The words you are searching are inside this book. To get more targeted content, please make full-text search by clicking here.
Discover the best professional documents and content resources in AnyFlip Document Base.
Search
Published by tayfunozel, 2020-11-14 01:08:57

VourlaMag KASIM 2020

Aylık Dergi

Spor hayatına küçük yaşlarda yüzme
ve atletizm ile başlayan Yasemin
Akyıl, 1994 yılında yelkenle tanıştı.
1995-2005 yılları arasında Türkiye
yelken milli takımının sporcusu olarak
ülkemizi, Laser Radial, Europe ve 470
sınıflarında Avrupa, Dünya ve Balkan
şampiyonalarında temsil etti.
2001 yılında Laser Radial Kadınlar
Türkiye Şampiyonluğu ile birlikte 2002
yılında ISAF Dünya Şampiyonası’nda
14’üncü oldu. Europa Cup
yarışlarında ise yedinci ve sekizincilik
elde etti.
470 sınıfında olimpik hazırlık
sürecinden sonra 2005 yılında yat
yarışlarına katılmaya başladı.
İstanbul filosunda trofe kazanan
teknelerde trimmer ve piyano
görevlerinde bulunan Akyıl, Farr 40
Avrupa ve Amerika Turu ile Dünya
Şampiyonası’nda yarıştı.
Açıkdeniz seyrine olan ilgisi
dolayısıyla Fransa’da Mini 6,5 sınıfı
antrenmanlarına katıldı ve 2010
yılında çok zorlu bir yarış olan Mini
Fastnet’i tamamlayan ilk Türk kadın
sporcu oldu. 2011 yılında bir Atlantik
geçişi yarışı olan ARC’de Filizim
teknesiyle mücadele eden Akyıl
ekibiyle birlikte yarışı üçüncülükle
tamamladı.

51

RÖPORTAJ

52

Türkiye’de yelkenciliğin gelişiminde alt yapıdan milli
takıma kadar birçok branşta antrenörlük görevi yapan
Yasemin Akyıl’ın birlikte çalıştığı sporcular halen Türkiye
şampiyonluğundan olimpik branşlara kadar geniş bir skalada

yarışlarda dereceler alıyor.

Profesyonel iş hayatında satış ve pazarlama
alanında altı yıllık tecrübesi bulunan Akyıl ayrıca
Royal Yachting Association Yachtmaster İngiltere, Türkiye
Cumhuriyeti Ticari Yat Kaptanı, Türkiye Yelken Federasyonu
Yelkenli Yatçılık Eğitmeni, Türkiye Yelken Federasyonu
Antrenörü, Türkiye Yelken Federasyonu Dingi Eğitmenliği,
RYA Sea Survival and Sea Safety sertifikalarına sahip

profesyonel bir yelkenci.

Kaç yıl oldu yelken sporuna başlayalı? Açık deniz yarışları hayatınızda nasıl bir yere
sahip?
Merhaba öncelikle derginizde yelkencilik alanında
yapmış olduğum çalışmalara yer verdiğiniz için Türkiye’nin en önemli Açık deniz yarışı olan Deniz
çok teşekkür ederim. 94 yılında yelken sporuna kuvvetleri kupasında dümenciliğini yaptığım
başladım. takımla 2009 yılında dereceye girmemizle
yurtdışındaki yarışları katılmaya karar verdim. 2010
Kaç yaşındaydınız ve süreç nasıl gelişti? yılında Fastnet yarışına katıldım. Bu yarışa katılan ilk
Türk katılımcı ve tek kadınım. Orada da 28 takım
Öncesinde il çapında dereceler kazanan bir arasından 18 olarak tamamladık. Daha sonrasında
yüzücüydüm. Ailemin yönlendirmesiyle yelken da Atlantik geçişinde yarıştık.
sporunu denedim ve ilk günden itibaren çok
sevdiğim bir spor sonrasında yaşam biçimi oldu. Atlantik geçişi fikri nasıl gelişti süreç nasıl
Yaşım küçük fiziğim büyük olduğu için 13 yaşında ilerledi?
Laser Radial yapmaya başladım. Sonrasında yelken
milli takımında uzun yıllar yarıştım ve Laser radial Benim açık deniz yarışlarına katıldığımı bilen
sınıfında Türkiye şampiyonluğu gibi derecelerim duayen yelkenci rahmetli Mustafa Miharbi kurduğu
oldu. takıma davet etti. ARC’yi yarış grubunda 14 günlük
sürede 3. olarak tamamladık.
Açık deniz yarışlarına nasıl başladınız?
Deneyimlerinizi aktarmak konusunda bir
Laser yarışlarından sonra yat yarışlarına katılmaya faaliyetiniz var mı?
başladım. Yat yarışlarında da 5-6 yıllık bir
tecrübeden sonra açık deniz yarışlarına ilgim arttı. Boğaziçi üniversitesinde yelken topluluğuna birçok

53

RÖPORTAJ

54

kez bu deneyimlerimi aktardım. Birçok yerde de “Şahsen ne denizle ne
sunumlar yaptım. Onun dışında zaman zaman çok de kendimle mücadele
ilgili insanlar çıkıyor onlara da anlatıyorum. etmiyorum. Deniz’in sınırlarını
ve kendi sınırlarımı biliyorum.”
Bir yarış takımı kurmak zor mudur?

Kesinlikle çok kolay. İlk olarak takım üyeleri temel
yelken eğitimi alıyorlar. Daha sonrasında takımın
seviyesine uygun antrenmanlar gerçekleştirip,
yarışlara katılım sağlıyoruz.

Takım Nasıl oluşturuluyor?

Takım olma süreci hem çok keyifli hem de çok
zorlu oluyor. Takımı oluşturan bireylerin takım
çalışmasına uygunluğu yelken bilgi ve beceresinden
daha önemli bir yer tutuyor.

Başarıları ile konuşulan bir yelkenci olmak nasıl
bir duygu?

Hep çok zorlu hedefler koyduğum için kendi
istediğim başarıya ulaşmam zaman alıyor.
Çalışmamı ve çabamı gören, takdir edebilen samimi
insanlarla bu başarıları kutlayabilmek çok güzel bir
duygu.

Yelken sporunda doğa ile, kendinizle baş etmeye
uğraşıyorsunuz. Dolayısıyla kişilikler etkiliyor
mu?

Şahsen ne denizle ne de kendimle mücadele
etmiyorum. Deniz’in sınırlarını ve kendi sınırlarımı
biliyorum. 26 yıldır hep denizdeyim.Antrenman,
yarış ve eğitimler. Bu dediğiniz tarzda mücadeleler
ilk yıllarda yaşandı ve bitti. Yelkene yeni
başlayanlarda ise hayata bakış açınızla paralellik
gösteriyor. Hayata bakışınız denizdeki hayatınızı da
şekillendiriyor.

Kadın yelkenci olmak zor mu?

Milli takım seviyesinde hiç zorluk yaşamadım
diyebilirim. Fakat yat yarışlarında sadece erkeklere
karşı yarıştığım için bir yandan eğitimci bir yandan
kaptan olmak daha zorlu bir süreçti. Başarılarımızı
takdir edebilen rakiplerle yarışmaktan çok mutluluk
duyuyorum. Karaya geldiğimizde iyi yaptıklarımızı
veya hatalarımızı samimiyetle paylaşıp birbirimizi
geliştirebiliyoruz.

Kadınlardan kurulu yelken takımlarınız da oldu.
Öykülerini dinleyebilir miyiz?

Şimdiye kadar 4 kadın takımı yarıştırdım. 2sinin
kurulumu da bana ait 2si ise skipperlık yaptım.

55

RÖPORTAJ

56

Kadınlar denizciliğe de ilgi duymaya başladı.
Daha başındayız ama ümit var.

Birlikte çok başarılar kazandık. Bodrum Trofesinde tehlikelerle daha kolay baş edebilirsiniz.
derecelerimiz ve Trofe şampiyonluğumuz var.
Yurtdışında yarışa katılan ilk ve tek kadın yat takımı İlginç şeylerle karşılaştınız mı?
olduk 2010 yılında. 2020 de de Fransa da Womens
Cup a katılan ilk ve tek Türk takımı olduk. Atlantik’te balinalara çok yakın seyirler yaptık.

Halen de sportboat sınıfında Fransa’da yarıştığımız Yine Fastnet yarışında Dünya’nın en yoğun deniz
takımla yarışıyoruz. trafiğine sahip English chaneldan 6,5 metre
boyunda motorsuz bir yelkenliyle geçtik. Buradan
Yelken sporunda kadınların durumu hakkında günde 600 dev kargo gemisi geçiş yapıyor. Bizde
bilgi alabilir miyiz? gece boyunca aralarından Fransa’dan İngiltere
sularına doğru yarışıyorduk.
Geçtiğimiz yıl rekor artış olduğunu gözlemledim.
Kadınlar denizciliği de ilgi duymaya başladı. Daha Yarışçılığınızın yanında aynı Zaman’da
başındayız ama ümit var. eğitmenlik de yapıyorsunuz? Eğitmenliğiniz ve
eğitimler hakkında bilgi alabilir miyiz?
Kadın yarışı diyebileceğimiz sadece bir
organizasyon var. Orda da tekneleri performanslı İlk eğitmenlik deneyimim sporculuğun yanı sıra
kullanabileceğiniz balon donanımı yasak. Yılda bir 2000 yılında çocuklara optimist öğretmekle
gün bir araya gelip yarışmak bir takım olduğunuzu başladı. Fakat aktif sporculuğum devam ettiği için
ne kadar gösterir bilemiyorum. Cinsiyet fark antrenörlüğü hiç tercih etmedim. 2010 yılında
etmeden yelken yarış takımıysak yelken yarışına tam yat dersleri vermeye başladım. Tyf yelkenli Yatçılık
performanslı katılmayı daha önemsiyorum. eğitmeni, dingi eğitmeni, Tİcari yat Kaptanı ve
İngiltere’de RYA dan Yachtmasterım.
Bu sporun tehlikeli yanları nelerdir?
Peki, eğitimler?
Her outdoor sporda olduğu gibi tehlikeli yanları
tabii ki var. Daha önce de bahsettiğim gibi denizin, Genel olarak teknesi olan kişilerle özel ders şeklinde
teknenin ve kendinizin sınırlarını bilirseniz bu çalışmalar yapıyoruz onun dışında tekne almayı

57

58

düşünen ve yelkenli kullanmayı isteyen kişilerle "70 yaşında dünya turuna
de dersler organize ediyoruz. Daha çok yaz çıkmayı düşünüyordum.
döneminde haftalık olarak Türkiye ve Yurtdışında Pandemi sürecinde yaşam
tekne kiralayıp kişilerin deneyim kazanmasını şeklimi değiştirip ev ile
sağlıyoruz.
harmanlanmış tekne
Yelken yapmak pahalı bir spor mu? yaşantısına geçmek niyetine
girdim. Artık rüzgar nereye
Her bütçeye uygun bir tekne var. Yelkenli
yaşantısını ve Deniz’i kişinin hayatının neresine eserse."
koymak istediğiyle bağlantılı. Küçücük bir teknede
yaşayabilirsiniz veya sadece yazın kullanırsınız.
Genel olarak yılda en az 5 hafta ayıramıyorsanız
tekne almak yerine kiralamayı tavsiye ediyoruz. Az
kullanırsanız çıkan her masraf pahalı görünür.

Yat eğitimi almak isteyenlere tavsiyeleriniz?

Hayatınızda yelken ve deniz olacaksa o sizi içine
çeker, karşı koyamazsınız. Soluğu hep deniz
kenarında alıp durgunluk istiyorsanız denizde
olmak tam size göredir. Sadece rüzgarın ve
dalgaların sesini dinlemek ve özgürlük hissi
için yelkenliyi öneririm. Bütçe ayıramıyorlarsa
online ücretsiz dersleri izleyebilirler ve temel
denizcilik bilgilerinin olduğu kitapları okuyabilirler.
Sonrasında mutlaka bir tanıdıklarının teknesine
konuk olup teknede kendilerini gözlemlesinler.
Sonrasında da mutlaka eğitim almalarını
öneriyorum. Denizde hata yapma şansımız yok.

Sizin kendi tekneniz var mı?

Küçük teknelerim oldu ama şimdiye kadar hiç yat
almayı düşünmedim. Pandemi süreciyle birlikte
şimdilerde yaşam alanı olarak bir tekne niyetine
girdim.

Pandemi süreci sizi Nasıl etkiliyor?

Kendim için maske ve mesafe gibi konulara dikkat
edip, kapalı alanda vakit geçirmiyorum. Onun
dışında hayatımın her anında sadece virüs varmış
gibi yaşamıyorum. Yaşantı olarak daha çok doğada
olduğum için vaktimi yürüyüş yaparak, yazın da
kite ve sup yaparak geçiriyorum. Tam karantina
sürecinde toplu yürüyüşler iptal oldu. Ben de zaten
köpeğimle yürüyorum bir sorun olmadı. Bu yaz
rüzgar fazla olduğu için çok kite yaptım ama sup
az yaptım. O aktivitelerim de pek etkilenmedi.
Yurtdışı yarışlarımız iptal oldu, yurtiçinde de
Ağustostan beri yarışıyoruz.

59

RÖPORTAJ

60

Bir Dünya turu düşünüyor musunuz?
Dünya turuna 70 yaşında çıkmayı düşünüyordum.
Pandemi sürecinde yaşam şeklimi değiştirip ev ile
harmanlanmış tekne yaşantısına geçmek niyetine
girdim. Artık rüzgar nereye eserse.
İleride yeni projeler var mı?
Çok uzun zamandır yelken derslerimi bir
sosyal sorumluluk projesiyle birleştirmek veya
oluşturmak istiyorum. Geçmişte “engelli değil
yelkenli” projesinde 72 görme ve işitme engelli
çocuğumuza gönüllü olarak ders vermiştim.
Şuan Türk kadının yurtdışında en iyi şekilde temsil
edilmesi, sürdürülebilir yaşam ve ekolojik dengenin
korunmasına yönelik çalışıyorum.
Yarışlar takvimimiz pandemi sürecinden
etkilenmeseydi Fransa merkezli bir yarış
programımız vardı. Şuan sadece İstanbul’da
yarışıyoruz.
Geçtiğimiz yıl Çeşme’den yola çıkıp yelkenli yat
ile bir hafta süren bir tur yaptık. Rotamız Yunan
Ada’ları olan Patmos, Kos, Symi ve Rodostaki kite
spotlarıydı. Önümüzdeki dönemde de yine kite
spotlarına yelkenli ile gitmeyi planlıyorum. Aynı
zamanda yürüyüş ile ilgilendiğim için Karia yolu
gibi deniz kıyısında yer alan yürüyüş rotalarını da
yelkenli ile birleştirme niyetindeyim.
Teşekkür ederiz, Yasemin Akyıl.

61

RÖPORTAJ

62

Çok geç olmadan

Harekete geç!

63

ARAŞTIRMA

Karantina Adası
ve Tahaffuzhane

Tarihi

Kaynak: https://www.turkiyeturizm.com/urlanin-karantina-adasi-47018h.htm

64

Ülkemiz ve dünya sağlığına yıllarca son derece Dünyada tescilli olarak
önemli hizmetler vermiş olan tahaffuzhane 3 adet Karantina Adası
sistemi Osmanlı İmparatorluğu döneminde bulunmaktadır. Bunlar;
ve Türkiye Cumhuriyeti döneminde ülkemizin ABD’de Elisa Adası,
güzide yerlerinden biridir. Karantina adası adından Hırvatistan Dubrovnik’te
da anlaşılacağı üzere olası bir hastalık durumunda bulunan Karantina Adası
salgınlar ve ölümlerin artmasını engellemek için ve İzmir İli Urla İlçesi’nde
Ulusal ve Uluslararası kanunlarla oluşturulmuş bulunan Urla Karantina
ve stratejik öneme sahip kompleks bir adadır. Adası’dır.
Dünyada tescilli olarak 3 adet Karantina Adası
bulunmaktadır. Bunlar; ABD’de Elisa Adası,
Hırvatistan Dubrovnik’te bulunan Karantina Adası
ve İzmir İli Urla İlçesi’nde bulunan Urla Karantina
Adası’dır.

1800’lü yılların başında bütün dünyayı kasıp
kavuran kolera, veba, tifo, tifus, çiçek, sarıhumma,
lekeli humma gibi salgın hastalıkların yayılmasını
önlemek için Osmanlı İmparatorluğu tarafından
bazı bölgelerde Tahaffuzhaneler kurulmuştur.
Türk Dil Kurumu Tahaffuzhaneyi “sefer sırasında,
yolcu ve çalışanların arasında bulaşıcı hastalık
görülen gemilerin karantina sürelerini geçirmeleri,
gerekli sağlık önlemlerinin alınması ve hastaların
iyileştirilmeleri için büyük limanlara yakın kıyılara
kurulmuş sağlık kuruluşu” olarak tanımlamaktadır.
Bulaşıcı hastalıkların yayılmasını engellemek
için 1823’te Osmanlıların ilk karantina bölgesi
kuruldu. 1865’te Klazomen (Urla) Tahaffuzhanesi,
Osmanlılar tarafından Fransızlara yaptırıldı.
Klazomen (Urla) Tahaffuzhanesi ticaret gemileri,
yolcu gemileri ve özellikle kuzey hac yolu için yani
Anadolu, Rumeli, Bosna ve Rusya’ya gidip gelen
hacılar için düşünülmüş 1950 yılına kadar işlevini
aynen sürdürmüştür Fransızlar bu adayı çeşitli
teçhizatlarla döşeyip Tahaffuzhane haline getirdi.
Bu dönemde adanın karayla bağlantısı olması için
bir de köprülü yol yaptırıldı.

1865 yılından 1950’li yıllara kadar işlemini
sürdüren tahaffuzhanede işlem şöyle işliyordu:
Ticaret, yolcu, hac v.b amaçlarla gelen gemiler ada
açıklarında demir atar, yolcuların küçük teknelerle/
filikalarla karaya taşınmasından sonra soyunma ve
banyo bölümlerine alınması ile başlar. Daha sonra
sistem kişilerin, eşyalarının ve geminin dezenfekte
edilmesi şeklinde devam eder. Yolcular eşyaların
içeri alındığı kapının haricinde bulunan diğer

65

ARAŞTIRMA

66

kapılardan içeri alınarak kayıt ve ön muayeneden Hastalık taşıyanlar bir daha
sonra duş yerlerine gönderiliyordu. Önce asla adadan çıkamaz.
kıyafetleri çıkarılıp numaralı filelere (bu numaralar Hastalığı iyileşene ya da
kişilerin bilekliklerine de yazılırdı) konulurdu. 360 ölene kadar adada misafir
derece dönebilen dolaplarla soyunma odalarının edilirlerdi.
arka tarafında olan görevliler kıyafetleri alıp
dezenfeksiyon ve sterilizasyon işleminin yapılacağı
bölüme gönderiyorlardı.

Kıyafetler, gelen yolcuların şahsi eşyaları ile gemide
kullanılan yıkanabilecek bazı müştemilatlarda
dezenfeksiyon kazanlarında dezenfeksiyon işlemine
tabi tutuluyordu.

Daha sonra görevliler tarafından yolculara sabun,
peştamal, havlu ve takunya verilerek duşluklar
bölümüne yönlendirilirler, burada kendilerine
verilen sabunlar ve özel sterilize edilmiş suyla
yıkanırlar.

Duştan çıkanlara Dezenfeksiyon kazanlarında tüm
mikroplardan arındırılmış kıyafetleri iade edilir.
Gelen yolcular banyo işlemi bittikten sonra temiz
bir şekilde Doktor muayenesinden geçerler; hasta
olanlar karantinaya alınır sağlıklı olan yolcular üç
gün misafir edildikten sonra yolculuklarına devam
eder. Hastalık taşıyanlar bir daha asla adadan
çıkamaz. Hastalığı iyileşene ya da ölene kadar
adada misafir edilirler. Eğer bu durumda ölüm
vaki olursa da karantina adasının arka tarafında
yani doğusunda bulunan mezarlığa sönmüş
kireç dökülerek defin işlemi yapılır. Bu mezarlıkta
her milletten 300-350 kadar yolcunun yattığı
söylenmektedir.

O dönemlerde meydana gelen hastalıkların
bulaşma yolu olarak fare, bit, pire ve çeşitli
haşereler gösteriliyordu. Gemilerle gelen
yolcuların karadaki temizlik ve dezenfeksiyon
işleminin yanında gemideki bulaşmayı sağlayan
bu haşerelerin de yok edilmesi gerekiyordu. Bu
yüzden geminin dezenfektesi için tüm ambar
kapakları ve kamara kapakları kapatılarak içeride
yakılan kükürt ve gazyağına benzer bir maddenin
dumanı kullanılıyordu. Bu işlem üç gün boyunca
tekrarlanıyordu.

Muayeneler ve tüm işlemler bittikten sonra seyrine
devam etmesi veya yurda girişi uygun görülen

67

ARAŞTIRMA

68

gemiler için bir görevli ile İzmir Paşasına (Valisine)
rapor gönderiliyordu. Hastalıkların ne kadar önemli
olduğu buradan da anlaşılıyor ki paşa gelen
haberciye müjdeli haber getirdiği için ödül verir ve
paşanın izni olmadan kesinlikle gemilerin gidişine
müsaade edilmezmiş.

Tahaffuzhane 1950 yılına kadar aktif olarak
kullanılmıştır. Kore gazileri için kullanıldığı ve
Kıbrıs Barış harekatında da hazır bulundurulduğu
söylenmektedir. Günümüzde dahi olası durumlarda
kullanılmak üzere hazır tutulmaktadır. Hatta 1984-
86 yılları arasında o dönemde Kemik Hastalıkları
Hastanesi olarak kullanılan Urla Devlet Hastanesinin
Sterilizasyon kazanlarının bozulması nedeniyle
tahaffuzhanedeki otoklavlar iki yıl boyunca
hastanenin sterilizasyon işlemlerini yürütmüştür.

Tahaffuzhane tarihimizde ülkemize çok önemli
hizmetlerde bulunmuş ve bundan sonrada müze
olarak yaşamına devam edecek.

Aşıların çıkması ve teknolojinin ilerlemesiyle
tahaffuzhane sistemi 1950’lere kadar işlemiş ve
daha sonrasında günün koşullarına uygun olarak
olası bir salgın ve bulaşıcı hastalıklarda kullanılmak
üzere yine Karantina Adası üzerinde 1955’te
ayrıca Karantina Hastanesi yapılmıştır. Olası salgın
durumlarında kullanılacak olan bu stratejik öneme
haiz hastane binası boş kalmasın ve hizmet versin
diye ilk önce “Deniz ve Güneş Tedavi Enstitüsü”
olarak kullanıldı daha sonra “1960’ta “ Kemik
ve Mafsal Hastalıkları Hastanesi” ve 1986’da
itibaren de Devlet Hastanesi statüsü ile Urla Devlet
Hastanesi olarak hizmet verdi. Ancak Urla Devlet
Hastanesi yeni yerine taşınınca binası boş olarak
kalmıştır.

Adadaki bir diğer oluşum da 2006 yılından itibaren
İzmir İl Sağlık Müdürlüğü Eğitim Merkezi olarak
hizmet veren ve hizmet içi eğitimleri sürdüren,
sağlık alanında ki yenilikleri uygulamalı olarakta
sunan ülkemiz sağlık misyonuna eğitim anlamında
katkı sağlayan Sağlık Bakanlığı Urla Eğitim Merkezi
Müdürlüğüdür. Günümüz şartlarına uygun olarak
Sağlık Bakanlığı’nın ciddi yatırımlar yaparak ülkemiz
hizmetine kazandırdığı ulusal ve uluslararası
simülasyonlu eğitim araçları da merkezde
bulunmaktadır.”

69

RÖPORTAJ

Karantina Adası Müdürü

Turgut Yımaz’a
restorasyonu

sorduk

Röportaj: Tayfun Özel

70

Restorasyon fikri nasıl oluştu, kimin fikriydi ve yapalım istiyordu. Çünkü, menfezler yeterli
nasıl gelişti? gelmiyor, sirkülasyonu sağlayamadığı için kum
Ben buraya 2016 Kasım ayında geldim. Geldiğimde denizi tarafı balçıkla doluyor. Ama burası da gelip
adada alt yapının olmadığını, elektrik ve su arkeolojik SİT'e takılıyor. Hastane binası da tarihsel
sisteminin tamamen sorunlu olduğunu gördüm. bir değeri olmamasına rağmen SİT ve onarılamıyor.
Bir bakımsızlık vardı. Ada aynı zamanda arkeolojik Baktık orayı yapamıyoruz, burayı onaramıyoruz.
SİT alanı. Zemine müdahale edemiyorsunuz. Peyzaj Adada Anıtlar Kurulu'nun koruması gereken
yapamıyorsunuz. Yani arkeolojik SİT'te en temel 16 tane yapı var. Zamanında tescillenmişler.
şeyleri bile yapamıyorsunuz. O zaman bende Onaracağımız, restore edebileceğimiz çürümekte
komple bir çözümle elden geçirmeyi düşündüm. olan ne varsa hepsini restore edelim diye fikir
Ada tarihinde iyileştirmeler yapılmış ama hep lokal. gelişti. Sonra da restorasyon projesi ihalesine
Bir binanın bir sorunu olmuş orası yapılmış ama çıkıldı.
öyle yapılmış ki soyulduğu zaman bakıyorsunuz Karantina Adası ne zamandan beri Sağlık
alakasız bir şey yapılmış. Ne zaman yapıldığı Bakanlığı'na bağlı?
belli değil, bir şey eklenmiş mesela sıva üstüne Aslında şöyle. Burası Sağlık Bakanlığı içerisinde yer
sıva... Kazıyorsunuz bazı yerlerde sıva 15 santim alan Hudut ve Sağlık Genel Müdürlüğü'ne bağlı.
. Normalde 5 santim düşününsıvayı, sonrasında Teşkilatımız Türkiye’nin en eski kurumlarından
eklemişte eklemiş. Hep böyle bir şeyler lokal birisi. Genel müdürlük binası da 1841’den beri
binalar için çözüm olmuş geçmişte, kapsamlı bir aynı binasında devam ediyor. Daha da ötesinde
şey yapılmamış. Ayrıca uyumlu eklentiler, tadilatlar 1838 Kuleli Askeri Lisesi'nde başlıyor ilk üç yıl sonra
da değil. Mesela pencereler plastik doğramalarla da İstanbul'da halen bulunmakta olduğu yerine
yapılmış. 80'lerde yapılan bu değişikliğin aslıyla geliyor.
alakası yok. Başarısız bir uygulama. Belki 80'lerde
o günün şartlarında böyle bir ihtiyaç yoktu böyle
bir tarih bilinci de yoktu. O zamanlar ihtiyaçlar
farklıydı.
Sonuçta, 55-60’lara kadar burası sırf karantina
için hazır tutulmuş, yani bırakın tarihi bir şeyi
kullanılacak yer olarak tutulmuş, sonra tarihi değeri
ve önemi zamanla yeni yeni ortaya çıkmış. Ben
de bu zamanda buraya gelmiş oldum. Durumu
farkedip restorasyon işini düşünüp, ele aldım.
Burasının müze olma talepleri önceden de varmış
ama hiç bir şey yapılmamış ya da yapılamamış.
İnsanlar bu haliyle bile tahaffuzhaneyi ziyarete
geliyorlar. Bir şeyler yapılabilrse burasının ve
herkesin, her şeyin kazancı olacağı düşüncesiyle
Genel Müdürlüğümüzle, Bakanlığımızla görüştük.
Daha önce adadn taşınmış olan hastanenin binasını
yapmak istedik. Buradan üç kuşak emekli olmuş.
Sağlık Bakanlığı burayı geriatri merkezi yapmak
istiyordu. Hatta, eğitim merkezinin büyütülmesi
projesi ve burasının kriz zamanlarında karantina
merkezi olarak kullanılması vardı. Benim göreve
geldiğim ilk zamanlarda İzmir Valisi bu hastaneyi
onarmak için uğraşıyordu. O zamanki müsteşarımız
falan baktık ki hiç bir şey yapabilme şansımız yok.
Daha sonra, elimizde neler var, neleri nasıl
kurtarabiliriz diye düşündük. Genel Müdürlüğümüz
de aynı şekilde düşünüyor ve konuya sıcak
bakıyordu. Kaymakam Bey de ada yolunu da

71

RÖPORTAJ

72

Biraz kafam karıştı. Yani Ada o zamandan beri üniversiteden ekipler gelecekler, bakacaklar ve
Hudut ve Sağlık Genel Müdürlüğü'ne mi bağlı? buradan çıkacak sonuca göre devam edecekler. Her
O zamanlarda Hudut ve Sağlık Genel aşaması titizlik isteyen bir mevzu. Diyeceğim o ki,
Müdürlüğü'ne bağlı tabi. İzmir'deki Karantina semti bu iş yoluna girdi.
var ya! Osmanlıda 1838 de kuruluyor. Karantina SİT derecesinin düşürülmesi restorasyonla ilgili
1840'lardan itibaren yaklaşık 25 yıl bu semtte bir durum mudur?
çalışıyor. Sonra şehrinde büyümesiyle burası İzmir Hayır, değidir. Hastaneyle ilgilidir. Zaten buradaki
şehri için karantina yeri olarak belirleniyor. Ada'da bütün tarihi binaları toplasanız hastane binası
ise 1865 yılında Tahaffuzhane'nin kurulmasından kadar yapmıyor. Öncede söylediğim gibi hastane
beri varız. binasını bir geriatri merkezi ya da eğitim merkezine
Biz yine projeye dönecek olursak... ek olarak düşünüyor ve onarmak istiyorduk. Yani
2018’in Nisanın da da proje ihalesine çıktık. Proje mevcut olanı onarmaktan bahsediyorum yoksa
ihalesi normalinde çok daha uzun sürecek bir şeydi. kat çıkmak, ek yapmak gibi bir niyetimiz yok.
2 yılda bitirdik proje ihalesini. Urla Belediyesi çok Kültür Bakanlığı'na müracaat ettik. Anıtlar Kurulu
yardımcı oldu. O zamanki Başkan Sibel hanıma geldi, inceledi ve hastane alanını SİT 1'den SİT 2'ye
projelerimizi götürüyorduk. Her aşamasında düşürdü. Bakın sadece hastane alanı ve eğitim
titizlikle ve yoğun bir şekilde çalışılıyordu. merkezinin alanını... Yoksa adanın SİT derecesinde
Rekreasyon projesini alan firma geliyor - o da bir hiç bir değişiklik yok. O da niye? Biz hastanede
çok uluslararası işte tarihsel yerleri yapan iyi bir onarım yapabilelim diye. Bir de baktık ki SİT 1 ile
firma - buradan bir aşamasını çiziyor, bir kaç hafta SİT 2'deki tek fark boya badana yapabiliyormuşuz.
sürüyor, onun çizimlerini yapıyorlar geliyorlar... Yani SİT 2'de bizim çözümümüz olamadı. Zaten
Kilolarca, inanın 40 kg.- 50 kg. çizim belediyeye biz dereceyi düşürün diye de baş vurmadık.
götürüyoruz. Belediye onları inceliyor, anıtlara Binayı onarmak istiyoruz diye baş vurduk. SİT 2'ye
götürüyoruz. Anıtlar bir daha geliyor. 9 -10 düşürmek Anıtlar Kurulu'nun tasarrufuydu.Boşuna
uzmanı bir hafta on gün biz getiriyoruz. Yoğun bir uğraşmış olduk. Ama işin aslı budur.
çalışmayla 2019'un Ekim, Kasım ayı gibi projesini Peki, hastane binası onarılamayacak mı?
bitirdik. Normalde restorasyon ihalesini Mart Onarılabilmesi için SİT 3 olması gerekiyormuş.
ayında yapacaktık. Ama koronavirüs hadisesi çıktı. Ancak SİT 2'ye düşürülmesi için bir çabamız
O nedenle ihale 16 Haziran'da oldu. 96 firma dosya olmadığı gibi SİT 3 olması için de bir çabamız yok.
aldı. 72 firma ihaleye girdi. Çok iddialı ve rekabetçi Şimdi tek çabamız binayı Anıtlar Kurulu'nda tescil
bir ihale oldu. Ancak bizi üzen firmalar da oldu. ettirmek. Sonuçta buradan 3 kuşak emekli olmuş.
Nasıl yani? Bi şekilde bir değeri var. 55-60 yıllarında yapılmış
Şöyle... Bazı firmalar ihaleye girmeye gelmiş ama bir yer. Burayı bir kültür varlığı bina olarak tescil
bakış açıları yanlıştı. Bizim için "pandemi sürecini etsin. Çünkü, başka yolumuz yok. Ancak tescilli
fırsata çeviriyorlar vs." gibi gerçekle ilgisi olmayan bina olunca projesini yapabiliyorsun.
yakışık almayan sözler sarfettiler, maalesef. Proje Birazda etrafta konuşulanlardan size sormak
sürecini anlattım size. Bir projenin ortaya çıkması istiyorum. Bu restorasyon adadaki yapılaşmanın
öyle 1-2 ayda yapılabicek bir şey değil. Teknik önünü açmak için yapılmış bir şey midir?
olarak mümkünü yok. Bizim elimizde projemiz Ben 2016 Kasım ayında buraya geldim. Dışarıdan
olmasaydı bu ihaleye çıkamazdık. bakılınca güzel gibi görünüyor ama 65 metrekare
1 Eylül itibariyle restorasyon start aldı. bir lojmanda oturuyorum. Zeminde fayans vardı.
Çalışmalar nasıl yürüyor? Onun yerine laminant döşeteceğim. Bir laminantçı
Dediğiniz gibi 1 Eylül'de başladık. Birçok binada ile anlaştım. Geldi işini yapıyor bir yandan da
çalışma var. Önce binanın bir kısmı ortaya sohbet ediyoruz. "Burası Arapların adası" diyor. İlk
çıkarılıyor, Anıtlar Kurulu ve vb. yerlerden uzmanlar duyduğum dedikodu buydu. Adama ne alakası var,
geliyorlar, incelemeler yapılıyor ve buna göre buranın devletin atadığı müdürüyüm ben dedim.
çalışma yönlendiriliyor. Böyle bir çalışma yöntemi Adam "öylesindir muhakkak ama zamanla sen de
ile aşama aşama ilerliyor restorasyon. Bir proje öğrenirsin" dedi. Daha sonra başka başka isimlerin
var ama proje mutlak değil. Mesela binanın içini adayı satın aldığını (!) duydum. En son olarak da
dışını soydular ve durdular. Anıtlar Kurulu ve Acun satın almış, Survivor'ı burada çekecekmiş.

73

RÖPORTAJ

74

Dedikodular bitmiyor. şeyler de yapmamız gerekiyor ama yeni bir şey
Peki, neden bu kadar dedikodu oluyor? yapamıyoruz. Hemen yanımızdaki bina tarihi bir
En başta adanın kapalı olması diyebilirim. Burasının bina değil. 80'lerde yapılmış. İçinde 3 salon var.
gizemini artırıyor. Aslında bu durumu ben de Orası olabilir diyoruz.
farkettim ve tahaffuzhaneyi ziyaret etmek isteyen Müze olunca Tahaffuzhane'yi kim işletecek?
gruplara açtım. Daha doğrusu bize gelen istekleri Sağlık Bakanlığı'nın müze yapma oluru da var.
geri çevirmedim. Yılda 10bin ortalama ile insan Kültür Bakanlığı bu oluru veriyor. Dolayısıyla Sağlık
ziyaret etti adayı. Cumhuriyet koşusunu adada Bakanlığı'nın bir müzesi olacak. Cafe, çay bahçesi
organize ettik. Sırf bu kapalı, gizemli imajını kırmak gibi şeylere de ihtiyaç var ama bunlar nasıl ve kimin
için. Tamamen de açamadık, çünkü açacak bir tarafından işletilir henüz o aşamaya gelmedik.
şeyimiz yok. Hadi geldi insanlar tuvalet yok, çay Restorasyondan sonra ne kadar ziyaretçi
içeyim, su içeyim birşeyler atıştırayım dedi böyle bir bekliyorsunuz?
imkanda yok. Öte yandan ada ağaçlık bir yer olması Gizli ve saklı olan şey çok daha fazla talep görüyor.
sebebiyle yangına açık bir yer. Bizim kendimize ait Açıkçası bu beni korkutuyor. Şimdikinden az olur
2 itfaiye aracımız var. Çünkü burası vaktinde halka mu diye. Çünkü gizem ortadan kalkmış olacak.
açıldığında hemen ertesi hafta üst üste 2 defa Eskisi kadar merak edecekler mi bilemiyorum. Biraz
yangın çıkmış. kültür seviyemizle de ilgili. Meraklısı için bulunmaz
Restorasyondan sonra durum değişecek mi? bir yer olduğuna inanıyorum. Öte yandan cruise
Bu restorasyonun başından sonuna kadar
benim hiç bir çıkarım yok. Kimseye yaranmaya
çalışmıyorum. Siyasi bir çıkar beklemiyorum. Ama
ben burada bir şey yapmaya çalışıyorum, faydalı,
yararlı bir şey yapmaya çalışıyorum. Tahaffuzhaneyi
müze yapmak, hastaneyi Geriatri Merkezi yapmak
ya da Eğitim ve Simülasyon Merkezine katmak gibi
faydalı şeyler. Mesela, pandemide geçtiğimiz Mart
ayından sonra Eğitim ve Simülasyon Merkezini
karantina olarak kullandık. Buraya ambulanslar
giriyor çıkıyor. İnsanlar merak ediyordu ne oluyor
diye. O zaman kimse demedi ki burayı "araplardan
geri almışız" diye.
Çok dokunmuş size...
Yok ama... Gerçekten de çok kimseyle
görüşüyorum. Bunlar eğitimli ve kariyerli kalifiye
insanlar. Sohbete geliyorlar. Laf bir yere geliyor,
onlardan bile olmayacak şeyler duyuyorum. Hani
bıktım desem ama demiyorum çünkü bu fotoğrafı
veren de bizler olmuşuz. Şimdi bu fotoğrafı
kaldırmaya çalışıyorum.
Gelelim Tahaffuzhane'ye...
Bildiğiniz gibi binanın kendisi zaten bir müze.
Extra bir çabaya gerek yok. İçinde otoklavlardan
duşlara her şey duruyor. Binanın ve içindekilerin
orijinallerine uygun retorasyonları yapılıyor.
Bina bir müze ama dönemin giysileri, eşyaları
yok mesela. Bilgilendirme panoları hatta daha
modern teknolojik anlatım sistemleri vb.yok. Bu
gibi şeylerde konsept dahilinde tamamlanacak.
Müzeye geleceklerin temel ihtiyaçlarını karşılayacak

75

RÖPORTAJ

76

turizminde Tahaffuzhanenin bir destinasyon olarak Restorasyon bittikten sonra insanlar bu güzel
sunulması vb. turizm çabaları ile yine ilgi çekeceğini adaya sadece tahaffuzhane için mi gelecekler.
tahmin ediyorum. Daha kapsamlı ve büyük Yoksa yürüyüş için ya da denize girmek için de
düşünmek gerekiyor. gelebilecekler mi?
Bu türlü mekanlar dünyada birkaç tane olup en Bütün bu restorasyonun amacı Adayı halka
korunmuş ve en iyisi de Urla Tahaffuzhanesi. açmaktadır. İster turist deyin ister vatandaş ama
Mesela Dubrownik'teki karantina binası sadece dört halka açmak. Tabii ki Tahaffuzhane kültürel
duvar olup içinde konser yapılan bir yer halinde. ziyaretler için önemli bir unsur olacak. Ama Adada
Karantinaya dair hiç bir iz yok. denize girilebilecek, plaj yapılabilecek bir alan
Urla tahaffuzhanesi olduğu gibi duran tek yer fiziksel olarak yok.Biliyorsunuz Ada arkeolojik SİT.
herhalde. Ayrıca Ada etrafındaki deniz alanları da arkeolojik
Evet. Buraya gelen her ziyaretçi tüm aşamaları SİT. Kum yok hiç bir yerde. Plaj yapmak için
birebir görüyor ve neredeyse yaşıyor. nasıl çalışacaksınız. Bir tek arka tarafta Eğitim ve
Nasıl işliyormuş Tahaffuzhane? Simülasyon Merkezi'nin önünde Kumdenizi'ne
Deniz kenarındaki pembe renkli bina bakan bir alan var, orayada duvar üstüne kamyonla
tahaffuzhane olarak bilinen arınma binasıdır. kum getirilip dökülerek plaj yapılmış. En fazla 30 -
O zamanlar Ada günde 500 - 600 kişinin giriş 40 kişinin faydalanabileceği bir yer.
yapabileceği kapasitede. Deniz yoluyla gelenler Şimdi gelelim Urla'da Ada ile ilgili konuşulan
gemilerden filikalarla sahile geliyorlar ve doğruca enteresan konulara. Bunları sormak
tahaffuzhaneye alınıyorlar. Buradan sağlıklı istiyorum çünkü merak konusu. Belki sizin
olanlar ayrılarak sağlıklıların bulunduğu koğuşlara açıklamalarınızla bilgi sahibi olunur ve bir nebze
gidiyorlar. Hasta olanlar ise tecrit ediliyorlar, onların de olsa dedikoduların, söylentilerin önüne
koğuşları ayrı. Hastalar ayrı yere, sağlıklılar ayrı geçmekte bir faydası olur.
yere. Eski haritalarda Hastanenin olduğu yerlerde Ada rüzgar erozyonu nedeniyle toprak kaybına
yıkık vaziyette bu bahsettiğimiz koğuşlar var. mı uğruyor. 323 dönümden 250 dönüme
Yani tahaffuzhane ilk gitriş binasıdır. Gemiden düştüğü doğru mu?
iniyorsunuz, üzerinizdeki kıyafetler ve bavullar Öyle bir şey yok. Kurumlar her sene sahip oldukları
dezenfekte ediliyor. Dolayısıyla içeriye enfekte bina arsa vb. şeylerin rayiç bedelini hesaplamak
edebilecek bir şey sokulmamış oluyor. Osmanlının zorunda. Bunun için belediyeden her yıl aldığımız
ilk bilimsel karantinası burasıdır. Dünyada da ilk rakam 323 dönümdür. Ha! Toprak kaybı olabilir
defa burada başlamış. 1866'ya kadar dünyada ama bu 1 dönüm bile değildir. 60-70 dönüm kayıp
böyle bir şey yok. demek sansasyonel bir iddia. Böyle bir kaybın
Restorasyon gören 16 yapı nedir, ne iş için olması için bir deprem olması ve toprağın bir
kullanılıyordu? kısmının denize batması lazımdır. Adaya girişte
En önemlisi Tahaffuzhane. Sonra Küçük solda kalan tarfta denizde 500 metere açığımız
Tahaffuzhane (açıldığında 15-20 sene kullanılmış),
Kömür depoları (son zamanda misafirhane olarak
kullanılıyordu), 3-4 tane personel lojmanı ki yine
o zamanda yapılmış ve aynı amaçla kullanılmış ve
arka tarafta koğuş diyebileceğimiz binalar.
Bu misafirhane üst düzey devlet temsilcilerinin
ya da tanıdıklarının tatil yaptığı bir yer olarak
konuşuluyor mu? Kulağınıza geldi mi böyle bir şey?
Gelmez olur mu? Böyle bir dedikodu da yapıldı.
Ama bu misafirhaneler bizim personelimiz
tarafından kullanıldı. Zaten çok mütevazi ve küçük
yerlerdir. Bir tanesinin içi 50 metrekare kadardır. O
da içindeki yarım katla birlikte. Binanın oturduğu
alan daha da küçüktür yani.

77

RÖPORTAJ

78

batık Roma kentidir. Öyle bir şey olması lazım.
Ada'nın arka kısmında yapılan kazılarda bir
anfitiyatro bulundu mu?
Hayır, bulunmadı. Anfitiyatro olabilir mi diye
kazılmış ama çıkmamış. Keşke çıksaymış ama yok.
Rahmetli Hayat hoca kazılar başlamadan önce
söylemiş bunlar boşuna kazacaklar, en çok rüzgar
alan bir yere böyle bir yapı yapılmaz diye.
Peki, başka bir konu. Adada bir mağara
varmış. Bu mağaradan açılan bir yol ile Urla ile
bağlantılıynış?
Hatta tavuğu bırakıyorlarmış diğer uçtan
çıkıyormuş. Ben size başka şey söyleyeyim. Buranın
altındaki altın ülkeyi kurtarır. Bakın bundan 9 - 10
yıl öncesi. Hastane çalıştığı zamanlarda bir gece
güvenlik etrafı dolaşırken birden deprem oluyor
zannediyor. Meğer, altın arayıcılar Adayı karaya
bağlayan yolun altından tünel kazarak Adanın
altına doğru altın bulma umuduyla ilerliyorlar.
Tesadüfen güvenlik sayesinde yakalanıyorlar.
Maalesef memleketin gerçeği bu.
Hazır laf Adayı karaya bağlayan yola gelmişken
bu yolun durumu ne olacak? Bütün sirkülasyonu
kesiyor.
Evet, maalesef öyle. Menfezler iş görmüyor. Kum
denizi tarafı balçık halinde. Böyle giderse uzun yıllar
sonra Ada zaten karaya bağlanmış olacak. Bütün
İzmir Körfezi gelip burada biriktiyor. Yakın zamanda
Kaymakam Önder Can Bey ve Anıtlar Kurulu
üyeleri hep beraber dolaştık. Hatta daha önceden
yazılmış raporları var. Yolun körfezi kapattığı için
Adayı tükettiği, canlı yaşamını yok ettiği, buradaki
habitatı bozduğu, köprünün ayaklı olması gerektiği
ve akıntının sağlanması gerektiği konularında
raporlar yazmışlardı.
Şimdi bu yolda da bir arkeolojik SİT durumu var.
Yine SİT durumu dolayısı ile şimdilik burada bir şey
yapılmıyor. Ama Hayat Hocanın demesiyle benim
bildiğim yolun Kumdenizi tarafında tarihi bir kalıntı
yok. Köprülü yol bu tarafa yapılabilir diyordu.
Restorasyon ne zaman tamamlanacak?
800 gün süresi var. Daha 2-3 ay oldu.
Cumhuriyetin 100. yılına yetiştirmek istiyoruz.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Artık, bu absürt söylentilere bir son verilmesini
diliyorum.
Teşekkür ederiz Turgut Bey.

79

YAZAR

Tao
Te
Ching

- Seçmeler -

Aytuğ İzat

Özdeşifa Kurucu Başkanı

80

Milattan Önce Altıncı Yüzyılda bilge Laozi tarafından yazıldığı sanılan,
5000 Çince karakterden oluşan 6-7 sayfalık “Tao Te Ching”, günümüze

kadar etkisini, yol göstericiliğini artırarak devam ettirmektedir.
İncil’den sonra dünyada en fazla çevirisi yapılan metindir. Budizm
ve Yeni Konfüçyüs akımı dahil, çeşitli felsefi akımlarda etkili olduğu
varsayılmaktadır. Kur’an-ı Kerim’deki Esmaül Hüsna’yı çağrıştıran pek çok
ifadeye yer verir. Orijinali, Kadim Çin karakterlerinden oluştuğu için, her
çevirisinde yorum farkları dikkat çekici düzeyde karşımıza çıkmaktadır.
Tao “Tarik, yaşam yolu”, Te “Erdem” ve Ching “kitap” anlamlarındadır.
Türkçe’ye Yol ve Erdem Kitabı olarak çevrilmiştir. Ben bu yazımda, kitabın

en saygın İngilizce’sini esas alan kendi çevirimi kullanacağım.

81

YAZAR

82

“Tao diye hakkında konuştuğumuz, gerçek Tao kenara çekilmeyi öğren.Eğilmeyi öğren..Böylece
değildir. Bu aslında İlahi bir isim de değildir. dimdik kalabilirsin... İçindekileri boşaltmayı öğren ki
Tao doldursun içini...
Evrendeki her şey hiçten varolmuştur. Hiç- yani
adsız …tıpkı vadilerin kendi içlerindekilerini ırmaklara
boşalttığı gibi."
Başlangıcın kendisidir;
---
Ama Sema, her şeyi yaradan anadır.” (Birinci
Bölüm) "Sahip olduklarını kullan, dağıt..Ki böylece yeniden
doğmuş gibi olasın.
----
Hiç bir şeye “benim” diye bağlanmamayı öğren..Ki
“Tao her şeyi hayata bahşeder – O öyle canlı ve her şeye sahip olabilesin."
bereketli bir kaynaktır ki
---
hiç bir zaman kurumaz.
"İnsanları etkilememeye çalış, bırak onlarınkı
O her şeyin özündedir – Hem hiç bir şeydir, hem de parıldasın.. Asla 'bu budur' deme, insanlar gerçeği
herşeyin içindedir. görürler."

--- ---

“Tao vardır, Tao gerçektir. Ama nereden geldiğini "Tıpkı eskilerin dediği gibi:“Esnek ol ki hüküm
bilmiyorum. sürebilesin”

O her şeye şekil vermektedir-Ta İlk Varlık’dan beri. Kendine dürüst ol, böylece her amelin düzgün
Zamanın başlangıcının bile öncesinden.” gider.”

--- ---

“Tao, ölmeyen nefestir.” “Eğer erdemle hareket edersen, bütün uğraşlarında
O’nun gücünden istifade edersin.”
Bütün Yaratılmışlara Ana’dır. O her ruhun hem
kökü hem de dayanağıdır.. ---

Sonsuz kaynak, sonsuz nehir- Şekilsiz nehir, “Eğer insanlara güvenmezsen, sana da güvenen
susuz nehir..Bir yerden diğerine görünmeden kimse çıkmaz.”
seyretmektedir… sonu yoktur ve hiç aksamaz.”
---
---
“Olayları sırf kendi zaviyelerinden görenler
"O yarattığından bir şey beklemeden, sadece verir.. başkalarından bir şey öğrenemezler.”
Her şeye öz verir, ödül almadan.. O bilir, bildiğiyle
öğünmez.. O ihtirassız ve öyle huzurludur ki - ve bu ---
O’nun hem Yüceliği hem de Kaynağıdır.”
“…ve şekillerin en düzgünü şekilsiz olandır."
---
---
“Tao’nun bedeni gözün göremiyeceği bir buğudur,
ama O tüm yaratığın özünde vardır. “Ruhunu, Tek olanla yoldaş kılarak besleyebilir
misin? Ruhunu bütün kötülüklerden ve yüklerden,
Tıpkı karanlıktaki tohum gibi, ve de bir işik huzmesi beraberinde Tao’yu da atmadan temizleyebilir
gibi..Ve O’ndan, her şey varolur. misin?”

Kök, dal, yaprak…O’nun özü her varlığın ---
özündedir. Her varlık bu Tao’dan gelmedir...
"Kendine pay çıkarmadan bir şeyler yapıp Bir elmas
Ezelden günümüze Tao değişmez varlıktı..çünkü O gibi ışıldayabilir misin?”
Yaratılmışın Kendisidir.
Ve evrene kucak açabilir misin?”
---
---
“Eğer yaşamak istiyorsan..Yumuşak başlı ol ve
“Bilge insan içgüdüleriyle hareket eder, nefsinin

83

YAZAR

84

çektiğiyle değil.” (chp.12) yoksa ruhun mu?"

--- ---

“Başarının sorun olması ne demektir?Bu demektir “Sakin davran, barış öfkeden daha değerlidir.
ki insanlar kendileriyle fazlasıyla ilgilenmektedirler. Huzur ve ahenk gerçekte her şeyin özüdür.”
Eğer bu kadar çok kendilerini ciddiye almasalardı
---
dertlenecek bir şeyleri de olmazdı."
“Eğer insanlar ellerindekiyle yetinmesini bilselerdi,
--- Eğer gerçekten bilselerdi, mutlu olabilirlerdi.”

“Eğer Tao’ya sorgulamadan uyarsan hiç bir zaman ---
bitab düşüp, çaresiz kalmazsın.”
“Bana güvenenlere güvenirim,Bana inanmayanlara
--- da güvenirim:

“Aileler dağıldığı/parçalandığı zaman İlişkiler tatsız Ne verirsem, onu alırım.”
formalitelere dönüşür.”
---
---
“Aklını kullan, ama ışığa yakın dur, nuru hayatını
“Dinle! Her şeyi bilmiş olmaktan vazgeç Böylece aydınlatmaya devam edecektir.”
hayat daha da kolaylaşır.”
---
---
“Olmadan evvel tedbir al; felaket gelmeden
“Samimiyetsizce söylenen bir evet ile bir hayır siparişlerini yap.”
arasında fark var mıdır ki?”
---
“Kızgın olmakla, kızgınlığını saklamak arasında
gerçekten bir fark var mıdır?” ”Bilge insan asla kimseyle yarışmaz. Bu bakımdan
önünde kendinden başka kimse yoktur.”
---
---
“Şimdi anlıyorsun neden akıllı insanın açgözlülüğü
terkedip, sahte cazibeler peşinde koşmadığını ve “Ve gerçek şu ki, çoğunlukla gerçek bir
gururun her zerresinden uzaklaştığını.” paradokstan ibarettir…”

---

“Eğer bir hareket yapacaksan, sadece gerekli olanı
yap. Asla gücünü aşırı kullanma.”

---

“Doğru Yolda olanlar asla şiddete yüz vermezler.”

---

“Bilge adam huzur ve sessizlik peşindedir.”

---

“Sahip olduklarıyla asla yetinmeyenlerin gözleri hep
aç kalır!”

---

“Bilir misin ki, kaybederken kazanıp – başarırken
kaybedersin.”

---

“Gerçekte en önemli olan nedir?Görünümün mü

85

GASTRO

86

Fongos
Ispanaklı Mücver

Malzemeler Yapılışı

1/2 kg ıspanak, Ispanakları yıkayıp süzgeçte bekletin. İki parmak eninde kesin. Sıcak
2 kalın dilim bayat ekmek içi, suda beklettikten sonra iyice suyunu sıkın. Yumurtaları tek tek çırpın.
3 adet yumurta, Ekmek içi, ıspanak, süt ve tuz ile iyice karıştırın. Bu karışıma rende-
1 / 2su bardağı süt, lenmiş peyniri ilave edin. Diğer tarafta patatesleri haşlayıp ezerek tuz,
100 gr peynir rende (eski yumurta ve peynir ile çok sulu olmayan püre kıvamına devam ediyor.
kaşar ve peynir karışık olarak Fırına uygun bir teflon kaba 1/2 kahve iç yağı döküp kızdırın.
kullanılmalı), Ispanaklı kızgın yağın üzerine dökün. Patates püresini çorba kaşığı
1/2 kahve fincancı dolusu yağ, ile ıspanağın üzerine yuvarlak toplar şeklinde püskürtün. Önceden
1 çay kaşığı tuz. ısıtılmış fırında 200 derecede 40 dakika pişirin.

Üstü için:
2 adet orta boy patates,
1 adet yumurta,
2 kahve fincılı eski kaşar
peyniri rendesi, biraz tuz

87

GASTRO

88

Zeytinyağlı Mor
Lahana Sarması

Malzemeler Yapılışı

1 adet irice Mor lahana Mor lahananın baş kısmı içe doğru kesilir. Az tuz ilavesiyle, kaynar
3 su bardağı dolmalık pirinç su da bir kaç dk. bütün olarak haşlanır, sürekli üstteki yumuşayan
4-5 adet domates yapraklar alınarak çıkarılır. Bütün lahana yaprakları aynı şekilde tek tek
2 adet kuru soğan haşlanır.
5-6 diş sarımsak Haşlanan yapraklar soğuk suyla şoklanarak, süzeğe alınır.
Bir tutam maydanoz Kuru soğan, domates, maydanoz, sarımsak incecik doğranır. Pirinç,
2 yemek kaşığı Nar ekşisi yıkanarak süzülür. Tüm malzeme karıştırma kabına alınır. Salçalar, nar
1/2 yemek kaşığı biber salçası ekşisi, baharatlar, tuz ve zeytinyağı eklenerek iç harcı hazırlanır.
1/2 yemek kaşığı domates Soğuyan mor lahana yapraklarının sert olan damarlı kısımları bıçak
salçası yardımıyla çıkarılır ve yaprak iki parçaya kesilir.
1 tatlı kaşığı kuru nane Hazırlanan iç harcı yaprakların içine konularak sarılır.
1 çay kaşığı Fesleğen (Reyhan) Tencereye yerleştirilerek üzerine az tuz serpiştirilir. Sarmaların hizasına
1 çay kaşığı karabiber kadar sıcak su eklenerek, kaynadıktan sonra, kısık ateşte pişirilir. Bir
1 çay kaşığı kimyon tava içinde zeytin yağı ısıtılır, salça ve kuru nane ilave edilerek hazır-
Zeytinyağı lanan sos, pişen sarmaların üzerine eşit miktarda gezdirilir. Kapağı
Tuz kapalı olarak 15-20 dk. dinlendirilip servis edilir.

Sosu İçin:
4-5 yemek kaşığı zeytinyağı
1 çay kaşığı biber salçası
1 tatlı kaşığı kuru nane

89

GASTRO

90

Damla Sakızlı
Lor Tatlısı

Malzemeler Yapılışı

250 gramtuzsuz lor peyniri Şerbetin biran önce soğuması için öncelikle şerbeti hazırlıyoruz. 4 su
1 adetyumurta bardağı toz şeker ve 4 su bardağı suyu bir tencerede kaynatın.
6 yemek kaşığıun Kaynamaya başladıktan sonra içerisine 2 dilim limonun suyunu ve
4 yemek kaşığıirmik 2 dilim limonu atın ve bu şekilde 5 dakika daha kaynattıktan sonra
1 yemek kaşığıkabartma tozu tencerenin altını kapatıp, şerbeti soğumaya bırakın.
2 yemek kaşığızeytinyağı Derin bir kabın içerisine hamuru için gerekli olan tüm malzemeleri;
1 adetdamla sakızı lor peynirini, yumurtayı, unu, irmiği, kabartma tozunu ve zeytinyağını
Şerbeti için: alıp güzelce yoğurun.
4 su bardağıtoz şeker Damla sakızını bir kaşık yardımıyla ezip toz haline getirin ve hazır-
4 su bardağısu ladığınız hamura katıp biraz daha yoğurun.
2 dilimlimon Hazırladığınız hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar kopartarak
Üzeri için: avucunuzla yuvarlayın ve yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine yerleştirin.
2 yemek kaşığıtoz antep fıstığı Hafifçe ele yapışan bir hamur elde edeceğiniz için hamuru şekillendi-
rirken elleriniz ara ara ıslatmanız işinizi kolaylaştıracaktır.
Tüm hamuru şekillendirip tepsiye dizdikten sonra önceden ısıtılmış
180 derece fırında, üstleri kızarana dek yaklaşık 30 dakika pişirin.
Tatlı fırından çıkar çıkmaz, soğumuş olan şerbeti üstlerine dökün ve
tatlının şerbeti çekmesi için soğuyana kadar bekleyin.
Tatlınız soğuduktan sonra üstlerini toz antep fıstığıyla süsleyin ve
arzuya göre damla sakızlı dondurma ile servis edin.
Damla sakızlı dondurma ile birlikte servis edilirse şahane olur!

Dikkat!
Lor peyniri ile bir tatlı hazırladığımız için kullanacağınız lor peynirinin
kesinlikle tuzsuz olması gerekiyor. Tuzsuz lor bulamazsanız sütü limon
ve yoğurtla kestirerek kendiniz de hazırlayabilirsiniz. Ayrıca pek çok
şerbetli tatlıda olduğu gibi bu tatlıda da tatlının sıcak, şerbetin ise
soğuk olması gerekiyor.

91

BAHÇE / PEYZAJ

92

Yalos
(Driftwood)
Saksı Nasıl

Yapılır?

Yaloslar (driftwood) şekilleri itibariyle her türlü tasarım için
çok uygun malzemelerdir. Akla ilk gelecek tasarımlardan birini

sizlerle paylaşalım.
Yalos (driftwood) kütüğü oyularak çok hoş bir sukulent
saksısına dönüştürülmüş. Evinize hem canlılık hem de
otantik bir hava katacak olan bu tasarımın nasıl yapıldığını

fotoğraflarıya beraber inceleyelim.

Kaynak ;www.cevrecibahcem.com/2900

93

BAHÇE / PEYZAJ

Dalgaların karaya sürüklediği ağaç dalları ve
kütüklere ingilizce driftwood denilmektedir.

“Driftwood Art” diye arama yaptığınızda
birbirinden güzel çok çeşitli eserlerlerin yapıldığını

göreceksiniz. Driftwood denince benim aklıma
“yalos” ya da diğer bir adıyla lodos tahtası geliyor.

Deniz kenarına vuran dal parçalarına yallos adı
verilirmiş. Yalos Yunanca’ da sahil, kıyı şeridi
anlamına da geliyormuş.

94

Yalos ile saksı yapmak için Yassı bir yalos (driftwood) kütüğü temin
gerek malzemeler: ediln.
Geniş matkap ucuyla sukulentlerin dikileceği
Yalos (driftwood) kütüğü delikler i delin.
Matkap ve geniş bir matkap ucu
Saksı toprağı 95
Temizleme fırçası

BAHÇE / PEYZAJ

Deliklere bir miktar toprak dökülüp
sukulentler dikilir.

Fırça ile kütük üzerindeki topraklar
temizlenir.

96

97

98

Atatürk ve
Hayvan Sevgisi

Ş. Tuğrul Kunt

Uzman Veteriner Hekim

Süleyman Asaf İlbay hatıralarında, Atatürk’ün “Çocuğum olmadığında
hayvan sevgisini bizlere şu bilgilerle aktarır: hikmet ve isabet varmış, eğer
“Kararları ne kadar kesin ve iradesi ne kadar bir evlât kaybetmek felaketine
kuvvetliyse, his tarafı da o kadar zengindi. Milli uğrasaydım, kalbim elem ve
mücadeleden sonra, bir gece çok sevdiği bir tayın kedere dayanamazdı.”
ruama yakalanışını anlattı. Veteriner hekimler
yanına yaklaşmasını men etmişler ve öldürmek
mecburiyetinde kalacaklarını bildirmişler. Nihayet o
kadar ısrar etmiş ki, eldiven giyerek tayı okşamasına
müsaade edilmiş. Zavallı hayvanı okşarken
gözyaşlarını tutamadığını söyleyen Gazi “Çocuğum

olmadığında hikmet ve isabet varmış, eğer bir evlât

kaybetmek felaketine uğrasaydım, kalbim elem ve kedere
dayanamazdı.” demişti.

Evet, tüm hayvanlara karşı sevgisi vardı ama
köpeklerin onun yaşamındaki yeri ayrıydı. Bu
yazımda siz değerli okurlarımla Atatürk’ün
“sevdiğim bir mahlûku böyle görmek istemem, kaldırın
onu.” diyerek emir buyurduğu ve çok sevdiği köpeği
Foks hakkında çeşitli kaynaklarda ulaşabildiğim
bilgileri paylaşmak istedim.

Atlardan ve köpeklerden başka Atatürk’ün kuşları
da çok sevdiğini ve onların uçuşlarını büyük bir
hazla gözlediğini hatırlatarak, Kuşçu Nuri ustanın
baktığı birçok güvercinleri ve kendisinin de
güvercinliğinin olduğunu da hatırlatmak isterim.
Bir gezisinde kendisine armağan edilen bıldırcınları
yememiş, bahçede kafeste saklanmasını istemişti.

99

100


Click to View FlipBook Version