The words you are searching are inside this book. To get more targeted content, please make full-text search by clicking here.

İçindekler
18 - Yılda 15 bin adet Chafing Dish üretimi hedefliyoruz
20 - Ülkemizde bir ilk; “Yerli yumurta tozu üretimi”
22- Gıda Sanayii ve mühendisler
24 - Neden sürekli erteliyoruz?
26 - Dondurulmuş balık ürünleri alırken nelere dikkat
edilmeli?
28 - Sebze meyve mi, yoksa zehir mi yiyoruz?
30 - Donuk ve Hazır gıdaya ilgi artmıştır, artmaya da
devam etmektedir.
33 -Türkiye her yıl 18,1 milyon ton gıda israf ediyor.
35 - Kaliteli baharat rengi ve kokusuyla ayırt edilebilir
44 - Bulutlar Ülkesine Yolculuk "Karadeniz Yaylaları – 3"
52 - KOBİ'ler için çalışan devir oranları nasıl azaltılır?
54 - Daha güvenli bir sürüş için yapılması gereken 6 şey
57 - Bakery Plus 26 bine yakın ziyaretçi ağırladı
59 - Kuraklık riski büyüyor

Discover the best professional documents and content resources in AnyFlip Document Base.
Search
Published by ardayayin, 2023-06-01 05:34:07

Catering Guidedergisi

İçindekler
18 - Yılda 15 bin adet Chafing Dish üretimi hedefliyoruz
20 - Ülkemizde bir ilk; “Yerli yumurta tozu üretimi”
22- Gıda Sanayii ve mühendisler
24 - Neden sürekli erteliyoruz?
26 - Dondurulmuş balık ürünleri alırken nelere dikkat
edilmeli?
28 - Sebze meyve mi, yoksa zehir mi yiyoruz?
30 - Donuk ve Hazır gıdaya ilgi artmıştır, artmaya da
devam etmektedir.
33 -Türkiye her yıl 18,1 milyon ton gıda israf ediyor.
35 - Kaliteli baharat rengi ve kokusuyla ayırt edilebilir
44 - Bulutlar Ülkesine Yolculuk "Karadeniz Yaylaları – 3"
52 - KOBİ'ler için çalışan devir oranları nasıl azaltılır?
54 - Daha güvenli bir sürüş için yapılması gereken 6 şey
57 - Bakery Plus 26 bine yakın ziyaretçi ağırladı
59 - Kuraklık riski büyüyor

Keywords: Cateringguidedergisi ,Toplu yemek,Horeca

C A T E R I N G g u i d e “Güncel ile, Bilimi Birleştiren Dergi” Yıl / Year :19 Sayı / Issue:110 Mayıs - May 2023 www.ardayayin.net Fiyatı / Price:50 TL ISSN 1308 - 4585 “Hakemli Dergi”


2


3


17 PATARA Sofralarınızın Vazgeçilmezi DecoBoutique Karaağaç OSB Mahallesi 101. Cadde No:6/2 59510 Kapaklı - Tekirdağ Tlf: 0282 758 26 44 www.kulsan.com.tr kulsanprofesyonel kulsanprofesyonel


İstoç 11.Ada No:157-159 +90 212 659 78 36 - +90 538 645 98 24 akkayamutfak www.akkayamutfak.com Hastane - Yemekhane - Cafe - Restaurant - Otel Toplu Yemek Servis Ekipmanlari


-Soğuk hava depoları -İçecek şşşeleme alanları -Muayenehaneler -YYyecek paketleme alanları -Otel ve restoran mutfakları -Bakllyat depoları -Balıkhaneler ve et kombbnaları -Mağaza ve marketler -Tuvalet ve soyunma odaları ş[email protected] www.pcselektronnk.com.tr Tel: 216- 4891720


10 Sarıcalı Mah. Yunus Emre Cad. Özakkaya Fırın No: 23 İç Kapı No: 1, Çarşamba/Samsun [email protected] Müşteri Hizmetleri: 444 0 751 (09:00-21:00) https://tarihiozakkayafirini.com.tr @tarihiozakkayafirini (7/24) WhatsApp Destek Hattı: +90 541 915 48 68 Türkiye'nin neresinde olursanız olun siparişleriniz karşılanmaktadır


11


i ç i n d e k i l e r18 - Yılda 15 bin adet Chafing Dish üretimi hedefliyoruz 20 - Ülkemizde bir ilk; “Yerli yumurta tozu üretimi” 22- Gıda Sanayii ve mühendisler 24 - Neden sürekli erteliyoruz? 26 - Dondurulmuş balık ürünleri alırken nelere dikkat edilmeli? 28 - Sebze meyve mi, yoksa zehir mi yiyoruz? 30 - Donuk ve Hazır gıdaya ilgi artmıştır, artmaya da devam etmektedir. 33 -Türkiye her yıl 18,1 milyon ton gıda israf ediyor. 35 - Kaliteli baharat rengi ve kokusuyla ayırt edilebilir 44 - Bulutlar Ülkesine Yolculuk "Karadeniz Yaylaları – 3" 52 - KOBİ'ler için çalışan devir oranları nasıl azaltılır? 54 - Daha güvenli bir sürüş için yapılması gereken 6 şey 57 - Bakery Plus 26 bine yakın ziyaretçi ağırladı 59 - Kuraklık riski büyüyor


www.ardayayin.net Bilimsel Kurul Yönetim Yeri - AR-DA Yayın & Pazarlama: Sağlık-1 Sokak No: 24 / 3 Sıhhıye - Ankara Tel & Faks: 0312 430 33 10 [email protected], [email protected] Editör'den İmtiyaz Sahibi - Sorumlu Müdür Dursun ARIK [email protected] Reklam Yönetmeni Zerrin ÖZCAN [email protected] Yayın Danışmanı ve Başyazar Engin GÜNER [email protected] Yönetici Ortak Rıza AKKAYA [email protected] Dijital Medya Web Master: Soykan ÖZÇELİK soykanozcelı[email protected] Translator: Yağmur Özge ARIK Toplu Yemek ve Catering Sektörü Danışma Kurulu Rouzben Gergeri - Ziba Catering Tolga Yetkinşekerci - Özgaziantep Cihangir Bayer - Resport Catering Sadık Çelik - Keyveni Yemek Yüksel Güven - AŞ-SAN Catering Kemal Saldır - Seçsan Yemek Ahmet Selimoğlu - Saray Yemek Danışma Kurulu Yüce CANOLER Feray ALPAY Timuçin ARAL Mehmet Baki ASUTAY Catering Guide Hakemli bir dergidir Yıl: 19 Sayı: 110 Mayıs 2023 Fiyatı: 50 TL ISSN 1308 - 4584 Baskı: Milimetrik Grup Matbaacılık Org. İç ve Dış Tic.Ltd.Şti Serhat Mah. 2271 Cad. No:17 Yenimahalle - Ankara Tel:0312 3953738 Temsilcilikler Antalya: Erdal ARIK - 0533 648 75 22 Temsilciler ve köşe yazarları gönüllülük esasına göre faaliyette bulunurlar Dağıtım: Yurtiçi Kargo Etkin Dağıtım Yayın Türü: Yerel Süreli Ayda bir yayınlanır. Catering Guide Dergisi basın meslek ilkelerine uyar. İmzalı yazıların sorumluluğu yazarlarına, ilanların sorumluluğu ilan verene aittir. Catering Guide de yayınlanan yazılar kaynak gösterilerek kullanılabilir. C A T E R I N G g u i d e www.cateringguidedergisi.com "Güncelle, Bilimi Birleştiren Dergi" Editör Doç.Dr. Muhammed YÜCEER Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Bilimsel Kurul / Scientific Board: Prof. Dr. Ahmet AYAR - Sakarya Üniversitesi Prof. Dr. Şebnem TAVMAN – Ege Üniversitesi Prof. Dr. Kezban CANDOĞAN – Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Zerrin ERGİNKAYA – Çukurova Üniversitesi Prof. Dr. Ahmet Hilmi CON – Ondokuz Mayıs Üniversitesi Prof. Dr. Beraat ÖZÇELİK – İstanbul Teknik Üniversitesi Prof. Dr. Hasan VARDİN – Harran Üniversitesi Prof. Dr. Cemalettin SARIÇOBAN – Selçuk Üniversitesi Prof. Dr. Mustafa ARDIÇ – Aksaray Üniversitesi Prof. Dr. İbrahim ÇAKIR – Abant İzzet Baysal Üniversitesi Prof. Dr. Osman KOLA – Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Prof. Dr. Suzan Öztürk YILMAZ – Sakarya Üniversitesi Prof. Dr. Gülgün F. ŞENGÖR – İstanbul ÜniversitesiSu Bilimleri Fakültesi Doç. Dr. Hilal ŞAHİN NADEEM– Adnan Menderes Üniversitesi Doç. Dr. Mine ERGÜVEN – İstanbul Aydın Üniversitesi Doç. Dr. Çiğdem Uysal PALA – Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Doç. Dr. Mustafa KIRALAN– Balıkesir Üniversitesi Doç. Dr. Saadettin TURHAN – Ondokuz Mayıs Üniversitesi Doç. Dr. Gülen Yıldız TURP – Ege Üniversitesi Doç. Dr. Yalçın ÇOŞKUNER – Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Ayla ARSLANER – Bayburt Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Durmuş SERT – Necmettin Erbakan Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Özge Duygu OKUR – Bülent Ecevit Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Pınar Oğuzhan YILDIZ – Ardahan Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Sümeyra S. Tiske İNAN – Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Ahmet YAMAN – Abant İzzet Baysal Üniversitesi Merhaba; Dergimizin bu sayısı da, her zaman olduğu gibi dopdolu bir içerikle karşınızda. Başyazarımız Engin GÜNER, günlük yaşantımızda karşılaştığımız bazı olaylara dikkat çekiyor. Bu olaylar karşısında genellikle aynı tepkiyi veriyoruz. Yapanları eleştiriyoruz. Yapanlarda eleştiriyor yine de yapmaya devam ediyoruz. Bireysel olarak erdemli,aklı başında kişiler olmamıza rağmen, kalabalıklar içinde sürü pisikoljisi ile hareket ediyoruz. Dergimizin Yönetici Ortağı Rıza AKKAYA "Sektorel Sohbetler" isimli köşesinde her ay bir firma yetkilisini konuk edecek. İlk konuğu alanında sektör lideri olan Güren Metal'in sahibi Mustafa GÜREN oldu. Keyifli bir sohbet oldu. Beğeneceğinizden eminiz. Yazarlarımızdan Mehmet Baki ASUTAY,her zaman olduğu gibi hijyen ve gıda güvenliği alanında ki konulara dikkat çekiyor. Bu sayımızdaki yazısı "Sebze,meyve mi yiyoruz yoksa zehir mi? " İlginç bir yazı. Donuk ve hazır gıdalar yaşantımızın ayrılmaz birer parçası oldular. Görünen o ki beslenmemizde ki payları daha da artacak. Bunları alırken nelere dikkat etmeliyiz? Bu ve birçok sorunun cevabını sayfalarımızda bulacakınız. Gelecek sayımızda buluşuncaya kadar hoşçakalın


15


16 Dursun ARIK Yayın Yönetmeni [email protected] GSM:0507 179 56 02 bakınca görülecektir Mayıs -2023 14 Mayıs ve 28 Mayıs 2023 seçimlerinin sonuçlanması ile birlikte Türkiye yeni bir döneme giriyor.... Hayırlı uğurlu olsun Sonuçlar muhalefet için tam anlamı ile bir şok oldu. Hiç kimsenin beklemediği, öngöremediği bir sonuç ortaya çıktı. Kimse ben demiştim diyerek hava atmaya kalkmasın. Millet, anket şirketleri ile ve siyasilerle resmen kafa buldu... Umarım iyi yapmıştır. Uslanmaz bir hayalci olarak, umutsuzluk için neden göremiyorum. İçinizde bu 3 şeyi taşıyorsanız, hayat güzeldir… İnanç, güven, ümit Köy sakinleri yağmur duasına çıkmışlardı. Bütün köy ahalisi toplandı. İçlerinden sadece birinde şemsiye vardı. Bu inançtır. Babalar bebeklerini havaya hoplatır, çocuklar gülmekten bayılır. Yere düşebileceğini akıllarına bile getirmezler. Çünkü babaları onu tutacaktır. Bu güvendir. Yatağımıza girerken yarın uyanıp yaşamaya devam edeceğimize dair güvencemiz yoktur. Yine de ertesi güne dair planlar yaparız. Bu ümittir. Ve bu üçü varsa içinizde; hayat gerçekten güzeldir..." Toplumun önemli bir bölümünde ki şaşkınlık, umutsuzluğa ve karamsarlığa doğru evrilebilir. Bunun olmasına birey olarak da, toplum olarak da izin vermememiz gerekir. Onlar da bu ülkenin insanları, kendilerini yıllardır ezilen, horlanan olarak görüyorlar. Haksız olduklarını söyleyebilirmiyiz. Söyleyemeyiz. Kırmadan, dökmeden daha sakin olarak mücadele devam etmelidir. Gün gelir, devran döner. Hem nereden biliyoruz, her şeyin kötü olacağını, belki biz yanılmışızdır. Yine de... Asla vazgeçmeyin "31 yaşında işini kaybetti. 32 yaşında bir hukuk kavgasını kaybetti. 34 yaşında işini tekrar batırdı. 35 yaşına geldiğinde çocukluk aşkı öldü. 36 yaşında sinir krizi geçirdi. 38 yaşında eyalet seçimini kaybetti. 43, 46, 48 yaşlarında kongre seçimlerini kaybetti. 55 yaşında eyalet senatörü olamadı. 58 yaşında gene senatör olamadı. 60 yaşında ABD Başkanlığı’na seçildi. Onun ismi, Abraham Lincoln ’dü. Asla vazgeçmedi... Asla vazgeçmeyin, kaybedenler yalnızca vazgeçenlerdir. 62 yaşında vuruldu, öldürüldü." Asla vazgeçmeyin, kaybedenler vazgeçenlerdir


Bütün Yumurta Tozu (Mix) Yumurta Akı Tozu Yumurta Sarısı Tozu 0232 436 61 72 İletişim ve destek Türkiye’nin Yumurta Tozu Lideri! Horeca Sektörüne Özel Ürünler


18 Engin GÜNER YEMEKDER Yönetim Kurulu Başkanı [email protected] B A Ş Y A Z I Mayıs -2023 Biraz mesleğimiz, biraz da şahsi merakımızdan, dünyayı görme imkânını bulduk. Sadece görmekle kalmayıp, fuarlar, ticari görüşmeler, proje çalışmaları ve şahsi dostluklardan dolayı da, insanların ve mensup olduğu toplumların davranış biçimlerini de gözlemledik. Yurtdışına ilk kez 1999 yılında gitmiştim. Şehirlerin düzeni, bakımlılığı ve temizliği, mimari güzellikleri, yeşile ve doğaya verilen değer, insanların kibarlıkları, yolda-trafikte kurallara uyulması, yaya kaldırımından yola ayak basıldığında gerçekten otomobillerin durmaları, toplu ulaşım veya alış-verişlerde insanların muntazam sıralar oluşturup sabırla beklemeleri, mal ve hizmet fiyatlarındaki istikrar… Bunları görünce, çok imrenmiş ve “biz niye yapamıyoruz” diye kendime sormuştum. İnsan, gittiği coğrafyaları ve kültürü beyninde konumlandırmak için kendi yaşadığı coğrafya ve kültürle kıyaslama ihtiyacı hissediyor. Başlangıçta, örf - adetlerimiz ile yemek gibi folklorik özelliklerimizin daha iyi olduğunu düşünsem bile, yaşam kalitesi, hayat standardı, çevre, insana verilen değer gibi genel konular bakımından değerlendirildiğinde hayranlık duymamak pek mümkün olmuyor. Her fırsatta binlerce yıllık tarihimizden, kadim kültür ve geleneklerimizden, inancımız gereği sevgi ve barıştan yana olduğumuzdan bahsederiz. Bu kadar şey söyledikten sonra, neden yabancı ülkelerdeki düzen ve uygulamalara hayranlık duyuyoruz? Daha önce de, bu sayfada defalarca yazdım. Sabah işe giderken, akşam eve dönerken kurallara uymuyor ve enerjimizi boşu-boşuna tüketiyoruz. Yargıya giden dava ve tikapler yıllar sürüyor, geç gelen adalet, adalet olmadığı için herkes mağdur oluyor. Kamu kurumlarındaki iş ve işlemler türlü gerekçelerle sürekli uzuyor. Kayıtdışılık bütün sektörlerin başında bela… Ekonomi çok tuhaf… 31 Aralık günü 5.500 TL. olan asgari ücret, 1 Ocak günü 8.500 TL. Ücretler 1 günde % 55 değişince, mal ve hizmet fiyatları da 3 günde en az bu kadar değişiyor. Birkaç gün içinde ne oluyor da, fiyatlar katlanıyor. Ama hiç birimiz bundan memnun değiliz. Şehir eşkıyaları her tarafta… Trafikte, kaldırımda, lokantada, sinemada, parkta, oturduğumuz sitelerde… Küfürlü konuşuyor, emniyet şeridinden sıkıştırıyor, sinyal vermiyor, sıraya girmiyor, hakaret ediyor, omuz atıyor, ters-ters bakıyor, bağırıyor, kurallara uymuyor. Polis çağırıyorsun, gelmiyor. Geliyor, tutanak tutulmuyor. Adli kolluk olmadığı için tutulan tutanaklar, meramı anlatamıyor. Adaletin üzerinde sürekli iş biriktirildiği için kovuşturmalar genelde takipsizlikle sonuçlanıyor.Açılan davalardan sonuç çıkmıyor. Kişisel verilerin de eşkıyanın eline geçmesi, işin cabası. İte bulaşmak mı, çalıyı dolaşmak mı? Çoluğumuza-çocuğumuza tembih ediyoruz, evladım kimseye bulaşma, önüne bak ve devam et… Oturduğumuz bina ve sitelerin ortak alanlarına, çatılara, tarım arazilerine, imar izni bulunmayan yerlere, sürekli kaçak kat-bina, kulübe, müştemilat yapılıyor. Çeşitli bahanelerle sürekli çıkarılan imar aflarıyla, şehirlerimiz her geçen gün gecekondulaşıyor, köylerimiz betonlaşıyor. Yaptığımız iş ve işlemlerden dolayı vergi ve sigorta primleri tahakkuk ediyor. İşler ve ekonomi iyi olursa ödüyor, ödeyemediğimizde de taksitlendiriyoruz. Ama bir kesim var ki, ya vergi tahakkuk ettirmiyor, ya da tahakkuk eden vergi ve sigortalarını ödemiyorlar. Sürekli çıkarılan vergi afları ve matrah arttırımlarından faydalanıp, her seferinde büyük haksız kazanç elde ediyor ve paralarını adeta tertemiz yıkayıp-aklıyorlar. Hele bir kesim var ki, onların vergileri birebir adres gösterilerek, yasal düzenlemelerle siliniyor. Okul yaşına gelmiş çocuğumuz var. Hangimiz, ikamet ettiğimiz semtimizde tercihlerimize uygun okul bulabiliyoruz? Minicik çocukları her sabah servislere bindirerek 10-15 km. mesafedeki okullara gönderiyoruz. Her yer özel kolej, her yer vakıf üniversitesi… Verdikleri eğitimin kalitesi zaten soru işaretiydi. Pandemi ile başlayıp, depremle devam eden uzaktan eğitimden mezun olan öğrenciler, acaba yeterliliklerin neresindeler? Toplumun ihtiyacı ara eleman… Eğitimli ve mesleki beceriye sahip aşçı, kasap, taksici-sürücü, kuaför, teknisyen, tekniker… Bu kadar çok lisans mezununu ne yapacak? Bir çok yerde halka açık ikram organizasyonları yapıyoruz. Yukarıda bahsi geçen yabancı ülkelerde fuar, festival, spor şenliklerinde insanların sıraya girip, birer tane aldıklarına birebir şahit oldum. Hep kültürümüz, geleneğimiz, inancımızla övünüyoruz ya!.. Aynı ikramları ülkemizde yaptığımızda kimin neyi kaptığı belli değil. Bırakın sıradan dağıtmayı, personelimize ait yemek, servis için kullandığımız araç gereci zor kurtardığımız zamanlar oluyor. Üstelik bu sadece şehrin çeperlerinde değil, en münevver olması umulan semtler ve seküler modern görüntü veren insanlarda da böyle… Söylemle kültürlü olunmuyor, söylemle inançlı olunmuyor, söylemle medeni olunmuyor, söylemle ekonomik istikrar sağlanmıyor, söylemle güvenlik olmuyor.. Nasıl ki, bir dişlinin çalışabilmesi için tüm dişlerinin tamam olması gerekir, toplumun güçlü olabilmesi için adil, muhakeme yeteneği olan, kurallara uyan, becerikli vatandaşlara, erdemli bireylere ihtiyacı var. Başımıza bir şey gelmiyorsa, bu düzenli bir ülkede yaşadığımızdan ziyade, büyük ölçüde nizadan ve beladan uzak durmaya çalıştığımız için…. 1999 yılından bu yana 24 yıl geçti. Ülkemizin çeşitli yerlerine bir sürü yeni otoyol, baraj, köprü, havalimanı, hastane, metro-tren hattı, gökdelenler yapıldı. Onlarca vakıf üniversitesi, yüzlerce kolej açıldı. Ama ne yazık ki, halâ daha aynı şeyleri konuşuyoruz. Röntgen


19


20 Rıza AKKAYA ile Sektörel Sohbetler Mayıs -2023 Merhaba, Bu sayı ile birlikte ben de CATERING GUIDE DERGİSİ'nin sürekli yazarları arasına katıldım. "Rıza AKKAYA ile Sektörel Sohbetler" başlığı altında söyleşiler gerçekleştireceğim. Her ay sektörde ağırlığı olan firma ve yöneticilerini sayfalarımda konuk edeceğim. İlk ziyaretimizi, YEMEKDER Yönetim Kurulu Başkanı Engin GÜNER ve YEMEKDER Yönetim Kurulu Üyesi Rouzben GERGERİ ile GÜREN METAL'de Mustafa GÜREN'e yaptık. "Yılda 15 bin adet Chafing Dish üretimi hedefliyoruz" Mustafa GÜREN Türkiye’nin lider açıkbüfe - setüstü servis ekipmanları üreticisi Güren Metal firmasını ziyaret ettik. Güren Metal’in lokomotif ürünü, açıkbüfe sunumlarında çok sık kullanılan Reşo / Chafing Dish (*)… Güren Metal’in bu ürünü, ister açık havada, ister kapalı alanlarda hizmet verebilecek nitelikte, aynı anda hem elektrikli rezistans, hem jel yakıt, hem de indüksiyon ocakları üzerinde çalışmaya uygun. Demonte yapısıyla taşınmaya ve temizlenmeye oldukça uygun. Kendiliğinden kapanan hidrolik kapakları, gıdaların hijyenik olarak müşterilerle buluşmasına imkân veriyor. Dünyada hidrolik Reşo/ChafingDish kapaklarına garanti ve yedek cam kapağı veren tek firma Güren Metal… Güren Metal; GN 1/1 ve GN 2/3 hidrolik cam kapaklı modellerin yanısıra, 44 cm Çapında Yuvarlak ve 12 Lt. hacminde Çorbalık modelleri de üretiyor. Reşo / Chafing Dish’lerin içine uygun aparat/aksesuar seçenekleriyle, başta kahvaltı büfelerinin değişmez ürünü haşlanmış yumurta olmak üzere, değişik sunumlar da yapılabiliyor. Güren Metal yenilediği Reşo / Chafing Dish üretim hattıyla, yılda 15 bin adetlik üretim ve 11 milyon dolarlık ciro hedefliyor. Bu zamana kadar Çin’den ithal edilen hidrolik kapaklı ürünleri ülkemizde üretip, hem iç pazara, hem de bugün itibariyle sayıları 20’ye ulaşan ülkeye ihraç ederek, ülkemize döviz kazandırıyor. Güren Metal’in açıkbüfe sunumları sağladığı en büyük katkı da, üçüncü boyutu kullanmaları… Dikey olarak sergilenmeye izin veren tasarımlarıyla, şeflerin ürünlerini ayağa kaldırıp, doğrudan müşterilerin gözlerine hitap ettiriyor. Güren Metal’in hikayesini, bu işe gönlünü vermiş ve markayı yaratmış Mustafa Güren’den dinleyelim. Baba mesleğimiz,melamin mutfak malzemeleri üretimiydi. Küçük yaştan itibaren üretim ve ticaretin içinde bulunduğum için işi çok iyi bilirdim. Babamızın kurduğu işletmede bir taraftan melamin malzemeler üretirken, diğer üreticilere de hammadde tedarik ediyorduk. Babamız çok müteşebbis insandı. Maalesef erken sayılacak dönemde, 51 yaşında kaybettik. Askerlik dönüşünde, artık işyerimiz yoktu. Önceki dönemlerde, hammadde aldığımız melamin ve paslanmaz çelik ithalatçısı firmada işe başladım. Çalıştığım süre zarfında Anadolu’nun her yerindeki müşterilerimizle karşılıklı güven ve dostluk bağları kurdum. Çalıştığım firmada maaşım oldukça iyi olmasına rağmen, evlenmiş ve çocuğum dünyaya gelmişti. Bir taraftan da, babamızdan miras kalan müteşebbis ruh... Artık farklı bir şeyler yapmam gerektiğini düşünmeye başladım. Sabahtan, akşam 5’e kadar Tahtakale’deki işyerinde çalışırken, akşamdan sabaha kadar da ağabeyimle birlikte kurduğumuz, Mercan’daki fason melamin mutfak malzemeleri atölyesinde üretimin başında duruyordum. O dönemde, ithalatın yapıldığı Rusya’dan melamin hammaddesi gelmeyince,melamin işi durdu.


21 Metal çay tabağı üretmeyi kafama koydum. Hemen metal çay tabağı üretimine başladım. İşler iyi gidiyor, ancak ürettiğim ürünün katma değeri çok düşük olduğu için ne kadar üretirsem üreteyim, ciro belli bir seviyede kalıyordu. Daha önceki ticaretimizden dostumuz olan Emin Erdoğan’ın tavsiyesi ve yardımıyla metal kepçe-kevgir üretimine başladım. Ürettiğim kepçe ve kevgirlerin kalitesi piyasa tarafından çok beğenildi ve şaşkınlıkla karşılandı. 3 ay içinde, piyasada en çok tutulan kepçe ve kevgirleri üretmeye başlamış ve Güren Metal’i marka haline getirmiştim. Bu arada 11 yıl çalıştığım firmadan ayrılmış ve hayata geçirdiğim özel teşhir standları ve müşterilere özel markalı ürün imalatıyla, 4 yıl içinde (1996-2000) pazarın lideri olmuştum. Türkiye’nin en büyük Horeca tedarikçi firmalarına özel markalı ürünler üretmeye başladık. Müşterilerimizin yönlendirmesiyle 2000 yılında, açıkbüfe servis ekipmanları üretimine başladık. Pazarın taleplerine paralel olarak ürünleri sürekli geliştirdik. Bugün itibariyle kataloglarımızdaki ürün sayımız 1.000 kalemin üzerinde olmasına rağmen, ne kadar ilginçtir ki şu anda bulunduğumuz showroomda sektöre giriş ürünümüz kepçe-kevgir yok. Kaliteli ürün üretmek oldukça önemli… Ancak üretmek yeterli gelmiyor. Ürettiğiniz ürünleri satmanız, bunu yapmanız içinde sürekli piyasanın içinde olmanız ve kişisel bağları, dostluk ve karşılıklı güvenle güçlendirmek gerekiyor. Kahvaltı ile başlayan ve bilardo maçı ile biten hoş sohbeti, hayat tecrübesi ve mesleki bilgi birikimini bizler ve Catering Guide okurlarıyla paylaştığı için Mustafa Güren’e çok teşekkür ediyor ve en kısa zamanda tekrar görüşmek üzere ayrılıyoruz. Mayıs -2023 (*) Reşo / Chafing Dish Nedir? Reşo; Fransızca’da “küçük soba veya fırın” anlamına gelen “Réchaud” kelimesinin, Türkçe okunuşu olarak dilimize geçmiştir. ChafingDish: İngilizce’den Türkçe’ye çevrildiğinde, sofrada yemeği ısıtmakta kullanılan kap olarak tercüme edilmektedir. Otel, tatil köyleri, düğün-dernek açıkbüfe sıcak yiyecek ikramlarının, vazgeçilmez servis ürünüdür. Reşo ya da Chafing Dish (Türkçe okunuşla “şefindiş") olarak anılmaktadır. Sıvı jel yakıt, elektrikli rezistans ya da indüksiyon ocakları üzerinde çalışan modelleri vardır. Standart gastronorm ölçülerinde olabildiği gibi standart dışı ölçülerde de üretilebilmektedir. Başlangıçta düz kapaklı ya da yarı silindirik roll kapaklı olarak üretilmekteyken, özellikle pandemi sürecinden sonra bırakıldığında yavaş-yavaş kendiliğinden kapanan ve üzeri kapalıyken de içindeki ürünün teşhir edilmesini sağlayan, kapağı gövdesinden rahatlıkla ayrılıp takılabilen, hidrolik - cam kapaklı modeller üretilmeye başlanmıştır. Güren Metal tarafından üretilen Reşo / ChafingDish’ler yukarıda sayılan tüm yenilikçi özellikleri bir arada taşımaktadır.


22 Ülkemizde bir ilk; “Yerli yumurta tozu üretimi” Kor Agro Organik Gıda İzmir Kemalpaşa’da organik yumurta üretimi yanında yumurta tozu üretimi de yapan, yüzde yüz yerli bir şirkettir. Yumurta tozu; taze yumurtaların kırılması, pastörize edilmesi ve kurutulması ile elde edilen bir gıda maddesidir. Konu hakkında Kor Agro Organik A.Ş Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Ziraat Yüksek Mühendisi Dr İsmail KOR CATERİNG GUİDE Dergisine açıklamalarda bulundu. Yumurta tozu, kabuklu yumurtaların kullanıldığı her ürünün yapımında kullanılan pratik bir malzemedir. Peki "Yumurta Tozu" hakkında neler biliyoruz? Yumurta tozu, kabuklu yumurtanın aksine daha dayanıklı bir yapıya sahiptir (raf ömrü 2 yıldır). Yumurta tozları, şekerler ve unlar gibi diğer kuru gıda maddeleri ile birlikte oda koşullarında depolanabilir ve daha uzun süre dayanabilirler. Bu nedenle endüstriyel gıda üretiminde kullanılmaktadırlar. Ayrıca yumurta tozu, kabuklu yumurtaya göre daha hafif ve kolay depolanabilen bir gıda malzemesidir. (Resim 1) Yumurta tozu gıda sanayiinde birçok farklı ürünün yapımında kullanılmaktadır. Özellikle unlu mamul, kek, bisküvi, makarna, puding ve sos gibi ürün gruplarında yumurta tozu sıkça kullanılmaktadır. Yumurta tozu, yumurta yerine kullanılabildiği gibi, çeşitli ürünlere lezzet ve renk katmak amacıyla da kullanılabilmektedir. (Resim 2) Kor Agro Organik Gıda, organik tarımın esaslarına uygun yetiştirdiği yumurtaların kalitesini ve lezzetini yumurta tozu üretiminde de korumaktadır. Şirket, taze yumurtaların kurutulması ve paketlenmesi işlemelerini özenle yaparak müşterilerine yüksek kaliteli ve sağlıklı bir ürün sunmaktadır. (Resim 3) Kırma işlemi sonucunda ortaya çıkan kabuklar ısı işlemine tabi tutularak zar ve kabuğun birbirinden ayrılması sağlanır. Zarından ayrılmış kabuklar kalsiyum karbonat açısından zengindir. Kabuktan elde edilen 1 gr.lık kapsüller gıda takviyesi olarak Osteoporosis ve Raşitizm hastalıklarının tedavisinde yardımcı olmak amacıyla kullanıma sunulmuştur. (Resim 4) Kabuktan ayrılan zar kolajen olup yine 1 gr.lık kapsüller halinde eklem sıvısının eksikliğini gidermek amacıyla gıda takviyesi olarak kullanıma sunulmuştur. (Resim 5) Böylece yumurtanın içide dışıda kullanılarak “Sıfır Atık” projesi gerçekleşmiştir. 1 2 3 4 5 Ürün Bilgisi Mayıs -2023


24 Bilimsel Tavukçuluk Derneği (WPSA Türkiye Şubesi) Yönetim Kurulu Üyesi [email protected] Yüce CANOLER Ziraat Yüksek Mühendisi Mayıs -2023 Dünya nüfusu 8 milyarı buldu. Gezegenimiz bazı bilim adamlarına göre en fazla 9 bilemedin 10 milyar insanı besleyebilecek kapasitede imiş. Bence bugün ürettiğimiz gıdalar, israfın önlenmesi, çeşitli nedenlerle değerlendirilemeyip çöp olmasının engellenmesi halinde11 milyar insanı besleyebilecek seviyededir. Her zaman söylendiği gibi sorun, gıda maddesi üretiminin yetersizliğinde değil, insanlar arasında adaletle dağıtılamamasındadır. Gıda, tüm canlıların yaşam kaynağı, vazgeçilmezi, olmazsa olmazıdır. Ülkemiz imalat sanayinin%13-15 kadarını gıda sanayi oluşturuyor. Ülkemizde peş peşe yaşanan ekonomik krizlerde ayakta kalıp üretime devam etmeyi başarmışsa, krizlere direnerek topluma dayanma, mücadele ve moral gücü veren gıda sektör bu konuda başrolü oynamıştır. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) bünyesindeki Gıda Mühendisleri Odası, Kimya Mühendisleri Odası ve Ziraat Mühendisleri Odası temsilcilerinden oluşturulan bir grup 2017 yılında özel sektörde çalışan mühendisleri kapsayan müşterek bir alan araştırması gerçekleştirmiş.661 kişi üzerinde uygulanan ankete katılanların %86’sı gıda mühendisi, %8’i ziraat mühendisi ve %6’sı kimya mühendisi olduğu belirlenmiş. Değerlendirme sonuçları 2018 de “Gıda Sanayii ve Mühendisler: Fabrika ve Toplumsal Yaşam Deneyimleri Araştırması” adında 160 sayfalık bir kitapta yayımlamıştır. Bu kitapta sizleri de ilgilendirecek bilgileri iki bölüm halinde özetleyeceğim. Bu sayıda yer alan bölümde GIDA SANAYİİ, gelecek sayıda da MÜHENDİSLER başlıklı bölümler yer alacaktır. Gıda Sanayiinin Yapısı Araştırmaya katılan mühendislerin çalıştıkları ve kaldıkları yerlere bakarak yapılan tespite göre, gıda sanayiinin bölgesel olarak Marmara Bölgesi başta olmak üzere, Ege Bölgesi (İzmir ağırlıklı), Akdeniz Bölgesi şeklinde yerleştiği, Karadeniz Bölgesinde zayıf kaldığı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da gıda sanyiinin yok denebilecek seviyede olduğu belirlenmiştir. Mühendislerin istihdamına göre yapılan değerlendirmeye göre de gıda mühendislerinin tüm bölgelere dağıldığı, kimya mühendislerinin Güneydoğu Bölgesinde yoğunlaştığı, ziraat mühendislerinin Ege Bölgesi ve İstanbul’da istihdamının oldukça sınırlı kaldığı görülmüştür. Gıda sanayii küçük ve orta işletmelerden oluşuyor. Mühendislerin çalıştıkları işletmelerin büyüklüğüne bakıldığında; %56,3’ünün 100 kişiden az çalışanı olan işletmeler olduğunu görüyoruz. 100 - 499 kişi çalışanı olan işletmeler %22,5, 500 kişi ve fazlası çalışanı olan büyük ölçekli işletmelerin oranı ise %9,4 tür. Büyük ölçekli işletmeler Marmara, İstanbul ve İzmir’de yoğunlaşırken, İç Anadolu’da, Ankara’da, Güneydoğu Anadolu’da, Doğu Anadolu’da 500 ya da daha fazla çalışanı olan hiçbir işletme bulunmuyor. İşletmelerde çalışan mühendis sayısına gelince, işletmelerin %72,9’unda 0-10 arasında, %9,2’sinde 11-49 mühendis çalışıyor. Bu durum, sanayinin teknolojik yapısı, üretim ölçeği ve niteliği hakkında kanaat oluşmasında etkili olmaktadır. Büyük ölçekli işletmelerde gıda mühendislerinin çalıştığı, 500 kişi ve üstü çalışanı olan işyerlerinde Ziraat ve kimya mühendislerinin hiç bulunmadığı, ziraat mühendislerinin ise çoğunlukla küçük ölçekli işletmelerde istihdam edildikleri ankete verilen yanıtlardan anlaşılmaktadır. Gıda sanayiinde yerli sermaye hakimdir. Tümüyle yabancı sermayeye ait işletmelerin oranı %6,5 olup tamamına yakını büyük ölçekli işletmelerdir. Yabancı ortaklı işletmelerin oranı ise %5’tir. Gıda sanayiinin bir başka özelliği de firmaların %59’unun aile işletmesi olmasıdır. Aile bireyleri tarafından yönetilen, stratejik kararların aile tarafından alındığı, kontrollerin da aynı kişilerce yapıldığı bir yönetim modeline sahiptir. Gıda üreten firmaların teknoloji yoğunluğu orta-düşük ve düşük teknoloji olarak belirginleşiyor. Orta-düşük teknolojiye sahip işletmeler %35,7, düşük teknolojiye sahip olanlar %23,2 oranına sahiptir. Orta-ileri teknoloji sınıfına girenler %27,2, ileri teknolojiye sahip işletme oranı ise %6,7 oranındadır. Firmaların %70’inde Ar-Ge birimi bulunmuyor. Yüksek teknolojiye dayanan ve Ar-Ge’ye sahip olan işletmeler genellikle büyük ölçekli işletmelerdir. Orta-düşük ve düşük yoğunluklu teknolojiye sahip işletmeler genç ve kadın mühendis çalıştırmayı tercih etmektedirler. Teknoloji yoğunluğu arttıkça kadın mühendis istihdamı azalmakta, yüksek teknolojiye geçildiğinde deneyimli ve göreceli yaşlı mühendisler tercih edilmektedir. Teknolojik yoğunluğun Orta-düşük ve düşük olan işletmelerde mühendis ücretleri düşük, işyeri çalışma saatleri daha uzun olduğu, yüksek teknolojiye sahip işletmelerde ise yüksek ücret alan, kurumsal iş saatleri dahilinde çalışan deneyimli erkek mühendislerin tercih edildiği görülmektedir. Anketten alınan sonuçlara göre, gıda sanayiinin %47,7’si sadece iç pazara dönük, %2,4’ü ise sadece dış pazara üretim yapmakta olduğu, ihracatta ilk sırayı %16 ile Avrupa pazarının aldığı, bunu %13 ile Ortadoğu, %4,4 ile Asya, %1,5 ile Uzakdoğu ve %1,8 ile Amerika’nıntakip ettiği belirlenmiş. Gıda sanayiinde çalışan firmaların ürünlerinin %48,4’ünde lisans veya patent bulunmadığı,sadece %54 firmanın tescilli marka ürünler üretmekte olduğu anlaşılmış. Araştırmanın devamı olan MÜHENDİSLER bölümünü gelecek sayıda bulabilirsiniz. Gıda sanayii ve mühendisler -1-


25 -Yüzey hhjyenn sağlama -SSgara ve kötü kokuların ggderrlmess -Küf, bakterr mantar bertaraf eddlmess -PET hayvan kokularının ggderrlmesİ -Tuvalet ve soyunma odası koku ggderme -Otel, lokanta vs ortak kullanım alanları hava arındırma -Soğuk hava depoları -İçecek şşşeleme alanları -YYyecek paketleme alanları -Otel ve restoran mutfakları -Balıkhaneler ve et kombbnaları -Bakllyat depoları -Muayenehaneler [email protected] www.pcselektronnk.com.tr Tel: 216- 4891720


26 Sağlığımız Okan Üniversitesi Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Uzm. Kln. Psk. Müge Leblebicioğlu Arslan, “Hepimiz gün içinde sağlık, duygu durumu ya da kişisel faktörler gibi bazı olay ya da durumlara bağlı olarak erteleme davranışında bulunabiliriz. Her yetiştiremediğimiz ya da sonraki güne aktardığımız işler erteleme bozukluğu yaşadığımız anlamına gelmez"dedi Erteleme, öngörülebilir olumsuz sonuçlara rağmen gerçekleştirilmesi istenen davranışın bilinçli olarak gerçekleştirilememesidir. Erteleme davranışını, kişilerin yapması gereken işleri zamanında yapmaması ya da yapmaktan kaçınması olarak da tanımlayabiliriz. Erteleme davranışının başlı başına bir ruhsal hastalık değil, bir ruhsal hastalığın sonucu ve müdahale edilmediğinde de sürdürücüsü olabileceğini söyleyebiliriz.’ Uzm. Kln. Psk. Leblebicioğlu Arslan, ”Erteleme davranışı kişiyi kısa vadede rahatlatabilir ancak uzun vadede işlevsel olmayan sonuçlara yol açabilmektedir. Ödüllendirilen davranışlar tekrarlama eğilimindedirler. Yapmak durumunda olduğumuz şeyin kendisi bazen can sıkıcı ve bunaltıcı olabilir ve bundan kaçınmak için ertelediğimizde geçici bir rahatlama hissederiz. Bu rahatlama hissi insan için bir ödül gibidir ve sürekli hale geldiğinde erteleme alışkanlığı kazanırız. İnsan kısa vadedeki bu rahatlama hissine alışıp sürekli olarak kaçınmaya başlarsa uzun vadede istek ve ideallerinden uzaklaşır”dedi “Psikolojik rahatsızlıklara sebep olabilir” Uzm. Kln. Psk. Leblebicioğlu Arslan, “Erteleme davranışının getirdiği sonuçlar sadece kişilerin o anki günlük işi üzerinde değil, kişileri fiziksel, sosyal ve psikolojik açıdan da bütünüyle olumsuz yönde etkileyebilir. Bu durum uzun vadede kişilerin yaşamdan aldıkları doyumu düşürerek, depresyon, anksiyete ve yüksek stres algısı gibi psikolojik belirtilere; uyku bozukluğu ve şiddetli düzeyde ağrı gibi fiziksel belirtilere, öz güven eksikliği ve sosyal içe çekilme gibi sosyal belirtilerin oluşumuna neden olabilir” diye konuştu. Erteleme davranışına neden olan tetikleyiciler: • Zaman yönetimi konusunda güçlük yaşayan kişilerde • Mükemmeliyetçi kişilik örüntüsüne sahip kişilerde • Gerçekçi ve ulaşılabilir hedef oluşturmayan kişilerde • Başarısızlık korkusu olan, yetersizlik inancı yüksek ya da özgüveni düşük olan kişilerde • Odaklanmada zorluk çeken, dikkat eksikiliği olan ya da çabuk sıkılan dürtüsel kişilerde • Sürekli olarak diğerleri tarafından ihtiyaçları karşılanan kişilerde • Sosyal medya kullanımı yoğun olan kişilerde erteleme davranışının patolojik boyutta görülme ihtimalinin yüksek olduğu söylenebilir. Erteleme davranışını önlemek için neler yapılabilir? • Öncelikle varsa erteleme davranışına yol açan yaşam koşulları saptanmalıdır. • İkincisi gerçekçi, ulaşılabilir, olumlu ve esnek bir hedef oluşturmaya özen gösterilmelidir. • Genel hedeflerden ziyade zaman ve öncelik sırasına uygun spesifik hedefler oluşturulmalıdır. • Ya hep ya hiç düşüncesi yerine esnek düşüncelere yönelmek son derece önemlidir. Örneğin, iki saat ders çalışmayı hedefleyen ancak bu konuda erteleme davranışında bulunan bir öğrencinin hiç çalışmamak yerine yarım saat olsa dahi çalışmak için adımlar atması hatta kitaplarını masaya koyması bu adımlar arasında sıralanabilir. • Aynı anda birden fazla hedef yerine tek bir hedefe odaklanmak erteleme davranışına müdahalede önemli bir adım olduğunu söyleyebilirim. Özellikle bir hedefi gerçekleştirme konusunda zorlanıyorsanız aynı anda birden fazla davranışı gerçekleştirmek kişiyi daha fazla yorabilir ve erteleme davranışını beraberinde getirebilir. • Tüm bu adımlara rağmen erteleme davranışınızın devam ettiğini düşünüyorsanız ve bu durum günlük hayatınızda ki işlevselliğinizi olumsuz yönde etkilemeye başladıysa psikoterapi desteği almanız psikolojik iyi oluşunuzun sağlanması açısından oldukça önemli olacaktır. Neden sürekli erteliyoruz? "Günümüzde hızla değişen yaşam koşulları bazen kişileri değişimin hızına ayak uydurma konusunda zorlayabilmektedir. Bu durum kişilerde erteleme davranışına neden olabilmektedir." Mayıs -2023


27


28 Donuk Gıdalar Mayıs -2023 Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde su ürünleri daha çok balıkçılık av sezonunda taze olarak tüketilmektedir. Dört mevsim balık tüketmek için en iyi alternatif olarak satışa sunulan dondurulmuş balık ürünleri, ulaşılabilir ve güvenli olmasıyla da dikkat çekmektedir. Balık ve diğer su ürünlerinin taze olduğunda da soğuk zincir araçları ile taşınması ve muhafaza edilmesi gerektiğini söyleyen Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Fatmagül Öztürk, dondurulmuş balık ürünleri alırken dikkat edilmesi gerekenleri anlattı. Öztürk: “Dondurulmuş balık veya herhangi bir ürün alırken mutlaka son kullanma tarihi kontrol edilmelidir. Marketten dondurulmuş ürün alırken ürünlerin uygun ortamda satışa sunulduğuna ve çözünmediğine dikkat etmek gerekiyor. Tüm dondurulmuş gıdalar gibi marketten çıkarken en son almamız lazım ki o süreçte herhangi bir çözülme yaşanmasın. Aynı gün içerisinde tüketmeyeceksek özel taşıma poşetleri ile taşınmalıdır. Dondurduğumuz balığı çözündükten sonra tekrar dondurmamalıyız. Bu kurallara uyulmadığı takdirde gıda zehirlenmeleri yaşanabilir. Bazı birkaç püf noktaya dikkat ettiğimizde dondurulmuş balık ürünlerini rahatça tüketebilirsiniz” dedi. Taze balık ile dondurulmuş balık ürünlerinin besin içeriklerinin birbirine benzer olduğunu söyleyen Öztürk: “bu zamana kadar yapılan birçok araştırma, test edilen çoğu işlenmiş balık ürününün iyi kalitede olduğunu kanıtlamıştır” dedi. Öztürk, sözlerine şöyle devam etti: “Dondurulmuş olan ürünler besin kalitesi kaybı açısından kıyas ettiğimizde daha güvenilir ve sağlıklıdır. Bu sonuçlar, su ürünlerinde güvenliği sağlamak adına dikkatli izleme çalışmalarının devamlılığını ortaya koyuyor. Balığın beslenmeye olan katkısı düşünüldüğünde yaygın tüketimin sağlanması için dondurulmuş balık saklama yönteminin hayatımıza daha fazla girmesi gerekmektedir. Dondurulmuş ürünlerin her mevsim balık tüketimine sağladığı katkı yüksektir. Balığın her damak lezzetine hitap eder tariflere dönüştürülmesi de tüketiminin artmasına katkı sağlayacaktır. Mevsimsel tüketimin önüne geçmemiz ve soframızda her daim balığa yer vermemiz bu sağlıklı ve kolay sindirilen protein kaynağından uzak kalmamamız çok önemlidir.” Dondurulmuş balık ürünleri alırken nelere dikkat edilmeli


29


30 [email protected] Mehmet Baki ASUTAY Hijyen Grup Gıda Hijyeni Koordinatörü Mayıs -2023 Yaşanan doğal felaketler, iklim değişiklikleri, yeni oluşan hastalıklar, kötü niyetli veya bilinçsiz tarım üreticilerinin olumsuz uygulamaları sonucunda tüm dünyada sebze meyve üretimlerinde problemler oluşmaya başladı. Önce toprak hastalandı, sonra su sonra da insan ve hayvanlar. Toplu arı, balık, kuş ölümleri kötü günlerin beklediğinin habercisi gibi. Bazı olaylar karşısında “bunlar kıyamet alametleri” diyenler bile oldu. Genetiği değiştirilmiş ve hormonlu ürünler ise başka bir problem. Tarımda kullanılan ve yasal olan, olmayan zirai tarım ilaçları (pestisit) normal kullanımların çok üst seviyelerinde. Öyle ki ihraç ettiğimiz birçok ürün limit değerlerin çok üstünde diye geri çevrilmekte (geri dönen ürünlerin ise akıbeti başka bir problem, imha edilmesi gerekirken iç piyasaya sunulduğundan bir güzel tüketiyoruz). “Tarım ilacı’ da dense ‘Pestisit’ bildiğimiz zehir. Soframıza koyduğumuz sebze ve meyvelerdeki pestisitler, kanser, dermatit, endokrin, üreme ve nörodavranışsal bozukluklar, astım gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açıyor. Türkiye’de 300’ün üstünde pestisit imalatında kullanılan aktif madde bulunuyor. Pestisitler, kullanım amacına göre insektisit (böceklere karşı), herbisit (yabani otlara karşı), fungusit (mantarlara karşı), bakterisit (bakterilere karşı), rodentisit (kemirgenlere karşı), akarisit (akarlara karşı), algisit (alglere karşı) olarak sınıflandırılıyor. Kimyasal yapılarına göre ise günümüzde yasaklanmış olan organoklorlu pestisitlerden, orgonofosforlu pestisitlere ve neonikotinidlere varan çok sayıda ticari formülasyon bulunuyor. Genel olarak kalıcı, biyobirikimli ve toksik etkileri olan bu maddeler insan sağlığı üzerine akut ve uzun süreli etkilere yol açıyor.”(11) Hayat kaynağımız olan içme ve kullanım sularımızda bile pestisitler var. İçme suyu arıtma tesislerine ulaşan sularda saptanan 49 mikro kirleticinin 33’ü pestisit, yani tarım zehri. 16 mikro kirletici, su kaynaklarımızda ciddi zarara yol açıyormuş. Evet, tahmin edeceğiniz üzere bunların 14’ü pestisit. Çevreye ve insan sağlığına dönük toksik ve kanserojen etkileri nedeniyle 1979 yılında yasaklanan bir kimyasal, İstanbul’daki içme suyu kaynağında tespit edilmiş. Yine kanserojen etkisi nedeniyle yarım asır önce yasaklanan “dieldrin” adlı kimyasalın da 2 içme suyu kaynağında var olduğunu görüyoruz. Hatta bir kaynakta yoğunluğu, içme suyu standardını aşacak konsantrasyonda bulunmuş. Yasaklı DDT, hekzaklorobenzen de su kaynaklarında tespit edilen 33 pestisit arasında.(10) Ülkemizde bir çoğumuz gerek evimizde gerek işletmemizde, bize nasıl olsa bir şey olmaz mantığıyla sebze meyveleri sadece su ile yıkayıp geçiyor bir güzel afiyetle yiyor/yediriyoruz (hatta bazen sadece silmenin yeterli olduğunu düşünüyoruz). İşletmelerin çoğunluğu ise sirke kullanmakla bu işten kurtulacaklarını sanıyorlar. Birçoğu da sıvı/ toz, tablet klor ve klor bileşikleri kullanıyor (üzülerek sirkenin de yeterli gelmediği gibi birçok olumsuz etkilerinin de olduğunu tekrar belirteyim). Bkz. “Sirkenin Hijyen Gücü” adlı yazım (9). 2021 yılında en çok rapor edilen gıdalar, Türkiye menşeli ürünlerden kaynaklanıyor. AB üyesi olmayan ülkeler arasında Türkiye 405’i pestisit olmak üzere toplamda 613 bildirimle ilk sırada. Bunu 272’si pestisit kaynaklı olarak toplam 383 bildirimle Hindistan takip ediyor. Üçüncü sırada risk bildiriminin çoğunluğu gıda ile temas eden malzemelerden kaynaklanan 331 bildirimle Çin yer alıyor. AB üyesi ülkeler arasında ise Polonya 381 bildirim ile birinci, Fransa 256 bildirim ile ikinci, Almanya 210 bildirim ile üçüncü sırada. Rekor seviyelerle tarım zehiri bildirimlerinde birinci sırada gelen Türkiye’nin tarımsal üretim potansiyeli yüksek olmasına rağmen ticari itibarı zarar görüyor. 2021 yılına ait raporda, tehlike ve ürün kategorisine göre yapılan değerlendirmede en çok bildirim yapılan 10 konu başlığının 3’ünde Türkiye’nin adı geçiyor. Sebebi 359 parti meyve ve sebzede pestisit, 57 parti meyve ve sebzede aflatoksin ve 39 parti tohum, kabuklu yemiş ve türevi ürünlerde aflatoksin tespit edilmiş olması. Tarım ve Orman Bakanlığı AB geçiş sürecinde 200’ün üzerinde, kampanya döneminde ise 27 pestisit aktif maddesinin kullanımını yasakladı. Ancak kampanya talepleri arasında yer alan Dünya Sağlık Örgütü’nün “son derece tehlikeli”, “yüksek seviyede tehlikeli” ve “muhtemel kanserojen” olarak belirlediği 13 aktif maddeden 9’u hâlâ yasaklanmadı. (8) Bakanlığımızdan bu ürünleri satan yabancı şirketleri korumak yerine kendi halkını çiftçisini korumasını önemle arz ve rica ediyoruz. Onkolog Doktor Yavuz Dizdar 01 Şubat 2023 ‘de bir programda “Yönetim kurulunda yenen sadece birer dilim portakal yüzünden 3 hocanın zehirlendiğini ve portakalın adli tıp incelemesi sonucunda portakalın içinde ve dışında 20 çeşit tarım ilacı çıktığını bir annenin çocuğuna yararlı olsun diye portakal suyu içirmeye kalktığında ciddi anlamda çocuğuna kimyasal içiriyor demektir.” İfadelerini hayretle ve korkuyla izledim. (1) Sadece portakal sanmayın birçok sebze meyvede durum ciddi. Başta Parkinson hastalığı ile ilişkilendiriliyor ve birçok hastalığa davetiye çıkartıyor. Pestisitlerin arıları da öldürdüğünü biliyor musunuz? Sularımıza da karışarak çevreninde canına okuyorlar. (Fransa'da içme suyunun 2020'den beri kullanımı yasak tarım ilacıyla(pestisit) kontamine (bulaşma) olduğu belirlendi). (5) Birde bizim Tekirdağ Ergene’yi görseler! Sağlık Bakanlığı, 2011-2016 yılları arasında kanserden ölümlerin dünya ortalamasının üstünde olduğu Antalya, Ergene ve Dilovası’nda geniş çaplı bir araştırma yaptı. Kanser vakalarında çevre kirliliğinin rolüne ışık tutan çalışmanın sonuçları kamuoyuna açıklanmış değil. Bakanlığın halktan gizlediği çalışmada insan sağlığını tehdit eden pestisitin taze fasulye, biber, hıyar, marul, maydanoz, çilek, erik ve elmada maksimum kalıntı limitlerini çok aştığı ortaya çıktı. Sularda ise yine kanserojen etkisi bilinen hidrokarbon kalıntıları tespit edildi. Araştırmada 1380 gıda ve 1440 su örneği çalışıldı. Gıdalarda 332 farklı pestisitin kalıntısı araştırıldı. Hormonal sistem bozucu olarak nitelenen 106 pestisitin tamamı analiz kapsamındaydı. Kocaeli’nden alınan toplam 283 örneğin yüzde 38’inde, Antalya’dan alınan 572 örneğin yüzde 60’ında ve Ergene bölgesinden alınan 463 örneğin yüzde 14’ünde pestisit kalıntısı tespit edildi. Gıdalarda en çok pestisit kalıntısı çıkan il Antalya oldu. Pestisit kalıntı analizi yapılan 1318 gıda örneğinin yaklaşık yüzde Sebze meyve mi, yoksa zehir mi yiyoruz?


31 Mayıs -2023 60’ında pestisit kalıntısı çıkmadı; yüzde 40’ında ise en az bir pestisit olmak üzere 73 çeşit pestisit kalıntısı tespit edildi. (2) Her ne kadar Bakanlık Pestisit Kalıntısı İddiaları ilgili 06.07.2015 tarihli Basın Açıklaması (7) yaparak kabul etmese de bu konuda yeterince şeffaf davranılmadığı için ayrıca Çevresel Çalışma Grubu (EWG) yapmış olduğu çalışmalarla örtüştüğü için ayrıca yapılan çalışmada bırakın % 40’ı , yüzde 1 çıkmış olması bile durumun ciddiyetini ortaya koyuyor. Sanki bunlar yetmiyormuş gibi bir de biz tüketici ve yemek üreticileri de sebze meyveleri çamaşır suyu (sodyum hipoklorit) ile dezenfekte ettiğimizi sanarak bir kez daha zehirliyoruz. Maalesef güzel ülkemizde yasal yani izinli SEBZE MEYVE DEZENFEKTANI YOK.! Ama piyasada yerli, yabancı birçok firma bu ürünleri dezenfektanın (yani biyosidal ruhsat) dışında HİJYENİK ÜRÜN, SON DURULAMA veya TEMİZLEME vb. adı altında yıllardır satıyorlar. Bu durum etik olmamakla birlikte haksız rekabet de sebebiyet veriyor. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca, Türkiye'de piyasaya sunulan çamaşır sularının, gıda ile temasa uygun ürünler olmadığı belirtilerek, bu ürünlerin taze meyve ve sebzelerin yıkanmasında kullanılmasının tavsiye edilmediği bildirildi. Bakanlıktan yapılan açıklamada, son günlerde yazılı ve görsel basın ile internet medyasında yer alan "sebze ve meyvelerin çamaşır suyu ile yıkanabileceğine" yönelik haberlerin yer aldığı hatırlatıldı. Çamaşır sularının, genellikle içeriğinde sodyum hipoklorit bulunduran solüsyonlar olduğu ifade edilen açıklamada, sodyum hipokloritin, antimikrobiyal etki göstermesinden dolayı "dezenfektan" olarak kullanıldığı belirtildi. Klorlu bileşiklerin, genellikle içme ve kullanma sularının dezenfeksiyonunda sıklıkla kullanıldığına işaret edilen açıklamada, şunlar kaydedildi: "Ancak, Birleşmiş Milletler Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ile Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Avrupa Birliği (AB), söz konusu ürünlerin kontrolsüz kullanımında ciddi sağlık risklerine neden olabileceği, sodyum hipokloritin mutajenik etki gösterdiği, kullanımı sırasında diğer bazı organik maddelerle reaksiyona girerek tehlikeli yan ürünlerin oluşmasına neden olabileceği gibi risklerden dolayı meyve ve sebzelerin direkt olarak bu tür ürünlerle dezenfekte edilmesini önermemektedir. Ülkemizde piyasaya sunulan çamaşır suları, gıda ile temasa uygun ürünler değildir ve ürünlerin gerek bileşikleri gerekse konsantrasyonları farklılık göstermektedir. Dolayısıyla bu ürünlerin evlerde taze meyve ve sebzelerin yıkanmasında kullanımı Bakanlığımızca tavsiye edilmemektedir. Evlerimize ulaşan şebeke suları yetkili makamlar tarafından klor ve klorlu bileşikler kullanılarak dezenfekte edildiğinden, Bakanlık olarak meyve ve sebzelerin bu sularla bolca yıkanmasını öneriyoruz." (3) (09.04.2015 basın açıklaması) Ancak göz ardı edilen konu ise maalesef normal suyla yıkayarak zirai tarım ilaçlarından kurtulmanın mümkün olmamasıdır. İşin başka bir üzücü tarafı ise Avrupa ve Amerika Organik Tarım Konseyi tarafından çiğ gıdalarda kullanılması önerilen Süper Okside Sıvı ( Nötral Anolit veya Elektrolize su) ürün ülkemizde üretilmesine rağmen Bakanlığımız tarafından “Kötü Hijyenik Maskeler” denerek izin verilmemektedir. Oysaki bu ürün Dezenfeksiyon etkisi yanında zirai Tarım ilaçlarını da çözme özelliği olan doğal bir üründür. • A.B.D.’ de FDA ( Food and Drug Administration, No.178.1010) ve EPA ( Environmental Protection Agency), Almanya’ da ise BAUA (N26585) tarafından temiz, doğaya, insanlara, hayvanlara ve bitkilere zarar vermeyen, yüksek düzeyli bir dezenfeksiyon ve sterilizasyon ürünü olarak onay almıştır. • EPA nın , (40 CFR 180.1054) onayı ile çiğ yiyecekler “ Nötral Elektrolize Su” ile yıkanabilir.( EPA : Enviromental Protection Agency - Çevre Koruma Ajansı) •“Nötral Elektrolize Su” yun yiyecek hazırlanmasında , yiyecek maddesi ile “direk temasta bulunabileceği “21 CFR 173.315” ile onaylanmıştır. Bütün bunlara rağmen Bakanlık geçen sene İstanbul Sağlık Bilimleri Üniversitesi Deneysel Tıp Araştırma ve Uygulama merkezi ile “Süper Okside Suyun yaş sebze meyvelerin hasattan tüketiciye ulaşana kadar olan süreçte kayıpların azaltılmasında etkinliğinin araştırılması” hakkında bir çalışma başlattı. Umarız bu çalışma hem dezenfeksiyon hem de zirai tarım ilaçlarından arındırma ile de devam eder. Tarım ve Orman Bakanlığı'nın desteğiyle Sağlık Bilimleri Üniversitesi tarafından yaş meyve ve sebzelerin tarladan rafa kayba uğramasının önlenmesi amacıyla yeni proje geliştiriliyor. Kimyasal madde içermeyen yeni ürünün tarımda geniş ölçekli kullanımı test edilecek. Proje tamamlandığında yılda yaklaşık 26 milyon ton yaş meyve ve sebze kaybının önüne geçileceği belirtiliyor. (4) Esas önemli olan işi başından sıkı tutup pestisit kullanımını denetlemeliyiz. Soframıza kadar geldikten sonra iş işten geçiyor. Zira pestisitler sebze meyvenin %20 oranında iç hücrelerine ulaşıyor. Biz ne kadar dışındakilerden kurtulmak istesek de içine işlemiş olanlardan kurtulmak mümkün değil. Çevresel Çalışma Grubu (EWG) birçok gıda numunesini inceleyerek pestisit miktarlarını ölçüyor ve sınıflandırma yapıyor. Bu yıl, yani 2023 kılavuzunda, 46 meyve ve sebzenin 46 bin 569 örneğinden elde edilen verileri içeren bir analiz yayınladı. Analiz sonuçlarına göre: EN KİRLİ 12 GIDA; Çilek, ıspanak, lahana, karalahana ve hardal yeşillikleri, şeftali, armut, nektarin, elmalar, üzüm, dolmalık ve acı biber, kiraz, yaban mersini, yeşil fasulye. EN TEMİZ 15 GIDA; Havuç, karpuz, tatlı patates, mangolar, mantarlar, kivi, tatlı kavun, kuşkonmaz, bezelye, papatya, soğan, ananas, tatlı mısır ve avokado. Bizde kendi Bakanlığımızdan bu tür bilgilendirmeleri bekliyor, vatandaşına şeffaf ve doğru bilgiler aktarmasını önemle arz ve rica ediyoruz. Ülkemizde halen üzüm ve zeytin gibi ürünlerde kullanımına izin verilen pestisitlerin tamamen yasak olduğu İtalya, İspanya, Yunanistan ve Fransa gibi ülkeler bu ürünleri nasıl yetiştirilebiliyorsa bizim çiftçimizin de yetiştirebileceğini düşünüyoruz. Tarımda özellikle yasaklı pestisitlerin veya hiç pestisit kullanılmadığı, alternatif teknik, yöntem ve sistemlerinin yaygınlaştırılıp desteklendiği insan, doğa ve iklim dostu tarım sistem ve uygulamalarına geçilmesini talep ediyoruz. KAYNAKLAR : 1.https://www.youtube.com/watch?v=0KTI2SH_Mfc 2.https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiyeyi-kanser-eden-urunleri-devlet-gizledi-biz-acikliyoruz-iste-zehir-listesi-958617 3.https://ekonomi.haber7.com/turkiye-ekonomisi/ haber/1341715-bakanliktan-jet-camasir-suyu-aciklamasi 4.CNN HABER - 30.05.2022 11:21 Tarımda yılda 26 milyon ton kaybın önüne geçilecek proje - Son Dakika Flaş Haberler - Sayfa 1 5.https://www.odatv4.com/guncel/fransa-da-icme-suyunun-tarim-ilaciyla-kontamine-oldugu-ortaya-cikti-278941 6.https://www-ewg-org.translate.goog/foodnews/dirty-dozen.php?_x_ tr_sl=en&_x_tr_tl=tr&_x_tr_hl=tr&_x_tr_pto=sc 7.https://www.tarimorman.gov.tr/Sayfalar/Detay.aspx - ?OgeId=66&Liste=BasinAciklamalari 8.https://cateringguidedergisi.com/2023/04/24/zehirsiz-sofralar-platformu-uyariyor-tarim-zehirleri-soframizda/ 9.-CATERİNG GUIDE ,Yıl 15 , sayı : 82 MAYIS-HAZİRAN 2019 SİRKENİN HİJYEN GÜCÜ 10.https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/gurkan-akgunes/zehir-suyumuzda-6442191 11.https://www.diken.com.tr/soframizdaki-zehir-pestisitler/


32 Söyleşi Mayıs -2023 Kendiniz ve firmanızın nasıl kurulduğu, faaliyetleri hakkında kısaca bilgi verir misiniz? 1976 yılında İstanbul’da doğup, büyüdüm. Hayatımın ticarete başlayıncaya kadar ki kısmı İstanbul’da geçti. 1998 yılında Sakarya’da Öztürk Gıda ismiyle ticarete başladık. 2017 yılında Kocaeli’nde endüstriyel üretime geçerek Donuk Pasta A.Ş.’ni kurduk. Böylece, pasta üretiminde sektöre güçlü bir adım attık, etkili, hızlı ve ekonomik çözümler üretmeye başladık. Bugün; 5000 m² açık, 3000 m² kapalı alanda FSSC 22000 belgesini de alarak kaliteli, güvenilir, pratik ve lezzetli, yaratıcı ve ekonomik çözümler üreten global bir şirket olma vizyonumuzla zengin ürün çeşitlerimizi hem iç pazarda hem de uluslararası pazarda tüketicilerimize ulaştırmanın gururunu yaşamakta ve aynı özveri ile büyümeye, EDT sektöründe birçok ilke imza atmaya ve öncülük etmeye devam etmekteyiz. Neden donuk pasta? Ürünlerin tazeliğini koruyarak muhafaza etmenin bazı farklı yöntemleri olmasına karşın dünya genelinde kabul görmüş iki yöntemi vardır: Biri, ürünlerde bazı katkı maddeleri kullanarak ürünün raf ömrünü uzatmaktır. Her ne kadar belli kurallar çerçevesinde uygulamalar yapılsa da gelişen teknoloji ve yeni ürünler hayatımıza girdikçe vücudun maruz kaldığı katkı maddesi miktarı artmakta ve uzun vadede nasıl bir fayda/zarar vereceği hususu belirsizliğini korumaktadır. Bir diğer kabul görmüş uygulama ise dondurarak muhafaza etmektir. “Dondurmak” genel kabul görmüş isimlendirme olsa da gerçekte “Şoklama” işlemi yapılması esastır. İşlem -40°C de Şoklama yöntemi ile çok kısa sürede ürünün iç ısısını -18°C’ye getiren bir uygulamadır. Bu yöntem başlı başına teknoloji gerektiren bir yatırım ile yapılmaktadır. Bu süreç çok hızlı gerçekleştiğinden ürün yapısı bozulmadan üründeki tüm aktivitelerin durma noktasına getirilmesi amaçlanmaktadır. Bu sayede üründe oluşabilecek mikrobiyolojik riskler engellenmiş olmaktadır. İnsanlarda donuk ürünlere karşı yanlış bir algı oluşmuş gibi görünse de “Donuk Ürün” aynı evde yapılmış gibi hiç bir katkı kullanılmadan yapılan, sağlık açısından içinde hiçbir yabancı madde bulunmayan ürünlerdir. Gelişen toplum yapısı ve çalışan insan sayısı arttıkça “Donuk” ve “Hazır” gıdaya ilgi daha da artmıştır, artmaya da devam etmektedir. Sebzeden balığa, börekten pastaya kadar çok çeşitli donuk ürünler hayatımıza girmektedir. Donuk Gıda üreten işletmeler genel yapı olarak daha kurumsal, teknolojik altyapısı güçlü firmalar olduğu için gönül rahatlığı ile donuk gıda tüketimi yapılabilmektedir. Bu özellikler ışığında Pasta özelinde bakarsak, pasta içine giren hammaddelerin çeşitliliği ve uygun şartlarda üretimi, sunumu yapılmadığında büyük risk oluşturabilen bir üründür ki çoğumuz Pasta alırken “günlük mü?” sorusunu sorarız, kaldı ki bu ürünü toplu tüketim noktalarında sunmak için ürüne güvenmek zorundayız. Donuk Pasta Üretim Ve Pazarlama A.Ş. Mılano Cakes & Cafe firma sahibi İbrahim ÖZTÜRK ile firmasını ve ürünlerini konuştuk. Bu aydınlatıcı söyleşiyi sizlerle de paylaşalım istedik "İnsanlarda donuk ürünlere karşı yanlış bir algı oluşmuş gibi görünse de “Donuk Ürün” aynı evde yapılmış gibi hiç bir katkı kullanılmadan yapılan, sağlık açısından içinde hiçbir yabancı madde bulunmayan ürünlerdir." “Donuk” ve “Hazır” gıdaya ilgi artmıştır, artmaya da devam etmektedir. İbrahim ÖZTÜRK


33 Mayıs -2023 Söyleşi İşte biz burada devreye giriyoruz, üretim modelimiz ve kapasitemiz gereği çok yüksek miktarda üretimi, standart ve seri halde üretme kabiliyeti ile teknolojiyi de kullanarak şoklanarak dondurulan, kolay porsiyonlama için dilimlenmiş yemeye hazır ürünlerimizi tüm Türkiye geneline aynı kalitede ve ekonomik fiyatlarla sunmaktayız.Donuk Pasta tercih ederek, hem standart bir ürün almış, hem de maliyet ve stok takibini sorunsuz halletmiş olacaksınız, bu sayede ana işinize daha fazla odaklanma zamanı yakalamış olacaksınız. Müşteri beklentileri paralelinde değişen ürün ve hizmet modellerinde ana stratejinizi neye dayandırıyorsunuz? Bugün hem ülkemizde hem tüm dünyada bu alanda çok sayıda girişimci firma mevcut olsa da başarılı bir şekilde ayakta kalan girişimci sayısı azdır. Sadece varlığımızı sürdürmüyor aynı zamanda müşteri memnuniyetine verdiğimiz önem ve uyguladığımız stratejiler sayesinde her geçen gün Pazar payımızı arttırıyoruz. Oluşturduğumuz temel stratejilerimizi, B2B yaklaşımını öne çıkaran iş modelimiz ile destekliyoruz. Donuk Pasta olarak en büyük hedefimiz, müşterilerimizin ihtiyaçlarını doğru anlamak, doğru analiz etmek ve bu ihtiyaçlara en doğru zamanlama ile hızlı bir biçimde yanıt verebilmektir. Sosyal medya kanallarımız, e-posta ve ilgili telefon görüşmeleriyle müşterilerimizin ihtiyaç ve taleplerini daha iyi anlayabilmek ve karşılayabilmek adına iletişimimizi kesintisiz bir şekilde sürdürüyoruz. İletişim için gösterdiğimiz özen beraberinde, Donuk Pasta Üretim ve Pazarlama A.Ş. olarak devamlı öğrenen ve birlikte gelişen bir organizasyon yapısına sahip olduğumuz için donuk pasta sektöründeki son gelişmeleri takip ediyor, aldığımız geri bildirimlerle yeni ürünler geliştiriyor, ürün yelpazesinde güncellemeler yapıyoruz. Ayrıca müşterilerin ihtiyaçlarını analiz ederek lezzetli, kaliteli, pratik ve güvenilir ürün ve hizmet tekliflerimizle müşterilerimize fiyat-performans ve lojistik anlamında iş akışlarını kolaylaştıran çözümler üretiyoruz. Özetle, ürün ve hizmet modellerinde ana stratejimizi müşteri odaklı olma, pozitif ve yapıcı olma, dürüst ve güvenilir olma, esnek, işlevsel, verimli ve yenilikçi olmaya dayandırıyoruz. Şirketinizi diğerlerinden farklı kılan faktörler ve teknolojiler nelerdir? Ürünlerimiz için uzun Ar-Ge çalışmaları sonrasında hazırlayıp üretim sürecinde dahil ettiğimiz fırınlanabilir tek kullanımlık karton tepsilerimiz sayesinde otomasyonda üretim yaparak müşterilerimize ekonomik ürün seçenekleri sağlayabilmekteyiz. Donuk pasta olarak gelecek hedeflerinizden bahseder misiniz? Gelecek için ihracat operasyonlarımızı güçlendirmek, müşteri memnuniyetini olabildiğince üst seviyede tutarak mevcut pazar payını artırarak finansal büyümeyi gerçekleştirmek, markamızı uluslararası düzeyde güven temin eden bir isim haline dönüştürmek, bunların akabinde günün getirdiği pazarda oluşan ihtiyaçları karşılayacak ve gelecek oluşabilecek potansiyel yeniliklere öncü ürün, üretim altyapı ve teknolojilerini geliştirmek ve tabi ki teknoloji çağının olmazsa olmazı dijitalleşme noktasında hazırladığımız stratejimize uygun çok önemli bir projeyi de devreye alacağız. Bunları hayata geçirebilmek için öncelikle sektördeki stratejik iş birliklerimizi kuvvetlendirecek ve ihracatımızı da destekleyecek yeni yatırımlarımızı en doğru şekilde yapmak için özveri ile çalışmalarımıza devam ediyoruz.


34 Soykan ÖZÇELİK Yazılım Geliştirici @ Çözbim Yazılım [email protected] Mayıs -2023 1'er hafta ara ile 2 komşu ülke seçime gitti. 2023 yılının Mayıs komşu iki ülke, Türkiye ve Yunanistan için de seçim ayı oldu. Türkiye’deki seçimlerde bayram sonrası meydanlar hareketlendi, seçim çalışmaları-mitingler yapıldı. 14 Mayıs’ta sandığa gittik ve oyumuzu kullandık, seçim sonucunu 2ci tur belirledi. Meclis çoğunluğunu AKP elde etti. 28 Mayıs’ta Kılıçdaroğlu ve Erdoğan 2. turda tekrar yarıştılar, yarışı yine Erdoğan kazandı. Ancak başta ekonomi olmak üzere sosyo-kültürel sorunlar ve zor günler bizi bekliyor. Türkiye seçimlerinin nasıl yapıldığını, öncesi ve sonrası yapılan tartışmaları burada tekrarlamak istemiyorum. Türkiye’de yaşıyor olmakla beraber, sık aralıklarla Yunanistan’da da bulunduğum için bir karşılaştırma yapmak istedim. Yanı başımızda komşumuz Yunanistan’da seçimler 21 Mayıs’ta yapıldı ve orada da seçim sonucu 2. tura kaldı. Sizlere Yunanistan seçimleri ile ilgili ön bilgiler ile başlamak istiyorum. Seçim Öncesi Sandıklar sabah 7’den akşam 7’ye kadar açık kalıyor ve bir sandıkta çok fazla hareketlilik varsa, başkanlık görevlisi oylamayı buna göre uzatma seçeneğine sahip. Bu yıl ilk kez, hareket sorunu yaşayan vatandaşların oy kullanmasının kolaylaştırılmasına yönelik düzenleme yapılmış. Odası zemin katta olmayan binalarda, merdiven çıkamayacak durumdaki seçmenleri alacak belediye personelinin bulunduğu özel bir alan ayrılmış, orada oturtulacak ve aşağı inmesi için adli temsilciye haber verilecek şekilde. Vatandaşın kabinde oy kullanacak, sandık başkanı ilgili zarfı alıp sandık başına götürüp sandığa atacak. Ayrıca bu yıl seçmenler cep telefonu cüzdanlarında bulunan dijital kimlikler ile de tespit edilebilecek, ancak bu durum zaman gecikmesi yaratabiliyor. Bu ilk kez yapılan bir işlem olduğu için hem yasal temsilcinin hem de tabii ki oy kullanacak vatandaşın akıllı telefona sahip olması gerek bu da bir dezavantaj ayrıca yaşlılar akıllı telefon kullanmayabiliyorlar. Seçmen bilgilerini doğrulamak için kodunu okutmak ve cep telefonunu oy kullanacağı saate kadar yanında bulundurmaları gerekiyor. Elbette bunun bir zaman gecikmesi var ki trafiğin çok olduğu zaman dilimlerine denk gelirse bu şekilde yapıp yapamayacağı veya normal olarak isteyip istemeyeceği hakimin takdirine kalıyor. “Seçmen kütüklerinde kayıtlı olanlarla ilgili olarak, aralarında şu anda 110 ile 116 yaş aralığındaki yaklaşık 10.000 vatandaşın bulunduğunu belirtiliyor. Genel olarak asırlık nüfus kesinlikle onlardan çok daha fazlayken, yaklaşık 10 yıldır 116 yaş üstü otomatik olarak kesme işlemi uygulansa da geçmişte olduğu gibi 140 yaşında bile kayıtlı insanlar olduğuna dikkat çekiliyor.” Seçim Yasakları, kurallar Yunanistan’da bizdeki gibi seçimden bir gün önce, gece başlayan ve seçim günü yasaklar kalkana kadar süren alkollü içki satışı yasağı yok ve mekanlar kapalı değil. Halk seçim öncesi gecede seçim günü de eğlence mekanlarına gidip eğlenebiliyor herhangi bir kısıtlama yok!. Kampanya çalışmaları, mitingler Bizdekinin aksine Yunanistan’da büyük kitlesel mitingler yapılmıyor, genel de ziyaretler-salon toplantıları-broşür ve stant çalışmaları şeklinde yapılıyor. Ve yıllardır bizde olmayan vatandaşlar olarak görmek istediğimiz konu: adaylar televizyon kanallarında projeleri-vaatleri hakkında konuşuyor-tartışıyor, birbirlerine sorular soruyor, kendilerine gelen her türlü soruya içtenlikle yanıt veriyorlar. Konuşmalar doğal - doğaçlama şekilde sürüyor. Kimler adaydı? Son anketler nasıldı? Mevcut başbakan Miçotakis ve bir önceki başbakan Çipras seçimin favori adaylarıydı. Son Anket sonuçlarına göre partilerin oy yüzdeleri ise şu şekilde idi: ND: %31,4 SYRIZA: %26,4 PASOK-KINAL: %8,3 KKE: %5,6 EL: %3,2 MeRA25:%3,1 Seçim Günü Oy kullanılacak okullar ve çevresi gayet sakindi, yığılmalar olmadan seçmenler gün içi saatlerde gelip oylarını kullandılar. Okul bahçesinde veya dışarıda kolluk kuvveti yoktu!, ben yakasında parti rozeti taşıyan üç kişi gördüm bahçede o kadar. Sayım saat 19.00 da başladı, sandıkta görevli bir arkadaşın aktardığı bilgi : “Dün gece 19.00’u bir kaç dakika geçti ve oyları saymaya hazırlandık. Sandık’ta görevli 7 kişiydik, herhangi bir parti görevlisi yoktu. Oyların güvenliği açısından yaptığımız tek şey sandığı açmadan önce, etrafta, sağda solda, masalarda bizi yanıltacak herhangi bir pusula kalmasın diye kontrol etmekti. Umarım tekrarlamayız.” Yukarıda belirttiğim gibi okul etrafında kolluk kuvveti yoktu, kısaca herkes attığı oy’un doğru yere gittiğinden emin ve aklına olumsuz bir şey gelmiyor. Seçim Sonuçları Başbakan Kiryakos Miçotakis’in lideri olduğu Yeni Demokrasi (ND) partisi, oyların yüzde 40,80’ini alarak seçimin galibi oldu. Öte yandan yeni seçim sistemi nedeniyle ND partisi parlamentoda çoğunluğu elde edemedi. ND’nin ardından Aleksis Çipras’ın liderliğindeki SYRIZA oyların yüzde 20,06’sını alarak ikinci sırada yer aldı Türk asıllı Yunan vatandaşlarımızdan da yeniden seçilen ve yeni seçilenler de oldu. 21 Mayıs genel seçimlerinde SYRIZA partisinin birinci geldiği tek bölge Rodop ili olurken Özgür Ferhat da aldığı 12 binden fazla oyla partisinin bölgedeki başarında en büyük katkıyı sağladı. Ayrıca Hüseyin Zeybek (SYRIZA), Burhan Baran (PASOK) seçilen diğer adaylar arasında yerini aldı. Son söz İki ülkeyi karşılaştırdığımızda aramızda ne kadar çok ekonomik-kültürel-s osyal farklar olduğunu görüyoruz. Dünya bizi kıskanıyor diyoruz ama gelin görün ki dışarıdan hiç de öyle gözükmüyoruz. Demokrasinin işletilmesi konusunda, insan hakları konusunda, kültürel-sosyal konularda ne kadar geride olduğumuzu üzülerek görüyoruz. Bizde seçimler ölüm kalım meselesi, beka sorunu vb. gibi bir çok anlamlar yüklenerek yapılırken, her geçen gün biraz daha kamplaşmalar artarken burada hepsi büyük bir olgunluk içinde geçiyor ve ülke çıkarları hiç bir zaman kişisel çıkarların önüne geçmiyor-geçemiyor. 2 Ülke 2 Seçim…


35 Dünyada her yıl 931 milyon ton Türkiye’de ise her yıl 18,1 milyon ton gıda israf ediliyor. Dünyadaki gıda israfının %61’i, Türkiye’de gerçekleşen gıda israfının ise %42’si evlerde çöpe giden yiyeceklerden kaynaklanıyor. Günümüzün en büyük küresel sorunlarından biri haline gelen yemek israfına 7 yıldır düzenli olarak dikkat çeken Compass Group, bu yıl da “Yemek İsrafını Durdur” çağrısında bulunarak; tüm dünyayı gıda israfının önüne geçmeye çağırıyor. Ülkemizde her yıl israf edilen 18,1 milyon ton gıda, 603 bin çöp kamyonunun taşıdığı miktarda çöpe karşılık geliyor. Bunun içinde ağırlıklı olarak evlerden çöpe atılan kişi başı 93 kg gıda söz konusu, her gün israf ettiğimiz ekmek miktarı adet olarak 4,9 milyon ve bu sayılar bizi dünya genelinde kişi başına en çok gıdanın israf edildiği 3. ülke yapıyor. Türkiye’de yıllık gıda israfı, ortalama 10 milyon aracın bir yılda oluşturduğu CO2 emisyonu ile aynı etkiye sahip. Gıdaların yenilebilir hale gelme aşamasına kadar tonlarca litre su kullanılıyor. Dolayısı ile çöpe atılan her gıda beraberinde su israfına da sebebiyet vermiş oluyor. Çöpe atılan 1 kg etin yanında 15.500 litre, 1 kg domatesin yanında ise 184 litre su da israf ediliyor. Compass Group, her yıl Nisan ayında gıda israfına dikkat çekiyor Dünyanın en büyük yiyecek içecek hizmetleri şirketlerinden olan Compass Group PLC, her yıl Nisan ayında, yaklaşık 40 ülkede müşterilerini, çalışanlarını, tedarikçilerini ve sivil toplum kuruluşlarını bir araya getirerek “Yemek İsrafını Durdur Günü” küresel hareketine öncülük ediyor. Compass Group PLC, gıda atıklarının, yerkürede ısınmayı büyük oranda arttıran sera gazı emisyonlarını yükselmesinin %8-10'una katkıda bulunduğunu ve gıda enflasyonunedeni ile yaşam maliyetlerinin sürekli yükseldiği bu dönemde gıda israfını azaltmak için harekete geçmenin her zamankinden çok daha önemli olduğunu söylüyor. Compass Group 2020 yılında, hizmet verdiği tesislerdeki gıda atığını 2030 yılına kadar %50 azaltacağının taahhüdünü veriyor ve bu hedefini gerçekleştirmek için atık teknolojisi yönetim sistemlerini kullanıyor. Önümüzdeki yıllarda ise “gıda atığı ölçüm teknolojisini” tüm dünyadaki tesislerinde yaygınlaştırarak, hizmet sunduğu müşterilerinin de gıda atıklarını azaltma konularındaki ilerlemeyi izlemelerini sağlayacak. Sofra/Compass Group Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Nihat Kartal konuyla ilgili şöyle konuştu; “Compass Group ABD tarafından 2017 yılında başlatılan Yemek İsrafını Durdur Günü, gıda israfıyla mücadelede Uluslararası Eylem Günüdür. 7. Yemek İsrafını Durdur Günü'nü kutlayan Compass Group, gıda atıklarını azaltmanın çevresel ve sosyal faydaları konusunda farkındalık yaratmak için küresel bir kampanyaya öncülük etmektedir. Ortaya konulan veriler ciddi bir küresel sorun ile karşı karşıya olduğumuzu kanıtlar niteliktedir. Yıllık 5 milyarın üzerinde öğün yemek üretimi yaparken israf konusunda gerekli tüm önlemleri de beraberinde alan Compass Group’un bir parçası olarak, tüm çalışanlarımız, tedarikçilerimiz ve müşterilerimizle iş birliği içinde toplumu yiyecek israfını önleme konusunda bilinçlendirmeye çalışıyoruz. Özellikle “Yemek İsrafını Durdur Günü” vesilesiyle, çalışanlarımız ile tüketicilerimizi gıda israfını azaltmaları için teşvik etmeyi amaçlıyor, toplumun olumsuz tutum ve davranışlarını değiştirmeye yönelik çalışmalara destek veriyoruz. Üretim tesislerimizde israfın önlenmesi, yiyeceklerin doğru şekilde değerlendirilmesi için menü planlamasından başlayarak, etkili satın alma,sistemli depolama, inovatif reçetelendirme, üretim ve tüketimde israfın ölçümlenerek takibi ve atıkların geri dönüştürülmesi konularındaekiplerimize düzenli olarak eğitimler veriyoruz. Çöpe giden her yemekle birlikte, tarladan sofraya kadar kat edilen serüvende harcanan su, yakıt, enerji, zaman ve iş gücü de israf olurken küresel ısınmaya da olumsuz etki ediyor.İsraf edilen gıdalar her yıl 2.3 milyar ton karbondioksit salınımına denk geliyor. İşimizin çevreye olan etkisini azaltmak için müşterilerimizle iş birliği içinde biyo-atıklarımızı gübreye dönüştürerek doğaya geri kazandırıyoruz. Dünyada açlıkla mücadele eden 690 milyon insan yaşarken, tüketim alışkanlıklarımızı gözden geçirmeliyiz.Herkesin bu konuda bilinçlenmesini ve harekete geçmesini sağlamak için farkındalık çalışmalarımızı sürdüreceğiz.” Compass Group israfa karşı neler yapıyor? • Compass Group, bu ay, dünyanın dört bir yanından 1.500'den fazla Compass şefini en iyi gıda israfı içgörülerini, ipuçlarını ve gıda israfının kaynağında önüne geçmek için kullandıkları araçları paylaşmak üzere bir araya getiren ilk Küresel Mutfak Forumu olan 'Değişimi Yaratan Şefler'i başlattı. • Compass Group, geçen yıl 28 ülkede kendi gıda israfını %28 oranında azalttı. 2030 yılına kadar küresel operasyonlarında gıda israfını yarıya indirme hedefine ulaşma yolunda hızla ilerliyor. • Compass Group, tamamen iyi durumdaki fazla yiyeceklerin israf edilmesinin önüne geçmek için, dünya genelinde birçok sayıda sivil toplum kuruluşu ve sosyal girişimle birlikte çalışarak fazla yemekleri kendi toplumlarında yaşayan insanlara dağıtmaktadır. Geçen yıl en büyük uluslararası pazarlarda, yerel topluluklara 1,3 milyondan fazla yemek bağışlamıştır. Sofra/Compass Group Türkiye “Yemek israfı ile mücadele”ye dikkat çekiyor "Türkiye her yıl 18,1 milyon ton gıda israf ediyor" Mayıs -2023 Gıda israfı


36 Perakende Mayıs -2023 SecuritasTechnology tarafından perakendecilerle buluşturulan yeni yazılım çözümü, mağazadaki herhangi bir kamerayı akıllı hale getirerek, elde edilen verilerin ürün, fiyat, kampanya gibi planlamalara yol gösterecek analizlere dönüşmesini sağlıyor. Verinin ‘yeni kral’ olduğu bir dünyada, her gün yüksek miktarda veri üretme kapasitesine sahip olan perakende sektörü de bu gücü satış artışı ve müşteri memnuniyetine çevirmek için dijitalleşme adımlarını hızlandırıyor. Perakendecilerin verimliliklerini artırmalarına yönelik çözümler sunan SecuritasTechnology de mağaza içi analiz platformlarıyla perakendecilerin müşterilerini daha yakından tanımasına, müşteri davranışlarını ölçerek veriye dayalı aksiyonlar almasına katkı sağlıyor. Müşteriyi daha iyi tanıma fırsatı Perakende mağazalarının çeşitli kampanya ve aksiyon planları yapabilmesi için hangi reyonda ne kadar süre durulduğu, mağazanın ne kadar trafik aldığı, trafik alan bölümlerin yüzde kaçının kadın yüzde kaçının erkek olduğunu bilmek gibi ihtiyaçları olabiliyor. SecuritasTechnology’nin perakendecilerle buluşturduğu en yeni çözüm de perakende mağazalarında mağaza içi analizlerinin çok daha kolay bir şekilde kurgulanmasını sağlıyor. 3. parti IP veya analog kameraları akıllandırarak yüksek performanslı mağaza içi analizler sunan çözüm, perakendecilerin müşteri davranışını ve satın alma modellerini daha iyi anlamasına yardımcı oluyor. Perakende mağazalarına çok hızlı bir şekilde adapte olarak ziyaretçi verilerini anlamlı hale getiriyor. Böylece bu anlamlı veriler ışığında müşterilerini daha iyi tanıma fırsatı elde eden perakendeciler, pazarlama kampanya ve planlarını buna göre geliştirebiliyorlar. Mağazaya giren kişi sayısını ölçerek dönüşüm oranı ile mağaza personelinin satış performansını ölçüyor SecuritasTechnology Pazarlama Direktörü Pelin Yelkencioğlu, çözümün fiziki mağazaların müşteri etkileşimlerini olabilecek en iyi düzeyde raporlamak üzere tasarlandığını belirterek, “Bu çözüm bir perakende mağazasında konumlandırıldıktan sonra, ziyaretçi sayısından yaş ve cinsiyet kırılımlarına kadar birçok veriyi işleyerek anlamlı çıktılar haline getiriyor. Bunun yanında ‘ısı haritası’ özelliği sayesinde ziyaret yoğunluğu olan reyonları/kategorileri de tespit ederek, perakendecilerin mağaza performansını artırmak için kullanabilecekleri yol haritalarının hazırlanmasında en büyük yardımcı rolünü üstleniyor. Çözüm, analizleriyle perakendecilere yeni ve farklı ürün, fiyat ya da alternatif kampanyalar için yol gösteriyor. Mağazadaki satış personelinin performansının ölçülmesini sağlıyor.” diye konuştu. Perakendeci planlarını yaparken mağaza içi verilerini analiz ediyor Pelin Yelkencioğlu


37 Küreselleşmenin ve çok kültürlülüğünün hızlandığı günümüzde farklı coğrafyalara ait tatların dünyanın diğer bölgelerine taşınması daha mümkün hale geliyor. Bunların başında yer alan ve özgün lezzetlere kapı aralayan baharatların ise ticaretteki rolü gün geçtikçe artıyor. Statista’nın açıkladığı verilere göre 2022’yi 79 milyar dolarla kapatan küresel baharat pazarının bu yılı 126 milyar dolarla geride bırakacağı öngörülüyor. Tüketiciler ise taze ve sağlıklı baharatı nasıl bulacaklarına dair arayışa girerken, ülkemizde 5 kuşaktır hizmet veren baharat üreticisi Hayfene Yönetici Ortağı Ahmet Kadıoğlu, taze baharatı bulmanın püf noktalarına ve tüketicilerin değişen alışkanlıklarına ışık tutuyor. “Doğru baharatı kullanmak sizi dünyaca ünlü bir şef gibi hissettirebilir” Hayfene Baharat Yönetici Ortağı Ahmet Kadıoğlu, “Baharatlar, yemeklere lezzet veren en önemli unsurdur. Elbette bu tadı bulmak için taze baharat kullanmak önemli bir rol oynuyor ve taze baharatları ayırt etmenin birkaç yolu bulunuyor. Bunların başında baharatın rengi geliyor. Taze baharatlar, daha parlak ve yoğun renklere sahipken, bayatlamış olanlar soluk ve cansız renge döner. Öte yandan taze baharatları kokladığımızda yoğun, keskin ve aromatik bir koku alırız. Aroması güçlü olan baharatlar, yemeklere kendine has bir tat katarken, damaklarda belirgin bir iz bırakır. Tane ve yaprak baharatların tazeliğini de bir miktar baharatı avucunuza koyduktan sonra baş parmağınızla ezip, yine kokusundan saptamak mümkün. Ayrıca, baharatları uygun ısı ve nemin oluşturulduğu ortamda da saklamak da çok önemli” dedi. “Türkiye’de baharat kullanım alışkanlıkları değişiyor” Kaliteli baharatı bulma konusunda sorun yaşayan tüketiciler için en güvenli yolun markalı ve paketli ürünleri tercih etmek olduğunu belirten Ahmet Kadıoğlu, Türkiye’de değişen baharat kullanımı alışkanlıklarına da değinerek, “Geçmişte küçük bir grup hariç, tüketicilerin kullandığı baharatlar sınırlıydı. Bugün ise hem evlerde kullanılan baharat sayısı artarken hem de yenilikçi ürünleri deneme konusunda insanlar daha açık fikirli bir yaklaşımı benimsiyor. Biz de tüketicilerin ilgisine karşılık vermek için değişen alışkanlıkları takip ederek yenilikçi ürünler üretiyoruz. Örneğin ‘Mutfakta kendi lezzet evreninizi yaratın’ sloganına sahip Elementler Serisi, 5 farklı lezzet kombinasyonundan oluşuyor. Ateş baharat karışımı kırmızı etler ve ızgaralar, Su baharat karışımı ise balıklar ve deniz mahsülleri için kullanılıyor. Öte yandan Hava baharat karışımı kanatlılar, Toprak Baharat karışımı ise sebzeler için tercih ediliyor. Son olarak 5. Element olarak adlandırdığımız ve tüm yemekler için kullanılan umami lezzette baharat karışımımız da mevcut. Bu baharatın tüm mutfaklarda yerini alan bir klasik haline geleceğini düşünüyoruz” dedi Kaliteli baharat rengi ve kokusuyla ayırt edilebilir Mayıs -2023 Baharat


38 Yeni Ürünler Mayıs -2023 Geleneksel mutfak gereçlerinden biri olan Taşev Tero Mermer Havan, yaratıcı tasarımı ve işlevselliği ile yemek hazırlama sürecini en keyifli hale getiriyor. Mermerin doğal dokusunu yansıtan yüzeyi ile şık bir görünüm elde eden Taşev Tero Mermer Havan, mutfaklara zarif bir dokunuş katıyor. Doğal güzelliğini modern bir tasarımla birleştiren Taşev Tero, güvenli ve sağlam tutuş imkânı ile kullanım kolaylığı sunuyor. Bakteri barındırmayan tek taş ürünü olan mermer, Taşev’in modern dokunuşlarla yeniden mutfaklara giriyor. Dayanıklı mermer malzemesi ve modern çizgileriyle kullanıcılarının beğenisine sunulan Taşev Tero mermer havan, ergonomik tasarımıyla sağlam ve güvenli bir tutuş özelliği ile öne çıkıyor. Bakteri barındırmayan özelliği ile mutfağınızda maksimum hijyeni sağlayan Taşev Tero, mermerin pürüzsüz yüzeyi sayesinde malzemelerin kolayca ezilmesini sağlarken aynı zamanda temizliğini de kolaylaştırır. Sarı, siyah ve gri renk seçenekleriyle mutfaklarda görsel şölen sunan Taşev Tero, uzun yıllar boyunca dayanıklılığını koruyor. Şeffaf cam malzemesi ve zarif ahşap kapak detayıyla dikkat çeken Bambum Tiktok Sürahi,su ve meşrubat servislerine ayrıcalık kazandırıyor. İnce ve uzun yapısıyla kolay tutuş imkânı sunan Bambum Tiktok Sürahi, hafif tasarımıyla istenilen her yere taşıma imkânı tanıyor. Günlük sıvı ihtiyacınızı karşılamada en büyük motivasyonunuz olan Bambum Tiktok Sürahi, şık görünümüyle her zaman eşlikçiniz oluyor. Camın sağlıklı yapısı nedeniyle tercih sebebi olan Bambum Tiktok Sürahi, şık bambu kapağı ile uzun süre su ve meşrubatlarınıza koruma sağlıyor. Günlük kullanımda dikkat çekici bir alternatif olan Bambum Tiktok Sürahi, yüzde yüz yerli üretim olması ile dikkat çekiyor. Geçmişten günümüze gelen hikâyesini modernize ederek yeniden adından söz ettiren Kahya Kileri, 2023 yılının başından bu yana popülaritesini yükselerek devam ettiriyor. Eski mutfak kültürünün nostaljisi ile modern mutfak tasarımlarının fonksiyonelliğini birleştiren Bodrum Mutfak Mobilya, Kiler modeli ile doğanın sunduğu tüm yiyecekleri en taze haliyle mutfaklara taşıyor. Değerini bir kez daha anladığımız doğal olanı saklamak, ziyandan sakınarak tasarruf yapma vurgusunu taşıyan Kiler modelde, renkli bakliyatlar ve çeşitli baharatlar ekseninde ana temasını oluşturuyor. Özel olarak tasarlanan çok amaçlı dolaplar, çekmeceli ve raflı depolama alanları ile ekstra kullanım alanı sunan Kiler tasarım, dar alanda verdiği ferahlık hissi ile konforlu bir yaşam alanı vadediyor. Son dönemde yeniden yükselişe geçen Kiler kullanımı, son yılın en çok tercih edilen tasarımlarından oluyor. İster yiyecekler için ek saklama alanı ister özel bir yemek hazırlama bölümü isterseniz de kahve barı olarak değerlendirebileceğiniz Kahya Kileri modeli,isteğinize göre şekil alan bir forma dönüşüyor. Geçmişten gelen kiler kültürünü yeniden mutfaklara kazandıran Bodrum Mutfak Mobilya’nın Kiler modeli, salçadan baklagile, baharatlardan kuru sebzelere kadar tüm yiyeceklerin tazeliğini koruması için özel bir alan oluşturuyor. 2023 Yılının Popüler Mutfak Tasarımı: Kiler Modeli Mermerin doğallığı ile lezzetin sırrını keşfedin Doğaya dost ve sağlıklı içecek keyfi


39 C M Y CM MY CY CMY K WFI2023_195x275+5mm.pdf 1 30.11.2022 11:28:21


40 Atamalar Mayıs -2023 Japon gıda devi Ajinomoto Türkiye’nin yeni Ceo’su Pürnur Üner Öbek oldu 1909 yılında kurulan; 130 ülkeye yayılmış satış ağı, 36 ülkedeki 120 fabrikası ve 34 binden fazla çalışanı ile Japonya’nın en büyük gıda şirketi olan Ajinomoto ’nun Türkiye CEO’su, Pürnur Üner Öbek oldu. Türkiye’de güçlü yatırımlarla büyümeye devam eden Ajinomoto, Kükre Gıda A.Ş.’nin yüzde 50’sini 2013 yılında satın almış, 17 Ağustos 2017’de imzalanan sözleşme ile ise Kükre Gıda’nın kalan hisselerinin de sahibi olmuştu. Türkiye’nin önde gelen gıda markalarından Bizim Mutfak ürünlerini üreten Örgen Gıda’yı da Yıldız Holding’den 2017 yılı içinde satın alan Ajinomoto, böylece Türkiye’deki yatırımlarını güçlendirmişti. Bu satın almalarla birlikte 2017 Nisan ayından bu yana Ajinomoto Türkiye İcra Kurulu Başkanlığı görevini yürüten Sinan Altun, bu değişiklikle birlikte görevini Pürnur Üner Öbek’e devretti.Ajinomoto Türkiye’de CFO olarak görevini yürüten Pürnur Üner Öbek, Nisan ayı itibariyle Ajinomoto Türkiye’nin yeni İcra Kurulu Başkanı oldu. TAV Havalimanları’nın yiyecek -i çecek iştiraki BTA, üst düzey görev değişikliğini duyurdu. 1999’dan bu yana BTA’da önemli pozisyonlarda rol alan Baha Bülbül, BTA CEO’luğuna atandı. Baha Bülbül, BTA’daki uzun yıllara dayanan birikim ve tecrübesiyle globalleşme, dijitalleşme, sürdürülebilirlik gibi kritik süreçlere odaklanarak şirketin büyümesini sürdürecek. Baha Bülbül, Bilkent Üniversitesi Turizm İşletmeciliği bölümü mezuniyetinin ardından İstanbul Üniversitesi MBA yüksek lisans programını tamamladı. BTA’daki iş yaşantısı Maliyet Kontrol Müdürü olarak Ekim 1999’da başlayan Baha Bülbül, 2006-2011 yılları arasında BTA İş Geliştirme Direktörü olarak kariyerine devam etti. Aralık 2011 - Aralık 2020 arasında BTA Denizyolları operasyonunun Genel Müdürü olarak çalışan Bülbül, Aralık 2020’de BTA Havalimanları Operasyondan Sorumlu İcra Kurulu Üyeliğine (COO) atandı. Yaklaşık 2,5 yıldır bu görevi başarıyla yürüten Baha Bülbül 1 Mayıs 2023 itibariyle BTA CEO’su olarak yeni görevine başlayacak. Şirket tarafından BTA Yiyecek ve İçecek Hizmetleri A.Ş. Üretim ve Tedarik Zinciri’nden Sorumlu İcra Kurulu Üyesi Volkan Cılga’nın mevcut sorumluluklarına ek olarak bundan böyle BTA İcra Kurulu Başkan Yardımcısı olarak görev yapacağı da bildirildi. Türkiye’deki 30 yıllık deneyimi ile çalışan deneyimini merkeze alarak yan haklar dünyasına yeni bir bakış açısı getiren Sodexo Avantaj ve Ödüllendirme’de bayrak değişimi yaşandı. Pazarlama Genel Müdür Yardımcılığı (CMO) görevine Sinem Hekimoğlu getirildi. Lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi İşletme Yönetimi bölümünde tamamlayan Sinem Hekimoğlu, kariyerine 1998 yılında Ford Otosan’da başladı ve şirketin pazarlama odaklı dönüşümünde bayi geliştirme, marka ve iletişim yönetimi rollerini üstlendi.2007-2023 yılları arasında telekom sektöründe yürüttüğü ürün ve sadakat yönetimi görevlerinin ardından farklı segmentlerin gelir yönetimi ile pazarlama programlarını ve inisiyatiflerini hayata geçirdi. Turkcell’in dijital dönüşüm sürecinde, TV, müzik, mesajlaşma servisleri gibi tüm dijital deneyim markalarının stratejik inşası ve pazarlama iletişimini üstlenen Hekimoğlu, son olarak Telco servislerinin pazarlama ve dijital iletişiminden sorumluydu. BTA CEO’su Baha Bülbül oldu Sodexo Avantaj ve Ödüllendirme Hizmetleri’nin Yeni Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı Sinem Hekimoğlu oldu


41 Ana Sigorta tarafından tüketici ihtiyaçları doğrultusunda hazırlanan “Tastamam Kasko”, kaza ve çalınma gibi standart risklere ilave olarak mekanik arıza kaynaklı risklere karşı da teminat sunarken, aynı zamanda sigortalının aracına “geri alım opsiyonu” sağlayan, sektörün ilk ve tek kasko ürünü olma özelliğini taşıyor. Ana Sigorta Genel Müdürü Arda Tuncay ” Ana Sigorta olarak hedefimiz yenilikçi ürünlerle müşterilerimizin hayatlarını kolaylaştırmak ve pazarın büyümesine katkı sağlamak” dedi. “İyi Olmak Zorunda” sloganıyla 2023 yılına giren Ana Sigorta, “üçüncü el” konseptiyle “Tastamam Kasko”yu araç sahiplerinin kullanımına sundu. Ana Sigorta tarafından sunulan ve sektörde bir ilk olan Tastamam Kasko poliçesi;sigortalının aracını kaza ve çalınma gibi risklere ilave olarak,hem mekanik arıza kaynaklı risklere karşı koruyor hem de sigortalıya, yeni satın alınan aracı Ana Sigorta’ya iade etme opsiyonu veriyor. Poliçe sahipleriTastamam Kasko’nun geri alım güvencesiyle, yeni satın aldıkları veya kullanmakta oldukları araçlarını araç rayiç bedelinin minimum yüzde 80’inden başlayan tekliflerle Ana Sigorta’ya iade edebiliyorlar. Ana Sigorta Genel Müdürü Arda Tuncay, Tastamam Kasko ürününün sektörde benzeri olmayan bir şekilde üç ayrı güvenceyi tek bir kasko poliçesi ile araç sahiplerine sunduğuna dikkat çekerken, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tastamam Kasko poliçemiz ile en geniş kasko teminatına ilaveten 1 yıl mekanik arıza teminatını ve piyasa değerinin minimum yüzde 80’ine kadar araç geri alım güvencesini tek bir poliçede müşterilerimize sunuyoruz. Bunun yanı sıra Tastamam Kasko’nun ‘Üçüncü El’ özelliği ile de aracınızdan memnun kalmazsanız, aracınızı, rayicinin minimum yüzde 80’inden başlayan tekliflerle geri alım garantisi opsiyonu sunuluyor.” Kaskoda düşük fiyata aldanmayın Kasko branşındaki yanıltıcı fiyat rekabetine de işaret eden Arda Tuncay, araç sahiplerinin satın aldıkları kasko poliçesinin içerdiği teminatları çok iyi analiz etmeleri gerektiğini belirtti. Tuncay,sözlerine şöyle devam etti: “Bizim Ana Sigorta olarak hedefimiz, yenilikçi ürünlerle müşterilerimizin hayatlarını kolaylaştırırken, pazarın büyümesine de katkı sağlamak. Araç sahipleri için kasko poliçesi satın alırken düşük fiyata aldıkları kasko tekliflerini sorgulamalarının önemini vurgulamak isterim. Aksi halde olası bir hasar anında, gerek teminat içeriği gerekse hasar anında sunulan asistans hizmetleri anlamında düşük fiyata aldıkları kasko poliçesinin temel beklentilerini karşılamadığını olumsuz bir deneyimle öğrenmiş oluyorlar. Bunun yanı sıra sigorta şirketinin ve acentenizin kredibilitesi ve yetkinliği de çok önemli. Trafik poliçenizi dilediğiniz şirketten alabilirsiniz çünkü standart bir ürün. Ancak kasko poliçenizi güvendiğiniz bir şirketten veya acenteden satın almanızı öneririm”. Mayıs -2023 Sigorta Ana Sigorta’dan sektörde bir ilk: “Tastamam Kasko”


42 Yeni ürünler Mayıs -2023 Türkiye’nin MSC Sertifikalı ilk ton balığı Metro Chef markası ile raflarda Tüm çalışmalarının merkezine sürdürülebilirliği koyan Metro Türkiye, deniz ürünlerini ve çevreyi koruyan sürdürülebilir balıkçılık çalışmalarına devam ediyor. Metro Türkiye bu doğrultuda avcılıkla yakalanmış balık türlerinin sürdürülebilirliğini amaçlayan küresel sertifikasyon programı Marine Stewardship Council (MSC) sertifikasına sahip ton balığını kendi markası altında raflarına getirdi. Balıkların avlanmasından tekneye alınmasına, depolardan raflara getirilmesine kadar tüm süreçte sürdürülebilirliğin sağlandığı Metro Chef zeytinyağlı ve ayçiçek yağlı ton balığı çeşitleri aynı zamanda Türkiye’deki ilk MSC sertifikalı ton balıkları! Metro Türkiye olarak sürdürülebilir balıkçılık çalışmaları ile gelecek nesillerin de deniz balığı tüketebilmelerini amaçladıklarını ifade eden Metro Türkiye Satın Almadan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Deniz Alkaç, “Sürdürülebilir balıkçılık alanında bir önemli adım daha atıyoruz. Dünyanın en önemli sertifikalardan biri olan MSC sertifikasını kendi markalı ürünlerimize getirdik. Türkiye’de bir ilk olan MSC sertifikalı Metro Chef ton balığı çeşitlerimizde balıkların avlanmasından tekneye alınmasına, depolardan raflara getirilmesine kadar ağdan tabağa her aşamada sürdürülebilirlik kriterlerini gözetiyoruz. ” dedi. Koroplast, iç yüzeyi pişirme kâğıdı dışı ise alüminyum folyo olan Sar Pişir ve yanmaz-yapışmaz özelliğiyle yiyeceklerin tepsiye yapışma ve tepsiyi yıkama derdini ortadan aldıran Pişirme Kâğıdı ile yemeklerin pratik bir şekilde hazırlanmasına yardımcı oluyor. Koroplast Sar Pişir ürününde bulunan alüminyum folyonun üstün özellikleri yemeğin kendi suyunda daha lezzetli bir biçimde pişmesine yardımcı oluyor. Koroplast Pişirme Kâğıdı ise çok fazla emek isteyen, pişmesi zor olan yemekleri hızlı ve kolay bir şekilde pişiriyor, böylece enerji tasarrufu sağlıyor. Aynı zamanda hem Koroplast Sar – Pişir hem de Koroplast Pişirme Kağıdı yiyeceklerin sıvısının ve yağının fırın tepsisine geçmesini önleyerek tepsinin temiz kalmasını sağlıyor. Böylece tepsi kirlenmediği için yıkamakla uğraşırken harcanan suyu bertaraf ediyor ve mutfaktaki en önemli yardımcılardan oluyor. Koroplast Sar - Pişir ve Pişirme Kâğıdı zaman ve su tasarrufu sağlıyor Polonez, geleneksel lezzetlerimizi günümüz beslenme alışkanlıklarına ve yeni nesil tatlara uyarlayarak ürün gamını genişletmeye ve her damağa hitap edebilecek yeni lezzetler keşfetmeye devam ediyor. Yaza yeni ürünüyle merhaba diyen Polonez; özel formülasyonu ile hazırlanıp, meşe, kayın ve kiraz ağacında tütsülenerek aromalarını etin içine hapseden Tütsülenmiş Piliç Jumbo Sosis ile özellikle mangal severlerin gönlünü fethedecek. Lezzet sırrı ağaç kabuklarının isli aromasında Geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan fümeleme diğer adıyla tütsüleme tekniği, bugün dünya mutfağında yükselen bir trend. Tütsüleme, yakılan ağaç parçalarının dumanıyla yapılıyor ve gıdayı direkt ateşe maruz bırakmıyor. Hangi ağaç kullanılırsa, gıdaya o ağacın aromasını veren bu teknik, kattığı aroma ve uzun dayanma süresiyle özellikle son yıllarda daha fazla ilgi görüyor. Piliç Jumbo Sosis’in lezzeti de meşe, kayın ve kiraz ağaçlarının talaşından geliyor Mangalın hakkını verecek yepyeni lezzet


43 Mayıs -2023 Yeni ürünler Doğanay Gurme Şalgam, sofralarda yerini almaya başladı. Benzersiz tarifine daha fazla mor havuç ve biraz da sarımsak eklenmesiyle daha yoğun bir tada kavuşan Doğanay Gurme Şalgam acılı ve acısız çeşidi ile etli yemeklerden zeytinyağlılara, dolmalardan balıklara her yemeğin en favori eşlikçisi olacak. Tüm Türkiye’ye şalgamı sevdiren Doğanay, yeni bir ürünle daha lezzeti sofralarla buluşturuyor. Çok özel bir şalgam deneyimi sunan Doğanay Gurme Şalgam, yemeklere lezzet hem de sağlık katıyor. Camın şıklığı ile birleşen premium ambalajıylada dikkat çeken Doğanay Gurme Şalgam’a bu benzersiz lezzeti verense Doğanay Şalgam tarifine eklenen daha fazla mor havuç ve biraz da sarımsak. Her yemeğe ayrı bir tat katıyor Yoğun lezzetiyle gurme sofraların eşlikçisi olan Doğanay Gurme Şalgam’ı dilediğiniz her yemeğin yanında tüketebilirsiniz çünkü bu özel şalgam etli yemeklerden balıklara, zeytinyağlılardan köfteli yemeklere ve tüm dolma çeşitlerine çok yakışıyor. Bu benzersiz gurme lezzet, her yemeğe ayrı bir tat katmasının yanında gazsız ve şekersiz olduğu için de şişkinlik yapmıyor, kolay içiliyor. Yararlı dost bakterilerle fermente olanve bu sayede hazmı kolaylaştıran Doğanay Şalgam tarifine eklenen daha fazla mor havuç ve biraz da sarımsak ile eşsiz bir gurme lezzete dönüşüyor. Antioksidan özelliği zengin yeşil çay, artık prebiyotik lif ve kolajen proteini açısından da zengin. Anadolu’dan bir dünya markası çıkarmak üzere yola çıkan Lazika, geliştirdiği üretim metoduyla protein ve prebiyotik lifi çaya infuse ederek yenilikçi çaylar çıkardı.Yeşil çayı, doğallığını bozmadan üretim aşamasında peptit kolajen ve prebiyotik lif ile buluşturarak Kolajenli ve Prebiyotikli çayları elde etti. Geliştirilen yeni üretim metoduyla dünyanın en iyi peptit kolajeni, artık yeşil çay ile buluşuyor. “Yeşil çayı üretim aşamasında peptit kolajen ve prebiyotik lif ile buluşturduk” diyen Lazika Kurucu Ortağı Emre Erçin, “Geliştirdiğimiz üretim metoduyla protein ve prebiyotik lifi çaya infuse ettik. Böylece antioksidan özellikleri zengin yeşil çayımız hem prebiyotik lif hem de kolajen proteini açısından zengin hale gelmiş oldu. Kullanmış olduğumuz prebiyotik, guar fasulyesinden elde edilen yüzde 100 bitkisel ve hidrolize edilmiş, yüksek ısıdan etkilenmeyen bir doğal liftir. Kullandığımız kolajen yüzde 100 hidrolize edilmiş, peptit sığır kolajenidir” diye ekliyor. Savola Gıda, börek ve pastane ustalarının kuru poğaça üretiminde zaman tasarrufu sağlamaları ve işlerini kolaylaştırmaları için Vala Bella Rende Rende’yi piyasaya sundu. Hazır rendelenmiş ürün formuyla kullanıma sunulan Vala Bella Rende Rende, ustaları halihazırda kuru poğaça yapımında kullandıkları yağları rendeleme zahmetinden kurtaracak. Bu yenilikçi ürün, 12 saate varan zaman tasarrufu hem de kuru poğaça ürünlerinde maksimum çıtırlık, parlaklık ve kabarma performansı sağlıyor. Türkiye’nin en sevilen sıvı yağ markası Yudum’un üreticisi Savola Gıda, 2018 yılında üretime başladığı endüstriyel ve pastacılık yağları alanında sektör temsilcilerini yenilikçi ürünler ile tanıştırıyor. Fırıncılık ürünleri için özel olarak geliştirilen bitkisel yağ Vala markasının yeni ürünü olan Vala Bella Rende Rende de bunlardan sadece birisi. Vala Bella Rende Rende, Vala Bella’nın mükemmel kıvamı ve lezzetini rendelenmiş formda sunuyor, bu haliyle de börek ve pastane ustalarının vazgeçilmezleri arasında olmanın ötesinde kuru poğaça ustalarının sağ kolu olmaya aday. Vala Bella’nın eşsiz kalitesinden ödün vermemek için profesyonel ekipler tarafından üç yıl süren çalışmalar sonucunda geliştirilen Vala Bella Rende Rende, Savola Gıda’nın Ayvalık’taki tesislerinde üretiliyor. Sofraların Yeni Lezzeti:‘Doğanay Gurme Şalgam’ Çayda inovasyon dönemi: Kolajenli&Prebiyotikli Yeşil Çaylarla tanışın Vala Bella Rende Rende, kuru poğaça yapımını kolaylaştıracak


44 Nestlé Kahvaltılık Gevrekler, deprem bölgesindeki yerel tarımı ve çiftçileri desteklemek için harekete geçiyor. “Tam Tahıl Tam Destek” diyerek yola çıkan Nestlé Kahvaltılık Gevrekler, projenin ilk adımında Antakya ve çevresindeki çiftçilere ait 500 dekardan fazla alan için tohum sağlayacak. Migros iş birliğiyle başlatılan projede tohum desteğinin yanı sıra,toprak ve yaprak analizleri yapılacak. Nestlé ayrıca özel eğitimlerlede çiftçilere katkı sunacak. Nestlé Kahvaltılık Gevrekler,yerel tahıl üretimini güçlendirerek, çiftçilerin desteklenmesi amacıyla Tam Tahıl Tam Destek projesini hayata geçiriyor. Migros işbirliğinde deprem bölgesinde başlatılan projenin ilk adımında Antakya ve çevresindeki çiftçilerin sahip olduğu 500 dekardan fazla tarım alanı için mısır tohumu alımları karşılanacak ve tahıl üretimi desteklenecek. 51 milyon kase Nesquik kahvaltılık gevrek üretimine karşılık gelen bu destekle üretilen Nestlé Kahvaltılık GevreklerMigroslarda tüketiciyle buluşacak. Çiftçilere çeşitli eğitimlerin de verileceği projede toprak ve yaprak analizleri de ücretsiz olarak gerçekleştirilecek. Burçin Alev Ekşi: Birlikteliğimizin gücüne, toprağımızın değerine inanıyoruz Nestlé Kahvaltılık Gevrek İş Birimi Genel Müdürü Burçin Alev Ekşi, “Ülkemizi derinden sarsan deprem felaketi, hepimizedayanışmanın ve desteğin önemini yeniden hatırlattı.Nestlé olarak ‘Ortak Değer Yaratma’ anlayışımızla yıllardır birçok sosyal destek projesini hayata geçiriyoruz. Bu zorlu dönemde de doğaya ve topluma sunduğumuz desteğin daha da önem kazandığını biliyoruz. Bu bilinçle kategorisinde öncü olduğumuz, bir numaralı içeriğimiz olan tam tahıla sahip çıkmak ve çiftçilerimizi desteklemek için harekete geçtik. Tahıl üretimini destekleyerek toprağımıza verimlilik katan çiftçilerimizi güçlendireceğimizbu yolculukta bize eşlik eden Migros’a teşekkür ediyoruz” dedi. Caner Yaman: Deprem felaketinin yaşandığı ilk günden bu yana ‘Çiftçilerimizi Destekliyoruz’ Migros Ticaret A.Ş. Hızlı Tüketim Ürünleri Direktörü Caner Yaman, “Deprem bölgesi, Türkiye’nin toplam tarım arazilerinin yüzde 16’sına denk gelen bereketli topraklara sahip. Afetten etkilenen yerel üreticilerimize en acil şekilde destek vermek, büyük emeklerle yetiştirilmiş ürünlerine sahip çıkmakönceliklerimizin başında geliyor. Felaketin ilk saatlerinden itibaren bölgeye gönderdiğimiz yardımların yanı sıra, tarlada, bahçede kalan mahsullerin alımları için hızla organize olduk. Türkiye’nin dört bir yanındaki mağazalarımızda müşterilerimizle buluşturduk. Nestlé Kahvaltılık Gevrek ile gerçekleştirdiğimiz bu iş birliği ile de bölgede tahıl üretiminin devamlılığına katkı sağlayacağız. Tarıma ve üreticilerimize olan desteğimizi aralıksız sürdüreceğiz.” dedi. Nestlé Kahvaltılık Gevrekler ve Migros’tan deprem bölgesindeki çiftçilere destek 51 milyon kase Nesquik kahvaltılık gevreği karşılayacak tohum desteği verilecek Deprem ekonomisi Mayıs -2023


45 Mayıs -2023 Damak lezzeti Şef Somer Sivrioğlu, bahar ayına özel, klasik tatlılardan farklı, görüntüsü ve tadıyla cezbeden Pavlova tarifini paylaştı. Dışı çıtır içi yumuşacık meyveli beze tatlısı Pavlova, airfry teknolojisine sahip hava fritözleriyle yapımı son derece kolay ve çok az yağ kullanılması sebebiyle de son derece hafif bir tatlı. Türk mutfağının yetenekli şefi Somer Sivrioğlu, 70 yılı aşkın tecrübesiyle mutfakta harikalar yaratan İngiliz menşeli Russell Hobbs ile mutfağa girdi ve bahar sofraları için farklı ve hafif bir tat Pavlova’yı yaptı. Pavlova tatlısında kullanılan malzemeler: 90 gr yumurta beyazı 180 gr pudra şekeri 4 gr sirke 1 tutam tuz 15 gr nişasta Pastacı kreması için, Süt 1 lt Şeker 100 gr Tereyağ 40 gr Yumurta sarısı 6 adet Un 90 gr Süslemek için, Çilek Yaban mersini Taze nane yaprağı Hazırlanışı Yumurta beyazı şeker, tuz ve sirke ile çırpın. Nişasta eklenip spatula ile karıştırın. Pastacı kreması için de sütü haşlayın. Tereyağı hariç tüm malzemeyi bir kaba alın. Haşladığınız sütü temperleyerek karıştırın. Karışımı ocağa alın ve pişirin. Koyu kıvam aldığında ocaktan alabilirsiniz. Pastacı kremasını pavlovanın arasına sıkın, meyveler ve nane yaprağıyla servis edin. Afiyet olsun. Somer Şef’ten bahara özel tatlı tarifi Pavlova


46 Gülçin SOYTUTAN @hayallerimedokunmak @hayallerimedokunmak Gülçin Soytutan Blog: www.hayallerimedokunmak.com Hayallerime Dokunmak Bulutlar Ülkesi Karadeniz’in Sarıtaş Yaylasında, İmdat Yılmaz’ın oberjinde hayallerimize dokunmaya devam ediyoruz. Sabah kalktığımızda Mamure çoktan işlerini tamamlamış, kızarttığı pişilerin kokusu yukarıya gelmişti. Hep birlikte neşeyle kahvaltıyı hazırlayıp, demli çay, hoş sohbet eşliğinde güne başladık. Sarıtaş Yaylası Öncelikle yayladan bahsetmek istiyorum. 2.250 m. yükseklikte bulunan Sarıtaş Yaylası, büyük bir vadiyi Sıçanyurdu ve Arnastal Yaylalarıyla paylaşıyor. 3 yaylanın oluşturduğu bölge çok gelişmiş. Kasap, fırın, lokanta, alabalık çiftliği ne ararsanız var. İhtiyaç olan hemen hemen her şeye kolaylıkla ulaşabiliyor. Yaylalarda hayvancılık yapılıyor. Her yıl Nisan, Mayıs ayları arasında yaylacılar, hayvanlarıyla birlikte bölgeye geliyor. Ekim ayında açan ve yaylacıların “vargit” çiçeği olarak adlandırdıkları mor ve beyaz renkli çiğdemlerin açmasıyla dönüşe geçiliyor. Zengin bitki örtüsü, yabani hayvanları, mis gibi temiz havası, kuş sesleriyle cennetten bir köşe. Bölgeye gitmeyi düşünürseniz İmdat (Tel:05322024750) size yardımcı olur. Doğa Yürüyüşü Kahvaltıdan sonra sabahımızı; sisli, dumanlı, muhteşem bir Karadeniz havasında yaptığımız doğa yürüyüşü ile taçlandırdık. Santa’nın mahallelerinden olan Binatlı’dan başlayıp, İşhanlı’ya gidip döndük. Rengârenk çiçekler, mantarlar ve yeşilin binbir tonu gizemli siste bir göründü, bir kayboldu. Uzun boylu ağaçlar yamaçlarda daha devasa görüntüler oluşturdu. Dönüş yolumuzda Yanbolu Deresinin üzerinde bulunan iki köprüden geçtik. Taş köprülerin üzeri otlar, yosunlarla örtülü olduğu için sanki dere doğal bir tünelden akıyordu. İlk köprü çok güzeldi. Ancak ikinci köprünün ayağına, yol açarlarken iş makinası zarar vermiş. Çok üzüldük! Umarım yaptıkları eşekliği fark eder ve tamir ederler. Dönüşte Binatlı Kilisesini de ziyaret ettik. 3 nefli büyük bir kilise. Çatısı örtülü. Zemini toprak ve duvarlardaki freskler kaybolmuş. Yine de taş bina ayakta. Anlaşılan zamanında büyük bir cemaati varmış. Çataltepe Şehitliği Bölgede bir de şehitlik var. 1914-1916 yılları arasında Rusların bölgeyi işgali sırasında, Rus askerleriyle askerlerimiz arasında yoğun ve çetin savaşlar olmuş. Çok sayıda askerimiz buralarda şehit düşmüş. Mücadeleye devam eden ordumuza karşı duramayan Rus Ordusu geri çekilmek zorunda kalmış. İşte bölgede bulunan şehitliklerden biri de Çataltepe Şehitliği. Halkın tespit ettiği şehit mezarlarının kimisi mermer, kimisi taşlardan yapılmış. Başuçlarına şiirler yazılmış. Kim bilir hangi vatan toprağından gelip buralarda kaldılar. Bizim için toprağa düşmüş kahraman dedelerimizi ziyaret ederken burnumuzun direği sızladı. Nur içinde yatsınlar! Çakırgöl Yaylalarda en çok ziyaret edilen ya da mangal yapılan yerlerden biri de Çakırgöl. Oraya gitmeden önce çok yakınında bulunan ve halk arasında Acısu olarak adlandırılan maden suyu kaynağına kısa bir yürüyüş yaptık. Kaynağın çevresi yemyeşil çayırlar, çiçeklerle çevrili. Akan su kendine minik bir dere oluşturmuş. Kenarında oturup hem piknik yaptık hem de sağlıklı madensuyundan içtik. Acısu’nun biraz ilerisinde bulunan Çakırgöl’e gittiğimizde sisler ve bulutlar içinde masalsı görüntüsü vardı. Çakırgöl, kıyısındaki kayalıklardan çıkan su gözelerinden besleniyordu. Vee İmdat bize babaannesinden öğrendiği Çakırgöl’ün efsanesini anlattı. Gölün etrafında yedi kere dönüp, “Ejderha biz geldik.” diye bağırınca gölün sularının kabardığını, yükseldiğini, bunun üzerine “Yetiş ya Ali.” diye bağırınca da suların tekrar sakinleştiğini söyledi. Sonra da Hz. Ali’nin atının kayaların üzerinde bıraktığı nal izlerini Bulutlar Ülkesine Yolculuk Karadeniz Yaylaları - 3


47 gösterdi. Gerçekten de kayalardaki çukurlar at nalı şeklindeydi. Zamanımız kısıtlı olunca gölün etrafında bir kere dönüp ejderhaya seslendim ama sanıyorum bir kere dönmem onu uyandırmaya yetmedi. Bir daha gidersem kurallara uygun hareket edeceğim. Bakalım gelecek mi? Sümela Manastırı Sümela Manastırına hep Akçaabat, Maçka üzerinden gitmiştik. Bu sefer İmdat, bizi yukarıdan dağlardan götürdü. Çam ormanının içinde, yeşil ve mavinin birbirine karıştığı manzaranın tam ortasında kayalıklara yaslanmış vakur görüntüsü bizi bizden aldı. Gerçek adı Meryemana Manastırı, Sümela ise Rumca adıymış. Kuruluşu ile ilgili farklı efsaneler var. İşte bunlardan bir tanesi; Efsaneye göre Atinalı iki keşiş Barnabas ve Sophronios aynı rüyayı görmüş. Rüyalarında Aziz Luka’nın yaptığı “Meryem’in bebek İsa’yı kollarında tuttuğu ikon”unu bir mağarada görmüşler. Burasını bulup bir kilise yapmak üzere birbirlerinden habersiz Trabzon’a gelmişler ve karşılaştıklarında birbirlerine rüyalarını anlatmışlar. Sonra da rüyalarında gördükleri mağarayı ve içinde de (efsane bu ya) Aziz Luka’nın yaptığı ikonu (Panagia Sümela İkonu) bulmuşlar. Dağın yamacındaki bu mağaranın olduğu yere(tahminen 375-379 yılları arasında) kiliseyi yapmışlar. Yine tahminen Trabzon İmparatoru III.Alexious (1349-1390) zamanında kilise, manastır halini almış. Sonrasında gelişmiş, büyümüş. Fatih Sultan Mehmet ve Yavuz Sultan Selim bile bu etkileyici manastırı ziyaret edip hediyeler vermiş. Ta ki Rus işgaline kadar her şey çok iyiymiş. İşgal sırasında bağımsız bir Pontus devleti kurmak isteyen Rum milislerin karargâhı olmuş. Böyle olunca da manastırdaki rahipler mübadele ile Yunanistan’a gönderilmiş. Giderlerken bu çok önemli ikonayı ve Hz. İsa’nın gerildiği çarmıhın bir parçasını, manastırın hemen altında bulunan Azize Barbara (Aya Varvara) Şapelinin içine gömmüşler. 1931 yılında Yunan Başbakanı Venezelos, Başbakan İsmet İnönü’yle görüşerek bu kutsal eşyaları almak için izin istemiş Türk askerleri eşliğinde bir heyetle gömüldükleri yerden çıkartılarak Yunanistan’a götürülmüş. 1952 yılında Yunanistan’da Vermion Dağı’nda Yeni Sümela adında bir manastır inşa edilerek bu kutsal emanetler oraya götürülmüş. Sümela’ya ilk defa 1989’da gittik. Aracımızı yol kenarına bırakıp manastıra ulaşmak için uzun bir yol yürüyüp, keçi yolunda sıkı bir tırmanış yapmıştık. İkinci defa 1991’de gittik. Yine patika ve keçi yolunu kullanarak ulaşmıştık. Henüz restorasyon yapılmamıştı. Dış duvarların %50’si ancak vardı. Odalar, yemekhane falan hak getire. Meryem ve Hz.İsa’nın hayat hikayelerinden bölümler, Adem ile Havva gibi İncil’de geçen konuları anlatan freskler (tahrip edilmiş olsa da) müthişti! Daha sonra pek çok kez gittik. Son halini alana kadar geçirdiği değişikliklere şahit olduk. Bizden bir gün önce Sümela’da, Meryemana’nın göğe yükselişi (ölüm yıldönümü) nedeniyle düzenlenen, Fener Rum Patriğinin yönettiği bir ayin vardı. Yani kapalıydı. Gittiğimizdeyse açık ve çok kalabalıktı. Tur rehberleri her dilde ziyaretçilere freskleri anlatıyordu. Sümela’nın hak ettiği değeri görmesi, fresklerin zamanın ve insanların yok ediciliğinden korunmuş olması, manastırın eski şaşalı günlerine dönmeye başlaması bizi mutlu etti. Bize bu güzel programı hazırlayan sevgili arkadaşlarımız İmdat ve Mamure’den ayrılmak zor oldu. Gösterdikleri misafirperverlik için çok teşekkür edip düştük yollara. Ortamahalle Akçaabat Akçaabat Belediyesi’nin restore edip kullanıma açtığı tarihi konakların olduğu Ortamahallenin, tepede bulunması nedeniyle manzarası muhteşem. Osmanlı döneminin taş konakları, Arnavut kaldırımları ve çeşmelerine hayran kalıyorsunuz. Halen öğretime devam eden taş mektebi ve kapalı bir kilisesi var. Büyük ihtimal bir Rum mahallesiymiş. Akçaabat köfte, karalahana çorbası, Laz böreği, sütlaç gibi yöresel yemekleri yiyip nefis çay içebileceğiniz restoran ve kafelerde var. Göğceli Cami Çarşamba Bu gezimizin son durağı Selçuklu zamanından kalan en eski ahşap camii olma özelliğine sahip Göğceli Cami. Neredeyse 820 yaşında. Çarşamba’nın Göğceli mezarlığının içinde bulunuyor. Halk arasında “Çivisiz Cami” olarak da biliniyor. Yapımında kestane, dişbudak, karaağaç kullanılmış. 300 kişinin içinde namaz kılabildiği dikdörtgen şeklindeki caminin minaresi yok. Tavanlarında kök boyalarla yapılan birbirine benzemeyen bitki ve değişik formlu motifler var. 820 yıl önce yapılan ahşap cami nasıl bir teknikle yapıldıysa çürümemiş, depremlerde zarar görmemiş ve hala ayakta. Yeni yaşadığımız depremdeyse “Kahramanmaraş’ta bulunan Ebrar Sitesi yüzlerce kişiye mezar oldu!”diyorum ve yorumu size bırakıyorum. Şimdilik hoşça kalın. Gelecek sayımızda bakalım nerede buluşacağız. Hayallerinize dokunmanız dileğiyle… Mayıs -2023


48 Endüstriyel Mutfak Mayıs -2023 NG Kütahya Seramik Porselen Turizm A.Ş ilk ‘Beyaz Bayrak’lı şirketlerden biri oldu Erkan Güral: “Beyaz Bayrakla ödüllendirilmek bizim için moral ve motivasyon oldu” Kamuya karşı sorumluluğunu yerine getiren, çalışanlarını koruyan, vergisini ödeyen şirketler artık 'Beyaz Bayrak' ile ödüllendiriliyor. Kayıtlı çalışma, vergi uyumu gibi hususlarda devlete ve çalışanlarına olan sorumluluğunu zamanında, tam ve eksiksiz olarak yerine getiren, iş sağlığı ve güvenliği standartlarını sürekli geliştirmeye önem veren şirketlerin almaya hak kazandıkları Beyaz Bayrak, düzenlenen ödül töreni ile ilk sahiplerini buldu. Çalışma Bakanlığı ve TİSK ev sahipliğinde gerçekleştirilen ödül töreni ile açıklanan "Beyaz Bayrak" lı şirketler arasında NG Kütahya Seramik Porselen Turizm A.Ş de yer aldı. Törende NG Kütahya Seramik Porselen Turizm A.Ş adına ödül alan Yönetim Kurulu Başkanı Erkan Güral, Beyaz Bayrak uygulamasından duyduğu memnuniyeti dile getirerek açıklamasında şunları kaydetti: “Bu konuyu ele almak, bu konuyu yıllarca işlemek ve bugün hayata geçirmek hem çatı örgütlerimiz anlamında hem de iş yerlerimiz anlamında son derece önemli ve kıymetli. Bu bir anlamda emeklerin karşılık bulması anlamına da geliyor. İş yerlerinde uygulanan çalışma düzeninin, hassasiyetin, primlerin zamanında ödenmesinin, işçi sağlığının ve güvenliğinin yeteri kadar sağlanması gibi kriterlerin ön planda tutulduğu bu sürecin beyaz bayrakla ödüllendirilmesi bizi son derce mutlu etti." Stil sahibi yaz sofralarında Bonna sunumları Sıcak yaz akşamlarını keyifli kılan nedir derseniz, uzun sohbetlerin eşlik ettiği tadına doyum olmaz sofralardır deriz… Bu yaz stil sahibi ve özgün sofralarda buluşanlariçin birbirinden eşsiz koleksiyonlar sunan Premium porselen markası Bonna, yazın coşkusunu sofra sunumlarına taşıyor. Türkiye’nin tek %100HoReCa markası Bonna, sofralara yaz esintileriyle dolu birbirinden eşsiz koleksiyonlar sunuyor. Bonna, tüm görkemiyle sofra sunumuna özgünlük katarken, yazın keyif veren havasını en iyi şekilde yansıtıyor. Göz alıcılığı doğallıkta sunumlar Düşlerin ilham veren atmosferi ile ufuk çizgisini anımsatan Bonna ’nın yeni dijital koleksiyonu FIUM, yaza en çok yakışanlar arasında yer alıyor. Şafak yıldızının geceyi uğurlarken sabahı karşıladığı anın görkemini, dijital baskı sanatıyla desenlerine yansıtan FIUM, göz alıcı renk oyunlarıyla masalarınıza hem tanıdık bir his hem de yeni bir stil katıyor. FIUM ile bu yaz özenli tarifler, günümüz doğallığında bir sunuma kavuşuyor.


49 Mayıs- 2023 Endüstriyel Mutfak Enerji tasarrufunun giderek daha fazla odak noktası haline gelmesinin nedenleri arasında; gaz, petrol ve elektrik maliyetlerinin artması sıralanırken diğer yandan, çevre kirliliğini önlemek ve sürdürülebilirlik gibi konuların kamuoyunda yankı uyandırması yer alıyor. Bu nedenlerden dolayı restoranlarda, yemekhanelerde, hastanelerde ve endüstriyel tarzda yemek yapılan her yerde yatırım kararı alınırken, fiyatın yanında enerji tasarrufu ve daha düşük CO2 emisyonu üretmek gibi konular da her geçen gün daha büyük önem kazanıyor. RATIONAL Türkiye’nin Sürdürülebilirlikten Sorumlu Yetkilisi Gamze Güler, ”Enerji krizi ve yükselen enerji maliyetlerinden dolayı RATIONAL pişirme sistemlerimizin enerji değerleri hakkında sıkça sorular alıyoruz. Özellikle Türkiye’de mevcut geleneksel mutfak ekipmanlarının enerji değerleri sürdürülebilirlik ve CO2 emisyonu açısından büyük dezavantajlar yaratıyor. Yeni alınan geleneksel mutfak ekipmanları da bu dezavantajları çözmek yerine, sorunların devamına yol açıyor. Güler, “ENERGY STAR ® sertifikasına sahip teknolojik pişirme sistemimiz iCombi Pro ile müşterilerimiz enerji tasarruflu ekipman satın aldıklarının güvence belgesine sahip oluyor.” ABD Çevre Koruma Ajansı (EPA), Ocak 2023'teki yayınladığı son raporunda, ENERGY STAR ® sertifikasına sahip olan tüm iCombi Pro pişirme sistemlerinin diğer sertifikasız standart fırınlara göre güçlü bir performans ve daha yüksek enerji tasarrufu sağladığını onaylıyor. Bu tasarrufu sağlamasındaki en önemli nedenlerin başında, iyi bir yalıtım ve kapı cam kaplamasının geliştirilmiş olması geliyor. EPA, İCombi Pro modellerinin diğer sertifikasız standart modellere göre yaklaşık %30‘a varan bir enerji tasarrufu sağladığını belirtiyor. Gamze Güler, konuşmasını "İnovatif bir şirket olarak sektörümüzde teknoloji ile sürdürülebilirlik ve çevre adına sağladığımız faydadan dolayı, RATIONAL çalışanları olarak mutluluk duyuyoruz’’ diyerek tamamladı. "Geleneksel mutfak ekipmanları, profesyonel mutfaklarda sürdürülebilirlik ve enerji tasarrufu konusunda sınıfta kaldı" RATIONAL Türkiye’nin Sürdürülebilirlikten Sorumlu Yetkilisi Gamze Güler,


50 Hotel - Restoran Mayıs-2023 Tarihi yapısı, hikayelerle dolu sokakları, deniz ve adalar manzarası ile bir liman kasabası olan Ayvalık’ın en gözde oteli D-Resort Ayvalık’ta Nisan itibariyle sezon başlıyor. Edremit Havaalanı’na 49 km. uzaklıkta olan ve düzenli uçuşlar ile İstanbul’dan 2 saatte ulaşılan D-Resort Ayvalık; nefes kesen manzarası, dinlendirici konsepti, konforlu odaları, yemyeşil doğası, birbirinden lezzetli tatlardan oluşan menüleriyle bu yıl da aileniz, çocuklarınız ve evcil hayvanlarınız için mutlu ve huzurlu bir tatilin adresi oluyor. Ayvalık Murat Reis bölgesinde yer alan, 70’lerden aldığı mirası günümüze yenileyerek taşıyan, 91 odası, 91 zeytin ağacı, sonsuz mavilikteki denizi ile unutulmaz Yeşilçam filmlerine ev sahipliği yapan D-Resort Ayvalık’ta süit odalar dışında tatil deneyiminizi bir üst seviyeye taşıyacak bungalov ve villaseçeneği de bulunuyor. Beyaz kumlarla sarılı masmavi denizi, çam zeytin ve incir ağaçlarının gölgesinde sakin bir tatil deneyimi yaşatan plajda evcil hayvanınız da size eşlik edebiliyor. Bu eşsiz doğanın içerisinde taptaze ve Egeli bir yemek deneyimi sunan D-Resort Ayvalık’ın özenle hazırlanan menüleri gastronomi sevenlere farklı bir deneyim yaşatıyor. Nesiller boyu eşsiz bir tatil deneyimi "D-RESORT AYVALIK" Akdeniz çanağındaki ilk Buddha-Bar Beach, dünyaca ünlü Neo-Asya menüsü,ikonik Buddha Bar müzikleri ve djleriyle birlikte, huzurlu sahili ve denizi ile bu yaz da misafirlerini ağırlıyor. Bodrum ve Bitez koyu arasında bulunan Asarlık Mevkii'nin de konumlanan Bodrum’daki ilk resort oteli Caresse, a Luxury Collection Resort & Spa’da yer alan Buddha-Bar Beach, menüsü ve özel etkinlikleri ile 2023 yaz sezonunda da Bodrum’un en popüler destinasyonlarından birisi olmaya devam ediyor. Gastronomi, konaklama, sağlıklı yaşam, müzik ve miksoloji alanlarında dünya çapında bir referans olarak kabul edilen efsanevi Buddha-Bar Beach, neo-Asya sınırlarını aşıp gündüzden geceye uzanan konseptiyle, Caresse Bodrum’un sahiline renk katıyor. Buddha Bar, geniş miksoloji menüsü, yeni açılan sahil barı ile konuklarına birbirinden lezzetli kokteyllerin keyfini çıkartabilecekleri izole ve sakin bir cennet vadediyor. Efsanevi Buddha-Bar Beach misafirlerini ağırlamaya başladı Yeni nesil konaklama deneyimi “SMART BY DEDEMAN” Dedeman Hotels & Resorts International; “yeni nesil bir konaklama deneyimi” olarak konumlandırdığı “Smart by Dedeman” markasının ilk otelini Eskişehir’de hizmete açtı. Teknolojik ve modern altyapısıyla özellikle gençlere, onlar gibi düşünen “akıllı bir yaşam” sunan, akıllı sistemlerin estetik bir mimariyle buluştuğu Smart by Dedeman Eskişehir,şehrin temposuna yeni bir soluk katacak. Smart by Dedeman Eskişehir, Dedeman’ın Park Dedeman Eskişehir ile birlikte şehirdeki ikinci oteli olacak. Eskişehir’in genç ruhu “Smart by Dedeman” ile buluşuyor Modern yapısı, kültürel ve sanatsal dokusuyla her noktasında gençliğin ruhunu taşıyan il merkezinde bulunan Smart by Dedeman Eskişehir; şehrin adeta simgesi olarak anılan Porsuk Çayı’nın yanında, üniversiteye, eğlence ve en popüler kültür noktalarına kolaylıkla ulaşılabilecek bir lokasyonda, tren istasyonuna yürüme mesafesinde konumlanıyor.


Click to View FlipBook Version