VESAİT BİRİNCİ YAZ KÜNYE
Yayın ve Yazı İşler Ek b
Fırat Abdullah
Beng su Özkes
Yunus Emre Hasbek
Beyza Ersan
Abdulmec t Ceylan
Ç ğdem Pehl van
Em r Görpüz
Ber a Rana Aktaş
Betül Mazı
" Gözbebekler m z n lk kez parladığı ve hayata karşı çten gülümsemes n takındığı andan, uçsuz bucaksız
yeryüzünde son der n nefes m z solumak üzere bulunduğumuzu h ssett ğ m z ana değ n hep b r k ml k arayışı
ç nde koşturur dururuz bel rs z yollar peş nde... İçten çe maksadımız, gerçek benl ğ m z keşfett ğ m z g b
yaşamımıza bu kez kend m z severek, sayarak ve anlayarak dört koldan sarılmak olur hep. Bastırılmış
b l nçler n z nde koyulmakta olduğumuz kısıtlı b r ömür vakt ne sığan bu macera, etrafa karşı görünmeyen
oynayan, der nler m zdek saflığa ışık tutan ve k ml ğ m z kudretle toplulukların arasına katmamıza yardımcı
olan eşs z b r yolculuktan barett r aslında. Geçm ş sayılarımızda olduğu g b sonsuz arzu ve özver yle
hazırladığımız Vesa t B r nc Yaz, tüm dünyayı etk s altına alan salgın dolayısıyla ç nde bulunduğumuz
zolasyon sürec nde “k ml kler ” le baş başa kalmak durumunda olan okurlarını kat’ surette yalnız olmadıkları
düşünces yle selamlıyor ve bu kez d ğer dosya konularından farklı olarak, onları b reysel hüv yetler üzer ne
kafa yormaya, kısacası “kend ler n keşfetmeye” davet ed yor. İçsel yolculuklarımızda ortak paydalar
b r kt receğ m z umduğumuz, b zler “ lk kez” yaz mevs m nde buluşturan yen sayımızı “k ml k” kavramı altında
"bu kez çevr m ç olarak s z değerl Vesa t okuyucularıyla buluşturuyor ve hep n ze key fl okumalar d l yoruz.
Vesa t Derg s Yazı İşler Ek b
İç D zg , M zanpaj ve İllüstrasyon
Nazlı Kocaçınar
Kapak Tasarımı
S nan Az zağaoğlu
Teşekkürler
N lgün Ged k
Kazım Balsarı
Cemre Gürdal
Ömer Batuhan Özmen
ve Bahçeşeh r Ün vers tes Edeb yat Kulübü Üyeler
/ vesa tderg s
bauedeb
Alıntı Köşesi
SAİT FAİK ABASIYANIK
"Söz verm şt m kend kend me; yazı b le yazmayacaktım. yazı yazmak da hırstan başka ne d ? Burada namuslu
nsanlar arasında sak n ölümü bekleyecekt m. Hırs h ddet neme gerekt ? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kağıt kalem
aldım, oturdum. Ada'nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak ç n ceb mde taşıdığım
çakımı çıkardım. Kalem yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam del olacaktım."
Har tada B r Nokta (1952)
Sana koşuyorum b r vapurun ç nden
Ölmemek, del rmemek ç n.
Yaşamak; bütün adetlerden uzak
Yaşamak.
Hayır değ l, değ l sıcak
Dudaklarının hatırası
Değ l saçlarının kokusu
H çb r değ l.
Dünyada büyük fırtınanın koptuğu böyle günlerde
Ben onsuz edemem.
El el m n ç nde olmalı.
Gözler ne bakmalıyım
Ses n ş tmel y m
Beraber yemek yemel y z
Ara sıra gülmel y z.
Yapamam, onsuz edemem
Bana su, bana ekmek, bana zeh r
Bana tat, bana uyku
G b gelen ç rk n kızım
Sens z edemem.
O ve Ben (1953)
Nazlı KocaçınarBetül Mazı
KARAR ANI
K ml k üzer ne yazmak ç n, k ml k arayışı sırasında kayboldum. Der n b r kuyuya düşmek ve çıkmaya çalışmak g b ...
Çıkab lmek ç n düşündüm. İk k ml ğ m z var sank ; b r nc s üzer m ze koruyucu yelek g b g yd ğ m z, genell kle
herkes n b ld ğ n sandığı “k ml ğ m z”, k nc s se gerçekten var olan ve her zaman ulaşamadığımız, gerçek k ml ğ m z.
Önce b r nc k ml ğ m düşünüyorum; yarın sabah evden çıkarken g yeceğ m seçmek g b , herkes n göreceğ , ben
yansıtacağını ve k ml ğ m koruyacağını düşünürces ne, bas t b r şek lde k parça b r şeyler seç yorum. B r nc olarak
bahsett ğ m k ml ğ bu şek lde tanımlıyorum. Üzer ne düşünüyorum. Evet, ben y b r y m. Herkes g b y m,
arkadaşlarım var, ş m var, okulum var, a lem var... Heps nde b rer parçam var. Herkes g b y m şte.
Sonra bazı karar anlarım gel yor aklıma... Büyük veya küçük, k m s hayatımı mahvetm ş, k m s teğet geçm ş ve
k m s güneş g b doğmuş hayatıma. Bunları fark ed yorum ve düşünüyorum. Ama bu sefer dünyayı kurtarmak ç n
plan yaparmışçasına zorlanıyorum. Der n b r kuyunun ç ne düşüyorum. Ben bu kararı nasıl verd m? Hang k ml ğ m
eşl k ett bana? K ml ğ m nasıl atladı seç mler m n ta ç ne? Vahş b r hayvanın b r nsana saldırması g b m ? Doğası
gereğ yan … Ama b raz benc lce ve can yakarak. Yoksa b r köpeğ n sah b ne m nnet duyup, sırnaşmak stemes g b
m?
Yaptığım çoğu şey, düşündüğüm k ml ğ m n çok ötes nde. Evet, vahş b r hayvanın yaptığı ataklarla çok benzer;
kararlı, benc lce ve ht yaç doğrultusunda. Buna rağmen o kes n kararlılığın z hn me verd ğ tatm n olma h ss yatı da,
b r köpeğ n sah b ne sırnaşması g b ısıttı kalb m . K ml ğ me m nnet duydum. Sonra b r anda sosyal k ml k kavramı le
yüzleşmeye başladım. Sosyal k ml ğ m sorguladı ben . “Neden?”, ded . Neden yaptın? Bu yaptığın doğru mu? Sence
de b raz saçmalamıyor musun? Bu arada, asla “Eh pek mutlu musun?“ d ye sorgulamadı. Hesap vermekten, a les ne
yalan söylem ş küçük b r çocuk g b kaçtım. Belk de kurtuldum.
İk nc olarak bahsett ğ m k ml ğ m sorgularken bunlar ortaya çıktı şte... Kend değerler m le oluşturduğum karar
anlarımda o der n kuyuya düştüm, kalktım, düştüm, kalktım... K ml ğ m bulmak ne zor olsa gerek! Düşünürken b r
engele daha takıldım. Belk de ben b r k ml k kalıbından baret değ ld m. Belk de k ml k ded ğ m z şey n tanımı
bambaşkaydı. B r de, k ml k arayışı sırasında kaybolmuş ben... Buna dah karar veremed m.
Nazlı KocaçınarBengisu Özkes
GEÇ KALINMIŞLIK VESVESESİ
göğümde kuş uçmaz, uçtuğunda yoktum
gönlümdek garabet gözler me man oldu
halbuk est geçt devran boyu, ded ler
epey de süzüldü sendek gaf l heyecanla
gündüzün telaşı, gecen n vurdumduymazlığıyla
göğümde kuş uçmuş, ses n b le duymadım
düşünceler derya der nler me duvarlar ördü
halbuk kayıtsız bekleyen n vardı, ded ler
kalabalık sen yuttu, cıvıltıyı sağır duydu
malum heves de uykusunda kedere boğuldu
göğümde kuş uçarsa tüyü havada salınsın
adımı beyhude d vanel ğ mden söksün alsın
kanatları dalgalara daha değmeden kaçsın
tırnaklarım avucumla bütünleşs n, kanasın
sözüm sözdür saf l ğ n yumru yapıp saklarım
göğümde kuş uçar, uçtuğunda olmam
gönlümün hak k boşluğuna çare arar dururum
hayal mde gen ş zamanlı hak katler kurar
s nemdek z n geç vak tl sulara saklarım
halbuk en son, baharın m ladını duydum
Çiğdem Pehlivan
CASSANDRA
“Boyut 13 başarıyla geç ld ” uyarısını aldıktan sonra şlem onaylandı. Der nlere ulaşmanın verd ğ hazla kend m b raz daha
rahatlamış h ssed yordum. En son ayrıştırıldığımdan bu yana h çb r şey n farkında değ ld m. Pantagruel’den geçmeye
çalışırken çok zorlanmıştım ben neredeyse yutacağını sanmıştım koca dev n oğlunun. Gen ş boğazından geç r p d ps z
b r çukura atacağından h ç şüphem yoktu ben . Oysa bende onun ht yacı olan, ş ne yarayacak en ufak b r şey b le yok.
M n k boşluklardan oluşan b r h ç m ben. Her şey de ben m ç mde. Ama karşındak sen en küçük tılsımlarına kadar
sömürecek ardında tortu bırakmayana dek büyük b r zevkle emecek sıradan b r Goldapd yon’du. Oradan oraya
sürüklen rken ne kadar yavaşladığımı ne kadar alçaklara nd ğ m fark etmem şt m. Bu yüzden enerj n n meydana
get rd ğ değ ş mlerden etk lenmemek ç n h ç vak t kaybetmeden sev yem arttırdım. Huzura g den yolda ben alıkoyacak
h çb r şey yoktu ş md . Pantagruel’den geçerken bütün eşleşmeler önümdek hatta let lm ş sıradak ç n hazırdılar.
Aradığım şey n ne olduğunu b l yordum ş md ye kadar karşıma çıkmış olması gerek yordu. Evet, şte orda! Arkasına
saklandığı karanlıktan dışarı doğru süzülen kızılımsı elb ses onu algılamamı sağladı. Ah! Oysa ne kadar da görkeml
olduğunun farkında b le değ ld , saklanıyordu hala sönmekte olan Mav Dev’ n arkasında. Bense onda bulutluluğunun
ht şamını, lalle turuncunun dansını, ayrıştırmanın der nl klerde yarattığı sancıyı, özlem zevah r nde h ssedeb l yordum.
“Her tılsımın ç nde b r özlem yatar ayrıştırılacağı güne kadar.” Bu özlem n adıydı, X balba. Efend ler ölmüş Or on’lulara
yardım etmes ç n gönder lm şt . Korkunun t msal . Sarmallaşmış kutsallık. Karanlığın dehl zler ne doğru g den g zeml
yolun ç nde g rd ğ m yarıktan daha da öteye g d yordum. B r zamanlar herkes n toplandığı yere. Zaman b z m g b ler ç n
h ç var olmadı. O b zden her zaman yavaştı, denges zl ğ n ç nde sürüp g den b r sefalet vardı. B zde t k toklar yoktu. Bu
yüzden b r araya gelmem z mümkün değ ld . Büyüsek dah gen şlesek dah o b z m yakınımıza gelemezd , yakalayamazdı
b zler . Ş md onların ne kadar yanılgıyla doğup sönmüş olduklarını anlayab l yorum. Bu h çl ğ n ötes nde hüküm süren
enerj n n karşısında k m olsa stekler ne karşı koyup yavaşlardı. Fakat b z m onlar g b arzularımız yoktu, b zler organ kler
g b değ ld k. Onlar hep başka b r yer, başka b r öte gezegen, başka b r gelecek sted ler. Zaman ormanını bulmak ç n
yola çıkan İoag ’ler b l nmeyenden korkardı. B z m arzuladığımız tek şey b l nmeyen. Çünkü her şey b l yoruz. Sapare ude
syanından sonra İoag ’ler de b l nmeyen arzuladı. B l nmeyen onlara sadece acı get rd . Bu acı onların ç nde öyle b r yer
açtı k gezegen-benzer De mos dah onlar ç n sığınılacak tek vücut parçası olmaktan çıkmış koca b r mezarlığa
dönüşmüştü. Çünkü onlar da b l yordu orası esk b r b len n de söyled ğ g b umutsuz çareyd . Efend ler n n onlara
bahşett ğ her şey organ kleşt r rd ler, arzulayan hale get rd ler. Oysa b z arzulayanlardan değ ld k, ulaşmak b z m ç n
sadece b r görevd , dahası değ l. B ze onlardan şu yapay sözler kaldı. “B l nmeyen öte gezegene ulaşmak kend ne
ulaşmaktan daha kolaydır.” B zler se hareket etmek ç n dönüştük ve hep dönüşmek ç n hareket ett k. Hunab Kú hep
b z mleyd . Böylel kle kolayca sönmüyorduk. En n hayet nde ç m zdek d pd r ateş taşıyanlardan b r ben kalana dek.
Ş md yse önümde atlamam gereken 451 yörünge kalmıştı. Aradığım şey b r geç tt arzulayanların h ç var olmadığını
umduğu. Belk de lk defa b r geç tten geçerken k mlerden olduğumu kanıtlamama gerek yoktu. Oysa ayrıştırıldığım her
parçada hep ben vardım. Boşluklarımı t treten bu g r ft b l nmezl k ben çağırıyordu. N hayet nde ona uzanmak ç n usulca
hareket ed yordum. Artık boşluklardan oluşmuyordum. “Boyut 15 başarıyla geç ld ” uyarısını aldıktan sonra şlem sona
erd .
— Anlıyorum. Ş md b ze adını söyler m s n? (...) Hemş re Hanım, hastanın adını söyler m s n z?
— Ben m adım... Cassandra.
Fırat Abdullah
ARKADAŞIM SÜRGÜN
“İlk kez yurdumdan uzakta yaşadım bu duyguyu Nazlı Kocaçınar
Bebekler n ulusu yok
Başlarını tutuşları aynı
Bakarken gözler nde aynı merak
Ağlarken aynı sesler n tonu”
Ataol Behramoğlu
Uçağa lk b n ş m değ ld ama uçağa ne zaman b nsem lk defa b nm ş g b oluyordum. Benden öte benden z yade b r durum
söz konusuydu. Korkum ve heyecanım her sefer nde gal p gel yordu. B lettek saate göre uçağın kalkmasına altı dak ka
vardı. Eller m ş md den terlem ş, dudaklarımı se yemeye başlamıştım. Henüz anonslar gelmese de d md k oturmuş, b r
yandan kemer b r yandan da el mdek notları tutuyordum. Uçağın kalkmasıyla b rl kte Havana’dan ayrılmış olacaktım.
Damağımda dünyanın en güzel ananas tadı, b rkaç hed yel k eşya ve b r de h kâye götürüyordum yanımda. B r de arkadaş
bırakıyordum ger de. Benden nereden baksan yüz ell yaş büyüktü ama bu onun zamandan dostum olduğu gerçeğ n
değ şt rmezd . Küba’ya gel ş m Küba tar h le lg l ün vers tem adına sem nerlere katılmaktı. Dönüş b let m sağ olsun,
Havana’da gezmek ç n yalnızca b r günüm vardı, onu da Küba’ya gelmeden önce ş rler yle tanıştığım şa r ç n ayırmıştım.
Devr m Meydanına ulaştım. Meydanda karşıma 100 metrel k b r anıt onun önünde b r heykel çıktı ve elbette önünde b r s m:
şa r José Martí. Sözleş p buluşmuştuk arkadaşımla sank . B rkaç kare fotoğraf aldıktan sonra karşıma bu sefer aynı s ml
b r kütüphane çıktı. Plandak g b bütün günü kütüphanede geç r p arkadaşım José’n n h kâyes ç n notlar aldım. Uçak
kalkar kalkmaz kalb m durma noktasına gelse de bu sefer de kalp kr z nden g tmed m. Kend m b raz daha y h ssett ğ mde
rahat oturma poz syonuna geç p, dostum José’n n ağzından yazdığım h kâyem okumaya başladım:
İk günden bu yana yağmur güne eşl k ed yordu. New York’un neml havasından b rkaç gün de olsa kurtulmanın
sev nc yle pencerem yarı açık bırakmıştım. Bunu yapmamda b r öncek durağım Caracas’ın yaz aylarını özlememem n
etk s de vardı. Kısa süre kaldığım ç n doyamamıştım belk de. Doymak ben m el mdeyd aslında, kalem m kağıdımı rafa
kaldırıp, halk yığınlarının yoksulluğuyla lg lenmesem, sömürgec zulmüne sataşmasam, d ktatörle arayı bozmasam çok
y ağırlarlardı Caracas’ta, sürgündek b r şa r ağırlayab lecekler en y şek lde; hatta ben vatandaşları b le yaparlardı,
palm yeden görünmeyen bahçel b r ev b le ver rlerd . V atanım Küba’ya dostlarımla b rl kte bağımsızlığı götüreb l r,
ülkem z sonsuza kadar İspanyol şgal nden kurtarab l rsek ç m rahat b r şek lde bu sefer -sürgün olmadan- Caracas’a
g tmek sterd m. Az kalsın unutuyordum Guatemala sana da geleceğ m. Acılar hafıza kaybına yol açıyor, ne kadar çok
sürgüne g tm şsem artık sürgün yerler m unutuyorum. Geceler yastığı ters çev r p yatmak uyuyamamama çare
olmayınca uyumak ç n sürekl b r şeyler düşünürüm, k m zaman Pep to’yu düşünürüm k m zaman Carmen ta’yı, k m
zaman da Havana’ya g d nce çeceğ m Cuban to sayısını hesaplarım; k yüze varınca uykum ağır basar, yastığa
gömülürüm. Açık gözle düşler görürüm yan . Bu aralar nereden gel p yerleşt b lm yorum ama ben uyutmayacak şeyler
düşünüyorum. El Maestro d yorum, kend duyab leceğ m sesle, duygusal adamsın, duygularının arasında öfken n h ç yer
yok, sen b r asker değ ls n, vatanın özgürlük mücadeles ç n yanındak herkes esk general, sah sen de m savaşacaksın
d yorum, savaşa hazırlık konusunda zek s n, ama bıçak kem ğe dayanacak b r gün o zaman da y b r l der olacak mısın,
d ye sorup duruyorum kend me. Ama ş n sonunda kurduğum özgürlük hayaller ve sürgündek d ğer arkadaşlarım
gel yor aklıma ve omuzlarımı düzelt p l der duruşuma ger dönüyorum. Pencereden yağmura y ce baktıktan sonra tekrar
masama dönüp yazmaya devam ett m; ç mdek heyecan yazı yazma heyecanımdan daha büyüktü, yazı b r an önce
b ts n d yordum, El Part do L beral’e yolladığım yazılar arasında belk en zoru bunu yazmak olmuştu ve yazının son
kısmına büyük harflerle “Vatanı olmayan nsan ve özgür olmayan b r vatan yoktur”, yazdım. Bu söz etk ley c olsun d ye
bulduğum sözlerden b r değ ld , bu sözü tüm vahşet yle yaşıyordum ve em nd m k sürgündek yüzlerce dostumu
hayal m n etrafında b rleşt rmem de bu ve bunun g b sözler m sebeb yle olmuştu.
Tazı b t nce ç m ç me sığmamaya devam ed yordu çünkü az sonra kapı çalacak ve karşımda el nde bavulla Pedro
gözükecekt , Pedro ben m Küba’dan dostumdu, burada hamallık yapıyordu. Haftada k gün okuma yazma öğrenmek ç n
yanıma b rkaç arkadaşıyla b rl kte uğrardı. Pedro el nde bavulla gözüktükten sonra, tahm n ed yorum k uzamış boyuyla oğlum
Pep to ve b r türlü toplayamadığı bukle saçlarıyla sevg l m Carmen ta gelecekt , gün ışığı kaplayacaktı benl ğ m , güneşl b r
ormana dalacaktım sank koşa koşa... Bütün bunları düşünmem heyecanımı arttırıyordu. Kapının d b ndek aynaya b r kez daha
baktım. Önler y ce seyrek saçlarımı yatırıp bıyıklarımı y ce kıvırdım. Kapı çaldı Pedro kapıda göründü. Çok geçmeden Pep to
koşup boynuma sarıldı. Son gördüğümde ufacıktı. Kocaman olmuş, saçları uzamış önüne düşmüştü. M n c k oğulcuğum ben m,
kocaman b r öpücükle uyandırdığı günler öyle özlem ş olmalıyım k defalarca öptüm onu. Sonra Carmen ta göründü tam da az
önce hayal ett ğ m g b yd , en son gördüğüme göre zayıflamıştı ama zar fl ğ nden b r şey kaybetmem şt , Carmen’ görünce,
yıllardır ç nde bulunduğum b r uykudan uyanmış g b oldum, eller n tuttum, Carmen ta’nın eller n ne zaman tutsam eller m
balmumuna dönüşürdü, eller mde b r José daha doğardı, sonra g der aynı José, Carmen ta’yı y ne bulurdu... Carmen’ n tadı
kaçıktı, ülkem n bağımsızlığının a le bağlarımın önüne geçt ğ n b r kez daha bu sefer konuşmadan bağıra çağıra söylüyordu
sank . Koşup öpüp sarıldım Carmen’e. Yüzü gülmeye başlamıştı. Bütün günü güle oynaya geç rd k. Uzaklardak ülkeme
kavuşmuş g b oldum onlar gel nce, syan, savaş bütün bunları bırakıp burada a lemle kalsam ne olurdu k , k mseye yazıp
sataşmasam ne olurdu, ama ya ben m kadar şanslı olmayanlar ya Pedro ya d ğer sürgün arkadaşlarım... B r şeyler yapmak
lazım Carmen... Ertes gün evden lk defa neşel ayrıldım, çünkü döndüğümde ben küçücük ev mde kocaman b r boşluk değ l,
Pep to ve Carmen karşılayacaktı. M n k prens me defalarca sarılab lecekt m, eve stresl ve yorgun gelecek ama Pep to
omzuma çıkıp oyun oynayınca keyf m yer ne gelecekt . Öte yandan Carmen’ n tadının kaçıklığı ben z yades yle üzüyordu.
Hayatımdak en büyük trajed Carmen’ n ben mle aynı hayaller aynı ülküler paylaşmıyor oluşuydu. Carmen ben m yazdığım aşk
ş rler nde yaşıyordu, ben Küba’nın özgürlüğü ç n yazdığım ş rlerdeyd m. Carmen’ suçlayamam ona sunab ld ğ m tek şey oldu
bugüne kadar: Sürgün. Carmen’ n ben korkusuzluk den zler nde yüzdüren bakışlarını görünce b r gün g deceğ ht mal ben
korkutmuyor değ ld . G decekt elbet, kabul etmel yd m bu z yaretler n n geç c olduğunu. Kafamdak tuhaflıklarla b rl kte b rkaç
sokak ötedek gazete b nasına yürüyordum, gazeten n olduğu sokağa varmadan y ne o beyaz atı gördüm: Hay aks ! Son
zamanlarda y ce artmıştı bu halüs nasyonlar, hayatım hayaller ç nde geçt ğ ç n hayal gerçek karışmıştı y ce. Beyaz atın
yularında kılıç, kılıçta kurumuş kan vardı, atın üstünde de k mse yoktu. End şe dolu b r şek lde gazeteye yazıları tesl m ett kten
sonra Maceo ve Máx mo le buluşmak üzere hızlı adımlarla çıktım. Beyaz at y ne oradaydı, gözler m ovuşturmak keşke çare
olsaydı. Arkamı dönüp baktım y ne oradaydı. Yürümeye başladığımda b r ses duydum, dönüp baktığımda atın yularındak kılıcın
düştüğünü gördüm, tam o anda at peş mden koşmaya başladı. At dört nala koşuyordu arkamdan ama yet şem yordu. Ben de
del g b koşuyordum, koşarken el mdek bazı kağıtlar düşmüştü b le. At ben b r yakalasa ç ğney p geçecekt belk , ya da sırtına
alıp doğrudan ölüme götürecekt . Neredeyse b rkaç dak ka koştuktan sonra “Maestro” ses n duydum, bu ses dostum general
Max mo’nun ses yd , hemen arkasında Maceo vardı. Nereye koşuyorsun ded Max mo. “Geç kaldığımı düşündüm, ondan
koşuyordum”, ded m. Max mo çok sorgulamadan onayladı. Sürgünde olan d ğer Kübalılarla her zamank buluştuğumuz yer olan
Küba Devr mc Part m z n dıştan b r marangoz g b gözüken toplantı salonunda buluştuk. Heps n n farklı h kayes vardı.
Heps n n y t rd kler vardı. Bu kadar çok nsanı b rleşt rd ğ me ben b le şaşıyordum bazen. Herkes ayağa kalkıp b z selamladı.
Heps ağzımın ç n gözlüyor, söyleyeceğ m b r sözü bekl yordu. Fakat ben m gözüm dışarıdaydı, beyaz at halen b r yerden
çıkacak g b h ssed yordum. Ortalıkta görünmey nce omzumu düzelt p başımı kaldırdım: “Yeryüzünde nsan k k ml ğe sah pt r,
bunlar özgürlük ve bağımsızlıktır”, ded m. Bugün sömürüler n sebeb bu k ml kler n kaybolmasıdır. Onurla duyuruyorum k , bu
k ml ğ m z yen den kazanacağız. Dünyanın en güzel adasına özgürlüğü get receğ z. Hep b rl kte para toplayacağız, umuyorum
k üç dört yıl çer s nde y ce gen ş b r kadroya ulaşıp bağımsızlık savaşımız ç n adamıza g deceğ z. Belk bunu
başaramayacağız, ama em n olun k başaramasak b le bugünkü ses m z yarına yankı olarak kalacaktır, d ye ekled m. Büyük b r
destekle herkes El Maestro d ye bağırıyordu, savaş sank beş dak ka sonra g b hücum hal ndeyd herkes. Pedro masaya doğru
gel p masanın arkasındak örtüyü kaldırdı ve orada b r pankart gözüktü, pankartın sol ve sağ köşeler nde Max mo ve Maceo’un
fotoğrafları, pankartın tam ortasında se üstünde kalın harflerle El Maestro yazan b r fotoğrafım vardı. Başımı d k tutup,
göğsümü gerd m, gururlu b r kahraman g b h ssett m kend m . D ktatörlerle empat yapacağım aklıma gelmezd , bu lg k me
göster lse d ktatör mü olurdu d ye düşündüm; hayır, çıkarmalıyım bu düşünceler ... İk ay yen göçmenler n ve sürgünler n
aramıza katılmasıyla geçt . Ev müsa t olmadığından ötürü artık okuma yazma dersler n toplantıyı yaptığımız salonda
ver yordum. Bugün de ders vardı, dersten çıkıp eve doğru g d yordum. Nasıl yan ? Beyaz at bugün ortalıkta yoktu, aylardır lk
defa ecel terler dökerek g tm yordum eve ve arkama bakmadan yürüdüğüm lk gündü bugün. Eve döndüğümde kapıyı daha
vurmadan Pep to açtı. Carmen’ n üstünde buraya lk gün geld ğ kıyafetler vardı. Onu öyle görür görmez anladım g deceğ n .
Hatta onu son görüşüm olduğunu b le anladım. Carmen ç mdek korkuları b r b r anlatıyordu. Küba’nın bağımsızlığına olan
bağlılığın a lene bağlılığından daha fazla, d yordu. Üstel k ben bu cümleler kurarken, Carmen’ durduramayacağımı da
b l yordum. Onunla b rl kte g tsem faydasızdı, sömürgec ler yakama yapışır y ne sürerlerd ben b r yere... Pep to’nun saf
bakışları, Carmen’ n kararlı ama durgun hal bana da bulaşmıştı. Aklıma beyaz at geld , ş md keşke gelseyd de geç t
vermeseyd a leme. Ama g tt ler. Sönmüş b r yanardağ g b korkunçtum artık, konuşuyorum ama ses m benden çıkıyor bana
tekrar gelm yordu, koyu kırmızı kırlar sarıyordu etrafımı, Carmen’e yazdığım b r ş r ben okuyordu ama ben onu okumuyordum,
öyle b r hayat yaşıyordum k cennet de görüyordum cehennem de öyle b r aşk yaşıyordum k tutkuyu da görüyordum, pes
etmey de. Durduramadım Carmen’ , onu b r kez daha göreb leceğ m umudu ç mde dolansaydı belk bu kadar üzülmezd m.
Ş md k m b l r hang acılı ş rler dökülürdü kalem mden çünkü h çb r ş r m yapay olarak zorlanarak önceden yazılmadı, onlar
gözden fışkıran yaşlara yaradan fışkıran kan fısk yes ne benzerler. Korkunun egemenl ğ beyaz at g b gez yordu. Zaten
Carmen’ n g tt ğ günden sonra y ne dadanmıştı o at, pencereden bakıyordum oradaydı, uyuyordum rüyamdaydı.
Artık hayatım tek b r çerçeveyd : Ülkem n bağımsızlığı. Ben onun ç n doldurmalı, b r gün bütün halkıma tesl m etmel yd m o
çerçevey , b nlerce k ş n n benden bekled ğ de buydu. Gazeteye çok uğrayamıyor, bütün günler m fabr kadak şç ler z yaret
ederek geç r yordum. Bugün Flor da’da b r tütün fabr kasına g decekt m, yanımda b r sürü dostumla b rl kte yola çıktım, yolun
b r bölümünü yayan g decekt k. Atlardan nd kten sonra sohbet ederken, o beyaz at önümden hızlıca geçt . Sırtında Pep to
vardı. Bu sırada g tar st arkadaşım Raúl ben m ş r mden besteled ğ şarkıyı söylüyordu: ‘’Guantanamera, guaj ra
guantanamera/Guantanamera guaj ra guantanamera’’ Raúl şarkıyı söyleme devam ed yor, ben b r o yana b r bu yana sırtında
Pep to le koşan beyaz atı zl yordum, b r görünüp b r kayboluyordu, y ne göründü hay aks Pep to kaybolmuştu artık. ‘’Yo soy
un hombre s ncero/De donden crece la palma’’ Raúl halen şarkıyı çalıyordu, ben Pep to’yu arıyordum. Beyaz at sonra b r daha
geld bu sefer sırtında ben vardım, hay aks del rd m y den y ye! Raúl’un g tarın tel ne oldukça sert vurmasıyla kend me
geld m, etrafıma baktım ne at vardı ne de Pep to, coşkuyla şarkı söyleyen dostlarım vardı yalnızca etrafımda: ‘’Y antes de
mor r yo qu ero/Echar m s versos del alma’’ Şarkı b tt ğ nde yol da b tt . Tütün fabr kasına ulaşmıştık, şç ler n ten artık
görünmeyecek haldeyd , eller yara bere ç nde, emek sömürüsüne b r tuğla kadar koyduklarından habers zlerd . Şu an
olab lecekler en y konumda olduklarını düşünmeler b r yandan z yades yle tadımı kaçırıyor b r yandan da bu acının lacının
bağımsızlık olduğunu b l yor olmam, salgın b r hastalığın aşısını bulan b r doktor g b h ssett r yordu bana... Onlara devr m
anlattım. B rleşmeler n n hareket m ze faydasını ve her b r m z n ç ndek vatan özlem n anlattım. Onlara özgürlüğe saygılı
olmayan ve yalnızca zeng nler büyütmey amaçlayan despot yönet mler anlattım. Bu ve benzer toplantıları aylar boyunca
sürdürmüştük. S lahlar ç n gerekl parayı da toplamış, hatta s lahları adaya sevk edecek gem y b le ayarlamıştık. Adaya
s lahlarla b rl kte b r grup arkadaşımız da g decekt . N san ayının lk günler nde beklenen haber geld , önce gem yle Doğu
Küba’ya varacak orada Küba’nın esk savaş kahramanlarıyla buluşacak b ze katılmalarını söyleyecek ve bağımsızlık
yürüyüşümüze başlayacaktık. En öneml s de Küba’ya kavuşacaktık. Yaklaşıyor yaklaşmakta olan gün derken o gün geld
çattı, uzun b r den z yolculuğu ardından Dos Ríos’a vardık, çok özlem ş m vatanımı. B zden önce Küba’ya g den dostum General
Maceo g tm ş syanı başlatmıştı, ben b r süre halkımızla buluşmalara katıldım. Mutluydum! Hayal m gerçekleşm şt ,
ayaklanmıştı halkım, üç yüz yıl ç le çeken vatanım ayaklanmıştı, zal m n etrafını yakında saracaktık... Günler geçt kçe savaş
büyüyordu, şler b r süre olumsuz g d nce, artık üzer mdek sorunlar da büyüyordu, yer m sorguluyordum, alınan kararları
duygusallığım engell yordu, b r asker değ ld m ben, b r şa rd m, ş n ç nden çıkamıyordum. B r yandan da haber salmış Carmen
ve Pep to’yu arıyordum, asla haber gelm yordu. İş n ç nden çıkamıyor, k m gün zaferlerle sev nsek de kayıplar da oluyordu.
Aylar böyle geçt , atıma atlayıp savaş meydanında olmak st yordum artık. Gördüğüm halüs nasyon sayıları da artıyordu, beyaz
at arada karşıma çıkıyor ben b r yerlere çağırıyordu. Kırk k yaşındaydım, ama kırk k savaşa g r p çıkmış g b yd m,
yorgundum, Pep to’nun yüzünü unutuyordum bazen... Artık mayıs ayına varmıştık; savaşın lk muharebes bugün olacaktı,
nsanları b rleşt rm ş b r şek lde memleket m ze dönmüştük, ş md savaş meydanı yakınımdaydı. Gece boyunca planlar ç zm ş
uyumamıştık, generaller ben m karargâhta kalmamı söyled ler, savaş meydanına dalmamı stemed ler. Karara uyacağımı
söyled m. Ölümün günlerd r ben çağırdığını, beyaz atın peş mde olduğunu söylemezd m ya. Muharebe sabaha karşı başladı.
Yer mden kalktım; güneşe baktım, güneş doğuyordu ve ben göğe bakıyordum, çadırımdan çıktım, yok hayır bu sefer
halüs nasyon değ ld , karargâhın d b nde b r at vardı bembeyaz b r at, h çb r s yahlık karışmamıştı atın ten ne. G tt m
dokundum, hayal değ ld bu sefer. B raz uzakta halkım savaşıyordu, ölüyordu. Göğüs kafes mde b r boşluk h ssett m, ölüme
g tmen n vakt gelm şt artık, Pep to’yu b r daha göremeyecekt m ama m n k prens me b r ülke armağan edeb l rd m. Ölüm
yüce b r ödül olacaktı ben m ç n. Ata atladım, s lahım yanımdaydı. Avazım çıktığı kadar bağırdım: ‘’El Momento Ha llegado’’
Sonra dört nala koşmaya başladım, yıllar sonra Martí nt har ett d yeceklerd ben m ç n! Hayır, ben ölmek sted ğ m yerdey m
savaş meydanında. Ş rler m okuyarak bağırıyordum etrafıma: “Göklerde er y p g tmek sterd m, yaşamın ışıklı ve d ng n
olduğu sürekl ve huzur veren b r esr kl kte, beyaz bulutlarda gez nt ler n mutluluk verd ğ Dante’n n yıldızlar arasında yaşadığı
yerde”, d yordum. Kurşun sesler artık yakından gel yordu. Ölüme b r durağım daha kalmıştı, şarkı ses duyuyordum b r
taraftan, Raúl sank g tarıyla çalıyordu: ‘’Guantanamera, guaj ra guantanamera/Guantanamera guaj ra guantanamera’’ Beyaz
atım sırtında ölüme götürüyordu ben ; dört nala g d yordum, hemen önümde b r dostum vuruldu düştü yere. Ben halen
koşuyordum atımla. Kurşun sesler ne ulaşıyordum artık, bağırmaya devam ed yordum: “Aynı yalınlıkla ölmek ster m ben,
varsın ha nler g zlens nler soğuk b r taş altında, dürüstçe yaşadım ben ve karşılığında yüzüm doğan güneşe dönük öleceğ m”,
d yordum. Bu son ş r m oldu okuduğum, son bakışım oldu Küba’ya... Kurşun sesler n n ç ne g rd ğ m anda b r İspanyol
kurşunu tam göğsüme geld , göğüs kafes mdek boşluğu y ce deld bağırdım: “El ex l o es vuestro am go” Ardından yere
düştüm. Beyaz at da koştu g tt . “Carmen ta’ya g t beyaz at, Pep to’ya g t, ben m m n k prens me.”
Dostum Martí’n n h kayes n okuduktan sonra, günümüze gelmekte epey zorlandım. Sana şunu söyleyeb l r m k , beyaz at
hayal ndek uzaklara g tt Martí, bağımsızlık hayal n vatanında kalıcı oldu. On üç saatl k yolculuğun neredeyse b r saat b tm şt , b r
on k saat daha vardı, defalarca okuyacak defalarca hatırlayacaktım dostumu.
Not: Büyük şa r Martí’n n h kayes n yazarken, onun ş rler nden çok faydalandım. Ş rler çev ren Türkçem z n öneml şa r Ataol Behramoğlu’na ve araya
serp şt rd ğ m İspanyolca şarkı sözler ve kel meler konusunda yardımını es rgemeyen Damla’ya teşekkürler m sunarım.
Yunus Emre Hasbek
MİSAFİR
Ayak altında nedenler dolaşmaz. Nazlı Kocaçınar
Başımın üstünde yer var heps n n.
S l nen alın yazımdan arta kalan yerlerde,
Değ şt rd ğ m ben varım.
Aynı mevs m, aynı bahar…
Heps n n derd aynı, ben mk değ l.
K m olduğuma dokunacaklar.
Dağları delsem uyanmam.
Tek öğün rüya var doyarsan.
Üç öğün soru…
Kımıldayamam tt rme.
Merd ven n son basamağındayım.
En altta, alttan k nc değ l.
Nedenler neden m olmuş.
H çb r de ben m ev mde,
Ayak altında dolaşmıyor.
Başımın üstünde yer var heps n n.
En sevd ğ m m saf rler.
Yatıya kalıyorlar b r ömür.
Tek sted kler her mevs m,
B r parça huzursuzluk.
B raz da varsa papatya çayı.
Dokundukları ben değ ş yorum.
K m olduğumu yalanlıyorum sonra.
Merd ven n son basamağındayım y ne.
Nedenler neden m olmuş.
Ve h çb r ben m ev mde,
Ayak altında dolaşmıyor.
Başımın ç nde yer var heps n n.
Elif Merve Demir
PENCERE
Yaşam hakkında düşündüğümüzde başımızı pencerelere çev r yoruz. Oysa pencereler b ze yaşamı
değ l yağmuru, sokağı ve renkl arabaları göster yor. Çünkü yaşam, pencereler n gösterd ğ
manzaralara sığmıyor. Y ne de herhang b r çerçeveden canlı b r akışa bakmak, ger ye çek l p yaşama
dışardan bakmak g b gel yor. Bu yanılgıya sadece çatılarımızın altındak merceklerden sokaklara
bakarken düşmüyoruz. Bazen gözler m zle gördükler m z de b z yanıltab l yor. Unutamadığımız kötü
anılarımızın ve çözemed ğ m z sorunlarımızın her da m bakış açımızın ç nde kalması b z onların
olmadığı b r yaşamın olamayacağı sanrısına nandırıyor. Böylel kle kend m zden uzaklaştıramadığımız
her sorun, sürekl gen şleyen bu evrende küçük b r parça olan k ml kler m z tanımlamaya başlıyor.
Gözümüzün önüne çekt ğ m z esk perdeler gerçekler m zle yaşamamızı engell yor. Halbuk
yaşadığımızı gerçekler yle görmek b z takıntılarımızdan ve sorunlarımızdan kurtarab l r.
Çünkü gerçekten ve bütünüyle göreb lmek, Nazlı Kocaçınar
evrene dışardan baktırarak b z mahsur
kaldığımız odalardan çıkartır. Böylece bu
evrendek m lyarlarca nsandan sadece b r
tanes olduğumuzu, bu koşuşturmadak
yer m z ve aslında takıntılarımızın b ze
hükmedemeyeceğ n anlarız. Yaşamın
yaşadıklarımızdan daha fazlası olduğunu
anlamak b ze yaşamak ç n gereken umudu
ver yor. B z bu umut le büyür, gel ş r ve yaşarız.
Öbür yandan pencerelerden bakmak b ze
hayatın anılarını gösterm yor. Bunu zlemek ve
bunu yaşam kabul etmek b z yaşatmıyor.
Sadece var ed yor. Dolayısıyla dünyalarımız
onlara nasıl bakacağımızı seçmek le kuruluyor
ve gel ş yor.
Tutumlarımız, öfkem z, sev nc m z, saygımız, y veya kötü olanı görmem z ve belk de hemen her şey
b r seç md r b z m ç n. Bu seç mler ne kadar y yaparsak o kadar mutlu devam ed yoruz. B rl kte
yaşamak stemed ğ m z her şey ç n ve kend m ze değ l hayata dönmek ç n bugün kapatmamız
gerek yor pencereler m z . Kaldığımız karanlık ışığımız olsun.
Bulmacalardan uzakta tekrar yazalım k ml kler m z .
Abdulmecit Ceylan Nazlı Kocaçınar
ATEŞKES
Kışın korkak güneş g b suratsız ve küskün kaleml , mürekkep srafı ş r.
Yaprakların trop k satırlarında ahlaksız b r aşkı yazmayacağım.
S ze b r Körfez savaşında küfretmeyeceğ m.
Acının post modern kahkahalarıyla devr m de yapmayacağım.
Yorgun b r demokrat g b çeteles nars s b r beden n anarş k anılarını h ç
anlatmayacağım.
Ha bunun ç n yalnız da yatmayacağım.
Bu b r k z kardeş ölümü değ ld r.
Bu b r ateşkest r, hayat ve ben m armada.
S lahlarımı nd rd m kap tal Amer ka’ya ve alafranga sevdalara.
Zorlamak manasız yüzey n kabzanın.
B r gülüşün k rl rahatlığına uzanmak lazım boylu boyunca.
Boylu boyunca dökmek lazım Atlas okyanusuna ürkekl ğ , haylaz düşünmey ve
m l tan dudaklarını.
Tanışmak ve ç ndek hayat kadınıyla.
Büyümek buymuş meğer, çıplak b r tırabzana tutularak.
Nazlı KocaçınarNesli Öztürk
SON DANS
Sona yaklaşmak sterces ne kollarını açıp b r adım daha attı. Adımlarıyla b rl kte kayalardan kopup düşen taşlar ger çek ld .
Ölümü kucaklayan kollarına tezat oluşturan korku dolu gözlerle baktı, çarptığı her b r kayadan sonra parçalanan taşların haz n
sonuna. B raz sonra beden de o taşlardan b r n n kader ne mahkum olacaktı. Ölmek stem yordu. Ölüme sürüklenen her kadın
g b yaşamı kucaklıyordu ölüm yanı başında soluk alırken. Ayaklarının ucuna baktı, ölüm le hayat arasında üç adım vardı.
H ster k b r kahkaha attığında gözler nde hapsett ğ yaşlar süzülmeye başladı. Kahkahasının arasında nefret ett ğ o ses ş tt .
“Kadın kısmı böyle kahkaha atar mı?” Daha çok kahkaha attı; bu, babasına ve yaşayamadığı her şeye b r başkaldırıydı.
Yaşatmadıkları her şey ölüme sığdıracaktı: huzuru, aşkı ve daha n ce duyguyu… Aşkı anımsadı, yıllarca anısına b le değemed ğ
adamı. Kara kaşı kara gözü ve r cüsses yle heybetl b r adamdı Cemal, gözler nde merhamet taşırdı. H ç k mseden görmed ğ
merhamet Cemal’ n gözler ne baktığı kısacık anda görürdü. Öyle ya, babası ona çok görmüştü bu merhamet . Cemal’ evden
hırpalayarak atmıştı, gönlünü açtığında. Gözü dönmüş olmalı k o gece, kend s n de öldüres ye dövmüştü ama canının acıdığını
ertes gece aldığı haberle h ssetm şt . Babası, kızını b r çulsuza layık görmem ş olmalıydı k ertes gün onu eve gelen kend s nden
yaşça epey büyük adama yüklü “başlık parası” karşılığında satıverm şt . Henüz on sek z ne yen basmıştı, adı değ şt ğ nde.
Önceden babasının tal hs zl ğ yd , ş md yse karşılığında tomarca para öded ğ adamın kadını. B r hayatı, b r adı b le çok
gördükler kadını b r tomar paraya sığdırmışlardı. Sah , ne kadar etm şt ?
Gözler n uçuruma çev rd , d b n göreb lmek umuduyla b r adım daha yanaştı. Göremed . Öyleyse uzun b r yolculuk olacaktı
onunk s . Belk de kısacık hayatındak en uzun yolculuğuydu. Korkuyordu korkmasına ama dışarıdan onu gören b r ölümle dans
ett ğ n düşünürdü. Yüzünü ıslatan yaşlara nat, dudaklarına sıcacık b r gülümseme yerleşt rm şt . İnsanlar acıdan del r rd ve b z
acılarından çok del l kler n görürdük ya, kadının acısını gören olmamıştı. Kend s n uçurumun huzurlu kollarına bıraktıktan sonra
herkes onun del l ğ n görecekt belk de.
Saçlarını okşayan rüzgar mayışmasına neden olduğunda, daha da korkusuzdu artık. B r adım daha attı ve daha y göreb ld ,
beden ne ev olacak olan toprakları. Aklına gelen benzerl kle dudaklarına yayılan acılı gülümsemes gen şled . Ruhunu
paramparça eden yerler yaşarken ev olmuştu ş md beden n paramparça edecek olan uçurum beden ne ev olacaktı… Kollarını
k yana açtı yen den ve ç ne der n b r nefes çekt . Saçları ve uzun eteğ rüzgarla dans ed yordu.
Sonsuzluğa doğru uzattı el n ve b r adım daha attı.
Mevs m güzdü, ağaca veda ed p toprağa süzülen yaprakların dansına eşl k ett ğ nde. B l nmezd ama onun adı da “Güz”dü.
Nazlı KocaçınarMuhammed Gül
YOLDA DÜZÜLMEKTE
OLAN KERVAN
“Karakter” kavramını gün ç nde çok kullanmasak da o her san yem zde b ze eşl k eden b r yoldaştır; yönlend r r, bel rler ve
yönet r doğduğumuzdan ber yanımızda olan bu yoldaş. Ancak ben bunun böyle olmadığını savunanlardanım. Bel rl b r
karakter m z ve k ml ğ m z n doğduğumuzda b z mle olduğu f kr çok nandırıcı gelmez bana. Söz edeb leceğ m z b r k ml k var,
PVC kaplama arabalarda dışı, kaymakamlıklarda ç yen lenenden. Pek ondan haberdar mıyız, yahut somut anlamdak k ml kle
bağlantımız ne derece soyut? Bu da sorulması, öte yandan cevaplanması gereken b r soru. İnsan kat l ya da al m olarak ya da kes n
sıfatlarla doğamaz. Konuya çevreyolunu dolaşıp, v rajı da sert alıp g rm ş olab l r m ama yazacaklarım b z ele almaktan başka b r şey
değ l esasında. Başlığı açmak ve başlık le b l nen klas k atasözü arasındak farkı b raz anlatmak gerek yor h ç şüphes z. “Kervan yolda
düzülür”, “Kervan yolda düzel r”. Hang s n n doğru olduğu umarım b r gün kamuoyuna duyurulur. Fakat, ben bu tartışmaların arasındak
köprüden geç p g rmek st yorum konuya. Kervan tab r n sana, bana veya b ze, yolu se hayatımıza uyarladığımız
zaman aklımızda b rtakım boşluklar ve bunun oluşturduğu eks kl kler olab l r. O zaman ne anlatmak sted ğ m b raz daha açıyorum. K m,
hang k ml ğe sah p se b r yoldadır esasında halen; b r durak veya b r hana varmak üzere. Sadece seç mlerden m baret pek hayatımız?
B raz daha hayatımızın lk sezonunun lk bölümler ne g derek anlatayım bunu. B r öğrenc … Önünde açık veya kapalı yollar hatta çıkmaz
sokaklar… Bu yollarda da okula g tmek, arkadaşlarla uzun vak tler geç rmek, kend s ne katma değer katacak sosyal etk nl kler ya da
a leye katkı amaçlı b r emekç l k var ve bunlar ben m deney mler m ve gözlemler m sonucunda gördüğüm yollar. Bunlara benzer b rçok
yol olab l r. Herkes n önünde bu kadar yol da olmayab l r, sadece “b r” yol seçmem şt r. Burada öneml olan kervanın hang yola g receğ n
bel rlemekt r; tanışacakların, tanışık oldukların ve onlarla yapacakların veya yapmayacakların.
Bazen nsan bulunduğu çevrey seçemeyeb l r ama etk s altına g r p kend s n n seçmed ğ çevrey kabullenmeye ya da
stemeden de olsa ona ayak uydurmaya çalışab l r. Fakat bu aynı zamanda onun ç n en büyük hata olab l r. İşte burada hang
yolu kullandığı, nereye vardığı ve k mlerle olduğu öneml d r. Serg leyeceğ tavırlar ve duruş konusu da ele alınması gereken b r
durumdur. K ml ğ n oluşması konusunda zayıf ya da güçsüz kalmamalı ve ted rg n olmamalıdır nsan, hele kararsızlık le muhatap dah
olmamalıdır. Kervan bu sonuçta, eşkıya da gel r çete de! Her eşkıya da İnce Memed g b olmaz değ l m ? D k durulmazsa bu eşkıyalara
karşı, yollar çıkmaz sokaklara dönüşür, hanlar değ ş r ve b r gün hancının “ta kend s ” değ ş r. Değ şmen n ser l ğ n n farkında olmayab l r o
an. Değ şmen n farkında olup, stekler arzuları da çantaya koyup kervana öyle katılmalıyız d ye düşünüyorum, yaşanmadan olmaz d ye
h tap ed len umudu da yanına alarak...
Emin Furkan Er
HAY AKSİ!
“İy günler doktor bey. İsm m Tarık ve büyük b r sorunum var. Aklımdak her şey b r çırpıda söylemel y m çünkü sorunum
unutkanlık. En bas t şeyler b le unutuyorum; çocukluğumdan ber b ld ğ m fıkraları unutuyorum, yen öğrend ğ m fıkraları
unutuyorum, ocağı açık unutuyorum, kapıları açık unutuyorum, nanır mısınız uyurken gözler m açık unutuyorum. Hatta esk
b r d z de de gözler açık uyuyan b r adam vardı belk adını hatırlarsınız. Şeyd ...
“Ay Dede.”
“Efend m?”
“Karakter n adı Ay Dede d , Tarık Bey. Han şu beş k kertmel olan.”
“Heh şte oy-” Doktor bezm ş b r halde Tarık’ın sözünü kest .
“Tarık Bey! Anlıyorum s z . Sorununuz büyük ama ben s ze yardımcı olamam.”
“Pek ama neden?”
“Çünkü ben b r veter ner m, yan hayvanlarla lg len r m. Konuşmamızın başında da söylem şt m, hatta özür d ley p kalkmıştınız. Fakat
tam kapıdan çıkarken bağcığınızın açık olduğunu fark ett n z ve onu bağlamak ç n eğ ld n z, kalktığınızda da tekrar ger dönüp aynı
konuşmaları yaptık. Herhalde yen geld ğ n z düşündünüz.”
Veter ner n bakışlarındak acımayı görünce Tarık gözler n kaçırmak sted ve b rden etrafındak hayvanları fark ett . Utancından başını
önüne eğd ğ nde de bağlanmış bağcığıyla göz göze geld ve mahcup b r sesle tahm nen veter ner n söz ett ğ özür cümleler ne başladı.
“Öyle oldu demek. Çok özür d ler m Veter ner Bey. Zamanınızı çalmak stemem şt m. Yan stemem ş md r onu da hatırlamıyorum ama
nanın kötü b r değ l m, yan değ ld m, değ l md r... Lütfen bağışlayın ben .”
“Hayır, hayır h ç sorun değ l Tarık Bey. C dd b r sorunla karşı karşıyasınız. S z anlayab l yorum.“
Tarık hemen veter ner tasd kled , hastalığının verd ğ utancı unutturmaya çalışıyordu sank .
“Evet, büyük b r sorunum var. Aklımdak her şey b r çırp-“
Veter ner, Tarık’ın konuşmaya baştan başladığını fark ed nce hemen sözünü kest .
“Tarık Bey, lk başta durumun bu kadar vah m olduğunu anlayamamıştım fakat ac len tedav ye başlamanız gerek. Ben m nörolog b r
arkadaşım var ş md s ze hastanen n adres n vereceğ m, o s ze yardımcı olacaktır.”
Tarık ç nden tekrarladı: “Nörolog”. Acaba lk defa mı duyuyor d ye düşündü bu kel mey , tınısı çok farklı gelm şt kulağına ve o
b l nmeyen farklılık b r umut verm şt ona. Veter nere olan m nnet gözler nden okunuyordu.
“Çok sağ olun Doktor Bey. C dden s ze ne kadar teşekkür etsem az.”
“Veter ner, Tarık, veter ner...”
Adres yazmakla uğraştığı ç n Tarık’ın yüzündek m nnet görmeden kaba b r karşılık verm şt . Oysa k gün ç nde maruz kaldığı sahte
teşekkürlerden değ ld Tarık’ın teşekkürü...
“Tamamdır adres burada Tarık Bey, ona mesaj atıp geleceğ n z haber vereceğ m. S ze onun kartını da verey m. B nadan çıkınca sağa
dönün, bu sokağın sonunda b r park var. Parkın ç nden geçerek caddeye çıkın. Cadden n soluna doğru devam edersen z hastane
karşınıza çıkacaktır. Büyük, gr renkl b r b na. Zaten etrafa da bakarsanız tabelalar s ze yardımcı olacaktır. Hastanen n sm n tam
hatırlayamıyorum ama bu şek lde bulab l rs n z.” Bunca yol tar f n nasıl aklında tutacağını düşünürken Tarık çoktan tar f n yarısını,
adres yazılı kağıdı aldığını da tamamen unutmuştu. Ama daha fazla rahatsızlık vermek stem yordu unutkanlığıyla.
“Çok sağ olun yardımlarınız ç n. Kolay gels n ve- vet - ver t- ah unutmuşum hayvanlarla lg lenen bey.”
Unutkanlığı y ne yapmıştı yapacağını. Veter ner de y ce bezm ş b r şek lde cevap verd .
“Sorun değ l Tarık Bey. Sorun değ l. Umarım sağlığınıza ger kavuşursunuz.”
Odadan çıkarken Tarık veter ner n son söyled ğ söze takılmıştı: Acaba daha önce sağlıklı mıydı? Neyse dey p geç şt rd ve
b nadan çıktı. Çıkışıyla nefes kesen soğuğun yüzüne tokat g b çarpması b r oldu. Hang ayda olduğunu hatırlayamadı ama
üstündek kırışmış beyaz gömleğ n bu mevs me kes nl kle uygun olmadığını anlamıştı. Ceb ndek adres yazılı kağıdın
varlığından b haber b r şek lde hatırlamaya çalıştı yol tar f n . Esen rüzgar y ce l kler ne kadar şlerken veter ner n b r parktan
söz ett ğ n hatırladı. Etrafına bakmaya başladı. İlk d kkat n çeken şey sokağın d ğer tarafındak adamın h ss z bakışlarla ona
bakmasıydı. Tuhaf olan şeyse ölü bakışlarından çok adamın kollarına geç rd ğ s yah kolluklardı. Çünkü çalışırken gömleğe
bulaşacak b r mürekkep tehl kes yoktu artık. Tarık kolluklu adamı nceled kçe adamdak tuhaflıklar gözüne çarpıyordu. Yüzünün b r
kısmı morarmıştı, parmaklarının uçları çürümüş ve saçlarının arasında dolanan b r solucan sank Tarık’a selam ver r g b b r anda
görünüp kaybolmuştu. Tüm bu gördükler Tarık’ın epey m des n bulandırmıştı ve boynundan çıtırtı sesler gelecek kadar hızla başını
çev rd . Gördükler ne nanamazken sokağın sonundak park gözüne çarptı ve artık b raz önce gördükler n hatırlamıyordu. Sadece
sebeps z b r ağrı kalmıştı kolluklu adamdan ger ye. (…)
“Merhaba, ben Nörolog Tamer Bey’e gelm şt m. Geleceğ mden haber vardı.” 80’lerdek modayı her şey yle -kıyafetler , saçları, d nled ğ
müz k, müz ğ n çaldığı plak- devam ett ren çalışan, Tarık’ı büyük b r gülümsemeyle karşılayıp el n sıktı. Gülümsed ğ nde d şler n n
çoğunun çürümüş olduğunu fark ett Tarık fakat m de bulantısını yüzüne yansıtmamak ç n büyük b r çaba sarf ederek bu
gülümsemey haf f b r tebessümle karşıladı. Tebessümü alan kadın hızlıca b lg sayarına dönüp g r ş şlemler ne başladı.
“İsm n z?“
“Tarık. Tarık Düzen.“
“K ml k kartınızı alab l r m y m? “
K ml k kartı da ney n nes d ye düşünerek cepler n karıştırmaya başladı Tarık fakat bu g r ş mler n n heps sonuçsuz kaldı. Ne de olsa ne
aradığını b lmeyen b r , ht yacı olduğu şey ne kadar arasa da bulamazdı.
“Şey, cüzdanınıza da bakın stersen z.“ d yerek böldü Tarık’ın bu sonuçsuz çırpınışlarını.
“Aa evet, haklısınız. B r dak ka.“ Şükür k cüzdanının yer n asla unutamıyordu. Her oturduğunda arkasını acıttığı ç n hemen
el n arka ceb ne soktu ve onu oradan çıkardı.
“Buyurun.”
Kadının yüzündek tebessüm b r kat daha arttı ve kur yapmaya yeltenen b r gülümseme oldu.
“Sadece k ml k kartınızı stem şt m. Cüzdana gerek yok.”
“Ah aptal”, ded ç nden Tarık. Kadının bu şek lde gülümsemes de kend ne olan kızgınlığını k kat arttırdı.
“Özür d ler m, bu aralar fazla unutkan ve dalgınım. Zaten bunun ç n geld m buraya. En bas t şeyler b le unutuyorum;
çocukluğumdan ber b ld ğ m fıkraları unutuyorum, yen öğrend ğ m fıkraları unutuyorum, ocağı açık unutuyorum, kapıları açık
unutuyorum, nanır mısınız uyurken gözümü açık unutuyorum. Hatta esk b r d z de de gözler açık uyuyan b r adam vardı
belk adını hatırlarsınız. Şeyd ... Ah, hatırlayamıyorum.”
“Hay aks . Ben m de ş md aklıma gelmed . Oysak zled ğ m hatırlıyorum. Şarkıcı b r kadın
vardı hatta.”
“Heh, evet evet.”
“Neyse, bulamadım ş md . S z bana k ml k kartınızı ver n. Ben g r ş n z yapayım k b r an önce
sağlığınıza kavuşup şu d z y söyley n bana da.”
Tarık ufak b r arama sonucu k ml k kartını bulup kadına uzattı. Kadın da kartın üzer ndek numaraları b lg sayara g rmeye
başlamıştı.
“Hay Allah!”
“Ne oldu? B r sorun mu var?”
“Evet, çok tuhaf Tarık Bey.”
“Ne var, ne oluyor!” Tarık stemeden de olsa telaş ve korkuyla b rl kte ses n yükseltm şt .
“Tarık Bey, s z s stemde ölü gözüküyorsunuz. Kaydınızı da yapamıyorum bu nedenle.”
Tarık s n rden b r kahkaha patlattı.
“Nasıl olur hanımefend . Görüyorsunuz ya buradayım şte. Unutkanım ama nsan öldüğünü unutur mu h ç?”
“Ben de anlamadım Tarık Bey.”
“S stemde b r hata olmalı. Bakın şte kanlı canlı karşınızdayım.”
“İstersen z b r arkadaşım var. Nüfus Müdürlüğü’nde üst mevk lerde çalışıyor. Onu arayıp çabucak halledeb l r z meseley .”
“Tamam tamam. Arayın da hemen çözülsün şu sorun.”
Kadın cep telefonunu çıkardı ve arkadaşının numarasını çev rd .
“Alo. Nalan nasılsın canım? / B r haftadır doğru düzgün tat l yapamadım canım b r tek ona üzülüyorum. / Evet evet, en son
Sezenler n ev ndek güne g tt m. Ayy Yel z’ n elb ses ne ğrençt öyle. M dem kalktı resmen. / Nazan da çok ego st. Sadece
Betül değ l k . / Sen Nerm n’ n gerçek yüzünü görmed n ama. O ne s ns d r b r b lsen. / Neyse canım arkasından konuşmayalım
k msen n. B z onlar g b değ l z. Ben sana b r şey soracaktım onun ç n aradım tatlım. / Şu an karşımda b r beyefend var her
şey unuttuğunu söylüyor. B r d z söyled hatta ben de hatırlayamadım. / Şey han gözler açık uyuyan b r dede var. Şarkıcı b r
kadın falan. / Hay aks sen de m hatırlamadın? / Neyse, şte bu beyefend nüfusta ölü olarak gözüküyor. / Yok canım neden
dalga geçey m karşımda adam. / Gülmesene Nalan. / İsm Tarık Düzen. Sen de bak da b r hata var bu ş n ç nde. / K ml k
numarasını da söylüyorum. /Hay Allah! B r san ye canım.” Telefonu ağzından uzaklaştırıp Tarık’a döndü. “Tarık Bey evet orada
da ölü gözüküyorsunuz. Hatta geçen yıl ölmüşsünüz yan 23 yaşında. B r yanlışlık olması da mkansız. Sonuçta herkes n tek b r
k ml k numarası var ve bu kaydı tutanlar da hata yapmaz.” Tarık kadının ses ndek böbürlenmey , hastalığının verm ş olduğu
özgüvens zl kle kabul etmek zorunda kaldı.
“Hay aks ! İnanın h ç hatırlamıyorum. Gal ba öldüğümü de unutmuşum. Pek söylemes ayıp ama yan nasıl den r b lm yorum...
Nerede yaşıyormuşum veya nerede yatıyormuşum demek daha doğru olur?” “Nalan, pek Tarık Bey nerede metfun acaba? /
Tamam, tamam canım. Çok teşekkür eder m. Bu hafta sonu Berr n’dey z haber n olsun. / Tamam canım öptüm. Görüşürüz.”
Telefonunu kapatıp Tarık’a döndü. “Tarık Bey, hastanen n arkasında kalan caddedek özel b r bankanın plazasında
metfunsunuz. Buraya not da almıştım. Plazanın beş nc katındak nsan kaynakları bölümündeym şs n z. Yalnız mesa b t m ne
çok az kalmış. Eğer b raz hızlı olursanız hem yer n z kaybetmezs n z hem de üstler n zden azar ş tmezs n z.” Kadının baştak
kur yapan gülümsemes , Tarık’ın nerede yattığın öğrend ğ nde kayıplara karışmıştı. “Teşekkür eder m hanımefend . Son b r şey
de r ca edeb l r m y m s zden?”
“Tab k de Tarık Bey.”
“Bana plazanın adres n b r kağıda yazar mısınız? Bu aralar en bas t şeyler b le unutuyorum; çocukluğumdan ber b ld ğ m fıkraları...”
Beyza Ersan
İÇİMDEN GELDİĞİ GİBİ
“Sevg ler yarınlara bıraktınız
Çek ngen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
S z yanlış tanıdı.
B tmeyen şler yüzünden
(S z böyle olsun stemezd n z)
B r bakış b le yeterken anlatmaya her şey
Kalb n z dolduran duygular
Kalb n zde kaldı.” (Sevg lerde, Behçet Necat g l)
Sabah, lk ışıklarını göstermeye başladı. Çalan alarm ses yle uyandınız belk de tüm gece uyuyamadınız gözler n z açık, düşünceler n zle
beraber sabah olmasını bekled n z, b lemem. Ben m g b erken kalkmayı seven/sevmek zorunda kalanlardansanız alışmışsınızdır, yan
ş n z b raz daha kolay. Muhtemelen ağzınıza tek lokma atmadan alelacele en yakın durağa doğru g tt n z. Şansınız varsa en yakın
pastaneden b r poğaça alıverd n z. Kalabalıkta nsanlarla sırt sırta g derken ağzınıza koyduğunuz poğaçayla kahvaltı ş n z hallett n z b r
bakıma.
Günün telaşı ç ndeyken muhtemelen den z kenarından geçerken sabahın o saatler nde güneş n ne kadar güzel göründüğünü
görmed n z. Camı açıp den z kokusunu ç n ze çekmed n z. Sokağınızda bulunan ve her gün önünden geçt ğ n z tatlı esnaf amcanın artık
koşullara dayanamayıp dükkanı kapattığını, en yakın arkadaşınızla belk de aylardır görüşmed ğ n z de fark etmed n z. Baktınız ama
görmey terc h etmed n z.
Ertelemey seçt n z duygularınızı, düşünceler n z , söylemek sted kler n z hep sonraya atıverd n z; zamanınız yoktu, koşullar uygun değ ld ,
b r gün yapardınız nasılsa... Bu nedenle dolabın der nl kler nde sakladığınız ten s raket n z kullanmak ç n güzel b r havayı bekled n z,
oynamak ç n uygun kıyafet n z yok, kıyafet alacağınız gen ş b r zamanı bekled n z, şu aralar çok yorgun olduğunuzdan o kadar koşturup
duramazsınız sahada. Başınızın kalabalık olmadığı b r zamanı bekled n z, bekled n z, bekled n z… En yakın arkadaşınızı görmeyel aylar
oldu. Bugün arayacaktınız da ş md saat geç oldu. Başka zaman yaparsınız, hem önce o aramalı. Sonra da o kadar zaman geçt ş md
nasıl arayayım ded n z; erteled n z, erteled n z, erteled n z. B r sonsuzluğa attınız ş n z b r gün zamanı
gel r nasılsa...
Bu durum en çok anneannemde ç me dokunmuştu ben m. Beyaz tenl , tonton ht yarcık eşyalarına özenle bakardı. T p k b r
Türk annes olduğundan bazı eşyalarını m saf rlere saklardı ya da v tr nde tutar h ç kullanmazdı. Sonra ne oldu b l yor musunuz?
O eşyaları h ç ya da çok az kullandı. Vefatının ardından ev ne g tt ğ m zaman kıyamayıp sakladığı v tr ndek f ncanları görünce o
kadar üzüldüm k ... Ah tatlı tontonum nasıl da özen rd . Ama b r gün kullanılmak üzere saklayıp kıyamadığı f ncanları, örtüler ,
süslü tabaklarını kullanacak zaman artık kalmamıştı. Çok sevd ğ f ncanlarından b r n ben almıştım hatıra kalsın d ye. Kahve
çmey çok sever m ona çekm ş m sanırım. Ş md o mor f ncandan kahve çerken özenl davranıyorum; tontonum da öyle
yapardı, çok severd f ncanını çünkü. Gözler m doluver yor sonra.
B l yor musunuz, ben s z anlıyorum. B raz da hak ver yorum. Yaşadıklarımız benzerl k göster yor aslında. Hep b r şeyler n doğru
zamanını bekled k. Doğru yer, doğru zaman, doğru koşullar… İç m zden geld ğ g b davranamadık hesap k tap yaptık sürekl .
Gerek var mı bu kadarına b lemed k. Sevg m z en yakınımızdak lere b le gösteremed k ş rde Behçet Necat g l’ n de ded ğ g b .
Uzun zamandır lk defa ç mden geld ğ b rkaç şey yaptım, k m ne düşünür, karşıdak ne anlar demeden. Kend m nasıl fade
etmek st yorsam canım ne söylemek st yorsa söyled m. Hatta bu yazıyı yazmam b le bunun gösterges . İlk defa beğen lme
kaygısı yaşamadan kalb mden geçenler döküver yorum. Çok y geld bu bana. K m b l r belk de böyle yazılar görürsünüz artık
benden.
Elbette hesap yapmalı programlamalıyız hayatımızı, gel ş güzel yaşanır mı h ç? Yaşamayalım da zaten… Ama en ufak şeyde b le
bu kadar hesap yapmak doğru mu? K m ne düşünür, ne anlar, söylesem p şman olur muyum d ye düşünmek s zce de çok
yorucu değ l m ? Hayatı bu kadar mücadele hal ne get rmek ve sürekl gal p gelmey stemek normal m ? Yen yıla sayılı günler
kaldı. Ben m bu yılk kararım h çb r şey ç mde tutmamak, tuttukça daha da kötü oluyor nsan. Bu nedenle ç mden geld ğ g b
yaparken kend gururumla rekabet etmeyeceğ m. Z h nsel karmaşamın ç nde bu kadar boğulmayacağım ve ç mden gelen
yaptığımda zerre p şmanlık duymayacağım.
Konu dağıldı aslında Behçet Neca g l’ n “Sevg lerde” ş r n n bende uyandırdıklarında yola çıkarak b r şeyler paylaşmak sted m s zlerle. Bu
ş rde İstanbul nsanını anlatmış sank şa r. B l rs n z, İstanbul’u çok sever m h kayeler mde de mutlaka değ n r m. Boşuna değ l İstanbul
nsanı b r başka herkes b rb r yle rekabet hal nde, tutunması hayatı devam ett rmes çok daha zor b r yer. İstanbul’a lk defa gelen b r
arkadaşımın “K msen n k mseye tahammül edecek hal kalmamış”, dey ş geld aklıma. Sah den herkes dünyanın en öneml şler yle
uğraştığından b rb r n n suratına bakacak, b r tebessüm edecek halde dah değ l.
Kalem el me almayalı epey olmuş. B r yıla yakın zaman geçm ş, uzun b r vak t… Yazmanın bana ne kadar y geld ğ n
unutmuşum sanırım. Kend m bu yolla keşfett ğ m , ç mdek fırtınaların bu yolla durulduğunu, sev nçler m bu yolla dolud zg n
yaşadığımı unutuverm ş m. Tekrardan defter m el me alınca ne yalan söyleyey m b raz mahcup h ssett m s ze karşı. B r sürü
karalamayla dolu emektar defter m b r köşeye atmanın hüznü doldu ç me. Bu böyle olmaz. Bana en y gelen şey yapmalıyım.
Aslında daha çok hüzünlü zamanlarımda alıyorum el me o uçuk mav defter m . Her şey güllük gül stanlıkken nedense el m
kaleme daha az g d yor. Ş md lerde ç m b raz burkulunca masa başında yazarken buldum kend m . Bugün sevg l okurlar böyle
b r yazıyla s z nley m. İlk defa h çb r şey düşünmeden sadece ç mden geld ğ g b yazdım. Ne d yey m, çok da y geld . Vakt n z
ayırıp okuduğunuz ç n benden s ze bol teşekkür… Yan d yeceğ m o k ertelemeyel m değerl okurlar, sevg m z yarınlara
bırakmayalım. Değ l m ama?
Alıntı Köşesi
CEMİL MERİÇ
“Asırlara değ l, sana seslenmek st yorum. Şöhretten, ebed yetten bana ne? İst yorum k , bütün yazdıklarımı ve bütün
yazacaklarımı yalnız sen okuyasın. Ben, bütün lhamlarım, bütün rüyalarım, bütün vec tler mle yalnız sen terennüm
etmek, şarkılarımı yalnız sen n ç n söylemek st yorum.”
“Akşamdan ber ağlıyorum. Ama merak etme, kend mden başka k msey bedbaht etm yorum. İstesen romanların
en güzel n yaşayab l r z. İsteyeceks n de, hatta st yorsun. Bütün korkum geç kalmamak...”
Jurnal B r nc C lt (1965)
“İnsanlar sev lmek ç n yaratıldılar. Eşyalar se kullanılmak ç n. Dünyadak kaosun neden ; eşyaların sev lmeler ve
nsanların kullanılmaları.” İnsanları esk s kadar sevmemek. İnsanları ve eşyayı. Gal ba ölmek de bu.”
Bu Ülke (1974)
İyi ki Tanımışız
HAZİRAN
NAZIM HİKMET, ORHAN KEMAL, AHMED ARİF
sokaktayım
gece leylak
ve tomurcuk kokuyor
yaralı b r şah n olmuş yüreğ m
uy anam anam
haz randa ölmek zor!
havada tüy
havada kuş
havada kuş soluğu kokusu
hava leylak
ve tomurcuk kokuyor
ne anlar acılardan / güzel haz ran
ne anlar güzel bahar!
kopuk b r kol sokakta
çırpınıp durur
...
asmak ney kurtarır
öldürmek ney
yaşatmaktır öneml s
güzel yaşatmak
abeceden geç rmek kıracın çek rges n
ekmeks z yuvasız hek ms z bırakmamak
ah yavrum
ah güzel m
canım ben m / sevd ceğ m
b rtanem
kısa sürdü bu yolculuk
n'eylers n k sonu yok!
gece leylak
ve tomurcuk kokuyor
uy anam anam
haz randa ölmek zor!
Haz ran 1963’te Nazım H kmet’ , 1970’te Orhan Kemal’
ve 1991’de Ahmed Ar f’ kaybett k.
Vesa t B r nc Yaz, takv mler y ne b r Haz ran ayını
göster rken bu kez “K ml k” kel mes n ortaya
atıyor ve buruk b r tebessümle aslında sonsuz
duygulara gömülü k ml kler n sah pler olan üç
büyük edeb yat ustası Orhan Kemal, Nazım
H kmet ve Ahmed Ar f’ n kısa g b görünen
ömürler ne n ce asırlar sığdırışlarını Hasan
Hüsey n Korkmazg l’ n “Haz randa Ölmek Zor”
ş r n n en can alıcı noktalarıyla okuyucularına
anımsatmayı amaçlıyor.
Derg ek b olarak sayfalar boyu b zat h
k ml ğ m z n peş ne düştüğümüz bu yen
sayımızdan geçm ş tüm yaz aylarını hüzünle
selamlıyor ve üstatlarımızı saygıyla anıyoruz.
Gem Aydın
SERBEST NOKTA
ŞİRKETLERİ
“Serbest Nokta Ş rketler ’ne hoş geld n z. Tem z z h n ve yen b r hayata bahşed ld n z. Başlangıç avansınızı ATM’den alıp
sted ğ n z kıyafetler seçerek odadan çıkab l rs n z.” Robotumsu ses konuşmaya devam ederken, beyaz b r odada
gözler m açtım; çer s nde b r yastık ve battan yeden oluşan yatak, karşısında b r kapı, sağında b r dolap, dolabın
yanında ayna ve solunda se ATM bulunan. Her şey beyaz, bas t ve mükemmelce yerleşt r lm şt adeta mükemmel
olmak ç n mükemmel g b yd .
“Neredey m?”
“Üzgünüm, s ze cevap veremem. Sadece b r ses kaydıyım.”
“Ses kaydıysan nasıl bana cevap verd n?”
“Üzgünüm, s ze cevap veremem. Sadece b r ses kaydıyım.”
Demek oluyor k gerçekten b r ses kaydıydı. Ayağa kalkıp dolabı açtım. B r sürü kıyafet seçeneğ vardı ve hang s n
seçeceğ m b lemed m. Normalde ne g yerd m k ? Gerçekten, ne g yerd m? Kend hakkımda hatırladığım tek şey
hatırlamaya çalıştım. K m m ben? Nasıl g y n r m? Ne sever m? Neden bu sorulardan h çb r ne cevap verem yorum?
Neden kend hakkımda tek b r şey b le b lm yorum?
B rkaç şey kaptım ve üzer me g yd m, sonra aynanın karşısına geçt m. Kend m aynanın karşısında lk defa görüyordum.
Bu doğru olab l r m yd ? Ama kend m lk defa görüyorsam; suratımın ve beden m n b r bebeğe a t olamayacağını, hatta
b r yet şk n beden olduğunu, normal b r durumda hakkımda b r şeyler b lmem gerekt ğ n nereden b l yordum? Ayrıca
kend m dah k msey tanımıyorsam, nasıl sırf ten reng mden dolayı ayrımcılığa uğrayacağımı b leb l rd m? İnsanların
gözünde nefret görmeden bazı nsanların sadece ten reng mden dolayı benden nefret edecekler n nereden
b leb l rd m?
Soruların cevabını bulab leceğ m düşünüp ATM’dek parayı alarak odadan çıktım. Ben mle aynı fadey paylaşan sürü
farklı nsan vardı. Heps n n b r sıraya g rd ğ n gördüm, ben de g rd m.
“Sen de m b r şey hatırlamıyorsun evladım?”
“Kes n Amer ka beyn m z yıkadı.”
“Eğer k yakın b r zamanda cevap alamazsam dava açacağım.”
“Yoksa uzaylılar tarafından mı kaçırıldık?”
B r sürü ses çıkıyordu lak n h çb r mantıklı değ ld . Adım neyd ben m? Pek ya onların? Burası neres yd ?
“Merhabalar. Serbest Nokta Ş rket ’n n hafıza s lme şubeler nden b r ndes n z. S z
geçm ş n zden kurtarıp yen b r hayat hed ye ed yoruz. Şu anda İstanbul’dasınız ama başka
b r yere g tmek stersen z lütfen Serbest Nokta Destek Hattı’na ulaşın. Yen hayatınızda adınız
ne olsun sters n z?”
“Pardon, hafıza s lme m ded n z?”
B r b l m kurgu f lm nde değ l z sonuçta. Neyden bahsed yor bu?
“Evet. Hayata tekrardan başlayab lmek ç n bütün hafızanız
s l nd .”
“Bunu yaparken bana sordunuz mu?”
“Evet, hatta geçm ştek s z bu şlem n yapılmasına z n verd n z”
“Ama bunu hatırlamıyorum.”
“Amacı bu zaten.”
Amacı da buymuş. Em n m k yapab leceğ m hukuk b r şeyler olmalı.
“Kend hafızamı s lmeme z n verd ğ m hatırlamıyorsam gerçekten rıza ver p vermed ğ m nereden b leceğ m?
Bu konuda yapab leceğ m hukuk b r şlem olmalı!”
“Hafıza s lme şlem gerçekleşmeden önce s z n rade beyanınızın olduğu b r v deo kayded yoruz. Lak n şlem
yapıldıktan sonra hukuk olarak yen b r k ş l k kazandığınız ç n esk k ş l ğ n z k ş statüsünü kaybed yor. Bu rade
beyanınız da sadece mahkeme kararı tarafıyla yen lenen k ş l ğe ver l yor lak n yen k ş l ğ n z esk k ş l ğ n ze a t
olan h çb r şey taşımıyor, bu yüzden s z onun adına dava açamıyorsunuz. İraden z n öğren leb lmes ç n ancak
esk k ş l ğ n b r suç le bağlantısının olması gerek r. O durumda b le sadece şlem n rızanızla yapılıp
yapılmadığına bakılır.”
“
Pek ya rızam dışında yapıldıysa?”
“S z ve esk k ş l k hukuk açıdan farklı k ş lers n z. Esk k ş l ğ n a les ş rket m ze dava açıp madd ve manev
tazm nat alab l r lak n bu konuda s z n yapab leceğ n z h çb r şey yok.”
“Pek ... H çb r şey hatırlamıyorsam nasıl bazı şeyler b l yorum,
konuşmak g b ?”
“Teknoloj o kadar gel şt k beyn n ze yerleşt rd ğ m z küçük b r ç p sayes nde s ze yet şk n b r b rey n b lmes
gereken her b lg y yüklüyoruz. Bu şek lde hayatınızda gerekl her şeye sah p olmuş oluyorsunuz.”
Ne yan ? Hafızamı s l yorlar ve onlara dava b le açamıyor muyum? Esk “ben” ne düşünüyorsa düşünsün, k m
olduğumu benden çalma hakkına sah p olmamalı.
“Başka sorunuz var mı?”
Var olan sorularıma cevap vereb lecek m s n k ? Vereb leceksen cevapla bakalım. Esk ben her şey m el mden
alma hakkını kend nde nasıl bulab ld ? K m kend n s lmek sterd k ? Pek ya ben sevenler buna nasıl z n
vereb l rler? Ben şu anda bırak adımı, lk adımlarımı b le b lmezken, onlar bens z nasıl rahat olab l yorlar?
Em n m k herkes b r gün kend n baştan yaratmak stem şt r ama kend n tanımıyorsan kend n baştan yaratmış
sayılır mısın? Öğrenmeden b l nen b lg , gerçekten b lg m d r? Yoksa sadece beyn n ç nde yankılanan boş b r
eko mudur? Sevg y h ssetmeden sevg y b lemez b r nsan. Sevg s z m ş md , sırf geçm şten b r s sevg s z olmak
sted d ye. Geçm şten b r sayılır mıyım k eğer geçm ş hatırlayamıyorsam? K m m ben? Anılarımla,
davranışlarımla, ses mle, sözler mle, gülümsememle, kızmamla, üzülmemle, her nefes alışımla ben
olmuyorsam, sah , k m m ben? Bu kadar varoluşsal sancılar daha yen doğmuş b r yet şk ne yüklemek ç n fazla
değ l m ? Nereden geld ğ m b lmeden nasıl b r yere g deceğ m?
“Hayır, yok.” Çünkü bu soruları h çb r m z asla gerçek anlamda
cevaplayamayız.
“Pek bu yen hayatınızda hang sm kullanmak sters n z?”
Geçm ş n hatırlamayan gerçekten gelecek yaratab l r m ? Esk nsanın varlığı olmadan yen b r nsan olab l r
m s n? Yahut esk olan mıdır yen y yaratan? P şmanlıklar “esk ” olan bana a t, ben m p şmanlığım b le yok. Sen n
hakkında h çb r şey b lm yorum, kend m tanımıyorum. Tek b ld ğ m bu ş rket ve üzer mdek kıyafetler.
Zeynep Övün
AİDİYET İZİNDE
K ml k, tanım olarak b r nsanın k m olduğunu kanıtlayan belged r. Başka b r açıdan
bakmak gerek rse, k ml k ne salt b r devlete a t b r belge ne de a d yet b ld r r; b r
nev ç m ze doğru ed len yolculuktur. İç m zdek karmaşanın en net hal d r. Alemden
önce kend ç alem m ze yolculuk yapmak gerek r. Bu yol, Maga’dan Cape Town’a
süren uzunca b r yol değ ld r elbette. Ruhunu bulma yoludur... Benl ğ m z puslu
yollarda y t rmeden, k ş l ğ m z akıl ve v cdan pusulamızda bulmalıyız. Bunun ç n
müh m olan burada değeceğ m z kalpler ve yapacağımız ç münakaşadır. Çünkü
nsan yeryüzünde z hn nden geçen sorular kadar vardır. Bazı soruları hayatımızın
merkez ne koymalıyız. “K m m, nereye g d yorum?” İnsan z hn ndek soruların ta
kend s d r. İnsanın k ş l ğ n soruları ve sustukları bel rler. K ml k evvel le ah r
arasında seçt ğ m z yoldur. B zler, bu yolculukta düşünce ve duruşumuzla var
oluruz. Ahmet Mümtaz Taylan’ın sözüyle: “K ml k hayata başlarken değ l hayatı
b t r rken ed n r ve nsan ded ğ n, kend k ml ğ n nşa etmel d r.” B rb r n besleyen
b rçok kel me vardır: vuslat le f rkat, bülbül le gül, ah le s yah... K ml k ve yol
kel meler arasında da b rb r n besleyen der n b r bağ vardır. İnsanın seçt ğ yol,
onun k ml ğ d r. Sonu ster d kenl yollara ster gül bahçes ne varsın, herkes seçt ğ
yol kadardır hayatta çünkü yol k ml kt r.
Sözün özü,
Ozanın dey ş yle uzun nce b r yoldur,
Nakkaş edasıyla şleyeceğ m z nakıştır,
Ardımızdan yâd edecekler tavrımız, ç zg m z,
duruşumuzdur...
K ml k,
Bazen ah,
Zaman zaman s yah,
Özüne nersen s ms yah.
Bu ah karmaşası ç nde k ml ğ m z ve yolumuzu
bulup, onu y t rmeden nsan kalab lmek üm d yle...
Nazlı Kocaçınar
Beria Rana Aktaş
KENDİNE İMDAT
Arkadaşım Günlük,
K mselere ses edemed ğ n, yazarak kend n bulacağını sandığın ancak kend ne b le “ mdat” demekten çek nd ğ n b r
yolda adım adım lerl yorsun. Korkuyorsun gerçekler nden ve kaçmaya çalışıyorsun.
İnsan etraftan kaçtıkça kend ne varır da, kend nden kaçtıkça nereye varacak? Yahut bu kaçış ne zamana kadar
hayatında var olacak? Sen b r ler tarafından tanımlanmayı, b r ler ne göre şek l almayı ezber ett n hep, üzülmemek ve
y t rmemek adına. Çünkü b r yerden duyduğun g b sandın k “B r nsanın sev leb lmes ç n kend s g b olmaması
gerek yormuş, sev leb lmek ç n herkes g b olmak gerek yormuş.” Ancak nsan hem herkes bekler hem de özgün sen ,
nsan ne sted ğ n b lmez k . Sen ne sted ğ n b lmeyen bu çılgın karmaşıklıkta h ç ett n kend n kend nden. İnsan
bırakınca kend peş n , hayat da onu bırakıyor maalesef.
Ş kayet etmek, neden ne ulaşamadan ağlayıp harap olmak çok kolay Günlük. Oysa k kl şed r ancak her şey n de
b r neden vardır elbet y veya kötü halde, her yaşadığın sana b r şeyler katar sen sen yapmak adına. Farkına
varamadığın k ş l ğ nde b r ler n barındırmak st yorsan, daha doğrusu kend ne yol açmak st yorsan çöz ç ndek
kördüğümler . Belk de kör olmayan, k sıkımlık düğümler .
Dünya benc l b r soyutluktan baret ve b z bu soyutluğa hayat d yerek cebelleşmeye çalışıyoruz b n b r sıkıntıyla. Akışına
karışamadığın, senaryosuna yen b r repl k ekleyemed ğ n bu döngüde sen hem kabullenmek hem de natçı şek lde
devam etmek zorundasın yoluna. Yürümekten neden çek nes n k ? İllak b r yere vardırmayacak mı yollar sen ? Her
yaşanılanın tecrübe, hayatına her g ren n farklı b r değer olduğunu unutmadan, kend n kör kuyulara atmadan
koşacaksın en sonsuz sonsuzluklara. Bu sonsuzluğu geç reb lecek, kolay kılab lecek tek şey sens n. Sen ve baş başa
kaldığın kend n.
Acımasız hayat kend ne laç olmayana el uzatmıyor,
k msen n uzatmadığı g b . Yaşadığın onca şey göz
önüne alırken yaptığını ve yapmadığını, bunların
neden n sormayı unutma kend ne, sormayı
unutturanları da uzak et senden. En kend n olmaya
çalıştığın l manlarda sen görmey p başıboş
bırakanlardan kaç kurtul ve sana benc l olana sen de
benc l olmayı öğren. Çünkü hayat gerçekten kısa b r
adım öten göremeyeceğ n şek lde. Tanı, sev ve değer
ver ç ndek günlüğe.
Bağır kend ne “İmdat”, d ye, sırtını sıvazlayacak başka Nazlı Kocaçınar
k mselere görünmeden.
Husrev Ayten
TEK KANATLI BİR KUŞ’UN
SERGİLEDİĞİ KORKU VE
BELİRSİZLİK ÜZERİNE
“Bu kısa romanımız o kadar akıcı ve yalın b r d lle yazılmış k s z Melek Hanım’ın yaptığı kahvey
höpürdeterek çerken b r anda b t ver yor.”
Bünyemde barındırdığım yegâne fanat kl k olan Yaşar Kemal fanat kl ğ n n b r gereğ
olarak bu yazımda, s zlere büyük puntolarla basılmış olan nce b r Yaşar Kemal
romanı olan Tek Kanatlı B r Kuş’u kısaca anlatmaya çalışacağım.
Yaşar Kemal’ n yaşarken yayınlanan son romanı olan Tek Kanatlı B r Kuş’un sm
çer ğ ve mesajına l şk n öneml puçları ver yor. İsm n n z h nlerde uyandırdığı
korkuyu ve bel rs zl ğ toplumda bulaşıcı b r hastalık g b yayılan unsurlar olarak
anlatan bu Yaşar Kemal romanını okumanızı ısrarla tavs ye ed yorum.
Neredeyse tüm romanlarında Anadolu nsanının karakter tahl ller n eşs z b r b ç mde b zlere aktaran Yaşar Kemal,
bu eser nde de uzun karakter tahl ller ne g rmeden b rb r nden oldukça farklı karakterler art arda özenle d zm ş.
Bu kısa romanımız o kadar akıcı ve yalın b r d lle yazılmış k s z Melek Hanım’ın yaptığı kahvey höpürdeterek
çerken b r anda b t ver yor. Roman boyunca çoğu zaman pembe örgüsünü örerken karşımıza çıkan ve a les ne
düşkün b r asker kızı olan Melek Hanım nerede olurlarsa olsunlar her sabah kocası Remz Bey’ n kahves n
yapmayı hmal etm yor. Romanın lk bölümünde, Remz Bey’ n Yokuşlu kasabasına postane müdürü olarak
tay n n n çıkmasının ardından Remz Bey ve Melek Hanım tren le yollara düşerler. Kasaba yakınındak stasyona
geld kler nde se stasyon şef Karaden zl Sadrett n Bey le karşılaşırlar. Sadrett n Bey o kasabaya b r şeyler
olduğunu ve oraya g tmemeler gerekt ğ n söyleyerek romanın temel olan korku ve bel rs zl ğ m f t l n ateşler.
B nd kler otobüsün şoförünün o kasabaya b r şeyler oldu, k mse g demez, s z de g tmey n şekl ndek söylemler
se b z okurlar hem meraklandırır hem de b r korkunun ve bel rs zl ğ n tam ortasına ter. Şoför kasabanın yol
ayrımından ler g tmeyerek onları oracıkta nd r ver r. Romanın k nc bölümünde kahramanlarımız, otobüsün
onları nd rd ğ yerde, kasabaya g den b r aracın geçmes n beklerler. Bu bekleme sırasında karşılaşılan k mseler n
okuyucu z hn nde bıraktığı uğursuzluk, korku ve bel rs zl k le olay örgüsünü daha da lg çek c hale get ren Yaşar
Kemal, romana sonradan dah l ett ğ yen karakterler de Melek Hanım ve Remz Bey’ aratmayacak b r b ç mde y
bet mler. Romanda bel rs zl ğ n üstüne temellenen ve b r türlü açıklığa kavuşturulmayan şek lde kasabaya
g d lemeyeceğ ve orada k msen n olmadığı defalarca d le get r l r. Almanya’da yaşayan ve annes n uzun yıllar
sonra z yarete gelen, göster ş meraklısı ve b r o kadar denges z b r karaktere sah p olan şç Zel ha romanın b r
yer nde koşarak kasabaya g der ve böylece yazar Zel ha’nın ağzından kasabanın b l nmezl ğ n fantast k b r
b ç mde anlatmaya başlar:
“Gözümü b r perde örttü. Uzun b r ec nn geld karşıdan, kasabanın alanına oturdu. Oturdu k ne oturuş̧ . Ben
oraya kaçtım, baktım yolumu çev rm ş̧ . B r kuyuya düştüm boğuluyordum, Allah b l r nasıl çıktım. H ç̧ nsan
yok. Kuyudan çıktım b r ormana düştüm.”
Zel ha’nın anlatımıyla b z y ce ağına düşüren yazar, yukarıdak fadelerle romanlarında sıklıkla başvurduğu
fantast k havayı da kuvvetlend rm şt r. Kocasının onu kurtarması le d ğerler n n yanına dönen Zel ha gördükler n ,
belk de b re b n katarak, d ğerler ne de aktarır. Bel rs zl k ve korkuyu daha da perç nleyen bu fadeler Melek Hanım
tarafından Zel ha’nın şovu olarak yorumlanır. Korku ve bel rs zl k le Zel ha’nın göster ş meraklısı karakter arasında
kalan okuyucu daha da başarılı b r şek lde daha da meraklandırılmıştır. Romanın sonunda Melek Hanım, Remz
Bey ve Yanıkoğlu’nun bekled ğ yerde duran ve şoförün buradan daha ler ye g tmem d yerek m n büsten nd rd ğ
uzun sakallı b r adam karşımıza çıkar. Bu uzun sakallı adam, kasabanın kasabı Molla Abdullah’ın 5 yıl önce aldığı
175 koyunun parasını hala ödemed ğ n ve bu yüzden böyle yollara başvurduğunu söyler ve bell bel rs z b r kapı
aralar b z okuyuculara. Bu durum b zlere, kasabaya l şk n bel rs zl k ve korkunun aslında b r yanılsamadan ve
yalandan baret olduğu göster r. Böylece Yaşar Kemal korkunun ve bel rs zl k duygusunun ster gerçek olsun ster
olmasın toplumda nasıl da hızla yayılab ld ğ n n ve bu duyguların b zler önünde nasıl da görünmez b r duvar
olab leceğ n gösterm şt r. Hatırlayın, köye g den Zel ha dah neler neler anlatmış ve korkudan adeta d l
tutulmuştu. Yaşar Kemal, bol metaforlu, çağrışımı yüksek bu k tap le ülkem zde sıklıkla karşılaştığımız fakat b r o
kadar da anlamsız olan bel rs zl k ve korkunun b zler nasıl çözümsüzlüğe tt ğ n etk l ve anlamlı b r şek lde gözler
önüne serm ş. Umarım s zler n bu k tabı okuması da merhum Yaşar Kemal’ güzel b r şek lde anmanıza aracı olur.
Tekrar görüşmek üzere sevg l okur!
Serya Augün
KİTAPLARA YOLCULUK
Or j nal Adı: Huzursuzluk
Yazarın Adı: Zülfü L vanel
Tür: Roman
Sayfa Sayısı: 154
En Sevd ğ m Bölüm: “Harese ned r, b l r m s n? Develer n çölde çok sevd ğ b r d ken var. Deve d ken
yed kçe ağzı kanar. Tuzlu kanın tadı d ken nk yle karışınca bu, deven n daha çok hoşuna g der. Kanadıkça
yer, b r türlü kend kanına doyamaz... Ortadoğu’nun adet de budur, tar h boyunca b rb r n öldürür ama
aslında kend n öldürdüğünü anlamaz. Kend kanından sarhoş olur.”
“Sank ç mde der n b r h çl k var.”L vanel ’n n “Huzursuzluk” adlı k tabını okumayı b t rd ğ mde h sler m bu söz d le
get rm ş oldu. 2016 yılında Amer ka’da vahş ce b r saldırıya kurban g den Hüsey n’ n ölümünden sonra b l nmezl ğe
doğru başlayan b r h kaye... Tüm dünyanın gözü önünde yaşanan b r katl amın mağduru Meleknaz ve bu h kayey
aydınlatmaya çalıştıkça aslında kend k ml ğ n bulan b r gazetec ...
Yıl 2016... Hep m z IŞİD adı altında b nlerce nsanın d n adına şled ğ c nayetler n sonucunda ölen masum bebekler ,
günahsız kadınları canlı canlı ekranlarda zled k, gazetelerde okuduk. Ancak L vanel bunun ötes ne geç p bu eserde
yaşanan acıları b zzat benl ğ n zde h ssett rmek stem ş ve h ssett rm ş. Eğ t m üzer ne batıya okumaya gelen
İbrah m adlı gazetec b r gün yayımlaması ç n b r haber hazırlamaya başladığında bu habere konu olan k ş n n kend
çocukluk arkadaşından başkası olmadığını görür ve bunun üzer ne arkadaşını son yolculuğuna uğurlamak üzere
zamanın durduğu şehre, Mard n’e doğru yola çıkar. Mard n’e gelen bu genç ger de bıraktığı onca yıllık gerçeğ n
yüzüne çarpmasıyla kend n bu şehr n büyüsüne kaptırır. Tar h n n 3000 yıl önces ne dayandığı tahm n ed len
“Kaleler n Şehr ” b rçok kültüre, nanca ev sah pl ğ yapmıştır. Süryan ler n, Ermen ler n, Kürtler n, Arapların ve daha
n celer n n olduğu Mezopotamya’nın kocaman b r parçası olan Mard n’de da ma hoşgörü ortamı olmuştur ve nsanlar
b rb rler n yalnızca nsan olarak kabul ed p, nançlarına saygı duymuşlardır. Aslında den leb l r k nsanlar yalnızca
“ nsan” olarak bakıyorlarmış b rb rler ne, k ml klerden arınmış b r şek lde. “B r ” olarak topluluğun çer s nde olmak,
Müslüman olmaktan daha değerl ym ş. Her şey tüketmey kend ne huy ed nm ş olan nsanlar bu hoşgörüyü de
zamanla tüketm şlerd r.
Ancak zaman değ şt kçe yıllar zulüm get rm ş, k ml ğ n seçemeyenler zulüm ç n seç lm şt r. İşte b r tüken ş konu
alan bu nsanlık ayıbında, İbrah m aslında hayatın İstanbul’da plazalarda, gökdelenlerde yaşanan hayatlardan çok
daha gerçek olduğunu görür. Yaptığı araştırmalar sonucunda arkadaşının c hatçı Müslümanlar le Haçlı Naz ler n n
ortak c nayet ne kurban g tt ğ n öğrenen gazetec bu h kayey tam manasıyla anlamak ç n Hüsey n’ n mültec
kampında aşık olduğu ve yalnızca Ez d l olması neden yle çok haksız acılara göğüs germ ş olan Meleknaz’ın
peş nden tüm Mard n’ ve daha sonra İstanbul’u dolaşmaya başlar. K tap nsanı Mard n sokaklarında gezd r rken aynı
zamanda tar h çok esk ye dayanan ancak tar h boyunca yalnızca s mler nden kaynaklanan yanlış anlaşılma
neden yle zulüm görmüş Ez d l ler hakkında da b l nmeyenler anlatıyor. Kend ler n
“ nsanlığın dışlanmış kolu” olarak n telend ren bu nanışa sah p nsanlar IŞİD m l tanlarının acımasız saldırılarından
sonra kend ler n es r pazarlarında yalnızca 20 dolarlık b r bedele karşı satılırken, tecavüze uğrarken ve ölmey
d lerken bulmuşlardır.
Yaptığım araştırmalardan ve k tapta okuduklarımdan sonra gördüm k Ezd l ler sanıldığının aks ne ateşe veya
şeytana tapmaktan çok uzaktırlar. İnanışa göre Hz. Muhammed’ n torununu öldüren Yez d kavm nden olduğu
sanılan bu halk aslında onlardan çok bağımsız olup Melek Tavus’a dua ederler ve b r tanrının varlığını da kabul
ederler. K tap, bu topraklarda nancın her şeyden önce geld ğ n çok acı b r şek lde karşınıza çıkarıyor.
Yıllardan ber d n adı altında öldürülen masum canları, kayıp ruhları düşünürken ne çok haksızlık ett bu
nsanlık b rb r ne d yeceks n z. Özell kle tecavüz sonucunda ham le kalan b r kadının bebeğ n n kör doğması
üzer ne okuduğum şu paragraf kalb m çok kırdı: “İk gözü kör doğdu k bu dünya da Ez d l lere yapılan
kötülükler , zulümler görmes n, dağda boğazları kavrularak susuzluktan ölen bebeler , IŞİD’ n kaçırıp köle
pazarında sattığı, on m l tan tecavüz ed nce Müslüman olursun, sevaba g rers n d yerek rah mler n
paramparça ett kler kız çocuklarını görmes n, Tanrı’nın d yarından alıp dünyaya nd rd ğ m nsan soyunun
vahşet ne tanık olmasın.” Bu nsanlık nereye g d yor b l nmez ama durması gerekt ğ artık bar zd r ve saygıyla,
hoşgörüyle yaşamadığımız her gün nsanlığımızdan daha da eks ltecekt r. Bu karant na günlerde
yaşadıklarımız b le aslında b rçok şey tükett ğ m z n gösterges d r. Yalnızca b rb r m z değ l, dünyayı,
hayvanları, tüm canlıları tükett k. D ler m bu zor günler en az kayıpla, en hızlı şek lde
geçer ve y l k tamamen kaybolmadan ona yet şeb l r z.
Eyşan Ateş
DÜŞÜNCELERİME
SARILI ELMAS
Kasım 1918’de car yem bu dünyadak tek haz nem olduğunu düşündüğüm, elmas kolyem boynuma takarken
etrafıma kayıtsızca bakmam, onun tarafından gerçekten tuhaf gözüküyor olmalıydı. Karşımda anneanneme
ve daha 16 yaşındayken yet m kalmış olan bana hayatın tüm hoyratlığını yaşatmış İstanbul duruyordu. Ben
her gün daha da öldüren bu şeh r, ben har ç; sıkışıp kaldığım lanet olası yalı, hatta her gün sef ll kle
cebelleşmekten bıkamayan Osmanlı halkı ç n b le neredeyse Allah tarafından onlara bahşed lm ş b r
hed yeyd . Fakat ne kadar mutluluk ver c d r k ; bu 6 Kasım 1918 sabahında bas t b r İstanbul’a değ l, şgal
ed lm ş b r İstanbul’a bakıyordum.
“Yıllardır düşünmekten b le korktuğum, belk de sadece k rl den ze akıtab ld ğ m acım b le artık İng l z malı
olacaktı demek k .”
Her şey annem n dört yıl önce fak rl kten, pardon, “veremden” ölmes yle başlamıştı. Zaten babam ve ab m
Trablusgarp Savaşı’nda kaybetm şt k. Mezarlarının nerede olduğuna da r gereks z (k anneannem toplum
ç nde böyle söylememem ısrarla söylüyor) b r şey değ l de, ölürken en son ne düşündükler n merak
etm ş md r hep. Tıpkı, İng l z gem ler yen lmez sanılan İstanbul Boğazı’nın her yer n kuşatmaya daha yen
başlamışken; ben m boğazımınsa, zat-ı muhterem kocamın taktığı elmaslara rağmen çoktan p sl ğe batarken
ne düşündüğümü merak ett ğ m g b . Aslında Talat’la tanışmam ve evlenmem o kadar hızlı olmuştu k
anneannem sağ olsun bana bunları düşünecek zaman b le bırakmamıştı. Annem ölünce, hayatta tek
sığınağım olarak kalan, sevdam Nasuh ve a les , annem ölünce bana sah p çıkmaya hazırdılar. Fakat bu zor
savaş şartlarında anneannem de yanlarına alacak güçler yoktu.
Çocukluğumdan ber sevd ğ m adam ve annem n bana emanet olan anneannem arasında b r seç m yapmam
gerek yordu. Ben de kend m en sonunda, Talat’la evlen rken buldum. İlk zamanlar yalı hayatına alışmam o
kadar uzun sürmem şt ; elmaslar, d k len onlarca İng l z özent s entar ler, şaşalı yemekler ve okundukça
kend m y h ssett ğ m sandığım d n k tapları gözümü döndürmüştü. Bu ka natta Nasuh den len b r n n
varlığını b le unutmuştum adeta. Esk den babam ve ab m g b asker olan Nasuh’a destek olmak ve ülke
problemler hakkında ondan ed nd ğ m az da olsa b lg mle onunla konuşmak en büyük amacım ken; o
zamanlar ben m ülkem yalı; halkım, yalı halkı; pad şahım da Talat olmuştu. Görev m se, yalı halkımla en
yapmacık şek lde halkımla anlaşmak ve her da m pad şah kocamı mutlu ed p, gerçek b r köles
olab lmekt . Dışarıdan sadece zled ğ m sefalette olan halk, ne şe yarardı k ? Esk den anneannemle y yecek
ekmek b le bulamazken durmuşlar mıydı yanımızda h çb r ? Önems zlerd bana göre.
Nazlı Kocaçınar
Bu uzun zamandır tek başıma düşüneb ld ğ m lk şeyd : Önems zl k. En azından dışarıdak nsanların kend ne a t b r
önems zl ğ vardı fakat ben m sah p olduğumu düşündüğüm her şey Talat’ın veya Talat’ın bana kattığı şeylerden barett .
Ben m b le olsalar, her gün lanet ett ğ m bu yalıdan kaçıp Nasuh’a g decek yolu b le b lemezken, d n k tapları ülken n
İng l z mandasına geç ş n neredeyse dualarla kutlayan ev halkının yanında yen len yemekler ve boynuma taktığım
elmasların ışıltısını kapatan kara çarşaflarım varken ben, önems z b le değ ld m. H çb r şeyd m aslında. Nasuh’u ve
annem n kaybını unutmaya çalışırken, tutunduğum her şey sank el mden g tm şt . Onları her hatırladığımda vücudumu
acıyla saran ateşler n ç ndeyd m artık. Anneannem gün geçt kçe daha da tükend ğ m görse b le, bu zorluklarla kend
başıma mücadele etmem söylüyordu. Bu lanet yalıda herkes n gözler n n ç ne baka baka acımdan ölürken h ç k mse,
ben neden kötü olduğuma da r soru sorulacak b r “k ş l k” olarak b le kabul etm yordu. Bu da düşündüğüm k nc şeyd ve
artık bunun ardı arkası gelmeyecekt . Düşünmeye başlamanın gerçekten bana yararı olmuştu, artık esk kend me
kavuşmuştum. Canım düşündükçe daha çok acısa da, en azından kend gerçekl ğ me kavuşmuştum. Gerçekl ğ m,
esk den sah b olduğumu düşündüğüm elmaslar kadar parlak değ llerd . Fakat g tt kçe korkunç b r hal alsalar da,
ben mlerd şte. B r sene sonra kend m o lanet yalıdan el mde elmaslarımın bulunduğu çarşafımla b rl kte kaçarken
buldum.
Anneannem b r saat önce kalp kr z nden dolayı gözler m n önünde vefat etm şt , Talat se ben m pad şahım
değ ld ve kocam olarak ben evde zorla tutamayacak kadar güçsüzdü.İş n tuhafı, gerçek pad şah Osmanlı ç n
artık önem n kaybetm şt ve halk olarak kend m zden
başka b z kurtaracak güç yoktu. Amacım gerçekten ç nde bulunduğum öneml halkıma faydalı olmaktı. Nasuh’u
düşünmem artık fayda etmezd çünkü onu sadece şansım çok yaver g derse bu koca savaşın ortasında
bulab l rd m. Fakat nsanları camdan zlemey bırakıp, ben de bu savaşa dah l olursam, sevd ğ m b r daha
göremesem b le onunla başladığım bu h kayey stemed ğ m şek lde olsa b le onurlu b r şek lde
sonlandırab l rd m. Şu an nereye g deceğ m b lmesem de, lk olarak elmaslarımı satıp ht yacı olan nsanlara
barınak ve y yecek mkanı sağlamalıydım. Fakat İstanbul’un şgal n zlerken zevkle taktığım, en kıymetl elmas
kolyem maalesef çarşafımda yoktu ve bunu hatırlayınca b raz da olsa korktum. Neyse k , o sırada anneannem n
zorluklara karşı mücadele ederken yen lsem b le, ahlaklı b r k ş l k olarak çevremde z bırakacağımı söyled ğ
zamanlar aklıma geld . Fakat b r saat önce ben en değerl elmas kolyemle kend s n boğarken, o se son gücüyle
ben m ahlaksız olduğumu söylemeye çalışıyordu. Neyse k ben, onun bu son sözünü h çb r zaman
hatırlamayacağım.
Nazlı KocaçınarNeslişah Akşahin
ANLAMADIĞIM NOKTALAR
Son zamanlarda hayatla lg l kafamı kurcalayan b rçok konu varken
nasıl odaklanab l rd m ş me? İnsan kend n tanıyamayınca böyle
oluyormuş demek k . Geçen gün çocukluğumla konuşurken buldum
kend m . Çocukluğumu düşününce, o zamanlar ne kadar şanslı
olduğumun farkında olmadığımı fark ed yorum. Bazen de, ş md k
hal m n karşısına geç p konuşuyorum. Fakat bunları yaparken
anlamadığım noktalar var. Ben kend karşıma geç p konuşurken ya da
her şey har ka olacakmış g b gel rken daha sonra kend yer me
geç nce bu büyü b r anda bozuluyor. Kend mle oyun oynuyormuşum
g b gel yor bunu yaparken; ben olmak sted ğ m role bürünüyorum ve
onunla konuşuyorum g b .
Geçenlerde b r arkadaşımla sohbet ederken sohbet esnasında “Sen
en y ben tanırım.” cümles n bana söyled ğ nde ona d yecek tek b r
kel mem dah yoktu. Gerçekten ben tanıyan nsanlar var mıydı? B r
nsan, b r nsanı tam anlamıyla tanıyab l r m ? Ben kend m yeter nce
tanıyor muydum? Tüm bunları düşünürken b r karar almıştım b le.
B raz kafa tat l ne çıkma zamanım gelm şt . Kend ç mde b r yolculuğa
çıkmaya karar vermekle başladım şe. Meğer
b lmed ğ m ne çok yönüm varmış. İnsan hayatın akışına dalıp
g tm şken kend s n unutuyor. Kend m hmal etm ş m bunca zaman.
O halde b raz da kend m ç n yaşadığımı h ssedey m,başkaları ç n değ l. Toplum nasıl st yorsa öyle olmuşum bazen. K m
zaman da olmadığım b r g b davranmışım. Kend m keşfetme yolculuğumda ç mdek anlamadığım noktalara
odaklanarak kend m daha y h ssetmeye başladığımı fark etm şt m. Bendek anlamadığım
noktalar, meğer kend m tanımadığım noktalarımmış.
Popüler olan b r şey ya da toplumda kabul görmüş olan şeyler her zaman b z b raz daha çekmez m ? Çünkü onlar
popülerd r, kabul görmüş olanlardır değ l m ? Kend m ze h ç sormayız b le ne sted ğ m z . İnsanın kend n tanımaya
çalışması ne acay p b r şeym ş! Oturdum ve kend kend m sorguluyorum, d nl yorum, dertleş yoruz. Kend m tanımaktan
kastım asla kend n kandırmak değ l, yanlış anlaşılmasın. Bu sefer farklı olay. Kend m görmek sted ğ m g b değ l,
benl ğ mle tanımaya çalışıyorum. İşte, bu da en zoru zaten.
Kend m keşfetme yolculuğum burada sona er yor. Herkes n el nde b r anahtar var. Bu anahtarla yalnızca kend m z
açab l r z. Kend ç m ze g r p kend m z tanımaya başladığımızda dünyamız güzelleş yor. B r de nsan, kend n tanımadan
başkasını tanıyamıyormuş, bunu fark ett m. Artık ç dünyamdan çıkıp, kend m hayatıma odaklanmalıyım. Kend
keşf mden öğrend ğ m çok şey var. İnsan kend n ne çok hor görmel , ne de çok yukarda görmel ; nsan
kend s n tanımalı öncel kle. Kend m keşfetme yolculuğumda kend mle lg l “yen ” öğrend ğ m, ben mutlu eden b rçok
şey oldu. Sıra s zde!
Ümit Yılmaz
BU MİZAN ÇOK DENGESİZ,
ŞAŞAR İNSAN GİBİ
Çıplak bedenler ve çarpık f k rler;İman ett ğ m tüm kutsalların huzurunda, ben şah tl k eder m k
Anlamlandırılmayı bekleyen koca b r boşluk doğurdum ruhumda.
Uzun süren nöbetler n b r nde
Kan, ter ve çığlıklar eşl ğ nde.
Bu müjdelenm ş doğumla,
Güneş n h ç doğmayacağı b r gece başladı Kaf dağının ardında.
Bebekler daha da sıkı sarıldı eller ndek b beronlara,
Çocuklar oyuncaklarına,
Gençler gelecekler ne, yaşlılar geçm şler ne
Ked ler köpeklere, köpekler kem klere
Kem kler toprağa sarıldı daha da sıkıca, toprak nsana sarıldı.
Sey rc lerden alkış ses duyulmadı.
İnsan takd r ed lmey bekler, sonuçta b r şeyler başardım.
İlk kez et ben mden öpülen, ve ayaklarımı terlett ğ m gün,
Z f r ve r n dolarken ağır ağır c ğerler meGözler m her zamank nden daha akken,
Her zamank nden daha y seçeb l rken etraftak petrol kokusunu
Dünyaya b r meteor çarpacak d yorlar, herkes sığınaklara!
Kaburgalarıma şlenm ş efsunlu sözler n ben koruyacağından em n
Adım atılacak neres varsa kusuyorum ben deİç mde tuttuğum her şey ;
Tüm şarkıları, ş rler , h kayeler ;
Kaldırımlara, apartman merd venler ne, otobüs duraklarına…
İşte böyle hatırlayacak nsanoğlu,
Can havl yle koşuştururken sığınaklara, ger de bırakılan ne varsa.
Ben umudu öldürmek st yorum sadece, lk önce de kend ç mde.
İnsan başarılı olmayı umar, sonuçta bunun ç n uğraştım.
Az zl ğ m önünde eğ l rken tüm meslek sah pler ve şs zler
Asgar ücretl ler, ş rket yönet c ler ,
Kahvehane yancıları, barlar sokağı müdav mler
Yaralı b r kuşu y ed yorum, b r muc ze sayıyorlar.
Kanatlarından sev yorum heps n n huzurunda,
Gagasından öpüyorum, el mden besl yorum
Herkes arkasını döndüğü an havalanıyor, alnıma p sl yor
Kend me seslen rken ta Kaf dağının ardından
Bu m zan çok denges z, şaşar nsan g b
Kum taneler tıkıyor kursağımı
Henüz vak t varken ç çek açmasına, b r kaktüs ç çeklen yor çölün ortasında
İç mdek boşluğu anlamlandırıyorum bununla, b r muc ze sayıyorlar.
Bu yol ben m, bu ben m eser m!
Kabullenmek de b r erdemd r, tüm renkler yle gerçeğ
Çokça yeş l, b raz turuncu, alab ld ğ ne mav …
Heps b rden dah ld kırmızıya, kırmızı bana dah l değ l.
İnsan bazen sadece uğraşmak ster, sonuçta takd r ed ld m.
Alıntı Köşesi
HASAN ALİ TOPTAŞ
“Gene de, adamcağızı h ç olmadığı kadar mutlu eden, ç nde bulunduğu sesler n, kokuların ve
mekânların ç nden alıp uzaklaştıran, hatta ona z hn ndek tatsız hatıraların yanı sıra zaman
zaman kend k ml ğ n b le unutturan oldukça hoş ve büyüley c b r yanı varmış k tapların.”
Uykuların Doğusu (2005)
“O, her şey n mutlaka b r z bırakacağına nanıyordu, zs z şey olamazdı; kuşların b le z vardı
gökyüzünde, sözcükler n d şte, bakışların yüzde.” Gölges zler (1995)
Nazlı KocaçınarFırat Abdullah
APOLLO 15 VE GNOSSIENNE
kara s nekler kaplamış etrafını bahçem n
gölgem gölges nden korkan nsanlığın aynası
kışa daha çok olsa da
sokaklar kar sess zl ğ
sokaklar sanat f lm
sokaklara çığ düşmüş
b r bektaş fıkrası anlatıyor on bülbül b rb r ne
ses yok ışık zaten çoktan gözümü almış gözler m yanmalarda
alıp ben sana bırakmış
kısık gözlerle arayıp duruyorum sen
adem le havvadan ber gözler m böyle kısılmadı
on beş m lyarıncı yaşıma da onlarsız g r yorum zaten
çıngıraklar ötüyor ben on beş m lyarıncı yaşımı arıyorum
yaşımı ararken adem le havvayı kaybed yorum bulamıyorum
traf k ışıklarının gözü önünde şoförsüz arabalar geç yor
son gördüğüm yerde sen baykuşlar nm ş sen en son gördüğü
yere otuz şarkıları varmış sana, k ş r de benden almışlar
nota b lmezler kulak b lmezler
sen bana söylüyorlar
ben sen yazacak b r cümle daha arıyorum
hayl zaman oldu ama cümlede dokuz harf var sadece
gnoss enne çalıyor ben sen söylerken
ses m basık ses m n etrafı sarılmış
ger llalar ve askerler çatışıyor ses m n kıyısında
sen elma ağacı dolu bahçelerden geç p gel yorsun
gnoss enne y ne çalıyor
sen bahçelerle gel yorsun b r yarım gülümseme yüzünde
tam o zaman apollo 15 b r kez daha n yor uzaya
ayda yürüyoruz sen ve ben
yüzün dünyannın yen uydusu ş md
yüzün güneşten devralır günü
yüzün benden alır kapalı gözler n
gnnoss enne b tmek üzere
b r adım daha atsan burdasın
b r adım daha atsam oradayım
gnoss enne b tmeyecek sen gelmeden
ben konuşmuyorum gnoss enne konuşuyor
gnoss enne konuşuyor ben d nl yorum
Öznur Yıldırım
DERİNLERDEKİ KİMLİK
K ml k dey nce b r çoğumuzun aklına nüfus cüzdanı, pasaport vb. nsanı tanımlayan
belgeler, ya da k ş n n dış görünüşü, yaşam terc hler veya üslubu g b b rçok şey geleb l r.
Ancak nsanın der nler ndek asıl ve gerçek k ml ğ kalb d r. Kalb m zden gelen sesler
olmasa bu hayat çok daha acımasız ve yaşanmaz b r yer olurdu. K m n n kalb y k m n n
kalb kötü değ ld r; kötü veya y kalp yoktur, seç mler m z vardır. Kalpler m z hep m ze eş t
ve saf olarak ver lm şt r. B r yerde okumuştum, kalpler m z ç nde y y de barındırıyor
kötüyü de sen hang s n n tohumunu sularsan o ç çek ver r, etrafına o kokuyu yayar d ye.
İnsanın gün ç nde zorunluluklardan dolayı b r sürü k ml ğe bürünmes doğal b r şeyd r.
Örneğ n, okulda farklı, ş yer nde farklı, evde se daha farklı ve rahat b r k ml ğ m z vardır
hep m z n. Ama bunca k ml ğ n arasında değ şmeyen ve her nereye g dersek g del m
b z mle olan k ml ğ m z, kalb m zd r. Olmak sted ğ m z ya da düşled ğ m z değ l, tam da
olduğumuz k ml kt r o. Yalnız başımıza kaldığımızda yaptıklarımız, yapmak sted kler m z,
h ssett kler m zd r gerçek olan. Yaşadığımız her an önümüze b rçok kez seç m yapma
mkânı çıkar. En ufak şeylerde b le nsan b r seç m yapmak zorundadır. Örneğ n okula
g derken yolda ters dönmüş b r böcek gördün; eğer onu düzelt rsen yaşamaya devam
edecek, düzeltmezsen çırpınarak ölecek. Soğuk b r kış günü peçete satan b r teyze var
yolunun üstünde, el ndek peçeteler b r l raya satmaya çalışan yaşlı b r teyze. Belk sen n
ç n çok b r şey fade etmeyen o b r l ra torunlarının karınlarını doyuracak, böylel kle bu
onu çok mutlu edecek. Hang nsan ht yacı olmasa sıcacık yatağını bırakıp, o yaşında buz
g b sokaklarda peçete satar k ? Orada ya almaya ya almamaya karar vereceks n. İşte
hep m z n sıradan gördüğü bu ve bunun g b olaylardak terc hler sen n kalb ndek
tohumları sulayacak ve suladığın o tohumu ç çek açtıracak.
B r de şu açıdan bakalım. Herkes h ssett kler n her zaman karşısındak ne tam olarak
anlatamaz vek mse k msey tam olarak anlayamaz. Çünkü bu dünyaya b rçok farklı ses, nefes
ve duygular ç nde gelm ş z. Herkes n h sler , düşünceler ve bakış açısı yaşadığı çevreye,
acılarına ve mutluluklarına göre şek llen r. Yer gel r a lem z, en yakın dostumuz, eş m z, aynı
evde yaşamamıza, sürekl b rl kte zaman geç rmem ze rağmen b z tam olarak anlayamaz. O
kadar k , bazen kalabalıklar ç nde yalnız h ssedeb l r z. Böyle durumlarda kalb m zdek ses b ze
arkadaş olur. O b ze hep y gel r, yalnızlığımızı unutturur, doğruyu ve güzel bulmamızda
yardımcı olur.
Nazlı Kocaçınar
İnsan kalb n n ses n d nlemeden çok fazla yaşayamaz, çünkü o hep b z mled r ve da ma
y y fısıldar. Fakat bazen o ses bastırdığı ve duymazdan geld ğ zamanlar olab l r. Fıtratı
gereğ nsan güzel sever, güzel şeylere meyleder. Tab k her ne kadar y l kler sevsek de
duygularımıza yen l p hatalar yapab l r, b r n kırıp üzeb l r, belk de daha ağır suçlar,
kötülükler şleyeb l r z. Fakat h çb r nsan kötü olarak doğmaz, kötü olmayı stemez. Çoğu
nsan o ank duygusuna yen k düştüğü ç n yapar o yaptığı hataları veya kötülükler . O
duyguları geçt ğ nde em n m k kalpler n n sesler nden dolayı rahatsızlık duyar, üzülür ve
acı çekerler. Ancak h çb r şey ç n h çb r zaman geç değ ld r. Zararın neres nden dönersen
kardır. Böyle durumlarda nsanın yapması gereken p şmanlığıyla kalb n n ses ne kulak
vermekt r. Kalb n n ses ona hem en büyük ceza hem de doğruya ulaştıran b r rehberd r.
Bundan öncek yaptıklarını nasıl telaf etmes gerekt ğ n ve bundan sonrak ler ç n neler
yapması gerekt ğ n söyleyen en güzel nas hat verend r. Sadece ona kulak vermes n b lmel .
Her nsan k nc yahut üçüncü şansı hak eder. Yaşadıkça hala b r fırsat ve umut vardır. Asla
vazgeçmemel s n. Sen her ne kadar hata yapsan da kötülük tohumunu yeşertsen de em n ol
y l k tohumu hala sen bekl yor. Ona can suyunu ver ve yen den doğrul. Hala zamanın varken
ayağa kalk ve gerçek k ml ğ n n ses ne kulak ver. Nefes alıp veremed ğ n ana kadark fırsatını
el nden kaçırma, her zaman y l k ç n çabala. Çabala k , güzell kler peş n bırakmasın hem
kend n hem etrafındak ler kalb nde açan, o y l k ç çekler m s g b kokutsun.
Barış Güler
GENCO ERKAL’DAN
BİR DELİNİN HATIRA DEFTERİ
Ordusu olmayan b r generale general d yeb l r m y z? Hastası olmayan b r doktora doktor tebaası olmayan
b r krala kral, d yeb l r m y z? B r Del n n Hatıra Defter , şte tam da bu acıklı soruna değ n yor. B r nsanın
toplumda kend n nereye koyduğunun h ç b r önem olmadığını, aks ne toplumun onu nereye koyduğunun
öneml olduğunu yüzümüze vuruyor. Popr ç n de bu gerçeğ n belk de en büyük kurbanı. Öncel kle, s ze
del m z VIII. Ferd nand’ı yan Popr ç n’ tanıtayım; Genco Erkal tarafından canlandırılan Popr ç n, çalıştığı
devlet da res nde albayın kızına vurulmuş, köpeklerle konuşan ama kend ne köpeklerle konuşmayı
yakıştırmayan aks ne köpekler n onunla konuştuğunu kend ne nandıracak kadar k b rl olan, fak r b r devlet
memurudur. Kend s aynı zamanda tar h n en büyük platon k aşığıdır ama bunun farkında değ ld r ve aşkının
karşılıklı olduğuna adı g b em nd r. Aynı zamanda aşkı Sof ’n n n şanlandırılmasının ona yapılan b r komplo
olduğuna da kend kend n kna etm şt r. Zaten bu adamın başına ne geld yse hep bu kna yeteneğ nden
geld ! Adam olayları öyle kend nce anlıyor ve kend nce anlatıyor k sey rc olarak Rusya’da doğup büyümüş
Popr ç n’ n İspanya tahtının var s VIII. Ferd nand olduğuna kna oluyorsunuz. Oyunu zlerken d yorsunuz k
bu adam del değ l, bu adam toplumun ona verd ğ k ml ğe razı gelmem ş ve sted ğ k ml k ç n verd ğ
savaşta yen k düşmüş b r ps koz hastası. Popr ç n, bu davasında onun saflarına katılmadan da edem yor
nsan. Sey rc olarak “Popr ç n’ n ne eks ğ var k kend s İspanya tahtının var s olamıyor, s z soylu yapan şey
ne ey İk nc El zabeth!” demeden edem yorsunuz. İşte bu noktada, Gogol toplumun alçaklığını b r kez daha
yüzümüze vuruyor. Sadece anasının karnında kazandığı sıfat yüzünden vasıfsızların ayaklarına kapanan
toplum, annes n tanımadığı ç n İvanov ç g b tem z kalpl kafası karışık nsanlara ez yet ett ğ nden
bahsed yor. Gogol ps koz hastalarını bu oyunla çok y anlatmış. Popr ç n’ n kafasının karışmış olması onun
nsan olmadığı anlamına gelmed ğ n onun da korktuğunda her nsan g b “Anne!” n dalarıyla anasını
aradığını, onun da her nsan g b duygulara sah p olduğunu, onun da acı çekeb ld ğ n öyle b r açıdan
göster yor k sağlıklı b r b rey n yapmakta çok zorluk çekeceğ b r ps koz hastasıyla empat y s ze altın
teps de sunuyor. Popr ç n’ n son d leğ onu hor gören toplumdan kaçıp kanatlarının altındak spanyada
tahta oturmaktı. H kaye böyle b tt ğ ç n üzülmey n z, çünkü Popr ç n’ n bu acıları b ze sadece toplumun
alçaklığını göstermek ç n çekm yor, toplum olarak ne kadar güçlü olduğumuzu da göster yor. B z, toplum
olarak eğer stersek b r nsanı “tanrılaştırab l r z” ve buna karşı önümüzde h çb r engel olmaz. Hatta aynı
zamanda o nsanı yer n d b ne b le sokab l r z. B r s , “O, b z m verd ğ m z değer kadar değerl d r, değer
vermek de sen n el nded r”, d yor. Oyunu Trump Kültür ve Göster Merkez ’nde zled m. Genco Erkal’ın
oyunculuğuna söyleyecek b r sözüm yok z ra kend s n n ne kadar y b r oyuncu olduğunu b r kez daha
hatırladım. Ancak Sayın Erkal m krofon kullanmayı terc h etm ş. Bu durum ben en başta oldukça rr te etse
de, devamında Genco Erkal’ın m krofonu boşuna terc h etmed ğ n gördüm; lak n m krofon, oyunculuğunu
güçlend ren b r öğe olmuş. Tek perdeden oluşan oyun ç n k farklı dekor kullanılmış: B r nc dekor
Popr ç n’ n ev ken d ğer se sadece beyaz b r perdeden oluşan akıl hastanes . Popr ç n’ n ev , adeta kafası
g b karışık ve oyun ç n kullanışlı olacak şek lde d zayn ed lm ş. Zaman geç şler ç n ışık detayları har ka
kullanılmış ve zaman geç şler Popr ç n’ n del l ğe nasıl adım adım yaklaştığını b ze daha net gösterm ş.
Gogol’un yazdığı B r Del n n Hatıra Defter , ps koz hastalarını daha y anlamak ç n herkes n zlemes gereken
b r oyun olduğunu düşünüyorum. Sağlıcakla kalın ve eller n z yıkayın.