C A T E R I N G g u i d e “Güncel ile, Bilimi Birleştiren Dergi” Yıl / Year :20 Sayı / Issue:119 Nisan April 2024 www.ardayayin.net Fiyatı / Price:100 TL ISSN 1308 - 4585 “Hakemli Dergi”
2
3 Fabrika Karaağaç OSB Mah.101. Cadde No:6/2 Kapaklı - Tekirdağ 0282 758 26 44 kulsanprofesyonel kulsanprofesyonel İstanbul Mağaza İSTOÇ 11.Ada No:157-159 Bağcılar İstanbul 0212 659 78 36 - 0538 645 98 24
4 THERMOSET ATHENA 16 ATHENA HAVANA Casablanca Cordoba Genova Havana Patara Larissa Sevilla Sofralarınıza profesyonel bir dokunuş Athena www.kulsan.com.tr
5
6 www.akkayamutfak.com Mutfak ve Servis Ekipmanları İSTOÇ Toptancılar Sitesi 11. Ada No:157 - 159 Bağcılar - İstanbul Tel:0212 659 78 36 - GSM Uğur AKKAYA 0538 645 98 24 ◆Restaurant ◆ Cafe ◆ Pastane ◆ Otel ◆ Okul ◆ Yurt ◆ Hastane
715
8
9
10 ◆ İşyerinde ◆ Evde ◆ Okulda ◆ Heryerde √ Toplu Yemek √ Restoran √ Pasta √ Organizasyon √ Özel İkramlar [email protected] Tel: +90 212 550 00 15 K.Çekmece İkitelli OSB Mah. Marmara Sanayi Sitesi Sosyal Tesis SK. No:1 Yönetim Binası 4-5-6 K.Çekmece - İstanbul www.tamamutfak.com.tr
11
12
13 Yunus Emre Cad. No: 23 İç Kapı No: 1Çarşamba/Samsun [email protected] @tarihiozakkayafirini Türkiye'nin neresinde olursanız olun siparişleriniz karşılanmaktadır
14 Her masada varız Koçel Plastik San. ve Tic. Ltd. Sti. GEPOSB İnönü mah. 9. Cad. 82.sok No:10 41400 Gebze Kocaeli TURKIYE Phone : +90 262 751 3873 [email protected] www.koceltray.com Gıda ve içecek servis ekipmanları endüstrisi ile olan 15 yıllık bilgi, birikim ve tecrübemizi kullanarak 2014’de İstanbul’da şirketimizi kurduk. Ana prensip olarak yüksek kaliteli ve uygun fiyatlı ekipmanı üretmek ilkesi ile yola çıktık. Bugün Koçel ürünleri restorant , otel, kafeterya , fast food , catering , hastane ve okullarda yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Profesyonel tepsi üretiminde, Türkiye de’ ki yerli sermayeli en geniş ve kaliteli ürün yelpazesine sahip firma olarak bu başarıyı yurt dışında da sürdürmenin gururunu tüm çalışanlarımız ve müşterilerimizle birlikte yaşıyoruz. Tüm ürünlerimiz entegre olarak tamamen fabrikamızda imal edilmektedir. İşletmemiz NSF , BSCI Amfori ve ISO kalite yeterlilik belgelerine sahiptir. FİRMANIZ İÇİN DOĞRU TEPSİYİ SEÇİN Koçel’in ürün çeşitliliği, her tür ihtiyaca ve bütçeye uygun doğru tepsi seçilmesinde en önemli etkendir.
15 X-RAY GIDA DENETİM SİSTEMİ Tanje ǀeLJa dondƵrƵlmƵş paketlerde, tek LJa da çok şeritli işlem hatlarına kadar, paketlenmiş ǀe paketlenmemiş ƺrƺnlerde çok LJönlƺ deneƟm... Paslanmanj çelik, metal, cam, plasƟk, taş, kemik ǀe kaƵçƵk gibi LJabancı cisimlere karşı opƟmƵm hassasiLJet... Gıda ƵLJgƵlama standartlarına ƵLJgƵn... Elektro-OpƟk, X-RAY, Hiper-Spektral deneƟm sistemleri... Tara İzle PAKETLEME, TARTIM, ETİKETLEME SİSTEMİ Tabaklı ƺrƺn tarƨm – strechleme ǀe eƟketleme... Dakikada ϯϱ adet paketleme... InFeed önjelliğiLJle konǀeLJöre entegre imkanı... Kamera ile tabak boLJƵ ǀe ponjisLJonƵnƵ algılama... Tara İzle (312) 397 73 25 www.ak-farm.com [email protected]
16 www.ardayayin.net Bilimsel Kurul Yönetim Yeri - AR-DA Yayın & Pazarlama: Fidanlık Mah. Sağlık-1 Sokak No: 24 / 3 Çankaya - Ankara Tel & Faks: 0312 430 33 10 [email protected], [email protected] Editör'den İmtiyaz Sahibi - Sorumlu Müdür Dursun ARIK [email protected] Reklam Yönetmeni Zerrin ÖZCAN [email protected] Yayın Danışmanı ve Başyazar Engin GÜNER [email protected] Yönetici Ortak Rıza AKKAYA [email protected] Dijital Medya Web Master: Soykan ÖZÇELİK soykanozcelı[email protected] Translator: Yağmur Özge ARIK Toplu Yemek ve Catering Sektörü Danışma Kurulu Rouzben Gergeri - Ziba Catering Tolga Yetkinşekerci - Özgaziantep Cihangir Bayer - Resport Catering Sadık Çelik - Keyveni Yemek Yüksel Güven - AŞ-SAN Catering Kemal Saldır - Seçsan Yemek Ahmet Selimoğlu - Saray Yemek Danışma Kurulu Yüce CANOLER Feray ALPAY Timuçin ARAL Mehmet Baki ASUTAY Dr. Murat AY Dr. Sinan YOLSAL Catering Guide Hakemli bir dergidir Yıl: 20 Sayı: 119 Nisan 2024 Fiyatı: 100 TL ISSN 1308 - 4584 Baskı: Elma Teknik Basım Matbaacılık Ltd.Şti. İvedik OSB Matbaacılar sitesi 1516/1 Sk. No:35 Yenimahalle - Ankara Tel:0312 2299265 Temsilcilikler Doğu Karadeniz Nihat ÖZTÜRK - 0542 677 26 54 Antalya: Erdal ARIK - 0533 648 75 22 Temsilciler ve köşe yazarları gönüllülük esasına göre faaliyette bulunurlar Dağıtım: Yurtiçi Kargo - Etkin Dağıtım Yayın Türü: Yerel Süreli Ayda bir yayınlanır. Catering Guide Dergisi basın meslek ilkelerine uyar. İmzalı yazıların sorumluluğu yazarlarına, ilanların sorumluluğu ilan verene aittir. Catering Guide de yayınlanan yazılar kaynak gösterilerek kullanılabilir. C A T E R I N G g u i d e www.cateringguidedergisi.com "Güncelle, Bilimi Birleştiren Dergi" Editör Doç.Dr. Muhammed YÜCEER Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Bilimsel Kurul / Scientific Board: Prof. Dr. Ahmet AYAR - Sakarya Üniversitesi Prof. Dr. Şebnem TAVMAN – Ege Üniversitesi Prof. Dr. Kezban CANDOĞAN – Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Zerrin ERGİNKAYA – Çukurova Üniversitesi Prof. Dr. Ahmet Hilmi CON – Ondokuz Mayıs Üniversitesi Prof. Dr. Beraat ÖZÇELİK – İstanbul Teknik Üniversitesi Prof. Dr. Hasan VARDİN – Harran Üniversitesi Prof. Dr. Cemalettin SARIÇOBAN – Selçuk Üniversitesi Prof. Dr. Mustafa ARDIÇ – Aksaray Üniversitesi Prof. Dr. İbrahim ÇAKIR – Abant İzzet Baysal Üniversitesi Prof. Dr. Osman KOLA – Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Prof. Dr. Suzan Öztürk YILMAZ – Sakarya Üniversitesi Prof. Dr. Gülgün F. ŞENGÖR – İstanbul ÜniversitesiSu Bilimleri Fakültesi Doç. Dr. Hilal ŞAHİN NADEEM– Adnan Menderes Üniversitesi Doç. Dr. Mine ERGÜVEN – İstanbul Aydın Üniversitesi Doç. Dr. Çiğdem Uysal PALA – Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Doç. Dr. Mustafa KIRALAN– Balıkesir Üniversitesi Doç. Dr. Saadettin TURHAN – Ondokuz Mayıs Üniversitesi Doç. Dr. Gülen Yıldız TURP – Ege Üniversitesi Doç. Dr. Yalçın ÇOŞKUNER – Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Ayla ARSLANER – Bayburt Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Durmuş SERT – Necmettin Erbakan Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Özge Duygu OKUR – Bülent Ecevit Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Pınar Oğuzhan YILDIZ – Ardahan Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Sümeyra S. Tiske İNAN – Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Ahmet YAMAN – Abant İzzet Baysal Üniversitesi Merhaba; Baharın kendini iyice hissettirdiği bu günlerde yeni sayımız ile karşınızdayız. Yazarlarımız bu sayıda da alanlarına giren konularda son derece aydınlatıcı yazılar ile bizimle birlikte oldular. İlerleyen sayfalarımızda keyifle okuyacağınızı düşünüyoruz. Rıza AKKAYA ile Sektörel Sohbetlerin konuğu Koçel Plastik yöneticileri Sinan Köçkar ve Ahmet Çelik oldular. Prof. Dr. Nevrez Koylan,Uzun yaşamanın sırlarını anlatırken, Hijyen ile yatıp kalkan Mehmet Baki Asutay Hijyenin Kokusu “MİSK-İ AMBER” konulu yazısı ile sizlerle... Catering Guide’nin bu sayısı dört farklı etkinlikte yer alacak. Unlu Mamuller ve Teknolojileri alanında Avrasya’nın en büyük fuarı olan İBAKTECH ile başlayacak etkinlik maratonumuz. 5. Türk İş Güvenliği ve Sağlığı Fuarı ve Gıda Güvenliği Kongresi ile devam edecek. Bursa’da gerçekleştirilecek olan Uluslararası Kümes hayvanları Kongresi ile sona erecek. Yolu düşen dostlarımızı standımıza bekleriz. Yeni sayımızda buluşuncaya kadar sağlıklı ve mutlu kalın. Hayırlı ve bol kazançlar diliyoruz.
17
18 Dursun ARIK Yayın Yönetmeni [email protected] GSM:0507 179 56 02 bakınca görülecektir Nisan- 2024 Bağımsız danışmanlık şirketi Deloitte tarafından hazırlanan “Türkiye 2023 yılı Tahmini Medya ve Reklam Yatırımları Raporu” na göre toplam medya ve reklam yatırımları önceki yıla yüzde 120 artarak 140,69 milyar TL’ye ulaştı 2022 yılına göre yüzde 120’lik bir büyüme yaşanan sektörde medya yatırımları 119 milyar 110 milyon TL olurken; yapım, baskı, reklam veren hizmet bedeli gibi reklam yatırımları ise 21 milyar 580 milyon TL’ye ulaştı. Gazete ve dergi yatırımları büyümesini sürdürdü Toplam 792 milyon TL’lik medya yatırımı gerçekleştirilen basın mecrası 2023 yılında bir önceki yıla göre yüzde 42,5 oranında büyüdü. Gazeteye yatırım yapan reklam veren sayısında yüzde 16,5, reklam süresinde ise yüzde 5,6 oranında düşüş gözlenen gazete mecrasını en fazla kullanan üç sektör sırasıyla finans, perakendecilik ve inşaat ev dekorasyon oldu. Dergilerin reklam veren sayısında yüzde 0,5 oranında bir azalma görülürken reklam süresi bakımından yüzde 2,9 oranında bir artış izlendi. Dergiye en çok yatırım yapan üç sektör ise tekstil, endüstri ve makine ürünleri ile inşat ve dekorasyon hizmetleri oldu. Türkiye, dünya ortalamasının üzerinde büyüyor Dünya reklam yatırımlarının da büyüdüğünün belirtildiği Rapor’a göre 2023 yılında toplam medya yatırımları 874 milyar dolara ulaştı. 2024 yılında ise 916 milyar dolar medya yatırımı gerçekleştirileceği tahmin ediliyor. 2024 yılında, dünya genelinde yüzde 5,2 büyüdüğü tahmin edilen toplam medya yatırımlarının yüzde 58’i dijital mecralara yapılırken, dijital büyüme payını ağırlıklı olarak sosyal medya ve geleneksel aramadan alıyor. 2022’ye göre 2023’te yüzde 5,2 oranında büyüyen küresel medya yatırımlarının içinde en yüksek büyüme yüzde 10,3 ile Hindistan’da görüldü. Hindistan’ı Meksika ve Endonezya takip ederken Türkiye dolar bazında yıllık yüzde 34,8 yıllık değişim oranıyla ortalamanın çok üzerinde bir büyüme gösterdi. Reklam yatırımları 2023’de yüzde 120 oranında büyüdü…
19
20 B A Ş Y A Z I Engin GÜNER YEMEKDER Yönetim Kurulu Başkanı [email protected] Nisan- 2024 Genel seçimler geçen yıl yapılmıştı. Mahalli idare seçimleri de, geçtiğimiz günlerde tamamlandı. Normal şartlarda, önümüzdeki ilk seçim 4 yıl sonra ve artık ülke gündemine dönme vakti geldi. Ülke gündemi nedir? Ekonomi herkesin birinci gündem maddesi… Gelişen dünyanın nimetleri artarken, hepimiz bu nimetlerden faydalanmak istiyoruz. Asgari ücret, memur ve emekli maaşları işin gelir ayağındaki belirleyici göstergeler… Enflasyon oranı da terazinin diğer kefesi… “Yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan” paradoksunda olduğu gibi, enflasyonist ortamda asgari ücret ve memur maaşlarına benzer oranlarda zam yapıldı. Üzerine EYT düzenle-mesi geldi. Yapılan maaş zamları ve ilave emekli maaşları devlet kasasından çıktı. Devlet fakirleşti, talep arttı, fiyatlar hortladı. Ekonomi adeta fırtınası dinmek bilmeyen bir denize döndü. Fırtınada ilk boğulan emekli oldu ve seçimde de hesabı iktidarın önüne koydu. Peki ne oluyor da fiyatlar hortluyor, ekonomi bozuluyor. Yüksek enflasyonun sebebi hep mali konular mıdır? Hayır, enflasyonun sebebi; altyapı, hukuk, eğitim, adalet, sağlık ve liyakat sistemlerinin doğru kurgulanmaması, işletilmemesidir. Önceki yazılarımızda da detaylı olarak anlattık. İstediğiniz kadar hastane binası yapın, yeterli sayı ve mesleki eğitimden almış hekim, sağlık personeliniz olmazsa, hizmet üretemezsiniz. Örneğin bir aile hekimine günde 70 kişi ve üzerinde kişiyi muayene etme hedefi koyarsanız, hekim gözüyle bakar ama şifa verecek bir muayene yapamaz. Toplumun ruhen ve bedenen iyi durumda tutamaz, sağlıklı hale getiremezsiniz. İstediğiniz kadar meslek lisesi, üniversite açın… Yeterliliği tam ve liyakati olan öğretmen, öğretim görevlisi atayamıyorsanız, derslik, laboratuvar, atölye, mutfak, araç gereç sağlayamıyorsanız, işletmelerle okul-işletme ortaklığı kuramıyorsanız, ihtiyaç duyulan mesleki eğitimi veremezsiniz. Ticarete ve sanayiye liyakatli personel sağlayamazsınız. Ne kadar otoyol, köprü, tünel, viyadük yaparsanız yapın, ülkenin ve şehirlerin nüfusu, coğrafyası, demografik yapısını göz önünde bulundurup, doğru planlama yapamıyorsanız, başta raylı sistemler olmak üzere toplu taşımayı hayata geçiremiyorsanız, hepsi tıkanır. İstediğiniz kadar kanun çıkarın, adliye sarayları yapın, hakimsavcı-memur işe alın… Kanunlarınız yeteri kadar anlaşılır olmazsa, basit bir konu birden fazla kanunda yer alırsa, adli işlemleriniz usul ve tebligat labirentleri arasında sıkışıp yıllarca beklerse, arabuluculuk ve uzlaştırma müessesesi kağıt üzerinde kalırsa, atadığınız personelin liyakati yoksa, adaleti zamanında ve adil dağıtamazsınız. Geç gelen adalet, adalet değildir. Aracınla sabah işe giderken, akşam eve dönerken hiçbir trafik kuralına uymayan sürücüleri kontrol edip, yaptırım uygulamazsanız, ama düzenli trafik ya da asayiş uygulaması adı altında ana arterleri kesip, insanları kuyruklara sokarsanız bunun kimseye faydası olmaz. Vatandaşı sinir hastası edersiniz. Her tarafta kamera olmasına ve kolluk güçlerinin her türlü teknolojik imkânı bulunmasına rağmen, şehirlerde her gün silahlı kişiler cirit atıyorsa, en basit soruşturmalar ve şikayete bağlı suçların yargılamaları bile aylarca-yıllarca sürüyorsa, kolluk ve adalet zafiyet içinde demektir. Mahallerdeki okullar binlerce öğrenci nüfusuna sahipse, evinin dibindeki okula çocuk göndermekten imtina ediyor ve daha seçkin olduğunu düşündüğün kilometrelerce mesafedeki okullara servisle çocuğunu gönderiyorsan ya da daha iyi bir eğitim için aylık gelirinin önemli bir kısmını özel okullara harcıyorsan, eğitim sistemi sorunludur. Belediyeler Kanunu, büyükşehirlerde şehiriçi ulaşım hizmetlerini büyükşehir belediyelerine, ilçe ve beldelerde işyeri ruhsatları ve işgaliyelerle ilgili düzenleme görevlerini de mahalli belediyelere vermekte. Ancak korsan taşımacılık, kaldırımların sözüm ona esnaf tarafından işgali, yol kenarlarında kamyonet içinde kahvaltı, meyve, patates, pilav satanlar, tablacılar hiçbir yasal yeterliliğe uymadan, kira, işgaliye, vergi, sigorta, işçilik ödemeden, gıda güvenlik normlarına uymadan satış yapıyorsa, bunlar da belediyelerin zafiyet konularıdır. Yukarıda saydığımız olumsuzlukların üzerine ciddiyetle gidilmediği takdirde, ülke olarak sosyal yapıyı düzeltemeyiz. Eğitimli, erdemli bireyler yetiştiremeyiz. Ticaretimizi, ekonomimizi, kültürümüzü, sanatımızı geliştiremeyiz. Sorunun tek çözümü eğitim, ahlak, erdem, çalışmak, çalışmak, çalışmaktır. Millet mesajı sandıkta vermiştir. GÜNDEM VE MESAJ
21
22 Rıza AKKAYA ile Sektörel Sohbetler Nisan- 2024 Beni ve Engin Bey’i misafir ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Ben uzun yıllardır ürünlerinizi biliyorum. Okurlarımız ve sektör için bir de sizden dinleyebilir miyiz? Gebze’deki fabrikamızda ürettiğimiz, yıllık 1 milyon adet civarındaki ürünün % 65’lik kısmını başta Avrupa ülkeleri olmak üzere, turizm açısından gelişmiş, yiyecekiçecek sektörleri yüksek, dünyanın 50 ülkesine ihraç ediyoruz. Ürünlerimiz hızlı servise uygun ve kaymazlık özelliğine sahip, içecek sunumları, self-servis toplu tüketim işletmeleri, kafeterya ve çay bahçeleri ile gastronorm ölçülerde ürettiğimiz ürünler de toplu yemek servisi veren işletmelerin, üretim ve servis hatlarında oldukça fonksiyonel ve etkin bir şekilde kullanılmaktadır. Ancak şu anki üretim alanımız talebi karşılamaya yeterli gelmediğinden ve yeni ürün gruplarına gireceğimizden dolayı, tesisimizi büyütmek için yeni yatırım hedeflerimiz bulunmaktadır. Ürünlerinize bu kadar çok talep gelmesinin sebebi nedir? Aslında bunun birden çok sebebi var. Kompozit, laminant ve kauçuk olmak üzere 3 grup malzemeden ürün elde ediyoruz. Sektörün ihtiyacına uygun hammadde, uygun tasarım ve uygun maliyetli ürün yapıyoruz. Hammadde ve yarı mamullerimizi kendimiz ürettiğimiz için dışarıya bağımlı kalmıyoruz. Bu 3 malzeme arasındaki farklar nelerdir? Kauçuk grubu ürünler; yüksek maliyetli, ancak hızlı servis yapılan ve yüksek kaymazlık gerektiren bar, otel, turizm işletmeleri tarafından tercih edilir. Laminanttan mamul ürünler su ve darbeye dayanıklılığı düşük olup, buna paralel maliyetleri de düşüktür. Genelde kafeterya ve çay bahçelerinde kullanılır. Kompozit malzemeden üretilenler ise yoğun iş trafiğinin olduğu catering ve self-servis Merhaba, Bu ayki sayımızda restoran, bar, otel, kafeterya, AVM, yemekhane, hastane, okullarda yiyecek ve sunumlarında kullanılan tepsileri üreten ve her geçen gün ürünlerini biraz daha geliştiren ve sektörün tepsi üretimi ve tasarımındaki lider markalarından Koçel Plastik’in Gebze Plastikçiler Organize Sanayi Bölgesi’ndeki fabrikasında, Sinan Köçkar ve Ahmet Çelik’in misafiri olduk. Sektörün ihtiyacına uygun hammadde, uygun tasarım ve uygun maliyetli ürün yapıyoruz
23 Nisan- 2024 sektörel sohbetler işletmeleri, askeri tesis, hastane ve okul yemekhanelerinde kullanılır. Lokomotif ürünlerimiz kompozit ve laminant grubu ürünlerden yaptığımız self-servis tepsileridir. Sohbeti gerçekleştirdiğimiz showroomda; yuvarlak, oval, kare, dikdörtgen tepsilerin yanında köşe detayları farklı ürünleriniz de dikkatimizi çekiyor. Evet, tasarımlarımız sayesinde müşterilerimizin cirolarını ve marka değerlerini attırmak, işlerinde verimlilik sağlamayı hedefliyoruz. Örneğin geliştirdiğimiz yeni self-servis tepsilerinin kenar yükseltilerini, köşelerde yumuşatarak indirdik ve müşteri masada yemek yerken kolunu tepsiye yaslayarak bir konfor alanı yaratmaya ve işletmenin tercih edilmesine gayret gösterdik. Müşterilerimizin taleplerine göre tepsilere çeşitli desen, renk ve görseller basabilmekteyiz. Ayrıca uluslararası mutfak standart ölçüsü GN 1/1 ebadında ve kompozit malzemeden ürettiğimiz tepsiler, sadece sunumda değil, toplu yemek üreticilerine üretimde de yerden ve işçilikten tasarruf sağlamaktadır. Tüm bunları yaparken, sürekli yenilikçi orijinal ürünler tasarlıyor ve bizden önce alınmış patentlere de çok dikkat ediyoruz. Yeni ürün gruplarına gireceğinizden bahsetmiştiniz. Şu anda kaç çeşit ürününüz var ve gelecekte yapmayı planladığınız ürün çeşitleri ne olacak? Şu anda 200 civarında kalıbımız mevcut olup, bunları hammadde materyallerindeki çeşitlilik, renk ve desen kombinasyonlarıyla birlikte değerlendirdiğimizde, binlerce farklı ürün çeşidi üretebilmekteyiz. Şu anda gıda üretim yerlerindeki gıda istifleme raflarının kurulumları ile istifleme ve (özellikle soğuk oda içlerinde) soğutma için yeterli ergonomiye sahip olmadığını, verimlilik sağlayamadığını gözlemliyoruz. Yeni tesisimize geçtiğimizde kompozit malzemeden üretilmiş, kolay kurulabilen, verimli istifleme ve soğuk muhafaza sağlayacak, patenti bize ait ve kilit sistemi daha güçlü ve daha ağır yükler taşıyabilecek gıda istifleme rafları üretmeyi planlıyoruz. Ayrıca kompozit malzeme ile sektöre faydalı ürün tasarımlarımız da mevcut. Örneğin et restoranlarında, popüler steak mönü sunumları için üzerinde et kesilebilecek gıdayla temasa uygun bir ürün geliştirdik. Başta Avrupa olmak üzere üretiminizin % 65’ini ihraç ettiğinizi söylemiştiniz. Bununla ilgili bir stratejiniz var mı? Pandemi öncesi Avrupa’nın yıllık tepsi talebi 30 milyon adetti. Pandemiden sonra beslenme alışkanlıklarının değişmesiyle, bu sayı 20 milyon/yıla geriledi. Biz bu talebin yıllık 500 binini karşılıyoruz. Avrupa’da böylesine bir potansiyel olmasına rağmen, her sipariş için ayrı ihracat belgeleri düzenlemek ve sevk yaptığımızdan, lojistik ve diğer maliyetlerimiz yükseliyor ve rekabet etmekte güçlük çekiyoruz. Bunun önüne geçebilmek için önümüzdeki dönemde Almanya’da bir depo ve merkez kurmayı, Avrupa’ya olan pazarlama, satış ve dağıtımımızı buradan gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Sinan Bey, Ahmet Bey çok zevkli ve genç müteşebbisler için ilham verici bir sohbet oldu. Ayrıca işinize hâkimiyetiniz, sektöre sunduğunuz yenilikçi ve fonksiyonel ürünler yakın gelecekte sizleri farklı platformlarda göreceğimizin habercisi… Bizi misafir ettiğiniz için çok teşekkür ederiz.
24 Altınköy, 25 yıldır peynir üretiminde sektöre yön veren peynir üreticilerinden biri olarak öne çıkıyor. Başlıca ürünleri arasında kaşar peyniri, mozzarella peynir çeşitleri, cheddar peyniri ve dilimli tost peyniri bulunan firma, dünya mutfağının vazgeçilmezi peynirin farklı türlerini tüketicisiyle kalitesinden ödün vermeden buluşturuyor. Yeni fabrikasında yenilenebilir enerjisiyle… 2018 yılında Aydın'ın Ortaklar Organize Sanayi Bölgesi'nde kurulan yeni fabrikasıyla üretim kapasitesini arttırarak devam eden Altınköy, sürdürülebilirlik ilkesiyle öne çıkıyor. Fabrika, elektrik enerjisi ihtiyacını 2022 yılından beri GES projesi ile karşılıyor, böylece çevre dostu bir üretim anlayışıyla daha temiz bir gelecek için üretimini doğaya karşı saygı duyarak gerçekleştiriyor. Dünya çapında lezzet! Altınköy uluslararası pazardaki başarısını yaklaşık 10 ülkeye yaptığı ihracatla ispatlıyor. Ürünlerini dünya pazarlarına taşıyan Altınköy, yüksek kalite standartları ve çeşitliliğiyle global bir marka olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Firma, 25 farklı türde peynir üretimi yaparak müşterilerine geniş bir ürün yelpazesi sunarken, bu çeşitlilik ve ürün kalitesi, Altınköy'ü uluslararası alanda da tercih edilen marka haline getiriyor. “Gülümseyin Peynir” Vizyonunu gülümsemek üzerine kuran Altınköy, "Gülümseyin Peynir" sloganı ile tüm iş ortaklarına ve markaya güven duyan kullanıcılarına öncelikle mutluluğun önemini vurgularken, samimiyetle güçlü bağlar kurulmasının ne kadar önemli olduğuna da vurgu yapıyor. Türkiye’nin 45 iline uzanan lezzet! Türkiye genelinde 45 ilde bulunan bayileriyle, Altınköy ürünlerine birçok ilde ulaşabilmek mümkün. Sürekli ve dengeli büyümeyi benimseyen bir yönetim anlayışına sahip olan Altınköy, müşteri memnuniyetini her şeyin üstünde tutarak sektördeki sürekliliğini ve vizyonunu herkese kanıtlıyor. Bu lezzet gelecekte de herkesi gülümsetecek! Altınköy, 25 yıllık deneyimi, kalite anlayışı, çevre dostu üretimi ve geniş ürün yelpazesiyle peynirlerini ulusal ve uluslararası arenadaki başarısıyla dağıtmaya ve büyümeye devam ediyor. Sektörde yenilikçi ve dinamik bakış açısıyla adından oldukça söz edilen Altınköy, gelecekte de peynir kullanıcılarına yüksek kaliteli ürünlerini sunmaya devam ederek, tüm iş ortaklarını gülümsetmeye kararlılıkla devam edecek gibi görünüyor. Peynirin çeyrek asırlık tecrübesi firma haberi Nisan- 2024
25 15 Perpa ticaret merkezi A blok kat 5 No: 85 34384 - Şişli/ İstanbul Tel: 0 212 210 55 30 - [email protected] - Dakikada 36 vuruş kapasitesiyle - Saatte 2160 adet/saat hamburger, - 4320 adet/saat inegöl köfte - 8640 adet/saat misket köfte şekillendirmek için - Kare, dikdörtgen, oval, yuvarlak ve bütün doğal şekiller - Ürün ağırlığı ve kalınlığı kalıp üzerinden ayarlanabilir. - Hamburger, köfte, balık, kek, tereyağı, peynir ve bazı çerez ürünleri hassas porsiyon kontrolü sağlayarak yavaşça ezmeden şekillendirir. bemakmakina.com.tr BEMAK ® ET / GIDA İŞLEME MAKİNALARI PASLANMAZ HAZNELİ ÇELİK HAMBURGER-KÖFTE ŞEKİLLENDİRME MAKİNESİ C M Y CM MY CY CMY K
26 Prof. Dr. Nevrez Koylan köşe yazısı Nisan- 2024 Herkesin istediği sağlıklı ve uzun yaşamın sırları aslında çok karmaşık değil ve temelde kendinize nasıl baktığınızla yakından ilgili. Bu konuya daha yakından bakalım. DNA’nızı Koruyun: Yaşlandıkça kromozomların uçları kısalır. Bu da hastalanma olasılığını artırır. Ancak diyet ve egzersiz gibi yaşam tarzı değişiklikleri, onları daha uzun hale getiren bir enzimi artırabilir. Sonuç olarak, sağlıklı alışkanlıklar yaşlanmayı hücresel düzeyde yavaşlatabilir. Doğru Seçimler Yapın: 80 yıllık bir araştırma, vicdanlı insanların – yani ayrıntılara dikkat eden, her şeyi enine boyuna düşünen ve doğru olanı yapmaya çalışan insanların – daha uzun yaşadığını ortaya koymuştur. İyi Sosyal Bağlar Kurun: Uzun yaşamın sırları arasında iyi dostlar büyük önem taşır. Düzinelerce araştırma, güçlü sosyal bağlar ile daha uzun bir yaşam arasında net bir bağlantı olduğunu gösteriyor. Bu yüzden iletişimde kalmak için zaman ayırın. Arkadaşlarınızı Akıllıca Seçin: Arkadaşlarınızın alışkanlıkları size de yansır, bu nedenle sağlıklı yaşam tarzına sahip arkadaşlar arayın. Fazla kilo alan bir arkadaşınız varsa obez olma ihtimaliniz artar. Sigara içmek de sosyal bağlar yoluyla yayılır, ancak sigarayı bırakmak da bulaşıcıdır. Sigarayı Bırakın: Sigarayı bırakmanın hayatınızı uzatabileceğini biliyoruz, ancak ne kadar uzattığı sizi şaşırtabilir. 50 yıllık bir İngiliz araştırması, 30 yaşında sigarayı bırakmanın size tam on yıl kazandırabileceğini gösteriyor. Alışkanlığı 40, 50 veya 60 yaşında bırakmak ise ömrünüze sırasıyla 9, 6 veya 3 yıl ekleyebilir. Gün İçinde Şekerleme Yapın: Gün içinde yapılan kısa şekerlemelerin daha uzun yaşamaya yardımcı olabileceğine dair bilimsel kanıtlar var. Bir çalışma, düzenli olarak şekerleme yapanların kalp hastalıklarından ölme olasılığının, nadiren kestirenlere göre %37 daha az olduğunu göstermiştir. Araştırmacılar şekerlemenin stres hormonlarını düşük tutarak kalbinize yardımcı olabileceğini düşünüyor. Akdeniz Diyeti Uygulayın: Akdeniz diyeti meyve, sebze, tam tahıllar, zeytinyağı ve balık açısından zengindir. Bu plan aynı zamanda obezite, yüksek kan şekeri, yüksek tansiyon ve kalp hastalığı ve diyabete yakalanma olasılığını artıran diğer şeylerin bir karışımı olan metabolik sendroma yakalanma şansını da ciddi bir şekilde azaltabilir. Yediğiniz Miktarları Kısıtlayın: Japonya, Okinawa halkı bir zamanlar dünyadaki diğer tüm gruplardan daha uzun yaşıyordu. Bunun nedeni bölgenin geleneksel diyetidir. Yeşil ve sarı sebzeler açısından zengin ve kalorisi düşüktür. Ayrıca, bazı Okinawalılar tabaklarındaki yemeğin yalnızca %80’ini yemeyi alışkanlık haline getirmişlerdir. Genç nesiller eski yöntemleri bıraktı ve o kadar uzun yaşamıyorlar. Evlenin: Evli insanlar bekar arkadaşlarından daha uzun yaşama eğilimindedir. Araştırmacılar bunun evlilik mutluluğunun sağladığı sosyal ve ekonomik destekten kaynaklandığını söylüyor. Mevcut bir birliktelik en büyük faydayı sağlarken, boşanmış ya da dul kalmış kişilerin ölüm oranları hiç evlenmemiş olanlara göre daha düşüktür. Kilo Verin: Sağlıklı vücut ağırlığı uzun yaşamın sırları arasında önemli bir yer tutar. Aşırı kiloluysanız, zayıflamak diyabet, kalp hastalığı ve hayatınızdan yıllar alan diğer rahatsızlıklara karşı koruma sağlayabilir. Daha fazla lifli gıda tüketin ve düzenli egzersiz yapın. Uzun yaşamın sırları
27 Nisan- 2024 Hareketli Olun: Egzersiz yapan insanlar yapmayanlara göre ortalama olarak daha uzun yaşamaktadır. Düzenli fiziksel aktivite kalp hastalığı, felç, diyabet, bazı kanser türleri ve depresyona yakalanma olasılığını azaltır ve hatta yaşlılıkta zihinsel olarak zinde kalmaya bile yardımcı olabilir. Alkolü Azaltın: Fazla alkol karnı şişirir, tansiyonu yükseltir ve bir dizi başka sağlık sorununa neden olabilir. Alkol söz konusu olduğunda riskler faydalardan daha ağır basmaktadır. Alkol alıyorsanız, tüketimi sınırlı tutun. İnançlı Olun: Dini ayinlere katılan insanlar katılmayanlara göre daha uzun yaşama eğilimindedir. 65 yaş üstü kişiler üzerinde yapılan 12 yıllık bir araştırmada, haftada birden fazla ibadete gidenlerin bağışıklık sistemi için önemli bir protein seviyesi, gitmeyenlere göre daha yüksek çıkmıştır. Birlikte ibadet eden insanlar arasında gelişen güçlü sosyal ağ da sağlığa destek olabilir. Bağışlayıcı Olun: Kini bırakmanın fiziksel sağlık açısından şaşırtıcı faydaları vardır. Kronik öfke kalp hastalığı, felç, daha kötü akciğer sağlığı ve diğer sorunlarla bağlantılıdır. Affetmek kaygıyı azaltır, kan basıncını düşürür ve daha rahat nefes almaya yardımcı olur. Güvenlik Önlemlerini İhmal Etmeyin: Kazalar, en yaygın üçüncü ve 1 ila 24 yaş arasındaki insanlar için en önemli ölüm nedenidir. Güvenlik önlemlerine uymak uzun bir yaşam şansınızı artırmanın kolay bir yoludur. Emniyet kemerleri bir araba kazasında ölüm olasılığını %50 azaltır. Bisiklet kazalarından kaynaklanan ölümlerin çoğu kask takılmadığı için kafa travmalarından kaynaklanmaktadır. İşyerinde ve evde de güvenlik önlemlerini ihmal etmeyin. Sağlıklı Uyku Uyuyun: Yeterince kaliteli uyku almak obezite, diyabet, kalp hastalığı ve ruh hali bozuklukları riskini azaltabilir ve hastalıklardan daha hızlı kurtulmaya da yardımcı olur. Gecede 5 saatten az uyumak erken ölme olasılığını artırabilir, bu nedenle uykuyu bir öncelik haline getirin. Stresinizi Yönetin: Stresten asla tamamen kaçınamazsınız, ancak onu kontrol etmenin yollarını öğrenebilirsiniz. Yoga, meditasyon veya derin nefes almayı deneyin. Günde birkaç dakika bile fark yaratabilir. Daima Bir Amacınız Olsun: Sizin için anlamı olan hobiler ve faaliyetler ömrünüzü uzatabilir. Japon araştırmacılar, güçlü bir amaç duygusuna sahip erkeklerin 13 yıllık bir süre içinde felç, kalp hastalığı veya diğer nedenlerden ölme olasılığının, kendilerinden daha az emin olanlara göre daha düşük olduğunu bulmuşlardır. Ne yaptığınız ve neden yaptığınız konusunda net olmak, Alzheimer hastalığına yakalanma olasılığınızı da azaltabilir.
28 mekan Nisan- 2024 Muhteşem atmosferi, şık dekorasyonu, taş duvarları, tarihi mermerleri, orijinal hamam öğeleri ve Türk füzyon mutfağının en özel tatlarıyla Olden 1545 konuklarını tarihle iç içe özel konseptiyle ağırlıyor. Mimar Sinan’ın İstanbul’daki ilk hamam eseri ‘Kapıağası Yakup Ağa Hamam’ı tarihsel yolculuğuna Olden 1545 olarak devam ediyor. Açıldığı günden itibaren gastronomi otoriteleri, mekân kaşifleri ve lezzet severler tarafından tam not alan Olden, misafirlerini geçmişin büyüsü ve modern dünyanın kurgusuyla eşsiz bir lezzet yolculuğuna çıkarıyor. ‘More Than Old Bar’da zamanın büyüsünde eğlence Tarihin içinde, taş duvarlar arasında, şık bir mermer barın etrafında, DJ performansı eşliğinde doyasıya eğlence…‘More Than Old’ yani eskiden daha fazlası… Mekânın tarihsel izlerini en orijinal haliyle sunan çok özel bir bar… Gen Group’un ‘eski’ ve ‘tarihi’ kavramlar arasındaki farkı ortaya çıkarma çabasıyla hamamın külhan bölümü olarak kullanılan taş tünel kısmı tarihi dokuyu bozmadan Olden markasının şıklığı ile taçlandırılıyor ve İstanbul’un en mistik barlarından biri oluşuyor. Taş duvarlar ve orijinal tünel formu içinde dokuyu bozmadan inşaa edilen mermer bar ve mekana özel seçki müzikler zaman tünelinde bambaşka bir deneyim yaşatıyor… Mi’Mar, Mest, Latife, Pare, 1545, Fevk ve Mahperi More Than Old’un imza kokteylleri arasında yerini alıyor. Türk füzyon mutfağının en özgün ve yenilikçi tatları , Mutfağının genç şef Aykut Can Akın ve ekibine emanet olduğu Olden 1545, farklı kültürlerden ilham alarak özenle hazırlanan menüsü ile misafirlerine geçmişin büyüsü ve modern dünyanın kurgusuyla eşsiz bir lezzet deneyimi yaşatıyor. Menüde gastronomi dünyasının en popüler akımlarından biri olan ve farklı mutfakların geleneklerini birleştiren füzyon mutfağından en özgün yemekler yer alıyor. Akın, Anadolu’nun geleneksel tatlarını dünya mutfağı ile buluşturarak en yenilikçi tatlarını ve pişirme tekniklerini lezzet severlerin beğenisine sunuyor. Olden 1545, tadım menüsü, soğuk-sıcak başlangıçlar, zengin kırmızı et, beyaz et, deniz mahsulleri, taze sebzeler, spesiyal kokteyller ve enfes tatlılar ile göze ve damağa hitap ederek, misafirlerine tam bir gastronomi deneyimi yaşatıyor. Tarihin büyüsünde lezzet ve eğlence ‘OLDEN 1545’de
29
30 [email protected] Mehmet Baki ASUTAY Hijyen Grup Gıda Hijyeni Koordinatörü köşe yazısı Nisan- 2024 Şimdi hijyenin kokusu da olur muymuş demeyin. Aslında hepimizin bildiği ve yaşadığı tabiatın kendi kokusu var ya işte o; tabiat kokusu, toprak kokusu diye adlandırılan kendine özgü bir koku, aslında tabiatın hijyen kokusudur. Temizliği ve Hijyeni çağrıştırır. Hani yağışlı bir havanın arkasından ormanda veya kırsal yeşillik bir bölgede gezerken oluşan hafif bir sisin içerisindeki o kendine has tabiat, toprak kokusu. Aslında tabiat kendini temizliyor, yeniliyor. Ortaya çıkan o koku tabiat ananın hijyen, temizlik kokusu. Nasıl diye merak ederseniz yağışlı havalarda gökyüzündeki şimşek ve yıldırımlar denizlere göllere, kırsal alanlara düşer. Çok yüksek bir elektik akımı okyanus, deniz, göl ve kara parçalarındaki kimyasal bileşikleri parçalayarak havaya klor, klordioksit, ozon, hipokloröz asit, iyot vb. benzeri bir çok kimyasal ve temiz bir koku yayar. İşte bu kimyasallar hem bulunduğu ortamı hem de gaz fazında havayı hijyenik duruma getirir. Hatta yağmur bulutlarıyla dünyamızı yıkayarak dezenfekte eder. Bizde mis gibi toprak kokuyor diye ciğerlerimize o temiz havayı çekeriz. Ruhumuza huzur ve mutluk verir. Bu duyguları yaşadığınız her koku Hijyenin kokusudur. Bir de ilkbaharda açan çiçek ve ağaçların kokusu var ki ömrünüze ömür katar. Hepimiz yaşamak için nefes almak zorundayız. Nefesi almamız iki saniye, vermemiz ise üç saniye sürer. Günde ortalama 23 bin kere tekrarladığımız, beş saniyelik bir işlem hayatta kalmamızı sağlar. Nefes aldığımızda burnumuza sadece hava değil, çevredeki şeylere ait moleküller de girer; bunların bir kısmı da koku molekülleridir. Biz her ne kadar fark etmesek de günde 23 bin kere koklama işlemi yaparız. Kokunun diğer dört duyudan en önemli farkı duygu ve hafıza merkezine direkt erişimidir. Daha anne karnında 8 haftalıkken kokuya ilişkin gelişmeler göstermeye başlıyoruz. İçinde uzun süre geçirdiğimiz plasenta sıvısı, anne kokusunu (buna annenin yediğinin içtiğinin kokusu da dahil) hafızamıza kazıyor. Bu nedenle bebek doğduktan sonra annesini tanımak için koku duyusundan faydalanıyor. Bebek doğumla aniden, karanlık ve pes seslerin olduğu bir ortamdan aydınlık ve gürültülü bir ortama geçiş yapıyor. Bu geçiş sırasında içerdeki hayatı ile dışarıdaki hayatı arasında kurabildiği tek bağ, tek ortak nokta koku. Rahat olduğu ortamın kokusu, doğumdan sonra da onu rahatlatıyor; mesela ağlayan bebeklere annenin kokusu sinmiş bir giysi koklatıldığında sakinleşebiliyorlar. ' Her insanın kokusu da, parmak izi gibi, tamamıyla kendine özgüdür.' Güzel kokular hepimizi kendine çeker. Mis gibi kokan bir çiçek kokusu, insanın iştahını kabartan güzel bir yemek kokusu, bir taze çekilmiş bir kahve kokusu veya bulunmuş olduğunuz ortamda sizi rahatlatan taze bir koku. Güzel kokunun, insanı ruhsal ve psikolojik açıdan da ferahlattığı bilimsel olarak ispat edilmiştir. Psikolojik durumları değiştirebilirler ve bu değişmeler tedavide kullanılabilir. Güzel bir koku kişiyi canlandırıyor. Coşku, mutluluk, özgüven gibi iyi hissetme duyguları verebiliyor. Tabi terside mümkün. Aşırı terlemiş bir insan kokusu, ağız, ayak kokusu, çürümüş bayatlamış yiyecek kokusu, temizlenmemiş ortam kokusu bizi hemen negatif olarak etkiler. Türk tıp tarihinde İbn-i Sina ve Biruni gibi alimler gül kokusunu akıl hastalarının tedavisinde kullanmış ve hafızayı açtığını, belleği güçlendirdiğini görmüşlerdir. Bir Alman araştırma grubu, gül kokulu bir odada uyutulan hastaların zekâ ve algılama seviyelerinin arttığını görmüşlerdir. Bir başka araştırma grubu da gülle beslenen farelerin hafızalarının güçlendiğini ispatlamışlardır. Mevlana’nın “koku gönül gözünü açar” sözü Mesnevi’de sıklıkla kullanılmıştır. İnsanlık tarihi boyunca sevgi ve güzelliğin sembolü haline gelen gülün kokusunun, fiziksel ve metafiziksel alanlarda birçok fayda sağladığı görülmüştür. Evimizde, iş yerimizde artık birçok yerde olduğu gibi modern AVM’lerde, restorantlarda, hotellerde hatta bir çok yerin tuvaletlerinde hoş koku verici aparatlar var. Amaç güzel koku ile huzurlu ve mutlu olmamızı sağlamak (Burada amaç kötü kokuyu bastırmak olmamalı , temizlik ve dezenfeksiyon sonrası kullanılmalıdır.) Tabiatın bize sunmuş olduğu binbir çeşit çiçek, bitki ve meyve hatta hayvansal kokular var. İlkbaharın gelişiyle tekrar canlanan doğa o muhteşem renk ve kokularını bizimle buluşturuyor. Güller, lavantalar, sardunya, yasemin, akasya, çam ağacı, hanımeli, reyhan, nane, karanfil, çilek, kayısı, muz kendilerine özgü kokuları bir çoğumuzu mest ediyor. İnsanoğlu kirletmese, müdahale etmese tabiat kendi kendini hem temizliyor hem yenileyebiliyor. Dünya mis gibi güzel kokabilir. Tat duyumuzun beş kulvarı var. Oysa biliyoruz ki binlerce farklı lezzetle beraber yaşıyoruz. Burada yapılan bir hata var, lezzete de tat deniliyor. Oysa lezzet tadın da içinde yer aldığı bir karışım. Bu karışımın % 80’ini koku duyusu oluşturuyor. Koku, tat, yiyeceğin ısısı ve dokusu, hepsi bir arada bu lezzet duygusunu oluşturuyor. Burnumuzu kapatarak içmemiz veya yememiz halinde Hijyenin Kokusu “MİSK-İ AMBER”*
31 Nisan- 2024 kola ile gazozu, elma ile patatesi ayırmamız imkânsız. Bu da lezzet dediğimiz duygu içinde koku duyumuzun önemini göstermeye yetiyor. Bu duyuya hitap eden dev bir endüstri var. İşlenmiş gıdalar endüstrisi. Portakallı gazoz, vişneli gazoz veya biftek, peynir aromalı cips vs. dediğimizde, aslında tat farkından değil, koku farkından söz ediyoruz. Kokular Aristo'dan beri çeşitli sınıflamalara tabi tutulmuştur. Bugün kullanılan en genel sınıflamaya göre kokuları 7 temel kokuya göre sınıflandırmaktayız. Bu kokular keskin, çürük, nane, misk, çiçek, kafur, eter olarak adlandırılmaktadır. Dünyanın en güzel kokusu hangi kokudur? Diye soracak olursanız, İsveç'teki Karolinska Enstitüsü ve Oxford Üniversitesi iş birliğiyle yürütülen araştırma, insanların kültürleri ne olursa olsun koku alma konusunda benzer tercihleri paylaştığını ortaya koydu. Sonuçlara göre en hoş koku vanilya olurken onu şeftali takip etmiş. Temizlik sektöründe de hijyen kokusu olarak doğal sabun kokusu, taze çiçek kokuları tercih edilirken temizlik takıntıları olan insanlar için ise çamaşır suyu kokusu öne çıkıyor. Temizlik hastalığı rahatsızlığı (Obsesif kompulsif) aslında farkında olmadan hem kendilerini hem de diğer insanları zehirliyorlar. Gerek evlerde gerekse de çalışma alanlarında kullanılan fazla çamaşır suyu veya çamaşır suyu katkılı deterjan ve dezenfektanlar yıllar sonra hastalık olarak geri dönüyor. Sadece çamaşır suyu değil fazla kullanılan yumuşatıcı kokuları, vücut parfümleri, oda ve ortam parfümleri de aslında bizlere zarar veriyor. Bitkisel, hayvansal veya çiçeksi olmak üzere koku kaynakları çok çeşitlidir. Doğal olmayan birçok parfüm sentetik kimyasallar içerir ve bu kimyasallar bazı insanlarda alerjik reaksiyonlara ve solunum sorunlarına neden olabilir. Astım, solunum güçlüğü, baş ağrısı, mide bulantısı, göz ve cilt tahrişi gibi semptomlar, parfüm solumanın zararları arasında en dikkat edilmesi gereken noktalardır. Tarih boyunca insanlar güzel kokmaya çalışmışlardır. Tabiattaki kokuları taklit ederek parfümleri icat etmişlerdir. Parfüm kelimesi, hoş bir koku veren, genellikle doğal veya sentetik bileşenlere dayalı, sıvı bir preparat olarak tanımlanmaktadır. Koku kelimesi ise genellikle parfümün içinde bulunan bir bileşen için veya parfüm formülasyonu için kullanılmaktadır. Dünyada ilk parfüm üreten insan, Tapputi adında kimyacı bir kadınmış ve ilk kokuyu Mezopotamya, Babil'de mürrüsafi, yağlar ve çiçeklerden üretmiş. Mısır'da, yaklaşık 4000 yıl önce, insanlar parfümleri dini törenlerden cenazelere ve hatta günlük hayatta bile kullanıyorlarmış. Parfüm 17. yüzyılda, özellikle Fransa'da o günlerde hijyen oldukça kötü haldeymiş ve hoş olmayan vücut kokularını gidermek için parfüm kullanılıyorlarmış. İngiltere'de parfümler, VIII. Henry ve Kraliçe I. Elizabeth döneminde yaygın olarak kullanılmış. Musevilik, Hristiyanlık, İslam gibi bütün dinler, koku duyusunu kurumsal imajlarının bir parçası olarak çok kullanırlar. Musevilikde çok fazla kokulu tütsü tarifi vardır. Hz. İsa’nın doğumunda onu ziyarete giden üç âkıl insanın elindeki üç hediyeden ikisi kokudur: Mür ve Günlük ağacı. Hz. Muhammed’in terinin kokusu “gül kokusu” olarak tarif edilmiştir. Gıda sektörü olarak konuya baktığımızda iyi temizlik ve dezenfeksiyon yapılmamış işletmeler kötü kokar. Tabi bu da ürün kalitesini ve çalışmaları, çalışanları etkiler. Sektörün kendine has ürünlerinin kokması normal olmakla birlikte kötü kokuların zararlı mikroorganizmalar tarafından üretildiğini bildiğimizden bu tür kokularla karşılaştığımızda ilk aklımıza gelen o işletmenin Hijyen kalitesinin iyi olmadığıdır. Sizi rahatlatacak hoş kokular duyuyorsanız işte oda Hijyenin kokusudur. Yani temizlik ve dezenfeksiyon yapılmış demektir. Gıda sektöründe çeşitli işletmelerin proses hatlarında parfümlü ürün kullanmak yasaktır (Gıda kodeksi gereğince kokunun ürünlere bulaşmaması için). 42 yıldır sektörde olan biri olarak bu konuyu eleştiriyorum. Üretiminiz bittikten sonra (yani açıkta açık bir gıda maddeniz yoksa) hafif, taze kokulu temizlik ve dezenfeksiyon ürünlerinin kullanılmasına izin verilmelidir. Örneğin; bir balık fabrikanızda üretim sonrası ne kadar temizlik ve dezenfeksiyon yaparsanız yapın kendine has kokuyu engellemeniz pek mümkün olmuyor. (Bir de bunu küçük işletmeler, restoranlar, büfeler için düşünün) . En çok kullanılan çamaşır suyu katkılı birçok ürün ağır bir şekilde çamaşır suyu kokuyor. Hele birde yaz aylarında buharlaşmanın etkisiyle ayyuka çıkıyor. Hiç olmazsa hafta sonları yani çalışmanın olmadığı zaman dilimlerinde az parfümlü ürünlerin kullanılmasına izin verilmelidir. Amaç kötü kokuyu bastırmak değil hoş kokulu, temiz ve ferah bir ortam yaratmak olmalıdır. Eminim bu koku sizi rahatlatacağı gibi Hijyen konusunda da olumlu düşünmenizi sağlayacaktır. Sadece temizlik ürünleri değil, kokulandırılmamış halleri tahmin edilemeyecek kadar kötü kokabilen kişisel bakım ürünleri, yani losyon, krem veya ruj gibi ürünlerde de koku kullanılıyor. Kimse kötü kokulu bir şey almak istemediğinden, bakım ürünleri endüstrisi de bu ürünlerin doğal kokularını önce nötralize ediyor, ardından üzerine hoş bir koku iliştirerek cazip hale getiriyor. Aşırıya kaçılmadığı sürece güzel kokular hepimizin hayatını güzelleştiriyor. Atalarımızın dediği gibi her yer“ misk-i amber” olsun. KAYNAKLAR https://ztbb.org/koku-koku-algisi-parfumler-vedat-ozan/ https://www.feyzanesans.com/blog/koku-frekansi.html *Misk-i amber kelime anlamı olarak eşi benzeri olmayan çok hoş bir koku anlamına gelir. MEHMET BAKİ ASUTAY - CATERİNG GUIDE DERGİSİ, Yıl 16 , sayı : 90 EKİM-KASIM 2020 ”ÇAMAŞIR SUYU - EN ÇOK KULLANILAN YERLİ TEMİZLİK ve DEZENFEKTAN ÜRÜNÜ” adlı yazı sayfa 28-29-30’
32 Atık Yağlar Nisan- 2024 Bitkisel atık yağları kime, nasıl veriyoruz? Mutfaklarda pişirme işlemleri sırasında ortaya çıkan bitkisel atık yağların çevre ve insan sağlığına zararlı olduğunu artık herkes biliyor. Ama biz yine de birkez daha hatırlatalım; Bitkisel atık yağlar insan sağlığına zararlıdır. Bitkisel atık yağlar, yemeklerin pişirilmesi sırasında yüksek sıcaklıklara maruz kaldıklarında yapıları değişir ve trans yağ asitleri oluşur. Trans yağ asitleri, kötü kolesterolü yükseltir ve kalp hastalıkları riskini arttırır. Ayrıca bu atık yağlar, vücudumuzda iltihaplanmaya yol açar ve sindirim sorunlarına neden olur. Bu nedenlerden dolayı, pişirme işlemlerinden çıkan bitkisel atık yağları tekrar kullanmaktan kaçınmak önemlidir. Ayrıca sağlıklı yağlar tercih ederek ve yemekleri pişirirken yağın yanmamasına dikkat ederek bu olumsuz etkileri en aza indirebilirsiniz. Bunun yerine atık yağları sızdırmaz kaplarda biriktirip belediyenin belirlediği toplama noktalarına götürmek ya da lisanslı toplayıcılara teslim etmek daha sağlıklı bir seçenektir. Bitkisel atık yağlar, insan sağlığına olduğu kadar çevreye de ciddi zararlar vermektedir. Atık yağlar, atık sularda bozunabilirlik oranı düşük olduğu için su kaynaklarının kirlenmesine sebep olmaktadır. Kanalizasyon sistemlerini tıkayarak kısa sürede ciddi altyapı sorunlarına yol açmaktadır. Bunun yanı sıra çöpe atılması durumunda toprak ve su kaynaklarına sızan atık yağlar doğal yaşamı tehdit etmekte ve çevresel kirliliğe sebep olmaktadır. Göktan Gürcü Kolza Biodizel A.Ş Genel Müdürü
33 Nisan- 2024 Çevre ve insan sağlığına zararlı olan bitkisel atık yağlar toplanmalıdır. Çünkü bu yağlar geri dönüşüme kazandırılarak biyodizel yakıt üretiminde kullanılabilir. Bu sayede hem çevreye zarar vermekten kaçınılır hem de yenilenebilir bir enerji kaynağı elde edilmiş olur. Bitkisel atık yağların toplanmaması durumunda ise ciddi riskler ortaya çıkabilir. Evlerde oluşan bitkisel atık yağlar Genellikle belediyeler ile ortak çalışma yapan lisanslı toplayıcı firmalar tarafından toplanmakta, birçok belediye çeşitli noktalara bitkisel atık yağ kumbarası koymaktadır. Ayrıca bazı zincir marketler, atık yağları toplamak için çeşitli programlar düzenleyerek bu konuda farkındalık oluşturmaktadırlar. Evlerde biriktirdiğimiz atık yağları bir pet şişede biriktirerek geri dönüşüme kazandırılacak yerlere teslim edebiliriz. Teslim edilecek yer konusunda bilgi sahibi değilseniz, bulunduğunuz belediyenin çevre birimini arayarak destek isteyebilirsiniz. Unutmayınız ki, belediyeler evlerde oluşan bitkisel atık yağları toplatmakla yükümlüdür. İşletme sahipleri atık yağlarını lisanslı toplayıcılara teslim etmelidir. Burada önemli bir ayrıntı vardır. İşletmeler lisanslı toplayıcılara atık yağlarını Çevre Bakanlığı’nın MoTAT uygulamasını kullanarak teslim etmelidir. Aksi takdirde teslim edilen atık yağlar kayıt altına alınamamakta ve biyodizel üretiminde kullanılamamaktadır. Bitkisel atık yağ toplayan kişi ya da kuruluşlar lisanslı dahi olsalar MoTAT uygulaması kullanmadan atık yağ toplayamazlar. MoTAT sız toplanan atık yağlar her halükarda kayıt dışı ya da yasadışı konumundadır. Böyle bir durumda atık yağlarını kayıt dışı veren işletme de, lisanslı dahi olsa toplayıcı da yasal sorumluluk altına girmiş olur. Atık yağlarınızı yasalara uygun şekilde vermek için ne yapmalı? Bunun için önce EÇBS (Entegre Çevre Bilgi Sistemine) kayıt olmak gerekmektedir. EÇBS (Entegre Çevre Bilgi Sistemi); Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından kurulan, çevre mevzuatı kapsamında tesis, firma ve şahısların yükümlülüklerini yerine getirmelerini kolaylaştıran uygulamalara giriş yapabildiği çevrim içi bir platformdur. Entegre çevre bilgi sistemine (EÇBS) nasıl kayıt olunur? Firma/kurum kaydolmak için imza yetkisi bulunan firma yetkilisi tarafından EÇBS’ ye e-devlet şifresi ile giriş yapar. Şirket bilgileri girildikten sonra sistem tarafından otomatik olarak kayıt formu oluşturulur. Bu kayıt formu firma yetkilisi tarafından imzalandıktan sonra Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına bağlı il müdürlüklerine verilir. İl müdürlüğü kontrollerini sağladıktan sonra firmanın entegre çevre bilgi sistemi üzerinde aktivasyonunu gerçekleştirir. Peki MoTAT nedir? MoTAT, Mobil Atık Takip Sistemi, EÇBS içerisinde bulunan bir uygulamadır. Bu uygulama sayesinde tehlikeli atıklarınızı lisanslı taşıyıcılara verebilirsiniz. MoTAT zorunlu mu? Bitkisel atık yağların teslim edilmesinde Mobil Atık Takip Sistemi (MoTAT) uygulaması kullanımı zorunludur. MoTAT bildirimi nasıl yapılır? EÇBS ’ye giriş yapıldıktan sonra, “Atık Yönetim Uygulaması (TABS/ MoTAT / KDS)” uygulaması seçilir. İlgili tesis seçilerek uygulamaya git butonuna basılır. Açılan ekranda sol menüden “Atık Gönderim İşlemleri” başlığının altındaki “Taşıma Talebi Ekleme” butonu seçilir. İstenilen bilgiler doldurulduktan sonra oluşan “Taşıma Kontrol Numarası (TKN)” toplayıcı firmaya iletilir. Sistem her ne kadar zor görünse de birçok gerikazanım tesisi ya da lisanslı toplayıcı bu konuda işletmelere yardımcı olmaktadır. Ayrıca internette sistemin kullanımına yönelik birçok video ve açıklama da bulunmaktadır. Unutmayalım ki atık yağlarınızı yasal yollarla teslim etmezseniz bunları korsan toplayıcılar toplayacaktır. Korsan toplayıcılar ise genellikle kaçak yollarla topladıkları ya da işletmelerin haberi olmadan çaldıkları atık yağları yeniden gıda sektörüne ya da kaçak akaryakıt sektörüne satmakta ve haksız kazanç elde etmektedir. Kaçak yollarla toplanan ve kaçak alanlarda kullanılan atık yağlar toplum ve çevre sağlığı için önemli ölçüde tehdit oluşturmaktadır. Bu gün ülkemizde toplanan bitkisel atık yağların yarısından fazlası kaçak yollarla toplanmaktadır. Bu nedenle atık yağların yasal yollarla teslim edilmesi çevreye ve topluma karşı sorumlu birer vatandaş olarak hepimizin görevidir.
3426
3527
36 tarım-proje Nisan- 2024 Cemreler düştü. Bahar geliyor. Hava, su ve toprak ısınıyor. Doğa uyanıyor. Ancak bu sefer, doğanın uyanışını kutlarken, artan sıcaklıklar ve değişen iklim koşulları, gıda üretimindeki risklere yönelik kaygılarımızı körüklüyor. Copernicus İklim Değişikliği Servisi'nin verilerine göre, 2023 Haziran ayından bu yana yaşadığımız her ay, şimdiye kadar kaydedilen en sıcak ay oldu. Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre, Türkiye'nin birçok yerinde mevsim normalleri aşıldı. 2024 Ocak ayı ortalama sıcaklıkları ülkemizde normallerin 2.8°C üzerinde gerçekleşti ve son 53 yılın en sıcak Ocak ayı oldu. Artan sıcaklıklar tarımsal üretim için ne anlama geliyor? İklim krizi ve artan kış sıcaklıklarının sebep olduğu sorunların başında kuraklık geliyor. Su fakiri olma yolunda bir ülke olmamız da gıda üretimindeki riskleri daha da artırıyor. Sıcaklıkların artması ile nemi azalan toprağın suya doyması için daha fazla sulama yapmak gerekiyor. Yüksek ısı, toprağın azot miktarı ve pH değeri ile mikro bakteriyel bileşimini değiştiriyor ve topraktaki besin maddelerini ve bitki sağlığını olumsuz yönde etkileyerek üretimde kayıplara sebep oluyor. Organik tarım üreticisi Gürsel Tonbul yüksek sıcaklıkların toprakta zararlı mikroorganizmaların üremesine neden olduğunu, fotosentez yavaşladığı için bitki büyümesi ve döllenme yeteneğinin azaldığını, aynı zamanda bahçe ve ormanlarda yangınlara, toplu ağaç kurumalarına ve bitki salgın hastalıklarına yol açtığını söylüyor. Düzensiz ve aşırı yağışlar üretimi olumsuz etkiliyor Kuraklık, artan sıcaklıkların ilk sonucu olarak akla gelse de, aşırı ve düzensiz yağışlar da iklim krizinin en önemli sorunlarından birisi. Aşırı yağışlar sonucu topraktaki su doygunluğunun artması, oksijen miktarının azalmasına ve nem artışına bağlı zararlı artışı ile bitki hastalıklarının çeşitlenmesine, çoğalmasına sebep oluyor. Düzensiz yağışlar ise bitkilerin ekim-dikim takviminde aksamalara yol açabiliyor. Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin Köy-Koop İzmir ile birlikte yürüttüğü İklim Dostu Çiftlikler projesinin paydaşları ile yapılan toplantıya katılan üreticiler iklim krizine dair en ciddi sorunun düzensiz yağışlar ve sıcaklık dalgalanmaları olduğunu ifade etti. Mevsimsel dalgalanmalar sebebiyle ciddi ürün kayıpları yaşadıklarını belirten üreticiler kış aylarının sıcak geçmesi sebebiyle çok fazla böceklenme olduğunu, güvelerin tarladaki bütün domatesleri 3 günde yok edebildiğini söylüyor. Kış aylarının sıcak geçmesi ve kar yağışının yetersiz olması toprağın su tutma kapasitesini düşürüyor, zararlı organizmaların artışına ve bitkilerde erken çiçeklenmeye neden oluyor. Bu durum tarımsal üretimde kayıplara neden olurken, gıda krizinin daha da derinleşmesine yol açıyor. Çözüm, iklim dostu tarım yöntemlerine geçmek… İklim krizinden gıda krizine giden yol kısalıyor Kış sıcaklıklarının artması ve yetersiz kar yağışı tarımı olumsuz etkiliyor
37 Nisan- 2024 İklim değişikliğinin bitkiler üzerindeki etkilerine dair yapılan araştırmalar sıcaklık artışları ve yağış rejimindeki değişikliklerin, tarımsal üretimde büyük değişimlere neden olacağı ve özellikle buğday gibi temel gıda ürünlerinin üretiminde kayda değer düşüşlere yol açabileceğini gösteriyor. Yükselen sıcaklıkların, bitkilerin coğrafi dağılımını etkileyeceği ve bazı bitki türlerinin göç etmesine neden olabileceği görülüyor. Yapılan bir başka araştırmada, kış aylarının sıcak geçmesinin, bitkilerin biyolojik saatlerini ve fenolojik döngülerini değiştirebileceği belirtiliyor. Bu durum, tarımsal üretim desenlerinin ve yöntemlerinin yeniden gözden geçirilmesini ve iklim krizine uyum stratejilerinin geliştirilmesini gerektiriyor. Kar yağışları kuraklık ve don riskini azaltıyor Artan sıcaklıkların dışında kışın kar yağışında azalma da söz konusu. Oysa kar yağışlarının tarımsal açıdan çok önemli işlevleri var. Kar örtüsü, toprağa ısı yalıtımı sağlayarak bitkilerin kış aylarında soğuk hava koşullarından etkilenmesini engelliyor. Taban suyunun doğal dengesinin korunmasında kar yağışı etkili bir rol oynuyor. Karın yavaş yavaş erimesi toprakta suyun daha uzun süre tutulmasını sağlıyor ve bu da bitkilerin kök gelişimi için elverişli bir ortam yaratıyor. Kuraklık riski ve bitkilerin sulama ihtiyacı azalıyor. Organik tarım üreticisi Şaban Burhan, kar yağışının normal olduğu yıllarda 6 saat sulama ile toprağın su doygunluğuna eriştiğini, kar yağmayan yıllarda ise 20 saat sulamanın dahi yetmediğini ve verim kaybı yaşadıklarını ifade ediyor. Şaban Burhan, kar yağışlarının aynı zamanda zararlı mikroorganizmaları azalttığını, bitkilerin ve ağaçların erken uyanmasını önleyerek don riskini azalttığını belirtiyor. Ağaçların erken çiçek açtığı yıllarda ciddi ürün kaybı yaşadıklarını ifade eden Burhan, bunun sonucunda gerçekleşen fiyat artışları ile tüketicilerin de iklim krizinden etkilendiğini söylüyor. İklim krizine dayanıklılığın yolu doğa ile uyumlu tarımsal üretim İklim değişikliğine uyum sağlayabilmek için doğa ile uyumlu tarım yöntemleri kritik bir rol oynuyor. Kuraklığa, hastalıklara, değişen iklim koşullarına daha dirençli tarımsal üretim için agroekolojik, onarıcı yöntemlere geçiş yapılması gerekiyor. Organik tarım üreticisi Şaban Burhan, kuraklıklardan konvansiyonel tarım yapanlara göre daha az etkilendiklerini ifade ediyor. Konvansiyonel tarımın yıllık verim odaklı olması sebebiyle o yıl yaşanan kuraklıkta ya da mevsimsel dalgalanmada verim kaybının çok olduğunu, organik tarımın uzun vadeli verimlilik odaklı olmasından ötürü kuraklığa bağlı senelik verim kaybının daha az olduğunu belirtiyor. Ayrıca sentetik gübrelerin sulama ihtiyacını artırdığını, doğal gübrelemenin toprağın nemini koruduğunu ekliyor. İklim Dostu Çiftlikler Buğday Derneği’nin, kırsal toplulukların dirençliliğini artırmak, doğal varlıkların ve ekosistemlerin korunmasını sağlamak, bütüncül bir model yaratmak ve tarım ve hayvancılık sektörünün iklim değişikliğine uyum kapasitesini artırmak amacıyla İzmir’de yürüttüğü İklim Dostu Çiftlikler Projesi eğitimler, danışmanlık hizmetleri ve güçlü işbirlikleri sayesinde çiftçileri ve yerel toplulukları desteklemeyi amaçlıyor. Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından ortaklaşa finanse edilen ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yürütülen İklim Değişikliğine Uyum Hibe Programı kapsamında desteklenen İklim Dostu Çiftlikler projesi, Köy-Koop İzmir ile İtalya’dan Deafal ortaklığında yürütülüyor ve 18 ay sürecek. Proje süresince yerel paydaşlarla danışma toplantıları yapılarak öncü çiftçi ve çiftlikler seçilecek ve çiftliklerde ekolojik döngüler ve ekosistem işlevleri incelenecek. İklim değişikliğinin tarıma etkileri ile ilgili paydaşların konuyla ilgili görüşlerini de içeren bir durum analizi raporunun hazırlanmasının ardından, öncü çiftçilere eğitim ve danışmanlık verilecek. Proje kapsamında iklim dostu tarım uygulamalarını destekleyici bir el kitabı hazırlanarak üreticilere dağıtılacak. Ayrıca bölgede kısa gıda tedarik zincirlerini güçlendirecek ve ilgili paydaşların iklim dostu tarım uygulamalarına geçişi kolaylaştırmalarına yardımcı olacak kapasite geliştirme faaliyetleri de gerçekleştirilecek. Söz konusu faaliyetler, web sayfası, tüketici broşürü, webinarlar, videolar ve konuyla ilgili belgelerin Türkçeye çevrilmesi gibi iletişim ve yaygınlaştırma faaliyetleri ile desteklenecek.
38
39
40 Bilimsel Tavukçuluk Derneği (WPSA Türkiye Şubesi) Yönetim Kurulu Üyesi - [email protected] Yüce CANOLER Ziraat Yüksek Mühendisi köşe yazısı Nisan- 2024 Uluslararası kümes hayvanları kongresi Tavukçuluk sektörünün son 33 yılda sağladığı gelişme hemen her yönüyle örnek gösterilecek kadar sağlıklı bir büyümenin sonucudur. 1991 yılında 239 bin ton olan kanatlı eti üretimi 2023 yılında yaklaşık 10 kat büyüyerek 2 milyon 376 bin tona, aynı süreçte yumurta üretimi 7 milyar 700 bin adet iken yaklaşık 3 kat büyüyerek 22 milyar adede ulaşmıştır. Bu gurur verici hızlı gelişme, damızlıkçılar, yetiştiriciler, entegrasyonlar, bilimsel araştırmacılar, yem, premiks, ilaç, mekanizasyon sanayicileri vb. yan dallarda yer alan kuruluşların uyum içinde çalışmaları ve büyümeleriyle sağlanabilmiştir. Bahsettiğimiz çerçeve içinde adı geçmeyen ilgili Bakanlıklar ve sivil toplum örgütleri, üretimin yasal ve bilimsel kurallar içerisinde gerçekleşmesini destekleyen ve kontrol eden önemli aktörlerdir. Son iki dönem yönetim kurulunda benim de üye olarak görev yaptığım, TheWorld’s Poultry Siense Association (WPSA) Türkiye şubesi Bilimsel Tavukçuluk Derneği, 1978 yılından bu yana sektörü bilimsel gelişmelerden haberdar eden, yeni araştırmalara ışık tutan, yetiştirici ve üreticilerin yeniliklere ayak uydurmalarını sağlayıcı çalışmalar yapan bir sivil toplum örgütüdür. Bu amaçla her sene ulusal ve uluslararası çeşitli seminer, sempozyum, kongre ve konferanslar düzenlemekte, dünya genelinde kanatlı hayvan yetiştiriciliği ve ürünleri konusundaki bilimsel gelişmeleri yakinen takip etmekte ve sektörün bilgilendirilmesini sağlamaktadır. CoronaVirus krizi ve pandemi uygulamaları nedeniyle üç yıldır eğitici ve tanıtıcı faaliyette bulunamayan Dernek, 8-11 Mayıs 2024 tarihleri arasında Bursa Uludağ Üniversitesi (B.U.Ü.) ile birlikte Bursa’da “Uluslararası Kümes Hayvanları Kongresi 2024” etkinliğini düzenlemiştir. Kongrenin teması: “Sürdürülebilir kanatlı eti ve yumurta üretimi için stratejik yaklaşımlar”olarak belirlenmiştir. Bir yıldır çalışmaları devam eden bu uluslararası kongrenin Başkanı Prof. Dr. Rüveyde Akbay (Bilimsel Tavukçuluk Dernek Başkanı), Onursal Başkanı ise Bursa Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Ferudun Yılmaz’dır. 18 kişiden oluşan Düzenleme Kuruluna B.U.Ü. Ziraat Fakültesinden Prof. Dr. İbrahim Ak, 21 kişiden oluşan Bilim Kuruluna, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesinden Prof.Dr. Sezen Özkan başkanlık yapmaktadırlar. Prof.Dr. Rüveyde AKBAY Bilimsel Tavukçuluk Derneği (WPSA Türkiye Şubesi) Yönetim Kurulu ve Kongre Başkanı Uluslararası kongrede tebliğ sunmak ve poster sergilemek üzere ülkemiz bilim insanlarının yanında Asya, Avrupa, Afrika, Amerika kıtalarından konuyla ilgili birçok bilim insanı programda yer almıştır. Program 08 Mayıs 2024 Çarşamba günü Bursa Uludağ Üniversitesi Görükle kampüsündeki Prof. Dr. Mete Cengiz Kültür Merkezinde saat 15:00 da kayıtla başlıyor. Açılış seramoni ve konuşmalarından sonra,tavukçuluk sektörünün
41 Nisan- 2024 önde gelen kuruluş temsilcilerinin yer aldığı “Sürdürülebilir kanatlı eti ve yumurta üretimi için stratejik yaklaşımlar” konulu panel izlenecektir. 19:45’de Panelin sonuçlanmasını takiben tüm katılımcılar EUROPARK HOTEL’de düzenlenen açılış kokteylinde bir arada olacaklardır. 09 Mayıs Perşembe ve 10 Mayıs Cuma günü sabah saat 09:00 da başlayacak oturumlar, akşam yaklaşık 18:30’a kadar devam edecektir. Kongre toplam 9 oturumdan oluşmaktadır. Özet olarak; 1. Oturum: Kanatlı üretim zincirinde ekonomi, çevre ve bilişim teknolojileri, 2. Oturum: Sektörde biyoteknoloji, yem katkıları ve antibiyotiksiz üretim, 3. Oturum: Kanatlı beslenmesinde sürdürülebilirlik ve alternatif yem kaynakları, 4. Oturum: Kanatlı refahı, farklı yetiştirme sistemleri ve küresel ısınmanın kanatlı hayvancılığa yansımaları, 5. Oturum: Kanatlı sağlığı ve biyogüvenlik. 6. Oturum: Sürdürülebilir kanatlı üretiminde yetiştirme ve ıslah teknolojileri, 7. Oturum: Kuluçka yönetimi ve embriyonik gelişim, 8. Oturum: Yumurta ve et kalitesi, 9. Oturum: Kanatlı ürünleri insan sağlığı ile ilişkiler, gıda güvenliği. Bu oturumlarda yerli ve yabancı bilim insanları toplam 34 yazılı tebliğ yanında birçok da sözlü bildiri sunacaklardır. Ayrıca fuaye bölümünde Bilim Kurulu tarafından seçilen Posterler ile sponsor firmaların standları iki gün boyunca katılımcıların incelemesine hazır olacaktır. Katılımcılar öğle yemeklerini kongrenin yapılacağı Kültür Merkezi yakınındaki Üniversite Çamlık Yemekhanesinde 13:00 – 14:00 saatleri arasında yiyebilecekler, konaklamaları ise Üniversite kampüsüne komşu konumunda bulunan EUROPARK HOTEL ile Üniversite misafirhanesi Nilüfer Hatun Konuk Evi’nde yapabilecekler. 10 Mayıs Cuma 9.oturum sonrasında, WPSA Öğrenci Etkinliği ve Poster Ödül Töreni yapılmasını takiben Kongre Değerlendirme Oturumu ile kapanış gerçekleşmiş olacaktır. 11 Mayıs Cumartesi günü katılımcılardan arzu edenler ücreti mukabilinde 3 seçenekli Bursa, İznik, Gölyazı, Eskikaraağaç Leylek Köy kültür gezilerine katılabilirler. Bilimsel Tavukçuluk DerneğiYönetim Kurulu toplantı halinde
42 Ozon üç oksijen atomundan oluşur. (O3). İki atomlu normal atmosferik oksijenin (O2) çok yüksek enerji taşıyan bir şeklidir. O3 oda sıcaklığında renksiz, karakteristik kokusu olan bir gazdır. (fırtınalı havalardan sonra, yüksek yerlerde veya deniz kıyısında hissedilir). İsmi Yunanca “koklamak” manasına gelen ozein’den gelir. Alman kimyacı Christian Friedrich Schönbein (1799-1868) tarafından 1840 yılında keşfedildi. Çok güçlü okside etme ve çok etkili dezenfekte etme özelliği sayesinde, ortam havası ıslah etme ve koku giderme, içme suyu sağlayan arıtma tesislerinde ,gıda sanayinde mikrop öldürücü , çeşitli üretim tesisleri ile fabrikaların baca gazı ıslahların da yaygın olarak kullanılmaktadır. Aktif oksijen (Ozon O3) bilinen en etkili mikrop öldürücü ve koku gidericidir. Güneşin ultraviyole ışını ve yıldırım anında ortaya çıkan elektrik arkları ile oluşan ozon, dünyanın etrafında koruyucu kalkan olarak mevcuttur ve canlıları güneşin radyasyon etkisine karşı korur. Yıldırımlar sonucu oluşan ozon, havayı temizler. Özellikle yükseltilerde ve deniz kenarlarında, taze hava kokusu diye içimize çektiğimiz, havada bu hissi oluşturan, yıldırımlar sırasında meydana gelmiş olan ozondur. Mevcut en güçlü oksidan olan O3 çevre dostu olup elde edilmesinde kimyasal madde gerektirmez depolanamaz kullanım yerinde üretilmelidir. Mikropları, bakterileri, virüsleri öldürür, küf, spor, jerm ve mantarları anında okside eder . Havadan üreyen bakteri (airborne bacteria) oluşumunu engeller, kimyasal maddelerden kalan atıkları elimine eder, klordan 3125 kat daha etkilidir kalıntı bırakmaz sağlıklı yaşam alanı sunar kokuları yok eder. (Sigara, balık v.s.) Kanatlı yetiştiriciliğinde ozon uygulamaları Tavuk üretim çiftliklerinde ozon uygulaması sayesinde içme ve kullanım sularının ozonlamasıyla tavuklara içme suyundan bulaşan zararlı bakterilerin (E.coli,Salmonella vb.) yok edilmesi sağlanır. Ozon uygulanan kümeslerde yetişen tavuklar, Daha az hasta olurlar Daha az aşı ve ilaç kullanarak üretim yapıldığı için tüketiciye daha sağlıklı ve kaliteli ürünler sunulur. Kümeslerdeki suluklarda ve su nipellerinde oluşan biofilm tabakasının oluşumunu engellemek suretiyle civciv/ tavuk büyüme aşamasında temiz ve sağlıklı su tüketilmesini sağlar. Kanatlı kesimhanelerinde önemli miktarlarda tüketilen suyun ozonlanarak kullanılması, dezenfeksiyon için son derece önemlidir. Ozon gazının kanatlı hayvan sanayinde diğer bir kullanım alanı da, kuluçka makinelerinin, folluklarının, üretim çiftliklerinin dezenfeksiyonudur. E.coli, Pseudomonas fluorescens vb. zararlı hastalık ve ölüm oranını arttıran mikroorganizmaların ozon gazı ile bertaraf edilmesi önemli ve en etkili çözümdür. Ozon gazı yumurtalara uygulandığında, ozonlanmış su ile yıkanan yumurtaların kabuklarındaki mikrobiyal yük azalır. Ayrıca ozonlanan kuluçka kabinlerindeki havada Salmonella ve toplam canlı sayısında %75-99 arasında azalma meydana gelir. Yumurtaların depolanmasında nem kaybı nedeniyle, yumurta kabuğunda oluşabilecek büzülmeyi engellemek amacıyla yüksek nem gereklidir. Ancak yüksek nem, küf gelişimine sebep olmaktadır. Ozonlu atmosferde, %90 nem ve 0°C’de 8 aya kadar depolanan yumurtalar küf gelişimi olmadan depolanabilmektedir. Tavuk Üretiminde Ozon Kullanımının Faydaları; - Çiftlik ortamındaki gazları kırıp hava kalitesini artırarak bakteri gelişimini engeller. - Civciv ve tavuklar daha sağlıklı beslenir - Çevresel faktörleri iyileştirerek, hayvanların hastalanma oranını azaltır - Üretim için daha az aşı ve ilaç kullanımını sağlar. - Ürün üzerinde hiçbir kalıntı bırakmaz, çevre dostudur. - Üründeki mikrobiyal yükü önemli ölçüde azaltılmakta ve ürünün raf ömrü uzamaktadır. Tavuk kümeslerinde ozonlu hava ve içme suyu ozonlama sistemi nin avantajları nelerdir? OZON’lu su, hastalık ve ölüm sayısını azaltırken su tüketimini, hayvan büyümesini ve üremeyi iyileştirir. Suda çözünen ozon, E-coli başta olmak üzere bilinen tüm bakteri ve virüsleri tamamen yok eder. Kimyasallara gerek yoktur, suda hiçbir kalıntı bırakmaz tamamen doğaldır. Ozon ayrıca ağır metalleri oksitleyerek sudan uzaklaştırılmasını sağlar. İlaç ve antibiyotik kullanımını ciddi oranda azaltır. Tesislerde su kalitesini iyileştirmek için ozonun kullanılmasının birçok üretici için maliyet tasarrufu sağladığı kanıtlanmıştır. • Çiftlik ortamındaki gazları ( karbondioksit, amonyak vb.) kırıp hava kalitesini arttırır. • Çiftlik ortamında Bakteri gelişimini engeller • Dışarıdan gelecek her türlü bakteri ve virüsü ortam havasından uzak tutar. • Çevresel faktörleri iyileştirerek, hayvanların daha az hasta olacakları bir seviyeye getirir. • Üretim için daha az aşı ve ilaç kullanımını sağlar. • Ürün üzerinde hiçbir kalıntı bırakmaz, çevre dostudur. • Tavuk üzerindeki stresi azaltır, kilo alımına yardımcı olur, ölüm oranlarını düşürür. • Altlığın kuru kalmasını sağlar ve altlıkta bakteri oluşumunu engeller. • Ortamdaki kötü kokuyu azaltır. • Tavukçuluk sektöründe sıklıkla rastlanan ve ciddi oranda performans ve kazanç kayıplarına yol açan özellikle E-coli, coliform, salmonelle vb. bakterileri tamamen yok ederek suyunuzu %100 steril hale getirir. • Bağışıklık sistemini güçlendirerek Hastalıkları ve ölüm oranlarını azaltır. Sindirimi hızlandırır. • Suyun kalitesini (rengi, tadı, kokusu) iyileştirir. Ağır metalleri sudan uzaklaştırır. • Kimyasal madde kullanımına gerek duyulmaz. Hammadde ihtiyacı yoktur. • İlaç ve antibiyotik kullanımını ciddi oranda azaltır. Tavuğun genel sağlığını iyileştirir. • Kısa süre içerisinde yatırım maliyetini tolere ederek işletmeye uzun vadede ciddi kârlılık sağlar. Ozon tanımı, (aktif oksijen) genel özellikleri ozon kullanımı Nisan- 2024
43 Mehmet Bey, ozon nedir ve nerelerde kullanılabildiği hakkında bilgi verebilir misiniz? Ozon, üç oksijen atomundan oluşan (O3) bir gazdır. Oda sıcaklığında renksiz ve karakteristik bir kokuya sahiptir. Ozon, yüksek enerji taşıyan bir şekildir ve ozonun oluşumu genellikle güneşin ultraviyole ışınları veya yıldırım anında ortaya çıkan elektrik arklarıyla gerçekleşir. Ozon, kimyasal olarak reaktiftir ve dezenfekte edici özelliklere sahiptir. Bu özelliklerinden dolayı çeşitli endüstrilerde yaygın olarak kullanılmaktadır. Örneğin, içme suyu arıtma tesislerinde, havuz ve spa tesislerinde, gıda işleme tesislerinde, su arıtma sistemlerinde, sağlık sektöründe ve hava temizleme sistemlerinde kullanılabilir. Tavuk yetiştiriciliği alanında ozonun kullanımıyla ilgili hangi avantajları görüyorsunuz? Tavuk yetiştiriciliğinde ozonun kullanımı, bir dizi avantaj sunar. Öncelikle, su ve hava dezenfeksiyonunda etkin bir yöntem olmasıyla tavuklara sağlıklı bir ortam sağlar. Ozon, su ve havada bulunan bakteri, virüs, mantar ve diğer patojenleri etkili bir şekilde yok eder. Bu da hastalık ve ölüm riskini azaltırken, tavukların genel sağlık ve büyüme performansını artırır. Ayrıca, ilaç ve antibiyotik kullanımını azaltarak hem çevre dostu bir yaklaşım sunarız hem de ürün kalitesini artırırız. Ozonun tavuk yetiştiriciliği üzerindeki etkisi hakkında daha spesifik bilgi verebilir misiniz? Tabii, ozonun tavuk yetiştiriciliği üzerindeki etkisi oldukça çeşitlidir. Özellikle su ve hava dezenfeksiyonunda kullanıldığında, ozon tavukların içme suyunu temizler ve su kalitesini artırır. Ozon ayrıca, çiftlik ortamındaki hava kalitesini iyileştirir ve tavukların solunum sağlığını korur. Bu da tavukların stres seviyelerini azaltır, genel sağlık durumlarını iyileştirir ve daha hızlı büyümelerini sağlar. PCS Elektronik'in geliştirdiği ozon uygulamaları nelerdir ve bunların tavuk yetiştiriciliği üzerindeki etkisi nedir? PCS Elektronik olarak, çeşitli ozon uygulamaları geliştiriyoruz. Özellikle tavuk yetiştiriciliği alanında kullanılmak üzere özel tasarlanmış ozon jeneratörleri ve sistemler geliştiriyoruz. Bu sistemler, su ve hava dezenfeksiyonu için kullanılabilir. Su dezenfeksiyonu için ozon jeneratörleri, içme suyunu temizler ve tavukların sağlıklı bir şekilde büyümesini sağlar. Ayrıca, hava dezenfeksiyonu için ozon jeneratörleri, çiftlik ortamındaki hava kalitesini iyileştirir ve tavukların solunum sağlığını korur. Tavuk yetiştiriciliği dışında hangi alanlarda ozonun kullanımı etkili olabilir ve bu alanlarda sağladığı avantajlar nelerdir? Ozonun kullanımı sadece tavuk yetiştiriciliği ile sınırlı değildir. Özellikle içme suyu arıtma tesislerinde, havuz ve spa tesislerinde, gıda işleme tesislerinde, su arıtma sistemlerinde, sağlık sektöründe ve hava temizleme sistemlerinde de etkili bir şekilde kullanılabilir. Ozon, bu alanlarda su ve hava dezenfeksiyonu için ideal bir çözümdür. Ayrıca, ozonun çevre dostu bir dezenfeksiyon yöntemi olması da önemli bir avantajdır. Tavuk yetiştiriciliğinde ozonun kullanımıyla ilgili karşılaşılan zorluklar nelerdir ve bu zorlukların üstesinden gelmek için PCS Elektronik olarak nasıl çözümler üretiyorsunuz? Tavuk yetiştiriciliğinde ozonun kullanımıyla ilgili bazı zorluklar olabilir. Özellikle, ozonun doğru dozlarda ve uygun şekilde uygulanması önemlidir. Ayrıca, ozonun etkili bir şekilde dağıtılması ve kontrol edilmesi de önemlidir. PCS Elektronik olarak, tavuk yetiştiriciliği için özel tasarlanmış ozon jeneratörleri ve sistemler geliştiriyoruz. Bu sistemler, doğru dozlarda ozon üretimini sağlar ve ozonun etkili bir şekilde dağıtılmasını sağlar. Ayrıca, sistemlerimizde yer alan sensörler ve kontrol mekanizmaları sayesinde ozonun sürekli olarak izlenmesi ve kontrol edilmesi mümkün olur. Ozonun tavuk eti ve diğer gıda ürünlerinin güvenliği ve kalitesi üzerindeki etkisi nedir? Ozonun tavuk eti ve diğer gıda ürünlerinin güvenliği ve kalitesi üzerinde olumlu bir etkisi vardır. Ozon, su ve hava dezenfeksiyonunda kullanıldığında, tavuk yetiştiriciliği ve gıda işleme tesislerinde mikroorganizmaların yok edilmesini sağlar. Bu da tavuk eti ve diğer gıda ürünlerinin güvenliği ve kalitesinin artmasına yardımcı olur. Ayrıca, ozonun kullanımıyla gıda ürünlerinin raf ömrü de uzatılabilir. Ozon teknolojisinin gelecekteki gelişmeleri hakkında ne düşünüyorsunuz ve PCS Elektronik olarak bu gelişmelere nasıl katkı sağlamayı planlıyorsunuz? Ozon teknolojisinin gelecekteki gelişmeleri oldukça heyecan vericidir. Özellikle, ozonun daha etkili bir şekilde üretilmesi ve dağıtılması için yeni teknolojilerin geliştirilmesi beklenmektedir. PCS Elektronik olarak, ozon teknolojisindeki bu gelişmelere öncülük etmeyi ve yeni ve yenilikçi ürünler geliştirmeyi planlıyoruz. Ayrıca, müşterilerimizin ihtiyaçlarına uygun çözümler sunarak ozon teknolojisinin daha geniş bir kullanım alanı bulmasını sağlamayı hedefliyoruz. Nisan- 2024 S ö y l e ş i PCS Elektronik Genel Müdürü Mehmet Efe ile tavukçuluk ve gıda endüstrisinde ozon uygulamalarını konuştuk Tavukçuluk ve Gıda Endüstrisinde Ozon Uygulamaları
44
45 Nisan- 2024 beyaz et BESD-BİR Yönetim Kurulu Başkanı Naci KAPLAN,küresel eğilimle paralel şekilde son yıllarda beklenen üretim artışı yaşanmayan beyaz et sektörünün, ülkemiz için her zaman kendine yeterli üretim yaptığını ve yapmaya devam edeceğini, ifade etti. KAPLAN, “Beyaz et sektörünün, sözleşmeli yetiştiricilik, çevreci uygulamalar ve kayıt altında yürüttüğü sürdürülebilir üretimle güçlü bir sektördür.” dedi. Beyaz et üretiminde dünyada 8. sırada olan sektör 2010 yılından beri geçen 14 yıllık süreçte gelişme eğiliminde olmuş ve %60 civarında üretim artışı geçekleştirmiştir. Grafikten de görüleceği üzere 2016, 2019 ve 2023 yılında azalmalar görülmüş, bu azalmalar sırasıyla; kuş gribi, COVID pandemisi ve tüketimde durağanlık nedenleriyle gerçekleşmiştir. TÜİK verilerine göre en fazla düşüş 2023 yılında görülmüş; önceki sene 2.471.641 ton beyaz et üretimi %4’e yaklaşan azalma ile 2.376.366 ton olmuştur. Buna rağmen, her yıl kendine yeterli üretim yapılan ülkemizde yurt içi talep yine rahatlıkla karşılanmaya devam edilmiştir. Tablo: Türkiye Beyaz Et Üretimi (Ton) YILLAR Piliç Eti Hindi Eti Toplam 2010 1.444.059 31.965 1.476.024 2011 1.613.309 36.331 1.649.641 2012 1.723.919 41.931 1.765.850 2013 1.758.363 39.627 1.797.990 2014 1.894.669 48.662 1.943.331 2015 1.909.276 52.722 1.961.999 2016 1.879.018 46.501 1.925.518 2017 2.136.734 52.363 2.189.097 2018 2.156.671 69.536 2.226.207 2019 2.138.451 59.640 2.198.090 2020 2.136.263 58.212 2.194.475 2021 2.245.770 51.301 2.297.071 2022 2.417.995 53.646 2.471.641 2023 2.328.791 47.575 2.376.366 Kaynak: TÜİK Grafik: 2010-2023 Türkiye Beyaz Et Üretimi (Ton) TÜİK’in 2024 yılına dair en güncel beyaz et üretim verilerine göre; 2023 Ocak ayında toplam beyaz et üretimi 195.150 ton iken 2024 Ocak ayında 207.909 ton’a ulaşarak önceki sene aynı aya kıyasla %6,6 artış olmuştur. Bu bilgiler ışığında yılın ilk çeyreğini beyaz et üretimin artarak kapatacağını ve yıl sonunda %7-8 civarında gelişme göstereceğini tahmin ediyoruz. Ülkemizde kişi başına piliç eti tüketimi 21 kg ile Dünyada ortalamasının (17,3 kg) üstünde ise de gelişmiş ülkelerdeki gibi 30-40 kg tüketim seviyesine ulaşmak için daha çok tüketmeye ihtiyacımız vardır. Ülkemizde beyaz et tüketimi, son beş yıldır beklenen artışı göstermemiştir. Endüstriyel gıdalara ilişkin medyada yapılan yanlış bilgilendirmeler, pandemi dönemi ve sonrasında gelir seviyesinde azalmadan dolayı hayvansal protein tercihinde daralmalar ve 2023 yılında nüfusun neredeyse artmamış olması tüketimde azalmanın başlıca nedenleri olarak sayılabilir. Diğer taraftan beyaz et hem sağlıklı hem kaliteli hem çevre dostu üretimi nedeniyle tercih edilen hayvansal protein türü olmaya devam edecektir. BESD-BİR Başkanı Naci KAPLAN, Ramazan Bayramının sağlıklı, huzurlu, bereketli ve mutlu günler getirmesi dileklerini sunarken diğer taraftan, güvenilir ve sürdürülebilir beyaz et üretimine vurgu yapmıştır. KAPLAN, 15.000 adet civarında etlik piliç yetiştirme kümesi ve 20 civarında entegre beyaz et üretim tesisi ile doğrudan ve dolaylı 3 milyon kişinin geçimine sağlayan sektörün çok büyük bir aile olduğunu, küresel eğilimle paralel şekilde son yıllarda beklenen üretim artışı yaşanmayan beyaz et sektörünün, ülkemiz için her zaman kendine yeterli üretim yaptığını ve yapmaya devam edeceğini, ifade etmiştir. Sn KAPLAN ayrıca “Sektör, gelecek 10 yıl piliç etinin tüketimindeki artma beklentisine bağlı olarak gelişmeye ve yatırımlarına devam etme eğilimindedir. Beyaz et sektörü, sözleşmeli yetiştiricilik, çevreci uygulamalar ve kayıt altında yürüttüğü sürdürülebilir üretimle güçlü bir sektördür.” dedi. Beyaz et sektörü sürdürülebilir üretime devam edecek
46 köşe yazısı Soykan ÖZÇELİK Yazılım Geliştirici @ Çözbim Yazılım Nisan- 2024 Genel seçimlerin üzerinden 1 yıl daha geçmeden yine bir seçim arefesindeyiz, bu kez yerel seçimlere günler kaldı hatta bu yazı elinize ulaştığında seçimler geride kalmış olacak. Geride bıraktığımız genel seçimlerden sonra zaten kötü olan ekonomimiz daha da kötüleşerek enflasyon 100%-200% artarak yaşam koşullarını zorlaştırdı. Bu gerçeklikle yaşamaya çalışırken; üretim yapmaya çalışırken, ekonominin çarklarını döndürmeye çalışırken, siyasi mühendislik midir? Yoksa gerçek midir? Aynı senaryonun tekrarlanacağı konuşuluyor yada bu beklenti pompalanıyor. Bu beklentiler olumlu yada olumsuz sandığa nasıl yansıyacak? Seçim ekonomisinin faturası vatandaşa yine ne kadar yük getirecek? Yansıyan ve açıklanan sonuç ne kadar güvenilir olacak? Bunu göreceğiz. Sonuçta seçimlerini sonucunu “oyları atan değil, sayanlar belirler”. Ülkemizde seçimler diğer ülkelere göre daha farklı yapılıyor, yaşanıyor ve diğer ülkelere nazaran bizdeki hazırlık ve kampanya süreci devasa bütçeler ile yapılıyor buna kişisel harcamaları da katarsak müthiş seçim ekonomisi oluşuyor ve ardından da seçim enflasyonu yaşanıyor! İşte yazımda bu konuya değinip, başka ülkelerde seçim süreçleri nasıl yaşanıyor? Hazırlıklar kampanyalar nasıl yapılıyor? Bizdeki gibi toplu mitingler yapılıyor mu? Konvoylar düzenlenip afişler asılıyor mu? kısaca fazla detaya girmeden aktarmak istiyorum. YURTDIŞI ÜLKELERDE SEÇİMLER NASIL YAPILIYOR? Öncelikle şunu belirtmeliyim ki öyle bizdeki kadar şaşalı, gürültülü değil. Bir defa araçlar ile sokaklarda bangır bangır müzik çalarak gezilmiyor, ister yerel ister genel seçim olsun.(1) Zaten seçmen de gezen araçtaki müziğe yada yapılan gürültüye oy vermiyor. Mitingler Siyasi liderler ve adaylar, seçmenlere doğrudan seslenmek ve politikalarını tanıtmak için mitingler ve toplantılar düzenliyorlar. Ama bu ülkeden ülkeye değişiyor ve sayısı ya çok az ya hiç. Bu etkinliklerde, adaylar destekçileriyle bir araya gelerek politik mesajlarını iletmek, soruları yanıtlamak ve seçmenlerle etkileşimde bulunmak için bir platformda buluşuyorlar. Ama bizde artık bu demokratik kültür kalmadı, liderler tartışmıyor - tartışamıyor, beğenmediği soruya yanıt vermiyor hatta azarlıyor. Yabancı ülke seçmeni buna hoşgörü göstermiyor. Propaganda Afişleri ve Broşürler Seçmenlere ulaşmak için sokaklara, kamusal alanlara ve belirlenmiş afişleme noktalarına propaganda afişleri ve broşürler asıyorlar ama gelişigüzel heryere değil bu da bir kurala bağlı. Bu materyallerde, partilerin politikaları, adayların vaatleri ve genel mesajlar, adayların biyografileri bulunuyor. Araç Konvoyları ve Yürüyüşler Girişte de bahsettiğim gibi araç konvoyu ve müzikli şehir içi vs gezen araç konvoyları olabiliyor ama bizdeki gibi abartılı değil. Mesela bizdeki gibi çakarlı konvoy ve esnaf ziyaretleri vs görülmüyor, adaylar otobüs tepesinde halka seslenmiyor. Medya Kampanyaları Seçim kampanyaları genellikle medya aracılığıyla da yürütülüyor. Siyasi reklamlar, röportajlar, tartışmalar -maalesef bizde artık yapılmıyor, yapılamıyor-ve televizyon programları aracılığıyla adaylar ve partiler, seçmenlere politikalarını ve vaatlerini duyuruyor. Sosyal medya platformları da giderek artan bir şekilde seçim kampanyalarının önemli bir parçası haline geldi elbette. Kapı Kapı Sokak Sokak Dolaşma ve Broşür Dağıtımı Bazı ülkelerde, adaylar ve gönüllüler, seçmenlere doğrudan ulaşmak için kapı kapı dolaşarak broşür dağıtımı yaparlar. Bizde ekstradan kahve falan da dağıtılıyor 40 yıl hatırı kalsın diye :) Bu yöntem, seçmenlerle birebir iletişim kurmanın ve onların sorularını yanıtlamanın etkili bir yolu ancak bizde bunu gönüllüler yapıyor adayların yanına pek yaklaşabilen yok. Sonuç olarak; Seçimler bizde diğer batılı ülkeler ve dünya ülkelerine göre benzerlik gösterse de belirgin farklar var. En önemlisi seçim ekonomisi halkın sırtına enflasyon olarak binmiyor, bunu da zaten yabancı ülkelerdeki enflasyon oranlarından-paralarının değeri ve alım gücünden dolayı çok iyi biliyoruz. Seçimler, Türkiye'nin demokratik yapısının ve siyasi istikrarının korunması için hayati öneme sahiptir. Ancak seçimlerin sadece bir siyasi yarışma olmadığını, aynı zamanda halkın ihtiyaçlarını ve beklentilerini karşılamak için bir fırsat olduğunu unutmamak gerekir. Bu nedenle, seçmenlerin seçim sürecine aktif olarak katılımı ve adayların sunulan politika ve projeleri değerlendirmesi önemlidir. Seçim mi, yoksa geçim mi? Sorusunun cevabı, vatandaşların seçimlerde verdikleri tercihlerle şekillenir. Sandık önünüze 4 yada 5 yılda bir gelir, demokrasiye sahip çıkmak seçimlere aktif katılım sağlamak vatandaşlık görevidir. Sonra sızlanmak şikayet etmemek için sandığa gitmek ve oy’una sahip çıkmak her vatandaşın görevi ve demokratik bilinci olmalıdır. Seçimlerin ülkemize hayırlı olması dileği ile… (1) https://tinyurl.com/2ulke2secim (2023 Yunanistan ve Türkiye Seçimlerini değerlendirdiğim yazıma bu linkten ulaşabilirsiniz) Seçim mi? Geçim mi?
47 Nisan- 2024 ekonomi Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümü Arş. Gör. Dr. Berat Dağ, evlerde yapılan stokçuluk konusunu değerlendirdi. Tüketicilerin geçimini sağlamak için stokçuluğa yöneldiği görülebiliyor Dr. Berat Dağ, stokçuluk, üreticilerin tedarik ettiği metalar üzerinden daha fazla kar elde etmek için bu metaların gayrı meşru bir biçimde istiflenmesi ve depolanması anlamına geldiğini ifade ederek, “Bu anlam bağlamında düşünüldüğünde üreticilerin stokçuluk yaparak elindeki metaları fahiş fiyatlara satışa sunması sürecinin tüketicileri mağdur ettiği açıktır. Toplumsal güven düzeyinin düşük olduğu toplumlarda yalnız kalan tüketicilerin bu mağduriyete karşı üreticileri taklit eden kısa vadeli çözümler bulmaya çalışması beklenir. Dolayısıyla dünyada ve Türkiye’de neredeyse on-yirmi yılda bir yaşanan çevresel, insani ve toplumsal kriz süreçlerinde tüketicilerin geçimini sağlamak için stokçuluğa yöneldiği görülebilir.”dedi. Savaşlar, iç çatışmalar, enflasyonist ortamlar ve salgın hastalıklar stokçuluğu tetikliyor! Savaşlar, iç çatışmalar, enflasyonist ortamlar ve salgın hastalıkların neden olduğu korku ve endişe ortamında, bireylerin ve toplulukların kendi çıkarlarına odaklanarak stokçuluk gibi düşünce ve eylemlere yöneldiğini kaydeden Sosyolog Dr. Berat Dağ, toplumda stokçuluğu tetikleyen enflasyon konusuna ilişkin de şunları söyledi: “Sürdürülebilir bir kalkınma düzeyine erişmek için alınması gereken tedbirlerden biri, enflasyon sorununun çözülmesiyle ilgilidir. Çünkü fiyatların aşırı hızlı bir biçimde dalgalandığı riskli bir ortamda bireylerin toplumsal çıkarlara yönelik akılcı kararlar alması güçleşmektedir. Diğer bir deyişle bireylerin bugünü ve geleceğinden şüphe ederek salt birikim yapma hedefine saplanması, üretim, dolaşım ve tüketim sürecine katılmasını engelleyecektir.” Stokçuluğun toplumsal eşitsizliği derinleştirmesi ciddi bir sorun Oluşan enflasyonist ortamların üretici ve tüketicileri yönelttiği stokçuluğun toplumsal eşitsizliği derinleştirmesinin ciddi bir sorun olduğunu da dile getiren Dr. Berat Dağ, “Bu soruna karşı toplumsal dayanışmanın sürdürülebilmesi için bireyler, topluluklar ve toplumlara güven veren ekonomi, sağlık ve adalet politikaları üzerine düşünmek son derece önemlidir.”dedi. Stokçuluk toplumsal açıdan yıkıcılığa neden oluyor… Stokçuluğa yönelen birey ve topluluğun kendi çıkarlarını karşılarken toplumsal açıdan nasıl bir yıkıcılığa neden olduğunun bilincine varmadığını da kaydeden Dr. Berat Dağ, “Üreticilerin haksız bir kazanç elde etmek için stokçuluk yapması, toplumsal yoksulluğun ve çatışmanın yaygınlaşmasına neden olacaktır. Diğer taraftan tüketicilerin kendi geçimini sağlamak için stok yapmak gibi kısa vadeli çözümlere başvurması, ekonomik verimliliğin bir parçası olan üretim ve dağıtım unsurlarının durağanlaşması anlamına geliyor. Bu nedenle bireylerin salt kendi çıkarlarını düşünerek kurnazca veya panikle ekonomik bir eyleme yönelmesi yerine emek ve güven değerine odaklı bir toplumsal etkileşim inşa etmesi son derece önemlidir.” diye konuştu. Çöp haline getirilen mallar… Tedarik edicilerin kâr hırsıyla elindeki metaları stokladığı ve hatta çöp haline getirdiğinin bilindiğini kaydeden Dr. Berat Dağ, “Tüketicilerin de oluşan bu ortamda panikle ihtiyacından fazlasına tekabül eden bir biriktirme eğilimine girdiği açıktır. Dolayısıyla bugün ekonomik etkileşimler, bireysel çıkarlara dayalı bir aşırılıkla şekillenmektedir. Bu süreci toplumsal akıl tutulması benzetmesiyle özetlemek gayet uygundur.” ifadelerini kullandı. Tüketicilerin stokçuluk eğilimi… Tüketicilerin stokçuluk eğiliminin, oluşan toplumsal etkileşimler göz önüne alınmadan anlaşılamayacağını dile getiren Dr. Berat Dağ, “Bu bağlamda emeğe dayalı bir güven çerçevesinde eşitlikçi, özgürlükçü ve dayanışmacı bir toplumsal yapı inşa edilmediği müddetçe sürekli olarak bu tip bireysel sorunlarla karşılaşılacağını tahmin etmek basittir. Bireyler, her an açlık çekeceğini, yoksullaşacağını, barınamayacağını, hastalanacağını ve hatta öleceğini düşünmeye başlamışsa bu düşünceye neden olan yapısal krizlerin tahlilini yapmak için artık zaman kaybedilmemelidir.” dedi. Enflasyonun etkisiyle evlerde stokçuluk başladı Enflasyon stokçuluğu tetikliyor... Dünyada ve Türkiye’de on-yirmi yılda bir yaşanan çevresel, insani ve toplumsal kriz süreçlerinde tüketicilerin geçimini sağlamak için stokçuluğa yöneldiğinin görülebildiğini ifade eden uzmanlar, savaşlar, iç çatışmalar, enflasyonist ortamlar ve salgın hastalıkların stokçuluğu tetiklediğini söylüyor.
48 Sağlıklı yaşam tarzı ve beslenme konusunda gündemde yer alan birçok trend arasından “sezgisel beslenme”, kişinin yemekle olan ilişkisini geliştirmeye odaklanan bir yaklaşım olarak ön plana çıkıyor. Bunun ışığında Sofra/Compass Group Türkiye Ülke Diyetisyeni Emel Terzioğlu Arslan, sezgisel beslenmenin hem fiziksel hem psikolojik sağlık üzerindeki etkisi ve nasıl uygulanması gerektiğine dair bilgilerini paylaşıyor. Günümüzde beslenme konusunda ortaya konulan pek çok trend, kural ve diyet, kişinin bedeninin ihtiyacını anlaması ve doğru beslenme seçimleri yapmasını zorlaştırıyor. Bu sebeple; bedenin doğal sinyallerine ve ihtiyaçlarına odaklanarak beslenme alışkanlıklarını belirleme ve yönlendirme fikrine dayanan sezgisel beslenme, son zamanlarda sağlıklı yaşam ve beslenme gündeminde oldukça önemli bir yer kaplıyor. Sezgisel beslenme, bedenin fiziksel açlık, doygunluk ve tat alma gibi doğal sinyallerine dikkat ederek beslenme kararları almayı içeriyor. Kişinin bedenine güvenerek açlık ve tokluk hislerini tanıması, beslenme ihtiyaçlarını daha iyi anlamasına ve sağlıklı beslenme alışkanlıkları geliştirmesine yardımcı oluyor. Bedenle bağlantı kurarak ona saygı göstermeye odaklandığı için sezgisel beslenme, yeme bozukluklarına ve duygusal yeme alışkanlıklarına karşı bir koruyucu faktör olarak da kabul ediliyor. Sezgisel beslenmenin faydaları nelerdir? Daha sağlıklı beslenme alışkanlıkları: Sezgisel beslenme, bireylerin gerçekten neye ihtiyaç duyduklarını ve ne kadar yiyecek tüketeceklerini daha iyi anlamalarına yardımcı olur. Bu da sağlıklı beslenme alışkanlıklarını teşvik eder. Duygusal yeme alışkanlıklarının azalması: Kişiler, stres, üzüntü veya sıkıntı gibi duygusal durumlarla başa çıkmak için yiyecek tüketmek yerine, bedenlerinin gerçek ihtiyaçlarını dinleyerek beslenme kararları almayı öğrenirler. Daha iyi bağırsak sağlığı: Daha dengeli ve çeşitli bir beslenme yaklaşımı benimseyen kişiler, bağırsak florasının çeşitliliğini artırabilir ve sindirim sistemi sağlığını destekleyebilir. Daha az diyet stresi: Sezgisel beslenme, sıkı diyet kurallarından kaçınmayı ve yiyeceklerle ilişkimizi daha az stresli hale getirmeyi teşvik eder. Bireyler, kendilerini yasaklanmış veya kısıtlanmış hissetmeden beslenme seçimleri yapabilirler. Daha iyi zihinsel ve duygusal refah: Bedenin ihtiyaçlarına dikkat etmek ve ona saygı göstermek, kişinin kendine olan güvenini artırabilir ve daha dengeli bir yaşam tarzını teşvik edebilir. Peki, sezgisel beslenme nasıl uygulanır? Bedeninizi dinleyin: Yemek yeme sırasında bedeninizin size gönderdiği sinyalleri dinleyin. Gerçekten acıkıp acıkmadığınızı, doyduğunuzu veya ne tür bir yiyeceğe ihtiyaç duyduğunuzu anlamaya çalışın. Duygusal durumlar esnasında beslenmeyin: Stres, üzüntü veya sıkıntı gibi duygusal durumlar sırasında yiyecek tüketmek yerine, gerçek fiziksel açlık hissinizi ve ihtiyaçlarınızı tanımaya çalışın. Yavaş ve bilinçli yiyin: Yiyeceklerinizi yavaşça ve dikkatlice çiğneyerek yiyin. Her lokmanın tadını çıkarın ve doyma noktanızı hissedin. Çeşitli besinler tüketin: Vücudunuzun ihtiyaç duyduğu çeşitli besinleri içeren dengeli bir beslenme planı oluşturun. Renkli meyve ve sebzeler, tam tahıllar, sağlıklı yağlar ve protein kaynakları gibi çeşitli besinler tüketmeye özen gösterin. Kısıtlama ve yasaklardan kaçının: Sezgisel beslenme, belirli yiyecekleri yasaklamak veya kısıtlamak yerine, her türlü yiyeceği dengeli bir şekilde tüketmeyi teşvik eder. Hiçbir yiyecek "yasak" değildir. Denge ve esneklik ilkesini benimseyin: Beslenme alışkanlıklarınızda esneklik ve dengeyi ön planda tutun. Her öğünde dengeli beslenmeye çalışın ve kendinizi açık büfede gibi hissettiğinizde veya özel bir etkinlikte olduğunuzda kendinizi suçlu hissetmeyin. Not alın ve izleyin: Yiyecek alışkanlıklarınızı not alın ve izleyin. Hangi yiyeceklerin size iyi geldiğini, hangilerinin doygunluk sağladığını ve hangilerinin sizi tatmin ettiğini belirlemek için bu bilgileri kullanın. Yasakları ve kuralları değil, bedeninizi dinleyin Sağlıklı yaşamın formülü: Sezgisel Beslenme beslenme Nisan- 2024
49 Samsun, Aydın, Ankara, Çorlu ve Hatay’daki 5 fabrikasıyla günde 4.375 ton üretim kapasitesi bulunan Ulusoy Un, 55. yılını kutluyor. Türkiye un ihracatının yüzde 10’unu gerçekleştirerek Türkiye’nin lider un ihracatçısı ve üreticisi konumundaki Ulusoy Un, 2023 yılının ilk 9 ayında 24 milyar TL satış hâsılatı gerçekleştirdi. 105 ülkeye ihracat yapan Ulusoy Un, TİM1000 listesine göre Türkiye’nin en büyük 247. ihracatçısı, İSO 500 listesine göre Türkiye’nin en büyük 273. sanayi kuruluşu ve kendi sektörünün en büyük firması konumunda. Ulusoy Un, aynı zamanda Fortune 500 listesine göre 69.,Capital500 araştırmasına göre 84., Platin dergisinin “Global 100 Endeksi” listesine göre 72. ve Ekonomist dergisi tarafından “Anadolu’nun En Büyük 500 Şirketi” sıralamasında da 17. sırada yer alıyor. Bünyesinde Söke, ULİDAŞ Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk, Rolweg, Alfaway şirketlerini barındıran Ulusoy Un, alternatif finansman kanallarına erişim kapsamında sukuk ihraçları da gerçekleştiriyor. 55 yıldır kaliteden ödün vermeden, güçlü ve köklü organizasyon yapısıyla Capital dergisinin 2022 yılı Capital 500 araştırmasına göre ciro bakımından Türkiye’nin dördüncü büyük gıda şirketi olan Ulusoy Un, 800’den fazla kişiye istihdam da oluşturuyor. Konuyla ilgili açıklamaya yapan Ulusoy Un Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Eren Günhan Ulusoy, “Babam Fahrettin Ulusoy tarafından kurulan Ulusoy Un, küçük bir zahire dükkanından, global bir şirkete dönüştü. Sevgili babam Fahrettin Ulusoy ’un başlattığı bu yolda, aynı azim ve heyecanla yürümeye devam ediyoruz. Babamın mirasını taşımak, aynı zamanda Ulusoy Un’un bu topraklara kattığı değeri sürdürmek benim ve ailem için büyük bir onur ve sorumluluk. Şirketimizin geçmişine duyduğumuz saygı ve geleceğe olan inancımız, her adımda bizi daha da ileriye götürüyor. Ulusoy Un olarak gıda sektöründeki yenilikçi yaklaşımlarımızla, kaliteye ve sürdürülebilirliğe olan bağlılığımızla sektörde fark yaratırken; geleceğe dönük vizyonumuzla bu topraklarda yaşam için değer üretmeye devam edeceğiz” dedi. Fahrettin Ulusoy tarafından 1969 yılında kurulan Ulusoy Un, bugün Türkiye’nin lider un üreticisi ve ihracatçısı konumuna geldi. Küçük bir zahire dükkânından global bir şirkete dönüşen Ulusoy Un, Capital dergisinin 2022 yılı Capital500 araştırma sına göre ciro bakımından Türkiye’nin de dördüncü büyük gıda şirketi. ULUSOY UN, 55. YILINI KUTLUYOR Nisan- 2024 başarı hikayesi Dr. Eren Günhan Ulusoy
50 endüstriyel mutfak Nisan- 2024 Porland, ilkbaharı Japon sanatından ilham alan Vaso Piccolo koleksiyonuyla karşılıyor Estetik ve zarafetin buluşma noktası Porland’ın Japon sanatından ilham alarak tasarladığı VasoPiccolo, sofralara ilkbaharın enerjisini taşıyor. Art Nouveau akımının çizgileriyle oluşturulan VasoPiccolo koleksiyonu, dekoratif çiçek sembolleriyle zarif sofraları yansıtıyor. Baharın gelmesiyle birlikte sofralar yavaş yavaş balkon ve bahçelere kurulmaya başlanırken Porland’ın zarif çizgilerle tasarlanan VacoPiccolo koleksiyonu da mevsimin enerjisine eşlik ediyor. Düz, kayık, çukur ve kâse olmak üzere Japon sanatından ilham alınarak tasarlanan çiçek desenli tabaklar ve çay bardağı takımından oluşan koleksiyon, zarif dekoratif süslemeleriyle baharı sofralara getiriyor. Art Nouveau akımının şıklığı VacoPiccolo koleksiyonunda Zarif çiçek desenleriyle doğanın enerjisini sofrayla buluşturan VacoPiccolo koleksiyonu, Art Nouveau akımının çizgisel şıklığını yansıtıyor. Beyaz rengin hakimiyetindeki koleksiyonda yer alan çiçekli vazo desenleri, minimal boyutlarıyla da sadeliğin bütünselliğine uyum sağlıyor. Kapalı mekânların yanı sıra açık hava sofralarının da tamamlayıcısı olan VacoPiccolo, yemek yeme deneyimini sanata dönüştürüyor. Korkmaz’dan seramik yüzeye sahip Gusto Serisi ile daha lezzetli ve sağlıklı yemekler 50 yılı aşkın tecrübesi ve ödün verilmeyen kalite anlayışı ile fark yaratan Korkmaz, doğal malzemelerden üretilen Gusto Serisi ile daha sağlıklı yemekler pişirmeye yardımcı oluyor. Modern ve şık bir tasarıma sahip olan seri, estetik görünümünün yanı sıra lezzetli yemekler pişirmeye katkı sağlayan seramik iç yüzeyi ile dikkat çekiyor. Korkmaz’ın tamamen doğal malzemeden, çevre dostu teknoloji ile üretilen Gusto Serisi, iç yüzeylerde kullanılan seramik kaplaması ile çok az yağ kullanılarak sağlıklı ve lezzetli yemekler pişirmeye imkan sağlıyor. Ayrıca, çizilmeye karşı dayanıklılığı ile uzun ömürlü bir kullanım sağlayan seri, bej rengi ve sadeliği ile modern bir görünüm oluşturuyor. 4 farklı boyutu var Beş farklı tencere ve dört farklı tava boyutu ile her ihtiyaca yanıt veren Korkmaz Gusto Serisi; alternatif ölçülerdeki tava (24x5 ve 26x5 cm), kare grill tava (28x28 cm), iki kulplu oval tava kısa tencere (26x7cm ve 26x6,5 cm), tencere(26x13 cm, 24x12 cm ve 20x10cm) ve sos tencere ( 18x9 cm) seçenekleriyle mutfakların vazgeçilmezi olmaya aday…