The words you are searching are inside this book. To get more targeted content, please make full-text search by clicking here.
Discover the best professional documents and content resources in AnyFlip Document Base.
Search
Published by trakyagergitavan, 2022-04-12 11:00:30

Dergi

Yıldızkent Ortaokulu Dergisidir. 2019 - Sayı 7






























































Bașarılarımız Okul Gezilerimiz Kitap Tanıtımı

Sosyal Etkinliklerimiz Veda Rehberlik


Lise Tanıtımları Mezunlarımız Öğrencilerin Kaleminden

İçindekiler






Okul Müdürümüzden 01


Fatih KORGANCI Anısına 02 - 19


Veli ve Öğrenci Ziyareti 06

Güneydoğu Anadolu Tanıtımı “Yerli ve 07
Milli” Projesi

Sosyal Etkinlikler 08 - 11


Lise Tanıtımları 12 - 13


Mezunlarımız 14 - 15
İmtiyaz Sahibi
Levent AKIN
Gezilerimiz 16 - 22

Editör Yeni Nesil Üretim Atölyemiz Açıldı 23
Yeșim BAHTINAGÜL
Emine KOCABIYIK
Özlem KAKIȘ Edirne Güzel Sanatlar Lisesi Gezimiz 24


İletișim Bilgileri Kitap İncelemesi 25
0 282 717 36 36
www.yildizkentortaokulu.meb.k12.tr Veda 26 - 27

Grafik ve Baskı
Öğrencilerin Kaleminden 28 - 40
NARFEN MEDYA REKLAM
Ambalaj Baskı Tek. San. ve Tic. Ltd. Şti.
Karaağaç Org. San. Bölgesi 15. Sokak. No : 5/1 B-24 Rehberlik Sayfası “Anne ve Babalar” 41
Kapaklı / TEKİRDAĞ Çerkezköy V.D. 629 046 7898

Ortaokulu 01
Yıldızkent
dergisi

-
Hazırlamış Oldugumuz
Bu Dergi Aramızdan Ayrılan
-
Ögretmenimiz Fatih KORGANCI
Anısına Saygı Amacıyla Hazırlanmıştır.





































02 Yıldızkent
Ortaokulu
dergisi

Eşin



Ortaokulu 03
Yıldızkent
dergisi

04 Yıldızkent
Ortaokulu
dergisi

Baban





Ortaokulu 05
Yıldızkent
dergisi

Kayın Baban




06 Yıldızkent
Ortaokulu
dergisi

Ortaokulu 07
Yıldızkent
dergisi

Kardeşin























Yengen

Bizim küçük kardeşimiz, bizim çocuğumuz, bizim ailemiz,
canımız, kanımız, ömrümüzün bir yarısına tanıklık eden
kıymetlimizdir kendisi. Biz çocukluktan yetişkinliğe birbirine
bağlı asla ayrı kalmayı sevmeyen dört kardeşiz. Anamızın ve
babamızın canı ciğeri gözünden sakındığı dört yıldızıydık.
İçimizde en parlak olan Fatih Öğretmendi tabi. En ışıltılı
yıldızımız kaydı gitti gök yüzünden. Aramızda çok fazla yaş
farkı yoktur zaten bana abi demezdi. Ama ismimle hitap
etmesi bile hoşuma giderdi daha samimi ve değerli hisset-
tirirdi. Hep yaşlılığımızı hayal ederdik; yaşlandığımızda nasıl
görünürüz, neler yaparız, hep ileriye dönük hayaller kurar,
planlar yapardık. Çocukluğu, gençliği, yetişkinliği her zaman
çalışkan ve örnek bir insandı kardeşim. Asla kimseye
kötülük yapmaz. Belki de kötülüğü beceremediğindendi,



08 Yıldızkent
Ortaokulu
dergisi

belki taşıdığı o küçücük tertemiz kalbi izin vermiyordu. Bütün öğrencilik zamanları çok başarılı
geçmiştir. Öğrenimi çok önemliydi onun için; bunun yanında aynı zamanda ailesine de zaman ayırır,
kimseyi ihmal etmezdi. Gezmeye ya da misafirliğe giderken bile kitaplarını ayırmazdı yanından. Biz her
zaman birlikteydik, üniversitede ayrı kaldık mesafe olarak ama sık sık görüşürdük, kalplerimiz asla
ayrılmadı. Kardeşim herkesin yardımına koşardı, maddi manevi ne yapabiliyorsa elinden gelenin en
iyisini yapardı. Bir arada olabilmek için özel olarak çaba harcardı, biz dört kardeş zamanımızı birlikte
geçirmeyi çok severdik. Şimdi ondan kalan tek şey acı. Her yerde anısı var. Açıkçası o yokken nefes
almaya bile utanıyorum. Hani bir seçme hakkı olsaydı o gideceğine ben giderdim. Bu işin İnsanların
vicdanına göre bir sırası olsa Fatih kardeşime sıra gelmezdi, en azından benden önce gitmemeliydi.
Rabbimin hesabı her hesaptan öncedir. Ne kadar ki yüreğimizi yakan aklımıza sığmayan bir hesap da
olsa. Allah kimseye kardeş acısı yaşatmasın ben yarım bir nefesle yaşar oldum. Ama evlat acısı yaşayan
ailemi düşündükçe yüreklerindeki acıyı tahmin bile edemiyorum.
Fatih öğretmeni tanıyan bilen herkes bence kendini şanslı hissetmeli.


-
Agabeyin
ELİF CEMRE VE MERT AKIN’ A AÇIK MEKTUP
Canlar, Güzel Yavrular,
Bu yazıyı yazmak benim için çok çok zor olsa da dilim döndüğünce, kalemim tükeninceye o
muhteşem insanı anlatmaya çabalayacağım becerebilirsem. Babacığınızı…
Bu yazıyı yazdığım günün ayrı bir anlamı var bende. İstanbul’a taşındığım evin( hani babanızla haftalar-
ca araştırıp karar kıldığımız, hani kefil istendiğinde ben dumur olmuşken, babanızın saniye düşünmed-
en imza attığı) duvarını hep beraber boyadığımız günün yıl dönümü. “Bu ne yahu? Böyle bir şeyin
yıldönümü mü olurmuş?” demeyin.Babanız, gönlümdeki istediğim rengi -grinin bilmem hangi tonu-
yakalayabilmek için ne kadardükkândükkân gezmişti;bir bilseniz kaç kere görüntülü aramıştı beni,tüm
gri tonlarını önüme dökmek için... Altı üstü bir boya değil mi? Al işte bir tanesini.“ Bir tek bu vardı.“ de
be adam, nerden bileceğim ben sonuçta. Yok… O öyle bir insandı, severdi gönül yapmayı,sevdiklerinin
işlerinin peşinden koşmayı, o işlerdeki ayrıntıları güzelleştirmeyi, karşısındaki kişinin yüzünü gülümset-
meyi, ona değer vermeyi ve bu değeri onlarapekâlâ dibine kadarhissettirmeyi.

Kelimeler yetse de nasıl şanslı çocuklar olduğunuzu bir anlatabilsem.
Mert Akınbak; yine babanla ev bakınmaya gideceğimiz bir sabah, baban uykulu gözlerle seni giydirm-
eye uğraşıyordu.Bir türlü beğenmiyordun hiç bir giydiğini, tek tek denetiyordu kıyafetleri. Yarım saat
kadar sonra ‘’ Bıktım ya bu ne? At şunun poposuna bir şaplak, ‘ben babayım ne dersem öyle olacak !’
de geçsene. ’’ dedim. Hiç unutamıyorum verdiği cevabı:‘’Sıkıntı yok. Hangisini beğenirse, hangisi
içinde mutlu olacaksa öyle olsun.’’ Dedi, inan ki yorgunluktan gözleri kapanıyordu bunu derken.‘’Yufka
yürekli babasın sen’’.Aynısını ona ‘’Çocukların ilerde ne olacak sence?’’ diye sorduğumda da demişti,
sıradan bir cevap bekliyorum:mühendis, avukat, doktor. O diyor ‘’ Ne olacaklarını bilmem ama mutlu
olacaklar ’’.Ve o an gönlümüzün Fatih’i oluveriyor yine. Kaç kişi düşünmeden bu soruya yanıt verir ki bu
şekilde?
Sonra seni yeni kreşine bıraktık.Oradan İstanbul’ a geçeceğiz ev bakmaya, benim acelem çok…Seni
kreşe8.30 da bıraktık Mert Akın. 10.30 da hala kreşin önünde arabanın içinde idik. Niye? ‘’ Mert Akın
peynir sevmez, yumurta hiç yemez.’’ Ola ki kahvaltı saatinde aç kalırsın, arkadaşların yer, sen bakarsın.
Hemen gidip simit poğaça alıp getirme niyetinde. O yüzden öğretmenini yarım saatte bir darlıyoruz ‘’
Mert Akın mutlu mu? Tok mu? Yiyor mu?’’ Sürekli senin fotoğraflarını rica ediyor, bir yandan direksiyonu
İstanbul’a sürerken. Heyecanlı şekilde seni anlatıyor, artık dayanamıyorum, sabrım taştı taşacak. ‘’ Fatih
Ağabey şaka mı yapıyorsun, tüm bunlar gerçek mi? Gerçekse çok komik, şakaysa hiç komik değil!
Sen bu çocuğu askere nasıl yollayacaksın? O günü gerçekten çok merak ediyorum.’’ dememle ‘’



Ortaokulu 09
Yıldızkent
dergisi

Kışlanın karşısından ev tutup taşınacağım. ‘’ diyor gülerek. ‘’ Asla yalnız bırakmam evlatlarımı’’. Cemre’nin gittiği
üniversitenin karşısında da ev tutup taşınacaktı. Yani evlatlar babanız sürekli sürekli taşınıp duracaktı sizin için.
Adamın bundan zerre üşengeçliği yoktu inanın ki, kafaya koyduğunuda yapardı. Şimdi anlıyorum onun yüreğinde
o heyecan, o sevgi vardı. Belki erken gidişini bir şekilde hissetmişti. Bu dünyaya ne kadar çok sevgi bırakıp
gidersek kâr, diye düşünüyordu. Belki 35 yaşına 90 yıllık hayatı, kalbine hepimizin kalbini sığdırabilmeyi başarması
bu yüzdendi. Babanızın yüreği sonsuzdu çocuklarım.Sizi bir gün göremezse, size dokunamazsa diye belki bu
kadar yoğun şekilde titredi üzerinize, doya doya öptü sizi, bir‘’ Babammmm! ‘’ diye seslenip sarılışı vardı ki sizlere,
hayranlıkla izlemek düşerdi bizlere.
Cemre’ ciğim, senin öyle bir baban vardı ki! Senin varlığını öğrendiği zaman sana mektuplar yazan,o heyecanın-
dandır zaman zaman şiirlerine de konu olman. Geceleri yatmadan sana masal okuyan, her banyo sonrası saçlarını
öpüp, koklayarak tarayan. Gittiği her kitap fuarında bir de senin için de imza
attıran. Sana ‘ Elif ’ dedi,Elif gibi başın dimdik dur bu hayatta diye, Cemre’yiekledi yanına, ömrüneCemre gibi
düşüp kışını bahara çevirdin diye.
Her akşam evde Survivor ada parkurlarını, çocukların haftalık film gecelerini, önlerinde sevdikleri meyve sularını
ve cipslerini, oyun alanına parka gitme günlerini ayarlayan, sabahları kahvaltıda neredeyse eksik olmayan kuş
sütlerini, elleriyle yedirirdi önce ikinizi. Çok meşhurdu hala sırrı çözülemeyen menemeni.Sizi daha iyi şartlarda
yaşatmak için nice kurslar veren, farklı farklı sınav görevlerine giden, her gün eve sizin sevdiğiniz bir oyuncak
veya yiyecekle gelen, 5 dakika biledinlenmeyen o; baba. Ana gibi baba…

Zümre başkanlığı mı yapmadı, sendika başkanı mı olmadı, apartman yöneticiliği mi yapmadı, her iş olurundan
geçti.Çok iyi dinleyici, çok iyi konuşmacı idi;kendisini kimseye zorlamadan dinlettirirdi. Sesi yumuşacıktı. Fırın
markalarından, tüm araba çeşitlerine, her şeyin güncel piyasasına ve tüm teknik özelliklerinehakimdi.Tarih bilgisi
en az Türkçesi kadar iyi idi, yürüyen ansiklopedi idi, her konuda sabaha kadar konuşabilme yeteneğine sahipti; bu
yüzden kendisine “her şeyi bilen adam” denirdi. Saygı zorlama olmaz, insanlar ona bunubaşına taç olarak hediye
etmişlerdi. Sevgisi peleriniydi, bilgisi asası. Konuşurken gözlerinin içi gülerdi ağabeyimin, gönül köprüleri oluşturu-
rdu, yıkıcı değil yapıcı konuşurdu, ayrıştırma muhabbetlerini nazikçe sustururdu. Koca insanlar dahil dargın-
larıbarıştırır, yanlış anlaşılan konular onunla açıklığa kavuşurdu. Bunu görev olarak değil içinden gelerek doğal bir
şekilde, samimiyetleyapardı.
Sokak kedisine kıyamayıp evine mi alıp bakmadı, sizinle bahçede domates mi toplamadı, arabada sevdiğiniz
müziklerin sesini son ses açıp sizinle dans mı etmedi hangi birini anlatsam yetmeyecek.
Gördünüz mü? Siz bu güzel adamın çocuklarısınız.
Fatih Ağabey’ime,

İsterdim ki daha nice güzellikler görüp yaşasan, çocuklarına sonsuz sarılsan, en özel anlarında yanlarında olsan,
en sevdiğin yere yine gitsen, görmeyi isteyip göremediğin nice yerleri keşfedebilsen,,,Mesela İngiltere’ye araban
ile gitme hayalini gerçekleştirsen , en iyi arabalara binip en güzel evlerde otursan. Bunların hepsini senin için canı
gönülden diledim, hepsini hak eden güzel yüreklimsin.Seni döndürmek için, iştebunların hepsini yapabilmen için
çok koştuk ama devasa birhortum karşısında kelebeğin kanat çırpışıydı tüm çırpınışlarımız. Sen hepimize yettin
fazla bile geldin ama hepimiz bir sana yetemedik, yetişemedik.
Yaşayamadığın, tecrübe edemediğin her ne kaldı ise hakkını helal et bizlere.Görmedim göremeyeceğim sengibisi-
ni, ömrüm tükenip gidecek ararken belki sana benzeyeni.20 senedir seni anlatır seninle övünürdüm dost
meclisinde. Hala değişen bir şey yok bende.Sayende Merve bu dünyada en şanslı kız kardeşmiş.
Satırların sonu, artık yavaştan bitireyim. Bil ki bu dünyadaki her adımına şahitlik ederim, diğer dünyada da şahitliği-
ni yapmak için ip çekmekteyim.
Sinemde gizli yaramı, kimse bilmiyo'
Hiç bir tabip yarama, merhem olmuyo'
Boynu bükük bir garibim, yüzüm gülmüyo' Kız Kardeşin Merve
Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen, neredesin sen?

10 Yıldızkent Ortaokulu 11
Yıldızkent
Ortaokulu
dergisi

Arkadasın
,





















































Arkadasın
,










Arkadasın
,



Ortaokulu 11
Yıldızkent
dergisi

Kiminin dostu, kiminin arkadaşı, sırdaşı...
Seni tanımak, hayat enerjine tanık olmak öyle sıradan bir şey değildi...
Mesela, uyumayı hiç sevmezdin "Zaten hep uyumayacak mıyız? Yaşamak lazım…“ derdin.
Mesela kimseyi kıramazdın, çevrendeki herkese yardıma koşar hepsini de mutlu etmeye çalışırdın...
Mesela, öğrencilerin biraz olsun sıkıntı yaşasın onların derdini kendine dert edinirdin...
Hem örnek bir öğretmen hem de çok iyi bir arkadaş, bir abiydin benim için...
Herkesin mutluluğu için uğraşıp bundan da mutluluk duyan güzel insan... Işıklar içinde uyu. Hepimizde hoş
bir hatıran var.
Ne demiş şair: "Baki kalan bu kubbede hoş bir sada imiş/Sadanı hoş tut ve ölümsüz ol sen de..."
Sen hepimizi hoş tuttun güzel insan...
Arkadasın
,





























































Arkadasın
,







12 Yıldızkent
Ortaokulu
dergisi

Arkadasın
,








































Arkadasın
,










Arkadasın
,


Yıldızkent
Ortaokulu 13
dergisi

Arkadasın
,









































Arkadasın
,









14 Yıldızkent Ortaokulu 11
Yıldızkent
dergisi Ortaokulu

Arkadasın
,






















































Arkadasın
,






Ortaokulu 15
Yıldızkent
dergisi

SUNA ÇETİN
Psikodramatist ( Arkadaşın)

İlkokul Ögretmenin










































Arkadasın
,
16 Yıldızkent
Ortaokulu
dergisi

Arkadasın
,














































Üniversite Arkadasın
,

Ortaokulu 17
Yıldızkent
dergisi

Üniversite ve Ev Arkadaşların

























-
Ögrencin








18 Yıldızkent
Ortaokulu
dergisi

-
Ögrencilerin






















Balıkesir’den Kuzenin

























Arkadasın
,



Ortaokulu 19
Yıldızkent
dergisi

Müdür yardımcım Sezgin KOCABIYIK beni arayarak çıkarılacak olan
dergide Fatih için bir yazı yazmamı istediğinde ne yazacağımı ve
neden Fatih kardeşime yazı yazmamı istediğini bir an düşündüm ve
sonradan nedenini anladım. Çünkü insan çok sevdiği değer verdiği
birinin ölümüne çok uzun bir süre inanamıyor, kardeşimi morgdan

alıp,gasilhaneye oradan da kabre koyana kadar yanında olmama
rağmen. Yüzünü gördüğümde yine o gülümseyen yüzüyle ve kızıl
sakallarıyla orada öylesine ve masum bir şekilde bütün temiz kalplil-
iğiyle yatıyordu. Ama maalesef son yılların en can alıcı belası; onu
da bizden, sevenlerinden ve o çok sevdiği öğrencilerinden, ailesin-
den ayırmıştı. Ayette de buyurulduğu gibi “ Her nefis mutlaka ölümü
tadacaktır ve sonunda zaten bize döneceksiniz.”(Enbiya 35) ayeti

gereğince ölümü tattı ve gerçek olan ebedi hayata göçtü.Vakit bize göre çok erkendi oysa. Kime
göreerken,kime göre geç bilinmez tabi ama bilinen bir gerçek var ki Fatih kardeşimin ölümü bizi çok
derinden sarstı.Dünyanın ne kadar boş bir oyalanma ve oyundan başka bir şey olmadığını tekrar hatır-
lattı ( 64.AyetAnkebut) O dönem müdürlük yaptığım Yıldızkent Ortaokulunda Fatih kardeşimin okulu-
muza kattığı değerler, kısa sürede tüm meslektaşlarımız,öğrencilerimiz, velilerimiz ile unutulmaz bağlar
kurması mesleğine vatanına ve inancına olan bağlılığının eseriydi. Çok daha güzel şeyler yapacaktık

ancak bu kadarmış. Oysa bana kapıdan başını uzatarak “Müdürüm kendimi iyi hissetmiyorum, bir test
yaptırayım.”dediğinde, “Hepimiz kendimizi iyi hissetmiyoruz kardeşim, bir şeyin yoktur inşallah. Varsa
da bir hafta içinde iyileşir, dönersin.”demiştim.Dönmedi, dönemedi…Rabbim mekanını cennet eylesin,
değerli kardeşimi şehitlere peygamberlere komşu eylesin, biz senden razıydık, Rabbim de razı olsun
inşallah. Duygularımı yazarak bitiremem, söylenecek çok şey var ancak beni çok etkileyen ve hatır-
ladıkça da gözlerimi yaşartan ve Fatih kardeşimi canlı olarak gördüğüm son hatıramı da sizlerle paylaş-
mak istedim.Hastaneye yatmadan önceki son pazar günü hava güneşli, çok güzel tam gezmelik bir

gündü.Eşimle Silivri’ye gidelim biraz deniz havası alalım dedik.Hazır çocuklarda yokken gezip gelelim
diye düşündük. Sahilde yürürken bir baktım ki Fatih kardeşim iki evladı ve eşi sahilde bir masada,
çocukların biri sağında biri solunda onlara bir şeyler yediriyor her zamanki gibi.Çünkü iyi bir öğretmen,
iyi bir dost, iyi bir eş olduğu kadar çocuklarına da çok düşkün, iyi bir babaydı. “Afiyet olsun Fatih
kardeşim.Yine çocukları almışsın sağına, soluna.”dedim.“Evet, müdürüm sizde ne güzel büyüt-
müşsünüz; çocuklar olmadan ne güzel geziyorsunuz, acaba bizlerde o günleri görecek miyiz? dedi.
Sanki içine doğmuşçasına “Ben hiç sanmıyorum.” dedi. “Olur mu kardeşim, Allah size de nasip edece-
k.”Dedim. “İnşallah.” diyerek ayrıldık yanlarından. Çocuklarının büyüdüğünü görmek nasip olmadı Fatih
kardeşime. Çocuklar annelerinin ve diğer akrabalarının gayreti ve Allah’ın izniyle büyüyecek, Fatih

kardeşime yakışır gençler olarak, babaları gibi çalışkan, üretken, vatansever gençler olacaklar. Ve son
olarak Necip Fazıl’ın şu güzel şiiriyle yazımı tamamlamak istiyorum.
“Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber
Öleceğiz müjdeler olsun, müjdeler olsun
Ölümü de öldüren Rabbe secdeler olsun.”

Müdürün



20 Yıldızkent
dergisi Ortaokulu

RÖPORTAJ
































SORU 1 : Sayın Kaymakamım öncelikle bizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Bizler sizi daha yakından tanımak
istiyoruz, bize kendinizden bahseder misiniz?
- 1982 yılında Trabzon ilinin Araklı ilçesinde doğdum. Daha sonra yaklaşık iki aylıkken ailem İzmit’e taşındığı için orada
büyüdüm. İlk ve ortaokulumu orada okudum. Sonra İstanbul’a taşındık, lise öğrenimi orada gördüm. 2003 yılında Kütahya
Dumlupınar Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümünden mezun oldum, 2005’te aynı üniversitede yüksek lisansımı tamamladım.
2005 – 2015 yılları arasında İstanbul Maden ve Metaller İhracatçı Birliğinde görev yaptım. 2015’ten itibaren de Kaymakamlık
görevini icra etmekteyim. Buraya gelmeden önce Bilecik ilinin Pazaryeri ilçesinde, Rize’nin Hemşin ilçesinde Kaymakamlık;
Rize’de de Vali Yardımcılığı görevlerini üstlendim. Yaklaşık altı aydır da ilçemizde görev yapmaktayım.


SORU 2 : Kaymakam olmaya nasıl karar verdiniz?
Ben aslında ilkokulda doktor olmak istiyordum; ortaokulda, aşağı yukarı sizin yaşlarınızdayken fikrimi değiştirip kaymakam
olmaya karar verdim.


SORU 3 : Bizim yaşlarımızdan geçmiş biri olarak biz gençlere neler tavsiye edersiniz?
Kesinlikle çok fazla kitap okumanızı, yabancı dilinizi geliştirmenizi, küçük yaşta yabancı dile hakim olmanızı tavsiye ederim.

SORU 4 :Kapaklı’daki ilk görev yılınız,Kapaklı’ya ilk geldiğinizde Kapaklı ile ilgili ilk izleniminiz ne olmuştu, nasıl bir
Kapaklı buldunuz?
Öncelikle ben Kapaklı’yı çok beğendim. Tayinim çıktıktan sonra görev yapacağım ilçeyi çeşitli kaynaklardan araştırmıştım.
Nüfus yapısını, sanayisini, mevcut okullarını, imkanlarını ve eksikliklerini inceledim. Burada görev yapan bazı yetkililerle
görüştüm, geldiğimde beklediğime yakın bir ilçe buldum. İlçemizde görev yapmaktan son derece mutluyum, ülkemizin her
bölgesinden insanı barındıran bir nüfusa yapısına sahip. İstanbul’a yakın olması sebebiyle İstanbul nüfus yapısına benzer bir
ilçe.

SORU 5 : İlçemizde eğitime ve gençlere yönelik gerçekleştirmek istediğiniz projeleriniz neler?
İlçe Milli Eğitim Müdürümüz İrfan Danışmaz ile sürekli fikir alışverişindeyiz. Eğitimde öncelilke niteliği artırmaktan yanayız,
bunun yanında okul ve derslik sayılarımızı artırmamız gerekiyor, halen ikili öğretim gören okullarımız var, ilçe olarak tüm
okullarımızın tekli öğretime geçmesini planlıyoruz. Bazı kalabalık sınıflarımız var, yeni okullar açmak suretiyle sınıf mevcut-
larını düşürmeyi öngürüyoruz.
Kitap okumaya yönelik lise öğrencilerimizle çalışma içerisindeyiz.Liselerimizde Kitap Tahlil Kurulları oluşturduk, aynı
kitabı gönüllü öğrencilerimizle okuduk, sonrasında öğrenciler öğretmenleri eşliğinde kitaplarını tahlil etti, onlarla eş zamanlı
bu kitapları ben de okuyorum mesela geçen ay lise öğrencilerimizle Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nu okuduk ve değerlendir-
dik. Bu etkinliği bu sene bazı ortaokullarda uyguluyoruz önümüzdeki yıl ortaokul ve lise kademelerinde alışkanlık haline
getirmeyi hedefliyoruz.


Yıldızkent
16 Ortaokulu 21
dergisi

RÖPORTAJ




Matematik öğretimini kolaylaştırmayı hedefliyoruz. Singapur matematiği tekniği adı altında bir uygulama başlat-
tık, bunu ilk uygulayan ilçelerden biri biz olacağız. Öğrencilerimize matematiği daha çok sevdirmeyi ve kolay anlaşılır
hale getirmeyi amaçlıyoruz. Okullardaki matematik öğretmenlerimiz bu tekniğin eğitimini aldı, en kısa zamanda sizlerle
bu tekniği tanıştıracaklar.


SORU 6 : Kapaklıdaki eğitim düzeyini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mevcut eğitim düzeyi istediğimiz seviyede değil ancak İlçe Milli Eğitim Müdürümüz, okul müdürlerimiz ve öğret-
menlerimiz seviyeyi yükseltmek için gayret sarf ediyorlar. Sınıflarımızın kalabalık olması ve ikili öğretim görmemiz
başlıca dezavantajlarımız. Bunlar bizi yavaşlatıyor. İlçemizde yapımı planlanan yedi yeni okul projemizle bu dezavanta-
jlarımızı ortadan kaldıracağız.


SORU 7 : Edebiyata ilgi duyuyor musunuz, hangi tür kitapları tercih ediyorsunuz, en son hangi kitabi okudunuz?
Tabii ki ilgi duyuyorum, tarihi kitaplar daha fazla ilgimi çekiyor. Lise öğrencilerimizle oluşturduğumuz Kitap Tahlil
Kurulu için Peyami Safa’nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nu okudum.


SORU 8 : Hangi müzik türünden hoşlanıyorsunuz, dinlemekten keyif aldığınız sanatçılar kimler?
Belli bir tür ayırt edemem, kulağa hoş gelen tüm müzikleri ve sanatçıları dinliyorum.

SORU 9 : Sayın Kaymakamım sinema, tiyatro veya konsere en son ne zaman gittiniz?
Tiyatroya geçen hafta gittik. Belediye Kültür Sarayında Mehmet Akif’i Anlamak adlı tiyatro gösterisini izledik. Salgın-
dan dolayı sinema ve konser etkinlikleri iptal edilmişti, uzun zamandır bu etkinliklere katılamadım.

SORU 10 :Spor ilgileniyor musunuz, hangi takımı destekliyorsunuz?
Maalesef düzenli olarak spor yapamıyorum. Bacağımdaki rahatsızlıktan dolayı doktor spor yapmamı yasakladı
ancak fırsat buldukça yüzüyorum, yüzmeyi seviyorum. Tüm takımlara saygı duymakla beraber memleketimin takımı
Trabzonspor’u destekliyorum.


SORU 11 : Eğitim sürecinde en sevdiğiniz ders hangisiydi?
En çok tarih dersini severdim, tarih sevgim okuduğum kitaplara da yansıyor.
Bize vakit ayırıp sorularımızı içtenlikle yanıtladığınız için teşekkür ederiz.






































22 Yıldızkent
dergisi Ortaokulu

ANMA ve KUTLAMA TÖRENLERİ






























TÜRKÇE ÖĞRETMENİMİZ REYHAN BEDİR VE MÜZİK ÖĞRETMENİMİZ NURŞİN TUĞBA YILDIZ’IN
KOORDİNE ETTİĞİ10 KASIM ATATÜRK’Ü ANMA PROGRAMINDAN KARELER.















































TÜRKÇE ÖĞRETMENLERİMİZ REYHAN BEDİR , UĞURKAN SEKMEN VE MÜZİK ÖĞRETMENİMİZ
NURŞİN TUĞBA YILDIZ’IN KOORDİNE ETTİĞİ 12 MART İSTİKLAL MARŞIMIZIN KABULÜ
PROGRAMINDAN KARELER.







Ortaokulu 23
Yıldızkent
dergisi

gereğince ölümü tattı ve gerçek olan ebedi hayata göçtü.Vakit bize göre çok erkendi oysa. Kime
göreerken,kime göre geç bilinmez tabi ama bilinen bir gerçek var ki Fatih kardeşimin ölümü bizi çok
derinden sarstı.Dünyanın ne kadar boş bir oyalanma ve oyundan başka bir şey olmadığını tekrar hatır-
lattı ( 64.AyetAnkebut) O dönem müdürlük yaptığım Yıldızkent Ortaokulunda Fatih kardeşimin okulu-
muza kattığı değerler, kısa sürede tüm meslektaşlarımız,öğrencilerimiz, velilerimiz ile unutulmaz bağlar
kurması mesleğine vatanına ve inancına olan bağlılığının eseriydi. Çok daha güzel şeyler yapacaktık
ancak bu kadarmış. Oysa bana kapıdan başını uzatarak “Müdürüm kendimi iyi hissetmiyorum, bir test
yaptırayım.”dediğinde, “Hepimiz kendimizi iyi hissetmiyoruz kardeşim, bir şeyin yoktur inşallah. Varsa
da bir hafta içinde iyileşir, dönersin.”demiştim.Dönmedi, dönemedi…Rabbim mekanını cennet eylesin,
değerli kardeşimi şehitlere peygamberlere komşu eylesin, biz senden razıydık, Rabbim de razı olsun
inşallah. Duygularımı yazarak bitiremem, söylenecek çok şey var ancak beni çok etkileyen ve hatır-
ladıkça da gözlerimi yaşartan ve Fatih kardeşimi canlı olarak gördüğüm son hatıramı da sizlerle paylaş-
mak istedim.Hastaneye yatmadan önceki son pazar günü hava güneşli, çok güzel tam gezmelik bir
gündü.Eşimle Silivri’ye gidelim biraz deniz havası alalım dedik.Hazır çocuklarda yokken gezip gelelim
diye düşündük. Sahilde yürürken bir baktım ki Fatih kardeşim iki evladı ve eşi sahilde bir masada,
çocukların biri sağında biri solunda onlara bir şeyler yediriyor her zamanki gibi.Çünkü iyi bir öğretmen,
iyi bir dost, iyi bir eş olduğu kadar çocuklarına da çok düşkün, iyi bir babaydı. “Afiyet olsun Fatih
kardeşim.Yine çocukları almışsın sağına, soluna.”dedim.“Evet, müdürüm sizde ne güzel büyüt-
müşsünüz; çocuklar olmadan ne güzel geziyorsunuz, acaba bizlerde o günleri görecek miyiz? dedi.
Sanki içine doğmuşçasına “Ben hiç sanmıyorum.” dedi. “Olur mu kardeşim, Allah size de nasip edece-
k.”Dedim. “İnşallah.” diyerek ayrıldık yanlarından. Çocuklarının büyüdüğünü görmek nasip olmadı Fatih
kardeşime. Çocuklar annelerinin ve diğer akrabalarının gayreti ve Allah’ın izniyle büyüyecek, Fatih
kardeşime yakışır gençler olarak, babaları gibi çalışkan, üretken, vatansever gençler olacaklar. Ve son
olarak Necip Fazıl’ın şu güzel şiiriyle yazımı tamamlamak istiyorum.
“Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber
Öleceğiz müjdeler olsun, müjdeler olsun
Ölümü de öldüren Rabbe secdeler olsun.”
ANMA ve KUTLAMA TÖRENLERİ
ÖLÜMSÜZ ŞEHİTLER
Ey Çanakkale! Bak ölümsüz şehidin geliyor
Kalk ayağa selam ver yiğitlerime
Bak cihanı susturdu bir duruşu
Yutkundu her ses, ses çıkaramadı
Ey Çanakkale! Gözlerin kan çanağına döndü
İnlettin yine tüfek seslerinle cihanı
Bu iman dolu göğsün yeri göğü inletmeseydi
Kara kara bulutlar çökerdi semaya
Ey Çanakkale! Nice şehidimi eli, kolu, bacağı koptu
Kar, soğuk demeden vatan uğruna savaştı
Namuslarına uzanan o kötü eli yaktı eritti
Mehmetçik yine dar etti dünyayı onlara
Ey Çanakkale! Bugün 18 Mart beni duyuyor musun
Kulaklarındaki mermi sesleri seni korkutuyor mu
Allah aşkına söyle bu canlar ne için verildi
Çiğnetmedin bu yurdu çiğnetmezsin de


Yedi cihana yeter yazdığın destan
Bakmadan bilinmez kıymetin, kadrin
Vatan uğruna binlerce verdin
Vurulup Çanakkale’mde yatıyorsun şehidim


SACİDENUR GÜDÜCÜ
5/G





12 MART İSTİKLAL MARŞIMIZIN KABULÜ
HAFTASINDAÖĞRENCİMİZ SACİDENUR GÜDÜCÜ
İLÇEDE DÜZENLENEN
ŞİİR YARIŞMASINDA 3. OLMUŞTUR.























04
24 Yıldızkent
dergisi Ortaokulu

SORU 1 : Sayın Kaymakamım öncelikle bizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Bizler sizi daha yakından tanımak
istiyoruz, bize kendinizden bahseder misiniz?
- 1982 yılında Trabzon ilinin Araklı ilçesinde doğdum. Daha sonra yaklaşık iki aylıkken ailem İzmit’e taşındığı için orada
büyüdüm. İlk ve ortaokulumu orada okudum. Sonra İstanbul’a taşındık, lise öğrenimi orada gördüm. 2003 yılında Kütahya
Dumlupınar Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümünden mezun oldum, 2005’te aynı üniversitede yüksek lisansımı tamamladım.
2005 – 2015 yılları arasında İstanbul Maden ve Metaller İhracatçı Birliğinde görev yaptım. 2015’ten itibaren de Kaymakamlık
görevini icra etmekteyim. Buraya gelmeden önce Bilecik ilinin Pazaryeri ilçesinde, Rize’nin Hemşin ilçesinde Kaymakamlık;
Rize’de de Vali Yardımcılığı görevlerini üstlendim. Yaklaşık altı aydır da ilçemizde görev yapmaktayım.
SORU 2 : Kaymakam olmaya nasıl karar verdiniz?
Ben aslında ilkokulda doktor olmak istiyordum; ortaokulda, aşağı yukarı sizin yaşlarınızdayken fikrimi değiştirip kaymakam
olmaya karar verdim.
SORU 3 : Bizim yaşlarımızdan geçmiş biri olarak biz gençlere neler tavsiye edersiniz?
Kesinlikle çok fazla kitap okumanızı, yabancı dilinizi geliştirmenizi, küçük yaşta yabancı dile hakim olmanızı tavsiye ederim.
SORU 4 :Kapaklı’daki ilk görev yılınız,Kapaklı’ya ilk geldiğinizde Kapaklı ile ilgili ilk izleniminiz ne olmuştu, nasıl bir
Kapaklı buldunuz?
Öncelikle ben Kapaklı’yı çok beğendim. Tayinim çıktıktan sonra görev yapacağım ilçeyi çeşitli kaynaklardan araştırmıştım.
Nüfus yapısını, sanayisini, mevcut okullarını, imkanlarını ve eksikliklerini inceledim. Burada görev yapan bazı yetkililerle
görüştüm, geldiğimde beklediğime yakın bir ilçe buldum. İlçemizde görev yapmaktan son derece mutluyum, ülkemizin her
bölgesinden insanı barındıran bir nüfusa yapısına sahip. İstanbul’a yakın olması sebebiyle İstanbul nüfus yapısına benzer bir
ilçe.
SORU 5 : İlçemizde eğitime ve gençlere yönelik gerçekleştirmek istediğiniz projeleriniz neler?
İlçe Milli Eğitim Müdürümüz İrfan Danışmaz ile sürekli fikir alışverişindeyiz. Eğitimde öncelilke niteliği artırmaktan yanayız,
bunun yanında okul ve derslik sayılarımızı artırmamız gerekiyor, halen ikili öğretim gören okullarımız var, ilçe olarak tüm
okullarımızın tekli öğretime geçmesini planlıyoruz. Bazı kalabalık sınıflarımız var, yeni okullar açmak suretiyle sınıf mevcut-
larını düşürmeyi öngürüyoruz.
Kitap okumaya yönelik lise öğrencilerimizle çalışma içerisindeyiz.Liselerimizde Kitap Tahlil Kurulları oluşturduk, aynı
kitabı gönüllü öğrencilerimizle okuduk, sonrasında öğrenciler öğretmenleri eşliğinde kitaplarını tahlil etti, onlarla eş zamanlı
bu kitapları ben de okuyorum mesela geçen ay lise öğrencilerimizle Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nu okuduk ve değerlendir-
dik. Bu etkinliği bu sene bazı ortaokullarda uyguluyoruz önümüzdeki yıl ortaokul ve lise kademelerinde alışkanlık haline
getirmeyi hedefliyoruz.
ANMA ve KUTLAMA TÖRENLERİ






































18 MART ÇANAKKALE ŞEHİTLERİMİZİ

MİNNET VE RAHMETLE ANIYORUZ.


PROGRAM KOORDİNE
MÜZİK ÖĞRETMENİ : NURŞİN TUĞBA YILDIZ
TEKNOLOJİ TASARIM ÖĞR. : MÜGE KORKMAZ

















Ortaokulu 25
Yıldızkent
dergisi

ATATÜRK'ÜN İZİNDE

Kapandı mavi gözlerin sonsuzluğa,
Sarıldı naciz vücudun al bayrağa,
Genci,yaşlısı döküldü sokağa,

Milletin gözünde yaş dilinde dua.



Olmadı senin gibi bir lider cihanda,
Tuttun milletini hep bir arada,
Özgürlük verdin kadına ,çoluğa çocuğa,

Minnettar bu vatanın evlatları sana,



Seni görmeden sana bağlandık
Bir kez olsun yolundan sapmadık
Düşmanın sözüne hiç aldırmadık

Sen rahat uyu, biz burdayız Ata'm


Düşünmedin yenilgiyi dedin hep ileri,

Ufuklardaydı gözlerin bakmadan geri
Düşmanın önüne siper ettin kendini
Bu inançla kurdun Türkiye Cumhuri-

yet'ini



Ata'm,rahat uyu yattığın yerde,
Emre ve arkadaşları senin izinde, 10 KASIM ATATÜRKÜ ANMA HAFTASINDA
Bu can bu bedende olduğu müddetçe, İLÇEMİZDE DÜZENLENEN ŞİİR YARIŞMASINDA

Al bayrak dalgalanacak göklerde, EMRE KAAN BOZKURT 1. OLMUŞTUR.

EMRE KAAN BOZKURT
8/D



26 Yıldızkent
dergisi Ortaokulu

Bizim İçin Cumhuriyet


Vatan toprağı kimseye verilmez,
Akıllara kazınan destandır Cumhuriyet.
Zemherilerde ümit kesilmez,
Bu milletin baharıdır Cumhuiyet.


Cesurca, hiç korkmadan savaştı şanlı ecdat,
Onun için candan geçilen emeldir Cumhuri-
yet.
Her cefanın sonunda mutlak bir mükafat,
Bütün mücadelelerin ödülüdür Cumhuriyet.


Bizim vatanımızın güzelliği başkadır,
Kalplerde büyüyen aşk ateşidir Cumhuriyet.
Nice zorluklarla kuruldu, nice yaraları sardı,
Bu ülkeye kuraklıkta yağan yağmurdur
Cumhuriyet.


Ey vatan evladı! Sevin, unutma bu kutlu
günü,
Yükseltmesi sana düşen vazifedir Cumhuri- Teşekkür Ederim Öğretmenim
yet.
Yüzyıllar geçse de hatırlanacak olan, Teşekkür ederim öğretmenim!
Şanlı zaferin adıdır Cumhuriyet. Sensin bizim için her zaman feda-
kar.
O kadar emeğin var ki üzerimde
benim,
Sensin yorulmadan çalışan azimkar.

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI KONULU Teşekkür ederim öğretmenim!
ŞİİR YARIŞMASINDA “BİZİM İÇİN CUMHURİYET ” Biz tohum gibiyiz, sensin bizi
ŞİİRİMİZ İLÇEDE 1. SEÇİLMİŞTİR. yetiştiren,
Ben açmaya çalışan bir çiçeğim,
Sen büyük bir emekle her gün
ilgilenen.

Teşekkür ederim öğretmenim!
Kıymetin büyük sana biçilmez
değer.
24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ KONULU Bir pusulaya ihtiyacım vardı benim,
ŞİİR YARIŞMASINDA “TEŞEKKÜR EDERİM ÖĞRETMENİM ” Benim pusulam, senmişsin meğer.
ŞİİRİMİZ İLÇEDE 3. SEÇİLMİŞTİR.
Teşekkür ederim öğretmenim!
Yıllar sonra da teşekkür edeceğim.
Belki bir gün ben de senin gibi,
Rengarenk çiçekler yetiştireceğim.
SAİDENUR GÜNER 8/G




Ortaokulu 27
Yıldızkent
dergisi

ÖĞRENCİLERİMİZİN KALEMİNDEN











İNANMIYOR CİHAN İSTİKLAL MARŞIMIZ


Var bir toprak kanla sulanmış Çıktık ağır bir savaştan

Mehmetçiğin mezar taşı ile süslenmiş Herkes yorgun, herkes perişan.
Yazmış kahramanlığını kitaplar Güçlendirmek için marş istendi halktan.

Açılır sana bütün kapılar Bütün millet seferber oldu o an.



Makberine sığınıyor yiğitliğin Güzel bir marş çıkmayınca aralarından
Çanakkale topraklarında yankılanıyor Arandı Mehmet Akif gibi bir kahraman

sesin Şiiri yazacaktı ama ödül olmadan
Bir hilalin altına toplanmış millet Verecekti o parayı bir vakfa armağan.

Bekliyor zaferi ilelebet
Herkesin dilinde konuşulan

Geçmiş üzerinden 107 yıl En iyi vatan şairlerindendi o zaman.
Almıyor zamanı insanın aklı Gelmişti ilham kağıdın olmadığı bir an.

Sanki daha dün yaşanmış Yazmıştı duvara hiç durmadan.
Mehmetçik cephede savaşmış

Milletin tarihini ve ruhunu anlatan
Ey kahraman asker bak bir çehrene Kalplerimizi coşkuyla dolduran

Her yerin kan olmuş çabalıyorsun yine Bu marş yedi yüz yirmi dört şiir arasından
de 12 Mart’ta kabul edildi meclis tarafından.

Bir hilal uğruna yazmışsın destan
Gel de bak mucizeyee inanmıyor cihan Zor günlerde bize umut olan
Yıllardır göğsümüzü kabartan

AYBÜKE GERÇEK 8/G İstiklalimizi tüm dünyaya duyuran

Marşımızı gururla söylüyoruz her zaman.


ÇINAR YAVUZ 5/C
ÇINAR YAVUZ 5/C














28 Yıldızkent
Ortaokulu
dergisi

ÖĞRENCİLERİMİZİN KALEMİNDEN



ÇOCUKÇA KARAR
Bağımlılıkların insana verdiği zararla babası yüzünden çok küçük yaşlarda tanışmıştı. Her çocuğun yaptığı gibi çevresi-
ni büyük bir dikkat ve merakla inceler, ardından bunlara kendince anlamlar biçerdi. Bu durum babasının davranışları için
pek de geçerli değildi. Babasını anlayamazdı. Bir akşam eve pek bir mutlu gelen babası, sonraki gün eve siniri
tepesinde gelirdi. Onu anlamak zor bir işti. Bazı zamanlar için ise imkânsız.Ne olursa olsun babasını çok severdi,
özellikle de o çok mutlu olduğu akşamlar. Eve mutlu döndüğü akşamlar onunla oyunlar oynar, şarkılar söylerdi. Babası
ile oyun oynamayalı bayağı bir vakit olmuştu. Eve eskisinden daha sinirli dönmeye başlamıştı ve bir hafta önce eve
geldiği hışımla evdeki eşyaları kırıp dökmeye, bağırmaya başladı. Bu iğrenç olaydan birkaç dakika sonra babası evden
gitmiş annesi ise valizlerini hazırlamaya koyulmuştu. Her şey o kadar hızlı olmuştu ki aklı ermiyordu. Tam bir hafta
öncesinde yaşanan bir olayı sanki yıllar önce yaşanmış gibi kesik kesik hatırlıyordu. Babasının o hâlinden çok kork-
muştu. Hiç böyle bir sahneye tanıklık etmemişti. Daha önce annesi de böyle bir sahneye tanıklık etmişe benzemiyordu.
Kocasının bağımlılığını biliyordu. Onu çok iyi tanıyordu. Ancak bu hâli ile tanışmamıştı ve en az oğlu kadar şaşkındı. Aynı
zamanda eşine yeterince yardım edemediğini düşünerek kendine kızıyor, evden gittiğine her gün biraz daha pişman
oluyordu. Gün geçtikçe oğlu ile ilgilenemez oldu. Kafası hep kocasındaydı ve pişmanlığı onu esir alıyordu. Dünyadan
bihaberdi. Kafasının içinde kurduğu dünyada pişmanlığıyla birlikte yaşıyor, daha doğrusu yaşamaya çalışıyordu. İçindeki
bir ses ne yaparsa yapsın kocasının bu hâlini kabul edemiyordu.Bir ay boyunca iç sesiyle bu savaşı verdi. Bir ay sonra da
kafasını pek toparlayabilmiş değildi. Sadece olaylara oğlunun gözünden bakmayı denemiş ve bu yaşadıklarının onu çok
etkileyeceğini fark etmiş ve en azından oğlunun hayatını düzeltebileceğini düşünerek toparlanma kararı aldı. Bilmediği
bir şey vardı ki dile kolay gelse de bu bir ay oğlu için sandığından daha zor geçmişti. Bir yandan babası yüzünden
yaşadığı şaşkınlık, bir yandan annesinin bir ruh gibi oluşu ona çok zarar vermişti. Annesinin davranışları elbette ki olaya
oğlunun gözünden yaklaşınca değişti. Hâlâ içinde bir pişmanlık vardı ancak ileride aynı pişmanlığı oğlu için de yaşamak
istemiyordu. Oğlu ile eskisinden de çok ilgilenmeye başladı. Bu sayede biraz daha toparlandı. Kendini daha da iyi
hissetmeye, hissettiği pişmanlığın etkisinden çıkmaya başladı. Oğlunun da kendisi gibi hislere sahip olduğunu
düşünüyordu ama onun hisleri biraz daha korkunçtu. Kendini rahatsız hissediyordu. Geleceğini düşünüyordu. Ya babası
gibi bağımlı olur da bağımlılıkları onu da ele geçirirse? Kesinlikle babası gibi olmak istemiyordu ama annesi gibi olmak
da istemezdi. Annesi gibi suçu olmayan şeyler yüzünden vicdan azabı çekmek de istemezdi. Bu yüzden hiçbir şeye veya
kimseye bağımlı olmayacağı hakkında çocukça bir karar aldı.Aradan yıllar geçti, babasını kaybetti ve birkaç yıl sonra da
annesini. Yaşı çok ilerlemişti ve hâlâ yıllar önce verdiği karardan vazgeçmemiş, vazgeçememişti. Bağımlı değildi.
Kimseyi sevmemişti. Bazı şeylerin aşırıya kaçılmadan yaşandığında aslında çok da kötü olmayacağı düşüncesi aklının
ucundan bile geçmiyordu. Anne ve babasının abarttığını kabullenemiyordu. Sırf bu kabullenemeyiş yüzünden her şeye
korkuyla bakıyor ve onlardan uzakta yaşamayı tercih ediyordu. Hayatı basit maddelerden oluşur, fazlasına çabalamazdı.
Ne iş yerinde ne de günlük hayatında herhangi biriyle doğru dürüst konuşmadığı için bir dostu veya bir arkadaşı yoktu.
Belki de insanların umurunda olmadığını fark ettiğinde anne ve babasına biraz ö elenmişti ama her şey için çok geçti.
Artık istemeden de olsa kurduğu bir düzeni vardı. Tahmin ettiği gibi insanlar yaşarken varlığını hissetmediği gibi
öldüğünde de yokluğunu hissetmedi. Kararına sadık bir şekilde ölmüştü.
BEYZA ENGİN 7/E

ARAŞTIRMA: TARİHTEKİ İLGİNÇ SAVAŞLAR
Honduras – El Salvador Ülkeleri Arasında Yaşanan Futbol Savaşı
( 14 Temmuz 1969-18 Temmuz 1969)
Honduras ve El Salvador arasında geçen bu savaş sadece bir futbol maçı gerginliğinden ibaret değildi. El
Salvador, Honduras’tan daha küçük bir ülke olmasına rağmen Honduras’ın nüfusunun neredeyse 2 katı nüfusu
vardı. El Salvador’un iş imkânlarıve arazisi çok sınırlıydı,bu sebeple El Salvadorlular Honduras’a göçüyordu. Bu
olaylar gelişirken ülkenin başına Oswaldo Lopez Arellanogeçti(1963) ve ekonomikdurumu bahane ederek El
Salvadorlu mültecileri ülkelerine göndermeye çalıştı. İyice kızışan iki devlet 1970 Dünya Kupası elemelerinde
karşı karşıya geldi.
1.MaçtaHonduraslılar, El Salvador oyuncularının kaldığı otelin önünde gürültü yaparakfutbolcuların uykusuz
kalmasına sebep oldular. El Salvadorlular yenilgiyi kabullenemediler.
2.Maç El Salvador’dadır bu sefer. El Salvadorlu taraftarlar, Honduraslı taraftarların kendilerine yaptıklarının
aynısını onlara yaptılar ve bu sefer deHonduraslı futbolcular uykusuz kaldı.
Maç, Meksika’da tarafsız sahada yapıldı. Maçta El Salvador uzatmalarda attığı gol ile 3-2 kazandıve bitiş
düdüğü ile gerginlik tırmandı. El Salvador, Honduras’a savaş ilan etti.
El Salvador üstünlük kurmuşken Amerika Devletleri örgütü savaşa müdahale etti ve 18 Temmuz 1969’da savaş
sona erdi.
TUNA CAN YAPICIER 8/C



Yıldızkent
Ortaokulu 29
dergisi

FATİH KORGANCI








SPOR KULÜBÜ










































FATİH KORGANCI SPOR KULÜBÜ
2021 2022 eğitim öğretim yılında okulumuza kazandırdığımız değerlerden en önemlisi
Yıldızkent Ortaokulu Fatih KORGANCI Spor Kulübü oldu.İzlediğimiz eğitim anlayışının bir
sonucu olarak öğrencilerimizi çok yönlü yetiştirmek, hem sanatsal hem sportif hem de
teknolojik gelişmeleri yakından takip eden bireyler olarak hayata hazırlamak gayesiyle spor
kulübümüzü kurduk.
Kulübümüz bünyesinde şuana kadar futbol, voleybol, bocce, kick boks, masa tenisi, akıl ve
zeka oyunları gibi faaliyetleri öğrencilerimizin hizmetine sunduk. Böylelikle eğitimi bir bütün
olarak gördüğümüzü, akademik eğitimin yanında özellikle pandemiden sonra fiziksel
gelişimin de en az akademik eğitim kadar önemli olduğunu vurgulamak istedik. Öğrencile-
rimizin gösterdiği ilgiden amacımızı gerçekleştirme noktasında önemli bir adım attığımızı
görüyoruz.
Yıldızkent Ortaokulu bu sürecin sonunda akademik anlamda öne çıkmasının yanında sportif
ve kültürel anlamda da öne çıkacaktır.
Bu kulübü kurmamızın bir diğer motivasyonu ise 2021 Nisan ayında kaybettiğimiz öğret-
menimiz Fatih KORGANCI’nın ismini yaşatmak ve başarılarımızı onun adıyla duyurmaktır.











30 Yıldızkent
Ortaokulu
dergisi

FATİH KORGANCI SPOR KULÜBÜ


ARDİNYO KURSU GİTAR KURSU





















FUTBOL KURSU




























VOLEYBOL KURSU




































Ortaokulu 31
Yıldızkent
dergisi

FAALİYETLERİMİZ GÖRSEL SANATLAR
























































































04 Yıldızkent
Ortaokulu 03


32 Yıldızkent
Ortaokulu
dergisi

ÇOCUKÇA KARAR
Bağımlılıkların insana verdiği zararla babası yüzünden çok küçük yaşlarda tanışmıştı. Her çocuğun yaptığı gibi çevresi-
ni büyük bir dikkat ve merakla inceler, ardından bunlara kendince anlamlar biçerdi. Bu durum babasının davranışları için
pek de geçerli değildi. Babasını anlayamazdı. Bir akşam eve pek bir mutlu gelen babası, sonraki gün eve siniri
tepesinde gelirdi. Onu anlamak zor bir işti. Bazı zamanlar için ise imkânsız.Ne olursa olsun babasını çok severdi,
özellikle de o çok mutlu olduğu akşamlar. Eve mutlu döndüğü akşamlar onunla oyunlar oynar, şarkılar söylerdi. Babası
ile oyun oynamayalı bayağı bir vakit olmuştu. Eve eskisinden daha sinirli dönmeye başlamıştı ve bir hafta önce eve
geldiği hışımla evdeki eşyaları kırıp dökmeye, bağırmaya başladı. Bu iğrenç olaydan birkaç dakika sonra babası evden
gitmiş annesi ise valizlerini hazırlamaya koyulmuştu. Her şey o kadar hızlı olmuştu ki aklı ermiyordu. Tam bir hafta
öncesinde yaşanan bir olayı sanki yıllar önce yaşanmış gibi kesik kesik hatırlıyordu. Babasının o hâlinden çok kork-
muştu. Hiç böyle bir sahneye tanıklık etmemişti. Daha önce annesi de böyle bir sahneye tanıklık etmişe benzemiyordu.
Kocasının bağımlılığını biliyordu. Onu çok iyi tanıyordu. Ancak bu hâli ile tanışmamıştı ve en az oğlu kadar şaşkındı. Aynı
zamanda eşine yeterince yardım edemediğini düşünerek kendine kızıyor, evden gittiğine her gün biraz daha pişman
oluyordu. Gün geçtikçe oğlu ile ilgilenemez oldu. Kafası hep kocasındaydı ve pişmanlığı onu esir alıyordu. Dünyadan
bihaberdi. Kafasının içinde kurduğu dünyada pişmanlığıyla birlikte yaşıyor, daha doğrusu yaşamaya çalışıyordu. İçindeki
bir ses ne yaparsa yapsın kocasının bu hâlini kabul edemiyordu.Bir ay boyunca iç sesiyle bu savaşı verdi. Bir ay sonra da
kafasını pek toparlayabilmiş değildi. Sadece olaylara oğlunun gözünden bakmayı denemiş ve bu yaşadıklarının onu çok
etkileyeceğini fark etmiş ve en azından oğlunun hayatını düzeltebileceğini düşünerek toparlanma kararı aldı. Bilmediği
bir şey vardı ki dile kolay gelse de bu bir ay oğlu için sandığından daha zor geçmişti. Bir yandan babası yüzünden
yaşadığı şaşkınlık, bir yandan annesinin bir ruh gibi oluşu ona çok zarar vermişti. Annesinin davranışları elbette ki olaya
oğlunun gözünden yaklaşınca değişti. Hâlâ içinde bir pişmanlık vardı ancak ileride aynı pişmanlığı oğlu için de yaşamak
istemiyordu. Oğlu ile eskisinden de çok ilgilenmeye başladı. Bu sayede biraz daha toparlandı. Kendini daha da iyi
hissetmeye, hissettiği pişmanlığın etkisinden çıkmaya başladı. Oğlunun da kendisi gibi hislere sahip olduğunu
düşünüyordu ama onun hisleri biraz daha korkunçtu. Kendini rahatsız hissediyordu. Geleceğini düşünüyordu. Ya babası
gibi bağımlı olur da bağımlılıkları onu da ele geçirirse? Kesinlikle babası gibi olmak istemiyordu ama annesi gibi olmak
da istemezdi. Annesi gibi suçu olmayan şeyler yüzünden vicdan azabı çekmek de istemezdi. Bu yüzden hiçbir şeye veya
kimseye bağımlı olmayacağı hakkında çocukça bir karar aldı.Aradan yıllar geçti, babasını kaybetti ve birkaç yıl sonra da
annesini. Yaşı çok ilerlemişti ve hâlâ yıllar önce verdiği karardan vazgeçmemiş, vazgeçememişti. Bağımlı değildi.
Kimseyi sevmemişti. Bazı şeylerin aşırıya kaçılmadan yaşandığında aslında çok da kötü olmayacağı düşüncesi aklının
ucundan bile geçmiyordu. Anne ve babasının abarttığını kabullenemiyordu. Sırf bu kabullenemeyiş yüzünden her şeye
korkuyla bakıyor ve onlardan uzakta yaşamayı tercih ediyordu. Hayatı basit maddelerden oluşur, fazlasına çabalamazdı.
Ne iş yerinde ne de günlük hayatında herhangi biriyle doğru dürüst konuşmadığı için bir dostu veya bir arkadaşı yoktu.
Belki de insanların umurunda olmadığını fark ettiğinde anne ve babasına biraz ö elenmişti ama her şey için çok geçti.
Artık istemeden de olsa kurduğu bir düzeni vardı. Tahmin ettiği gibi insanlar yaşarken varlığını hissetmediği gibi
öldüğünde de yokluğunu hissetmedi. Kararına sadık bir şekilde ölmüştü.
FAALİYETLERİMİZ
2020-2021 Satranç Türkiye Okul Sporlarında dereceye giren öğrencile-
rimiz Ezel ÖZGÖR ve Erem AYDIN ödüllerini Tekirdağ Gençlik ve Spor İl
Müdürlüğünden aldılar.
Satranç Türkiye Kadınlar Tekirdağ İl Birinciliği ilimizde 19-20 Şubat 2022
tarihinde Çorlu'da Sporcu Fabrikasında gerçekleştirildi. Okulumuz
öğrencilerinden Erem AYDIN Kadınlarda Tekirdağ İKİNCİSİ olmuştur.




































Okulumuz Tiyatro Grubu, Okulumuz Korosu ve
Halk Oyunları Topluluğunun hazırlıkları devam
ediyor. 1 Haziran Çarşamba Günü Atatürk Kültür
Merkezinde yapılacak gösteri için yapılacak bütün
öğrencilerimizi ve velilerimizi bekliyoruz.











04 Ortaokulu 33
Yıldızkent
dergisi

YAZAR SÖYLEYİŞ































































6. sınıf öğrencilerimizin büyük

bir keyifle okuduğu “ Bir Haya-
li’n Peşinde” kitabının yazarı
ve aynı zamanda okulumuzda
Türkçe Öğretmeni olan Erkin
SAÇAR, öğrencilerimizle
keyifli bir sohbet gerçekleştir-
di. Kitap hakkında merak

ettikleri soruları yönelterek bir
yazarla tanışmanın mutlu-
luğunu yaşadılar.







34 Yıldızkent
Ortaokulu
dergisi

YAZAR SÖYLEYİŞ























Yazar Emine Yaltı, Yıldızkent Ortaokulunda
"Okur Yazar Buluşmaları" etkinliğinde öğren-
cilerle bir araya geldi.


Yazarlığa nasıl başladığını anlatan Emine
Yaltı, öğrencilere bol bol kitap okumaları tavsi-
yesinde bulundu.

Emine Yaltı öğrencilerle buluşmasında kitabı
Karga Kingo’yla ve kargalarla ilgili bilgilerini
aktarırken öğrencilerimiz de sordukları soru-
larla kargalar hakkında bilgi sahibi oldular.


Emine Yaltıdaha sonra 5. sınıf öğrencilerine
imzalamış olduğu kitaplarını hediye etti.
Söyleşi sonunda

Okul Müdürümüz Galip Cesur,Emine Yaltı’ya
katılımları için çok teşekkür etti.




































Ortaokulu 35
Yıldızkent
dergisi

YAZAR SÖYLEYİŞ






























- Merhaba, bize kendinizden ve yazarlık serüveninizin nasıl başladığından bahseder misiniz?

- Ben Özgür Balpınar. Çocuk ve gençlik kitapları yazarıyım. 32 yaşındayım ve Adanalıyım. 2 kedi
babasıyım. Yazmaya 10 yaşında başladım. Bir gün bir rüya gördüm ve gördüğüm rüyadan çok etkilen-
dim. Rüyamı bir hikâyeye çevirdim ve çizgili bir deftere yazdım. Sonra yazmaya hep devam ettim. Ben,
sessiz sakin bir çocuktum. Öğretmen okulda bir soru sorduğunda parmak kaldıramazdım. Konuşunca
sesim titrer de arkadaşlarım benimle dalga geçer diye korkardım.
Fakat yazarak konuşabilmeyi keşfettim. Bu sayede istediğim her şeyi yazarak anlatabiliyordum.
Okulda kütüphane başkanıydım, kütüphanede kitaplara bakarken keşke benim de kendi yazdığım bir
kitabım olsa diyordum çünkü yazmayı çok seviyor,yazar olmak istiyordum. Fakat nasıl yazar olabi-
leceğimi bilmiyordum,hiç yazar görmemiştim, hiç kitap fuarına da katılmamıştım. Bir gün bir roman
yazma yarışması gördüm. Yarışmaya katılabilmek için “Göğü Yereİndirelim”i yazmaya başladım. Bir
haftada bitirebileceğimi düşündüm fakat 1 yılda bitirebildim. Romanımı yayınevlerine gönderdim ama
hepsi beni reddetti. Annem,babam,akrabalarım bile yaptığım işin saçma olduğunu, bir kitabımın
olmasının bana bir şey kazandırmayacağını,onun yerine düzgün bir işimin olmasını gerektiğini ve benim
hayatı tozpembe gören bir hayalperest olduğumu söylüyorlardı.
Ama ben yılmadım hatta bir gün kaza bile geçirdim. Bir yayınevine kitabımın çıktısını göndermek için
arkadaşımın motoruyla PTT’ye gidiyorduk. Motor eski bir motordu ve kaydı,fena bir kaza yaptık. Benim
bir tarafım epey yaralandı, arkadaşımın parmakları çıktı, yine de göndermeyi başardık fakat yine
reddedildim. 10’a yakın yayınevi tarafından reddedildim diyebilirim. Yine yılmadım çünkü başarıya
çiçekli yollardan yürünmez. Bu yollar taşlıdır,bazen tökezlersiniz ama eğer hayalleriniz varsa zorlu
yollardan geçmeniz gerekir. Nihayet 5 yılın sonunda Timaş Yayınevi romanımı kabul etti. O kadar sevin-
dim ki kitabımı her yere götürmeye başladım. Herkese kitabımı götürüyor,kendi kitabımın ücretsiz
reklamını yapıyordum. Kitabımla sohbet ediyor, “Seni ben yazdım.” diyordum. Yazmanın bir sorumluluk
olduğunu düşünüyordum.
Bu kitabımı 26 yaşındayken çıkarmıştım. Sonrasında da kitaplarım çıktı ve pek çok etkinliğe katıldım.
“Yeryüzünün Kalbi” ve “Düşler Atlası” nı yazdım, serinin son bulmasıyla “Canım Arkadaşım” ı yazdım.
Sonrasında “Dünyayı Sırtında Taşıyan Balık” ve “Ekspres” serisini yazmaya başladım,bu serinin devamı
da gelecek. Son kitabım “Portakal Çiçekleri” ise geçen hafta çıktı ve öyküm Adana’da geçiyor, bu
kitapta babamın çocukluğunu anlattım. Ben yazmayı çok seviyorum ve yazmaya devam etmek,yeni
eserler üretmek istiyorum.



36 Yıldızkent
Ortaokulu
dergisi

YAZAR SÖYLEYİŞ



- Yetişkinlere yönelik de kitap yazmayı düşünüyor musunuz?
- Evet, 2023’te yetişkinlere yönelik kitap gelecek ama ismini henüz koymadım.
- Çocukken kitap okur muydunuz?
- Evet,okurdum. Ben okumayı televizyonda Çarkıfelek izlerken kendiliğimden öğrendim. Babamın
gazetelerini okumaya başlayınca ailem başta şaşırdı fakat sonra bayram ettiler. RobinsonCrusoe’yu çok
severdim. Hep bir adada kalmayı istedim.
- En beğendiğiniz kitabınız hangisi?
- Diğer kitaplarım duymasın ama “Canım Arkadaşım”.
- İlk okuduğunuz kitap nedir?
- Cin Ali Ormanda.
- En sevdiğiniz ders neydi?
- Türkçeyi çok severim.
- Size kitap yazarken en çok kim destek oldu?
- En başından beri kız kardeşim destek oldu.
- Kitabı yazıyorsunuz sonra süreç nasıl ilerliyor?
- Her yayınevinin bir mail adresi var. Kendinizi tanıtan bir yazıyla kitabımızı mail atıyoruz. 2-3 ayda cevap
geliyor. Tabi bazen hiç gelmeyebiliyor.
- Kaç kitap yazdınız?
- Sekiz kitabım var.
- “Yeryüzünün Kalbi” ve “Göğü Yere İndirelim”deki karakterlerin isimlerini nereden esinlendiniz?
- İsimlerin o coğrafyaya uygun olmasını ve anlamlı olmasını istedim. Mesela “Yeryüzünün Kalbi”ndeki
Mukadder Öğretmen aslında benim Türkçe öğretmenim.
- “Dünyayı Sırtında Taşıyan Balık”ta konuyu neden savaş hakkında seçtiniz?
- Hayatın her zaman tozpembe olmayacağını bazen zorluklarla dolu olduğunu göstermek istedim. Bu
savaş gerçekten yaşandı,yıllarca sürdü. Başlarda sadece yetişkin erkekler savaşa alınsa da sonrasında
18 yaş altı çocuklar da savaşa götürülmüş.
- Peki neden “balık” ?
- Ben “Küçük Kara Balık”ı çok seviyorum. Yazarı SamedBehrengi de İranlı çok iyi bir yazardı. Ben de
ondan esinlenerek kendi kırmızı balığımı oluşturdum. Hikâyedeki doktorun adını da bu yüzden Samet
koydum.
- Güzel sohbetiniz için çok teşekkür ederiz.
- Ben teşekkür ederim.
ELİF YAVUZ (6/H)
MELEK ADA APAYDIN(6/H)























Ortaokulu 37
Yıldızkent
dergisi

GEZİLERİMİZ





































İSTANBUL




GEZİMİZ





TARİHİ
KOÇ MÜZESİ YARIMADA

































TEKNOFEST






38 Yıldızkent
Ortaokulu
dergisi

GEZİLERİMİZ



TARİHİ YARIM ADA

Gezimize saat sekizde okulumuza gelen otobüslerle yola
çıkarak başlıyoruz. İstanbul’un tarihi yarım adasına vardığımız-
da saatler onu gösteriyordu. İlk durağımız Ayasofya oluyor.
Ayasofya’nın duvarlarındaki eşsiz eserlerden büyülenip yolu-
muza devam ediyoruz. Öğreniyoruz ki Ayasofya aslında üç
kere inşa edilmiş. İmparator Justinianus (Jüstinyanus) cihanın
en büyük ibadethanesini yapmak için kolları sıvamış. Yapımın-
da devşirme taş sistemi kullanmış ve bu ibadethaneyi o
zamanın şartları ile 5 yılda tamamlanmış. Günümüze kadar
gelen Ayasofya 2020’den önce müze olarak kullanılmaktay-
mış ve şu an ise cami olarak kullanılmaktadır. Ayasofya’nın her
yerini gezdikten sonra eşsiz manzarası ile ünlü olan Topkapı
Sarayı’na geçiyoruz . Her noktasından tarih kokusu aldığımız,
mimarisi ile büyüleyen üstüne üstlük manzarası dacabası
olanTopkapı Sarayı’nın eşsiz mimarisinin yaratıcısı bildiğiniz
üzere Mimar Sinan.Topkapı Sarayı Bâb-ı Hümayun, Bâbüsse-
lam ve Bâbüssaade denilen 3 ana kapı ile 4 avlu, harem ve
hasbahçeden meydana gelmektedir.Etrafı da “Sur-i Sultani”

sur kapısında bulunan toplardan ötürü Top Kapısı denilen kapının arkasına I. Mahmut devrinde bir
ahşap saray yapılmış ve adı Topkapı Sahil Sarayı olmuş. 1862’de bu yapı yangında yok olunca adı Yeni
Saray’a verilmiş. Fatih ve sonradan gelen padişahların döneminde sürekli yeni yapılar eklemesiyle
saray kompleksi büyümüş, genişlemiş.Topkapı Sarayı’nın içinde pek çok koleksiyon da bulunmaktadır.
Osmanlı sultanlarının kullandığı silahlardan kutsal emanetlere kadar pek çok şey sayabiliriz. Ciğerlerim-
ize tarih kokusunu çektikten sonra birazda milattan öncesine dönmek amacıyla Arkeoloji Müzesine
geçiyoruz.Osman Hamdi Bey’in tekrardan kurduğu müze içinde Eski Şark eserleri ve Çinili Köşk de
bulunuyor. Müzenin 1869’daki adı Müze-i Hümayun. Sümerliler,Lidyalılar gibi pek çok eski devletin bu
güne kadar var olan birçok eserin sergilenmesinde Maarif Nazırı
Ahmet Vefik Paşa’nın emeği çok. Müze içerisindeki en eski yapının
Çinili Köşk olduğunu öğreniyoruz. Bu yapıda Selçuklu Etkisinin
baskın olduğunu öğreniyoruz. Üstelik burada gezimize Lego
Michael (Maykıl) katılıyor. Kim bilir hangi tarih sever çocuk bunu
burada unuttu? İstanbul’un tarihine biraz göz atmamız burada
bitiyor.Bir kaç aksilikten sonra alışveriş merkezine ulaşıyoruz.
Birkaç arkadaşımızın isteği üzerine alışveriş merkezi içerisindeki
oyun alanına girdik. Uzun uğraşlar sonucu oyuncaklara binmeye
başladık.İlk olarak Topkapı Sarayındada bulunan Adalet kulesine
bindik.-ki bence adını buradan almış olabilir.-Hayatımda 2. defa
binmeme rağmen aynı heyecan ve korkuyu yaşadım. Bunun
ardından hız trenine bindik ve gezimizi bir içecek ile bitirdik.Artık
dönüş vakti geldi.Asla unutamayacağımız bir günü daha anılarımıza
eklemiş olduk. Bize bu geziyi düzenleyen tüm idareci ve
öğretmenlerimize teşekkür ederiz.


AYBÜKE GERÇEK
8/G



Ortaokulu 39
Yıldızkent
dergisi

GEZİLERİMİZ






























































































40 Yıldızkent
Ortaokulu
dergisi

GEZİLERİMİZ






























































































Ortaokulu 41
Yıldızkent
dergisi

GEZİLERİMİZ






























































































42 Yıldızkent
Ortaokulu
dergisi

MEZUNLARIMIZ



















8/G




































8/H





























Yıldızkent Ortaokulu

2021 - 2022 Öğretim Yılı Mezunları

Ortaokulu 43
Yıldızkent
dergisi

MEZUNLARIMIZ




















8/E





































8/F


























Yıldızkent Ortaokulu

2021 - 2022 Öğretim Yılı Mezunları


44 Yıldızkent
Ortaokulu
dergisi

MEZUNLARIMIZ



















8/C




































8/D




























Yıldızkent Ortaokulu

2021 - 2022 Öğretim Yılı Mezunları


Ortaokulu 45
Yıldızkent
dergisi

MEZUNLARIMIZ



















8/A




































8/B




























Yıldızkent Ortaokulu


2021 - 2022 Öğretim Yılı Mezunları

46 Yıldızkent
Ortaokulu
dergisi

Yıldızkent
Ortaokulu 47
dergisi

48 Yıldızkent
Ortaokulu
dergisi


Click to View FlipBook Version