C A T E R I N G g u i d e “Güncel ile, Bilimi Birleştiren Dergi” Yıl / Year :19 Sayı / Issue:109 Nisan - April 2023 www.ardayayin.net Fiyatı / Price:50 TL ISSN 1308 - 4585 “Hakemli Dergi”
www.kismettatli.com
-Soğuk hava depoları -İçecek şşşeleme alanları -Muayenehaneler -YYyecek paketleme alanları -Otel ve restoran mutfakları -Bakllyat depoları -Balıkhaneler ve et kombbnaları -Mağaza ve marketler -Tuvalet ve soyunma odaları ş[email protected] www.pcselektronnk.com.tr Tel: 216- 4891720
8 C M Y CM MY CY CMY K WFI2023_195x275+5mm.pdf 1 30.11.2022 11:28:21
9 13 16 ATHENA HAVANA Sofralarınızın Vazgeçilmezi DecoBoutique Karaağaç OSB Mahallesi 101. Cadde No:6/2 59510 Kapaklı - Tekirdağ Tlf: 0282 758 26 44 www.kulsan.com.tr kulsanprofesyonel kulsanprofesyonel
i ç i n d e k i l e r16 - Kronik sorunlar ve zamlar 18 - Hazır yemekler iş hayatında altın çağını yaşıyor 20 - Yüzyıla yaklaşan geçmişi ile “Tarihi Özakkaya Fırını ve Çarşamba Kıvratması” 22 - Sucuğu etten değil ottan yapmışlar 24 - Catering sektöründe izlenebilirlik 26 - Deprem sonrası sözleşmelerin yeni şartlara göre uyarlanması gerekir 28 - Yemin (ant içmek), kiralık veya satılık diplomalar 34 - KOSGEB'den "Sanayide Nitelikli Eleman Desteği" 36 - Hayvansal protein güvencesi Kanatlı eti ve yumurta üretimi 39 - Kuraklık en önemli gündemimiz ve bir süre daha gündemden düşmeyecek’ 40 - Deniz suyunun akılcı ve sürdürülebilir kullanımı 41 - Mobbing Bir İnsanlık Suçudur 47 - Deprem sonrası turizm sektörünü ne bekliyor? 54 - Dolandırıcılık kurbanı olduğunuzun beş işareti
gedikpilic.com /gedikpilic /gedik.pilic Airfryer kullanıma uyumludur. 180°C’lik Airfryer de 8-10 dk
www.ardayayin.net Bilimsel Kurul Yönetim Yeri - AR-DA Yayın & Pazarlama: Sağlık-1 Sokak No: 24 / 3 Sıhhıye - Ankara Tel & Faks: 0312 430 33 10 [email protected], [email protected] Editör'den İmtiyaz Sahibi - Sorumlu Müdür Dursun ARIK [email protected] Reklam Yönetmeni Zerrin ÖZCAN [email protected] Yayın Danışmanı ve Başyazar Engin GÜNER [email protected] Genel Koordinatör Rıza AKKAYA [email protected] Dijital Medya Web Master: Soykan ÖZÇELİK soykanozcelı[email protected] Translator: Yağmur Özge ARIK Toplu Yemek ve Catering Sektörü Danışma Kurulu Rouzben Gergeri - Ziba Catering Tolga Yetkinşekerci - Özgaziantep Cihangir Bayer - Resport Catering Sadık Çelik - Keyveni Yemek Yüksel Güven - AŞ-SAN Catering Kemal Saldır - Seçsan Yemek Ahmet Selimoğlu - Saray Yemek Danışma Kurulu Yüce CANOLER Feray ALPAY Timuçin ARAL Mehmet Baki ASUTAY Catering Guide Hakemli bir dergidir Yıl: 19 Sayı: 109 Nisan 2023 Fiyatı: 50 TL ISSN 1308 - 4584 Baskı: Milimetrik Grup Matbaacılık Org. İç ve Dış Tic.Ltd.Şti Serhat Mah. 2271 Cad. No:17 Yenimahalle - Ankara Tel:0312 3953738 Temsilcilikler Antalya: Erdal ARIK - 0533 648 75 22 Temsilciler ve köşe yazarları gönüllülük esasına göre faaliyette bulunurlar Dağıtım: Yurtiçi Kargo Etkin Dağıtım Yayın Türü: Yerel Süreli Ayda bir yayınlanır. Catering Guide Dergisi basın meslek ilkelerine uyar. İmzalı yazıların sorumluluğu yazarlarına, ilanların sorumluluğu ilan verene aittir. Catering Guide de yayınlanan yazılar kaynak gösterilerek kullanılabilir. C A T E R I N G g u i d e www.cateringguidedergisi.com "Güncelle, Bilimi Birleştiren Dergi" Editör Doç.Dr. Muhammed YÜCEER Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Bilimsel Kurul / Scientific Board: Prof. Dr. Ahmet AYAR - Sakarya Üniversitesi Prof. Dr. Şebnem TAVMAN – Ege Üniversitesi Prof. Dr. Kezban CANDOĞAN – Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Zerrin ERGİNKAYA – Çukurova Üniversitesi Prof. Dr. Ahmet Hilmi CON – Ondokuz Mayıs Üniversitesi Prof. Dr. Beraat ÖZÇELİK – İstanbul Teknik Üniversitesi Prof. Dr. Hasan VARDİN – Harran Üniversitesi Prof. Dr. Cemalettin SARIÇOBAN – Selçuk Üniversitesi Prof. Dr. Mustafa ARDIÇ – Aksaray Üniversitesi Prof. Dr. İbrahim ÇAKIR – Abant İzzet Baysal Üniversitesi Prof. Dr. Osman KOLA – Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Prof. Dr. Suzan Öztürk YILMAZ – Sakarya Üniversitesi Prof. Dr. Gülgün F. ŞENGÖR – İstanbul ÜniversitesiSu Bilimleri Fakültesi Doç. Dr. Hilal ŞAHİN NADEEM– Adnan Menderes Üniversitesi Doç. Dr. Mine ERGÜVEN – İstanbul Aydın Üniversitesi Doç. Dr. Çiğdem Uysal PALA – Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Doç. Dr. Mustafa KIRALAN– Balıkesir Üniversitesi Doç. Dr. Saadettin TURHAN – Ondokuz Mayıs Üniversitesi Doç. Dr. Gülen Yıldız TURP – Ege Üniversitesi Doç. Dr. Yalçın ÇOŞKUNER – Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Ayla ARSLANER – Bayburt Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Durmuş SERT – Necmettin Erbakan Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Özge Duygu OKUR – Bülent Ecevit Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Pınar Oğuzhan YILDIZ – Ardahan Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Sümeyra S. Tiske İNAN – Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Ahmet YAMAN – Abant İzzet Baysal Üniversitesi Merhaba Yeni bir sayı ile karşınızdayız. Ülkemiz deprem felaketinin ardından, seçim atmosferine girdi. 14.Mayıs 2023 günü sandığa gidiyoruz. Cumhuriyetimizin 2. Yüzyılını şekillendirecek kadroları seçececeğiz. Şimdiden hayırlı olsun. Hepimiz halkın iradesine saygı göstermek zorundayız. Dergimizin Künyesinde bu sayı ile birlikte önemli bir değişiklik oldu. Endüstriyel Mutfak Sektörünün çok yakından tanıdığı Külsan A.Ş Yönetisi Rıza Akkaya dergimizin Genel Koordinatörlüğünü de üstlendi. Yoğun iş temposundan, fedakarlık edecek olan Rıza Akkaya'ya başarılar diliyor ve teşekkür ediyoruz. Dergimizin Başyazarı Engin Güner'in "Kritik sorunlar ve zamlar" başlıklı yazısı içinde bulunduğumuz ekonomik durumu özetleyen bir çalışma oldu. Deprem hayatımızın olağan akışını etkiledi. Birçok insanın yaşam şartları baştan sona değişti. Yeni yaşantılarına adapte olmaya çalışıyorlar. Deprem sonrası sözleşmelerde nasıl bir düzenleme yapılmalı,sayfalarımızda bulacaksınız. Alanında uzman yazarlarımızın görüşleri ve güncel olayları da sayfalarımızdan takip edebilirsiniz. Gelecek sayımızda görüşmek üzere... Hayırlı ve bol kazançlı günler diliyoruz
13
14 Dursun ARIK Yayın Yönetmeni [email protected] GSM:0507 179 56 02 bakınca görülecektir Nisan -2023 Ülkemizde son yıllarda en çok tartışılan konuların başında liyakat geliyor. Liyakatin dikkate alınmadığı yerlerde işler nasıl yürüyormuş görelim "Bir makine, bir elektrik, bir de bilgisayar mühendisi arabayla yola koyulmuşlar. Bir süre sonra araba arıza yapmış, kenara çekmişler. Makine mühendisi: - "Ben bi' bakayım..." deyip kaputu açmış. Motor bloğuna, şafta, diğer aksamlara bakıp bir şeyler yapmış, arabaya binmiş. Marşa basmış, araba çalışmamış. Elektrik mühendisi: - "Birde ben bakayım..." deyip kaputu açmış. Aküye bakmış, kabloları kontrol edip arabaya binmiş. Marşa basmış, araba çalışmamış. İkisinin de kafası bilgisayar mühendisine doğru dönmüş. Bilgisayar mühendisi: - "İnip tekrar mı binsek?"demiş Ülkemizde bilmiyorum demek çok ayıptır. O nedenle de her konuda fikrimiz vardır. Bu fikirlerimiz de kesinlikle doğrudur. Bazıları buna cahil cesareti dese de aldırmayın… “Karadeniz de dolaşan bir araştırma ekibi karşılarına çıkan Temel’e sormuşlar -Küresel ısınma hakkında ne düşünüyorsun? Cevap vermiş -Hiç birisi sobanın yerini tutmayi…” Kabahat gelin olmuş, kimse almamış diye özlü bir sözümüz var. Bazı ülkelerde, ne yaparsan yap asla suçlu veya haksız olmazsın.(Bizim ülkemiz de böyle şeyler asla olmaz) Komşusu ile kavga eden Temel’i mahkemeye çıkarmışlar. Hâkim sormuş -Bu adamı neden 21 basamaklı merdivenden ittin? -Yok, öyle bir şey demiş Temel -Ben onu bir basamaktan ittim kalanından kendisi yuvarlandı. Biz asla yanlış yapmayız. Yaptığımız her şey kuralına uygundur. Mutlaka mantıklı bir açıklaması vardır. Söyle yalanı, bulunur inananı durumu Bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaktadır. Elbette yağmur yağdığı vakit ya koşulur, ya da bir yerlere sığınılır. Nasreddin Hoca da yağmuru pencereden seyrederken yağmurdan kaçmaya çalışan komşusunu görür. "Komşu, komşu, utanmıyor musun, niçin Allah'ın rahmetinden kaçıyorsun?" der. Bunun üzerine komşusu koşmayı bırakır ve yavaş yavaş evine doğru gider. Ertesi gün hava yine yağmurludur. Bu defa Hoca Efendi alışveriş için sokağa çıkmıştır. O, işini bitirip de hızlı adımlarla evine doğru giderken bir gün önceki komşusunun evinin önünden geçer. Bu sefer komşusu; "Hoca Efendi, Hoca Efendi, sen dün bana 'Allah'ın rahmetinden kaçılmaz. ' demiştin; bak şimdi kendin kaçıyorsun." deyince, Hoca komşusuna doğru döner ve; "Be adam! Ben Allah'ın rahmetinden kaçmıyorum, Allah'ın rahmetini çiğnememek için koşuyorum." der. Tercihlerimizi başkalarına dayatmayı çok severiz. İsteriz ki herkes bizim gibi düşünsün. Beğendiklerimizi beğensin, beğenmediklerimizden nefret etsin. Tabi ki bu istediğimiz her zaman mümkün olmuyor. Bazen Temel ortaya çıkıyor ve kitabın ortasından konuşuyor. “Temel’e sormuşlar -Yazı mı daha çok seversin, kışı mı? Cevap vermiş. -Bu ülkede bahar yok mu?” Güzel baharlar görmek dileğiyle liyakatsizlik, cehalet, arsızlık, yüzsüzlük... ve UMUT
Bütün Yumurta Tozu (Mix) Yumurta Akı Tozu Yumurta Sarısı Tozu 0232 436 61 72 İletişim ve destek Türkiye’nin Yumurta Tozu Lideri! Horeca Sektörüne Özel Ürünler
16 Engin GÜNER YEMEKDER Yönetim Kurulu Başkanı [email protected] B A Ş Y A Z I Nisan -2023 Ülkemizde, gıda ve tarım ile ilgili on yıllardan beri arz / talep dengesi tutturulamadığı için kronikleşen sorunlar var. Bunların başında da kırmızı et geliyor. Kırmızı et, insanoğlunun temel protein kaynağı olmasının yanında, toplumun çok büyük bir kesimi tarafından da sevilerek tüketiliyor. İçeriğindeki demir ve diğer mineraller bakımından, yerine başka bir ürünü ikame etmek mümkün değil. Sağlıklı bir nesil hedefleniyorsa, özellikle çocuklar ve gençlerin düzenli ve yeterli miktarda kırmızı et tüketmeleri gerekir. Spekülatörlerin 2010 yılında, tekelleşmek için ülkedeki mevcut kasaplık hayvanları toplama ve piyasayı “yoka düşürme” çabası karşısında, hükümet taze kırmızı et ithalatına izin vermiş ve o dönemde kilosu 25-26 TL.’ye kadar çıkan kemikli sığır etinin fiyatı bir anda 12 TL. mertebesine gerilemiş, hem yiyecek - içecek işletmeleri ile et ürünleri üreticileri, hem de vatandaş biraz olsun rahatlamıştı. Ancak bu uygulamadan çiftçi büyük zarar gördü. İthalatın çözüm olmadığını, o tarihlerde bu sütunlarda yazmıştık. Çünkü yukarıda bahsettiğimiz gibi, sağlıklı bir toplum yetiştirmek isteniyorsa, kırmızı et, yerine hiçbir şeyin konulamayacağı,stratejik bir üründür. Pandemi döneminde ve Ukrayna - Rusya Savaşı’nın ilk aylarında, uluslararası tedarik zincirinin nasıl aksadığına, fiyatların nasıl patladığını, insanların markette bir paket makarna için kavga ettiklerine yaşayarak ve televizyonlardan izleyerek şahit olduk. Ülkenin ihtiyacı olan gıda maddelerini, ülke sınırları içinde ve yeterli miktarda üretemediğimiz takdirde,fiyatlar birden fırlıyor ve ekonomi alt-üst oluyor. Daha da tehlikelisi, aç kalmak. Biz daha bu aşamaya gelmedik ama bu eşiğe gelindiğinde, iş sadece ekonomiyle kalmaz, gıdaya elde etmek için insanlar birbirini kırar. Gıdanın temel kaynağı, tarım ve hayvancılık… Toprak ve besi hayvanıyla uğraşmak oldukça zahmetli bir iştir. Kimsenin bedenen çalışıp - yorulmak, hayvan dışkısı kokmak istemediği, dijital ve modern zamanları yaşadığımız günümüzde; verimi arttırıp, fiyatları düşürmenin bir tek yolu var. O da, bu zor işleri yapanların iyi para kazanması… Aylar boyunca gece - gündüz, güneş - yağmur - kar, soğuk - sıcak demeden ve sürekli olarak tarlaya, bahçeye, koyun, keçi, sığıra hizmet edip de, istediği miktarda mahsul veya mahsulün karşılığında para elde edilmediği takdirde; kim eker, kim diker, kim bakar, kim köyde kalır? Temcit pilavı gibi kırmızı etin, patatesin, soğanın, ayçiçekyağının, buğdayın, bakliyatın piyasada sürekli yoka düşmesi, et - süt ve diğer tarım ürünlerinin fiyatlarının fahiş artmasına rağmen, çiftçi ve köylünün emeğinin karşılığını alamaması, mazota, gübreye, samana, elektriğe para yetiştirememesi anlaşılabilir şey değil. Ülkenin nüfusu belli, tüketeceği gıda belli, ülkenin ekilebilirdikilebilir arazileri belli… Bu kadar bakanlık, il-ilçe müdürlükleri var, üniversiteler var, hazine var, kooperatifler var… Ama potansiyel ve ihtiyacı öngörüp, hesaplama-planlama yapılamıyor. Tarımsal üretimin önündeki kronikleşen sorunlar genel hatlarıyla böyle. Bunun haricinde ürünlerin tarladan sofraya kadar gelişlerindeki fireleri azaltıp, kalite ve verimliliğin arttırılması için de, ambalajlama standartları ve soğuk zincir oluşturulması da, diğer bir konu başlığı… Kesintisiz, 20 yılın üzerinde hükümet etmiş bir iktidarın, hep aynı golleri yiyip, vatandaşını ve tüccarını fiyatlar altında ezdirmesi, ihtiyacı olan adil gıdayla buluşturamaması ayrıca değerlendirilmesi gereken bir husus…. Bu dönem, ilginç şeyler yaşanıyor. Geçenlerde bir meslektaşımla fiyatlar konusunda konuşuyordum. Arkadaşım, müşterisine verdiği yemeğe % 20 zam yapmış. Müşterisi ise “et fiyatlarındaki artışın farkındayız, dolayısıyla bu dönemki fiyat artış talebinizi % 20 değil, % 35 olarak kabul ediyoruz” geribildirimde bulunmuş. Uzun soluklu, güvenilir ve kaliteli hizmet almak isteyen bir işletmenin, doğru yaklaşımı böyle olmalıdır. Hizmet aldığınız işletmenin ayakta kalabilmesi için doğru fiyatla satınalma yapmanız gerekir. Aksi takdirde, kapı-kapı yemekçi gezersiniz. Yılbaşından bu zamana kadar kımızı ete gelen zam oranı % 65’in biraz üzerinde…. Bu maliyetlere kimsenin katlanabilmesi mümkün değil. Bu maliyet artışlarına rağmen, bir gıda işletmesi fiyatlarını doğru oranda attırmıyorsa; ya hesap bilmiyordur, ya da…… Kronik sorunlar ve zamlar
17
18 Nisan -2023 İş hayatında hazır yemekler yükselişe geçti. Avansas'ın "Çalışanların Hazır Yemek Ürünlerine Yönelik Alışveriş Eğilimleri" raporu, iş yoğunluğundan dolayı çalışanların hazır yemeği öncelikli seçenek olarak tercih ettiğini ortaya koydu. Raporda, 100 bireysel müşteriden50'sinin ilk tercihi hazır yemek olurken, en çok tercih edilen ürünün "ton balığı" olduğu belirtildi. Noodle, barbunya, hazır çorba, bulgur pilavı, makarna ve kuru fasulye de diğer popüler hazır yemek seçenekleri arasında yer aldı. Ambalajlı hazır yemek ürünlerindeki çeşitlilik iş dünyasının iştahını kabarttı. Ton balığından pirinç pilavına, noodle’dan zeytinyağlı yemeklere kadar pek çok ürün, market raflarındaki yerini artırmaya başladı. Yapılan araştırmaya göre bireysel müşterilerin yarısından fazlası ambalajlı hazır yemek ürünlerinden satın alıyor. Bireysel müşterilerde satın alım oranı yüzde 51 iken küçük işletme çalışanlarında yüzde 26, orta büyüklükteki işletmelerde bu oran yüzde 13. Tüm müşteri gruplarında en çok kullanılan hazır yemek ürünü ton balığı olurken bireysel müşterilerde ton balığını noodle, barbunya, hazır çorba ve kuru fasulye takip etti. Küçük işletmelerde ise yine ton balığının ardından hazır çorba, bulgur pilavı, barbunya ve kuru fasulye sıralandı. Bireysel müşterilerin yüzde 31’i, küçük işletmelerde çalışanların yüzde 41’i haftada 1 kez ambalajlı hazır yemek ürünü aldığını ifade etti. Hazır yemek ürünleri için ayrılan bütçe de merak konusu olurken bireysel müşterilerin yüzde 64’ü tek seferlik alışverişte 200 TL’ye kadar bütçe ayırıyor. Küçük işletmelerin de yüzde 38’lik oranı yine 200 TL’ye kadar bütçe ayırdığını aktardı. Mercimek çorbası ve nohutlu pilav tercih sebebi Yapılan araştırmada bireysel müşterilerin yüzde 84’ü “Evde yemek olmadığı zaman” hazır yemek aldıklarını belirtirken “İş yerimde çalışırken” yanıtını verenlerin oranı yüzde 32 oldu. Ayrıca küçük işletmelerin yüzde 84’ü iş yerlerinde hazır yemeği ısıtabilecek mikrodalga fırın ya da ocak bulunduğunu aktardı. En sık tercih edilen hazır yemek seçenekleri arasında yer alan çorbada ise genel tercih mercimek oldu. Hem bireysel müşteriler hem de küçük işletmeler mercimeği tercih ederken pirinç pilavı çeşitlerinde ilk sıradaki seçim nohutlu oldu. Bulgur pilavında ise Türkiye genelinde sebzeli ve nohutlu alternatifleri tercih edildi. Makarnada, tercih sadeden yana olurken son dönemin gözdelerinden noodle’da bireysel müşteriler körili, küçük işletmeler tavuk çeşniliye oy kullandı. Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden zeytinyağlı yemeklerinde en çok tercih edilen taze fasulye oldu, ikinci sırada ise enginar yer aldı. Hazır yemek satın almada önem verilen konuların başında ise içerdiği ürünlerin kalitesi oldu. Ürünün doyurucu ve besleyici olması, renklendirici ve koruyucu vb. madde içermemesi ve ürünün fiyatı da önem verilen konular arasında yer aldı. Hazır yemekler iş hayatında altın çağını yaşıyor A r a ş t ı r m a
19 19
20 Nisan -2023 “Tarihi Özakkaya Fırını” Samsun’un Çarşamba ilçesinde 93 yıldır faaliyetini sürdürüyor. Fırını 2.Kuşak temsilcisi Esat Akkaya ve 3 kuşak temsilcileri olan oğlu Umut Akkaya ve kızı Miray ile birlikte işletiyor. Esat Akkaya aynı zamanda Türkiye Fırıncılar Federasyonu’nun 2.Başkanlığını da yürütüyor. Tarihi Özakkaya Fırınını konu etmemizin ana neden günümüzde Coğrafi işareti alınan ÇARŞAMBA KIVRATMASI… “Tarihi Özakkaya Fırını” ve “Çarşamba Kıvratması” hakkında bilgileri, firma sahibi Esat Akkaya ’dan öğrenelim. Tarihi Özakkaya Fırını'nın kuruluş hikâyesini anlatır mısınız? Rahmetli babam Hacı Hıfzı Akkaya, mübadele sonrası 1930 yılında, Yunanistan Drama ’dan gelip Samsun’un Çarşamba ilçesine yerleşiyor. Halen, merkez şubemizde bulunan taş fırını yerli Rumlardan devir alıyor. Bu şekilde, fırıncılık mesleğine başlıyoruz. Ben ilkokuldan sonra 12-13 yaş civarı hamurkâr olarak, işin mutfağından başladım. Bugün işimin patronu olmama rağmen hiçbir zaman işin mutfağında olmayı bırakmadım. Yenilikleri takip edip ürün geliştirmeye devam ettim. Meslekte 50. yıla girdim, fırınımız 93 yıldır faaliyette. Sağlıkla devam etmek dileğimiz. Şu an 3. Kuşak işletmede görevde. Oğlum Umut Akkaya, fırın işletmeciliğini artık iyice devraldı. Kızım Miray da yaklaşık 2 yıldır internet üzerinden çok sevilen ürünümüz Tarihi Çarşamba Kıvratması’nı tüm Türkiye’ye ulaştırıyor. Kaç şubeniz var, şubelerin konumları ve özelliklerinden bahseder misiniz? Çarşamba Merkezde, Terme Caddesi ve Sungurlu Caddesinde olmak üzere üç şubemiz ayrıca kafe-restoran bölümümüz var. Merkez şubemizde tüm fırın ve pastacılık ürünleri üretiliyor. Kafe-restoran bölümümüzde pide, lahmacun, döner, tatlı, pasta içecek hizmeti veriyoruz. Diğer iki şubemizde ise ekmek yerinde üretiliyor, pastacılık ürünleri merkez şubemizden gidiyor. “Tarihi Özakkaya Kıvratması” hakkında bilgi verir misiniz? Bu lezzetin özellikleri neler? Coğrafi işaret adıyla ‘’Çarşamba Kıvratması’’ Çarşamba’ya özgü bir tatlı. Bayramların, özel günlerin vazgeçilmezidir. Evlerde yapılır, evlerde yapılan oklavaya sarılır ve büzülür. Bu görüntüsünden dolayı ‘’Koca Karı Gerdanı’’ diye de bilinir. Biz oklavaya sarmıyoruz. Rahmetli babamla birlikte pek çok deneme yaptık. Hammadde, reçete ve şekil olarak en çok rağbet gören bugünkü formunu oluşturduk. Öncelikle, çok ince baklavalık yufka hamuru hazırlıyoruz. İçine fındık - ceviz - sofra şekerinden oluşan karışımımızı bolca döküyoruz. Ürünümüzü hem hafif hem de lezzetli yapan bu. Bir hamur tatlısı olarak hamur oranının az olması fark yaratıyor. Kuruluşumuzdan bu yana ‘’Tarihi Özakkaya Kıvratması’’ adıyla üretimini yapmaktayız. Pastanede öne çıkan ürünleriniz neler? Öncelikle ekmeğimiz ve ramazan pidemizle biliniriz. Kıvratmanın instagram satışında elde ettiğimiz başarı da buna bağlıdır. Yıllar önce burada yaşayıp ekmeğini pidesini bizden almış insanların memnuniyetidir. Kıvratmayı daha önce tatmadılarsa ‘’Eminim çok güzeldir’’ diye düşünüp güven duymalarıdır. Bizi bilen ve yeni tanıyan insanları memnuniyetiyle onore oluyoruz. Bunun dışında gözbebeğimiz ilk günden itibaren kıvratma beğenildi. Hediyelik olarak bayramlarda ve özel günlerde tercih edilen bir tatlıdır. Ürünlerimizin bazıları hep vardır. Bazıları da değişir. Çünkü yenilikleri takip ederiz. Pastacılık sektöründe ne talep görüyorsa onu öğrenir, reçetesini oluşturur ve en kaliteli şekilde üretiriz. Malzeme tedariki noktasında nasıl bir yol izliyorsunuz? Kullandığınız malzemeler hakkında bilgi verir misiniz? İşin en önemli noktası malzeme tedariği, kaliteli malzeme kullanmazsanız isminizin devamlılığı söz konusu olamaz. Piyasada tedarik konusunda çok fazla seçenek var.. Ama kaliteli malzemeyi bulmak biraz tecrübe istiyor. Genellikle güvendiğimiz tedarikçileri mümkün olduğunca değiştirmeden küçük karların peşine düşmeden çalışmayı tercih ediyoruz. Böylece ürünlerimizin lezzeti ve kalitesi de değişmiyor. Bugün internet aracılığıyla aldığımız geri dönüşlerinde temelinde bu var aslında. Kaliteden taviz vermemek. ‘Tarihi Özakkaya Kıvratması’nı tüm Türkiye’yle buluşturmak en büyük gayemiz. Aracı olduğunuz için sonsuz teşekkürler… Yüzyıla yaklaşan geçmişi ile “Tarihi Özakkaya Fırını ve Çarşamba Kıvratması” Başarının sırrı “Kaliteden taviz vermemek” Umut Akkaya Esat Akkaya Hacı Hıfzı Akkaya Söyleşi
Sarıcalı Mah. Yunus Emre Cad. Özakkaya Fırın No: 23 İç Kapı No: 1, Çarşamba/Samsun [email protected] Müşteri Hizmetleri: 444 0 751 (09:00-21:00) https://tarihiozakkayafirini.com.tr @tarihiozakkayafirini (7/24) WhatsApp Destek Hattı: +90 541 915 48 68 Türkiye'nin neresinde olursanız olun siparişleriniz karşılanmaktadır
22 Gıda güvenliği Nisan -2023 İstanbul'da yapılan denetimlerde bazı marketlerde sucuğun et yerine ottan üretilerek satıldığı ortaya çıktı. Gıda Laboratuvarları ve Gıda Denetçileri Derneği (GLADER) Başkan Yardımcısı Selman Bahadır Orhan, özellikle sucukta hile tespit ettiklerini belirterek "Et yerine ot yiyoruz." dedi. İstanbul’un 39 ilçesinden sucuklar toplanarak laboratuvar ortamında incelendi. Denetçiler, hayvansal hücre kullanılmadan yalnızca ot ile üretilmiş hileli sucukları tespit etti. “Sucuk hileye çok açık bir gıda maddesidir” GLADER Başkan Yardımcısı Selman Bahadır Orhan, sucuğun üzerindeki etiketin okunması gerektiğini belirterek, “Ramazan ayı geldi, ister istemez insanlar kuvvetli ve daha kaliteli beslenmek istiyor. En iyi hayvansal gıdalar ile açlığınızı bastırabilirsiniz. Bu noktada vatandaşımızı uyarmak gerek. Özellikle sucuk hileye çok açık bir gıda maddesidir. Tüketicilerimize ve halkımıza uyarımız şu olacaktır. Üzerindeki etiketlerin çok iyi okunması gerekiyor. Son kullanma tarihine bakılmalı.Etiket tebliğine göre, içlerinde ne olduğunun yazılması zorunludur. Hele hele de fiyat ucuzsa, incelemelerinde dikkatli olmaları gerekir” dedi. Yaptıkları araştırmalarda hiç hayvansal hücrenin olmadığı sucukları tespit ettiklerini belirten Orhan, “Kullandığımız hayvansal gıdalar pahalı olduğu için hayvansal gıdalara karşı özellikle bitkisel proteinler kullanılıyor. Bunlar diğer sanayi tuzları ile kamufle edilmesinden tutun içerisine bir sürü hadiseler katılabiliyor. Entegre üretim tesislerinde hileler daha da gelişmiş durumda. Bunları yakalamamız çok zor oluyor. Profesyonelce yapıldığı için basit laboratuvarda bu hileleri yakalamamız mümkün olmuyor. Yapılan çalışmalarda hiç hayvan hücresi olmadan, hayvansal gıda elde edilmiş ürünler yapıldığına şahit olduk” diye konuştu. Orhan soya unu, tuz, tatlandırıcı ile üretilmiş sucuğa et tadı verildiğini ifade ederek, “Bu anlamda çok gelişmiş teknolojiler var. Siz soya ununa tuz, tatlandırıcı kattığınızda et yediğinizi sanıyorsunuz. Bunun yakalanması çok zor. Ciddi bir laboratuvar ile kimyasal muyanesinin yapılması gerek. Türkiye’de bu laboratuvarların sayısı sınırlı. Protein oranı olarak baktığınızda yüzde 22 protein var .Önemli olan o proteinin bitkisel mi hayvansal mı olduğu. Et yerine ot yiyoruz. Maalesef bazı sucuklarda bu tür hilelere şahit olduk” şeklinde konuştu. “Tavuktan da ottan da sucuk yapılır” Marketlerde etten üretilen sucuğun kilosu 188 lira, tavuk sucuğun kilosu 87 liradan satılırken, kasaplarda ise et sucuğun kilosu 300 lira ile 350 lira arasında değişiyor. Kasaplar,sattıkları sucuğun marketlerden daha güvenilir olduğunu savundu. Kasap Özcan Yazıcı, sucukta hilenin rahatlıkta yapıldığına dikkat çekerek “Soya sosu, baharat, tavuk taşlığı koyabilir. Tavuk bile çeksen sucuk tadı olur. Kullanılan iyotlu tavuğu bile sucuk yapabilir, istediği fiyata satabilir. Tavuktan da ottan da sucuk yapılır, vatandaş zaten içeriğine bakmıyor. Biz burada doğruyoruz, yağsız tuzsuz veriyoruz” dedi. “Üzerinde ne olduğu yazıyor” Kasap Arif Aydın ” Sucuğun kilosu 330 lira. Et fiyatına göre şu an normal. Bizim sucuklarımızın üzerinde ne olduğu yazıyor ama yine de içine madde koyuyorlar” diye konuştu. 30 yıldır kasaplık yapan Cengiz Uysal ise “Sucuğun kilosu 300 lira. Müşteri istediği eti seçiyor, istediğini veriyoruz. Her şey müşterinin gözü önünde yapılıyor, hazır satmıyoruz” şeklinde konuştu. (DHA) Sucuğu etten değil ottan yapmışlar Et yerine,ot yiyormuşuz
23 -Yüzey hhjyenn sağlama -SSgara ve kötü kokuların ggderrlmess -Küf, bakterr mantar bertaraf eddlmess -PET hayvan kokularının ggderrlmesİ -Tuvalet ve soyunma odası koku ggderme -Otel, lokanta vs ortak kullanım alanları hava arındırma -Soğuk hava depoları -İçecek şşşeleme alanları -YYyecek paketleme alanları -Otel ve restoran mutfakları -Balıkhaneler ve et kombbnaları -Bakllyat depoları -Muayenehaneler [email protected] www.pcselektronnk.com.tr Tel: 216- 4891720
24 Memnune DEMİREL Gıda Mühendisi [email protected] www.memnunedemirel.com.tr Nisan -2023 ISO 9001'e göre izlenebilirlik: Bir nesnenin geçmişinin, uygulamasının veya konumunun izlenebilme yeteneğidir. Gıda işletmelerinde, işletme tarafından üretilen ve tüketime sunulan bütün gıdaların tedarik, hammadde, depolama, üretim, dağıtım, sunum aşamalarının geriye dönük takip edilebilmesi demektir. Yasal bir zorunluluk olmakla birlikte, İzlenebilirlik sistemi insan sağlığında risk oluşturacak bir ürünün kaynağına, sorun varsa hangi aşamada gerçekleştiğine ya da sorunun nedenine ulaşılmasını sağlar. Tüm bu yeteneklerinin dışında operasyon verimliliği açısından da büyük bir öneme sahip olan izlenebilirlik sistemi tüm işletmelerin önem vermesi gereken konuların başında yer almalıdır. Sektöre baktığımızda üretilen gıda kısa sürede birçok insan tarafından tüketildiğinden, beraberinde farklı birçok riski de içerebileceğinden izlenebilirliğin önemi daha da artmaktadır. İzlenebilirliği sağlamak amacıyla hangi aşamalara dikkat etmeliyiz? • Reçete oluşturma • Üretim akış şeması • Ürün spesifikasyonları • Hammadde, tedarikçi seçimi • Hammaddenin şube depolarımıza taşınması • Depolarda muhafaza edilmesi • Ürünlerin hazırlık, pişirme, sunum aşamaları • Tüm aşamaların düzenli kontrol edilmesi Öncelikle üreteceğimiz her gıda için reçetelendirme yapılarak sistem tanımlamalarını yapmalıyız . Tanımladığımız reçetelerimize göre hammaddelerimizi belirlemeli ve her hammadde için ürün spesifikasyonununu oluşturmalıyız. Belirlediğimiz ürün spesifikasyonlarına göre tedarikçi seçimlerimizi yapmalı onaylı tedarikçi listemizi oluşturmalıyız. Bu aşamada hammaddelerin tedarik edileceği tedarikçilerin seçimi, tanımlanması değerlendirilmesi ve denetimi aşamalarını kapsayan bir sistem üzerinden ilerleyerek hareket etmeli ve tüm detayları kayıt altında bulundurmalıyız. Belli periyodlarda tedarikçi denetim ve değerlendirmeleri tekrarlayarak güvenilirlikleri güncelleyerek ilerlemeliyiz. Üretilecek her gıda için üretim akış şemalarımızı oluşturmalı ve izlenmesi gereken kritik kontrol noktalarını şema üzerinde belirleyerek o aşamaların kayıt altına alınmasını sağlamalıyız. Siparişlerin oluşturulması ve onaylı tedarikçi listeleri üzerinden siparişlerin verilmesi sonrasında şubemize ulaşana kadar geçirdiği yolculukla ilgili kayıtları da tedarikçilerimizden talep etmeli ve takibimizde bulundurmalıyız. Şubemize gelen hammaddeleri mal kabul prosedürlerine uygun olarak teslim almalı, malzeme girdi kontrol formları üzerinden kalite standartlarını kayıt altına almalıyız. (Sıcaklık kontrol, Stok kontrol, ambalaj kontrol… vb) Hammadde kabulü sonrası ürünler hızlıca muhafaza edileceği depolama alanlarına yerleştirilmeli, burada geçirdikleri süreler boyunca uygun koşulların sağlandığından emin olmak ve risk ortaya çıktığında önlem alabilmek adına soğuk oda depolama / kuru oda depolama sıcaklık-nem gibi ölçümleri yapılarak kayıt altına almalıyız Gelen hammaddelerin orijinal etiketlerine dikkat etmeliyiz, izlenebilirlikte aksama yaşanmaması için ürünleri tükenene kadar orijinal etiketler saklanmalıdır. Farklı kaba aktarım yaptığımızda orijinal etiketlerde muhakkak kap üzerine yerleştirilmelidir. Üretim aşamalarında üretim akış şemasında belirlediğimiz kritik kontrol noktaları üzerinden oluşturulan formlarla izlenebilirlik kayıt altına alınmalıdır. Örneğin; ◆ Donuk ürünler için - Donuk ürün çözündürme formu ◆ Sebze ve meyveler için - Sebze meyve dezenfeksiyon formu ◆ Ürün pişirme sırasında merkez sıcaklıkların kayıt altına alınması ◆ Yeniden ısıtma işlemlerinde -Ürün iç sıcaklık kayıtlarının tutulması ◆ Soğutma aşamalarında kritik sıcaklık limitlerinin ve sürelerinin kayıt altına alınması ◆ Sunum sırasında benmari ve ürün sıcaklıklarının kayıt altına alınması ◆ Her gıda için şahit numunelerin saklanması …Vb. Üretim akış şemamız üzerinden belirlediğimiz; kritik limitlere uygun tüm formlar izlenebilirlik ve güvenliği sağlamak için kayıt altına alınmış olmalıdır. Belli periyodlarda kendi sağlamamızı yapmamız açısından tatbikatlar yaparak iç denetimlerimizi yapmalıyız ve sistemin işlediğinden, güvenli üretim sağladığımızdan emin olarak ilerlemeliyiz . Sevgilerimle Catering sektöründe izlenebilirlik
25
26 Bir bölgede depremin meydana geleceği her ne kadar bilimsel olarak tahmin edilse de depremin ne zaman olacağı, depremden etkilenecek coğrafyanın sınırı, depremin yıkıcı sonuçları ve özellikle depremin mevcut bir sözleşme ilişkisine etkilerinin önceden tam olarak hesaplanması mümkün değil. Altınbaş Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Umut Yeniocak, her depremden sonra kira, inşaat, bayilik gibi sözleşmeler başta olmak üzere birçok sözleşme türünde sözleşmenin deprem sonrası yeni koşullara uyarlanması gerektiğini belirtti. Prof. Dr. Umut Yeniocak, konuyla ilgili yaptığı açıklamada deprem, sözleşme ilişkilerinde borcun ifasında aşırı güçlük yaşanması veya sözleşmenin başlangıcında kurulan edim dengesinin tamamen çökmesi nedeniyle uyarlama ihtiyacı oluşabileceğine dikkat çekti. Ticari hayatın devamlılığı öncelikli Yeniocak, özellikle depremin ticari hayata etkileri dikkate alınarak sözleşmelerin yeniden yapılandırılması gerektiğinin, Yargıtay’ın daha önce verdiği emsal kararlara bakıldığında kabul gördüğünü söyledi. Van ve Marmara Depremleri sonrasında yaşanan davalardan örnekler gösterdi. Örneğin; Van depreminden hemen önce işyeri kiralayan bir kiracının davasında Yargıtay, mahkemenin Van’daki depremin ticari hayata ve özellikle davayı açan kiracının işlerine etkilerinin bilirkişi incelemesiyle tespit edilerek sonuca varılması gerektiğine işaret etti. “.. sözleşmenin uyarlanmasına ilişkin yukarıda açıklanan kural ve yöntemler ile dava konusuna ilişkin hukuki nitelendirmenin hakime ait olduğu gözetildiğinde asıl davada davacının talebi kira parasının tespitinden çok kira parasının uyarlaması olup, bu haliyle mahkemece Van depremi sonrasında deprem nedeniyle kira bedelinin düşürülmesini gerektirir bir durum olup olmadığı incelenerek talep konusu dönemde bölge nüfusunun azalıp azalmadığı, işlem temelinin çöküp çökmediği, ticaretin durma noktasına gelip gelmediği tespit edilerek sonucuna göre asıl dava hakkında bir karar verilmesi gerekir. Uyarlama koşulları yoksa asıl davanın reddine, birleşen dava yönünden de inceleme yapılarak bir önceki ödenen kira bedelinin ÜFE artış oranında artırılmasıyla elde edilecek bedelden daha az olmayacak şekilde kira bedelinin belirlenmesi gerekirken eksik inceleme her iki dava hakkında yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” (Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 05.11.2014, 8505/11919) Umut Yeniocak, aynı şekilde, 1999 Marmara depremi sonrasında da bir otoyol hizmet tesisinin kiracısı, deprem ve sonrasında yaşanan süreçte halktaki tedirginliğin yol açtığı gelir kaybı sebebiyle kira bedelinin düşürülmesi talebiyle açtığı davayı kazandığına işaret etti. Yeniocak, “Sadece kira değil, diğer sözleşme türlerinde de uyarlama davası açılması mümkün. Önemli olan, depremin sözleşme ilişkisini ağır şekilde etkilediğinin ve bu şartlarda sözleşmenin sürdürülmesinin çok güç olduğunun ortaya konulabilmesidir.” açıklamasını yaptı. • “Davacı vekili, müvekkilinin davalıya ait B tipi otoyol hizmet tesisini işletmek üzere kiraladığını, sözleşmenin 7.7.1999 tarihli olup, yıllık kira bedelinin 325.500.000.000 TL olarak tespit edildiğini, ancak 7.8.1999 ve 12.11.1999 tarihli depremlerde tesisin büyük hasar uğradığını, otoyolun trafiğe kapandığını, müvekkili ile yakıt bayiliği yapacak alt kiracıların bundan vazgeçtiklerini Bolu dağı tünelinin yapılmamasının ve bölgede deprem beklentisinin tesisin kazancını etkilediğini, yine müvekkilince tesisin rantabl hale gelmesinin tahmin edilen süreden daha uzun süreceğini, müvekkilinin sözleşmede belirlenen kira bedelini ödemede ifa güçlüğü ve imkansızlığa düştüğünü bu nedenle sözleşmenin yeni koşullara uyarlanması gerektiğini ileri sürerek sözleşmenin yeni şartlara uyarlanması suretiyle yıllık kira bedelinin 100.000.000.000 TL olarak uyarlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, iddia, savunma, keşif, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından davanın kısmen kabulü ile dava konusu tesisin kira bedelinin yıllık 212.000.000.000 TL olarak 15.8.2000 dava tarihinden geçerli olmak üzere uyarlanmasına karar verilmiştir.” (Yargıtay 11. HD, 24.03.2003, 2002/10574 E. 2003/2730 K.) “Deprem sonrası sözleşmelerin yeni şartlara göre uyarlanması gerekir” Deprem ve Sözleşmeler Nisan -2023
27
28 [email protected] Mehmet Baki ASUTAY Hijyen Grup Gıda Hijyeni Koordinatörü Nisan -2023 Yemin (ant içmek), kiralık veya satılık diplomalar Öncelikle Ramazan (Şeker) Bayramınızı kutlar; sağlık, huzur ve bereketli kazançlar dilerim. Ant kelimesi dilimizde genel olarak kendi kendine söz vermek anlamına gelmektedir. Öte yandan ant kelimesi Tanrı’yı veya kutsal bir kişiyi tanık göstererek yemin etmek demektir. Halk arasında da sıkça dile getirilen kelimelerden birisi olan ant içmek kelimesi, bir kişinin bir konu üzerine yemin etmesi anlamına gelmektedir (1-TDK). Özellikle İslam toplumunda ve fıkhında yeminin önemi büyüktür. Her ne kadar kaynağını dinsel geleneklerden, ritüellerden almış olsa da yemin günümüzde etik kurallar ve hukuk metinlerinde de kendisine yer bulmuş; kamusal görev yapanlar, bir nitelikli ve özellikli mesleğe intisap edenler açısından göreve başlarken yerine getirilmesi gereken bir ritüele dönüşmüştür.2 En çok bilinen Hipokrat - Doktor Yemini, Cumhurbaşkanlığı, Milletvekilliği veya mahkemelerde edilen yeminlerdir. Ancak Dünyada ve Ülkemizde de birçok meslek grubu, kurumlar mezuniyet veya işe başlama sürecinde Yemin edilmektedir. Bu sayede yemin eden kişi yasal/meşru yoldan ayrılmayacağına dair güvence vererek bireyler, toplum ve yönetim arasında karşılıklı güvence sağlanır. Edilen yeminlerin ortak paydası görevini en iyi şekilde yapacağına dair namusu, şerefi ve kutsal sayılan bütün inanç ve değerleri üzerine yemin edilmesi şeklindedir. Yapılan bütün meslekler kutsaldır ve en iyi şekilde yapılmalıdır. İster çöpçü olun ister devlet başkanı hiç fark eder mi? Görevinizi ve sorumluluklarınızı en iyi şekilde yerine getirdiğinizde hem kendinize hem içinde yaşadığınız topluma ve ülkenize karşı bir birey olarak vicdanen, kanunen aklanmış olursunuz. Akşam evinize gidip yastığınıza başınızı huzurla koymak kadar güzel bir şey var mı? Birçok meslek grubunda mezuniyet sonrası ‘YEMİN TÖRENLERİ’ne şahit olmuş veya içinde bulunduğunuz meslek grubunda sizde ‘YEMİN’ etmiş olabilirsiniz. Başta devletin en üst kademesinden en alt kademesine kadar görev yapan insanlar ile (Cumhurbaşkanı, Devlet Bakanları, Devlet memurları, Askerler, Polisler, Sağlık çalışanları vb.) çeşitli meslek grubunda çalışan (Mühendisler, Öğretmenler, Veterinerler, Mali Müşavirler, Avukatlar ve birçok meslek grubu) bireyler yemin ederler. Edilen yemin o kadar kutsal sayılır ki bazı toplumlarda (Japonya gibi) görevini yerine getir(e)meyen bireyler istifa eder hatta kendi hayatlarına bile son verebildiklerini bugün bile görebiliyoruz. Bizim atalarımızda vatanımızın kurtuluşu ve yükselmesi için kendi canlarını hiçe sayarak canla başla çalışmışlar ve bu güzel ülkeyi bizlere emanet etmişler. Ettikleri yemine sadakatle bağlanmışlar ve noktası, virgülüne kadar yerine getirmişler. Ruhları şad olsun. Günümüzde ise edilen bu yeminlerin tutulmadığını hatta sadece formalite olarak yapıldığını ve bunun acı sonuçlarını görebiliyoruz. Normal şartlarda yaptığı görevden onuruyla istifa eden neredeyse kimseyi görmüyoruz. Tam tersine görev ve sorumluluklarını başkalarının üzerine atıp kendilerini sütten çıkmış ak kaşık gibi görüyorlar. Durum böyle olunca toplum ahlaken içten içe çürüyor. Adalet zedeleniyor, çöküyor, vicdanları rahatlatmıyor. İnsanlar perişan oluyor. Haklarını arayanlar cezalandırılıyor. Yeminin kutsallığına inanan insanlar başlarına gelen doğal felaketlerin bundan kaynaklandığını bile düşünüyor. İnsan onuru ve şerefi ayaklar altına alınıyor. Böyle bir yapılanma içinde 20-25 yaşındaki gence yemin ettirsek ne olur, ettirmesek ne olur? Örnek olması gereken ülkelerin Cumhurbaşkanları, Bakan ve Vekilleri ediyor da ne oluyor? Her hal ve şeyde, Yaradan’ı vekil tutanlar, menfaatleri söz konusu olduğunda her türlü hülleyi – yalanı mübah saymıyorlar mı? Toplumda erdem yoksa, gençleri mecbur kaldıkları bir yemini etmekten kim vazgeçirebilir? Toplumda herkes eğitim, sağlık, güvenlik, adaletten aynı oranda faydalanamıyorsa, adil gıdaya ulaşamıyorsa, o topluma huzur, erdem, refah gelebilir mi? Dünyada edilen yeminler tutulsa ne savaşlar kalır ne de açlıklar. Sevgi, barış, kardeşlik içinde bir dünyada yaşamaz mıydık? Söylenecek tek söz “Ya yeminini tutacaksınız (ki doğrusu bu) ya da yemin etmeyeceksiniz”. İnsan onuruna yakışan bu değil mi? Türkiye'de yılda ortalama 170 civarında mühendislik fakültesinden, 30 bin genç mühendis mezun oluyor. Ancak iş imkanları yeterli olmadığından büyük bir çoğunluğu işsiz ya da kendi mesleklerinde iş bulamadıkları için başka alanlarda çalışıyorlar. Her sektörde olduğu gibi Gıda sektöründe de gıda güvenliği açısından, gıda üreten işletmelerde mesleki teknik eğitim almış personel çalıştırılması çok önemli… Zira bir çok alanda olduğu gibi, ülkemizdeki gıda sektörü ve gıda işletmelerinde de mesleki yeterlilikler henüz tam netleşmemiş ve sistem bunun üzerine oturtulmuş değil. Diğer tarafta ise zorunlu çalıştırılması (istihdamı) personelin devre dışı bırakılmasının istenmesi, kontrol edilmemesi, yönetimlerin çeşitli meslek gruplarında zorunlu tutmaması veya 10 kişiden az personeli olan küçük işletmelerin muaf tutulması gibi problemlerden dolayı mühendisler diplomalarını kiraya veriyorlar. 5996 Sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunun Sorumluluklar başlıklı 22. maddesinin 7. fıkrasına göre gıda işletmeleri, işin nevine göre, konu ile ilgili lisans eğitimi almış en az bir personel çalıştırmak zorundadır.3 Maalesef mesleki eğitimde AB normlarını uygulayamıyoruz. Avrupa'da sektörlerdeki mesleki yeterlilikleri belirleyen kuruluşlar
29 Nisan - 2023 var. Bu kurumlar sektörleri tarayıp “nasıl-hangi işleri yapabilecek, hangi özellik ve becerilere sahip personel ihtiyacınız var” sorularını sorduklarını ve işletmelerden gelen cevap ve taleplere göre, meslek seviyelerini oluşturduklarını ve mesleki kriterleri buna belirlediklerini ve işin eğitim kısmı ile ölçme ve değerlendirme kısmını ise farklı kurumlar tarafından yaptırıyorlar. Böyle bir sistem kurulduğunda ve diplomalar Avrupa Yeterlilikler Çerçevesi’nde ki 4-5-6 .seviye mesleki eğitim gibi akredite olduğunda, sistemi bunun üzerine kurgulamak oldukça kolay. Avrupa'da bir restoran açacaksan mutfakta minimum 4. seviye diploması olan aşçı çalıştırman gerekiyor. Aksi takdirde, lokantayı çalıştıramazsın. Bu arada, 2 yıllık önlisans mezunu teknikerler ise gıda mevzuatımızda hiçbir şekilde bir yeterliliğe haiz değiller. Sadece okulda aldıkları hijyen eğitimi transkriptlerinde bulundukları için bunların hijyen eğitimi almalarına gerek yok (Gıda teknikeri arkadaşların ise çok atıl kullanıldığını düşünüyorum). Böyle bir yapılanma içinde, işletmelerin hepsinde homojen olarak yasal yükümlülüklerinin bilincinde, mesleki bilgileri tam, el becerileri gelişmiş çalışanlar olduğu iddia edilebilir mi? 2 yıllık önlisans eğitimi de, 4 yıllık lisans eğitimi de mevzuatımıza göre yüksek öğrenim olarak değerlendiriliyor. Birinin yeterliliği var, diğerinin yok. Mühendis de, diyetisyen de 4 yıl okuyor. Biri mühendis odası filtresine takılıyor, diğeri geçiyor…. Ama Cumhurbaşkanlığı’na aday olabilmeniz için önlisans mezunu olabilmeniz yeterli geliyor. Milletvekili olmanız için ise en az ilkokul mezunu olmanız yeterli. Diğer taraftan İlçe Tarım Müdürlüğü’nden Gıda Kayıt Belgesi almak için ilave bir belgeye ihtiyaç yok. Sadece kontrole geldiklerinde Hijyen Belgeli personel bulunması yeterli…. Kafe-Lokanta-Restoran, Büfe gibi Toplu Tüketim İşletmeleri müstesna olmak üzere, gıda üretenler işletmeler 10 kişi ve altı istihdam eden veya 30 Beygir Motor Gücü’nün altında makine parkına sahipse ilave olarak herhangi bir teknik eğitim almış personel çalıştırma zorunluluğu yok. Sadece bağlı bulunduğu belediyeden veya hizmet sektöründen almış olduğu ustalık, kalfalık belgesi, meslek lisesi diplaması yeterli oluyor(mu)? Hem haksız kazanç sağlanıyor hem de yasada olmayan paket servis gıda hizmeti vererek yasalara uymuyorlar. Tabi gıda hijyeni de hak getire. Bağlı bulundukları il-ilçeden almış oldukları HİJYEN EĞİTİM SERTİFİKALARI da yeterli olmuyor zira eğitimi verenler, hemşire, biyolog vb meslek gruplarından. Sadece genel hijyen ve el yıkama tekniklerini anlatıyorlar. Oysaki her sektör için ayrı, özel hijyen eğitimi verilmeli. Büyük işletmeleri Bakanlık denetlerken bu tür küçük işletmeler bağlı bulundukları belediyelerin zabıta görevlilerince güya kontrol ediliyor. Kontrollerde ise çevre temizlik vergisini ödedinizse bir problem yok! Gerisi önemli değil. Şikâyet olmadığı sürece bu işletmeler yıllarca gıda maddesi üretip satabiliyorlar. Maalesef yönetimler, meslek odaları bu gıda terörüne karşı halen bir çözüm bul(a)madı. Gıda İşletmelerinin Kayıt ve Onay İşlemleri’ne dair yönetmelik gereği, meslek odası bulunmayan Diyetisyen, Kimyager ve Ev Ekonomisi mezunlarının işletme ile yaptığı sözleşme yeterli gelip, herhangi bir taban ücret söz konusu olmazken, Meslek Odası bulunan Mühendis ve Veteriner Hekimlerin işletme ile yapacakları sözleşmeler tek başlarına yeterli gelmiyor. Bunların hem bu odalara kayıt olmaları, her yıl aidat ödemeleri, (Mevzuatta hiçbir karşılığı olmadığı halde) en az net 17.500 TL. ücretle sözleşme yapmaları (2023 Ocak itibariyle) ve bu sözleşmeleri önce noterden onaylatıp, buna göre harç ödenmesi, ondan sonra da odadan onaylanması odaya da ayrıca ücret ödenmesi gerekiyor 4 . Arz ve talep o kadar yoğun ki internet sitelerinde kiralık diploma reklamı veren bile var. Çeşitli meslek gruplarına göre diplomayı 5 firmaya kiraya vermek mümkün. 2-7 Bin TL’lik rakam her iki tarafı da memnun ediyor. İşletme normalden çok daha düşük bir rakama mühendis çalıştırıyor gözükürken, mühendiste 3-5 yerden para alarak geçimini sağlıyor. Üstelik tam günde çalışmıyorlar. Haftada 1-2 gün veya denetlemeden denetlemeye gitmeleri yeterli oluyor (mu)? Büyük ölçekli işletmeler hariç, diğer gıda işletmeleri maliyetten dolayı zorunlu olmadıkça mühendis yerine, diyetisyen veya kimyager çalıştırıyor. Bu yüzden de mühendislerin önleri bizzat mühendis odaları tarafından kesilmiş oluyor? Düşünün ki, üniversiteden yeni mezun ve hiçbir tecrübesi bulunmayan bir gence kim hemen 17.500 TL. net ücret verir/verebilir ki? Bu konuya tek taraflı bakmamak lazım. Zira bu şartlara imkân sağlayan yönetimler, denetimsizlikler ve işsizlik hat safhalara varınca durum kaçınılmaz oluyor. Bir yanda mali zorluklardan dolayı ödeme yapamayan küçük işletmeler (tabii kötü niyetli büyük işletmelerde olabiliyor) diğer tarafta diplomalı ama iş bulamayan çaresiz insanlar. Ancak durum ve şartlar ne olursa olsun diploma kiralamak veya kiraya vermek hem ahlaken uygun değil hem de yasalara göre suç (Ayrıca 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri uyarınca “diploma kiralama” nitelikli dolandırıcılık ve görevi kötüye kullanma suçları işlenmektedir. Çünkü kendisi tarafından yapılmayan işi, resmiyette kendisi yapmış gibi göstererek altına imza atıp sorumluluk almaktadır. Bu durumda ileride yaşanabilecek tüm durumlarda hep diploma kiralayan hem de diplomasını kiraya veren birlikte sorumludur). Tespit edilmesi halinde meslek odası tarafından belli para cezası ve meslekten men cezası veriliyor, yapılan işin veya ruhsatın iptali ediliyor. Haklarında kamu davası açılıyor.5 Yaşadığımız büyük deprem felaketinde diplomalarını kiraya veren/kiralayanların da büyük vebali yok mu? Ettiğiniz mesleki yeminle kiraya verdiğiniz diploma yüzünden başınızdan her türlü belanın eksik olmayacağını da hatırlatmak isterim. Lütfen etmiş olduğunuz yemine sadık kalın. Ülkemizin ve insanlarımızın geleceğini riske atmayın. Haksız kazanç sağlamayın. İnsanlara zarar vermeyin. Mesleğinizi ve onurunuzu itibarsızlaştırmayın. İŞLETMELERDE MÜHENDİS YOKSA GÜVEN DE YOK, GÜVENİLİR GIDA DA, GELECEKTE YOK. KAYNAKLAR : • 1-TDK Sözlük, Ankara, 1998, (9. Baskı), C. 2. s. 2429. • 2-Prof. Dr., Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi. B. Zakir AVŞAR. BİAT’TAN YEMİN’E…KAMUSAL SORUMLULUK ÜSTLENENLERİN VE TEMSİLCİLERİNİN AND İÇMESİ • 3htps://www.tarimorman.gov.tr/Konu/1050/gida_isletmelerinde_calistirilmasi_zorunlu_personel • 4- ENGÜN GÜNER -Yemekder Başkanı • 5-Avukat Melike Gümüş https://melikegumus.com /diploma-kiralamak-yasal-mi/
30 İnoksan hakkında kısa bilgi verir misiniz? 1980 yılında küçük ölçekli bir atölyede kurulan İnoksan bugün 25.000 m2 kapalı alanda üretim yapan, son teknoloji ile donanmış bir fabrikada dünya mutfaklarına hizmet vermektedir. İnoksan, endüstriyel mutfak sektöründe ilklere imza atan yerel ve globalde güçlü bir sektör önderidir. Endüstriyel mutfak sektörünün gelişimini yorumlar mısınız? İnoksan markasının stratejik yaklaşımı hakkında bilgi verebilir misiniz? Küresel çaptaki salgın ve devamındaki ekonomideki gelişmeler doğrultusunda son dönemde yatırımların azaldığını söyleyebilirim, iş yaptırma çoğaldı ama yatırım azaldı. Bu güç koşullara rağmen yoğun bir ilgi var Türkiye’ye. Üretimde İtalya’dan sonra Avrupa’da ikinci ülkeyiz. 100’den fazla ülkeye ihracat yapıyoruz. Sektör katma değerli üretim yapıyor. Özellikle yurtdışı fuarlarında, rekabette ne kadar ilerlediğimizi görüyoruz. Teknolojiyle beraber rekabet gücümüz de dikkate değer şekilde arttı. İnoksan olarak mevcuttaki yurtdışı pazarlarımızı değerlendirerek ve potansiyel gördüğümüz pazarları da katarak yolumuza devam edeceğiz. Müşterilerimizle birebir temas edebilmek bizim için oldukça önemli ve önümüzdeki dönemde ziyaretlere daha fazla ağırlık verebilmek adına, ihracat ekibimizi genişlettik. Bu doğrultuda ihracata yönelik aksiyonlarımızın hızlı ve olumlu çıktılarını almaya başladık. "2025 yılında, ciromuzun %80’ini ihracattan yapmayı hedefliyoruz" Ülkemizde Endüstriyel mutfak malzemeleri üreticisi denildiğinde ilk akla gelen isimlerden biri de İNOKSAN'dır. Bu sayımızda İNOKSAN Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Vehbi VARLIK'ı konuk ettik. Sayın VARLIK, Genel Koordinatörümüz Rıza AKKAYA'nın sorularını yanıtladı. İNOKSAN Yönetim Kurulu Başkanı Vehbi VARLIK Söyleşi Nisan -2023
31 Ar-Ge ve dijital dönüşüm yatırımlarınızdan bahsedebilir misiniz? Ar-Ge merkezimizi kurduktan sonra yenilikçi ürün geliştirmeye yönelik bakış açımızda da belirgin değişimler oldu. Nitelik ve verimlilik ürün geliştirmenin ana odaklarından birisi haline geldi. Bu kapsamda yapılan Ar-Ge faaliyetleri için her yıl ciromuzun en az yüzde 2’sini harcıyoruz. Asıl hedefimiz katma değeri yüksek orta-ileri teknoloji içerikli cihaz ihracatımızı artırmak. Ancak bu şekilde kalıcı, ihracat fazlası-dış ticaret fazlası sağlayan ülkeler arasında yer alabileceğimizi biliyoruz. Bu amaçla Ar-Ge’ye ayırdığımız bütçeler her yıl daha büyük yüzdelerle artmakta, ürünlerimiz sürekli yenilenmekte, uluslararası normlara uyum sağlanmaktadır. Oteller ile yapmış olduğunuz çalışmalardan söz edebilir misiniz? Dünya çapında ve Türkiye’de pek çok prestijli otel zincirinin mutfağına İnoksan olarak imza atıyoruz. Otel projeleri bizim için, devamlı referans anlamına da geliyor. Aynı otelin bir başka şehir veya ülkedeki mutfağında yer almak, müşteri deneyimini odağımıza alarak yaptığımız çalışma ve hizmetlerimizin sonucu. Oteller bizim için önemli noktalar. Hem yurtiçinde hem de yurtdışında, markamızın güvenilirliğini ve ürünlerimizin kalitesini doğrular nitelikte projelerimiz oluyor ve olmaya devam edecek. Bu yılın devam için planlarınız neler? Gündemimizde yeni yatırım ve projeler var mı? İhracat hedeflerinizden de bahseder misiniz? Türkiye’nin ihracatta rekor seviyede yükselişi ile hedeflerimize ulaşmak için öncelikle kadromuzu genişlettik. Yeni yatırımlarla Ar-Ge birimimizi güçlendirdik. Çalışma şekillerimizi ve stratejimizi, değişen müşteri taleplerinden ve çalışanlarımızdan aldığımız ilhamla, sürekli büyümeyi odağımıza koyarak yeniden şekillendirdik. Şu an yüzde 40-45’leri bulan ihracat oranına sahibiz. Planımız, bu oranları 2023 ve gelecek yıllarımız için sürekli artırmak. 2025 yılında, ciromuzun %80’ini ihracattan yapmayı hedefliyoruz.Mevcuttaki yurtdışı pazarlarımızı değerlendirerek ve potansiyel gördüğümüz pazarları da katarak yolumuza devam edeceğiz. Müşterilerimizle birebir temas edebilmek bizim için oldukça önemli ve önümüzdeki dönemde ziyaretlere daha fazla ağırlık verebilmek adına, ihracat ekibimizi genişlettik. Nisan - 2023 Söyleşi İNOKSAN Yönetim Kurulu Başkanı Vehbi VARLIK
32 Nisan -2023 [email protected] GSM:0535 610 40 25 Timuçin ARAL Sistem Analist & Yazılım Geliştirici Çözbim yazılım olarak 23 yıldır catering firmaları için geliştirdiğimiz YEMEKÇİ MRP/ERP Üretim Otomasyonu, yemek (catering) üretim fabrikalarının OLMAZSA OLMAZI dır. Yemek fabrikaları, gıda üretim süreçlerinin özenle yönetilmesi gereken karmaşık tesislerdir. Bu tesislerde üretim kalitesinin korunması ve artırılması, müşteri memnuniyetinin sağlanması, işletme maliyetlerinin düşürülmesi ve tedarik zinciri yönetiminin optimize edilmesi gibi birçok faktörün başarılı bir şekilde yönetilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, yemek fabrikalarında Çözbim Yemekçi üretim yazılım çözümlerine ihtiyaç vardır. Yemek fabrikalarında yazılım çözümleri, operasyonel süreçlerin otomatikleştirilmesi, verimliliğin artırılması ve işletme yönetiminin geliştirilmesi için gerekli olan birçok aracı sağlar. Yemek fabrikalarında Çözbim Yemekçi yazılımı, birçok avantaj sağlar. Bunlardan biri, verimlilik artışıdır. Üretim süreçlerinin otomatikleştirilmesi ve verimliliğin artırılması için gereken araçları sağlayarak, işletmelerin daha hızlı, daha verimli ve daha karlı hale gelmelerine yardımcı olur. İş süreçleri yönetim yazılımı Çözbim Yemekçi (ERP) sistemleri, yemek fabrikalarının tüm faaliyetlerini entegre bir şekilde yönetmelerine olanak tanır. Stok yönetimi, satın alma, üretim planlama, müşteri yönetimi, fatura yönetimi ve finansal yönetim dahil olmak üzere birçok işlevi kapsar. Böylece, tesis yöneticileri, üretim faaliyetleri hakkında gerçek zamanlı veriler elde ederler ve tüm faaliyetlerin etkin bir şekilde koordine edilmesini sağlarlar. Bunun yanı sıra, Çözbim Yemekçi yazılımı yemek fabrikalarında, tedarik zinciri yönetimi için de son derece önemlidir. Tedarik zinciri yönetiminde, ham madde stoklarının izlenmesinde, tedarikçi performansının ölçülmesi ve sipariş yönetimi gibi birçok alanda etkin bir çözüm sunar. Yemek fabrikalarında Çözbim Yemekçi üretim yazılımın kullanımı, tesislerin verimliliğini artırır ve işletmelerin daha iyi bir şekilde yönetilmesine yardımcı olur. Üretim süreçlerinin takibi, kalite kontrolü, müşteri ilişkileri yönetimi ve envanter yönetimi gibi birçok alanda da Çözbim Yemekçi üretim yazılımı önemli bir rol oynar. Yemek fabrikalarının, modern bir üretim ortamında rekabetçi olabilmeleri için, Yemekçi yazılımını kullanmaları hayati önem taşımaktadır. Bunun yanı sıra, yemek üretim işletmeleri için Çözbim Yemekçi üretim yazılımı, stok yönetimi için de büyük önem taşır. Stok yönetimi, işletmenin başarısı için kritik bir faktördür ve Çözbim Yemekçi yazılımı, stokların ne kadarının ne zaman sipariş edilmesi gerektiği, projelere sarf malzeme ve demirbaşların ne kadar gitmesi gerektiğini ve gitmesi gereken ile giden sarfları karşılaştırarak fazla ürün çıkışı gibi bilgileri takip ederek, stok yönetimini optimize edebilir. İşletmelerinin stoklarını optimum seviyede tutmalarına ve gereksiz stok tutma maliyetlerini en aza indirmelerine, stoklardaki kaçakları önlemeye ve takibine yardımcı olur. Sonuç olarak, yemek fabrikalarında üretim süreçlerini yönetmek, verimliliği artırmak, maliyetleri azaltmak, gıda güvenliğini sağlamak, kalite kontrol süreçlerini izlemek, işletmelerin verimliliğini, karlılığını, müşteri memnuniyetini artırmak ve işletmelerin daha iyi yönetilmesine direk etkili olması için Çözbim Yemekçi yazılımı kullanılması doğru olandır. Yemek (Catering) Üretim Fabrikalarında Neden ÇÖZBİM YEMEKÇİ YAZILIMI Kullanılmalıdır?
33 Sofralarınızın Vazgeçilmezi Karaağaç OSB Mahallesi 101. Cadde No:6/2 59510 Kapaklı - Tekirdağ Tlf: 0282 758 26 44 www.kulsan.com.tr kulsanprofesyonel kulsanprofesyonel 20 ATHENA MASCARA DecoBoutique
34 İstihdam Nisan -2023 KOSGEB ‘‘Nitelikli Eleman Desteği’’ ile verdiği desteğin ismini ‘‘Sanayide Nitelikli Eleman Desteği’’ olarak yenilemiş ve destek tutarını 50.000 TL’den 100.000 TL’ye artırmıştır. Diğer taraftan Ar-Ge Merkezi olan ve Teknokentlerde faaliyet gösteren şirketlere pozitif ayrımcılık yaparak destek tutarını 75.000 TL’den 150.000 TL’ye artırmıştır. Eski ‘‘Nitelikli Eleman Desteği’’ ile yenilenen ‘‘Sanayide Nitelikli Eleman Desteği’’ arasındaki farklar karşılaştırmalı olarak aşağıda sunulmuştur. 1- KOSGEB önceden ‘‘Nitelikli Eleman Desteği’’ ile tüm sektörlere destek veriyordu. ‘‘Sanayide Nitelikli Eleman Desteği’’ ile sadece orta yüksek ve yüksek teknoloji alanında faaliyet gösteren imalat sanayi ve bilişim sektöründeki firmalara hibe vermektedir. Buradan anlaşılan özetle, faaliyet kodu (NACE kodu) gruplandırmasına göre destekleme modeline geçilmiştir. (Mevzuat maddesi = İşletmenin İşletme Geliştirme Destek Programı Öncelikli Teknoloji Alanları Tablosu (Tablo 3)’de Orta Yüksek ve Yüksek Teknoloji alanlarında NACE Rev 2 koduna göre C-İmalat Sektöründe, Bölüm 62-Bilgisayar Programlama, Danışmanlık ve İlgili Faaliyetler Sektöründe (62.02 Bilgisayar Danışmanlık Faaliyetleri Hariç) veya Bölüm 72- Bilimsel Araştırma ve Geliştirme Faaliyetleri sektöründe yer alması gerekir.) 2- Önceden; sadece yeni istihdam olmak kaydıyla en az 2 yıllık Meslek Yüksek Okulu, Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora mezunu olanlara destek veriliyordu. Yenilenen destek programıyla; yine yeni istihdam olmak kaydıyla mesleki ve teknik lise mezunlarına ve öğrencilerine, ön lisans mezunu ve öğrencilerine, lisans mezunu ve öğrencilerine, yüksek lisans mezunu ve doktora mezunlarına hibe verilmektedir. Asgari ücrete göre aylık destek katsayıları ve aylık destek miktarları aşağıdaki gibidir. a) Mesleki ve/veya teknik lise öğrencileri için 1,25 (8.506 TL x 1,25=10.632,50 TL) b) Ön lisans/lisans öğrencileri ve mesleki ve/veya teknik lise mezunları için 1,5 (8.506 TL x 1,5 =12.759,00 TL) c) İki yıllık meslek yüksekokulu ve ön lisans mezunları için 1,75 (8.506 TL x 1,75 =14.885,50 TL) d) Lisans mezunları için 2 (8.506 TL x 2 =17.012,00 TL) e) Yüksek lisans mezunları için 2,25 (8.506 TL x 2,25 =19.138,50 TL) f) Doktora mezunları için 2,5 (8.506 TL x 2,5 =21.265,00 TL) 3- Önceden KOSGEB Nitelikli Eleman Desteğinde personelin işe girişten önceki prim gün sayısı dikkate alınmıyordu. Yenilenen ‘‘Sanayide Nitelikli Eleman Desteği’’ ile işe alınacak personelin 5510 sayılı Kanun kapsamında işe giriş tarihinden önceki son 3 yıl içerisinde SGK prim kaydının olmaması veya en fazla 180 gün prim kaydının olmasını şart koşmaktadır. Bir bakıma yeni mezun istihdamına destek verilmek istendiği anlaşılmaktadır. 4- Önceden desteğin üst limiti 50.000 TL iken, yenilenen programla 100.000 TL olmuştur. Ayrıca Ar-Ge merkezi olan ve Teknokentlerde faaliyet gösteren şirketlere pozitif ayrımcılık yapılarak destek tutarı 75.000 TL’den 150.000 TL’ye çıkartılmıştır. KOSGEB'den "Sanayide Nitelikli Eleman Desteği"
35 Teksüt yaptığı yatırımlarla lezzet yelpazesini genişleterek beş yıldızlı otellerin, restoranlar ve catering şirketlerinin de tercihi olmaya devam ediyor. Evlerdeki sofraların yanı sıra profesyonellerin, otel ve restoranlardaki şeflerin de tercih ettiği süt ve süt ürünleri markası olarak öne çıkıyor. Türkiye’nin en büyük süt ve süt ürünleri markalarından biri olan Teksüt’ün köklü deneyim ve modern üretim tekniklerinin buluşmasıyla ortaya çıkan ürünleri ev dışı tüketim alanlarında da yaygın şekilde tercih ediliyor. Teksüt Satış ve Pazarlama Direktörü Murat Keleş 2022 yılında yaptıkları yatırımlar ile farklı ürünlerde farklı gramaj alternatifleriyle restoran ve profesyonel mutfaklarda süt ve süt ürünleri ihtiyaçlarını karşıladıklarını aktardı. Murat Keleş Teksüt ürün yelpazesine 20 gr Labne Peynir, 20 gr Sürülebilir Peynir, 1 litrelik yüzde 35 yağlı krema (yemeklik), 10 litrelik yüzde 0,6 Yağlı Bag İn Box Süt ve 10 litrelik yüzde 1,5 Yağlı Bag İn Box Süt eklediklerini paylaştı. Profesyonellerin değerlendirmelerini önemsiyoruz Mutfak profesyonellerinin müşterilerini mutlu etmeye odaklandığının altını çizen Murat Keleş, “Şeflerin bu hassasiyetine kalite, lezzet ve tazelikle cevap veriyoruz. Bu nedenle Teksüt evlerde olduğu kadar profesyonel mutfaklarda da tercih edilen bir marka olarak öne çıkıyor.. Aşçı, şef ve ustalardan gelen öneri, talep ve geri bildirimler bizi besliyor. İşimizi sürekli geliştirmemize yardımcı oluyor. Pazarın beklentilerine kulak verip en uygun çözümleri üretmeye çalışıyoruz. ” dedi. Pazarın beklentilerine göre yatırım planlarımızı yapıyoruz Teksüt Satış ve Pazarlama Direktörü Murat Keleş müşterilerin beklentilerini analiz edip yatırım kararlarını şekillendirdiklerini belirterek şunları söyledi; “Teksüt ürünlerinin pazar payını artırabilmek için üretim altyapımızı güçlendirdik. Günlük süt işleme kapasitemizi bin tonun üzerine çıkarttık. Lojistik alanında yatırımlarımızı artırdık.UHT hatlarımızın kapasite artırımını sağladık. Proses ve dolum makine yatırımımızı yaptık. Yoğurt, ayran, tereyağ ve krema hatlarımızda kapasite artırımlarını tamamladık. Üretim tesisimizde üretim mimarisini yeniden gözden geçirerek yeni üretim alanlarına olanak sağlayacak şekilde geliştirmeler yaptık. Teksüt lezzet yelpazesini genişletiyor Nisan - 2023 Firma Haberi
36 Bilimsel Tavukçuluk Derneği (WPSA Türkiye Şubesi) Yönetim Kurulu Üyesi [email protected] Yüce CANOLER Ziraat Yüksek Mühendisi Nisan -2023 Son yıllarda tarım alanında yeterince üretim yapamaz hale gelmemizin bizleri düşürdüğü aczin ezikliğinden bir türlü kurtulamadık. Türkiye’de, tarım ürünlerinin tamamına yakınını ithalata muhtaç etmeden üreten bir çiftçimiz vardı. Ne oldu o yüz akı çiftçilere? Şehirlere göç ettiler de üretim yapacak kimse kalmadı mı? Nüfusumuz arttı mülteci akınlarıyla birleşti de doyurulamaz seviyeye mi çıktı? Topraklar mı verimsizleşti? Bu soruların hepsine evet deyip geçmek mümkündür. Ama bu çok doğru bir cevap olmaz. Bugün içinde bulunduğumuz aczin ana sebebi, hor görülen, teşvik edilmeyen, ithalatlarla baltalanan tarımın karlılığını (fiziblitesini) ve saygınlığını giderek kaybetmiş olmasıdır. Ürün fiyatlarının düşük kalması sonucu üretim girdi maliyetlerindeki artışın karşılanamayıp zarar edilmesi, beklenen gelire bir türlü erişilemeyip, harcanan çaba ve emeğin karşılığının alınamaması, ödenemeyen krediler, kapıya dayanan icralar çiftçiyi çiftçilikten soğutmuştur. Bu sebeplerle boş bırakılan ekim alanları her geçen sene artmaktadır. Diğer tarafta halkın mevcut gelirini enflasyondan koruyamayıp giderek fakirleşmesi, tüketicinin çok büyük bir kısmının alım gücünü kaybetmesi sonucu içine düştüğü ekonomik krizin kıskacında çaresizce çırpınıyor olması, ümitsizliğimizi daha da artırmaktadır. İthalatüretim açıklarını kapatmak için her yıl başvurulacak bir çözüm değildir. Tarımsal ürün ithalatı üreticiyi yıpratıp küstüren bir nankörlük, hazineyi kemiren bir illet, dışa bağımlılığı artıran bir zafiyettir. Türkiye’nin üretimi artıracak politikalar uygulamaktan başka çıkış yolu yoktur. Kanatlı eti ve yumurta sektörünün 2022 üretim dönemini, yaşanan çeşitli olumsuzluklara rağmen başarılı sayılabilecek bir sonuçla tamamladığını söyleyebilirim. Konuyla ilgili üretim sonuçlarını ve değerlendirmelerimi aşağıda sizlerin bilgilerinize sunuyorum. ÜRETİM 2022 yılı kümes hayvanları üretim sonuçları TÜİK tarafından 2023 Şubat ayında açıklandı. Bu kuruluşun tespitlerine göre kanatlı eti sektörü 2022 yılında; ◆ 2.417.995 ton tavuk eti ◆ 53.646 ton hindi eti ve ◆ 19.808.539.000 adet sofralık yumurta üretmiştir. Bir önceki yıla oranla 2022 de üretim; ◆ Tavuk etinde %7,7 ◆ Hindi etinde %4,6 ◆ Yumurtada %2,6 artış sağlamıştır. Kaynak: TÜİK Kaynak: TÜİK Tavuk ve Hindi EtiÜretimi: Tavuk eti sektörü 2013 den bu tarafa geçen son 10 yılın üçünde toplam %2,6 küçülmesine rağmen toplamda %35,3 büyümüştür. Hindi eti üretiminde son on yılın beşinde toplam %45,8 küçülme yaşanmıştır. Kalan beş yıl içinde toparlayan hindi eti üretimi toplamda tavuk eti gelişme oranına yetişmiş, %35,3 büyüme başarısı göstermiştir. Yumurta Üretimi: Son on yıllık yumurta üretimindeüç yılda meydana gelen (toplam %-5,5) düşüş sonrasında geri kalan yedi yıldaki performansı sonucu on yıllık sürede toplam %29,5 büyüme sağlamıştır. Hayvansal protein güvencesi Kanatlı eti ve yumurta üretimi
37 Nisan - 2023 Kaynak:TÜİK Not: Köy tavukçuluğundan üretilen yumurtalar hariçtir. Durum Değerlendirmesi: 2022 yılında pandemi ve ekonomik kriz koşullarına rağmen üretimde yaşanmış olan bu performans kanatlı eti ve yumurta sektörü için gurur verici bir durumdur. Aynı zamanda bu performansın hayvansal protein ihtiyacımızın karşılanması konusunda bir güvence oluşturduğunu düşünüyorum. Tarım Orman Bakanlığı ve yetkili kurullarca uygulanan yanlış politikalar ve tespit edilen düşük süt fiyatları nedeniyle, bir yılı aşkın süreden beri sağmal inekler kesime gönderilmektedir. Kırmızı et ve süt üretimindeyaşanan kriz zirveye tırmanmış durumdadır. Yaşanmakta olan bu olumsuzluklar karşısında hayvansal protein kaynağı olaraktavuk eti ve yumurta üretiminin önemi daha da artmıştır. Aslında yem, ilaç, enerji gibi girdi maliyetlerinin anormal artmış olmasının yarattığı sorunlar kırmızı et ve sütü krize soktuğu gibi tavukçuluk sektörünü de sıkıntıya sokmuştur. Ancak, piliç eti üretim dönemlerinin iki ay gibi kısa oluşu, yılda 5 dönem besi yapılabilmesi, sektörün oturmuş bir sözleşmeli piliç yetiştirme sistemine sahip olması ve nihayet piliç eti üreten entegre firmaların üretimin tüm aşamalarını bir çatı altında toplamış olmanın verdiği avantajlarla krizler karşısında daha dirençli durabildiklerini söylemek mümkündür. Entegrasyonlarda üretimden pazarlama aşamasına gelene kadar hiçbir ürünün satışının yapılmadığı, üretim girdi ve giderlerinin tamamının işletme sermayesinden karşılanmak suretiyle ürün maliyetinin minimalize edildiği de gözden ırak tutulmamalıdır. Nihai ürünün toptancıya tesliminde serbest piyasa koşullarında oluşan fiyatla tüm gelir elde edilmiş olmaktadır. Sonuç olarak, kanatlı eti ve yumurtanın, en ucuz hayvansal protein kaynağı olarak piyasada birinci sıradaki yerini ve değerini 2023 yılında da korumaya devam edeceğini beklediğimi söyleyebilirim. Medya Takip Merkezi’nde üst düzey atama; Yönetim Kurulu Başkanlığına Halef Remzi Vayıs atandı Küresel büyüme stratejisinde 'dijital teknolojileri' odağına alan Medya Takip Merkezi (MTM), organizasyon yapısında da sektöründeki öncülüğünü ileri taşıyacak stratejik bir atama gerçekleştirdi. Medya Takibi ve Raporlama alanında 25 yıllık tecrübesiyle sektörün büyümesinin itici güçlerinden olan Halef Remzi Vayıs, MTM’ye yönetim kurulu başkanı olarak atandı. Medya bilgisi, itibar yönetimive açık istihbarata yönelik çok sayıda takip ve raporlamaservislerinin sektörle buluşmasına öncülük eden Vayıs,bu süreçte yeni nesil teknolojilere dayalı iş modellerine odaklanarak MTM’ninsürdürülebilir büyüme süreçlerine liderlik edecek. Global faaliyet gösteren MTM’ninbaşkanıVayıs,pazarlama, iletişim, iş dünyasındaki rekabette avantaj, dijital dönüşüm, veri ve teknolojisi gibi birden çok uzmanlık alanını kapsayaniş modelinin, daha fazla markaya ulaşma ve yeni servisler üretme konusunda yatırım yapmaya devam edeceklerinin altını çizdi.
38 Kısa...kısa...kısa Nisan -2023 Tuza standart geliyor Yemeklik tuz için hazırlanan yeni standarda göre tuz ambalajları, ağzı açıldığında tekrar kapatılmayacak veya tekrar kapatıldığında kapatıldığı belli olacak şekilde olacak. Paketlerde tuzun iyot içeriği ve tavsiye edilen tüketim tarihi zorunlu olacak. Yemeklik tuzda; kilogram başına 0.1 miligrama kadar civa, 2 miligrama kadar kurşun, 0.5 miligrama kadar arsenik bulunabilecek. Türk Standartları Enstitüsü tarafından hazırlanan taslak halindeki standarda göre yemeklik tuz, “ana maddesi sodyum klorür olan, gerektiğinde katkı maddeleri ilavesi ile zenginleştirilebilen ve gıda amaçlı olarak üretilen mamul” olarak tanımlandı. Milliyet'in haberine göre, civa, kurşun, arsenik gibi maddeler belli miktara kadar tuzda bulunabilecek. İyotlu ve iyotsuz yemeklik tuzda, kilogram başına 0.1 miligrama kadar civa, 0.5 miligrama kadar kadminyum, 2 miligrama kadar kurşun, 2 miligrama kadar bakır, 0.5 miligrama kadar da arsenik bulunabilecek. Bu maddelerin belirlenen limitlerde olup olmadığı analiz edilecek. Tuzun ambalaj malzemesi insan sağlığına zarar vermeyecek şekilde olacak. Paketlerde iyot içeriği, tuzun sınıfı ve tipi bilgileri de yer alacak. Genellikle uzun ömürlü ya da bozulmayan niteliğiyle bilinen tuzun paketlerinde, tavsiye edilen tüketim tarihi zorunlu olacak. Tuz ambalajlarında; üretici, ihracatçı, ithalatçı firmalardan en az birinin unvanı, kısa adı veya tescilli markası yer alacak. Tuz paketlerinde sadece yurt dışındaki ithalatçı firmanın ticari unvanı veya kısa adının yazılması durumunda, ambalaj üzerine, ‘Türk Malı’ ibaresi konulacak. Türkiye’nin lider un üreticisi ve ihracatçısı Ulusoy Un, yatırımlara devam ediyor. 2022 yılında bünyesine kattığı Söke ile büyük ses getiren Ulusoy Un, Hatay Antakya Organize Sanayi Bölgesi’nde yeni bir un fabrikası satın aldı. Böylece Ulusoy Un bünyesindeki fabrika sayısı 5’e çıkarken, toplam üretim kapasitesi 3.925 ton/günden 4.200 ton/güne ulaştı. Tesisin devreye girmesiyle birlikte deprem bölgesinin ekonomik kalkınmasına ve istihdama katkı sunması hedefleniyor. 2022 yılında Söke’yi bünyesine katan ve yılı 20,4 milyar TL satış hasılatıyla kapatan Ulusoy Un, deprem bölgesinde yeni bir fabrika yatırımı gerçekleştirdi. Tesisin devreye girmesiyle deprem afetinden etkilenen bölgede istihdamın artırılması ve ekonomik kalkınmaya katkı sağlanması hedefleniyor. Konuyla ilgili açıklama yapan Ulusoy Un Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Eren Günhan Ulusoy, “Ulusoy Un, bugün 92 ülkeye ihracat yapan, sadece Türkiye’nin değil, dünyanın da gıda güvenliğine hizmet eden bir şirket. Şirketimiz yeni atılımlarıyla birlikte büyümeye devam ediyor. Yeni satın almayla birlikte toplam üretim kapasitemiz 4.200 ton/ güne ulaşarak Türkiye’nin açık ara en büyük un üreticisi konumumuzu korumaya devam edeceğiz." dedi. 2021 yılına dair yapılan Türkiye’nin en büyük şirketleri araştırmalarında yerini sağlamlaştıran Ulusoy Un, TİM 1000 listesine göre Türkiye’nin en büyük 323. ihracatçısı, Fortune 500 listesine göre 71. ve Capital 500 araştırmasına göre de Türkiye’nin en büyük 86. firması olmuştu. Ulusoy Un, son olarak da Ekonomist Dergisinin gerçekleştirdiği “Anadolu’nun En Büyük 500 Şirketi” araştırmasında da 28. sırada yerini almıştı.Türkiye’nin en büyük gıda şirketlerinden biri olan Ulusoy Un, “Platin Global 100 Endeksi” kapsamında gıda sektörünün inovasyon lideri ödülüne de sahip. Ulusoy Un’dan deprem bölgesine yeni fabrika yatırımı
39 Nisan - 2023 Sivil Toplum Türkiye Gıda Sanayii İşverenleri Sendikası (TÜGİS), “22 Mart Dünya Su Günü” dolayısıyla tüm dünyanın en önemli gündemlerinden olan kuraklığın tarım üretimine ve gıda sanayiine olan etkileri hakkında açıklamalarda bulundu. “Kuraklık en önemli gündem maddelerimizden biri ve bir süre daha gündemimizden düşmeyecek” diyen TÜGİS Yönetim Kurulu Başkanı İ. Kaan Sidar, Su Hayattır diyerek suyun ve tarımsal üretimin doğrudan gıda üretimini etkilediğini de hatırlattı. Sidar; kısıtlı su kaynaklarının israfına yol açan geleneksel ve verimsiz sulama yöntemleri başta olmak üzere, tarımsal üretimde birçok sürdürülebilir değişikliğe gidilmesi gerektiğini vurguladı. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün yayınladığı güncel kuraklık haritasında “olağanüstü kuraklık” görülen bölgeler dikkat çekiyor. Haritada, tarımsal üretim faaliyetlerinin olduğu bölgelerde de kuraklığın tehlike sınırına geldiği görülüyor. Dünya genelinde küresel ısınma nedeniyle buzulların erimesi, kar yağışı başta olmak üzere yağış ve rüzgar düzenlerinin değişmesi, buharlaşmanın artması gibi iklim değişikliği kaynaklı sorunlar, kuraklık ya da ani sel baskınlarına neden oluyor. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan TÜGİS Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Sidar, “Türkiye ve dünya gündemindeki birçok olay, hammadde üretimi ve tedariki başta olmak üzere gıda endüstrisini etkileyen sonuçlara sebep oldu. Küresel anlamda ortak bir gündem olan kuraklık ise önlem alınması gereken konuların başında geliyor” dedi. 2023 yılında tarımsal üretimde kuraklığın etkileri görülecek Sürdürülebilir su tüketimine de dikkat çeken Sidar, “İklim değişikliği, çölleşme ve erozyonla mücadele edebilmek için toprak ve su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimini sağlamak gerekiyor. Bunun için de tarımsal alanlardaki sulama faaliyetleri öncelikli olmak üzere, verimli su kaynağı kullanımı oldukça önemli. Bu konuda tarımsal üreticilerimizden başlayarak kamu ve özel sektör kuruluşlarına da rol düşüyor” dedi. Sidar, kuraklığın 2023 yılında tarımsal üretimdeki etkilerini değerlendirerek “Bu sene kuraklığın ülkemizdeki etkisi daha da fazla görülecek. Kış yağışları yeterli oranlarda gerçekleşmedi. Ayrıca ülkemizin 11 ilini etkileyen depremler ve akabinde yaşanan seller,bu yılın başından itibaren bölgedeki tarımsal üretimi, ürünlerin kalitesini ve ürünlerin gıda sanayinde kullanılmak üzere tedarikini etkiledi. Yaşanan felaket, insanların temel ihtiyacı olan gıda üretimini de olumsuz etkileyerek o bölge özelinde kuraklıkla birlikte ikinci darbeyi de vurmuş oldu”açıklamalarını yaptı. Kuraklık tarımsal üreticinin üretim tercihlerini de etkiliyor Gıda sektöründe en önemli faktörün hammadde ve hammaddenin kalitesi olduğunu vurgulayan TUGİS Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Sidar, kuraklığın tarımsal üreticinin o sene ekeceği ürün tercihinde de etkili olduğunu ekledi. Bir kişinin bir günlük gıda ihtiyacının karşılanabilmesi için 4.000 litre suya ihtiyaç duyulduğunu belirten Sidar, “Yetişmesi sırasında aşırı miktarda suya ihtiyaç duyan ürünlerin üretiminde, kuraklığa bağlı olarak yıllar içinde düşüş olacaktır. Bunun önüne geçilmesi için kuraklıkla mücadele adımlarının kararlı bir şekilde atılması ve istikrarlı gıda arzının sağlanması kritik önem taşıyor” dedi. TÜGİSYönetim Kurulu Başkanı İ. Kaan Sidar: ‘’Kuraklık en önemli gündemimiz ve bir süre daha gündemden düşmeyecek’’
40 Sularımız Nisan -2023 Dünyada yaşanan ekolojik dengesizliklerin birçoğunun insan eliyle yapıldığının farkına varıldığından bu yana, çeşitli etkinlikler, uygulamalar düzenlemeler ve kanunlarla çözüm arayışlarımızı sürdürmekteyiz. Bu çabalar karbon salınım kısıtlamaları, karbon ayak izi uygulamalarıyla küresel boyutta mücadele edilmeye çalışılmakta. Bölgesel tedbirlerle de süreçler desteklenmekte ancak gün geçtikçe karşımıza çıkacak devasa boyutlardaki problemlere üretmemiz gereken çözümler artmakta ve ivedileşmekte. Ele alınması gereken konulardan birisi su kıtlığına karşı alınacak tedbirler. Su hayat olduğuna göre ona sahip çıkmakla başlamalı ve yoğun tüketim noktalarını disipline etmeliyiz. Unutmamalıyız ki suyu tükettikten sonra suyun hayatımızdaki rolü sona ermiyor ve hayat vermeye devam ediyor. Ülkemiz su kaynakları bakımından zengin bir ülke değildir. Ayrıca ülkemizde bulunan 25 havzada birçok nedenlerden dolayı su kıtlığı sınırına yaklaşılmıştır. Yoğun tüketim noktalarında su tüketim kaynakları ve bu kaynakların ekolojik dengenin hangi parçası olduğunu iyi değerlendirmemiz gerekiyor belki de. Endüstriler suyu bir maliyet olarak görürken kaynağın maliyet olarak hesap edilib satış fiyatına eklenmesini bir düzen olarak benimser, ancak kaynak eğer yeraltı sularımız ise; buluştuğu deniz, göl veya akarsuları tazeler, yaşam için gerekli olan oksijeni verir, bu etkisine paha biçilmesi mümkün değildir.Su ekolojik dengeninde en büyük parçalarından birisidir. Yeraltı su tüketiminin yoğun olduğu endüstriler bu kaynağı kullanarak arıtarak veya arıtmayarak son varış noktasına iletirler ve maalesef üretim ihtiyaçlarımız sonrasındaki ortaya çıkan denklem ekolojik düzenin tolere edebileceği noktanın çok ötesine geçmiştir. Bu sürece yeni model uygulamalarla can suyu verilmelidir. Su, yoğun sanayi tüketiminin bulunduğu bölgelerde çevre bakanlığı, yerel belediye ve tüketici sanayii tesislerini ortak bir tüzel kişilik altında buluşturulmalıdır. Bu tüzel kişiliğin maksadı deniz suyunu arıtma, kullanıcıya ulaştırma ve geri dönen kirli suyu biyolojik arıtmalardan geçirerek tekrar kullanılabilirliğine göre sınıflandırılarak bunu yönetmek ve en nihayetinde suyun uygun şartlarda deşarj edilmesini sağlamak üzerine hizmet vermek olmalıdır. İlgili firmanın sermaye yapısı paydaşlar tarafından karşılanmalı ve yüksek tüketenden az tüketene doğru hizmet programlanarak akmalıdır. Tüketici noktasında ise yasal düzenlemelerle bu tarz sanayi tesislerinin kamu özel sektör ortak kuruluşlardan su temin etmek zorunluluğunun düzenlenmesi hem ticari alanda rekabet eşitliği hem de yaşam kaynaklarımızın gerçek bedelinin maliyete yansıtılarak satılmasına fayda sağlayacaktır. Tüketime göre ortaklık payı düzenlemesiyle bu tarz kuruluşların efektif yönetilmesine destek verecektir. Yönetimde özel sektör temsilcileri, yerel belediye ve bakanlık görevlilerinden oluşması halinde yapıyı dinamik ve denetlenebilir kılacaktır. Bu model, sanayi tesislerinin temin ettiği miktar ile atık su miktarının kontrolünü saylayacak ve uygunsuz durumları denetleyecektir. Uluslararası Desalinasyon Birliği’ne göre dünyada şu an 18.000’den fazla desalinasyon (Deniz suyu arıtma teknolojisi) tesisi var ve bunlar her gün 150’den fazla ülkede 300 milyon insana 860 milyar litreden fazla su sağlıyor. Deniz suyu arıtma teknolojisi sanayii için çok maliyetli bir teknoloji olmamakla beraber ekonomi ölçeği dikkate alınarak yapılması halinde ekolojiye, habitata ve ekonomiye ciddi katkılar sağlayacaktır. Su kaynaklarının akılcı ve sürdürülebilir kullanımı kurum ve özel sektör arası eşgüdüm ve entegrasyon ile başarılabilir. Yılmaz ASLAN ASMAR Holding Yönetim Kurulu Başkanı Deniz suyunun akılcı ve sürdürülebilir kullanımı
41 Nisan - 2023 İnsan Kaynakları Danışman, Eğitmen ve Yönetici Koçu Selmin Gök, mobbingin hukukta tanımlanmış bir insanlık suçu olduğunun altını çizerken bu sorunla mücadelede liderlik gelişim programlarınınve kurum politikalarının önemini vurguladı. 2023 Mart ayında genç bir bankacının mobbing nedeniyle intihar ettiği iddiası basında ve sosyal medyada geniş yankı uyandırırken, dikkatler bir kez daha Türkiye’deki mobbing mağdurlarıyla birlikte iş yerlerinde mobbingi önleyici faaliyet ve uygulamalara çekildi. Psikolojik şiddet, baskı, yıldırma, zorbalık, taciz, rahatsız etme ve sıkıntı anlamlarında kullanılan ve iş yerlerinde genellikle gücü elinde bulunduran kişi ya da grupların diğerlerine psikolojik yollardan sistematik ve uzun süreli uyguladığı baskıyı ifade eden “mobbing”in, hukukta tanımlanmış bir insanlık suçu olduğunu belirten Selmin Gök “Mobbinge uğrayanlar sıklıkla stres, uyum bozukluğu ve depresyon yaşıyor. Yalnızlaşıyor, özgüveni düşüyor, çıkmaz bir durumda olduğunu düşünüyor ve sonuç olarak yaşama sevincini kaybediyor. Tüm bu ruhsal çöküntü ve buhran, fiziksel hastalıklara ve ne yazıkki intihar vakalarına neden olabiliyor” ifadelerini kullandı. Yatay, dikey ve düşey mobbing olmak üzere üç türü bulunan mobbingin en yaygın olanının yöneticilerin astlara uyguladığı düşey mobbing olduğuna işaret eden Gök “ Çalışana kaldıramayacağı kadar iş yükü vermek, özgüveni yok etmeye yönelik davranışlardan en yaygın görülen şekli olarak işini beğenmemek, işini ve davranışlarını sürekli eleştirmek, itibarsızlaştırmaya yönelik davranışlarda bulunmak örneğin dedikodusunu yapmak, herkesin içinde ya da tek başına olduğunda çalışanın giyimini, tarzını, seçimlerini aşağılamak, çalışanla dalga geçmek, açık ya da imalı olarak istifa etmesini istemek gibi birçok somut davranış örneği mobbing kapsamındadır” dedi. Türkiye’de kadınların yüzde 70’i mobbinge uğruyor Mobbing dava başvurularına ve mobbingin ruhsal etkileri üzerine çalışan kliniklerin istatistiklerine bakıldığında Türkiye’de mobbing mağdurlarının yüzde 70’ini kadınlar oluşturuyor. Şiddetin cinsel, fiziksel, finansal, duygusal tüm türlerine bakıldığında benzer istatistiklere ulaşılıyor. Haklar ve yaşam koşulları anlamında fırsat eşitliğinin olmayışı, ataerkil sistem içerisinde kadının hak ettiği yerde olamaması, yasaların ve süreçlerin yetersiz veya aksak işlemesi kadına yönelik şiddetin artışını dakörüklüyor. Türkiye’de kazanılan ilk mobbing davasının 2008 yılında Tülin Yıldırım’ın uzun süreli mücadelesinin sonunda olduğunu ileten Selmin Gök, mobbingin ispatının zorluğu, dava süreçlerinin uzunluğu ve yoruculuğunun mobbing mağdurlarının süreç içerisindeki direncini kırdığına işaret etti ve mobbinge maruz kalan kişilere şu önerilerde bulundu: “Sınırlarınıza sahip çıkın. İspatınızı kolaylaştırmak için mobbing günlüğü tutun. Alo 170 SGK danışma hattını arayın, şirket içindeki insanlarla konuşun, onlardan yardım isteyin. Uzun süreli ve tekrar eden şekilde şiddet içeren davranışlara maruz kalıyorsanız “Bende ne kusur var, acaba ben neyi hatalı yapıyorum” gibi düşüncelerden çıkın. Özgüveninizi ve itibarınızı başkalarının eline teslim etmeyin. Hukuki olarak haklarınızı ararken aynı şirket içerisinde çalışmaya devam etmek sizi psikolojik olarak katlanamayacağınız bir seviyeye getiriyorsa o şirketten ayrılın”. “Kurum kültürü” ve “liderlik gelişim programları” kritik önem taşıyor Çalışma hayatında hangi görevde ve unvanda olursa olsun bir kişinin diğer bir çalışanın hayatla ilişkisini zayıflatacak kadar şiddet uygulamasının asla kabul edilemeyeceğinin altını çizen Gök; şirketler için açık, şeffaf iletişimi destekleyen, çalışanların psikolojik, ruhsal ve sosyal güvenliğini sağlayan bir kültür oluşturulmasının kritik önemde olduğunu belirtti ve şu değerlendirmelerde bulundu: “Bugüne kadar her seviyeden binlerce yöneticiye liderlik eğitimleri ve koçluk veren bir kişi olarak tepe yöneticilerin günümüz liderlik anlayışının bir gereği olarak barışçıl, gelişimi destekleyen, açık ve şeffaf iletişim kurulan, çeşitliliğe alan yaratan, demokratik ve insani değerler açısından etik bir kültür inşa etmek için kritik rolde olduklarını iletmek isterim. En tepeden başlamak üzere tüm yöneticiler, bu kritik rolün sorumluluğun alarak, kurum içinde neler olduğunu sistematik olarak araştırmalı, kontrol noktaları geliştirmeli, çalışanlarla yakın temasta olmalıdır. Şirketler tüm yönetim seviyelerinin sürekli gelişimlerini liderlik eğitim programları aracılığıyla desteklemeli ve mobbingi önleyici politikalar geliştirmelidir”. “Mobbing Bir İnsanlık Suçudur”
42 Dış görünüşte hem kadın hem erkekler için temiz ve şık kıyafetlerin yanı sıra ayakkabı seçimi ve temizliği de büyük önem taşır. Ayakkabı sektöründe modaya yön veren tasarımlarıyla da adından söz ettiren Moriplik markasının kurucusu ve yöneticisi Özkan Çalışkan doğru ayakkabı bakımının püf noktaları ile ayak tipine göre ayakkabı seçiminin yanı sıra, 2023 yaz trendlerini anlattı. “Ayakkabılarınızı kurutma makinesine atmayın” "İnsanlar girdikleri ortamlarda kıyafetleriyle karşılanır fikirleriyle ağırlanır, kıyafetiniz ne kadar temiz, ütülü ve şıksa ayakkabılarınız da o kadar temiz olmalıdır" diyen Özkan Çalışkan, “En çok sorulan sorulardan biri ayakkabıların çamaşır makinesinde yıkanmasının zararı olup olmadığıdır. Ayakkabının malzemesi, rengi ve modeli ne olursa olsun, öncelikle üreticinin önerilerine veya ayakkabının etiketindeki yıkama talimatlarına uymak gerekir. Talimatlar el verdiği sürece, uygun bir çamaşır torbasında ayakkabı yıkama işlemi gerçekleştirilebilir. Yıkama sırasında ağır kimyasallar kullanmaktan kaçınmak gerekir, narin programda 30 – 40 derece sıcaklıkta yıkama programı seçmekte fayda var. Daha sonrasında mümkünse güneşte ya da doğal yollarla kurutulmalıdır. Kurutma makinesine atmamak gerekir” dedi. “Ayakkabıların nemini almak için kabartma tozu kullanın” Doğal ürünlerle ayakkabı bakımının ve temizliğinin mümkün olduğunu belirten Moriplik Kurucusu Özkan Çalışkan, “Gün içinde terleyen ayaklar, ayakkabıda koku oluşumuna sebebiyet veriyor. Sadece ayak kokusuna değil aynı zamanda bakteri ve mikroorganizmalarının üremesine de sebep olan bu durum, ayaklarda farklı rahatsızlıklara neden olabiliyor. Bu yüzden ayakkabıların içi düzenli aralıklarla temizlenmelidir. ayakkabılar kullanıldıktan sonra mutlaka havalandırılmalı veya güneşte kurutulmalıdır. Bu, bakterilerin ve mikroorganizmaların üremesini önleyecek ve ayakkabı kokusunu azaltacaktır. Ayakkabılarda koku varsa, içine nane, karanfil, lavanta gibi bitkilerin ekstraktları bulunan keselerden konulabilir. Ayakkabı içinde oluşan nemi azaltmak için kullanılan bir diğer yöntem ise kabartma tozudur. Ayakkabıların içi temizlendikten sonra kabartma tozu serpip havalandırılır” ifadelerini kullandı. “Beyaz spor ayakkabılar yine dolapların baş köşesinde” Kadınlar, son yıllarda olduğu gibi, yaz aylarında da şıklıklarını spor ayakkabılarla tamamlayacak diyen Moriplik Kurucusu Özkan Çalışkan, “Moriplik'in koleksiyonunda topuklu ayakkabılar, babetler, sandaletler, spor ayakkabılar ve daha birçok farklı model bulunuyor. Her tarz kıyafetle uyum sağlayabilecek geniş bir ürün yelpazesi sunuyoruz. 2023 yılına damga vuran birçok model ürettik. Yaz aylarında özellikle son yıllarda sıkça tercih edilen beyaz spor ayakkabılar yine dolapların baş köşesinde yerini almaya devam ediyor. Bunun dışında pastel tonlar da canlı renk seçenekleri de yaz aylarına damga vuracak. Özellikle turuncu, sarı ve pembe renklerin trend olması bekleniyor. Retro görünümlü sneaker modeller, sandalet tarzı spor ayakkabıların bağcıklı ve kayışlı versiyonları sıcak havalarda çokça tercih edilecek” dedi. turuncu - sarı - pembe Ayakkabılarda yaz renkleri faydalı bilgiler Nisan -2023 √ Havalandırılmayan ayakkabılarda bakteri riski √ Doğru ayakkabı bakımı önerileri √ Ayakkabı bakımının püf noktaları √ Bu yaz yine beyaz spor ayakkabılar moda √ Ayakkabıların nemini kabartma tozu ile alın
43 Nisan - 2023 Damak lezzeti Geleneksel İtalyan mutfağının vazgeçilmez yemekleri arasında bulunan Lazanya lezzetiyle adından söz ettirmeye devam ediyor. La MiaLuce’nin deneyimli şefi Fatih Sökük yenilenen menülerinde bulunan özel reçeteli Lazanya yapımının püf noktalarını anlattı. 1390’ dan günümüze kadar gelen lezzet İtalya'ya ait bir lezzet olan lazanya aslında Bolonya şehrine özgü bir tattır. Asıl adı "lasagna" olan dikdörtgen şeklindeki makarna hamuru evde de hazırlanabilirken hazır olarak da satılmaktadır. Mayalı hamurun ince tabakalar halinde hazırlanıp, haşlanıp, peynir ve baharat katılarak ince bir çubukla yenildiği tarif edilmiştir. 1390 yılında İngiltere’de yayımlanan ilk yemek kitabı olan The Forme of Cury’de, Lazanya’nın ilk tarifi yer alır. Türkiye'de de çok beğenilerek yenen lazanya yemeğinin farklı şekillerde de yapılabildiğini belirten La MiaLuce’nin deneyimli şefi Fatih Sökük, ‘’Lazanyanın etli, ıspanaklı, sebzeli, deniz ürünleri vb. pek çok çeşidi bulunmaktadır. Çok katmanlı bir yemek olan Lazanya yapımında, birçok malzemeyi aynı anda kullanıyoruz. Lazanya malzemeleri denildiğinde ilk olarak akıllara kıymalı sos ve beşamel sos geliyor. Bu iki ana malzeme, lazanyanın temel katmanlarını oluşturuyor. Lazanya yemeğinin ana malzemesi olan lazanya makarnasını hazır olarak alabilmeniz mümkün. Fakat yemeğinizi yaparken, her bir aşamasında kendi emeğinizin olmasını istiyorsanız, dilediğiniz miktarda lazanya hamuru hazırlayabilirsiniz. Lazanya hamuru nasıl yapılır sorusu aklınızdan geçtiğine göre bazı püf noktalarına dikkat etmeniz ve ayrıntılı bir hamur hazırlığı yapmanız gerekiyor.’’ dedi. Klasik lazanya tarifi; LAZANYA ( 3-4 Kişilik) 200 gr Kıyma, 30 gr Havuç, 30 gr kereviz sapı 10 gr sarımsak, 3 gr karabiber. 2 gr tuz 200 gr hamur makarna, 100 gr süt,30 gr un 20 gr tereyağ, 05 nuskat, 03 karabiber, 02 tuz Yapılışı; • Hamur makarna kalınlığında inceltilir ve haşlanır • Sonra tepsiye kat kat döşenir ve her kata kıyma ve beşamel sos ilave edilerek bütün katlar doldurulur. • Toplamda 5 kat olması gerekmektedir. • En son katın üzerine Beşemal ve permesan ilave edilerek pişirmeye alınız. 170 derecede 15 dakika yeterli olacaktır. Gerçek bir İtalyan "LAZANYA"
44 Bulutlar ülkesi Karadeniz’in Sarıtaş Yaylasında hayallerimize dokunmaya kaldığımız yerden devam ediyoruz. Sevgili dostumuz İmdat Yılmaz’ın yayladaki oberjinde sabah neşeyle uyandık. Eşi Mamure ise çoktan uyanmıştı. Hayvanları sağmış, otlamak üzere hepsini dağa yollamıştı. Kendi hayvanlarından yaptığı tereyağlı ve peynirli kuymağı pişirmeye başlamıştı. Her yer mis gibi tereyağı kokuyordu. Allah’ım o ne! Kuymağın peyniri 2 m. uzuyordu. Hep birlikte afiyetle kahvaltımızı yaptık. Sonra dağ yollarından, patikalardan düştük yollara. Birçok yayla yolunun kesişim noktasında bulunan Camiboğazı’nı geçtikten sonra tatlı bir meyille Gümüşhane’ye doğru ilerlemeye başladık. Bu yol bizi Krom vadisi ve Kromni Antik Kentine götürdü. Kromni Antik Kenti “Kromni” Yunancada sarp, kayalık yer anlamına geliyormuş. Yağmurdere Köyü sınırları içinde bulunan Krom veya Kromni Vadisiyle, İmera Vadisinden Torul’a kadar olan alana yayılmış 52 mahallenin ortak adıysa Kromni Antik Kentiymiş. Bölge ve antik kent hakkında detaylı bilgi yok. Ancak çevrede maden ve maden ocakları bulunduğu için, Roma İmparatorluğu döneminden önce de kalabalık bir halkın yaşadığı tahmin ediliyormuş. Pagan halkın, Bizans döneminde misyoner papazların etkisiyle Hristiyanlığa geçtiği ve kendi dillerini bırakarak Rumca konuşmaya başladıkları biliniyormuş. 1481’deTrabzon’un fethinden 1700’lü yıllara kadar Osmanlı İmparatorluğu halkın dini inancına karışmamış. Bu tarihten sonra Müslüman olmaları halinde imtiyazlar verileceği bildirilmesi üzerine, İslamiyet’e geçmişler. Ancak bazıları Müslüman gibi yaşamalarına rağmen, gizli gizli Hristiyan inancına devam etmiş. Santa, Kromni ve Maçka’nın bazı köylerinde yaşayan Gizli Hristiyanlar; vaftiz oluyor, Hristiyan adı alıyor, kilise nikâhı kıyıyor ve yer altına yaptıkları kiliselerde ibadet ediyormuş. Osmanlı, 1856 yılında herkesi dini inancında serbest bırakmış. Böylece Kromni ve Santa gibi yerlerde yaşayan Gizli Hristiyanlar imzaladıkları dilekçelerle Trabzon Konsolosluğuna başvurarak Hristiyanlığa geri dönmüşler. Sonrasında bölgede yeniden kiliseler yapılmış. 20.yüzyılın başlarında maden ocakları kapanmış. Kromni terk edilmeye başlanmış. Ve hazin son! 1924 Mübadelesinde geriye kalanlarda Yunanistan’a göç etmek zorunda kalmış. Bölge kaderine terk edilmiş. Yöre halkı, Rumlardan kalan evleri kısmen yazlık olarak kullanmış. Böylece bazı yerler korunmuş, bazı yerlerse tahrip olmuş.Günümüze pek çok dükkân, ev kalıntısıyla birlikte 33 şapel ve 2 manastır kalmış. Alikinos Kilisesi Alikinos Panagia Kilisesi, Krom Vadisinde karşımıza çıkan ilk kilise oldu. Çatısı bulunan ender kiliselerden biri. Maalesef kalan kiliselerin büyük bir kısmı neredeyse yıkılacak durumda. Sebebiyse İmdat’ın deyimiyle “Yerel Arkeologlar” yani define avcılarının bölgede yaşayan Gizli Hristiyanların hazinelerini aramaları. Alikinos Kilisesine dönecek olursak, Yunanca anlamı “doğru, gerçek” demekmiş. Halk arasındaysa “Alikinos Meryem Anası” olarak biliniyormuş. Çünkü o zamanlar kilisede bulunan Meryem Ana İkonası çok özel ve önemliymiş. Her yıl 15 Ağustos’ta “Bakire Meryem Yortusu” adını verdikleri bir tören düzenleniyormuş. 1924 Mübadelesinde Papaz Theodor bu önemli ikonayı, sırtında Trabzon Limanına taşımış. Yunanistan’a götürmüş. Kilisenin içi baya yıkılmış. Fresklerin büyük bölümü tahrip olmuş. Etrafı incelerken, araçla bir grup geldi. Onlarda kiliseyi incelemeye başladılar. İmdat hemen sohbete başladı. Meğer restorasyon çalışmasına başlanılacakmış. Ekip onun için gelmiş. Aldığımız haberden memnun, başarılar dileyerek yanlarından ayrıldık. Krom vadisinden kıvrıla kıvrıla inip, İmera Nehrinin parçaladığı İmera Vadisine girdik. İmera Vadisi İmera Nehrinin üzerinde bulunan tek gözlü Kemer Köprüyü de ihmal etmedik. Olucak yada İmera Köyünü, Köklüce Köyüne bağlayan köprünün korkulukları hala sağlam. Tam ortasındaysa mermerden @hayallerimedokunmak @hayallerimedokunmak Gülçin Soytutan Blog: www.hayallerimedokunmak.com Gülçin SOYTUTAN Bulutlar Ülkesine Yolculuk-2 "Yayla Yollarından Gümüşhane’ye " Hayallerime Dokunmak
45 oyulmuş minyatür bir kilise var. Hristiyan bir mezar taşı olduğu söylenen minyatür, köprüde devşirme malzemenin kullanıldığını gösteriyor. İmera (Olucak) Manastırı İmera Köyünde bulunan Aziz John Prodromos Manastırı, çevredeki en önemli kadın manastırlarından biriymiş. Adından da anlaşıldığı gibi Vaftizci Yahya’ya adanmış. Manastırın çevresi yüksek duvarlarla çevrilmiş. Dağlardan gelen buz gibi su hemen önündeki çeşmeden yüzlerce yıldır akmaya devam ediyor.Önünde bulunan tanıtım tabelasında 1350 yılında inşa edildiği, 1859 yılında Baş Rahibe Roxane tarafından yenilendiği yazıyor. Manastırın kapısında üzüm salkımları, geometrik ve bitki motifleri görünce içerisinin de müthiş olduğunu düşündüm. Ancak zaman ve yerel arkeologlar burada çok çalışmışlar! Zemini çukurlar ve tümseklerle dolu. Duvarlardaki fresklerden belli belirsiz izler vardı. Yine de üç nef, üç apsisli bina, çatısındaki kiremitleriyle ayaktaydı. Banker Kostaki Sırada bir aşk hikâyesi var. 1890’lı yıllarda bir Rum genci olan Kostaki Teophylaktos, Trabzon’da bankada çalışıyormuş. Veee Banka sahibinin güzel kızına âşık olmuş. Aşkın gözü kör! Delikanlı her şeyi göze alıp, genç kızı babasından istemiş. Koca bankerin, kızını çulsuz bir memura verecek hali yok. Delikanlıyı kovmuş. Kostaki bunu kendine onur meselesi yapmış. Kovulduğu evin karşısına çok daha güzel bir konak yapacağına yemin etmiş. Artık nasıl yaptı bilemiyorum, gel zaman git zaman Trabzon’da bir banka da o kurup banker, tüccar olmuş. Ettiği yemini unutmamış. Yıllar önce kovulduğu evin karşısına İtalya ve Rusya’dan getirdiği ustalar ve malzemelerle müthiş bir konak yaptırmış.Tüm katları kalem işi boyamayla süsletmiş. “Kostaki Konağı”nda kaç yıl yaşamış bilemiyoruz. İflas edince tüm malları hazineye kalmış. Daha sonra Atatürk, Trabzon’u ziyaret ettiği zaman bu konakta ağırlanmış. Şimdi Atatürk’ün evi olarak Boztepe’de ziyarete açık. İyi de biz yayla yollarından Gümüşhane’ye doğru gidiyorduk. Prodromos Manastırındaydık ne ara Trabzon’a geçtik diyeceksiniz. Çok haklısınız. Manastırın hemen yanındaki patikadan ilerleyince İmera Köyüne tepeden bakan taş bir konakla karşılaşacaksınız. Konağın sadece 4 duvarı kalmış. Zamana direnen kesme taşları bütün ihtişamıyla duruyor. İşte bu konağın Banker Kostaki’ye ait olduğu ve yakındaki manastırında onun tarafından yaptırıldığı söyleniyor. Bence ev onundur. Ama manastırı yaptırmış olması mümkün değil. Çünkü bina 1350 yılında yapılmış. Banker 19. Yüzyılın sonunda yaşamış. Herhalde Rahibe Roxane’dan sonra Kostaki de binada büyük bir tadilat yaptırmış olmalı. Yola devam! Alpullu Yolumuzun üzerinde yıkık pek çok taş bina, şapel, dükkân gibi yerlere rastladık. Alpullu yolu üzerinde 1908 yılında inşa edilmiş olan Bağava Köprüsü’nüde gördük. Alpullu Kilisesi’nin ise giriş kapısındaki mavi, beyaz boyaları hala duruyor. Yunan Adalarındaki sevimli minik kiliseler gibi. Fakat içerisi su dolu. Yetmezmiş gibi içeriye bir de eski bir tabut bırakmışlar. Kapısından şöyle bir bakabildiğimiz kilise perişan durumda! Bölgede gezemediğimiz daha pek çok kilise ve yer var. Benim naçizane düşüncem bunların biran evvel koruma altına alınarak, restorasyonunun tamamlanması. Turizm gelirlerimizin artması, Ülkemizin daha fazla tanınması için geçmişimize sahip çıkmalıyız! Karaca Mağarası Şimdi yolumuzu Cehennem Vadisine çeviriyoruz. Çebeli köyü yakınlarında bulunan Karaca Mağarasını, yöre sakinlerinden Jeoloji Mühendisi Şükrü Eroz, 1983 yılında keşfetmiş. 1996 yılından itibaren de ziyarete açılmış. Çift şeritli otoban gibi yol yapılmış. Gittiğimizde tur otobüsleri çoktan gelmişti. İnsan boyunda bir geçitle girilen mağara, birden genişleyerek karşınıza çıkıyor. Yüksekliği 18 metreymiş. Yer yer platformlar, merdivenler eşliğinde yürüyüş yolları yapılmış. İçerisi çok güzel ışıklandırılmış. 15 milyon yaşında olduğu tahmin ediliyormuş. Tabiat burayı özene bezene nakış gibi süslemiş. Her yer damlataş, sarkıtlar, dikitler, sütunlar, mağara incileriyle dolu. İnsan üstü bu yere, mağara demek haksızlık. Bu şaşa, bu debdebe olsa olsa Tanrıların yaşadığı bir sarayda olur. Gün ışığı almadığına göre, burası yeraltı tanrısı Hades’in Sarayı olmalı! Ülkemizdeki en güzel mağaralardan biri. Mutlaka yolunuzu düşürüp ziyaret edin. Karaca Mağarasından sonra Gümüşhane kent merkezine geldik. İmdat’ın arkadaşları geleceğimizi duymuş, sağ olsunlar bize sofra hazırlamışlar. Hoş sohbetle yemeğimizi yiyip köme, pestil ve ekmeklerimizi alıp yola koyulduk. Gümüşhane’nin merkezini gezmeyi başka zamana bıraktık. Farklı bir rotadan dönüşe geçtik. Sarıçiçek Köy Odaları Son ziyaret yerimiz Sarıçiçek Köyü oldu. Köy, Bayburt üzerinden Trabzon’a giden eski bir kervan yolu üzerinde bulunuyor. Köyde bulunan odaların hikâyesi şöyle; Kendisi de kervancı olan Ömer Ağa, köye gelen veya köyden geçen kervancıları ağırlamak için bir köy odası yaptırmaya karar vermiş. Bunun için bir usta ve bir çırakla anlaşmış. Fakat neden bilinmez ustayla çırak anlaşamamışlar ve usta, çırağını kovmuş. Yine köyde yaşayan Hüseyin Ağa, gözü yaşlı çırağı işe alıp Ömer Ağa’nın ki gibi bir oda yapmasını istemiş. Böylece Usta ve Çırak arasında bir yarışma başlamış. Tam 3 yıl ikisi de çalıştıkları odalardan dışarı çıkmamış, kimseyi de içeri almamışlar. 3 yılın sonunda kapılar açıldığında herkes merakla bu odaları görmeye gitmiş. Çırağın odasını gören ustaysa kendi yaptığından kat kat üstün olduğunu görünce mesleği bırakmış ve bir daha iş yapmamış. İşte bu iki köy odasını büyük bir merak ve hayretle gezdik. Odaların tavan ve dekorasyonunda sarıçam kullanılmış. Oymalardaki incelik, zarafet, renkler inanılmaz. Kelimeler anlatmaya yetmiyor. Gerçekten çırağın yaptığı odanın tavanıyla yüklüğü muhteşem. Fakat ustanın duvarlardaki kalem işçiliği de bence yabana atılmaz. O yüzden her iki oda içinde muhteşem diyeceğim. Çok uzun bir gün oldu. Şimdilik hoşça kalın.Hayallerinize dokunmanız dileğiyle… Nisan - 2023
46 Modern tasarımları, yenilikçi yaklaşımı ile mutfak ve sofra ürünlerinde fark yaratan Karaca; Selçuklu Beylikler Serisinden ilham alınarak hazırlanan Paye Koleksiyonu ile tarihin izlerini sofralarınıza taşıyor. Ünlü şef Ömür Akkor danışmanlığında tasarlanan Paye Koleksiyonu modern sofraların 1000 yıllık mirasını Karacaseverlerle buluşturuyor. Modern tasarımları ile mutfak ve sofraların öncü markası Karaca, Paye Koleksiyonu ile kuş, enginar, keçi, mavi ve sarı gibi beş farklı ikonik deseni sofralarınıza taşıyor. Eski inanışlara göre kuş motifi insan ruhunun koruyucusu ve sonsuzluğa uçuşunu, enginar deseni dimdik vakur duruşu ile asaleti, keçi sonsuz serüveni, sarı yerle gök arasında dünyevi ve uhrevi yaşamı sembolize ederken, mavi dünyada olanın dünyaya döneceği yaşam sarmalını simgeliyor. Ömür Akkor danışmanlığında tarihin binlerce yıllık motiflerini ve bilgeliğini sofralara taşıyan Paye Serisi, ömür boyu çıkmayan desen garantisi ile Mai serisinin devamı niteliğinde tasarlandı. Seri ayrıca, İbrahim Kuşlu tarafından, Bursa’da özel olarak üretilen sınırlı sayıdaki el yapımı tasarımlarıyla sofralara otantik bir dokunuş katıyor. Modern Sofraların 1000 Yıllık Mirası Paye Koleksiyonu Karaca’da Hayatın her anını güzelleştiren LAV, estetik bir tasarıma ve modern çizgilere sahip olan yeni Valeria Su - Meşrubat Bardağı ile sofralara benzersiz bir şıklık katıyor. Valeria, geniş hacmi ile de sevdiğiniz bütün içeceklerin tadını doya doya çıkarmanızı sağlıyor. Küçük dokunuşlarla hayatın her anını güzelleştiren LAV Valeria Su-Meşrubat Bardağı ile sofralarınıza zarafet katıyor. Modern çizgileri ve özgün tasarımıyla göz alan Valeria, sudan, limonataya, meyve sularından ayrana kadar birçok meşrubatı keyifle tüketmenize imkân tanıyor. Keskin çizgileri ve modern tasarımıyla sofra sunumlarına ilham kaynağı olan Valeria, sadece içecek değil tatlı sunumları için de şık bir seçenek oluyor. Valeria, geniş hacmiyle su ve sevdiğiniz meşrubatlarınızı bolca tüketebilmenizi sağlıyor. LAV Valeria ile Sofranızda Benzersiz Şıklık Kahramanmaraş merkezli 11 ilimizde çok şiddetli etkileri olan deprem felaketinin uzun soluklu destek süreci devam ediyor. Depremin ilk anından itibaren Pazarlama İletişimcileri Derneği - PİD olarak; hızla aksiyon alarak gerekli ihtiyaçların tespitini sağladık. İhtiyaç tespitimiz sonrası bölge ve merkezler arasındaki destek koordinasyonlarına dahil olarak üyelerimizle birlikte çalışmalarımızı başlattık. Buradaki en önemli konunun “sürdürülebilirlik” olduğunun bilinciyle çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Dernek Başkanımız Elmas Özler, Turizm Haftası vesilesiyle deprem bölgelerinin yenidenkalkındırılmasına yönelik sürdürülebilir projeler için hepimizin çalışıp üstümüze düşen rolleri yerine getirmemiz gerektiğini dile getirdi. “PİD olarak öncelikle bölgede yaraların sarılmasının gerektiğini düşünüyor ve konuda katkı sunmaya çalışıyoruz. Orta ve uzun vadede ise kültürel dokunun yapısını koruyarak turizm faaliyetlerine yönelikkültür ve gastronomi rotalarının gözden geçirilmesi, yeni rotalar tasarlanması, bu alanlarda faaliyet gösteren işletmelerin finansmana erişimlerinin kolaylaştırılması ve bölgelerin tanıtım materyallerinin güncellenmesi gibi uzun bir yol olacak.Bölgede yaşamın yeniden canlanması hepimize moral olacak.Bu yolda her birimize görev düşüyor.” dedi Afet bölgelerinde turizm faaliyetleriyle kalkındırma çalışmaları Kısa...Kısa...Kısa Nisan -2023
47 Nisan - 2023 Deprem ve Turizm Depremden etkilenen 11 ile geçen yıl 500 bine yakın yabancı turist gelmişti. Bu şehirlerden en fazla turist ağırlayanlar Adana, Hatay ve Gaziantep olarak öne çıkıyor. Peki yaşanan deprem felaketi Türkiye’nin turizm rakamlarına nasıl etki edecek? Aynı zamanda bir turizmci olan TÜGİAD Başkan Yardımcısı Dr. Şebnem Akman Balta, depremin 2023 yılı rakamlarına önemli bir negatif etki yapmayacağı hatta 2023 yılının turizmin altın çağını yaşayacağı bir yıl olacağı görüşünde. “60 milyar dolar gelir 55-60 milyon turist bekliyoruz” Turizm rakamlarının hedeflenen rakamlardan çok fazla uzaklaşmayacağını söyleyen Şebnem Akman Balta sözlerine şöyle devam etti. “Herhangi bir kötü spekülasyon yapılmaz ise turizm altın çağını yaşar. 75 milyar dolar gelir hedefleniyordu ancak yaşanan deprem felaketi sonrası bu rakam en fazla 60 milyar dolara düşebilir aşağısına düşmesini beklemiyorum. Turist sayısında da 55-60 milyon turist bekliyoruz. Nevşehir ve Kapadokya’ da deprem konusunda sıkıntı yaşatmayacak noktalar bulunmaktadır.” Önce sağlık önce güvenlik vizyonu ile dünyaya açılmalıyız" Deprem sağlık turizmini de etkiledi. Sağlık turizmi ve kongre turizminin depremle birlikte büyük darbe aldı, özellikle İstanbul otellerinde dolulukların yüzde 30 geriledi. Türkiye sağlık turizminden yıllık 4 milyar dolar gelir elde ediyor. Depremden dolayı yaklaşık 250 milyon dolarlık kayıp yaşandığı tahmin ediliyor. Sağlık turizmi açısından bölgede çok değişiklik olmayacağına dikkat çeken Şebnem Akman Balta, sağlık turizmi için tercih edilen şehirlerin öncelikli olarak Antalya ve İstanbul olduğunun altını çizdi. İstanbul depremi söylentisi turistleri etkiledi Türkiye’ye gelen sağlık turisti sayısının yüzde 80’i İstanbul’a geliyor. Sağlık Bakanlığı güvencesiz olan kamu ve üniversite hastanelerini boşaltıyor. Bakanlık, şimdi özel hastanelerden de depreme dayanıklılık raporlarını istemeye başladı. Özel hastanelerde de taşınmalar olacak. "Depremin turizm tesislerine zararı 2,2 milyar TL" Kahramanmaraş ve Hatay merkezli depremlerin bölgedeki turizm tesislerine hasarının yaklaşık 2,2 milyar lira olduğu tespit edildi. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığınca hazırlanan raporda bu tesislerin yeniden inşası için ihtiyaç duyulan finansmana erişimin kolaylaştırılması önerildi. Rapora göre depremlerin etkilediği bölge illerde Kültür ve Turizm Bakanlığından işletme belgeli toplam 74 bin 352 yatak kapasiteli 1030 tesis ile yapım aşamasında olan toplam 10 bin 686 yatak kapasiteli 39 tesisin bulunduğu tespit edildi. Söz konusu 11 ilde konaklama tesislerinde 2022'de 7 milyon 185 bin 814 geceleme yapıldığı, bunun ülkeye gelen ziyaretçilerin yaptığı gecelemenin yüzde 3,9'una denk geldiği görüldü. 2022'de ülkeye gelen yabancıların yüzde 1,1'inin depremden etkilenen illerde gecelediği belirlendi. Bölgede, 63 turizm işletme belgeli, 179 basit konaklama turizm işletme belgeli olmak üzere toplam 242 tesise ilişkin hasar tespit çalışması devam ediyor. "Hasar tespit çalışmaları sürüyor" Mart ayı başına kadar yapılan hasar tespitlerine göre, yıkılan ve ağır hasarlı turizm tesislerinin tahmini maliyetinin 1 milyar 413 milyon 285 bin 418 lira, orta hasarlı turizm tesislerinin toplam maliyetinin 199 milyon 82 bin 617 lira ve az hasarlı turizm tesislerinin toplam maliyetinin ise 544 milyon 622 bin 448 lira olmak üzere turizm tesislerine ilişkin toplam maliyetin 2 milyar 156 milyon 990 bin 483 lira olduğu hesaplandı. Deprem sonrası turizm sektörünü ne bekliyor?
48 Hotel - Restoran Nisan -2023 Bodrum Yarımadası’nın en büyüleyici koyu olan Cennet Koyu’nda yer alan Mandarin Oriental, Bodrum, birbirinden özel yenilikler ve sürprizlerle 2023 sezonuna merhaba dedi. Cennet Koyu’nun eşsiz manzarasında doğayla birlikte müthiş bir ahenk içerisinde yer alan Mandarin Oriental, Bodrum, her detayında konforla buluşan yemyeşil bahçeli ve geniş teraslı odaları, barbekü köşelerine ve sonsuzluk havuzuna sahip, asırlık zeytin ve çam ağaçlarının arasında bulunan göz alıcı süitleri, ev rahatlığını sunan özenle dizayn edilmiş rezidans daireleri ve lüks ve konforu biraraya getiren seçkin villalarıyla ayrıcalıklarla dolu bir tatil deneyimi sunuyor. Mandarin Oriental, Bodrum, birbirinden özel konaklama seçenekleri ve yüksek hizmet kalitesinin yanı sıra, Ege Denizi' nin doğal güzelliklerinin bir dantel gibi işlendiği kıyılarda, şiirsel akşamlara tanıklık etmek ve Akdeniz güneşinin huzur veren parıltısına kendini bırakmak isteyenlerin öncelikli adresi olmaya 2023 sezonunda da devam ediyor. NG Hotels grubu bünyesinde bulunan NG AFYON, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile GSTC arasında yapılan anlaşmaya göre 2030’a dek tamamlanması gereken kriterleri yerine getirerek Küresel Sürdürülebilir Turizm Konseyi (GSTC) tarafından verilen Sürdürülebilir Turizm Sertifikasını aldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile GSTC arasında yapılan anlaşmaya göre 2030’a dek tamamlanması gereken kriterleri yerine getiren NG AFYON, turizm sektörünün istenilen şekilde gelişmesi için sürdürülebilir kalkınma ilkelerini benimseyerek faaliyetlerini sürdürüyor. Yönetim Kurulu Başkanı Hediye Güral Gür, NG AFYON’un Küresel Sürdürülebilir Turizm Konseyi (GSTC) tarafından verilen Sürdürülebilir Turizm Sertifikasını almasına ilişkin olarak şunları kaydetti: “ NG Phaselis Bay Lifestyle Resort, NG Sapanca ve NG Enjoy’un ardından NG AFYON için de Sürdürülebilir Turizm Sertifikamızı aldık. Otellerimizde sürdürülebilirliği bütüncül olarak ele alıyoruz. İş sağlığından çevre yönetim sistemine, doğal ve kültürel mirasın korunmasına kadar tüm alanlardaki çalışmalarımızın küresel bir referans çerçevesinde kabul görmesinden dolayı çok mutlu ve gururluyuz.” NG AFYON Sürdürülebilir Turizm Sertifikasını’nı aldı Mandarın Orıental, Bodrum yeni sezon için kapılarını açtı Birbirinden lezzetli ve geniş ürün çeşitliliğiyle her damak tadına hitap eden Bursa Kebap Evi, “Karışık İstanbul Kebabı” ile benzersiz lezzet deneyimi yaşatıyor. Döner, Adana kebabı, tavuk şiş ve kasap köfte gibi birbirinden enfes tatları birlikte sunan marka, damaklarda unutulmaz izler bırakmaya devam ediyor. Türkiye’nin ödüllü İskender markası Bursa Kebap Evi ile hafızalara kazınan eşsiz tatlar bir arada... Adana’nın meşhur lezzeti Adana Kebabı, tavuk severlerin gözdesi tavuk şiş, kıvrım kıvrım incecik kesilmiş döner ve geleneksel kasap köfte ile hazırlanan “Karışık İstanbul Kebabı” enfes tadıyla dikkat çekerken, her ağız tadına hitap ediyor. Kaliteli ürünlerle ve özenle hazırlanan karışık kebap, tıpkı İstanbul gibi herkesin vazgeçilmezi oluyor. Dört eşsiz lezzet bir arada