Miyawaki mini orman
yönteminin yararları
1. Bitkiler sık bir şekilde ekildiği için o alan
daha fazla karbon emilimi yapıyor. Standart
ormanlarda yaklaşık 1 metre aralıkla dikim
yapılırken Akira Miyawaki 10 metrekareye 30
ağaç dikiyor.
2. Mini orman, insanların diktiği tek tür
ormanlardan 10 kat daha hızlı büyüyor.
3. Doğal ormanlaştırma prensipleri uygulanıyor,
o iklime ve topraklara has bitkiler desteklenmiş
oluyor.
4. Sürecin en güzel yanlarından biri bakıma
ihtiyaç olmaması! Bitkiler zaten kendi kendine
yetiştiği için sulamak ve bakım yapmak
gerekmiyor. Toprağın herhangi bir kimyasal
kullanılmamış, doğal canlılığa sahip olması şart.
Doğal ormanlık alandan biraz toprak getirilerek
ekleniyor.
5. Profesör Miyawaki aynı türden bitkiler
yerine farklı türleri birbirine yakın dikerek/
ekerek rekabeti teşvik ediyor. Hızlı büyümenin
sebeplerinden biri de güneş ışığına ulaşmak için
görülen bu tatlı rekabet.
6. Mini orman alanları insan eliyle dikilen tek türe
sahip ormanlardan 20 kat fazla biyoçeşitliliğe
sahip. Avrupa’da yeşilin azaldığı şehirlerde
yetişen mini orman alanlarına kuşlar, böcekler,
tozlaşmayı sağlayan arıların geldiği gözleniyor.
7. Hava ve su kirliliğini azaltıyor.
8. Toz seviyesini azaltıyor.
9. Gürültü seviyelerini düşürüyor.
10. Katılımcılığı teşvik ediyor.
101
DOĞA
Öncelikle Miyawaki mini orman tekniğini uygularken dikimden önce toprağı
havalandırıyorsunuz. Ardından toprağı su ve hava geçirgenliği için kabuk,
kozalak parçası veya benzer özellikteki doğal malzemelerle karıştırıyorsunuz.
102
Miyawaki’nin yöntemi
Prof. Miyawaki kendiliğinden yetişen yerel bitki türlerini belirliyor. Bu bitkilerden
toplanan tohumları aşağıdaki yüksekliklerde olacak şekilde toprağa ekiyor:
Gölge veren yüksek ağaçlar
Kısa ağaçlar
Çalılar
Bu teknik daha önce başka amaçlarla kullanılan alanları yeşillendirmek için en
etkili yöntemlerden biri kabul ediliyor. Akira Miyawaki, Japonya ve Asya’da birçok
ülkede zarar gören 1700’ün üzerinde ormanı restore etti. Bir ormanın kendini
yenileyebilmesi yaklaşık 200 yıl sürerken, Akira Hoca bu yöntemle 20 yılda
toparladığını ispatladı.
Doğanın korunması çalışmaları kendisine 2006 yılında, Nobel mertebesinde
prestije sahip “Blue Planet Award” ödülünü getirdi. Aslında profesörün ünü
2006’dan çok önce dünyaya yayılmıştı. Örneğin Miyawaki yöntemi 1991’de
Bonn Üniversitesi’nde, 1992’de UNESCO’nun Dünya Zirvesi’ndeki oturumlarda
örnek proje olarak sunulmuştu.
103
DOĞA Miyawaki’nin mini orman yöntemini
yaygınlaştırdı
Sharma: “Evinizin arka
bahçesinden bir meyva Mikro orman alanı metoduna hayran kalıp
koparmanın gidip onun yaygınlaşması için harekete geçen kişi
marketten almaktan ise Hindistan’da yaşayan bir mühendis oldu.
daha kolay olduğu Shubhendu Sharma, Toyota’nın Hindistan’daki
bir senaryo yaratmak fabrikasında endüstri mühendisi olarak çalışırken
istiyoruz.” fabrikaya davet edilen Akira Miyawaki ile tanışır.
Aralık 2008’de gerçekleşen bu tanışma genç
104 mühendisin hayatının dönüm noktası olur. Genç
mühendis, profesörden öğrendiklerini kendi
evinin 75 metrekarelik arka bahçesinde uygular.
Denemesinden yaklaşık 10 ay geçtiğinde müthiş
sonuçlar elde eder. Bu küçük alanda muson
yağmurlarının da yardımı ile biyoçeşitlilik artmış;
toprağa yararlı organizmaların ve böceklerin
yaşadığı, arıların vızıldadığı, kuşların şarkı
söylediği bir minik orman oluşmuştur. Üstelik
bahçede sıcaklık bile azalmıştır!
Bunun üzerine Sharma denemelerini
Hindistan’ın farklı bölgelerinde de yaptı.Daha
sonra, yöntemin dünyaya yayılması için bir sosyal
girişim kurdu: “Afforestt”.
Sharma ülke ülke gezerek okul, şirket, ev, çiftlik,
apartman bahçesi ve hayvanat bahçelerinde
(Singapur) gönüllülerle birlikte yüzlerce mini
orman kurmuş. Kurmaya da devam ediyor.
Bu minik alanların en büyüğü bir tenis kortu
büyüklüğünde.
Dünyadan güzel haberler
Pakistan Başbakanı Imran Khan geçtiğimiz
günlerde Miyawaki mini orman yöntemi ile
kentsel ormancılık programını başlattıklarını
duyurdu.
Hollanda merkezli IVN Natuur Educatie adlı
sivil toplum kuruluşu Miyawaki’nin prensipleri
ve Sharma’nın uygulamalarından yola çıkarak
Avrupa’da mini ormanlar oluşturuyor. Gönüllüler
vatandaş, belediye ve okulların desteğini alıyor.
Misyonunu “Doğa ile insan arasındaki
bağlantıyı yeniden kurmak” olarak belirlemiş
IVN gönüllüleri. İnsanların, doğanın gerçek
güzelliğini kendi mahallelerindeki mini ormanlar
sayesinde görebileceğine inanıyorlar. Şöyle
diyorlar: “Mini ormanlar sadece doğadaki canlılar
için değil, insanlar için de harika yerler. Doğayı
tanımayan çocuklar mini orman yetiştirerek onu
deneyimleyebilir. Ayrıca halk bu alanları buluşma
noktası olarak kullanabilir. Kendi ormanını
yetiştiren çocuklar birer yetişkin olduklarında
hem daha yaratıcı olur, hem de gezegeni yeniden
yemyeşil hale getirmek için çalışabilirler.”
Okul çağındaki çocuklar, IVN’in mini orman
projelerinin her aşamasında görev alıyor. Tiny
forest kavramının okulların müfredatına da
alındığını okudum ve
Hollanda’da mikro orman oluşturan başka
organizasyonlar da mevcut. Ancak Miyawaki ve
Sharma’nın prensiplerinden çok farklı şekilde
çalışıyorlar. Bu nedenle Sharma ve IVN “Tiny
Forest” olarak markayı tescil ettirmişler.
Bütün bu çabaların sonuçlarını görmek için
Wageningen Üniversitesi’nden akademisyenler
2017’de dikilen mini ormanların gelişimini
izlemiş. Sonuçlar müthiş. Bu yeşil alanlar
yakınlarındaki büyük ormanlardan daha fazla
oranda biyoçeşitliliği artırıyor.
Sharma ve IVN kuruluşunun uygulama yaptığı
ülkeler şöyle: Hollanda, Hindistan, Belçika,
Fransa, Almanya, İngiltere, Curaçao (Karayip
Denizi’nde bir ada) ve Pakistan.
Kaynaklar:
Akira Miyawaki
https://www.afforestt.com
urban-forests.com
Hollanda Zaandam’da çocukların katkısıyla
oluşan minik orman
105
PET
106
Kediler Mi Daha
Zeki Köpekler Mi:
Bilim Ne Diyor?
On yılların, yüz yılların
tartışması… Kediler mi daha
zeki yoksa köpekler mi? Bu
konuda heybeden atıp tutmak
yerine bir bilene, mesela bilim
dünyasına danışalım dedik!
Onların yanıtı ise oldukça ilginç
oldu…
107
PET
108
Kargaya yavrusu şahin gözükür derler ya… Konseptler oluşturma konusuna geldiğimizde
Kedi ebeveynlerine sorsak kediler mi daha patili dostlarımız, zeka anlamında birbirine denk
zeki köpekler mi diye, yanıt belli, kedi. gözüküyor. Tabii yine burada karakter farklılıkları
Köpek ebeveynlerine sorsak da yanıt belli, köpek! devreye giriyor. Mesela kediler belirli olayları
Peki tam anlamıyla kim haklı? Bilim insanları bu belirli sonuçlarla eşleştirme konusunda gayet
konuyu nasıl açıklıyor? Şimdiden hazırlıklı ol, yetkin. Köpekler de “eğer böyle davranırsam
sorunun yanıtı beklediğin gibi olmayabilir! insanlar bana şu şekilde yaklaşır” gibi bir
mantıkla yakından ilişkili. Ancak dostlarımızın
New York Barnard Üniversitesi’nde hayvan zekası arasındaki fark şu noktada devreye giriyor:
üzerine araştırma yapan Alexandra Horowitz, Kediler kendilerini ilgilendirmeyen konuları
“Bu soruyu sormak aslında anlamsız. Her canlı konseptleştirmeye uğraşmıyor. Köpekler ise bu
yapmaları gereken konularda daha zekidir konuda daha hevesli. Fakat bu heves, onları daha
çünkü. Mesela bir köpeğin ağaca tırmanma zeki yapmıyor, yalnızca daha farklı yapıyor.
konusunda zekasını sorgulamak manasız olur.
Fakat evrimleri gereği kediler ağaca tırmanmaya Hal böyleyken kediler mi daha zeki köpekler mi
daha yatkın. Bu onları köpeklerden daha zeki sorusunun yanıtını almak mümkün olmuyor.
yapar mı? Sizce bir çekiç bir tornavidadan daha Tıpkı Alexandra Horowitz’in dediği gibi, iki farklı
zeki olabilir mi” diyerek konuyu yorumladı. canlının zekasını kıyaslamak hiçbir yere varmıyor.
Bu yaklaşımın kendi içinde sarsılmaz bir tutarlılığı Heymypet sitesinden alınmıştır.
var. Yine de hayvan zekasına yönelik bazı
spekülasyonlar yapmak mümkün. Mesela Maine
Üniversitesi’nde araştırmalar yapan Profesör
Kristyn Vitale, hayvan zekasını üç farklı boyuta
ayırıyor. Bu boyutları problem çözme, konseptler
oluşturma ve sosyal zeka şeklinde ifade ediyor.
Sonra da buradan yola çıkarak kedi ve köpek
dostlarımızı inceliyor. Biz de bu zeka türlerini baz
alarak konuyu derinleştirelim madem!
KEDİLER Mİ DAHA ZEKİ KÖPEKLER Mİ
TARTIŞMASI KATMANLARA AYRILIYOR
Vitale yaptığı araştırmalarda konu olarak kedilerin
sosyal zekalarını inceliyor. Genel kanı, sosyal zeka
alanında köpeklerin daha zeki olduğu yönünde.
Ancak yeni araştırmalar bu alanda kedilerin de
en az köpekler kadar zeki olabileceğini işaret
ediyor. Mesela kedi dostlarımız da isimlerine
yanıt veriyor ve oyuncaklarla oynamaktansa
insanlarla zaman geçirmek istiyorlar.
Sorun çözme söz konusu olduğunda ise
köpekler ufacık bir adım önde gibi gözüküyor.
Araştırmalara göre gizlenen yiyecekleri bulma
deneylerinde köpekler de kediler de kötü bir
performans sergiliyor. Fakat köpekler boş mama
kaplarını göstererek yiyecek için yalvarmayı tercih
ediyor. Kediler ise soruna çözüm getirmektense
görmezden geliyorlar.
109
BİLİM / TEKNOLOJİ
Tuz Tanesi
Boyutunda
Kamera
Tuz tanesi büyüklüğündeki ultra küçük
kamera çarpıcı fotoğraflar çekiyor.
Çeviri: Gülfem Yıldız
Kaynak: https://www.sciencealert.com/this-new-ultracompact-camera-is-the-size-of-a-grain-of-salt
110
Bilim insanları sadece bir tuz tanesi algoritmalar görüntü geliştirmeden daha fazlası
büyüklüğünde, ancak benzerlerine oranla için kullanılabilir. Örneğin insan vücudunun
çok daha kaliteli fotoğraflar çekebilen ultra- içindeki hastalık belirtileri gibi, kameranın aradığı
kompakt bir kamera ürettiler. 1,6 milyon silindirik belirli nesneleri otomatik olarak tespit etmesi
çubukla kaplanan kamera, meta yüzey olarak sağlanabilir.
bilinen bir teknoloji kullanarak renkli fotoğraflar
çekebildi ve kendisinden yarım milyon kat daha Bu minyatür kameralar başka teknolojik
büyük geleneksel lenslerle elde edilebilecek alanlarda da kullanılabilir. Dizüstü bilgisayar
kadar iyi görüntüler elde edildi. ekranının üstünde veya akıllı telefonun
arkasında geleneksel bir kamera yerine tüm
Bu süper küçük mekanizma, minyatür yumuşak yüzey kameraya dönüştürülebilir. Princeton
robotların dünyayı keşfetmesinden, uzmanlara Üniversitesi’nden bilgisayar bilimcisi Felix Heide,
insan vücudunun derinliklerinde neler olup “Tek tek yüzeyleri ultra yüksek çözünürlüğe
bittiğine dair fikir vermeye kadar, pek çok alanda sahip kameralara dönüştürebiliriz, böylece artık
yardımcı olma potansiyeline sahip. telefonunuzun arkasında üç kameraya ihtiyacınız
olmayacaktır, ancak telefonunuzun tüm arkası
Bu teknolojide, normal kavisli cam veya dev bir kameraya dönüşecektir” diyor.
plastik lens yerine sadece yarım milimetre
büyüklüğünde bir malzemeden oluşan meta Meta yüzeyin yapıldığı cam benzeri silikon
yüzey kullanılıyor. 1,6 milyon silindirik çubuğun nitrür, günümüzde elektronik cihazların üretim
her biri, kameranın önündeki görüntüleri en süreçlerine uyan bir malzemedir. Bu da bu
iyi şekilde yakalamak için ayrı ayrı tasarlanıyor süper küçük kameraların üretimini halihazırda
ve istenen en iyi görüntü performansını elde yürürlükte olan prosedürler ve ekipmanlar
etmek için bilgisayar modelleme kullanılıyor. kullanılarak ölçeklendirmenin çok zor olmaması
Bu kamerada kullanılan özel tekniklerden gerektiği anlamına geliyor. Yine de bu teknolojiyi
biri de yakalanan görüntüyü iyileştirmek için laboratuvardan seri üretime geçirmek için
donanımla yazılımı birleştirmek. Kamera, yapılması gereken pek çok işlem var. Tüm bu
görüşünü geliştirmek için yazılımı etkili bir çalışmalar bittiğinde gerçekten iyi bir fotoğraf
şekilde kullanıyor ve makine öğrenme teknikleri çekebilecek süper küçük kameralara sahip
ile bulanıklık ve titreşimleri azaltıyor. Dahası, bu olabileceğiz.
Tuz tanesi büyüklüğündeki kamera benzerlerine oranla çok daha kaliteli fotoğraflar çekebiliyor.
Yüzeyi 1,6 milyon silindirik çubukla kaplanan ultra-kompakt kamera meta yüzey teknoloji ile en iyi
görüntüyü yakalıyor.
111
BİLİM / TEKNOLOJİ
Sivrisineklerin de
Renk Beğenileri
Var
Bazı renkler sivrisineklerin ilgisini daha
çok çekiyor ve kurbanlarını giydikleri
renklere göre seçiyorlar.
Çeviri: Gülfem Yıldız
Kaynak: https://www.cnet.com/news/you-might-be-a-mosquito-target-if-you-wear-these-colors/
112
Yapılan yeni bir araştırmaya göre, yaz Sivrisineklerin ilgisini
aylarının korkulu rüyası sivrisineklerin çeken renklerin dalga
avlarını belirlemesinde renklerin önemli bir boyları, insan derisinin
rolü olduğu keşfedildi. Buna göre sivrisinekler,
bazı renklere daha çok ilgi gösterirken bazı
renkleri ise hiç tercih etmiyorlar.
Nature Communications dergisinde yayımlanan yaydığı uzun dalga
bir makaleye göre, bu sinir bozucu kan emiciler boylarına benziyor.
çevreyi tarayarak belli renklere doğru çekiliyorlar
ve kurbanlarını giydikleri giysilerin renklerine
göre seçiyorlar. Bu durumda sivrisinek istilasına
maruz kalıp kalmamak bizim elimizde olabilir.
Washington Üniversitesi’nde biyolog ve haber demek. İnsan derisi, ne renkte olursa
araştırmanın kıdemli yazarı olan Jeffrey Riffell olsun, kırmızı-turuncu tonlarına benzer uzun
yaptığı açıklamada, “Bir kaldırımda olduğunuzu dalga boyları yayar. Yani sivrisineklerin ilgisini
ve turta ile tarçın kokusu aldığınızı hayal edin. çeken kırmızı renk ve tonları sadece giydiğimiz
Bu muhtemelen yakınlarda bir fırın olduğunun giysilerde değil, aynı zamanda derimizde de
işaretidir ve onu aramaya başlayabilirsiniz” diyor bulunuyor.
ve benzer şekilde sivrisineklerin de insan kokusu
aldığında görsel unsurları aramaya başladıklarını Öte yandan araştırmacılar, dişi sivrisineklerin
belirtiyor. genetiklerinin böyle bir özellik kodlaması
halinde karbondioksit varlığında “renk körü”
Koku ve renkler birlikte çalışıyor olabileceklerini belirtiyor. Yani bu durumda ne
renk giyerseniz giyin, ya uzun dalga boylarını
Jeffrey Riffell ve diğer araştırmacılar yaptıkları göremeyen ya da nefesinizin cezbedici
çalışmalarda, sivrisineklerin her nefes alıp kokusundan habersiz dişi bir mutant sivrisinek ile
verdiğimizde çıkardığımız karbondioksite maruz karşılaşacaksınız.
kaldıktan sonra, çeşitli renk tonlarına nasıl
tepki verdiğini incelediler. Ekip ilk olarak dang
humması, sarıhumma, chikungunya ve zika
virüsü bulaştırdığı bilinen dişi “Aedes aegypti”
sivrisineklerini küçük bölmelere yerleştirdi.
Başlangıç aşamasında ekip sivrisineklerin
ortamda hiç koku yokken renkli uyaranlara
nasıl tepki verdiğini gözlemledi. Ancak bir
sonuç elde edilemedi. Bir sonraki aşamada
araştırmacılar süreci ortama karbondioksit
ekleyerek tekrarladılar. Sentetik insan nefesini
alan sivrisinekler kırmızı, turuncu, siyah ve
cam göbeğinden oldukça etkilendiler. Ancak
yeşil, mor, mavi ve beyaz renklere hiç ilgi
göstermediler. Bunu bir bölmeye yeşil eldivenli,
bir bölmeye ise eldivensiz bir insan eli koyarak da
test eden ekip, sivrisineklerin yeşil eldivenli ele
gerçekten de hiç yaklaşmadığını gözlemledi.
Ancak sivrisinekler renkleri bizim tahmin
edebileceğimiz şekilde ayrıştırmıyor olabilir. Bu
yüzden renklerin dikkat edilmesi gereken nesnel
ortak bir noktası var; görünür spektrumda
daha uzun dalga boyları. Bu da bizim için kötü
113
KİTAP
“Ölmeden önce ölmek” fikrini benimseyen, intiharlar “Çoğu kitap anlatır ama ender kitaplar vardır ki bir de
kuşanan ve otuz senedir cezaevinde olan bir kadın… yaşatır.”
Hasret Kurtuluş; uyuşturucu bağımlısı, kocasını
öldürmekten hüküm giymiş ve hayattan çoktan “İstiyoruz, hayal ediyoruz, düşüncelerimizi serbest
vazgeçmiş bir kadındır. Yine bir intihar girişiminin bırakıyoruz ama yine de zenginliği elde edemiyoruz”
ardından psikoloğun yolunu tutar. Bu sefer psikolog diyorsanız şimdiye kadar tüm öğrendiklerinizi bir kenara
farklı biridir. Hapishanede bir hastaya ilk kez bakan koyun. Bu kitap size bir şeyler öğretmek için değil, sizi
Psikolog Efe Taşçı, Hasret'in hayat hikâyesini dinledikten zengin biri yapmak için yazıldı.
sonra ona yardım etmeye karar verir. Bu yardımlar
doğrultusunda hüzün ve umudun iç içe geçtiği bir Bu kitap zenginliği elde etmek için gerçek bir rehberdir
hikâye başlar. çünkü düşüncelerinizle çağırdığınız zenginliği gerçek bir
deneyimle buluşturan tek kitaptır. Hayal ettiğiniz zen-
ginlik için hangi adımları atmanız gerektiğini gösteren,
özgün çalışmalarıyla sürecin sonunda da size zenginliği
vaat eden benzersiz bir kaynak.
ZENGİNLİK YASASI kitabını okuyup uygulamaya başla-
dığınız andan itibaren sizi doğrudan parayla buluşturur,
para ilişkinizi düzeltir, içerisinde bulunan çalışmalarla
sizi gerçek bir deneyime taşır ve sizi zenginleştirir.
Özellikle yaşanmış hikâyeye dayanması ve elde edilmiş
başarısıyla yola çıkan bu kitap, şimdiye kadar birçok ki-
şiye maddi özgürlük kazandırmıştır. Şimdi ise sıra sizde!
Bu kitap sayesinde siz de maddi özgürlüğünüzü elde
edecek ve zenginleşeceksiniz.
114
Bir gün elinde kahven ve yüzündeki sessiz gülümse- Beden iç dengesini sağlamak için sürekli sinyaller gön-
meyle, kendini kimsenin yarım, eksik sevgisine muhtaç derir. Susayınca su ister, üşüyünce ısınmak... Bazen
etmediğin için, doğana uymayana uymadığın için, seni önlenemez şekilde iştahlıdır, bazen iştahsız.
sen yapan taraflarını kabul edemeyenleri hayatından Bazı özel zamanlarda özellikle bir yiyeceği yeme arzusu
uğurladığın için kendine teşekkür edeceksin. duymak basit bir tesadüf değildir. Beden her durumda
iç huzuru vereceğini umduğu yiyecekleri yemeyi arzular.
Bir gün arkana yaslanacaksın ve sevmeye yeteneksiz Fazla yeme duygusu, iki nedene bağlıdır:
insanlara rağmen içindeki sevgiyi büyüttüğün için, en Birincisi duygusal açıdan daha iyi hissetme arzusu,
sıkıntılı zamanlarda dahi neşenin kaybolmasına müsa- ikincisi enerji düzeyini değiştirme isteği. Daha canlı,
ade etmediğin için, en büyük sadakati kendi ruhuna daha sakin, daha güvende, daha az öfkeli ya da daha
gösterdiğin için, hayatındaki boşlukları önce kendin az korkmuş hissetmek isteyen beden buna göre yeme
kapatmayı seçtiğin için, bütün modunu, gelecek planla- eğilimini değiştirir.
rını bir kişinin keyfine, vicdanına, tercihine bırakmadığın Önlenemez yeme isteğini yorumlamak kötü rüyaları
için, kendine kocaman bir teşekkür edeceksin. yorumlamaya benzer. Ne de olsa, kötü rüyalarla karşı
konulamaz yeme arzusu arasında pek çok ortak nokta
var. Tatsız düşüncelerle ya da duygularla yüzleşmekten
kaçınma halinde ortaya çıkar kötü rüyalar... Aynı şekilde
önlenemez yeme arzusu da çözümlenmemiş duyguların
işaretidir.
Her gıda, belli bir ruh halinin aynasıdır.
Mesela fıstık ezmesine uzanan bir el, aslında eğlence
arayışı içindedir. Tuzlu atıştırmalıklara yönelmenin stresi,
öfkeyi ve endişeyi bastırma arzusuyla ilgisi vardır.
Peki siz ne tür bir duygusal yiyicisiniz?
Uzun yıllardır yeme bozukluğu alanında psikoterapist
olarak çalışan Doreen Virtue’nin Duygusal Açlık adlı bu
kitabı açlık hissinin altında yatan temel anlamı bulmanı-
za ve yediklerinizi doğru okuyarak kendi duygu haritanı-
zı ortaya çıkarmanıza rehberlik edecektir.
115
ASTROLOJİ
116
Zümrüd-ü Anka,
Simurg
Simurg veya diğer adıyla Zümrüd-ü
Anka birçok milletin mitolojisinde çeşitli
isimlerle yer alan efsanevi, ölümsüz bir
kuştur. Mart ayında Anka, Achaner sabit
yıldızının etkilerini yaşayacağız. Türkiye
Cumhuriyet’inin MC Tepe noktası da
Anka sabit yıldızı ile kavuşumdadır. Bu
kavuşumun detaylarını taransit etkilerde
okuyabilirsiniz. Bu kadar Anka etkisi
olunca Berk Yüksel’in yazısını paylaşmak
istedim.
Ufuk Örmen
Ezoterik Karma Astrolog
117
ASTROLOJİ
“Her ne istiyorsan kendinde ara.
Senin içinde bir can var,
o canı ara
Senin dağının içinde hazine var,
o hazineyi ara
Eğer yürüyen dervişi arıyorsan;
Onu senden dışarıda değil
Kendi nefsinde ara!”
Mevlana
118
Zümrüd-ü Anka, Simurg olmasından söz ediliyor.”
Yazar: Berk Yüksel “Zümrüd-ü Anka, çeşitli dinsel ve büyüsel etkileri
bulunduğuna da inanılan bir kuştur. Kaynağı eski
“Gerçek yolculuk, kendine yapılan yolculuktur.” Mısır inançlarında bulunmakla beraber Çin’den
İran mitolojisine ve Müslümanlıktan Hıristiyanlığa
Anka; gücü, saf olmayı, kendini yaşarken kadar geniş bir inanç alanında yer alan bu kuş
yaratmayı, tekâmülü, erdemliliği, sadakati, altın renkli uzun tüylü, kocaman, güzel sesli
zerafeti, hakkaniyeti temsil eder. O, erişilmezlik, bir kuşmuş. Erkekmiş. Öleceği zaman yuvasını
yücelik ve olağanüstülük gibi özellikleri simgeler. ateşe verip kendisini yakarmış, o yanarken
Anka, birçok kültürde yer alan evrensel nitelikli yeni ve genç bir Anka kuşu meydana gelirmiş.
mitolojik kuştur. Her kültürde Anka’ya yüklenen Genç kuş babasının küllerini Heliopolis’te güneş
anlam, bunlarla ilgili inanç ve efsaneler ufak tapınağına götürüp bırakırmış. Kimin başına
farklılıklar gösterse de, öz aynıdır. konarsa ona büyük zenginlik ve mevki getirirmiş.
Yüzü insana benzermiş, vücudu her hayvandan
Bütün milletlerin mitolojisinde olağanüstü ve bir parça alınarak yapılmış, boynu çok uzun ve
büyük bir kuş bulunmaktadır. O, ulaşılması güç ak bir halkayla sarılıymış, Kaf dağında yaşarmış.
bir idealdir. “Anka, birçok gelenekte yer alan Çeşitli adlarla anılır: Anka, Semender, Devlet
efsanevi, ölümsüz kuşun adıdır. Eski Yunan kuşu, Phoenix, Tuğrul, Hüma, Simurg, Anka-
mitolojisinde “Phoenix”, Arap tradisyonunda yi Mugrib, Sireng, Zümrüt ve Zümrüd-ü Anka.
“Anka”, İran tradisyonunda Simurg (Simorgh), Hiristiyanlar Phoenix adını verdikleri bu kuş
Çin’de “Tanniao” ve kimi tradisyonlarda “Homa” mitinin yorumunu yapmışlar ve onu öldükten
ya da “Rokh” adını alır.” “Simurg veya bir diğer sonra tekrar dirilmenin simgesi saymışlardır.
ismiyle Zümrüd-ü Anka efsanevi bir kuştur. Temmuz, Osiris ve Adonis efsanelerinin kuşsal
Sênmurw ve Sîna-Mrû diğer isimlerindendir. İsim bir yinelenmesidir.”
Avesta’daki “Saêna kuşu”ndan türemiştir. Farklı
isimlerle neredeyse tüm inanç sistemlerinde, “Anka; uzun boyunlu, ismi olup cismi olmayan
efsanelerde ve mitolojide mevcuttur. Çoğunlukla büyük bir kuştur. Çeşitli efsanelere göre Anka,
“Anka” olarak anılmıştır. Türk mitolojisinde insanlar gibi düşünür ve konuşurmuş. Çok
karşılığı Tuğrul kuşu’dur.” “Bu kuş, efsanevi geniş bilgi ve hünerlere sahipmiş, kendisine
Kaf Dağı’nın üzerindedir; Yunan mitolojisine başvuran hükümdar ve kahramanlara akıl
göre öldükten sonra küllerinden doğan hocalığı yaparmış. Tüyleriyle sıvazlayıp yaraları
harika bir kuştur; Taoizm’de ise ölümsüzlüğün iyi eder, gözyaşı şifa verirmiş. Kaf dağını
spiritüel aydınlanmanın ve reenkarnasyonun aşabilmek ve göğe yükselebilmek için Anka’ya
sembolüdür.” binmek gerekirmiş. Dünyada her dönemde
yalnız bir tane Anka kuşu olduğuna inanılırmış.
Muazzez İlmiye Çığ şöyle diyor: “Simurg, Anka’nın ünlü Arap masallarından “Bin Bir Gece
Fars (İran) mitolojisine ilişkindir. Osmanlılar Masalları”’nda da sözü edilmiş, Anka ortaçağ
döneminde veya günümüzde Türkler “Anka” Arap ve Fars bilim kitaplarına da girmiştir.”
veya “Zümrüd-ü Anka” ya da kimi görüşe göre
bir de “Toğrul” derlerken bunun Batı’daki ismi “Anka, ölümüne yakın kendisine ottan çalıdan
“Phoenix”dir. Sîna-Mrà (Pâzand) SÃanmurw çırpıdan çok yüksek bir yuva yaparmış. Sonra
gibi isimleri de olduğu söylenmektedir. bunu en dipten tutuşturur, en tepesine tüner
Farsça’da “si” 30, “murg” ise “kuş” anlamındadır. ve en güzel şarkısını söylermiş. Buna Zümrüd-ü
Böylece si+murg=30 kuş anlamına gelse de, Anka’nın son şarkısı derlermiş.” Bir rivayete
mitolojide 30 ayrı kuştan bahsedilmiyor. Yanılgı göre; yaşadığı müddetçe yere konmayan, ayağı
burada. Mitolojide bahsedilen (hedefe ulaşan) toprağa değmeyen kuştur. “Anka bilgeliği temsil
“Simurg”’un 30 kuş büyüklüğünde tek bir kuş eder. Sadece bilgeliğinin doruğuna ulaşan kişi
Anka kuşunu görebilirmiş.” denir. Kimi görüşe
119
ASTROLOJİ
120
göre ölülere mezara kadar eşlik ettiğine inanılan sonuncusu Yedinci Vadi “Yokoluş”ta bütün kuşlar
kuştur. umutlarını yitirmiş... Kaf Dağı’na vardıklarında
geriye otuz kuş kalmış.
İslam tasavvufçusu Feridüddin Attar “Mantık’ut-
Tayr” adlı yapıtında Anka’nın hikâyesini anlatır. Sonunda sırrı, sözcükler çözmüş: Farsça “si”,
Anka kuşu ile ilgili bir hikâye şöyledir: “otuz” demektir... murg” ise “kuş”... Simurg’un
yuvasını bulunca ögrenmişler ki; “Simurg - otuz
“Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan kuş” demekmiş. Onların hepsi Simurg’muş. Her
Simurg ( Zümrüd-ü Anka ya da Phoenix ), Bilgi biri de Simurg’muş. 30 kuş anlar ki, aradıkları
Ağacı’nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş. sultan kendileridir ve gerçek yolculuk kendine
Bu kuşun özelliği gözyaşlarının şifalı olması ve yapılan yolculuktur…”
yanarak kül olmak suretiyle ölmesi, sonra kendi
küllerinden yeniden dirilmesidir. Hikâyenin bir başka anlatımı ise şöyledir:
Kuşlar Simurg’a inanır ve onun kendilerini “… Günlerden bir gün, dünyadaki bütün kuşlar bir
kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında araya gelirler. Toplanan kuşların arasında hüthüt,
her şey ters gittikçe onlar da Simurg’u kumru, dudu, keklik, bülbül, sülün, üveyk, şahin
bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada ve diğerleri vardır. Amaçları, padişahsız hiç bir
görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda ülke olmadığı düşüncesiyle, kendilerini yönetmek
umudu kesmişler. Derken bir gün uzak bir üzere bir padişah seçmektir.
ülkede bir kuş sürüsü Simurg’un kanadından
bir tüy bulmuş. Simurg’un var olduğunu Hüthüt söze başlar ve Hz. Süleyman’ın postacısı
anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve olduğunu belirttikten sonra; kuşların Sîmurg
hep birlikte Simurg’un huzuruna gidip yardım adında bir padişahları olduğunu söyler. Ama
istemeye karar vermişler. hiç bir kuşun haberlerinin olmadığını, herkesin
padişahının daima Sîmurg olduğunu belirtir.
Ancak Simurg’un yuvası, etekleri bulutların Ancak, binlerce nur ve zulmet perdelerinin
üzerinde olan Kaf Dağı’nın tepesindeymiş. arkasında gizli olduğu için bilinmediğini ve onun
Oraya varmak için ise yedi dipsiz vadiyi aşmak “bize bizden yakın, bizimse uzak” olduğumuzu
gerekirmiş, hepsi birbirinden çetin yedi vadi... anlatır. Simurg’u arayıp bulmaları için kendilerine
İstek, aşk, marifet, istisna, tevhid, hayret ve yokluk kılavuzluk edeceğini ilave edince; kuşların hepsi
vadileri... de hüthütün peşine takılıp onu aramak için
yollara düşerler. Kuşların hepsi de Sîmurg’un
Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya sözü üzerine yola revan olurlar…
başlamışlar. İsteği ve sebatı az olanlar, dünyevi
şeylere takılanlar yolda birer birer dökülmüşler. Ama yol çok uzun ve menzil uzak olduğundan;
Yorulanlar ve düşenler olmuş... “Aşk Denizi”nden kuşlar yorulup hastalanırlar. Hepsi de, Simurg’u
geçmişler önce...”. “Ayrılık Vadisi”nden görmek istemelerine rağmen, hüthütün
uçmuşlar...”. “Hırs Ovası”nı aşıp, “Kıskançlık yanına varınca “kendilerince geçerli çeşitli
Gölü”ne sapmışlar... Kuşların kimi “Aşk Denizi”ne mazeretler söylemeye” başlarlar. Çünkü kuşların
dalmış, kimi “Ayrılık Vadisi”nde kopmuş sürüden... gönüllerinde yatan asıl hedefleri çok daha basit
Kimi hırslanıp düşmüş ovaya, kimi kıskanıp ve dünyevî’dir. Bu mazeretleri dinleyen hüthüt,
batmış göle... hepsine ayrı ayrı, doğru, inandırıcı ve ikna edici
cevaplar verir. Sîmurg’un olağanüstü özelliklerini
Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını ve güzelliklerini anlatır.
hatırlayıp. Papağan o güzelim tüylerini
bahane etmiş. Kartal, yükseklerdeki krallığını Hüthüt söz alır ve şunları söyler: Söyledikleri,
bırakamamış. Baykuş yıkıntılarını özlemiş. Balıkçıl ayna ve gönül açısından ilginçtir: Sîmurg, apaçık
kuşu bataklığını. Yedi vadi üzerinden uçtukça meydanda olmasaydı hiç gölgesi olur muydu?
sayıları gittikçe azalmış. Ve nihayet beş vadiden Sîmurg gizli olsaydı hiç âleme gölgesi vurur
geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi “Şaşkınlık” ve muydu? Burada gölgesi görünen her şey,
121
ASTROLOJİ
122
önce orada meydana çıkar görünür. Simurg’u kendisini tekrar çağırabilsinler diye onlara kendi
görecek gözün yoksa gönlün ayna gibi aydın tüylerinden birkaç tane bırakır.” “Mısır efsanesine
değil demektir. Kimsede o güzelliği görecek göz göre üzerinde otuz çeşit kuşun rengi bulunur.
yok; güzelliğinden sabrımız, takatimiz kalmadı. Gözle görülmeyecek kadar yükseklerde uçar.”
Onun güzelliğiyle aşk oyununa girişmek mümkün
değil. O, yüce lûtfuyla bir ayna icat etti. O ayna “Bir antik İran tanımında Simurg’un kendisini
gönüldür; gönüle bak da, onun yüzünü gönülde alevlerle kaplayana kadar 1700 yıl yaşadığı, daha
gör. Hüthütün bu söylediklerine ikna olan kuşlar, sonraki tanım ve kayıtlarda ise onun ölümsüz
yine onun rehberliğinde Simurg’u aramak için olduğu ve Bilgi Ağacı’nda bir yuvası olduğundan
yola koyulurlar. bahsedilmiştir. İran efsanesine göre, bu kuş o
kadar yaşlıdır ki dünyanın yıkılışına üç kez tanık
Ama yol, yine uzun ve zahmetli, menzil uzaktır. olmuştur. Tüm bu zaman boyunca, Simurg o
Yolda hastalanan veya bitkin düşen kuşlar çeşitli kadar çok öğrenmiştir ki tüm zamanların bilgisine
bahaneler, mazeretler ileri sürerler. Hüthüt sahip olmuştur. Sasani Persler Simurg’un yere
hepsine, bıkıp usanmadan tatminkâr cevaplar bereket bahşedeceğine ve dünya ile göğün
verir ve daha önlerinde aşmaları gereken “yedi arasındaki birliği sağlayacağına inanırlardı. Yaşam
vadi” bulunduğunu söyler. Ancak, bu “yedi vadi”yi ağacında tünediğine ve her türlü şeytani şeyi
aştıktan sonra Sîmurg’a ulaşabileceklerdir. tedavi eden, düzelten kutsal Haoma bitkisinin
yöresinde yaşadığına inanılırdı. Daha sonraki
Ama pek çoğu, ya yem isteği ile bir yerlere dalıp İran geleneklerinde Simurg ilahiliğin bir sembolü
kaybolur, ya aç susuz can verir, ya yollarda haline gelmiştir.”
kaybolur, ya denizlerde boğulur, ya yüce dağların
tepesinde can verir, ya güneşten kavrulur, ya “Anka uçuşa kalktığında, bilgi ağacının yaprakları
vahşi hayvanlara yem olur, ya ağır hastalıklarla titrer, her bitkinin tohumlarının dökülmesine
geride kalır, ya kendisini bir eğlenceye kaptırıp neden olurdu. Bu tohumlar dünyanın her yanına
kafileden ayrılır. Bu sayılan engellerin hepsi de dağılır gelmiş geçmiş her bitki çeşidinin kök
Hakikat yolundaki zulmet ve nur hicaplarıdır. almasını sağlar ve böylece de (bu bitkiler yoluyla)
Bu hicaplardan sadece otuz kuş geçer. Bütün insanoğlunun tüm hastalıklarını tedavi ederdi.
vadileri aşarak menzil-i maksutlarına yorgun ve Kanatlarının bir dokunuşunun her türlü hastalık
bitkin bir halde uzanan bu kuşlar, rastladıkları veya yarayı tedavi edeceğine inanılırdı.” Anka,
kişiye kendilerine padişah yapmak için aradıkları bilgi ağacının tohumlarını insanlığa dökerek
Simurg’u sorarlar. Sîmurg tarafından bir görevli insanoğlunun gelişimi için rehberlik eden bir
gelir… Görevli, otuz kuşun ayrı ayrı hepsine birer semboldür.
yazı verip okumalarını ister. Yazılarda, otuz kuşun
yolculuk sırasında birer birer başlarına gelenler “Anka, tasavvufla ilgili mitsel özelliklerin sezildiği
ve bütün yaptıkları yazılıdır. hikâyelerde de sıkça karşımıza çıkar. Cesaretin,
gücün, kudretin, egemenliğin, bahtın, bolluğun,
Tam bu sırada, Sîmurg tecelli eder… Fakat otuz bereketin, güvenin, mutluluğun ve huzurun
kuş, tecelli edenin bizzat kendileri olduğunu; yani, sembolüdür. Kül Tigin’e ait heykel başında da bu
Sîmurg’un mana bakımından otuz kuştan ibaret sembol vardır.”
olduklarını görüp şaşırırlar. Çünkü kendilerini
Sîmurg olarak görmüşlerdir. Kuşlar Sîmurg, Prof. Dr. Bahaeddin Ögel, “Türk Mitolojisi” adlı
Sîmurg da kuşlardır. Sîmurg’dan ses gelir: “Siz eserinde konuya dair şunları söylüyor: “Ön
buraya otuz kuş geldiniz, otuz kuş göründünüz. Asya mitolojisinde başlıca iki önemli efsanevi
Daha fazla veya daha az gelseydiniz o kadar kuş vardır. Bunlardan birincisi Arapların “Anka”
görünürdünüz. Çünkü burası bir aynadır!” dedikleri kuştur ki, biz Türkler bu kuşun Farsça
ve Arapça adlarını birleştirerek Zümrüd-ü-Anka
“Anka, insan dili bilen, mesajcı, akıl ve hikmet deriz. Aynı kuşa İran mitolojisi ise Simurg veya
sahibi, mükemmel bir kuştur. Kahramanları Sireng adını verirdi. Yine bu kuşun Kaf veya
taşır, uzak mesafelere yolculuk yaptırır ve yakıp Elburz dağlarında yaşadığı söylenirdi.
123
ASTROLOJİ
124
Bu kuşun tüyünü ele geçirenlerin en büyük olgunlaşma sembolü veya gizli sırlara vakıf olma
sırra ve ölümsüzlüğe erecekleri iddia ediliyor ile eşitlenmiş olarak kullanılmaktadır. Anka’nın
ve efsanelerde böyle yazılıyordu. Bu kuşun arayışı Bir’in arayışıdır. Zümrüd-ü Anka kuşunun
Kaf dağında bulunduğunu daha ziyade İslami Firdevsi’nin Şehname’sinde ve Mevlana’nın
gelenek içerisinde Arap mitolojisi söylüyordu. Mesnevi’sinde de ilginç öyküleri vardır. Hemen
İranlıların kutsal dağı ise Elburz dağı idi. Bu bütün inançlarda insan ruhunun ölüm sırasında
sebeple de onlar Simurg kuşunun Elburz bir kuş biçiminde vücuttan ayrıldığı ve uçup
dağlarında bulunduğuna inanıyorlardı. Öyle gittiği sanılmıştır. Kahramanların yer altına
anlaşılıyor ki Türk mitolojisi, Ortaçağdaki inmeleri, onların miracı olarak yorumlanmalıdır.
İran mitolojisinden değil de, daha eski İran Bu kahramanların yer altına inmeleri de
mitolojisinden tesirlerini almıştı. Bilindiği üzere; olgunlaşmaları, kâmil olmaları ile doğrudan
İran mitolojisinin en eski kaynaklarından biri de ilgilidir.”
Zend-Avesta’dır. Her şeyin üstünde bulunan bir
ağaç ve bu ağacın üzerinde de bir kuş vardı...” “Eski Mısır’da efsaneye göre bu kuş çok parlak bir
dönemi bildirmek ve yeni bir dönemi açmak için
“Er Töştük’ü alarak yeryüzüne çıkaran kuş, öbür dünyadan geliyordu. Yine bir rivayete göre
Anadolu masallarındaki Zümrüd-ü Anka Ramses’in firavunluğunun ilk dönemlerinde bir
kuşundan başka bir şey değildir. Er-Töştük gün bu kuş Memfis halkının gözü önünde belirdi
masalında, bu kuşa “Kara-Kuş” yani kartal ve efsanede belirtilen hedefi olan dikilitaşa
denmektedir. Tünediği ağaç ise Hayat-ağacıdır. kondu. Bu olaydan sonra halkın Ramses’e olan
Yine Orta Asya inanışlarına göre, ağacın altında sevgisi, saygısı, bağlılığı büyüdü. Çünkü kuş o
bekçi olarak bir yılan bulunurdu. Buryatlar bu dönemin insanlarına göre öbür dünyadan gelen
yılana “Abırğa” derler. Bu yılan hayat ağacını muhteşem bir işaretti.”
beklerdi.”
Alev içinde Anka kuşu önemli Gül-Haç ezoterik
“Feridüddin Attar’ın, 1187’de yazmış olduğu cemiyeti sembollerinden de biridir. Güneş ya
Tuyûrnâme (Mantıku’t-tayr) veya “Kuşlar Meclisi” da ateşi sembolize ettiği de söylenmektedir.
4931 beyitten oluşan bir eserdir. Attar, Kuşdili Kendini yaşarken öldürüp küllerinden tekrar
olarak da bilinen bu mesnevî tarzı eserinde, doğan bu çok güçlü kuş değişim ve gelişimin
tasavvufun Vahdet-i Vücûd anlayışını anlatır. sembolüdür. Kimi görüşlere göre geçilen yedi
Eserde sembolik dil kullanılmış; Hakikat’i vadi, vücutta bulunduğu söylenen yedi enerji
arayanlar, yani Hakikat Yolunun Yolcuları kuşlarla merkezini aşağıdan yukarı doğru sırası ile temsil
simgelenmiştir. Sîmurg (Zümrüt-ü Anka) adlı etmektedir.
efsanevî kuş, Allah’ın zuhur ve taayyünüdür.
Ancak, Vahdet-i Vücut’a, yani Varlık Birliği’ne “Gizem okullarında inisiyelerden Zümrüd-ü Anka
ulaşanlar, derin anlamları idrak edebilirler.” Anka veya dirilmiş insan diye bahsetmek yaygın bir
sonsuzluktur. adettir. Fiziksel doğum insana fiziksel dünyada
nasıl bilinç veriyorsa, neofit, gizem okullarının
“Sufi Ferîdüddîn-i Attâr bu kuştan kendini rahminde geçtiği 9 mertebeden sonra, spiritüel
aramanın sembolü olarak söz eder. Önmeli dünyanın bilincine doğar. Bu Hz. İsa’nın “İnsan
bir özelliği ölümsüzlüktür. Ayrıca bu kuşlarla yeniden doğmadıkça, Tanrı’nın Krallığını
ile ilgili anlatımlarda bir yanma motifi bulunur. göremez” dediği zaman bahsettiği inisiyasyon
Bu efsanevi kuş sembolizmlerinde simgelenen gizemidir. Zümrüd-ü Anka bu spritüel hakikati en
başlıca anlamlar, spiritüel aydınlanma ve iyi temsil eden semboldür.” Anka spiritüel zaferin
reenkarnasyon olarak açıklanır. Phoneix ve başarının sembolüdür. Bütün inisiyeler ve
sembolizminde kuşun yanması cehenneme iniş filozoflar için kıymetli bir semboldür. “O, yaratıcı
deneyimini, yeniden doğması ise arınılarak saf enerjinin dönüşüm ve yenilenmesinin, büyük
şuur halinin elde edilişini simgelemektedir.” “Yer çalışmanın tamamlanmasının sembolüdür.”
altına inme veya yer altında bulunma bir nevi
125
ASTROLOJİ
Mart Ayı Transit
Etkileri
126
2 Mart Balık burcunda bir yeni ay gerçekleşecek sezgilerimizin, rüyalarımızın artacağı bu
ve birçok gezegenin de etkileşimde olduğunu dönemde maddi dünyanın konularıyla,
görüyoruz; ruhsal dünya arasında kalabilir, kararsızlıklar,
belirsizlikler, sisler, bulanıklıklar içerisinde
2 Mart’ta Plüton-Mars kavuşumu gerçekleşecek. boğulabilir, konuları olayları büyütebiliriz.
Büyük ve görülmez güçlü bir enerjinin hakim Oysaki bir Anka kuşu gibi içinde bulunduğumuz
olacağı bu zaman diliminde kendimizi cesur, durumların, koşulların bize öğretmek istediği
atılgan, enerjik bulacağız. İkna gücümüzün bilgi ve tecrübe ile yepyeni başlangıçlar yapabilir,
artacağı bu süreçte kişiler üzerinde otorite yeni girişimlerde bulunabilir kimsenin uçamadığı
kurmaktan, yönlendirmekten kaçınmalıyız. yerlere uçabilir, en yükseklere tırmanabilir ve
Bu büyük ve görülmez gücü kendi ruhsal kendimizi küllerimizden yeniden doğurarak,
gücümüzü harekete geçirerek dönüşümümüz sezgilerimizin, rüyalarımızın yol göstericiliğinde
için değerlendirmeliyiz. Açının gölge yönlerine derin uykumuzdan uyanarak yeni bakış açılarıyla
kapılırsak manipülasyon, takıntı, aşırılık, vahşilik, yepyeni başlangıçlar yapabiliriz. Bireysel
öfke, patlayıcı, intikam duygularına yönelebiliriz. haritalarımızda Balık burcunun bulunduğu ev
Bütün bir hafta etkili olacak bu açı, 2 Mart ve konuları gündemimizde olacak. Seçimlerimiz ile
civarında en yoğun etkide olacak. kaderimiz şekillenir, bu yeni ayda her birimizin
birer Anka kuşu olmasına niyet ediyorum.
2 Mart’ta Uranüs-Güneş sekstil açısı
gerçekleşecek. Devrimci, açık fikirli, yaratıcı Türkiye Cumhuriyet’inin MC (Midheaven)
olacağımız bu zaman diliminde olaylara ve Tepe Noktası Anka, Achaner sabit yıldızı ile
kişilere farklı bakış açıları ile bakarken, kendimizin kavuşumdadır. Tepe noktası kendimizi en
de farklılığını ifade edip öne çıkaracağımız bir etkili, en iyi şekilde ifade ettiğimiz, iş ve kariyer
süreç. 28 Şubat-4 Mart arasında bu açı etkili hayatında kendimizi ne derecede etkili bir şekilde
olurken, 2 Mart en etkili gün olacak. gösterebileceğimiz, varlığımızın, söylemlerimizin
dış dünyada ne kadar etkili olabileceğini anlatan
2 Mart’ta Satürn-Merkür kavuşumu bir noktadır. Simurg, Zümrüd-ü-Anka kimsenin
gerçekleşecek. Ciddi, gerçekçi, mantıklı uçamadığı yerlere uçar, yükseklere tırmanır,
düşünceler ile kendimizi ifade ederken araştırmacı, keskin zekalı, psişik güçleri olan,
geleneksel düşüncelerimizi de ortaya çıkarabiliriz. sadakati, benzersizliği, bilgeliği temsil eder.
Detaycı, planlı, sistemli, disiplinli, odaklanarak Ruhun küllerinden yeniden doğmasıyla alakalı
düşünüp, çalışacağımız bir zaman dilimi olacak. bir yıldızdır. Başkentin Ankara olmasının da Anka
Gölge yönlerine kapılırsak düşüncelerimizi ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Angora olarak
kendimize saklayabilir, kendimizi ifade etmekte, bilmemize rağmen Hititler de Ankuva, Keltlerin
iletişimde zorluklar yaşayabiliriz. Karamsar, (Galatların) Ancyra adını verdiklerini görüyoruz.
kuşkucu, depresif tavırlar sergileyebilir, Büyük görevli, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk
nazik olamayabiliriz. Bütün bir hafta etkisini Türkiye Cumhuriyet’ini 29 Ekim 1923 saat: 20:30
yaşayacağımız bu açı, 2 Mart ve civarında en da Ankara da tüm bu bilgileri bilerek kurdu.
yoğun etkide olacak. Atatürk’ün şu söylemi “Benim naçiz vücudum,
bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye
2 Mart’ta 12 derece Balık burcunda yöneticisi Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır.” Sözleri
Jüpiter ile kavuşumlu, Jüpiter’in Anka sabit yıldızı Türkiye Cumhuriyet’inin MC Tepe noktasındaki
ile kavuşum yaptığı, yükseleni Terazi olan bir sembole işaret etmektedir. Bu sembol ile Atatürk
yeni ay gerçekleşecek. Yeni aylar bir şeyleri Türkiye Cumhuriyeti’nin ölümsüzlüğüne, her ne
başlatmak, yeni girişimlerde bulunmakla ilgilidir. olursa olsun küllerinden yeniden doğabilecek
5 gün öncesi ve 5 gün sonrası en etkin olarak bir güce sahip olduğunu söylemektedir. Atatürk
15 günlük süreci kapsar. Çalışma, günlük düzen, Türk gençliğine Ey Türk Gençliği diye seslenerek,
iş ortamı, iş arkadaşları, hizmet ettiklerimiz, Türkiye Gençliğine, Türkiye Cumhuriyeti’ni
hizmet aldıklarımız, sorumluluklar, görevler, ilelebet payidar kılmayı bir vazife olarak
amcalar, halalar gibi akrabalar, kiracılar, stres, bırakmıştır.
hastalıklar, evcil hayvanlar, küçükbaş hayvanlar
ve bunlar ile ilgili tüm meseleler bu yeni ayda Bu yeni ay ve Anka sabit yıldızındaki Yöneticisi
gündemimizde olacak. Duyguların yoğunlaşacağı,
127
ASTROLOJİ
128
Jüpiter, Türkiye Cumhuriyet’inin MC Tepe olumlu, inançlı, öğrenmeye açık, başarılı, cömert,
Noktasında ki Anka ile kavuşum yapıyor. şanslı olacağımız bu dönemde birer Simurg,
Köklerimizde ki bilgiler ile, vatan topraklarını, Zümrüd-ü-Anka olabilir kendimizi küllerimizden
zirai ve tarım alanlarını, çiftçilerimizi, beslenme yeniden doğurabiliriz. Gölge yönlerine yönelirsek
kaynaklarımızı, anıtsal ve tarihsel değerlerimizi, yapabileceğimizden fazlasını vaat edebilir,
gayrimenkullerimizi, inşaat sektörümüzü, disiplinsiz, fanatik, tembel tutumlar içerisine
madenlerimizi, fabrikalarımızı, ülke hazinesini, girebilir, fırsatların peşine düşebilir, kendini
milli zenginliklerimizi, gelir kaynaklarımızı, para beğenmiş tavırlar sergileyerek nefsin egonun
ve merkez bankasını, ekonomiyi, ticareti, iç tuzaklarına kapılarak kendimizi yok edebiliriz.
borçları, vergileri, paramızın değerini yepyeni
bakış açılarıyla, yeni girişimlerle yeniden 10 Mart Merkür Balık burcuna geçerek, 27 Mart’a
yapılandırıp küllerinden doğurabileceğimize, kadar Balık burcunda kalacak. Merkür Balık
bu görünmez gücün içimizde olduğuna işaret burcunda düşük ve zararlı olduğu konumdadır.
ediyor. Bunları yaptığımız taktirde devlet Merkür’ün Balık burcunda olduğu süre
başkanları ile ilişkilerimizde otoriter bir konuma içerisinde mantıklı, ayrıntılı, analitik düşünmekte
gelebileceğimize, itibarımızın öne çıkabileceğine, zorlanacağız, daha çok sezgisel düşünmeye
dış ticarette, hava ve deniz yolları ticaretinde, başlayacağız. Rüyaların, hayallerin, sezgilerin
yabancılar, elçilikler, yayıncılık, üniversiteler, önem kazanacağı bu süreçte sembollerin diliyle
akademisyenlik, danışmanlık, astronomi, düşünüp, konuşacağız. Bilinç dışından gelen
astroloji alanlarında ülkemizi diğer ülkelere mesajları dikkate almak isteyeceğiz. Bu dönemde
gösterebileceğimize dikkat çekiyor. fikirlerimiz yaratıcı ve hayalcidir ama gerçekçi ve
uygulanabilir olmaları zordur. Gerçek ile hayali
3 Mart Plüton-Venüs kavuşumu gerçekleşecek. ayırt etmekte zorlanabilir, kendimizi kurban ya
Bütün bir hafta etkili olacak bu açı, 3 Mart ve da kurtarıcı gibi düşünebiliriz. Düşüncelerimiz
civarında en yoğun etkide olacak. Metafizik sık değişebilir, kafamız karışık olabilir,
ve ruhsal konulara ilgimiz artabilir. Tutkunun, zihnimiz fantaziler üretebilir buda iletişimde
ihtirasın, cazibenin artacağı bu hafta ilişkilerde yaşanabilecek sorunlara sebep verebilir. Yanlış
yoğun ve güçlü karşılıklı çekimler yaşayabilir, anlamalar, yanıltıcı konuşmalar yapılabilir. Kolay
sevgide derinleşebiliriz. Ruhların birleştiği etki altında kalınabilir. Bütün bu gölgelerin
bizleri zenginleştiren ilişkiler ile dönüşümler etkisinde kalabileceğimiz gibi olumlu olarak da
yaşayabiliriz. Gölge yönlerine kapılırsak her türlü inancımızı, özlemimizi, isteğimizi unutup
kıskançlıklar, sahiplenici tutumlar sergileyebilir, sadece önümüzdeki gerçekliğe odaklanarak,
aşkta fanatikleşebiliriz. Bu durumların sonu aşk kabullenerek ve anlamaya çalışarak düşünüp,
cinayetlerine kadar gidebilir. iletişim kurabiliriz.
3-4-5-6 Mart Mars-Venüs kavuşumu 13 Mart Neptün-Güneş kavuşumu
gerçekleşecek. Sevgide duygusallıktan çok gerçekleşecek. Sanatsal yaratıcılığımızın,
fizikselliğin ağır basacağı, tutkumuzun, cinsel ilhamımızın, hayal gücümüzün zenginleşeceği
çekiciliğimizin arttığı bu hafta kolay ilişki bu gün sanatsal çok güzel eserler meydana
kurabilir, uyumlu hareket etmeye çalışabilir ama getirebiliriz. Merhametli, duyarlı, kabullenici
zarafetten uzak olabiliriz. Vesta ile de kavuşum olurken sezgilerimiz artabilir, mistik duygularımız
yapması yaptığımız şeyleri kendimizi adayarak ve duyular ötesi algılarımız kuvvetlenebilir,
yapacağımızı gösteriyor. Gayretli, çalışkan, gizemli ve ruhsal konulara ilgimiz artabilir. Gölge
sorumluluk sahibi olacağız. Bu açı bütün bir yönlerine kapılırsak günlük yaşamın dertlerinden
ay etkili olurken 3-4-5-6 Mart ve civarı en etkili kaçmak isteyebilir, gerçeklerden çabuk kopabilir,
günler olacak. etki altında kalabilir, kurban psikolojisine girebilir,
kendimizi her hangi bir şeyin bağımlısı haline
5-6-7 Mart Jüpiter-Güneş Anka sabit yıldızında getirebiliriz. Bu açı 3-21 Mart arasında etkili
kavuşum yapacaklar. Mart ayının ilk haftasında 2 olurken, 13 Mart ve civarı en yoğun günler
Mart’ta ki yeni ay ve 5-6 Mart’ta ki Jüpiter-Güneş olacak.
kavuşumu ile Anka sabit yıldızının etkilerini
yoğun bir şekilde yaşayacağız. İyimser, tatlı dilli, 14 Mart günü Mars-Ay karşıtlığı gerçekleşecek.
129
ASTROLOJİ
130
Sinirli, huysuz, istikrarsız ve değişken tavırlar ve yaratıcılığımızı bu yönde ortaya koyarak
sergileyebilir, çabuk bozulup üzülebiliriz. sahnelerken kendimizi gruplar içerisinde
Duygularımız ile hareketlerimiz arasında çatışma de gösterebileceğimize dikkat çekiyor.
yaşayacağımız bu gün harekete geçmekte Çalışarak, üreterek, hizmet ederek verimli
zorlanabilir, ihtiyaçlarımızı da duygusal olarak kusursuzlaşabileceğimiz, evrensel
sömürüyle elde etmek isteyebiliriz. Toleransımız şifanın da hakim olduğu bu zaman diliminde
düşebilir, karşımızdakileri eleştirebilir, öfke düşüncelerimizi şifalandırabiliriz. Bunu
patlamaları yaşayabilir, kontrolsüz olabiliriz. başaramadığımız taktirde düşüncelerimizde
Aynı gün Venüs-Ay karşıtlığı da gerçekleşecek. kararsızlıklar, gel gitler yaşayabilir, belirsizler,
İlişkilerimizde, maddi konularda duygusal bulanıklıklar içerisinde kalabilir, kurban
ihtiyaçlarımızda çatışmalar yaşayabilir, aşırılıklara psikolojisine yönelebilir ve bunları olduğundan
kaçabilir, talepkar, doyumsuz olabiliriz. daha fazla büyütebiliriz. Kayıplar, yaslar,
yaralanmalar, toplumsal felaketlerin
15 Mart günü Satürn-Ay karşıtlığı gerçekleşecek. yaşanabileceği durumlar içerisine girebiliriz.
Duygularımızı bastırabilir, güvensizlik, yetersizlik Her birimiz bu etkiyi bireysel haritalarımızda
duyguları yaşayabilir, otorite, anne ile çatışmalara Başak burcunun bulunduğu ev konularında
girebiliriz. yaşayacağız.
17 Mart Uranüs-Merkür sekstil açısı Ülkemiz haritası ile değerlendirdiğimde ticaret,
gerçekleşecek. Bu açı 15-18 Mart arasında iletişim, trafik, yollar, kara ve demir yolları,
etkili olacak. Özgür ve özgün düşüneceğimiz bu toplu taşıma, eğitim kurumlarımız, öğrenciler,
zaman diliminde hafızamız ve sezgilerimizde komşu devletler, basın ve yayınlar, hava
güçlenecek. Problemlerimizi ani gelecek fikirler durumu, telif ve patentler, halkın düşünceleri,
ile çözebiliriz. Gruplar içerisinde kendimizi fikirleri, dış ticaret, bakanlıklar, yabancılar,
rahatlıkla ifade ederken yeni arkadaşlıklar, üniversiteler, akademisyenler, yayıncılık,
dostluklar da edinebiliriz. Bilim ve teknoloji profesyonel danışmanlık, astroloji, mahkemeler,
alanında da güzel gelişmelerin yaşanabileceği, kanunlar, şirketler ve reklam portföyleri, din ve
başarılara imza atılabileceği günler olacak. din adamları, sömürgeler, mülteciler, göçler,
büyükelçilikler, hava ve deniz yolları ticareti veya
18 Mart Başak burcunda Alkaid sabit yıldızı sınır çatışmaları ülke gündemimizi oluşturacak.
kavuşumlu yükseleni İkizler olan bir dolunay Bu konular ile ilgili yaratmış olduğumuz tüm
gerçekleşecek. Dolunaylar sonlanma enerjisini olumsuzlukları, belirsizlikleri, korkuları halk
barındırır ama her sonlanma yeni bir başlangıçtır olarak düşüncelerimizde sonlandırmalıyız.
5 gün öncesi, 5 gün sonrası etkisinin en Evrensel şifanın düşüncelerimizi iyileştirmesine,
fazla olduğu 15 günlük süreci kapsar. Başak dönüştürmesine izin vererek, niyet ederek ve
burcundaki bu dolunay, yükselenin de İkizler inanarak olumlu, sağlıklı düşünceler üretmeliyiz.
olması yöneticileri Merkür’ün önemine işaret Bu idrak ile çalışmalı, üretmeli, verimli olmalı,
ediyor. Merkür zihnimiz, düşüncelerimiz, hizmet etmeli, şifalanmalıyız. Ülkemizin (KAD)
kendimizi ifade edişimiz, iletişimimiz ile ilgilidir. Kuzey ay düğümü Başak burcunda, Kuzey ay
Neptün karşıtlığının yaşanacağı bizleri biraz düğümü bizim gitmemiz gereken yeri gösterir.
zorlayabilecek bu dolunayda belirsizlikler, Türk halkının zaten toprağı ekip biçmesi, tarıma
bulanıklıklar yönümüzü bulamamıza önem vermesi, her alanda üretmesi, çalışması,
neden olabilir, düşüncelerimizde gel gitler, analiz etmesi, hizmet etmesi, sağlık konularına
kararsızlıklar yaşatabilir. Alkaid sabit yıldızı yönelmesi gerekiyor. Büyük vazifeli, ulu önder
da yas, kayıp, yaralanma, toplumsal anlamda Atatürk “Türk Milletinin karakteri yüksektir, Türk
felaketlerle ilgili bir yıldızdır. Başak burcu Milleti çalışkandır, Türk Milleti zekidir” sözleri ile
analizi, detayları, çalışkanlığı, üretimi, verimi, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuzey ay düğümü Başak
hizmeti, mükemmelliği, sağlığı, şifalanmayı burcunun sembolik anlatımını yapıyor. Başak
temsil eden bir burçtur. Bu dolunay burcunun çok gelişmiş bir görev duygusu vardır.
zihinlerimizde düşüncelerimizde bizlere engel Hizmet etmek, insanlık için bir şeyler yapmak çok
olan bütün korkularımızı sonlandırıp, sağlıklı, önemlidir. Anadolu misyonunu yüklenmiş
verimli düşüncelere dönüştürebileceğimize
131
ASTROLOJİ
132
olan Türk milletinin insanlığa karşı çok büyük Ekinoksu. Ephemerise göre bu yıl 20 Mart’ta
bir vazifesi vardır. Anadolu topraklarında çok ilkbahar ekinoksu başlıyor. Kuzey yarım kürede
çeşitli uygarlıklar, kültürler yaşamıştır. Hiçbir İlkbahar Ekinoksu baharın başlangıcı ve astrolojik
zaman onları asimile etmeye çalışmamıştır. yılın başlangıcıdır. Tüm astroloji camiasının
Anadolu halkı her zaman esneklikle, uyumla, Dünya Astroloji Günü kutlu olsun.
birlik, beraberlik, bütünlük, sevgi bilinciyle
hareket ederek içine almış, bir olmuştur. Atatürk 20 Mart’ta Güneş Koç burcuna ilkbahar ekinoksu
“Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” sözlerindeki sembolik ile başlayarak 19 Nisan’a kadar Koç burcunda
anlatım ile Türk milletinin Anadolu misyonundan kalacak. Tüm Koç burçlarının doğum günü kutlu
bahsetmektedir. Bizi her dönem bölmek, olsun. Güneş Koç burcunda yüceldiği ve güçlü
parçalamak için uğraşmışlar ve uğraşıyorlar bir pozisyondadır. Koç burcu öncü bir burçtur
ama başaramamışlar ve başaramayacaklar. bir şeyleri başlatan, atak, girişken, cesaretli,
Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki sabırsız, yöneticisi mars olduğundan savaşçı,
asil kandadır. Esneklik, uyum, birlik, beraberlik, mücadeleci, kavgacı, öfkeli, hareketli, çocuksu,
bütünlük, sevgi idrakinde olarak “Yurtta dürtüsel, kafasına koyduğunun peşinden
Sulh” gerçekleşir. Bu idrak tüm dünyaya bu giden, dik başlı, ben merkezli, bireyseldir.
topraklardan yayılarak “Cihanda Sulh” olacaktır. Güneş’in Koç burcunda olduğu süre içerisinde
Bu topraklara her birimiz bu görevi üstlenerek hareketlendiğimiz, daha mücadeleci olduğumuz,
geldik. Bunun idrakine varmalı ve bu vazife odağımızda olan konulara cesaretle yaklaştığımız,
doğrultusunda hareket etmeliyiz. kafamıza koyduğumuz şeyleri gerçekleştirmek
için girişimlerde bulunduğumuz, yeni bir
19 Mart Uranüs-Venüs arasında kare açı şeyleri başlatmak, öncülük yapmak istediğimiz
gerçekleşecek. 13-24 Mart arasında bu açı etkili zaman zaman çocuksu yönümüzü ortaya
olurken, 19 Mart ve civarı en etkili günler olacak. çıkarabileceğimiz, sabırsız, öfkeli ve kavgacı
İlişkilerde bağlanma ve özgürlük çatışmalarının tutumlar sergileyebileceğimiz bir zaman dilimi
yaşanabileceği bu hafta dengesiz ilişkilere olacak.
yönelebilir, ani başlayıp biten ilişkiler yaşayabiliriz.
Kopuşların, boşanmaya eğilimlerin olabileceği 21 Mart Jüpiter-Merkür kavuşumu gerçekleşecek.
bu zaman diliminde iş birliğini, uyum çabasını 15-25 Mart arasında bu açı etkili olurken 21 Mart
dahi özgürlüklere gelebilecek tehditler olarak ve civarı en etkili günler olacak. İyimser, olumlu
algılaya bilir, isyan edebiliriz. 19 Mart ve civarında olacağımız bu zaman diliminde felsefe, eğitim,
deprem, doğal afet durumları olabilir. Ama esas medya, yayıncılık, ticaret konuları gündemimizde
deprem para piyasalarında gerçekleşebilir. olabilir. Akıcı konuşurken mizahi yönümüz de
ortaya çıkabilir. Bu günlerde seyahat isteğimiz de
19 Mart birde Plüton-Güneş sekstil açısı artabilir. Açının gölge etkilerine kapılırsak kendi
gerçekleşecek. Bu açı 15-21 Mart arasında düşüncelerimizi çok beğenebilir, kibirli tavırlar
etkili olurken 19 Mart ve civarı en yoğun etkinin sergileyebiliriz. İçi boş düşünceler ile bilmiş
yaşanacağı günler olacak. Yaratıcı gücümüzün, tavırlar içerisine girebilir, bol keseden atarak laf
liderlik özelliklerimizin artacağı bu günlerde ebeliği yapabiliriz.
meditasyon, yoga, gizli bilimlerle ilgilenebilir,
kendimizi de çok enerjik hissedebiliriz. 22-23 Mart Uranüs-Mars karesi gerçekleşecek.
İlişkilerimizde olayların kontrolünü daha rahat 14-29 Mart arasında bu açı etkili olurken, 22-23
ele alabilir, içinde bulunduğumuz durumları ve Mart ve civarı en etkili günler olacak. Oldukça
değişimleri daha kolay kabul edip adapte olabilir, sert bu açı sinirli, kontrolsüz, isyankar, patlayıcı
daha kolay atlatabiliriz. tutumlar sergilenmesine neden olabilir. Kavga,
dövüş, çatışma, savaş, kaza olasılıklarının
20 Mart Güneş Koç burcuna giriyor ve ilkbahar yaşanabileceği bu zaman diliminde hava
ekinoksu başlıyor. Ekinoks: Güneş ışınlarının şartlarında beklenmedik durumlar, uçak kazası,
Ekvator’a dik vurması sonucunda aydınlanma deprem, doğal afetlerin yaşanabileceğine de
çemberinin kutuplardan geçtiği andır. Gündüz dikkat çekiyor.
ile gecenin eşit olması durumudur. Yılda iki
kez tekrarlanır; İlkbahar Ekinoksu ve Sonbahar 27 Mart Merkür Koç burcuna geçerek, 11 Nisan’a
kadar Koç burcunda kalacak. Merkür’ün
133
ASTROLOJİ
134
Koç burcunda olduğu dönem içerisinde
düşüncelerimizde ve ifade şeklimizde biraz
sabırsız, kavgacı ve ön yargılı olabilir, yepyeni ve
farklı fikirler, düşünceler üretebiliriz. Konuları,
olayları abartabilir ve vurucu sözler sarf
edebiliriz. Düşüncelerimizde kendi isteklerimizi
ön planda tutabilir tartışmacı tutumlar
sergileyebiliriz. 11 Nisanda Merkür Boğa burcuna
geçtiğinde iletişim şeklimizde daha sakin ve
tutarlı olacağız.
28 Mart Satürn-Venüs kavuşumu gerçekleşecek.
Hayatlarımızda ilişkilerimiz ve parasal
kazançlarımız ile ilgili önemli kararlar almak,
hayatlarımızı yeniden inşa edip, yapılandırmak
durumları söz konusu olabilir. Çabalarımız ve
başarılarımız sonucunda kendimizi değerli
hissedebiliriz. İlişkilerde yaşça büyük partnerler,
ortaklar hayatlarımıza girebilir. Sanatsal
faaliyetlerde sabırlı, detaylara dikkat eden,
uyumlu olunabilecek bir zaman. Açının gölge
etkisine kapılırsak kendimizi sevilmeyen, değersiz
hissedebiliriz. İştahımızı, hazzımızı baskılayabilir,
hiçbir şeyden keyif alamayabiliriz. Statü için
ilişkilere yönelebiliriz. 19 Mart-4 Nisan tarihleri
arasında bu açı etkili olurken, 28 Mart ve civarı
en etkili günler olacak.
30 Mart Jüpiter-Ay Balık burcunda 20:23
de tam partil kavuşum yapacaklar. Evrensel
şifanın da hakim olduğu bu saat aralığını,
akşam saatlerini dua, dilek ve meditasyon için
değerlendirebilirsiniz.
Mart ayı bizler için zorlanabileceğimiz bir ay
olabilir. Ama İnşirah suresinde “Elbette zorluğun
yanında bir kolaylık vardır.” (İnşirah, 94/5-6)
demektedir. Zorluğunda çaresinin ve çözümü
olduğundan bahsediliyor. Sabredenler ve
zorluğu yenmek için çabalayanlar için kolaylığın
olduğundan bahsedilmekte. Zümrüd-ü Ankanın
tüm zorlukları atlatarak küllerinden doğduğu
gibi her birimizin birer Anka olmasına ve
köklerimizdeki bilgiyi, bilgi ağacının tohumlarını
insanlığa dökerek insanoğlunun gelişimi için
rehberlik etmesine niyet ediyorum.
Değişiyorum, dönüşüyorum, dengeleniyorum,
Dengedeyim.
Sevgilerimle,
Ezoterik Karma Astrolog F. Ufuk Örmen
135
YAŞAM
Beterin
Beteri
Var!
Aytuğ İzat
Özdeşifa Kurucu Üstadı
136
Global ölçekte tüm hayatımız,
sayısız ilişkilerimiz, milyonu
bir araya gelse bile gözle
görülmez bir virüs yüzünden
yeniden şekilleniyor. Covid-19
ile yatıp, rüyamızda onunla
ve keyifsizce cebelleşip, yine
onunla uyandığımızda “yeni
normallerimizle” yüzleşiyoruz.
Türünün en uçuk örneği olduğu
için de henüz tüm “oyunlarını”
yeterince tanımıyoruz. Yeni
tahminler bunun bir çeşit
kan hastalığına neden olan
olağandışı bir virüs olduğu
yönünde. Sadece solunum
yollarıyla sınırlı kalmayıp,
beynimiz dahil, tüm hayati
organlarımızı etkilemekte,
hasar bırakabilmektedir.
Laboratuvar özel üretimi mi,
yoksa laboratuvar kaçkını mı
olduğu tam anlaşılmadı ama
şüpheler yersiz değil. Umut odur
ki, yıl sonuna kalmaz, hummalı
bilimsel çalışmaların ışığında,
seceresi dökülmeye başlar.
Şükredelim ki, insan aklı bilimi
keşfetmiş: Henüz emeklemekten
yürüme çağına yeni yeni
ulaşmaya başlamış olsa da,
elimizdeki tek tutarlı yaklaşım
bilimin önderliği.
137
YAŞAM
Aytuğ İzat
Özdeşifa Üstadı
138
Ya bilim bu kadar gelişmiş olmasaydı? Basmakalıp haddi aşan, adaletsiz tavırları işaret eder. O
açıklama ve el yordamı tedavilerle, kitleler halinde halde, abartılı tanımlama, haddi aşma, hak ve
telef olmaya devam ederdik: Allah ile aldatanlar hukuktan uzaklaşma, öte-virüslerin olmazsa olmaz
takımı mikroorganizmaları bize “nefesi kuvvetli tanımlayıcılarıdır (yeni moda dille algoritmalarıdır!)
hocaların cinleri” diye de yutturmaya kalkabilirdi.
Gelsin peşinden kapı kapı hoca aramaları, “cin Aşağıda özetlediğim baskın özelliklerinden dolayı,
çıkarma” ayinleri ve toplu ölümler! öte-virüslerin herhangi bir çeşidine yakalananlar
asla iflah olmazlar!
Neyse ki bugünkü konumuz bu değil,
daha tehlikelisi ve tarihin her çağında 1. “Kahrolsun Öteki” Virüsü: Virüs türünün en
varlığını sürdürmesine rağmen, henüz çare acımasızı ve tarihsel bakımdan en etkili olanıdır.
üretemediklerimiz: Öte virüsler! Her coğrafyadan ve türden insanları etkisi altına
almakta ustadır. Sosyo-kültürel sınıflama için
Bunlar da nereden çıktı demeyin? Tanıyorsunuz, kullanılan ayırt edici özellikler, bu virüsün olumsuz
hem de çok yakından tanımakla kalmayıp, o türü etkileri nedeniyle yanlış ve abartılı bir şekilde
kollayıp, besliyorsunuz! Benim gibi yapıp, topu düşmanca değerlendirilmekte, bu türden
ötekilere atarken kendiniz aynı yolun yolcusu
olduğunuzu saklayıp, üste çıkmaya çalışıyorsunuz! damgalanan insan ve toplulukların şiddetle
Sizi gidi sizi, en mükemmel varlık görünümlü, ve acımasızca cezalandırmalarına zemin
şeytana papucunu ters giydiren insan müsveddesi, hazırlamaktadır.
insansılar! Mensubu olduğumuz memeli türün en
ceberrut örneği olmamızın arkasında öte-virüslerle “Öteki” damgasını yiyen, en değersiz bir varlık
olan yakın ilişki ve işbirliğimiz yatmaktadır... statüsüne süratle indirilir. Yaşaması haramdır.
Ötekileri yaşatmak, beslemek, hatta onları kendi
Öte-Virüslerin Seceresi hallerine bırakmak bile “bizimkiler” için suçtur.
“Öteki” pek çok bakımdan tanımlanabilir: Irk
Hepimizde var; tarihte vardı, günümüzde var ve (sarı ırk, aryan, Ermeni, Kelt, Beyaz Rus), cinsiyet
gelecekte de hiç şüpheniz olmasın ki var olacak. (özellikle kadın ve eşcinseller), deri rengi (zenciler,
İnsanlık tarihinin en karanlık ve aydınlık sayfaları Kızılderililer, sarışınlar), din (dünyada ne kadar çok
onlarla yazılıyor. Bütün felsefe, sosyoloji, ruhani din varsa biri açısından diğer hepsi), coğrafi konum
kitaplar onların tehlikelerine işaret ediyor. (güney-kuzey, sınır komşuları), kulüp (Galatasaray-
Fenerbahçe), siyasal parti (son yıllarda, AKP-CHP),
Öte-virüsler yüzünden milyarlarca insana ve meslek grupları (mühendisler-mülki amirler)…gibi
başka varlıklara savaşlar yoluyla cehennem hayatı ötekileştirme bahaneleri gözlenmektedir.
yaşatmaya devam ediyoruz. Adalet sistemleri
yaralı, ekonomiler ahlaksız, sosyal hayatlar Tarihte yaşanan en şiddetli savaşlarda milyarlarca
çalkantılı ve güvensiz, insani paylaşımların en kutsal insanın başka insanlar tarafından katledilmesinden
görünenlerinin ardından çapanoğulları çıkıyor. sorumludur.
Sarıklı, cüppeli, saçlı sakallı “ruhaniler” takımı,
anlı şanlı krallar, devlet adamları, bilim adamları, Dünya nüfusunun çok büyük bir çoğunluğu Tek
yazar çizer takımları, sanatçılar, tüccarlar, bilumum bir Tanrıya inandığı ve bu tanrının tüm varlığı
muktedirler ve ezik kalmışlar onların esaretinde ve, yarattığı inananlar açısından genel kabul görmesine
özellikle basın mensupları ve politikacılar, onların rağmen, ötekileştirmeyle bu tanrısal yaratılış
sözcülüğünü yapıp, onlarla besleniyor.. bekle ki tercihine isyan edildiği hususu gözden kaçmaktadır.
sade vatandaş onlardan kurtulsun! Mümkün mü? Allah bizim grubu nasıl yaratıp besliyorsa, diğer
grubu da yaratıp besliyor. Bizim onları yok etme,
Öte-virüslerin Tür ve Özellikleri tarihten silme yetkimiz nereden geliyor?
Öte-virüsler, ötekileştirme kavramının en olumsuz Ötekileştirme yoluyla, bilimsel bakımdan da, var
yanlarıyla beslenirler. Bu kavram, en geniş oluş gerçekleri reddedilmektedir. DNA bakımından
anlamda, seçilen birey veya toplulukları ya abartılı insanların yüzde doksan dokuzundan fazlası
yücelten ya da insafsızca aşağılayan, bu bakımdan birbiriyle eşdeğerdedir. Kaldı ki, tüm varlık, birbiriyle
139
YAŞAM
140
bağlantılı bir ana bilinç tarafından yönetilmekte, dev aynasında yücelttiklerinden en iflah olmaz
barışsever ve saygılı davranıldığı taktirde, ortak müşrikler bunların arasından çıkar. Bu virüs, insan
yaşamda herkes kendi payına düşeni en optimum türünün her bireyinde az veya çok, zaman zaman
düzeyde almaktadır. nüksedebilir.
İlacı: İnananların Allah’ın yaratılış tercihlerine İlacı, eleştiri ortamlarını devamlı açık tutarak,
tam saygı göstermesi, kendi nefsani hırsları ve düzenli ve periyodik olarak hadlerini bildirmektir.
cehaletleri yüzünden O’nun tercihlerine karşı Ellerine verilen yetki ve güç, bağımsız, liyakatli
savaş açmamalıdır. Ötekileştirenler hem dini ve yetkili kurumlarca sürekli denetlenmek ve
hem de bilimsel bakımdan çok büyük yanlışlar gerektiğinde kısıtlanmak veya ellerinden alınmak
yaptıklarını, günah ve suç işlediklerini bir an evvel zorundadır.
görmek zorundadır. İnsanlığın huzura kavuşması,
ötekileştirme sorununu temelden çözmesine 3. Kandırıkçı Virüsü: İnsanlardaki en yanıltıcı
bağlıdır. virüslerden biridir. İnsanların gerçekte zayıf
taraflarını daha güçlü göstermeye yarayan bir
2. “Öte-Ben” Virüsü: Bencillik virüsü olarak da virüstür. Cahil Ama Allame Virüsü olarak da
bilinir. En tehlikeli ana virüstür. Bireyin kendisini tanımlanabilir.
toplumda ötekileştirerek, abartılı değerli görmesiyle
beslenir. Bu virüse İnsan görünümlü insansıların en genel vasıflarından
biri bu virüsle yoğrulmuştur: İnsanların büyük
kapılanlar Ben-merkezcidir. Bırakın küçük dağları, çoğunluğu, özellikle de erkekler, bilgi ve becerilerini
Everest’i bile onlar yaratmıştır! Burunlarının Kaf abartma eğilimindedirler. İddia ettikleri kadar
Dağında olmasıyla ünlüdürler. Burunlarından kıl bilgili, becerili, güçlü, hızlı, dayanıklı, cesur veya
aldırmazken “Hep bana, rab bana” teranesini çalışkan, işbirlikçi, inançlı olmadıkları halde,
dil ve tavırlarından düşürmezler. Doyumsuzdur; kendilerini böyle olduklarına inandırmaya, hiç
nalıncı keserini icat eden bu virüstür. İçten içe, değilse öyle göstermeye gayret ederler. Mış gibi
“Dünya benim için yaratıldı” iddiasındadır. Varlığın yapmak, bu virüse yakalananların en bariz kişilik
her çeşidinin onlara hizmet etmek için yaratıldığı işaretidir. Orta karar zararlıdırlar. Gösteriş ve
kanaatindedirler. Zayıfken onursuz bir dilenci ve yapmacıklı davranışlarla, laf ebelikleriyle, abartılı
yalaka görünümlü iken, kanı bitlendikçe, çirkin tavırlarla insanlarda aşırı beklentilerin oluşmasını
yüzlerini kademe kademe göstermeye başlarlar. sağlarlar. Genellikle hokkabazlar, kumarbazlar,
Ele geçirdikleri gücü vahşice kullanırlar. Karun politikacı ve pazarlamacılar arasında en yaygın
gibi zengin olsalar yine yetmez. Hak etmedikleri olan hastalıklardandır. Bu virüse yakalananlar,
halde bir yetki verirsin, çok geçmeden, liyakatleri beklentileri boşa çıkartmakla, kendileri ve
yetmeyip de hak etmeseler bile, bir üst mevki için kendilerine güvenenleri zarar sokmakta çok
yanıp tutuşurlar. Memur, müdür, daire başkanı, mahirdirler. Ölümcül olmamakla birlikte, erken
genel müdür, müsteşar, bakan, başbakan, teşhis ve mimlemekle bu gibilerin zararları asgari
cumhurbaşkanı, kral, imparator.. yetmez! Kainatın seviyeye indirilebilir.
lideri olmaya göz dikerler. Dünyaya tek başlarına
yön vermeye kalkarlar. Güç gösterilerinde Allah ile İlacı: Er meydanında, tarafsız jüriler önünde
yarışmaktan bile geri kalmazlar. Onbaşılığı zar zor bunların test edilmesidir.
beceremeden generallere hükmetmeyi kafalarına
koyarlar. Adalet kavramları kendi menfaat 4. “Vay beni” Virüsü: Bu virüs bireyin kendi
ölçüleriyle tanımlanır. Aksi halde adalet, lüks ve kendisini, bu kez değersizleştirerek ötekileştirmesi
gereksizdir. Çünkü, başkalarının iradelerini kendi esasına dayanır. Zillet hali, aşırı değersizlik
denetim ve izinleri altında yönlendirme hakkını duygusu, işe yaramama kompleksi bu virüsün
kendilerinde görürler. Kendilerine tabi olanlara marifetlerindendir. Eski adıyla Aşağılık Kompleksi
karşı çoğunlukla tahakküm edici ve ezici olup, veya yandaşlık virüsü olarak da bilinmektedir.
sadece işlerine geldiği zamanlar, geçici ve yapmacık Kişi, kendi değersizliğine inanmış/inandırılmıştır.
şefkat gösterilerinde bulunabilirler. Kendilerini Tasavvuftaki “haddini bilerek” hiçlik mertebesine
erişmek ile, ya da evrensel yaşam kurallarına
141
YAŞAM
142
uyum sağlamakla görevli kul kavramıyla
karıştırılmamalıdır. Başka insanlara abartılı mistik-
ruhani vasıflar yakıştırılarak, Şeyh, Papaz, Papa,
Gavs, İmam gibi kavramlarla onlara Allah’ı temsil
etme gücü ima edilmek suretiyle kendisini itaat
etmeye mahküm sanmaya yönlendirildikleri
için kulluk kavramıyla zayıf bir ilişkisi vardır.
Teba kavramının en olumsuz yorumlarını
yapmaya gönüllüdürler. Korkak, pısırık, edilgen,
çekingen ve tutucudurlar. Onları ateşleyen ,
hareketlendiren şeyler, katı talimatlara itaat ederek
cezalandırılmaktan kurtulmak, önlerine atılan
kemik misali öldürmeyecek miktardaki ödüllerle ise
çok mutlu olmaktır.
Bencillik virüsü gibi, neticede şirke hizmet eder,
çünkü kendi iradelerini hiçe saymakta üzerlerine
yoktur.
Teba kavramı bu gibilerin genlerine işlemiştir ve
bu kavram, giderek, partilileri, sosyal kurum veya
cemaat üyelerini, zenci veya kadınları, her türlü
azınlığı tanımlamaya
başlar. Üyeler kendilerine aşılanan bu
tanımlamalara uygun davranış özellikleri
geliştirdikçe de, virüs etkisini daha şiddetle
göstermeye başlar.
Onursuz dilenci gibidirler: Basit bir işe alınmak
için araya torpiller sokar, şeyhlerden el almak için
onlara kapıkulu, pardon, mürid olur, “hamili kart
yakinimdir” kartları almak için el ayak öper, hiçbir
ilkesine bağlı olmadıkları siyasi partilere üye olur,
işe yaradığı sürece şeytanın bile bayraktarlığını
yaparlar. Yandaş olmaktan gurur duyar, koyun
sürüleri halinde sağılıp, güdülmekten keyif alırlar.
Allah’ın kendilerine verdiği iradeye saygısız
davrandıkları için imanları yok derecede zayıftır.
Tedavi edilmeyip de yaygınlaşması halinde
topyekun mahvolmaya yelken açarlar.
İlacı, Atatürk gibi bilge ve şefkatli bir liderin
önderliğinde kendi onur ve kabiliyetlerinin
farkına varmalarını sağlamak, iradelerini beyan ve
davranışlarına yansıtmalarının keyfini yaşatmaktır.
Öte-virüslerin elbette çok çeşitli tanım ve
dağılımları, farklı karakteristikleri ve etkileri ciltlerce
yazılabilir. Biz bu yazımızda konuyu gündeme
taşımakla yetinmekteyiz. Gerisini getirmek sizlere
kalmış!
143
Te,sekkür Ederiz.
VOURLAo n l i n e
magd e r g i
144