C A T E R I N G g u i d e “Güncel ile, Bilimi Birleştiren Dergi” Yıl / Year :20 Sayı / Issue:120 Mayıs - May 2024 www.ardayayin.net Fiyatı / Price:100 TL ISSN 1308 - 4585 “Hakemli Dergi” BC Foodlines Makine Endüstriyel sebze kesme, yıkama, kurutma, soyma, paketleme makineleri Sayfa 10 - 11
2 32 Fabrika Karaağaç OSB Mah.101. Cadde No:6/2 Kapaklı - Tekirdağ 0282 758 26 44 kulsanprofesyonel kulsanprofesyonel İstanbul Mağaza İSTOÇ 11.Ada No:157-159 Bağcılar İstanbul 0212 659 78 36 - 0538 645 98 24
3 33 THERMOSET ATHENA 16 ATHENA HAVANA Casablanca Cordoba Genova Havana Patara Larissa Sevilla Sofralarınıza profesyonel bir dokunuş Athena www.kulsan.com.tr
4
5
6
7
8 www.akkayamutfak.com Mutfak ve Servis Ekipmanları İSTOÇ Toptancılar Sitesi 11. Ada No:157 - 159 Bağcılar - İstanbul Tel:0212 659 78 36 - GSM Uğur AKKAYA 0538 645 98 24 ◆Restaurant ◆ Cafe ◆ Pastane ◆ Otel ◆ Okul ◆ Yurt ◆ Hastane
9
10 ◆ İşyerinde ◆ Evde ◆ Okulda ◆ Heryerde √ Toplu Yemek √ Restoran √ Pasta √ Organizasyon √ Özel İkramlar [email protected] Tel: +90 212 550 00 15 K.Çekmece İkitelli OSB Mah. Marmara Sanayi Sitesi Sosyal Tesis SK. No:1 Yönetim Binası 4-5-6 K.Çekmece - İstanbul www.tamamutfak.com.tr
11
12
13 Yunus Emre Cad. No: 23 İç Kapı No: 1Çarşamba/Samsun [email protected] @tarihiozakkayafirini Türkiye'nin neresinde olursanız olun siparişleriniz karşılanmaktadır
14
15
16 www.ardayayin.net Bilimsel Kurul Yönetim Yeri - AR-DA Yayın & Pazarlama: Fidanlık Mah. Sağlık-1 Sokak No: 24 / 3 Çankaya - Ankara Tel & Faks: 0312 430 33 10 [email protected], [email protected] Editör'den İmtiyaz Sahibi - Sorumlu Müdür Dursun ARIK [email protected] Reklam Yönetmeni Zerrin ÖZCAN [email protected] Yayın Danışmanı ve Başyazar Engin GÜNER [email protected] Yönetici Ortak Rıza AKKAYA [email protected] Dijital Medya Web Master: Soykan ÖZÇELİK soykanozcelı[email protected] Translator: Yağmur Özge ARIK Toplu Yemek ve Catering Sektörü Danışma Kurulu Rouzben Gergeri - Ziba Catering Tolga Yetkinşekerci - Özgaziantep Cihangir Bayer - Resport Catering Sadık Çelik - Keyveni Yemek Yüksel Güven - AŞ-SAN Catering Kemal Saldır - Seçsan Yemek Ahmet Selimoğlu - Saray Yemek Danışma Kurulu Yüce CANOLER Feray ALPAY Timuçin ARAL Mehmet Baki ASUTAY Dr. Murat AY Dr. Sinan YOLSAL Catering Guide Hakemli bir dergidir Yıl: 20 Sayı: 120 Mayıs 2024 Fiyatı: 100 TL ISSN 1308 - 4584 Baskı: İhlas Gazetecilik A.Ş Merkez Mah. 29 Ekim Cad. İhlas Plaza No:11 Yenibosna İstanbul Tel: 0212 454 30 00 Temsilcilikler Doğu Karadeniz Nihat ÖZTÜRK - 0542 677 26 54 Antalya: Erdal ARIK - 0533 648 75 22 Temsilciler ve köşe yazarları gönüllülük esasına göre faaliyette bulunurlar Dağıtım: Yurtiçi Kargo - Etkin Dağıtım Yayın Türü: Yerel Süreli Ayda bir yayınlanır. Catering Guide Dergisi basın meslek ilkelerine uyar. İmzalı yazıların sorumluluğu yazarlarına, ilanların sorumluluğu ilan verene aittir. Catering Guide de yayınlanan yazılar kaynak gösterilerek kullanılabilir. C A T E R I N G g u i d e www.cateringguidedergisi.com "Güncelle, Bilimi Birleştiren Dergi" Editör Doç.Dr. Muhammed YÜCEER Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Bilimsel Kurul / Scientific Board: Prof. Dr. Ahmet AYAR - Sakarya Üniversitesi Prof. Dr. Şebnem TAVMAN – Ege Üniversitesi Prof. Dr. Kezban CANDOĞAN – Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Zerrin ERGİNKAYA – Çukurova Üniversitesi Prof. Dr. Ahmet Hilmi CON – Ondokuz Mayıs Üniversitesi Prof. Dr. Beraat ÖZÇELİK – İstanbul Teknik Üniversitesi Prof. Dr. Hasan VARDİN – Harran Üniversitesi Prof. Dr. Cemalettin SARIÇOBAN – Selçuk Üniversitesi Prof. Dr. Mustafa ARDIÇ – Aksaray Üniversitesi Prof. Dr. İbrahim ÇAKIR – Abant İzzet Baysal Üniversitesi Prof. Dr. Osman KOLA – Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Prof. Dr. Suzan Öztürk YILMAZ – Sakarya Üniversitesi Prof. Dr. Gülgün F. ŞENGÖR – İstanbul Üniversitesi-Su Bilimleri Fakültesi Doç. Dr. Hilal ŞAHİN NADEEM– Adnan Menderes Üniversitesi Doç. Dr. Mine ERGÜVEN – İstanbul Aydın Üniversitesi Doç. Dr. Çiğdem Uysal PALA – Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Doç. Dr. Mustafa KIRALAN– Balıkesir Üniversitesi Doç. Dr. Saadettin TURHAN – Ondokuz Mayıs Üniversitesi Doç. Dr. Gülen Yıldız TURP – Ege Üniversitesi Doç. Dr. Yalçın ÇOŞKUNER – Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Ayla ARSLANER – Bayburt Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Durmuş SERT – Necmettin Erbakan Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Özge Duygu OKUR – Bülent Ecevit Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Pınar Oğuzhan YILDIZ – Ardahan Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Sümeyra S. Tiske İNAN – Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Ahmet YAMAN – Abant İzzet Baysal Üniversitesi Merhaba, Yeni bir sayı ile daha karşınızdayız. Catering Guide Dergisi her zaman olduğu gibi yine dopdolu... Rıza AKKAYA ile Sektörel Sohbetlerin bu ayki konuğu Üret Çelik Mutfak Eşyalarının sahib Ömer VERMEZ oldu. Geçtiğimiz günlerde YESİDEF(Yemek Sanayicileri Dernekleri Federasyonu) seçimleri yapıldı. Mevcut Başkan Hüseyin Bozdağ tek liste ile girilen seçimin sonucunda yeniden Başkan seçildi. Türkiye’de gerçekleşen gıda israfının yüzde 42’si evlerden çıkıyor. Sofra/Compass Group Türkiye’nin gerçekleştirdiği araştırmanın ayrıntılarını sayfalarımızda bulabilirsiniz. Son yılların gözde tartışma konusu “Almanya bizi kıskanıyor” doğru olup olmadığını arkadaşımız Soykan ÖZÇELİK yerinde araştırdı. Sonuç “YOK ÖYLE BİRŞEY” AB Organik tarım mevzuatında değişikliğe gitti. Türkiye olarak uyum sağlayamazsak organik tarım ihracatı sıkıntıya düşecek gibi görünüyor. Kurdaki dalgalanmalar ihracatçıları yeni arayışlara yönlendiriyor. Bir çok ihracatçı yönünü A.BD’ye çevirdi. Kulak çınlaması hepimizi rahatsız eden bir hastalık bunun nedenlerini ve çözümlerini de sayfalarımızda bulacaksınız. Gelecek sayıda buluşuncaya kadar; Hayırlı ve bol kazançlı günler diliyoruz.
17
18 Dursun ARIK Yayın Yönetmeni [email protected] GSM:0507 179 56 02 bakınca görülecektir Mayıs - 2024 2024 ekonomik krizin etkisinin iyiden iyiye hissedildiği bir yıl oluyor. Gün geçmiyor ki bir iflas veya konkordato ilanı duymayalım.Seçim süreçlerinin sonlanması ile birlikte zamlar sağanak halinde yağmaya başladı. Kurda ortaya çıkan aşırı ve anlamsız oynaklık da tuzu biberi oldu. Kur yükseldikçe bir grup feryat ediyor. Düşerse başka bir grup Sonuç; enflasyon patladı. Vatandaşında ağzı burnu dağıldı. Gücünün farkında olamayan bir sektör “Toplu yemek ve Catering” Ekonomik krizi en fazla hisseden sektörlerin başında Toplu yemek ve catering sektörü gelmektedir. Kriz zamanlarında hasar tespiti firma bazında tabiî ki yapılıyordur. Ancak sektör bazında yapıldığını söylemek ise zor. Toplu yemek ve catering sektörü maalesef gücünün farkında değil. Veya farkında değilmiş gibi davranıyor. 20 yıldır bu sektöre yönelik yayın yapıyoruz. Organize bir şekilde birlik, beraberlik ve liderlik çalışması göremedik. Bire birde her türlü şikâyet ve öneri yapılırken, kamuoyu önünde sesler cılızlaşıyor. Hatta kesiliyor. Sektörün yapısı gereği rekabet ölümcül olabilmektedir. Bu nedenle birlik beraberlik zor, kabul ediyorum. Yine de firmaların tamamı bir biri ile rakip değiller. Bölgesel olarak, büyüklük olarak farklılık göstermektedirler. Büyük firmaların sektörün gerçek anlamda liderliğine soyunmaları gerekmektedir. Bilgilerini, imkânlarını diğer firmalarla paylaşmaları gerekmektedir. Böyle bir çalışma küçük ve orta ölçekli firmaların gelişimine katkı sağlayacaktır. Gücünün farkında olunmayan bir sektör ”Sektörel Yayınlar” Ekonomik krizin yıkıcı etkisini iliklerine kadar hisseden bir diğer sektör ise yayıncılık oldu. Kâğıt ve baskı malzemelerinde tamamen dışarı bağımlı durumdayız. Bu durum sektörün maliyetlerini yüzde ikiyüzün üzerinde arttırdı. Birçok yayınevi faaliyetine ara vermek zorunda kaldı. Bazıları ise kepenk indirdi. Bir sektörü merkeze alarak o sektörle ilgi yayın yapan basılı, görsel veya dijital yayınlara Sektörel yayınlar diyoruz. Sektör içinde iletişim sağlayan bu yayınlar, sektörlerin kılcal damarlarına kadar nüfuz etmeye çalışır. Sürekli niş pazarlar (mikro pazarlar)arayıp bulurlar. Ülkemizde 1000 civarında bu tür yayın bulunmaktadır. Yaklaşık 10 bin kişiyi doğrudan istihdam eden sektörel yayınlar paydaşları ile birlikte büyükçe bir ekonomik faaliyet ortaya çıkarmaktadır. Sıkıntılı zamanlarda firmaların ilk tasarruf kaynağı ilanları kesmek oluyor. Halbuki kriz aynı zamanda fırsat demektir. Yayınların yaşaması için gayret göstermeyenler başları sıkıştığında feryat etmeğe başlıyorlar. “Nerede bu basın? Niye bunları yazmıyorlar” Nasıl yazsın/ niye yazsın… Bu eleştirileri yapanlara hep aynı soruyu sorarım. Bugün hangi gazeteyi aldın. Abone olduğun bir dergi var mı? Aldığım cevapların %99’u “Ben gazete, dergi okumam” şeklinde olmuştur. Dünya görüşünüz ne olursa olsun, size seslenen yayınlar var. Her gün bir gazete alın. Dergilere destek olun ki basın güçlensin, İhtiyacınız olduğunda yanınızda dik durabilsin. Gazete, dergi okumayalım ama basın yanımızda olsun
www.galerikristal.com.tr 19 Bazen bir lezzette, bazen en estetik sunumların inceliğinde. Mutlaka en iyisinde. Galeri Kristal’de. 1955’den beri...
20 B A Ş Y A Z I Engin GÜNER YEMEKDER Yönetim Kurulu Başkanı [email protected] Mayıs - 2024 ELE VERİR TALKINI, KENDİ YUTAR SALKIMI Dergimizin hedef kitlesi yemek ve gıda üreticileri, servis sağlayıcılar ve eğitim ayağındaki diğer paydaşlarımız. Benim de bu sütunlarda, yemek ve gıdaya dair yazmam beklenir. Ama ülkemizdeki gündem o kadar karma karışık ki, bu gündemden ayrılıp bir türlü gıdaya ve yemeğe dönmek mümkün olmuyor. Seçimlerden çıktık. Önümüzde orta vadeli plan ve enflasyonu düşürme, ekonomiye istikrar kazandırma hedefi vardı. Peşinden anayasa tartışmaları, lokantalardaki KDV uygulamaları, fahiş fiyatla mücadele, arkasından tasarruf tedbirleri, arkasından İBB Başkanı’nın gazetecilerle yaptığı Roma gezisi, arkasından Ulaştırma Bakanı’nın gazetecilerle Almanya gezisi, tarafların birbirini müsriflikle suçlamaları, sokak hayvanları sorunu… Mevcut iktidar döneminde 3 kez anayasa değişikliği için teklif getirildi, 3 teklif de kabul edilerek, her defasında anayasada değişiklik yapıldı. Hele son değişikliğin yapıldığı 2017’de devletin yapısında önemli ölçüde değiştirildi. 22 yıldır ülkeyi yöneten, 3 kere anayasayı değiştiren iktidar, yine ve yeniden “bu anayasayla olmaz” diyor. Yemekte KDV neredeyse son bir yıldan bu yana % 10 olarak uygulanıyor. Ancak, yemeği gıda gibi % 1 oranla fiş ya da faturayı dönüştüren gıda işletmelerinden bahisle, Hazine ve Maliye Bakanlığı geçtiğimiz günlerde öyle bir çıkış yaptı ki, sanki herkes yemekteki KDV’nin yükseldiğini zannetti. Oysa yemekteki KDV son bir yıldır, zaten % 10... Bakanlığın şikayet ve tehditleri bir yana bırakıp, son bir yıldan beri kim % 9’luk KDV farkını cebe indirdiyse bunları tespit etmesi, vergi aslı, gecikme zammı ve vergi kaçakçılığı cezaları ile tahsil etmesi gerekir. Tasarruf tedbirleri, tedbirlerin kapsamı ve esaslarla ilgili sunum Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından geçtiğimiz haftalarda yapıldı. Adı devlette tasarruf ama büyük ölçüde kaybedilen mahalli idareleri zapt-ı rapt altına almak, vatandaşa hizmet için yapılacak yatırımların önünü keserek siyasi rakiplerin seçmen gözünde prim yapması engellemek gibi bir hedef amaçlandığı görülüyor. Eğer devlette bir israf varsa, aynı koltukta 22 senedir oturan iktidar bunu görmedi mi, bu zamana kadar tedbire konu olan harcamaları neden yaptı, israfa neden göz yumdu? İstanbul’da yapılacak uluslararası spor organizasyonunun imza töreni için İBB Başkanı bir grup gazeteciyi, geçtiğimiz günlerde bir geceliğine Roma’ya götürmüş ve masraflarını karşılamış. İktidar çevresi tarafından bununla ilgili kızılca kıyamet kopartıldı. Benzer gezilere daha kalabalık grupları, çok daha uzak diyarlara götüren iktidar da, İBB Başkanı’nı kamu kaynaklarını müsrifçe harcamakla suçladı. Buna karşın Ulaştırma Bakanı‘nın yanına bir grup gazeteciyi de alarak, kamudan ihale alan firmanın özel uçağı ile Almanya’ya gittiği ortaya çıkınca, aynı iktidar buna sessiz kaldı. Sadece Bakan; “Bu aramızdaki sözleşmeye uygundur” diye, yasak savmak kabilinden bir açıklama çıktı. Önceki yazılarımda detaylı olarak yazdım. Anayasa ve kanunlarımız mevcut olmasına rağmen, zaten etkin bir şekilde uygulanmıyor ve işlemler sürümcemede bırakılıyor. Eğitim, adalet, sağlık, kamu düzeni her geçen gün geri gidiyor. Öyle olmasaydı mahkemelerdeki davalar yıllarca sürer miydi? Her gün yeni bir çete ortaya çıkarılır, İçişleri Bakanı sürekli mesaj yayımlar mıydı? Kiracılar ev, sahipleri sürekli karşı karşıya kalır mıydı? Ülkenin her yerine apartman üniversite yapılır, buradan mezun olanlar sadece KPSS sınavı ve memuriyetten başka bir hedefleri olmaz mıydı? Devlet hastanelerinden tıbbi tahlil ve uygulamalar, ameliyatlar için haftalar ve aylar sonrasına randevu oluşturulur muydu? Yoğun bakım hastaları, özel sağlık kurumlarına gönderilir miydi? Atalarımızın bir sözü var. Ele verir talkını, kendi yutar salkımı… Gündemdeki konulara baktığımızda, ülkeyi yönetenlerin de aynı böyle yaptığını görüyoruz. Her türlü harcamayı yaparken, vatandaşın parasını istediği gibi harcarken kimseye hesap vermeyenler, söz konusu siyasi rakipleri olduğunda habbeyi (su damlacığını), kubbe yapıyor ve ortalığı yangın yerine çeviriyorlar. Bu hamasetçi, günü kurtaran sözler ve eylemlerle hiçbir yere varamayacağız. Gözümüzün içine baka baka yalan söylerler ve bizler de sesimizi çıkartmadan otururuz. Neden? Çünkü bilmiyoruz. Anayasayı okumuyoruz. Kanunları, yönetmelikleri incelemiyoruz. Ne hakkımızdır, ne hakkımız değildir bilmiyoruz. Bilmediğimiz için havanda su döver gibi boş-boş konuşuyoruz. Bunu bilen uyanık siyasetçi de, gündemi bir anda sokak hayvanları ile değiştiriveriyor. Bizim haklarımızı bilmemiz ve talepkâr olabilmemiz için okumamız gerekiyor. Anayasayı, kanunları, yönetmelikleri, tebliğleri okumamız gerekiyor. Yol-yordam,usül bilmemiz gerekiyor. Apartman yöneticisi kafasına göre aidat toplamaya kalkıyorsa ödememek gerekir. İcraya veriyorsa, itiraz etmek gerekir. Mahkemeye veriyorsa, yasal gerekçelerle karşı durmak gerekir. “Adam sen de, bana ne, uğraşamam” dersen, sürekli anayasayı da değiştirirler, kanunları da, uçakları da… Biz de seyrederiz. Ne olup bittiğini anlamaya çalışırız, ama anlayamayız.
21
22 Rıza AKKAYA ile Sektörel Sohbetler Mayıs - 2024 Ömer Bey, uzun yıllardır başta çay makinaları, set üstü pişirme ve ısıtma cihazları ile endüstriyel mutfakların olmazsa olmazı gastronorm küvetleri üretiyorsunuz. Bunların dışında başka hangi ürünler var? Sizin de söylediğiniz gibi başta çay, kahve makinaları olmak üzere, gastronorm küvetler, çorba ısıtıcıları, tost makinaları, krep - waffle makinaları, ızgara, fritöz, her tür soğuk ve sıcak benmariler, mantı kazanı, yer ocağı, paslanmaz evye-taşıma kabı-çöp arabası gibi ürünler olmak üzere yaklaşık 25 ayrı ürün grubunda, farklı fonksiyon ve kapasitelerde 300’den fazla ürün imal ediyoruz. Bu kadar farklı ve çeşitli ürün imal etmek, uzun yıllar ve bilgi birikimi gerektirir. Siz bu sürece nasıl geldiniz? Mesleğe 1974 yılında, henüz 14 yaşında, 45 lira haftalıkla, Süleymaniye’de, kalıpçı çırağı olarak başladım. Kalıpçılık, metal sanayinin primer (başlangıç) noktasıdır. Metal mamul üretmek için önce kalıba ihtiyaç vardır. O yıllarda Süleymaniye, Türkiye’nin kalıp merkeziydi. Doğru söylemek gerekirse, kalbiydi. Benim ilk ustam kalıbın duayenlerinden ve şu an ki Yürük Tencereleri’nin sahibi Sedat Yürük’tür. O yıllarda doğru dürüst kalıpçı yoktu, modern teknolojiler, lazer yoktu. Çok ilkel araç gereçlerle, el emeği - göznuru ile kalıplar yapılırdı. “Tornacıyız - kalıpçıyız” diye övünürdük, halâ daha işimizle övünüyoruz. Kalıp işinizi kendinize baz olarak kullandınız. Evet, başlangıçta metal üreticilerine kalıp yaparken, 1981 yılında paslanmaz mutfak eşya üreticilerine kalıp yapmaya başladık. 1988 yılında bir taraftan kalıp üretirken, diğer taraftan da endüstriyel mutfak ekipmanları üretimine girdik. 1996 yılından itibaren elektrikli ürünleri de imal etmeye başladık. 2000 yılından bu yana da, İkitelli Organize Sanayi Bölgesi’ndeki 5.000 m2 kapalı alana sahip fabrikaMerhaba; Bu sayımızda; YEMEKDER Yönetim Kurulu Başkanı Engin Güner ve Yönetim Kurulu Üyesi, Rouzben GERGERİ ile ÜRET ÇELİK Firma sahibi Ömer VERMEZ’in, İstanbul İkitelli Organize Sanayi Bölgesi’ndeki fabrikasına misafiri olduk. Ailenizi ve sizden sonraki kuşakları işin içine katamazsanız, işinizin sürekliliğini sağlayamazsınız ÜRET ÇELİK Mutfak Eşyaları San. ve Ltd. Şti. sahibi Ömer VERMEZ Engin GÜNER Rouzben GERGERİ Rıza AKKAYA Ömer VERMEZ
23 Mayıs- 2024 sektörel sohbetler mızda üretim yapıyor, yaptığımız ürünleri % 55’ini 30 ayrı ülkeye ihraç ediyor, geri kalanını iç piyasaya veriyoruz. İç piyasadaki dağıtım kanalınız ve ürünlerle ilgili verdiğiniz destekler nelerdir? Türkiye’nin hemen her şehrinde bulunan bayilerimiz ve internet üzerinden satışlarımızı gerçekleştiriyoruz. Yurt çapında 50 İl de bulunan 68 anlaşmalı teknik servislerimizle, ürünlerimizle ilgili bakım, servis, yedek parça hizmetleri sağlayarak, ürünlerimizin ve müşterilerimizin arkasında duruyoruz. Böylesine zorlu süreçleri nasıl yönetebiliyorsunuz? Her şeyden önce işinizi sevmeniz gerekiyor. Ben çıraklıktan beri işimi severek yapıyorum. Ailenizi ve sizden sonraki kuşakları işin içine katamazsanız, işinizin sürekliliğini sağlayamazsınız. Biz, ilk metal eşya üretimine evimizin altında çay kaşığı üreterek, bakalit parça yaparak başladık. Çalıştığım işyerinde mesaim bittikten sonra, evin altında ürünleri yapar, evde ailece paketlerdik. Şimdi iki oğlum fabrikada ve işin içindeler. Gerektiğinde makinanın başına geçip, üretim yapacak kadar işleri biliyorlar. Ayrıca üretimde görev yapan mühendis ve diğer arkadaşlarımızla uzun yıllardan beri, çok uyumlu ve aile gibi çalışıyoruz. Sektörün geleceğini nasıl görüyorsunuz? Bizim şu anda ürettiğimiz ürünlerden düşük maliyetli olanlar Güney Kore ve Çin’den, diğer katma değerli makine ve elektrikli ürünler de Avrupa’dan geliyordu. Güney Kore katma değerli ürünlere yöneldi, Çin fiyat/kalite bakımından verimli değil, başta Almanya olmak üzere Avrupa yavaş yavaş üretimden çekiliyor. Biz kalite olarak Çin’in üzerinde, Avrupa’da da İtalyanlar’la rekabet edebilecek düzeydeyiz. Kaliteli ve verimli üretim yaptığımız takdirde, sektörün önü açık görünüyor. Verimli üretimin önünde engel var mı? En büyük engelimiz yeterli üretim alanına sahip olamayışımız. Biz Süleymaniye’de 25 m2’de üretim yaparken, Bayrampaşa’ya 50 m2’lik imalathanelere geldik. Yetmedi, dükkanları birleştirerek biraz daha büyüdük. İkitelli’de daha büyük alanlara geldik. Onlar da yetmediği için sağı-solu birleştirerek 5.000 m2’ye çıktık. Ancak bu da yetmiyor. Arnavutköy Deliklikaya Sanayi Bölgesi’ndeki 10.000 m2 kapalı alana sahip, yeni fabrikamızın inşaatı devam ediyor. Bittiğinde buraya geçeceğiz. Biz bu zamana kadar tüm yatırımlarımızı özkaynaklarımız ile yapmış olmamıza rağmen, ülkemizdeki sanayi arsalarının maliyetleri hem çok yüksek, hem de tahsis edilen alanların büyüklükleri verimli bir üretim yapmaya izin vermiyor. Sanayi üretiminin uluslararası alanda rekabetçi hale gelebilmesi için sanayiciye yeterli büyüklük ve uygun maliyetli sanayi arsası teminin bir devlet politikası olması gerekir. Verdiğiniz bilgiler ve bizleri misafir ettiğiniz için teşekkür eder, hayırlı işler ve bol kazançlar dileriz.
24 sivil toplum Mayıs - 2024 Yemek Sanayicileri Dernekleri Federasyonu (YESİDEF) genel kurulu İstanbul’da yapıldı. Genel Kurul’da yapılan seçimde Hüseyin Bozdağ yeniden YESİDEF Başkanlığı’na seçildi. Federasyon bünyesindeki dernek başkanlarının ve genel delegelerin katıldığı Genel Kurul’da, tek liste ile seçime gidildi. Mevcut başkan Hüseyin Bozdağ oybirliği ile yeniden YESİDEF Başkanı oldu. Yapılan seçim sonucunda Federasyon Yönetim Kurulu Üyeliklerine seçilenler. Bozdağ ve yeni yönetim kurulu 3 yıl süreyle görev yapacak. YESİDEF, Türkiye’nin değişik kentlerinde yer alan Yemek Sanayici Derneklerinin üst örgütü. Federasyon Başkanlığı’na yeniden seçilen Hüseyin Bozdağ, aynı zamanda TOBB Hizmet Sektörü Meclisi Başkanlığı, DEİK Türkiye-Katar İş Konseyi Başkan Vekilliği, Hadımköy-Arnavutköy Sanayici ve İşadamları Derneği başkanlığı görevlerini de yürütüyor. Bozdağ, seçimden sonra yaptığı açıklamada, sektörün nitelikli personel, hammadde temini konularında önemli sorunları bulunduğunu, gıda ürünlerinin fiyatlarında yaşanan yüksek oranlı artışların sektörü zorladığını söyledi. YESİDEF, Hüseyin Bozdağ ile yola devam dedi Hüseyin BOZDAĞ Sedat Zincirkıran Aslan Atlı İffet Hacıeyüpoğlu Arif Kuran Coşkun Dönmez Ercan Canuysal Murat Çökmez Recep Ocak Adem Küpeli Hasan Küçükkurt Serdar Dağlar Turan Kuytak
25 15 Perpa ticaret merkezi A blok kat 5 No: 85 34384 - Şişli/ İstanbul Tel: 0 212 210 55 30 - [email protected] - Dakikada 36 vuruş kapasitesiyle - Saatte 2160 adet/saat hamburger, - 4320 adet/saat inegöl köfte - 8640 adet/saat misket köfte şekillendirmek için - Kare, dikdörtgen, oval, yuvarlak ve bütün doğal şekiller - Ürün ağırlığı ve kalınlığı kalıp üzerinden ayarlanabilir. - Hamburger, köfte, balık, kek, tereyağı, peynir ve bazı çerez ürünleri hassas porsiyon kontrolü sağlayarak yavaşça ezmeden şekillendirir. bemakmakina.com.tr BEMAK ® ET / GIDA İŞLEME MAKİNALARI PASLANMAZ HAZNELİ ÇELİK HAMBURGER-KÖFTE ŞEKİLLENDİRME MAKİNESİ C M Y CM MY CY CMY K
26 Prof. Dr. Nevrez Koylan köşe yazısı Günümüzde yaşlılıktaki en önemli sağlık sorunlarından olan Alzheimer hastalığının erken belirtileri, zamanında tanınırsa önlem alınabilir. Alzheimer hastalığı yaşlı bireylerin yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilen bir sağlık sorunudur. Bu nedenle, hastalığın erken aşamalarını tanıyabilmek ve önlemleri alabilmek son derece önemlidir. İşte Alzheimer hastalığının 9 erken belirtisi ve alınabilecek önlemler: • Hafıza Kaybı: Kişi, sık sık önemli bilgileri unutma eğiliminde ise, bu durum Alzheimer’ın erken belirtilerinden biri olabilir. Günlük yaşamda yapılan basit unutkanlıklar dikkat çekici bir seviyeye ulaştıysa bir uzmana danışmakta yarar vardır. • Karar Verme Zorluğu: Alzheimer hastalarında karar verme sürecinde zorlanma görülebilir. Ne giyeceğine karar verme, eşyaları nereye koyacağını kararlaştırma gibi basit kararları bile almakta güçlük varsa, bir uzmanla görüşülmelidir. • İletişim Zorlukları: Alzheimer hastalığı ilerledikçe, dil becerilerinde gerileme yaşanabilir. Kelimeleri bulmakta zorlanma, cümleleri düzgün kuramama gibi durumlar, hastalığın erken belirtileri arasında sayılabilir. Kelimeleri doğru yerde kullanamama, cümleyi yarıda bırakma veya uygun kelimeyi bulamama gibi durumlar sık görülür. • Zaman ve Mekan Kavramındaki Bozulma: Alzheimer hastaları, zamanı ve mekanı doğru bir şekilde algılamakta zorlanabilir. Randevuları hatırlamak, günün saatinde karışıklık yaşamak gibi belirtiler dikkat çeker. Evinin yolunu bulamama, haftanın günlerini karıştırma gibi durumlar sıktır. • Objeleri Tanıma Güçlüğü: Alzheimer hastaları, bilindik objeleri tanıma konusunda zorlanabilirler. Örneğin, anahtarlarını bulma veya televizyon kumandasını kullanma gibi basit günlük aktivitelerde zorluk yaşayabilirler. • İşlevsel Yeteneklerde Azalma: Günlük yaşam aktivitelerini yerine getirme konusunda zorlanma, Alzheimer’ın erken belirtilerindendir. Kişi, giyinme, yemek yapma gibi basit görevleri yerine getirmekte güçlük çekebilir. • Değişen Ruh Hali ve Davranışlar: Alzheimer hastalarında sıkça ruh hali değişiklikleri görülebilir. Özellikle aniden ortaya çıkan öfke, şüphe, korku gibi duygusal tepkiler dikkat çeker. • Sosyal İzolasyon: Alzheimer hastaları zamanla sosyal aktivitelerden kaçınma eğiliminde olabilirler. Arkadaşlarıyla veya aileleriyle iletişim kurmakta zorlanabilir, bu da sosyal izolasyona neden olabilir. • Motor Becerilerde Zayıflık: Alzheimer hastalarında koordinasyon ve motor becerilerde azalma yaşanabilir. Adımları düzenli atmada zorlanma, objeleri tutma konusunda güçlük çekme gibi durumlar gözlemlenebilir. Alzheimer hastalığı erken aşamalarda teşhis edildiğinde, tedavi ve destek yöntemleri daha etkili olabilir. Bu nedenle, Alzheimer hastalığının erken belirtileri ortaya çıkan bireylerin vakit kaybetmeden bir doktora başvurmalarında yarar vardır. Alzheimer hastalığının erken belirtileri Mayıs - 2024
27 Türkiye’ nin ve Avrupa’ nın gıda üretim standartlarına uygun üretim tesisimizde en kaliteli gıda strecini üretiyoruz. Fabrika makine parkurumuz Türk mühendisler ile tamamen yerli ve milli olarak kurulmuş olup son sistem ve kalitede yaklaşık 100 iş arkadaşımız ile Türkiye ve Avrupa’nın en kaliteli streç filmlerini üretmenin onurunu ve gururunu yaşıyoruz. Yaklaşık 100 ülkeye ihracat yapmakta olup bunu dünyanın her ülkesine ihracat yapma vizyonumuz ile çalışmaktayız. WWW.PLUSSTREC.COM VELİKÖY OSB MAH. ÇERKEZKÖY / TEKİRDAĞ [email protected] +90 282 746 11 88 Marka Tescil ISO 9001:2015 ISO 22000:2018
28 mekan Mayıs - 2024 Şef Mehmet Yalçınkaya, Bodrum Merkez Marina’da geçen sene hizmete açtığı “Denizden Restoran”ın yeni tadım menüsünü tanıttı. Restoranlarda paylaşım tabakları ile fiyat fayda endeksi daha makul bütçeli menüler planlanırken, diğer yandan tadım menüleride aşırı lüks ve atık içeren yemeklerden sıyrılarak daha sade bir hale bürünüyor. “Denizden Restoran” tüm dünyada öne çıkan “Sessiz Lüks” kavramını Ege’ye taşıyor. Denizden restoran’ın yıldızı “KABUKSUZ MAVİ YENGEÇ” Şef Mehmet Yalçınkaya’nın Bodrum Denizden Restoran’ın 2024 menüsünün yıldızı ”Kabuksuz Mavi Yengeç” oldu. Gittiği her ilde Tarım İl Müdürlüğü ile bağ kuran Mehmet Şef; ‘Bodrum Savran’da keşfettiğimiz kabuksuz Mavi Yengeç bizi çok heyecanlandırdı. Ben ve ekibim ürün ile çalıştık. Geldiğimiz sonuçta leziz, görseli yüksek bu tabağı oluşturduk’ dedi. Ege bölgesinin sebzeleri ve lokal balıklar menüyü belirliyor Her alanda tüm markaların sahip çıktığı “Sürdürülebilir bir dünya düzeni” için çalışan Mehmet şef imzalı Denizden Restoran, var olduğu Ege Coğrafyası’nın ürünlerine ve yerele sahip çıkıyor. Bölgenin deniz mahsulleri, balıkları, yerel üreticiden gelen doğal ürünler menü belirlenirken en önemli girdiyi oluşturuyor. Şef Mehmet Yalçınkaya Bodrum Denizden Restoran ile ilgili; “Itır otu, Lavanta, Gambilya, Mandalina, Kabuksuz Yengeç ve Ahtapot ile bölgesel değerleri menümüze yansıtıyoruz. Taze, doğal, leziz ve sürdürülebilir menümüz bu yıl yepyeni bir dekorasyon ile taçlandı.Tabak tasarımlarımız sanatçıların desteği ile yemeklerimiz için hikayelendirildi” diyor. Kadın Kooferatifleri Ve yerel üreticiye tam destek Değişen dünya düzeninde, değişmeyen tek şey, üretim ve ürünün değeri. ŞEF MEHMET YALÇINKAYA’dan GASTRONOMİDE YENİ TREND “Sessiz Lüks” Azalan toprak ve verimlilik; sıfır atığın mutfaktaki yerini artırmanın yanı sıra yerel üreticinin de desteklenmesi gerçeğinin bir kez daha altını çiziyor. Reçeteniz ne kadar iyi olursa olsun ürünsüz bir mutfak damsız eve benzer. Bu nedenle üreten kooperatifler bizim ilk tedarik zincirimizdir.” dedi. Balıkta devrim “DRY AGED” Özellikle etler için kullanılan “DryAged” yöntemi Bodrum Denizden Restoran’da ilk kez Balık için uygulandı. Bu yöntemle bekletilen, dinlendirilen balık; çok daha leziz ve aromalı oluyor. Özel dolaplarda bekletilen balıklar, Türkiye’de nadir bir uygulama olan “DryAged” ile yeni bir balık deneyimi Denizden Restoran’ın en önemli tercih noktalarından biri olmasını sağlıyor. Sade, Nezih, Şık Şef Mehmet Yalçınkaya, Bodrum’da hizmete açtığı “Denizden Restoran” ile tüm dünyada öne çıkan “Sessiz Lüks” kavramını Ege’ye taşıdı. Sessiz lüks konseptine uyumlu olarak yeniden düzenlediği restoran dekorasyonu ile de sade, nezih ve şık bir atmosfer oluşturdu. Yemek yorumlarının dekorasyon fikirleri ile eşleşerek sadeleştiği bu yeni yaklaşımla yoğun günlük hayatımızdan farklı kaçış alanları yaratılıyor..
29
30 [email protected] Mehmet Baki ASUTAY Hijyen Grup Gıda Hijyeni Koordinatörü köşe yazısı Mayıs - 2024 Tabii ki savaşlara, öldürmeye, yok etmeye karşıyız, ama bu farklı bir savaş. Temizlik, dezenfeksiyon ve sağlık için verilen bir mücadele. Üstelik gözümüzle göremediğimiz düşmanlarla savaşıyoruz. Virüsler, bakteriler, küf ve mayalar artık daha da güçlüler. The Economist' de ki bir ekip tarafından yapılan analize göre, dünyada Covid-19'dan hayatını kaybedenlerin sayısının 14 ile 23,5 milyon arasında olduğu tahmin ediliyor. Hijyen Savaşçısı olarak ilk aklınıza gelen sabah akşam demeden sokaklarımızı, caddelerimizi, parkları, meydanları, mahallemizi, yaşadığımız kentteki tüm yerleri temizleyen temizlik ekipleri veya hastanelerimizdeki hemşireler, hastabakıcılar, doktorlar olmasın. Evimizi, çalışma yerlerimizi, bindiğimiz araçları, okulları, hastaneleri, gezip dolaştığımız kapalı alanları daha onlarca yeri temizleyen ve dezenfekte eden binlerce Hijyen Savaşçısı, gönüllüsü var. Her işte olduğu gibi bu işte aileden başlıyor. Hijyen savaşçıları da en önemli uygulamaları annelerinden, babalarından, büyüklerinden öğreniyor. Ailede el, yüz yıkama ile başlayan temel öğreti tuvalet kültürüne kadar gidiyor. Ellerin iyi yıkanmaması sebebiyle E. Coli (İnsan ve hayvan kaynaklı dışkı) tespit edildiği için birçok ihracat gıda maddesi gümrüklerde kontrolde reddedilerek geri çevriliyor! Yaşadığımız Pandemi bize birçok şeyi öğretti. Her ne kadar unutmuş olsak da yaşadığımız ve çalıştığımız yerlerin temiz ve hijyenik olması hepimiz açısından ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Önümüzde yaz mevsimi var. Artan sıcaklıklarla temiz olmayan yerlerdeki kokular hepimizi rahatsız edecek. Umarım bu yazda su sıkıntısı çekmeyiz. Sadece belediye ve devlet görevlilerine sorumluluk düşmüyor, bizler de birey olarak katkıda bulunmalıyız. Doğayı öylesine kirletiyoruz ki denizlerde müsilajdan balık ölümleri, havada ozon tabakasının delinmesinden dolayı ve sonucunda küresel ısınmadan insan ve hayvan ölümleri, karalarda ise her taraf beton yığını ve kimyasal atıklardan çevremiz imdat çığlıkları atıyor. Ormanları, yeşil alanları yok ediyoruz. Nefes almakta bile zorlanmaya başladık. Savaşlar… İnsan oğlunun bitmez tükenmez hırsları yüzünden sona mı yaklaşıyoruz acaba? Biz bunlara izin verdiğimiz sürece zararlı (patojen) mikroorganizmalar insan, hayvan ve bitkilerde ölüm ve hasarlara, hastalıklara yol açmakta. Günümüzde biyolojik savaş kapsamında kabul edilen bu hastalık yapıcı veya öldürücü bu ajanlar biyolojik olarak insanlar tarafından da üretilerek artık terörist gruplar ve devletler tarafından da bir tehdit unsuru olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu ajanlar üç bölümde incelenebilir: Hastalık, kapasitede azalma, ölüm ve vb. ile insanları etkileyenler. Örneğin protozoa, bakteri, virüs, bakteri toksini, riketsiya gibi. İnsanlarla yakın ilişkide bulunan yabani ve evcil hayvanları etkileyerek bunların enfeksiyon yaymasına neden olanlar. Örneğin veba, kuduz, antraks, brucella, leptospirozis, şarbon gibi. Ziraat ürünleri ve araçlarını etkileyerek dolaylı olarak insana zarar verenler. Örneğin bitki, hormonlar, virüs, böcekler, bakteri gibi. Biyolojik ajanlar kimyasal ajanlardan daha fazla öldürücü olma potansiyeline sahiptirler. Çünkü tabiatta bulunurlar, kolaylıkla temin edilebilme ve üretilebilme özellikleri vardır. Komplo teorisyenlerine göre dünyada insan ve hayvan nüfusunu azaltmak için pandemiler, orman yangınları, uçaklardan spreylenen zararlı kimyasallar hep insanlar tarafından yapılıyor. Biyolojik savaşı bir kenara bırakıp, biz günümüzdeki sektörde çalışan arkadaşlarımızın yani Hijyen Savaşçılarının durumuna bir göz atalım. Büyük işletmelerde üretim sonrası çalışan personel ön, kaba temizlik işini yaptıktan sonra esas temizlik ve dezenfeksiyondan sorumlu ekip tarafından bütün proses hatları en ince ayrıntısına kadar elden geçirilir. Kritik noktalardan swaplar alınarak testler yapılır. Maalesef küçük işletmelerde ise bu iş bizzat o proses hattında çalışan personel tarafından yapılmaktadır. Durum böyle olunca sabahtan akşama kadar ayakta çalışmaktan, koşuşturmaktan yorgun düşmüş personel üstün körü bir temizlik ve dezenfeksiyon yapabilir, aklında akşam eve ne alacağı düşüncesiyle bir an önce servisine yetişmeye çalışır (oda varsa tabii). Toplu taşımda oturabilecek yer bulmayı umut eder (işini doğru yapan savaşçıları tenzih ediyorum ve onlara teşekkür ediyoruz). Durum böyle olunca aslında temizlerken farkında olmadan kirletiyor olabilirler de. Oysaki gıda ve sağlık sektöründe en önemli konulardan biri temizlik ve dezenfeksiyonu yapacak olan Hijyen Hijyen savaşçıları
31 Mayıs- 2024 Savaşçısı personelin eğitimidir. Kullanılacak olan kimyasalların nasıl ve ne oranda kullanılacağını, yüzeylerin, alet-ekipmanların, hava ve ortamlar için nasıl uygulanacağını öğretmemiz gerekir. Bizler bu savaşçılara mikroplarla nasıl savaşacaklarını öğretmezsek, onlara gerekli donanım ve alet - ekipman, araç-gereç sağlamazsak, bu savaşı baştan kaybetmiş oluruz. Hijyen Eğitimlerinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatmak isterim. Ayrıca bu konuda ne kadar yetersiz kaldığımızı eleştirenlerdenim. Gıda sektöründeki bir bulaşma yüzünden yüzlerce kişi hastalanıp ölebilme riski olduğu gibi sağlık sektöründe de ameliyathane veya ortamdan bulaşacak hastane mikropları yüzünden aynı durumla karşı karşıya kalabiliriz. Genelde angarya olarak görülen bu iş, kıdemli personel, kıdemsiz personele "çabuk şurayı temizle, şu çöpü dök" gibi talimatlar verirken, bunun sonuçlarını bazen kestiremez. Beyaz yakalı arkadaşlar da günün raporunu hazırlama derdinde kontrolü göz ardı edebilir. Oysaki, Hijyen Savaşçıları hem bu iş için yetiştirilmiş hem de bu işin ciddiyetini kavramış olmalıdırlar. Günün sonunda herkes evine gidip dinlenirken iyi temizlik ve dezenfeksiyon yapılmamış işletmelerde mikropların ve haşerelerin mesai saati başlar. Onlar da bu yaşam mücadelesinde hayatta kalmak için saklanırlar, gizlenirler, şekil değiştirirler ve çoğalırlar. (Biyofilm tabakaları, havalandırma kanalları, su kanalları, yağ tuzakları, atıklar, çöp kovalarında üremeye devam ederler). Hijyen savaşçılarının düşmanını iyi tanıması, nerede gizlenebileceklerini bilmesi ve müdahale için hangi deterjan ve dezenfektanı hangi oranda ve nasıl kullanacağını bilmesi gerekir. En basit anlatımıyla evde çamaşır suyu ile hidroklorik asiti (tuz ruhu) daha iyi temizlik yaparım düşüncesiyle karıştıran ve zehirlenip hastanelik olan birçok olayı duymuşsunuzdur(bu iki maddeyi asla karıştırmayın!). Her ne kadar işletmelerin temizlik ve dezenfeksiyon talimatları olsa da kontrol edilmediği sürece bu tür yanlışlıklar olmaktadır. Aceleyle birbirlerine yardım etmek isteyen personel kullanmaması gereken bir kimyasalı veya aparatı işini kolaylaştırmak için kullanabilir. Bazen karşılaştığımız bazı arkadaşlar, x marka bir ürünün çok daha iyi temizlik yaptığını, kiri, yağı çok kolay çıkardığını, bizim ürettiğimiz ürün için ise zorlandıklarını ifade ettiklerinde kullandıkları ürünü kontrol ettiğimizde hem gıda sektörü için uygun olmadığı gibi hem de insan ve çevre sağlığı için çok zararlı kimyasallarla karşılaşabiliyoruz (zift ve asfalt sökücü, kanserojen bir kimyasalın gıda sektöründe kir ve yağ çözücü olarak kullanıldığına şahit olanlardanım). Sağlıklı insanlar, gıdalar ve ürünler üretmek, çevreye duyarlı olmak için Hijyen Savaşçılarına sahip çıkın, destek verin. Yoksa bu savaşı baştan kaybeder, işletmenizin ürün kalitesini bozar ve işletmenizin prestij ve müşteri kaybına neden olursunuz. KAYNAKLAR http://bilheal.bilkent.edu.tr/aykonu/Ay2003/march03/biyolojiksilahlar.htm M.B. ASUTAY -CATERING GUIDE DERGİSİ Yıl 15 , sayı : 81, NİSAN 2019 , ”Hijyen eğitimleri yeterli oluyor mu? “sayfa 26
32 Çocukların ve gençlerin sağlıklı bir yaşam sürmesi için okullardaki dengeli ve sağlıklı yemek ihtiyacı her geçen gün önemini artırıyor. Profesyonel ekibi ve beslenme uzmanlarıyla Türkiye genelinde 40’ın üzerinde okula yemek hizmeti sunan Tepe Kurumsal Çözümler,çocukların ve gençlerin beslenmesinde özen gösterilmesi gereken noktalara dikkat çekiyor. ‘’Besin ögelerinin eksik alınması büyüme ve gelişimi etkiliyor’’ Çocukların sağlıklı gelişimi için ailelerin menüleri özenle takip etmesi gerektiğinin altını çizen BCC Catering Bölge Direktörü Ekrem Urcun, “Protein, yağ, karbonhidrat, mineral, vitamin ve su gibi besin ögelerinin herhangi biri alınmadığında veya gereğinden az ya da çok alındığında, büyüme ve gelişimin nasıl etkilendiğini hemen görebiliyoruz, çocukların sağlığı bozuluyor. Bu nedenle menülerimizi beslenme uzmanlarımız eşliğinde besin çeşitliliğine dayalı, günlük ihtiyaç duyulan enerji ve besin öğelerinin karşılanması temelinde hazırlıyoruz” dedi. ‘’Her kahvaltı süt ile desteklenmeli’’ Okul çağı döneminin fizyolojik, psikolojik ve sosyal gelişimin en hızlı olduğunu dönem olduğunu vurgulayan Urcun, “Süt ve süt ürünleri yüksek kalitede protein, kalsiyum, fosfor, çinko, B1, B2, B6, B12 ve niasin olmak üzere birçok besin ögesi için önemli bir kaynak. Bu nedenle her kahvaltıda çocukları süt ile destekliyoruz. Besin piramidinde beş ana besin grubundan birini meyveler oluşturduğundan ve meyve yeme alışkanlığı çocukluk çağında başladığından öğünlerde bu gruba özellikle ağırlık verilmeli.”diye konuştu. “En yaygın kötü beslenme alışkanlığı öğün atlamak” Gerekli öğünlerde yetersiz beslenen çocukların sağlıksız yiyeceklere yöneldiğine dikkat çeken Urcun, ailelere şu uyarılarda bulundu: “En yaygın görülen olumsuz beslenme alışkanlıklarından biri öğün atlamak. Özellikle kahvaltıyı atlamak çok yaygın. Çocukların ve adolesanların günlerinin önemli bir bölümünü okulda geçirdiği düşünüldüğünde, okulda beslenmeleri son derece önem taşımakta. İki öğün arasında aç kalan çocuklar sağlıksız yiyeceklerle beslenmeye çok açık oluyor, bu da dengesiz beslenmeye yol açıyor. Okul yönetimi ve öğretmenlerin takibinde, sağlıklı besin tüketimi sağlanarak öğün aralarında aç kalmaların önüne geçilmesini öneriyoruz.” ‘’Yaz aylarında kolay bozulabilir ürünler tüketilmemeli’’ Velilere, yaz aylarında kolay bozulabilir veya mikrobiyal üremeye müsait ürünlerden uzak durulması gerektiğinin uyarısında bulunan Urcun,‘’Dışarıda sıcak zincirin kırılması durumunda rahatsızlanmalara neden olabilecek gıdaların tüketiminden kaçınılmalıdır. Özellikle mayonez içeren ürünlerin, krema içeren tatlı ve yemeklerin, beşamel soslu yemeklerin, soğutma basamağı içeren bazı baklagil ve tahıllı yemeklerin (zeytinyağlılar, piyaz, kısır, mercimek köfte vb.), balık ve sakatat yemeklerinin yaz aylarında dışarıda tüketimine özellikle dikkat edilmelidir’’ dedi. “Kahvaltı yapmayan çocuklar okulda sağlıksız gıdalara yöneliyor” Tepe Kurumsal Çözümler velileri uyarıyor Okulların güvenlik, yemek ve temizlik gibi kurumsal ihtiyaçlarına tek çatı altında çözümler sunarak güvenli bir eğitim ortamı sağlayan Tepe Kurumsal Çözümler’in bünyesinde yer alan ve 40'tan fazla okula toplu yemek hizmeti sunan BCC Catering, okul çağındaki çocukların beslenmesinde önemli noktalara ilişkin açıklamalarda bulundu. BCC Catering'in Bölge Direktörü Ekrem Urcun, “Besin öğelerinin eksik ya da gereğinden fazla alınması sağlık sorunlarına yol açıyor. Öte yandan öğün atlanması da çocukların sağlıksız yiyeceklere yönelmesine sebep oluyor. ” dedi. okul yemeği Mayıs - 2024
33 MUTFAĞINIZIN MİMARI www.uretcelik.com Gastronormlar new soup pot 10 lt and 15 lt Tost Makinesi Cift KapaklI soup pot with mixer and large metal tap Standart 350-500 Cay Makinesi ÜRET ÇELİK MUTFAK EŞYALARI SAN. TİC. LTD. ŞTİ İkitelli Demirciler San. Sit. B/ Blok No:64 Başakşehir/İstanbul 0212 549 81 88 - [email protected]
34 mekan Mayıs - 2024 İstanbul’un en gözde yeme-içme, eğlence ve etkinlik mekanı Oligark İstanbul, tüm enerjisiyle yaz sezonuna hazır. Denize sıfır konumu, eşsiz boğaz manzarası ve eğlence anlayışına getirdiği yepyeni solukla İstanbul’un en gözde mekanlarından Oligark İstanbul, şık dekorasyonu, farklı mutfak alternatifleriyle olduğu kadar sürpriz etkinlikleriyle ve DJ performanslarıyla İstanbul gece hayatını hareketlendirmeye devam ediyor. Kuruçeşme’de boğaza sıfır, 5 bin metrekarelik alanda konumlanan Oligark İstanbul, dünya mutfağının en leziz tatlarına sahip restoranları ve sınırsız eğlence vaat ettiği yazlık gece kulübü ile konuklarını ağırlarken yıl boyu düzenlediği sürpriz etkinlikleri ile de misafirlerine eşsiz bir deneyim yaşatıyor. Yaz boyunca misafirlerine farklı bir İstanbul deneyimi yaşatan ve deniz yoluyla da ulaşım sağlanabilen Oligark İstanbul, bünyesinde bulunan restoranlar ve gece kulübünün dışında lounge barıyla da oldukça ilgi görüyor. Yaz boyu hem kulaklara hem de damaklara hitap eden Oligark Lounge Bar’da chill out müzik ve özel kokteyller eşliğinde güneşin batışına tanık olabilir, ardından yazlık kulübünde sabahın ilk ışıklarına kadar müzik ve eğlencenin tadına varabilirsiniz. OLİGARK İSTANBUL TÜM ENERJİSİYLE YAZA HAZIR 2010 yılından bugüne aynı tazelik ve kaliteyle lezzet yolculuğunu sürdüren PİDEM, 2024 yılındaki ‘Yiyenim’ kampanyasıyla pazarlama iletişimi ve reklam dünyasının prestijli organizasyonu Effie Ödülleri’nde altın ödülün sahibi oldu. Restoran kategorisinde verilen en büyük ödülün sahibi olan PİDEM’in ‘Yiyenim’ kampanyası, TV, radyo, açık hava ve dijital mecralarda yayınlanmıştı. PİDEM, ‘Yiyenim’ kampanyasının ardından şu sıralar ‘Yiyenime Gelsin’ promosyon kampanyasıyla pide lezzetini tüm Türkiye’yle buluşturmaya devam ediyor. Marka olarak 2024 yılında dönüşüm yolculuğuna başladıklarını ve ‘Yiyenim’ relansman kampanyasını hazırladıklarını söyleyen PİDEM Pazarlama Müdürü Göksu Şirin, “Bu kapsamda logomuzdan restoranlara kadar yenilenme sürecine girdik. Pideyi daha geniş tüketici gruplarıyla buluşturmayı ve bu ulusal lezzeti herkesin tatmasını isteyen bir marka olarak, geleneksel pideyi lezzetinden ödün vermeden havalı bir hale getirmeyi hedefliyoruz” dedi. PİDEM’in ‘Yiyenim’ kampanyasına Altın Ödül Türkiye’nin en büyük ve en yaygın pide zinciri PİDEM, 2024 yılında hayata geçirdiği ‘Yiyenim’ kampanyasıyla pazarlama ve iletişim sektörünün en prestijli ödüllerinden Effie Ödülleri’nde restoran kategorisinin Altın Ödülüne layık görüldü.
35 Mayıs- 2024 Finansal okur-yazarlık, gereksiz harcamaların önüne geçebilir Günümüzde alışveriş alışkanlıkları değişti. Tüketicilerin büyük çoğunluğu artık internet üzerinden alışverişi tercih ediyor. Ancak teknolojinin sağladığı bu avantaj, tüketiciyi zaman zaman ihtiyaç dışı harcamalara da yöneltiyor. Enflasyonla mücadelede tüketimin azaltılması önem kazanmışken bu dijital tüketim çılgınlığı nasıl engellenecek? Altınbaş Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Murad Canbulut, kişinin ihtiyacı olsun olmasın satın alma dürtüsünü kontrol edememesi onyomaniyi yani alışveriş bağımlılığını da tetiklediğini dile getiriyor. Dr. Murad Canbulut, finansal okur yazarlığın, gereksiz harcamaların önüne geçebileceğini savunuyor. Peki bunu önlemek için ne gibi tedbirler alınabilir? Günümüzde tüketici mağazaya gitmek yerine internet üzerinden alışverişi daha çok tercih ediyor. Bu durum, zamandan tasarruf ve ürüne çabuk ulaşılabilirlik gibi birçok avantaj sağlıyor. Dr. Murad Canbulut, bunun tüketiciyi rahat ettiren bu faktör olmasına rağmen, israfı da beraberinde getirebildiğini dile getiriyor. Canbulut, “Tüketiciler artık mağaza ya da AVM’lere gitmeden de alışveriş yapıyor. Salgın sonrası hayatımızda daha fazla kullanılmaya başlayan e-ticaret ile birlikte ihtiyaç dışı harcamalar da artıyor. 2023 yılı istatistiklerine bakıldığında yıllık e-ticaret hacminin 1 trilyon TL’nin üzerine çıkmış durumda.”dedi. Rakamsal verilere bakıldığında tablonun daha net ortaya çıktığını vurgulayan Dr. Canbulut, “Pandemi döneminde en çok kullanılan ödeme yöntemi 'kredi kartı' oldu. Toplam alışverişlerin yüzde 62’si kredi kartı; yüzde 38’i banka kartı ile yapıldı. 2021 yılının ilk yarısında e-ticaret hacmi 161 milyar TL oldu, bu geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 49’luk bir artış demek. E-ticaret ile ödeme yöntemlerinde birinci sırada yüzde 56 ile kredi kartı yer alıyor. 2021 toplam hacim 400 milyar TL’ye vardı. 2022’de ise E-ticaret sektörünün 560 milyar TL hacme ulaşması öngörülüyor” bilgisini verdi. “Tüketicinin ihtiyacını belirlemesi önemli” “Çünkü gereksiz harcamalarımız var.” tespitini yapan Dr. Murad Canbulut, bunu önlemek için öncelikli olarak tüketicinin ihtiyaçlarını belirlemesi gerektiğini belirtiyor. Canbulut’a göre, ihtiyacın ne olduğunun belirlemesi ve daha sonrasındaki aylık bütçelerin oluşturulması tüketici için önemli. Canbulut “Aylık ne kadarlık bir harcama yapacağım, hangi kalemlerde harcama yapacağım, bunu belirlememiz önemli. Bu noktada finansal okur yazarlık bilincinin gelişmesi büyük öneme sahip” dedi. Finansal okuryazarlığın artmasıyla ihtiyaç dışı harcamaların azalacağı belirten Canbulut, “Finansal okur yazarlık dediğimizde fiyatları, etiketleri, kampanyaları doğru okumak önem kazanıyor. Her indirim, her kampanya aslında indirim veya kampanya değildir. Bunun da altını çizmek istiyorum.” dedi. Bazı markaların sürekli indirim yapıyormuş gibi reklamlar yaptığına dikkat çeken Canbulut, özellikle bu markalardan alışveriş yapmadan önce ürünün farklı mağazalardaki fiyatlarıyla ilgili karşılaştırmalar yapmak gerektiğini vurguladı. Piyasa fiyat ortalamalarını dikkate alarak hareket etmenin tüketiciye büyük fayda sağlayacağını anlattı. Dikkat edilmesi gereken bir diğer konunun da özellikle kampanya dönemlerinde tüketicileri satın almaya motive etmek için önce fiyat artışı sonra indirimlerin yapıldığını kaydetti. Bu durumun önüne geçmek için ürünlerdeki fiyat değişimlerinin görülebileceği uygulamaları takip edilmesini ve kampanya dönemlerinde ihtiyaç dışı satın alma yapılmamasını önerdi. Tüketim çılgınlığı engellenemiyor ekonomi
36 Mayıs - 2024 y a t ı r ı m Birlikte çalışma kültürü ilkesiyle İstanbul Ticaret Odası (İTO) Meclisi’nden 100 iş insanının bir araya gelerek kurduğu İstanbul Holding, yatırım faaliyetlerine başladı. Türk iş dünyası, yatırım ve girişim ekosistemine kavuştu Kurmuş olduğu İstanbul Holding Girişim Sermayesi Yatırım Fonu (GSYF) ile yatırımcıların çıkarlarını ve kazançlarını teminat altına alan İstanbul Holding, kısa vadede 100 milyon dolarlık, 2028 yılına kadar ise bir milyar dolarlık değere ulaşmayı hedefliyor. Lojistik, savunma sanayi, tarım, enerji, teknoloji, gayrimenkul, sermaye ve yatırım şirketleri ile ilgili çalışmalar yürüten İstanbul Holding, tarım sektöründeki yatırımlarında enerji verimliliğini sağlayacak GES projelerini de hayata geçiriyor Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında her sektörden 100 iş insanının bir araya gelerek kurduğu İstanbul Holding, faaliyetlerine başladı. Güçlü iş birliğine dayanan ve kitlesel ortaklığı fon yapısına entegre eden İstanbul Holding, kısa vadede 100 milyon dolarlık bir şirket değerine kavuşarak, 2028 yılına kadar 1 milyar dolarlık yatırım hedefliyor. İştiraklere ve yatırımlara yeni yatırımcı ve girişimcilerin dahil olmasıyla ekosistemi güçlendirmenin yanı sıra kurdukları yatırım fonlarıyla şirketlerin büyümesine ve kârlılığına katkı sağlayacaklarını ifade eden İstanbul Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kalsın, “Lojistik, savunma sanayi, tarım, enerji, teknoloji, gayrimenkul, sermaye ve yatırım şirketleri ile ilgili çalışmalarımızı yürütüyoruz. Kurduğumuz Girişim Sermayesi Yatırım Fonu ile yatırımcılarımızın çıkarlarını ve kazançlarını teminat altına alıyoruz. 2024 yılında en önemli gündem maddelerimizden biri uluslararası alandaki doğrudan yabancı sermayenin Türkiye’ye yatırım yapmasını sağlayacak olan “İstanbul Yatırım Forumu’nu” hayata geçirmek olacaktır” dedi. Tarım sektörünün dünya genelinde her geçen gün stratejik öneminin arttığına dikkat çeken Murat Kalsın, 2 milyon metrekare bir alan üzerindeki 85 bin badem ağacı ve güçlü altyapısıyla faaliyet gösteren BIG Tarım şirketi ile tarım sektöründe iddialı olduklarını ifade etti. KOBİ’lerin en büyük destekçisi olacak Türkiye’nin büyüme ve gelişme trendine bağlı olarak KOBİ’lerin desteklenmesinin, sermaye ve finansman ihtiyaçlarının giderilmesinin ve ortak fon havuzu oluşturulmasının bu sürecin en önemli faktörleri arasında yer aldığına dikkat çeken Murat Kalsın, yaklaşık 3 milyon üzerindeki Türk girişiminin büyümeye yönelik faaliyetlerinde farklı iş modellerine ve ortaklık kültürüne ihtiyaçları
37 olduğunu anımsattı. Bu çerçevede güçlü iş birikimine sahip 100 iş insanının ortaklık vizyonu ile bir araya gelerek kurduğu İstanbul Holding’in, Türk şirketlerini geleceğe taşıma amacı ile faaliyetlerini sürdürdüğünü belirten Murat Kalsın, “Şirketimizin kurumsal organizasyon tasarımını 2022 ve 2023 yıllarında tamamladık. Ekosistemimizde oluşacak iştirakler ve yatırımlara yeni yatırımcı ve girişimcileri dahil edeceğiz. 2028 yılına kadar yapılacak yatırımlarla 1 milyar dolarlık bir hacme ulaşma hedefimiz bulunuyor” açıklamasında bulundu. 2024 yılında varlıklarının değeri 50 milyon dolara ulaşacak İstanbul Holding Girişim Sermayesi Yatırım Fonu ile büyüyen ve gelişen şirketlerle iş birliği yapıp bu şirketlerin büyümesine ve kârlılığına katkı sağlamayı amaçladıklarını da ifade eden Murat Kalsın, “İstanbul Holding’ bir yatırım örgütlenme modelidir. 2024 yılı içinde varlıklarının değerini 50 milyon dolara çıkarmayı hedefliyoruz. Kısa vadede ise 100 milyon dolarlık şirket değeri oluşturarak alanında öncü bir iş modeli olmayı planlıyoruz. Bunun yanı sıra orta ve uzun vadede yatırımlarımızı 2028 yılına kadar bir milyar dolar değere ulaştırarak şirketlerimizin stratejik büyümelerine katkı sağlamayı arzu ediyoruz” dedi. Şirketin şu an sermaye ve yatırım, tarım, savunma sanayi, teknoloji, lojistik alanları ile ilgili çalışmalarını hızlı bir şekilde yürüttüğünü vurgulayan Murat Kalsın, orta vadede bu alanlarda dikey büyüme projeleri gerçekleştireceklerini açıkladı. Murat Kalsın, “Şirketimiz oldukça gelişmiş kurumsal bir örgütlenme yapısına sahip. Alanında üst düzey iş insanlarının yer aldığı güçlü bir yönetim kurulu, bütün yönetim ve yatırım süreçlerini yürüten profesyonel yönetim kadrosu, her sektörden 100 iş insanının içinde olduğu sektörel yapılanmalar, ayrıca yurt içi ve yurt dışışirket satın alma, fon yönetimi Due-Diligence çalışmalarını yürüten üstün nitelikte danışman eko sistemi ile iş dünyasına katma değer oluşturuyoruz” dedi. İstanbul Yatırım Forumu ile yabancı sermayeyi Türkiye’ye davet edecek Kurdukları Girişim Sermayesi Yatırım Fonu ile yatırımcıların çıkarlarını ve kazançlarını teminat altına aldıklarını belirten Murat Kalsın, “Bu yapının ana hedefi mevcut yatırımcılarımıza yüksek sermaye getirisi sağlayacak projeleri gerçekleştirmektir. Ayrıca bu özel amaçlı yapı ile tasarruf sahiplerinin varlıklarının getirisini maksimize edecek uygulamaları gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Bütün süreçlerimizi SPK gözetiminde şeffaf, izlenebilir, denetlenebilir ve hesap verebilir şekilde yürütüyoruz. Böylece yatırımcı ekosistemini büyük ve küçük tüm yatırımcılar açısından çekici ve güvenilir kılacak bir yatırım fonu modeline sahibiz” diye konuştu. Murat Kalsın, 2024 yılında yatırım stratejilerini hayata geçirmek, kurumsal yapının küresel yatırım ağları ile ilişkilerini güçlendirmek, iş modelinin Türkiye, özellikle Avrupa ve dünyada görünürlüğünü artırmak ve uluslararası alandaki doğrudan yabancı sermayenin Türkiye’ye yatırım yapmasını sağlayacak İstanbul Yatırım Forumu projesini de hayata geçirmek gibi gündem maddeleri olduğunu kaydetti. BIG Tarım için GES yatırımı Gıda ve tarımın dünya genelinde her geçen gün stratejik önemini artırdığına dikkat çeken Murat Kalsın, “Ülkenin gıda ihtiyacını karşılaması, istihdama ve milli gelire katkıda bulunması, birçok sektöre hammadde sağlaması, sanayiye sermaye aktarması ve ihracat potansiyeli ile ödemeler dengesine pozitif etki etmesi nedeniyle birçok ülke için stratejik öneme sahiptir. Ülkemizin geçmişte olduğu gibi yeniden tarımda kendi kendine yeten ülkeler arasına girme hedefine biz de, 200 milyon TL sermaye ile İH Tarım Yatırım A.Ş.’yi kurarak sektöre katkı sağlamaya başladık. Yine tarım sektöründe ikinci bir girişimde bulunarak, 2 milyon metrekare bir alan üzerinde güçlü altyapısı ile faaliyet gösteren ve özellikle badem üreten bir tarım işletmesi olan BIG Tarım firmasını satın alarak yeni bir yatırım yaptık. Bu yatırımımızda yapay zekâ destekli sensör teknolojileri ve bilimsel yöntemleri kullanarak, tarımda su, enerji ve gübre tasarrufu ile verim artışı sağlamaya başladık. Ülkemiz stratejik planlarında da tarım her geçen gün daha fazla desteklenmekte ve önemi artmaktadır. Biz de ülke gıda politikalarıyla uyumlu olarak bu alanda yatırımlarımızı arttırmayı hedefliyoruz” şeklinde konuştu. İstanbul Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kalsın, ayrıca BIG Tarım firmamızın faaliyetleri kapsamında enerji verimliliği sağlayacak Güneş Enerjisi Santralı (GES) yatırımlarıyla ilgili fizibilite çalışmalarının da devam ettiğini bildirdi. Mayıs- 2024
38
39
40 Bilimsel Tavukçuluk Derneği (WPSA Türkiye Şubesi) Yönetim Kurulu Üyesi - [email protected] Yüce CANOLER Ziraat Yüksek Mühendisi köşe yazısı Yabancı bir kaynaktan (*) edindiğim bilgiye göre, gelişmiş ülkelerde 50 yıldır tavan yapan et tüketimi şimdilerde düşüyor. 1950 yılında İngiltere’de bir kişi haftada 20 gr tavuk, 250 gr kırmızı et tüketirken bugün haftada 250 gr tavuk, 120 gr kırmızı et tüketiyor. Kişi başına et tüketimi en yüksek olan ülkelerin başında gelen ABD’de 2007-2012 yılları arasında et tüketimi %9 azalmış. Almanya’da ise 2012 yılında kişi başına et tüketiminin 2 kg azaldığı tespit edilmiş. Gelişmiş, başka bir deyişle sanayileşmiş ülkelerde halen et tüketimi yine de yüksek ama duraklama dönemine girmiş durumda. Gelişmekte olan (gelişmesini henüz tamamlamamış) ülkelerin çoğunda halen et yemek bir lüks olarak nitelendirilebilir. Bu ülkelerde 1 kg et yerel pazarlarda 3 ila 7 Euro’ya alınabiliyor ki, bu da birçok işçinin bir günlük kazancından fazlasına mal olacağı anlamına gelmekte. Şehirli orta sınıf arasında et tüketimi artmaya devam ediyor. Çünkü, mali durumu biraz daha iyi olanlar için et tüketmek bir statü, bir prestij işaretidir. Gelişmiş ülkelerde yaşayanlar protein gereksinimlerinin %56’sını hayvansal ürünlerden karşılamayı tercih ederken, gelişmekte olan ülkelerdeki insanların ancak %18’i hayvansal ürünlerden yararlanabiliyor. Ülkemizdeki duruma gelince; TÜİK verilerine göre Türkiye kırsalında “ücretsiz aile işçisi” olarak tanımlanan 2 milyon kadın çalışıyor. Kırsal alanda kadın istihdamı %35 olup, bu konuda Ülkemiz ortalaması %27’dir. 2013 yılı verilerine göre kırsal alandaki ücretsiz aile işçilerinin %96 kadarı kayıt dışıdır. Ne yazık ki, kırsal alanda yapılan hayvancılık dahil tarımsal üretim kadınlar için güvencesiz ve niteliksiz bir çalışma biçimidir. 2003-2012 yılları arasında et tüketimi yıllık %6,3 artarken, 2013-2022 yılları arasındayıllık artışın %2,5 olması bekleniyor. Nüfus ve kentleşmedeki artış et tüketiminde de artışa sebep oluyor. Kentliler taşrada yaşayanlara göre daha fazla harcayabiliyor, daha fazla yemek yiyorlar. Özellikle daha fazla hayvansal ürün tüketme eğiliminde oluyorlar. Türkiye’de ikinci dünya savaşı sonrası çok partili dönemde iş hayatında yaygınlaşmaya başlayan özelleştirme, otoriter düzenlemelerin kaldırılması, küreselleşme, serbest ticaret, para politikası, kemer sıkma politikaları, devlet harcamalarının azaltılması gibi neo-liberal politikalar tarımsal faaliyetin çekirdeğini oluşturan küçük aile işletmelerini körelterek saf dışı bıraktı. Tarımsal faaliyet giderek endüstriyel bir karakter kazandı. Doğal olarak hayvancılık da bu gidişten payını aldı. Ülkemizde et üretiminin en büyük bölümünü oluşturan kırmızı etten kanatlı etine geçiş 1970’li yıllarda kümes tesislerinin çoğalmasıyla başladı. 80’li yıllarda sözleşmeli üretim modelinin uygulanması, modern yem fabrikaları ve kesimhanelerin devreye girmesiyle adeta bir sanayileşme devrimi geçiren kanatlı eti üretim ve tüketimi hız kazandı. FAO verilerine göre 1995 de toplam et üretiminin %70’i kırmızı et iken 2013 yılında %36’ya indi. Kanatlı eti üretimi de %30’dan %64’e yükseldi. Dünya genelinde hayvancılık işletme kapasitelerinin ekonomik endişelerle hızla büyütülmesi ve işlenmiş et ürünlerinin giderek yaygınlaşması sonucu et üretim ve tüketiminde de hızlı bir artış yaşanmıştır. Bu gelişmenin sonucu, hayvanlarını meralarda besleyip, işletmelerinde veya mahalli mezbahalarda kesip kasaplara satan küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin büyük bir kısmı üretimden çekilmiştir. Son zamanlarda birçok üretici etlerin nereden geldiğini, ithal olup olmadığını, nasıl üretildiğini, nasıl kesildiğini ve sağlıklı olup olmadığını sorgulamaya başladı. Sorgulamakla kalmayıp sanayi ürünü gıdaların tüketilmemesi yönünde bazı kampanyaların sosyal medyada yürütülmekte olduğu da biliniyor. Bazı görsel ve yazılı medyada, az et içeren beslenme biçimlerinin sağlıklı ve modern olduğuna dair yazılar yayınlandığını görüyoruz. Et tüketiminde global olarak yaşanmaya başlayan bu karşı hareketin yakın geçmişte ortaya çıkan bazı olaylardan kaynaklanmış olabileceği düşünülüyor. Şöyle ki, “fastfoot” dükkanlarda son kullanma tarihi geçmiş etlerin kullanılması, yemlerde dioksin çıkması, deli dana ve kuş gribi hastalıklarının yarattığı panik, sığır eti ambalajından tek tırnaklı (at, eşek) etlerinin çıkması, medyada yer alan asılsız iddia ve yorumların yarattığı endişeler, büyük kapasiteli hayvancılık işletmelerinin sebep olduğu çevre kirliliği gibi benzeri riskli olaylar bu karşı hareketin doğmasının muhtemel sebepleri olarak sayılabilir. Gelişmiş ülkelerde et tüketimi konusunda bir duraklama dönemine girildiği, küresel olarak üretim ve tüketim artış oranlarında düşme yaşandığı hususları üzerinde durulması gereken bir konu olduğu muhakkak. Ama şu anda ülkemizdeki et üretim ve tüketiminin düşmesindeki en büyük etkenin üretim maliyetlerde ve satış fiyatlarındaki aşırı artışın olduğunu da belirtmeden geçmeyeceğim. Gelişmekte olan bizim gibi ülkelerde ekonomik krizlerin yaşanmadığı normal piyasa koşullarında,dengesiz gelir dağılımına rağmen et üretim ve tüketimi artmaya devam edecektir. (*)Yukarıdaki yazının hazırlanmasında Alman Heinrich Böll Stifteing Derneğinin “ET ATLASI 2014” isimli yayınından yararlanılmıştır. Gelişmiş ülkeler et tüketiminden kaygılı Mayıs - 2024
41
42 gıda israfı Mayıs - 2024 Sofra/Compass Group Türkiye, “Yemek İsrafı” Mücadelesine Çağırıyor Türkiye’de gerçekleşen gıda israfının %42’si evlerde çöpe gidiyor Araştırmalar; 783 milyon insanın 2022’de açlıkla karşı karşıya kaldığını ve israf edilen gıdanın %25’inin dünyadaki 795 milyon yetersiz beslenen insanı doyurabileceğini gösteriyor. Dünyada her yıl gerçekleşen gıda israfının %61’i, Türkiye’de gerçekleşen gıda israfının ise %42’si evlerde çöpe giden yiyeceklerden kaynaklanıyor. Günümüzün en büyük küresel sorunlarından biri olan yemek israfına 8 yıldır dikkat çeken Compass Group, bu yıl da 24 Nisan’da “Yemek İsrafını Durdur” çağrısında bulunarak; tüm dünyayı gıda israfı mücadelesine katılmaya teşvik etti. İsraf edilen gıdanın %25’i, yetersiz beslenen 795 milyon insanı doyurabilir Yaklaşık 783 milyon insanın 2022’de açlıkla karşı karşıya kaldığını gösteren araştırmalar; israf edilen gıdanın sadece %25’inin dünyadaki 795 milyon yetersiz beslenen insanı doyurabileceğinin altını çiziyor. Dünyada her yıl 931 milyon gıda israf edilirken ülkemizde 18,1 milyon ton gıda israf ediliyor ve bu 603 bin çöp kamyonunun taşıdığı çöpe karşılık geliyor. Türkiye, kişi başına israfta Dünya genelinde 3. sırada Her yıl dünyada gerçekleşen gıda israfının %61’i, Türkiye’de gerçekleşen gıda israfının ise %42’si evlerde çöpe gidiyor. Dünya genelinde kişi başına en çok gıdanın israf edildiği 3. ülke olan Türkiye’de, her yıl evlerde kişi başı 93 kg gıda çöpe atılıyor, günde yaklaşık 4,9 milyon ekmek çöpe gidiyor. Gıda israfı, tarımda kullanılan suyun dörtte birinin de israf olmasına yol açıyor. Gıdaların yenilebilir hale gelme aşamasına kadar tonlarca litre su kullanıldığı için çöpe atılan her gıda beraberinde su israfına da sebebiyet vermiş oluyor. Çöpe atılan her 1 kg etin yanında 15.500 litre, her 1 kg domatesin yanında ise 184 litre su da israf ediliyor. Gıda israfı küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde %8 - 10'unu oluşturuyor, bu da yaklaşık Çin’in yüzölçümü kadar bir alana denk geliyor. Türkiye’de ise yıllık gıda israfı, ortalama 10 milyon aracın bir yılda oluşturduğu CO2 emisyonu ile aynı etkiye sahip. Compass Group, her yıl Nisan ayında gıda israfına dikkat çekiyor Dünyanın en büyük yiyecek içecek hizmetleri şirketlerinden olan Compass Group PLC, günümüzün en büyük küresel sorunlarından biri haline gelen yemek israfı konusuna sosyal sorumluluk bilinciyle yaklaşan değerli kurumlardan biri. Compass Group her yıl Nisan ayında, faaliyet gösterdiği 35 ülkede müşterilerini, çalışanlarını, tedarikçilerini ve sivil toplum kuruluşlarını bir araya getirerek “Yemek İsrafını Durdur Günü” küresel mücadelesine liderlik ediyor. Compass Group PLC, gıda enflasyonu sebebiyle yaşam maliyetlerinin sürekli yükseldiği bu dönemde gıda israfını azaltmak için harekete geçmenin her zamankinden daha çok önem taşıDünya genelinde kişi başına en çok gıdanın israf edildiği 3. ülke olan Türkiye’de, her yıl evlerde kişi başı 93 kg gıda çöpe atılıyor, günde yaklaşık 4,9 milyon ekmek çöpe gidiyor.
43 Mayıs- 2024 dığını belirtiyor. Önce kendi çalışanlarını eğiten, tedarikçilerini denetleyen ve israfı önleyen politikalarıyla sorumluluk alan bir çalışma kültürü oluşturan Compass Group, hizmet sağladığı müşterilerden son tüketiciye kadar temas sağladığı her topluluğa öncülük ederek israfın önüne geçecek adımlar atılması konusunda farkındalık oluşturmayı, yol göstermeyi ve birlikte olumlu değişimler sağlamayı hedefliyor. Compass Group 2020 yılında, hizmet verdiği tesislerdeki gıda atığını 2030 yılına kadar %50 azaltacağının taahhüdünü veriyor ve bu hedefini gerçekleştirmek için atık teknolojisi yönetim sistemlerini kullanıyor. Önümüzdeki yıllarda ise “gıda atığı ölçüm teknolojisini” tüm dünyadaki tesislerinde yaygınlaştırmayı sürdürerek hizmet sunduğu müşterilerinin de gıda atıklarını azaltma konularındaki ilerlemeyi izlemelerini sağlayacak. Sofra/Compass Group Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Nihat Kartal konuyla ilgili şöyle konuştu; "Compass Group olarak bu yıl sekizinci kez ‘Yemek İsrafını Durdur Günü’nü kutluyoruz. Dünya genelinde gıda israfını azaltma çabalarımızı ve bu konudaki çevresel ile sosyal faydaları vurgulamak amacıyla bir farkındalık kampanyasına öncülük ediyoruz. Dünya çapında yıllık olarak 5 milyarın üzerinde öğün hazırlarken, israfı önlemeye yönelik gerekli tüm önlemleri alıyoruz. Çalışanlarımız, tedarikçilerimiz ve müşterilerimizle işbirliği içinde, toplumda yiyecek israfının önlenmesi konusunda sürekli bilinçlendirme çalışmaları yürütüyoruz. ‘Yemek İsrafını Durdur Günü’ bizim için yalnızca tek bir günle sınırlı kalmayan, her gün toplumun tutum ve davranışlarını değiştirmeyi hedefleyen bir bilinçlendirme faaliyetidir. İstanbul'da düzenlediğimiz Compass Group EME Culinary Cup'24 yarışması da bu bilinci pekiştiren etkinliklerden biriydi. Compass Group EME bölgesinden yetenekli şeflerin, yöneticilerin ve grup liderlerinin katıldığı bu yarışmanın her aşamasında sürdürülebilirliği teşvik etmeyi ve Net Sıfır taahhüdümüzü öne çıkarmayı hedefledik. Gıda israfı konusunda çözüm tek taraflı değildir; eğitim, kampanyalar, menü planlaması, etkili satın alma, sistematik depolama, yenilikçi tarifler ve atık yönetimi teknolojileri ile israfı minimize ediyoruz. Compass Group olarak, ölçeğimizi ve etkimizi kullanarak değişimi iyiye doğru yönlendiriyoruz. Gıda atıklarının azaltılması, sürdürülebilirlik stratejimizde merkezi bir role sahip olup, operasyonlarımızı daha verimli kılarak maliyetleri kontrol altına almamıza ve enflasyonla mücadelemize yardımcı oluyor. 2023 yılında Türkiye genelinde hizmet verdiğimiz noktalarda gıda atığı takip sisteminin benimsenmesini hedefledik ve bu sistemleri başarıyla uygulayarak hedefimizi aştık. 2030 yılına kadar gıda atığını %50 azaltma taahhüdümüz doğrultusunda emin adımlarla ilerliyoruz. Değişimin ancak kolektif bir çaba ile mümkün olabileceğini bilerek, herkesin bu konuda bilgili olmasını ve harekete geçmesini sağlamak amacıyla farkındalık çalışmalarımıza devam edeceğiz." Kaynaklar: ◆ Birleşmiş Milletler 2021 Gıda İsraf Endeksi Raporu ◆ TÜİK 2020 Ulusal Envanter Raporu ◆ TC Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı – Gıda Bankacılığı Çalıştayı 2021 ◆ The State of Food Security and Nutrition in the World 2023 Dünyada her yıl gerçekleşen gıda israfının %61’i, Türkiye’de gerçekleşen gıda israfının ise %42’si evlerde çöpe giden yiyeceklerden kaynaklanıyor.
44 endüstriyel mutfak Mayıs - 2024 Bonna’dan açık hava sunumlarına pratik şıklık Bonna Infinityglass ile açık havada zarif ve güvenli; sunumların keyfini çıkarın 2014 yılından bugüne Türkiye’nin ilk ve tek HoReCa markası olarak faaliyetlerini sürdüren ve 6 kıtada 100’den fazla ülkede otel, restoran ve catering sofralarında şıklık yaratan Bonna, polikarbon kategorisindeki yeni ürünleriyle üretim ağını genişletiyor. Farklı materyallerin bir arada kullanıldığı kusursuz sofralar hayal eden marka, bu hayalini porselene adadığı uzmanlığıyla birleştiriyor ve polikarbon kategorisindeki yeni ürünlerini kullanıcılarıyla buluşturuyor. Cam kadar şık, camdan 250 kat güçlü Gerçek cam görünümüyle sunumlarınıza pratik bir şıklık katmak üzere tasarlanan Bonna Infinityglass ;Elegance, Romance,Ambiance, Luminance, Harmony ve Ice – Vision olmak üzere farklı koleksiyonlardan oluşuyor. Camdan 250 kat güçlü polikarbonat gövdesine sahip olan Infinityglass, uzun ömür vadediyor. Darbe dirençli, geri dönüştürülebilir yapısıyla havuz, sahil kenarı, bahçe gibi alanlarda ve tüm açık hava etkinlik organizasyonlarında cam eşyalarda gerçekleşebilecek kırılma riskini ortadan kaldırırken, lüks deneyimini güvenle yaşatıyor. Hafif ve kolay taşınır özelliğiyle tüm servislerde rahatlıkla kullanılabilen Infinityglass, tek kullanımlık plastiklere sürdürülebilir bir alternatif olması sebebiyle aynı zamanda doğa dostu. Açık havada, havuz başında ya da deniz kenarında; dilediğiniz her yerde sunumlara özgürlük katan Bonna Infinityglass, sürdürülebilir zarafetiyle tüm davetlerin vazgeçilmez olacak. İstanbul Porselen, Emsan’la Yeniden Sofralarda Bir dönem şık ve zarif sofraların vazgeçilmez markası olan İstanbul Porselen, yenilenen neoklasik çizgisiyle, sofralara efsanevi bir hava getiriyor.1957 ’den bu yana İstanbul'un benzersiz güzelliğini mutfaklara taşıyan İstanbul Porselen, Emsan’la yeniden hayat buluyor. Şık ve zarif sofraların vazgeçilmez markası olan İstanbul Porselen, yenilenen neoklasik çizgisiyle, yeniden sofralarda. Koleksiyondaki her parça, şehrin yıllara meydan okuyan tarihini yansıtırken, İstanbul'un benzersiz ruhunu ve şık sofra kültürünü evlere taşıyor. Parçalara sanat eseri gibi büyük bir ustalıkla işlenen Galata'nın estetiği, İstanbul Boğazı'nın görkemi ve Beyoğlu'nun renkleri, şehrin tarihi izlerini yeniden canlandırıyor. Yeni koleksiyon, İstanbul'un iki kıtayı saran büyüsünü sofralara taşırken, aynı zamanda yeşilin ve mavinin harmonisi, İstanbul'un doğasındaki zenginliğini simgeliyor. Bu renklerden ilhamla hazırlanan yemek takımları,bir yandan da baharın coşkulu havasını yansıtıyor. Baharın renkleriyle ve İstanbul’un tarihi motifleriyle dans eden yeni İstanbul PorselenKoleksiyonu, sofralara benzersiz nostaljik bir şıklık katıyor. İstanbul Porselen’le her davet özel bir buluşmaya, her buluşma unutulmaz bir hatıraya dönüşüyor.
45 Mayıs- 2024 endüstriyel mutfak Martaş Yemek Sanayi, İnoksan'ın Inosmart Fırınlarını tercih ediyor Martaş Yemek Sanayi, üretim süreçlerinde kalite ve verimliliği artırmak için İnoksan'ın Inosmart fırınlarını tercih ediyor. Yüksek performansı ve enerji verimliliğiyle dikkat çeken Inosmart fırınları, işletmeye önemli avantajlar sağlıyor. İşbirliği, Martaş'ın ürün kalitesini artırırken, İnoksan'ın da güvenilir-,- liğini bir kez daha kanıtlıyor. Martaş Yemek Sanayi'nin tercihi, sadece ürün kalitesini artırmakla kalmayıp aynı zamanda işletme maliyetlerini de düşürmeye yönelik stratejik bir adım olarak değerlendiriliyor. İnoksan'ın güvenilirliği ve sağladığı satış sonrası destek hizmetleri de bu tercihin arkasındaki güveni pekiştiriyor. Korkmaz Sürmene Santoku Şef Bıçağı ile herkes kendi evinin şefi oluyor Mutfakta zaman geçirmeyi ve yemek yapmayı seven herkes, Korkmaz Sürmene Santoku Şef Bıçağı ile kendi mutfağının şefi oluyor. Onlarca yıllık Korkmaz birikiminin mutfak sanatındaki en önemli yardımcılarından biri olan Sürmene Santoku Şef Bıçağı ile yemek hazırlamak artık çok daha hızlı ve pratik hale geliyor. Profesyonel şefler gibi yemek yapmanın ilk yolu, doğru seçilmiş bir bıçak seçmekten geçiyor. Yemek yaparken kullanılan malzemeler kadarkullanılan bıçağın kalitesi de mutfak performansını doğrudan etkiliyor. İyi kesen bir bıçak; soyma ve doğramagibi süreçlerde hız ve profesyonellik kazandırıyor.Kendi mutfağının şefi olmak isteyenler için Korkmaz’ın özel olarak ürettiği 17 cm uzunluğundaki el yapımı Sürmene Santoku Şef Bıçağı, yemek yapma keyfini ikiye katlıyor. 8/10 Cr-Ni paslanmaz çelikten üretilen Korkmaz Sürmene Santoku Şef Bıçağı,yemek yapmayı seven herkesin mutfaktaki vazgeçilmez parçaları arasında yer alıyor. Dünyanın en iyi bıçakları arasında yerini alıyor Binlerce yıllık birikimi sanata dönüştüren Korkmaz, el yapımı Sürmene Santoku şef bıçaklarıyla kalite çıtasını yükseltiyor. Korkmaz Sürmene Santoku bıçakları, ustalarının çeliğe su vermedeki mahareti ve sadece yöreye özgü olan balık yağıyla keskinleştirilen yapısıyla, dünyanın en iyi bıçakları arasında yerini alıyor.
46 köşe yazısı Soykan ÖZÇELİK Yazılım Geliştirici @ Çözbim Yazılım Mayıs - 2024 Son yıllarda bolca esprisi yapılan bir konu -bana göre avuntudan öte gitmeyen içi boş bir söz- bu “Almanya bizi kıskanıyor…” ama gerçekten öyle mi? değil mi? Almanya gerçekten bizi kıskanıyor mu? böyle bir şey olabilir mi? dergiye yazıyı hazırlarken Almanya’da bulunduğum için bu konuyu irdeleyeyim dedim. Öncelik demokrasisi oturmuş; ekonomisi hem Avrupa’da hem Dünya’da ilk sıralarda gelen, bütçesi her zaman fazla veren, pandemi döneminde bile koşullardan çok etkilenmeyen, bir çırpıda sayabileceğimiz dünya markası araba-beyaz eşya-teknoloji vb. Ürünlerinde dünya lideri olan bir ülke Almanya Almanya bugünlerde bir seçim arefesinde (Europa Wahl). Avrupa Birliği (AB) vatandaşları, 6 Haziran-9 Haziran 2024 tarihleri arasında 400 milyondan fazla seçmenin katılması beklenen Avrupa Parlamentosu seçimlerine hazırlanmakta. Birliğin yetki alanına giren tüm konularda ortak yasa koyucu olarak hareket eden Parlamento, AB bütçesinin onaylanmasında ve Avrupa Komisyonu’nun gelecekteki mimarisinin şekillendirilmesinde söz sahibi. Bu nedenle Haziran ayındaki oylama büyük önem taşımakta. SPD lideri ve başbakan Olaf Scholz iddialı. Almanya her dönem Avrupa Birliğinin önemli üye aktörlerinden biri olmuştur. Seçim gündemine kısaca değindikten sonra gelelim başlık konumuza ve rakamsal veriler ile konuya eğilelim. Almanya ve Türkiye'nin Ekonomik Karşılaştırması Almanya ve Türkiye, Avrupa'nın iki önemli ülkesi olarak, farklı ekonomik yapılar ve büyüklükler sergiliyor. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) Almanya, Avrupa'nın en büyük ve dünyanın dördüncü büyük ekonomisi. 2023 verilerine göre Almanya'nın GSYİH'sı yaklaşık 4,5 trilyon USD civarındadır. Kişi başına düşen GSYİH ise 55.000 USD'nin üzerindedir. Buna karşılık, Türkiye'nin GSYİH'sı yaklaşık 900 milyar USD'dir ve kişi başına düşen GSYİH ise 10.000 USD civarındadır. Bu fark, iki ülkenin ekonomik büyüklüğü ve refah seviyesi arasındaki farkı açıkça ortaya koymaktadır. Sanayi ve Üretim Almanya, yüksek teknolojili üretim ve mühendislik ürünleri ile tanınır. Otomotiv, makine, kimya ve elektrikli cihazlar Almanya'nın önde gelen sanayi sektörleri. Özellikle otomotiv sektörü, Almanya ekonomisinin bel kemiğini oluşturur ve dünya çapında rekabetçi. Türkiye ise daha çok tekstil, gıda işleme, otomotiv yan sanayi ve inşaat sektörleri ile öne çıkıyor. Türk sanayisi genel olarak Almanya kadar teknolojik gelişmişlik ve katma değer düzeyine maalesef ulaşmamış durumda. Ticaret Almanya, dünya ticaretinde büyük bir oyuncu ve Avrupa Birliği'nin en büyük ihracatçısı. Başlıca ihracat ürünleri arasında araçlar, makine ve kimyasallar yer alıyor. 2023 yılında Almanya'nın toplam ihracatı 1,6 trilyon USD'yi aşmış. Türkiye ise ihracatını çeşitlendirmeye çalışmakta olup, ana ihracat ürünleri arasında tekstil, otomotiv ve beyaz eşya bulunmakta. 2023 yılında Türkiye'nin ihracatı yaklaşık 250 milyar USD olarak gerçekleşti. Ekonomik Zorluklar ve Fırsatlar Almanya, yüksek yaşam standardı ve güçlü sosyal güvenlik sistemine rağmen, yaşlanan nüfus, enerji bağımlılığı ve küresel ticaret savaşları gibi zorluklarla karşı karşıya. Enerji dönüşümü (Energiewende) ve dijitalleşme, Almanya için önemli fırsatlar ve zorluklar arasında yer alıyor. Türkiye ise yüksek enflasyon, dış borç ve işsizlik gibi ekonomik sorunlarla mücadele etmekte. Ancak, genç ve dinamik nüfusu, stratejik coğrafi konumu ve büyüyen girişimcilik ekosistemi ile önemli fırsatlar da barındırmakta. Almanya ve Türkiye'nin Son 10 Yıllık Enflasyon Oranlarının Karşılaştırması Enflasyon oranları, bir ülkenin ekonomik istikrarını ve para biriminin değerini gösteren önemli göstergelerden birisi. Almanya'nın Enflasyon Oranları (2014-2023) Almanya, istikrarlı bir ekonomik yapıya sahip olup, düşük ve kontrol altında tutulan enflasyon oranları ile tanınıyor. Avrupa Merkez Bankası'nın hedefi doğrultusunda, Almanya'da enflasyon oranları genellikle %2'nin altında kalmakta. İşte son 10 yılda Almanya'nın yıllık enflasyon oranları: 2014: %0.9, 2015: %0.3, 2016: %0.5, 2017: %1.5, 2018: %1.9, 2019: %1.4, 2020: %0.5 ,2021: %3.1, 2022: %6.9, 2023: %4.5 Almanya bizi gerçekten kıskanıyor mu?
47 Bu veriler, Almanya'nın genellikle düşük enflasyon oranlarına sahip olduğunu, ancak 2021 ve 2022 yıllarında COVID-19 pandemisinin etkileri ve küresel tedarik zinciri sorunları nedeniyle enflasyon oranlarının arttığını göstermekte ancak bu bile bizim ancak aylık enflasyon oranlarımıza yakın. Türkiye'nin Enflasyon Oranları (2014-2023) Türkiye'de enflasyon oranları, özellikle son yıllarda yüksek ve değişken seyrediyor. Bu durum, ekonomik istikrarsızlık, yüksek dış borç, döviz kuru dalgalanmaları ve siyasi belirsizlikler gibi çeşitli faktörlerden kaynaklanmakta. İşte Türkiye'nin son 10 yıllık enflasyon oranları (elbette TÜİK): 2014: %8.2, 2015: %8.8, 2016: %8.5, 2017: %11.9, 2018: %2.3 2019: %11.8, 2020: %14.6, 2021: %19.6, 2022: %64.3, 2023: %53.8 Türkiye'de enflasyon oranları, özellikle 2018 yılından itibaren dramatik bir artış gösterdi. 2022 yılında enflasyon oranının %64.3 gibi oldukça yüksek bir seviyeye ulaşması, ülkedeki ekonomik sorunların ciddiyetini gözler önüne seriyor. 2023 yılında enflasyon oranı biraz düşse de, hala yüksek seviyelerde seyrediyor. Bu farklar, iki ülkenin ekonomik politikaları, yönetim yaklaşımları ve dışsal faktörlere karşı verdikleri tepkilerden kaynaklanmaktadır. Almanya, güçlü ekonomik yapısı ve disiplinli para politikaları ile düşük enflasyon oranlarını korurken, Türkiye'nin yüksek enflasyon oranları, para politikalarının etkinliği ve ekonomik istikrarın sağlanması konusunda önemli zorluklarla karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Bunda kimlerin sorumlu olduğunu da deneyimlerimiz ile şahidiz. Almanya Türkiye'yi Ekonomik Göstergeler Açısından Kıskanabilir mi? Son yıllarda siyasi ve sosyal medyada sıkça dile getirilen bir iddia, Almanya'nın Türkiye'yi kıskandığı yönünde. Ancak; Ekonomik Büyüklük ve GSYİH, Enflasyon ve Ekonomik İstikrar, Sanayi ve Teknoloji, Yaşam Kalitesi ve Sosyal Güvenlik, Dış Ticaret ve İhracat alanlarından bakıldığında Almanya'nın maalesef bizden çok ileride olduğunu yukarıdaki rakamsal veriler ile gördük. Bu nedenle; Ekonomik göstergeler açısından bakıldığında, Almanya'nın Türkiye'yi kıskanması pek olası görünmemektedir. Almanya, ekonomik büyüklük, istikrar, teknoloji, yaşam kalitesi ve ticaret gibi birçok alanda Türkiye'nin önündedir bir kez bu gerçeği kabul etmemiz gerekiyor. Ancak, bu durum Türkiye'nin potansiyelini ve bazı alanlardaki başarısını gölgede bırakmamalıdır. Türkiye, genç nüfusu, stratejik konumu ve büyüme potansiyeli ile önemli fırsatları da barındırmaktadır. Kısacası, Almanya'nın Türkiye'yi ekonomik göstergeler açısından kıskanması yerine, iki ülkenin kendi güçlü yönlerini geliştirerek karşılıklı fayda sağlayabilecekleri alanlarda iş birliği yapmaları daha gerçekçi ve yapıcı bir yaklaşım olacaktır. Sonuç Almanya ve Türkiye'nin ekonomik karşılaştırması, iki ülkenin ekonomik yapılarının ve performanslarının ne kadar farklı olduğunu ortaya koymakta. Almanya, ileri teknoloji ve yüksek katma değerli üretimi ile öne çıkarken, Türkiye daha çeşitlendirilmiş ancak daha az katma değerli bir üretim yapısına sahiptir. İki ülkenin de kendi iç dinamikleri ve dış etkenler doğrultusunda ekonomik politikalarını şekillendirmesi gerekmekte. Özellikle Türkiyenin yanlış ekonomik politikaları, iç siyasetteki agresif yapı, dış siyasette yalnızlaşma ve yanlışları, göç sorunu ve önemlisi insan hakları ve hukuk konusundaki negatif tutumlar dış yatırımcı gelmesini etkiliyor-engel oluşturuyor, çünkü kimse can ve mal güvenliğinin olmadığı, hukuksal olarak kendini yeteri kadar güvende görmediği bir ülkede yatırım yapmak istemiyor. Dışarıdan bakınca görünen böyle, yeni bir yazıda görüşmek üzere… Mayıs- 2024
48 hotel Mayıs - 2024 The Stay Grubu’nun yeni oteli “Bobo by The Stay” bu yaz Cennet Koyu’nda açılıyor The Stay Grubu’nun yeni projesi Bobo by The Stay, Bodrum’un büyüleyici atmosferine sahip Cennet Koyu’nda, misafirlerine müzik ve gastronominin eğlence ile birleştiği özgün bir deneyim sunmak için Haziran’da kapılarını açmaya hazırlanıyor. İsmini, kendilerine özgü tarzları, sanat ve felsefe akımlarına olan ilgileri ve dünya görüşleriyle bohem burjuvazi yaşam tarzına sahip olan ‘Bobo’lardan alan otel, Cennet Koyu’nun en güzel noktasında, zeytinliğin içerisinde denize sıfır konumuyla endüstriyel tasarıma sahip 24 odası, 3 farklı konseptteki restoranı, spa & fitness alanı ve 2 plajı ile misafirlerini ağırlayacak. Bebek Otel by The Stay’in lezzetlerini Bodrum’a getiren Boborestoran, Çin mutfağı ve Uzakdoğu kültürünün Türkiye’deki en önemli temsilcisi olan Dragon Restaurant ve denize sıfır Yunan esintili balıkçı Paraliaki ile Bobo by The Stay bambaşka gastronomik deneyimleri karadan ve denizden misafirleriyle buluşturacak. Mimari tasarımı ünlü mimar Mahmut Anlar ve ekibi Geo ID tarafından yapılan ve yetişkinlere özel Bobo by The Stay; The Stay DNA’sına işlemiş olan kültür sanat aktiviteleri, sanatçı iş birlikleriyle yapılacak doğanın içinde özel enstalasyonlar, ritüelleşecek gün batımı partileri ve yaz sezonu boyunca yapılacak sürpriz etkinlikleri ile Bodrum Cennet Koyu’nda yerini alacak. Bodrum Yarımadası'nda yer alan, yalnızca yetişkinlere özel her şey dahil boho-chic cenneti Hyde Bodrum misafirlerini ağırlamaya başladı. Hyde Bodrum, misafirlerini unutulmaz bir lüks tatil deneyimine davet ediyor. Ege Denizi'nin muhteşem manzarası eşliğinde, yemyeşil tabiat parkı ormanıyla çevrili Hyde Bodrum, yoga seanslarından konserlere ve bu atmosfere uygun DJ partilerine kadar uzanan programlarıyla eğlence dolu bir tatil vadediyor. Hyde Bodrum, 212 oda, süit, dört villa, beş ayrıcalıklı restoran ve barla yalnızca yetişkinlere yönelik, her şey dahil bir destinasyon. Misafirler, yazın en büyüleyici lansmanlarına ve festivallerine ev sahipliği yapan Hyde’da, palmiyelerle çevrili yüzme havuzunun ve plajın keyfini çıkaracak. HYDE BODRUM 1 Mayıs’ta kapılarını açtı hotel
49 G A S T R O N O M İ D E L E R İ N A D R E S İ 20LT Yeşil yapraklı sebzelerinizi ve meyvelerinizi yıkayıp kurutmak için idealdir. Delikli süzgecinin özel yapısı sayesinde yapraklarına zarar vermeden yeşilliklerinizi kurutabilirsiniz Profesyonellerin Tercihi Tahliye hortumu sayesinde kapağı açmadan kolay boşaltma Dayanıklı dış gövde sağlam mekanizma Tutmaçlı Endüstriyel Mutfak Ekipmanları SAN.TIC.LTD.ŞTİ www.SePlus.com.tr [email protected] 0 216 352 1601-02 seplus.bytutmacli Anagövde Süzgeç Kapak İ L K
50 hotel Mayıs - 2024 Elite World ilk yurt dışı otelini Fildişi Sahili’nde açıyor Elite World Hotels& Resorts, franchise iş modeli ile büyüme hedefi çerçevesinde ilk yurt dışı otelini Fildişi Sahili Cumhuriyeti’nde açmak için imzaları attı. Batı Afrika’nın ilk Türk oteli olacak Elite World Grand Yamoussoukro, 2026 Haziran’da kapılarını açacak. Türkiye’nin önde gelen otel zincirlerinden Elite World Hotels & Resorts, yurt dışındaki ilk oteli için Afrika’nın önemli destinasyonlarından Fildişi Sahili Cumhuriyeti’ni seçti. Konaklama sektöründe 50 yıla yaklaşan deneyimini franchise iş modeli ile büyüme hedefleriyle bir adım ileriye taşıyan Elite World Hotels & Resorts, yurtdışındaki ilk oteli için anlaşmasını imzaladı. 3 bin 500 kişilik oditoryum ile dev organizasyonlara ev sahipliği yapacak Ülkenin başkenti Yamoussoukro yer alacak otel, farklı konaklama ihtiyaçlarına cevap veren 8 markaya sahip Elite World zincirinin lüks kategorideki Elite World Grand markasıyla hizmet verecek. Yatırımı Bodo Services SARL firması tarafından yapılacak ve franchiseiş modeliyle Elite World tarafından işletilecek Elite World Grand Yamoussoukro; 300 oda, 2 alakart restoran, 1 açık büfe restoran, 1 casino, lobi bar, kongre merkezi, açık ve kapalı havuz, spa merkezi, aqua park ile şehrin en büyük kapasitedeki oteli olacak. Şehrin en büyük kongre merkezinin yanı sıra 3 bin 500 kişilik bir oditoryuma da sahip olacak otel, bölgede yapılacak büyük çaplı organizasyonlara da ev sahipliği yapacak. Yalıçiftlik koyunda, nefes kesici güzellikteki denizi, yalın ve modern mimarisi, yeşilin her tonuyla çevrelenmiş atmosferiyle Kempinski Hotel Barbaros Bay Bodrum, misafirlerinemüzik, eğlence, canlı aktivitelerle doluprogramların eşlik edeceği unutamayacakları bir tatil yaşatmaya başlıyor. Otel, Gökova körfezinin uçsuz bucaksız maviliklerine bakan, el değmemiş özel koyunda,eğlence programları, çocuklara yönelik aktiviteleri, damaklarda iz bırakan yaratıcı lezzetleri, günün her anını enerji dolu geçirmek isteyenlere yönelik yoga ve fitnessprogramları ile güzel bir yaz vadediyor. Minik misafirler ise Kempi Kids Club’da,tatillerini keyifli, eğlence ve eğitici aktivitelerle dolu dolu geçirmenin tadına varıyor. Güne saat 10.00’da sabah jimnastiği ile başlayacak olan küçük konuklar, müzik, dans, lego oyunları, resim, el işi ve sanat çalışmalarıyla akşam 21.00’e kadar unutamayacakları anlar yaşıyor. “Kempinski Hotel Barbaros Bay Bodrum” Yaz Sezonuna Hazır