HABERLER
Raşit Gürdilek
Geçen Yılın Önemli Buluşları
Science dergisi, 1999 yılında kayde- Fermiyon Çökeltisi: ABD’deki JILA dızların çöküşüyle bağlantılı olduğunu
belirlediler.
dilen en önemli bilimsel başarı olarak laboratuvarındaki fizikçiler, uyumsuz- Düz Evren: Araştırmacılar, kozmosun
uzayı neredeyse düz gibi göründüğü
insan kök hücrelerinin uzmanlaşma sü- luklarıyla tanınan ve aynı enerji düze- bir çapa kadar genişleten bir patlama-
dan kaynaklandığını doğruladılar.
recinin denetimindeki ilerlemeyi seçti. yine yerleşemeyen fermiyon adlı par- Moleküler Bellek: Belleğimizin, anı-
larımızın, beynimizdeki somut mole-
Kök hücreleri, kemik iliğinde ya da si- çacık türünden atomları, çok soğuk bir küler etkileşimlerden kaynaklandığı
anlaşıldı.
nir sisteminde üretilen ve daha sonra gaz halinde kümeleştirmeyi başardılar. Güneş Dışı Gezegenler: Güneşimi-
zin komşuları çevresinde yeni yeni ge-
bedenin herhangi bir hücresine dönü- Tekniğin, maddenin temel yapısının zegenler keşfedildi. Çoğu Jüpiter’den
büyük gaz devleri olduğu anlaşılan ge-
şen temel hücreler. Yalnızca bir yıl için- araştırılmasında yarar sağlayacağı ve zegenlerin sayısı 30’a yaklaştı.
Foton Kristalleri: Araştırmacılar, yarı
de bu hücreler, bugüne değin tedavisi yeni kuşak atom saatleriyle lazerler ya- iletkenlerin elektronları denetim altına
almasına benzer bir mekanizmayla ışığı
olanaksız sanılan pek çok türden hasta- pımına olanak sağlayacağı belirtiliyor. denetlemekte önemli adımlar attılar.
lığın tedavisi için umut ışığı yaktı. Yaşamın Yaşı: Avustralya’da keşfe- Science 10 Aralık 1999
İkinci sırayı, insan ve öteki canlıla- dilen kimyasal fosiller, yeryüzünde
rın gen haritaların çıkarılmasında sağla- karmaşık yaşamın sanılandan 1 milyar
nan ilerleme alırken, öteki 8 önemli ba- yıl önce başlamış olduğunu ortaya
şarı şöyle: koydu.
Ribozom Yapısı: 1999 yı- Gama Işını Patlamaları:
lı, hücrelerdeki ribozom Araştırmacılar, 30 yıl sü-
adlı protein fabrikalarının reyle bu dev patlamaların
ilk moleküler haritalarının sırrını çözmeye çalıştıktan
çıkarılmasına tanıklık etti. Embriyon kök hücresi sonra bazılarının, dev yıl-
En Büyük Einstein tesi (New York) fizikçilerinden Brian rayı aldı. Her iki listenin ilk 10 sırasın-
da, yaşamakta olan fizikçiler yer almaz-
Sona eren bin yıl nedeniyle günü- Greene’e göre “Einstein’ın özel ve ge- ken, PhysicsWeb anketine katılanlar,
müzün önde gelen 100 fizikçisi arasın- İngiliz fizikçi Stephen Hawking’i, Ar-
da yapılan bir anket sonunda Albert nel görelilik kuramları, daha önce be- şimed’in hemen önünde 16. Sıraya yer-
Einstein, “gelmiş geçmiş fizikçilerin leştirdiler.
en büyüğü” seçildi. nimsenmiş olan genel ve değişmez ev-
Fizikte en önemli keşifler olarak,
Physics World dergisinin düzenle- ren kavramlarını tepetaklak etti, uzay kuantum mekaniği, Einstein’ın genel
diği ankete katılan Columbia Üniversi- görelilik kuramı ve Newton’n mekanik
ve zamanın akışkan, biçimlendirilebilir ve kütleçekim kuramları belirlendi.
olduğu şaşırtıcı yeni bir çerçeve getir- Katılımcıların %70’i bu yıl üniver-
siteye başlayacak olsalardı yeniden fi-
Tüm Zamanların di”. zik okuyacaklarını belirtirken, bir Ja-
En İyi Onu P h y s i c s We b pon araştırmacı, “Çok fazla çalıştım.
1- Albert Einstein adlı bir Inter- Gelecek sefer yaşamın biraz tadını çı-
karmak istiyorum” dedi.
2- Isaac Newton net sayfası-
3- James Clerk Maxwell nın, daha az http://news.bbc.co.uk/hi/english/sci/tech/newsid_541000/541840.stm
4- Niels Bohr ünlü fizikçiler
5- Werner Heisenberg
6- Galileo Galilei arasında yap-
7- Richard Feynman tığı bir anket-
8= Paul Dirac teyse, New-
8= Ervin Schrödinger
10- Ernest Rutherford ton birinci sı-
4 Bilim ve Teknik
Güneş’in Soluğunun Kesildiği Gün…
Güneş, geçtiğimiz 11 Mayıs günü Amerikan Jeofizikçiler Birliği’nin Manyetosferdeki enerjik elektronların
güçlü soluğunu bir süre tutunca Dün- 13-17 Aralık günlerinde San Fransis- yoğunluğu normale dönerken, çok
yamızın manyetosferi, normal hacmi- co’da yapılan toplantısında bir grup enerjik elektronların yoğunluğu, 13
nin 100 katına çıktı ve Ay’a kadar ge- araştırmacının yaptığı açıklamaya göre, Mayıs günü de birdenbire düştü ve iki
nişledi. Güneş, içindeki dinamik süreç- 11 Mayıs günü Güneş rüzgârının yo- ay süreyle öyle kaldı. Colorado Üniver-
ler nedeniyle uzaya parçacık saçıyor. ğunluğu, 1 cm3 içindeki proton ve sitesi’nden araştırmacılar, Güneş’in so-
Güneş rüzgârı, yıldızımızın uzaya saçtı- elektron sayısı, normalin %2’sine düş- luğunu kesen şeyin, yıldızımızın yüze-
ğı elektrik yüklü parçacıklardan oluşu- tü. Yani her cm3 uzay hacmindeki pro- yine yakın bir yerde oluşan ve Dün-
yor. Bu rüzgârın kaynağı, Güneş’in çok ton sayısı, 5-10 düzeylerinden, 0,2’ye ya’ya doğru savrulan bir "boşluk balo-
sıcak olan ve bu nedenle içindeki düştü. Rüzgârın hızı da yarı yarıya azal- nu" olduğunu düşünüyorlar. Los Ala-
atomların (+) elektrik yüklü protonlara dı. Bu da Dünya manyetosferi üzerin- mos Ulusal Laboratuvarı araştırmacıla-
ve (-) elektrik yüklü elektronlara ayrış- deki basıncın %99 oranında azalmasına rına göreyse, olaya koronadan kütle
tığı korona (taç) tabakasının, ses hızını yol açtı. Normalde Güneş yönünde 65 püskürmesi (coronal mass ejection) de-
aşan bir hızla genişlemesi. Bu parçacık- 000 km açılan manyetik alan çizgileri, nen süreç yol açmış olabilir. Arada bir
ların hızı, Dünya’nın manyetik alanına 375 000 km’ye kadar genişledi. Araştır- Güneş uzaya saatte milyonlarca kilo-
vardıklarında saatte 1,6 – 3,2 milyon ki- macıların birçok uydudan alınan veriler metre hızla yol alan ve milyarlarca ton
lometreye erişiyor. Güneş Sistemi’nin üzerinde yaptıkları çalışmalar sonucu madde içeren bir gaz balonu da püs-
dışına kadar uzanan bu parçacık akıntı- belirlenen anormallik sırasında, Dün- kürtüyor. Ama araştırmacılar, bu seferki
sı, Dünya’nın manyetik alan çizgileriy- ya’nın manyetik alanı içinde bulunan püskürmenin, daha öncekilere benze-
le karşılaşınca bir şok dalgası oluşturu- Van Allen radyasyon kuşağı da Gü- mediğini de vurguluyorlar.
yor ve alan çizgilerini bükerek manye- neş’ten uzak taraftaki alan kuyruğunun
tosfer denen yamulmuş bir küre biçimi kaybolmasına paralel olarak simetrik NASA basın bülteni, 10 Aralık 1999
veriyor. Rüzgârdaki elektrik yüklü par- bir görünüm aldı. NASA basın bülteni, 11 Aralık 1999
çacıklar bu manyetosfer tarafından sap-
tırılarak uzaya saçılıyorlar. Ama manye- Manyetik alanın ve radyasyon ku-
tik küre, Güneş rüzgârının etkisiyle ar- şağının uydularla gözlendiği 35 yıldan
kaya doğru bir kuyruk gibi uzuyor. bu yana yalnızca iki, üç kez tekrarlanan
anormallik, ertesi gün ortadan kalktı.
Güneş’te Yosun!.. berler, Güneş yüzeyi üzerindeki bölge- yor. Süngersi görünümünü, küçük par-
leri birleştiren ve manyetik alanlarda lak noktalarla, bunlar arasındaki karan-
Gökbilimciler, Geçiş Bölgesi ve Taç sıkışmış çok sıcak gaz kütlelerinin lık boşluklardan alıyor. Bunlar, Gü-
Kâşifi (TRACE) uydusuyla Güneş yü- oluşturduğu yaylar. Bir uçtan ötekine neş’in renkküre (kromosfer) denen,
zeyi yakınlarında biçimsel benzerliği Dünya gibi düzinelerle gezegeni içine 5500°C sıcaklıktaki alt atmosferinden
nedeniyle "Güneş yosunu" diye adlan- alacak genişlikte. Yosun, aktif bölgeler- kaynaklanan, görece soğuk gaz fışkır-
dırılan oluşumlar belirlediler. deki yüksek basınçlı taç çemberleri al- malarından oluşuyor. Fışkırmalar ba-
tında görülüyor ve süreleri 10 saat ka- zen taç çemberlerinin tabanlarındaki
Lockheed-Martin Güneş ve Astro- dar. Ama Güneş patlamalarıyla ortaya sıcak plazmayla etkileşiyor ve bunları
fizik Laboratuvarı (LMSAL) araştırma- çıkan çemberlerin altında da hızla olu- sağa sola itiyor. Yosundaki parlak nok-
cılarından Dr.Thomas Berger, buluş sa- şup yayılabildikleri de gözlenmiş. tacıklar sürekli yer değiştiriyor ve par-
yesinde Güneş’in gizemli “geçiş bölge- laklıkları 30 saniye ya da daha kısa sü-
sinde” olup bitenler konusunda güve- Yosun, 1,1 milyon derece sıcaklıkta- relerde değişiyor. Araştırmacılar, beş
nilir bilgiler elde ediyoruz diyor. Geçiş ki gazdan oluşuyor ve şiddetli X-ışınla- milyon derece sıcaklığa erişebilen taç
bölgesi, Güneş atmosferinde, sıcaklığın rı yayıyor. Yüzeyin 1500–2500 kilomet- çemberlerinin, yosunları ısıl iletkenlik
5,500 °C’den 1 milyon derecenin üzeri- re üzerinde, 10 000-20 000 km çaplı yoluyla ısıttıklarını düşünüyorlar. An-
ne yükseldiği ince bir katman. Berger’e bölgeler biçiminde ortaya çıkıyor. Ba- cak, yosun içindeki noktalarda, milyon
göre TRACE gözlemleri, bu bölgedeki zen yükseklikleri 5000 kilometreyi aşı- derecelerde sıcaklık yükselmeleri anla-
kütle ve enerji akımları konusundaki mına gelen geçici parlaklık artışlarının,
resmi netleştiriyor. Ayrıca Güneş’in taç henüz bilinmeyen yerel enerjilerden
denen sıcak dış atmosferindeki manye- kaynaklandığını düşündüren işaretler
tik halkaların, yüzeydeki karışık ve dü- de var. Araştırmacılar, yosunlar üzerin-
zensiz manyetik alanlardan nasıl ortaya de sürecek gözlemlerin, Güneş’in dış
çıktığı da anlaşılabilecek. Araştırmacı, atmosferini böylesine ısıtan gizli enerji
"Güneş yosunu"nun incelenmesi yo- kaynağının ortaya çıkmasına yardımcı
luyla taç bölgesinin nasıl bir milyon de- olacağını umuyorlar.
recenin üzerine kadar ısınabildiği soru-
sunun da yanıtlanabileceğini söylüyor. NASA basın bülteni, 10 Aralık 1999
Güneş yosunu bazı “taç çemberle-
ri”nin tabanında ortaya çıkıyor. Çem-
Ocak 2000 5
Samanyolu’nun Gazı Nereden Geliyor?
Gökbilimciler, 1960’larda gökyüzü- rak evrimini etkilediğini öne sürdü. manyolu halesinin hemen dışında, gö-
nün her yönünde büyük gaz bulutları Gökbilimde, hidrojen ve helyum dışın- kadamız ve uydusu Büyük Magellan
saptadılar. Bunlar öylesine hızlı ki, Sa- daki tüm elementler “metal” sayılıyor. Bulutu arasında yer alan büyük bir bu-
manyolu’nun dönme hızı ve yönünden Metaller, yıldızlardaki tepkimelerde, ya lut. Araştırmacılar bulutta büyük ölçü-
etkilenmiyorlar. Yüksek hızlı bulutlar da süpernova patlamalarında oluşuyor; de moleküler hidrojen bulunduğunu
diye adlandırılan bu hidrojen bulutları, sonra uzaya saçılıp, yeni yıldızları me- saptamışlar. Moleküler hidrojen, genel-
milyonlarca Güneş kütlesinde. Uzak- talce zenginleştiriyor. Bu durumda bir likle uzayda ağır metallerin oluşturdu-
lıkları da birkaç milyonla, birkaç yüz gökadadaki yıldızların metal oranının ğu toz zerreciklerinin üzerinde oluşu-
bin ışık yılı arasında. Ama bazıları çok düzenli artması gerek. Oysa Güneş ya- yor. Demek ki, Samanyolu’na bu bulut-
daha yakın. Örneğin Hubble Uzay Te- kınlarındaki genç yıldızlar incelendi- tan yağan gaz, metalce zengin. Bulutun
leskopu, birinin 20 000 ışık yılı uzaklık- ğinde, daha büyük metal oranları görül- Samanyolu’ndan uzaya “fışkırdığı”,
ta olduğunu belirledi. Bir başkasıysa, müyor. Bakker’a göre, bunun nedeni, sonra da geri döndüğü düşünülüyor.
10 000 ile 40 000 ışık yılı uzaklıkta. Ba- Samanyolu dışından hızlı bulutlarca ge- Büyük kütleli yıldızlar genellikle bir-
zı gökbilimciler, uzaktan yakına dizili tirilen metalce fakir gaz. Hızlı bulutlar arada bulunuyorlar. Süpernova patla-
bu bulutlara bakarak, Samanyolu’nun da, Samanyolu ve kardeşlerini içeren malarıyla yok olduklarında da, gökada-
hâlâ oluşumunu sürdürdüğünü düşü- “Yerel Grup” gökada kümesinin oluşu- mızın yıldızca zengin diskinden, haleye
nüyorlar. Bunların önemli bir işlevi, gö- mundan kalan artıklar. Derginin aynı bir baca açılıyor ve patlama ürünü ağır
kadamızda yıldız oluşumunun sürmesi- sayısında P. Richter başkanlığındaki Al- metallerle birlikte çevredeki gaz da
ni sağlayan gazı sağlamak. man gökbilimcilerse, bulutların kay- boşluğa kaçıyor. Daha sonra soğuyan
nakları ve etkileri konusunda aykırı gö- gaz, tekrar gökada diskine düşüyor.
Samanyolu olgun bir gökada. Gaz rüşler savundular. Ekibin izlediği, Sa- Savları karşılaştıran araştırmacılar, pat-
stoku azalmış. Gene de her yıl ortalama lamalarla oluşan sıcak gazın, bulut mer-
bir yıldız doğurmayı sürdürüyor. Oysa kezinde ölçülen -190°C’ye kadar soğu-
içindeki gaz stokunun, bugünkü yaşı- yamayacağı görüşünde. Öte yandan,
nın (en az 12 milyar yıl) onda birindey- Wakker ve ekibinin izlediği bulut da,
ken tükenmesi gerekirdi. bir genellemeye elvermeyecek kadar
küçük. Gene de buluttaki hidrojen-
Hızlı gaz bulutları, yeni yıldızlara magnezyum oranı, Güneş bölgesindeki
hammadde sağlıyorlar. Bunlardan biri- ortalamanın yalnızca %5’i kadar. Bu du-
nin her yıl yıldızlararası ortama Güneş rumda, bulutun ve benzerlerinin, “Ye-
kütlesinin beşte biri kadar gaz bıraktığı rel Grup” oluşum artıkları olduğu yo-
belirlendi. Gerisiyse tartışmalı: Wiscon- lundaki sav daha akla yatkın geliyor.
sin Üniversitesi’nden Bart P. Wakker,
Nature dergisinde hızlı gaz bulutlarının Nature, 25 Kasım 1999
Samanyolu’na metalce fakir gaz aşılaya-
Dünya’yı Yalayan Patlama Sanılandan On Kat Güçlü
Bir Türk bilim adamının da yer al- yayımladığı makalede, yeryüzünde öl- zeylerinden gündüz düzeyine kaydığı-
dığı araştırma ekibi, 27 Ağustos çülen etkilerin, ancak ilk sanılandan 10 nı saptamışlardı.
1998’de Dünya’ya 5 dakika süreyle ga- kat güçlü bir patlamayla ortaya çıkabi-
ma ve X-ışını yağdıran yıldız patlaması- leceğini açıkladı. O günden bu yana İnan ve Hurley,
nın, sanılandan 10 kat güçlü olduğunu yeryüzü ve uzaydan sağlanan verileri
ortaya koydu. Stanford Üniversitesi Patlamanın kaynağı olan nötron yıl- birleştirerek daha kesin bir sonuca
Uzay Telekomünikasyon ve Radyo Bi- dızı, gökbilimcilerin “magnetar” diye ulaştılar. Hurley, "Nötron yıldızı yüze-
limleri Laboratuvarı Elektrik Mühen- adlandırdıkları sınıftan. Manyetik ala- yindeki bu patlamanın enerjisi, Dün-
disliği Profesörü Ümran İnan, üç öğ- nı, radyo atarcası denen başka bir tür ya’nın toplam enerji gereksinmesini
rencisi ve California Üniversitesi (Ber- nötron yıldızının 100 trilyon Gauss gü- 100 katrilyon yıl , yani Evren’in yaşının
keley) astrofizikçilerinden Kevin Hur- cündeki alanından 100 kat daha güçlü. 40 milyon katı süreyle karşılayacak öl-
ley, 23 000 ışık yılı uzaklıktaki bir nöt- Dünyamızın manyetik alanıysa yalnız- çekte" diyor. İnan’a göre sonuç, gökbi-
ron yıldızındaki patlamanın enerjisinin ca yarım Gauss gücünde. limcilere, yıldızların gücü konusunda
Güneş’in 3000 yılda yaydığı toplam yeni hesaplar için ışık tutuyor. İnan ay-
enerjiden fazla olduğunu belirlediler. Yıldız, yüzeyinden sürekli olarak X- rıca, uzay araçlarına, düşük enerjili ga-
ışını yayıyor. Ancak arada sırada patla- ma ışınlarını fon ışınımdan ayırabilecek
Düşük Gama Tekrarlayıcısı ma biçiminde gama ışını saçıyor. 1998 duyarlıkta yeni aygıtlar yerleştirilmesi
1900+14 adlı nötron yıldızı, büyük küt- Ağustos’unda Dünya atmosferine ula- gerektiğine işaret ediyor. Türk bilim
leli bir yıldızın çöken merkezinden şan ışınım da bunlardan biri. Gökbilim- adamına göre "bugün için Dünyamızın
oluşmuş. Prof. İnan, kendi öğrencileri ciler, o tarihte, çok şiddetli bir foton kendisi, düşük enerjili gama ışınları
ve Hurley ile Geophysical Research yağmurunun Güneş Sistemi’nden geç- için en duyarlı algılayıcı."
Letters dergisi’nin 15 Kasım sayısında tiğini ve atmosferin 60-90 km’leri ara-
sındaki iyonlaşmanın, normal gece dü- http://www.stanford.edu/dept/news/pr/99/991213starpower.html
6 Bilim ve Teknik
Karadeliğin Fotoğrafı
Gökbilimciler, birkaç yıla kadar bölgeden gelen çok şiddetli radyo dal- M87 gökadasının merkezin- Bilgisayar
gökadamız Samanyolu’nun merkezin- gaları ve bu bölge çevresinde dönen deki dev kara delikten model-
de bulunduğuna inanılan dev kara de- yıldızların olağanüstü hızları. fışkıran radyo dalgaları. lerinde kara
liğin “fotoğrafını” çekebileceklerini delik olay
açıkladılar. Bilgisayar modellerine gö- VLBI, yeryüzünün değişik bölge- ufku
re fotoğraf, karanlık bir gölge olacak. lerinde bulunan teleskoplarla aynı çevresinde
noktanın gözlenmesi ve elde edilen oluşan
Johns Hopkins ve Arizona üniver- verilerin bilgisayar aracılığıyla birleşti- gölge
siteleriyle, Almanya’daki Max Planck rilmesi temeline dayanıyor. Sonuçta, (üstte).
Radyoastronomi Enstitüsü gökbilim- Dünya boyutlarında bir radyoteles-
cileri, Çok Geniş Taban İnterferomet- kopla elde edilebilecek görüntü çözü- niş bir ağın ve milimetre dalga boylu
resi (VLBI) tekniğiyle, Samanyolu nürlüğüne ulaşılabiliyor. Milimetre VLBI tekniğinin daha duyarlı duruma
merkezindeki Sagittarius A* kara de- dalga boylarında uygulanan VLBI tek- getirilmesiyle, istenen çözünürlüğün
lik adayının olay ufkunu görüntüleye- niğiyle, Samanyolu’nun bize 25 000 elde edilebileceği görüşündeler.
bileceklerine inanıyorlar. Olay ufku, ışık yılı uzaklıkta bulunan ve aradaki
çapı kara deliğin kütlesine göre deği- kalın gaz ve toz bulutlarıyla perdele- Görüntüleme için geliştirilen ku-
şen ve içine düşen hiçbir cismin kur- nen merkez bölgesinin ayrıntılı görün- ramsal model, olay ufku yakınlarında-
tulamayacağı bir küre. Olay ufkunun tüleri sağlanmış. ki ışınımın, kara delik kütleçekiminin
içine düşen her cisim, ya da parçacık, aşırı biçimde büktüğü uzay-zamanda
merkezde “tekillik” diye adlandırılan Max Planck Enstitüsü’nden Heino aldığı yolun izlenmesi temeline daya-
nokta tarafından çekilerek yok oluyor. Falcke VLBI tekniğinin günümüzde nıyor. Bir anlamda, karadelik yakınla-
Olay ufkundan ışık bile kaçamadığı erişebildiği çözünürlükle, Berlin’den rında yayımlanan bir fotonun, izleyici-
için, kara delikler gözle görülemiyor; bakılarak Los Angeles’teki bir hardal nin gözüne kadar izlediği yol hesapla-
varlıkları ancak çevreye yaptıkları et- tohumunun izlenebileceğini söylüyor. nıyor. Modeli geliştiren Johns Hop-
kiden anlaşılabiliyor. Kara delikler, Ancak araştırmacı, “kara deliği görün- kins araştırmacılarından Eric Algol,
dev yıldızların ya da büyük gökadala- tüleyebilmek için, tohum üzerindeki “kara deliğin çevre koşulları olarak
rın merkezlerinde bulunan büyük gaz bir çiziği de görebilmeliyiz” diyor. Ay- hangi parametreleri alırsak alalım, so-
bulutlarının çökmesinden oluşuyor- nı ensititünün müdürü ve VLBI prog- nuçta elde ettiğimiz görüntü simülas-
lar. Samanyolu merkezinde 3 milyon ramının yöneticisi Anton Zensus, ge- yonu hep bir gölge oldu” diyor.
Güneş kütleli bir kara delik bulundu- rekli duyarlılığa birkaç yıl içinde ulaşı-
ğunu gösteren işaretler var: Küçük bir lacağını belirtiyor. Araştırmacılar, bü- NASA basın bülteni, 14 Aralık 1999
yük teleskoplarla kurulacak daha ge-
Güneş Sistemi’nin Yeni Göçerleri
Galiba, Güneş uzaklıklarda bir hayli inceleceğinden, macılar, Güneş’i oluşturan gaz bulutu
gezegenlerin bugünkü kütlelerine eriş- içinde dar bir kuşağa oturttukları dört
Sistemi, özellikle meleri için geçecek zamanın, Güneş kayalık çekirdeğin, modellerin %50’sin-
Sistemi’nin yaşını aşması gerekiyor. de bugünkü konumlarına geldiklerini
de dış gezegen- belirtiyorlar. Sonuçta geliştirilen mo-
Queens Üniversitesi’nden Edward delde dört dev gezegen de Güneş’e 5 -
lerin oluşumu Thommes ve Martin Duncan ile, 10 Astronomik Birim (1 AB, Dünya’nın
ABD’nin Güneybatı Araştırma Enstitü- Güneş’e olan uzaklığı=150 milyon km)
konusundaki bil- sü’nden Harold Levison’un geliştirdik- uzaklıklar arasındaki bir kuşak içinde
leri tez, bu açmaza çözüm getiriyor. oluştuğu öne sürülüyor. Daha önceleri,
Neptün gilerimizi tümüyle Uranüs ve Neptün’ün Güneş’e 10-20
gözden geçirmemiz Bilgisayar çalışmalarına göre, hem AB uzaklıktaki bir kuşak içinde ortaya
Uranüs, hem de Neptün, daha büyük çıktıklarına inanılıyordu. Bugünse iki
gerekecek. Jüpiter’in kardeşleri Jüpiter ve Satürn yakınların- “buz devi” Güneş’e 19 ve 31 AB uzak-
da, onlar gibi kayadan çekirdekler ha- lıkta bulunuyorlar.
uzaklarda oluşup sonra Güneş’e yaklaş- linde oluşmaya başlıyorlar. Sonraysa Jü-
piter ve Satürn’ün, ya da birinin gaz 5 AB uzaklıkta gerek gaz ve toz dis-
tığı yolundaki savın yankıları yatışma- toplayıp büyümesi üzerine kütleçekim- kinin kalınlığı, gerekse de yörünge hızı
sel sapan etkisiyle uzaklara savruluyor- çok daha yüksek olacağından, bu mo-
dan, dış Güneş Sistemi’nin öteki devle- lar. Uranüs ve Neptün, önce birkaç yüz delde gezegen oluşumu için geçmesi
bin yıl karmaşık ve kararsız yörüngeler- gereken süre o ölçüde kısalıyor ve Ura-
rinden Uranüs ve Neptün’ün asıl göç- de dolaşıyorlar. Daha sonraysa, Sa- nüs ile Neptün’ün oluşım bilmecesi de
türn’ün ötesindeki disk içinde bulunan böylece çözülmüş oluyor.
menler olduğu öne sürüldü. İki “gaz küçük cisimlerle kütleçekim etkileş-
meleri sonucu dışarıya göçerek, bugün- Nature, 9 Aralık 1999
devi” Jupiter ve Satürn, kayadan çekir- kü yörüngelerine yerleşiyorlar. Araştır- NASA basın bülteni, 7 Aralık 1999
dekler ve çevrelerindeki büyük kütleli
hidrojen ve helyum katmanlardan olu-
şuyor. Uranüs ve Neptün’se “buz de-
vleri”. Kaya çekirdeklerin çevresinde
buzdan kalın bir manto, en dışta da in-
ce bir gaz katmanı var. Ancak bunların
yeri, bir soruyu gündeme getirmektey-
di: Uranüs’ün Güneş’e uzaklığı, 2,9
milyar, Neptün’ünki ise 4,5 milyar km.
Güneş’i oluşturan gaz ve toz diski, bu
Ocak 2000 7
Yeni Standart Işık Kaynağı: rileriyle patlamanın uzaklığını belirle-
Gama Işını Patlamaları me olanağı sağlıyor.
NASA gökbilimcileri, gama ışını lere göre, daha yüksek enerjideki gama Patlamanın gerçek parlaklığı, ışınla-
patlamalarının bir özelliğini keşfettik- ışınları Dünya’ya, görece düşük enerji- rın kırmızıya kayma derecelerinden, ya
lerini ve bu sayede pek çoğu yeryüzün- li olanlardan daha önce geliyor. Bu za- da şimdi fotonların ulaşım sürelerinde-
deki teleskopların göremediği uzak man farkı, patlamanın tahmini doruk ki farklardan belirlenebiliyor. Dünya
Evren bölgelerinde meydana gelen bu parlaklığını ve uzaklığını gösteriyor. yörüngesindeki gama ışını detektörle-
patlamaların gerçek uzaklığını belirle- Araştırmacıların belirlemelerine göre, riyse, bu ışınımın, geldiği andaki par-
yebileceklerini açıkladılar. Evrenbilim- daha parlak patlamalardan gelen yük- laklığını ölçüyorlar. Gerçek parlaklıkla
ciler, buluşun Evren’in geometrisinin sek ve düşük enerjili gama ışınlarının görünen parlaklık arasındaki bu fark,
belirlenmesine yardımcı olacağını ve ulaşım sürelerindeki fark daha kısa. kaynağa olan uzaklığı güvenilir bir bi-
Büyük Patlamadan sonra ilk dev yıldız- çimde veriyor.
ların ne zaman ve nerede oluştuğu so- Gama ışını patlamalarının ilk kez
rusunu yanıtlayacağını düşünüyorlar. 1960’lı yılların sonunda fark edilmesi- Daha önce Amerikalı gökbilimci
ne karşın, gökbilimcilerin çoğu bunla- Henrietta Leavitt, Cepheid adı verilen
Gama ışını patlamaları, günde bir- rın çok uzaklarda, Evren henüz çok değişken yıldızların gerçek parlaklıkla-
kaç kez, uzayın değişik bölgelerinde gençken meydana geldiği konusunda rıyla, değişim süreleri arasında benzer
meydana geliyor ve süreleri birkaç sa- ancak son yıllarda anlaşmaya vardılar. bir ilintiyi ortaya koyarak yakın göka-
niyeden, bir dakikaya kadar değişiyor. Patlamalar, gama ışını enerjilerinde çok daların uzaklığını başarıyla belirleyen
Bunların, Büyük Patlama dışında mey- hızla sönükleşiyor ve yerleri kolay be- bir standart ışık kaynağı elde etmişti.
dana gelen en şiddetli patlamalar oldu- lirlenemiyor. Bu nedenle optik teles- Ancak uzak gökadalarda yıldızlar tek
ğu düşünülüyor. kopların patlamadan geriye kalan ışığı tek görülemediğinden, bu standart
zamanında yakalayıp, uzaklığını belir- kaynak işe yaramıyor. Bu nedenle gök-
NASA Goddard Uzay Uçuş Merke- lemeleri zorlaşıyor. Şimdiye değin bin- bilimciler uzak gökadalar için, orta bü-
zi’nden Dr. Jay Norris başkanlığındaki lerce gama ışını patlaması görülmesine yüklükteki yıldızlardan arta kalan be-
ekip, Dünya yörüngesindeki Compton karşın, bunların yalnızca birkaçında yaz cücelerin, yakınlarındaki bir yıldız-
Gama Işını Teleskopu’nun gönderdiği uzaklık belirlenmesine yardımcı olacak dan kütle çalarak 1,4 Güneş kütlesine
verileri incelediklerinde, tek bir patla- optik fosil ışık ya da “evsahibi gökada” erişmeleriyle meydana gelen ve çok
madan yayılan değişik enerjideki gama görülebilmiş. Buna karşılık Goddard uzaklardan görülebilen Ia türü süper-
ışınlarının, Dünya’ya farklı sürelerde ekibinin buluşu, yalnızca gama ışını ve- novaları, standart ışık kaynağı olarak
eriştiğini belirlemişler. Yapılan gözlem- kabul etmekteydiler. Bunlarda da pat-
lama enerjisi değişmediğinden, görü-
nür parlaklıklarındaki farklılıklar, uzak-
lıklarını ortaya koyuyor. Ancak gama
ışın patlamaları çok daha güçlü oldu-
ğundan, gökbilimciler bunların, süper-
nova patlamalarının bile optik teles-
koplarımızca görünemediği uzaklıklar
için, güvenilir bir standart kaynak ola-
bileceği görüşündeler.
NASA basın bülteni, 23 Kasım 1999
X-Işını Gökbilimine Avrupada Katılıyor
Şimdiye değin Chandra uydu- Chandra, uzaya fırlatıldığı geçen Fırlatıldıktan üç gün sonra güneş
suyla X-ışını gökbilimi alanında te- Temmuz ayından bu yana gönderdi- panelleri, teleskop kapağı başarıyla
keli elinde bulunduran ABD’ye, üs- ği ayrıntılı görüntülerle gökbilimci- açılan ve yıldız izleme ve yön bulma
tün nitelikli bir başka teleskopu 10 ler için giderek büyüyen bir bilgi ha- sistemleri denenen XMM, görüntü-
Aralık’ta uzaya gönderen Avrupa ra- zinesi sağlıyor. leri, altından yapılmış ve eşmerkez-
kip çıktı. Avrupa Uzay Ajansı li daireler biçiminde dizilmiş 58 ta-
ESA’nın, Ariane-5 roketiyle fırlattığı XMM kım ayna yardımıyla toplayacak.
15 metrelik dev teleskop, XMM (X- Araçta, biri siyah-beyaz , biri de
Ray Multimirror Mission) teleskopu renkli görüntü çekebilen iki ayrı ka-
adını taşıyor. mera bulunuyor. Teleskopun, Ev-
ren’in en uzak bölgelerindeki X-Işı-
Bazı gökbilimciler, 689 milyon nı kaynakları ve kara delikler konu-
dolara mal olan XMM’in, Chand- sunda önemli bilgiler sağlaması
ra’ya göre beş kat daha duyarlı oldu- bekleniyor.
ğunu öne sürerken, bazılarıysa
Chandra’nın ince ayrıntıyı görmekte http://www.discovery.com/news/briefs/brief1.html?ct=38556d87
daha başarılı olduğunu belirtiyorlar. http://news.bbc.co.uk/hi/english/sc/tech/newsid_563000/563249.stm
8 Bilim ve Teknik
Yanardağların Kökü Derinde...
Yanardağ etkinlikleri ve kıtaların Astenosfer düşünüyorlar. Daha önce de her iki ol-
parçalanması, gezegenimizin içinin ne gunun üst mantoda ortaya çıkan sor-
denli sıcak ve dinamik olduğunu bize Üst manto Dalan levha guçlara ve astenosferik yükselmelere
sürekli hatırlatıyor. Sıcaklık ve yoğun- bağlı olabileceği önerilmiş, ama bunla-
luk farklarının yönlendirdiği konveksi- Dalış bölgesi rın alt manto bağlantısı askıda kalmıştı.
yon (taşınım) akıntıları, büyük miktar-
larda yarı erimiş kayayı manto tabakası Geçiş bölgesi Okyanus levhası Araştırmacılar, 2 milyon sismik dal-
içinde dolaştırıyor. Mantonun üzerin- ga ölçümünü inceleyerek Afrika’nın al-
deki kabuk parçalı. Bu parçalardan ba- Alt manto Okyanus dibi yarığı tının, bir sismik dalga hızı modelini çı-
zıları okyanusları taşıyorlar. Jeofizikçi- kardılar. Modelde bir yüksek sıcaklık
ler, bu okyanus levhalarının, ötekilerin Çekirdek- Düz manto anomalisi, Güney Atlantiğin altında
altına kayarak mantonun derinliklerine manto sınırı sorgucu Çekirdek-Manto sınırından başlayarak
kadar dalışını izleyebiliyorlar. Bilinme- Kuzeydoğu Afrika’ya ve Doğu Afrika
yense, mantonun derinliklerinden üste Sıcak yarık sistemine kadar kesintisiz uzanı-
doğru hareketin biçimiydi. Ama artık nokta yor. O halde bu bölgedeki kıta parça-
yer fizikçileri, sismik görüntüleme tek- lanması, çekirdek-manto sınırındaki
nikleriyle derindeki sıcak maddenin Bükülmüş termal anormallikten kaynaklanıyor
büyük fışkırmalar biçiminde yüzeye sorguç olabilir. Sorguç, dik doğrultudan 4000
kadar yükseldiğini kanıtladılar. Araştır- km’yi aşan bir sapma gösteriyor. Araş-
malar, Orta Avrupa ve Doğu Afrika gi- Dış çekirdek tırmacılar, bunu “manto rüzgârı”, yani
bi, okyanus levha sınırlarına uzak böl- Afrika’nın altında geniş bir konveksi-
gelerdeki yanardağ etkinliği ve yüzey İç yon döngüsüne bağlıyorlar.
ayrılmasının alt manto dibinden kay- çekirdek
naklandığını gösterdi. Avrupa’nın altındaki sismik hız dü-
sınırını aşarak mı yüzeye çıktığı, yoksa şüklüğü (sıcaklık yüksek) de en belir-
Araştırmacılar, Dünya içinin “resmi- alt ve üst manto konveksiyonlarının ba- gin biçimde alt mantoda, 600-2000 km
ni” çekmek için sismik tomografiden ğımsız mı olduğu bilinmiyordu. Geçen derinlikler arasında görülüyor. 410-610
yararlanıyorlar. Bu teknikle mantodaki yıl, bazı jeofizikçiler, daha derinlerde km’ler arasındaki geçiş bölgesinde sis-
sismik hızların dağılımı üç boyutlu ola- yüzen bir sınır olması gerektiğini sa- mik hız yüksek (sıcaklık düşük). Üst
rak görüntülenebiliyor. Görüntülerde vundular. Gerekçeleri, birbiri altına ka- mantoda, Avrupa Senozoik yarık siste-
düşük hızlar yüksek sıcaklıklara, yük- yan levhaların, alt mantoya kadar ine- mi altında düşük hız (yüksek sıcaklık)
sek hızlarsa düşük sıcaklıklara karşılık bilmesiydi. Yerkabuğu altındaki sıcak yeniden ortaya çıkıyor. Geçiş bölgesin-
geliyor. Soğuk dalış bölgelerinin, 600 noktalar da önerilen bu modeli destek- de sorguç, dalan Afrika levhası tarafın-
kilometrelik üst manto ve geçiş bölgesi liyor. Bunlar, levha sınırlarından uzakta, dan kesilmiş görünüyor. Üst mantoda
sınırlarını aşarak alt mantonun dipleri- on milyonlarca yıl süren şiddetli yanar- sıcak maddenin, derine dalan (soğuk)
ne, hatta mantoyla Dünya’nın demir dağ etkinliklerine yol açan bölgeler. bir levhayla bu karmaşık etkileşimi,
çekirdeğinin oluşturduğu sınıra kadar Hawaii Adaları ve İzlanda, bu sıcak küçük eriyik madde “cepleri” oluştur-
uzanabildiği izleniyor. Şimdiye değin noktalar için birer örnek. Bu noktalarda muş görünüyor. Bunlar da Orta Avru-
sıcak maddenin, dipten çıkıp 660 kilo- sıcak manto kayasından oluşan “sorguç- pa’ya yayılmış Senozoik volkanik alan-
metre derinliğindeki alt ve üst manto lar”, 100-150 kilometre çapında ve çev- ları besliyor olabilirler.
relerinden 200-300 derece daha sıcak
sütunlar halinde yükseliyorlar. Bu sor- Science, 3 Aralık 1999
guçlardan bazıları tüm mantoyu kesin-
tisiz ve düz biçimde geçebiliyorlar.
Jeofizikçiler, geçen 40 milyon yıl
süresince Orta Avrupa ve Doğu Afrika
kıta levhalarını kesen Senozoik yarık
sistemleriyle, aynı zamanda ortaya çı-
kan levha içi volkanik alanların bu
manto süreçlerinden kaynaklandığını
...ve Gökyüzünde
Fransız araştırmacılar, yüz milyon- büyük yerbilimsel olaylara yol açtığı alt bölgelerinde sıcak sorguçlar oluş-
larca yıl önce yeryüzünde büyük yıkı- görüşünü savundular. Dünya’da önce- turmuş. Bu sorguçlar, 3 milyar ve 1,8
ma yol açan yanardağ etkinliğine, uy- leri bitişik olan kara ve okyanusların, milyar yıl önce büyük ölçüde kabuk
dumuz Ay’ın neden olduğunu düşü- Dünya’nın demir çekirdeğinin sıvı dış oluşumuna yaklaşık 300 milyon yıl
nüyorlar. Paris’teki Yerfiziği Enstitü- bölümü üzerinde Ay’ın yolaçtığı salı- önce de yoğun volkanik etkinliğe yol
sü’nden Marianne Greffe-Leftz ve nımların etkisiyle ayrıldığı da Fransız açıyor. Sibirya’daki bazalt kütelerin
Strasbourg Yerbilimleri Gözleme- araştırmacıların savları arasında. Bu bu yaygın yanardağ etkinliğinden
vi’nden Hilaire Legros, okyanuslar rezonanslar, sırayla
üzerindeki çekim etkisi kolayca 3 milyar, 1,8 milyar oluştuğu sanılıyor.
gözlenen Ay’ın, eskiden Dünya üze- ve 300 milyon yıl Bu olay, aynı zaman-
rindeki etkisinin sanılandan çok daha önce meydana gel- da hayvan türlerinin
güçlü olduğunu ileri sürdüler. Araştır- miş görünüyor. Salı- çoğunun yok oldu-
macılar, Ay’ın üç kez, Güneş’le birlik- nımlar sonunda ısı- ğu Permo-Triassik
te Dünya’nın çekirdek bölgesinde re- nan dış çekirdek sınırla aynı zamana
zonansa neden olduğu, bunların da bölgesi, mantonun rastlıyor.
Science, 26 Kasım 1999
10 Bilim ve Teknik
Vezüv Patlama Hazırlığında mı? Avrupa’nın En Büyük
Yanardağı Akdeniz’de
Biz kendimizi dep- Vezüv’ün 1794’te yapılan
remle yaşamaya koşul- resmi, Strombolyen Avrupa’nın en büyük yanardağının,
landırırken, İtalya’nın patlamaya örnek. İtalya açıklarında Akdeniz tabanında
Napoli kenti sakinleri bulunduğu açıklandı. Marsili adlı ya-
de yanardağla yaşamayı olan Strombolien patlamalar, bugün nardağın patlamasıyla oluşacak tsuna-
öğrenmeye çalışıyor. kaldera içinde görülen koni biçimli zir- milerin, İtalya’nın Kampanya, Calabria
Napoli Körfezi ve biti- veyi oluşturmuş. Son Plinien patlama- ve Sicilya kıyılarındaki yerleşim mer-
şiğindeki Kampanya nın meydana geldiği 1631 yılından bu kezlerini yok edebileceği belirtiliyor. 2
Ovası, İtalya’nın en yana 18 Strombolien lav püskürmesi milyon yıllık yanardağ, Güney İtalya
zengin bölgelerinden. oluşmuş. açıklarında Tirenyen Denizi’nin taba-
Roma İmparatorlu- nından 3250 metre yükseliyor. Zirvesi
ğu’nun son zamanların- Son 55 yıldır Vezüv’den pek ses se- deniz yüzeyinin 540 metre altında.
da da bu bölge, soyluların gösterişli vil- da çıkmıyor. Bilim adamları bunun ya- İtalyan Ulusal Araştırma Merkezi yer-
lalarının bulunduğu bir dinlenme bel- nardağın uykuya daldığının bir göster- bilimcilerinden Michael Marani’ye gö-
desi. Romalılar, Vezüv’ün gölgesinde gesi sayılabileceği gibi, şiddetli bir re Marsili, yamaçlarında pek çok uydu
yaşamanın tehlikesini ancak MS 79 yı- Plinyen patlamanın habercisi olabilece- volkan bulunan ve sürekli izlenmesi
lında, yanardağdan çıkan kızgın kül ve ğini de söylüyorlar. Yanardağın hangi gereken dev bir yanardağ.
lavların Pompeii ve Herkülanum kent- yolu seçeceği, kabuğun altında mağma
lerini örtmesiyle öğrenmişler. O tarih- bulunup bulunmamasına bağlı. Araştır- Marsili’nin yol açabileceği tsunami
ten bu yana da bu korku, yöre halkının macılar, Vezüv altındaki yerkabuğunun uyarısı, Kasım’da Vezüv yakınlarındaki
bilinçaltına kazınmış durumda. Vezüv yapısını belirlemişler. Ancak yüzeye 10 halka uygulanan boşaltma tatbikatının
Gözlemeviyle, Napoli ve Pisa üniversi- km’den daha yakın bir lav sütunu göre- hemen ardından geldi. En son 1944 yı-
telerinden bilim adamları, körfez böl- mediklerinden, patlama olasılığı konu- lında patlayan Vezüv, yeniden uyanma
gesindeki depremlerin 126 000 yıl önce sunda bir şey söyleyemiyorlar. Ama belirtileri göstermeye başlamıştı. An-
başladığını belirlemişler. Yanardağ fa- patlamanın ön habercileri sayılacak şiş- cak, Vezüv Gözlemevi Müdürü Lucia
aliyetleri iki türlü oluyor. Plinien denen meleri saptamak üzere çok sayıda göz- Civetto, Marsili’nin ciddi bir tehdit ol-
birinci tür, şiddetli patlamalar biçimin- lem istasyonu kurulmuş. madığı görüşünde. “Milyonlarca yıl
de. Strombolien denen ikinci türdeyse uykuda olan bir devden söz ediyoruz”
lav kaynakları ve ırmakları görülüyor. Bilim adamları şimdiden güç soru- diyor. Marsili konusundaki ayrıntılı ve-
Araştırmalar, son 19000 yıl içinde Ve- larla karşı karşıya: Vezüv ne zaman fa- riler, 100 gün süreyle 22 000 mil yol kat
züv’de şimdiye değin Plinien türü yedi aliyete geçecek? Ne tür bir patlama ola- eden bir araştırma gemisince derlen-
patlama olduğunu ortaya koymuş. Bun- cak? Nereler etkilenecek? Tedirginli- miş. Geminin çok demetli sonar siste-
lar günümüzden 18300, 16780, 8010, ğin nedeni, 9 Ekim’de başlayan bir dizi mi, deniz dibinin fotoğrafı andıran üç
3360, 1920 (MS 79), 1527 ve 368 yıl ön- deprem. Tam da Vezüv’ün altında, 3 boyutlu haritalarını çıkarıyor. Araştır-
ce meydana gelmiş. Her patlamada Ve- km derinlikte meydana gelen, tektonik malar sırasında deniz tabanında ikinci
züv, 5-11 km3 hacminde kül püskür- nitelikli vur-kay türünden depremler. bir yanardağ keşfedilmiş. Vassilov adlı
müş. Bu küller ya bulut halinde çevre- Gerçi bunlar, yüzeyde kabarma ya da 7 milyon yaşındaki yanardağ, Sardunya
ye yayılmış, ya da 600 °C sıcaklıkta kız- gaz bileşimlerinde bir değişikliğe yol Adası ve Latium arasında bulunuyor.
gın bir akıntı halinde dağın yamaçların- açmamış. Bu özellikleriyle de volkanik Hem Marsili’nin hem de Vassilov’un
dan aşağıya inmiş. Her patlama, 20 000- nitelikte olmadıkları belirlenmiş. Ama yamaçlarında çok zengin bakır, kurşun
30 000 hektar tarım arazisini yok etmiş. ister istemez halk korkuya kapılmış. Bu ve çinko çökeltileri saptanmış. Araştır-
Bazı kül akıntıları, kraterden 22 kilo- nedenle yetkililer işi sıkı tutuyor. Geç- macılar, Haziran’dan başlayarak Marsi-
metre uzaklığa kadar erişmiş. Bu kızgın mişteki patlamalar üzerindeki incele- li’yi üç yıl süreyle gözleyip lav örnekle-
kül ırmakları, 10 kilometre uzaklıktaki meler derinleştirilmiş. Vezüv Gözleme- ri elde etmeye çalışacaklar.
3 metre kalınlıkta taş duvarları bile kâ- vi daha gelişkin izleme aygıtlarıyla do-
ğıt gibi yıkmış. natılmış. Ayrıca halk için de, yanardağ Marani’ye göre, her yanardağın
patlamaları ve bölgedeki kentlerin kar- oluşum ve yok oluş evreleri oluyor. Bir
Süreç şöyle: Önce, yükselen mağma şı karşıya bulunduğu tehlikeler konu- deniz dibi yanardağındaysa, tuzlusu
sütunundan çıkan gazlar yanardağ ba- sunda yoğun bir eğitim kampanyası uy- kayaları daha çabuk erittiğinden, ya-
casından boşalıyor. Sonrada, yerin 2 km gulanmaya konmuş. nardağın çöküş süreci hızlanıyor.
altında basınç boşalması, mağma sütu-
nunun parçalanması ve yeraltı su kay- Science, 26 Kasım 1999 http://www.discovery.com/news/briefs/brief2html?ct=3843baad
naklarıyla karışması sonucu patlama
gerçekleşiyor. Plinyen patlamalar sonu- Marsili sistemi
cu meydana gelen çökme, MS 79 yılın-
da kaldera denen geniş bir krater oluş-
turmuş. Bu tarihten sonra meydana ge-
len ve daha sık ama daha tehlikesiz
Ocak 2000 11
Hayalet Nasıl Avlanır?
Kısa süre öncesine değin, ABD ha- ama bir hayalet uçak, ancak pilotun iz- hayalet uçak ve füzelerinin, yerdeki
va kuvvetleri, “hayalet” (stealth) avcı leyici radarın elektronik yankısını du- gözlerden saklanabilmek için gelişti-
ve bombardıman uçakları sayesinde yup rota değiştirdiğinde ya da tırman- rilmiş olmaları.
kendisini göklerin tartışmasız hakimi dığında, her yöne saçılan radar yankı-
sayıyordu. Ancak geçen yıl Kosova larından bazılarının hava savunma an- Ancak burada da sorun var. Çünkü
krizi nedeniyle Sırbistan’a karşı girişi- tenine düşmesiyle belirlenebiliyor. uzun dalga boylu radarlar, genellikle
len hava operasyonları sırasında 27 Ekranda bu küçücük saçılımı belirle- FM radyo istasyonları, cep telefonları,
Mart günü Sırp füzelerinin bir F-117 mek, üstelik yönünü, hızını yüksekli- uçak ve gemilerin yön bulma sistem-
hayalet uçağı düşürmesi, birkaç gün ğini saptamak çok zor. Hayalet uçak leriyle aynı bantları paylaşıyor. Düş-
sonra da bir başkasını yaralaması, bu avlamak için kullanılan bir taktik, ra- man “hayaletleri” de bu fon gürültü
uçakların ne kadar görünmez olduğu dar vericisiyle alıcısını ayrı ayrı nokta- içinde rahatlıkla saklanabiliyor. Ama
konusunda kuşkular yarattı. Gerçi lara yerleştirmek, böylece saçılan yan- bu kamuflaj, yakında ortadan kalka-
uçakların vurulmasında, hep aynı yolu kıları daha kolaylıkla yakalayabilmek. cak gibi. Lockheed-Martin Havacılık
izlemeleri, üç Sırp radarının sağlam Ama bu iki birim arasında eşgüdümü, Şirketi’nin araştırmacılarının, üzerin-
bırakılması gibi yanlışların yanı sıra, hele savaş koşullarında sağlamak güç. de 15 yıl çalıştıktan sonra geliştirdik-
güçlü bilgisayarlarla uçakların rotasını leri Silent Sentry (Sessiz Nöbetçi) ad-
belirleyen, saldırıyı belli etmemek
için füzeleri optik olarak ateşleyen ve Hayalet uçak radyo dal-
otomatik olarak patlatan Sırp hava sa- galarını soğuruyor ya da
vunmasının akıllı taktikleri de rol oy- saçıyor.
nadı. Bu olay, uçakları görünmez kıl-
mak ve maskelerini düşürmek için gi- Radar vericisi radyo Ayrı konuçlandırılmış alıcı,
rişilen teknolojik savaşta yalnızca kü- dalgaları gönderip saçılan sinyalleri saptayıp
çük bir çatışma. Ancak daha gelişkin yankılarını tarıyor. füzeleri yönlendiriyor.
uçaklar, seyir füzeleri, hatta balistik
füzeler dünya silah pazarına hayalet Radar-uçak savaşının ortaya çıkardığı lı sistem, hayaletleri avlamak için, on-
kılığında çıkmaya hazırlanırken, şaşırtıcı bir gerçek, 1930’lu yıllarda ya- ların içine sığındıkları fon gürültüsün-
ABD, kendi yarattığı bu perdeyi nasıl pılmış metre ve üzerinde radyo dalga- den yararlanıyor. Uçaklar, havadaki
yırtarak düşman hayaletleri yakalaya- ları gönderen radarların, hayaletleri bu müzik, konuşma, veri iletiminden
bileceğini düşünmeye başladı. daha iyi belirlemeleri. Nedeni: uçaklar oluşan “elektronik çorba”nın içinden
üzerindeki dik kuyruk vb. yüzeylerin, geçerken, küçük yankılar bırakıyorlar.
Uçakları görünmez kılmanın başlı- bir anten görevi yapıp bu sinyalleri ön- Sıradan radyo vericileri ve güçlü para-
ca yolu, radar vericileriyle gönderilen ce soğurup sonra yeniden yayımlama- lel işlemcilere sahip bilgisayarlar kul-
radyo dalgalarının, hedeften sekerek ları. Eğer dalga boyu, “antenin” iki lanan hava savunma kuvvetleri, yan-
alıcı antene geri dönmesini önlemek. katı olursa, radyo dalgaları çok daha kıların geliş açısı, farklı geliş süreleri
Bunun için de, uçak gövde ve kanatla- etkin biçimde emilip soğuruluyor; bu ve doppler kaymalarını hesaplayarak
rı yumuşak kıvrımlarla ya da dik ol- da uçağın radarda olduğundan iki kat uçakların yerini ve rotasını belirleye-
mayan açılarla kesişen bir çok düzey- büyüklükte görülmesini sağlıyor. An- biliyorlar. Baltimore-Washington ha-
le tasarlanarak, çarpan radar sinyalleri- cak bu radarların da zayıf noktası, fü- vaalanında yaptıkları bir deneyde
nin sağa, sola, hatta yukarı saçılarak zeleri bir noktaya değil, ancak 50 met- Lockheed Martin araştırmacıları190
antene dönmemesi hedefleniyor. Ta- re yarıçaplı bir daire içine yönlendire- kilometre uzaktaki 10 m2 lik bir hede-
bii ki, radarları yansıtan büyük kuyruk bilmesi. fi rahatlıkla izleyebilmişler. Araştır-
kanatları, dikey yüzeyler, hatta dışarı- macılar şimdi harıl harıl dünyadaki 55
da taşınan bomba, yakıt tankı gibi dış Bütün bunları göz önünde tutan 000 radyo vericisinin yerini belirleye-
donanımdan da vazgeçiliyor. Ayrıca Amerikan silah tasarımcıları, şimdi rek çok geniş bir veri tabanı oluştur-
radar sinyallerini soğurmak için geliş- çok bantlı (cm ve m dalga boylu) ra- maya çalışıyorlar.
tirilmiş ve yansıtıcı mikroskopik küre- darlar üretmeyi, hatta bunları uzaya
lerden oluşan özel boyalar kullanılı- yerleştirmeyi tasarlıyorlar. Nedeni, New Scientist, 4 Aralık 1999
yor. Nihayet kızılötesi algılayıcıların
kolaylıkla saptayabileceği sıcak eg-
zozların ve yakıt artığı gazların saklan-
ması için motorlar gövdenin üstüne
yerleştiriliyor.
Bütün bunlara karşın, hayalet
uçaklar, radarlara karşı tümüyle görün-
mez değil. Gerçi hedef belirlemede
çok daha duyarlı olan cm dalga boylu
radarlarda bu uçakları saptamak zor;
12 Bilim ve Teknik
Nanocımbız
Nanoteknolojinin olgunluğa eriş- araçların benzerleri gerekli. İşte P. Kim nedeniyle açılmıyor. Uçların eski açık
mesi, mikroelektronik sanayiinin son ve C.M. Lieber adlı araştırmacıların konumuna gelmesi için yeniden bir
birkaç on yılda sağladığı göz kamaştırı- yaptığı da bu. voltaj uygulanması gerekiyor. Yalnızca
cı gelişmeyi gölgede bırakmaya aday. 8.5 V cımbızı kullanmak için yeterli.
Bu teknolojinin ürünü olan yapıların Araştırmacılar önce cam pipetten
tıp ve biyolojide yepyeni atılımları te- bir tarayıcı uç yapıp karşılıklı iki kena- Araştırmacılar, nanocımbızla, me-
tikleyeceğine inanılıyor. Akla gelen uy- rına birer elektrot takmışlar. Sonra bu zoskopik (orta büyüklükte) demetleri,
gulama alanları arasında, daha kesin ta- elektrotlara birer de karbon nanotüp hatta galyum arsenidden “nanotelleri”
nı koymaya yarayacak aygıtlar, son de- takmışlar. Karbon nanotüpler, çeperleri kaldırıp taşımayı başarmışlar.
rece yüksek yoğunluklu gen çipleri ve yalnızca bir karbon atomu kalınlığında,
doku dostu maddelerin yüzeylerinin iş- çevreleri de 50 atom uzunluğunda olan Nanocımbızın ayrı ayrı yönetilebi-
lenmesi sayılabiliyor. Başka nanotek- silindirler. Karbon nanotüplerin seçil- len elektrot kolları, bu aracı aynı za-
noloji uygulamaları olarak da elektro- me nedeni, bunların mekanik dayanık- manda, çift-uçlu bir tarayıcı tünelleme
nik devrelerin daha da küçültülmesi ve lılığı ve elektriksel iletkenlikleri. Na- mikroskopu haline getirebilir. Bu da
parçaları molekülden yapılmış organik nocımbız şöyle çalışıyor: cımbızın kol- birbirine çok yakın mikroskopik yapı-
aygıtların üretimi tasarlanıyor. Ancak larına uygun bir voltaj uygulanması, lar üzerinde elektrik ölçümleri yapıl-
tüm bu düşlerin gerçekleşmesi, bu bunlarda mekanik bir değişiklik yarata- masına olanak sağlıyabilir. Nanocım-
alandaki çalışmaların hızlanması, nano- rak birbirlerine yaklaşmalarını sağlıyor. bızların karmaşık bileşimler içinden
teknolojinin gerçek potansiyeline ula- Voltajın kesilmesi sıkışmayı durduru- nano ölçülerde bir parçayı seçip ayıra-
şabilmesi için gerekli olan, bu teknolo- yor ama uçlar, karbon nanotüpler ara- bilmesi ve bunun üzerinde elektrik öl-
jiyi biraz alet-edevata kavuşturmak. sındaki “van der Waals etkileşimleri” çümler yapabilmesi, bunları, değişik
Metrenin milyarda birkaçı büyüklü- maddelerden oluşmuş materyalleri ve
ğünde aygıtlar tasarlamak güzel de, bu nanoölçekli araç parçalarının farklı
aygıtların parçalarını, organik molekül- elektriksel özelliklerinin incelenip ta-
leri tutabilecek, bir yerden başka bir nımlanabilmesi için ideal araçlar yapı-
yere taşıyabilecek araçlar da gerekli. yor. Araştırmacılar, ileride bu araçların,
Yani, evimizde, atelyemizde ya da labo- hücrelerin yüzeylerindeki, hatta içle-
ratuvarımızda kullandığımız sıradan rindeki biyolojik yapıları değiştirmede
de kullanılabileceğini belirtiyorlar.
Science, 10 Aralık 1999
Avrupa ve Japonya, Füzyon Reaktörünü Kurtarma Peşinde
Avrupalı ve Japon bilim adamları, şimdi ITER’in küçültülmüş tasarımı- yum ya da döteryum-trityum karışımı
çapını, fiyatını ve iddiasını biraz törpü- nın son rötuşlarını yapıyorlar. Yeni plazmayı, çok güçlü mıknatıslar yardı-
leyerek füzyon enerjisi için tasarlanan ITER, 8 metre yerine 6-6,5 metre ça- mıyla, tokamak denen simit biçimli bir
uluslararası bir projeyi kurtarmaya çalı- pında. Fiyatı da 3 milyar dolar. Maki- yanma odası içinde havaya asılı biçim-
şıyorlar. Kasım sonunda Münih’te top- nenin boyutlarında ve maliyetindeki de hapsediyor. Plasma 100 milyon
lanan araştırmacılar, Uluslararası Ter- bu indirime olanak veren, temel bilim- °C’ye ısıtıldığında, atom çekirdekleri
monükleer Deney Reaktörü (ITER) sel hedefin de daraltılması. ITER, baş- birleşiyor ve birer nötron ile alfa parça-
adlı füzyon makinesinin küçültülmüş langıçta yanan bir plazmayı (çok sıcak, cığı saçıyorlar. Bunlardan nötron, reak-
bir tasarımını tanıttılar. iyonlaşmış hidrojen gazı) ateşlemeyi tör odasının duvarlarını ısıtıyor ve bu
hedef alıyordu. Bu türden füzyon reak- ısı enerji üretiminde kullanılıyor. Alfa
Yıldızların merkezlerindeki gibi törleri, ağır hidrojen izotopları döter- parçacıklarıysa plazmayı yeniden ısıtı-
hidrojen çekirdeklerini yüksek sıcak- yor. Ateşleme, alfa parçacıklarının sağ-
lıkta birleştirerek enerji sağlamaya yö- ladığı ısı, füzyon tepkimesinin sürekli
nelik proje, bol, ucuz ve güvenilir bir olarak gerçekleşebileceği bir düzeye
enerji kaynağına kavuşma yolunda ileri yükseldiğinde ortaya çıkıyor.
bir adım olarak nitelendirilmekteydi.
ITER, ilk kez ABD, Avrupa, Japonya Yeni ITER, ani ateşlenme yerine
ve Sovyetler Birliği’nce ortak bir proje ağır plazma yanışını hedefliyor. Tasa-
olarak oluşturulmuş, ancak 1998’de 6,8 rım, plazmanın ısınması için gerekli
milyar dolarlık tahmini maliyet, ortak- enerjinin çoğunun alfa parçacıklarınca
ları, daha küçük ve ucuz seçenekler sağlanmasını öngörüyor. Böylece, gi-
arayışına itmişti. Sonra ABD projeye renden 10 kat fazla bir enerji çıktısıyla
desteğini çekmiş, Rusya’nın içinde bu- 400 saniyelik seanslarda 400 megawatt
lunduğu koşullar da bu ülkenin parasal enerji sağlanacak. Orijinal tasarımday-
değil; ancak bilimsel ve siyasal katkı- sa, 1000 saniyelik yanmayla 1,5 giga-
larda bulunabileceğini ortaya koymuş- watt enerji üretimi öngörülmekteydi.
tu. Alman ve Japon bilim adamları,
Science, 3 Aralık 1999
Ocak 2000 13
Omurilik Onarımı İçin Yeni Umut
İnsan embriyonlarından elde edilen rinde klinik uygulamasının henüz çok sa, iyileşmeye tam olarak neyin yol aç-
henüz uzmanlaşmamış kök hücrelerin uzakta olduğunu belirtiyorlar. tığı. Olasılıklardan biri, yeni fare hücre-
tıpta kullanımı, beraberinde birtakım lerinin, sıçan sinir hücreleriyle işlevsel
etik tartışmalar getiriyor. Başta ABD ol- Choi ve McDonald, deneylere 1996 bağlar kurarak omuriliği, beyinle arka
mak üzere birçok ülke, insan embri- yılında, Washington Üniversitesi nöro- bacaklar arasında sinyal iletme yetene-
yonlarından alınan kök hücrelerle yü- biyologlarından David Gottlieb’in, ğine kısmen de olsa yeniden kavuştur-
rütülen deneylere sınırlamalar getirmiş embriyon kök hücrelerini petri kapla- ması. Araştırmacıların aklına gelen bir
bulunuyor. Oysa tıp araştırmacılarının rındaki kültür ortamlarında kimyasal başka olasılık, fare hücrelerinden türe-
düşü, her kalıba girebilen bu hücreler- yöntemlerle sinir hücrelerine dönüş- yen oligodendrositlerin , hasarlı omuri-
le, yetişkinlerde pek çok tür hasarlı do- türmesinden etkilenerek başlamışlar. lik hücrelerinin çevresindeki yalıtkan
kuyu onarabilmek. Bu dokulardan ona- Aslında yapmak istedikleri, tedavi için myelin kılıflarını onarıp bunları uyarı-
rımı en güç olanlardan biri de omurilik. bir ilk adım olarak, Gottlieb’in fare ları yeniden iletecek duruma getirmiş
Ama Washington Üniversitesi nörolog- embriyon kök hücrelerinden yetiştirdi- olmaları. Üçüncü bir varsayım da nak-
larından Dennis Choi, John McDonald ği sinir hücrelerinin, sıçanların sinir sis- ledilen hücrelerce salgılanmış olabile-
ve arkadaşları, bu düşün gerçekleşmesi teminde yaşayıp yaşamayacaklarını de- cek kimyasal maddelerin sıçan omurili-
yolunda önemli bir adım attılar. Araştır- nemekmiş. Araştırmacılar, Gottlieb’in ğindeki hücreleri etkileyerek ya ölme-
macılar, fare embriyon kök hücrelerin- laboratuvarından aldıkları sinir hücre lerini engellemeleri, ya da işlevlerine
den elde ettikleri olgunlaşmamış sinir öncüllerini, 9 gün önceden omurilikleri yeniden kavuşturmaları.
hücrelerini felçli sıçanlara aşılayarak yaralanmış 22 yetişkin fareye aşılamış-
omurilik hasarını kısmen iyileştirmeyi lar. Birkaç hafta sonra da hayvanlara ne Choi’nin ekibi, şimdi bu olasılıkla-
başardılar. Deney sonucu, sakat hay- olduğunu incelemişler. Fare hücreleri- rın hangisinin doğru olduğunu belirle-
vanlar tam olmasa da hareket yeteneği- ne saldıran floresan boyayla işaretlen- meye çalışıyor. Araştırmacılar ayrıca sa-
ne kavuştu. Deneyin özellikle önemli miş antikorlar yardımıyla, aşılanan hüc- katlanmayla müdahale arasındaki süre-
bir yönü, sıçanların belkemiklerine vu- relerin pek çoğunun, yaşamakla kalma- yi de dokuz günden, birkaç aya çıkar-
rularak sakatlanmalarından 9 gün sonra yıp omuriliğin yaralı bölgesine de ya- maya çalışıyorlar. Bu konudaki başarı,
uygulanıp başarılı sonuç vermesi. Oysa, yıldıklarını belirlemişler. Üstelik bir sakatlıkları yıllarca, hatta on yıllarca sü-
omurilik sakatlanmalarında, bir gün kısmı sinir hücrelerine, bir kısmı da oli- ren insanlar için daha gerçekçi umut
geçtikten sonra, zedelenen bölgeyi sı- godendrosit ve astrosit denen yardımcı ışıkları yakabilecek.
nırlı da olsa eski işlevine kavuşturmak, sinir hücrelerine dönüşmüş.
bugüne değin olanaksız görünmektey- Science, 3 Aralık 1999’
di. Bu başarı, dünyanın her yerinde Araştırmacıları asıl şaşırtan, arka
uzun süre önce uğradıkları omurilik ha- ayakları tümüyle felçli farelerin artık
sarı nedeniyle sakat kalmış yüz binler- arkalarını kaldırabilmeleri ve tam ol-
ce insan için umut ışığı yakıyor. Nöro- masa bile bacaklarıyla yarım yamalak
loglar, tekniğin omurilik sakatlanmala- hareket edebilmeleri olmuş. Yalnızca
rının kök hücre nakliyle tedavisinde sahte (plasebo) aşılama yapılan fareler-
önemli bir ilk adım olduğunun altını se, arka bacaklarını sürükleyip ön ayak-
çiziyorlar. Ancak, bunun insanlar üze- larıyla hareket edebiliyorlarmış.
Tekniğin omurilik tedavisinde sağ-
ladığı yarar açık. Açık olmayan noktay-
Karaciğer Hastaları İçin Umut: Donmuş Hücreler
Karaciğerleri iflas etmiş, kendile- ciğer yetmezliği nedeniyle ölmek şarmış. Hatta aşırı dozda ağrı kesici
rine yeni bir organ takılamazsa ölüm üzere olan hastaların karaciğer ya da aldığı için karaciğeri yıkıma uğrayan
tehdidi altında bulunan hastalar için dalaklarına aşılamışlar. Hücre nakle- bir kadın, yalnızca nakledilen hücre-
tutunabilecekleri bir can simidi orta- dilen 12 hastadan yedisi, kendilerine ler sayesinde tümüyle iyileşip tabur-
ya çıktı. Araştırmacılar, dondurulmuş takılacak bütün bir organ bulununca- cu edilmiş. Nebraska Üniversitesi
karaciğer hücrelerinin, hastaları nak- ya kadar yaşamlarını sürdürmeyi ba- Tıp Merkezi’nde de doktorlar, aynı
ledilecek organ buluncaya kadar ya- yöntemle genetik bir karaciğer hasta-
şatabildiğini belirlediler. lığı taşıyan iki çocuğu tedavi etmiş-
ler. Çocuklardan birinde, daha ana
ABD’nin Richmond kentindeki karnındayken karaciğer hastalığı be-
Virginia Sağlık Üniversitesi doktorla- lirlenince, doğumdan hemen sonra
rı, vericilerden sağlanan ama damar birkaç kez dondurulmuş hücre aşı-
ya da salgı kanallarındaki hasar nede- lanmış. Beş ay süreyle yaşatılan be-
niyle bütün olarak hastalara nakledi- beğe daha sonra başarılı bir karaciğer
lemeyecek karaciğerlerden sağlıklı nakli gerçekleştirilmiş.
hücreler toplayarak bunları sıvı azot-
la dondurmuşlar, daha sonra da kara- New Scientist, 4 Aralık 1999
14 Bilim ve Teknik
Öğrendiğinizin Resmidir
Araştırmacılar, beynimiz bir şeyi lecek bir sinaps güç- siyumun çökelmesini sağlayan bir
öğrendiğinde nöronlar (sinir hücresi) lenmesi. Araştırmacılar kimyasal madde sürmüş. Çökeltilerin
arasındaki bağlantıyı oluşturan sinaps- daha sonra elektron elektron mikroskobunda görülerek
ların güçlendiğini tahmin ediyorlardı. mikroskobuyla LTP geçirmiş “omurların” ortaya çık-
Bu nedenle son yıllarda araştırmalar LTP’nin gerçekleştiği masını sağlamış.
sinapsları güçlendiren kimyasal deği- sinapsları incelemişler.
şimler üzerinde yoğunlaşmıştı. Ancak Güçlenen sinapsları Araştırmacılar, LTP süreci başlatıl-
yeni bulgular, öğrenme sürecinde si- ötekilerden ayırmak için araştırma dıktan bir saat sonra çekilen elektron
napsların yapısal olarak değiştiğini de grubu, LTP sırasında oluştuğu bilinen mikroskobu görüntülerine baktıkla-
gösteriyor. Cenevre Üniversitesi sinir- bir sinaps değişikliğini aramış. Henüz rında , işaretlenmiş sinapsların beşte
bilimcilerinden (nörologlarından) Do- bağ yapmamış bir nöron, sinyal ilet- birinin çifte omur taşıdıklarını gör-
minique Müller, güçlenen sinapslar- mek için harekete geçtiğinde (ateş- müş. Omurların her ikisi de sinyal ile-
dan bazılarının fizik olarak çoğaldıkla- lendiğinde), sinyal iletim molekülleri ten hücreye bağlı durumdaymış. Mül-
rını saptadı. Çoğalma, aktif sinapsın salgılar; bunlar da iki hücre arasındaki ler ve ekibinin vardığı sonuç: LTP, ya
hemen yanı başında bir yeni yardım- sinaptik boşluğu aşar ve sinyali alan da öğrenme süreci, sinapsların çoğal-
cının ortaya çıkmasıyla gerçekleşiyor. hücreden sarkan ve “spine” (belke- masına ve güçlenmesine yol açıyor.
miği omuru) denen bir uzantı tarafın-
Müller ve ekibi deneylerinde, sı- dan zapt edilir. Alıcı nöronun daha ön- Science, 26 Kasım 1999
çan beyninden aldıkları ince dilimleri ce LTP’ye hazırlık için uyarılmış ol-
elektrikle uyararak, “uzun dönemli ması durumunda, gelen sinyal mole-
potansiyelleştirme” (LTP) denen bir külü, kalsiyum iyonlarının “omura”
sinaps güçlenmesi biçimi elde etmiş- akmasını sağlayarak LTP’yi tetikler.
ler. LTP, öğrenme sürecinde harekete Araştırmacılar beyin dilimlerine, kal-
geçen bazı işlevlerden sorumlu olabi-
Kolesterol Düşürücü İlaçlar Kemikleri Güçlendiriyor
İlaçların zararlı yan etkilerinden görülmüştü. Örneğin, statin kullanan Simvastatin adlı başka bir statin
yakınırız. Oysa milyonlarca insanın, deneklerde başka nedenlere bağlı (piyasa adı Zocor), menopozun yol aç-
kanlarındaki kolesterol düzeyini ve ölümlerde de azalma saptanmış. tığı hormonal değişiklikleri ortaya çı-
bunun yarattığı kalp krizi riskini azalt- karması için yumurtalıkları alınmış di-
mak için kullandığı “statin” türü ilaç- Mundy, kemik güçlendirecek bir şi fareler üzerinde olumlu sonuçlar
ların, bedavadan önemli bir ek yarar ilaç için 30 000 doğal bileşimi teker te- vermiş. 35 gün süreyle ağızdan statin
sağladığı açıklandı. ABD’li araştırma- ker denemiş. Değişik molekülleri kül- verilen farelerin bacak kemikleri ve
cılar, farelerle yaptıkları deneylerde, türde ürettiği fare kemik hücrelerine omurga yoğunluğu, yalnızca sahte ilaç
statinlerin, yeni kemik oluşturduğunu aşılayarak kemik morfogenetik prote- verilenlerin iki katına çıkmış.
belirlediler. Texas Üniversitesi Sağlık ini-2 (BMP-2) üretimini arttırıp arttır-
Bilimleri Merkezi’nden Greg Mundy, madığına bakmış. Bu protein, kemik Statinlerin insan üzerindeki etki-
insanlar üzerinde de olumlu sonuçlar gelişimini hızlandırıyor. Sonunda, A s- leri bilinmiyor. Statin kullanan hasta-
vermesi halinde, statinlerin, menopoz- pergillus terreus adlı bir mantardan el- larda kemik kırılma riskinin azaldığı
sonrasında osteoporoz denen kemik de edilen lovastatin adlı molekül, iste- öne sürülüyor. Ancak, kolesterol için
erimesinden yakınan kadınlarda yeni nen etkiyi yapmış. Bu molekül, Merck verilen dozlar, kemik dokusunu güç-
kemik geliştirmekte kullanılabile- firmasınca Mevacor adıyla ABD’de lendirmek için gerekenin çok altında.
ceğini söylüyor. pazarlanıyor. İlacın etkilerini canlı Mundy, deneylerinde farelere normal
hayvanlarda da denemek için Mundy, hastalara uygulanan dozun 10 katını
Mayo Clinic’ten Lawrence Riggs, fare yavrularının kafatası kemikleri vermiş. Daha yüksek dozlar gerekme-
“elde kalan kemiği kalınlaştırabilirse- üzerine lovastatin aşılamış. Beş gün sinin nedeni, piyasada bulunan ilaçla-
niz, en azından kuramsal olarak kemik süreyle günde üç kez ilaç uygulanan rın genellikle kemik yerine başlıca
kütlesi normal düzeye geri getirilebil- hayvanların kemikleri, yalnızca serum kolesterol üreticisi olan karaciğeri he-
ir” diyor. Günümüzde osteoporoz için verilen kontrol grubundakilere göre def alan türler olması. Mundy, lipid
kullanılan ilaçlar, kemik yitimini ya- %50 daha büyümüş. düşürmek için geliştirilmiş olan sta-
vaşlatmakla birlikte, zayıflamış
kemikleri tam onaramıyor. önce Sonra tinlerin osteoporoz tedavisi için
ideal olmayabileceğini kabul
Statinler, bedenin lipid sen- ediyor. Ama bunların, özellikle
tezlemekte kullandığı HMG kemik oluşmasını hızlandıra-
Co-A redüktaz adlı enzimi ket- cak başka bileşimlerin bulun-
leyerek kandaki kolesterolü masına yol gösterebileceklerini
azaltıyor. Daha önce de, statin- söylüyor.
lerin genel bazı yararları
Science, 3 Aralık 1999
Ocak 2000 15
Gen Haritamızın Üçte Biri Hazır
İnsan gen haritasının (genom) üçte çiftinin tam yerini belirle- hastalıklarının önlenmesi ya
birinin tamamlanması, Atlantiğin her yecek. da tedavisine olanak sağlaya-
iki yakasındaki büyük araştırma labora- cak.
tuvarında patlatılan şampanyalarla kut- Bazlar, dört kimyasal bi-
landı. Deri, saç ve göz rengimiz, boyu- leşimden ikisinin, adenin İnsan Genom Projesi adlı
muz, hatta kilomuz, seks tercihlerimiz, ve guanin , ya da timin ve si- uluslararası işbirliği , gen
dahası kalıtımsal hastalıklarımız gibi tozin çiftlerinden oluşuyor. dizilimlerini çıkarma çalış-
tüm özelliklerimizi belirleyen biyolojik Bu bazlar, her hücrenin çekir- malarını beş yıl önce baş-
yapı şemamızın tümünün belirlenmesi değindeki kromozomlar üzerinde lattı. Projenin %85’i dört
içinse 2003 yılına kadar beklememiz yangın merdiveni biçimli DNA ABD ve bir İngiliz res-
gerekecek. ABD Ulusal İnsan Genomu (deoksiribonükleikasit) sarmallarını
Araştırma Enstitüsü başkanı Francis oluşturuyor. Baz çiftleri, değişik dizilim mi kuruluşu ya da vakfınca yürütülü-
Collins, insan genetik katalogunu oluş- biçimleriyle 100 000 insan genini oluş- yor.
turan 3 milyar kimyasal baz çiftinden 1 turuyor. Genlerse, hücrelerin ve organ-
milyarının tanımlandığını, diziliminin larımızın biçim ve işlevlerine yön ve- Bazı özel laboratuvarlar da, büyük
belirlendiğini ve halka açık bilgisayar ren protein ve bileşimlerin sentezlen- yatırım, süper bilgisayarlar ve özel ola-
veri tabanlarına kaydedildiğini açıkla- mesi için model oluşturuyor. rak geliştirilmiş dizilim makineleriyle,
dı. Resmi laboratuvarların işbirliğiyle aynı amaç için çalışıyor. Bunlardan,
sürdürülen projede yeralan İngiliz Araştırmacılar, tüm genlerin tanım- Craig Venter adlı bir girişimcinin yöne-
Wellcome Trust kurumunun sözcüle- lanması ve etkilerinin belirlenmesi sa- timindeki Celera Genomics adlı Ame-
riyse, 1 milyarıncı bazın guanin adlı bir yesinde tıp biliminin çok geniş yeni rikan şirketi, biyolojik haritanın tümü-
organik şeker molekülü olduğunu açık- ufuklara kavuşacağını belirtiyorlar. Ör- nü, resmi konsorsiyumdan çok daha
ladılar. neğin , eksiksiz bir gen haritası, doğuş- önce açıklayacağını öne sürüyor. Ancak
tan gelen sakatlıklarla, kanser ve kalp Venter’in, gen havuzu içindeki “özel
Francis Collins’e göre, bu yılın ba- genlerin” patentini çıkarma planları
har aylarında tüm insan genomunun tartışma konusu.
bir “müsveddesi” hazır olacak. Sonuç-
ların teker teker kontrolü ve doğrulan- İnsan genomu konusunda resmi ve
ması bir üç yıl daha alacak ve biyolojik özel kuruluşlar arasındaki rekabete
haritamız “resmen” 2003 yılında açık- karşın, içinde Japonların da yer aldığı
lanacak. Bu harita, her insan hücresi bir uluslararası konsorsiyum, geçtiği-
içinde bulunan DNA sarmalları üze- miz günlerde 23 çift insan kromozomu
rinde 3 milyar organik kimyasal madde içinde 22. kromozomun gen haritasının
tamamlandığını açıkladı.
Nature, 25 Kasım1999
http://www.discovery.com/news/briefs/brief7.html?ct=383fdbbd
Bilim Adamları, Yaşamın Şifresini Çözdü Yaşam için gerekli en alt sayıda gen
laboratuvarda sentezleniyor
İnsan gen haritasını (genom) çıkar- neten Craig Venter var. Venter, gen ha-
mak için yarışan bir Amerikan araştır- ritamızı bu yıl içinde tamamlamayı DNA yapay kromozoma sarılıyor.
ma grubu, daha da büyük sonuçlar do- amaçlıyor. Ancak bazı özel genlerin
ğurabilecek bir başarı gerçekleştirerek, “patent haklarına sahip olma” yolunda- Boş bir zar içine yerleştirilmiş genom
yaşam için gerekli genlerin şifresini çı- ki niyeti, eleştirilere konu oluyor.
kardı. İnsan bedeninde yaşayan Organizma, gereken gıdayı Genler, üreme, metabolizma,
Mycoplasma genitalium bir bakterinin Venter ve ekibi, üreme yollarımız sağlayan kültür ortamında yapı, onarım ve öteki biyolojik
yaşamak için 300 kadar gene gereksi- ve akciğerlerimizde bulunan zararsız üretiliyor işlevleri yönlendiriyorlar.
nim duyduğunu belirleyen araştırmacı- M. genitalium bakterisinin 480 genin-
lar, bu genlerin yapay olarak üretilme- den 265-350 kadarının yaşam için ge- deleri sentezleyerek yapay bir mikrop
siyle, ilk kez insan eliyle yaşam yaratı- rekli olduğunu belirlemiş. Bakteri, bili- yaratabileceklerini söylüyorlar. Bunun
labileceğini belirtiyorlar. Ancak çalış- nen en az gen sayısı olan organizma. İn- için önce bir yapay kromozom yapılma-
mayı gerçekleştiren Genomic Araştır- san genlerinin sayısınınsa 80 000 – 140 sı gerekiyor. Venter, işe girişmek konu-
malar Enstitüsü (Tigr) genetikçileri, bu 000 arasında olduğu sanılıyor. Araştır- sunda aceleci olmayacaklarının altını
konuyla ilgili etik tartışmalar sonuçlan- macılar, bakteride yaşam için gerekli çiziyor. Ama araştırmanın, çeşitli işlev-
madan, ikinci adımı atarak yaşam yarat- en alt sayıda geni belirleyebilmek için ler için tasarlanmış “yararlı” bakteriler
ma işine girişmeyeceklerini açıkladılar. bunları teker teker transpozon denen yapılmasını sağlayacağını söylüyor. Bu
Tigr’in başında, aynı zamanda tüm in- DNA parçalarıyla ketleyerek yaşam yolla petrol ve sanayi artıklarını temiz-
san genomunun dizilim modelini belir- için gerekli olup olmadıklarını ve ne işe leyen, suyu hidrojen ve oksijene ayrış-
lemek için uluslararası resmi araştırma yaradıklarını araştırmışlar. Yaşam için tırarak, yenilenebilir enerji kaynakları
kurumlarıyla rekabet eden Celera Ge- gerekli genlerin yaklaşık üçte birinin üretebilen mikroplar yetiştirilebilecek.
nomics adlı özel laboratuvarı kurup yö- işlevi belirlenememiş. Gene de araştır-
macılar organik olmayan kimyasal mad- http://news.bbc.co.uk/hi/english/sci/tech/newsid_556000/556984.stm
16 Bilim ve Teknik
Fosforlu Sinekler Köpeğinizin Ömrü
Alman araştırmacılar, genetik araştırmacılar, boyayı kodlayan gene İngiltere’de yapılan kapsamlı bir
mühendisliği yöntemiyle gözleri ka- bir de yapay tetikleyici eklemişler. araştırma, köpeklerin ömrünü he-
ranlıkta ışıldayan sinek ve böcekler Tetikleyici geni sürekli çalışır du- saplarken bir insan yaşının altı kö-
geliştirdiler. Bilim adamlarının hede- rumda tutarak boya üretimini arttırı- pek yaşına eşit olduğu biçimindeki
fi, bu teknikle, sıtma türünden, bö- yor. Boya da meyve sineği Drosophi- yaygın inanışın asılsız olduğunu or-
ceklerce taşınan hastalıklarla müca- la melanogaster ve un böceği Tribo- taya koydu. Veterinary Record dergi-
dele etmek, bunların ürünlere ver- leum castaneum gibi birbirinden çok since yürütülen ve 3000 köpek sahi-
dikleri zararları sınırlamak. Gözlerin farklı iki türün bile tüm göz hücrele- binin katıldığı araştırma sonunda,
ışıldaması, araştırmacılara böceklerin rine yerleşmiş. Daha da önemlisi, bö- köpeklerin yaşam sürelerinin, türle-
genlerine yaptıkları müdahalenin işe cek yumurtalarından çıkan yeni ku- rine göre büyük değişiklikler göster-
yaradığını gösteriyor. Fosforlu gen şaklar da aynı özellikleri taşıyor. diği belirlendi. Araştırma sonuçları-
kullanmaktaki amaç, daha belirgin na göre ülkedeki köpeklerin ortala-
pratik yararları olan başka genlerin Alman araştırmacılar, geliştirdik- ma ömrü 11 yıl, bir ay.
de böceklere yerleştirilebilmesi için leri teknik sayesinde ileride sivrisi-
izlenebilir bir işarete kavuşmak. neklere içlerinde geliştirdikleri sıtma Anketin ortaya çıkardığı sonuçlar
Araştırmacılar bu yolla zararlı böcek- parazitlerini bulaştırmalarını önleye- arasında şunlar da var: Köpeklerin
lere, örneğin kısırlaştırıcı genler aşı- cek genler aşılanabileceğini, ya da ta- yalnızca %8’inin yaşam süresi 15 yılı
layabilmeyi umuyorlar. Bayreuth rımsal zararlıların kısırlaştırılabilece- geçerken, %64’ü hastalıktan ölüyor
Üniversitesi’nden Dr. Ernst Wimmer ğini söylüyorlar. ya da hastalık nedeniyle “uyutulu-
ve Münih Üniversitesi’nden Andreas yor”. Genel olarak melez köpeklerin
Berghammer ile Dr. Martin Klingler, Nature, 25 Kasım 1999 ömürleri, safkanlara göre daha uzun,
floresan yeşil boya ile işaretleme tek- http://news.bbc.co.uk/hi/englishsci/tech7newsid_5350007535240.stm ama bazı safkan türler, melezlerden
niğinin tüm böceklerde uygulanabi- daha çok yaşıyor. Ölümlerin %16’sı-
leceği konusunda güvenliler. Kulla- nın nedeni kanser. Bu, kalp hastalık-
nılan floresan boya, Aequorea victo- larının yol açtığı ölüm oranının iki
ria adlı bir deniz anasından elde edi- katı. Bir başka bulgu da, kısırlaştırıl-
liyor. Yeşil Floresan Protein (GFP) mış dişilerin, erkeklerden ve doğur-
adlı boya, daha önce de genetik araş- gan dişilerden daha çok yaşadıkları.
tırmalarda kullanılmıştı. Alman araş- Araştırma sonuçlarına göre bazı kö-
tırmacıların asıl başarısıysa, böcekle- pek türlerinin yaşam süreleri:
re aşılanan boyanın parlaklığını art-
tırmış olmaları. Yükseltilmiş GFP Poodle (minyatür) : 14,8 yıl,
(EGFP) adlı boyayı elde etmek için Whippet : 14,3,
Jack Russell : 13,6,
Organ Reddini Önlemenin Yolu Collie : 13,0,
Labrador : 12,6,
Ağır yan etkileri olan bağışıklık ve ekibince geliştirilen bir teknikse Alman Çoban (Kurt) : 10,3,
bastırıcı ilaçlar olmaksızın organ nakli tüm bu sorunları büyük ölçüde gide- Rottweiler : 9,8,
yapılabilecek. Genellikle bu ameli- rmiş. 30 hasta üzerinde başarıyla de- Büyük Danimarkalı : 8,4,
yatlarda bağışıklık sistemi, nakledilen nenen teknikle, ameliyattan önce alı- Bulldog : 6,7,
organı düşman görerek saldırıya geçer cının tüm bağışıklık hücreleri öldü-
ve organ yeni bedende yaşayamaz. rülüyor. Ameliyattan sonra yeniden http://news.bbc.co.uk/hi/english/sci/tech/newsid_541000/541778.stm
Tepkiyi hafifletebilmek için ameli- gelişen bağışıklık hücreleriyse, yeni
yattan sonra hastaya bağışıklık siste- organın eskiden beri var olduğunu
mini frenleyecek ilaçlar verilir. Yan et- sanarak tepki göstermiyorlar.
kiler, kadınlarda ağır biçimde ortaya
çıkıyor. Böbrek nakledilen bir kadın, Böbrek nakledilen bir hasta, biri
güne 20 kadar hap yutarak başlıyor. ameliyattan önce, biri de sonra olmak
Bazıları organın reddedilmesini önle- üzere yalnızca iki kez iğne vuruldu-
mek, bazılarıysa öteki ilaçların etkile- ğunu ve o zamandan beri cyclosporin
rini hafifletmek için. Gene de hastada adlı tek bir bağışıklık ketleyici ilaç
kanser riski artıyor ve osteoporoz de- kullandığını söylüyor.
nen kemik erimesi hızlanıyor. Kadın-
lar şişmanlamaktan ve ciltlerinin ku- Genelde nakledilen böbreklerin
rumasından da yakınıyorlar. %40’ının reddedilmesine karşın, ye-
ni teknik bu oranı yarıya indiriyor.
Cambridge’deki Addenbrookes Böylece her yıl daha çok hastaya or-
Hastanesi’nden Profesör Roy Calne gan nakli yapılabilecek.
http://news.bbc.co.uk/hi/english/sci/tech/newsid_538000/538565.stm
18 Bilim ve Teknik
Tunguska, Kuyrukluyıldız Parçasının Eseri
Danimarkalı araştırmacılar, 1908 bombasından 650 kat daha güçlü olan ediyor. Danimarkalı araştırmacı, "pat-
yılında Sibirya üzerinde meydana ge- patlama 1000 km uzaktan duyulmuş- layan cismin, yüzde 99,5’i donmuş su
len ve 500 hektar ormanı yok eden tu. Patlamanın yol açtığı şok dalgası, ve metandan oluşan bir buz parçası
patlamaya, Dünya yakınlarından ge- merkez bölgesinin yarıçapı dışındaki olduğunu düşünüyorum" diyor. Ras-
çen bir kuyrukyıldızdan kopan bü- 20 km genişliğinde bir çember için- mussen, şaşırtıcı bir başka bulgunun
yük bir parçanın yol açmış olabilece- deki tüm ağaçları devirirken, mer- da inceledikleri turbanın 1908 yılına
ğini açıkladılar. Kopen-
hag’daki Ulusal Müze ve Da- kezdeki ağaçlar ayakta kalmış, ancak ait katmanlarında pek
nimarka Yerbilim Araştırma- tüm yaprakları dökülmüştü. az iridyuma ve karbon-
ları Kurumu’nun Karbon-14 14 izotopuna rastlanma-
Ölçüm Laboratuvarı’ndan Bugüne değin Tunguska üzerinde sı olduğunu söylüyor.
Kaare Lund Rasmussen ve patlayanın büyük bir meteorit oldu- İridyum, meteoritlerde
ekibi, bu sonuca bölgeden al- ğuna inanılıyordu. Ancak Rasmus- bulunmasına karşın
dıkları bir yüzyıl yaşındaki sen, bir meteorit patlamasının yol aç- Dünya’da çok az rastla-
turba örneklerini inceleyerek ması gereken kraterin ne bölgede ya- nan bir element. Buna
varmışlar. Turba, çürüyen bit- pılan araştırmalarda, ne de uydu gö- karşılık Dünya atmosfe-
kilerden oluşan bir tür yer rüntülerinde saptanabildiğine işaret rine giren buz parçasın-
kömürü. Araştırmacılara göre da büyük ölçüde normal
"Tunguska Olayı" 1-10 mil- karbon-12 ve özellikle
yon ton ağırlığında bir buz karbon-13 izotopu bulu-
kütlesinin orman üzerinde nuyormuş. Araştırmacı-
patlamasıyla meydana gel- ya göre turba örnekle-
miş. Rasmussen, buz kütlesinin, her rindeki iridyumun çe-
3,3 yılda bir Dünya’nın yanından ge- şitli karbon izotoplarına oranı ve bir
çen Encke Kuyrukluyıldızı’ndan takım başka özellikler, düşen cismin
koptuğu görüşünde. bir kuyrukluyıldızdan geldiğini ka-
nıtlıyor. Rasmussen ayrıca, düşen
Olay tarihinde bölgede bulunan buz parçasının milyarlarca yıl önce
çoban ve göçebeler, 30 Haziran 1908 oluştuğunu belirtiyor. Kanıt, yarılan-
günü patlamadan hemen önce gökten ma ömrü 5730 yıl olan karbon-14’ün
parlak bir cismin düştüğünü söyle- hemen tümüyle yok olması.
mişlerdi. Hiroşima’ya atılan atom
http://discovery.com/news/briefs/brief5.html?ct=3843baad
Emektar Teleskop Yüzünü Gerdiriyor
İngiltere’de Jodrell Bank’ta bulu- 5 GHz olan temel iça-
nan ünlü Lovell radyoteleskopu, 40 lışma frekansındaki
yıllık başarılı bir kariyerin ardından duyarlılığı da beş kat
bir gençleştirme operasyonuyla 21. artacak. Bunun için
yüzyıl gökbiliminin hizmetine gir- çanak antenin yüzeyi
meye hazırlanıyor. Teleskopu işleten yeni galvanizli çelik
Manchester Üniversitesi, bu amaç plakalarla kaplanacak
için 2 milyon sterlin tutarında bir ba- ve sıcaklığın yüzey bi-
ğış kullanacak. 76 metre çaplı anten çimini bozmasını en-
çanağıyla teleskop, günümüzde yön- gellemek yerine pla-
lendirilebilen radyoteleskoplar ara- kaları birleştirmek için
sında ikinci sırada. Geniş toplama yü- kendi kendine sıkılıp
zeyi ve istenen yöne çevrilebilme ye- gevşeyen vidalar kul-
teneği sayesinde gökbilim araştırma- lanılacak. Ayrıca çana-
larında bir çok ilke imza atmış. 30 yıl- ğın eğriliği, çağdaş ho-
dır sürekli olarak en ileri teknolojik lografi teknikleri kul-
aygıtlarla güçlendiren teleskopun ba- lanılarak, 5 GHz’ın üs-
şarıları arasında yeni bir sınıf atarca tündeki frekanslarla
nötron yıldızı keşfedip izlemek ve ilk da çalışabilecek bi-
kütleçekimsel merceği bulmak yer çimde değiştirilecek.
alıyor. Yenilemeyle, emektar telesko-
pun frekans izleme erimi dört kat ve NASA basın bülteni, 7 Aralık 1999
Ocak 2000 19
Nerede ne var? kaynaklarıyla özgün nitelikleri bulunan ülkemiz Uluslararası Cevher Hazırlama
için, yerbilimleri alanında geleceğe dönük Sempozyumu
Gülgûn Akbaba "doğru" politikaların oluşturulmasında bir şura
niteliği taşıyacak. 8. Uluslararası Cevher Hazırlama Sem-
Ulusal İlköğretim Matematik pozyumu (UCHS-2000), 16-18 Ekim 2000 ta-
Olimpiyatı Sonuçlandı İlgilenenler için: 53. Türkiye Jeoloji Kurultayı Sekreterliği rihleri arasında Antalya Falez Otel'de, kamu
PK 464 Yenişehir 06444 Ankara ve özel madencilik kuruluşları ve üniversitele-
İlköğretimdeki çocukları temel bilimlere Tel: (0312) 434 36 01- 432 30 85 Faks: (0312) 434 23 88 rin katkılarıyla, ODTÜ Maden Mühendisliği
özendirme, çocukların ilgileri ve becerileri e-posta: [email protected] ya da [email protected] Bölümü Cevher Hazırlama Birimi’nin ev sahip-
doğrultusunda onlara küçük yaşlardan başla- web adresi: www.jmo.org.tr/kurultay.htm liğinde gerçekleştirilecek.
yarak özel eğitim olanakları sunma ve geliş-
melerine katkıda bulunma amacıyla TÜBİTAK Gökbilim Seminerleri İki yılda bir Türkiye'de farklı kentlerde dü-
4 yıldır Ulusal İlköğretim Matematik Olimpiya- zenlenen ve uluslararası platformda kendini
tını düzenlemektedir. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Astro- kanıtlamış olan Uluslararası Cevher Hazırlama
nomi ve Uzay Bilimleri Bölümü’nün 2000 yılın- Sempozyumları’nın amacı, cevher ve kömür
8 Mayıs 1999’da 25 il merkezinde ve da gerçekleştireceği seminerler şöyle: hazırlama, cam ve seramik hammaddelerinin
KKTC’de yapılan 4. Ulusal İlköğretim Mate- işlenmesi, artık ve atıkların muamelesi ve ikin-
matik Olimpiyatı tek aşamada yapılmış ve 6 Ocak, Ali Kılçık, "Güneş Aktivitesinin cil kazanım alanlarına ilişkin konulardaki en
toplam 3114 öğrenci katılmıştı. Türkiye gene- Dünya İklimi Üzerine Etkisi"; 10 Şubat, Nurol son teknolojik ve bilimsel gelişmelerin sunul-
linde yapılan değerlendirme sonucunda bu Al, "Güneş’in Kromosfer Tabakasındaki Dina- duğu ve tartışıldığı bir ortam yaratmak.
3114 kişiden 59’u madalya almaya hak ka- mik Olaylar"; 7 Şubat, Hülya Çalışkan, "Ap yıl-
zandılar. 10 öğrenci altın, 20 öğrenci gümüş, dızlarının Efektif Sıcaklıkları"; 24 Şubat, Sevinç İlgilenenler için: Prof. Dr. Gülhan Özbayoğlu ve
29 öğrenci de bronz madalya aldı. Madalyalar Gülseçen, "Bilgi Teknolojisi Destekli Astrono- Prof. Dr. Çetin Hoşten
6 Aralık 1999’da Ankara’da yapılan bir tören- mi Eğitim-Öğretimi"; 2 Mart, A.Talat Saygaç, UCHS-2000 Orta Doğu Teknik Üniversitesi
le çocuklara takıldı. Madalyaların yanı sıra öğ- "Kataklismik Değişenlerde Özel Konular"; 9 Maden Mühendisliği Bölümü 06531 Ankara
rencilere başarı belgesi ve kitap ödülü, öğret- Mart, Hüseyin Menteşe, "Modern Bilimin Ön- Faks : (312) 210 5809
menlerine de takdir belgesi verildi. cülerinden Copernicus"; 23 Mart M.Taşkın Tel : (312) 210 2658, (312) 210 2654
Çay, "Astronomide Veri"; 30 Mart, İpek H.Çay, e-posta : [email protected]
Psikiyatri Günleri "Astronomide Veri Merkezleri"; 6 Nisan, Yük- web : http://www.metu.edu.tr/home/wwwimps8/
sel Karataş, "Sentetik Fotometri ve Galaksi-
17-20 Mayıs 2000’de, IX. Anadolu Psiki- mizin Astrofiziğine Doğru"; 13 Nisan, H.Gök- Avrupa Kongresi
yatri Günleri, Edirne’de gerçekleştirilecek. men Tektunalı, "Pulsarlar"; 20 Nisan, Füsun
L.Tektunalı, "Galaksi Kümelerinde Hız Disper- SOVE (Society for Vector Ecology) 13. Av-
İlgilenenler için: Yrd.Doç. Dr. Cengiz Tuğlu, Trakya Üniversi- siyonları"; 11 Mayıs, Hulusi Gülseçen, "U Cep rupa Kongresi, vektör ekolojisi ile ilgili son ge-
tesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı, 22030 Edirne ve TT Aur Yıldızları"; 18 Mayıs, Dursun Koçer, lişmeleri tartışmak üzere, 24-29 Eylül 2000 ta-
Tel/Faks: (284) 2352821, "21. yy. Astronomi ve Teknolojisi"; 25 Mayıs, rihinde, Antalya Belek'te toplanacak. Kongre-
e-posta: [email protected] Türker Özkan, "Kataklismik Değişenlerde De- de, vektör taksonomisi, vektör genetiği, vek-
ğişkenlik ve Akresyon Diskinin Yapısı". tör moleküler biyolojisi, davranış ekolojisi, pa-
Avrupa Kemoterapi Kongresi razit-vektör ilişkileri, şehir zararlıları, vektör kö-
Nükleer Fizik Toplantısı kenli yeni hastalıklar, vektör kontrolü, halk eği-
3. Avrupa Kemoterapi Kongresi 28-31 timi, vektör kontrol programlarında bilgi ve ha-
Mayıs 2000’de İspanya’nın Madrid kentinde 2. Uluslararası Balkan Okulları Nükleer Fi- berleşme konuları tartışılacak. Ayrıca, konfe-
yapılacak. zik toplantısı 12-19 Eylül 2000’de Bodrum’da rans salonunda bir de sergi düzenlenecek.
gerçekleştirilecek
İlgilenenler için Faks: 46 8 661 91 25 İlgilenenler için: Dr. Nurdan Özer
İlgilenenler için: http://nucleus.istanbul.edu.tr Faks: (312) 2992048 Tel: (312) 2978062
Balkan Botanik Kongresi e-posta: [email protected]
Kömür Kongresi web: http://www.sove.hacettepe.edu.tr
İstanbul Üniversitesi Fen ve Eczacılık Fa-
kültesi’nin organize ettiği, 2. Balkan Botanik 1978 yılından bu yana uluslararası boyutta Uluslararası Metalurji ve
Kongresi 14-18 Mayıs 2000’de İstanbul’da düzenlenen Türkiye Kömür Kongreleri’nin 12. Malzeme Kongresi
yapılacak. si bu yıl Zonguldak-Ereğli’de, 23-26 Mayıs ta-
rihleri arasında gerçekleştirilecek. Metalurji Mühendisleri Odasınca gelenek-
İlgilenenler için: Prof. Dr. Neriman Özhatay, İÜ Eczacılık Fa- sel olarak düzenlenen etkinliklerden, 10. Ulus-
kültesi, Farmasötik Botanik Anabilim Dalı, Kongrede işlenecek konularsa şu başlıklar lararası Metalurji ve Malzeme Kongresi ve Fu-
Tel: (212) 51403 64 Faks: (212)519 08 12 altında toplanmış: arı, 24-28 Mayıs 2000 tarihlerinde CNR Ulus-
e-posta:[email protected] lararsı Fuar Merkezi’nde "Metalurji Malzeme
Nermin Gözükırmızı (212) 520 62 66/1067 1. Kömür madenciliğinde ekonomik politi- 2000" adı altında gerçekleştirilecek.
e-posta:[email protected] kalar ve sosyal sorunlar: Kömür madenciliğin-
de gelişmeler, Demir-çelik, enerji, vb. sektör- İlgilenenler için: Hatay Sokak No: 10/9 Kızılay-Ankara
"2000'li Yıllarda Yerbilimleri" ler açısından üretim-tüketim politikaları, Tek- Tel: (312) 425 41 60 -419 38 18 Faks: (312) 418 93 43
noloji transferi ve etkileri, Kapatılan / özelleşti- E-posta: [email protected],
53. Türkiye Jeolo- rilen sahalarda sosyal sorunlar, Eğitim ve İstih- web: http:/www.mete.metu.edu.tr/congress
ji Kurultayı 21-25 Şu- dam sorunları.
bat 2000 tarihleri ara- 6. Uluslararası Buğday Konferansı
sında Ankara'da MTA 2. Kömür madenciliğinin bilim ve teknoloji-
Kültür Sitesi'nde ger- si: Arama ve değerlendirme, Araştırma-geliştir- 6. Uluslararası Buğday Konferansı Haziran
çekleştirilecek. me çalışmaları, Teknolojik gelişmeler, Kömür 2000’de Macaristan’ın Budapeşte kentinde
işletmelerinin özel sorunları ve çözümleri, Ürün yapılacak.
Ülkemizin doğal çeşitlendirme (koklaştırma, briketleme vb.)
kaynaklarının araştırıl- İlgileneneler için: Dr. Laszlo Lang 6th international
ması, çıkarılması, do- 3. İş güvenliği ve işçi sağlığı: Gaz, toz, gü- Wheat Conference Office Agricultural Research
ğal felaketlerin öngö- rültü, yangın, İş kazaları ve meslek hastalıkları Institute of the Hungarian Academy of Sciences
rülmesi ve en aza indi- Hungary - 2462 Martonvasar, Brunszvik u. 2.
rilmesi konularında bilimsel ve uygulamaya 4. Çevre sorunları Faks:+36-22-460213,
dönük çalışmalar yapan, başta jeoloji mühen- Ayrıca kongre sırasınca "Maden Makina- e-posta: [email protected]
disleri olmak üzere tüm yerbilimcileri bir araya ları ve Donanımı" sergisi de düzenlenecek.
getirmeyi amaçlıyor. Kurultayın ana konu baş-
lıkları arasında Yer-İnsan Etkileşimleri, Yerbi- İlgilenenler için: TMMOB Maden Mühendisleri Odası
limlerinde Yeni Araştırma Teknikleri, Yerbilim- Zonguldak Şubesi, Liman Cad. No: 9 67000 Zonguldak
lerinde Özgün Durum Çalışmaları, Yerbilimleri- Türkiye Kömür Kongresi Yürütme Kurulu P.K. 41 Zonguldak
nin Konumu, Yerbilimleri Eğitimi ve Etik bulu- Tel: (372) 251 1355 Faks : (372) 253 1080
nuyor. Kurultayda ayrıca gerçekleştirilmesi web: http://www.mining-eng.org.tr
planlanan Yuvarlak Masa Oturumlarsa; jeopo- e-posta: [email protected]
litik konumu, yerbilimsel özellikleri ve doğal
20 Bilim ve Teknik
Bilgisayar Dünyasından
Alkım Özaygen
Bilişim ‘99 Yapıldı İnternet Servisleri Ücretsiz Olacak li bir sınıflamadan başlayın, sadece iki tıkla-
mayla istenilen molekülü bulabiliyorsunuz.
Türkiye’nin teknoloji gösterisi olarak da Pazar inceleme firması Datamonitor’un ya- Bulduğunuz molekülü istediğiniz yönde çevi-
adlandırılan fuar, 15-19 Aralık 1999 tarihlerin- yımladığı "The Future of the Internet 2nd Ed." rebilme olanağı sağlayan site, aynı zamanda
de Beylikdüzü Tüyap Fuar ve Kongre Merke- raporuna göre, 12 aya kadar ABD’deki önem- molekülün özelliklerini de gösteriyor. Ancak
zi’nde yapıldı.Toplam altı salonda 700 şirketin li İnternet servisi sağlayan kuruluşlar ücretsiz bunları 3 boyutlu olarak görebilmek için iki üc-
katılımıyla gerçekleştirilen fuarda 5 ülkeden 42 servis vermeye başlayacak. retsiz yazılımı (VRML ve Chime) çekmeniz ge-
yabancı bilişim şirketi yer aldı. rekli. Sitenin adresi www.webmolecules.com.
Rapora göre İnternet servislerinin ücretsiz ol-
Geçen yıla göre % 23 oranında büyütülen ma nedenleri: PGP Encryption Yazılımının
kapalı fuar alanı 28 bin metrekareye ulaştı. Bu İhracatına İzin
yıl eklenen iki yeni salonla birlikte fuar alanın- 1. Geçen yıldan bu yana ABD’de 3,5 milyon-
da toplam salon sayısı, altıya çıktı. Bu salon- dan fazla kullanıcının İnternet’e girmesi Network Associates firması, geçen ay
lar, Bilgi Teknolojileri, İletişim Teknolojileri, Ofis Amerikan yönetimi tarafından PGP şifreleme
Teknolojileri, Yazılım Dünyası, İnternet Dünya- 2. Yeni kayıt olanların yüzde 18’inin yüksek yazılımının ihracatına lisans verildiğini açıkladı.
sı ve Bilişim Ev olarak belirlendi. Etkinlik süre- hızlı erişime sahip olması Bu lisans sayesinde Network Associates,
since yaklaşık 150 şirket tanıtım semineri ger- PGP şifreleme yazılımını dünya çapında sanal
çekleştirdi. 3. ISS’ler için yeni kullanıcıların fazla bir har- bütün ülkelere ihraç edebilecek. Dünya çapın-
cama gerektirmemesi da güçlü şifrelemeler, günümüzde İnternet
Birçok şirket, yeni ürününü, kampanyası- üzerinden güvenli e-ticaret (e-business) işlem-
nı, değişen vizyonunu, çözümlerini Bilişim ’99 4. Web işiyle uğraşan firmaların daha fazla lerinde önemli bir gereklilik olarak görülüyor.
da duyurdu. kullanıcı çekmek için ücretsiz İnternet servisi
vermeye başlaması Etkileşimli Deprem Haritası
Türkiye Bilişim Derneği 16. Bilişim Kurulta-
yı programı kapsamında 4 gün boyunca Veri 5. Online reklam teknolojisinin çok hızlı ilerle- Sayısal Grafik firması tarafından hazırlanan
Madenciliği (Doç. Dr. Ethem Alpaydın), Büyük mesi.
Yazılım Projelerinin Yönetimi ve Denetimi (Dr. Deprem Sitesi (www.sayisalgra-
Ali Arifoğlu), İnternet Servislerinin Kurulması Raporun ana temasıysa, e-ticaret’in (e-com-
ve İşletilmesi (Doç. Dr. Mustafa Akgül), IP Ağ- merce) İnternet’e bağlanmak için verilen para- fik.com.tr/deprem) depremleri etkileşimli hari-
larında Güvenlik (Dr. Süleyman Kondakçı) ko- dan çok daha fazla önem kazanması.
nularında verilen eğitim seminerleri katılımcılar talar üzerinden izlemek ve deprem konusun-
arasında büyük ilgi gördü. Aslında bant genişliğinin ücretsiz olacağını
yıllar önce pazarlama dahisi Bill Gates söylemiş- da ayrıntılı bilgi edinmek için tasarlanmış. Bu
Genel görünümüyle geçen yıla oranla bi- ti. Öte yandan pazardaki bu değişimin özellikle
raz sönük geçen fuar; bu yıl da büyük sayıda AOL gibi firmaları ücretsiz servis vermeye zorla- sitede hem Kandilli Rasathanesi hem de
ziyaretçiyi konuk etti. yacağı belirtiliyor.
USGS’nin yayımladığı kayıtlara göre deprem-
Boyutlarla Oynamak Linux Kullanıcıları İçin Yazılım Arşivi
leri görebiliyorsunuz. Sitedeki etkileşimli harita
Megaconverter, sitesi ziyaretçilerinin hiz- Tucows’un Linux sitesi olan Linuxberg, Li-
metine yaklaşık 20 dolayında büyüklük ve bi- nux işletim sistemi kullanıcılarının giderek art- bölgelere yakınlaşma uzaklaşma, il ve ilçe sı-
rim dönüştürücüleri sunuyor. Yapmanız gere- ması sonucu, kullanıcıların akınına uğruyor.
ken listede sunulan dönüştürmek istediğiniz Konsol, GNOME, KDE, X11 gibi ortamlar için nırları yanında otoyolları, yolları, demiryollarını
büyüklük çeşidini seçip bunu JAVA hesap yazılım arşivleri bulunduran siteye www.linux-
makinesinde kullanmak. Bu web sitesinin ad- berg.com adresinden ya da ülkemizde yansı- ve akarsuları da görüntüleme olanağı veriyor.
resi www.megaconverter.com. sını bulunduran Ankara Üniversitesi’nden (li-
nuxberg.ankara.edu.tr) bağlanabilirsiniz. Seçtiğiniz herhangi bir depremin ve fayın etki
Microsoft’un Linux Çözümleri alanını mesafe bilgisi girerek görüntülemek
Microsoft, kendi Web sitesinde Linux’u si- veya harita üzerinde mesafe ölçmek de müm-
lip yerine nasıl Windows 2000 ya da Win-
dows NT yükleneceği konusunda bilgi veriyor. kün. Depremle ilgili farklı raporların alınabildiği
Bu, özellikle Linux dünyasında ilgi uyandırdı.
Şu anda Linux kullanıcıları bunun bir övgü sitede, USGS verilerine göre hazırlanmış etki-
mü, yoksa bir tehdit mi olduğunu tartışıyor.
Ancak işin ilginç yanı, Microsoft’un bu işlem- leşimli Dünya Deprem Haritası’nın yanısıra,
ler için Linux’un fdisk yazılımını önermesi.
depremlerle ilgili teknik açıklamalara ve bilgi-
http://support.microsoft.com/support/kb/artic-
les/q247/8/04.ASP?LNG=ENG&SA=ALLKB lere de yer verilmiş.
Web’de Moleküller Dünyası
Kimyacının moleküller kaynağı olabilecek
bu site 2000’den fazla molekülü 3 boyutlu
olarak tanıtıyor. İster formülden, isterse bel-
Ocak 2000 21
TUG Bilimsel
Gözlemlere Hazır
Türkeye’de gökbilim adına atılan Solda: TUG’daki 150 cm ayna çaplı büyük teleskop.
en büyük adımlardan biri, TÜBİ- Üstte: Avcı Takımyıldızı’nda yer alan Orion Bulutsusu’nun
TAK Ulusal Gözlemevi’nin (TUG) 30 saniye poz süresiyle çekilen fotoğrafı.
açılışıdır. Çünkü, gökbilim gözlemsel
verilere dayanan bir bilim dalıdır; bu dünyanın en iyi yerlerinden birisi. Bu 1997 yılından bu yana, bilimsel göz-
bağlamda gökyüzü gözlemleri gökbi- nedenle, burada elde edilecek veriler lemler için hazırlanıyordu. Teleskop-
limin temelini oluşturur. Bilime gerçekten büyük değer taşıyacak. tan sorumlu Rus teknik ekip, 15 Ka-
önem veren, gökbilimde ilerlemiş sım – 5 Aralık tarihleri arasında son
bütün ülkelerin kendi gözlemevleri TUG’da iki teleskop yer alıyor. ince ayarları yapmak üzere geldi. Bu
vardır. Bunlardan birisi 40 cm ayna çapında; süre içerisinde, teleskop aynalarının
ötekiyse 150 cm çapında aynaya sa- optik ayarları tamamlandı. Telesko-
Ülkemizde de pek çok gökbilim- hip. 40 cm’lik teleskopla ilk gözlem, pun ana aynasının gerisine düşen ve
ci yetişmektedir. Ancak, yakın zama- 17/18 Ağustos 1997 gecesi yapıldı. Cassegrain odağı olarak bilinien
na değin, gözlemler yalnızca üniver- İlk gözlemden bu yana, 40 cm’lik te- odak, bilimsel çalışmalara hazır duru-
sitelerdeki eğitime yönelik gözle- leskop bilimsel gözlemlerini sürdü- ma getirildi. Bunun ardından, teles-
mevlerinde yapılmaktaydı. Teles- rüyor. kopun optik ayarının niteliğini ölç-
kopları küçük olan ve ışık kirliliğinin mekte kullanılan bir CCD kamerayla
etkisi altında kalan bu gözlemevle- TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi Ey- çeşitli gökcisimlerinin görüntülri
rinde, bilimsel çalışmalar çok sınırlı lül 1997’de resmen açıldığından bu alındı. Her görüntü, farklı filtrelerle
olarak yapılabiliyordu. Gözlemsel ve- yana, en önemli gelişmelerden biri- çekilen 3 görüntünün hiçbir sayısal
rilerse genellikle büyük gözlemevleri siyse, 150 cm ayna çaplı büyük teles- işleme tabi tutulmamış birleşimidir.
bulunan ülkelerden ancak sınırlı ola- kopun bilimsel gözlemlere hazır ol-
rak alınabiliyordu. Tüm bu olumsuz- ması. 1995’te Rusya’dan getirilen te- Alp Akoğlu
luklara karşın, gökbilimcilerimiz yine leskop, gözlemevine yerleştirildiği
de uluslararsı pek çok başarıya imza
attılar.
Ulusal Gözlemevi, gökbilimcileri-
mizin 30 yıllık emeğinin sonucudur.
Artık, gözlemsel veriler buradan alı-
nacak. TUG, Türkiye’nin gözlemsel
gökbilim alanında Dünya’nın sayılı
ülkeleri arasına girmesini sağlayacak.
Ayrıca, TUG’un bulunduğu Bakırlı-
tepe, gözlem koşulları bakımından
Jüpiter ve Satürn: Her iki gezegenin fotoğrafı da 0,1 saniye poz
süresi verilerek çekilmiş.
Bilim ve Teknik
Ulusal Bilim Olimpiyatları Sonuçlandı
Altın Çocuklar
Gençler TÜBİTAK’ın en çok han- rensel boyutlara çıkarılması; bunun lamaya koymuş ve iki aşamalı olarak,
gi yönünü beğeniyor? Sorunun yanıtı- için de çok sayıda gencin bilime özen- bilgisayar, matematik, fizik, kimya ve
nı kolayca verebiliriz. Çünkü Bilim ve dirilmesi. biyoloji dallarında öğrenciler yurt için-
Teknik’e, mektup yazarak, bizzat ge- de olimpiyatlara hazırlanmıştır. İşte bu
lerek ya da telefonla, e-postayla, faks- Doğaldır ki bilime özendirme önce olimpiyatların yedincisi, 6 Aralık
la bu konudaki görüşlerini bize iletiyor yetenekli öğrencilerin keşfedilmesiyle 1999’da düzenlenen bir törenle sonuç-
gençler. Bilimsel çalışmalara salt bü- başlar. Bu keşifin ardından o çocuğun landı. Bu tören, Ulusal Bilim Olimpi-
yükleri değil, küçük yaştakileri de kat- yaşamında bilim artık yerini alır. Söz- yatları’nı kazanan gençler için düzen-
tığı için TÜBİTAK’ı çok önemli bulu- gelimi ilk adımını Ulusal Bilim Olim- lenmişti. Törende, her dalda derece
yorlar. “TÜBİTAK yalnızca üniversite piyatları’na katılmakla atan bir öğrenci alanlara madalya ve para ödülleri veril-
ve sonrası eğitim görenlerce değil, il- burada kazandığı başarıya göre Ulusla- di. Birincilere 150 000 000 TL, ikinci-
köğretimde okuyanları da düşünüyor. rarası Bilim Olimpiyatlarına katılabil- lere 100 000 000 TL, üçüncülere de 75
Bu da bizleri gerçekten yüreklendiri- menin ışığını da yakmış olur. 000 000 TL verildi. Ayrıca, her dalda
yor” diyor gençler. en yüksek puanı alan bir öğrenciye Se-
Ulusal Bilim Olimpiyatları’nın ma Yazar Gençlik Vakfı da ödül verdi.
Gençlerin beğenisini ve güvenini amacı, ortaöğretimdeki öğrencileri fen Bu olimpiyatların ikinci aşama sınavla-
kazanmak pek de kolay elde edilebile- bilimlerinde çalışmalar yapmaları için rında derece alan gençler, lise öğre-
cek bir şey değil. TÜBİTAK bu ilgi ve özendirmek, yönlendirmek ve bu nimlerini bitirip üniversiteye girdikle-
sevgiyi, 36 yıllık çalışmalarıyla, daha alanlarda özel eğitim olanakları sağla- rinde eğer üniversitelerin temel bilim
en başından gençleri ülkenin geleceği yarak gelişmelerine katkıda bulun- bölümlerinden birini, yani matematik,
olarak görüp onlar için projeler üret- mak. Bu amacı gerçekleştirmek için fizik, kimya, biyoloji, moleküler biyo-
mesiyle elde etmiş. Şöyle ki TÜBİ- TÜBİTAK 1993 yılında ulusal bilim
TAK’ın yalnızca ilköğretim ve lise öğ- olimpiyatı düzenleme tasarısını uygu-
rencilerine yönelik 4 programı bulu-
nuyor. Bunlar, Ulusal İlköğretim Ma-
tematik Olimpiyatı, Ulusal Bilim
Olimpiyatları, Uluslararası Bilim
Olimpiyatları ve Lise Öğrencileri Ara-
sı Araştırma Projeleri. Ayrıca gençlere
ve çocuklara yönelik yayımladığı Bi-
lim ve Teknik dergisi ile Bilim Çocuk
dergisi var. Bu programlar ve yayınla-
rın tümü ortak bir amaca yönelik: Çağ-
daş bilim düzeyine ulaşmak için bilim-
sel insan gücü kaynağımızın nicelik ve
nitelik olarak çok hızlı bir biçimde ev-
Bilim ve Teknik
loji ya da genetik bölümlerinden birini 7. Ulusal Matematik Olimpiyatı İkinci Aşama Sınavı Sonucunda Madalya Kazanan Öğrenciler
kazanacak olurlarsa, TÜBİTAK bu
gençlere Üniversite Ödül Burs Prog- Sıra Adı Soyadı Okulu Ödülü
ramları çerçevesinde destekleyeceği-
ni, başka bir deyişle burs vereceğini 1 Ahmet Çetintaş Özel Samanyolu Erkek Fen Lisesi (Ankara) Altın
açıkladı. Bunun yanı sıra Ulusal Bilim
Olimpiyatında derece alan bu öğrenci- 2 Alp Şimşek İzmir Fen Lisesi (İzmir) Altın
ler, ÖSS Öğrenci Seçme Sınavı Kıla-
vuzu’na göre ilgili koşulları sağladıkla- 3 Bumin Yenmez Özel Yamanlar Lisesi (İzmir) Altın
rı takdirde, ÖSS’de ek puan da alabile-
cekler. 4 Süleyman Demirel Özel Muradiye Erkek Lisesi (Ankara) Gümüş
Törende, Ahmet Çetintaş, Alp 5 Selman Erol Özel Yamanlar Lisesi (İzmir) Gümüş
Şimşek, Bumin Yenmez (Matematik),
Duygu Kuzum, Fethi Mübin Ramaza- 6 Ali Çivril Özel Altınbaşak Erkek Lisesi (Isparta) Gümüş
noğlu (Fizik), Erhan Şimşek (Kimya),
Tansel Sıtkı Tunç ve Cafer Özdemir 7 Serhat Şevki Dinçer Kayseri Fen Lisesi (Kayseri) Gümüş
(Biyoloji) 1999 yılının altın çocukları
olarak madalyalarını taktılar. Bilgisayar 8 Sabri Yılmaz Özel Samanyolu Erkek Fen Lisesi (Ankara) Bronz
dalında birincilik alan olmadı; bu ne-
denle de bu dalda altın madalya veri- 9 Osman Osmanlı Özel Samanyolu Erkek Lisesi (Ankara) Bronz
lemedi.
10 Fatih Deniz Özel Yamanlar Lisesi (İzmir) Bronz
Başarı kazananların bu bilim serü-
veni, 8-9 Mayıs’da, Türkiye’nin dört 11 Yunus Esençayı Özel Samanyolu Erkek Lisesi (Ankara) Bronz
bir yanından katılan 9000 öğrenciyle
birlikte katıldıkları birinci aşama sına- 12 Ali Nabi Duman Özel Arı Fen Lisesi (Ankara) Bronz
vıyla başlamıştı. Birinci aşama sınavı
sonuçlandığında 130 öğrenci yaz hazır- 13 Ali Galip Bayrak Nuh Mehmet Baldöktü Anadolu Lisesi (Kayseri) Bronz
lık kursuna çağrılmış ve toplam 216
öğrenci de ikinci aşama sınavına katıl- VII. Ulusal Fizik Olimpiyatı İkinci Aşama Sınavı Sonucunda Madalya Kazanan Öğrenciler
maya hak kazanmıştı. İkinci aşama sı-
navları, 3-4 Aralık 1999’da; matematik, Sıra Adı Soyadı Okulu Ödülü
fizik ve kimya dallarında katılan öğ-
renciler için Ankara’da, ODTÜ’de ya- 1 Duygu Kuzum Ankara Çankaya Fen Lisesi (Ankara) Altın
pıldı. Biyoloji ve bilgisayar dalları için
ikinci aşama sınavıysa, 4 Aralık 2 Fethi M. Ramazanoğlu Özel Samanyolu Erkek Fen Lisesi (Ankara) Altın
1999’da gerçekleştirildi.
3 İsmail Yiğit Özel Samanyolu Erkek Fen Lisesi (Ankara) Gümüş
Öğrenciler sınav için çok çalıştılar;
ama sosyal etkinliklerine de hiç ket 4 Engin Pehlivanoğlu İstanbul Atatürk Fen Lisesi (İstanbul) Gümüş
vurmayıp sürdürdüler. İkinci aşama sı-
nav programları süresince, TÜBİTAK 5 Kaya Demir İzmir Fen Lisesi (İzmir) Gümüş
Bilim Adamı Yetiştirme Grubu prog-
ram sorumluları ve rehber öğrenciler 6 Emre Esentürk Özel Yamanlar Fen Lisesi (İzmir) Bronz
gençlerin bilimsel, sosyal, kültürel ile-
tişim kurmalarını sağlayacak ortamlar 7 Şerafettin Bilge Özel Fatih Erkek Fen Lisesi (İstanbul) Bronz
yarattılar. Bu bağlamda geziler düzen-
lendi, oyunlar oynandı, doğa yürüyüş- 8 Ali K. Reyhanoğulları İzmir Fen Lisesi (İzmir) Bronz
leri yapıldı.
9 M. Said Boybay Özel Samanyolu Erkek Fen Lisesi (Ankara) Bronz
Şimdi bu gençlerden bazılarını
Uluslararası Bilim Olimpiyatları bekli- 10 M. Emre Karagözler İzmir Fen Lisesi (İzmir) Bronz
yor. İlk hazırlık ekipleri seçilecek, se-
çilen ekipler özel yetiştirme kurslarına 7. Ulusal Kimya Olimpiyatı İkinci Aşama Sınavı Sonucunda Madalya Kazanan Öğrenciler
alınacaklar ve sonra sınavlardan geçe-
cekler. Sonuçta da ülkemizi temsil Sıra Adı Soyadı Okulu Ödülü
edecek ekipler belirlenecek. Hemen
belirtelim ki altın başarının yurdışın- 1 Erhan Şimşek Özel Samanyolu Erkek Fen Lisesi (Ankara) Altın
dan da geleceğine ve Bilim Olimpiyat-
larında yine dünyada adımızı duyura- 2 Murat Sümbül Özel Samanyolu Erkek Fen Lisesi (Ankara) Gümüş
cağımıza inanıyoruz.
3 Fırat Özdemir Özel Yamanlar Lisesi (İzmir) Gümüş
Gülgûn Akbaba
4 Hakkı Bağcı Özel Samanyolu Erkek Fen Lisesi (Ankara) Gümüş
5 Hakan Usta Özel Samanyolu Erkek Fen Lisesi (Ankara) Gümüş
6 F. Tolga Kırbay İzmir Fen Lisesi (İzmir) Gümüş
7 Hamza Yüksel Özel Fatih Erkek Lisesi (İstanbul) Bronz
8 Elçin Tuna Ankara Çankaya Fen Lisesi (Ankara) Bronz
9 Bekir Engin Eser Özel Fatih Erkek Fen Lisesi (İstanbul) Bronz
10 Ayşegül Çetinkaya İzmir Fen Lisesi (İzmir) Bronz
11 Yunus Emre Türkmen İzmir Fen Lisesi (İzmir) Bronz
7. Ulusal Biyoloji Olimpiyatı İkinci Aşama Sınavı Sonucunda Madalya Kazanan Öğrenciler
Sıra Adı Soyadı Okulu Ödülü
1 Tansel Sıtkı Tunç Özel Fatih Erkek Fen Lisesi (İstanbul) Altın
2 Cafer Özdemir Özel Fatih Erkek Fen Lisesi (İstanbul) Altın
3 Münir Akkaya İzmir Fen Lisesi (İzmir) Gümüş
4 İsmail Sergin Özel Fatih Erkek Fen Lisesi (İstanbul) Gümüş
5 Yusuf Özuysal İzmir Fen Lisesi (İzmir) Gümüş
6 Alper Yetil İzmir Fen Lisesi (İzmir) Gümüş
7 Yasin Fatih Dağdaş Özel Samanyolu Erkek Lisesi (Ankara) Bronz
8 Ahmet Apaydın Özel Fatih Erkek Lisesi (İstanbul) Bronz
9 Aslıhan Taşkıran Atatürk Anadolu Lisesi (Ankara) Bronz
10 Nihat Terzi Atatürk Anadolu Lisesi (Ankara) Bronz
11 Elif Nur Fırat Ankara Çankaya Fen Lisesi (Ankara) Bronz
12 Galip Özsoy Özel Fatih Erkek Fen Lisesi (İstanbul) Bronz
13 Kıvanç Birsoy İzmir Fen Lisesi (İzmir) Bronz
7. Ulusal Bilgisayar Olimpiyatı İkinci Aşama Sınavı Sonucunda Madalya Kazanan Öğrenciler
Sıra Adı Soyadı Okulu Ödülü
1 Onur Domaniç Atatürk Anadolu Lisesi (Ankara) Gümüş
2 E. Serdar Ayaz Özel Samanyolu Erkek Fen Lisesi (Ankara) Gümüş
3 Hasan Metin Aktulga Özel Yamanlar Fen Lisesi (İzmir) Bronz
4 Osman Tataroğlu Özel Samanyolu Erkek Fen Lisesi (Ankara) Bronz
5 Amaç Herdağdelen İzmir Fen Lisesi (İzmir) Bronz
Ocak 2000
Tekboynuz Takımyıldızı
Zengin kış gökyüzünde genellik- deki bulutsular, genç yıldızları oluş- pek çok sönük yıldız görülür. Küme-
le pek fazla dikkati çekmez Tekboy- turan bulutsunun arta kalanıdır. de yer alan en parlak yıldız, 4,7 kadir
nuz. Bu takımyıldız, aslında kışın en parlaklıktaki sıcak bir yıldız olan S
çok bakılan bölgelerden birinde, kış NGC 2244, kış gökyüzündeki en Tekboynuz’dur. NGC 2244 gibi, bu
üçgeninin ortasında yer alır. Üstelik, güzel açık yıldız kümelerinden biri- küme de bir bulutsunun içinde yer
Samanyolu kuşağı üzerinde bulun- dir. Küme, yaklaşık Ay’ın gökyüzün- alır. Ancak, bu bulutsuyu dürbünle
duğundan, Tekboynuz pek çok ilgi de kapladığı alan kadar bir bölgeye ya da küçük teleskoplarla görmek
çekici gökcismine de ev sahipliği ya- yayılmış bir düzine kadar yıldız içe- olanaksızdır. Kümenin içinde yer al-
par. rir. Bu nedenle, yüksek büyültmeli dığı bulutsunun adı Koni Bulutsu-
bir teleskopla değil, en iyi, bir dür- su’dur. NGC 2264’ün bize uzaklığı
Tekboynuz’daki ilginç gökcisim- bünle gözlenebilir. Yıldız kümesinin yaklaşık 2500 ışık yıldır.
lerinden biri, Beta (β) Tekboynuz gizemiyse uzun pozlamalı fotoğraf-
adlı yıldızdır. Bu, aslında üçlü yıldız- larda ortaya çıkar. Kümeyi oluşturan Rozet Bulutsusu’nun yaklaşık iki
dır. Üçlünün iki bileşeni 5; ötekiyse bulutsu, ünlü Rozet Bulutsusu’dur. derece kuzeydoğusunda, adını Kana-
6 kadir parlaklıktadır. Üçlüyü göre- Ne yazık ki, bulutsunun küçük te- dalı gökbilimci Plaskett’ten alan il-
bilmek için küçük bir teleskop ya da leskoplarla ya da dürbünle görülmesi ginç bir yıldız yer alır. Plaskett Yıldı-
bir dürbün yeterli olur. İlk bakışta iki zordur. Ancak çok iyi koşullarda, bü- zı, bilinen en büyük kütleli ikili yıl-
yıldız görünür; ancak, biraz daha sö- yük dürbünlerle (örneğin 11x80) ya dızdır. İkiliyi oluşturan yıldızların her
nük olanı, daha dikkatli bakılınca gö- da teleskopla yaklaşık iki ay çaplı biri Güneş’in en azından 55 katı küt-
rülebilir. bulutsu, çok silik biçimde görülebi- leye sahiptir. İkili birbirine o kadar
lir. Rozet Bulutsusu, bize 5500 ışık yakındır ki, herhangi bir teleskopla
Epsilon (ε) Tekboynuz adlı çift yıl ötede yer alır ve içinde yer alan ayırt etmek olanaksızdır. Gökbilimci-
yıldız, dürbünlü gözlemciler için bir NGC 2244, bilinen en genç yıldız ler tayfölçümü yaparak burada iki yıl-
başka iyi hedef. Çift, biri 4,3 kadir kümelerinden biridir. Kümenin yaşı dız olduğunu söyleyebiliyorlar. İkili,
parlaklıkta mavi-beyaz bir yıldız; yaklaşık 3 milyon yıldır. birbiri etrafında yaklaşık 14 günde
öteki 6,7 kadir parlaklıkta sarı bir yıl- bir dolanıyor. Bu kadar büyük kütleli
dızdan oluşuyor. Tekboynuz’daki öteki önemli yıl- yıldızlar, kısa ömürlüdür. Bu nedenle
dız kümesi, NGC 2264’tür. Kümeye bu ikilinin bir milyon yaşından genç
Tekboynuz, iki ünlü yıldız küme- dürbünle baktığımızda, bir ok başı oldukları tahmin ediliyor.
sini içerir. Her ikisi de birer bulutsu- biçiminde bir düzine yıldızla birlikte
nun içindedir. Kümelerin çevresin-
Gökyüzü Dergisi Bir Yaşında
Amatör gökbilim dergisi Gök- sonra dekontun açık adresle birlik- İKİZLER
yüzü, 1 yaşına bastı. Daha önce, te, aşağıdaki adrese gönderilmesi
bir bülten olarak çıkartılan Gökyü- gerekiyor. Koni 13 Koni Bulutsusu
zü, Ocak 1999’da dergiye dönüş- Bulutsusu 8
müştü. Dergi, 2000 yılına girerken Adres: ODTÜ Amatör Astronomi Topluluğu, Fizik (NGC 2264)
bazı yenilikleri içeriyor. Gökyüzü, Bölümü Z-26 06531 ANKARA AVCI
kazandığı yeni görünümün ötesin- Plaskett Yıldızı
de, Türkiye’deki deneyimli amatör Telefon: (312) 210 43 13
gökbilimcilerin aralarında bulundu-
ğu geniş bir yazar kadrosuyla yayın Rozet Bulutsusu Rozet
hayatını sürdürüyor. Yazar kadro- KÜÇÜK KÖPEK Bulutsusu
sundaki gelişmelerin yanı sıra, der-
ginin daha fazla okuyucuya ulaş- ζ (NGC 2244)
ması amaçlanıyor.
δ
Gökyüzü’ne abonelikle ulaşıla-
bilir. Abonelik ücreti 6 sayı için 4 TEKBOYNUZ βγ
milyon, 12 sayı için 7 milyon TL. α
Abone olmak için, abonelik ücreti-
nin İş Bankası ODTÜ Şubesi 4229- BÜYÜK KÖPEK
615784 no’lu Amatör Astronomi
Topluluğu hesabına yatırıldıktan Akyıldız
Bilim ve Teknik
KUZEY
Ayın Gök Ejderha Kuğu cak. Gezegenler, quadra-
Olayları Deneb ture konumunda (Gü-
neş Sistemi’ne tepe-
Büyük Ayı Küçük Ayı den bakarsak, qu-
adrature duru-
Bu ayın en il- Kral
ginç gök olayı, Kutup Kraliçe munda, Dünya-
21 Ocak sabahı Yıldızı Güneş-Geze-
oluşacak tam gen açısı 90°
Ay tutulması Zürafa Kanatlı At olur.) olduk-
kuşkusuz. Vaşak Andromeda larından, ge-
2000 yılının Aslan Arabacı zegenlerin
Türkiye’den DOĞU Kapella uyduları, ge-
gözlenebile- İkizler zegenin göl-
cek tek Ay Yengeç Perseus BATI gesinde kala-
tutulması bu. bilir. Bu sa-
Tutulma, sa- Balıklar yede, Jüpi-
baha karşı ger- ter’in arkasın-
Boğa Koç
Küçük Jüpiter
Köpek Procyon
Aldebaran Satürn
Betelgeuse
ç e k l e ş e c e k . Suyılanı Tekboynuz Avcı dan geçen uy-
Parçalı tutulma- duları, gezege-
nın başlangıç saati Rigel Balina nin hemen arka-
05:06; tam tutulma- sından değil, biraz
Akyıldız Irmak
nın başlama saatiyse Büyük daha doğudan çıkı-
06:08. Tam tutulma, Köpek Tavşan yor gibi görünür. Ayrı-
07:25’te sona eriyor. Bu ca, bu durumda Sa-
tutulmanın ilginç yanı, tam Irmak türn’ün gölgesinin kendi hal-
tutulma sırasında havanın aydın- kasına düştüğünü görmek de
lanmaya başlaması ve Ay’ın parçalı GÜNEY olasıdır.
tutulmuş olarak batması. Ayın batı- Mars, artık iyice alçalmış durum-
şıyla birlikte Güneş doğacak. 15 Ocak 2000 Saat 2100’de gökyüzünün genel görünüşü da. Ancak, gezegen hâlâ batı ufku
Jüpiter ve Satürn, birkaç aydır üzerinde gözlenebiliyor. Gezegen,
olduğu gibi, bu ay da oldukça iyi ko- 15° olacak. Bu uzaklık, ay sonunda 10 Ocak’ta Ay’la yakınlaşacak.
numdalar. İki gezegen giderek bir- biraz daha azalmış olacak. Venüs sabah gökyüzünde; an-
birlerine yaklaşıyorlar. Yıl başında, Satürn ve Jüpiter, teleskoplu göz- cak artık alçalmaya başlıyor. Ayın
aralarındaki açısal uzaklık yaklaşık lemcilere de bu ay cömert davrana- başında Güneş’ten üç saat önce do-
ğarken bu süre ay sonunda iki saate
1 Ocak ayında Jüpiter’in uyduları: Jüpiter’in inecek.
Ay, 6 Ocak’ta yeniay, 14 Ocak’ta
“Galileo Uyduları” olarak adlandırılan dört
3 büyük uydusu, bir dürbün yardımıyla bile ilkdördün, 21 Ocak’ta dolunay, 28
gözlenebilmektedir. Yandaki çizim, ay Ocak’ta son dördün evrelerinde ola-
5 boyunca, bu uyduların konumlarını cak. Alp Akoğlu
7 göstermektedir. Bu çizelgenin üzerine,
(gözleminizi yapacağınız günün ve
9 yaklaşık olarak saatin üzerine) boydan Gökbilim tartışma listemize üye olmak için:
boya bir çizgi çizerek, uyduların o andaki [email protected] adresine,
11 konumlarını bulabilirsiniz. “subscribe gokbilim” yazan bir ileti gönderebilirsiniz.
13
Mars
15 Ay (10 Ocak)
Ay (2 Ocak)
17
Venüs
19
21 Ay (3 Ocak) Ay (9 Ocak)
23 AKREP Fomalhaut
25
Ay (4 Ocak)
27
29
31 Europa Ganymede Callisto 2-4 Ocak sabah Ay ve Venüs 9-10 Ocak akşam Ay ve Mars
Io
Ocak 2000
Süpernovalar İçin
Yeni Yaklaşımlar
Süpernovalarla ilgili son gözlemler, ğun nötron yıldızları, ya da kara delik ürünü olan nötrinolar ışığa yakın hızda
bu yıkıcı patlamalar konusundaki ku- oluşturmaları, dış katmanlarının da ve çok büyük miktarlarda dışarı fırlı-
ramsal modelleri ve bunlara dayanıla- oluşan şok dalgasının yarattığı patla- yor. Bir süpernova patlamasını tetikle-
rak Evren’in geleceği hakkında yapı- mayla uzaya saçılmaları. Bu patlama sı- mek için gerekli enerjinin 100 katı
lan öngörüleri de köklü biçimde değiş- rasında nötronlar hızla birleşerek Ev- enerjiyle ortaya çıkan bu nötrino bom-
tirmeye aday. ren’de gördüğümüz ağır elementleri bardımanı, kuramda tartışmalara yol
oluşturuyorlar. Bu tür süpernovalar da, açmış bulunuyordu. Bazı kuramcılar,
Texas Üniversitesi (Austin) Gökbi- uzaya saçılan enkazlarında hidrojen böylesine büyük bir enerjinin, yıldıza
limcileriyle Deniz Kuvvetleri Araştır- bulunup bulunmamasına göre Ib, Ic ve patlamak için gereken enerjiyi bırak-
ma Laboratuvarı’nda görevli bilim II. tür süpernovalar olarak sınıflandırı- mayıp süpernovayı önlediğini, bazıla-
adamları, süpernovalara şimdiye değin lıyorlar. Klasik modele göre, yakıtı tü- rıysa, patlama için yetecek kadar ener-
inanıldığı gibi çöken merkezden nötri- kenen merkez, duran nükleer tepki- ji kaldığını savunmaktaydılar.
no kaçışının değil, ters yönlerde fışkı- melerin dengeleyemediği kütleçekim
ran madde ve enerji sütunlarının yol nedeniyle hızla çöküyor. Atomların Texas Üniversitesi’nde doktora
açtığını öne sürdüler. içindeki protonlar, çekirdek çevresin- sonrası eğitim gören Lifan Wang’ın
deki elektronlarla birleşerek nötron gözlemleri hem bu sorunu, hem de
Süpernovalar, büyük kütleli yıldız- haline geliyor. Merkez, 30-60 km çaplı patlamada nötrinoların rolünü ortadan
ların kısa ömürleri sonunda merkezle- ve tümüyle nötronlardan oluşmuş bir kaldırıyor. Üniversitenin 2.1 metrelik
rindeki yakıtı bitirmeleriyle meydana küre haline gelirken bu birleşmenin teleskopuyla yıllardır her türden sü-
gelen çok güçlü patlamalar. Bunların pernovayı gözleyen Wang, ortaya çıkan
birkaç türü var. Ia diye bilinen türünün Yeni modelde, çöken merkezden fışkıran ışığın polarize (kutuplanmış) olup ol-
dev yıldızlarla ilgisi yok: Güneş benze- madde ve enerji sütunları, dış katmanları da madığına bakmış. Kutuplanmada ışık
ri yıldızların sıkışmış enkazı olan beyaz etkileyerek yıldızın patlamasına yol açıyor. dalgaları belirli yönlerde diziliyor. Bir
cücelerin üzerine kütle birikmesiyle süpernova patlamasında ortaya çıkan
oluşuyor. Yakınındaki bir yıldızdan çal- ışık düzgün biçimde her yönde yayılı-
dığı gazla kütlesi 1,4 Güneş kütlesini yorsa ışık kutuplanmamış demektir.
aşan beyaz cüce, çok güçlü bir patla- Patlamadaki asimetriyse, ölçülebilir bir
mayla tümüyle yok oluyor ve sırasıyla kutuplanmaya yol açıyor. Wang’ın izle-
radyoaktif nikel, kobalt ve sonunda de- diği Ib, Ic ve II. tür süpernovaların tü-
mir atomları halinde uzaya saçılıyor. Bu münde ışık kutuplanmış. Üstelik pat-
patlamalar hep 1,4 Güneş kütlesi olan lamanın merkezine yaklaştıkça kutup-
"Chandrasekhar sınırı" aşılınca meyda- lanma giderek artıyor ve çift kutuplu
na geldiğinden Ia türü süpernovalar ev- bir yapı ortaya çıkıyor. Wang ve Üni-
renbilimde "standart ışık kaynakları" versite’nin tecrübeli gökbilimcilerinin
olarak kabul ediliyor ve bunlardan Ev- çıkardığı ortak sonuç, patlamanın bir
ren’in sınırlarındaki gökadaların uzak- eksen boyunca meydana geldiği. Araş-
lıklarını ölçmekte yararlanılıyor. tırmacılar, öngörülerini sınamak için
Deniz Kuvvetleri Araştırma Laboratu-
Öteki tür süpernovaların ortak varı’nda görevli bilgisayar uzmanların-
özellikleriyse büyük kütleli yıldızların
merkezlerinin çökerek son derece yo-
Bilim ve Teknik
dan modelleme çalışmaları yürütmele- KAIT teleskopu NGC1637
rini istemişler. Denenen modeller de Gökadasında
varsayımın doğruluğunu ortaya koy- li olarak karşılaştırıp ortaya çıkan deği-
muş. Bilgisayar uzmanları, çöken çe- şiklikler konusunda gökbilimcileri SN 1999em
kirdek yakınlarından fışkıran madde uyarıyor. KAIT geçen yıl içinde 30 sü- Supernovası
ve enerji sütunlarının, zıt yönlerde yıl- pernova saptamış. Bu sayı, normal ola-
dızın dış katmanlarını delip uzaya çık- rak öteki teleskopların bir yıl içinde niyle maksimum parlaklık değerleri sa-
tıkları, ama bunu yaparken yan tarafla- hep birlikte saptadıkları sayının nere- bit olduğundan, görünür ışıklarındaki
rına da şok dalgaları gönderdikleri ve deyse iki katı. farklılıklardan içlerinde yer aldıkları
böylece enerjilerinin bir kısmını yıldız- gökadaların uzaklıkları saptanabiliyor-
la paylaştıkları sonucuna varmışlar. Yıl- Yeni süpernova, 29 Ekim günü şa- du. Hatta içinde Filippenko’nun da
dızın henüz bozulmamış dış katmanla- faktan hemen önce görüntülenmiş. O bulunduğu, Yüksek Z Süpernova Araş-
rına çarpan bu şok dalgası da süperno- sırada nöbette olan Çinli gökbilimci Li tırma Grubu adlı uluslararası bir ekip,
va patlamasını oluşturuyor. Çöken Weidong, fırsatın kaçırılmaması için uzak gökadalardaki Ia türü süpernova
merkezden arta kalan maddeler fışkır- elektronik postayla buluşu tüm gözle- gözlemlerine dayanarak Evren’in gide-
ma sütunu (jet) ve öteki katmanların mevlerine duyurmuş. Altı saat sonra da rek artan bir hızla genişlediği sonucu-
oluşturduğu çörek biçimli bir bulut bi- Çin’in başkenti Beijing’deki Ulusal nu çıkarmışlardı. Gökbilim dilinde Z,
çiminde uzaya saçılıyor. Gözlemevi, patlayan gökcisminin Eri- milyarlarca ışık yıllık uzaklıklara işaret
danus Takımyıldızı’nın Orion ile sınırı- eden bir ölçü. Ekibin vardığı sonuçlar,
Texas Üniversitesi gökbilimcilerin- na yakın NGC1637 adlı sarmal bir gö- benzer bir araştırma yapan rakip bir
den Craig Wheeler, "tek bir yönde iler- kadada ortaya çıkan II. türden bir sü- grup tarafından da doğrulanmıştı.
leyen enerji ve kütle, bir fışkırma sütu- pernova olduğunu ilan etmiş. Gerçi sü-
nunu betimler. Gözlenenlerin bu sü- pernova’nın parlaklığı, görüntülerde Oysa daha sonra Filippenko’nun
tunların tetiklediği patlamalar olduğu gökada merkezinin parlaklığını bile yakın gökadalardaki süpernova göz-
kesin" diyor. Wheeler, bundan sonra bastırıyor. Ama bize 25 milyon ışık yılı lemleri, Evrenin genişleme hızı konu-
yapılacak işin, bunların nasıl oluştuğu- uzakta olduğundan çıplak gözle göre- sunda kuşku yarattı. Nedeni, yakındaki
nun belirlenmesi olduğunu söylüyor. bilmek olanaksız. süpernovaların, uzaktakilere göre mak-
Araştırmacıya göre "şimdilik akla en simum parlaklıklarına daha geç ulaşma-
yakın gelen açıklama, çöken merkezin Şimdi Dünya’mızdaki büyük teles- ları. Filippenko, gözlemlerdeki hata ya
oluşturduğu nötron yıldızının yüksek kopların çoğu bu süpernovaya çevrili. da başka bazı açıklanabilir nedenleri
dönüş hızı ve çok güçlü manyetik ala- Uzay teleskoplarından Chandra 2 Ka- gözardı etmemekle birlikte, eğer Ia tipi
nı." Wheeler, nötron yıldızının enerjisi- sım’da, Hubble da 5 Kasım’da keskin süpernovalarda gerçekten böyle farklar
ni, manyetik fışkırma sütunları ve yo- gözlerini 1999em’e diktiler. Bu büyük varsa, bunun standart ışık kaynağı olma
ğun atarca ışınımı aracılığıyla nasıl ilginin nedeni, süpernovaların çok ça- özelliğini olumsuz yönde etkileyeceği
dönme ekseni doğrultusunda odakla- buk parlayıp, çabuk sönükleşmeleri. düşüncesinde. Li Weidong da, Ia türü
yabildiğini araştırdıklarını da belirtiyor. Dolayısıyla gözlemekte ne kadar geci- süpernovaların üçte birinden fazlası-
kilirse derlenecek değerli bilgiler o öl- nın, yaydıkları ışık ölçüsü ve tayflarıyla
California Üniversitesi (Berkeley) çüde azalıyor. Neyse ki, bu parlak sü- standarttan saptıklarını belirtiyor. Bu
Lick Gözlemevinde gökbilimcilerce pernova, patladığının ertesi günü fark durumda, kütlelerinde sanılanın aksine
29 Ekim’de keşfedilen parlak bir sü- edilmiş. Konumu nedeniyle de sürekli farklılıklar olabileceğini, bunun da ev-
pernovaysa, gökbilim ve evrenbilim izlenebilecek. renbilim modellerinin yeniden düşü-
(kozmoloji) dünyasını uzun süre meş- nülmesi gerektiği anlamına gelebilece-
gul edeceğe benziyor. Nedeni, patla- Gökbilimcilerin üzerinde önemle ğini söylüyor. Çinli gökbilimciye göre
manın hemen ardından otomatik bir duracakları bir konu, II. tür süpernova- yapılması gereken şey, bu tür süperno-
teleskop ve dikkatli bir araştırmacı ta- ların uygun bir standart ışık kaynağı vadan birkaçını çok yakından izlemek,
rafından belirlenmesi. Bu sayede araş- olup olamayacakları. Şimdiye kadar bu istatistiksel bakımdan önemli bir sayı-
tırmacılar, bu şiddetli gök olayları ko- onur, Ia türü süpernovaların tekelin- dakini de ana hatlarıyla inceleyip daha
nusunda bilgilerini derinleştirebile- deydi. Bunların özellikleri (1,4 Güneş güvenilir bir model kurmak.
cekler. Buluşun yarattığı heyecanın bir kütlesine erişince patlamaları) nede-
başka nedeni de, evrenbilimcilerin Raşit Gürdilek
ötedenberi aradıkları yeni bir "standart
ışık kaynağı" olmaya adaylığı. Kaynaklar
NASA basın bülteni, 13 Kasım 1999
1999em adlı süpernovayı Katzman NASA haber bülteni, 12 Kasım 1999
Otomatik Görüntüleme Teleskopu
(KAIT) adlı bir robot teleskop sapta-
mış. California Üniversitesi gökbilim-
cilerinden Alexei Filippenko’nun yö-
netimindeki ekipçe kullanılan 75 cm
çapındaki teleskop, her üç-dört günde
bir binlerce gökadayı görüntülüyor.
Ayrıca eski görüntülerle yenileri sürek-
Ocak 1999
Uluslararası
Deprem
Konferansı
17 Ağustos 1999 Kocaeli Depremi Uluslararası
Konferansı, 2-5 Aralık 1999 tarihleri arasında İstan-
bul’da gerçekleştirildi. 16 ülkeden 60’ın üzerinde
bilim adamının katıldığı konferans, Türkiye ve
dünyadaki uzmanları bir araya getirerek; yeniden
yapılanma konusunda, deprem bölgesinde kalıcı
konutların yapımından önce, bilimsel verilerin ortaya
konması ve gelecekteki yapılaşmanın nitelikleriyle
ilgili öneriler sunma amacını taşıyordu.
İSTANBUL Teknik Üniversi- di. Konferansın son günüyse, İTÜ dile getirdi. Le Pichon’a göre
tesi (İTÜ), Uluslararası Ko- Teknik Komitesi tarafından deprem- KAF’ın Marmara Denizi içinde sun-
nut Bilimleri Birliği (IAHS) den etkilenen bölgelere düzenlenen duğu geometri tam olarak belirlene-
ve Milliyet Gazetesi’nin iş- teknik geziye ayrılmıştı. memesine karşın hareketin, doğu-
birliğiyle düzenlenen 17 batı yönünde Marmara Denizini bir
Ağustos 1999 Kocaeli Depremi Ulus- Jeoloji, Sismoloji ve Zemin me- uçtan diğerine kat eden tek bir fay
lararası Konferansı, 2-5 Aralık 1999 kaniği ve Temeller başlıklı oturum- parçası boyunca gerçekleşme olasılı-
tarihleri arasında İTÜ Maçka yerleş- ların gerçekleştirildiği konferansın ğı yüksek. Bu da olası depremin bü-
kesinde gerçekleştirildi. 16 ülkeden ilk gününde, son aylarda adını sıkca yüklüğünün yüksek olmasını sağla-
60'ın üzerinde bilim adamının katıl- duyduğumuz yerli ve yabancı yerbi- yacak bir etken.
dığı konferans, yeniden yapılanma limcilerin bildirileri yer aldı. Bunlar
konusunda Türkiye ve dünyadaki arasında belki de en çok ilgi toplaya- Jeoloji konulu teknik oturumun
uzmanları bir araya getirerek, dep- nı, önemli levha tektonikçi olan Prof. ilk konuşmacısı olan Prof. Dr. Aykut
rem bölgesinde kalıcı konutların ya- Dr. Xavier Le Pichon oldu. Le Pic- Barka’ysa konferansa "Doğu Marma-
pımından önce bilimsel verilerin or- hon konferansta, Prof. Dr. Tuncay ra Bölgesi’nde 17 Ağustos ve 12 Ka-
taya konması ve gelecekteki yapılaş- Taymaz ve Prof. Dr. A. M. Celâl Şen- sım 1999 Depremleri" adlı bildirisiy-
manın nitelikleriyle ilgili öneriler gör’le birlikte hazırladıkları, "Mar- le katıldı. Barka’ya göre KAF üzerin-
sunmayı amaçlıyordu. Yerli ve ya- mara Fayı ve Gelecekteki İstanbul de 1939-1967 arasında birbirini izle-
bancı bilim adamlarıın katıldığı kon- Depremi" adlı bildirisini sundu. Bil- yen depremler, hem birbirini tetikli-
feransın ilk üç gününde; Jeoloji, Sis- dirisinde, Marmara Bölgesi’ndeki yor, hem de genel olarak doğudan
moloji, Zemin Mekaniği ve Temel- depremlerin uzun bir tarihsel geçmi- batıya doğru ilerlediği gösteren bir
ler, Yapı, Yapı Onarımı ve Güçlendi- şinin olduğunu, doğal süreç olarak görünüm sergiliyor. Dolayısıyla
rilmesi, Altyapı, Çevre Güvenliği ve bu depremselliğin bugün de sürdü- KAF’ın Marmara Bölgesi’nde büyük
Risk Değerlendirilmesi / Yönetme- ğünü belirtti. Yapılan sismik ölçüm- bir enerji birikimi var. Bu enerjinin
liklerin Uygulanması, Bölgesel Plan- ler, GPS ölçümleri ve arazi gözlemle- bir bölümünün son iki depremle bo-
lama ve Yeni Yerleşimler / Ülke Eko- ri sonucu, Kuzey Anadolu Fayı şalmasına karşın, özellikle Marmara
nomisine Etkileri, Uygun Bina Tipo- (KAF) boyuncu oluşan yer değiştir- Denizi içinde kalan bölümündeki
lojisi ve Teknolojisi, Deprem Âfeti- menin yılda yaklaşık 20 mm olduğu- enerji birikimi artarak devam ediyor.
nin Zararlarının Azaltılması ve Âfet nu ve bu nedenle, özellikle son dep- Bu durum da, bir sonraki depremin
Yönetimi ana başlıkları altında top- remlerin ardından, KAF’ın Marmara Marmara Denizi içinde gerçekleşme
lam 10 teknik oturum gerçekleştiril- Denizi içinde kalan bölümünde bü- olasılığını artırıyor. Barka’nın fayın
yük bir enerji birikiminin olduğunu bu bölgedeki geometrisi hakkındaki
Bilim ve Teknik
değerlendirmesiyse, genel olarak en
az iki parçadan oluştuğu yönünde.
İTÜ Maden Fakültesi Dekanı Pof.
Dr. Naci Görür de sunduğu bildiri-
sinde, Marmara Denizi’nin oluşumu-
nu ve yaklaşık 15 milyon yıl önce
meydana gelen KAF’ın bu oluşum
içindeki yerini anlattı. Aral Okay,
Emin Demirbağ, Ayşe Kaşlılar, Ay-
sun Boztepe, Hülya Kurt, Nilgün
Okay ve İsmail Kuşçu’nun birlikte
hazırladıkları, "Marmara Denizi Al-
tındaki Kuzey Anadolu Fay Sistemi"
adlı bildiride de, TPAO’nun sismik
verileriyle MTA Sismik-1 gemisinin
topladığı sismik verilerin kimi bölge-
ler için benzer olduğu ve fayın ge-
ometrisiyle ilgili önemli bilgiler sun- Le Pichon, Taymaz ve Şengör’ün modeline göre, KAF’ın Marmara Denizi içindeki durumu.
duğu belirtilerek, bölge için en kötü Numaralı çizgiler fayı ortaya koyan sismik yansıma profillerinin alındığı yerleri gösteriyor.
olasılığın, fayın tek bir parça boyun-
ca kırılmasıyla ortaya çıkabileceği mara Bölgesi’nin depremselliği tüm tahmin etmemize olanak vermemek-
üzerinde duruldu. Taymaz’ın bildiri- yönleriyle irdelenmeye çalışıldı. tedir. Bununla beraber, günümüzde
sindeyse, Marmara Bölgesi’nin sis- Deprem bölgeleri için İTÜ tarafın- ulaşılan bilimsel seviye, olası bir
motektoniğiyle, 1999 Gölcük-Sapan- dan hazırlanan "Urban-M3" adlı yeni depremin özelliklerini belirlememizi
ca-Düzce depremlerinin kaynak bir yerleşim projesinin de tanıtıldığı sağlamaktadır.
özellikleri anlatıldı. Emin Demir- konferans, üçüncü gün öğleden son- Yakın zamanda meydana gelen
bağ’ın sunduğu ve A. M. Celal Şen- ra gerçekleştirilen bir panelle sona iki büyük yıkıcı deprem ve Marmara
gör, Emin Demirbağ, Okan Tüysüz, erdi. Konferansın ardından İTÜ Bölgesi'nde meydana gelmesi bekle-
Hülya Kurt, Naci Görür ve İsmail Rektörü Prof. Dr. Gülsün Sağlamer nen depremi göz önünde bulundura-
Kuşçu’nun hazırladıkları bildiride, ve IAHS Başkanı Prof. Dr. Oktay rak, zaman kaybetmeden şehirleri-
MTA Sismik-1 gemisinin İzmit Kör- Ural tarafından imzalanan bir dekla- mizi ve Marmara Bölgesi’ni depreme
fezi’nde topladığı verilerin yorum- rasyonla da coğrafyamızın deprem- dayanıklı bir şekilde yeniden yapı-
lanmasıyla KAF’ın bu bölgedeki ge- selliği ve bu konuda yapılması gere- landırmalı ve mevcut yapıları güç-
ometrisi anlatıldı. kenler duyuruldu. lendirmeliyiz.
Konferansın en çok ilgi toplayan “Türkiye, deprem riski yüksek Bir yandan olası deprem riskini
bildirileri bunlar olmasına karşın, üç bir bölgede yer almaktadır. Mevcut doğru tahmin etmek amacıyla yapı-
günde sunulan 40’a yakın bildiriyle, bilimsel araştırmalar ve sahip oldu- lan bilimsel çalışmalara hız verirken,
yaşadığımız son iki depremin ışığın- ğumuz teknoloji, depremin ne za- diğer yandan da kısa, orta ve uzun
da, genel olarak ülkemizin ve Mar- man ve nerede olacağını önceden vadeli afet yönetimi planlarını geliş-
tirmemiz gerekmektedir. Ayrıca,
Karadeniz mevcut yerleşimlerin deprem riski
belirlenmeli ve yeni yerleşimlerle il-
gili derinlemesine araştırmalar yapıl-
malıdır.
Bu konferansa katılan delegeler;
gelecekteki depremlerin yıkıcı ve
yok edici etkisinden insanların ve sa-
hip oldukları değerlerin korunması
amacıyla, aşağıda belirtilen hususla-
rın Türk Hükümeti'ne, Birleşmiş
Milletler'e, Avrupa Birliği'ne, Dünya
Bankası'na ve diğer ilgili kurumlara
bildirilmesine karar vermiştir.
• Marmara Bölgesi’nde, hızla ye-
terli sayıda sismik ölçüm istasyonları
A.Barka’nın son iki depremin ardından, KAF’ın bölgedeki geometrisiyle ilgili haritası. kurulmalıdır. Bu istasyonların sürekli
Marmara Denizi çevresinde Kuzey Anadolu Fayına ait fay segmentleri ve bu segmentler çalışır halde tutulması sağlanmalıdır.
üzerinde meydana gelen yıkıcı depremler. Çizgili elipsler 18. ve 19. yüzyılda, kırmızı hat- • Deprem bölgelerinde geniş
lar bu yüzyılda meydana gelen depremleri göstermektedir. 12 Kasım 1999 Düzce depre-
mi, 17 Ağustos 1999 depreminin doğusunda meydana gelmiştir. kapsamlı jeolojik, jeofizik, sismik ve
Ocak 2000
T. Taymaz’ın bölgenin sismotektoniğini
gösteren haritası. Marmara Denizi ve Çevre-
sini etkileyen önemli depremlere ait Fay
Düzlemi Çözümleri, Cisim Dalgaları Modelle-
mesi sonuçları ve önbilgilere göre USGS-
NEIC; Harvard-CMT çözümleri. İçleri renk-
lendirilmiş büyük daireler günümüze değin
(aletsel dönemde) bölgede oluşmuş ve yı-
kımlara yol açmış depremlerin yerlerini, kırık
zonlarıyla ilişkisini ve Fay Düzlemi Çözümle-
ri’ni gösteriyor. Kırmızı renkli çözümler doğ-
Kuzey Anadolu Fayı rultu-atımlı faylanmaları (yanal yönlü hare-
ketler; 17 Ağustos Gölcük-İzmit depremin-
deki gibi), koyu-mavi çözümler normal fay-
lanmaları (açılma hareketleri; 1995 Dinar
depremindeki gibi), bordo çözümler, bindir-
USGS-PDE Merkez Üsleri me (sıkışma türü) faylanmaları (1988 Spitak-
01.01.1973-12.11.1999 Ermenistan depremindeki gibi) ve turuncu
Büyüklük
çözümlerse Harvard-CMT çözümlerini gös-
teriyor. Odak küreleri içindeki sayılar kırılma-
nın gözlendiği yerküre içindeki odak derinli-
ğini kilometre ölçeğinde gösterir. (*) ile işaretli olanların odak derinlikleri net olarak bilinmiyor ve fay düzlemi çözümleri McKenzie (1972)’den
alınmış. Depremlerin tarihleri ve büyüklükleri küreler üzerinde verilmiş. Küçük mavi daireler Marmara Denizi ve çevresinin USGS-NEIC verile-
rine göre 1973--1999 yılları arasındaki sismik etkinliğini (depremlerin dağılımları) gösteriyor.
zemin araştırmaları yapılmalı ve bu • İnşaatla ilgili bütün yönetme- önem verilmelidir; her yılın ağustos
konulara yönelik mühendislik harita- likler ve iş etiği eksiksiz uygulanma- ayı "Depreme Hazırlıklı Olma" ayı
ları hazırlanmalıdır. lı ve yönetmelikleri uygulamakla gö- olarak resmen ilan edilmelidir. Her
revli kurumlar kanun önünde sorum- evde deprem çantası bulunmalıdır.
• Fay hatlarındaki aktiviteleri iz- lu olmalıdır.
lemek amacıyla, Marmara Denizi’n- • Olası bir afet durumunda, top-
de geniş kapsamlı sismik ve jeofizik • Depremde hasar gören veya lumu doğru bilgilendirmek amacıyla,
araştırmalar yapılmalı, aygın ve sü- görmeyen binaların güçlendirilmesi, Devlet, üniversite ve medyanın iş-
rekli bir GPS (Global Positioning konunun uzmanları tarafından yapıl- birliği sağlanmalıdır.
System) ağı oluşturulmalıdır. malıdır.
• Afetlere hazırlanmak amacıyla,
• Aktif faylara komşu olan nehir • Bütün inşaatlarda uygulama deprem mühendisliği alanında dene-
deltalarında ve deniz doldurularak projesine eksiksiz uyulmalıdır. yimli ülkelerle işbirliği yapılmalıdır.
kazanılan alanlar üzerinde inşaat ya-
pılmasına izin verilmemelidir. Dep- • Yeni binalara finans kaynağı • Depremde yıkılmış binalardan
rem bölgelerinde yeni yapılacak in- sağlamak üzere, dış ülkelerde yaygın bazıları "yaşayan müzeler" olarak ko-
şaatlar için sıvılaşma ve zemin bü- olarak uygulanan bina kredisi sistemi runmalıdır. Bu müzede meydana ge-
yütmesi etkilerini de içeren geniş zaman geçirmeden başlatılmalıdır. len tüm hasar tesbit edilip, eğitim ve
kapsamlı zemin araştırmaları yapıl- araştırma için bilgi bankası kurulma-
malıdır. • Ulusal afetleri önleme ve afet lıdır. Böylece gelecek kuşaklar, dep-
sonrası yönetim merkezi kurulmalı, remlerin yıkıcı etkisi ve depreme ha-
• İnşaat mühendisliğiyle ilgili yö- bu merkeze yeterli finans kaynağı zırlıklı olmanın önemi hakkında uya-
netmelikler düzenlenirken mevcut sağlanmalıdır. rılmış olacaktır.
ve güncelleştirilmiş fay haritaları göz
önünde bulundurulmalıdır. • "Profesyonel Mühendis"" uygu- • Depremler nedeniyle meydana
lamasına geçilmeli, bununlu ilgili gelebilecek maddi hasarları en aza in-
• Birinci derecede öneme sahip hukuki ve eğitim düzenlemeleri ya- dirmek amacıyla, toplum, deprem si-
binalar ile tarihi yapılar süratle güç- pılmalıdır. gortası konusunda bilgilendirilmelidir.
lendirilmelidir.
• Afetlerin etkisini en aza indir- • Gelecek kuşakların korunması
mek amacıyla, toplumsal eğitime ve güvenli yaşamı açısından gerekli
önlemler alınmalıdır.
E. Demirbağ’ın sunduğu ve A. M. C. Şengör, E. Demirbağ, O. Tüysüz, H. Kurt, N. Görür ve İ.
Kuşçu’nun hazırladıkları bildiride, MTA Sismik-1 gemisinin İzmit Körfezi’nde topladığı verile- • Su, doğalgaz, elektrik gibi şehir
rin yorumlanmasıyla KAF’ın bu bölgedeki geometrisi. 17 Ağustos depreminden sonra MTA şebekelerini olası depremlerin yıkıcı
Sismik-1 tarafından saptanan Körfez Fayları, İTÜ Maden Fakültesi, İTÜ Avrasya Yerbilimleri etkisinden korumak amacıyla yeni
Enstitüsü, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü’nce hazırlanmıştır. yönetmelikler hazırlanmalıdır.
• Depremlerin çevresel etkisini
en aza indirmek amacıyla yeni yasal
düzenlemeler yapılmalıdır.
Konferansa katılanlar adına eş-
başkanlar tarafından imzalanmıştır.
Konferans Deklarasyonu, 4 Ara-
lık 1999”
Murat Dirican
Bilim ve Teknik
Gölcük ve Düzce Depremleri...
Yüzey Kırıkları ve
Sismolojik Özellikler
Efteni Gölü güneyi, Cevizlik Mahallesi’nde lerinde gerçekleşeceği konusunda yer-
deprem kırığının genel görünümü. Burada yer bilimciler aynı düşüncede. Bu öngörü-
değiştirme düşey yönde 250 cm, sağ yönde ise nün Marmara bölgesi ve çevresinde
263 cm’dir. Düzce depremi sonrası (Foto 4). ortaya koyduğu yüksek risk nedeniy-
le, konu yerbilimcilerin yanı sıra ka-
Ülkemiz, Dünyanın önemli aktif milyarlarca dolarlık ekonomik zarara muoyunda da çok tartışılır oldu. Baş-
langıçta konunun uzmanları arasında
deprem kuşaklarından biri olan Alp- yol açtı. Son depremler, Kuzey Anado- yapılan tartışmalar, medyanın da zorla-
masıyla, uzmanlık alanı deprem sis-
Himalaya orojenik kuşağında yer alır. lu Fayı (KAF) üzerinde, 1939 yılında molojisi ve saha jeolojisi olmayan bir-
çok bilim adamının da katılmasıyla
Coğrafyamızda, karmaşık jeolojik ve başlayan ve doğudan batıya doğru göç alevlendi, giderek bilimsellikten
uzaklaşan, kurgusal (spekülatif) yo-
jeodinamik yapısından dolayı çok sayı- eden deprem etkinliğinin sürmekte rumlara dönüştü.
da, önemli büyüklükte deprem oluş- olduğunu ortaya koydu. Yerbilimcilere Marmara denizinde olası deprem-
lerin yeri ve faylanma mekanizmasının
turabilecek boyutlarda aktif kırık (fay) göre bu bölgelerde oluşan depremler, önceden kestirilebilmesi, öncelikle
son depremlerin yüzey kırıkları ve sis-
zonu bulunuyor. Özellikle, Marmara sürpriz olarak değerlendirilmiyor. Bu molojik parametrelerinin iyi tanımlan-
masına bağlıdır. Bu sayede daha iyi
denizi ve çevresinin Neojen-Kuvater- nedenle, son depremler yazılı ve gör- tahminler yapılabilir. Son günlerde ya-
pılan tartışmalardaki yorumlar, bu dep-
ner dönemindeki yapısal ve paleocoğ- sel yayın organlarında yapılan tartış- remlerde meydana gelen yüzey kırık-
larının özellikleri ve bunların bölgesel
rafik evrimine ilişkin yapılan birçok maların da etkisiyle, daha batıda olası aktif tektonik yapı içindeki konumları-
nın yeterince bilinmediği, buna bağlı
araştırmada, bölgedeki paleocoğrafik yeni bir depremin habercisi olarak al- olarak yapılan sismotektonik yorumla-
rın da eksik olduğunu gösteriyor. Buna
değişimler genellikle Kuzey Anadolu gılanmaya başlandı. Yeri ve geometrisi karşın, gelecekte de benzer büyüklük-
teki depremlerin bölgede meydana ge-
Fayı (KAF)’nın yapısal evrimiyle öz- hakkında yeterli bilgi sahibi olmasak leceği bilimsel bir gerçektir.
deşleştiriliyor. da KAF'ın Marmara Denizi’nden geç- Doğu Marmara
17 Ağustos 1999 Gölcük ve 12 Ka- tiği ve bundan sonraki olası depremle- Bölgesinin
sım 1999 Düzce depremleri, Bolu’nun rin bu fayın deniz içinde kalan bölüm- Aktif Fayları
batısında üç ana kola ayrılan Tablo 1: 17 Agustos 1999 Gölcük Depremi Yüzey Kırıklarının Marmara denizi ve çevresinin je-
Kuzey Anadolu Fay Zonu Özellikleri (Şekil 1 - 2). olojik ve sismotektonik yapısı hakkın-
(KAFZ)’nun kuzey kolu üze- da çok değişik yorumlar yapılıyor. Do-
rinde oluşan ve son yüzyılda Segment Uzunluk Kırılma Maksimum Maksimum Atımın ğu Marmara bölgesinin aktif fayları şe-
ülkemizde önemli can kayıp- Adı (km) Atım Azalma kil 1'de gösterilmektedir. 1999 Gölcük
larına ve ağır hasarlara neden (Faylanma) Atım Bölgesi Yönü ve Düzce depremleri ve yüzey kırıkla-
olan büyük depremlerdendir Doğu Batı rı –Akyazı ovasına rastlayan 20 km'lik
(Şekil 1 ve 4). Bu depremler, Türü (cm) Batı Doğu
nüfus ve sanayinin en yoğun Batı Doğu
olduğu Marmara bölgemizi et- Gölcük 30 Kara (6.5) SYDA* 417 Batı Doğu
kiledi; çok sayıda can kaybı ve Tepetarla Kara 16.5 Batı Doğu
Arifiye 21 SYDA* 310 Batı Doğu
Karadere 15 Orta Doğu
Aksu 8.5 SYDA* 490 Doğu Yarısı Doğu
Gölyaka 8 Batı Doğu
Kavaklı 3 SYDA* 210
Sapanca 3
Akyazı 10 SYDA* 160
SYDA* 30
Normal fay 260
Normal fay 20
Sağ yönlü ve 40
açılma bileşenli
*Sağ Yönlü Doğrultu Atım
Bilim ve Teknik
bölümü dışında – bölgedeki varlığı Şekil 1: Doğu Marmara bölgesinin aktif fayları ve 17 Ağustos 1999 Gölcük ve 12 Kasım 1999 Düzce dep-
çok iyi bilinen, KAF zonu üzerinde remlerinin yüzey kırıkları (Emre ve diğ. 1998’den değiştirilerek alınmıştır).
yer alan faylarda meydana gelen hare-
ketler sonucu oluşmuştur. Erzin- ları Laledere deltası (Yalova) ile Göl- rıkların kesintisiz devamı biçiminde-
can'dan Bolu'ya kadar çizgisel uzanım- yaka arasında yaklaşık 140 km uzunlu- dir. Gölyaka yöresinde yaklaşık 10
lı kırıklardan oluşan KAF, Bolu batı- ğundadır ve Düzce’nin yaklaşık 6 km km'lik bölümde iki deprem kırığı bir-
sından itibaren, kabaca Doğu-Batı yö- güneybatısında Gölyaka yakınlarında birini üzerlemiştir (birbiriyle çakış-
nünde uzanan iki ana kola ayrılır. Bolu biter (Şekil 1, 2, 3 ve Tablo 1). Bu kırı- mıştır).
ovası, Kaynaşlı, Akyazı üzerinden İz- ğın batıdaki devamına, deniz altında
mit körfezine ulaşan uzanımı, fayın yer alan Çınarcık segmenti de eklen- 17 Ağustos 1999 Gölcük depre-
kuzey kolunu oluşturur. Bu bölgedeki diğinde, 17 Ağustos 1999 depreminde minde kırılan Düzce fayı üzerindeki
faylar Düzce fayı ile İzmit-Adapazarı gelişen kırıkların uzunluğu 180 km'ye yanal yerdeğiştirmeler çatlaklar biçi-
ve Çınarcık segmentleridir (fay parça- ulaşır. minde doğuya doğru azalım gösterir-
ları). Kuzeydoğu ucunda Gümüşova ler. Ancak, 12 Kasım 1999 Düzce dep-
ve Yığılca bindirmelerine geçen Hen- 12 Kasım 1999 Düzce depremi remi, süregelen kırık üzerinde değil,
dek fayı da kuzey koldaki sistemin bir Gölyaka’yla Kaynaşlı’nın doğusu ara- sağa sıçrayarak gelişmiştir ve bu böl-
parçasıdır. Güney koldaysa doğudan sında kalan bölgede 43 km uzunlu- gelerde düşey yönlü yerdeğiştirmeler
batıya doğru Abant, Dokurcun, Gey- ğunda bir yüzey kırığı oluşturmuştur egemendir. En büyük düşey yerdeğiş-
ve-İznik, Gemlik ve Zeytinbağı seg- (Şekil 3). Bu kırıklar üzerinde hem dü- tirmeler Eften Gölü’nün güneyinde
mentleri bulunur (Şekil 1). Bolu ile şey hem de yanal yönlü farklı yerde- görülür (Foto 1).
Marmara Denizi arasında iki büyük ğiştirmeler gelişmiştir. 12 Kasım 1999
fay ile sınırlanmış (fay kaması şeklinde Düzce depremi yüzey kırıkları, Düzce 17 Ağustos 1999 Gölcük depre-
gelişmiş olan bölge) Almacık dağı ve fayının batı ucunda 17 Ağustos 1999 minden sonra doğu kesimde Düzce ve
Armutlu yarımadası yükselimlerini sı- depremi kırıklarının sonlandığı bölge- Hendek fayları üzerine stres transfer
nırlandıran KAF'nın bu iki kolu, orta den başlar ve doğuya doğru ilerler. Bu edildiği (gerilme aktarıldığı), dolayı-
bölümde kuzeybatı-güneydoğu uza- özelliğiyle ilk depremde gelişmiş kı- sıyla bu faylardaki olası deprem riski-
nımlı Dokurcun segmentiyle birbirine nin arttığı bilinmekteydi.
bağlanır.
Güney kesimde Abant segmenti
üzerinde yakın geçmişte, 1957
(Ms=7.0) ve Dokurcun-Mudurnu seg-
menti üzerinde 1967 (Ms=7.1) yılların-
da yüzey kırılması da gerçekleşen iki
yıkıcı deprem meydana gelmişti. Ku-
zey kolda ise 1943 Hendek depremi
(Ms= 6.3) dışında son yüzyılda yıkıcı
deprem olmamıştı. 17 Ağustos 1999
Gölcük ve 12 Kasım 1999 Düzce dep-
remleri kuzey koldaki Çınarcık, İzmit-
Adapazarı ve Düzce fayları üzerinde
gerçekleşmişti (Şekil 1 ve 5). Her iki
depremde gelişen yüzey kırıklarının
toplam uzunluğu 220 km'dir. 17 Ağus-
tos 1999 Gölcük depremi yüzey kırık-
Düzce depremi sonrası, Dağdibi köyü yöresinde
Fındıklı köyü (Kaynaşlı) deprem kırığı üzerinde
deprem kırığının genel meydana gelmiş açılma
görünümü (Foto 1). çöküntüleri (Foto 2).
Ocak 2000
depreminde karada izlenen kırıklarda
üç makrosismik episantır bulunduğu
biçiminde yorumlanabilir. Sismolojik
veriler ana şokun Gölcük ve Tepetarla
segmentleri arasında Gölcük yakının-
da oluştuğunu gösteriyor. Bu durum,
doğrultu atım miktarındaki artış/azalış
ilişkileriyle birlikte değerlendirildi-
ğinde, kırılmanın ilk olarak Gölcük ya-
kınında başladığı ve buradan doğu ve
Şekil 2: 17 Ağustos 1999 Gölcük depremi yüzey kırığı haritası (Emre ve diğ., 1999a). batı yönünde ilerlemiş olabileceğini
ortaya koyuyor. Tepetarla segmentin-
Gölcük-İzmit Depremi Ana kırık zonu dışında yer alan Hen- de doğuya ilerleyen kırılma sırasıyla,
Yüzey Kırıkları dek fayındaki yırtılmalarsa sağ yönlü Arifiye ve Karadere segmentlerini et-
doğrultu atımlıdır. Bunların dışında, kilemiştir (muhtemelen tetiklemiştir).
Yalova’nın doğusundaki Lâledere del- Gölcük batısına rastlayan Çınarcık
Bu depremde gelişen yüzey kırık- tasında birkaç kilometre uzunluğun- segmentinde yeterli veri toplanamadı-
ları belirgin bir biçimde Hersek delta- daki zon boyunca, dağınık halde, nor- ğından, bu kesimdeki faylanma hak-
sı ile Gölyaka arasında Doğu-Batı yö- mal bileşeni olan sağ yönlü doğrultu kında yorum yapılamıyor.
nünde, 140 km'lik alanda izleniyor. atımlı kırıklar izlenmiştir (Şekil 2).
Batıda İzmit körfezi güneyinde uza- 17 Ağustos 1999 Gölcük depremi
nan kırık zonu, doğuya doğru Yuvacık- yüzey kırıklarına ilişkin saha gözlem- Düzce Depremi
Tepetarla üzerinden Sapanca Gölü’ne leri tablo 1'de özetlenmiştir. Bu tablo
Yüzey Kırıklarıulaşır ve göl içinden geçer. Doğuya şekil 2 ile karşılaştırıldığında depreme
doğru olan bölümünde boydan boya yol açan kırılmanın mekanizması hak- 12 Kasım 1999 Düzce depremi,
Sakarya ovasını kateden kırık zonu, kında önemli bilgiler sunar. Kırıkların Düzce fayının doğu yarısı üzerinde
Gölyaka doğusunda Eften Gölü güne- niteliğine göre 17 Ağustos 1999 depre- gerçekleşti. 17 Ağustos 1999 depre-
yine kadar izlenir. Gölcük ve Sapanca mi sağ yönlü doğrultu atımlı faylanma minde bu fayın Akyazı-Gölyaka ara-
Gölü bölgesinde yüzey kırıklarının ba- sonucudur. Normal faylanma ve açıl- sında kalan 30 km'lik batı bölümünde
zı bölümleri su altındadır. Yüzey kırık- malar bu sistem içindeki ikincil yırtıl- yüzey kırılması gelişmişti (Şekil 1, 3).
ları Hersek deltasıyla Akyazı arasında malara (kırılmalar) karşılık gelir. Doğ- İlk depremde Aksu segmentinin doğu
doğu batı uzanımındadır. Düzce fayı- rultu atımlı segmentlerin atım miktar- ucunda izlenen 150 cm'lik sağ yönlü
na rastlayan Akyazı ile Gölyaka bölü- ları farklıdır ve en fazla atımlar üç böl- atım kırığın dirseklenerek yön değiş-
mündeyse KD-GB yönlüdür. Gölcük- gede yoğunlaşmıştır. Bu maksimum tirdiği, Gölyaka segmenti üzerinde
Gölyaka arasında yüzey kırıkları do- atım bölgeleri, Gölcük ve Tepetarla aniden 30 cm'ye kadar azaldığı ve Ef-
kuz alt segmentten oluşur (Şekil 2). segmentlerinin birbirine yakın uçlarıy- ten Gölü yöresinde birkaç cm'ye düş-
Bu ana zon dışında, Hendek fayı üze- la Arifiye ve Karadere segmentlerinin tüğü gözlenmişti. Kılcal çatlaklarsa
rinde de 5 km uzunluğunda yüzey kı- batı uçlarıdır. Gölcük segmenti’nin Düzce fayının ortalarına kadar (Bey-
rılması gelişmiştir (Şekil 1). Bu dokuz doğusunda kalan tüm doğrultu atımlı köy) izlenebilmişti. 17 Agustos 1999
segmentten altısı (Gölcük, Tepetarla, segmentlerde, atımlar batıdan doğuya depremi sonrasındaki bu arazi gözlem-
Arifiye, Karadere, Aksu ve Gölyaka azalmaktadır. Atım miktarında gözle- leri, Düzce fayının kırılmayan 40 km
segmentleri) sağ yönlü, doğrultu atım- nen bu değişimler, 17 Ağustos 1999 uzunluğundaki doğu yarısında gerilme
lı faylanma sonucu gelişmiştir. Tablo 2: Marmara Denizi ve Çevresini Etkileyen, Modern Sismolojik birikiminin arttığını gösteren
Doğrultu atımlı segmentler sağ Yöntemlerle Kaydedilen ve Kırılma Mekanizması (Fay Düzlemi Çö- bulgular olarak yorumlanmış ve
yönde sıçramalı olarak birbirini zümü) Tanımlanan Önemli Depremler (Şekil 4) yakın gelecekte bu bölgede yı-
izler. En doğuda yer alan Gölya- Tarih Zaman Enlem -- Boylam Derinlik Büyüklük Referans kıcı bir deprem olabileceği ön-
ka segmenti, kırığın sonlandığı (km) görülmüştü (Emre v.d. 1999c).
ve hareketin Düzce fayının do- (gün, ay, yıl) (sa:dk:sn) (Kuzey) -- (Doğu) Nitekim, 12 Kasım 1999 günü
ğu bölümüne aktarıldığı bir ---- bu beklenti gerçekleşti ve
transfer yapısı biçimindedir. (GMT) ---- Mw=7.1 büyüklüğündeki dep-
Doğrultu atımlı faylar arasındaki ---- rem Düzce fayı üzerinde oluştu.
sıçrama bölgelerinde yer alan 20.06.1943 15:32:50.6 40.700 – 30.380 15 M = 6.3 M72
Kavaklı, Sapanca ve Akyazı seg- 14 Ms = 6.7 M72 Arazide gözlenebilen 12 Ka-
mentleriyse ara segmentlerdir. 13.08.1951 18:33:30.0 40.950 – 32.570 12 Ms = 7.0 M72 sım 1999 Düzce depreminin yü-
Bunlardan Kavaklı ve Sapanca ---- Ms = 6.4 TT91 zey kırıkları 43 km uzunluğun-
segmentleri normal faylanma, 26.05.1957 06:33:31.6 40.660 – 30.890 Ms = 6.9 TT91 dadır (Şekil 3). Gölyaka ile Bolu
Akyazı segmentiyse sağ yönlü 4 Ms = 7.1 TT91 dağı tüneli arasında kabaca Do-
doğrultu atım bileşenli açılma 18.09.1963 16:58:12.5 40.900 – 29.200 8 Ms = 5.6 M72 ğu-Batı yönünde uzanan bu kı-
çatlağı biçiminde gelişmiştir. 10 Ms = 6.6 TT99 rıklar, Almacık dağı kütlesinin
06.10.1964 14:31:23.0 40.300 – 28.230 14 Ms = 5.8 TT99 morfolojisine uyumlu olarak gü-
19 mb = 5.5 HRVD
22.07.1967 16:56:58.0 40.670 – 30.690 mb = 5.1 HRVD
9 mb = 5.0 HRVD
30.07.1967 01:31:02.0 40.720 – 30.520 12
03.09.1968 08:19:52.6 41.810 -- 32.390 7
14
05.10.1977 05:34:46.1 41.020 -- 33.570
05.07.1983 12:01:27.4 40.330 – 27.230
21.10.1983 20:34:56.2 30.050 -- 40.540
24.04.1988 20:49:39.5 28.730 -- 40.770
Gölcük – Sapanca -- Düzce Depremleri
17.08.1999 00:01:38.2 40.709 – 29.998 Mw = 7.4 TT99
Mw = 5.9 TT99
13.09.1999 11:55:29.9 40.765 – 30.072 Mw = 5.7 USGS
Mw = 7.1 USGS
11.11.1999 14:41:24.3 40.804 – 30.260
12.11.1999 16:57:20.3 40.768 – 32.148
HRVD: Harvard-CMT, M72: McKenzie (1972), TT91: Taymaz ve diğ. (1991),
TT99: Taymaz (1999c), USGS: USGS-NEIC
Bilim ve Teknik
neye doğru yay şeklinde bir geometri Şekil 3: 12 Kasım 1999 Düzce depremi yüzey kırığı ve yakın çevredeki diğer aktif fayların dağılımı (Emre ve diğ.,1999c).
oluşturuyor. 17 Ağustos 1999 depremi
kırığından çok daha kısa olmasına kar- ve buradan doğu ve batı yönünde iler- sım 1999 depremindeki kırılmaların
şın, Düzce depremi yüzey kırıkları ço- lediği söylenebilir. Düzce fayının batı ilk depremdeki hareketin doğuya doğ-
ğunlukla 17 Ağustos 1999 kırıkların- yarısında ilk depremde gelişmiş yüzey ru devamı niteliğinde olduğunu ve do-
dan daha geniş bir zon oluşturuyor ve kırıkları üzerinde aynı noktalarda tek- layısıyla 12 Kasım 1999 depreminin,
mikromorfolojisi de daha belirgindir rarlanan ölçümlerde, 12 Kasım 1999 17 Ağustos 1999 depremindeki kırıl-
(Foto 1 ve 2). Bu depremin yarattığı depreminde hiçbir yerdeğiştirmenin maların Düzce fayını tetiklemesi so-
yüzey kırıkları, ilk depremdekilerden olmadığını gösterdi. Bu veriler, 12 Ka- nucu oluştuğunu ortaya koyuyor.
farklı olarak, 40 km boyunca kesintisiz
izlenebiliyor. Bu özelliğine karşın ge- Tablo 3: 1999 Gölcük-Sapanca-Düzce Depremleri Genel Değerlendirme
ometri ve nitelikleri açısından Düzce Kaynak Mekanizması Parametreleri (Şekil 4 - 5)
depremi yüzey kırıkları tarafımızdan 17 Ağustos 1999 Gölcük ve 12 Ka-
beş segmente ayrılmıştır (Şekil 3). 17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi (Taymaz, 1999) sım 1999 Düzce depremleri Kuzey
Bunlar batıdan doğuya doğru Gölyaka, Anadolu Fayı’nın kuzey kolunda yer
Eften Gölü, Aydınpınar, Dağdibi ve Depremin Büyüklüğü :mb = 6.3; Ms = 7.8; Mw =7.4 (USGS-NEIC) alan İzmit-Adapazarı ana segmenti ve
Kaynaşlı segmentleri olarak adlandırıl- Düzce faylarının hareketleri sonucu
dı. Gölyaka segmentinde 17 Ağustos Enlem-Boylam :40.709 Kuzey – 29.998 Doğu meydana gelmiştir. 12 Kasım 1999
1999 depreminde de yüzey kırılması Düzce depremi, 17 Ağustos 1999 Göl-
gerçekleştiğinden bu segment her iki Odak Derinliği (h) :9 km cük depremindeki kırılmanın, Düzce
deprem kırığının aşma (çakışma) böl- fayının doğu bölümünü tetiklemesi
gesini oluşturur. Eften gölü dışında Faylanma (Kırılma) sonucunda oluşmuştur. Her iki dep-
kalan segmentler doğrultu atımlı fay- remde gelişen yüzey kırıklarının top-
lanmayı yansıtırlar. Eften gölü seg- Mekanizması (Derece) :Doğrultu / Dalım / Kayma Açısı lam uzunluğu 220 km'yi bulur (Çınar-
mentiyse kuzey bloku aşağıda olan cık segmentinin denizdeki uzantısı 40
normal eğim atım bileşenli sağ yönlü I. Düzlem :92 / 89 / – 177 km kabul edilmiştir). Arazi gözlemleri,
doğrultu atımlı faylanma (oblik) biçi- Düzce depremi yüzey kırıklarını oluş-
minde gelişmiştir (Şekil 3, 5). II. Düzlem :2 / 87 / – 1 turan segmentlerin, birbirinin hareke-
tini engelleyen geometrik düzen (sol
Doğudaki doğrultu atımlı üç seg- Kayma Vektörü :92 yönde aşmalı) içinde geliştiğini ortaya
ment sol yönde sıçramalıdırlar ve bir- koyuyor. Kırılmanın 43 km gibi kısa
birlerini aşarlar (örterler). İlk bulgular, Sismik Moment (Mo) :Minimum 1.2 x 10^20 Newton metre mesafede gerçekleşmiş olmasına kar-
yüzey kırığı üzerinde maksimum sağ şın uzun sürmesinde, fayın bu ge-
yönlü yerdeğiştirmenin 530±10 cm ile Deprem Oluş Süresi :15 saniye ometrisinin önemli rolü olduğu düşü-
Dağdibi segmenti üzerinde olduğunu nülüyor.
gösteriyor. Ancak Kaynaşlı segmenti Yüzey Kırığı :Karada gözlenen maksimum 140 km
üzerinde, sağ yönlü yerdeğiştirmenin 17 Ağustos 1999 depremi sonrasın-
en fazla olduğu (295±10 cm) batı uçtan Maksimum Yanal Atım :Yaklaşık 5 metre da KAF'nın kuzey kolu üzerinde yü-
doğuya doğru azalıyor. Makrosismik zey kırılması gerçekleşmeyen faylar-
episantrdan batıya doğru olan yerdeği- 13 Eylül 1999 Sapanca – Adapazarı Depremi (Taymaz, 1999)
şimi hakkında henüz ayrıntılı bilgi
edinilememiştir. Ancak ilk bulgular Depremin Büyüklüğü :mb = 5.8; Ms = 5.8; Mw = 5.9 (USGS-NEIC)
Aydınpınar segmentinin doğu ucunda
400 cm civarında olan sağ yönlü yerde- Enlem-Boylam :40.765 Kuzey – 30.072 Doğu
ğiştirmenin, batı uçta 300 cm'ye düş-
tüğünü, dolayısıyla, yerdeğiştirmenin Odak Derinliği (h) :12 km
makrosismik episantrdan batıya doğru
da azalmakta olduğunu ortaya koyu- Faylanma (Kırılma)
yor. Eften Gölü segmentindeyse ölçü-
lebilen maksimum sağ yönlü atım 312 Mekanizması (Derece) :Doğrultu / Dalım / Kayma Açısı
cm ile doğu uçta, maksimum eğim atı-
mı 240±10 cm'dir (Şekil 3). En batı- I. Düzlem :260 / 27 / 162
daki Gölyaka segmentinde atım yine
doğu uçta 40 cm ile başlıyor ve batıya II. Düzlem :6 / 82 / 64
doğru azalarak en batıda birkaç cm'ye
düşüyor. Kayma Vektörü :96
Henüz kesin olmamakla birlikte, Sismik Moment (Mo) :Minimum 4.2x 10^17 Newton metre
yerdeğiştirme dağılımları hakkında
toplanan bu ön bulgular kırılmanın ilk Deprem Oluş Süresi :7 saniye
olarak Dağdibi segmentinde başladığı
11 Kasım 1999 Sapanca – Adapazarı Depremi (USGS-NEIC)
Depremin Büyüklüğü :mb = 5.5; Ms = 5.6; Mw = 5.7 (USGS-NEIC)
Enlem-Boylam :40.804 Kuzey – 30.260 Doğu
Odak Derinliği (h) :7 km
Faylanma (Kırılma)
Mekanizması (Derece) :Doğrultu / Dalım / Kayma Açısı
I. Düzlem :294 / 40 / 174
II. Düzlem :28 / 86 / 50
Sismik Moment (Mo) :Minimum 3.5 x 10^17 Newton metre
12 Kasım 1999 Düzce Depremi (USGS-NEIC)
Depremin Büyüklüğü :mb = 6.5; Ms = 7.3; Mw= 7.1 (USGS-NEIC)
Enlem-Boylam :40.768 Kuzey – 31.148 Doğu
Odak Derinliği (h) :14 km
Faylanma (Kırılma)
Mekanizması (Derece) :Doğrultu / Dalım / Kayma Açısı
I. Düzlem :276 / 59 / – 167
II. Düzlem :179 / 79 / – 32
Sismik Moment (Mo) :Minimum 4.5 x 10^19 Newton metre
Yüzey Kırığı :Karada gözlenen maksimum 43km
Maksimum Yanal Atım :5.30 metre (Düzce Fayı doğu ucunda)
Batı Ucunda :sağ-yönlü yanal atım miktarı = 3 metre
eğim-yönlü düşey atım= 2.5 metre
Doğu Ucunda :sağ-yönlü yanal atım miktarı = 4.20 metre
Ocak 2000
Karadeniz Karadeniz
Kuzey Anadolu Fayı Kuzey Anadolu Fayı
USGS-PDE Merkez Üstleri USGS-PDE Merkez Üstleri
01.01.1973-12.11.1999 01.08.1999-12.11.1999
Büyüklük Büyüklük
Şekil 4: Marmara Denizi ve Çevresini etkileyen önemli depremlere ait Fay Düzlemi Çözümleri, Cisim Dalgaları Modellemesi sonuçları (Taymaz ve diğ. 1991; Taymaz, 1999) ve
ön bilgilere göre USGS-NEIC; Harvard-CMT çözümleri. İçleri renklendirilmiş büyük daireler [dairelerin boyutları ilgili depremin büyüklüğü ile orantılıdır], günümüze kadar (alet-
sel dönemde) bölgede oluşmuş ve yıkımlara neden olmuş depremlerin yerlerini, kırık zonları ile ilişkisini ve Fay Düzlemi Çözümleri’ni göstermektedir.
Kırmızı renkli çözümler Doğrultu-Atımlı Faylanmaları (yanal yönlü hareketler; Gölcük-İzmit 17 Ağustos 1999 depreminde gözlendiği gibi), Koyu-Mavi renkli çözümler Normal
Faylanmaları (açılma hareketleri; Burdur 1971 ve Dinar 1995 depremlerinde gözlendiği gibi), Bordo renkli çözüm Bindirme (sıkışma türü) Faylanmaları (Spitak-Ermenistan
1988, Racha-Gürcistan 1991 depremlerinde gözlendiği gibi) ve Portakal renkli faylanmalar ise Harvard-CMT çözümlerini (bu çözümler kesin mekanizma çözümleri değildir)
göstermektedir. Odak küreleri içindeki rakamlar kırılmanın gözlendiği yerküre içindeki odak derinliğini kilometre ölçeğinde göstermektedir. Asterisk ( * ) ile işaretli olanların
odak derinlikleri net olarak bilinmemektedir ve fay düzlemi çözümleri McKenzie (1972)’den alınmıştır. Depremlerin tarihleri ve büyüklükleri küreler üzerinde verilmiştir. Küçük
sarı daireler Marmara Denizi ve Çevresi’nin USGS-NEIC verilerine göre 1973-1999 yılları arasındaki sismik aktivitesini (depremlerin dağılımları) göstermektedir.
Şekil 5: USGS-NEIC verilerine göre 1 Ağustos 1999 -12 Kasım 1999 döneminde Gölcük-Düzce depremleriyle kırılan Kuzey Anadolu Fayı’nın etkilediği bölgedeki sismik aktivi-
te (depremlerin dağılımları) ve 1999 Gölcük-Düzce depremleri fay düzlemi çözümleri (Şekil 4). Aktif kırık (fay) zonları kalın siyah çizgilerle gösterilmiştir.
Dokurcun segmentinin 1967 kırığının tüm bu yapıyı parçalayarak kestiği an- çukurluklarıyla benzer geometridedir.
batı kesimindeki devamı-Düzce fayı- laşılıyor. 12 Kasım 1999 depreminin Sismik veriler de bu benzerliğe işaret
nın doğu yarısı ve Hendek fayıydı (Şe- artçılarıysa, Düzce fayının doğu ucu ve ediyor. Son iki depremin yüzey kırık-
kil 1). Depremlere ait mekanizma (fay Yığılca yöresindeki bindirmelerde yo- larının özellikleri Marmara Denizi için
düzlemi) çözümleri incelendiğinde ğunlaşıyor. Bu mikrodepremlere iliş- yorumlandığında, tartışılanların aksine
(Şekil 4, 5 ve Tablo 3), normal bileşen kin kırılma mekanizması çözümleri, KAF'nın bu deniz içerisinde çok kar-
gösteren 13 Eylül 1999 (Mw=5.9) ve sismotektonik problemlerin yorum- maşık yapıda ve geometride olmaması
11 Kasım 1999 (Mw=5.7) Sapanca- lanmasını önümüzdeki günlerde daha gerektiği sonucunu ortaya çıkarıyor.
Adapazarı depremleri bölgedeki bu da kolaylaştıracak. Bu yorum diğer verilerin ışığında, Le
fay zonu üzerinde, 12 Kasım 1999 dep- Marmara bölgesi doğu kesiminin Pichon, Taymaz ve Şengör (1999)’ün
remiyse Düzce fayının doğu yarısında morfolojik ve sismotektonik yapısı belirttikleri gibi, Kuzey Anadolu Fa-
oluşmuşlardır. Hendek fayındaysa 17 1999 Gölcük ve Düzce depremleriyle yı'nın Marmara Denizi içinde Doğu-
Ağustos 1999 depreminden sonra göz- birlikte değerlendirildiğinde, KAF'nın Batı yönlü tek bir zon biçiminde uzan-
lenen 5 km'lik küçük ölçekli yüzey kı- Marmara Denizi içerisindeki yapısı ve dığı tezini destekliyor.
rılması oluşmuştur. Bu gözlemsel iliş- geometrisi hakkında daha güvenilir Bu yazıda kullanılan şekillerin hazırlanması esnasında bize yardımcı
olan öğrencim Canan Kahramansoy’a, 17 Ağustos 1999 Gölcük ve
kiler, kuzey kolda yer alan fayların sis- yorumlar yapılabilir. Her iki deprem 13 Eylül 1999 Sapanca depremlerinin yerlerini (episantır)
daha sağlıklı hesaplayan ve kullanmamıza
tematik olarak birbirlerini denetlediği- kırığı, toplam 220 km boyunca küçük izin veren Mustafa Aktar’a çok teşekkür ederiz.
ni ve dolayısıyla tetiklemekte olduğu- değişikliklerle birbirini izleyen alt bö- Ömer Emre1, Tuncay Taymaz2,
Tamer Yiğit Duman1, Ahmet Doğan1
nu açıklar. lümlerden oluşmuş ve daha çok doğ-
1MTA Genel Müdürlüğü, Jeoloji Etütleri Dairesi,
Artçı depremlerle yüzey kırıkları rusal uzanım gösterir. 17 Ağustos 1999 2İstanbul Teknik Üniversitesi, Jeofizik Mühendisliği Bölümü,
karşılaştırıldığında episantrların seg- yüzey kırıkları Sapanca Gölü ve Sakar- e-mail: [email protected] ve [email protected]
mentlerin uç bölümlerinde yoğunlaştı- ya ovasını Doğu-Batı yönünde boydan Kaynaklar
Emre, Ö., Erkal, T., Tchepalyga, A., Kazancı, N., Keçer, M. ve Ünay, E., “Doğu Mar-
ğı görülür (Şekil 3 ve 5). Bu benzeşim, boya kat etmiştir. Sakarya ve Düzce
mara bölgesinin Neojen-Kuvaterner’deki evrimi” MTA Dergisi, 120, 1998.
Marmara Denizi için yorumlandığında ovalarının alüvyon altındaki taban to- Emre, Ö., Duman, T.Y. ve Doğan, A., “17 Ağustos 1999 Doğu Marmara depremi
17 Ağustos 1999 depreminde Çınarcık poğrafyası günümüz Marmara Denizi yüzey kırığı (deprem fayı) haritası ve ön değerlendirme raporu” MTA Genel
Müdürlüğü--Jeoloji Etütleri Dairesi, 1999.
segmentinin kırılmış olma Emre, Ö., Duman, T.Y., Awata, Y., Yoshioka, T., Tsukuda, E. and Doğan, A., “The
surface rupture of 17 August Marmara Earthquake: Segmentation and offsets.
olasılığını artırıyor. Bu- Conference on Earthquake Hazard and Risk in the Mediterranean Region”,
EHRMR’99, Abstracts, Near East Univ., North Cyprus, 1999.
nunla birlikte, MTA-Sis- Emre ve diğ. “17 Ağustos 1999 depremi sonrasında Düzce ilçesi alternatif alternatif
yerleşim alanlarının jeolojik incelemesi”, MTA-TÜBİTAK Raporu, 1999.
mik 1’in 17 Ağustos 1999 Le Pichon, X, Taymaz, T. ve Şengör, A.M.C., “Büyük Marmara Fayı - Niçin, Nerede
ve Ne Olabilir?” Cumhuriyet-Bilim Teknik, sayı 661, 20 Kasım 1999.
depremi sonrasında İzmit McKenzie, D. “Active tectonics of the Mediterranean region. geophys”, Journal of
Royal Astronomical Society 30, 1972.
Körfezi içinde topladığı Şengör, A.M.C. 1995. “Kuzey Anadolu Fayı’nın keşfi hakkında” Cumhuriyet-Bilim
Teknik, 458, 30 Aralık 1995.
sismik yansıma profilleri- Taymaz, T., “Türkiye’nin gerçeği: Deprem –Marmara Bölgesi’nin aktif tektoniği ve
Ulusal Deprem Ağı’nın kurulmasının zorunluluğu üzerine” Cumhuriyet-Bilim
nin incelenmesinden de Teknik, 650, 4 Eylül 1999.
Taymaz, T., “İstanbul Depremleri: Bugünkü Durum ve Geçmişteki İki Büyük Dep-
anlaşıldığı gibi, Körfezin rem” Cumhuriyet-Bilim Teknik, 651, 11 Eylül 1999.
Taymaz, T., “Marmara Bölgesinin Aktif Tektoniği: 1999 Gölcük - Düzce Depremleri”
önce normal faylar yoluyla Cumhuriyet-Bilim Teknik, 662, 27 Kasım 1999.
Taymaz, T. ve diğ., “Active tectonics of the north and central Aegean Sea” Geophy-
kuzeydoğu-güneybatı yö- sical Journal International, Oxford, 106, 1991.
nünda gerilerek açıldığı, Foto 3: Dağdibi köy yolunun fay tarafından kesilerek
daha sonra tek bir fayın sağ yönde yaklaşık 420 cm. yerdeğiştirmiş durumu.
Bilim ve Teknik
Yanardağların Kökü Nerede?
Yanardağ etkinlikleri ve kıtaların tunlar halinde yükseliyorlar. Bu sor- gin biçimde alt mantoda, 600-2000 km
parçalanması, Dünyanın içinin ne den- guçlardan bazıları tüm mantoyu kesin- derinlikler arasında görülüyor. 410-610
li sıcak ve dinamik olduğunu bize sü- tisiz ve düz biçimde geçebiliyorlar. km’ler arasındaki geçiş bölgesinde sis-
rekli hatırlatıyor. Sıcaklık ve yoğunluk mik hız yüksek (sıcaklık düşük). Üst
farklarının yönlendirdiği konveksiyon Jeofizikçiler, geçen 40 milyon yıl mantoda, Avrupa Senozoik yarık siste-
(taşınım) akımları, büyük miktarlarda süresince Orta Avrupa ve Doğu Afrika mi altında düşük hız (yüksek sıcaklık)
yarı ergimiş kayayı manto içinde dolaş- kıta levhalarını kesen Senozoik yarık yeniden ortaya çıkıyor. Geçiş bölge-
tırıyor. Mantonun üzerindeki kabuk sistemleriyle, aynı zamanda ortaya çı- sinde sorguç, dalan Afrika levhası tara-
parçalı. Bu parçalardan bazıları okya- kan levha içi volkanik alanların bu fından kesilmiş görünüyor. Üst manto-
nusları taşıyorlar. Jeofizikçiler, okyanus manto süreçlerinden kaynaklandığını da sıcak maddenin, derine dalan (so-
levhalarının, ötekilerin altına kayıp düşünüyorlar. Daha önce de her iki ol- ğuk) bir levhayla bu karmaşık etkileşi-
mantonun derinliklerine dalışını izle- gunun üst mantoda ortaya çıkan sor- mi, küçük eriyik madde “cepleri”
yebiliyorlar. Bilinmeyense, mantonun guçlara ve astenosferik yükselmelere oluşturmuş görünüyor. Bunlar da Orta
derinliklerinden üste doğru hareketin bağlı olabileceği önerilmiş, ama bunla- Avrupa’ya yayılmış Senozoik volkanik
biçimiydi. Ama artık yerfizikçileri, sis- rın alt manto bağlantısı askıda kalmıştı. alanları besliyor olabilirler.
mik görüntüleme teknikleriyle derin-
deki sıcak maddenin büyük fışkırmalar Araştırmacılar, 2 milyon sismik dal- Ay’ın Etkisi
biçiminde yüzeye kadar yükseldiğini ga ölçümünü inceleyerek Afrika’nın
kanıtladılar. Araştırmalar, Orta Avrupa
ve Doğu Afrika gibi, okyanus levha sı- Astenosfer
nırlarına uzak bölgelerdeki yanardağ
etkinliği ve yüzey ayrılmasının alt man- Üst manto Dalan levha Öte yandan bazı Fransız araştırma-
to dibinden kaynaklandığını gösterdi. cılar, yüz milyonlarca yıl önce yeryü-
Dalış bölgesi zünde büyük yıkıma yol açan yanar-
Araştırmacılar, Dünya içinin “res- dağ etkinliğine, Ay’ın neden olduğunu
mini” çekmek için sismik tomografi- Geçiş bölgesi Okyanus levhası düşünüyorlar. Paris’teki Yerfiziği Ens-
den yararlanıyorlar. Mantodaki sismik titüsü’nden Marianne Greffe-Leftz ve
hızların dağılımı üç boyutlu olarak gö- Okyanus ortası sırt Strasbourg Yerbilimleri Gözleme-
rüntülenebiliyor. Görüntülerde düşük vi’nden Hilaire Legros, Ay’ın, eskiden
hızlar yüksek sıcaklıklara, yüksek hız- Alt manto Düz manto Dünya üzerindeki kütleçekim etkisi-
larsa düşük sıcaklıklara karşılık geliyor. sorgucu nin sanılandan çok daha güçlü olduğu-
Soğuk dalış bölgelerinin, 600 kilomet- Çekirdek- nu ileri sürdüler. Araştırmacılar, Ay’ın
relik üst manto ve geçiş bölgesi sınırla- manto sınırı Sıcak üç kez, Güneş’le birlikte Dünya’nın
rını aşarak alt mantonun diplerine, hat- nokta çekirdek bölgesinde rezonansa neden
ta mantoyla Dünya’nın demir çekirde- olduğu, bunların da büyük yerbilimsel
ğinin oluşturduğu sınıra kadar uzana- Bükülmüş olaylara yol açtığını savundular. Araş-
bildiği izleniyor. Şimdiye değin sıcak sorguç tırmacılar ayrıca, önceleri bitişik olan
maddenin, dipten çıkıp 660 kilometre kara ve okyanusların, Dünya’nın de-
derinliğindeki alt ve üst manto sınırını Dış çekirdek mir çekirdeğinin sıvı dış bölümünde
aşarak mı yüzeye çıktığı, yoksa alt ve Ay’ın yolaçtığı salınımların etkisiyle
üst manto konveksiyonlarının bağım- İç ayrıldığını da savunuyorlar. Bu rezo-
sız mı olduğu bilinmiyordu. Geçen yıl, çekirdek nanslar, sırayla 3 milyar, 1,8 milyar ve
bazı jeofizikçiler, daha derinlerde yü- 300 milyon yıl önce meydana gelmiş
zen bir sınır olması gerektiğini savun- altının, bir sismik dalga hızı modelini görünüyor. Salınımlar sonunda ısınan
dular. Gerekçeleri, birbiri altına kayan çıkardılar. Modelde bir yüksek sıcak- dış çekirdek bölgesi, mantonun alt
levhaların, alt mantoya kadar inebilme- lık anomalisi, Güney Atlantiğin altın- bölgelerinde sıcak sorguçlar oluştur-
siydi. Yerkabuğu altındaki sıcak nokta- da Çekirdek-Manto sınırından başla- muş. Bu sorguçlar, 3 milyar ve 1,8 mil-
lar da önerilen bu modeli destekliyor. yarak Kuzeydoğu Afrika’ya ve Doğu yar yıl önce büyük ölçüde kabuk olu-
Bunlar, levha sınırlarından uzakta, on Afrika yarık sistemine kadar kesintisiz şumuna yaklaşık 300 milyon yıl önce
milyonlarca yıl süren şiddetli yanardağ uzanıyor. O halde bu bölgedeki kıta de yoğun volkanik etkinliğe yol açmış.
etkinliklerine yol açan bölgeler. Hawa- parçalanması, çekirdek-manto sınırın- Sibirya’daki bazalt kütelerin bu yaygın
ii Adaları ve İzlanda, bu sıcak noktalar daki termal anormallikten kaynaklanı- yanardağ etkinliğinden oluştuğu sanı-
için birer örnek. Bu noktalarda sıcak yor olabilir. Sorguç, dik doğrultudan lıyor. Bu olay, aynı zamanda hayvan
manto kayasından oluşan “sorguçlar”, 4000 km’yi aşan bir sapma gösteriyor. türlerinin çoğunun yok olduğu Permo-
100-150 kilometre çapında ve çevrele- Araştırmacılar, bunu “manto rüzgârı”, Triassik sınırla aynı zamana rastlıyor.
rinden 200-300 derece daha sıcak sü- yani Afrika’nın altında geniş bir kon-
veksiyon döngüsüne bağlıyorlar.
Avrupa’nın altındaki sismik hız dü-
şüklüğü (sıcaklık yüksek) de en belir-
Murat Dirican
Kaynaklar
Science, 3 Aralık 1999
Science, 26 Kasım 1999
Ocak 2000
Son İki Depremden Bazı Notlar…
Depremle Yaşamak
Coğrafyamızın % 96’sı deprem tehlikesi altında, nüfusunun % 98’i deprem tehdidiyle yüzyüze
yaşıyor, sanayii kuruluşlarının % 98’i, barajların % 95’i de yine deprem bölgelerinde bulunuyor.
Etkin bir deprem kuşağı üzerinde yaşıyoruz ama, son iki depremin de gösterdiği gibi, ne yazık ki
bunun bilincine yeterince varabilmiş değiliz. Depremleri önlemek ya da yaşadığımız toprakları
terk etmek de olanaksız olduğuna göre, depremlerle birlikte yaşamayı bir doğal davranış, bir
yaşam biçimi haline getirmek zorundayız. Ama genel durum bu konuda kat etmemiz gereken
yolun hiç de kısa olmadığını gösteriyor.
"1992 Erzincan ve 1995 Dinar dep- yapıldığını belirtmek gerekir. Dolayı- kamlarca" ortadan kaldırılmasını isti-
remleri, dışmerkezleri ve faylanma sıyla, 17 Ağustos’tan sonra ülkemizin yoruz. Günümüzden örneklersek, bize
özellikleri açısından 'kent depremle- gündemine bir bomba gibi düşen dep- depremi haber verecek falcı, münec-
ri’dir. Bu depremlerle ilgili değerlen- rem ve deprem sorunu, bizim açımız- cim arıyor, hiç olmazsa bu bilgiyi vere-
dirmeler, kentlerimizin depremlere dan kuşkusuz yeni bir konu değil. Ha- cek bir aygıt icat etmelerini bekliyoruz
karşı savunmasız olduğu sonucunu or- ber niteliği taşıyanlar dışında, konu bilim adamlarından. Ya durumun far-
taya koymuştur. Marmara Denizi için- üzerine söylenenler de öyle. Yeni bir kında değiliz, ya da gerçeği anlamak
den geçen kırık hatları, İstanbul ve şey varsa o da, ne yazık ki, gündemi istemiyoruz; ama böylesi bir bilge kişi
çevresini yıkıcı depremlerle karşı kar- belirleyen yayın organlarının bu konu- bulunmuş ya da müthiş bir aygıt icat
şıya bırakacaktır. Marmara Denizi ya gösterdiği ilgi. Bu ilgi geçmiş yıllara edilmiş olsa bile, bunun çok geniş bir
içinde oluşmuş 17 depremle ilgili ya- oranla olumlu bir gelişme olarak nite- yelpazeye yayılan deprem sorunlarını
pılan mekanizma çözümleri ve diğer lenebilir. Ama bu ilginin ne kadar sü- tümüyle ortadan kaldırmasını düşüne-
jeofizik veriler, beklenen depremin receği ve daha önemlisi 'Depremlerle meyiz. Belki bu yolla can kaybını en
sanılandan çok daha fazla etkili olaca- birlikte nasıl yaşanır ' sorusunun yanı- aza indirebilir ya da bütünüyle ortadan
ğını göstermektedir. İstanbul için ya- tına ne zaman yöneleceği belli değil. kaldırabilirdik. Ancak, yerle bir olan
pılan deprem senaryosunun güncelleş- Kurgusal (spekülatif) yanı olmayan, mahalleleri, kullanılmaz hale gelen
tirilmiş sonuçları, meydana gelebile- böylesi bir konuya belki de hiç sıra otoyolları, yıkılan köprüleri, canlarını
cek hasarın maliyetinin de Türkiye gelmeyecek! kurtarmış olsalar bile ömürleri boyun-
bütçesine yakın bir değere ulaşabile- ca geçirdikleri travmanın izlerini taşı-
ceğini göstermektedir. Deprem riski Ulusumuzun uzun soluklu çözüm yacak insanları ve yalnızca depremi
yüksek olan kentlerimizde özel örgüt- yöntemlerine karşı ilgisizliği ya da di- yaşayan bölgenin değil ülkemizin ta-
lenme modellerinin gerekliliği ortaya renci, yanıtın verilmesinin önünde mamını onlarca yıl etkileyecek ekono-
çıkmaktadır..." önemli bir engel. Sanki birey olarak mik felaketleri ve bunun doğuracağı
yapılabilecek hiçbir şey yokmuşcası- sosyal sorunları ortadan kaldıramayız.
Yukarıdaki paragraf, son birkaç ay- na, sorunun bir an önce "yetkili ma- Başka bir deyişle, hemen her koşulda
da sıkça rastlanan türden bir değerlen- önlem almaktan başka çıkar yol kalmı-
dirme. Ancak bu paragrafın 15-16 Şu- yor, bu özel coğrafyanın insanları olan
bat 1996 tarihinde, TÜBİTAK, İnşaat bizlere.
Teknolojileri Araştırma Grubu’unca
düzenlenen "Erzincan ve Dinar Ama sözkonusu önlem, daha
Depremleri Işığında Türkiye’nin doğrusu önlemler dizisi, hiç kuş-
Deprem Sorunlarına Çözüm Ara- ku yok ki; neredeyse bugüne de-
yışları" adlı deprem sempozyu-
munda Oğuz Gündoğdu’un sun- ğin tüm kamu kuruluşlarında
duğu bir bildiriden alındığını görmeye alıştığımız, üzerinde
söylersek, söylenenin çarpıcılığı- 'yangın' yazılı kırmızı kovalı de-
nı biraz daha artırabiliriz. Buna koratif araçlardan, yardım kuru-
karşın ülkemizin depremseliği ve luşlarının deprem konulu afişle-
çağdaş âfet yönetimiyle ilgili çalış- rinden, 'Deprem nerede ve ne
maların 1940’lı yıllardan bugüne sü- zaman olacak' konulu medyatik
regeldiğini, konuyla ilgili birçok top- ve spekülatif tartışmalardan, 'hem
lantıda, panelde ya da sepozyumda depreme karşı koruyucu hem deko-
benzer pek çok değerlendirmenin de ratif!' mobilya ya da çelik kafes gibi
günü kurtarıcı geçici çözümlere yöne-
Bilim ve Teknik
lik fırsatçı özel girişim örneklerinden nın okuma tembelliği ve öğrenmeye Türk
biraz olsun öteye geçmeli. Geçmek zo- karşı ön direnimi de dikkate alınarak Psikologlar
runda! seçilmeli; öğretmekten çok, eğitmek Derneği,
ön plana alınmalıdır. deprem özel
Daha somutlaştırarak söylemek çalışma
gerekirse son iki depremin; Türkiye • Tutum değişiminin azalması, öğ- grubunun
Sineması'nın Marmara Salonu'nda, renme süreçlerindeki unutma eğrisine Halıdere ve
pek yakında gösterime girecek yeni koşut bir özellik göstermektedir. Emirdağ
bir korku-gerilim film tanıtım özeti "Depremle Birlikte Yaşam" davranışı Çadırkent-
olduğunu belirtmek, sanıyoruz çok içerikli proje, süreli değil, sürekli ol- lerindeki
yanlış bir benzetme olmaz. Üstelik, malı, ayrıca dozu zaman içinde değiş- çalışmaları
bu filmin beğenilsin ya da beğenil- ken, bıktırmayan fakat yineleyen bir sırasında
mesin; doğası gereği, % 96'sı deprem program içinde verilmelidir. Bu konu- bölgedeki
tehlikesi altında olan coğrafyamızın da pazarlama, reklam ve halkla ilişkiler çocukların
pek çok bölgesinde gösterime girebi- uzmanlarından öğrenilecek çok şey çizdiği resimler
leceğini de unutmamak gerek. O hal- vardır.
de söz konusu filmin baş rol oyuncu- deprem, Halk Eğitim Merkezleri’nin
ları olan bizlerin, bu filmin akışını de- • Deprem, deprem sonuçları, dep- programına alınmalıdır.
ğiştirebilmemiz, mutsuz olacağı açık reme dayanıklılık kavramları, alfabe-
olan sonunun en azından kabul edile- den başlamak üzere tüm okuma kitap- • Kentlerde ve metropollerde, arsa
bilir olması için, hem çok iyi hazırlan- larına girmeli; devlete ait ve özel radyo mülkiyetinde özel-kamu oranı envan-
mış bir plan hem de eşgüdüm içinde ve TV’lerin belli yayın sürelerinin, terine gidilip, Anayasanın 35. madde-
kolları sıvamamız gerekiyor. Ama na- belgesel, konulu ve spotik olarak dep- sinin 2. ve 3. cümlelerine işlerlik ka-
sıl? İşte bu soruya verilecek sağlıklı reme ayrılması sağlanmalı, bunun ger- zandırılmalı, çarpık kentleşme ve bu-
bir yanıt ve bu yanıtın günlük yaşamı- çekleştirilmesi inatla izlenmelidir. nun motor gücü olarak görülen taşın-
mızdaki karşılığı, bizlerin bu doğal fe- maz rantı sınırlandırılmalıdır.
laket karşısında çaresiz olmadığımızı • Kırsal kesimle kent arasındaki
gösterecek. Karmaşık yapılı bu konu- ekonomik eğik düzlemin kalkması ve • Yerel malzemeyi, yöre insanının
da, çözüme yönelik olarak sunulan kentin yanıltıcı bir çekim merkezi ol- yaşam alışkanlık ve ilişkilerini, sosyo-
öneriler de bu konudaki bilimsel ça- maktan çıkarılması için modeller üre- ekonomik yapıyı, iklim verilerini gö-
lışmalar arasında önemli bir yer tutu- tilmeli, bunun ynı sıra küçük girişim- zeten, "Depreme Dayanıklı Yapı Fel-
yor. Sözgelimi daha önce adı geçen cilik modeli hayata geçirilmelidir. sefesi" ne uygun, hayali değil, gerçek
sempozyumda sunulan, Ünsal Soy- yapılabilirliğe ve zaman içinde mev-
gür’e ait bildiride yer alan • İlgili bakanlığın oluşturduğu cutla değişebilirliğe sahip, "Kırsal
öneriler, belki de bu konuda deprem bilgilendirme afişleri, sadece Türk Evi" tipleri yaratılmalı ve insanı-
atılması gereken ilk adımlar. kahvelere asılır olmaktan çıkarılmalı; mız bu evler için güdülenmeli, bu ev-
ler çeşitli teşviklerle özendirilmelidir.
• Güdüleyici iletişim ve
tutum değişikliği arasındaki • Genel ve yerel yönetimler, dep-
ilişkinin, hedefi Türk insanı rem kayıpları toplamıyla, deprem son-
olarak belirlenmeli, yöresel rası harcamalarını, daha akıcı bir yol
farklılıkları da gözetecek olan, deprem öncesi harcamalarına
böyle bir belirlemeye dayalı yönlendirmelidirler.
olarak, iletişim türü ve araçla-
rıyla mesaj içerikleri saptan- • Proje mimarlığı ve mühendisliği,
malıdır. uygulama mimarlığı ve mühendisliği,
proje ve yapım kontrol mühendisliği
• Görsel, işitsel ve yazılı bir an önce kurumsallaştırılıp, profes-
iletişim araçları, Türk insanı- yonel mimarlık ve mühendislik uygu-
lamasına geçilmeli, kısa aralıklı mes-
lek içi eğitim olanaklı ve zorunlu kılın-
malıdır.
• Deprem hasarlarına yol
açan belirgin hatalar için, ya-
pı sahipleri dahil, ciddi yaptı-
rımlara muhatap olmalıdırlar.
Âfet Kavramı
Hakkında…
Genel olarak âfetlere kar-
şı hazırlıklı olmak, yaygın ka-
nının tersine, felaketin ardın-
dan yaşamımızı sürdürebil-
memiz için gerekli malzeme-
Ocak 2000
yi bir yerde hazır bulundurmamız an- yerel yönetimlerin (valilikler ve bele- ilgili hiçbir kuralın uygulanmadığını,
lamına gelmiyor. Böylesi bir yaklaşım, diyeler), âfet yönetiminin hemen her son iki depremle bir kez daha gösterdi.
önlenmesi olanaksız felaketin bize ve- aşamasında, kural koyma, denetleme Üstelik bu durumun yalnızca Marmara
rebileceği en büyük zararı baştan ka- ve uygulama konularında görev ve so- Bölgesi için değil, ülkemizin tamamın-
bullenmek, bir başka deyişle evimizin rumlulukları olduğu görülüyor. Yasak da aynı olduğunu söylemek çok da
yıkılacağını, yakınlarımızın yaşama ve- olmasına karşın imara açılmış yeşil yanlış olmaz. Bunun gibi, merkezi yö-
da edeceğini varsaymak anlamına ge- alanlar, dere yatakları, denizden kaza- netimin bu duruma engel olma ve yeni
lir. Oysa, felaket öncesini de kapsama- nılmış dolgu zeminler; her yerel seçimi çözümler üretme yerine, her zaman ol-
sı gereken, âfetlere karşı hazırlıklı ol- izleyen ve neredeyse yasallaşan imar duğu gibi, âfet yaşandıktan sonra yara
ma kavramı, toplumsal bir seferberlik afları, bu konudaki yasaların (imar ve sarma politikasını bir tür kader olarak
niteliği taşımalıdır. âfet yasaları ve yönetmeliklerinin) ye- benimsemiş olduğunu söylemek de
rel yönetimlerce hiç dikkate alınmadı- öyle. Kurtarma ve ilk yardım çalışmala-
Âfet Yönetimi kavramının, farklı ğını, inşaat ruhsatı ve yapı denetimiyle rının da, yerel yönetimlerin asli görev-
disiplinlerde farklı anlamları var kuş- leri arasında yer alır. Buna karşın, ge-
kusuz. Sözgelimi, yönetim bilimlerin- nellikle bu tür görevlerin merkezi yö-
de, yönetim bilgi sistemleri, kaynak netimlerin yetişmiş insan gücü, dona-
kullanım teknikleri, yöneylem araştır- nım ve malzeme desteğiyle yürütüle-
ması, proje yönetimi ve planlaması bu bildiği görülüyor. Yerel yönetimlerin,
kavramın ayrılmaz parçalarını oluştu- âfetin tüm aşamalarında yapacakları
rurlar. Bunun gibi, kamu yönetimi bi- çalışmalar için parasal kaynak ayırmak
liminin, özellikle ülkemizde var olan gibi bir yükümlülükleri de bulunmu-
sistemin iyileştirilmesi çabalarında çok yor, çalışmaların her aşamasında harca-
önemli bir rolü var. Kavram, planlama nan kaynaklar da merkezi yönetimden
açısından ele alındığındaysa, "topye- sağlanıyor. Var olan sistem içinde göze
kün hazırlıklı olmak" başlığı altında, çarpan en ilginç durumsa, özel sektör
şehir ve bölge planlaması, altyapı en-
vanteri, nüfus ve ekonomik etkinliğin Deprem Sonrası Psikolojik Sorunlar
dağılımı, alan kullanımı, âfet mimarisi
ve planlaması gibi konuları saymak ve Gerekli Psikolojik Hizmetler
olası. İşin yerbilimleri çerçevesi, bölge
planlamadan tutun da, kısa ve uzun Nuray Karancı tom Envanteri (SCL-Revizyon) ile değerlendirilen
vadede önceden tahmin, coğrafi bilgi psikolojik sıkıntıların, Erzincan örnekleminde An-
sistemleri, dolayısıyla uzay teknolojisi, Prof. Dr., ODTÜ Psikoloji Bölümü Başkanı kara kontrol grubundan daha fazla olduğunu,
genel jeoloji, topografya, jeomorfoloji, özellikle fobik kaygı ve sinirlilik/gerginlik boyutu-
sismoloji, gibi alt bilim dallarını kap- Psikoloji bağlamında incelediğimizde, 17 nun yüksek olduğunu ve kadınların sıkıntılarının
sar. İnşaat mühendisliğine gelince, do- Ağustos depremi sonrası depremzedelere götü- erkeklerden daha fazla olduğunu bulmuştuk. Di-
ğal çevrenin âfet etkilerine karşı akılcı rülen psikolojik destek hizmetleri deprem sonra- nar depremi sonrası yaptığımız çalışmadaysa,
tasarımı, zararların kabul edilebilir dü- sı ilkyardım ve geçici iskân dönemlerini kapsa- yine SCL puanlarının kadınlarda erkeklerden da-
zeyde tutulması gibi klasik uğraşı maktadır. Bu dönemde depremzedeler, olanların ha yüksek olduğunu ve belli başa çıkma strate-
alanlarının yanı sıra, diğer disiplinlerle şoku içerisindedirler. Korku, kaygı, suçluluk, öf- jilerinin stresi yordadığını bulduk. Çaresizlik yak-
karşılıklı etkileşme içinde ve tümleşik ke, gerginlik ve umutsuzluk bu dönemin en be- laşımının stresi artırdığını, buna karşılık problem
olmak zorundadır. Doğal ya da tekno- lirgin duygularıdır. Depremzedeler yapmaları ge- odaklı başa çıkmanın stresi azalttığını gördük.
lojik âfetlere hazırlıklı olabilmek ve rekenleri yapmadıklarını düşünerek kendilerini Bu çalışmalarda deprem sonrası yaşanan güç-
âfet zararlarını azaltıcı önlemler alabil- suçlayabilirler. Normal yaşam düzeninin bozul- lüklerin de depremzedelerde stresi arttırıcı bir et-
mek için etkilenmesi olası yöre halkı- masıyla birlikte sinirlilik, artçı depremlerin yarattı- kisi olduğunu bulduk. Bu çalışmalardan, dep-
nın katılımının sağlanması da âfetlere ğı kaygı ve güvensizlik duygularını yaşarlar. Dav- rem sonrası psikolojik destek çalışmalarında ka-
karşı mücadelenin toplumbilimsel ya- ranışsal olarak depremzedelerde aşırı bir uyarıl- dınlara eğilmenin önemli olduğu ve onlara başa
nını oluşturur. Bu konuda, âfet bölge- ma durumu, uyku sorunları, iştahta değişiklikler, çıkabileceklerini göstermenin olumlu etkileri ya-
lerinde yaşayan halkın katılımını sağ- konuşma bozuklukları, alkol/ilaç kullanımında ratabileceği sonucunu çıkarabiliriz. Dolayısıyla,
layıcı araştırmalar yapmak ve bu araş- artış, belli uyaranlardan kaçınma gibi davranışlar deprem sonrası halkın mümkün olduğunca kısa
tırma sonuçlarının uygulamaya koy- gözlenir. Bilişsel olarak, bellek ve dikkat ile ilgi- bir sürede normal yaşantılarına döndürülebilme-
mak, âfet yönetiminde etkinliği ve ka- li sorunlar, ve âfet ile ilgili yinelenen düşünceler leri ve yardım edilmesi gereken çaresiz deprem-
lıcılığı sağlayacak en önemli etken. ve hayaller gibi sorunlar gözlenir. Deprem sonra- zede konumundan çıkarılarak, yapılan günlük iş-
sı bölgede verilen psikolojik destek çalışmaları lerde onlara etkin rol verilmesi önemli görün-
Ülkemizde var olan duruma kabaca bu duyguların ifade edilip paylaşılması ve bunla- mektedir. Örneğin, çadırkentlerde yemeklerin, o
bir bakacak olursak, pek de iç açıcı ol- rın "olağanüstü bir duruma verilen olağan tepki- çadırkentte yaşayan kadınlar tarafından pişiril-
madığını görürüz. Yürürlükteki olan ler" olduklarının vurgulanması temeline oturur. mesi, yöre gençlerinin yardım faaliyetlerine katıl-
yasal düzenlemeler çerçevesinden ül- Bu duyguların ve davranışların neler oldukları ve malarına olanak sağlaması gibi.
kemizdeki âfet yönetiminin ana aşa- bunlarla nasıl başa çıkılabileceği yolunda, Türk
malarında görev ve sorumlulukların Psikologlar Derneği tarafından hazırlanan kitap- Çalışmalarımızdan çıkan başka bir sonuç
dağılımına bakıldığında, merkezi ve çık bu anlamda çok önemli bir işleve sahiptir. da, deprem sonrası stres tepkilerinin uzun dö-
Normalleştirme ancak bu tür bilgilerin verilmesi nem halkı rahatsız edebileceğidir. Bu bakım-
ve paylaşım ile sağlanabilir. Bu bilgiler deprem- dan, gerek psikolojik desteğin gerekse rehabi-
zedeler dışında onlara hizmet götürenlere de ve- litasyon çalışmalarının devamının sağlanması
rilmelidir. Bölgede hizmet verenlerin depremze- gereklidir. Çok şiddetli olmasa bile, Erzincan
delerin bu sorunlarını bilmeleri, iletişim sorunları- depreminden on altı ay sonra örneklerimizin %
nı ve çatışmalarını azaltacaktır. 37’si hâlâ duygusal sorunların kendilerini çok
rahatsız ettiğini ifade etmiştir.
1992 Erzincan depreminden yaklaşık on altı
ay sonra yaptığımız bir çalışmada, Kısa Semp-
Bilim ve Teknik
ve halkın hiçbir sorumluluk man ve olanaklar bakımından
yüklenmemiş olması. Özellikle âfetler konusundaki kanunları
önceden hazırlık ve zararın azal- ve yönetmelikleri aynı düzeyde
tılması aşamalarında, özel sektör uygulayamamaları bir yana (ni-
ve halkın, kâğıt üzerinde kalan telik ve sayı olarak ), yeterli tek-
yasa ve yönetmeliklere uyma nik eleman ve olanaklara sahip
zorunluluklarına da, yine yasa- olduklarını düşünmek de sanı-
larca herhangi bir yaptırım geti- yoruz çok doğru olmaz. Hal böy-
rilmemiş durumda. leyken, ne belediyelere yapı
(proje) denetimi yapmadıkları
Yönetsel Sorunlar 1998 yılında düzenlenen Deprem Yö- taktirde uygulanabilecek etkili
netmeliği’nin (Âfet BölgelerindeYapı- bir yaptırım, ne de bu konuda
Yönetsel sorunlar, deprem zararla- lacak Yapılar Hakkında Yönetmelik) ilgili bakanlıkların belediyeler üzerin-
rının azaltılması konusunda karşılaşı- uygulaması da büyük oranda yerel yö- de etkili olabilecek bir denetim meka-
lan temel sorunlardan biri. Ülkemizde netimlere bırakılmıştı. Bu, kuramsal nizması bulunuyor. Bunlar gibi, imar
yürürlükteki yönetmeliklere uymadan olarak vatandaşa yaşadığı bölgeyi bi- kanunumuzda herhangi bir inşaatı ya-
yapı inşa etmek, yasalar önünde suç; çimlendirmeye seçim yoluyla katılma pana yüklediği bir sorumluluk yok;
ama bu adam öldürmek ya da hırsızlık olanağı sağlayan, demokratik bir karar- müteahhitlerin müşterilerine karşı so-
gibi kamu vicdanını rahatsız eden bir sa da, uygulamada önemli yapısal en- rumlulukları da, yalnızca ekonomik
nitelik taşımıyor. Çoğu zaman tersi bir gelleri aşamıyor. Sözgelimi, bugün ül- düzeyde, Borçlar Kanunu uyarınca iz-
durum sergiliyor. Bu da sorunun, bir kemizde üç binden fazla belediye var, leniyor. Yaptığı kusurlu yapıyla dep-
bakıma en başta çözülmesi gereken bunların sayısı da her geçen gün artı- rem sonucunda ölüme yolaçan birinin
ahlaki yanını oluşturuyor. yor. Bu yerel yönetimlerin teknik ele- cezalandırılmasıysa, o kusuru bilerek
ve planlayarak yaptığının kanıtlanma-
1985 yılında yürürlüğe giren 3194 sını gerektiriyor. Böylesi bir kusurun,
sayılı İmar Kanunu gibi, sonuncusu bilirkişiye dayalı hukuk sistemimizle
saptanmasındaki güçlükler bir yana,
Âfet yörelerinde çalışan yardım ekibi ve çe- sıtlılık gibi) ve aşırı uyarılmışlık belirtileri (uykuya suçun tek kanıtı olan enkazın da kısa
şitli sivil toplum örgütü gönüllülerinde de psiko- dalmada veya uykuyu sürdürmede güçlük, öf- sürede ortadan kaldırılmasıyla suç, ya-
lojik tepkilere rastlanır ve onlara da psikolojik ke ve sinirlilik, dikkati toplayamama, aşırı hare- salar önünde sıradan bir ölümle sonuç-
destek verilmesi çok önemlidir. Ankara’da Sivil ketlilik gibi). Deprem sonrası verilecek psikolo- lanan trafik kazası niteliğine bürüne-
Savunma Teşkilatı, Kurtarma ve Enkaz Kaldır- jik destek ve normalleştirme hizmetleri bu an- rek böylece cezasız kalıyor. Böylece,
ma görevlileri ile yürüttüğüm bir seminerde, lamda önleyici hizmetlerdir ve daha ciddi so- sistem bozukluğunun faturasını en ağır
görev sırasında son görevlerinden (Dinar dep- runların ortaya çıkma olasılığını azaltır. Ancak biçimde ödeyenler başkaları için "talih-
remi dönemi) sekiz ay gibi bir zaman geçmiş deprem öncesi ruh sağlığı, kişilik özellikleri ve siz kader kurbanları", olayın kenidisi
olmasına rağmen, uyku sorunları (kâbuslar, depremde yaşanan travmanın derinliğiyle bağ- de tipik bir "alınyazısı"dır artık.
âfet ile ilgili rüyalar, ölüleri görmek gibi), ceset- lı olarak, deprem sonrası PTSD’nin bir kısım Genellikle konut olarak yapılan
lerin kendi yakınları ile özdeşleştirilmeleri, sinir- depremzedede ortaya çıkması kaçınılmazdır. binalarda taşıyıcı sistemin (kolon, ki-
lilik, saldırganlık, kaygı, aşırı geçimsizlik, korku Bu alanda yapılan çalışmalar bunun % 10-%15 riş vb) normal koşullarda taşıyabilece-
(enkaz altında kalma, ölüm korkusu, titreşimle- arasında olduğuna işaret etmektedir. Önem- ği yükten daha fazlasına göre tasarlan-
re hassasiyet), gelecek endişesi (bana bir şey li olan, deprem sonrası ortaya çıkan ve dep- ması zorunluluğuna karşın, özel ser-
olursa eşim ve çocuklarım ne olacak), unut- remzedelerde yaygın olarak görülen psikolojik mayenin yaptırdığı mühendislik uy-
kanlık, âfet ile ilgili yineleyen düşünceler, duy- tepkilerle bu tablonun karıştırılmaması ve daha gulamaları bir yana, devlet tarafından
gular ve hayaller (kadının sesi kulağımdan git- şiddetli ve kalıcı tepki gösteren depremzedele- yaptırılan bazı binalarda da bu kurala
miyor, çocuk cesedi gözlerimin önünden gitmi- rin profesyonel hizmet için yönlendirilebilemele- uyulmadığı görülüyor. Emniyet payı-
yor...) üzüntü ve moral bozukluğu (canlı olarak ridir. nın düşük olması, yapılan binanın
çıkarılamayan yaralılar için üzüntü; âfetzedeler ayakta durmasını engellemiyor; ama
için üzüntü) gibi şikayetlerin devam ettiği anla- Âfetlerde hizmet veren personelin daha ön- deprem ya da zemin oturması gibi ba-
şılıyordu. Tüm bu tepkiler göz önünde tutula- ceden olaya hazırlanmaları da gereklidir. Bu zı sıra dışı durumlarda yapının ayakta
rak, bu gruba da deprem sonrası psikolojik alanda çalışacak personel, kişilik yapıları ve gö- kalabilmesini de ancak emniyet katsa-
destek verilmesi, olayla ilgili düşünce ve duy- rev için gerekli beceriler göz önünde tutularak yısının yüksek olması sağlıyor. Uygu-
gularını paylaşmalarına olanak sağlayacak ve seçilmeli, kendilerine stres yönetimi ve strese lamadaki bu türden aksaklıkların ne-
görev sırasında ve hemen sonrasında verilecek aşılama programları hizmet içi uygulamayla ve- denleri arasında, ülkemizde yeterli
psikolojik hizmetlerin kurumsallaştırılması ivedi- rilmelidir. sermayesi olan herkesin, gerekirse ya-
likle gereklidir. sal boşluklardan da yararlanarak mü-
Deprem sonrası psikolojik destek verecek teahhitlik yapabilmesi ve buna koşut
Deprem sonrası ortaya çıkan travma sonra- psikologların eğitimi ve âfet psikoloğu kavramı- olarak bu kişilerde herhangi bir yeter-
sı stres bozukluğu (PTSD) çok daha ciddi bir nın Türkiye’de yerleştirilmesi, bundan sonraki liliğin aranmaması yer alıyor. Bunun
tablodur. Deprem olayının çeşitli yollarla tekrar âfetler için yapılabilecek önemli bir hazırlık ola- dışında, depreme dayanıklı, yüksek
yaşanması (elde olmadan tekrarlanan anılar, rak belirmektedir. 17 Ağustos depremi sonrası
düşünceler, hayaller ve rüyalar, deprem sanki psikologların sahada kazandıkları deneyimler
yeniden oluyormuş gibi hissetme veya davran- ve alana doğan yoğun ilgi, bu konunun ivedili-
ma; depremi hatırlatan olay veya durumlarla likle ele alınması gerektiğini ortaya koymaktadır.
karşılaşınca duyulan yoğun psikolojik sıkıntı), Literatürden elde edilen bilgilerle kendi dene-
depreme eşlik etmiş olan çeşitli uyaranlardan yimlerimizi birleştirerek bir eğitim programının
sürekli kaçınma (deprem hakkında konuşmak- geliştirilip yaygınlaştırılması bu depremin bir ka-
tan, deprem ile ilgili görünen etkinliklerden ka- zanımı olacaktır.
çınma...), genel tepki düzeyinde azalma (insan-
lardan uzaklaşma, ilgi kaybı, duygulanımda kı- Bu yazı, MESA Deprem Güvenli Konut Sempozyu Bildiriler
Kitabı’nda yer alan “Afetin Psiko-Sosyal Boyutları” adlı bildiri-
den alınmıştır.
Ocak 2000
kalitedeki betonun ancak yeterli tek- lanan bir yasanın olmayışı bir yana, ko- riskini artıran ve azaltan etkenleri;
nik koşulların sağlandığı beton sant- nut satın alan insanların da yapının da- deprem öncesinde, deprem sırasında
rallerinde ya da hazır beton tesislerin- yanıklılığıyla ilgili endişelere sahip ol- ve sonrasında yapılması gerekenleri
de üretilebildiğini söylemek gerekir. madığı gözleniyor. Belki de sorunun kapsaması gerek. Bu konudaki temel
Çünkü betonun istenilen kalitede ol- üzerinde durulması gereken en can eğitimi ve öğretimi almış olacak her
ması, üretildiği bölgenin iklim koşul- alıcı noktası bu: Ülkemizde, konut bireyin, yaşadığı doğal çevreyi ve bu
larından tutun da bünyesindeki kum, edinirken, onun depreme karşı daya- çevrenin sahip olduğu deprem riskini
çakıl, çimento, su vb. elemanların te- nıklılığıyla ilgili sorular akla en son ge- tanıyacağı kuşkusuz. Ayrıca, inşaat
mizliğine, karışım oranına, ortamın sı- liyor. Bu da bizim, birlikte yaşamak mühendisi, mimar, kent plancısı, yer-
caklığına kadar bilimsel anlamda zorunda olduğumuz depremleri ne de- bilimci yetiştirilen üniversitelerde, ül-
kontrol altında bulundurulması gere- rece önemsediğimizi açık bir gösterge- kemizin sahip olduğu doğal âfet ris-
ken bir çok değişkene bağlı. Dolayı- si. Kırsal alanda yaşayan insan sayısı- kiyle âfet zararlarının azaltılması ko-
sıyla yapı sahiplerinin konuya yaklaşı- nın gün geçtikçe azaldığı, buna karşın nusunda temel derslerin verilmiyor
mı ne denli iyi niyetli olursa olsun, el kentlerdeki, daha doğrusu kent varoş- oluşu da önemli bir eksiklik. Bunun da
yordamıyla yeterli kalitede beton elde larındaki nüfusun giderek arttığı ülke- bir an önce giderilmesi gerekiyor.
etmeleri pek de olası gözükmüyor. mizde, denetimsiz yapılaşma, var olan
Sonuçta, ülkemizde deprem sonrası konut açığını körükleyen önemli bir Büyük can kayıplarının ve bunu
ortaya çıkan zararın yüksek düzeyde sorun olarak kendini gösteriyor. En izleyen kısa süreli ucuz hüzün edebi-
olmasının denetimsizlikten, yasal boş- önemli gereksinimlerimizden biri olan yatının ardından, "bu işten ne kazanı-
luklardan, kişisel yarar sağlamak ama- konut gereksinimi de bu yolla yeterin- rız" hesabının yapılmaya başlanması,
cıyla alınmış kararlardan, daha da ce sağlıklı olmayan bir biçimde karşı- bundan öte "bu işten kârlı çıktık!" ha-
önemlisi deprem sorununun toplumu- lanmış oluyor. vasının esmesi, ağırbaşlılıktan uzak,
muzun hiçbir kesimince sahiplenil- duyarsız ve bayağı yararcılık, bu konu-
memesinden kaynaklandığı rahatlıkla Eğitim da ülkemizin geleceği hakkında olum-
söylenebilir. lu düşünmeyi daha da güçleştiriyor.
Bu sorun kuşkusuz yalnızca mer- Aslında yaşadığımız depremlerin gös-
Bugünkü duruma bakıldığında, kezi ya da yerel yönetimlerin sorunu terdiği başka bir şey de, ükemizdeki
herhangi birinin devlet arazisine ya da değil. Bu ülkede yaşayan herkesin sa- toplumsal ve siyasal yapının ataleti.
imara açık olmayan alanlara kaçak ola- hiplenmesi gereken bir sorun; çözüme Depremlerden sonra, kısa süreli bir
rak inşa ettiği yapılar, bir parça düzgün yönelik olarak herkesin yapabileceği sendelemenin ardından, herşey eski
işçiliği de varsa, kolayca alıcı bulabili- bir şeyler var. Ancak herkesin bu soru- yerine oturabiliyor. Bir-iki müteahhit
yor. Yapıldıktan sonra gerçekleşecek nu sahiplenebilmesinin, sorunun öne- ve yetkili dışında suçlanacak kimse
ilk seçimde, politik çıkarlar doğrultu- miyle ilgili yeteri kadar bilgi birikimi- kalmıyor. Halbuki, devletin birincil
sunda affedilen ve imara geçen bu ya- nin bulunmasına bağlı olduğu göz görevi, vergi topladığı yurtdaşının ca-
pılar, yasalara ve yönetmeliklere uy- önüne alınırsa, eğitimin önemi çıkıyor nını korumak. Bu yalnızca dışarıdan
gun yapılmışlarcasına, kanalizasyon, ortaya. Özellikle ilk ve ortaöğretimde, gelecek silâhlı bir saldırıya karşı değil,
yol, ulaşım, enerji ve çevre düzeni gibi konut edinirken, kapı-pencere doğra- trafik kazalarından hastalıklara, siyasal
hizmetlerden de yararlanıyorlar. Mey- maları ya da musluk ve parke kalite- hatalardan cehalete, doğal âfetlere ka-
dana gelecek ilk depremde neredeyse sinden çok, konutun depremlere karşı dar geniş bir yelpazede gözlenen teh-
yerle bir olan bu tür yapıların yanında, dayanıklı olup olmadığına dikkat edil- likelere karşı da olmalı.
zarar gören tüm yapıların onarılması ve mesi bilinci verilmeli.
yeniden yapılması da dahil olmak üze- Murat Dirican
re, deprem sonrası ortaya çıkan tüm İlk ve ortaöğretimden başlayacak
maddi zarar da ülke yönetimince yük- ve zorunlu olarak verilecek bu konu- Konu Danışmanı: Oktay Ergünay
leniliyor. Böylece yapılan iş sonuçta, daki bir derste, depremin kader olma-
sorumsuzca verilen birtakım kararların dığı, üzerinde yaşadığımız yerkabuğu- Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Yüksek Fen Kurulu Üyesi
ve bu doğrultuda gerçekleştirilen uy- nun yapı karakterinden kaynaklandı-
gulamaların faturasının, hepimizden ğı, yeryuvarının oluşumundan bu yana Kaynaklar:
toplanan vergilerle ödenmesinden olageldiği, bundan sonra da süreceği Karancı, N., "Afetlerin Psiko-Sosyal Boyutları", MESA Deprem Güvenli Konut
başka bir şey olmuyor. Zemin incele- öğretilmesi; verilen bilgilerin deprem
mesi yapılmamış, imara açık olmayan Sempozyumu, MESA Yayınları, 1999, Ankara.
alanlara, hatta kamu arazisine yasadışı Gülkan, P., "Afetlere Karşı Hazırlıklı Olma: Planlama ve Yapı Denetimi", MESA
yollarla inşa edilen yapıların elektrik,
su, telefon gibi gereksinimleri pek de Deprem Güvenli Konut Sempozyumu, MESA Yayınları, 1999, Ankara.
zorlanılmadan elde edilebiliyor. Çün- Soygür, Ü., "Depremlerle Birlikte Yaşamak", Erzincan ve Dinar Depremleri Işı-
kü hiçkimse, söz konusu yapıların
depreme karşı dayanımının olmadığı- ğında Türkiye’nin Deprem Sorunlarına Çözüm Arayışları 15-16 Şubat
nı, dolayısıyla yasalara göre bu gibi 1996, TÜBİTAK Deprem Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 1996, Ankara.
hizmetlerin verilemeyeceğini söylemi- Ergünay, O., "Afet Yönetimi nedir? Nasıl Olmalıdır?" Erzincan ve Dinar Dep-
yor. Bu anlamda hazırlanmış ve uygu- remleri Işığında Türkiye’nin Deprem Sorunlarına Çözüm Arayışları 15-16
Şubat 1996, TÜBİTAK Deprem Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 1996, An-
kara.
Gündoğdu, O., "Türkiye’de ıkıcı Depremlere Karşı Alınması Gereken Önlemler
ve İstanbul Örneği" Erzincan ve Dinar Depremleri Işığında Türkiye’nin
Deprem Sorunlarına Çözüm Arayışları 15-16 Şubat 1996, TÜBİTAK Dep-
rem Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 1996, Ankara.
Tankut, T., "Deprem Zararlarının Azaltılmasında Yurttaş Eğitiminin Önemi" Er-
zincan ve Dinar Depremleri Işığında Türkiye’nin Deprem Sorunlarına
Çözüm Arayışları 15-16 Şubat 1996, TÜBİTAK Deprem Sempozyumu
Bildiriler Kitabı, 1996, Ankara.
Kuban, D., "Depremsel Barbarlıklar" Cogito, Sayı:20, Yapı Kredi Yayınları, 1999,
İstanbul.
"Hayatı Depremin Yasalarına Göre Kurmak Gerekir", Açıkoturum, Cogito, Sa-
yı:20, Yapı Kredi Yayınları, 1999, İstanbul.
"Depremin Sosyal ve Siyasal Etkileri", Açıkoturum, Cogito, Sayı:20, Yapı Kredi
Yayınları, 1999, İstanbul.
"Deprem Fonunda Bir Milyon Lira Vardı", Açıkoturum, Cogito, Sayı:20, Yapı
Kredi Yayınları, 1999, İstanbul.
Bilim ve Teknik
MaddeninAslı
Eşiğinden ilk adımımızı attığımız yeni binyıl, sıfırlarının vurguladığı yeni başlangıcı yepyeni bir fizik-
le yapmaya hazırlanıyor. Artık tanıdığımız değil, tanımadığımızın peşindeyiz. Evreni dolduran
karanlık madde, şimdiye kadar farkına varmadığımız yeni doğa kuvvetleri, bu kuvvetlerin
birleştirilmesi, kuramsal fiziğin yeni uğraşı alanları olacak. Ancak kapanmamış birkaç hesap da
yok değil!... Bunların başında 30 yıldır fiziğin "arananlar" listesinin başında bulan Higgs bozonu
geliyor. Tüm madde parçacıklarına kütle kazandıran bir maddeyi, bir anlamda maddenin temeli-
ni arıyoruz. Bulunması, yalnızca bir merakın giderilmesi anlamına gelmiyor. Yeni fiziğin oturacağı
kuramsal temelleri de bütünleyecek, sağlamlaştıracak. Parçacığın başına konan ödül büyük.
Avrupa ve Amerika’nın iki büyük parçacık avcısı bu büyük onurun peşinden koşuyor. En yetkin
fizikçiler, maddenin temelini önümüzdeki birkaç yıl içinde ortaya çıkaracakları konusunda öyle-
sine güvenliler ki, anlaşılan yeni binyılın ilk önemli keşfi için çok fazla beklemeyeceğiz…
MADDEDEN YAPILIYIZ. lesine bağlı. Elektron biraz daha küçük da erimi az oluyor. Tüy sıkletlerse hem
Gördüğümüz her şey de olsaydı, yörüngelerin çapı, dolayısıyla maratoncu, hem de hız rekortmeni sü-
maddeden. Güneşimiz da atomların boyutları, sonuç olarak per atletler. Kütle olmasaydı, evren,
ve evrendeki katrilyon- gördüğümüz her şey daha küçük olur- içinde parçacıkların ışık hızıyla sağa so-
larca benzeri, üstünde du. O halde elektronun kütlesi, evreni la uçuştuğu delicesine çalkantılı bir
yaşadığımız gezegen, soluduğumuz açıklayabilmek için çok önemli. Ama denizi andırırdı. Moleküller oluşamaz-
hava, okuduğunuz bu sayfa, derginizi besbelli ki, ne uçsuz bucaksız evren, dı. Dahası yaşam ortaya çıkamazdı. Ne
tutan eliniz hep madde. Küçüğe doğru ne de atom parçacıklarının mikrodün- mutlu bizlere ki, kütlesiz bir evrende
yolculuğumuzu biraz daha sürdürelim: yası tek bir temel parçacıkla açıklana- yaşamıyoruz. Protonların, nötronların,
Madde, moleküllerden yapılı, mole- bilir. En hafif temel parçacık olan elektronların, kısacası bildiğimiz atom-
küller atomlardan; atomlar, çapı santi- elektronun yanı sıra daha başka temel ları oluşturan parçaların, hatta bunları
metrenin yüz milyonda biri olan bir parçacıklar da var. Bunların en ağırı da, da oluşturan daha temel parçaların küt-
elektron bulutundan ve bu bulutun ça- geçtiğimiz yıllarda bulunan ve kütlesi leleri var. İşte bu kütle evrene düzen
pından yüz bin kez küçük bir çekir- elektronunkinin 350 000 katı olan üst getiriyor; üzerinde yaşayabildiğimiz
dekten oluşuyor. Çekirdek de proton kuark. Tüm bu temel parçacıkların ve gezegenler ortaya çıkarıyor, Güneş’in
ve nötronlardan. Her proton (ya da nöt- bunların etkileşimini sağlayan başka parlamasını sağlıyor. Kütle, yaşamın te-
ron), elektronun yaklaşık 2000 katı türden parçacıkların farklı farklı kütle- meli.
kütleye sahip. Çekirdek parçacıkları leri var.
da daha temel parçacıklardan, kuark- Gelgelelim, yaşamı böylesine ko-
lardan yapılı… Kütle hepimiz için öylesine doğal laylaştıran kütle, fizikçilerin işini güç-
bir şey ki, pek çoğumuz bunun önemi- leştiriyor. Boşlukta ışık hızıyla uçuşan
Peki çevremizde gördüğümüz şey- ni aklımıza bile getirmemişizdir. Nere- parçacıkların kuramını oluşturmak da-
lerin boyutlarını, hatta kendi boyutları- den, nasıl geldiğini düşünmemişizdir. ha kolay. Fizikçilere göre temel doğa
mızı belirleyen ne? Söyleyelim, mole- Oysa kütlenin evrende yaşamsal bir kuvvetleri, büyük patlama öncesinde
küllerin boyutları. Bunu belirleyense önemi var. Nedeniyse çok basit: Nes- olduğu gibi özdeş, başka bir deyişle si-
atomun büyüklüğü. Atomun büyüklü- neleri ağırlaştırıyor. Hareketlerini ya- metrik olmalı. Yani her temel kuvvet
ğü, çekirdek çevresinde dönen elekt- vaşlatıyor. Tıpkı şişman birinin biraz aslında ötekilerin başka bir açıdan gö-
ronların yörüngesiyle belirleniyor. Bu koşunca soluğunun yetmemesi, yavaş- rünümü olmalı. Örneğin, atom çekir-
yörüngelerin çapıysa, elektronun küt- laması gibi, büyük kütleli parçacıkların deklerinin bozunmasına yol açan zayıf
Bilim ve Teknik
çekirdek kuvvetiyle, atomları bir arada
tutan elektromanyetik kuvvetin aslın-
da "elektrozayıf" adlı tek bir kuvvet ol-
duğu kanıtlandı. Bu durumda bu kuv-
vetleri taşıyan parçacıkların, yani bo-
zonların da simetrik olması gerek.
Elektromanyetik kuvvetin taşıyıcısı,
kütlesiz olduğunu bildiğimiz foton.
Deneyler, fotonun kütlesinin, elektro-
nun kütlesinin "Katrilyonda birinin
katrilyonda birinden" (10-30)büyük ola-
mayacağını gösteriyor. Kuramsal ola-
raksa sıfır olması gerekiyor. Kütlesi ol-
madığı için foton, hem en hızlı parça- Evrende gökadalar gibi en büyük ve kuarklar gibi en küçük yapılar, varlıklarını Higgs parçacığına borçlular.
cık, hem de sınırsız erimli. Oysa bakı-
yoruz zayıf kuvveti taşıyan W +, W- ve kendisine borçlu olduğumuz "eşlenik- ğu, bu parçacığın, tek ya da bir aile ola-
Z0 bozonları çok kısa erimli. Bu neden- lik bozulması"nı da açıklıyor. Standart rak önümüzdeki 10 yıl içinde buluna-
le zayıf etkileşimin erimi, atom çekir- Model’in son sınavı anlamına gelen cağından kuşku duymuyor.
değinden daha da kısa ; santimetrenin “büyük birleştirme kuramları” ve bir Standart Model, maddenin temel
katrilyonda biri (10-15cm) kadar. O hal- adım ötesi olan “her şeyin kuramları” yapıtaşlarını ve bunların etkileşimleri-
de bu etkileşimin araçlarının kütleleri için de bu parçacık anahtar konumda. ne aracılık yapan temel kuvvetleri be-
olmalı. Gerçekten de bu bozonların Bu niteliğinden ötürü, bu kuramsal timleyen kuram. Bu modele göre tüm
sonradan bulunan kütleleri 81 ve 93 parçacık, Nobel Ödüllü fizikçi Leon maddesel evren, birbirleriyle dört te-
milyar elektronvolt (GeV). Yani proto- Lederman tarafından "Parçacıkların mel kuvvet aracılığıyla etkileşen kuark
nun kütlesinin aşağı yukarı 100 katı. tanrısı" (God Particle) diye adlandırılı- ve leptonlardan oluşur. Bu dört temel
Princeton Üniversitesi İleri Araştırma- yor. Ancak Higgs parçacığı, yaşamsal ol- kuvvet, kütleçekimi, elektromanyetiz-
lar Enstitüsü fizikçilerinden Frank duğu kadar da gizemli. Hangi enerji ma, zayıf çekirdek kuvveti ve şiddetli
Wilczek’e göre, işte bu kütle elektro- düzeyinde varolduğu bilinmediği gibi, çekirdek kuvveti. Örneğin şiddetli
zayıf kuramı çarpıtıyor. 1960’lı yıllarda varlığı bile, üstelik varlığını gerektiren kuvvet, proton ve nötronları oluştur-
elektrozayıf kuvvet kuramını geliştiren matematik modelin kurucularından bi- mak üzere kuarkları birbirine bağlar;
ABD’li fizikçi Sheldon Glashow, iki rince sorgulanıyor. Kimi fizikçiler artakalanı da, bu proton ve nötronları
kuvveti birleştirebilmek için zayıf kuv- Higgs parçacığını, bu bilinmezliğinden atom çekirdeği içinde birbirine bağlar.
vet bozonlarına kaynağını bilmediği ötürü "Standart Model’in sorunlarının Elektromanyetik kuvvet, çekirdekler-
bir kütle koymak zorunda kaldı. Si- altına süpürüldüğü bir ‘cehalet halısı’" le, bir lepton türü olan elektronları bir-
metrik olması gereken kuvvet taşıyıcı- olarak nitelendiriyorlar. Mizah duygu- birine bağlayarak atomları oluşturur;
larından biri kütlesiz, ötekilerse kütle- ları gelişkin bazılarına göreyse, "Higgs artakalanı da atomları molekül yapısı
ye sahip. İşte bu paradoks, fizikçileri, parçacığı, Standart Model’in tuvaletine içinde birbirine bağlar. Zayıf kuvvetse,
parçacıklara kütle kazandırarak aslında benziyor; her eve böyle bir şey gerekli; çekirdek bozunmasından sorumlu. Za-
varolan simetriyi perdeleyen yeni bir ama kimse bundan sözetmekten hoş- yıf ve şiddetli çekirdek kuvvetlerin et-
parçacık, bir Higgs parçacığı düşünce- lanmaz." kileri son derece kısa erimli: bir atom
sine götürdü. Bu öyle bir parçacık ki, Ancak fizik topluluğunun büyük çekirdeğinin yarıçapını aşamıyorlar.
yalnızca kuvvetlerin etkileşimini açık- çoğunluğu, Higgs’in varlığı konusunda Kütleçekimi ve elektromanyetizmanın
layan Standart Model’in imdadına ye- o kadar güvenli ki, Standart Model’in erimleriyse sınırsız. İşte bu nedenle en
tişmekle kalmıyor. Zayıf kuvvette be- tutarlılığını ve kendi saygınlıklarını bu çok tanıdığımız kuvvet bu ikisi.
lirgin olan ve bir anlamda yaşamımızı keşfe bağlamaktan çekinmiyorlar. Ço- Ancak tüm göz alıcı başarılarına,
deneylerin kanıtladığı öngörülerine
Leptonlar Simge Kütle Elektrik Kuarklar Simge Kütle Elektrik karşın Standart Model, evreni tam ola-
Parçacık (MeV) Yükü Parçacık (MeV) Yükü rak açıklayamıyor. Bu nedenle Fizikçi-
>0,00001 0 u +2/3 lerin Standart Model hakkındaki duy-
Elektron Nötrinosu νe Yukarı d 310 -1/3 guları, saygıyla karışık bir doyumsuz-
Elektron e- 0,511 -1 Aşağı c 310 +2/3 luk. Nedenlerine gelince, her şeyden
Muon Nötrinosu νµ Bilinmiyor 0 Tılsımlı s 1500 -1/3 önce kütleçekimini içermiyor.
µ- Garip t 505 +2/3 ABD’nin Fermi Ulusal Laboratuvarı
Muon ντ 106,6 -1 Üst b 174000 -1/3
Tau Nötrinosu τ- Bilinmiyor 0 Alt 5000
Tau 1784 -1
Kuvvet Erim Taşıyıcı Kütle (GeV) Spin Elektrik Yükü araştırmacılarına göre "Standart Mo-
Kütleçekimi Sonsuz Graviton 0 2 0 del’in ikinci ve aynı derecede rahatsız
Elektromanyetik Sonsuz Foton 0 1 0 edici bir sorunu da, en az yanıtladıkları
W+ 81 1 kadar yeni soru ortaya çıkartması: Ör-
Zayıf 10-16 cm’den az W- 81 1 +1 neğin, neden yalnızca dört kuvvet var
Z0 93 1 -1
0
Şiddetli 10-13 cm’den az Gluonlar (8) 0 1 0 da, altı ya da bir değil? Neden yalnızca
Ocak 2000
Skaler alan (solda), içindeki her noktanın, burada noktalarla tanımlanmış bir büyüklükle ilintili olduğu alandır. Vek- doğru olur: Standart Model, gerçeğin,
tör alansa (sağda), Hem burada okların uzunluğuyla gösterilmiş bir büyüklüğe, hem de bir yöne sahip olan alandır. basitleştirilmiş bir durumudur. Ama,
Elektromanyetik, zayıf ve şiddetli alanlar vektör alanlardır. Higgs alanınınsa bir skaler alan olması gerekiyor. başarılı bir basitleştirmedir".
görebildiğimiz parçacıklar var da baş- mıyla “Higgs Bozonu”nun en yalın ha- Varlığı konusundaki kuşkularına
kaları yok? Parçacıkların öyle deli kızın li, hangi işleri başarıyor. karşın Veltman, gene de Higgs bozo-
çeyizi gibi farklı farklı kütlelerini yara- nunun öteki parçacıklara kütle kazan-
tan ne?" Fizikçiler, Standart Model’in Ne yazık ki, Higgs bozonunun bu- dırma mekanizmasının başarılı bir po-
derinliklerinde işlerin doğru gitmediği lunabileceği matematiksel modeli orta- püler betimlemesini yapıyor.
düşüncesinde. "Daha büyük, daha gü- ya koyup, bunun için de öğrencisi Ge-
zel bir kuram, bir ‘her şeyin kuramı’ ol- rardus ’t Hooft’la geçen yılın Nobel Fizik Higgs bozonunun kütle yaratması-
malı". Gene burada imdada yetişen Ödülü’nü paylaşan Hollandalı fizikçi nın temelinde alan kavramı yatıyor.
Higgs Parçacığı. Ancak değişik kuram- Martinus J.G. Veltman, böyle bir parça- Alan, örneğin sıcaklık gibi bir sayısal
lar, değişik Higgs yapıları gerektiriyor. cığın varlığından kuşkulu. "Şimdiye büyüklüğün, her noktasında betimlen-
Fermilab kuramcılarından Chris Hill, değin varlığı konusunda inandırıcı bir diği bir uzay-zaman bölgesi. Örneğin,
"Higgs’i, ya da orada her ne varsa bu- kanıt bulunamadığı gibi, yokluğu ko- içinde kızartma yaptığımız bir tavanın
lup ortaya çıkartın, o da size Standart nusunda pek çok ipucu var" diyor. Ona yüzeyi. Fizikteyse alan kavramı, kütle-
Model’i kırıp açsın" diyor. göre Higgs mekanizmasının yararı, çekim alanı, elektromanyetik alan gibi
Standart Model’e matematiksel bir tu- duyu ya da aygıtlarla algılanabilen var-
Fizikçilerin düşü, "her şeyin kura- tarlılık sağlaması, bu modeli günümüz lıklar için kullanılır. Alanlar, genellikle
mı". Bu, basit, tüm enerji düzeylerinde parçacık hızlandırıcılarının erimi dışın- varlıklarını bir aracı parçacığın değiş
geçerli olacak, hatta evrenin ilk anla- daki enerjiler için de uygulanabilir hale tokuşu sayesinde duyururlar. Örneğin,
rındaki cehennemi sıcaklıklarda, her getirmesi. Higgs bozonuna asıl ününü elektromanyetik alanın aracı parçacığı
şeyin tek bir noktaya kadar sıkışmış ol- kazandıran ve parçacık fizikçilerinin foton, ya da ışığın bir paketçiğidir. Küt-
duğu dönemlere kadar gidebilecek bir düşlerini süsleyen işlevine, yani tüm leçekim alanının aracı parçacığıysa, he-
kuram. Gelgelelim, böyle bir modelin parçacıklara kütle kazandırmasına ge- nüz varlığı gözlenememiş olan gravi-
denenmesi için gerekli enerji düzeyle- lince, Veltman’ın bu konuda da kuşku- ton. Zayıf alanın aracıları W +, W- ve Z0
ri, akıl almaz boyutlarda ve günümüz ları var. Bu karamsarlık, Hollandalı fi- adlı vektör bozonları, Şiddetli alanınki-
teknolojisinin ufuklarının çok ötesin- zikçinin Standart Model’e olan bağlılı- lerse sekiz ayrı gluon. Benzer biçimde,
de. Gerçi yaratıcı bazı yöntemlerle, bu ğından kaynaklanır görünüyor. "Çağdaş Higgs alanının aracı parçacığı da Higgs
sınavın günümüzde varolan ya da ya- kuramsal fizik", diyor Veltman, "Higgs bozonu oluyor.
kın bir gelecekte ortaya çıkacak parça- bozonu gibisinden icatlarla boşluğu öy-
cık hızlandırıcılarında elde edilebilece- lesine dolduruyor ki, insanın berrak bir Peki bu Higgs alanı nasıl bir şey ve
ği, kuramsal olarak öngörülüyor. Ama gecede yıldızları nasıl görebildiğine bi- nasıl etki yapıyor? Bu soruları cevap-
Higgs Parçacığı, daha doğrusu "parça- le şaşası geliyor." Ancak Veltman, ileri- landırmak için farklı benzetmelerden
cıkları" daha kestirme bir yol vaat edi- de yeni hızlandırıcıların Higgs bozonu yararlanıyorlar. Hepsinin ortak nokta-
yor. Çünkü Chris Hills’e göre sıysa, bu alanın, uzay zamanın her yeri-
"Tek bir Higgs, geçici bir için doğrudan kanıt bulmasını ni dolduruyor olması. Yani uzay zama-
çözüm; Standart Mo- ve bu parçacığın varlığını nın boşluğu aslında boş değil; bu sabit
del’in hastalığını iyi- temel alan yaklaşımları değerli alanla dolu. Higgs parçacığının
leştirebilecek uzun haklı kılmasını tü- peşindeki avcılar sürüsü bu alanı, ken-
dönemli bir tedavi müyle olasılık dışı disine sürünen parçacıkları ağırlaştıran
değil". saymasa da, işin sa- yapışkan bir maddeye, bir tür zamka
nıldığı kadar kolay benzetiyorlar. Fiziğe göre zaten kütle,
Şimdilik işe olmadığını vurgu- bir atalet, maddenin harekete direnme
basitinden başlaya- luyor. "Ama," diyor, eylemi. Kuramcılara göre Higgs alanı,
lım, ve Standart "böyle bir başarı da- parçacıklara takılarak kütle yaratıyor.
Model’in tedavi edi- hi, Standart Mo- Bu takılmanın şiddetine koşut olarak
lip edilemeyeceğine del’in tümüyle yanlış parçacık uzayda bir potansiyel enerji
bakalım. Higgs parçacığı olduğu anlamına gelmez. kazanıyor. Einstein’ın E=mc2 formülü
ya da daha doğru kullanı- Belki şunu söylemek daha uyarınca yapışma enerjisi, aynı zaman-
da kütle demek. Yapışma ne kadar
güçlüyse, kütle de o ölçüde büyük olu-
yor. Fizikçilerin Higgs alanını ve etki-
sini açıklamak için kullandıkları bir
başka benzetme de mürekkep ve ku-
rutma kâğıdı: Bu örnekte kâğıt parçala-
rı değişik parçacıkları, mürekkepse
enerjiyi, ya da kütleyi temsil ediyor.
Tıpkı değişik boyut ve kalınlıktaki kâ-
ğıtların mürekkebi farklı miktarlarda
emmesi gibi, değişik parçacıklar da
Bilim ve Teknik
Bir elektron ve bir pozitron sanal Çarpışacak proton ve antiproton- Çarpışan protonlar içindeki gluonlar, Parçacık çarpışmalarında olası Higgs imzaları:
Z bozonu yaratıyor; bu da Higgs ların içindeki kuark ve antikurak- sanal üst kuark çiftleri oluşturacak.
bozonu yayımlayarak gerçeklik lar Z yerine W bozonları Bunlar da yok olurken Higgs Higgs → 2 foton (MH< 140 GeV)
kazanıyor. Bu LEP’te gözlen- aracılığıyla Higgs ortaya çıkacak. parçacıkları yaratacak. (Wilczek’in Higgs → 4 lepton (140 < MH < 500 GeV)
mesi umulan süreç. Tevatron yöntemi. önerisi) Higgs → 2 lepton + 2 jet (MH > 500 GeV)
Higgs Higgs Higgs
ZW Üst Üst
kuark kuark
W
Z Üst
Elektron kuark
Gluon
Yukarı kuark Anti-aşağı Gluon
kuark
Pozitron 1966’da LEP’te
172 GeV’de ortaya
çıkan Higgs adayı
Higgs Oluşum Modelleri: Higgs parçacıkları en güçlü biçimde öteki yüksek kütleli parçacıklarla etkileştiklerinden, bunları elektron gibi hafif parçacıkları çarpıştırarak doğ-
rudan elde etmek güç. Dolaylı yoldan, sonradan Higgs parçacıklarına bozunan sanal Z ve W bozonlarıyla, ya da üst kuark çiftlerinden elde edilebilecekleri düşünülüyor.
farklı miktarlarda enerji, ya da kütle ya da sonu yarımla biten kesirli (1/2, öteki kuvvet alanları gibi bunun da far-
çekiyorlar. Bir parçacığın gözlenen 3/2 gibi) spinleri oluyor. Bunlardan tam kına varamıyoruz?
kütlesi, onun enerji soğurma kapasite- sayıda spinleri olanlar, bozon olarak ta-
sine ve uzaydaki Higgs alanının şidde- nımlanıyor. Yarımlı spinleri olanlaraysa Frank Wilczek görünürdeki bu pa-
tine bağlı oluyor. fermiyon deniyor. Bu iki gruba giren radoksu şöyle açıklıyor: "Bir çubuk
parçacıkların birbirinden çok farklı mıknatısın içinde yaşadığımızı varsa-
Peki, bu Higgs alanı, nasıl bir şey? özellikleri var. Örneğin fermiyonlar, yalım" diyor Princeton kuramcısı. Fi-
Eğer parçacıklara kütle kazandırıyorsa, uzayda aynı yeri paylaşamıyorlar. Bo- zik kurallarının tercihli bir yönü olma-
bu alanın, boşlukta bile sıfır olmayan, zonlarsa bir araya kümelenebiliyorlar. masına karşılık, bir mıknatısın belli bir
değişmeyen bir değeri olması gereki- Higgs alanı spinsiz olunca, haliyle aracı yönü, yani kutbu var. Peki bu yön ne-
yor. Ayrıca Higgs alanının, skalar bir parçacığı olan Higgs bozonunun da reden geliyor? Elektronların dizilişin-
alan olması da gerekli. Skalar alan, par- spinsiz olması gerekiyor. Yani Higgs den. Herhangi bir madde içindeki
çacıkların etkileşiminde önem taşıyan bozonu, kuramsal olarak 0 spinli bir elektronlar, aslında küçük birer mık-
iki tür alandan biri. Bu öyle bir alan ki, parçacık. Bir skalar bozon. Alanlarla natıs gibi davranırlar. Her elektron,
içindeki her noktada yalnızca belli bir bağıntılı öteki bozonların büyük ço- spin ekseni doğrultusunda hareket
büyüklük olur. Öteki önemli alanaysa ğunluğuysa, 1 spin değerine sahip vek- eder. Yalıtılmış bir elektronda bu doğ-
vektör alanı deniyor. Öyle bir alan dü- tör bozonları. Örneğin foton, gluon, ve rultu önemli değildir. O yönde de ha-
şünün ki, içindeki her noktada yalnız- W +, W- ve Z0 bozonları 1 spinli vektör reket edebilir, bu yönde de. Fizikte
ca bir büyüklük değil, ok işaretleriyle bozonları sınıfına giriyor. buna dönüş simetrisi denir. Ama bazı
gösterilen bir de yön olsun. Uzayın her maddelerde, örneğin demirde, komşu
noktasında vektör alanının büyüklüğü, Vektör bozonları, doğanın temel elektronların spinleri hep aynı yönü
okun uzunluğuyla, yönüyse, ok ve kuvvetleriyle ilişkili. Higgs bozonuysa, gösterir. Minimum enerji durumuna
ucunun konumuyla gösterilir. Elektro- skalar bir bozon. O halde, parçacıkların gelebilmek için tüm elektronların
manyetik alanla, çekirdek kuvvetlerini Higgs alanına yapıştıkları kuvvet de, spinleri aynı yönü tutturmak zorunda-
oluşturan şiddetli ve zayıf alanlar birer değişik, yeni bir kuvvet olmalı. Velt- dır. Bu yön de mıknatısın kutbunu be-
vektör alandır. Kütleçekim alanıysa, man, kuramsal olan bu kuvvetin, stan- lirler. Görünürde dönüş simetrisi kay-
tensör alan denen daha karmaşık bir dart modeldeki matematik tutarlılığı bolmuştur. Ama mıknatısı 870 °C’ye
alan. güçlendirmek için gerekli olduğunu kadar ısıttığınızda, yeterli enerjiyi ka-
söylüyor. Ve matematik anlamda da zanan elektronlar, bu takım ruhundan
Higgs alanının neden skalar bir Higgs kuvveti, son yıllarda fizi-
alan olması gerekiyor? Çünkü bir vek- ğin gündemine giren (itici uzaklaşır ve her birinin spini
tör alanı olsaydı, bir parçacığın kütlesi- ve değişken) "beşinci farklı yönü gösterir. De-
nin, alan içindeki açısına göre değiş- kuvvet" gibi davranı- mir, mıknatıs özelliğini
mesi gerekirdi. Basite indirgenecek yor. Ancak Higgs yitirir. Maden soğu-
olursa, belli bir yerde otururken sizin, kuvveti beşinci tulduğundaysa ye-
benim sahip olduğumuz kütle sağa dö- kuvvete oranla da- niden manyetik
nersek farklı, sola dönersek farklı olur- ha zayıf ve çok da- hale gelir; ama ço-
du. Özetle Higgs alanı, spinsiz (dön- ha kısa erimli. ğu kez kutbu bir
mesi olmayan) bir alan. Spin, atomaltı başka yönü göste-
dünyadaki etkileşimleri betimleyen Diyelim böyle rir. Aslında elekt-
kuantum mekaniğinin bir özelliği. Ka- aracı parçacığıyla, ronların spin enerji-
baca, bir topun kendi ekseni etrafında yaptığı etkiyle tam lerini biraz arttırarak
dönmesine benzetilebilir. Temel par- donanımlı bir Higgs ala- da, tercihli spin yönünü
çacıkların ya tam sayıda (0, 1, 2 gibi), nı var? Peki ama biz niye (yani manyetik kuzeyi) ağır
Ocak 2000
Simetri bozulması: Bir mıknatısın parçacıklara, kuarklara ve leptonlara da
kutuplarını elektronların dizilişi belir- kütle kazandırabiliyordu Nambu ve
ler. Normal olarak her yöne gidebilen Goldstone’un yaptıkları, bilinen parça-
cıklardan yararlanarak bir kozmik ya-
elektronlar, demir içinde aynı spin pışkan oluşturmaktı. Ama bu yeterli
yönünde dizilirler. Görünürde elek- değildi. Çünkü vektör mezonları fazla
yavaşlatamadığı gibi leptonlar üzerin-
tronların dönüş simetrisi bozul- de hiç etkisi yoktu. 1967 yılındaysa
muştur. Ancak, çubuğu Steven Weinberg ve daha sonra da Ab-
ısıttığımızda bu dus Salam, "daha yapışkan" bir Higgs
yön ortadan çökeltisi kavramı ortaya atarak Shel-
kalkar. don Glashow’un zayıf etkileşim mode-
Mıknatıs lini dayanaksız varsayımlardan kurtar-
soğuyunca elek- dılar. Fizikçilerin, günümüzde Higgs
tronlar bu kez başka bir çökeltisinden söz ederken kastettikle-
ri, işte bu daha yapışkan biçim.
yönde dizilebilirler. Evren de
kendiliğinden ortaya çıkıp yok olan Kuram güzel. Akla, mantığa uygun.
sanal parçacıklarla dolu. Bu parçacıklar, Ama doğru olduğunu nereden bilece-
birbirlerine dönüşebiliyorlar. Ama bu dönüşüm ğiz? Daha önce de akla yatkın gelen
sonunda da fizik kuralları geçerliliğini koruyorlar. Ancak, pek çok varsayım, pek çok bilgi bir sü-
baştaki yüksek sıcaklıklarda var olan bu simetri, sıcaklık düşünce re sonra çöpe atılmadı mı? Dünya’nın
bozuluyor. Parçacıkların simetrik çeşitliliği bir tür parçacığa çökeliyor. tepsi gibi düz olduğunu bir zamanlar
Mıknatıstaki tercihli yön yerine, bizim uzayımızın da tercihli bir parçacık yapısı ortaya tartışmanın bile saçma olduğu bir "ger-
çıkıyor. Aslında var olan simetriyi gizleyen, parçacıklara kütlelerini veren Higgs bozonu. çek" değil miydi? Üstelik kuramın ma-
tematik çatısını kuranlardan biri de
ağır kaydırabilirsiniz. Tercihli spin yö- ri biliniyor. Bu karmaşadaki düzenli böyle bir parçacığın varlığına karşı!..
nünün periyodik olarak değiştiği du- yapıyı keşfedenlerse Yochiro Nambu Bu durumda hakem, deney olacak el-
rumlara spin dalgaları denir. Ve kuan- ve Jeffrey Goldstone. Peki bu yapı na- bette. Kuramı nasıl sınayacağız? Örne-
tum mekaniği nasıl ışık dalgalarını fo- sıl bir şey? Nambu ve Goldstone, ğin, küçük bir boşluk parçası ısıtılır ve
ton adlı paketçiklere bölüyorsa, bu 1960’lı yılların başlarında, bazı parça- çökeltinin buharlaşmasıyla simetrinin
spin dalgalarını da magnon diye adlan- cıkların yerini başkalarının aldığında yeniden kurulup kurulmadığına bakı-
dırılan parçacıklara böler. da aynı fizik kurallarını geçerli kılan labilir. Elektromanyetik ve zayıf çekir-
bir simetrinin farkına vardılar. Ancak dek kuvvetlerini, elektrozayıf kuvvet
Şimdi ortamı daha iyi tanıdıktan bizim dünyamızda da, tıpkı mıknatısta olarak bir araya getirebilmek için 100
sonra, yaşamak üzere yeniden mıkna- olduğu gibi, düşük sıcaklıkta bu simet- GeV enerji gerekti. Elektrozayıfla, şid-
tısın içine girelim. Mıknatıs dünyası- ri bozuluyor. Kılıktan kılığa girebilen detli çekirdek kuvvetini özdeş yapabil-
nın akıllı varlıkları, dünyalarında el- sanal parçacıkların simetrik çeşitliliği, mek içinse, en az 1016 K (10 katrilyon
bette magnonları görecekler, ama bun- belli bir tür parçacığa çökeliyor. Bu kelvin) düzeyinde bir sıcaklık gereki-
ların nereden geldiklerini anlamakta parçacık büyük miktarlarda ortaya çık- yor. Bu daha bir şey değil. Bir de sınır-
zorlanacaklar. Çünkü evrim, onları, ya- maya başlıyor. Bir başka deyişle, birbir- sız erimli kütleçekim var. Bunu da bü-
şamlarının hiç değişmeyen öğelerini lerinin yerine geçebilen parçacıklar ye- yük özdeşliğin içine katarak herşeyin
dikkate almamaya koşullandırmış ola- rine artık tercihli bir durum ortaya çıkı- kuramını elde etmek istiyorsak, gere-
caktır. Dolayısıyla bizlerin, mıknatısı yor. Yani mıknatıstaki tercihli yön yeri- ken enerji düzeyi en az 1018 GeV. An-
oluşturan madde olarak algıladığımız ne bizim uzayımızın da tercihli bir par- cak Büyük Patlama’dan sonra çok kısa
şeyi, onlar, yalnızca boşluk olarak algı- çacık yapısı var. bir süre var olabilen böylesine yüksek
layacaklardır. "Mıknatistan" halkı için, sıcaklıklarsa, günümüz parçacık hız-
bizimkinin aksine uzayın da belli bir İşte kozmik yapışkan düşüncesi, landırıcılarından en güçlülerinin bile
yönü olacaktır. Çünkü onların yaşadık- bu noktada devreye giriyor. 1966 yılın- eriminin dışında. Bazı fizikçilere göre,
ları her deneyim, dünyalarına egemen da, Edinburgh Üniversitesi fizikçile- kuvvetleri özdeşleştirebilmek için ye-
olan manyetizma tarafından belirlen- rinden Peter Higgs ve çalışma arkadaş- terli enerjiyi sağlayabilecek bir hızlan-
mektedir. ları, Brüksel’deki Serbest Üniversi-
te’den Robert Brout ve François Eng- dırıcının çevresinin 1 trilyon km, ya
Ama günlerden bir gün, ileri görüş- lert, bu düşünceyi, zayıf kuvveti açık- da bir ışıkyılın onda biri kadar ol-
lü bir Mıknatistan vatandaşı gerçek layan vektör mezonları kuramına ekle- ması gerekli! Gene bazı fizikçi-
durumu kavrar. Algılanan görüntünün diler. Araştırmacılar, simetri bozulup lere göre, kütleçekimini de
altında tam bir dönüş simetrisine daya- bir Higgs parçacıkları çökeltisi oluştu- kapsayacak bir özdeşleştirme
nan bir kurallar dizisinin farkına varır. ğunda, vektör mezonların kütle kazan-
Bu simetrinin, ülkedeki egemen ortam dıklarını keşfettiler. için gerekli enerji düzeyi, 1028 GeV’a
nedeniyle kendiliğinden bir yönde di- kadar çıkabiliyor. Bu enerjiyi sağlaya-
zilmiş spinlerce perdelendiğini anlar. Daha da önemlisi, bu çö- cak hızlandırıcının çevre uzunluğuy-
"Boşluğun" aslında düzenli bir yapı- keltiyle etkileşim, tüm
ya sahip bir ortam olduğu sonu- sa 1000 ışık yılı kadar olmak zorun-
cunu çıkartır ve magnonların öteki te-
varlığı kuramını ortaya koyar. mel
Wilczek, "Bizim kendi dün-
yamızda da olan aynen bu" di-
yor. Bizim kendi boşluğumuzun
da kendiliğinden ortaya çıkıp ge-
ne yok olan "sanal parçacıklar"la
dolu olduğu 1930’lu yıllardan be-
Bilim ve Teknik
da!.. New York’taki Brookhaven Ulusal ğının kütlesi, bir demir atomunun küt- CERN’de kurulmakta olan Büyük Hadron
Laboratuvarı’ndaki relativistik ağır lesiyle üç uranyum atomunun toplam Çarpıştırıcısı (LHC), halen kullanılmakta olan 27
iyon çarpıştırıcısı deneylerindeyse yal- kütlesi arasında bir yerlerde. Ama km’lik LEP hızlandırıcı tünelini paylaşacak. 2005
nızca 10 trilyon kelvine yani gereken Higgs bozonunun kütlesinin 1 TeV do- yılına kadar bitirilmesi planlanan LHC’de proton
düzeyin binde birine ulaşılabilmesi laylarında (proton kütlesinin 1000 katı) ve antiproton demetleri ters yönlerde
bekleniyor. olduğuna inananlar da yok değil. hızlandırılarak çarpıştırılacaklar. Ortaya çıkacak
çarpışma ürünleri arasında, Higgs bozonuyla,
Gerçi yeni kuşak fizikçiler arasında Yarışa son aylarda heyecan getiren süper simetri kuramında öngörülen ağır
giderek yaygınlaşan bir görüşe göre, bir gelişme oldu: Higgs parçacığının parçacıkların da bulunması bekleniyor.
dört kuvveti de birleştiren sicim kura- hafif olduğu yolundaki görüşün ege-
mı için gereken yeni boyutların ölçek- menlik kazanması. Geçen Haziran’da yetenek sınırlarını zorlayarak, parçacı-
leri, (altı yeni boyut) kuramsal olarak Fermilab’da yapılan ve çeşitli uluslar- ğı 105 GeV düzeyindeki enerjilere ka-
10-35 cm’den, 10-19 cm’ye, hatta 1mm dan fizikçilerin katıldığı bir toplantıda dar bulabilmeyi umuyorlar. Fermi-
dolaylarına çıkartılırsa, büyük birleşme egemen olan görüşe göre, Higgs’in ol- lab’daki Tevatron hızlandırıcısıysa,
enerjisini, 1 teraelektronvolt (TeV) dü- dukça hafif olması gerekiyor. Kuantum 160 GeV düzeyine kadar tarama yapa-
zeyine çekmek olanaklı. Ama birçok mekaniğinde herhangi bir parçacık, kı- bilecek. Gerçi 260 milyon dolar harca-
varsayıma dayanan bu kuramlar için sa bir süre için başka bir parçacık kim- mayla kısa süre önce yenilenen Fermi
yürütülen deneyler, henüz hızlandırı- liği alabildiğinden, bunların ölçülen makinesi, parçacıkları ters yönde hız-
cılar yerine masa üstünde yürütülüyor. kütleleri birbirlerine yakın oluyor. Bu landırarak 2 TeV düzeyinde toplam
son öngörüler, Higgs parçacığının küt- çarpışma enerjisi elde edebiliyor. Ama
Dolayısıyla fizikçiler, daha basit lesini 230 GeV sınırının altına çekmiş bu enerjinin sınırlı bir bölümü yeni
bir deney aracılığıyla aynı taşla birkaç görünüyor. Ancak, 180 GeV enerji dü- parçacıkların oluşumunda kullanılabi-
kuş vurmak istiyorlar. Öncelikle yap- zeyinden düşük bir yerde çıkacak liyor.
mak istedikleri, tüm simetriyi yeni- Higgs parçacığı, Standart Model’i yük-
den kurmaya çalışmak yerine, Higgs sek enerji düzeylerinde işlemez hale Parçacık burada da ortaya çıkmaz-
alanını şöyle bir çalkalamak. Kuramcı- getiriyor. Bilinen tüm parçacıklara ağır sa, Higgs’in varlığını savunan fizikçi-
lara göre, fotonların düzgün bir elekt- kütleli eşler bularak doğanın elektroza- ler, bıyıklarını kesmeden önce, gene
romanyetik alandaki hareketlenme- yıf ve şiddetli çekirdek kuvvetlerini Avrupa’ya dönecekler. CERN’deki
den kaynaklanması gibi, Higgs alanın- Standart Model’in genişletilmiş bir çer- Büyük Hadron Çarpıştırıcısı LHC’nin
daki kuantum mekaniksel çalkantılar çevesinde birleştirmeyi amaçlayan Sü- 2005 yılında hizmete girmesi bekleni-
da Higgs parçacığına kaynaklık ede- persimetri kuramıysa, en basit Higgs yor. Proton ve antiprotonları ayrı ayrı
cektir. Ortaya çıkacak en küçük hare- parçacığı için 100-130 GeV arasında bir hızlandırarak çarpıştıracak olan maki-
ketlenme Higgs parçacığı olacaktır. kütle öngörüyor. Daha alt düzeylerde ne’nin 600 GeV olarak belirlenen
Kuramsal fizikçiler, parçacık hızlandı- bu kuram da çıkmaza giriyor. Higgs üst sınırını rahatlıkla aşması
rıcılarında yeterli enerjide gerçekleşti- bekleniyor. 5 milyar dolara mal olacağı
rilecek çarpışmaların, Higgs parçacığı- Gene de CERN’in LEP hızlandı- hesaplanan makine, tam kapasiteyle
nı içinde bulunduğu alandan sökece- rıcısında araştırmacılar, makinelerinin çalışmaya başladığında 14 TeV (trilyon
ğini düşünüyorlar. Ardından birleştir- elektronvolt) çarpışma enerjisi düzey-
me kuramlarında öngörülen parçacık- lerine erişebilecek.
lar da gelirse daha âlâ!…
Ancak LHC’nin de kendi gücün-
Peki, bu parçacık nasıl ve nerede den gelen sorunları var. Öncelikle ara-
ortaya çıkacak? Öteki "büyük fizik" de- nan hafif Higgs parçacığının imzası-
neylerinde olduğu gibi, Higgs parçacı- nın, bir alt kuarkla, bunun karşımadde
ğını bulup yeni yüzyılın fiziğine kendi eşleniği olan antialt kuarka bozunması
damgasını vurmak için Avrupa Parçacık biçiminde ortaya çıkması bekleniyor.
Fiziği Laboratuvarı (CERN) ile Bu imza, hızlandırıcılarda "jet" diye
ABD’nin Fermi Ulusal Laboratuvarı
(Fermilab) yarışıyorlar. Yarışı kimin ka-
zanacağı, Higgs parçacığının kütlesine
(enerjisine) bağlı. Eğer Higgs parçacı-
ğının kütlesi 95 GeV, ya da protonun
kütlesinin 100 katından küçükse,
CERN’de bulunan LEP (Large Elect-
ron-Positron Collider) hızlandırıcısının
bu parçacığı şimdiye kadar saptaması
gerekirdi. Buna karşılık kütlesi 600
GeV’i aşarsa da bu kez ortaya büyük so-
runlar çıkacak: Higgs parçacıkları, par-
çacık tepkimelerinden birçoğunu, de-
neylerin yasakladığı biçimlerde etkile-
yecek. Bir başka deyişle, Higgs parçacı-
Ocak 2000
adlandırı- la ilintili olarak orta- proton gibi çok daha ağır parçacıkları
lan parçacık ve ya çıkıyor. Çar- çarpıştırarak sonuçları incelemek isti-
çarpışma enkazı fış- pışma sonucu yorlar. Chicago yakınlarında Bata-
kırmaları biçiminde ken- birlikte ortaya via’da bulunan Fermilab’daki hızlan-
dini gösteriyor. LHC’de 14 çıkan Higgs dırıcı, böyle bir proton, antiproton çar-
TeV gibi muazzam çarpışma enerjisi pıştırıcısı. Bu tür çarpışmaların zayıf
demek, aynı zamanda bir seansta bu parçacığı iki alt ku- noktasıysa, ortaya çok fazla ürün çık-
jetlerin çok büyük sayılarda ortaya çık- arka, ZZ0(0)bozonu da iki ması ve bunların içinde ancak çok kü-
ması demek. Bunlar başka süreçlerden farklı kuarka bozunuyor. Her iki par- çük bir bölümünü seçip tanımlayabil-
de kaynaklanıyor olabileceklerinden, çacığın dedektördeki imzası da bu ku- menin güçlüğü. Fermilab’ın bir avan-
Higgs parçacıklarının imzasını tanı- arklar. Bu durumda, aranan Higgs par- tajı, parçacıkları hem ters yönlerde
mak yıllar sürecek çalışmalar gerekti- çacığının çok büyük kütleli olmaması hızlandırarak kafa kafaya çarpıştırabil-
rebilir. Bazı fizikçilerse, Higgs parçacı- durumunda LEP II tarafından yaka- mesi, hem de sabit bir hedefe çarptıra-
ğını bulmak için LHC’nin bile yeter- lanma olasılığı var. Zaten LEP’teki de- bilmesi. Görece daha düşük enerjide
siz kalacağı görüşünü savunarak daha dektörlerden biri olan OPAL’de 1996 meydana gelen bu ikincisinde ortaya
radikal hızlandırıcı tasarımları öneri- yılında 172 GeV gücünde bir seans sı- çıkan ürünler daha az karmaşık oluyor.
yorlar. rasında belirlenen bir "olay"ın, Higgs
Öte yandan, süpersimetri, yalnızca parçacığı adayı olabileceği belirtiliyor. CERN’in 2005 yılında tam kapasi-
tek bir Higgs parçacığıyla yetinmiyor. Elektron çarpıştırıcılarının zayıf nok- teyle devreye sokmayı planladığı Bü-
Model için en az beşi gerekli. En basi- tası, senkrotron ışınımı nedeniyle yük Hadron Çarpıştrıcısı LHC ise
ti için 100-130 GeV kütle öngörülüyor enerji kaybı. Elektronlar, düz bir hat Higgs’i ve bunun yanısıra süpersimet-
demiştik. Daha ağır Higgs’ler için fi- boyunca yol alan parçacıklar. Yolları, rinin öngördüğü egzotik eş parçacıkla-
zikçiler arasında bir anlaşma yoksa da, dairesel hızlandırma tünellerinde güç- rı bulabilmek için, deyim yerindeyse
bunların da 1 TeV’in çok üstünde ola- lü mıknatıslarca büküldüğünde, ka- çarpışmada "kaba kuvvete", bunun ya-
cakları sanılmıyor. Bu fazladan zandıkları enerjinin büyük bölümü rattığı karmaşık ürün çorbasını ayıkla-
Higgs’lerin, bildiğimiz parçacıkların senkrotron ışınımı nedeniyle yitirili- yıp tanımlamak için de "zekâ"ya güve-
süpersimetrik eşlerinin nerede saklan- yor. Bunu önlemenin yolu, elektron niyor. Maliyeti 5 milyar dolarda tuta-
dıklarını ortaya koyması bekleniyor. hızlandırıcılarını düz bir tünel halinde bilmek için CERN yeni bir hızlandırı-
Yarışa katılan hızlandırıcıların ve yapmak. ABD’nin Stanford Üniversi- cı yapmıyor. LHC’de 27 km’lik LEP
çarpışmalarda ortaya çıkan parçacıklar tesindeki hızlandırıcı, (SLAC) böyle hızlandırma tünelini kullanacak. An-
ve enkazı inceleyen apartman boyutlu bir "doğrusal hızlandırıcı" uzunluğu da cak proton ve antiprotonları hızlandır-
dedektörlerin kendilerine özgü güçlü 3 kilometre. Ama bunları, hele Higgs mak için tasarlanan süperiletken mık-
ve zayıf noktaları var. CERN’in çalış- parçacığının ortaya çıkabileceği enerji- natıslar çok gelişkin tasarımda. Parça-
tırdığı LEP, elektronları ve bunların leri sağlayabilecek olanları, inşa etmek cıkları ayıklayıp tanımlayacak olan çe-
karşı-madde eşleri olan (+ elektrik çok güç ve pahalı. Dolayısıyla hızlan- şitli dev dedektörler de tekniğin ve
yüklü) pozitronları çarpıştırıyor. Bun- dırıcılar, genellikle dairesel biçimde duyarlılığın en uç örnekleri. Böyle de
lar hafif parçacıklar. Dolayısıyla çarpış- yeraltı tünelleri. Ama sinkrotron ışını- olmak zorundalar. Çünkü LHC içinde
ma ürünleri, çok karmaşık de- mını en aza indirebilmek için, elekt- proton demetleri, birbirleri içinden bir
ğil. Kolaylıkla tanımlanabili- ron rotasındaki bükülmeyi azaltmak, saniyede 40 milyon kez geçecekler.
yor. Üstelik LEP, bir kaç yıl bunun için de halkayı büyütmek gere- Demetlerin karşılıklı her geçişinde 20
önce yenilenerek LEP II hali- kiyor. Bu nedenle LEP’in çevresi 27 proton-proton çarpışması olacağı he-
ne geldiğinden beri gücü de km’yi buluyor. saplanıyor. Bu da saniyede 800 milyon
bir hayli yükselmiş. Elektron- Elektron çarpışmaları temiz ve çarpışma demek. Bunların hepsi il-
ları ve pozitronları kafa kafaya ürünlerinin izlenmesi kolay. Ne var ki, ginç, işe yarar çarpışmalar olmayacak.
çarpıştırırken, 184 GeV "kütle bunlar hafif parçacıklar olduklarından Çoğu kez protonlar birbirlerini sıyırıp
merkezi enerjisi"ne ulaşıyor. çarpışma ürünlerinin sayısı ve çeşidi geçecek. Kafa kafaya çarpışmaların sa-
Yani çarpışan parçacıkların hız- de fazla olmuyor. Bunun için fizikçiler, yısı son derece az olacak. Ortaya yeni
landırıcıda ulaştıkları enerjinin
toplamına. Bazı modellerde parçacık çıkaran sonuçlar daha da
Higgs parçacığı, ZZ(00 ) bozonuy- seyrek görülecek. Örneğin,
Higgs parçacığının 10 trilyon çar-
pışmadan yalnızca birinde ortaya
çıkması bekleniyor. Bunun da
anlamı, her saniyede 800 milyon
çarpışma olsa bile bir gün içinde
yalnızca tek bir Higgs bozonuna
rastlanabilecek. O da gözden ka-
Hızlandırıcılarda parçacık çarpışmalarından
ortaya çıkan ürünler, apartman büyüklüğünde
duyarlı dedektörlerce izlenerek, türleri ve
hızları belirleniyor.
Bilim ve Teknik
çırılmazsa tabii. LHC’deki Müon Hızlandırıcısı yı andıran parçacıklar. harcamayla, varolan laboratuvarlardan
dedektörler de, pek ayak- Ömürleri son derece kısa. birinin arazisine kurulabiliyor, varolan
ta uyuyan devlere benze- Proton Genellikle, hızlandırıcı- altyapıyı paylaşabiliyor. Parçanın ağır-
miyorlar. Örneğin, Küçük hızlandırıcısı larda gerçekleşen çarpış- lığı nedeniyle de çarpışmalarda ortaya
Muon Solenoidi (Compact malarda ortaya çıkıp sani- çıkacak Higgs parçacıklarının sayısı,
Muon Solenoid – CMS) Pion üretim yenin küçük kesirleri ka- elektron çarpışmalarına göre çok fazla.
hedefi Bu nedenle, yandaşları, Muon hızlan-
dırıcılarını "potansiyel Higgs fabrikala-
Pion rı" olarak görüyorlar. Ancak Fermi
bozunma araştırmacıları, muonu üretmenin ve
kanalı kontrol etmenin kolay olmadığını da
kabulleniyorlar. Muonlar doğada,
adlı dedektörün, her biri Müon dar sürelerde varlıklarını elektron ve nötrinoya bozunmadan an-
güçlü bilgisayarlarla de- soğutma sürdürebiliyorlar. Bu kısa cak saniyenin yüzbinde biri sürelerde
kanlı varolabiliyorlar. Dolayısıyla muon hız-
landırıcısı tasarımlarında ilk adım, pro-
netlenen 15 milyon ayrı al- ömür, kuşkusuz bir deza- tonları sıvı metal bir hedefe çarptıra-
rak, pion denen kuark ve anti-kuark
gılama kanalı bulunacak. Müon vantaj. Bu nedenle hız- çiftleri elde etmek. Pionlar daha sonra
Bunlar, dedektörü LHC hızlandırıcıları landırıcılarda çarpışma muonlara bozunuyor. İşin kritik kısmı
bundan sonra. Bunların ömrünü uzat-
hızlandırıcısıyla eşgüdüm- "yakıtı" olarak hiç kulla- mak gerek. Yolu da, bunları "soğut-
mak"; daha doğrusu, hepsini aynı hız-
lü hale getirerek CMS’nin nılmamış. Ama muonlar- da hareket eden bir demet durumuna
getirmek. Ancak bundan sonra muon-
"ilginç" herhangi bir olayı la, + elektrik yüklü karşı lar ışık hızına yakın düzeylere kadar
hızlandırılıyor ve Einstein’ın zamanın
kaçırmamasını sağlayacak. Müon parçacıklarının yadsına- genişlemesi ilkesi uyarınca ömürleri
Kendi dev hızlandırıcı- çarpıştırıcısı mayacak üstünlükleri de uzuyor.
sını, çok pahalıya mal ol- var. Bunların başında, İster CERN’de ortaya çıkacak ol-
sun, ister Fermilab’da; ister elektron-
duğu gerekçesiyle Kongre elektrona göre büyük ların çarpışmasından, ister protonların,
isterse de müonların çarpışma enkaz-
kararıyla 1993 yılında yarı yolda rafa olan kütleleri geliyor. Bu kütle nede- larında görülsün, Higgs bozonu artık
avlarına yaklaşmanın heyecanı içinde-
kaldıran ABD, LHC’nin finansmanına niyle, hızlandırıcılardaki sinkrotron ki fizikçilerin nişangahına girmek üze-
re. Avın ele geçmesi, 20. yüzyıl fiziği-
katılıyor. Ama Higgs yarışını Fermilab ışınımının yol açtığı enerji yitiminin nin görkemli başarılarının oturduğu
kuramsal temeli güçlendirecek. Ama
kazansa bile, LHC daha sonraki "bü- çok daha az olması gerekiyor. Higgs bozonu bu sefer de elden kaçar-
sa ne olur? Yanıt süpersimetri kuram-
yük fiziğin" başlıca merkezi haline gel- Gerçi LHC’de çarpıştırılacak pro- cısı Joe Lykken’den geliyor: "2005 yı-
lına kadar beklerim. Higgs ortaya çık-
meye aday. Bu durumdan pek hoşnut ton ve antiproton demetleri de büyük mazsa kütüphaneye gider yeniden fi-
zik çalışmaya başlarım".!…
olmayan Amerikalı fizikçiler, bir son- kütleli. Ama burada ortaya çıkması
Raşit Gürdilek
raki kuşak hızlandırıcılar için Was- beklenen Higgs parçacıklarıyla süper-
Konu Danışmanı: Tekin Dereli
hington’u sıkıştırıyor. Ortada üç farklı simetrik parçacıkları düzenli olarak in-
Prof. Dr. ODTÜ Fizik Bölümü
öneri var. Bunlardan biri, LHC’nin da- celemek ve duyarlı ölçümler yapmak
Kaynaklar
ha da büyük bir modeli. Adı da Çok isteyen fizikçiler, proton çarpışmaları- Veltman, M. J. G, “The Higgs Boson” Scientific American, Kasım 1986
Wilczek, F., “Masses and Molasses” New Scientist, 10 Nisan 1999
Büyük Hadron Çarpıştırıcısı (VLHC). nın bu duyarlı ölçümlere izin verme- Glanz, J., “Will the Higgs Particle Make an Early Entrance?” Science, 25
Bir başka grup, 30-50 kilometre uzun- yeceği görüşünde. Muon yandaşlarına Haziran 1999
Hellemans, A., “Physicists Dream of a Muon Shot”, Science, 9 Ocak 1998
luğunda doğrusal bir hızlandırıcıyla, göre, proton çarpışmalarında ortaya çı- Kestenbaum, D., “Reports Call for New Super-Accelerator”, Science, 27
elektronların "temiz" çarpışmalarının kan çok sayıda serbest kuark ve gluon, Şubat 1998
http://www.fnal.gov/directorate/public_affairs/higgs/higgs_fnews.html
meyvelerini yemek istiyor. Daha radi- ürün yumağını çok karışık hale getiri- http://lutece.fnal.gov/Drafts/Higgs.html
http://www.phy.uct.ac.za/courses/phy400w/particle/higgs.5.htm
kal bir öneriyse, elektronların daha yor. Hızlandırıcı halkalarda elektronla- http://www.bowdoin.edu/dept/physics/astro.1998/astro01/longshot.html
wysiwg://628/http://delphi.www.cern.ch/~offline/physics/delphi-
ağır kardeşleri olan muonları çarpıştır- rın saçtığı sinkrotron ışınımıysa,
detector.html
mak. Her üç önerinin de gerçekleşme- elektron çarpışmalarının tam potansi- wysiwg://495/http://cerncourier.com/main/article/39/8/12/1
http://www.cern.ch/Public/ACCELERATORS/LHCacc.html
sinin en az on yıl zaman ve en az 1 mil- yeli için çok pahalı doğrusal hızlandırı- http://www.lip.pt/outreach/docs/cms2/p4.htm
yar doların üzerinde para gerektirmesi cılar gerektiriyor. Muonlarsa, bir elekt-
nedeniyle, ABD Enerji Bakanlığı, he- ron hızlandırıcısının avantajını, doğru-
nüz projelerin artılarını ve eksilerini sal hızlandırıcıya gerek bırakmadan
tartmakla meşgul. sağlıyor. Çok daha az düzeydeki sink-
Bunlar içinde, muon çarpıştırıcısı rotron ışınımı, bu parçacıkların, görece
projesi, giderek yandaş topluyor. Mu- küçük çaplı halkalarda hızlandırılması-
onlar, kardeşleri olan elektronlardan na olanak tanıyor. Hatta 1 TeV gücün-
207 kat daha ağır (kütleli) olan, nokta- deki bir muon hızlandırıcısı, çok az bir
Ocak 2000
Yeni Kuşak Parçacık Hızlandırıcılarıyla
Egzotik Maddenin
Yapısı Belirleniyor
Kendinizi, dünyadaki tüm mutfak- Fizikçiler, kararlı izotopları çarpış- ratabiliyor. Böylece yepyeni çekirdek
ların tüm yemeklerini, elindeki un, tırarak birtakım egzotik çekirdekler el- türlerinin incelenmesine olanak sağlı-
pirinç, patates ve yerelmasından olu- de etmeyi başarmışlar. Gerçi bunlar az yor. Temelde, iki aşamalı teknikte ön-
şan malzemeyle yapmaya çalışan bir sayıda; ama gene de araştırmacıların ce kararlı çekirdeklerden oluşan bir
aşçının yerine koyun. Böylece çekirde- erimi dışındaki çekirdek yapıları ve parçacık demeti, hareketsiz bir hedefe
ğin yapısını incelemek ve kozmosta tepkimelerine küçük pencereler açı- çarptırılıyor. Çarpışma enkazı toplanı-
oluşan egzotik çekirdek tepkimelerini yorlar. California’daki Lawrence Ber- yor ve içinden ilgi çeken kararsız türler
araştırmak isteyen fizikçilerin duydu- keley Ulusal Laboratuvarı’ndan Victor seçiliyor. İkinci aşamada bunlar bunlar
ğu çaresizliği anlamış olursunuz. Ben- Ninov’a göre, "kararlı çekirdekler, yıl- bir başka hızlandırıcıya sokularak ve
zetmeyi sürdürelim: Örneğin yıldızla- dızlar ya da süpernovalardaki nükleer böylece bir deney için ikinci bir hedef-
rın ve süpernovaların cehennemi andı- yapı ya da nükleer sentez konusunda le çarpıştırılacak bir "radyoaktif çekir-
ran içleriyle nötron yıldızlarının yüzey- pek bir şey söylemiyor". Araştırmacılar, dek demeti" (Radioactive Nuclear Be-
leri, sanki birer nükleer fırın. Buralar- yoğun radyoaktif çekirdek demetleri am - RNB) oluşturuluyor.
da, proton ve nötronların ağırlığıyla oluşturulmasını sağlayacak bir yönte-
ezilen kararsız çekirdekler çarpışıyor min yokluğunu duymaktaydılar. Daha Günümüzde, bu ISOL-temelli
ya da bozunuyor; aynı biçimde kararsız sonra başka çekirdeklerle çarpıştırıla- gerçek RNB makinelerinden dünyada
yeni yeni parçacıklar oluşturuyorlar. cak bu demetlerin, yıldızlarda uygulan yalnızca iki tane var. Biri ABD’nin
Bu tepkimelere binlerce radyoaktif çe- yemek tariflerinin benzerlerini ortaya Tennessee eyaletindeki Oak Ridge
kirdek katılıyor. "Oysa" diyor, İngilte- çıkaracağı umuluyordu. Uusal Laboratuvarında, öteki de Belçi-
re’deki Surrey Üniversitesi’nden Willi- ka’nın Louvain kentindeki Katolik
am Gelletly, "burada topraktan çıkara- Yeni kuşak bir dizi parçacık hızlan- Üniversitesi’nde. Ama gene de gide-
bildiğiniz 283 çekirdek türüyle yetin- dırıcısı, fizikçilerin bu düşünü artık rek artan sayıda fizikçi, bu makinelerin
mek zorundasınız"!… gerçekleştirmeye başlamış bulunuyor. çekirdek araştırmalarında yepyeni bir
"Hat Üstünde İzotop Ayrımı" (Isotope sayfa açacağına inanmaya başlamış.
Nükleer fizikçileri bu tür sınırla- Separation Online – ISOL) denen bir
malara isyan ettiren etken, yalnızca teknik, ikinci bir hızlandırma evresiyle Oak Ridge laboratuvarında 1996 yı-
acayip şeylere olan meraklarından kay- birleşerek kısa ömürlü radyoaktif çe- lında hizmete giren makine ve resmi
naklanmıyor. Bu egzotik çekirdeklerin kirdeklerden güçlü ve parlak demetler adıyla Holifield Radyoaktif İyon De-
bolluğu ve tepkime hızları, fizikçilere oluşturuyor. Bu demetler de daha önce meti Tesisi (HRIBF) ile deney yürü-
yıldızların nasıl gelişip patladıklarını erim dışındaki tepkimeleri yeniden ya- ten araştırmacılar, siklotron türü bir
belirlemede yardımcı oluyor. Yıldızlar- başka hızlandırıcıdan sağladıkları hafif
daki egzotik çekirdek tepkimeleri, bi- Holifield tesisi, yıldız patlamalarında iyonları oksijen bakımından zengin bir
ze kendi evimiz hakkında da ışık tutu- oluşan elementleri yeryüzünde oluştur- hedefle çarpıştırarak, kısa ömürlü flu-
yor: Bu tepkimeler, tanıdığımız birçok maya çalışıyor. orin 17 izotoplarından bir demet oluş-
elemente kaynaklık etmiş. Bu tepki- turmuşlar. ISOL aşamasında çarpışma
melerde rol oynamış kararsız çekirdek- enkazından manyetik yöntemle ayıkla-
lerin davranış biçimleri de atom çekir- nan fluorin iyonları, elektrostatik ola-
deklerinin yapısı konusunda zengin rak yeniden hızlandırılarak bir radyo-
ipuçları sağlıyor. Fizikçiler bu çekirde- aktif çekirdek demetine dönüştürülmüş.
ğin, tıpkı atomun kendisi gibi iç içe Demeti, protonca zengin bir hedefe
parçacık kabukları biçiminde olduğu- yönlendiren araştırmacılar, fluorin
nu düşünüyorlar. Gelletly, "kararlı çe- 17’nin, bir neon 18 izotopu oluşturup
kirdeklerin yapısı konusunda öğrendi- bir de gama fotonu yayımlamasıyla so-
ğimiz her şeyin, kararsız çekirdekler nuçlanan tepkimenin hangi sıklıkla
için tümüyle yanlış çıkmasını bekliyo- meydana geldiğini ölçmüşler. Bu sü-
ruz" diyor. reç, nova ve X-Işını patlamaları gibi
yıldız patlamalarının şiddetini etkile-
Bilim ve Teknik
yen tepkime zincirinin bir par- İngiltere’nin çekirdeğin çevre-
çası. Oak Ridge araştırmacıların- Rutherford Appleton sindeki elektronla-
dan Michael Smith, fluorin tepkime- rın değişik enerji dü-
lerinin, ağır bir çekirdek tepkimesini Laboratuvarı için öner- zeyindeki yörüngeleri
atlayıp doğrudan hızlı tepkimeye ilen SIRIUS gibi, çekirdeğin içinde de
ulaşma eğiliminde olduğunu kaydede- bir enerji düzeyleri dizisi
rek, "böyle yaparsanız, enerjiyi daha hızlandırma tesisi. oluşturuyor. Tek bir kabuk,
hızlı üretir ve bu da patlamanın dina- benzer düzeyde bir ya da daha
miğini etkiler" diyor. Bu aynı zamanda yeniden hız- çok enerjiden oluşuyor. Ne var ki,
patlamanın yarattığı öteki egzotik ele- landırmayı oldukça başarılı sayılabilecek
mentlerin miktarını da etkiliyor. ilk başaranın bu model, işin içine
bu makine
Holifield türünden makineler, eg- olduğu- önemli ölçüde
zotik çekirdekler bahçesine açılan tek nu söylüyor. bir nötron ya da
kapı değil. Dünyada dört önemli mer- Bunun ardından da, bir proton fazlalığı
kez, "parçalama" denen bir teknikle, ağır iyon makinesinden girince, işlemez
fazla olmasa da bu çekirdeklerden be- çevrilerek yapılan Holifi- hale geliyor.
lirli bir miktar üretebiliyorlar. Teknik, eld geldi.
önce ağır ve hızlı iyonları bir hedefe Basit geomet-
çarptırmak, daha sonra demetteki Günümüzde araştırmacılar, ri, çekirdek için
iyonların parçalarını enkazdan bir man- öteki makinelere de ikinci bir hızlandı- değişmez bir yoğunluk öngörüyor. Bu
yetik parça seçicisiyle toplayıp, bunları rıcı takarak bunları RNB makinelerine nedenle de, belirli hacimde bir su ek-
yeniden hızlandırmaksızın denemenin dönüştürüyorlar. Kanada’nın Vanco- lenince bir su balonunun genişlemesi
ikinci ve asıl aşamasına göndermek te- uver kentindeki Simon Fraser Üniver- gibi, ek nükleonlar da atom çekirdeği-
meline dayanıyor. Bu yaklaşımın avan- sitesi araştırmacılarından John Dauria, ni 1/3 kuvvet yasası temelinde genişle-
tajı, hızlı, hatta mikrosaniye sürelerde kentteki TRIUMF Parçacık Hızlan- tiyor. Kararlı çekirdekler doğal olarak
bozunan izotoplardan bile yararlanabil- dırma Tesisi’nin, eldeki bir siklotrona bu yasaya uyuyor. Ancak parçalanma
mesi. Buna karşılık ISOL yönteminde, bir ISOL sistemi eklendiğini bildiri- tesislerinde kararsız çekirdekler üze-
iyonları enkazdan ayırıp sınıflandıra- yor. Araştırmacıya göre bu, dünyadaki rinde yapılan ilk gözlemler, bunların
bilmek en az birkaç saniye alıyor. İşin en yoğun ISOL sistemi. İkinci aşama yasadan büyük ölçüde saptığını da gös-
kötü yanıysa, çekirdek demetinin dü- hızlandırıcıysa, sisteme yakında ekle- teriyor. Fransa’nın çekirdek ve parça-
şük yoğunluk ve kalitede olması. necek. CERN’de de ISOLDE’ye kü- cık fiziği laboratuvarı IN2P3 araştırma-
çük bir ikinci aşama hızlandırıcısı ekle- cılarından Nigel Orr, "en büyük sürp-
Yaklaşık 30 yıl önce Cenevre’deki niyor. İngiltere’de, Oxford yakınların- rizlerden biri, kararlılık yelpazesinin
Avrupa Parçacık Fiziği Laboratuvarı daki Rutherford Appleton Laboratuva- uçlarındaki çekirdeklerden bazılarının
CERN’de geliştirilen ISOL, ağır iyon- rı’nda, birinci aşama olarak ISIS saçı- kütlelerinin, beklediğimizden çok
lar yerine protonları hareketsiz bir he- lım kaynağından bir proton demeti farklı olmalarıydı" diyor. Örneğin lit-
defle çarpıştırarak radyoaktif çekirdek- kullanacak bir RNB tesisi için finans- yum-11 izotopu, komşu izotoplara kar-
ler oluşturuyor. Bu çekirdekler daha man aranıyor. Fransa’nın Caen kentin- şılaştırıldığında, beklenenin çok üs-
sonra çarpışma enkazından mıknatıs- deki GANIL ağır iyon araştırma labo- tünde bir kütleye sahip.
larla ayıklanıyor. ISOLDE adlı orijinal ratuvarında SPIRAL adlı çift siklotron Bir çarpışma sonucu çekirdek par-
ISOL tesisi, iyonları yeniden hızlan- ISOL sistemi, deneylere başlamak için çalandığında etrafa saçılan parçaların
dırmadığından, oluşturulan çekirdek onay bekliyor. momentum dağılımını izleyen fizikçi-
demetinin enerjisi çok düşük oluyor, ler, lityum-11’deki bu şişmenin, çekir-
bu da yıldızların sıcak merkezlerindeki Sırada, özel amaçlar için tasarlan- değin daha yoğun merkezi çevresinde
koşulları oluşturmak, ya da çekirdekle- mış makineler var. ABD’nin Virginia bir tür "hale" oluşturan en dıştaki (va-
ri, belirli türden tepkimeler oluştura- eyaleti Newport News kentindeki lens) nötronlardan oluştuğunu keşfet-
cak şiddetlerde çarpıştırmak için yeter- Thomas Jefferson Ulusal Hızlandırma tiler. Nükleer fizikçiler ayrıca helyum-
siz kalıyordu. 10 yıl kadar önceyse bir Tesisi, yarım milyar dolar tutarında 6, berilyum-11, berilyum-14 ve boron-
ISOL aygıtının çıktısını yeniden hız- "ikinci kuşak" bir RNB peşinde. Atlan- 17 izotoplarında da bu tür nötron hale-
landırarak her iki sorunun da üstesin- tiğin öte yakasında, İsveç’in Göteborg leri buldular. En son olarak da, dört ay-
den gelebileceklerini keşfettiler. Bu da Üniversitesi de Avrupa için benzer bir rı parçalama tesisinde görevli araştır-
dünyanın her yerinde ISOL-temelli tesisin bayraktarlığını yapıyor. macıların işbirliği sonucu, karbon-19
RNB makineleri yapımı için bir yarış izotopunda da nötron halesi belirlen-
başlattı. Louvain Katolik Üniversite- Bu yeni makine bolluğu sayesinde miş bulunuyor.
sindeki ARENAS adlı makine 1990’lı nükleer fizikçiler artık tat vermeyen Bu nötron halelerinin bir adım ötesi,
yılların ortasında hizmete girdiyse de temel gıdaları kararlı çekirdekleri bı- "nötron zarları"denen çok sıkı bir çekir-
henüz tam kapasiteye ulaşamadı. rakıp yakında bol çeşit ve tatta yeni dek merkezinin çevresinde nötronca
Smith, gene de parçacıkları, işe yarar, izotoplar pişirmeye başlamayı, bu yol- zengin yüzey katmanları. Fizikçilere
örneğin astrofizik çalışmalarında kulla- la da çekirdeğin kuramsal resmini göre helyum-8 çekirdeğinde, bir olası-
nılabilecek enerji düzeylerine kadar zenginleştirmeyi umuyorlar. Çekirdek lıkla 4 nötrondan oluşan bir zar bul-
kuramının temel taşlarından biri ka-
buk modeli. Bu modele göre kısaca
nükleon diye adlandırılan proton ve
nötronların toplam kuantum etkileri,
Ocak 2000
unuyor. Orr, nötronca çok zengin sod- Proton sayısı Kararlılık
yum izotopları gibi çekirdeklerde de adası
nötron zarları olduğu yolunda deneysel
kanıtlar bulunduğunu belirtiyor. Gel- Plütonyum-244
letly’e göre çekirdek malzemesinden Kurşun-208
oluşmuş zarlar, çekirdekler arasındaki
tepkimeleri, fizikçilerin RNB makine- Bilinen çekirdekler
leriyle yapmaya çalıştıkları gibi kökten
değiştiriyor. Kripton-86
Kalsiyum-48
Michigan Devlet Üniversite-
si’nden Gregers Hansen, "şimdilik, ya- Nötron sayısı
pıyla tepkime mekanizmaları arasında-
ki karşılıklı etkileşimi anlamaya çalışı- arasında da bu bölgenin sınırları konu- larında oluşup süpernova patlamalarıy-
yoruz" diyor. Araştırmacıya göre, "Bu sunda ortak bir görüş yok. Düşük küt- la uzaya saçıldılar. Astrofizikçiler, ele-
konuda bilgilendiğimizde, kararlı ol- leli izotoplar için, bunları kararlı bölge- mentleri oluşturan süreçlerin bazıları
maktan çok uzak, hiç tanımadığımız den çıkartıp düşme hattına itecek pro- konusundaki bilgilerinin sağlamlığın-
çekirdeklerin yapılarını da inceleyebi- ton ya da nötronların sayısı küçük. Bu dan kuşku duymuyorlar. Örneğin
leceğiz." Bu yolda ilerledikçe, fizikçiler fazladan çekirdek parçaları da el altın- uzun dönemli nötron yakalama döngü-
yeni yeni görmeye başladıkları haleler da; parçalama makinelerinin ürünleri sü, ya da kısa adıyla "yavaş süreç". Bu,
ve zarlardan çok daha garip çekirdek arasından toplanabiliyor. Hansen, "bu- yaşamlarının sonuna yaklaşıp kırmızı
yapılarıyla karşılaşmayı bekliyorlar. günün olanaklarıyla düşme bölgesi an- dev evresine girmiş yıldızlarda çekir-
cak oksijen izotoplarına kadar incele- deklerin yılda ortalama bir ek nötron
Tennessee Üniversitesi’nden Wi- nebildi" diyor. yakalayabildikleri bir süreç. Çekirdek-
tek Nazarewicz , "benim için haleler ve ler daha sonra beta bozunumuyla bir
zarlar, hayvanat bahçesindeki pandalar Bu noktanın ötesinde, kuramcılar elektron yayımlayıp nötronu protona
gibi" diyor. "sevimli ve ilginç hayvan- çok farklı düşme hatları olması gerekti- dönüştürüyor ve bu süreç ağır ağır de-
lar; ama bir hayvanat bahçesi, çok daha ğini düşünüyorlar. Surrey Üniversite- mir elementinin oluşumuna kadar sü-
heyecan verici başka hayvanlarla da si’nden Philip Walker, "aslında hesap- rüyor.
dolu". Bu egzotik türlerin, fizikçilerin lar çok güvenli değil ve nötron düşüşü
çekirdek konusundaki anlayışları üze- de kuramsal olarak bile yeterince belir- Astrofizikçiler, hızlı nötron tutu-
rinde dramatik etkiler yapacağı açık. lenebilmiş değil" diyor. Araştırmacıya mu, ya da kısaca "hızlı süreç" denen ve
Zaten Nazarewicz’e göre, "zarlar ve ha- göre şemanın nötron-yoğun tarafında süpernovalarda oluştuğu sanılan ağır
leler, daha yalnızca bir başlangıç; nöt- keşfedilmeyi bekleyen daha binlerce element sentezi konusundaysa bilgile-
ron zengini yepyeni, bir dünyanın ön çekirdek bulunabilir. Nötron düşüş rine o kadar güvenmiyorlar. Hızlı sü-
habercileri, büyük bir resmin küçük hattına doğru yaklaşıp daha ağır ele- reçte, bir çekirdek her saniye bir ya da
ayrıntıları". mentleri araştırmak, egzotik çekirdek- daha çok nötron yakalayarak nötron
ler oluşturmaya yetecek toplamda nöt- düşme hattına kadar yaklaşabilir; an-
Fizkçilerinin RNB araştırmaların- ron ve proton sağlayabilecek iki ağır cak daha sonra beta bozunumuyla
dan öteki beklentileri arasında çekir- çekirdeği çarpıştırmak demek. Bu da (nötron-proton sayısını dengeleyip)
dekler ailesinin nereye kadar uzandığı ancak RNB makinelerinde gerçekleş- element diziliminde bir üst sıraya çı-
sorususnun yanıtı da bulunuyor. Naza- tirilebilecek bir hedef. Nazarewicz, kar. Chicago yakınlarındaki Argonne
rewicz’in sorusu "çekirdek durumunda "kararlı çekirdek demetleri ve kararlı Ulusal laboratuvarı’ndan Jerry Nolen,
var olmanın sınırları ne?" Nötron sayı- çarpışma hedefleriyle, nötronca çok Astrofizikçilerin ancak nötronca son
sına karşılık proton sayısı temelinde çi- zengin çekirdek bölgesinin yanına bile derece zengin, ve dolayısıyla da son
zilen çekirdek şemasında kararlı çekir- yaklaşamayız" diyor. derece kararsız çekirdek örnekleri ya-
dekler, ortada geniş bir bant halinde sı- ratarak hızlı süreç konusundaki bilgi-
ralanıyorlar. Protonca daha zengin çe- Nötron düşme hattı, egzotik bir lerini pekiştirebilecekleri görüşünde.
kirdekler bu bandın üstünde, nötronca bölge olmasına karşın, birçok kararlı Araştırmacıya göre bunun için gerekli
zengin olanlarsa altında yer alıyorlar. elementin oluşumuna ışık tutabilecek. çekirdek demetlerini oluşturmak, ke-
Çekirdek ailesinin aşırı eğilimdeki En hafif elemenler, yani hidrojen, hel- sin olarak günümüz hızlandırıcılarının
üyeleriyse bu geniş izotop diziliminin yum ve lityum, büyük patlamanın ese- erimi dışında kalıyor.
tepesi ve dibindeki "düşme hatlarını" ri. Ötekilerse yıldızların nükleer fırın-
oluşturuyorlar. Bu sınırların ötesinde
bir çekirdeğe eklenen proton ya da
nötronlar tutunamayıp düşüyorlar.
Ama bu düşme hatlarının sınırları çok
belirgin değil.
Nötron düşme hattı özellikle belir-
siz; çünkü kimse bu bölgeyi, hafif çe-
kirdeklerin ötesinde keşfetme olanak-
larına kavuşamamış. Zaten kuramcılar
Bilim ve Teknik
Düşme hattı yakınlarında gerçek- nun bu bölümünde gerçekten de bir güçlü olması. Yüklenen enerjiyse, çe-
leşen tepkimelerin modelinin belir- "kararlılık adası" bulunup bulunmadı- kirdeğin dönme (spin) hızını arttırabi-
lenmesi, astrofizikçilere süpernovalar- ğını belirlemeye çalışıyorlar. lir. Bu enerji ve dönme hızında ortaya
da element oluşumu resmini netleştir- çıkartabileceği artış, normal olarak çe-
mede yardımcı olacak. Bu sürecin, pe- Bu adanın incelenebilmesi için rad- kirdek bir foton yayımladığında he-
riyodik tablonun sonlarındaki ağır ele- yoaktif çekirdek demetleri temel araç men yitirilir. Ancak doğada bulunan
mentlerin birçoğunun kaynağı olduğu konumunda. Nedeni, de en kararlı sü- bir izotop, tantalum-180, milyarlarca
düşünülüyor. Süpernovalar ve öteki per ağır çekirdeklerin, hafif elementle- yıl önce bir süpernovada oluşup enerji
kozmik süreçlerde ortaya çıkan karma- re göre nötronca daha zengin olma eği- yüklendiğinde dönmesi öylesine hız-
şık tepkimeleri anlayabilmek içinse, limi taşımaları. Şimdilerde ağır çekir- lanmış ki, enerjisini yalnızca bir foton
bunlara katkıda bulunan binlerce çe- dek oluşturmanın standart yöntemini yayımlayarak yitirmesi olanaksız. Do-
kirdeksel süreç konusunda en azından izleyerek görece hafif iki kararlı çekir- layısıyla tantalum-180, neredeyse son-
bazı şeyler bilmek gerekiyor. deği birleştirmek, nötronca fakir ve do- suza kadar sürecek bir yüksek enerji
Smith,"laboratuvarda, cisimlerin bir- layısıyla kararsız bir süperağır çekirdek durumunda bulunuyor. Yaşamı öylesi-
leşme hızları konusunda nükleer öl- ortaya çıkarıyor. Nolen, "şimdiye kadar ne uzun ki, ölçmek bile olanaksız. Sur-
çümler yapabiliyorsunuz….ve bu da, oluşturulan süperağır çekirdekler, ön- rey ararştırmacısı Walker, "bu doğadaki
bu sistemlerin nasıl patlayabileceği görülen kararlı bölgenin en dibinde, tek hız kapanı" diyor.
konusundaki kuramsal modeller için yarılanma ömürlerinin hâlâ çok kısa ol-
veri girdisi oluşturuyor" diyor. "Daha duğu yerde bulunuyorlar" diyor. Araş- Ancak araştırmacılar, laboratuvarla-
sonraysa oluşan modelin çıktısını gök- tırmacıya göre, öngörülen kararlı böl- rında böylesine kalıcı olmayan hız ka-
bilim gözlemleriyle karşılaştırmak ve genin ortalarına tırmanılabilse, yarılan-
kuramla deneyi bağdaştırmak gereki- ma ömürlerinin süreleri günlerle, hatta panları da ortaya çıkarabile-
yor." yıllarla ölçülebilecek. Nolen’e göre cek durumdalar. Bunlar-
"Varolan tesisler, plajdan ay- dan biri, tantalum-180’in
Düşme hatlarını incelemenin yanı rılıp karalılık adası- komşusu olan hafniyum-
sıra, araştırmacılar periyodik tablonun nın ortasına gi- 178. Bu elementin yarılan-
en üstünde yer alan ve doğada bulun- debilmeye
mayıp ancak laboratuvarlarda yaratıla- uygun ma ömrü 31 yıl olan hızlanmış
bilen "süperağır" elementler bölgesinin dönmesi, bozunduğunda , bir ga-
dışına da göz atmak istiyorlar. Dünya- Atom çekir- ma ışın demeti biçiminde 2,4 mil-
nın çeşitli yerlerinde birçok laboratu- deklerinin yon elektronvolt enerji yayabiliyor.
var, harıl harıl yeni süperağır ele- “Segré Şema- Üstelik izotopun düştüğü en düşük
mentler yaratamaya uğraşıyor. sı”nda, her sıra aynı enerji konumu kararlı oluyor. İlke ola-
Yalnızca geçen yıl içinde elementin, artan nötron rak bu hız kapanları, radyoaktif artık
114, 116 ve 118. ele- sayısına göre dizilmiş izotop- sorunu olmayan bir tür depolanmış
mentler yaratıldı. larını gösteriyor. Siyah kareler ka- nükleer enerji demek. Walker, pratik
Ancak bu çaba- rarlı çekirdekleri, kırmızı karelerse en bir uygulamanın, yalnızca bir kilo ağır-
nın amacı, "al- kararsız olanları belirliyor. lığında bir kutu içinde uzaya götürebi-
büm için yeni leceğiniz ve aracınızın beş yıllık enerji
pullar topla- değil; bir RNB tesisinde oluşturulacak gereksinmesini sağlayabilecek bir sü-
mak" değil. nötronca zengin bir çekirdek demeti, per akü olabileceğini söylüyor. Gerçi
Bu işle uğra- bizi bu adaya götürebilecek tek araç". depolanmış enerji, tanımı gereği bıra-
şan ekipler, çekirdeğin kabuk modeli- kılması kolay olmayan bir enerji türü.
nin bir öngörüsünü doğrulamaya çalışı- Kararlılık adasının incelenmesi, Ancak Walker, RNB’lerin daha kulla-
yorlar. kuşkusuz birçok fizikçi için büyük bir nışlı hız kapanları yapabileceği görü-
kuramsal keşfin heyecanı anlamı taşı- şünde. Şimdilik yapılabilenler, kuram-
Fizikçiler, bir kabuğu tam olarak yor. Ancak RNB araştırmalarının başka da öngörülen potansiyelin epeyce geri-
doldurmak için gerekli sayıda proton hedefleri, daha pratik sonuçlar da sağ- sinde. Bununla birlikte araştırmalar, bir
ve nötron bulunması durumunda çe- layabilir. Örneğin, yoğun enerjili nük- lazer ışın demeti kullanılarak depolan-
kirdeğin kararlılık kazandığını biliyor- leer piller. Atoma, elektronlarından bi- mış fazla enerjinin kolaylıkla boşaltıla-
lar. Hatta bu "sihirli sayılar"dan birine rini hareketlendirecek bir enerji yükle- bileceği hız kapanları yapılabileceğini
yakın olmak bile kararlılığı arttırıyor. mesi yaptığınızda, kararsız hale gelen de gösteriyor. Bu tür araçlar için gerek-
Oksijen, kalsiyum, nikel, kalay ve kur- atom bu fazla enerjisini bir an önce bo- li malzemenin, hatta çok daha fazlası-
şun bu sihirli sayılarda protona sahip. şaltıp daha düşük bir enerji konumuna nın, gelecek kuşak RNB makinelerin-
Dolayısıyla bu elementlerin, komşula- düşmek eğilimine girer. Bir atom çe- ce sağlanacağı umuluyor. Aynı makine-
rına oranla daha çok sayıda kararlı izo- kirdeği de enerji yüklenebilir. Üstelik ler ayrıca çekirdek yapılarını inceleyen
topları oluyor. Bazı kabuk kuramcıları, çok daha büyük ölçeklerde. Nedeni, araştırmacılara, çekirdek içindeki par-
114’te de böyle bir kararlı sayı bulun- çekirdek içindeki parçacıkları bir arada çacıkların nasıl fokurdayıp kaynadığı-
duğunu düşünüyorlar. Element 114’ü tutan kuvvetlerin, elektronları çekir- nı, hatta zaman zaman taştığını göste-
ve çevresindeki çekirdekleri sentezle- değe bağlayan kuvvetten çok daha rebilecek.
yerek fizikçiler, çekirdekler tablosu-
Watson, A., “Beaming Into the Dark Corners Of the Nuclear
Kitchen”, Science, 1 Ekim 1999
Çeviri: Raşit Gürdilek
Ocak 2000
Nano- Enfo- Biyo- Bilimler ve Gelecek...
Üç Büyük Atılım
Yüzyılın sonuna yaklaşırken, üç büyük bilimsel dalga ivme ka-
zanıyor. Bu üç dalga, yeni yüzyılda yaşamlarımızı, bu yüzyıldaki
gelişmelerin, büyükanne ve büyükbabalarımızın yaşamlarını de-
ğiştirdiğinden çok daha köklü biçimde değiştireceğe benziyor.
Nanoteknoloji, enformasyon bilimi ve moleküler biyoloji hızla
mühendislik uygulamalarında yer alıyor. Önümüzdeki 20 yıl
içinde bunların en azından bir büyük endüstri devrimine yola-
çacağı düşünülüyor. Bu üç büyük atılım aynı anda gerçekleşe-
cek. Bunun, insanlık tarihinde bir benzeri yok. Doğuracakları
mühendislik uygulamaları birbirleriyle etkileşerek yepyeni alan-
ların ortaya çıkmasına da yol açabilecek. Aslında hem keşifler
hem de ekonomik gelişme açısından en çok verim vaat eden
de, işte bu kesişmelerin gerçekleşeceği alanlar.
NANOTEKNOLOJİ ve ği topografik haritaları çıkarılabiliyor. 10 nm genişliğinde. Bu piramit, silis-
enformasyon alanların- Aynı aracın farklı bir teknikle kullanıl- yum yüzeyine serpiştirilmiş german-
daki ortak gelişmeler, ması sayesinde, atomları tek tek dize- yum atomlarından, atomların birbirle-
nanometre boyutların- rek yüzeylere yazı yazmayı ve atomik rini çekmeleri sayesinde tam anlamıy-
daki mantık devre yapılar inşa etmeyi bile başarabiliyo- la kendi kendine oluşmuştur. Aslına
anahtarlarının üreti lmelerine olanak ruz. bakarsanız, birkaç saniye içinde, 0.1
yarattı. Biyologlar, biyoenformatik cm2’lik bir yüzeyde, bir milyardan faz-
adıyla anılan hesaplama yöntemleri sa- Gelecek yüzyılda, elektronik dev- la buna benzer yapı oluşturulmuş.
yesinde, gen dizilimlerini çözümleme relerden araba tekerleklerine kadar
yoluyla, temel biyoloji bilgilerimizi pek çok nesne "kendi kendini üretebi- Dünya çapında pek çok araştırma
zenginleştiriyorlar. Kamuoyu, genelde lecek". Hewlett Packard laboratuvarla- grubu nanobilimi teknolojiye dönüş-
sadece moleküler biyoloji alanındaki rında, araştırmacılar her kenarında sa- türmek üzere bir arada çalışıyor. He-
atılımları izlerken, fiziğin farklı disip- yılı atom bulunan piramitler gibi yapı- deflerden biri, kendi kendini üreten
linlerinde, enformasyon ve nanotek- ları kendi kendine ürettirmeye başla- bileşenler kullanarak elektronik dev-
nolojiyi ilgilendiren, en az moleküler dılar bile. Piramitin alt kenarı sadece reler üretmek. Bu olası uygulamanın
biyolojidekiler kadar önemli atılımlar
birbirini izliyor.
Sonsuz Küçüğe Germanyum atomlarından kendi kendini üreten bir piramit.
Doğru
Nanoölçek bilimi, hem maddenin
atom düzeyinde anlaşılması hem de
kontrolünü de içeriyor. 1950'lerin son-
larında, bir gün atomların ayrı ayrı göz-
lenip, işlenmelerinin mümkün olabi-
leceğini bir tek Richard Feynman ger-
çekten öngörebiliyordu. Bugün, dünya
üzerinde yüzlerce laboratuvarda,
1980'lerin başlarında bulunan tarama
tünelleme mikroskopu kullanılıyor.
Bu araç sayesinde, maddelerin yüzey-
lerinin, her bir atomun ayırt edilebildi-
Bilim ve Teknik