The words you are searching are inside this book. To get more targeted content, please make full-text search by clicking here.
Discover the best professional documents and content resources in AnyFlip Document Base.
Search
Published by yildirayaksu, 2021-06-13 17:49:42

Çizgide Öyküye Baskı

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE



















ÖNSÖZ


“21. yüzyıl becerileri” yaratıcılık, iletişim, takım çalışması, eleştirel düşünce gibi ge-
lişim ve olgunlaşma anlayışlarını kazandırmayı hedeflemektedir.
Milli Eğitim Bakanlığının 2023 Vizyon Belgesi temel eğitim boyutu açısından ele alın-
dığında yoğun akademik kaygıların ötesinde “çocuk” kavramını merkeze koyan sade
ve öz bir bakış açısı sunmaktadır. 2023 Vizyon Belgesinde yer alan Tasarı Beceri Atöl-
yeleri öğrencilerimizin duygularını, düşüncelerini, hayallerini ve izlenimlerini yazılı
olarak anlatma becerilerini ve alışkanlıklarını geliştirmeyi amaçlamaktadır..
Okulumuzda hayat bulan yazarlık atölyemizde temel amaç öğrencilerimize sadece yaz-
mayı öğretmek değil, onların düşünce yapısını genişletmek, onlara farklı bakış açıları
kazandırmaktır.

Yazarlık atölyemizde ortaya çıkan “ Çizgiden Öyküye “ kitabımızın hazırlanmasında
emeği geçen öğretmenimize, tüm öğrenci ve velilerimize teşekkür ederim.





Berat Bülent YILDIZ
Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu Müdürü
“Çağın, Dönüşümün Farkındayız”



















Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu 1

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE












































































2 Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE




















Sevgili Okuyucular

Dört yıl önce öğrencilerimin hiç biriyle tanışmıyordum. Şimdi ise ne de güzel seviyoruz
birbirimizi, tanıyoruz, hepsinden önemlisi bakışlarımızdan anlıyoruz birbirimizin mut-
luluğunu…


Aynı mutluluk ve heyecanla yıllar önce çizerek başladığımız yolculuğumuza, Yeni-
bosna Doğu Sanayi İlkokulu’ndan ayrılırken, yazarak devam etmek istedik. İşte bu fi-
kirle oluşturduğumuz hikayelerimizi bu kitapta derledik.


Hikayelerimizi yazarken biz çok keyif aldık. Hayallerimiz, karakterlerimiz satırlar ara-
sında gizli. Okurken sizlerin de çok keyif alacağınızı umuyoruz.

Kitabımızı yazarken yardımlarını esirgemeyen okul müdürümüz Berat Bülent Yıldız’a,
Aysun Çetintaş’a ve Mustafa Dörter’e teşekkürü bir borç biliriz.




Zülfünaz KILIÇ
Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu
4-E Sınıf Öğretmeni




















Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu 3

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE












































































4 Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE


HAYVAN DOSTLARIM VE BEN

Soğuk bir kış gününde kar yağarken arkadaşımla dışarı çıktık. Önce kardan adam yap-
tık, sonra kartopu oynadık. Bir anda elimdeki kartopum hamile bir köpeğe çarptı, köpek
oradan anında kaçtı. Yüreğim sızladı. Eve gelince veteriner olan babama olayı anlattım.
O da çok üzüldü. O gece hep köpeği düşündüm, okulda arkadaşlarıma anlattım.


Daha fazla dayanamadım köpeği bulmaya ve ona yardım etmeye karar verdim. İlk önce
köpek için bir çanta hazırladım. Çantanın içine kap, su, mama, battaniye ve köpek ya-
tağını zorla sığdırdım. Arkadaşlarımı çağırdım, siteye dağılıp köpeği aradık. Bir arka-
daşım köpeği buldu ve bize haber verdi. Köpeği aldık ve binanın bodrumuna götürdük.
Yatağı yerleştirdik, kaplara mama ve su döktük. Köpek hepsini yedi ve yattı. Üstünü
örttük ve gittik.


Bir sonraki gün köpeğin adına karar verdik. Adı “Bobi olsun” dedik ve Bobi’yi baba-
mın kliniğine götürdük. Bobi’nin dört yavrusu olacağını öğrendik.













































Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu 5

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE


Bir gün okul çıkışı mama aldık. Gittiğimizde Bobi yoktu, mamanın kokusunu alınca
gelir diye düşündüm. Çantayı açtığım anda havlamasını duydum ve ona döndüm. Ağ-
zında üç köpek yavrusu vardı. Hemen babamı çağırdım. Babam geldi ve köpekleri alıp
bizim eve çıktık. Yavruları yıkayıp yine bodruma götürdük. Ama dört yavru olmadığını
fark ettik her yerde diğer yavruyu aradık. En sonunda çantamda mama olduğunu ha-
tırladım. Çantamın yanına gittiğimde dördüncü yavru paketi açmaya çalışıyordu. Onu
aldım ve bunun adı “Saklambaç olsun” dedim. Öbür yavrularının ismini Paskal, Golden
ve Fiyonk koyduk. Her gün onları ziyaret ettik.


Ta ki biz tatile gidinceye kadar. Her yaz gibi bu yaz da tatile gidecektik. Bobi, Golden
ve Fiyonk ’u o bodrumda bırakamazdım. Ama gitmemize de çok az kalmıştı. Bir gün
öyle internette dolanırken içinde hayvan oteli bulunan bir tatil yeri gördüm. Hemen
araştırdım, otelin yorumları çok iyiydi ve 5 yıldızı vardı.


Babama gösterdim. “Köpekler ne olacak ki?” diye söylendim. “Bir düşüneyim” dedi.
Ben de, “Baba yaa düşünecek ne var ki?” dedim. Babam, “Tek bir şey var. O da kö-
pekleri kafese sokup nasıl götüreceğiz?” dedi. Hemen ona sarıldım teşekkür ettim.

Ertesi gün yola çıktık. Bobi‘yi kafese sokmak günümüzün yarısını aldı zaten . Oraya
gidince yavrular bahçeye dağıldılar. Biz odaya yerleştik, çok güzel bir yerdi. Bir de
baktım ki Bobi yemek odasında yemek arıyordu. Yavruları da alıp kapları doldurdum
ve yemek odasına gittik. Ve gördüklerime inanamadım. Bütün hayvanların tasması
vardı, kuşların ayaklarından bağlanmış, balıkların yüzgeçlerine takılmış… Ağızım
açık kaldı. Bobi, Paskal, Golden ve Fiyonk arkama toplandı. Yemekleri alıp lobiye
indik. Lobinin tabanı akvaryumdu, tabaklar elimdeydi yavrular zıplayarak yemekleri
almaya çalışıyordu. Bobi bitirmişti bile mamayı. Yavrular akşam yemeğini yediğine
göre babam “Yatalım artık” dedi. Odalara çıkıp yattık.

























6 Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE




Ertesi sabah bir kıyafetimin olmadığını fark ettim ve birden annemin evdeyken “Ça-
maşırlarınızı hemen kirliye atın, yarın yola çıkıyoruz” dediği aklıma geldi. Sonra kahv-
altı yapıp denize gittik. Yüzerken birden Bobi’nin havlamasını duydum. Babamla
hemen yüzerek gittik. Bobi’nin patisini yengeç kapmıştı. Babam hemen yavaşça pati-
sinden çıkardı. Orda babamın tanıdığı bir veteriner vardı. Adı da Osman‘dı. Babam
Osman amcanın kliniğinde muayene etti Bobi’yi.

Eve gittik, kapıyı açar açmaz; Paskal, Golden ve Saklambaç’ın odadaki akvaryumda
yüzdüğünü gördük. Gözüme akvaryumdaki süsün olmadığı çarptı ve Fiyonk da orta-
larda yoktu. Köpekleri akvaryumdan çıkardım. Bana Fiyonk’un olmaması biraz garip
geldi.




















































Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu 7

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE




Akşam herkes uyurken su içmeye kalktım birden bir patırtı duydum. Fiyonk du… Onu
takip ettim. Nasıl geldiğimizi bilmiyorum ama gölün kenarında bir ev vardı. Fiyonk
oraya girdi, evin en sonundaki odaya gittik. Fiyonk ağzındaki köpek mamasını parça-
layıp kıyafetinin üstünde oturan sincaba verdi. Elinde de balık süsü vardı. Sincap ma-
mayı hemen yedi. Sincabı aldım ve Finyok’u takip edip otel odasına götürdüm ve sabah
olmuştu herkes beni arıyordu.

Sincabı babama gösterdim. Babam sincabı kontrol etti. Sincabın durumunun iyi olma-
dığını söyledi. O gece eve döndük. Köpekleri bodruma götürdüm. Sincaba ise babamın
kliniğinde baktık. Yavrular büyümüştü ve sincap yanımıza döndü. Sincabı ormana sal-
maya çalıştık ama gitmedi, bir sabah çok şaşırdık sincap yavru doğurmuştu. Yavrulara
annem hayran kaldı. Babam da sincabın evde kalmasını kabul etti. Böylece sincabın
yavrularını da büyüttük



Özgeçmiş
Ben Ahmet Melih Dörter. 25 Ağustos 2011 İstanbul doğum-
luyum. Başak burcuyum. Hayvanları ve kilden minyatür fi-
gürler yapmayı çok seviyorum. Oyuncaklarımı kendim
dikebiliyor, kanaviçe yapabiliyorum. İnternette hayvanlara
nasıl bakım yapıldığını anlatan videolar izlemeyi ve resim
yapmayı çoookkk seviyorum. Bu zamana kadar bazı resim ve
şiir yarışmalarına katıldım. Gelecekte bir çiftlik kurmayı
hayal ediyorum.
Ahmet Melih DÖRTER



























8 Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE


BİLGİSAYARIN İYİLİĞİ

Uzun zamandır bir bilgisayarım olmasını istiyordum. Annem ve babama söylediğimde
harçlıklarımı biriktirerek alabileceğimi söylediler. İşte o anda karar verdim.


Aylar sonra bilgisayar almak için yeterli miktar parayı biriktirmiştim. Babamla birlikte
gidip bilgisayarı aldık. Bilgisayarımı büyük bir sevinçle kurdum. Kurduktan sonra hiç-
bir şey düşündüğüm gibi olmadı. Artık dışarı çıkmıyor, kimseyle iletişim kurmuyor-
dum. Sanki odama kendimi kapatmıştım. Artık sadece sanal arkadaşlarımla zaman
geçiriyordum. Bu duruma üzüldüğüm halde elimden bir şey de gelmiyordu.













































Bir gün bilgisayarım bozuldu. Babamla birlikte bilgisayarcıya gittik. Bilgisayarcı, ha-
fıza kartının bozulduğunu bir süre bilgisayarın orada kalması gerektiğini söyledi. Ne
kadar süreceğini sorduğumda, yaklaşık bir ay cevabını aldığımda ne kadar üzüldüğümü
anlatamam! Artık sanal arkadaşlarımla oyun oynayamayacaktım.




Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu 9

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE




Eve geldik, ertesi gün derslerimi yaptıktan sonra annem dışarı çıkmamı söyledi. Ben
de çıktım ama hiç arkadaşım yoktu. Yolda oynayan çocukları gördüm. Yanlarına gidip,
“Sizinle oyun oynayabilir miyim?” diye sordum. Kabul ettiler ben de isimlerini sordum.
Ahmet, Berkay, Dilara, Osman ve Deniz… Onlarla çok iyi arkadaş olmuştum. Her gün
çok güzel oyunlar oynuyorduk. Günler böylece geçti gitti…

Bir ay sonra babam bilgisayarımı getirmişti. Hafıza kartı bozulduğu için bilgisayarı sı-
fırlamak zorunda kalmışlardı. Normalde bu duruma çok üzülebilirdim. Çünkü bütün
oyunlarım silinmişti. Ama umrumda bile olmadı. Artık gerçek arkadaşlardım vardı ve
ben onlarla çok mutluydum. Zaten bilgisayarı ders için hiç kullanmıyordum.

İyi ki bilgisayarım bozulmuştu. Bilgisayarımın bozulması sayesinde artık çok mutlu
bir hayatım olmuştu



Özgeçmiş


Ben Atlas Arınç. 24 Ağustos 2011 tarihinde İstanbul’da doğ-
dum. 2015 yılında Narçiçeği Ana Okulu’nda kreşe başladım.
2016 yılında Fatih Ortaokulu’nun ana sınıfına devam ederken
yüzme eğitimi almaya başladım. 2017 yılında ilkokul eğiti-
mine başladım ve şu an 4. Sınıf öğrencisiyim. Gelecek ile il-
gili hayalim iyi bir futbolcu olmak.


Atlas ARINÇ



























10 Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE


ÇEVRE KİRLİLİĞİ
























Günümüzün ve geleceğin en önemli sorunlarından biri, insanların sebep olduğu çevre
kirliliğidir.


Yollara atılan çöpler, su kaynaklarının kirliliği, fabrika dumanları ve bunun gibi nice
sebepler yüzünden çevremiz günden güne yaşanmaz hale geliyor.







































Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu 11

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE


Bence çevre kirliliğini biraz da olsa aza indirmek için bireysel olarak bazı önlemler
alabiliriz. Mesela motorlu arabalar yerine bisiklet veya elektrikli arabalar kullanabiliriz.
Ya da geri dönüşüm olayını tamamen hayatımızın içine geçirebiliriz. Suları kirletme-
meli, yollara çöp atmamalı, fabrika bacalarında filtreler kullanmalıyız.


Güzel bir dünya için tüm bunları yapmaya özen gösterirsek, gelecekte daha rahat ve
sağlıklı yaşayabiliriz.


Özgeçmiş






Adım Bahoz, 2011 doğumluyum. Diyarbakırlıyım. 10 yaşın-
dayım. Futbol oynamayı çok seviyorum.


Bahoz ÇİFTÇİ











































12 Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE




ZIPLAYAN BALON



































Kırtasiyenin vitrininde satılmayı bekleyen sarı ve pembe zıplayan balonlar vardı. Sarı
balonu satın alan çocuk sevinçle evinin yolunu tuttu. Çocuk sarı balonu evine götürür-
ken onu almayı çok isteyen bir arkadaşı gördü ve çok üzüldü.





























Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu 13

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE




O gün şiddetli bir rüzgâr vardı. Kırtasiye dükkânının önünde tek kalan pembe balon,
birden bire rüzgârla savrularak, sanki makasla ipi kesilmiş gibi sarı balonu çok isteyen
çocuğun evine doğru gitti. Zile zıplayarak bastı. Kapıyı açan çocuk zıplayan balonu
sevinçle içeri aldı. Balonuyla doya doya oynadı.


Özgeçmiş





İstanbul’un Bahçelievler semtinde 2011 yılında dünyaya gel-
dim. Anaokuluna 2016 yılında başladım. Şu an 4. sınıftayım.
Mayıs ayında okulumda en çok kitap okuyan öğrenci seçil-
dim. 13 yaşıma girdiğimde telefonum olmasını hayal ediyo-
rum.
Burhan Sadi ÇETİN













































14 Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE


BARIŞ’IN BİR GÜNÜ

Barışların evinde bahar temizliği yapılıyordu. Tüm gün ev işlerinde annesine ve baba-
sına yardımcı olan Barış, gece derin bir uykuya dalmış, oldukça keyifli bir rüya görm-
üştü. Uyandığında gördüğü rüyanın etkisinden hala kurtulamadığını fark etti.






































Barış rüyasında Mars’ta olduğunu, havada uçtuğunu ve çok eğlendiğini görmüştü. Bir
şeyler yapmak istese de her şey havada uçtuğu için hiçbir şey yapamıyordu. Bu durum
onu hem çok etkilemiş hem de çok eğlendirmişti.





















Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu 15

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE


Barış uyandığında rüyasını annesine anlatmak için koşa koşa yanına gitti. Heyecanlı
bir şekilde, “Anneciğim ben büyüyünce astronot olacağım” dedi. Rüyasını annesine
anlatınca, annesi de Barış’ın heyecanına katılarak, “Tabi ki oğlum neden olmasın? İn-
sanın yaptığı mesleğini sevmesi ve mutlu olması çok önemli” dedi.


Barış da huzurla annesinin yanından ayrıldı.


Özgeçmiş





11 Temmuz 2011 Bahçelievler Yenibosna’da doğdum. Arka-
daşlarımla beraber futbol oynamayı çok seviyorum. Henüz
hayatımla bir hayalim yok. İlerleyen zamanlarda belirleyece-
ğim.


Cihat Efe BAYRAM











































16 Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE


PEMBE ŞEKER DÜNYASI

Şimdi sizleri bildiğimiz dünyadan çok daha farklı bir dünya ile tanıştıracağım. “Pembe
Şeker Dünyası.” Adından da tahmin edilebileceğiniz üzere orada her şey şekerden ya-
pılmış. Evler, ağaçlar, dükkânlar, arabalar aklınıza gelebilecek her şey... Ve bu dünya-
daki çoğu şey pembedir. Şimdi o dünyada yaşayan insanlarla bir gün geçirmeye ne
dersiniz:
































Bayan Şeker: Prenses Lila günaydın.
Prenses Lila: Sana da günaydın Bayan Şeker. Bana şeker kahvaltısında şekerli pembe
yumurta, çilekli süt ve pamuk şekeri ekmek hazırlar mısın?
Bayan Şeker: Tabi ki hazırlarım.
Bayan Şeker ve Prenses Lila şeker kahvaltıcısına giderler. Oraya vardıklarında Bayan
Pembik gelir ve “Koşun!” der.
Prenses Lila: Ne oluyor?
Bayan Pembik: Prensesim şatonuzun kapısı kırılmış.
Prenses Lila: Buranın en değerli şekerleri oradaydı. Kim böyle bir şey yapabilir?
Prenses Lila bu duruma çok üzülmüştü. Elinden bir şey de gelmiyordu.
Bayan Şeker: Hemen Bay Topitop’u çağıracağım.
Bay Topitop koşarak Bayan Şeker’in yanına gider.
Bay Topitop: Ne oldu, ne oldu?
Prenses Lila: Kaleye hırsız girmiş. Ve bütün değerli şekerlerimizi çalmış.




Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu 17

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE


Bay Topitop: Hemen oraya gidiyorum.
Bay Topitop koşarak kaleye gider ve simsiyah giyinen o kişiyi görür.
Bay Topitop: Ne yapıyorsun sen orada? Hey! Onları lütfen bana geri ver.
O sırada prensesimiz üzgün bir şekilde Bay Topitop’u bekler.
Bay Topitop: Senin adın nedir?
Hırsız kişi, “Kara” diye cevap verir.
Kara bay Topitop’un ısrarlarına dayanamaz ve “Tamam şekerleri veririm. Nasıl olsa
ben başka elmaslar, eşyalar çalarım” der.
Bay Topitop: Tamam ver ama bir daha hırsızlık yapma Kara lütfen.
Kara: Olmaz!!
Bay Topitop: Hırsızlık çok kötü bir şey. Bunu yaptığın için sana bir ceza vereceğim; o
da kalenin bekçisi olman. Artık senin yeni adın “Kara Şeker” der.
Kara: Tamam, tamam olurum da adım biraz garip ama.
Bay Topitop koşarak şeker kahvaltısına gider. Tam kapının önündeki pamuk şekeri
ağacından biraz pamuk şekeri yer ve öyle içeri girer.
Bay Topitop: Hırsızı buldum.
Prenses Lila: Çok teşekkür ederim Bay Topitop, dile benden dile ne dilersen.
Bay Topitop: Ne isteyebilirim ki? Hep beraber pamuk şekeri ağaçlarından pamuk şekeri
yiyelim yeter.
Hepsi beraber gülerek pamuk şekeri ağacının yanına giderler. Şekerleri yedikten sonra
Bay Topitop prensesimize Kara’nın yeni bekçi olduğunu söyler ve prensesimiz buna
çok mutlu olur. Sonsuza dek şekerle yaşarlar.


Özgeçmiş




25 Nisan 2011 yılında İstanbul’da doğdum. Hikaye yazmak-
tan, resim yapmaktan, dergi okumaktan hoşlanıyorum. Resim
yapmayı ve yazı yazmayı çok seviyorum. En büyük hayalim
yurt dışına çıkmak, yazar olmak ve bir sürü çocuk kitapları
yazmak.

Dilara ÖZEN













18 Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE


SAHTE TOHUM

Ülkenin birinde çok yaşlı bir kral varmış. Kral bir türlü krallığı oğluna devretmek is-
temiyormuş. Bir gün kralın oğlu babasına:


"Baba sen artık çok yaşlandın. Krallığını neden bana devretmiyorsun?" diye sormuş.
Kral da "Çünkü senin halkı iyi yönetebileceğini düşünmüyorum." demiş. Oğlu da, bunu
kabul ederek, babasının düşüncesine saygı duymuş.
Ardından kralın aklına bir şey gelmiş. Pazara gidip, tohum almış. Aslında kralın aldığı
tohumlar sahteymiş. Kral aldığı tohumları ülkedeki çocuklara dağıtmış. Tohumları bir
ay içinde dikip, büyütmelerini istemiş.











































Aradan bir ay geçtikten sonra tüm çocuklar ellerinde çiçeklerle kralı karşılamış. Kral
herkese göz gezdirdikten sonra küçük kız çocuğunun elinde çiçeğinin olmadığını fark
etmiş. Kızı yanına çağıran kral, kızın ismini sormuş. Küçük kız da “Pelin” diye cevap
vermiş.



Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu 19

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE




Kızın ismini öğrenen kral yüksek sesle bağırarak, “Yeni kral bu kız olacak” demiş.
Herkes bu duruma çok şaşırmış. “Neden bu kız? Onun çiçeği bile yok.” diye sormuşlar
krala. Kral da “Çünkü size verdiğim tohumların hepsi sahteydi ve hepiniz başka çiçek-
ler alıp gelmişsiniz yanıma.” diye cevap vermiş.


O anda herkes başını eğip aynı anda özür dilemiş. Bunun üzerine kral uzun bir konuşma
yaparak doğruluğun önemini anlatır. Aradan yıllar geçer ve o küçük kız yıllarca ülkeyi
çok iyi bir şekilde yönetmeyi başarır.



Özgeçmiş




3 Mart 2011’de İstanbul’da dünyaya geldim. 5 yaşında Yeni-
bosna Doğu Sanayi İlköğretim Okulu’nun ana sınıfında eği-
tim görmeye başladım. Şu an hala aynı okulun 4. Sınıfında
okuyorum. Bir köpeğim var. Annemin adı Gülcan, babamın
adı Cem ve ablamın adı Gülce.

Diren ERDEMLİ





































20 Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE


YAVRU TAVŞAN PONPON

Ormanda ailesi ile birlikte yaşayan Ponpon isminde minik bir tavşan varmış. Tavşan
Ponpon, her yere annesi ve babasıyla birlikte gidermiş.



























Bir gün anne ve babasından habersizce yuvasından çıkarak biraz dolaşmak istemiş.
Tavşan Ponpon, farkında olmadan yuvasından bayağı uzaklaşmış. Kaybolduğunu an-
layamayan Ponpon, çok korkmuş ve ağlamaya başlamış. Ponpon’un olmadığını fark
eden anne ve babası da hemen Ponpon’u aramaya koyulmuşlar. Çok geçmeden Pon-
pon’u bir ağacın dibine pusmuş bir şekilde ağlarken bulmuşlar.































Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu 21

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE




Anne ve babasını gören ponpon, çok sevinmiş ve bir daha asla yalnız başına yuvadan
ayrılmayacağına söz vermiş.



Özgeçmiş




2010 yılında İstanbul’da doğdum. 2017 yılında başladığım
Doğu Sanayi İlkokulu’nun 4. Sınıfında okuyorum. Katıldığım
bir pasta yarışmasında birinciliğim var. Büyüyünce resim öğ-
retmeni olmak istiyorum.

Ecrin SÜLÜ

















































22 Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE


İYİLİĞİN KARŞILIĞI

Hava çok sıcak, tam dondurma havası. Annemden dondurma almasını istedim. Canım
annem kıyamadı, hemen aldı. Küçük şeylerle mutlu oluyorum ben. Dondurma da öyle
mutlu etti beni işte.


Akşam yemeği hazırlığı yaptık annemle. Ben salatayı yaptım. Yemekleri annem yaptı.
Akşam oldu, babam geldi, koşarak kapıyı açtım. “Canım kızım, Hicran’ım” diye sarıldı
bana. Ben de babama.


Annem ve babamla güzel bir akşam yemeği yedik. Sohbet ettik. Ta ki lambadaki sal-
lantıyı fark edinceye kadar. Hepimiz panikledik. Ne yapacağımızı bilemez olduk.
Annem babama sesleniyordu. “Adem, çocuğu güvenli bir yere koy!” Babam beni ku-
cağına aldı, annemi de sakinleştirmeye çalışıyordu. “Yasemin sakin ol, şimdi geçecek.”
Babam beni ve annemi yemek masasının altına yerleştirdi. Sarsıntı uzun ve korkutu-
cuydu. Bir dakikaya yakın sürdü. Durduğunu anlayınca kendimizi hemen bahçeye attık.
Babam beni kucaklayarak çıkardı dışarıya. Ama o da neydi? Etrafımızda yıkılan evler,
toz bulutları, göğe yükselen çığlıklar! İçimi daha büyük bir korku almıştı. Oyun oyna-
malar doyamadığım sokağımız, savaş alanına dönmüştü.


İlk şaşkınlığım geçince babam AKUT’ u ve ambulansı aradı. Ama o da neydi!! Kuşum
Maviş içerde kalmıştı. Annem, “Kızım sakın korkma, yanındayız, ağlama” diyordu.
Ama ben sadece “kuşum” diyebildim. Canım annem anlamıştı, koşarak eve girdi.
Komşularımızın “İçeri girmen tehlikeli” seslerine aldırış etmedi. Bir koşu, can havliyle
kafesi kapıp geldi yanımıza. O kadar mutlu olmuştum ki…





























Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu 23

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE




Etrafıma baktım. Yan komşumuz Hasan Amca ile Nermin Teyze’nin oturdukları ev
yerle bir olmuştu. Gözlerime inanamadım. Annem ve babam güvenli bir yere koydular
beni. O gün sanki kıyamet kopmuştu. Siren sesleriyle, insanların sesleri birbirine ka-
rışmıştı. Arama kurtarma ekipleri, köpekler, ellerde yanan fenerler ve başlardaki ışıklar
sanki bir korku filmi gibiydi.

Saatlerce süren çalışmaların ardından Nermin teyze ve Hasan amcayı enkazın altından
çıkardılar. Ama Nermin teyze dayanamamıştı üzerindeki tonlarca ağırlığa. Yaşlı bedeni
yenik düşmüştü. Beni çok severdi. “Şeker kızım” diye seslenirdi hep. Kimseleri yoktu,
çocukları olmamıştı. Onlar da hayvanlarda aramışlardı yalnızlıklarının ilacını.






















































24 Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE




Aradan bir hafta geçti. Nermin teyzeyi defnetmiştik. Hasan amca da hastaneden taburcu
edilmişti. Babam bize getirdi Hasan amcayı. Annem Hasan amcaya çorba içirip, mut-
fağa gitmişti. Peşinden babam da gitti. Belli ki bir şey konuşacaklardı. Ben Hasan am-
canın yanında kaldım. Bana baktı ve ağladı. “Şeker kızım Nermin teyzen de gitti.
Kaldım tek başına” dedi. “Ağlama ne olur, ben varım. Seni tek bırakmam” dedim. Mut-
fağa doğru gittim. Annem babama, “Çok iyi düşünmüşsün Adem” dedi. Merak ettim,
babam neyi düşünmüştü acaba? “İçeri geç, geliyoruz kızım” dedi babam. İçeri geçtim.
Bir süre sonra annem ve babam geldiler. Onlar daha söze başlamadan Hasan amca ba-
bama: “Adem oğlum, Allah razı olsun. Size yük oluyorum. Artık beni bir huzur evine
yerleştirin.” dedi. Annem ve babam birbirlerine bakakaldılar. Sonra babam girdi söze.
“Hasan amca biliyorsun çok küçük yaşta kaybettim babamı. Annemde ölünce bize yol
gösteren bir büyüğümüz olmadı. Yasemin ve ben eğer istersen bizde kalmanı istiyoruz”
dedi. Hasan amcanın gözyaşları gömleğini ıslatıyordu. “Allah’ım sana şükürler olsun.
Bana canımdan bir evlat vermedin ama bu yaşımdan sonra hem evlat hem de torun
verdin” dedi. Hem Hasan amca hem annemle babam çok mutlu olmuşlardı.
































Aradan 5 yıl geçmiş tam birbirimize alışmış, tam bir aile olmuştuk. Hatta bir de küçük
bir kardeşim olmuştu. Adı da Efe’ydi. Ben okula gidiyordum, babam çok yoğun çalı-
şıyordu. Hatta bazı geceler o kadar geç geliyordu ki göremiyordum bile yüzünü. Hasan
amca iyice yaşlanmış, yürümekte bile zorluk çekiyordu. Annem de benle, kardeşimle,
evle ilgilenirken çok yoruluyordu.



Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu 25

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE




Yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. Seziyordum. Babam eve yüzü asık gelmeye başla-
mıştı. Bir gece annemle konuşuyorlardı. Odalarının kapısı aralıktı. Merakıma yenik
düştüm ve dinledim. Babam anneme, “Çıkış yolumuz kalmadı, satılacak bir şeyimiz
de yok. Bittim ben” dedi. Annem de “Allah büyüktür. Gün doğmadan neler doğar?”
diyerek, babamı teselli ediyordu. Annem, “Acaba Hasan amcayı bir huzur evine…”
derken babam annemin sözünü kesti. “Hayır, Yasemin o bize Allah’ın bir emaneti”
dedi.


İçim içimi yiyordu. Kimseye bir şey demedim. Aradan 6 gün geçti. Sabah uyandığı-
mızda Hasan amca vefat etmişti. Babam, “Kendi babam gibiydi” diyerek gözyaşlarına
boğuldu. Onu Nermin teyzenin yanına defnettiler. Hiç beklemediğimiz bir anda ol-
muştu Hasan amcanın vefatı. Hepimiz çok üzülmüştük.


Hasan amcanın vefatından hemen sonra eve avukat geldi. Babam eve haciz geldiğini
düşünürken, ummadığı bir şey olmuştu. Hasan amca ölmeden evini, tarlalarını ve yüklü
bir miktar parasını babama bırakmıştı. Babam duyduklarına inanamıyordu. Vasiyete
baktıkça ağlıyordu. Hem borçlarını ödeyecek hem de rahat yaşayacak imkanlara sahip
olmuştu. Hemen mezarlığa gidip dua etti. Ömrümüz boyunca Hasan amcayı hep min-
netle anacağız.


Özgeçmiş

2011 yılında İstanbul Bahçelievler’de dünyaya geldim. Bebekken
geçirdiğim sarılık ve enfeksiyonlar nedeniyle 1 ay yoğun bakımda
kalmışım. Bu hastalık yüzünden kulaklarım hasar görmüş ve 4 ya-
şına kadar konuşmakta ve duymakta sıkıntı çekmişim. Şu an 10 ya-
şındayım. Konuşma ve duymamda bir sıkıntı yok. 5 yaşında Kuran
okumayı öğrendiğim için madalya almaya hak kazandım. Böyle bir
aileye sahip olduğum için şanslı olduğumu düşünüyorum. Annem
ve babam bana ve kardeşime çok iyi bakıyor. Umarım biz de anne
ve babamıza iyi bir evlat oluruz.
Ecrin HAYTA















26 Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE


ŞEKERLİKTE 15 GÜN

Merhaba Ben Çoko,


Kendimi bildim bileli eğlenceli ve şekerimde duramayan bir kızım. “Şekerimde dura-
mayan” diyorum çünkü siz büyüklerin dilinde “evimde duramayan” bir çocuğum. Eğ-
lenmeyi ve gezmeyi çok seviyorum.

Son günlerde her yerde konuşulan bir konu var. “Mars-19” diye bir hastalığın çıktığını
söylüyorlar. İlk başlarda buna hiç inanmadım. Hatta iki hafta içinde geçeceğini düşün-
düm. Ama Mars çıkalı bir ay oldu.

Bize Hiç Uğramaz Sanıyordum


Hafife aldığım hastalık büyüdü büyüdü ve sonunda dedem Pabu da hastalandı. Dedemi
doktora götürdüğümüzde hastalığının Mars-19 olduğunu söylediler. Dedem ateşlendiği
için hiç ayağa kalkamıyordu. Onu görmeyi çok istiyordum. Dedemin Mars-19 oldu-
ğunu bilsem de bir şey olmayacağını düşünerek evine gittim. Tabi ben de hastalandım.
İlk önce grip olduğumu düşündüm. Doktora gittikten sonra ben de dedem gibi Mars-
19 olduğumu öğrendim. Oysa bu hastalığın bizim eve uğrayacağını hiç düşünmüyor-
dum. Doktor dedemin ve benim on beş gün boyunca şekerlikte kalmamız gerektiğini
söyledi. İşte o anda durumun ciddiyetini anladım. Şu an şekerlikte odamdayım.
Hastalığımın Yedinci Günü

































Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu 27

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE


Bugün Mars-19’un hastalık tablosu açıklandı. Hastalık çok fazla yayılmamış. Mars-
19 ben de dedemden farklı semptomlar gösterdi. Açıkçası çok fazla şelaleyim. Çok
fazla iğrenç olacak ama sürekli kusuyorum.
Dedem Pabu hastalığının onuncu gününde, benim de yedinci günüm. Kendimi ilk baş-
larda çok daha iyi hissediyordum. Haa! Unutmadan verilen ağır ilaçlardan dolayı bu
süreç yaşlılarda iki üç gün daha uzuyormuş. Bu yüzden dedem Pabu bir süre daha şe-
kerlikte kalacak.

Ne Çabuk Geçti On Dört Gün


Evettt… Bugün şekerlikteki on dördüncü günüm. Dedem Pabu çok iyi ve sağlıklı gün-
lerine dönmeye başladı. Mars-19’un hastalık tablosuna bakılırsa bugün sadece on dört
kişi hastalanmış. Bunlardan dördü yaşlı, onu çocukmuş. Şimdilik hoşça kal…






































Heyecan Dorukta


Uzun zamandır bu kadar heyecanlanmamıştım. Bugün test günümüz. On beş gün sonra
yeniden dışarı çıkabildiğim için çok mutluyum. Günlerden sonra ailemle birlikte ilk
defa dışarıda yemek yiyebildik. Bunun için çok şükrettim.



28 Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE




Ah Mars-19 Ah!

Günaydın, bana ve tüm dünyaya. Dedem Pabu’nun son iki günü kaldı. Mars-19’un tab-
losuna bakılırsa çocuklar iyileşmiş durumda. Yaşlıların da neredeyse on ikinci veya on
üçüncü günleri olmuş bile. Dedem Pabu’nun dört gün sonra doğum günü. “Ona nasıl
bir şey almalıyım?” diye günlerdir düşünüyorum. Sonunda dedeme Mars-19 iken çek-
tiğimiz komik, hüzünlü, mutlu fotoğraflardan bir albüm yaptırmaya karar verdim.
Albüm kapağına da ilaç kutularını yapıştıracağım. Nasıl fikir ama? Allahtan ilaç kutu-
larını atmamıştım. Şimdilik bay bay….


İki Gün Sonra

Dedem Pabu yarın teste gidiyor. Ve Mars-19 tablosu mükemmel. Hasta olan iki yaşlı
amca iyileşmiş. Ben de dün dedemin doğum günü hediyesini hazırladım. Çok güzel
oldu. Bu arada Mars-19’un aşısı çıkmayacakmış. Çünkü tabloya bakılırsa aşı gerektiren
bir durum kalmamış. Aaaaaa… Annem sesleniyor. Yarım saat sonra ancak gelebilirim
çünkü bulaşıkları yerleştirme sırası bende.









































Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu 29

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE


Yeniden geldim. Çok güzel bir haberim daha var. Dedem Pabu artık tamamen iyileşti.
İyileşir iyileşmez de bize geldi. Ona ailece kocaman sarıldık. Dedemin yarın doğum
günü. Haberlerde Mars-19’un bittiği için yarın bir parti düzenleneceği söyleniyor. Ne
şans ama… Dedem Pabu yarın iki sebepten dolayı çoookkk mutlu olacak.


Veee Elveda Mars-19

Dünyaya günaydın, Mars-19’a bay bay… İşte bugün gerçekten muhteşem bir gün. Uya-
nır uyanmaz parti için hemen hazırlanmaya başladım. Puantiyeli elbisemi giydim.
Ailem ve ben çok şık olduk. Dedemi evinden aldıktan sonra, parti alanına gitmeden
önce doğum gününü kutladık. Dedeme hediyesini vermek için çok heyecanlandım.
Dedem hediyeyi aldıktan sonra çok duygulandı ve çok mutlu oldu. Onun mutluluğu
beni daha çok keyiflendirdi. Şu an arabadayız yaklaşık 10 dakika sonra parti alanında,
davetli diğer kişilerle buluşarak Mars-19’a veda edeceğiz.


Ve parti bitti…. Mars-19’a veda etmek beni çok mutlu etti. Ama itiraf etmek gerekirse
şekerlikte geçirdiğim on beş gün boyunca da yeni yeni fikirler ürettim. Dedeme yaptı-
ğım doğum günü hediyesi gibi…..



Özgeçmiş




2010 yılında İstanbul’da doğdum. Doğu Sanayi İlkokulu 4.
sınıf öğrencisiyim. Annem, babam ve kardeşimle birlikte ya-
şıyorum.

Ela ATMACAOĞLU
























30 Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE




ÇİRKİN AYI

Bir zamanlar bir ormanda kocaman bir ayı yaşarmış. Bu ayı biraz çirkinmiş. Ormanda
yaşayan diğer hayvanlar onu kırmak istemeseler de ayıdan çok korkarlarmış. Ayı yan-
larına her geldiğinde herkes bir bahane bulup ayının yanından ayrılırmış.














































Ayıcık bu durumu çok kafasına takıyor, kendi kendine üzülüyormuş. Buna bir çare bul-
maya karar vermiş. Ertesi gün ayı dereye gelmiş ve güzelce yıkanmış. Kurulandıktan
sonra süslenip püslenmiş. Sonra gidip aynaya baktığında “Artık kimse benden kork-
mayacak” demiş. Arkadaşlarıyla güzelce oynama hayalleri kuran ayıcık, doğru diğer
hayvanların yanına doğru yola koyulmuş.







Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu 31

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE




Ayıcık kendinden oldukça emin arkadaşlarının yanlarına geldiğinde, kimse ondan gö-
zünü ayıramamış. Ve güzelce oyunlarına devam etmişler.


Böylece ormandaki bütün hayvanlar sonsuza kadar çok iyi bir arkadaş olarak yaşamış-
lar.
Özgeçmiş





2011 yılında İstanbul’da dünyaya geldim. Doğu Sanayi İlk-
okulu’nda okuyorum. Doktor olup insanları kurtarmak isti-
yorum. Resim çizmekten hoşlanıyorum. Şu ana hiçbir
yarışmaya katılmadım. Bu yüzden de ödülüm olmadı.


Enes TOPTAN













































32 Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE







ÖN YARGILARIMIZDAN KURTULMALIYIZ


Küçükken babaannemlerle birlikte yaşıyorduk. Dedemle çok güzel oyunlar oynardım.
Dedem çok hastaydı. Sadece yatağında yatıyordu. O yatağında yatarken ben onu çok
güldürüyordum. Böylece günlerimiz geçip gidiyordu.

Günlerden bir gün dedemlerle aynı mahallede giriş kat bir ev satın aldık. Artık evimize
taşınma zamanı gelmişti. Yeni evimiz babaannemlere çok yakındı. Annem her gün on-
lara yemek yapıp götürüyordu.
































Annemin babaannemlere yemek götürdüğü bir gün ben abimle birlikte evde kaldım.
Annem hemen döneceğini söylediği için camda onun yolunu gözlüyordum. Öylece
camdan bakarken kafamı demirlere sıkıştırdım. Kafamı çekiyordum bir türlü kurtula-
mıyordum. O sırada annem beni gördü. Panik içinde kafamı parmaklıklardan kurtarmak
için çabaladı. Ama olmuyordu. O sırada yoldan geçerken telaşımızı gören dede, “Kızım
bana bırak, bu kadar panikle çocuğu oradan kurtaramazsın” dedi. Annem dedeye çok
inanmasa da geri çekildi. Ve dede tek bir dokunuşu ile kafamı demir parmaklıklardan
kurtardı. Annem bana sıkıca sarıldı. Dedeye de çok teşekkür etti.






Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu 33

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE


Akşam babam eve geldiğinde olayı ona sırasıyla anlattık. Dedenin bize yardım etmek
istediği kısmı anlatırken annem söze girdi: “Çok zor yürüyor. Bu işi nasıl becerebilir
ki?” diye düşünürken bir kerede oğlumun kafasını demirlerin arasından kurtardı. Sa-
nırım çok fazla önyargılıyım. Yaşlılarımızın tecrübelerini hafife alıyoruz. Ön yargıla-
rımızdan kurtulursak, daha güzel yaşayabiliriz” dedi.


Babam da anneme hak verdi. Abim ve ben aradan aylar geçmişine rağmen olayı anlatıp
anlatıp hala gülüyoruz.



Özgeçmiş




19 Ağustos 2011 yılında İstanbul Bahçelievler’de dünyaya
geldim. İlkokul 4. sınıf öğrencisiyim. Futbol oynamayı ve
yüzmeyi çok seviyorum. Hedefim doktor ya da polis olmak.

Enes Can Albayrak










































34 Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE




İKİ KIZ KARDEŞ

Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde küçük bir köyde iki
şirin kız kardeş yaşarmış. Oyun oynamayı çok seven kardeşler, vakitlerinin tamamını
oyun oynayarak geçirirlermiş. Yaramazlık yapmayı sevmeyen kardeşlerin en sevdiği
diğer şey de anneannesine ziyarete gitmekmiş. Anneannelerine hep kendi anneleriyle
giderlermiş.

Bir gün akıllarına “Acaba tek başımıza gitsek, bir şey olur mu?” diye bir düşünce gel-
miş. Ve annelerinden gizli gitmeye karar vermişler. Evlerinden çıkıp, ormana doğru
yola koyulmuşlar. Çok derinlere giden afacan kardeşler, kaybolduklarını anlayınca
“Kimse yok mu?” diye bağırmaya başlamışlar.





































Kızların anneleri başlarına bir şey geldi, diye onları çok merak etmeye başlamış. Sabaha
kadar meraktan gözlerine uyku girmemiş. İki kız kardeş de gece boyunca bir ağacın
altına oturup, uyuyakalmış. Uyandıklarında sabah olduğu için çok mutlu olmuşlar ve
hızla yürümeye koyulmuşlar.


Karınları çok acıkan iki kafadar, uzaktaki elma ağacını görünce oraya doğru yürümüş.



Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu 35

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE


Dalından kopardıkları elmaları afiyetle yemeye başlamışlar.

Elmaları yedikten sonra çok susayan kardeşler, bir dere görmüş. Koşarak gidip, dereden
kana kana su içmişler. Kardeşlerin anneleri de sabahın erken saatlerinden ormana doğru
yola koyulup, çocuklarını aramaya başlamış. Her tarafı arayan anne, çocuklarını derenin
tam da yanında buluvermiş.

Çocuklarını alıp evlerine getiren anne, onları sarılıp öperken, “Bir daha benden izinsiz
bir yere gitmeyin tamam mı?” diyerek çocuklarından söz almış. Afacan iki kız kardeş
de annelerine söz vermiş.


Hikayenin sonunda herkes kendine düşen dersi almış. Sizler de sakın büyüklerinizden
habersiz işler yapmayın arkadaşlar.



Özgeçmiş


2011 yılında İstanbul’da doğdum. Resim yapmaktan hoşlanı-
yorum. Gelecekle ilgili hayal kurmayı seviyorum. Bir meslek
sahibi olup, kendimi geliştirmeyi istiyorum. En büyük haya-
lim İngiltere’ye gitmek. Yeni yerler keşfetmeyi ve o bölgele-
rin dillerini öğrenmeye çok meraklıyım. Eğlenceli kitaplar
okumayı ailemle birlikte vakit geçirmeyi çok seviyorum.


Fatma KARATAŞ





























36 Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE




*PARKTAKİ ÇİÇEKLER





























Umut annesiyle birlikte parka gitmiş. Parktaki çiçekler çok güzel görünüyormuş.
Hemen koşup birkaç tanesini koparmış. Annesi onu uyarmış, fakat Umut onu uyarmış.
Umut çiçekleri koparmaya devam etmiş. Annesi Umut’a çiçeklerin çok zor yetiştiğini
anlatmak istiyormuş. Eve dönerken ona, “Madem çiçekleri çok seviyorsun, sana bir
çiçek fidesi alacağım kızım. O senin olacak ve onu sen büyüteceksin tamam mı?”
demiş.






























Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu 37

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE


Umut buna çok sevinmiş. Çiçek fidesini alıp eve gitmişler. Umut fideye bakmaya baş-
lamış. Fide çok yavaş büyüyormuş. Umut her gün fidesine bakıyor, çiçek açmasını
bekliyormuş. Günler sonra Umut’un fidesi çiçek açmış. Umut çok mutlu olmuş.


Annesiyle birlikte yine parka gitmişler. Bu kez Umut çiçekleri hiç koparmamış. Çünkü
artık çiçeklerin çok zor yetiştiğini biliyormuş Umut…


Özgeçmiş





Ben Umut, 2010 yılında Bakırköy’de doğdum. 10 yaşında-
yım, 4. sınıf öğrencisiyim. Yenibosna Doğu Sanayi İlkoku-
lu’nda okuyorum.


Umut ÖZCAN













































38 Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE


DİĞER GEZEGENLERDE YAŞAM VAR MI?

Bir gurup bilim adamı başka gezegenlerde yaşam olup olmadığını araştırmak için ha-
rekete geçer. Beş astronot dört bilim adamı bu iş için görevlendirilir. Zamanı gelince
Ahmet, Oğuz, Bayhan, Muhammed, Kerim isimli astronotlar ile Oğuzhan, Ali, Hamza
ve Atlas isimli bilim adamlarından oluşan toplam 11 kişilik ekip uzaya doğru yola
çıkar.

Grubun ilk durağı Mars oldu. Bilim adamları Mars’ı incelediler. Ali Mars’ta yaşam
olabileceğine dair bir tahminde bulundu. Diğer bilim adamları da Ali’ye katıldı.
Sonraki durakları Venüs’tü. Uzun bir yolculuktan sonra Venüs’e vardılar. Ve bu sefer
Oğuzhan, Venüs’te yaşam olmayacağı kanısına vardı. Diğer arkadaşları da Oğuzhan’ı
destekledi.


Sıradaki gezegen Jüpiterdi. Jüpiter’e diğer gezegenlere göre daha kısa sürede girdiler.
Jüpiter’e vardıklarında Atlas Jüpiter’i inceledi. Atlas Jüpiter’de kesinlikle hayat olma-
yacağını söyleyince bilim adamlarının hepsi Atlas’ın fikrine katıldı.

Tüm bu olup bitenlere Hamza’nın canı sıkıldı. “Ne zaman dünyaya geri döneceğiz?
Ben artık çok sıkıldım” diyerek tepki gösterdi. Ali ise, “Daha dokuz gezegen var ve
biz dördüncü Gezegene yeni gidiyoruz.” dedi. Dördüncü gezegene giderken Ali uzay
gemisini sürüyordu. İşte o anda korkunç bir sallantıyla birlikte bilim adamlarının bu-
lunduğu uzay gemisi kara deliğe girdi. Hepsi çok korktu. Astronot ve bilim adamlarının
üzerinde uzay kıyafeti olduğu için basınca 4 saat dayanabildiler.































Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu 39

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE




Ali’nin akıllı telefonu yanındaydı. Hemen yardım istedi. Yardımcı ekiplerin kara deliğe
girmesi bir saat sürdü. Astronotlar ve bilim adamları Ali’nin gayretleriyle kurtuldular.
Dünya’ya geri döndüklerinde hem hangi gezegenlerde yaşam olabileceğini bulmuşlardı
hem de dünya çapında büyük bir rekora imza atmışlardı. O günden sonra “Kara Delik-
ten Kurtulan Astronot ve Bilim Adamları” haberiyle tanındılar. artık çiçeklerin
çok zor yetiştiğini biliyormuş Umut…


Özgeçmiş




10.09.2011 tarihinde İstanbul Bahçelievler’de dünyaya gel-
dim. 9 yaşındayım, Sinopluyum. Giresun, Trabzon, Samsun,
Ordu, Edirne, Antalya şehirlerini gezdim. Puzzle yapmayı ve
futbol oynamayı seviyorum. Genel cerrah olmayı istiyorum.

Haktanmir Hamza EROL










































40 Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE


SAATLE GELEN HUZUR

Tenefüs zili çaldı. Sinan tek başına bahçeye indi. Bahçede oynarken çok güzel bir saat
buldu. Saatin güzelliğinden gözlerini alamamıştı. Yerdeki saati aldı, cebine koydu.











































Tenefüs bitmiş, ders başlamıştı. Dersin tam yarısında bir çocuk ağlayarak içeri girdi.
“Babamın bana aldığı saati bulamıyorum. Siz gördünüz mü” diyerek saati tarif etti. Sı-
nıftaki herkes saati görmediğini söyleyince, çocuk ağlayarak sınıftan ayrıldı.


















Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu 41

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE




Yine teneffüs zili çalmış ve Sinan bahçeye inmişti. Bahçeye indiğinde çok garip bir
duygu hisseden Sinan, içinden gelen sese kulak verdi: “Saati senin aldığını gördüm.
Saat o kadar güzeldi ki ben bile almayı düşündüm ama içimden gelen sesi dinledim ve
saati almadım. O ses bana “Saati alma, alma, alma…” diyordu. Onu dinledim almadım
ama sen de içindeki sesi dinleyip saati sahibine vermelisin. Hatanı düzeltebilirsin” dedi.

Sinan içinden gelen bu sesi dinleyerek saati sahibine vermeye karar verdi. Ders biti-
minde saati sahibine götürüp teslim edip, “Ey içimdeki ses, bana doğru yolu gösterdiğin
için sana çok teşekkür ederim.” diyerek çok mutlu olur.


Özgeçmiş





Adım Hamza Muhammed. 2010 yılında İskenderiye’de doğ-
dum. 7 yaşında Türkiye’ye taşındım. Doğu Sanayi İlköğretim
Okulu 4. sınıf öğrencisiyim. Futbol oynamayı, yüzmeyi, kitap
okumayı ve yazı yazmayı çok seviyorum.


Hamza Muhammed HASSAN




































42 Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE


SEN YETER Kİ İSTE

Küçüklüğümden beri müzik ve notalarla ilgilenmeye bayılırdım. Arkadaşlarım ve ailem
hep müziğin zor olduğunu söyleyip, bana hep gülerlerdi. Sadece annem “Müzik ruhun
gıdasıdır” derdi. Müziği çok sevememe rağmen annemin bu dediklerinden bir şey an-
lamazdım. O da “Kızım müzik dinlemek ruhumuza çok iyi gelir. Psikologlar hastalarını
müziklerle iyileştirir” derdi. Bu sözleri hep bana destek olmuştur.















































Pes etmedim. Aylarca uğraşıp biriktirdiğim harçlıklarımla kendime bir gitar aldım.
Artan paramla da bir gitar kursuna yazıldım. Artık gitarımı çok güzel çalabiliyordum.
Bir gün yolda giderken bir çocuk yanıma yaklaşıp, “Ben senin hayranınım” dedi. Es-
kiden gitarımla video çekip, hesabımda paylaşıyordum. Ama hesabımı kapatmıştım.
Haberim olmadan videolarım çok fazla izlenmiş ve ben ünlü olmuştum.





Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu 43

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE




Şaşkın bir şekilde kıza baktım. İkimizde susmuştuk. Kız, “Fotoğraf çektirelim mi?”
dedi. Ben de “Neden olmasın ki?” dedim gülümseyerek. Sonra küçük kız teşekkür edip
yanımdan ayrıldı. Bu olay beni çok mutlu etti. Eve geldiğimde anneme ve babama sa-
rıldım. Babam bu heyecanıma şaşırarak, “Ne oldu kızım?” dedi. Ben de “Baba ben
ünlü olmuşum.” dedim. Babam “Bu yaşta mı?” dedi. Ben de “Neden olmasın, küçükler
ünlü olmaz mı?” dedim. Babam çok duygulandı. Bana sarıldı. Ben de ona sarıldım.
Sonra gidip anneme sarıldım.


Kimsenin yapamayacağı bir şey yoktur. Yeter ki iste, yeter ki çalış…


Özgeçmiş



8 Mayıs 2011 yılında İstanbul’da doğdum. Dans etmek, şarkı
söylemek, spor yapmak, kitap okumak, resim yapmak, tiyatro
ve sinemaya gitmek en sevdiğim şeyler. Gezmekten çok
mutlu oluyorum. Arkadaşlarımla sohbet etmeyi çok seviyo-
rum. Büyüyünce psikolog veya editör olmak istiyorum.


Helin KAPUKAYA




































44 Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE


DOĞANIN ÖNEMİ

Şirin bir kasabada “Mia” adında doğayı çok seven bir kız çocuğu varmış. Mia her gün
evinin yakınında bulunan “Hayvanlar Ormanı” nı ziyarete gidermiş. Alovera, karanfil,
papatya gibi Mia’nın sevdiği çiçeklerle doluymuş orman.


Elma, muz, mandalina, portakal gibi pek çok meyve ağacı da ormandan hiç eksik ol-
mazmış. Ormana gelen ziyaretçiler, girişte satılan fidanlardan alıp dikerlermiş. Tüm
canlıların sevgisiyle büyürmüş bu orman.













































Kasabanın yetkilileri pikniğe gelen insanların çöplerini yerlere atmamaları için plastik,
kağıt, cam, metal ve yenmiş atık kutularını ormanın bazı bölgelerine yerleştirmiş.

Bir gün Mia ormanda gezinirken, orta yaşlı bir kişinin atık kutularında bulunan pet
şişe, gazoz kapağı, yiyecek atıkları ve daha bir sürü çöpü etrafa döküp, kaçmaya çalış-




Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu 45

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE


tığını görmüş. Mia çalılar, ağaç dalları, solmuş çiçekler ve pek çok bitki toplayıp, ken-
disini kamufle etmiş. Çöpleri döken kişiyi takip etmeye başlamış ama ne yazık ki elin-
den kaçırmış. Kendi kendine, “Offf kaçırdım ne yapacağım ben şimdi? Ya o adam yine
gelip tüm çöpleri dökerse” diye üzülüp durmuş.


Adamın bir daha gelmeyeceğini düşünerek, bütün arkadaşlarını çağırmış. Hep birlikte
ormanda ne kadar çöp varsa toplamışlar. Orman tertemiz olmuş. Mia ve arkadaşları
mutluluk içinde evinin yolunu tutmuş.



Özgeçmiş

Merhaba, Benim adım Hira Okumuş. 10 yaşındayım. Bahçe-
lievler Doğu Sanayi İlköğretim Okulu 4. sınıf öğrencisiyim.
Hayallerimin hepsini gerçekleştirmeyi umuyorum. Hedefim
ise, üniversiteyi tamamlayıp, iyi bir iş bulduktan sonra ken-
dime bir cep telefonu satın almak. Cerrah olmayı düşünüyo-
rum. İnşallah tüm hayallerim bir gün gerçek olur.
Hayallerimin peşinden koşmayı asla bırakmayacağım.


Hira OLMUŞ






































46 Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE


ANNEMİN DİLİNDEN ESKİ ÇOCUKLUĞUMUZ

Ne kadar da güzeldi çocukluğumuz! Sabah bir çıkardık dışarı akşam ezanına kadar oy-
nardık. Oyun alanlarımız genellikle sokaklar, mahallemizdeki boş arsalar ve bahçe-
mizdi.


O kadar çok oyun vardı ki hiç sıkılmazdık. Çelik çomak, beştaş, seksek, körebe, sak-
lambaç, yakan top, istop, misket gibi oyunlar oynardık.
















































Acıktık mı kimin evi yakınsa onun evine koşardık. On kişi de olsak aynı bardaktan su
içerdik. Birbirimize hastalık bulaşmazdı. Öyle çok bir şey değildi istediğimiz. Ekmek
arası salça, domates, peynir; bazen çikolatalı ekmek denk geldiği de olurdu. Tabi o
zaman arkadaşımızın havasından geçilmezdi.




Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu 47

ÇİZGİDEN ÖYKÜYE




Salıncakta sallanır, ip atlar, çember çevirirdik. Bunları yaşarken çok eğlenirdik. Ama
şimdi siz çocuklar dışarıya bile çıkamıyorsunuz. Bu kötü bir durum. Evde canınız sı-
kıldığından teknolojik aletlerle zaman geçiriyorsunuz. Onlar da siz görmeseniz bile
sağlığınıza zarar veriyor.


Mesela telefonda insanların gezdiği yerlere bakmak yerine, kendiniz gezmeniz daha
sağlıklı ve güzel olmaz mı? Teknolojik aletlerle zaman geçirmek yerine kitap okur,
resim çizer, hatta kendiniz bir kitap yazarsanız hem siz hem de sağlığınız çok daha iyi
olur.

Özgeçmiş


3 Kasım 2011’de İstanbul’da doğdum. 10 yaşındayım. Müzik
dinlemekten, resim yapmaktan hoşlanıyorum. Gelecekte ana
sınıfı öğretmeni olmak istiyorum. Halfeti, Balıklı Göl, Şanlı-
urfa, Gemlik, Bursa ve Adıyaman gibi yöreleri gezdim. Yeni
yerleri gezmeyi çok seviyorum.


Irmak UÇAKTÜRK






































48 Yenibosna Doğu Sanayi İlkokulu


Click to View FlipBook Version