karşı cildi
zengindir. Yatıştırıcı ve tahriş yağları ile zenginleştirilmiş kırışıklık ve lekeler azalır, cilt korur, ince çizgileri yumuşatır;
giderici özelliklere sahiptir. formülüyle daha dolgun ve tekrar ışıldamaya başlar. gün boyu nemli kalmasını
15 ml: 109 TL pürüzsüz bir cilt sağlar. 389 TL 50 ml: 120 TL sağlar. 30 ml: 566 TL

78 / Yaz 2017 / PharmeticSağlık



Zayıf lama

FARK ETMEDEN
KİLO VERMEK İÇİN
Belki sizin de kilolarınızla başınız dertte ve o fazlalıklardan kurtulmak için durmadan çabalıyorsunuz.
O zaman size değişik ve tahminen daha önce duymadığınız birkaç önerimiz olacak…

Temelde yemek yediğimiz iki yer var: Evimiz ve solunuza hoparlör yerleştirmeniz ve bu hoparlörleri de bir
işyerimiz. Öte yandan, bu iki mekânda yapacağımız müzik kaynağına, örneğin radyoya ya da taşınabilir başka
bazı ufak tefek değişikliklerin kilo vermemize bir müzik aletine bağlamanız. Çok mu zahmetli? O zaman
yardımcı olduğunu söyleyen güvenilir bir kaynak cep telefonunuzu ya da MP3 çalarınızı mutfak önlüğünün
da var: Cornell Üniversitesi Gıda ve Marka Laboratuvarı’ndan cebine koyup, kulaklıkları takmanız. Müziğin, size mutfakta
Dr. Brian Wansink. Dr. Wansink, mutfağınızda ve işyerindeki geçirdiğiniz saatleri unutturan bir yardımcı olduğunu kısa
masanızda yapacağınız bazı ufak tefek düzenlemelerle hem kilo sürede fark edeceksiniz. Bu da hem sıkılmanızı önleyecek hem
vereceğinizi hem de daha sağlıklı besleneceğinizi savunuyor. de sağlıklı yemekler hazırlamanızı sağlayacak.
Önerilerine kulak vermekte fayda var… Sağlıklı olan, görünür olsun: Evde her pişen, hemen o öğünde
yenip tükenmiyordur tahminen. Öğünden kalanlar için
MUTFAKTA… hayata geçireceğiniz basit bir taktik, sonraki günlerde
Notalardan yardım alın: Müzik ruhun gıdası, bu tartışmasız sağlıklı beslenmeniz için de iyi bir ipucu verecektir. Bunun
bir gerçek… Ancak müzik, mutfakta ve özellikle hazırlaması için öğünden artan sebze ağırlıklı yemeklere farklı muamele
uzun süren yemeklerle uğraşırken de sağlam bir eşlikçi. yapmanız gerekecek. Aslında çok basit, sağlıklı yemekleri streç
Bu da nereden çıktı diyorsanız, açıklayalım: Pek çok filme sarın ya da şeffaf kaplarda saklayın. Sağlıksız olanları
insan, hazırlaması uzun sürdüğü için sebze yemekleriyle da alüminyum folyoya sarın. Böylece buzdolabının kapağını
uğraşmadığını dile getiriyor. Sebzeleri yıka, temizle, doğra, açtığınızda görünür olanlara, dolayısıyla daha sağlıklı olanlara
belli oranda pişmesini bekle derken gerçekten mutfakta elinizin uzanma ihtimali daha yüksek olacaktır. Yalnız,
saatler harcanıyor. Bunun için yapacağınız şey basit: alüminyum folyoya sardıklarınızı da dolabın bir köşesinde
Sebzelerle uğraştığınız evye ve seti ortalayarak sağınıza ve unutmayın tabii…

80 / Yaz 2017 / PharmeticSağlık

Geniş tezgâh iyidir: Sebzelerle uğraşmanın pek de sevilen
bir iş olmadığını söylemiştik. Bu süreci katlanılır kılmanın
yollarından biri de geniş tezgâha sahip bir mutfak! Ne alakası
var demeyin, araştırmalara göre buzdolabına ve evyeye
yakın, aynı zamanda geniş tezgâhlarda yemek hazırlamak son
derece kolay oluyor. Çünkü her şey elinizin altında oluyor.
Sebzeleri çıkarıp tezgâha koymak, ardından evyede yıkamak,
tezgâhın diğer ucunu doğrama işi için kullanmak vs. derken
televizyondaki yemek programlarındaki gibi işinizi seri
biçimde hallediyorsunuz ve çok da zaman harcamıyorsunuz.
Sonuç? Sebzeyle uğraşmak sorun olmaktan çıktığı için sağlıklı
besleniyorsunuz. Bu arada çift bölmeli evyenin de zamandan
kazandıran önemli bir tercih olduğunu ekleyelim.

Dondurucu altta olsun: Dikkatinizi çekmiştir: Bir süredir SOFRADA…
buzdolaplarında dondurucu bölmesi altta yer alıyor. Bu Servis seti küçük olsun: Sofranız için servis takımı ve çatal-
aslında çok iyi bir seçim çünkü dondurucu bölmesinin altta bıçak-kaşık üçlüsü setleri alıyorsanız dikkat! Öncelikle yemek
olması, paketli ve donmuş gıdaların ulaşması nispeten zor bir servisinde kullandığınız takım küçük olsun ve daha az yemek
noktada, sağlıklı olan sebze ve meyvelerin ise dolabı açar açmaz alsın. Lokanta işi dev gibi kepçe ve kaşıklardan uzak durun.
karşınıza çıkacak göz hizasında, dolayısıyla elinizin altında Yapılan incelemelere göre büyük kepçe ve kaşıklarla yemek
olması anlamına gelir. Böylece beslenme düzeninizde sebze ve servis etmek, tabaklara daha fazla yemek konmasına ve %14
meyvelere daha çok yer verirsiniz. daha fazla kalori almanıza sebep oluyor.

Paketli yiyecekleri görmeyin!: Atıştırmalık niyetine aldığınız ya Tabakların çapına dikkat: Kullandığınız tabakların çapına
da “maç seyrederken yeriz” diye bir köşeye stokladığınız paketli da dikkat edin ve olabildiğince küçük olanları tercih edin.
her türlü gıdayı göz önünden uzak tutun. Cipsler, kuruyemiş Büyük tabaklar, içine makul miktarda yemek koysanız bile
paketleri, mısır gevreği kutuları, hazır kurabiyeler gibi her ne sanki azmış gibi bir izlenim uyandırır. Küçük tabaklar ise tam
varsa, öncelikle ihtiyacınız kadar alın ve sonra da gözünüzün tersine, tepeleme doldurmuşsunuz gibi bir izlenim bırakır.
önünden uzak bir noktaya, mümkünse dolap ya da çekmecelere Örneğin 30 cm yerine 25 cm çapında bir tabaktan yemek,
koyun. Bu tavsiyenin ne kadar işe yarar olduğunu şöyle öğün başına 60 kalori daha az almanızı sağlar ki bu da sadece
anlatalım: Yapılan bir araştırmaya göre, sadece mısır gevreğini akşam yemeklerinden yılda 22 bin kalori tasarruf edeceksiniz
tezgâh üstünde bırakmanın bile yılda yaklaşık üç kilo almanıza anlamına gelir. Bunun dışında küçük tabakta sunulan yemek,
sebep olduğu kanıtlanmış! Bu arada paketli ürünlerle ilgili bir siz daha ilk çatalı bile almadan göz doyurur, hatta bu kadar
tavsiye daha var: Marketlerdeki kampanyalı ve paketli ürünler çok yemeği nasıl bitireceğinizi düşünmenizi sağlar.
de kilo alma sebebi. Çünkü yapılan araştırmaya göre kampanyalı
olduğu için satın aldığımız bu dev paketli ürünlerin yarısını Tencereler mutfakta kalsın: Mutfakla yemek masası arasında
farkına bile varmadan hafta içi yiyip bitiriyoruz. Yapılacak şey sefer yapmaktan kimse hoşlanmadığı için genellikle içi
basit: Üşenmeyin ve ürünün paketini açıp küçük porsiyonlara yemek dolu tencereleri yemek masasına getirmek gibi bir
bölerek saklayın. Örneğin 20’lik bir bisküvi paketini dörde, alışkanlığınız olabilir. Bundan hemen vazgeçin çünkü
büyük boy cips paketini ikişer avuç halinde parçalara bölün. yapılan bir araştırmaya göre, masaya getirilmiş tencereden
yemeğini alanlar, mutfaktaki tencereden yemeğini alanlardan
Kilo vermek için % 19 daha fazla yiyor! Bunun nedenleri üzerine kafa yoran
paketli gıdalardan uzmanlara göre üşendiğimiz için mutfağa gidip yemek almıyor
uzak durmakta ve yediğimizle yetiniyoruz. Oysa tencere masanın üzerinde
fayda var. Cips, olunca kendimize hâkim olmamız zorlaşıyor.
kuruyemiş gibi
atıştırmalıklardan Bardakların ebatları da önemli: Yemek yerken bir şeyler
uzak kalmak sizin içmekten hoşlanıyorsanız, su için masaya getirdikleriniz
için zorsa, önce hariç, tüm bardaklarınız küçük olsun. Araştırmalara göre
az az alın, sonra da küçük bardaklar sayesinde yemek yerken %12 daha az
göz önünden içiyoruz ve ister meşrubat olsun ister alkol olsun, %12 daha
uzakta tutun. az kalori alıyoruz. Bir ipucu daha: Koyu renk meşrubat ve
meyve suları bardağı daha dolu gösterir. O yüzden “yeter”
demeniz de kolaylaşır.

PharmeticSağlık / Yaz 2017 / 81

Zayıf lama

Televizyon ve müziğin etkisi: Yüksek sesle televizyon seyretmenin Ertesi gün ofiste yiyeceğiniz yemeği,
ya da müzik dinlemenin de fazla yemenize sebep olduğunu mümkünse karnınız tokken planlayın.
biliyor muydunuz? Yapılan araştırmalara göre insanlar Bu sayede hem daha sağlıklı seçim
ekranda seyrettiklerine konsantre olunca ne yediklerini, ne yaparsınız hem de kalorisi yüksek
kadar yediklerini fark etmiyor. Müzik ise başlı başına yeme yiyecek sipariş etmezsiniz.
sebebi çünkü yine araştırmalara göre fonda müzik çalıyorsa
daha fazla yiyip içiyoruz. Haliyle yapılacak en akıllıca şey, Tepsinin önemi: Öğle yemeklerinizi yemekhanede yiyorsanız
sofraya oturduğunuz anda televizyonu ya da müziği kapatmak. mutlaka tepsi kullanın çünkü tepsi kullanmayanların
Bu arada… Maç ya da sevdiğiniz dizinin yeni bölümünü %62’si daha az salata yiyor! Zira tepsi kullanmayanlar, salata
seyrediyorsanız masada ve yemek başında olmamaya özen yerine sandviç gibi taşıması kolay yiyeceklere yöneliyor.
gösterin. Sehpanızın üzerinde de sadece meyve bulunsun. Bu da insanları salata yemekten alıkoyuyor ve sağlıksız
beslenmelerine sebep oluyor.
İŞ YERİNDE…
Çevrenizi gözden geçirin: Araştırmalara göre bir çalışanın iş “Ödemeniz nasıl olacaktı?”: Öğle yemeğinizi satın alıyorsanız
yerindeki masasının etrafında ve kolunun uzanabileceği mesafede küçük bir öneri: Kredi kartıyla değil nakitle ödeme yapın.
ortalama 476 kalori değerinde yiyecek bulunuyor. Masa üstünde Araştırmaya göre öğle yemeğini nakit parayla yapanlar, ödemeyi
veya yakınlarında tatlı bulunduranların durumu daha vahim kredi kartıyla yapanlara göre daha az içecek ve tatlı alıyor. Bu
çünkü bu kişilerin, etrafında tatlı olmayanlarla kıyaslandığında da daha az kalori ve daha az kilo demek haliyle…
12 kilo fazlası oluyor. Şekerlemeleri masasının çekmecesine
koyanlar ise günde 74 kalori daha az alıyor. Hesaplandığında bu
da yılda yaklaşık üç kilo almaktan kurtulmak anlamına geliyor.
Sözün özü, masanızın etrafını abur cuburdan arındırmak,
zayıflamanız için küçük ama önemli bir adım olacaktır.

Yarının yemeğini planlayın: Akşam yemeğini yediniz ve sofradan
kalktınız. İlk işiniz, ertesi gün öğle yemeğinde ofiste yiyeceğiniz
yemek için hazırlıklara başlamak olsun. Bunun iki faydası var:
Öncelikle akşam yemeği sonrası karnınız tok olduğu için daha
sağlıklı seçimler yaparsınız. İkinci olarak öğle yemeğinde ne
yiyeceğinize iş yerindeyken ve karnınız açken karar vermek,
sağlıksız ve yüksek kalorili ürünler sipariş etmenize sebep olacağı
için, bundan kaçınmış olursunuz. Ve elbette öğle yemeğine
harcayacağınız para da cebinize kalır.

82 / Yaz 2017 / PharmeticSağlık



Çocuk & Aile

Bu Cümleler
YASAK!
Çocuğunuzla iletişim kurarken farkına bile varmadan kullandığınız öyle cümleler
var ki çocuğun önce psikolojisini, sonra kişiliğini olumsuz yönde etkiliyor.

Bu cümleler, kullanma sıklığına bağlı olarak, üzerine titreseniz bile, çocuğun
geleceğini ve kişiliğini olumsuz yönde etkiliyor!

A nne-baba olmak gerçekten yoğun emek isteyen davranışları aşılamaya çalışırken belki de hatalar
bir iş, adeta başlı başına bir uzmanlık alanı... yapıyorsunuz. Belki farkına bile varmadan yanlış ifadeler
Çünkü bir insanı ileride olacağı kişi haline kullanıyorsunuz hatta çocuğunuzu teşvik edeyim derken,
getirirken gereken tüm yapı taşları sizin elinizden konu her ne ise, büsbütün soğumasına neden oluyorsunuz…
geçiyor ve bugün sizin çocuğunuz olan ufaklık, gelecekte Hele bazı ifadeler var ki, siz farkına bile varmıyorsunuz ama
her kim ve her ne oluyorsa, anne-baba olarak bunda büyük çocuğunuzun kişiliğini olumsuz yönde etkiliyorsunuz…
payınız bulunuyor. Çocuğun bakımı, temizliği, beslenmesi
gibi fiziksel ihtiyaçlar bile başlı başına bir görevken, aynı
çocuğu duygusal açıdan da besleyip geliştirebilmek kuşkusuz
daha önemli ve daha ağır bir sorumluluk gerektiriyor.
Yazıya başlamadan önce ilk sorumuz siz anne-babalara
gelsin: Çocukken anne-babanızın size karşı davranışlarında,
takındıkları tutumda, kullandıkları sözlerde bugünkü
aklınızla onaylamadığınız bir şeyler mutlaka olmuştur. Hatta
hayatta geldiğiniz nokta ile ilgili olarak anne-babalarınızı
suçladığınız da olmuştur. İşte burada asıl tartışacağımız
konu bu: Siz, çocuğunuza “doğru olduğunu düşündüğünüz”

84 / Yaz 2017 / PharmeticSağlık

Önce diyalog kurmanız şart Baba, disiplin figürü olmasın
Çocuğunuz büyüme aşamasındaysa, belki de kendisiyle ilgili hiç
Öncelikle şu konuda hemfikir olmamız gerekiyor: Anne- duymaması gerekenler, bir takım olumsuz sıfatlardır. “İnatçı,
babalarla çocuklar arasında sağlıklı bir iletişim kurmanın ilk sakar, şımarık, geveze, tembel... vb.” kelimeleri siz davranışlarını
adımı, çocuklarla konuşmak, onlarla diyalog kurmaktır! Bu düzeltsin diye söyleseniz bile tam tersi olabilir. Çocuk, bu gibi
noktada çocuklar büyüme ve öğrenme süreçlerindeki bilgi sıfatları duya duya bir süre sonra bu kelimeler çocuğun kabul
açlığını anne-babaları sayesinde giderirken anne-babalar da bu alanına girer. Çocuk bu sıfatları kanıksar. Örneğin inatçı
iletişim sayesinde çocuklarını tanır ve onları bir birey olarak olmadığı halde, sırf siz onu inatçı kabul ediyorsunuz diye
algılamaya başlar. Çocuklar bitmek bilmeyen sorularıyla inatçılığı tercih eder.
zaman zaman sizi bunaltsa bile sorularına aldıkları yanıtları Annelerin yaptığı en büyük hatalardan biri de disiplin koyucu
dinlediklerini ve belki de en önemlisi, kendince önemli bir olarak babayı belirlemek ve bunu çocuğa da kabul ettirmektir.
şeyleri “anlatarak” sizinle paylaştıklarını da unutmamanız Anneler, güçlerinin yetmediği, sözlerinin dinlenmediği anda
gerekir. Bu noktada sizin onu gerçekten dinlemeniz ne kadar baba figürüne sarılır ve onu bir tehdit aracı olarak kullanır:
önemliyse, sizin söylediklerinizi, anlattıklarınızı dinlediğini ve “Babana bu yaptıklarını olduğu gibi anlatacağım” veya “Baban
kendince yorumladığını da unutmamanız gerekir. Çocuğunuza gelsin, bakalım ona ne hesap vereceksin” gibi cümleler çocuğun
söylediğiniz her kelime, onun zihninde farklı bir yolculuğa babadan uzaklaşmasına, babayı korku figürü olarak görmesine
çıkıp farklı bir anlama bürünebilir. Bunun sonucunda da sizin ve zamanla baba ile kurduğu iletişimi sonlandırmasına neden
belki de öylesine kurduğunuz cümleler, öylesine kullandığınız olur. Oysa baba figürü çocuğun gelişiminde çok ama çok
kelimeler, onun psikolojisini olumsuz yönde etkileyebilir. önemlidir. Çocuklar baba ile sosyalleşir, toplumsal kuralları
Çocuğunuz siz hiç de öyle istemeseniz bile kendini güvensiz, baba ile öğrenir. Ergenlik dönemiyle birlikte özellikle erkek
yetersiz, başarısız, başkalarına muhtaç hissedebilir. Daha da çocukların cinsel gelişimi ve cinsellik ile ilgili başvuru kaynağı
önemlisi, çocuğunuzla aranızdaki güven duygusu zedelenebilir baba haline gelir. Kız çocuklar içinse, hayatlarındaki ilk
ve bu da ileriki yaşlarında çocuğun asi, içine kapanık, çevresiyle erkek baba olduğu için ileriki yaşlarında mutlu birlikteliklerin
iletişim kurmayan, öfkeli, saldırgan ve bunalımlı bir kişiliğe anahtarı, babalarıyla kuracağı sağlıklı ilişkiye bağlıdır.
bürünmesine yol açabilir. Çocukların gözünde babalar daha güçlü ve daha akıllı oldukları
Peki, çocuğunuza karşı hangi kelimeleri kullanmayacaksınız? için de babaya içten içe saygı duyarlar. Dolayısıyla asıl bu saygıyı
Uzmanlar, öncelikle çocuğun dış görünümüyle ilgili kelimelere zedelememek, “babam gibi olacağım” isteğiyle birlikte gelişen
dikkat etmeniz gerektiğine dikkat çekiyor. Saçları dümdüzse özgüvene zarar vermemek gerekir.
şaka amaçlı bile olsa “pırasa saçlı” demeyin örneğin. Ona
lakaplar takmayın, dış görünümüyle ilgili espriler, şakalar Çocuğu kendinizle tehdit etmeyin
yapmayın… Bunlar dışında çocuk üzerinde gerilime sebep Annelerin genel olarak düştüğü hatalardan biri de çocuğu
olabilecek cümleler kurmayın ve özellikle tehditkâr bir ses tonu yönlendirmek isterken kendilerini ortaya koymalarıdır. “Sen
kullanmayın. böyle davrandığın için üzülüp hasta oluyorum”, “Şimdi düşüp
bayılacağım” gibi cümleler, olası bir hastalık söz konusu
olduğunda çocuğun tek bir şey düşünmesine sebep olur:
“Annem, benim yüzümden hasta oldu!” Bu, çocuğun ömrü
boyunca sırtında taşıyacağı suçluluk duygusunu ve vicdan
azabını da beraberinde getirir ve uzmanların da doğrulayacağı
üzere, ileriki yaşlarda ancak psikoterapi ile düzeltilebilen
sorunlar oluşmasına sebep olur.
Anne-babaların çocukları olumlu davranışlara yöneltmek için
seçtiği tutumlardan biri de ne yazık ki tehdit ve şantajdır.
Söz konusu tehdit ve şantaj da “Akşam sana tatlı yok!” gibi
nispeten masum cümlelerden “Beni dinlemeyen çocuğun
annesi olmayacağım, beni üzmeye devam edersen seni bırakıp
gideceğim” gibi travmatik sonuçlara sebep olan cümlelere kadar
geniş bir skalada incelenebilir. Bu tür cümleler ise çocukta
gerilime, endişeye, annesiz bir hayatın ağır kaygılarını daha o
yaşta düşünmeye sebep olabilir. Anne-babasına adeta bağımlı
yaşayan çocukların kayda değer bir bölümünün bu tür kaygılar
nedeniyle kendi yatağında uyumak istemediğine dikkat çeken
uzmanlar, ilerleyen yaşla birlikte bu çocukların okula da gitmek
istemediklerini belirtiyorlar.

PharmeticSağlık / Yaz 2017 / 85

Çocuk & Aile

Anne babaların, çocuklarını olumlu
davranışlara yöneltmek için yaptığı en
büyük yanlışlardan biri, ya çocukları
tehdit etmek ya da onlara “şantaj”
yapmak olarak şekilleniyor.

Toplum olarak yanlışımız
Türk toplumunun çocuklar üzerindeki belki de en olumsuz
dayatması “yaşça büyük” kişileri, çocuğun karşısına otoritesi
tartışılmaz kişi olarak sürmesi… “Büyüklerin konuşurken
söze girme”, “Büyüklerine karşı çıkma”, “Anne-babaya cevap
verilmez” ve daha onlarca cümle günümüz çocuklarına
saygıyı öğretmekten çok çocukları kısıtlayan sınırlar koyuyor.
Büyüklere karşı saygıyı öğretmek elbette önemli ancak
çocukların çevresinde yaşça büyük her kim varsa, o kişilerden
ayrı kişilik özelliklerine sahip olduğunu da kabullenmek
gerekiyor. Çocuğu öncelikle kendi düşünceleri olan, kendi
zevkleri bulunan ve en önemlisi kendi dünyaya bakış açısı olan
bir kişilik olarak kabullenmek gerekiyor. Bu yönde desteklenen
ve yetiştirilen çocuğun gelişimi de son derece önemli ve kendi
çağının gerekliliklerine göre şekillenmiş oluyor.
Bir diğer hata daha: Genellikle çocuklarımızı teşvik etme
amacıyla başkalarıyla, özellikle de sınıf arkadaşlarıyla
kıyaslıyoruz. Çocuğumuz yazılıdan aldığı notu söyler söylemez,
ilk sorumuz “Filanca kaç aldı?” olabiliyor. Oysa çocuğu
arkadaşlarıyla ya da kardeşleriyle kıyaslamanın açıklaması
şu: “Sen, yetersizsin! Şu kişi yeterli. Onun gibi olsan keşke!”
Bunun sonucu ise çocuğun kendini yetersiz hissetmesi,
özgüvenini yitirmesi ve ileriki hayatında atabileceği çok basit
adımları atmaktan bile korktuğu için hayatta yaşayacağı
başarısızlıklar…

O diyalog kesilmesin!

Anne-babaların çocuklarına söylememesi gereken iki cümle
daha var: “Sen yapamazsın” ve “Dur, ben yapayım!” İlk cümle
çocuğun özgüvenini kırabiliyor ve ileride hırs küpü birer
yetişkin olmalarına yol açabiliyor. Aynı şekilde çocuğun bir
şeyi yaparken hata yapmasına katlanamamak ve bu yüzden
elindekini çekip almak da çocuğun sürekli başkalarının
yardımına ihtiyaç duymasına zemin hazırlıyor. Tam tersine
“Benim çocuğum yapar!” deyip olmadık işleri çocuğum
omzuna yıkmak ve yaptığı yanlışlarda “Beceremedin değil
mi?” diye durumu basitleştirmek de hata… Bu noktada
yapılması gereken tek şey var: Çocuğun gösterdiği çabayı,
sabrı ve azmi taktir etmek; çocuğu yüreklendirmek ancak
hangi işin üstesinden gelebilir, hangi işte yardıma ihtiyaç
duyar bunun da farkında olmak…
Çocuğun büyümesi, gelişimi uzun bir süreç olduğu için hangi
yaşta neyi, nasıl söylemek gerektiğini de iyi bilmek gerekiyor.
Örneğin çocukken işe yarayan bir cümlenin ergenlikle birlikte
sizi sadece “yalancı” konumuna düşürebileceğini unutmamak
gerekiyor. Yine de yapılması gereken en önemli şey çocuklara
karşı yaşına uygun olacak şekilde içten ve güven verici şekilde
yaklaşmak olsa gerek. Ve aranızda kurduğunuz o diyaloğu da
sonuna kadar sürdürmek…

86 / Yaz 2017 / PharmeticSağlık



Psikoloji

KENTLERİN

ŞİZOFRENGürültü, hava kirliliği,

kalabalıklar, trafik ve kentlere

SAKİNLERİözel benzer sorunlar, artık
belli bir nüfusun normali kenti paylaşıyor. Kimi sadece yaşıyor, yıllarda, iki Avrupa ülkesinde, İsveç
halinde… Gerçekte hiç de kimi okuyor, kimi çalışıyor. Birbiriyle ve Danimarka’da gözlemlenmiş. Hatta
normal olmayan bu arka minimum düzeyde ortak paydaya sahip şehirlerde sürdürülen yaşamın, hayatın
planda acaba “normal” birileri bu milyonlarca insan için hayat gerçekten ileri evrelerinde karşılaşılan psikozlara
bulunabilir mi? Yoksa kent zor. En basitinden, kentlerde yaşayanlar zemin oluşturduğu ve yer yer ikiye
merkezleri, giderek deliliğin
çok daha yüksek oranlarda suçla, şiddetle, katlanmasına sebep olduğu tespit

merkezleri haline mi geliyor? tehditle karşı karşıya kalıyor. Şizofreninin edilmiş. Araştırmalar ayrıca anksiyete
kent merkezlerinde daha yoğun olarak ve depresyon gibi akıl sağlığı problemleri

Herkesin bildiği gerçek şu: ortaya çıktığını kanıtlama amaçlı ile kent yaşantısının da doğrudan ilişkisi
Kent merkezlerinde yaşam araştırmalar da bunu doğruluyor. olduğunu kanıtlamış.
zor! Çünkü kentler giderek Birleşmiş Milletler’den yayınlanan bir Uzmanlara göre bunların pek çok farklı
yaşamak için daha cazip rapora göre durum zannedildiğinden sebebi var. Öncelikle eşitsizlik, gelir

hale geliyor ve herhangi bir kentin de vahim. Öyle ki 2050 yılında tüm düzeyindeki dengesizlik gibi toplumsal

sakini diye bir şey kalmıyor. Örneğin dünyadaki tüm insanların yüzde 66’sı gerekçelerin birey üzerinde baskı

İstanbul gibi bir şehirde artık sadece kentlerde yaşamaya başlayacak. Bu oran şu oluşturduğunu belirten uzmanlar, bütün

İstanbul’da doğmuş olmak İstanbullu sıralarda yüzde 56 civarında... bunların içe kapanıklık, toplumdan

sayılmak için yeterli ancak babası, Peki, bir akıl hastalığı olan şizofreniyle uzaklaşma, asosyal yaşama yönelme gibi

dedesi İstanbullu olan birilerini bulmak kent yaşamının ne ilgisi var? Aslında ikincil sorunlara zemin hazırladığını

gerçekten zor. Dolayısıyla birbiriyle aynı bilim insanları bu durumu ilk olarak belirtiyor. Bunlara hava kirliliği,

köklerden gelmeyen, aynı geleneklerden 1930’larda tespit etmiş ve kent yaşamıyla gürültü ve trafik gibi fiziksel baskılar

beslenmeyen milyonlarca insan aynı şizofreni arasındaki ilişki de yine aynı da eklenince; bir zamanlar büyük

88 / Yaz 2017 / PharmeticSağlık



umutlarla yerleşilen kentler insanlarda konusu araştırmaya dair açıklaması Kentleşme ile akıl
akıl ve ruh sağlığında gözlemlenen şöyle: “Bu araştırma da gösteriyor hastalıkları arasındaki
erozyonun baş sorumlusu haline ki, kentlerde yaşamak, beyin çeperi ilişki ilk olarak 20’nci
geliyor. Bütün bunlara ilaveten, kentten üzerinde bir baskıya sebep oluyor ve bu yüzyılın başlarında ve
kırsal bölgelere göç eden insanlarda da kent sakinlerinin toplumsal stresle ABD’de kanıtlandı.
ise tam tersi gözlemleniyor. Huzur, baş edebilme becerisine darbe vuruyor!”
dinginlik, sorunları büyümesine bile Bu arada, Meyer-Lindenberg’in yaptığı Southwyke Blokları, akıl hastalarının
izin vermeden çözme eğilimi... bir başka araştırmanın sonucunda, yığınlar halinde yaşadığı belki de
kentlerde doğup büyüyen insanların tek mimli yerleşim yeri. Buradaki
Kentte büyüyenin hali beyinlerinde bulunan ve duyguları idare insanların ise ağırlıklı olarak şizofreni
Uzmanların konuyu netleştirme eden bölümlerin faaliyetleri, kırsalda ve paranoyadan mustarip olduğu
amaçlı yaptığı araştırmalardan ilki doğup büyüyenlerinkine kıyasla daha biliniyor. Bir zamanlar sosyal konut
yetişkinlere yönelik ve hayatının erken yoğun ve güçlü oluyor. Ve bir ilginç bilgi olarak inşa edilen hatta etrafında
dönemlerinden itibaren kentlerde daha: Kente göç gibi şizofreniye zemin yükselen şehrin gürültüsünden uzak
bulunmuş, buralarda doğmuş, büyümüş oluşturduğu bilinen bazı risk faktörleri olsun diye ses yalıtımı uygulanacağı
insanlar mercek altına alınıyor. Elde de beyin üzerinde benzer etkilere sebep söylenen (ancak asla uygulanmayan)
edilen sonuçlara göre bu kitle, aynı oluyor… bu bölge, günümüzde şehrin ortasında
zamanda kent kaynaklı sorunlara en yapayalnız kalmış ve yukarıda da
fazla maruz kalan kitle! Londra’daki Kim bu kent sakini değindiğimiz üzere, dünya üzerindeki
King’s College psikologlarından herhangi bir kentte akıl hastalığına
Helen Fisher ile Duke Üniversitesi denenler? en yoğun rastlanan yer! Epidemiyolog
psikologlarından Candice Odgers’in Hastalıkların ortaya çıkış sebeplerini James Kirkbride, uzun süre kentleri ele
2232 ikiz İngiliz çocuğu üzerinde araştıran çalışmalar, kentleşmedeki geçiren akıl hastalıkları ile kent dışına
yaptığı uzun süreli araştırma da söz artışa karşılık güçsüz hale gelen zihin sürülen akıl hastaları arasındaki tarihi
konusu tezi doğruluyor. Uzmanlar sağlığı arasında güçlü ilişki olduğunu gelişimi inceleyen bir isim ve hangisinin
önce ikizlerin 5 yaşına kadar, sonra ortaya koymuş bulunuyor. Her ne kadar işe yarar bir uygulama olduğunu
da 12 yaş sonrası kentte mi kırsalda şizofrenide kalıtsal faktörler de etkiliyse bugün de söyleyemiyor. Emin olduğu
mı yaşadığını tespit ediyor. (Bu sırada de zaten kent sakini olduğu için zayıf ise şu: Kentleşme ile akıl hastalıkları
çocukların yaklaşık yarısının hem 5 akıl sağlığına sahip insanların, bu arasındaki bağlantı 20’nci yüzyılın
yaşına kadar hem de 12 yaşından sonra olumsuz durumu kendilerinden sonraki başında ABD’de kanıtlanmış çünkü akıl
şehirlerde ikamet ettiğini belirliyorlar.) nesillere miras bıraktıkları da bir gerçek. hastalıkları hastanelerine yatırılanların
Komşularının ve annelerinin Kent sakinleri ile akıl hastalıkları çoğu ya kentlerde ya da kentleşmekte
de rehberliğiyle, bu çocukların arasındaki bağlantıyı inceleyebilecek olan bölgelerde yaşamaktaymış.
hangilerinde 12 yaş civarında en iyi yerin ise Londra’nın güneyindeki
halüsinasyon ve delirme belirtileri Southwyke Blokları olduğuna dair bir
gözlemlendiğini tespit ediyorlar. Sonuç iddia var. Zira yapılan araştırmalara göre
çarpıcı: 12 yaşına dek daimi olarak
kentlerde ikamet eden çocuklarda
gözlemlenen psikotik bozukluklar,
kırsalda yaşamış çocukların neredeyse
iki katı olarak tespit ediliyor. Araştırma
sonuçlarına göre bu çocuklar kent
yaşamının güvensiz ortamı yüzünden,
özellikle komşularından hiç ilgi, sevgi
ve destek görmüyor, şehrin karmaşık
ortamı nedeniyle pek çok riskle karşı
karşıya kalıyor ancak pek çoğu, tüm
belirtileri göstermelerine rağmen
şizofreniye yakalanmıyor. Buna
karşılık, aynı çocuklar, ileriki yaşlarda
bazı başka akıl hastalıklarına tutuluyor.
Bazıları depresyondan kurtulamıyor,
bazıları travma sonrası stres bozukluğu
geliştiriyor ve bir kısmı da madde
bağımlısı haline geliyor.
Almanya’daki Heidelberg Üniversitesi
Akıl Sağlığı Merkez Enstitüsü yöneticisi
Andreas Meyer-Lindenberg’in söz

90 / Yaz 2017 / PharmeticSağlık



Psikoloji

Beyindeki ipuçları Kalabalıklar içindeki bunun ardından söz konusu olabilir!”
Londra’daki Hammersmith Hastanesi
Beyin üzerine araştırmalar yapan bilim yalnızlık araştırmacıları ise cevabın “dopamin”
insanlarının da bu konuda söyleyecekleri olabileceğini savunuyor. Dopamin, pek
var. Buna göre kent insanın beyninde Sonuçta yumurta mı tavuktan-tavuk mu çok fonksiyona sahip bir sinir iletkeni.
özellikle iki bölüm inceleniyor. Bunlardan yumurtadan ikilemi burada da var: Daha Temel olarak heyecanla ilgili bir kimyasal.
biri kişinin zihinsel ve duygusal durumu iyi imkânlar için gelinen ve içinde yaşarken Dolayısıyla insan, iyi ya da kötü bir sebeple
ile ilgili olan amigdala ve diğeri de beyinde akıl sağlığından olunan şehirler… Henüz heyecanlandığı zaman salgılanıyor.
coşkunun, mutluluğun ve enerjinin kesin yanıtı bulunmayan soru ise şu: Örneğin dondurma yemenin verdiği
merkezi olan; öğrenme, duygu kontrolü, İçinde yaşanan şehir büyüdükçe, içinde keyif yüzünden de, deprem sırasında
bilinç gibi son derece önemli fonksiyonları yaşayanlar neden deliliğe bir adım daha otomobilinizin anahtarlarını ararken de
dışında en belirgin işlevi hata tespiti yaklaşıyor? Bir diğer Alman uzman Dr. salgılanabiliyor. Şizofreni hastalarının
ve çelişki gözlemleme olan anterior Mazda Adli’nin bu konudaki tezi hem beyninde ise dopamin seviyesi çok yüksek
singulat korteks… Stres altındaki kent farklı hem iddialı: Sebep, kalabalıklar oluyor. Teori ise şu: Bir kent sakininin
sakinlerinde amigdala tarayıcılarda daha içinde yaşanan yalnızlık! “İnsanoğlunun beynindeki dopamin üretimi, daha en başta
aktif görünürken kasaba sakinlerinde beyni, şehir ortamında var olmaya uygun yanlış gerçekleşmeye başlıyor. Örneğin
daha az, köylerde yaşayanlarda daha da değil. Benim tezime göre, toplumsal bazı insanlarda, sürekli tekrarlanan stres
az aktif… Anterior singulat kortekste yoğunluk ve toplumsal soyutlanma aynı bu duruma yol açıyor. Yoğun dopamin
olup bitenler ise daha şaşırtıcı: Beynin anda yaşanmaya başlanırsa, en olumsuz de sonunda şizofreni de dâhil, akıl
bu bölgesinde yaşanan her ne ise onunla etkisi bireyler üzerinde gerçekleşir. Şehrin hastalıklarına davetiye çıkarıyor.
eş zamanlı bir değişim gerçekleşmiyor. stresine bağlı akıl hastalıkları, ancak Öte yandan kent yaşamının insan beyni
Değişim, zaman içinde ve büyüdükleri yere üzerindeki diğer etkileri de araştırılıyor.
bağlı olarak ortaya çıkıyor. Çocukluğunu Örneğin Londra’daki Queen Mary
kırsalda geçirenlerin anterior singulat Üniversitesi’nde, uçak gürültüsünün
korteksindeki faaliyet en alt düzeyde çocukların öğrenme becerilerini
gerçekleşirken, kentte geçirenlerin olumsuz etkilediği, trafik gürültüsünün
anterior singulat korteksindeki faaliyet de bu olumsuzluğa tuz-biber ektiği
ise en üst düzeyde gerçekleşiyor. Kırsal tezi araştırılıyor. Dr. Mazda Adli ise
bölgede yaşayanların amigdalaları ile şehirleşmeyi en az iklim değişikliği kadar
anterior singulat korteksleri arasındaki tehlikeli buluyor. Hatta meseleye bambaşka
bağlantı pürüzsüzken, kentsel bölgelerde bir açıdan bakıyor ve “Kentleşmenin
yaşayanların beynindeki aynı bağlantı ise aslında pek çok avantajı var. Biz kentlerde
son derece pürüzlü yaşanıyor ve uzmanlar, yaşamaya devam ettikçe kırsalın doğası
bu pürüzlü bağlantının ve sağlıksız daha da zenginleşecek. Oranın sunduğu
iletişimin, başta şizofreni ve paranoya sağlık, eğitim hatta bir bütün olarak yaşam
gibi, diğer akıl hastalıklarına da sebep imkânları daha iyi olacak” diyor.
olabileceği üzerinde duruyor. Kentleşerek şizofren haline geldiğimizi
belki de artık kabullenmemiz
gerekiyor. Peki, bunu bir tercih olarak,
kendi kendimize yaptığımızı nasıl
kabulleneceğiz?..

92 / Yaz 2017 / PharmeticSağlık



Alışveriş

BAKIMLI ERKEK

Erkeklerin sadece saç-sakal tıraşı olup, after shave’le yetindiği günler sona erdi!
Günümüzün erkekleri, bakımlarına en az kadınlar kadar ilgi gösteriyor.

LAB SERIES ekrKokineşkkuialsseedurlandbrdeaaşkkaıaamnrdstılınık!lar

PRO LS All-In-One Shower Gel;
şampuan, yüz temizleme jeli,

tıraş köpüğü ve duş jeli görevini
tek tüpte birleştiren pratik bir

üründür. Cildi anında kir, ter, yağ
ve hava kirliliğinden arındırarak

ferah, temiz bir koku ile sarar.
Saçı derinlemesine temizler ve

ferahlatır. Sakalı yumuşatır ve
koruyucu bir bariyer oluşturarak

tıraşa hazırlar. 79 TL.
LAB Series Densifying Shampoo,

3D RENOPLEX™ teknolojisiyle
saçtaki kuruluk, matlık ve hacim
kaybına karşı savaşır. Saçı korur,

temizleyici formülüyle yağ ve
ölü deriden arındırır. Saçı anında

canlandırıp ferahlatır. 99 TL

REBUL

Aqua Eau de Cologne, mavi
suların canlandırıcı etkisiyle
erkekleri buluşturan en
ayrıcalıklı Rebul ürünlerinden
biridir. Taze aromatik
kokularla sıcak odunsu
kokuları bir araya getirerek
serin ve büyüleyici bir
dünyanın kapılarını açar.
Yeşil yaprakların ve taze
limonun ferahlatıcı etkisiyle
su tonları sizi canlandırır.
Geride kalan koku akılda
kalıcı ve erkesidir. 16,90 TL

DAYLONG SUPRADYN

Daylong, Ultra SPF Supradyn All Day
30 Spray, özellikle yaz Efervesan Tablet,
multivitamin, mineral
aylarında açık hava ve Koenzim Q10 içeren,
sporlarıyla ilgilenen portakal aromalı gıda
erkekler için, erkek cildinin takviyesidir. Vücut
ihtiyaçları göz önüne enerjisinin düzenlenmesi,
alınarak geliştirilmiştir. vitamin ya da mineral
Düşük yoğunluğuyla eksiğinin takviye
sakallı yüz ya da tüylü edilmesine ihtiyaç duyan
deride rahatlıkla kullanılan erkekler için idealdir. Stres,
Ultra SPF 30 Spray, erkek yorgunluk, uykusuzluk ve
cildini UVA, UVB ve IR’ye soğuk algınlığında ihtiyaç
karşı yüksek seviyede duyulan takviyeyi ve C
korur, içerdiği aloe vera vitaminini sağlar.
ve E vitaminiyle ekstra 30 Tablet: 45 TL
koruma sağlar. 84 TL
94 / Yaz 2017 / PharmeticSağlık

DERMALOGICA INSTITUT BIODERMA
ESTHEDERM
Daily Superfoliant Photoderm Max Sun Mist
Yeni Nesil Toz City Protect Hücresel SPF 50+, özel patentiyle
Koruma Spreyi, şehir tüm cilt tiplerine uygundur.
Eksfoliant, hava hayatının stresine karşı Kuru yağ dokusu sayesinde
kirliliği ile oluşan cildi koruyarak güneş ışığı hızla kurur. Islak cilde ve saçlı
cilt yaşlanmasına ve hava kirliliğine karşı bir deriye uygulanabildiği için
karşı koruma sağlar, bariyer oluşturur. Serbest özellikle sporcu ve açık hava
radikallere, ışığın ve güneşin aktivitelerinden hoşlanan
gözeneklerdeki yarattığı foto-yaşlanma erkeklere önerilir. Ayrıca
toksinleri temizler. hasarlarına karşı hücre hem sakallar hem de vücut
ve DNA koruması sağlar. kılları Photoderm Max Sun
Hava kirliliğine Şehirdeki erkekler için Mist’in cilde uygulanmasını
karşı cildi korur. uygundur. 100ml: 219 TL engellemez. 150 ml: 99,50 TL
Şehirli erkekler için
idealdir. 402 TL

TABİA DUCRAY

Buğday Ruşeym Yağı, doğal Ducray Anaphase+ Şampuan,
E vitamini ve antioksidan dökülen saçlarıyla başı dertte
kaynağıdır. Alpha, Beta ve olan erkekler için geliştirilmiştir.
Gama Tokoferaol, omega 9, İçeriğindeki B5, B6, B8 vitamin
omega 6 ve omega 3 içerir. kompleksi ile saçların daha canlı
Vücut savunma sistemini ve gür çıkmasını sağlar, uzamasını
güçlendirir. Yoğun tempoda
çalışan erkeklerin daha tetikler. Saç derisindeki kan
dinç, sporcu erkeklerin akımını harekete geçirip, saç
daha zinde olmasını sağlar. köklerini besler. Saç hücrelerinin
Fiziksel performansı artırır. ömrünü uzatarak, gelişimini
Mevsim geçişlerinde ve genel hızlandırır. Günlük kullanıma
yorgunluk halinde etkilidir.
80 kapsül: 37,50 TL uygundur. 200 ml: 52 TL

VICHY

Vichy Homme Sensi Baume,
tıraş sonrası tahriş olmuş, ciltler
için geliştirilmiştir. Tıraş kaynaklı
rahatsızlık hissini anında giderir ve
kızarıklığı % 60 azaltır. Hassas ciltler
için uygundur. 59,90 TL
Tahriş karşıtı köpük ise tahrişe
ve kızarıklığa eğilimli ciltler için
uygundur. Formülündeki bileşenler
cildi rahatlatır, yatıştırır. Cildi
dinlendirip canlandırır. 34,90 TL

PHYTO

Phytologist 15, Phyto’nun saç dökülmesinden şikâyetçi erkekler için
geliştirdiği serumdur. Daha fazla ve kalın saç teli oluşmasını sağlar. Dış
faktörler, stres, genetik gibi nedenlerle gerçekleşen saç dökülmesini
önler, erkeklerin daha güzel saçlara kavuşmasını sağlar. 395 TL

PharmeticSağlık / Yaz 2017 / 95

Röportaj

AZRA KOHEN:

“BU DÖNGÜYE DAİR
BİR PLANIM VAR”
‘Fi’, ‘Çi’, ‘Pi’ üçlemesi ve son kitabı ‘Aeden’le çok konuşulan Azra Kohen, şu sıralar seyirciyle
de buluşan ‘Fi’ dizisiyle yeniden gündemde. Kitaplarında temiz enerjiye vurgu yapan Azra
Kohen, “Sistemi dönüştürmek için emek verdiğim sürece, hissettiğim suçluluk duygusuyla
baş edebildiğimi fark ettim” diyor. Röportaj: İlknur EŞSİZ Fotoğraflar: Ozan AKGÜN/Azra Kohen Arşivi

2013 yılında bir kitap çıktı ve kısa gerçektir” sloganıyla kitabı özetleyen Bu serinin 2015’te çıkan son kitabı
sürede çok okunur, her yerde Akilah, öykünün devamını getirdiği ve ‘Pi’de bir projesi olduğunu açıklayan
görünür ve konuşulur oldu. Bu “İyi bir hikâye asıl bittiğinde başlar” Azra Kohen, “Bu hikâye burada bitecek
kitap ‘Fi’ydi ve yazarının adı da dediği 2014 doğumlu ‘Çi’de, yayıncısının ve sen başlayacaksın” sloganıyla okuru
tek kelimelik bir mahlastı: Akilah. “Bu da ısrarıyla adını, kendisini merak eden da değişime davet ediyordu. Son kitabı
hikâyenin sadece inanılamaz tarafları okurlarına duyurmuş oldu: Azra Kohen. Aeden’i geçen yıl çıkaran Kohen’in şu

96 / Yaz 2017 / PharmeticSağlık



Röportaj

sıralar gündemde olmasının asıl nedeni, kısır döngülerden çıkabildiği için var teknolojiler, ekonomik sistemler var. Asıl
yapımcılığını Ay Yapım’ın üstlendiği, olabildi. Bu kısır döngülere girmek ve soru: “İnsan kendinden kurtulabilir mi?”
ünlü oyuncuların oluşturduğu çıkmak bizim doğamızda var. Keyif
kadrosuyla internet üzerinden yayın içinde olduğumuzda kayboluyoruz, Ütopik bir dünya yarattığınız
yapan bir kanalda gösterilen ‘Fi’ dizisi. gelişmek için acılara ihtiyaç duyacak
Kitabın fanatiklerinin bir bölümünün kadar ilkeliz. O yüzden bu ‘sistem’i Aeden’de “Özgür iradeye
çok beğendiği, bir bölümünün de insandan ayrı bir mekanizma gibi
eleştirel yaklaştığı diziyi, bu eleştirilere algılamak doğru olmaz. Bizim müdahale edemeyiz. Çünkü
kendisinin yaklaşımını ve 2013’ten bu savaşımız kendimizle, ilkelliğimizle,
yana kitaplarıyla verdiği mesajların hedonizme olan bağımlılığımızla. bir varlığı asla kendisinden
arkasındaki kadına dair merak
ettiklerimizi Azra (Sarızeybek) Kohen’e İnsan kendiyle savaşını nasıl koruyamazsın” diyorsunuz. Özgür
soruyoruz.
kazanabilir? iradenin gerçekten var olduğuna
Kitaplarınızın yazarı olmak, İsmimiz bile durumumuzu açıklıyor
aslında, ‘insan’ kelimesi ‘nisyan’ inanıyor musunuz?
davranış bilimi üzerine eğitim kelimesinden türemiştir. Nisyan Özgür irade, ancak özgür bırakıldığında
‘unutan’ demek. Yaşamın yanında var gelişecek bir bilinç hali. Var olabilmesi
almak, anne ve eş olmak, bir olmayı öğrenememiş bir organizmanın için desteklenmeye ihtiyacı var,
uzun vadede varoluş katmanlarında fikrimce. İradesi hiçbir zaman özgür
süredir epey popüler olmak ilerleyemeyeceğini düşünüyorum. olmamış birini aniden özgür bırakıp
Neden mi? Çünkü bilimin tüm dalları, “Hadi bakalım özgür iradenle seçim
dışında kalan ‘Azra’ kimdir? sanat, tüm din öğretileri ve tekerrür yap” dediğimizde, tabii ki geçmiş
Popülerlik en büyük tuzak. İlgiyi, eden tarih deneyimleri net bir şekilde kodlamalarının onda bıraktığı
önemle karıştırmaya çok müsait ortaya koyuyor ki parazitler tarafından etkilerle seçim yapacaktır. Şayet,
bir durum. Hangimiz biliyoruz kurulmuş bir yaşam sürdürülemez. Tek iradesi özgürlüğünü korumaya devam
kim olduğumuzu? “Yaşam” denen başına var olabilmeyi öğrenemiyorsan ederse, belirli bir zaman sonra, en
deneyimin bir yönü de bizlere kim kendini imhaya gidiyorsun. Ben kodlanmış kişi bile fabrika ayarına
olduğumuzu yaşatarak anlatabilmek diyorum ki konakçılığı bırakalım geri dönebilir. Nedir fabrika ayarı?
değil mi? Belki sizi hayal kırıklığına ve bedenin kendisi olalım çünkü Varoluşun özüdür. Ve varoluşun özü,
uğratacağım ancak kim olduğumla biyolojik olarak buna yeterliyiz. iyidir. Yaşamı yaşamla desteklemek
ilgili öyle çok da karar vermiş değilim. Pi’de, anlatıyorum bunu. Ve bu için tasarlanmıştır hayat. Bunu sadece
Yaşamın yanında olmaya çalışan, bir rüya değil aslında. Çok zeki bir ben söylemiyorum. Örneğin, Harvard
sorular soran biriyim. Öğrenciyim. şekilde geliştirilmiş daha sürdürebilir Üniversitesi’nde insan doğasıyla ilgili
yapılan uzun dönem akademik bir
Bu bilinç seviyesine nasıl çalışma da bunu ortaya koyuyor. İnsan
özünde iyidir, kötülüğe maruz kalana
ulaştınız? Ayrıca sistemle ilgili kadar. Bizler, maruz kaldığımız şeye
dönüşüyoruz.
sizin gibi düşünen birçok insan
Azra Kohen’in kaleme aldığı Fi, Çi, Pi
var ama herkes bu döngüden üçlemesindeki karakterlerle ilgili en çok merak
edilenlerden biri de bu karakterlerin hayatta bir
çıkamıyor. Siz nasıl uyandınız? karşılıkları olup olmadığı. Azra Kohen, bu soruya
“Uyanmak” pek iddialı bir söylem çok kısa ve net bir yanıt veriyor: “Evet.”
olurdu. Bir bedenin içinde, etrafındaki
dünyayı sadece beş duyunla
ölçmeye devam ediyorsan ne kadar
uyanabilirsin? Ben döngüden çıkmış
değilim ama en azından bir planım
var. Döngüyü dönüştürmeye ve
seçimlerimizin yaşamın yanında
olmasına aracı olacak bir plan bu
sadece. Sistemi dönüştürmek için emek
verdiğim sürece, hissettiğim suçluluk
duygusuyla baş edebildiğimi fark ettim.
Emek vermek lazım, çünkü emek her
problemin anahtarıdır.

Siz tüm insanlığın kurtuluşu için

bir çözüm öneriyorsunuz. Ancak

bu da yine bir süre sistemde

kalmakla mümkün gibi? Bu bir

kısır döngü değil mi?
İnsanlık binlerce yıldır önce kendi
yarattığı, sonra yine kendi yıktığı

98 / Yaz 2017 / PharmeticSağlık



Röportaj

>Mert Baykal’ın yönettiği Fi’de Bu kadar işe ve uğraşa nasıl
Serenay Sarıkaya, Ozan Güven, yetişiyorsunuz? İşleriniz,
Mehmet Günsur, Büşra Develi ve çocuğunuz ve eşinize nasıl vakit
Berrak Tüzünataç ile birlikte çok ayırıyorsunuz?
sayıda ünlü isim rol alıyor. Sağlam kafa, sağlam vücuttadır.
Dengeli besleniyorsan, güzel uyuyorsan,
Fi’nin dizi olmasının ardından seviyor ve seviliyorsan hayata borçlu
hissediyorsun. Bu borç ödenir mi
olumlu ve olumsuz çok sayıda bilmiyorum ama ölene kadar çalışmaya
kararlıyım.
dönüş aldığınızı biliyoruz.
“Teknoloji,
Olumsuz dönüşlerle ilgili sistemin
parçası değil!”
okurlarınıza bir şeyler söylemek
Teknolojiyi asla ‘sistem’in parçası olarak
ister misiniz? görmediğinin altını çizen Azra Kohen,
Sadece kendilerine şu iki soruyu şunları söylüyor: “İnsan zekâsının nimetleri
sormalarını isterdim: “Türkiye’de kaç nasıl inkâr edilebilir? Ben diyorum ki, bugün
kişi kitap okuyor?” “Türkiye’de kaç kişi enerjiye muhtaç her teknoloji için, evrende
dizi seyrediyor?” Diziden sonra kitabı bilinen en büyük nükleer reaktörlerden biri
alacakları sürprizler beklesin diye, olan ve dünya gezegenindeki tüm yaşamı
kitaptaki sahnelerden daha farklı bir destekleyebilen güneşin enerjisinden
anlatımla geliştirildi dizinin hikâyesi. yararlanacak zekâyı kullanmaya ne zaman
Azıcık güven ve zerre kadar da anlayışa başlayacağız? Bu zekâ, bugün var ancak
ihtiyacım var. hali hazırda köşeleri kapmış kartel ve
tröstler tarafından baskılanıyor. Büyük
‘Aeden’ de sinemaya bölümü suyla çalışan, yine sonrasında
güneş enerjisinden yararlanılarak çalıştırılan
uyarlanabilecek özellikte, görsel otomobillerin 1970’lerde dünyaya ilan
edilmesinin üzerinden epey zaman geçti.
anlatımı güçlü bir kitap. Böyle bir Bu teknoloji masal değil, bu teknolojiye
ısrarla sahip çıkmak lazım.”
proje var mı?
Aeden, sinemaya uyarlama hususunda,
İngilizceye çevirisi bitmeden dahi
bir sürü teklif aldı. Bunlardan biri
Hollywood’daki yapım şirketi Tristar’dı,
diğeri ise Netflix. Ancak, bunun için
henüz erken olduğunu düşünüyorum.

100 / Yaz 2017 / PharmeticSağlık


Click to View FlipBook Version