The words you are searching are inside this book. To get more targeted content, please make full-text search by clicking here.
Discover the best professional documents and content resources in AnyFlip Document Base.
Search
Published by sudeyagmurdemiralp, 2024-03-17 14:48:40

İstanbul

istanbul

Kırımlı Fazilet Olcay Anadolu Lisesi Dergi Tasarım Sorumlusu: Kırımlı Fazilet Olcay Anadolu Lisesi Proje Kulübü Editör: Yağmur Sude DEMİRALP(10/D)


İSTANBUL FETHİ’NİN NEDENLERİ BİZANS’IN KUŞATMAYA KARŞI YAPTIĞI HAZIRLIKLAR İSTANBUL’UN FETHİNİN TÜRKDÜNYA TARİHİ AÇISINDAN SONUÇLARI 07 09 11 08 10 03 FETİH HAZIRLIKLARI KUŞATMA VE FETİH İSTANBUL’UN COĞRAFİ KONUMU İçindekiler 12 ANADOLU YAKASI AVRUPA YAKASI İSTANBUL’UN TARİHİ VE TURİSTİK YERLERİ 14 16 18 OSMANLI DÖNEMİ CUMHURİYET DÖNEMİ 20 23 İSTANBUL’DAKİ KÖPRÜLER İSTANBUL’A YAZILAN ŞİİRLER İSTANBUL İÇİN SÖYLENMİŞ SÖZLER İSTANBUL’U ANLATAN EFSANE VE EDEBİ SANATLAR 42 49 52 53 KIRIMLI YARIŞYOR! 57 9. SINIFLARIN TURU 10. SINIFLARIN TURU 59 62 FİNAL TURU 65 FİNAL TURUNDA YARIŞMACILARA SORULAN SORULAR 66 YARIŞMAYI KAZANAN TAKIM 69 KIRIMLI İSTANBUL’U GEZİYOR 70 İSTANBUL 05


İstanbul: Zamanın Ötesinde Bir Şehir ‘’Tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış, dünyanın en kadim şehirlerinden biri olan İstanbul, her köşesinde farklı bir hikaye barındırır. Bizler, bu büyülü şehrin genç sakinleri olarak, İstanbul'un derinliklerine yolculuk ediyor ve onun sonsuz bilgi hazinesini keşfediyoruz. "İstanbul Bilgi Yarışması" ve "İstanbul'u Tanıma Gezisi" etkinliklerimizle, hem tarihi hem de çağdaş yüzünü sergileyen bu eşsiz şehri daha yakından tanıma fırsatı bulduk. İstanbul'un her taşında, her sokağında, her köprüsünde yankılanan tarihini dinledik; boğazının serin sularında yüzyılların sessiz tanıklığını hissettik. Bu dergi sayfalarında, İstanbul'un zengin kültürünü, tarihini ve güzelliklerini sizlerle paylaşırken, aynı zamanda şehrimizin gençlerinin bu eşsiz mirasa olan ilgisini ve bilgisini de kutluyoruz. İstanbul, sadece Türkiye'nin değil, dünyanın da incisi; ve bizler bu incinin parıltısını daha da artırmak için buradayız.’’ ÖNSÖZ 04 Proje Kulübü


06 İSTANBUL Yenikapı’da yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkan bulgular, İstanbul’un tarihinin 8 bin 500 yıl öncesine dayandığını ortaya koymuştur. Kuruluşundan itibaren İstanbul, tarihte birçok devletin egemenliği altında gelişmiş ve çeşitli kültürlerin merkezi olmuştur. İstanbul’un tarihi ile ilgili en göze çarpan özelliği, Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu gibi üç evrensel imparatorluğa başkentlik yapmış olmasıdır. M.S. 4. yüzyılda Roma İmparatorluğu çok genişlemiş; İstanbul, stratejik konumundan dolayı, İmparator Büyük Konstantin tarafından Roma’nın yerine yeni başkent olarak seçilmiştir. Şehir 6 yılı aşkın bir sürede yeniden düzenlenmiş, surlar genişletilmiş, tapınaklar, resmi binalar, saraylar, hamamlar ve hipodrom inşa edilmiştir. adlandırılmıştır. Halk arasında ise kentin adı tarih boyunca "Polis" olarak anılagelmiştir. akın Çağ’ın başladığı dönemde İkinci Roma ve Yeni Roma adları ile anılan kent, daha sonra "Byzantion" ve geç devirlerde Konstantinopolis olarak Büyük Konstantin'den sonraki imparatorların da şehri güzelleştirme çabalarının devam ettiği anlaşılmaktadır. Batı Roma İmparatorluğu’nun 5. yüzyılda çökmesi nedeniyle İstanbul, uzun seneler Doğu Roma İmparatorluğu’nun (Bizans) başkenti olmuştur. İstanbul, 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından fethinden sonra 1923 yılına kadar 470 sene boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti olmuştur.


07 SİYASİ SEBEPLER İSTANBUL’UNFETHİ -Bizans’ın Osmanlı topraklarının ortasında yer alması ve Osmanlı topraklarını ikiye bölüyor olması -Bizans’ın sürekli Osmanlı şehzadelerini ve Anadolu Türk beyliklerini Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtması -Bizans’ı Avrupa’dan yardım istemesi sonucu sürekli Haçlı Seferlerine neden olması DİNİ SEBEPLER -Peygamberimizin İstanbul’un fethi ile ilgili hadisi: ‘’İstanbul elbet bir gün alınacaktır. Onu fethedecek komutan ne güzel komutandır, onu fethedecek asker ne güzel askerdir.’’ EKONOMİK SEBEPLER -İstanbul’'un İpek Yolunun geçiş güzergahında olması ve DoğuBatı ticaretini kontrol etmesi


-Bizans imparatorunun akrabası olan Mora despotlarından yardım almaması için akıncı beyleri Mora’nın fethine gönderildi. -Bizans’ın İstanbul çevresindeki Vize ve Silivri kaleleri fethedildi. -Kuşatma sırasında aşırtma gülleler atabilen Humbara bizzat Fatih Sultan Mehmet tarafından icat edildi. 08 FETİHHAZIRLIKLARI -Anadolu Hisarının tam karşısına Rumelihisarı (Boğazkesen) yaptırıldı. Böylece İstanbul’un Karadeniz bağlantısı kesildi ve buradan gelecek yardımlar engellendi. -Avrupa’dan yardım gelmemesi için Macaristan, Sırbistan, Eflak ve Venedik ile antlaşmalar yapıldı. -Karamanoğullarının üzerine gidildi. Karamanoğullarının barış istemesi üzerine affedilerek antlaşma yapıldı. -’’Şahi’’ adı verilen büyük kuşatma topları döküldü. -İstanbul’a denizden yardım gelmesini önlemek, İstanbul’u denizden de kuşatmak için 400 parçalık bir donanma yapıldı. -Bu donanma Marmara Denizi’ndeki adaların fethi ile görevlendirildi. -Tekerlekli kuşatma kaleleri yapıldı.


09 BİZANS’INKUŞATMAYA KARŞIYAPTIĞIHAZIRLIKLAR -Papa’dan ve Avrupa’dan yardım istediler. Gelecek bu yardım karşılığında Ortodoks kilisesinin Katolik kilisesine bağlanmasını dahi kabul edildi. -Osmanlı gemilerinin Haliç’e girmesini engellemek için Haliç’in ağzı büyük zincirlerle kapatıldı. -Surlar onarıldı ve kuvvetlendirildi. -Bizans kuşatmada en çok Rum Ateşi denilen ‘’Grejuva’’ya güvenmiştir.


10 KUŞATMAVEFETİH -Tüm hazırlıklar ardından Osmanlı ordusu 6 Nisan 1453'te İstanbul’u kuşattı. 18 Nisan’a kadar toplarla surlar yıkılmaya çalışıldı. Ancak savunmacılar kuvvetlerinin büyük kısmını kara surlarına yığdığı için istenilen sonuç elde edilemedi. -Fatih, kuşatmanın başarılı olabilmesi için denizden de saldırmak gerektiğini, bunun içinde Haliç’e girilmesi gerektiğini biliyordu. -Birkaç kez Osmanlı donanması Haliç’in önündeki zinciri kesmeyi denediyse de başarılı olamadı. -Bu sırada İstanbul’un yardımına gelen dört Ceneviz gemisinin Osmanlı donanmasını aşarak Haliç’e girmeyi başarması genç Padişahı çok kızdırmış, askerin moralini bozmuştur. -Fatih tüm ümitlerin söndüğü bir anda dünya tarihine geçecek bir karar verir. Kasımpaşa sırtlarından açılacak bir yolla gemiler karadan Haliç’e indirilir. -23 Nisan sabahı Haliç’te Osmanlı gemilerini gören Bizans savunması büyük bir çöküntü yaşar. -Nihayetinde 54 gün süren kuşatma büyük fedakarlıklarla 29 Mayıs 1453'te başarıyla sonuçlanır.


11 İSTANBUL’UN FETHİNİN TÜRK TARİHİ AÇISINDAN SONUÇLARI -Osmanlı Devleti’nde Kuruluş Devri bitti, Yükselme Dönemi başladı. -Osmanlı Devleti’nin Anadolu ve Rumeli’deki toprakları birleşti. Yani toprak bütünlüğü sağlandı. -İpek Yolu ve Karadeniz’i, Akdeniz’e bağlayan ticaret yolunun kontrolü Osmanlı Devleti’ne geçti. -İstanbul, Osmanlı Devleti’nin 3. ve son başkenti oldu. -Osmanlı Devleti ve Fatih Sultan Mehmet, Türk-İslam dünyasında büyük bir saygınlığa kavuştu. -II. Mehmet, ‘’Fatih’’ unvanını aldı. -Ateşli silahların surlar üzerindeki etkisi anlaşıldı ve ne kadar sağlam olursa olsun her surun yıkılabileceği ispatlandı. Bu feodalitenin giderek zayıflamasına ve merkezi krallıkların giderek güçlenmesine sebep oldu. -Ticaret yollarının Türklerin eline geçmesi (Baharat Yolu da Memlüklerin elinde) Avrupalıları yeni yollar aramaya itti. Bu arayış coğrafi keşifleri ortaya çıkardı. -İstanbul’dan kaçan Bizanslı bilim insanları İtalya’ya giderek burada Rönesans’ın doğmasına ortam hazırladılar. -1000 yıllık ömrüyle tarihin en uzun süren devletlerinden biri olan Bizans (Doğu Roma) Devleti yıkıldı. -Orta Çağ bitti, Yeni Çağ başladı. İSTANBUL’UN FETHİNİN DÜNYA TARİHİ AÇISINDAN SONUÇLARI


yürütülen pek çok iş , o dönemde vakıflarca üstlenilmişti. Günümüz belediye zabıtalarının görevlerini ise kadılar yürütürdü. Batılaşma ve yenilik hareketleri görülmeye başlanınca, 1826'da İhtisap Nezareti adında bir devlet kurumu kuruldu ve belediye hizmetlerinin bir bölümü bu kuruma yüklendi. Bu kurumun başlıca sorumluluk alanı şehrin yönetimi ve güvenliğiydi. Bu iki görev daha sonra kurulan Zaptiye Nezareti’ne aktarılınca , İhtisap Neza12 OSMANLIDÖNEMİ Osmanlı İmparatorluğu’nda idari bölünme olukça karışık ve düzensizdi. Büyükten küçüğe kabaca; eyalet, sancak ve kaza olarak bölünen Osmanlı topraklarında kimi önemli şehirler sınırları içinde olduğu eyalete değil, doğrudan başkent İstanbul’a bağlı olurlardı. Osmanlı döneminde İstanbul vilayeti Kandıra, Adapazarı, İznik, Mudanya, Gemlik, Yalova, Orhaneli, Bandırma, Çorlu ve Kıyıköy gibi yerleri de kapsıyordu. Yüzyıllar boyunca bu sistemle yönetilen İstanbul’da merkezi yönetimin bölünmesi için ilk girişim 1839' yılında yayınlanan Gülhane Hatt-ı Hümayunu’ndan sonra oldu. Bu dönemde ilk kez Fransa idari bölünme sistemi örnek alınarak İstanbul’da reformlar yapıldı. Belediyecilik hizmetlerinin verilmesi için hiçbir resmi kurumun bulunmadığı İstanbul’da semtlerin ya da mahallelerin hiçbir hukuksal dayanağı yoktu. Çevre düzenlemeleri ve günümüzde belediyeler tarafından


ilçelere bölmeyi öngören bir tasarı hazırladı. Dersaadet İdare-i Belediye Nizamnamesi adı verilen belediye tüzüğü ile İstanbul her birine daire adı verilen 14 ilçeye ayrıldı. 13 OSMANLIDÖNEMİ reti’nin sorumluluk alanı pazar ve esnaf denetimine indirgenmiş oldu. Bir süre böyle işleyen düzen, 1874 yılında ilk resmi belediye örgütünün kurulmasıyla sona erdi. Şehremini unvanıyla atanan bir başkanın yönettiği Şehremaneti, günümüz anlamında belediyecilik hizmetleri vermeye başladı. Şehremini’nin iki yardımcısı olur ve şehir esnafının ileri gelenlerinin oluşturduğu bir meclis de yönetime katılırdı. Meclis kuruluşundan bir yıl sonra şehircilik alanında bilgi sahibi olan uzman bulunamaması nedeniyle dağıldı. Yerine, her biri İstanbul’da yaşayan farklı cemaatlere mensup 7 kişiden oluşan bir komisyon oluşturuldu. Yalnızca bir Türk üyesi bulunan komisyonun resmi dili Fransızca tutulur, harite ve belgeler Fransızca hazırlanırdı. Yabancı uzmanlarla da çalışan bu komisyon İstanbul’u günümüz anlamıyla


1950'lere gelindiğinde İstanbul’un iki yakada toplam 16 ilçesi vardı. Bu yıllardan itibaren hızla iç göç alan İstanbul’da yoğun nüfuslu yeni yerleşim bölgeleri ortaya çıktıkça bu bölgeler bağlı bulundukları merkezlerden kopartılarak ayrı ilçeler haline getirildi. Yıllar içine yeni ilçeler oluşturulmaya devam edilirken, hızla gelişen ve İstanbul’a kara sınırı bulunmayan Yalova, merkeze uzaklığının sorun olması sebebiyle 1995 yılında Kocaeli 14 CUMHURİYETDÖNEMİ Cumhuriyet’in kurulmasının ardından yapılan ilk idari düzenlemelerde İstanbul ili, yalnızca Avrupa Yakası’ndaki topraklardan oluşuyordu ve bugünkü durumuna oranla oldukça küçük bir bölgeyi içeriyordu. Bu ilin merkez ilçesinin adı da İstanbul’du. Anadolu Yakası ise Üsküdar adında ayrı bir il olarak yönetilmekteydi. Ancak çok kısa bir süre sonra, 1926 yılında bu düzen feshedilerek Üsküdar, Üsküdar’a bağlı tüm kazalar ve Adalar İstanbul’a ilçe olarak bağlandı. İki yıl sonra İstanbul merkez ilçesi, Eminönü ve Fatih olarak ikiye bölündü. Daha sonra Türkiye Cumhuriyet’nin ilk cumhurbaşkanı olan Mustafa Kemal Atatürk’ün özel isteği üzerine 1929'da Yalova da ilçe olarak İstanbul’a bağlandı. Çok büyük bir alan kaplayan Üsküdar ilçesindense, ilerleyen yıllarda Kadıköy, Kartal ve Beykoz gibi yeni ilçeler oluşturuldu.


1963 yılında yapılan belediye seçimiyle birlikte İstanbul belediye başkanları doğrudan halk tarafıdan seçilmeye başlandı. 15 CUMHURİYETDÖNEMİ ve Bursa illerinden de toprak alınarak ayrı bir il haline getirildi. 2000'li yılların sonlarında resmi rakamlara göre nüfusu 13 milyonu aşan İstanbul ilinde belediyecilik hizmetlerinin yürütülmesinde yaşanan güçlükler nedeniyle, yeni ilçeler oluşturma fikri yine ortaya atıldı. Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde yeni ilçeler oluşturmak için hazırlanan 5747 sayılı yasayla 2008'de İstanbul’un Anadolu Yakası’nda 3, Avrupa Yakası’ndaysa 5 olmak üzere toplam 8 yeni ilçe kuruldu ve Eminönü ilçesi feshedilip Fatih’e katıldı. İstanbul’da belediye hizmetleri, 1957 yılına değin merkezden atanan valiler tarafından yürütülüyordu. 27 Mayıs Darbesi’nden (1960) sonra yeni seçimlere kadar belediye başkanlarıın görevlerine son verilerek Belediye Kanununun 94. maddesi gereğince atama yoluyla başkaların göreve getirilmesi kararlaştırıldı.


İSTANBUL’UN COĞRAFİ KONUMU 16 Türkiye’de Marmara Bölgesi’nde yer alan ve İstanbul ilinin merkezi olan şehirdir. Ekonomik, tarihi ve sosyo-kültürel açıdan önde gelen şehirlerden biridir. İstanbul, iktisadi büyüklük bakımından dünyada 34. sırada yer alır. İstanbul Türkiye’nin kuzeybatısında, Marmara kıyısı ve Boğaziçi boyunca, Haliç’i de çevreleyecek şekilde kurulmuştur. İstanbul kıtalararası bir şehir olup Avrupa’daki bölümüne Avrupa Yakası veya Rumeli Yakası, Asya’daki bölümüne ise Anadolu Yakası veya Asya Yakası denir. Tarihte ilk olarak üç tarafı Marmara Denizi, Boğaziçi ve Haliç’in sardığı bir yarımada üzerinde kurulan İstanbul’un batıdaki sınırını İstanbul Surları oluşturmaktaydı. Gelişme ve büyüme sürecinde surların her seferinde daha batıya ilerletilerek inşa edilmesiyle dört defa genişletilen şehrin 39 ilçesi vardır. Karadeniz ile Marmara Denizi’ni bağlayan ve Asya ile Avrupa’yı ayıran İstanbul Boğazı’na ev sahipliği yapması sebebiyle, İstanbul’un jeopolitik önemi oldukça yüksektir. Bugün tamamına yakını doldurulmuş olan ya da kaybolan doğal limanları vardır. Bu özellikleri yüzünden bölge toprakları üzerinde uzun süreli egemenlik anlaşmazlıkları ve savaşlar yaşanmıştır. Başlıca akarsular Riva, Kağıthane ve Alibey dereleridir. İl toprakları az engebelidir ve en yüksek noktası Kartal ilçesindeki Aydos Tepesi’dir. İldeki başlıca göller Büyükçekmece, Küçükçekmece ve Durusu gölleridir. İl ve yakın çevresinde, Karadeniz ile Akdeniz makro iklimleri arasında geçiş özellikleri görülmektedir. Hava sıcaklıkları ve yağış ortalamaları düzensiz; bitki örtüsü dengesizdir.


ANADOLU YAKASI 18 Ataşehir: 2008 yılındaki düzenlemeyle ilçe statüsüne kavuşmuştur. Üsküdar’a bağlı 3, Kadıköy’e bağlı 7, Ümraniye’ye bağlı 3, Samandıra’ya bağlı 1 mahallenin birleştirilmesiyle oluşturulmuştur. Güneybatıda Kadıköy, batıda Üsküdar, kuzeyde Ümraniye, güneyde Maltepe ve doğuda Sancaktepe ilçeleriyle komşudur. Ümraniye: 1960'lardan sonra nüfus patlaması yaşayan Ümraniye’de ilk belediye teşkilatı 1963'te kuruldu. Ancak 1980'deki askeri müdahalede bu belediye feshedilerek Üsküdar’a bağlandı. Daha sonra 1987!de bu kez ilçe olarak Üsküdar’dan ayrıldı. Ataşehir, Sancaktepe ve Çekmeköy’ün 2008'de ilçe yapılmasıyla küçüldü. Ümraniye’nin komşuları batıda Üsküdar; güneyde Ataşehir; doğuda Sancaktepe ve Çekmeköy; kuzeyde Beykoz’dur. Şile: Karadeniz kıyısında kurulu olan Şile, yüzölçümü bakımından Anadolu Yakası’ndaki en büyük ilçedir fakat nüfus olarak il genelinde Adalar’dan sonra en düşük nüfuslu ikinci ilçedir. Çok sayıda köyü bulunan ilçede İstanbul’un en önemli su havzalarından Darlık ve Ömerli barajları da yer alır. Kuzeyinde Karadeniz, batısında Beykoz ve Çekmeköy; güneybatısında Ömerli Barajı ve Pendik; güneyinde ve doğusunda Kocaeli ili vardır.


19 Pendik: 1987 yılında Kartal’dan ayrılarak ilçe haline getirildi. Yerleşimin genel olarak O-4 otoyolunun güneyinde yoğunlaştığı ilçenin kuzeyinde köy yerleşimleri görülür. İlçe; doğuda Tuzla, güneyde Marmara Denizi, batıda Kartal ve Sultanbeyli, kuzeybatıda Sancaktepe, kuzeyde Ömerli Baraj Gölü ve Şile, kuzeydoğuda Kocaeli iliyle komşudur. Üsküdar: İstanbul’un en köklü yerleşim bölgelerinden olan Üsküdar, cumhuriyetin ilk yıllarında Anadolu Yakası’nın tümünü kapsayan ayrı bir ildi. 1926'da İstanbul’un bir ilçesi haline getirildi. Üsküdar bugün 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nün geçiş güzergahı üzerindedir. Kartal: 1928 yılında bağlı bulunduğu Üsküdar’dan ayrılarak ilçe haline getirildi. 1987'de Pendik’in, 1992'de Sultanbeyli ve Maltepe’nin, 2008'de Ataşehir ve Sancaktepe’nin ilçe yapılmasıyla son biçimini aldı. Kadıköy: İstanbul’da Anadolu Yakası’nın en eski yerleşim birimlerinden olan Kadıköy bugün de yakanın en işlek noktası durumundadır. Pek çok nezih semte ev sahipliği yapan Kadıköy’de Osmanlı döneminden kalma yapılara rastlanır.


AVRUPA YAKASI 20 Silivri: Yüzölçümü olarak İstanbul’un en büyük ikinci ilçesi olan Silivri, Çatalca’yla birlikte İstanbul’un en batısında yer alan iki ilçeden biridir. İlçe merkezi deniz kıyısında yer alır. Bununla birlikte çok sayıda köy yerleşimi de vardır. Sarıyer: Avrupa Yakası’nda Boğaziçi’nin en kuzeydeki ilçesidir. Yerleşimin kıyı şeridi boyunca yoğunlaştığı Sarıyer, İstanbul’un en tarihi semtlerine ev sahipliği yapar. Doğusunda ve kuzeyinde köy yerleşimleri bulunur. Fatih: Cumhuriyetimizin ilk yıllarında Suriçi’nde yalnızca İstanbul merkez ilçesi varken, daha sonra görev alanı Fatih ve Eminönü ilçesi feshedilerek Fatih’e katıldı ve tarihi yarımadada yine tek bir ilçe oluşturuldu. İstanbul’un tarihi merkezi olan Fatih ilçesi turizm ve ekonominin en canlı olduğu noktalardandır. Çatalca: İstanbul’un yüzölçümü olarak en büyük ilçesi olan Çatalca, Osmanlı döneminde de ayrı bir kazaydı. Nüfus olarak Adalar ve Şile’den sonra İstanbul’un en seyrek nüfuslu ilçelerinden biridir. Büyükçekmece: Büyükçekmece Gölü’nün Marmara Denizi’yle birleştiği bölgede gelişen Büyükçekmece, 1987 yılında Çatalca’dan ayrılarak ilçe haline getirildi.


21 Beşiktaş: İstanbul’un en seçkin semtlerinden olan Beşiktaş, 1930 yılında Beyoğlu’ndan ayrılarak ilçe yapıldı. Pek çok Osmanlı yapısına ev sahipliği yapan ilçe İstanbul’un ulaşım, eğitim ve ticaret alanında işlek noktlarındandır. Beyoğlu: İstanbul’un en köklü ilçelerinden olan Beyoğlu, Eski İstanbul’da Suriçi’nin ardından ikinci bir şehir merkezi durumundaydı. O dönemde gayrimüslim nüfusun yoğun yaşadığı Beyoğlu, kentte kültür ve sanatın merkeziydi. Bayrampaşa: 1990 yılında Eyüpsultan’dan ayrılarak ilçe haline getirildi. Tarihi yarımadaya yakınlığı nedeniyle hızla büyüyen Bayrampaşa, Topkapı’dan kaldırılan İstanbul Otogarı’nın da yeni adresi oldu. Bakırköy: İstanbul’un en köklü ilçelerinden biri olan Bakırköy, 1992 yılındaki düzenlemelere değin İstanbul’un en büyük ilçelerindendi.


İSTANBUL’UN TARİHİ MEKANLARI VE ÜNLÜ YAPILARI


Bundan 400 yıl kadar önce, şimdilerde Dolmabahçe Sarayı’nın bulunduğu alan, Boğaziçi’nin en büyük koyuydu. Ancak zamanla bataklığa dönüştü ve 17. yüzyılda bu nedenle doldurulmaya başlandı. Daha sonra ise bu atıl alan bir has bahçeye dönüştürüldü ve üzerine yapılan yapılar Beşiktaş Sahil Sarayı adıyla anılmaya başlandı. Fakat Sultan Abdülmecit tarafından bu yapılar yıkıldıktan sonra yerine bugün ki ihtişamıyla karşımızda duran Dolmabahçe Sarayı yapıldı. Sarayın yapımına 1853 yılında başlandı ve o tarihten bu yana İstanbul’un en sevilen mimari yapılarından biri oldu. İSTANBUL’UN TARİHİ VE TURİSTİK YERLERİ 23 DOLMABAHÇE SARAYI


İstanbul’un en büyük saraylarından biri olan Topkapı Sarayı, Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırıldı ve tarihte ilk defa ise Abdülmecit tarafından müze olarak ziyarete açıldı. Osmanlı hanedanı, içerisindeki farklı yapıların bir kompleksi oluşturduğu bu saraydan 400 yıl boyunca imparatorluğu yönetti. 24 TOPKAPI SARAYI


Bizans İmparatoru I. Jüstinyen tarafından milattan sonra 532 ve537 yılları arasında inşa edilen Ayasofya, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethine kadar kilise olarak kullanıldı. 1453 yılından itibaren ise camiye çevrildi ve Osmanlı döneminde cami olarak kullanıldı. Daha sonra 1934 yılında müze olarak ziyaretçiye açıldı ve 2020 yılında ise tekrardan ibadete açıldı. 25 AYASOFYA CAMİ


Kız Kulesi’nin tarihi milattan önceki zamanlara kadar uzanıyor. Tarihi kalıntılara baktığımızda kuleden ilk olarak MÖ 410 yılında söz edildiği görülür. Atinalı Alkibiades tarafından inşa edilen kule, Boğaz’dan geçen gemileri kontrol etmek ve vergi almak amacıyla kullanılıyormuş. İstanbul, Roma hakimiyetine geçtikten sonra Bizans İmparatoru Manuel Komnenos (I. Manuil) yapıyı taşlarla güçlendirip tam bir kule olarak tasarlatmış ve bir savunma binası haline getirmiş. Osmanlı zamanında bir kez daha restore edilen kule, mehter takımının gösterilerine sahne olmuş. Tarihi boyunca birçok kez harap olup tekrar restore edilen bu kule, günümüz itibarıyla Üsküdar’da Salacak açıklarında gidilebilecek bir kafe , müze ve restoran olarak hizmet veriyor. 26 KIZ KULESİ


Eski İstanbul’u tüm ruhuyla yaşayabileceğiniz yapılardan biri olan Mısır Çarşısı, 1600 yılında Turhan Sultan tarafından yaptırılmıştır. İçindeki aktarlar, şarküteriler ve turistik birçok eşyanın satıldığı bu rengarenk çarşı haftanın her günü binlerce ziyaretçiyi hala aynı sıcaklıkla ağırlıyor. 27 MISIR ÇARŞISI


1865 yılında inşa edilen saray, yabancı ziyaretçiler için konukevi olarak tasarlanmıştır. Yapımında ise yaklaşık 5000 işçinin emeği olan yapıtın inşaatı sırasında işçileri motive etmek adına, 400 kişilik bir müzisyen grup da çalıştırılmış ve böylelikle inşaat 4 yıl içinde tamamlanmış. 28 BEYLERBEYİ SARAYI


527 ve 565 yılları arasında yapılan Yerebatan Sarnıcı, yakın bölgede bulunan saraylara su taşınması amacıyla yapılmıştır. Sarnıcın yapımında kullanılan Medusa başı heykeli, sarnıcı tarihi olarak da bambaşka bir noktaya taşımıştır. bugün müze olarak ziyaret edebileceğiniz sarnıçta birçok kültürel aktivite de düzenlenmektedir. 29 YEREBATAN SARNICI


Ortaköy Cami, İstanbul’un Beşiktaş ilçesinde, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nün hemen altında yer alıyor. Resmi adı Büyük Mecidiye Cami olan Ortaköy Cami, Osmanlı döneminde inşa edilmiş tarihi bir yapı olarak dikkat çekiyor. Yapımı 1854'te tamamlanan Ortaköy Cami, Sultan Abdülmecit tarafından inşa ettirilir. Fransız ve Neo-Barok tarzında, mimar Nigoğayos Balyan tarafından tasarlanan cami, döneminin en önemli mimari eserlerinden biri olarak kabul edilir. 30 ORTAKÖY CAMİ


Osmanlı döneminde inşa edilen ve muhteşem mimarisiyle ünlü olan Çırağan Sarayı, İstanbul’un Beşiktaş ilçesinde, Boğaziçi’nin kıyısında yer alıyor. Çırağan Sarayı, 19. yüzyılın sonlarında Sultan Abdülmecit’in emriyle yapılır. İnşa edildiği dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nun en gösterişli saraylarından biri olarak kabul edilir. Ancak, 1910 yılında çıkan bir yangın sonucu büyük hasar görür ve uzun süre harabe halinde kalır. 1989 yılında restore edilen Çırağan Sarayı, günümüzde lüks bir otel olarak hizmet veriyor. 31 ÇIRAĞAN SARAYI


Prens Adaları’nın en büyüğü olan Büyük Ada’nın 204 metre yükseklikteki Yüce Tepe’sinde bulunan bu manastır, halen İstanbul’un en çok ziyaret edilen yapılarından biridir. 1751'de yapılan ve adını MS 3. yüzyılda Hristiyan inancından dolayı öldürülen Kapadokyalı Aziz Georgios’tan alan bu yapı, Hristiyanlar tarafından dileklerin gerçekleştiği ‘’kutsal yer’’ olarak görülüyor ve Türkiye’de Efes’teki Meryem Ana’nın Evi’nden sonraki ikinci hac noktası olarak kabul ediliyor. 32 AYA YORGİ MANASTIRI


Osmanlı Devleti’nde II. Abdülhamit Dönemi’nde ana saray olarak kullanılan Yıldız Sarayı, aslında Mihrişah Sultan için yaptırılmış bir yapı. Dolmabahçe Sarayı gibi tek bir yapıdan ziyade koruluk içine yerleştirilmiş sarayların, köşklerin ve parkların birleşimi olan Yıldız Sarayı, döneminin en ünlü eserlerinden biri. Zamanında devletim yönetim merkezlerinden biri olarak öne çıkmıştır. Yapının en önemli özelliklerinden biri de Osmanlı Devleti’nden kalma bir saray tiyatrosu içermesi. 33 YILDIZ SARAYI


Bizans İmparator’u Anastasius tarafından 528'de inşa edilen Galata Kulesi sadece ülkemizin değil, dünyanın en eski kulelerinden biridir. İlk yapıldığında bir fener kulesi olarak tasarlanmış, Osmanlı döneminde ise yangın gözetleme kulesine dönüştürülmüştür. Hezarfen Ahmet Çelebi’nin IV. Murat döneminde kanatlarını takıp uçuş talimi yaptığı bu meşhur kule, 2013 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmıştır. 34 GALATA KULESİ


Yapımına 1906'da başlanan Haydarpaşa Garı, Sultan II. Abdülhamit Dönemi’nin en önemli eserlerinden biridir. Bina için 2 Alman mimar ve 500 İtalyan taş ustası iki yıl boyunca çalışmış ve 1908 yılında tamamlanmıştır. İstanbul-Bağdat Demiryolu hattının başlangıcı olan ve Anadolu’yu İstanbul’a bağlayan Haydarpaşa Garı’na Selimiye Kışlası yapımına çok destek olan Haydar Paşa’nın adı verilmiştir. 35 HAYDARPAŞA GARI


Anadolukavağı Kalesi veya Ceneviz Kalesi olarak da bilinen bu kalenin adı ‘’kutsal yer’’ anlamına gelen Hieron’dan geliyor görüşü oldukça yaygın. Yoros adının da doğrudan doğruya ‘’dağ’’ anlamındaki ‘’oros’’tan gelmiş olması da düşünülebilir. Yoros Kalesi’nin bir Ceneviz yapısı olduğuna inanılır. Oysa değildir. Kulelerin birinde görülen tuğladan harflerle yazılmış Grekçe kitabe, buranın Bizans inşaatı olduğunu gösterir. 36 YOROS KALESİ


Dönemin Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın emriyle 1551-1558 yılları arasında dünyaca ünlü Osmanlı mimarı Mimar Sinan tarafından yapılan Süleymaniye Camii, bir mimari şaheser. Genel kanı bu caminin Sinan'ın kalfalık döneminin eseri olduğu esas ustalığının Türkiye'nin Avrupa topraklarındaki sınır kenti Edirne'de yer alan Selimiye Camii olduğu ifade edilir. 37 SÜLEYMANİYE CAMİ


Miniatürk Müzesi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti topraklarında bulunan tarihi ve mimari değerlerin en popüler olanlarının minyatürlerine ev sahipliği yapar. 15.000’e yakın minyatürün bulunduğu müze, özellikle çocuklu aileler için tatil zamanlarında mutlaka gidilecek yerler listesinin başına eklenen yerlerdendir. 38 MİNİATÜRK MÜZESİ


İstanbul’da en çok ziyaret edilen 10 müze arasında ilk sıralarda bulunan İstanbul Arkeoloji Müzeleri, totalde üç farklı binadan oluşan bir komplekstir. İstanbul Arkeoloji Müzesi, Çinili Köşk Müzesi ve Eski Şark Eserleri Müzesi’nden oluşur. Doğrudan müze amacı ile inşa edilen nadir yapılardan olan müzenin mimarisi ise neoklasik tarzdadır. Giriş kısmında bulunan Asar-ı Atika Müzesi yazısı, Eski Eserler Müzesi anlamını taşır. 39 İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZELERİ


Osmanlı Devleti’nin dünyaca ünlü padişahı Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethedişini 360 derece deneyimlemek isteyenler için son teknoloji kullanılarak hazırlanan Panorama 1453 Tarih Müzesi, ziyaretçilerine unutulmaz bir deneyim sunuyor. İstanbul’un son yıllarda en çok ziyaret edilen müzelerinden biri olan Panorama 1453 Tarih Müzesi, İstanbul’un fethi sırasında yaşananları, karadan yürütülen gemilere kadar anlatıyor. Öte yandan, Haliç’in zincirlenmiş halinin de gösterildiği müze, son zamanların en büyük ilgi çeken müzeleri arasında yer alıyor. 40 PANORAMA 1453 TARİH MÜZESİ


İstanbul’un en meşhur müzeleri arasında yer alan Rahmi M. Koç Müzesi, Haliç’in kuzey kıyısında konumlanır. Lokomotiften eski tip savaş uçaklarına, klasik arabalardan pek çok daha fazla ilgi çekici tarihi değere kadar binlerce parçalık eser koleksiyonu bulunur. 41 RAHMİ M. KOÇ MÜZESİ


Gala Köprüsü’nün üzeri Boğaziçi 1845 yılında Unkapanı ile Azapkapı arasında Valide Sultan tarafından yaptırılmış ve onun adını almıştır. Eski köprü açılışından bu yana defalarca yeniden inşa edildi ve bugün Galata Köprüsü olarak biliniyor. Köprü; Beyoğlu, Galata Kulesi ve Karaköy Bölgesi gibi İstanbul’un en popüler turistik mekanlarından bazılarına kısa bir yürüyüş mesafesindedir. İSTANBUL’DAKİ KÖPRÜLER 42 GALATA KÖPRÜSÜ


Atatürk Köprüsü, Haliç’i Boğaz’a bağlayan köprülerden biridir. 1836 yılında tamamlanan köprünün orijinal adı Hayratiye Köprüsü’ydü. Köprünün yapım emrini veren Sultan II. Mahmud, açılışa bizzat katılarak atına binerek köprüyü geçti. Eski köprü açılışından bu yana defalarca yeniden inşa edildi ve bugün Atatürk Köprüsü olarak biliniyor. 43 ATATÜRK KÖPRÜSÜ


Köprü, İstanbul’un iki yakasını (Avrupa ve Asya) birbirine bağlayan şehrin kalbinde yer almaktadır. Boğaziçi İlk Köprü olarak da bilinen Boğaz Köprüsü, 1973 yılında resmen hizmete açıldı. Darbe girişiminde hayatını kaybeden vatandaşların anısına adı 15 Temmuz Şehitler Köprüsü olarak değiştirildi. 44 İSTANBUL’DAKİ ÜÇ ANA KÖPRÜDEN İLKİ: BOĞAZ KÖPRÜSÜ


1973 yılında tamamlanarak hizmete açılan Boğaziçi Köprüsü, Avrupa ve Asya arasında ilk sabit bağlantı olarak Türkiye ulaşım ağının çok önemli bir halkasını oluşturmaktadır. Ancak, projenin hizmete girişinden sonra, gerek ülkenin ekonomik koşullarına gerekse İstanbul çevresindeki hızlı gelişme ve nüfus artışına bağlı olarak Çevreyolu ve Boğaziçi Köprüsünün trafiği beklenin çok üstünde bir artış göstermiştir. Trafik akışını rahatlatmak amacı ile yapılan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü İstanbul Boğazının iki yakasını birleştiren ikinci önemli bağlantı olmaktadır. 45 İSTANBUL’DAKİ ÜÇ ANA KÖPRÜDEN İKİNCİSİ: FATİH SULTAN MEHMET KÖPRÜSÜ


Bu köprü İstanbul’da yapılan üçüncü asma köprüdür. İstanbul’da, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Kuzey Marmara Otoyolu’nun hizmete girmesiyle birlikte, mevcut boğaz köprülerinde ve çevre yollarında neredeyse her gün yaşanmakta olan, zaman, iş gücü ve akaryakıt kayıplarına sebebiyet veren trafik yoğunluğu azaltılmıştır. İstanbul’un kuzeyinde yer alan İstanbul Havalimanına hızlı ve güvenli ulaşım tesis edilmiştir. 46 İSTANBUL’DAKİ ÜÇ ANA KÖPRÜDEN ÜÇÜNCÜSÜ: YAVUZ SULTAN SELİM KÖPRÜSÜ


Köprü, Mimar Sinan tarafından 1567 yılında yaptırılmıştır. İstanbul’u Avrupa’ya bağlayan tarihi yol üzerinde yer alan tarihi bir köprüdür. Köprü, Kanuni Sultan Süleyman tarafından Büyükçekmece Gölü’nün Marmara Denizi ile buluştuğu noktada inşa edilmiş ve oğlu II. Selim tarafından tamamlanmıştır. 47 KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN KÖPRÜSÜ


Köprü, Fatih ve Beyoğlu’nu birbirine bağlıyor. Köprünün zengin estetiği çevredeki bölgenin cazibesini artırırken aynı zamanda İstanbul’daki ulaşım seçeneklerini de geliştiriyor. İki katlı ve dört raylı, üst katı motorlu taşıtlar ve alt katı trenler için olan sofistike bir yapıdır. 48 HALİÇ KÖPRÜSÜ


İSTANBUL’A YAZILAN ŞİİRLER Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul! Görmedim, gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer. Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul! Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer. Nice revnaklı şehirler görülür dünyada, Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan. Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rüyada Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan. BAŞKA BİR TEPEDEN Yahya Kemal Beyatlı ÜSTÜME VARMA İSTANBUL Sana geldim içim ümitlerle dolu Beni sarhoş etme İstanbul, ne olur Bir gün ben de eririm caddelerinde Çürür kemiklerim adım unutulur. Yine sen kalırsın dipdiri, sımsıcak Göğün, bulutların, denizlerin kalır Oynama İstanbul, benimle oynama Bir gün öldürür beni bu dert, bu kahır. Ezilmiş ellerimin arasında başım Bu yeryüzünde başka çarem kalmamış İşte gelip kapılarına dayanmışım. Karşında yıkılmış duvar gibiyim Beni sarhoş etme, başım dönüyor Üstüme varma İstanbul, kederliyim. 49 Ümit Yaşar Oğuzcan


İstanbul bana hep seni hatırlatıyor. Çünkü onun gözleri de en az seninki kadar yeşil. Hala, gülümseyen bir lale gibi Bana sürgününü gönderiyorsun Dört yanı çevrili bir kale gibi Ne sır umut, ne de sır veriyorsun Gemiler gidiyor, sen gidiyorsun Sulara yansıyor yeşil gözlerin Hüzün dalga dalga, ıssız ve derin Beni İstanbul’a terk ediyorsun Sensiz ne şehrayin ne de deniz kalır Gidersin, harabe olur İstanbul Martılar göç eder; sular alçalır Kendini çöllerde bulur İstanbul Güneşi rengarenk şavkınla gökte saçlarını tarar iken bulurum Beyazı, gecenin çizgilerinde Ellerini arar iken bulurum Sensiz çözülür mü muamma Yüreğimden hala habersiz misin Adını göklere yazarım amma Mehtabı kaybolur düşlerimin İSTANBUL VE SEN Nurullah Genç 50


Click to View FlipBook Version