The words you are searching are inside this book. To get more targeted content, please make full-text search by clicking here.
Discover the best professional documents and content resources in AnyFlip Document Base.
Search
Published by tayfunozel, 2019-11-19 08:14:02

VourlaMag Kasım 2019

Yaşam Tarzı Dergisi

KASIM 2019 SAYI: 9

LA CIGALE

ETHEM İ. KÜÇÜKKESER
ÇİVİSİZ TEKNE SUYA İNDİ

FENİKE
GÖREN BULUT

RÖPORTAJ: MÜGE BULUÇ

BALIK MEZATIURLA’NIN VAZGEÇİLMEZİ

VOURLmAag

MERCANLAR OPEL İZMİR

2

GAZİEMİR / İZMİR 0232 282 0 333
0232 282 0 333
Akçay Cad. No: 99/2
Telefon Numaramız 3
Servis Telefon Numaramız

VOURLmAag

VOURLmAagay l ı k y a ş a m t a r z ı d i j i t a l d e r g i s i

360 derece Tarih Araştırmaları Derneği bünyesinde
Osman Erkut ve bir avuç gönüllü tarafından çivi

kullanılmadan inşa edilen Fenike adlı tekne suya indi.
Fenike'nin macerasını ve bundan sonra hangi serüvenlere

yelken açacağını merak ediyorsanız mutlaka okuyun.
Gören Bulut... Kendi deyişiyle kendisini algılamaya,
yaşamı yavaşlatmaya gelmiş Urla'ya. Sevgili Müge

Buluç'un röportajı ile yaşamı ve resimleri ile ilgili
bilinmeyenleri bu yazımızda bulabilirsiniz.

Balık avı yasağının üzerinden geçmesine rağmen balık
fiyatları düşmüyor. Fiyatlar almış başını gidiyor. Ama
Urla'da ya da balıkçılık yapılan kıyı kasabalarında taze
ve ucuz balık yemek için bir olanak var. Balık Mezatı...
Bu sayımızda Urla'daki balık mezatının renkli dünyasını

sizlerle paylaşıyoruz.
Sevgili Ethem Küçükkeser'in bu sayımızdaki durağı
Özlem Onan'ın işlettiği La Cigale oldu. Küçükkeser
kendine has uslubu ile La Cigale ile ilgili küçük sırları

sizlerle paylaşıyor.
Keyifle okuyun, sevgiyle kalın.

4

5

VOURLmAag

İmtiyaz sahibi

Vourla Medya Ajansı

Genel Yayın Yönetmeni

Tayfun Özel

Grafik Tasarım

Vourla Dijital Medya Ajansı

Reklam Sorumlusu

Özlem Ünay

Yayın Türü:

Süreli (Aylık) Dijital Dergi

Yönetim Yeri:

Park Sokak No:62B
Urla - İzmir

[email protected]

/vourlamag /vourlamag /vourlamag /vourlamag

Vourlamag isim ve yayın hakkı Vourla Dijital Medya Ajansı’na aittir.
Tamamen gönüllü kişilerle çalışılmaktadır. Yazarlarına, içerik sağlayanlara vb. para ödenmemektedir.
Dergide yayınlanan yazı, fotoğraf ve görseller izin alınmadan kullanılamaz, özet ya da kısmen alıntı yapılamaz.
Yayınlanan her türlü ilan / reklam, yazı ve konular sahiplerinin sorumluluğundadır. Dergi sahibine sorumluluk atfedilemez.

ÜCRETSİZ ABONELİK ve daha fazlası için uygulamamızı indirin.
Çok yakında Google Play ve AppStore’da.

6

7

VOURLmAag 40
78
100

58

36 52
14
8

İÇİNDEKİLER

LA CIGALE 14
MODA
18
MODA- ÇOCUK 28
MUTFAKTA DEKORASYON TÜYOLARI
30
ŞEFFAF VE KIRILGAN 34
VAN
36
GÖREN BULUT 40
FENİKE TEKNESİ 52
58
BALIK MEZATI 66
GASTRO 74
78
LA TAHZEN: ÜZÜLME 82
BEN (NEVÜS) ALIMI 84
86
CİLDİ NEMLENDİRMEK 94
DEVE TABANI 98
100
BİR NUMUNENİN DANSI 102
KEDİLER VE ÇOCUKLAR 104

TEKNOLOJİ
OTO MOTO

KİTAP
ASTROLOJİ

9

VOURLmAag

10

Urla “Sevgili
Geçmiş” dizi
filmine sahne
oluyor

Ece Uslu, Emre Kınay ve Sevda
Erginci gibi oyuncuların
kadrosunda yer aldığı Sevgili
Geçmiş'in çekimleri Urla'da yapılıyor.
Sırlar ve entrikalarla dolu dizi
birbirinden habersiz 3 kardeşin
yıllar sonra karşılaşmasını ve bunun
etrafında gelşen olaylar konu alınıyor.
Bununla birlikte topraklara, köklere
bağlı olma; dostluk, kardeşlik, aşk
ve daha pek çok gündelik hayatın
değerleri de ihmal edilmiyor. Ve tabii
ki Urla manzaraları ve sokakları...
Dizide yer alan diğer oyuncular; Melis
Sezen, Burak Çelik, Elifcan Ongurlar,
Özge Özacar, Seçkin Özdemir, Burak
Yamantürk, Yunus Narin, Hülya Duyar,
Çiçek Acar, Zeynep Gülmez, Burak
Demir, Renan Bilek, Melih Selçuk...
Yönetmenliğini Aydın Bulut'un yaptığı
dizi Star Tv'de yayınlanıyor.

11

VOURLmAag

Kırsalda Üretim ve
İstihdam Temelli
Kalkınma Çalıştayı

Bu yıl 5.si düzenlenen CHP Urla Bele-
diyesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve
Tarım Orman İş Sendikası iş birliğiyle
Urla’da düzenlenen “Kırsalda Üretim
ve İstihdam Temelli Kalkınma Çalıştayı”
yapıldı.
Urla Eski Tamirhane Binası’nda gerçekle-
şen açılış programına Cumhuriyet Halk
Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı
Orhan Sarıbal, Urla Belediye Başkanı
Burak Oğuz, Tarım Orman İş Genel
Başkanı Şükrü Durmuş, Denizli Bozkurt
Belediye Başkanı Birsen Çelik, CHP İzmir
Milletvekilleri Kani Beko ve Tacettin
Bayır, CHP İstanbul Milletvekili Sibel
Özdemir, CHP İzmir İl Başkan Yardımcısı
Çetin Özdemir, CHP Urla İlçe Başkanı
Hakan Özbadur, önceki dönem millet-
vekillerinden Bülent Baratalı, Alaattin
Yüksel ve Zeynep Altıok, önceki dönem
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz
Kocaoğlu, önceki dönem Urla Beledi-
ye Başkanı Sibel Uyar, belediye meclis
üyeleri, akademisyenler, muhtarlar, sivil
toplum kuruluşlarının temsilcileri ve

12 Urlalılar katıldı.

13

VOURLmAag

14

La Cigale

Ethem İ. Küçükkeser

İzmir Alsancak ta başlayan
bir serüven bu. “ La Cigale “.
Özlem Onan ve eşinin hayali
imiş Urlada böyle bir mekan

açmak.

Urla’nın hemen dışında
60 dönümlük bu araziyi
bulduklarında çok sevinirler.
İçinde bir gölet de bulunan

bu arazi hayallerini
gerçekleştirebilecekleri yerdir.
2017 de ilk kazmayı vurur Onan
çifti . Sadece bir mutfaktan
oluşan binayı hayallerine göre
genişletir ve geliştirirler.. yollarını
yaparlar taşları tek tek dizerek. Bu
yolların kenarlarına da 180 adet
sokak lambası koyarlar. Sevgi ve

heyecanla çalışırlar.

15

VOURLmAag

16

Urla dan Seferihisar a giderken Camisi olmayan
ama tiyatrosu olan Türkiye nin ilk köyü olan
Bademler yolu üzerinde bu mekan. Kestirme
olduğu için genelde kullanılan bir yoldur. Urla dan
kuşçular çıkışından çıkın ama kuşçular istikametine
dönmeyin dağa doğru gidin. Otobanın üzerinden
geçin rampaya çıkmaya başlayın. Başınızı sola
çevirdiğinizde körfezin ve Urla nın eşsiz manzarası
sizi büyüleyecektir. Durmak isteyeceksiniz ama
durmayın devam edin. Birkaç yüz metre sonra sağa
keskin bir viraj göreceksiniz. Siz sağa dönmeyin ve
solda giriş kapısını göreceğiniz “ La Cigale “ den
içeri girin. O taş kaplı yol yukarıda size bahsettiğim
çiftin tek tek döşediği yolun başlangıcıdır.

Takip edin .Park yerine getirecek o yol sizi.
Arabanızı park edin ve binaya girin. Biraz önce
manzarasına bakınca durmak istediğiniz ama
size durmayın devam edin dediğim manzara
gözünüzün önündedir artık. Keyifli saatlerinize
başladınız bile .

Şu anda faaliyette değil ama bahar aylarına doğru
Gölet kısmındaki taş bina da restoran hizmetinde
olacakmış. Sadece yemek mekanı olmayacak tabi.
5 oda bir yerde 10 oda bir yerde olmak üzere 15
odalı bir otel de faaliyete geçecekmiş.

Bu mekana sabah saatlerinde gelirseniz harika bir
kahvaltı mekanıdır. Zengin kahvaltı mönüsü ile
sizleri mutlaka içlerine alacaktır.

Mutfak İzmir in tanınmış şeflerinden Yiğit Kıymaz
‘ın ellerinde. Dünya mutfaklarından harika mönüleri
var. Sizlere mönülerden bahsetmeyeceğim her
zaman yaptığım gibi. Ama mutlaka bu lezzetlerden
kendinizi mahrum bırakmamanızı tavsiye
edeceğim. Gündüzü ayrı gecesi ayrı o muhteşem
manzarası eşliğinde tadacağınız lezzetler
gününüzün hafızanızda kalmasını sağlayacaktır
muhakkak.

La Cigale nin Şarap mahzeni yakın dostlarınızla
harika zaman geçirmeniz için tasarlanmış bir
bölümü. Bu değişik mekanda küçük partiler
yapmanıza olanak sağlıyorlar. Eğer dostlarınızda
harika izler bırakmak isterseniz bu mekana bir göz
atmanız da tavsiyemdir.

17

VOURLmAag

Kışın Vazgeçilmezi

Trikolar

Pınar Aygün
Moda Tasarımcısı

18

Örme ya da triko kökeni Fransızca trikot bugün de yüksek estetik bakış açısını tasarımlarına
sözcüğünden alıntılanarak dilimize girmiş, yansıtan en bilinen ve sevilen markalardan .İlk ko-
anlamı gevşek düğümden oluşan dokuma leksiyonları olan eşofman koleksiyonunu tasarladık-

türü. tan sonra komşularının şal fabrikasını ziyaretlerinde

Tarihçesine kısaca bakarsak el örmesinin başlangıç çok yönlü kullanımı olan Rachel makinesini farkedip
tarihinin net olmasa da M.Ö. 1000 yıllarına dayan- kendi imzaları olan çok renkli zigzag tasarımlarını
dığı tahmin edilmekte. Tığ ve şiş kullanılarak yapı- bu tip örgü makineleriyle hayata geçirmişler. Şimdi-
lan örme ise M.Ö. 5.ve 6. Yüzyıllarda Göçebe Orta lerde markanın tasarımından kızları Andela Missoni
Asya Türklerinde ve Mısırlılarda görülmekte .Göçler sorumlu, koleksiyonları sadece triko değil hazır
ve ticaret gibi yollarla da dünyanın farklı bölgele- giyim koleksiyonuna dönüştü ama bir taraftan da
rine yayılmış. İlk örme makinesi ise 1589 yılında başlangıçtaki eşofman koleksiyonuna yakın bir yer-
eşine yardımcı olmak isteyen İngiliz Papaz olan deler, Adidas’la bu sezonda işbirliğini sürdürüyorlar.

William Lee tarafından icat edilmiş, çorap imalatı Türkiye’ye dönersek , örme makinelerini Cumhu-

yapılmış. riyet’ten sonra sanayileşme hamlesiyle görüyoruz.

Günümüzde gelişen teknoloji tasarımcılara hayal- Cumhuriyet’ten önce örgü makinelerinin kullanı-
lerini tasarlamak konusunda alternatifler sunmakta mına dair bir kayıt yok. İlk triko markası ise Bandır-
ancak keçilerden elde edilen kaşmir, tiftik, tavşan- ma‘da önce çorap imalatıyla başlayan Çift Geyik
lardan elde edilen angora gibi özel yünler tende Karaca, yine ilk ihracatı da Hayrettin Karaca ger-
yarattıkları hisle, basic tasarımlarla büyüleyici ve çekleştirmiş. Neyir, Mısırlı gibi markalar izlemiş Çift
fazlasıyla aristokratlar. Bu duruşlarıyla da moda Geyik Karaca’yı. Günümüzde yeni nesil triko mar-
kavramına karşın zamansızlığı temsil ediyorlar ama kalarına, tasarımcı markaları da eklenmeye başladı.
maliyetlerinin pahalı olması bu değerli yünleri lüks Ilgın Utin’de ilham verici genç tasarımcılardan. Ko-
tüketim sınıfında konumlandırıyor. Moda, tüketi- leksiyonlarında sınırsız bakış açısıyla, etnik kültürler-
mi harlamak için doğal ve maliyeti yüksek elyaflara den beslenen, el işçiliğiyle, ünik parçalar tasarlayan
alternatif sentetik ve ucuz elyaflara yönelmekte . Utin, Paris Moda Haftası’na katılıyor. Markası UTIN
İbiza, New York, Barcelona’da konsept mağazalar-

Trikodan bahsediyorken çıkışı sadece trikoyla başla- da satılmakta.

yan İtalyan marka Missoni’yi atlamak olmaz. İtalyan Trikolarla konforlu bir kış geçirmek dileğiyle.
çift Rosita ve Ottavio Missoni tarafından kurulmuş,

19

VOURLmAag

2019-20 KIŞ KADIN TRİKO TRENDLERİ

Güneşe hasret zamanlara geldik,doğanın devinimine paralel olarak
gardrobumuzun içeriğini kalınlaştırarak kış konforunu sağlamanın zamanı
.Tasarımcıların bu kış için tasarladıkları koleksiyonlar vitrinlerde...

Yeniden Kurgulanmış Kazaklar

Bu kış sezonunun en karakteristik trendi olarak,kazakların ya da
hırkaların üzerlerinde bazen yakalarında, bazen şal gibi omuzlarda
ya da bellerde bağlanmış bir kazağı görebiliriz.
Hellesy’de oversize kazağın yakasına bağlanmış kazağı, Rejina
Pyo’da omuzlara atılmış şal havasını, J W Anderson trikosunda ise
belde bağlanan kollar bu trendin bu markalardaki yorumları

Hellesy Rejina Pyo Knit Jw Anderson Knit
ChristopherKane No21
Havalı Hırkalar
Erdem
Bazen moda haftaları bize
gardrobumuza geri dönüp
bakmamız gerektiğini hatırlatır.
Bu sezonda tasarımcılar
hırkaları bazen oversize
Christopher Kane’de olduğu
gibi, bazen triko eteğiyle
kombin Matty Bowan’da
olduğu gibi, çokca da beli
kemerli kullanmışlar. Chanel
hırkalarını bele oturan
formda tasarlayıp dantel
etekle kombinlerken, Erdem
koleksiyonunda trikoyu
dantel gömleğiyle ya da
twinset olarak tasarlamış.
No21 tasarımcısı Alessandro
Del Aqua ,hırkayı yine triko
sütyenle kombinleyerek kışa
yaz tazeliği getirmiş.

20

Balıkçı Yaka Trikolar

Soğuyan hava şartlarına havalı ve
konforlu bir çözüm için balıkçı yaka
iyi bir alternatif .Tibi balıkçı yakayı
hem süeter benzeri parçada hem
de oversize kazakta kullanmış.
Maison Margiela’da da balıkçı
yakayı oversize kazakta görüyoruz.

Celine Fair Isle Stili

Baklava Desen Adını İskoçya’daki bir adadan
alan bu stil,çok renkli desen
Baklava desen geri döndü. oluşturmak için kullanılan bir
örgü tekniği aslında Celine,
Kolej ya da burjuva Altuzarra ve Chanel bu tarzda
trikolar tasarlamışlar.
trendinin tamamlayıcısı
Altuzarra
olarak kazak, hırka, yelek
Artizan Görüntü
veya süeter formlarının
Etnik esintili, el örgüsü trikolar bu kış
baklava desen bu sezon Chanel sezonunun triko trendleri arasında. Kalın
ve dekoratif örgülü, dış giyim olarak
trendi olarak vitrinlerde. kullanılabilen trikolar yerelden globale farklı
bir stil önermesi
Chloe, Celine, Victoria
House of Holland Area
Beckham gibi şehirli

kadına yönelik markaların

tasarımcılarının yorumladığı

bir trend. Victoria Beckham

Preen 21

VOURLmAag

Nerede Ne Var?

İpekyol

Twist

Twist Utin
Mango
Mango İpekyol

22

Mango Zara İpekyol
Mango
Utin

İpekyol
Zara

23

VOURLmAag

2019-20 KIŞ ERKEK
TRİKO TRENDLERİ

İlüstrasyonlu Trikolar;

Gecen sezonun logolu sweatshirtlerinden sonra bu sezon trendi
olarak erkek trikolarında farklı esin kaynaklı ilüstrasyonlar kullanılmış
tasarımcılar tarafından.Casablanca Marakeş çıkışlı yeni bir marka
,ilhamını Doğu Atlas Okyanusundan alan desenleri trikolarında kul-
lanmış.Dior Men ‘de canlı renklerde grafik desenler yanında hayvan
desenlerde kullanılmış.

Kolej Esintisi;

V Yaka kolejli hissi veren oversize kazak v e süeterler yeni stil önerisi-
yle erkeklere alternatif bir görünüm sunuyor.Balmain ve Gucci’de bu
stilde trikoların görmek mümkün.

Eskitilmiş Görüntü;

Sökülerek lime lime edilmiş görüntüsü veren grunge esintili trikolsr bu
sezon erkek trendlerinden.Modanın Gürcü menşeili Demna Gvasalia
Vetements koleksiyonunda imzası haline gelen underground stili
devam ettiriyor.Ann Demeulemester ve Balmain koleksiyonlarında da
bu trendden yola çıkılmış parçalar görüyoruz.

Ekstra Uzun Triko Kaşkollar;

Erkek koleksiyonlarının kış sezonundaki ortak triko aksesuarı ekstra
uzun kaşkolllar ,fonksiyonelliğiyle erkek gardrobunun demirbaşı ola-
cağa benziyor.

Lüks Eşofman;

Klasik eşofman kavramının ,günlük ve spor dozunu azaltıp,terzilik
kalitesini yükseltip triko görünümünü şıklaştırıp lüks eşofman stili
tasarlanmış.Iceberg ve Z Zegna’da bu stili görmek mümkün,

Balıkçı Yaka ;

Erkek gardroplarının belki de en eskisi yine yükselişte,Kah pantolon
kombinlerinde kah ceket içinde emektar parça yine iş başında.

24

25

VOURLmAag

Nerede Ne Var?

Zara

Mango Mango

Zara
Massimo Dutti

Vakko Vakko

26

Vakko

Zara Mango
Mango

Massimo Dutti

Zara

Vakko Vakko

27

VOURLmAag

Bere Soğuk kış günleri kapıda.
ve Çocuk moda trendleri 90’lı
Atkılar yılların geri gelişine sahne
olacak.
Gülin Özen Renkler parlak, desenler, figürler
Moda Tasarımcısı eğlenceli pop kültürüne öncülük
ediyor.
Beklenmedik detayları birleştiren
süprizli koyu canlı renkler yeniden
sahnede.
Trikolar ısınmamız için kışın vaz-
geçilmezleridir. Renkli trikolardan
eğlenceli bere, şapka ve atkılar
minik modaseverlerin beğenisine
sunulmuş 2019-2020 sezonu için.
Genellikle sevimli hayvan dost-
larımızdan oluşan modeller çok
neşeli.
Asi ruhu ve yanısıra romantik
tarzıyla bambaşka bir geleceğe de
gönderme yapıyor.
Atkı ve bere aslında kış aksesuar-
ları, kış moda stilinin kilit unsuru-
dur. Onlar olmadan trendler tam
olarak tanımlanmış olmuyor.

28

29

VOURLmAag

Mutfakta
Dekorasyon Tüyoları

Pelin Kaleci
İç Mimar

Mutfak, özellikle kadınlar için,
kuşkusuz evin en çok vakit geçirilen alanı.

Değişen yeme alışkanlıklarımız, çalışma
tempomuz ve teknolojinin gelişimiyle
mutfaklarımız da büyük değişim göstererek

çağa uyum sağlamak zorunda.
İçerisinde bu kadar zaman geçirdiğimiz
bir alanın da, kuşkusuz ruh halimizde ve
davranışlarımız üzerinde etkisi yadsınamaz
şekilde büyüktür. Özellikle kadınlar için önem
taşıyan mutfakları daha şık, kullanışlı ve

enerjik bir hale getirmek mümkün.
Bazı püf noktalarını ve tüyoları
sizinle paylaşmak istedik…

30

Mutfağınız küçükse
açık renkleri tercih
edin

Çünkü açık renkler küçük
alanları geniş gösterir. Beyaz ve
doğal renkler, ışığı yansıtarak
mutfağınızda ferah bir his yaratır.
Beyaz mutfaklarda aralara
canlı ve enerji veren renkler
serpiştirebilirsiniz.

Tezgah gibi büyük Mutfağınızdaki renk seçimi önemlidir.
yüzeylerin rengi, Doğru renkler iştahınızı bile etkiler
bütün mutfağınızın
ahengini Mesela; kırmızı iştah açar. Çarpıcı renkler dikkat dağıtır. Seçmiş
değiştirmeye olduğunuz renkler aynı zamanda mutfağınızdaki doğal ışığı
yetebilir artırmanıza da yardımcı olur. Mutfağınız güneye bakıyorsa yeşil,
lavanta ve mavi gibi renk tonları güneş ışığının sertliğini almaya
Bu yüzden, hangi materyali yardım edecektir. Kırmızı, pembe ve portakal gibi sıcak renkler ise
seçeceğinize önem vermeniz kuzeye bakan mutfaklara sıcaklık getirir. Dört duvarı aynı renge
gerekir. Örneğin; Parlak nikel boyamak yerine, mutfağın olduğu kısımda farklı bir renk kullanarak
veya paslanmaz çelik yüzeyler, sınırlarını belli edebilirsiniz.
minimalist, ağaç kaplamalar ise
zengin bir etki yaratır.

31

VOURLmAag

Sade bir mutfağa hayat vermenin yollarından biri de aksesuarlardır

Renkli aksesuarlar kullanmayı atlamayın. Mutfak gereçleri ve aksesuarları kendi konforunuza göre konum-
landırın. Şıklık ve enerjik olmanızı sağlayacak sizi yansıtan objeleri mutfağınızdan eksik etmeyin.

Eğer küçük bir
mutfağa sahip
iseniz, dolap yerine
raf ağırlıklı bir
tasarımı tercih edin

Böylelikle küçük mutfağınız
olduğundan daha geniş
algılanır. Genelde çok fazla eşya
bulunmayan yazlık ev mutfakları
için de, raf düzeni farklı bir
alternatif olabilir.

32

Büyük bir mutfağa sahip iseniz mutlaka ada tezgah kullanın

Ada tezgâhlar, mutfağın ortasında yer alırlar. Yemek yapmayı sevenler için daha rahat ve özgür hareket
edebilmeyi sağlayan, kullanışlı bir mutfak dekorasyon şeklidir.

33

VOURLmAag

34

Şeffaf ve
Kırılgan

Binay Bayram
İç Mimar

Günlük hayatımızın her köşesinde kullandığımız cam. Geri dö-
nüşümü en güzel şekilde tasarımlara dönüşen materyallerden
biri. Kırık bir eşyaya baktığımızda hissettiklerimiz. Tamir ede-
bilme, hatıraları yaşatabilmek için çabamız. Narin ama bir o kadar da
sert olan ruhu.

Selma hanım atölyesinde dalmış rüyalarını gerçeğe dönüştürmeye
çalışırken enfes filitre kahvelerimizle sohbete başladık.

Eskişehir Anadolu üniversitesi Ekonometri mezunu Selma Birsöz, İs-
tanbul da finans sektöründe 10 yıl kadar çalışıp, tatil için geldiği Urla
ya hayran kalarak yerleşmiş. Urla nın sessiz, sakin, huzurlu ortamı
çalışma hayatı sırasında hobi olarak başlayan aşkını profesyonelliğe
taşımasına yardımcı olmuş. Kurduğu Camacan Atölyesi ile yetişkin ve
çocuklara takı, dekoratif eşya gibi küçük boyutlu dersler veriyor.

Camla ilk tanışmamda aşık oldum. Şeffaflığı, kırılganlığı, bazen sert-
liği ruh haline bayıldım. Katı şekil almış birşeyi sıvı hale getirip tekrar
yeni bir form kazandırmak hayat, can vermek gibi diyor.

Mobilyalarımızı yenilerken camı kullanarak parlaklık, doku, renk,
sıradışılık kazandırmak mümkün. Materyalin yapısı ve teknik detaylara
burada girmeyeceğim. Camın kırılganlığını azaltmak için epoksi karı-
şımı ile çalışmalar yapan Selma hanımla mobilya kapaklarına büyük
boyutlu cam giydirme çalışmaları deniyoruz. Çalışmalarımızı müşte-
rimizin isteği üzerine yayınlayamıyorum. Eski bir büfenin kapaklarına
renk değişikliği yaparak, küçük boyutlu renkli cam desenler oturttu-
rulabilir, kulplar renkli cam olarak değişebilir. Eski bir sehpanın üzeri
epoksi kaplandıktan sonra , renkli camlarla bir kompozisyon oluşturu-
labilir. Klasik avizeleri veya abajurları opak veya saydam camlarla hare-
ketlendirebiliriz. Hatta sahilde yürürken bulduğunuz tahta parçalarını
pano,çan haline getirebilir dış cephenizde kullanabilirsiniz. Böylece
eşyalarınız size özel kupon tasarımlar olur ve tekrar hayat bulabilir-
ler. Projelendirip yenileyeceğiniz obje için kullanabileceğiniz parçaları
satın alabilir veya kendiniz deneyimleyerek imal edebilirsiniz.

Şimdi çevrenize bakın ve değiştireceğiniz tekrar hayat vereceğiniz
eşyayı bulun .

35

VOURLmAag

Tarihin Gölgesinde,
Sofraların İzinde,
İpek Yolu üstünde

Van

Arzu Özkaner Özkuş

36

Türkiye’nin en büyük gölüyle, bir gözü mavi bir
gözü yeşil kedisiyle, otlu peynirli kahvaltısıyla
belleklerimize yazılan Van , bildiklerimizden
daha fazlasını hak ediyormuş meğer.

Görene kadar Van gölünün bu kadar güzel bir
turkuaz rengi olduğunu, suyunun tuzlu ve sodalı
olmasından kaynaklı yer yer beyaz bir renge
büründüğünü, Bitlis ili sınırları içerisinde bulunan
Nemrut Volkanik Dağının patlaması sonucu,
bölgedeki tektonik çöküntü alanının önünün
kapanmasıyla oluşmuş bir volkanik set gölü
olduğunu, çok sayıda koyu bulunan Van Gölü’nün
yüzölçümünün 3.713 km², çevresinin 430 km
, en derin yerinin 451 metre olduğunu, deniz
seviyesiniden 1646 metre yüksekte bulunduğunu
, Van gölünün içinde Akdamar, Çarpanak, Adır
ve Kuşadası adalarının, kenarındaysa Van ili ve
Edremit, Gevaş, Tatvan, Ahlat, Adilcevaz, Erciş ve
Muradiye ilçelerinin yer aldığını, içinde yaşayan tek
balık türünün İnci Kefali olduğunu bilmiyordum.
Muradiye Şelalesini görmemenin büyük bir kayıp
olacağının farkında bile değildim.

Hele hele Van Gölünün oluşmasına neden olan
Nemrut Volkanik Dağının Krater Gölünün ya da bir
diğer adıyla Nemrut Kalderasının Türkiye’nin en
büyük, dünyanın 2. Büyük Kalderası olduğunu hiç
bilmiyordum. Bu bilgi eksikliğinin nedeni ,benim
hatam mı yoksa ülkemizin yeterince tanıtılamaması
mı onu sizin değerli görüşlerinize bırakıyorum.

Adıyaman sınırları içindeki Nemrut Dağıyla
karıştırılmaması gereken Nemrut Volkanik Dağı,
adını Babil Kralı Nemrut’dan alan ,halen sıcak gaz
çıkışı olması sebebiyle uyuyan aktif bir yanardağdır
ve 1441 yılında son kez lav çıkışı olmuştur.
Nemrut Volkanının Kalderası elips şeklinde olup
doğu-batı yönünde çapı 7500 m,kuzey-güney
yönündeki çapı ise 6000 m’dir. Göllerden en
büyüğü olan Nemrut Gölü, bir hilal şeklinde
ve 15km²’lik bir yüzölçümüne sahiptir. Yaklaşık
1.2 km² yüzölçümüne sahip Ilıksu , gerek göl
tabanından ve gerekse gölün çevresinden karışan
sıcak sular sebebiyle, kış mevsiminde 40 °C’ye, yaz
mevsiminde ise 60 °C’ye kadar ulaşan sıcaklığa
sahiptir. Bu suyun içinde çözünmüş halde bulunan
mineral madde miktarı sıcaklığın da etkisiyle
oldukça yüksek olup, genellikle romatizma ve deri
hastalıkları tedavisinde termal

37

VOURLmAag olarak kullanılmaktadır. Nemrut Gölü’nün suları
tatlı ve soğuktur. Su örneklerinin analizi gölün
38 berrak, renksiz, kokusuz ve normal içme suyu
lezzetinde olduğunu göstermiştir.Göllerin büyüğü
olan hilal şeklindeki gölün rengi mavi, küçüğü
Ilıksu gölününse yeşildir.Bu da halk arasında Van
Kedisinin gözleri olarak tabir edilmektedir. Bu arada
Van’a gelmek için en güzel zamanın ilkbahar ya
da sonbahar olduğunu söylemeliyim. Ağaçların
yapraklarının renk değiştirmeye başladığı Ekim ayı
ile Akdamar Adasındaki bademlerin çiçek açtığı
Mayıs ayı renk cümbüşünü gözlemlemek açısından
muhteşemdir.

‘’Ahhh Tamar’’ diyerek Van Gölü sularında Ermeni
sevgilisine kavuşmak isterken can vermis, Türk
delikanlısı. Ve o gün bugündür Ahtamar ya da
Akdamar Adası olarak bilinir bu ada. Adada
bulunan Akdamar kilisesi, yörede hüküm süren
Vaspurakan hanedanından Kral I. Gakik tarafından
M.S. 915-921 seneleri arasında Mimar Keşiş
Manuel’e yaptırılmıştır. Kiliseyi yaptırmalarının
amacı Kudüs’ten İran’a kaçırıldıktan sonra 7.
yüzyılda Van’a getirilen Hakiki Haç’ın bir parçasını
orada muhafaza etmektir. Kilise Ortaçağ Ermeni
sanatını yansıtır. Merkezi kubbeli, dört yapraklı
yonca biçimli haç planında yapılmış olan kilisenin
dış cephesi kırmızı kesme tüf taşlarından oluşur.
Ayrıca alçak rölyef şeklinde işlenmiş pek çok
üzüm, bitki ve hayvan motifleriyle süslenmiştir.
1021 yılında Vaspurakan Krallığı yıkılınca 1113’te
bu yapı manastıra dönüşmüştür ve Ermeni
Patrikliği merkezi olmuştur. Akdamar kilisesi
manastır olduktan sonra “Kutsal Haç Kilisesi”
ismiyle anılmaya başlamıştır.Yılda sadece bir kez
ayin yapılan bu kilise hristiyan dünyası için çok
önemlidir.

2 ay kadar önce restore edilerek halka açılan,
Urartulardan kalma pek çok esere ev sahipliği
yapan Van Müzesi toprak altından çok zarar
görmeden çıkarılan tarihi eserlerin zenginliği
ve çeşitliliği ile dikkat çeker, bir o kadar da
bu kazı alanlarından çıkarılan pek çok eserin
yurt dışına kaçırılmış olmasıyla sızlar gönül.
İngiltere’den Amerika’ya, İsrail’den Japonya’ya
,Berlin’den Rusya’ya tam 17 ülkedeki müzelerde
sergilenmektedir Anadolu’nun tarihi.

Neyse ki şu an 80 yaşında olan ve
Çavuştepe Kalesi'nin hala bekçiliğini yapan
Mehmet KUŞMAN Urartu dilini kendi
çabalarıyla çözerek tarihimize, geçmişimize
sahip çıkmakta, gelecek nesillere bu dili
miras bırakmak istemektedir.

İşte tüm bu güzellikleri yaşayabilmek ve Van
kahvaltısının olmazsa olmazı tereyağı, un ve
yumurtanın karışımıyla oluşan muhteşem
Murtuğa’nın, Van’da yaklaşık 40 yıl süren
kazı çalışmalarında 3000 yıllık bir geçmişe
sahip olduğu ortaya çıkan, Evliya Çelebi’nin
Seyahatname’sinde de yer alan iri çekilmiş
buğday unu ve tereyağıyla yapılarak bal ve
kaymakla yenen Kavut’un tadına bakmak,
midenizi kete ve bazlamayla şenlendirmek
istiyorsanız eğer bir gün yolunuzu mutlaka
Van’a düşürün derim. Düşürünce de
kulaklarımı ‘’az bile söylemiş’’ diyerek
çınlatın isterim.

39

VOURLmAag

40

Urla’da yaşamı yavaşlatan
bir sanatçı

Gören
Bulut

Röportaj; Müge Buluç

Fotoğraflar: Tayfun Özel

Urla’da yaşayan sanatçılarla
sanat hayatlarına, Urla’daki
yaşamlarına dair söyleşelim diye
bir proje üretince aklıma ilk gelen
kişi Gören Bulut oldu. Yaşar
Üniversitesinde çalıştığım yıllarda
tanımıştım Gören hocayı. İletişim
Fakültesi dekanıydı o zamanlar,
sonra rektör yardımcılığı yapan,
2016 yılında emekli olmadan
birkaç yıl önce de Sanat Tasarım
Fakültesini kurarak bu bölümün

başına geçen, yani Yaşar
Üniversitesine can veren güneş
yüzlü bu insanı, kendisi her ne
kadar burada kaybolmak istese

de, herkes tanısın istedim.

41

VOURLmAag

42

Onu aradığımda ve ropörtaj yapmak istediği- balkon var, orayı kış bahçesi yapacağım; atölyemi
mi söylediğimde hemen kabul etti. Bir gün oraya alacağım. Orası sıcak da oluyor, özellikle
kararlaştırdık ve konum falan atmadan, ‘Şu- gündüz güneş olduğu zamanlar. Sonra sizi karşı-
rayı geçince şu yola sap, biraz git, çeşmeyi geçince layan köpeğim var (adının Şıra olduğunu giderken
ikinci ev.’ gibi kısacık bir tarifle bir vadiye, Gören öğrendik), kedim var. Dışarda bir sulama havuzu
bağlarının bulunduğu beş dönüm içindeki evine vardı, onu derleyip toparladım içi koi balığı dolu,
geldik. Yüksek galerili salona girince, kuzeydeki böyle bir şey işte... Pek ayrılamıyorum buradan.
bağları görebildik. Sizden önce Kıbrıstan çalıştay için aradılar. Ben de
söz vermiştim, renkle ilgili iki gün ders yapacağım.
‘’Hocam eviniz, bağlarınız ne güzel.’’ dememle Kıramadığım arkadaşlar var orada. Benden sonra
birlikte Gören hoca hemen anlatmaya koyuldu. dekan oldu fakülteye...O orada şimdi.
Edirne’de babasının bağları olduğunu. Çocuklu-
ğunun bağ dikmekle geçtiğini, babasının ona ‘Ya Bu arada bana filtre kahve yaparken çok nadir
okuyacaksın ya bağ dikeceksin.’’ demesi üzerine bulunan Urla karası üzümünden geçen yıl yaptığı
öğretmen okuluna girdiğini. Bitirince iki yıl ilkokul şaraptan bir şişe açarak bir kadeh arkadaşıma bir
öğretmenliği yaptığını. Daha sonra Gazi Eğitim kadeh de kendisine koydu ve bize köy leblebisi
Fakültesine girerek resim bölümünü bitirdiğini, bu ikram etti.
araziyi aldıktan sonra Urla Karası’ndan, Cabernet’e
kadar pek çok çeşit üzüm diktiğini ve hepsinden - Bir Yudum Şarap Derneğimiz var. Şarap evlerinin,
ayrı ayrı şaraplar yaptığını anlattı. şarap firmalarının şaraplarını tadıyoruz ayda bir.
Geçenlerde Antalya’ya, Elmalı’ya gittik. Dönüşte
- Picasso ilk sergisinden kazandığı bütün parayla aldık bu leblebileri... Leblebiden nereye geldik.
boya almış. Soranlara da karışmayın, çok boyasız Ben çok konuşuyorum ama siz beni konuşturmaya
kaldım, demiş. Ben de orda atölye burada atölye, geldiniz zaten.
her şey dağınık zaten kendim dağınık bir adamım.
Sonunda burayı aldıktan sonra buraya atölyemi, Gülüştük.
evimi, kavımı, bütün hepsini bir araya toplayaca-
ğım, hepsi elimin altında olacak, dedim kendime. - Urla’da pek sergi salonu yok. Bu büyük bir
eksiklik değil mi? İzmir’deki sergilere katılıyor
- Kav nedir hocam? musunuz?

- Şarabın saklandığı yer. özel bir yer orası. Toprak - Ben sergilere sonradan katılıyorum. Çünkü sergi-
altında. Yani keyfime göre yaptım burayı; şurada lerin açılış günleri böyle bir şarap kapma yarışı gibi
küçük bir bina var arabanın arkasında, takur tukur oluyor onun için hoşuma gitmiyor. Kendi sergime
işte kes bağla falan filan, böyle geçiyor gün. Ne mecburen katılıyorum ama onun dışında mutlaka
güzel. Burası beni dolduruyor. Burada zamansızlık sonradan sergileri geziyorum. İzmir’e ayırdığım
çekiyorum ben. Bak televizyonum var, anteni yok. günler var. Bir de bizim ekibimiz var; Mehmet
Hiç izlenmedi bu eve gelindiğinden beri. İpad’im- Kahyaoğlu falan buluşuruz. Şefik hoca, Umur hoca,
den günlük gazetelere şöyle bir bakıyorum sabah Kahyaoğlu öyle oturur sohbet ederiz, bir kadeh bir
kahvaltısında, ondan sonra işime; hava böyle kapalı şey içeriz. Hem de o gün sergileri gezerim. Urlada
olunca aşağıda ya şarapla ilgili; ya kendimle, resim- şimdi bir butik otel açılmış, aynı zamanda sergi
le, altyapımla ilgili bir şeyler yapıyorum, ya okuna- salonuymuş.
cak bir şeyler oluyor, böyle geçiyor gün...
- Evet hocam, Pintura.
Şöminenin yanında şovale, şovalenin üstünde re-
sim, fırçalar, boyalar falan duruyor. - Daha biz Yaşar’a girmeden Muzeffer Tunçağ’ın eşi
açmıştı bir galeri burada. Bir yıl, bir buçuk yıl kadar
- Hocam atölye burada mı? Burada mı çalışıyor- dayanabildi. Sanat sokağındaydı. Habip Aydoğdu-
sunuz? lar falan gelip sergi açmıştı ama sonra kapandı. Ben
1999-2000 den beri Urla’da yaşıyorum. O zaman
- Atölye aşağıda ama kışın loş oluyor, onun için Kalabak’taydı evim. Ondan sonra da doğru düzgün
şimdi başka bir projem var. Geçen sene burayı, bu bir şey olmadı. Suluboya ressamı Tayfun beyin açtı-
salonu atölye gibi yaptım. Şimdi şu camın çıktığı ğı bir galeri vardı bir de. Tiyatrodan aşağıya inerken
yerde (evin kuzey yönünü gösteriyor) orada bir orada bir fırın vardır, fırının karşısına gelen

43

VOURLmAag

44

bir yerdeydi o galeri de. Orada sergiler açtık des- Sonra askerlik bitince kendimi yurtdışına atacağım,
tek olalım, bir hareket olsun diye. Belediye başkanı eğitim alıp geleceğim diye bir proje koymuştum
destekliyordu sanırım ama başkan değişince tutu- kafama. Sınavı kazandım ama 1975’te geri çektiler.
namadı. Bu işler siyasi şeyden çıkmalı, vakıf olmalı.
Sonra İskele’ye, Yorgo Seferis’in oraya indiler. - Neden geri çektiler?

- Öğretmen okulundan sanata geçişiniz nasıl - Siyasi nedenlerle. Ama altı yıl sonra 1981’de, da-
oldu hocam? Yani neden resim okumayı seçti- nıştay kararıyla tekrar gittim, güzel sanatlar yüksek
niz? lisansı için. Print-making, baskıydı benim dalım. Bir
yıl Saint Martin’s de kaldım. Sonra Chelsea’de yük-
- Ben öyle çok küçükten dahi çocuk falan değildim. sek lisansımı tamamladım. Sonra da döndük geldik.
Ama elim yatkındı. Ortaokulda gerçek bir resim Lisede hocalık yaparken Dokuz Eylül’den bize gel
öğretmenimiz vardı. Bir gün, gel bakalım sen bu- dediler. Ankarada yoğun bir harmanlığın içinden
raya, dedi. Çok sinirli, böyle gergin bir adam; ufak çıktım geldim İzmir’e.
tefek biriydi. Çok korkardık. Tamam, dedim, bir şey
oldu. Bugün dedi; çarşamba öğleden sonra aşağı- -İlk serginizi ne zaman açtınız?
ya, atölyeye geleceksin, dedi. Bir portre yaptırmıştı
bize dolaşırken ordan görmüş o. Orta sondaydım İlk sergimi 1975 te açtım. Sanat Sevenler Derneği
o zaman. Sonra o bana bir takım kitaplar verdi. vardır Ankara’da, orada açtım. Baskı sergisiydi. Li-
Bunlara bak, dedi. Biraz meraklanayım istedi. Sonra nol, ağaç, metal baskı, gravür, baskı teknikleri dersi
da ortaokulu bitirdik. Öğretmen okuluna gidince veriyordum. O hareketli dönemlerde sanat yapmak,
zaten çıkıyor ortaya. Orada atölye var. Resim dersi sergi açmak, sergiler basılıyor falan, çok zordu.
var, o var şu var. Hala çok severim bir hocam vardır Sonraki sergilerim daha çok İngiltere’ye gidip gel-
Tayyip Yılmaz. Çok hoş bir insandır. Sonra burda, dikten sonra oldu. İngiltere’den döndükten sonra,
İş Bankası’nda beraber sergi açtık. Ben davet ettim Türk- İngiliz Kültür Derneğinde bir sergim oldu. O
onu. Hoca öğrenci sergisi oldu. çok gürültü kopardı.

- Bu sergi ne zamandı hocam? - O ne zamandı?

- O zaman Yaşar üniversitesindeydim. Demek 2006 - 1984’te. Ankara Dikmen Lisesinde çalışırken o ser-
dan sonra. Hala Edirne’de çok önemli bir adamdır giyi yaptım. Ondan sonra Siyah Beyaz Galeride bir
Tayyip Hoca. Bu işi seven, gönül vermiş bir insan. sergi yaptım. Sonra geldim, İzmir’de Türk Amerikan
Fakat gençliğin vermiş olduğu bir şey var. Ben o Derneğinde bir sergi yaptım. Zaten buradaki sergiyi
zaman futbol oynuyorum. İlle de futbolcu olaca- gördükten sonra 9 Eylül bize gel dedi. Ne yaptığımı
ğım. Resim bölümüne gitmek aklımın ucundan bilmez insanlar doğal olarak. Sonra müzede açtım
geçmiyor. O da beni teşvik ediyor. Bak sen yetenek- bir sergi, burada iki sergi açtım. Ankara’da iki sergi
lisin, resim bölümünü kazanırsın, resim bölümünün açtım. İstanbul’da Parmakkapı İş Bankasında açtım
sınavlarına gir falan, diyor. Ben orada, atölyede çalı- bir sergi. Derken sergiler böyle birbirinin ardından
şıyorum. Ama tabi son sınıfta üst üste iki ay arayla devam etti.
iki defa kolumu kırınca futbol maçında, doktor,
bir daha kırarsan kolunu keseceğim, dedi. Böylece - Kaç sergi oldu toplam?
bıraktım. Sonra Gazi’yi kazanınca okul takımında
oynadım. Önüme profesyonellik geldi ama düşün- - Vallahi çok oldu. Herhalde kırka yakın. Ben de
düm ki futbol denen şey bir süre. Tekirdağ spora artık sayısını bilmiyorum. Olabildiğince yavaşa aldık
girecektim orada öğretmenlik yapacaktım. Sonra artık. Ben felsefe olarak: Eğer söyleyecek yeni bir
bir düşündüm ben daha kaç yıl futbol oynaya- sözünüz, gösterecek yeni bir şeyiniz yoksa sergi
cağım. En fazla beş yıl, sonra öğrencimin babası açmanın çok anlamlı olduğunu sanmıyorum. Ha şu
gelecek oraya, bana küfredecek falan. Onları da olur, mesela bu sergiyi İzmir’de açtınız, Ankara’da
düşünüyorsun. O zaman Çanakkale’de öğretmenlik açarsınız, İstanbul’da açarsınız ama ikinci defa An-
yapıyordum. Sonra kafama koydum Ankara’ya gel- kara’da aynı sergiyi açmanın bir esprisi yok. Onun
dim. Orada dil kurslarına yazıldım, Türk Amerikan için olabildiğince kendinizi eskitmeyeceksiniz çünkü
Derneği- İngiliz Derneği’ne. Bütün kurları bitirdim. o zaman tekrara düşersiniz ve o tekrarlardan bir
sanatçı kaçınmalı ki yeni bir şeyler üretebilsin. Onun
için bu bana bir motivasyon; yani doğayla iç içe
olmak; deniz, doğa, İzmir, güneş, ışık beni çok

45

VOURLmAag

46

etkiliyor. Zaten İzmir’e geldikten sonra renkli resme rinde daha serbest çalışıyorsunuz. Öyle yavaş yavaş
başladım tekrar, öğrenciliğimde yapmıştım ama. bu güne geldi. Tabi o ara biraz baskıdan koptum.
Zaman zaman yaptım, zaman zaman denedim
- Baskı siyah beyaz tabi. Değil mi? Galiba bu ama ikisi birbirinden çok farklı.
süreçte soyut da çalışmışsınız.
- Ama bunu baskıdan daha çok sevmişsiniz san-
- Sanıyorum 1988 falan, baskı yapıyorum ama ki?
Ankara’dan sonra hakikaten ışık İzmir’de çok güzel.
Bir sanatçıyı etkilememesi mimkün değil. Dedim - Burada daha özgürsünüz tabi. Ötekinde sizi mal-
ki boyut olarak da artık biraz büyümem gerekiyor. zeme kısıtlıyor. Burada istediğiniz büyüklükte bir
Baskı boyutları yetmemeye başladı. Gittim bir ma- malzeme kullanabiliyorsunuz. Ama tahtanın üstün-
rangoza on tane tuval yaptırdım. Boyalar aldım, şu de yaptığınızda bu sizi kısıtlıyor. Sonra kestiğiniz bir
aldım, bu aldım, eve geldim. Resim yapıyorum, hep şeyi bir daha yerine koymanız mümkün değil. Onun
figüratif baskılarıma doğru gidiyor resimler. İkisinin için çok disiplinli olmalısınız.
anlamı da farklı, yapısı da. Birisi böyle kesiyorsunuz
oyuyorsunuz, çok disipline bir olay. Oysa pentüre - İngiltere’de okurken sergi açtınız mı? Hiç resim
geçtiğinizde yani renkli resme -tuvale- yumuşak sattınız mı?
bir fırça var elinizde. Birbiriyle hiç uyumlu değil
bir bıçakla bir fırça. Sizin tabi alıştığınız bir resim - İngiltere’de de üç sergi yaptım. Devlet bursu
tarzı var, onu yağlıboyaya uygulamaya çalışınca almıştım. Resim de sattım ama hem okuyordum
işler değişiyor. Olmaz mı olur ama onun farklı bir hem çalışıyordum okuldan sonra; dönercide, orda
tandansı var. Sonra tuvalleri koydum önüme, bu burda, her yerde çalıştım.
resimden hiçbir şey bekleme Gören, dedim; mal-
zemeyle bir oyna ve figürden bir kop; rengin kendi - Kaç yıl kaldınız orada?
sözünü söylemesine izin ver. İşte o yıllarda soyut
resim yapmaya başladım. Ama bu soyut resimleri - İki yıl. Bizim kuşağın öyle bir şeyi vardı. Ben hiç
ben soyut resim yapıyorum diye yapmadım. Yalnız- dönmemeyi düşünmedim. Bizim yetiştiğimiz kuşak
ca kendimle hesaplaşmak ve o yeni konsepti tanı- öyleydi. Bu ülkeye borcumuz var, insanlar vergi
mak için böyle yoğun bir çalışmaya girdim. Yirmi, vermiş sen de bununla okumuşsun; bir vefa borcu
otuz resim çıktı öyle. Işıkla, renkle, boyayla, boya yani. 12 Eylül’ün arkasından çok da güzel bir çalış-
hamuruyla oynuyor, bir sürü deneme yapıyorsunuz. ma yaptım orada. Bölüm başkanı, Türkiye çok zor,
Bazılarını yırtıp atıyorsunuz, bazılarını yakıyorsunuz. kalır mısın burada, dedi. Senin çalışma yöntemini
Bazısı oluyor, bazısı olmuyor. O bir yolculuk, atölye yapan yok, biz bir renk arıyoruz, dedi. Serigrafi var,
yani..Labratuar.. Ondan sonra onlar yavaş yavaş o var bu var ama senin gibi ekspresif çalışan yok,
şekil almaya başladı. Bir taraftan doğadan da ko- dedi. Senin çalışmaların lisans düzeyindekileri çok
pamıyorum. Renkle, o soyutlarla oynarken doğayla etkiliyor, dedi. Dedim ki, çok güzel bir teklif, onore
da bir yandan flört ediyorum. Desenler çiziyorum oldum ama ben bunun için gelmedim. Bir şeyleri,
sağdan soldan. Sene kaçtı tam hatırlamıyorum ama öğrendiğimi oraya taşıyayım diye geldim ben bu-
1994-95 gibiydi sanırım, Kaynarpınar’da bir yazlık raya, dedim. Bana bir gün, yahu sen ne yapıyorsun
tuttuk. Çok da güzel bir doğa var orada. Bir defa dedi. Eyvah, dedim bir şey yapmışım. Merdiven-
başınızda yükselen bir dağ var. Deniz var. Cıvıl cıvıl lerden çıkıyor adam böyle benden de beş altı yaş
her şey. Orada büyük resim, soyut resim yapmanız büyüktü. Ben de aşağıya kahve içmeye iniyordum.
mümkün değil. Küçücük bir yer, bu salon kadar bir Gelsene, kahveyi benim odamda içelim, dedi. Gittik
yer hepsi. Orada küçük küçük peysajlar yapmaya oturduk. Saat sekizde geliyorsun, akşam sekiz do-
başladım. Oradan bana iki büyük sergi çıktı. Ve he- kuzda gidiyorsun, çok üretkensin, çok çalışkansın,
men hemen hiç resim kalmadı elimde, hepsi satıldı. çok güzel şeyler yapıyorsun ama hem serigrafi yapı-
Ankara’ya nasip oldu o ilk sergim, 2 tane mi 3 tane yorsun, hem tahta baskı yapıyorsun, hem litografi
mi ne resim kaldı elimde. Bir yandan büyük, soyut yapıyorsun hem gravür yapıyorsun, her şeyi yapı-
resimler de devam ediyordu. Onunla da hiç iletişi- yorsun; böyle olmaz ki, dedi. Sen mastırını neyle
mimi koparmadım. Aynı şey aslında, birinde doğa- yapacaksın, dedi. Bak Tim, dedim. Ben burasını
ya uyguluyorsunuz özgür renk kullanımını, diğe- öyle veya böyle bitireceğim. Gideceğim Türkiye’ye,
Türkiye’de bana hocam hoş geldin diyecekler; şu
üniversitede veya şurda burda baskı atölyeleri kura-
cağız, hadi bakalım seni de orada görevlendirdik

47

VOURLmAag

48

diyecekler, dedim. Şimdi ben orada bunları kuraca- Ben mesela iskeleye iniyorum,
ğım, ben yalnız tahta baskı yaparsam gravürü nasıl bir sürü fotoğraf çekiyorum.
kuracağım, serigrafiyi, litoyu nasıl öğreteceğim, Kum denizine kadar
dedim. Gözleri böyle büyüdü. Sen gidince bunların yürüyorum. Kimse tanımıyor
hepsini yapacak mısın, dedi. Türkiye öyle bir yer. beni. Oturuyorum bir yerde
Ben baskı hocası olarak hepsini bilebilmeliyim de- bir çay içiyorum, bir kahve
dim. Mastırımı tahta baskıda vereceğim, dedim. içiyorum, insan biriktirmiyorum
etrafımda. Urlanın sokaklarını;
- Bir resme nasıl başlıyorsunuz nasıl bitiriyorsu- arka sokaklarını geziyorum,
nuz? dolaşıyorum. Bu civarın hepsini
dolaştım benim ufaklık köpekle
- Soyut resimlerimde bu sorduğunuz soru çok birlikte. Bitkiler, kekikler onlar
yerinde bir soru. Peysajlarda değil, bunlarda eskiz- bunlar...
lerim var, görsel hafızam var, onlarda az çok veriler
belli. Soyut resimlere başlamak çok zor. Ama baş-
layana kadar bütün sıkıntı; nasıl gelişecek, renkler
nasıl olacak, resmin kurgusunu nasıl kuracağım;
eski gazeteler okunur, karnınız acıkır, susarsınız,
kıvranırsınız, gider dolaşırsınız... Sonra bir şey olur,
bir renk gelir, bir şey koyarsınız. Sonra o arkasından
başkasını çağırır falan derken kendi kendini örer.
Bazen de hiç olmaz. Var, otuz yıldır bitirmediğim
resmim var. Bazısını yırtarım, artık o beni bıktırmış-
tır. Benim en büyük korkum hep söylerim, beyaz bir
tuvaldir derim, en büyük düşmanım!

- Peyzajlar için fotoğraf makinesiyle fotoğraf mı
çekiyorsunuz?

- Fotoğraf da çekiyorum, biraz da çiziyorum, sonra
ayıklıyorum. Bazılarını alıyorum resme, bazılarını
bırakıyorum. Fotoğraftan da yararlanıyorum çünkü
insanın hafızasında tutması mümkün değil. Onu
resim diline çevirmek, o önemli; perspektife çevir-
mek. Ne zaman başlayıp ne zaman biteceği belli
olmuyor soyut resimlerde; peysajdaysa daha kolay.
Ama bağların işi yoğun olduğu zamanlar resim ya-
pamıyorum ben. Kafan orada, kafan burada olmu-
yor. Resim konsantrasyon istiyor. Bağın bir serüveni
var; martta başlar, temmuzun sonuna doğru bütün
ağustos boyu eylüle kadar devam eder çünkü hepsi
farklı zamanlarda oluyor üzümlerin. O zaman hiç
resimle ilgilenemiyorum ta ki kasım gelinceye kadar.

- Hiç bağ bozumuyla ilgili resimleriniz var mı?

- Yok daha başlamadım. Şimdi bu çevreden proje-
lerim var. Yakın çevremden yola çıkarak yapacağım
resimler var ama ben şu resmi yapayım diye resim
yapmıyorum. Kendi akışı içinde oluşuyor. Urla çok
güzel bir yer. Yalnız kalabileceğiniz bir yer. Ben me-
sela iskeleye iniyorum, bir sürü fotoğraf çekiyorum.
Kum denizine kadar yürüyorum. Kimse tanımıyor
beni. Oturuyorum bir yerde bir çay içiyorum, bir

49

VOURLmAag

50


Click to View FlipBook Version