The words you are searching are inside this book. To get more targeted content, please make full-text search by clicking here.
Discover the best professional documents and content resources in AnyFlip Document Base.
Search
Published by emre.erensoy, 2019-07-05 05:09:06

APLUS E-DERGİ

CATERING VE HİJYEN / İLKBAHAR YAZ 2019 @aplus @cafe_aplus_ @APlusHizmet
EVLERDE KUTLAMA VAR!
BANKET TRENDLERİ
APLUS GURME TARİFLER
5 ŞEF 5 SALATA
BULUŞMA
SAFFET EMRE TONGUÇ
2019 GASTRONOMİ TRENDLERİ




Yoğun geçen kış döneminin ardından, ilkbahar ve yaz aylarının enerjisiyle sizlere merhaba diyoruz. APlus Life olarak tıpkı içinde bulunduğumuz mevsim gibi yeniden canlanıyor ve uzun bir aradan sonra sizlerle buluşmanın heyecanını yaşıyoruz.
Bu sayımızda Acıbadem Sağlık Grubu’nun yeni Genel Müdürü Tahsin Güney ile gerçekleştirilen söyleşide APlus ve Acıbadem’in yeniliklerini konuşuyoruz. Geçtiğimiz süreçte bizim için bir diğer önemli konu, tamamlanan 2. etabıyla Türkiye’nin en büyük özel hastanesi unvanını alan Acıbadem Maslak Hastanesi oldu. Dergimizde hastanemize daha yakından bakarken bünyesindeki yepyeni APlus hizmetlerini ve CafeAPlus’ı da sizlere tanıtıyoruz.
“Hayata tat katan lezzetler” mottosuyla hareket eden CafeAPlus’dan ilham alarak dünyanın farklı ülkelerinin birbirinden leziz tatlılarını mercek altına alırken “Bir mutfak bin lezzet” sloganımızla usta şeflerimizden salataya bakışınızı değiştirecek hem lezzetli hem sağlıklı beş özel salata tarifini de bu sayımızda bir araya getiriyoruz.
Ardından ilkbahar ve yaz aylarının hafifliğine vurgu yapan fit lezzetlerimizi inceliyor ve yeni beslenme trendlerine göz atıyoruz. Ayrıca bu sayımızda 2019’un yemek trendleri ve yine bu yılın davet trendlerini de değerlendiriyoruz.
Bizim için çok anlamlı bir buluşmayı dergimizde sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz: Acıbadem Üniversitesi Aşçılık Programı öğrencileri, APlus Mutfaklar Koordinatörü Levent Peker ile bir araya geliyor. Genç şef adaylarımızın heyecanı, Levent
Şef’in 40 yıllık deneyimiyle buluşuyor. Ortaya çıkan lezzetler ise, modern ve klasiğin ruhunu yansıtıyor.
Bu sayıda önemle değindiğimiz hastane temizliği konusuna, “Hastanelerin temiz olduğunu nasıl anlarız?” sorusuyla yanıt arıyoruz. Bunun yanı sıra hastanelerle ilgili bir başka mite, “Hastane Kokusu” olgusuna odaklanıyoruz ve kokunun tarihçesini, hayatımıza etkilerini koku uzmanı Vedat Ozan’dan dinliyoruz.
Yeni yüzyılın gıdası olarak adlandırılan
süper besinleri, süte bakışımızı değiştiren
yeni bitkisel süt çeşitlerini özel olarak ele alıyoruz. Ayrıca CafeAPlus zeytinyağından hareketle zeytinyağının mitolojik geçmişine uzanan keyifli bir yolculuğa çıkıyoruz. Son olarak APlus’ın “Ben Buradayım” sosyal sorumluluk projesi ortağı olan Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı’nı bu sayıda sizlere tanıtmak ve gerçekleştirdikleri başarılı projeleri anlatmaktan mutluluk duyuyoruz.
Bir sonraki sayımızda görüşene dek sağlıklı ve mutlu günler diliyoruz....
CANDAN GÖKSU
APLUS GENEL MÜDÜRÜ
ÖNSÖZ
İLKBAHAR YAZ 2019 - APLUS LIFE 3


İçindekiler
Büyüteç
28
14
Yılların tecrübesi gençlerle buluştu. Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı neler
yapıyor?
Sağlıklı tarifler!
Zeytinyağının mitolojik hikâyesi...
Yakın Plan 10
Süt: Artık onun da çok çeşidi var!
Evlerde kutlama zamanı!
Suyun gizli dünyası... 14
Röportaj
Acıbadem Sağlık Grubu Genel Müdürü Tahsin Güney, grubun ve APlus’ın gelecek hedeflerini anlatıyor.
Hüseyin Şahinalp, APlus’taki gelişmeleri anlatıyor. 52
Gündem
44
APlus Genel Müdür Yardımcısı Emre
Gurme
2019’un gastronomi trendleri!
5 Şef 5 Salata
5. Nesil kahve deneyimine hazır mısınız?
Buluşma
20
Saffet Emre Tonguç: “Türkiye’nin her yeri keşfedilmeyi bekleyen hazinelerle dolu!”
Güven Güner: “Programlarım eğitmekten çok öğrenme odaklı!”
Beynin gizemli dünyası: Koku
20 52
Sahibi
Yayına Hazırlık
Group Medya ve Bilgi Teknolojileri A.Ş. Gülbahar Mah.Cemal Sahir Sok. Profilo AVM No: 33/328 Mecidiyeköy - Şişli - İstanbul Tel: +90 212 224 93 30 (pbx)
Faks:+90 212 224 86 46 www.groupmedya.com
Baskı
WPC Maatbacılık San. Tic. A.Ş. Osmangazi Mah. Mehmet Kopuz Sok. No: 17 Kıraç - Esenyurt - İstanbul Tel: +90 212 886 83 30
Eyüp Sultan Mahallesi İbni Sina Caddesi No: 13 Samandıra – Sancaktepe 34885 İstanbul / Türkiye Telefon: +90 (216) 561 33 60 (pbx)
Fax: +90 (216) 561 38 15
Baskı Yeri ve Tarihi İstanbul, Mayıs 2019
APlus Hastane Otelcilik Adına
Mehmet Ali Aydınlar
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Esra Şahin
Yayın Direktörü: Zeynep Çuhacı Ayaz Yayın Yönetmeni: Seral Çelik Editör: Tuğba Bulan
Yayın Koordinasyon: Başak Özdemir
Candan Göksu, Gülden Akışık Cömert, Emre Hüseyin Şahinalp, Sevda Samancı
Yönetim Merkezi
Yayın Koordinatörü: Nevzat Çalışkan Kurumsal Yayınlar Direktörü:
Yayın Kurulu
Umut Kaan Özdemir
Görsel Yönetmen: Şener Uluer Yazı İşleri Müdürü: Mert Ofluoğlu
Yayın Türü
Yerel süreli yayın. Altı aylık yayınlanır.
4 APLUS LIFE - İLKBAHAR YAZ 2019


İLKBAHAR YAZ 2019 - APLUS LIFE 5


APLUS AJANDA
ŞİMDİ MEYVE KOKTEYLİ ZAMANI
Anti-aging etkili, güçlü antioksidanlarla sağlık vaat eden kırmızı meyvelerden oluşan ferah bir kokteyl, yaz aylarında serinlemenize yardımcı olacaktır.
HAZIRLANIŞI: Yarım kırmızı pancar, taze zencefil, 1 adet salatalık, 6 adet çilek, 3-4 Yaprak nane, yarım yeşil elma blender’a atılır ve çekilir. Soğutularak afiyetle içilir.
EV DIŞI TÜKETİM ÜRÜNLERİ VE TEDARİKÇİLERİ FUARI
4-7 Eylül tarihlerinde CNR Expo Yeşilköy’de düzenlenecek olan
Ev Dışı Tüketim Ürünleri ve Tedarikçileri Fuarı, ev dışı tüketim ve gıda sektöründe önde gelen markaları bir araya getiriyor. Uluslararası pazarda gıda sektörü ürünlerine değer katan yenilikçi, CNREXPO.COM
güvenilir, yüksek kalitede çözümler üreterek rekabet gücünün artmasına olanak tanıyan fuar, ziyaretçilerine gıda sektörünün tarladan sofraya gelene kadarki süreçte tüm yenilik ve çeşitlerini keşfedebilecekleri küresel bir buluşma noktası yaratmayı amaçlıyor.
6 APLUS LIFE - İLKBAHAR YAZ 2019


ULUSLARARASI GIDA ÜRÜNLERİ
VE TEKNOLOJİLERİ FUARI
Uluslararası Gıda Ürünleri ve Teknolojileri Fuarı, 4-7 Eylül tarihlerinde 27. kez TÜYAP
Fuar ve Kongre Merkezi’nde, WorldFood İstanbul Gıda Fuarı adıyla ziyaretçileriyle buluşuyor. Katılımcılarına yeni pazarlar bulma ve yeni iş ortaklıkları kurma konusunda bir platform sunacak olan fuar, sektör profesyonellerini, yerel ve uluslararası alıcıları ve üreticileri bir araya getiriyor.
TUYAP.COM.TR
YA Z I N TA D I B U TA B A K TA
Bu sezonun lezzet trendlerinde, yeşil salataların taze meyveler eşliğinde sunulması öne çıkıyor. Bu lezzetli buluşma CafeAPlus’larda yaz menüsünde sizleri bekliyor.
HAZIRLANIŞI: Akdeniz yeşillikleri, taze nane ve fesleğen üzerine; yarım avokado, 3 adet çilek,
2 adet kayısı, 1 adet anjelik erik doğranır, portakal suyu ve limon suyu ile tatlandırılır. Üzerine zeytinyağı gezdirilir. Tercihe göre beyaz peynir veya lor peyniri kullanılarak süslenebilir.
İLKBAHAR YAZ 2019 - APLUS LIFE 7


APLUS YENİLİK
TEKNOLOJİYLE BÜYÜYORUZ
Hizmet alanını 2,5 kat büyüterek Acıbadem Sağlık Grubu’nun en büyük hastanesi olan Acıbadem Maslak, misafirlerini dünya standartlarında bir hizmet anlayışıyla buluşturmaya devam ediyor. Acıbadem Maslak, sağlık sektörünün en son teknolojilerini sunarken APlus Diyet Mutfak da servis için kullanılan Robie robotlarla dikkat çekiyor.
Robot Servisleri: ROBIE
Sağlık sektöründe ilk defa, hastane içinde malzeme/ ekipman taşınması ve yemek servisleri için mobil robotlar (ROBIE) hizmet veriyor. Günlük minimum 900 tabak yemek üretilen APlus Diyet Mutfak’ta hasta ve refakatçi yemeklerinin servisi için kullanılan robotlar, yemekleri katlara çıkartarak ilgili odalara ulaştırıyor. Personelin sadece servis yaptığı sistem, sağlık alanında ve catering hizmetlerinde çığır açıyor.
CAFEAPLUS’TAN
TATLI YAZ SÜRPRİZİ
APlus’ın kafe markası olan CafeAPlus, yaza özel tatlılar ile menüsünü zenginleştiriyor. 10’dan
fazla yeni ürünün yer alacağı tatlı menüsünde meyvelerden yapılmış yaza özel tatlardan, yoğun çikolata severler için düşünülmüş kakaolu lezzetlere kadar pek çok çeşit bulunuyor. Klasiklerden vazgeçemeyenler için de menüde keşkül ve profiterol gibi tatlılar yer alıyor. Şık sunumlarıyla da dikkat çeken CafeAPlus tatlıları, APlus pastanesinde günlük olarak üretiliyor.
APLUS MUTFAK’IN YENİ KONSEPTİ “BİR MUTFAK,
BİN LEZZET”
Catering ve personel yemeği hizmeti veren APlus Mutfak, öncelikle Acıbadem Sağlık Grubu olmak üzere tüm yemekhanelerini yeniliyor. “Bir Mutfak, Bin Lezzet” sloganıyla yola çıkan APlus Mutfak, yemekhanelerinde kurumsal board uygulamalarının yanı sıra, restoran şıklığını aratmayacak sunum ve servis malzemeleriyle alanında yeni bir boyut yaratıyor. APlus Yiyecek&İçecek ve Satış Direktörü Kazım Doğan projeyi; “Personel yemeğinde bu zamana kadar en iyi hizmeti verme konusunda sürdürdüğümüz iddiamızı şimdi bir adım daha ileriye taşıyoruz. Her kurumun en önemli yapı taşı ve değeri personelleridir. Biz de yeni konseptimiz
ile misafirlerimize yakışır alanlar yaratacağız. Hedefimiz yemekhane değil; misafirlerimizin dinleneceği, huzur bulacağı ve işinin başına enerjisi yükselmiş olarak gidecekleri alanlar oluşturmak” sözleriyle anlatıyor.
8 APLUS LIFE - İLKBAHAR YAZ 2019


ADVERTORIAL
İLKBAHAR YAZ 2019 - APLUS LIFE 9


APLUS YAKIN PLAN
SÜT: ARTIK ONUN DA ÇOK ÇEŞİDİ VAR!
Süt, artık vegan ve vejetaryenleri de mutlu edecek çeşitlerle karşımıza çıkıyor.
Sütün insan sağlığı açısından büyük önem taşıdığı bir gerçek... Öyle ki süt; bebeklik, çocukluk, gebelik ve yaşlılık dönemlerinde kemik sağlığı açısından önemini hiçbir zaman kaybetmeyecek olan gıda ürünlerinden biri. Kalsiyum ve fosfor başta olmak üzere önemli mineraller, protein ve riboflavin gibi B grubu vitaminlerin kaynağı olan sütün, artık pek çok çeşidi bulunuyor. Süt denildiğinde akla ilk olarak hayvansal sütler gelse de, artık bitkisel sütler
de adından söz ettiriyor. Farklı bitki ve yemişlerden elde edilen bu sütler en az hayvansal sütler kadar faydalı ve lezzetli!
Badem Sütü
Badem sütü, kabuklu yemişler içinde en çok sevilen bademin işlemden geçirilmesiyle elde ediliyor. Kemikleri ve bağışıklık sistemini güçlendirirken metabolizmanın çalışmasına yardımcı olan magnezyum, selenyum ve
E vitaminleri içermesiyle dikkat çekiyor. Badem sütü,
10 APLUS LIFE - İLKBAHAR YAZ 2019


özellikle bitkisel bazlı beslenenlerin ilk tercihleri arasında yer alıyor. Ayrıca metabolizmayı hızlandırıcı etkisi badem sütünü diyet yapanlar için de sevilen bir ürün haline getiriyor. Kolesterol ve laktoz içermemesi de badem sütünün artıları arasında... Bir bardak badem sütü günlük kalsiyum ihtiyacımızın %30’unu karşılıyor.
Soya Sütü
Soya sütü, makro besin açısından inek sütüne en yakın bitki temelli süt olmasıyla öne çıkıyor. İçindeki protein miktarı piyasada bulunan diğer bitkisel sütlerden daha yüksek olan soya sütü, hayvansal süte kıyasla daha düşük kaloriye sahip. Bu nedenle sporcular tarafından çokça tercih ediliyor. Ayrıca hayvansal sütlerin aksine, minimal düzeyde doymuş yağ içeriyor. Kahve satan pek çok zincir marka, hayvansal süte alternatif olarak soya sütü kullanıyor. Ayrıca soya sütü ile yapılmış smoothie’ler de farklı tatlar arayanların tercihi oluyor.
Hindistan Cevizi Sütü
En popüler bitkisel süt ürünlerinden birini de Hindistan cevizi sütü oluşturuyor. İçerdiği orta zincirli yağ asitlerinin emilimi daha hızlı olduğu için metabolizmaya daha hızlı katılıyor. Ancak bu süt çeşidi, olgun Hindistan cevizinden üretildiği için yüksek oranda yağ ve şeker içeriyor. Tek içimlik paketlerde de satılan Hindistan cevizi sütü, son dönemde sadece içmek için değil; nemlendirici maske olarak da kullanılıyor.
Zenginleştirilmiş bu sütler; bitkisel bazlı beslenenler, süte alerjisi olanlar ve hayvansal sütten hoşlanmayanlar için harika birer alternatif oluşturuyor. Ancak pek çok artıları olan bu ürünlerin ölçülü ve kontrollü tüketilmesi gerektiği de bir gerçek! Bir diğer önemli nokta ise bu sütlerin çocuklar üzerindeki etkisinin halen net olarak bilinmemesi. Bu nedenle çocuklar için çok daha az miktarlarda ve etkisini kontrol ederek kullanmak gerekiyor.
İLKBAHAR YAZ 2019 - APLUS LIFE 11


YEMEKLERİN
ARDINDAKİ
TARİH
Hemen hemen herkesin severek yediği, bildik lezzetlerin şaşırtıcı hikâyelerini merak ediyor musunuz?
Hamburger
Hangimiz yemiyoruz ki? Aslında hamburger dediğimiz şey,
iki dilim yuvarlak ekmeğin arasına yerleştirilen köfteden ibaret... Tabii onu turşu, domates, soğan, ketçap ve mayonezle süslemeyi seviyoruz. Bugün her köşe başında karşımıza en az bir hamburgerci çıkıyor. Hamburgerin tarihiyse Orta Asya’ya, Moğollara kadar uzanıyor. O dönemde atlı topluluklar, seferlerde yanlarında mutlaka köfte taşırlarmış. Bu köftelerse zamanla gittikleri her yerde ilgi görmeye başlamış ve namı Avrupa ülkelerine kadar ulaşmış. Hamburgerin dünya pazarına yayılmasıysa, ona adını da veren Hamburg’da gerçekleşmiş. O zamanlar “Tatar Bifteği” olarak bilinse de, zaman içinde “Hamburg’a ait” anlamına gelen “Hamburger” adını almış. Adına ne dersek diyelim, ona karşı koyamadığımız bir gerçek!
APLUS BİLİYOR MUSUNUZ?
12 APLUS LIFE - İLKBAHAR YAZ 2019
Turşu
Sofralarda ana yemeklerin ayrılmaz eşlikçisi turşuların insanlıkla muhabbeti M.Ö. 2400’lü yıllara dayanıyor.
Besin maddelerini sirkeli veya tuzlu su içinde saklama yöntemi olarak keşfedilen turşuya ait ilk yiyecek kalıntıları, Mezopotamya’da bulunmuş. Bu tarihten birkaç yüzyıl
sonra ise, Hindistan’dan gelen salatalık turşularının Dicle kıyılarında saklandığı keşfedilmiş. M.Ö. 50. yüzyılda da Antik Mısır kraliçesi Kleopatra’nın sağlıklı diyet listesinde turşuya da yer verdiği düşünülüyor. Zaman içinde hikâyesi değişen turşunun kaderi, 1893’te Chicago Dünya Fuarı’nda, bugün ketçap markası olarak bildiğimiz, o zamanlar turşu üreten ünlü bir markanın, ürünlerini alan kişilere “turşu rozeti” dağıtmaya başlamasıyla farklı bir yola girmiş. Turşu daha geniş kitlelerce tanınmış. Hatta 2. Dünya Savaşı boyunca ABD cephelere turşu göndermiş. Bugün dünyanın dört bir yanında bilinse de, Türk sofra kültürünün de vazgeçilmezlerinden olan turşunun, doğu toplumlarına ait bir “keşif” olduğunu söylemek mümkün.


İLAN
İLKBAHAR YAZ 2019 - APLUS LIFE 13


APLUS BULUŞMA
TAHSİN GÜNEY:
“APLUS, SAĞLIK
HİZMETLERİMİZİN
OLMAZSA
OLMAZLARINDAN BİRİ!”
2008 yılında Acıbadem ailesine katılan Tahsin Güney, geçtiğimiz aylarda Acıbadem Sağlık Grubu Genel Müdürü olarak atandı. Başarılı kariyeriyle dikkat çeken Tahsin Güney’i yakından tanımak için bir araya geliyor; Acıbadem ve APlus’a dair son gelişmeleri kendisinden dinliyoruz.
14 APLUS LIFE - İLKBAHAR YAZ 2019
2008 yılında katıldığınız Acıbadem ailesindeki yolculuğunuza artık Acıbadem Sağlık Grubu Genel Müdürü olarak devam ediyorsunuz. Geriye dönüp baktığınızda neler hissediyorsunuz?
2008 yılı öncesi yaklaşık 20 yıl bir kamu kurumunda çalıştım, ayrılmadan önce de bu kurumun üst düzey yöneticisi olarak görev yapıyordum. Mehmet Ali Aydınlar’ın daveti üzerine kamu kurumundan özel sektöre, Acıbadem’e geldim. Ayrıca şehir değiştirerek Ankara’dan da İstanbul’a gelmiş oldum. Yani hayatımda iki büyük değişiklik oldu; kamudan
özele geçmek ve ailemle birlikte bir başka şehirde yaşamayı seçmek... Gerçekten zor kararlardı. Bu kararları verirken, kafamda birçok soru işareti varken İstanbul’a ve Acıbadem’e geldim. Sağlığın çok da detayını bilmediğim bir alanında çalışmaya başladım. Yaptığım işin bir kitabı olmadığı için de işin içine girerek öğrenmeye çalıştım. Hem yöneticilerimizden çok şey öğrendim hem de benden bir iki yıl önce işe başlamış uzman düzeyindeki arkadaşlarımdan bir şeyler öğrenmeye çalıştım. Yani bilgi edinebileceğim her düzeyde kişiyle çalışmak benim için önemli oldu. O zamandan bugüne, geriye dönüp baktığımda, “İyi ki Acıbadem Grubu’na geçmişim!” diyorum.


“Acıbadem’in yurt dışındaki yatırımlarında da APlus kalitesinin yer almasını önemsiyoruz ve APlus’ın odak noktasını kaçırmadan yurt dışına da hizmet vermesi gerektiğine inanıyoruz.”
Türkiye’nin en büyük hastane grubunun genel müdürüsünüz. Bu görev nasıl bir sorumluluk gerektiriyor?
Bir şirketin genel müdürü olmak, hele de Mehmet Ali Aydınlar gibi birinin, grubun kuruluşundan bu yana taşıdığı unvana sahip olmak çok ciddi bir sorumluluk! Bir şirketin üst düzey bir yöneticisi olmanın yanında Aydınlar ailesinin güvenine mazhar olmak ayrı bir gurur, mutluluk ve yine önemli bir sorumluluk demek benim için. Acıbadem’in kalite, güvenilirlik ve dünya çapında marka olma yolunda atılacak adımlarında katkımız olabilirse ne mutlu bizlere.
1989 yılında ODTÜ Kamu Yönetimi bölümünden mezun olduğunuzda aklınızdaki kariyer planı nasıldı?
Kamu Yönetimi ve buna benzer bölümlerden mezun olanlar zaten hep yönetici olmayı hedefler. Ben de öyleydim! İyi
bir yönetici olmak istiyordum. Gerek kamuda gerekse Acıbadem’de, yaptığım işi “bilerek” yapmayı tercih ettim
ve bu hayatımın düsturu oldu. Şimdi öğrenciler üniversite
ve sonrası hakkında çok şey öğrenebiliyor ve en baştan ona göre planlar yapabiliyor. Benim zamanımda ne o kadar bilgimiz ne de soracağımız kişiler vardı. Lisede iken ODTÜ’yü, üniversitede iken İngiltere’de master yapmayı, kamu ve
özel sektörde çalışmayı düşünüyordum. Bunların hepsi de gerçekleşti.
İLKBAHAR YAZ 2019 - APLUS LIFE 15


APLUS BULUŞMA
16 APLUS LIFE - İLKBAHAR YAZ 2019
Ama kariyerimde ilerlerken işini iyi yapmanın, kamu veya özel fark etmeksizin çalıştığım yerin sahibi ruhuyla çalışmanın dışında bir şey yapmaya ihtiyaç duymadım.
Şu sıralar Acıbadem Sağlık Grubu’nun gündeminde ne gibi projeler var? Ülkemizin çok ciddi bir potansiyeli var. Sağlıklı yaşamayı önemseyen, kaliteli sağlık hizmetinin değerini bilen insanların sayısı oldukça fazla. Zaten bu kişilerin talepleri, kullanımları, eleştiri ve takdirleri yolculuğumuzda çok önemli yer tutuyor. Ülkemizdeki yatırımları ihmal etmeden dışarıda da büyümeyi hedefliyoruz. Dünya çapında bir marka olma yolundayız ve bu konuda da hatrı sayılır derecede iyiyiz. Bağımsız bir marka araştırma şirketinin dünya çapında yaptığı “En Tanınan Hastane Grubu” araştırmasında Acıbadem’in ikinci sırada yer alması da zaten bunu gösteriyor. Bu durumu daha da üst seviyeye taşıyacak pek çok projemiz var.
Örneğin yabancı hasta konusunda
iddialıyız ve bunun daha da büyümesi temel hedeflerimizden. Bildiğiniz gibi sadece Balkanlar’da değil, Batı Avrupa’da da Acıbadem olarak hizmet vermek için Amsterdam’da
20 yataklı bir hastanemiz var. Bu bizim
o coğrafyada bir test yatırımımız. Bunun sonucuna göre o bölgede büyüyebiliriz. Yine ortak olduğumuz IHH’nin Uzak Doğu’da hastane grupları var ve bunun oldukça iyi
olan hizmetlerimiz için çok ciddi potansiyel oluşturduğunu düşünüyoruz.
APlus, Acıbadem’in önemli yapı taşlarından biri. APlus’ın grup içindeki yerini sizden dinleyebilir miyiz? Öncelikle APlus’ın verdiği hizmetlerin tedavinin bir parçası olduğunu belirtmek gerekir. APlus, hastanelerimizde otelcilik hizmetleri sunuyor, hastalarımızın ihtiyaçları doğrultusunda menülerini organize edip
en iyi şekilde servis ediyor. Bunun yanı sıra hasta yakınları için de CafeAPlus’larda farklı yiyecek ve içecek seçenekleriyle hizmet veriyor. Hastanelerimizin temizliğinden
de onlar sorumlu. Ayrıca Türkiye’nin ilk ve tek tam otomasyon enfekte tekstil yıkama fabrikasına sahip olan APlus, aynı zamanda hasta yataklarındaki çarşaf ve nevresimlerin de hijyen ve temizliğini sağlıyor. Sonuç olarak şunu söyleyebilirim ki, APlus, grubumuzun odaklandığı sağlık hizmetlerinde “olmazsa olmaz” denilebilecek bir noktada bulunuyor.
Peki, APlus’ın vizyonu hakkında neler söylersiniz?
Acıbadem’in yurt dışındaki yatırımlarında da APlus kalitesinin yer almasını önemsiyoruz. Bu nedenle APlus’ın odak noktasını kaçırmadan yurt dışına da hizmet vermesi gerektiğine inanıyoruz. Bu kapsamda APlus kalitesinin yurt dışına taşınmasına zemin hazırlamak öncelikli hedeflerimizden biri.
Sizin CafeAPlus’larda en sevdiğiniz atıştırmalık hangisi?
Kurabiyelerin gerçekten çok güzel olduğunu söyleyebilirim.
“Dünya çapında bir marka olma yolundayız ve bu konuda da hatrı sayılır derecede iyiyiz.”


NATIONAL GEOGRAPHIC TRAVELER’A
BAHAR GELDİ
KİMSE BU DÜNYAYI
BİZDEN DAHA İYİ TANIMIYOR.
nationalgeographic.com.tr
İLKBAHAR YAZ 2019 - APLUS LIFE 17 facebook.com/ NatGeoMagazineTurkiye
twitter.com/ NatGeoMagTR instagram.com/ NatGeoMagazineTurkiye


MUTFAĞIMIZIN “SÜPER”LERİ!
Bir süredir hayatımızda olan yeni bir gıda terimi
var: Süper Besin! Aslında onları market raflarında görmeye çoktan alıştık. APlus diyetisyenleri Melike Aksu ve Gülden Cömert de süper besinleri şöyle tanımlıyor: “İçerdikleri antioksidan, mineral, vitamin ve temel yağ asitleriyle son derce yüksek besin değerlerine sahip olan, hastalıklara karşı vücudu korumaya yardımcı besinler.”
Peki, mutfaklarımızın süperleri hangileri?
KETEN TOHUMU
Tokluk hissi verdiği için zayıflamaya yardımcı olan ve kolesterolü düşürmeye yarayan keten tohumu, bir numaralı süper besinlerden. İçerdiği yüksek lif oranıyla sindirim sisteminde mide ve bağırsak
iç duvarlarını temizlerken kabızlığı da gideriyor. Ayrıca yapısında bulunan Omega 3 yağ asitleri kalp ve damar sağlığını destekliyor. Yüksek miktarda B12 vitamini içerdiğini de not düşmek gerekiyor. Keten tohumu sıklıkla yulaf karışımlarında kullanılıyor ve yoğurt, salata veya çorbalara eklenerek de tüketilebiliyor.
APLUS SAĞLIK
18 APLUS LIFE - İLKBAHAR YAZ 2019
YEŞİL ÇAY
Çay yapraklarının toplanır toplanmaz
işlem görmeden kavrulup hazırlanmasıyla elde edilen yeşil çay, içerdiği antioksidan miktarıyla tam bir süper besin! Çok sayıda aminoasit, B, C ve E vitaminleri, magnezyum, çinko ve krom içeren yeşil çay kötü kolesterol değerini düşürüyor ve tansiyona iyi geliyor. Yapraklarında bulunan L-Theanine maddesi ise rahatlama hissini arttırıcı özellikleri sayesinde stresi azaltıyor.


KİNOA
Market raflarında görmeye çoktan alıştığımız kinoa, içeriğindeki aminoasit miktarıyla önem taşıyor. İnsan vücudu için gerekli olan tüm aminoasitleri içerdiği için hayvansal proteine eşdeğer görülüyor. Gluten içermediği için de, gluten intoleransı olanlar tarafından rahatlıkla tercih edilebiliyor. Magnezyum deposu olan kinoa, salata tariflerinde de yerini alıyor.
TATLI PATATES
Coğrafyamızda pek fazla bilinmeyen ve adında patates geçmesine rağmen tat olarak patatese pek de benzemeyen tatlı patates, göz ve karaciğer hastalıklarına karşı son derece yararlı. Zengin lif ve magnezyum içeriği ile sindirim sistemini rahatlatıyor ve uzun süre tokluk hissi vererek zayıflamak isteyenlerin yardımına koşuyor. Tatlı patates demir eksikliği, astım, romatizma ve cilt sorunlarının tedavisinde de faydalı olmasıyla biliniyor.
GOJİ BERRY
Goji berry, bilinen tüm yiyecekler içinde, güçlü bir antioksidan olan karotenoid’i
en çok içeren besin olmasıyla süper besin unvanını sonuna kadar hak ediyor. Türkiye’de kurt üzümü olarak da bilinen goji berry; içerdiği aminoasit, mineral ve vitaminlerle kolesterol seviyesini azaltmaktan şeker ve insülin seviyesini düzenlemeye, sindirimi kolaylaştırmaktan depresyon ve anksiyeteyi hafifletmeye kadar pek çok işe yarıyor. Sadece bir gramında bile portakaldan yüzlerce
kat daha fazla C vitamini içeren goji berry, anavatanı Himalayalar ve Çin’de uzun yıllardan beri tüketiliyor.
İLKBAHAR YAZ 2019 - APLUS LIFE 19


APLUS BULUŞMA
SAFFET EMRE TONGUÇ:
“TÜRKİYE’NİN HER YERİ
KEŞFEDİLMEYİ BEKLEYEN
HAZİNELERLE DOLU!”
Rehber ve seyahat yazarı Saffet Emre Tonguç, “Ayrıcalıklı Rotalar-Türkiye” isimli kitabında Türkiye’nin kültürel değerlerini keyifli bir dille anlatıyor.
RÖPORTAJ: MERT OFLUOĞLU
Kitabınızda Bayburt’tan Amasra’ya, Afyon’dan Mersin’e kadar pek çok şehir hakkında detaylı bilgi veriyorsunuz. Sizce Türkiye neden “ayrıcalıklı rotalar”a sahip?
Sorunun cevabı ülkenin tarihinde saklı! İhtişamlı uygarlıkların mirasının üzerinde yaşıyoruz. Haliyle bu mirasın bıraktığı sayısız ayrıcalık var. Örneğin sadece Urfa’ya gitmek için bile öyle çok sebep var ki. Düşünsenize, tarihin akışını değiştiren Göbeklitepe burada, daha ne olsun! Biliyorsunuz Göbeklitepe’nin Âdem’le Havva’nın cennetten kovulduktan sonra geldiği yer olduğu rivayet ediliyor. Avcı-toplayıcı yaşamdan tarım toplumuna ilk defa burada geçildi. Türkiye toprakları Babil’den Hitit’e, Pers’ten Roma’ya uzanan bir uygarlıklar geçidi sunuyor.
Hangi şehirleri görmeden “Türkiye’yi gezip gördüm” diyemeyiz?
Aslında zor bir soru çünkü her şehirde farklı bir sürpriz söz konusu. Hatta bu yüzden ikinci kitabı da hazırlayacağız, çünkü ilkine tüm şehirleri sığdırmak mümkün olmadı. Ama tabii İstanbul, Ankara, İzmir, Şanlıurfa, Denizli, Gaziantep ve Hatay’ı mutlaka görmek gerekiyor.
Kars son yıllarda oldukça popüler hale geldi. Önümüzdeki yıllarda öne çıkmasını beklediğiniz başka şehirler de var mı?
Türkiye’nin her yeri keşfedilmeyi bekleyen hazinelerle dolu! Kars’a yapılan seyahatlerin artması; bölgenin keşfedilmesi, şehrin turizm pastasından daha çok pay alması ve yöresel kalkınmaya destek olunması açısından önemli. Bana kalırsa Kars’tan sonra Van da bu furyadan nasibine düşeni alacak. Van Gölü, Akdamar Adası, Van kedisi ve kahvaltısı derken bu rota, önümüzdeki dönemde cazip bir destinasyon haline gelebilir.
20 APLUS LIFE - İLKBAHAR YAZ 2019


P A M U K K A L E
/
D E N İ Z L İ
HALFETİ
Ş A N L I U R F A
Sizce Doğu Karadeniz’in turizm potansiyeli iyi kullanılabiliyor mu? Önemli olan, var olan potansiyeli özgün
doku ve doğayı bozmadan turizmle buluşturulabilmek. Maalesef Trabzon, Uzungöl’de bunu yapamadık! Öte yandan bazı yaylalar da turizm kurbanı olma yolunda. Oradaki dokuyu bozarsak ortada turizm değeri taşıyan bir şeyin kalmayacağını fark etmek gerek. Koruyarak hareket edersek, doğaya zarar vermediğimiz gibi yöre halkı için de ekonomik değer oluşturabiliriz. Kıyafetlerinden diline, yemeğinden müziğine kadar Karadeniz kendisi gibi kalmalı. Çünkü o bölgenin ziyaret edilmesinin nedeni,
özgün ve yerel olanın merak edilip peşine düşülmesi.
Türkiye genelini düşündüğünüzde mutfak konusunda hangi yöreler ilginizi çekiyor? Ayrım yapmam zor çünkü Türkiye’de
nereye gitsem yemekleri ayrı güzel oluyor. Ama illa birkaç şehir söylemem gerekirse İzmir, Gaziantep, Hatay, Kastamonu ve Mardin mutfağını ayrı bir yere koyarım. Bu mutfaklarda kültürel zenginliğin izlerini kolayca bulabiliyorsunuz.
Siz İstanbul aşığı bir yazar olarak da
öne çıkıyorsunuz. İstanbul’da sizi neler büyülüyor?
İstanbul beni bile hâlâ şaşırtan sürprizlerle dolu. İstanbul’un kurulduğu yer olan ve görkemli bir tarihe ev sahipliği yapan Tarihi Yarımada’ya hayranım. Kandilli, Kanlıca, Kuzguncuk gibi eski İstanbul semtlerinin sakladığı dokuyu da çok seviyorum. Karaköy, Fener, Balat, Cihangir ve Galata gibi farklı dinleri ve yaşam biçimlerini harmanlayan semtlerdeki zenginlik ise bir başka! Ve tabii ki Boğaz... En büyük aşkım ve şehrin en büyüleyici bulduğum kısmı.
Peki, İstanbul’da en sevdiğiniz tarihi yapılar hangileri?
İlk sırada Ayasofya var. Sultanahmet Cami, Süleymaniye Cami, Yerebatan Sarnıcı ile restore edilip ziyarete açılan Şerefiye Sarnıcı ve Balat’taki Demir Kilise de sevdiğim yapılar arasında. Ve tabii ki Galata Kulesi, Kız Kulesi, Topkapı ve Dolmabahçe Sarayı ile Kapalıçarşı da şehrin en önemli yapıları arasında.
U Z U N G Ö L TRABZON
GAZİANTEP MUTFAĞI
İLKBAHAR YAZ 2019 - APLUS LIFE 21


5 ŞEF
5 SALATA
Bilinen malzemelerle yeni lezzetler yaratmanın yolu hayal gücünden geçiyor. Bu mottodan yola çıkan APlus mutfaklarının birbirinden hünerli şefleri, salata tariflerini yeniden yorumladı.
APLUS GURME TARİFLER
22 APLUS LIFE - İLKBAHAR YAZ 2019


İLKBAHAR YAZ 2019 - APLUS LIFE 23


A
AP
P
L
L
U
US
SG
G
U
U
R
RM
ME
E
T
TA
A
R

İF
F
L
L
E
ER
R
ŞEF CANER ARISOY
HORIATIKI SALATASI
Malzemeler:
60 gr roka, 20 gr Akdeniz yeşilliği, 20 gr maydanoz, 30 gr file zeytin, 40 gr kapya biber, 4 adet kiraz domates, 40 gr salatalık, 60 gr beyaz peynir, balzamik sos, zeytinyağı, limon, 2 dilim tortilla ekmeği, pesto sos.
Hazırlanışı:
Roka, maydanoz ve Akdeniz yeşilliği iri şekilde doğranır. Salatalık, kapya biber ve beyaz peynir küp küp doğranır. Kiraz domatesler dörde bölünerek file zeytin eklenir. Tortilla ekmeği pesto sos sürülerek 2 cm genişliğinde 8 cm uzunluğunda kesilerek fırınlanır. Hazırlanan salata, soslar ve pesto soslu çubuklar eklenerek tamamlanır.
Besin değeri oldukça yüksek olan salatalar, öğle veya akşam yemeklerinin vazgeçilmezleri arasında. Domatesin, salatalığın, rokanın ya da biberin başrolde olduğu pek
çok salataya aşinayız. Peki, lavantayla
ya da avokadoyla zenginleştirilmiş bir salata deneyimi yaşamaya ne dersiniz? APlus’ın usta şefleri beş özel tarifle salataya bakışınızı değiştiriyor.
24 APLUS LIFE - İLKBAHAR YAZ 2019


ŞEF HATICE BÜRTEK
OTANTIK ISPANAK SALATASI
Malzemeler:
70 gr ıspanak, 15 gr kuru üzüm, 25 gr kuru kayısı, 40 gr kurutulmuş domates, 40 gr kapya biber, 5 gr taze fesleğen, 1 gr kuru kekik, 30 gr ceviz, 40 gr süzme yoğurt, birkaç diş sarımsak, balzamik sirke, sızma zeytinyağı, tuz, 2 adet grissini.
Hazırlanışı:
Ispanaklar bol su ile yıkandıktan sonra saplarından ayrılır. Yeşil kısmı iri iri doğranır. Kurutulmuş meyveler ve kurutulmuş
domates tavla zarı büyüklüğünde doğranır.
Sos için balzamik sirke, sızma zeytinyağı, kuru kekik, yeşil fesleğen, sarımsak, tuz bir arada karıştırılır. Süzme yoğurt ayrı bir kapta çırpılır, hazırlanan sos üzerine ilave edilerek karıştırılır. Hazırlanan ıspanak ve kuru meyveler harmanlanarak servis tabağına konur ve üzerine sos eklenerek servise sunulur. Grissini ile süslenir.
ŞEF SERKAN AKSOY
TAZE ENGINAR & AVOKADO SALATASI
Malzemeler:
1 adet enginar, yarım avokado, 25 gr kiraz domates, 15 gr kurutulmuş domates, 80 gr Akdeniz yeşilliği, 20 ml limon suyu, 40 ml zeytinyağı, 5 gr maydanoz, 2 gr tuz, 2 gr tane karabiber, 10 ml nar ekşisi.
Hazırlanışı:
Taze enginar çok ince doğranıp; ince kıyılmış maydanoz, kurutulmuş domates ve tuz ile karıştırılır. Zeytinyağı, limon ve nar ekşisi ile bir salata sosu hazırlanır ve bu sosun bir kısmıyla enginarlar tatlandırılır. Akdeniz yeşillikleri istenilen boyutlarda parçalanır ve kalan sos ile karıştırılır. Tabağa alınan yeşillikler üzerine avokado dilimlenir, ardından marine edilmiş enginarlar da üzerine dizildikten sonra servis edilir.
ŞEF ÖMER SAKI
LAVANTALI SOMON MARIN SALATA
Malzemeler:
150 gr taze somon, 200 gr taze limon, 5 gr lavanta, 50 gr zeytinyağı, 2 gr tuz, 1 gr şeker, 2 gr beyaz toz biber, 10 gr dereotu, 70 gr roka, 100 gr Akdeniz yeşilliği, 30 gr kiraz domates, 15 adet sarı süs biberi, 15 adet kırmızı süs biberi, 10 gr balzamik sos.
Hazırlanışı:
Somon balığı ince şeritler halinde kesilir. Limonların suyu sıkılarak zeytinyağı ve baharatlar ile iyice çırpılır. Düz bir kaba dizilen somonların üzerine hazırlanan sos dökülür. Dört saat marine edilir. Somonlar yeşilliklerin üzerine yerleştirilerek servis edilir.
ŞEF RACI MENTEŞ
PANCARLI BULGUR SALATASI
Malzemeler:
50 gr kırmızı pancar, 60 gr pilavlık bulgur, 5 gr maydanoz, 5 gr dereotu, 10 gr mısır, 1 gr tuz, 15 gr havuç, 45 gr kiraz domates, 20 gr salatalık, 25 gr taze limon, 1 gr tuz, 2 gr nar ekşisi.
Hazırlanışı:
Kırmızı pancar suyu ile bulgur haşlanıp süzdürülür. Dereotu ve maydanoz
ince ince doğranır. Pancarlar küp küp doğranıp haşlanmış bulgur ile karıştırılır, baharatlarla lezzetlendirilip kiraz domates ve salatalıklarla servise sunulur.
İLKBAHAR YAZ 2019 - APLUS LIFE 25


APLUS BÜYÜTEÇ
Aytül Soysal
APlus Temizlik ve Kat Hizmetleri Direktör Yardımcısı
HASTANELERİN GÖRÜNMEYEN KAHRAMANLARI: APLUS TEMİZLİK EKİBİ
Hastaneler enfeksiyon riskine en açık alanlar... Peki, sağlık kurumlarında hijyen konusunda nelere dikkat etmek, hangi temizlik kriterlerine bakmak gerekiyor? Hastanelerde hijyenik ortamı sağlayanlar kim? Tüm bu soruların yanıtını, APlus Temizlik ve Kat Hizmetleri Direktör Yardımcısı Aytül Soysal’dan alıyoruz.
26 APLUS LIFE - İLKBAHAR YAZ 2019
Enfeksiyon riskinin en yüksek olduğu yerler olan hastanelerde nasıl bir temizlik sistemi var?
Hastane temizliği, temizlik sektörünün en önemli alanlarından biri... Bir süre boyunca genel temizlik içinde değerlendirilse de son dönemde artık hastane temizliği ayrı bir alan olarak kabul ediliyor. Hastane temizliğinde çapraz bulaşma
ve enfeksiyon riskini en aza indirmek için enfeksiyon hemşiresi ile beraber çalışıyoruz. Temizlenecek alanın taşıdığı riski öğreniyor, buna göre personelimizin kıyafetini, odada kullanılacak mop, bez ve kimyasalları hazırlıyoruz. Genel oda ve ortak alan temizliğinde renk kodları sistemini kullanıyoruz. Hangi renk bezle hangi yüzeylerin temizleneceği gibi günlük rutinler için bu sistem hem kolay hem de etkili bir kontrol sağlıyor.
Bir hastaneye girdiğimizde temizlik konusunda öncelikle nelere dikkat etmeliyiz? Kesinlikle tuvaletlere bakmak gerekir. Bir hastanede en çok enfeksiyon bulunan alanların başında tuvaletler gelir. Tuvaletler ortak alan olmaları nedeniyle de hijyen açısından en riskli yerlerdir. Bir hastaneye girdiğinizde tuvaletlerin temizliği size hastanenin genel temizliği ve hijyeni hakkında bir bilgi verecektir.
Yatan hastaların bulunduğu alanlar ile ayakta tedavi alanları için ayrı temizlik süreçleri var mı?
Yatan hasta ve ayakta tedavi alanlarının temizliği enfeksiyon riskinin yüksekliğine göre değişiklik gösterir. Bu her zaman yatan hasta odalarında daha fazla enfeksiyon olduğu anlamına gelmiyor.


Bazen ayakta tedavi bölümlerinde de bu risk fazla olabiliyor. Biz temizliği bu riski öngörerek hemşire ve hekimlerimizin varsa özel uyarılarını dikkate alarak yapıyoruz. Alandan çok riske odaklı bir temizlik prosesimiz var.
APlus’ta kaç kişilik bir ekiple hastane temizliği konusunda hizmet veriyorsunuz? APlus bünyesinde 2000’e yakın temizlik personelimiz bulunuyor. Bunun büyük
bir bölümünü hastane temizliği alanında yetiştirilmiş, özel eğitimli personelimiz oluşturuyor. Bu konuda sektöre en fazla deneyimli ve eğitimli personel yetiştiren kurumlardan biriyiz.
Hastane temizliği hastalar kadar, personel için de risk taşıyor. Bu konuda nasıl önlemler alıyorsunuz?
Öncelikle tüm personelimizi eğitiyoruz. İş güvenliği uzmanlarımızın verdiği eğitimlerin
yanı sıra hastanede karşılaşabilecekleri risklerden kimyasal eğitimine kadar sürekli
bir eğitim sürecindeler. Kıyafet konusunda, çalışma sırasında kep ve tek kullanımlık
eldiven kullanımının zorunlu olması gibi kesin kurallarımız var. Bunlara sıkı sıkıya uyulması bizim için öncelikli ve önemli. Diğer taraftan düzenli olarak sağlık kontrolleri ve gerekli aşıların yapılmasını sağlıyoruz.
Peki, personel eğitimi konusunda nasıl bir sisteminiz var?
Bir personelin tek başına iş yapabilir onayı
alması en az bir aylık bir süreç gerektiriyor.
Yeni başlayan tüm personellerimiz kimyasal, iş güvenliği, temizlik renk prosesi, hastane kodu gibi farklı eğitimlerden geçiyor. Ayrıca oda-özel alan (ameliyathane, yoğun bakım), tuvalet temizliği, hasta ve hasta yakınıyla iletişim, atık süreçleri gibi eğitimler de var. Sonrasında 10 gün boyunca yetiştirici personelimizle beraber çalışıyor ve bir ayın sonunda olumlu değerlendirilirse hastane temizlik personeli olarak göreve başlıyor. İki
ve altı aylık rutin kontrollerle ve düzenli olarak yenilenen eğitimlerle de bu süreç devam ediyor.
İLKBAHAR YAZ 2019 - APLUS LIFE 27


APLUS BULUŞMA
YILLARIN
TECRÜBESİ
GENÇLERLE
BULUŞTU!
“Yemeği sevmek, yemek yapmayı istemek gerek...” Bu sözler, APlus mutfağının
adeta simgesi haline gelen Levent Peker’e, namıdiğer Levent Şef’e ait. Levent Şef ve Acıbadem Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Aşçılık Programı öğrencileri Sibel Akın, Evrim Çarkı ve Sezer Alkan’ın mutfakta buluştuğu keyifli bir güne konuk oluyoruz.
Mesleğe, daha doğrusu mutfağa nasıl adım attınız?
1983’te, ortaokuldan sonra altı ay kadar marangozluk yaptım. Ancak daha sonra bunu artık yapmak istemediğime karar
verip bir tanıdığımızın önerisiyle mutfağa adım attım. Mesleğe girdiğim o ilk andan bugüne dek 36 yıldır aralıksız mutfaktayım.
Profesyonel olarak mutfağa girdiğiniz ilk gün hangi yemeği yapmıştınız?
Maydanoz doğramıştım! Yemek yapmayı öğrenmek sonradan geldi.
Genç şef adayları en çok pandispanya yaparken zorlandıklarını söylüyor. Sizce pandispanya yapmanın sırrı nedir?
İyi pandispanya yapmanın sırrı yumurtada gizli... “Yumurtayı çırparken köpüğün sönmemesi gerek” diye tarif ederiz biz. Yani püf noktası kabarcıkları söndürmemek! Bunun içinde sürekli pratik yapmak gerekli.
Bir şef olarak sizin en sevdiğiniz yemek hangisi?
Türk yemeklerinden en çok kuzu tandırı seviyorum. Meşakkatli ama lezzetli. Kuzu tandırı iyi yaptığım konusunda da iddialıyım. Dünya mutfağından seçiminiz ne olur?
Daha çok Fransa ve İtalya mutfaklarındaki soslu yemekleri seviyorum. Fleminyon, fondü, osso buco gibi lezzetleri sayabilirim.
Türkiye’nin gastronomi alanındaki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’nin bu alanda geldiği noktayı son derece başarılı
28 APLUS LIFE - İLKBAHAR YAZ 2019
buluyorum. Diğer ülkelerle kıyasladığımda pek çok ülkeye göre çok üst sıralarda yer alıyoruz. Dünyada Belçika, Fransa, Almanya, Hollanda başta olmak üzere pek çok yeri gezdim, Türkiye’nin gastronomi alanındaki başarısı yadsınamaz.
Sosyal medyanın yaygın kullanımıyla birlikte,“food styling ” de önem kazandı. Artık yemeğin tadı kadar görüntüsü de önemli. Siz bir şef olarak bu ikisi arasındaki dengeyi nasıl kuruyorsunuz?
Haklısınız, artık lezzet kadar görüntü de önemli. Biz bu
açıdan sunumlarımızda yemek ve garnitür uyumlarına dikkat ediyoruz. Sektörde şu anda buna dikkat eden “fine dining” konseptli çok başarılı restoranlar var. Biz APlus olarak farklı alanlarda hizmet veriyoruz. Örneğin Diyet Mutfak dediğimiz bölümümüz hastanelerimizde hasta ve refakatçiler için üretim yapıyor. Bu bölümde yemekleri diyetisyenler ve doktorların yönlendirmeleri ve onaylarıyla hazırlıyoruz. Burada da
görsel uyum bizim için önemli. Misafirlerimizin kendilerini iyi ve evlerinde hissetmelerini istiyoruz. Personel özelinde yemek yapan APlus Mutfak’ta ise çalışanların ihtiyaçlarına göre menüler hazırlıyoruz. Food styling en çok CafeAPlus mutfaklarında ve banket hizmetlerimizde öne çıkıyor. Renklerin uyumu, garnitürler ve soslarla sunumlarımızı görsel olarak zenginleştiriyoruz.
Sizce gelecekte sektörde “Diyet Mutfak Şefi” diye spesifik bir ayrım olur mu?
Mutlaka olacaktır. Aşçılık tarihin en eski mesleklerinden biri, ama hastanelerde yemek yapmak çok başka bir iş. Hipokrat “İlacınız yemeğiniz, yemeğiniz ilacınız olsun” der. Yemekler


iyileşmede ve tedavide önemli bir paya sahip. Hangi hastaya hangi yemek nasıl yapılmalı konusu, diyetisyen ve doktorlarla etkili iletişimi sağlamak gibi detaylar bile bu işi başlı başına özel bir alan haline getiriyor.
Gastronomi şu sıralar dünyadaki en popüler alanlardan biri. Bu kadar rakibin olduğu bir alanda kendini göstermek zorlu bir çalışma gerektirir. Örneğin siz usta
bir şef olarak mutfağınıza yeni katılan bir şeften neler bekliyorsunuz?
Öncelikle araştırmacı bir bakış ve iyi
bir gözlem yeteneği beklerim. Aynı şeyi
tekrar tekrar yaparak da başarıya ulaşmak mümkün... Genç şef adaylarının, “Bu olmadı” diyerek vazgeçmemeleri lazım. Ayrıca gençler günümüzde birçok imkâna da sahipler. Örneğin, kaynak olarak başvurabilecekleri pek çok basılı ve dijital yayın var. Gastronomi eğitimi veren çok sayıdaki kurum da
gençlere kapılarını açıyor. Teknoloji de hızla mutfaklara girdi. Bu sayede eskiden uzun zaman alan pek çok tarif, şimdi tam kıvamında ve pratik yapılabiliyor. Kısacası gençler kendilerini geliştirmek için her fırsatı, her bilgiyi takip etmeliler. Ancak örneğin; bir
yıl gibi kısa bir sürede, hemen “Şef oldum!” denemez. Okumak, yabancı dili geliştirmek de çok önemli.
İLKBAHAR YAZ 2019 - APLUS LIFE 29


APLUS BULUŞMA
ÖĞRENCİLERE SORDUK
ACIBADEM ÜNİVERSİTESİ, MESLEK YÜKSEKOKULU ÇATISI ALTINDA EĞİTİM VEREN AŞÇILIK PROGRAMI, İYİ YEMEK YAPABİLEN PROFESYONELLERİ YETİŞTİRMENİN YANI SIRA ALDIKLARI DERSLERLE SAĞLIK VE BESLENME AÇISINDAN DA KONUNUN ÖNEMİNİ BİLEN, YEMEK KÜLTÜRÜ TARİHİ HAKKINDA BİLGİ SAHİBİ OLAN BİREYLER YETİŞTİRMEYİ HEDEFLİYOR. LEVENT
ŞEF İLE ÖĞRENCİLERİN BULUŞMASINDA, SÖZÜ ACIBADEM ÜNİVERSİTESİ MESLEK YÜKSEKOKULU
AŞÇILIK PROGRAMI ÖĞRENCİLERİNE BIRAKIYORUZ:
Aşçılık Programı’nda nasıl bir eğitim alıyorsunuz, örneğin gerçekten pişirdiklerinizi yiyor musunuz? Sibel Akın: Elbette, derslerde eğitmen şeflerimizle yaptığımız yemekleri tadıyoruz. Bu anlamda eğitimimizin oldukça keyifli olduğunu söyleyebilirim. Örneğin ben mutfak derslerine teorik derslerden daha büyük bir heyecanla giriyorum.
Evrim Çarkı: Tabi ki! Yaptığımız yemeği tatmak zorundayız. Bu, mutfak kültürünün ve aşçılığın temellerinden biri... Hazırladığımız bir yemeği sunmadan önce nasıl olduğunu ilk önce biz bilmeliyiz. Burada da öğretmenlerimize sunum yaptığımız için yemeklerimizin tadını bilmemiz gerekiyor. Bu anlamda aşçılığın, şefliğin oldukça keyifli
ve eğlenceli bir meslek olduğunu düşünüyorum.
Sezer Alkan: Levent Şef ’in de bizlere her zaman dediği gibi, yaptığımız yemeklerde bir yanlış var mı diye de tatmak zorundayız. Bu da işin zevkli ve sürprizli yanlarından biri!
Gastronomi alanında, sektör profesyonellerinin düzenlediği yarışmalar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Evrim Çarkı: Yarışma ortamları zor, ama çok şey öğretiyor. Rekabet, kısıtlı zaman, pratik düşünme gibi birçok unsuru bir arada değerlendirip hareket etmek gerekiyor. Sezer Alkan: Bu tür yarışmalardan dereceyle dönmek gurur verici. Örneğin programımızda bizden önceki dönemlerde eğitim gören arkadaşlarımız katıldıkları yarışmalardan gümüş madalya ile dönmüşler. Umarım bizler altın madalya kazanırız!
Genç şef adayları olarak sektörün rekabetçi koşulları hakkında neler söylersiniz?
Sibel Akın: Çağın gereklerini dikkate alarak her alanda olduğu gibi gastronomi alanında da öne çıkmak için sosyal medyayı ve teknolojiyi iyi kullanmamız gerekiyor. Çünkü günümüzde insanlar artık görüntüye, estetiğe
ve uyuma çok önem veriyor. Öte yandan moleküler gastronomi gibi yükselen trendleri ve alanları da takip etmek gerekiyor. Kısacası, sadece eğitim almak artık
tek başına yeterli değil. Sektörde var olabilmek için kendimizi geliştirmek zorundayız.
Son olarak en çok zorlandığınız tarif/reçete hangisi?
Pandispanya!
30 APLUS LIFE - İLKBAHAR YAZ 2019


İLKBAHAR YAZ 2019 - APLUS LIFE 31


APLUS YAKIN PLAN
Mehmet Hanbay APlus Yiyecek İçecek Hizmetleri Direktör Yardımcısı
EVLERDE KUTLAMA VAR!
2019 trendleri büyük salonlara ve kalabalık etkinliklere veda edeceğimizi gösteriyor. Niş grupların katıldığı konsept organizasyonlar, yılın favori etkinlikleri listesinde ilk sıralara yerleşti bile... Bu yıl eğlenceli partilerden düğünlere tüm organizasyonlar çok özel, çok kişisel!
Yeniden “Biz Bize”
Büyük salonlarda düzenlenen etkinlikler 2019 yılında yerini daha küçük mekânlara ve evlere bırakıyor. 70’lerin ev ve bahçe düğünlerinden ilham alan konseptler, yakın çevrenin katıldığı özel gruplarla düzenlenen etkinliklere dönüşüyor.
Bu yılın banketlerinin daha çok evlerde ya da küçük bahçeli mekânlarda geçeceğini belirten APlus Yiyecek İçecek Hizmetleri Direktör Yardımcısı Mehmet Hanbay, “Birbirimize denk gelmemizin zor olduğu büyük etkinlikler ortadan kalkıyor” diyor ve ekliyor: “Onların yerini çocukluğumuzun Türk filmlerini anımsatan 40-50 kişilik organizasyonlar alıyor. Bu yıl biz bize ve daha yakın olacağız.”
32 APLUS LIFE - İLKBAHAR YAZ 2019


Çiçek Kokusu Modadan Masalara
Son dönemde modaya damga vuran floral desenler ve çiçekler, banket ve davetlerde de etkisini gösteriyor. Yapay ve abartılı dekorasyonlarla geleneksel esintiler geride kalırken; daha fresh masalar, aydınlık mekanlar ve doğal renklerin öne çıktığı dekorasyonlar daha sık görülüyor. Özellikle ev düğünlerinde görülen bu konsept, ikram edilen yenilebilir canlı çiçeklerle zirve yapıyor.
Banket İkramlarında “Yeni ve Klasik” Armonisi
2019’un banket ikramlarına değinen ve “İkram olarak eski katlı pastalar, mini tartoletler, kanepeler, özellikle börek çeşitleri yeniden menülere girdi” diyen Mehmet Hanbay, sözlerine şöyle devam ediyor: “Modern tatlar ise bu klasiklerle birleşti. Örneğin kinoa, süslemelerden salatalara kadar
artık her yerde... Avokadolu salatalar bu yıl özellikle yaz menülerinde sıkça görülecek. Geri dönüşünü müjdelediğimiz bir başka klasik lezzet ise enginar. Baby enginarla yapılan atıştırmalıklar zeytinyağlı kültürüne gönderme yapıyor. Bu yılın menülerinde yaz ve kış en çok göreceğimiz şey ise pancar. Kırmızı pancar hem tek başına hem de süslemelerde bolca karşımıza çıkacak.”
Pastalar Çocukluğumuzdaki Gibi
Bu yıl pastalarda katlı konsept geri geliyor. Yine çiçekler ve meyveler pasta dekorlarının olmazsa olması olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca 80’li yılların çikolatalı ve iki katlı pastaları
da doğum günlerinde nostalji arayanlar için yeniden cazip
bir alternatif olarak öne çıkıyor. Bu dönemin ince hatlarla yapılan süslemeleri de yine düğün pastalarından doğum günü pastalarına kadar sıkça kendini gösteriyor.
APlus Banketler Hayata Fark Katan Hizmetler
APlus’ın banket hizmetine de değinen Hanbay, “Banketler
en iddialı olduğumuz konulardan biri” diyor ve ekliyor: “Bir etkinlikte nelerin kırılma noktası olduğunu, bir etkinliği başarılı kılanın ne olduğunu çok iyi bilen bir ekibimiz var.” APlus’ın servis konusundaki kalitesinin yanı sıra, yüzlerce farklı ürün seçeneği sunabilen şeflerine de dikkat çeken Hanbay, “Herkese ve her talebe göre şekil alabiliyoruz. Uygun maliyetli ya da lüks; 40 kişilik bir doğum günü ya da 200 kişilik bir şirket lansmanı olsun, her zaman APlus bir banket hizmeti veriyoruz” diyor.
İLKBAHAR YAZ 2019 - APLUS LIFE 33


APLUS BÜYÜTEÇ
TANRILARIN
HEDİYESİ:
ZEYTİNYAĞI
Sadece bir ağaç olmanın ötesinde, bir simge haline gelmiş özel bir bitki zeytin ağacı...
Ve onun kutsal kabul edilen meyvesi zeytin! Efsanelere konu olmuş, kutsal kitaplarda adından söz edilmiş, krallara hazine olarak sunulmuş, barışı simgelemiş, yağı ile sağlık ve lezzet kaynağı olmuş zeytin, yeni yüzyılda yeniden keşfediliyor.
Zeytinin yolculuğu mitolojik bir öyküyle başlıyor... Tanrılar çağında, yeni kurulan site devletini hangi tanrının koruyacağı tartışma konusu oluyor. Bunun üzerine Zeus, Tanrılar Meclisi’ni topluyor ve bir yarışma düzenlenmesine karar veriliyor. Hangi tanrı ya da
tanrıça yeni kente en değerli armağanı verirse yarışmayı kazanacağı ve şehre adını verip koruyucusu olacağı kararlaştırılıyor. Çetin mücadeleler sonunda bir tanrı ve tanrıça karşı karşıya kalıyor. Yarışı kazanmaya kararlı olan denizler tanrısı Poseidon, keşfedilmemiş diyarlara ulaşmayı mümkün kılacak, gösterişli bir at sunuyor.
Deniz ve rüzgârdan oluşan bu at tüm görkemiyle halkı büyülüyor. Ancak, akıl, bilim ve sanat tanrıçası Athena’nın hediyesi işleri değiştiriyor. Athena halka bir zeytin ağacı sunuyor. Yüzyıllarca yaşayacak olan bu ağaç dallarıyla, meyvesiyle, gölgesiyle sayısız fayda vadediyor. Halkın kararıyla yarışın galibi Athena oluyor. Tanrıça armağanı bu ağaç aynı zamanda barışın sembolü haline geliyor. Böylece Athena’nın onuruna yeni kurulan şehre “Atina” ismi veriliyor ve Athena, şehrin koruyucu tanrısı olarak kabul ediliyor. İşte tüm zeytin ağaçlarının bu ilk ağaçtan çoğaldığına inanılıyor. Zeytinin ve zeytin ağacının hikâyesi böyle başlıyor. Kutsal kitaplarda adı geçen sayılı ağaçtan biri olan zeytin ağacı ve meyvesinden elde edilen zeytinyağı eski zamanların en kıymetli hazineleri arasında yer alıyor. Öyle ki, Homeros zeytinyağını sıvı altın olarak adlandırıyor. Antik Yunan’da yedi bilgeden biri kabul edilen Solon ise zeytin ağaçlarının korunması ile ilgili ağır cezalar uyguluyor. Antik dönem olimpiyatlarında verilen ödül kupalarına zeytin ya da zeytinyağı konulması da, zeytinin kültürel ve maddi değerini gösteriyor. Bilimsel açıdan ise zeytin ağacının geçmişi günümüzden 40 bin yıl öncesine kadar dayandırılıyor. Santorini Adası’nda yapılan arkeolojik çalışmalarda 40 bin yıllık zeytin yaprağı fosillerine ulaşılıyor.
Sonsuz Gençliğin Gizli Sırrı
Zeytinyağının ilaç olarak kullanıldığını eski kayıtlarda görmek mümkün. Yüzyıllar sonra yeniden gündeme gelen zeytinyağı en doğal ürünler arasında yer alıyor ve anne sütüne en yakın besin olarak adlandırılıyor. Katkı maddesi içermeyen ve en saf haliyle kullanılabilen bu yağ, içeriğinde bulunan A, E, D vitaminleri ve Omega 6 ile hücreleri yenileyerek gençlik verirken tekli doymamış yağ asitleri sayesinde kalp damar rahatsızlıklarına karşı koruyor. Ayrıca, kolesterolün önlenmesinden obeziteye kadar pek çok konuda tıp dünyasının vazgeçilmez dostlarından biri...
Zeytin Ağaçları ve Zeytinyağı Yeniden
APlus Beslenme ve Diyet Hizmetleri Koordinatörü Gülden Cömert, “Zeytin ve zeytinyağı sadece salatalarda kullandığımız, zeytinyağlı yemeklere eklediğimiz birer besin olmaktan çıkıyor. Gerçek mucizevi ve iyileştirici değerini yeniden keşfediyoruz” diyor ve ekliyor: “Hayatımızın her alanında bu güzel yağa yer var. İster ekmeğinizi banarak küçük bir aperatif, ister sütünüzün içine birkaç damla katarak sindirim sistemi düzenleyici, isterseniz de elinize süreceğiniz birkaç damla ile nemlendirici olarak kullanabilirsiniz.”
34 APLUS LIFE - İLKBAHAR YAZ 2019


İLKBAHAR YAZ 2019 - APLUS LIFE 35


APLUS BÜYÜTEÇ
ÇARŞAFLARINIZIN
NASIL ?
TEMİZLENDİĞİNİ BİLİYOR
MUSUNUZ
Hastane temizliği ve gerekli hijyenin sağlanması genel temizlik hizmetleri içinde özel bir alan olarak karşımıza çıkıyor. Peki ya hastanelerde kullanılan nevresimler? Onların temizliği belki de en önemlisi... Hastane tekstilinin nasıl temizlendiğini ve konunun önemli noktalarını APlus Enfekte Tekstil Yıkama Fabrikası uzman ekibi anlatıyor.
36 APLUS LIFE - İLKBAHAR YAZ 2019


Kimyasal Etki
Uygulanacak yıkama programına, kir ve tekstile göre belirlenen kimyasal ürünler ve kullanım miktarları yıkama işlemi sonunda oluşacak etkiyi belirliyor. Bu noktada doğru ürünlerin optimum dozajlarda kullanımı için otomatik dozajlama sistemlerinin kullanımı giderek daha fazla tercih ediliyor. En etkili sonuç için; yıkama programları, deterjanların teknik özellikleri, yıkama suyunun sertliği ve sıcaklığı dikkate alınarak oluşturuluyor.
Mekanik Etki
Tekstillerin üzerindeki kirin tekstilden sökülüp suya karışması, suda askıda kalması ve su ile beraber atılması için belli bir mekanik harekete ihtiyaç var. Bu hareketi, yıkama makinelerinde tekstillerin içeride dönmesi, birbirine sürtmesi ve dönüşlerde belirli bir yükseklikten düşmesi sağlıyor. Makinelere atılacak tekstilin miktarı da önemli. Çok dolu ya da boş kalması, tekstilin yeterince temizlenmesine engel oluyor. Bu nedenle her defasında doğru oranlarda tekstil yıkanması gerekiyor.
Hastane tekstili yıkama işleminde iyi bir temizlik ve hijyen ancak belirli faktörlerin uygun bir şekilde bir araya getirilmesi ile mümkün oluyor. Kimyasal etki, mekanik etki, sıcaklık ve zaman faktörlerinin doğru ayarlanması ve dengelerinin doğru kurulması hijyenik bir yıkama için olmazsa olmazlardan!
Sıcaklık
Sıcaklık ile kir çıkarma işlemi arasında doğru orantı var. Genellikle bütün kirler yüksek sıcaklıkta daha kolay temizleniyor. Ancak, temizlik işlemlerinde başarı sağlamak için kir türlerinin en iyi hangi sıcaklıkta temizlenebildiğini bilmek gerekiyor. Örneğin; nevresimlerin yıkanmasında, özel makinelerde 12 dakikalık ana yıkama süreci 60 derecelik bir ısıda gerçekleştiriliyor.
Zaman
Yıkama ve durulamada geçen süre zaman faktörünü belirliyor. Değiştirilmesi en kolay faktör olan zaman, kir ve lekelere karşı yıkama, ağartma ve diğer yardımcı yıkama maddelerinin etkisini gösterebilmesi için önemli. Örneğin; çarşaf, yastık ve nevresimler gibi hastane malzemelerin yıkanması için, özel makinelerde 8 dakika ön yıkama süresi, 12 dakika ana yıkama süresi ve ardından da 10 dakika durulama süresi olmak üzere toplamda 30 dakikalık bir süre gerekiyor.
İLKBAHAR YAZ 2019 - APLUS LIFE 37


APLUS BULUŞMA
BEYNİN GİZEMLİ DÜNYASI: KOKU
Parfümör ve koku uzmanı Vedat Ozan, kokunun bilinmeyen, gizemli dünyasını anlatıyor.
Kokusuz temizlik mümkün müdür? Bu bağlamda hastane kokusu kavramını nasıl açıklarsınız?
Kokusuz temizlik elbette mümkün olabilir, sonuçta suyun kokusu yok! Hastane kokusu ile ilgili ise, bir kokuya bu
etiket takıldığı zaman insanlar olumsuz bir yaklaşımda bulunuyor. Hatta tarihsel olarak bununla ilgili ilginç bir örnekten bahsedebiliriz. Örneğin, keklik üzümü bitkisinin kas gevşetici, ağrı kesici özelliği vardır, günümüzde kullanılan birçok kremin kokusu da aslında odur. Keklik üzümü,
2. Dünya Savaşı sırasında İngiltere’de çok kullanılması nedeniyle orada hastaneyle ilişkilendirmiş bir koku oldu. ABD ise savaşı birebir yaşamadığı için keklik üzümü ülkede, şekerleme ve sakızlarda kullanıldı. Bu nedenle ABD’de
38 APLUS LIFE - İLKBAHAR YAZ 2019


Koklamak, en yaşamsal işlemimizle eşleşmiş ve açma kapama düğmesi olmayan bir duyumuz.
KEKLİK ÜZÜMÜ BİTKİSİ
hastane ile ilişkilendirilmiş bir koku değildir. Savaş bittikten yıllar sonra bu konuyla ilgili kültürel kalıtımın sağlamasını yapmak için deney yapıldı. Keklik üzümü İngilizlere ve ABD’lilere koklatıldı: İngilizler kokudan nefret etti çünkü kokuyla birlikte savaşın travmalarını hatırladılar.
Başka bir örnekten bahsedersek, genel olarak hastane kokusu ya da dişçi kokusu diye nitelendirdiğimiz kokular, hafif bir karanfil kokusu içerir ki bu da eskiden kullanılan bir malzemeden kaynaklanır. Özellikle hastanelerde ortamdaki kokuyu değiştirdiğiniz zaman stres seviyesini de düşürürsünüz. Bu da hastanın orada geçirdiği sürenin kalitesini artırır ve tedaviyi de kolaylaştırır. Bir doktorun stres
İLKBAHAR YAZ 2019 - APLUS LIFE 39


APLUS BULUŞMA
altında bir hastaya müdahalesi ile rahat bir hastaya müdahalesi farklı gelişecektir. Bu nedenle hastane kokusu oldukça önemlidir ama burada gerçek dışı bir kokulandırmayı da kastetmiyorum. Hastanelerin gül bahçesi gibi kokmasını beklememeliyiz. Türkiye’de ortam kokulandırmasında yapılan en büyük hata, gereğinden fazla ve ilgisiz kokuların çokça kullanılıyor olması.
Hastanelerde koku kullanımı nasıl olmalı?
Bazen rahatsız edici kokuyu engellemek, içeriye bir koku vermekten daha iyi
olabilir. Hastanelerde kullanılan çok
sayıda ve farklı ilaçlar ile tedavi süreçleri
ve faaliyetleri sonucu doğal olarak ortama yansıyan bir koku oluyor. Bunun önüne geçilmesinin ve rahatsız edici bir ortamın oluşmasının engellenmesinin ilk şartı, çok iyi bir havalandırma ve çok iyi bir aspirasyon sağlanmasıdır. Sonrasında ise çok çok hafif bir kokulandırma yapılabilir. Genel olarak hastane ortak alanlarında koku kullanılabilir.
Koku ve lezzet ilişkisinden bahseder misiniz?
Restoran, kafe ve evlerdeki mutfaklarda,
yemeğin güzel kokması gibi bizi cezbedecek birtakım etkilere tepki verebiliriz. Örneğin
kahve kokusunu duyduğumuzda bir canlanma hali hissederiz. Aslında kahvenin kokusunda
bizi canlandıracak hiçbir özellik yoktur. Canlanmamız için kahveyi içmemiz gerekir ancak sadece kokusunu duymamız bile o hissi tekrardan hayalimizde canlandırmamıza yeterli olur.
Gıda ve koku ilişkisi hakkında neler söylersiniz?
Kokuyu iki şekilde alıyoruz: Bir, orta nasal dediğimiz burunla aldığımız koku; ikincisi de, retronasal dediğimiz damak üzerinden aldığımız koku. Tüm lezzet dünyası retronasal koku algısı üzerine kuruludur. Lezzet dediğimiz aslında şemsiye bir kavram. Yediklerimizin tadı, kokusu ve sunumunun birleşimidir. Koku, tat, ısı, görsellik, bunların hepsiyle bir değerlendirme yapıyoruz.
40 APLUS LIFE - İLKBAHAR YAZ 2019


İLKBAHAR YAZ 2019 - APLUS LIFE 41


APLUS GURME ÖNERİ
5. NESİL KAHVE
DENEYİMİNE
HAZIR MISINIZ?
42 APLUS LIFE - İLKBAHAR YAZ 2019
Granül kahve ile pratikleşerek hayatın her anında kendini gösteren kahve
içme alışkanlığı, son yıllarda bir kahve akımına dönüşüyor. Giderek popüler hale gelen zincir kahve dükkânlarıyla birlikte bugün içeceğimiz kahvenin çekirdeğini ya da kavrulma derecesini bile seçebiliyoruz. 3. nesil kahve anlayışı halen hüküm sürse de 4. ve 5. nesil kahve dalgası kendini göstermeye başladı. Son aşama olan 5. nesil kahve akımı, kahve yapımından çok yenilikler ve gelişmiş kaliteyle öne çıkıyor.
Kahvenin tamamen zevke dönüştüğü, aynı zamanda evde kendi başımıza yapabileceğimiz kahvelerin devri başlıyor. CafeAPlus baristaları 5. nesil kahve dalgasını yakalamak isteyenler için evde yapabilecek dört kahve tarifini bir araya getirdi.


1 BU KAHVE SİZİN
BİLDİĞİNİZ TÜRK
KAHVELERİNE BENZEMEZ!
Türk kahvesinin sadece sade ve şekerli olarak hazırlanabileceğini düşünüyorsanız, fena halde yanılıyorsunuz. İşte karşınızda Kervansaray Kahvesi! İşin sırrı hazırlanan karışımda: Toz halde karıştırdığınız salep, tarçın ve keçiboynuzuna isteğe göre damla sakızı ve çikolata ekleyebiliyorsunuz. Bu lezzet için öncelikle klasik Türk kahvenizi hazırlayın. Suyunu normalin yarısı kadar koyup geri kalanını sütle tamamladığınız cezvenin içine yarım çay kaşığı toz karışımdan ekleyin ve ocağa koyun. Kahveniz köpürmeye başlamadan hemen önce içine küçük
bir parça bitter çikolata ya da damla sakızı ekleyin. Köpürdükten sonra kahvenizi fincanlara alın ve bu farklı lezzetin keyfini çıkarın!
3 YOKSA SİZ OREO’YU SADECE KAHVENİN YANINDA YİYENLERDEN MİSİNİZ?
Oreo sevmeyen kaldı mı? Ama bu sefer önerimiz, onu bir de kahvenin içinde denemeniz! Blendır’a aldığınız sütü, bir kaşık krema ve yarım dal taze vanilya ekleyerek karıştırın. Diğer tarafta hazırladığınız filtre kahveyi 1⁄4 oranında süte ekleyin ve Oreo’ları elinizde iri parçalara ayırarak karışıma katın. Afiyet olsun!
2 BEYAZ ÇİKOLATA SEVDALILARINA
Sütün kahveyle buluşmasından doğan o yumuşak tadın etkisi hiçbir şeyde yok... Siz kahvenizi içerken arkadan gelen o hafif aromanın lezzeti ise keyfinize keyif katacak. Şimdi bu keyfi biraz daha artırma zamanı. Sütü ılık olacak şekilde ısıtın. Yarım dal taze vanilya ve iki parça beyaz çikolata ekleyerek blender’den geçirin. Son olarak sütünüzü bir kaba alın ve içine bir kaşık kahve ekleyerek kaynatıp bardaklara servis edin. İşte bembeyaz rüya gibi bir tat!
4 KESKİN TATLARA
NE KADAR AÇIKSINIZ?
Tatlıdan ziyade, biraz daha keskin ve sert lezzetleri seviyorsanız, bu tarifimiz tam size göre! Tarçın, karabiber, az miktarda karanfil, kakule, toz şeker ve yine az miktarda muskatı bir havana alıp tamamen karışana kadar dövün. Karışımın içine kişi başı bir kaşık Türk kahvesi ekleyin ve karıştırın. Elde ettiğiniz karışımı Türk kahvesi pişirir gibi pişirin ve ister sade isterseniz ılık sütle servis edin.
İLKBAHAR YAZ 2019 - APLUS LIFE 43


APLUS GÜNDEM
Emre Hüseyin Şahinalp APlus Genel Müdür Yardımcısı
“BİZE GÖRE TEKNOLOJİ,
HİZMET
SEKTÖRÜNÜN GELECEĞİ”
APlus Genel Müdür Yardımcısı Emre Hüseyin Şahinalp, APlus’la ilgili güncel bilgileri paylaşıyor.
APlus’ı ve sektördeki konumunu nasıl anlatırsınız?
APlus hizmet sektöründe kendi alanını ve uzmanlığını yaratmış bir firma. Bizim çıkış noktamızı, kendi grubumuzun, özellikle hastanelerimizin temizlik, yemek, kafe ve tekstil yıkama gibi hizmetlerini karşılamak oluşturuyor. Söz konusu hastaneler olduğu için yüksek hijyen ve kusursuz kalite temel anlayışımız haline geldi. Kendi kurumlarında da bu anlayışı görmek isteyen firmalardan gelen talepler grubumuz dışına hizmet vermemizde önemli bir etken oldu. Sağlık kökenli olmamız bizi, hangi hizmeti verirsek verelim yüksek hijyen ile beraber anılır
hale getirdi. Ayrıca sektörde daha önce yapılan ama ismi konulmayan, “Hasta Refakat (Diyet Mutfak)”, ”Hastane Temizliği” ve “Enfekte Tekstil Yıkama” gibi alanları birer uzmanlık haline getirdik. Bu alanlarda yetkin personeller yetiştiriyoruz. Bunların sektör için önemli birer adım olduğunu düşünüyorum.
APlus’ın farkı nedir, diğer bir deyişle nasıl bir fark yaratıyorsunuz?
APlus, “Hayata fark katan hizmetler” mottosuyla hizmet veriyor. Uzmanlık alanımız olan hastane hizmetlerinde hastalarımızın ve misafirlerimizin
44 APLUS LIFE - İLKBAHAR YAZ 2019


hayatlarına fark katmayı hedefliyoruz. Hastaneler için sıradan bir hizmet değil, tam anlamıyla bir “otelcilik hizmeti” sunuyoruz.
Bu sadece verdiğimiz VIP düzeyde hizmetleri kapsamıyor elbette. Yeni bebek sahibi olan çiftler için hazırladığımız özel yemek masamız, ikram sunumlarımız, misafirlerimiz için odalara hazırladığımız özel sağlıklı atıştırmalıklarımız ve banket hizmetlerimiz gibi çalışmalar ve bunların sürekli yenilenerek farklılaştırılması bizi ayırt edici kılıyor.
APlus olarak pek çok farklı alanda hizmet veriyorsunuz. Teknolojinin iş süreçlerinize yansıması nasıl oldu? APlus’ta teknolojiyi nasıl kullanıyorsunuz?
Bize göre teknoloji hizmet sektörünün geleceğini oluşturuyor. Hatayı sıfıra indiren sistemler, anında kontrol imkanı veren
yapılar, hijyen standartlarını en üst seviyeye çıkarmamızı sağlayan yeni nesil makineler... Tüm bunlar her zaman APlus’ın gündeminde ve bunlara hızlıca adapte olma yeteneğine sahibiz. Sadece makine anlamında değil, aynı zamanda kullanılan sistemler anlamında da düşünmek gerekiyor. Yurt içinde ve yurt dışındaki
fuarları ziyaret ediyor, hastaneleri görüyoruz. Buralardaki teknolojileri ülkemize getirerek ilk uygulamalarını yapıyoruz.
Örneğin aynı anda sıcak ve soğuk servis yapılabilen yemek dağıtım araçları 3-4 yıldır özel hastanelerde yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Biz APlus olarak bu cihazları kurulduğumuzdan beri kullanıyoruz. Hastanemizde kullanmaya başladığımız “Robie” isimli servis robotları, temizlik hizmetlerinde ve kafeteryalarımızda kullandığımız anında memnuniyet ölçümü
yapan sistemler, pişirmede fark yaratan akıllı fırınlar, el değmeden sadece programlanarak tekstilin yıkanmasını sağlayan tekstil yıkama fabrikamızdaki son teknoloji cihazlar APlus farkını yaratan diğer üstün donanımlarımızı gösteriyor.
Hizmet sektörünün geleceğinde teknolojinin yeri konusunu biraz daha açar mısınız? Gelecekte bizi neler bekliyor?
Yakın gelecekte, insan ve teknolojinin çok daha
iç içe geçtiğini göreceğiz. Bugün bir yemeğin tam kıvamında olmasından ağır eşyaların taşınmasına kadar hayatımızın içinde olan robotik teknoloji, önümüzdeki dönemde çok daha fazla alanda bizimle olacak. Yakın bir gelecekte, Jetgiller
çizgi filminde olduğu gibi robot bir hizmet personelimiz olur mu bilinmez ama personelimize destek olacak yapay bir zekâ olacağı kesin.
İLKBAHAR YAZ 2019 - APLUS LIFE 45


APLUS BULUŞMA
GÜVEN GÜNER:
“PROGRAMLARIM EĞİTMEKTEN ÇOK ÖĞRENME ODAKLI!”
APlus çalışanlarına özel yeni bir sistem oluşturan Güven Güner, yaptığı çalışmaların detaylarını ve sonuçlarını anlatıyor.
Mühendislik, jeopolitik ve felsefe gibi farklı disiplinlerde aldığınız eğitimlerin ardından; liderlik, düşünme yöntemi, öğrenme gibi eğitim programları düzenliyorsunuz. Son zamanlarda gündeminizde neler var?
1996 yılından beri kurumlara, Modern Yönetim, Tarihten Bugüne Liderlik, Sunum ve Anlatım, Düşünme Yöntemi programları veriyorum.
Farklı disiplinlerde eğitim almış, farklı ülkelerde, kültürlerde çalışmış olmam, sorunlara farklı perspektiflerden bakmamı sağlıyor, programlarımı zenginleştiriyor, örnek yelpazesini genişletiyor.
Son dönemde, kurumsal ve bireysel değişim programları üzerinde çalışıyorum. Değişim üzerinde çok konuşulan bir konu olmasına rağmen, sonuç almak ciddi bir çalışma, üzerinde titizlikle çalışılmış bir metodoloji ve süreklilik istiyor. THYMOS Değişim Metodolojisi adını verdiğim bir metodoloji geliştirdim. Tarih, Felsefe, Bilim, Bilim Felsefesi gibi disiplinlerden beslenen, uzun yıllardır uyguladığım ve sonuç aldığım bir metodoloji. Bir de Düşünme Yöntemi adı verdiğim uzun dönemli bir programa yoğunlaştım son yıllarda.
Her kuşağın üzerindeki okuma yükü artıyor. Derinliği olan eserler daha az okunuyor. Basit reçeteler öneren hafif kitaplar maalesef rağbet görüyor. Çoğunluk, gerçek anlamda bilgiyle karşılaşmadığı için bu basit ve sığ kitapları
önemli sanıyor. Kısa süreli etki yaratan ama değişim yaratmayan yayınlar bunlar. Büyük çoğunluk kendilerine ilham verecek bilgi ve deneyimi kazandıracak bir atmosferde yaşamıyor. Çevreleriyle, alışkanlıklarıyla, vasata endeksli dizilerle sarılmış durumdalar. Bu açığı kapatmak, insanların gerçek anlamda bilgiyle karşılaşmasını sağlamak adına uzun süreli bir program geliştirdim.
46 APLUS LIFE - İLKBAHAR YAZ 2019


Düşünmeyi öğrenmek üzerine. Kısaca, bugünün dünyasını anlamak için giriştiğimiz “zamansız bir düşünme serüveni.” Fikir üretmenin önündeki düşünsel ve kültürel engelleri kırmak, sıradan düşünce kalıplarına bağlılığı azaltmak, özgür ve yaratıcı düşünceyi teşvik etmek amacıyla hazırlanmış, felsefenin bize yol açan, tarihsel anlamda sıçramaların gerçekleştiği devrimci düşünce uğraklarını temel alan aynı zamanda Kuantum teorisi, Kaos teorisi, Modern Nöroloji, Sistemler teorisi ve Sibernetik
gibi modern teorileri de öğrenebileceğimiz, istediğimiz hayatı yaşamak için donanım kazandıran bir program. Bazı kurumlar ve özel bir lisede bu programı Think Club/ Düşünme Kulübü adı altında sürdürüyorum.
APlus’ta ne tür projeler yürütüyorsunuz?
APlus ile kurumda oluşan deneyim ve bilgi birikimini işe yeni giren çalışanlara aktarmak için, işlerin yapılış şeklini sadeleştirerek hazırladığımız Süreç Kartları Çalışması ile başlamıştık. Şimdi de çalışanların mutlu olabileceği bir yönetim ve çalışma kültürü oluşturmayı hedefleyen, benim “Gelecek
için Yönetim” diye adlandırdığım projeyi yürütüyoruz. Bunun dışında Yöneticileri geliştirmek için programlar yürütüyoruz.
APlus’ta gerçekleştirdiğiniz projelerde, çıkış noktanızı ve gelişim sürecini nasıl anlatırsınız?
Süreç Kartları Projesi ile başlayayım. İşe yeni giren çalışanların en çok zorlandığı, en çok çatışma ve hayal kırıklığı yaşadıkları dönem, işi öğrenme süreci. Bu yüzden, iş yapma şeklinin sadeleşmesi çok önemli. Önce deneyimli ve işlerini çok iyi bilen çalışanlarla toplandık. Güçlü ve tutarlı bir metodolojiniz yoksa, uygulamada başarılı olmak çok zor. Metodolojinin ana hatları üzerinde karşılıklı anlaşarak başladık. Tek bir doğru yok. Uygulanacak yöntem üzerinde anlaşmak ve yönteme sadık kalmak önemli. Çalışanlar söz konusu iş sürecinin en etkili biçimde nasıl yapılacağını tarif ettiler. Bu
ilk aşama. Bu aşamada elimizde olan sadece bir enformasyon topluluğu. Bir başkasına aktardığınızda sonuç alabileceğiniz bir sadelik ve dizgede değil henüz. Daha sonra sadeleştirme teknikleri ile bu enformasyonu; açık, kısa, sade, net cümleler halinde formüle ettik. Bilgi haline getirdik. Sonra sırasına
karar verdik. İşin hangi sırada yapıldığı çok önemli. Mesela üzerinde çok iyi çalışılmış bir dizge ile sıralamadıysanız, bir yemekten sağlıklı ve hijyen kurallarına göre numune almak çok karışık bir sürece dönüşebilir. Dizgeden ve işin yapılış şeklinden tamamen emin olduktan sonra, pilot uygulamalarla süreç kartlarını sahaya gönderdik. Uygulayan çalışanlardan feedback aldık. Bu feedback’lere göre süreçleri tekrar düzenledik. Bunu, süreç kartları, sektör dışından birinin
bile ilk okumada tamamen anlayacağı ve uygulayacağı hale gelene kadar sürdürdük. Sonunda elimizde tüm çalışanların üzerinde anlaştığı iş yapma biçimleri olan son derece
net süreç kartları oldu. 150 tane süreç kartı yazdık. Süreç kartlarını donmuş talimatlar olarak değerlendirmedik. Hala süreç kartları, çalışanların önerisiyle, değişime açık iş yapma biçimleri olarak kullanılıyor. Bu uygulama, çalışanların yetişme sürecinde yaşanan hayal kırıklıklarını ve çatışmaları önleyerek kendilerine olan güvenini yükseltti. Süreç Kartları Projesi çok başarılı olunca, benzeri bir projeyi Acıbadem Sağlık Grubu’nda, Hasta Hizmetleri alanında uyguladık ve çok başarılı sonuçlar aldık. Bunun dışında, iki yıl önce çok özel
bir programa başladık. Bu benim “Gelecek için Yönetim” diye adlandırdığım bir program. Çalışanların üzerinde anlaştığı bir çalışma kültürü oluşturmayı amaçlıyor.
Firmalar kurulduktan sonra değişik aşamalardan geçer, kuruluş felsefeleri ve kültürleri değişime uğrar. Kurumun gerçekliği, içinde barındırdığı değişik kültürlerin kendi içinde ve müşterilerle karşılıklı girişimiyle oluşur.
Genellikle kurumsal değişim programları, başka yerlerde başarılı olduğu varsayılan tek bir doğru modelden, bir “olması gerekenden” yola çıkarak, firmayı yukarıdan aşağıya değiştirme fikrine dayanır. Çıkış noktası bu çağa uygun olmayan bir paradigmaya dayanan bu değişim programları çalışanlarda inanç ve güven yaratamadığı için sonuç çoğunlukla başarısızlık olur.
Biz bunun tersini yaptık. Kurum kültürünü aşağıdan yukarıya oluşturmak için çalışmaya başladık. Çalışanların içinde mutlu olacakları bir kültür yaratmak için. Hiçbir organizasyon,
bir başka kurumda geliştirilmiş modelin uygulanmasıyla değişmez. Kurumu değiştirecek olan kendi işleyişinin yarattığı ilişkiler ve bu ilişkilerin iç dinamiklerdir.
Kurum kültürü, “olması gereken” anlamsız klişelerin yukardan aşağıya empoze edilmesiyle değil, o kurumda çalışan insanların ilişkilerinden, yaşadıklarından, deneyimlediklerinden, kısaca “olmakta olan” dan öğrenerek, entelektüel ve duygusal yoldan dönüşüme ortam sağlamak, istenilen gelecek için iklim yaratmakla oluşur.
Çalışma ve Yönetim Kültürü oluşturmak için yola çıktık. Çalışmaya katkı sağlayabilecek istekli bir katılımcı grubu oluşturduk. Bu çalışmalara kurumun en üst düzey yöneticileri ve Genel Müdür Candan Göksu da katıldı.
İLKBAHAR YAZ 2019 - APLUS LIFE 47


APLUS BULUŞMA
Çalışmaları çok açık ve şeffaf bir anlayışla yönettik. Kültür üzerine tartışırken, herkese eşit söz hakkı verdik ve katılımcıların yönetim hiyerarşisindeki yerlerini düşünmeden katkı yapmalarını istedik. Bu, çalışmaya olan güveni ve katılımı en çok artıran unsur oldu.
Önce kurumda en çok tekrar eden sorunları, iş akışında herkesi rahatsız eden tıkanmaları birlikte saptadık. Sonra bu tıkanmalarda Yönetim Politikasının, çalışanların ve diğer faktörlerin payını araştırdık. Son olarak da nasıl
bir iş akışı çıkartırsak bu tıkanmaları aşabileceğimizi ve her gün tekrar eden sorunların nasıl üstesinden gelebileceğimize dair çalıştık.
Tekrar eden sorunlar, her alanda görebileceğimiz şeylerdi. Uzun ve karışık mail yazmaktan tutunda, çalışanlar arasındaki anlaşmazlıkları çözerken gösterdiğimiz tavra, hatalar karşısındaki tutumumuzdan, istenilen zamanda bitirilemeyecek iş geldiği zaman ne yapacağımıza kadar değişik konuları kapsıyordu.
Bu konularda ortak karar almak için estetik bir sertlik eşliğinde uzun tartışmalar yaptık. Birbirimizi kırmadan, aklımıza gelen her şeyi söyleyebileceğimiz bir ortam yarattık. Böylece çalışmaya katılanlar tüm potansiyellerini kullanarak fikirlerini söylediler.
Üzerinde anlaştığımız maddeleri “APlus Yönetim
ve Çalışma Kültürü” adı altında topladık. Çalışmaya katılanlar bu kültüre sahip çıkacaklarına, birlikte aldıkları kararları uygulayacaklarına dair birbirlerine söz verdiler. Çalışma kültürünü de kartlar gibi değişime açık olarak değerlendirdik. Çalışanlar, yapacakları önerilerle, çalışma kültürünün maddelerini birlikte karar alarak uygulamadan kaldırabilir ya da değiştirebilir.
Şu anda, çalışma kültürünün sahadaki tüm çalışanlara yayılması için çalışmaya katılan yöneticilerle ve oluşturduğumuz bir çalışma grubuyla programa devam ediyoruz.
Elde ettiğiniz sonuçlara baktığınızda APlus’ta nasıl bir değişim görüyorsunuz?
Bu sorunun cevabını en iyi çalışanlar
verir. Ama bize söylediklerini kısaca özetleyebilirim. Yöneticiler ile daha iyi iletişim kurduklarını, üst yönetimin kendilerini daha çok dinlediğini, daha
çok destek gördüklerini, çalışanların ve departmanların birbirlerinin taleplerine daha hızlı cevap verip çözüm aradığını, maillerin kısaldığını ve sadeleştiğini,
sadece konuyu ilgilendiren kişilere mail atıldığını, toplantı sürelerinin kısaldığını, karar alırken kendilerine danışıldığını, daha rahat çalıştıklarını ve en önemlisi kurum içi dedikodu ve şikayetin azaldığını aktardılar.
Bu çalışmaların kalbi ya da en önemli noktası nedir?
Çalışmanın kalbi elbette metodoloji. Uyguladığımız yöntem çok önemli. Ama bundan da önemlisi çalışanların inanması. Eğer çalışanlar inanmazsa hiç bir yöntem işe yaramaz. Bu da, zaman içinde kazandığınız güvenle oluşuyor. Güven, söylediğinizi yapmanız ve yaptığınızı söylemenizle gelişen bir duygu. Son olarak da yüksek samimiyet ve açıklık.
48 APLUS LIFE - İLKBAHAR YAZ 2019


Tekstilin Hijyen Merkezi
İLKBAHAR YAZ 2019 - APLUS LIFE 49


APLUS SOSYAL SORUMLULUK
ŞENGÜL AKÇAR:
“KADINLARIN
GÜÇLENMESİNİ
AMAÇLIYORUZ!”
Şengül Akçar ile kurucusu olduğu Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı’nı (KEDV) ve kadınları sosyal ve ekonomik olarak güçlendirmek amacıyla yürüttüğü programları konuşuyoruz.
Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı (KEDV), 1986’dan bu yana dar gelirli kadınların yaşam kalitesini ve ekonomik durumunu iyileştirmek ve yerel kalkınmada liderliklerini güçlendirmek amacıyla çalışmalar yürütüyor. Zaman içinde vakfın yaşadığı gelişimi nasıl anlatırsınız?
KEDV, 1980’lerde şekillendi. Ben o tarihlerde Boğaziçi Üniversitesi’nde yüksek lisans yapıyordum. Aldığım derslerden birinde bir ödev hazırlamam gerekti. Özellikle yoksul mahallelerde kadınları iş hayatından alıkoyan çocuk bakım hizmetlerinin erişilebilirliğine odaklanmak istedim. Ödev bittiğinde, benim için yoksul kadınların öncelikli ihtiyaçlarından biri ortaya çıkmıştı. Toplumun dönüşebilmesi için her kesimden kadınların liderliğinin esas olduğunu, toplumun çoğunluğunu oluşturan, aileyi ve mahalleyi, toplumu bir arada tutan bu kadınların güçlendirilmesi gerektiğini düşünmeye başladım. 1986 yılında, bir grup arkadaşımla birlikte kamu yararına kuruluş statüsü de bulunan Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı’nı (KEDV), dar gelirli kadınları sosyal ve ekonomikolarakgüçlendirmekamacıylakurduk. KEDV,zaman içinde çalışmalarına yeni programlar ekledi ve 33 yılda, dar gelirli kadınlar için sürdürülebilir ve kooperatifler kanalıyla yürüttüğü programlarla bugün 61 ilde yılda yaklaşık 20 bin kadına erişen bir sivil toplum kuruluşuna dönüştü.
Vakıf olarak hangi konularda kadınlara destek veriyorsunuz?
Türkiye’nin çeşitli kentlerinde kadın kooperatiflerinin yaygınlaşması ve kurumsal kapasitelerinin iyileştirilmesi için destek veriyoruz. Ayrıca Türkiye’nin her yanından 100’e yakın kadın kooperatifini bir araya getiren SİMURG Kadın Kooperatifleri Birliği ve iletişim ağının sekretaryasını yürütüyoruz. Kadın merkezli ve uzun vadeli, katılımcı bir kalkınma yaklaşımıyla,
17 Ağustos Marmara Depremi ve Van Depremi sonrası, yerel kurumlarla iş birliği içinde kadınların beceri ve kapasitelerini geliştirerek 3-6 yaş çocuklar için yuva hizmetleri vermelerini, ekonomik girişimler başlatmalarını ve diğer sektörlerle ortaklıklar geliştirmelerini sağladık. Deneyimlerimizi Hindistan, İran, Endonezya gibi ülkelerdeki kadın kuruluşlarına aktardık. İstanbul’da yürüttüğümüz pilot proje sonrası, belediyelerde yaygınlaştırmak üzere Kadınların Liderliğinde Afete Hazırlık Eylem Planı kılavuzu geliştirdik. Son zamanlarda ise mülteci kadınların sosyal ve ekonomik olarak güçlenmesine yönelik çalışmalar yürütüyoruz.
5 0
0A
AP
PL
LU
U
S
SL
LI
IF
F
E
E
-

İL
L
K
KB
BA
AH
H
A
A
R
R
Y
YA
A
Z
Z
2
20
01
1
9
9


Click to View FlipBook Version