The words you are searching are inside this book. To get more targeted content, please make full-text search by clicking here.

Resimli Atatürk hikayeleri

Discover the best professional documents and content resources in AnyFlip Document Base.
Search
Published by Bor Yayıncılık, 2022-02-17 05:22:18

Atatürk Hikayeleri

Resimli Atatürk hikayeleri

İSTANBUL İŞGAL ALTINDA(5)

İngilizlerin yaptığı vahşet bütün halkı öfkelendirdi. Herkes ama herkes artık
Samsun’dan sonra Ankara’ya gelerek meclisi açan Mustafa Kemal’e güveni-
yordu. Anadolu’dan çok sık haber gelmese de gelen haberler ümit vericiydi.
Anadolu’daki Kuvayi Milliye, İstanbul’da da gizli teşkilat kurmuştu. İstanbul’dan
Anadolu’ya geçip Kuvayi Milliye’ye katılanlar çoğalıyordu. Fakat yollarda o ka-
dar sıkı kontroller vardı ki yakalanıp tutuklananlar, hapse atılanlar hatta idam
edilenler bile vardı. Tek suçları Mustafa Kemal’in ordusuna katılmak istemele-
riydi. Ankara yolu adeta bir ölüm yolu olmuştu artık.

Büyük postanedeki Manastırlı Hamdi Bey olanları Ankara’da bulunan
Mustafa Kemal’e aralıksız telgrafla bildiriyordu. İşgalcilerin kontrolü altındaki
postanede kimse Hamdi Bey’in Mustafa Kemal’e her şeyi bildirdiğini bilmiyordu.
Mustafa Kemal’le karşılıklı haberleşiyorlardı. Hamdi Bey vatan aşkıyla ölümü
aklına bile getirmiyordu. Yakalandığı an cezası idamdı. O günlerde Mustafa
Kemal’den bir telgraf geldi. O telgraf İstanbul’daki gizli teşkilattan birine acele
verilecekti. Hamdi Bey’in götürmesi imkansızdı. Pencereden dışarı baktı. Birden
gözüne Tahsin çarptı. İçinden ‘’Tamam, buldum!’ dedi kendi kendine. Tanıyordu.
Bu çocuğun tam bir vatansever olduğunu biliyordu. Kendi kendine ‘’Tahsin’den
iyisi olamaz‘’ dedi. Hamdi Bey babasının idam edildiği günden beri Tahsin’i
tanıyordu. Öğle yemeği paydosunu bekledi. Tahsin ve Ekrem az ilerde ayaküs-
tü konuşuyorlardı. Onların yanından geçerken:

51

-Tahsin beni takip et, dedi. Tahsin bir an duraksadı. Fakat o böyle işlere artık
alışmıştı. Yani bir tür casusluk, gizlilik işlerini öğrenmişti. Hemen Hamdi Bey’i
birkaç metre arkasından takip etmeye başladı. Köşeyi dönünce Hamdi Bey
elindeki kağıdı duvarın üstüne koydu. Tahsin yavaşladı. Duvarın yanına gelince
durdu. Bu arada Hamdi Bey uzaklaşmıştı. Tahsin kağıdı aldı. Cebine koydu.
Sonra ters taraf doğru yürüdü. Gittikçe hızlandı. Kalbi küt küt atıyordu. Eve
bir an önce varmak istiyordu. Eve girer girmez cebinden kağıdı çıkarıp okudu.
İki kağıt vardı. Biri Hamdi B’eyin Tahsin’e yazmış olduğu nottu.
‘’Tahsin oğlum, bu telgrafı hemen Bakkal Necdet’e götürmelisin. Kendisi
Galata köprüsü altında bakkaldır.’

DEĞERLENDİRME ETKİNLİKLERİ
A- Aşağıdaki kelimelerden anlamlı olan dört kelimeyi sözlük sırasınq koyunuz.

1- daha - dava - davet - fakat - evet - ekin
..................................................................................................................
2- eylül - erken - gibi - çünkü - güzel - ancak
..................................................................................................................
3- Konya - konak - kadar - lakin - konu - kaynak
..................................................................................................................
4- ve - in- iç - öp - il - ile
..................................................................................................................
5- değil - üzgün - derin - diye - ders - deve
..................................................................................................................

B- Aşağıdaki cümleleri verilen kelimelerle tamamlayınız.

Telgrafla- düzenli - milli – ruhtur- işgal

1- Yurdumuzu düşmanlar etti.
2- Kuvayi Milliye olmayan milli güçlere denir.
3- Kurtuluş savaşında haberleşme yapılıyordu.
4- Kurtuluş savaşını kazanmamızı sağlayan Türk milletinde olan
milli
5- Kurtuluş savaşına mücadele de denir.

52

İSTANBUL İŞGAL ALTINDA(6)

Telgrafta Mustafa Kemal şöyle diyordu:
‘’Hamdi oğlum, İstanbul’daki vatanseverlere söyle, işgalcilere karşı daha da
saldırgan olsunlar. Mitingler düzenlesinler. Anadolu’ya silah göndermeye
devam etsinler. Bizimle bağı hiç koparmasınlar. Yapabilirlerse gazete çıkarıp
halkı Anadolu’daki hareketten haberdar etsinler.‘’

Elindeki kağıt, Tahsin’in elini yakıyordu adeta. Bu sözler Mustafa Kemal’in
sözleriydi. Bu paşanın, Çanakkale Savaşı’ndaki kahraman paşa olduğunu
öğrendiklerinde bütün halk bayram etmişti. Ona yürekten inanıyorlardı.
Halkın en umutsuz olduğu günlerde Anadolu’da kurtuluş ateşini yakmıştı
Mustafa Kemal. Onun sözleri şimdi Tahsin’in ellerindeydi. Onun emrini iletmek
görevini Hamdi Bey ona vermişti. Ne kadar kutsal bir görevdi bu. Vatanı için
yapılacakların belki de en güzelini şimdi yapacaktı. Tahsin ağlıyordu. Annesi
korkuyla sordu:

- Oğlum ne oldu? Niye ağlıyorsun? Tehlikede misin yoksa?
- Hayır anne hayır. Şu elimdeki telgrafı görüyor musun? Bu telgrafta Mus-
tafa Kemal Paşa’nın sözleri var.
- Ne diyorsun sen? Şaşırdın mı? Neden senin elinde o telgraf?
- Anne bunu postanedeki Hamdi amca gizlice bana verdi. Bunu Galata Köp-
rüsü’ndeki bakkal Necdet’e vereceğim.

53

Tahsin’in annesi birden şahin gibi diklendi. Az önce korkuyla oğluna sarılan
anne şimdi Tahsin’den de heyecanlıydı:
- Kalk hadi birlikte gidiyoruz. Bu haber beklemez.
Tahsin annesinin kartal bakışlarına şaşırdı. Annesi de bir kahramandı artık.
- Anne sen kal, ben gider veririm.
- Olmaz oğlum. Ben de geleceğim. Hem o adamı görmem lazım. Belki bir
gün sen Anadolu’ya geçersin .Bu haberleri o zaman o adama kim götürecek?

Demek vatan için herkes bir yiğite dönüşüyordu. Bunun kadını, kızı, çocuğu,
yaşlısı falan yoktu. Söz konusu olan vatandı. Ana oğul evden çıktılar.

DEĞERLENDİRME ETKİNLİKLERİ
• Aşağıdaki metinden alınmış olayları oluş sırasına koyunuz.
1- ( ) Mustafa Kemal’in sözleri şimdi Tahsin’in elindeydi.
2- ( ) Anne , bunu postanedeki Hamdi amca verdi.
3- ( ) İşgalcilere karşı daha saldırgan olsunlar!
4- ( ) Tahsin annesinin kartal bakışlarına şaşırdı.
5- ( ) Demek, vatan için herkes yiğide dönüşüyordu.
6- ( ) Bunu Galata Köprüsü’ndeki Bakkal Necdet’e vereceğim.
7- ( ) Tahsin’in annesi birden şahin gibi diklendi.
8- ( ) Vatanı için yapılacakların belki de en güzelini şimdi

yapacaktı.

54

İSTANBUL İŞGAL ALTINDA(7)

Tahsin ve annesi Galata Köprüsü’ne doğru yola çıktılar.
İstanbul işgalci asker kaynıyordu. Bir ara İtalyan askerlerinin olduğu yerden
geçiyorlardı. Birden Tahsin’in başına bir taş geldi. Tahsin acıyla eğildi. Elini ba-
şına attı. Başı kanıyordu. İtalyan askerleri kahkahalarla gülüyorlardı. Hatta bir,
ikisi birkaç taş daha attı. Tahsin ve annesi hızla oradan uzaklaştılar. Annesi
büyük mendilinin temiz tarafıyla Tahsin’in başına bastırdı. Kanama durdu. On-
ları çıktıkları bu kutsal yoldan hiçbir şey döndüremezdi. Değil taş, kurşun bile
vız gelirdi. Bakkal Necdet’in dükkanına girdiler.
- Bize yarım okka leblebi verir misin amca, dedi Tahsin. Adam ellili yaşlar-
daydı. İri bir vücudu vardı. Çok kuvvetli birine benziyordu. Leblebiyi kesekağıdı-
na koydu. Dükkan boşalınca Tahsin:
- Amca bizi Postacı Hamdi amca gönderdi . Sana bir telgraf getirdik, dedi.
Adam birden değişti. Hemen kapıya göz attı. Gelen yoktu.
- Ver çabuk! Sağolun. Siz kimsiniz?
- Biz postanenin yanında oturuyoruz. Hamdi amca bizi iyi tanır. Babamı iş-
galciler idam etti.
- Allah rahmet eylesin. Babana üzüldüm evlat! Etsinler bakalım. Onların da
arkalarına bakmadan gidecekleri gün elbet gelecek. Mustafa Kemal Paşa ne
demiş ‘’Geldikleri gibi giderler.‘’ Aferin, sen cesur bir çocuksun belli. Anan niye
geldi seninle?

55

- Böyle olunca daha az şüphe çeker diye düşündük. Hem benim Anadolu’ya
gitme hevesim var. Ben gidersem haberleri belki de annem size getirir.
- Tamam hadi fazla durmayın . Şüphe çekmeyin.

Tahsin ve annesi ‘’Allahaısmarladık ‘’ diyerek dükkandan çıktılar. İkisinin de içi
rahattı. Kendilerine verilmiş bir vatani görevi başarıyla yerine getirmişlerdi.
Kendi sokaklarına geldiklerinde ise Tahsin’i izleyen asker karşılarına çıktı:
-Ben, siz nereye gitti biliyor, dedi.
Ana ,oğul donup kaldılar…

DEĞERLENDİRME ETKİNLİKLERİ

A- Aşağıdaki ortada yazılı olan kelimelerin ilk akla getirdiği kelimeleri noktalı yer-
lere yazınız.

........................ ........................
Öğretmen ........................ ........................
........................

Okul Bayram

........................ ................................................ ........................

........................ ........................

B- Aşağıdaki bulut etrafında yazan kelimelerin akla getirdiği kelimeyi bulunuz.

Atkı Ankara 81 İl
İstanbul
Eldiven

Bere

........................ ........................

Milli Bayramlar
Van Gölü
Bot Kaban Dini bayramlar

56

İSTANBUL İŞGAL ALTINDA(8)

Askerin bu sözleri ikisinin de adeta kanını dondurdu. Evet korkmuşlardı. Fa-
kat kendileri için değildi korkuları. İstanbul’un vatanseverleri bilinecekti ve hepsi
de idam edilecekti. Ayrıca Anadolu’daki kurtuluş hareketi için de tam bir felaket
olacaktı. Vatanseverler adına , kurtuluş adına korkmuşlardı.

- Siz çok korktu. Ben anladı. Fakat benden korkmayın. Ben size kötülük yap-
mayacak. İyilik yapacak.
Tahsin artık doğruyu konuşmak zamanının geldiğini anladı. Olacaksa olacaktı.
Yapacak bir şey yoktu:

- Sen bizi bildirmeyecek misin şimdi?
- Hayır ! Çünkü Türk milletini ben seviyor.
- Seviyor mu, neden? Ana oğul bu sefer şaşkınlık içindeydiler.
- Sizin eve girelim. Ben size her şeyi anlatacak.
Biraz çekinerek de olsa eve girdiler. Asker çok rahattı. Böyle bir şey yapmak
onun da başına bela açardı. Tahsin ve annesi merak içindeydi. Asker başladı
anlatmaya:
- Benim baba Çanakkale Savaşı’nda katılmış. O savaşta siz Türkleri tanımış.
Sizin Mustafa Kemal Paşa diye bir komutanınız varmış. Baba diyordu ki, ’O
Mustafa Kemal olmasaydı biz Çanakkale’yi geçip gidecektik.’ Siz çok kahraman
ve cesur. Benim baba bu savaşta yaralanmış. Sizden bir asker benim babayı
sırtına alıp kendi siperlerine getirmiş. Doktorlarınız babayı iyileştirmiş.

57

Babam bunu bize hep anlatır. Hep ağlar. “Türkler çok kahraman, çok asil.”-
der hep. Ben Avustralya askeri. Çok uzaklardan İngilizler zorla getirdi bizi
buraya. Yoksa bizim ne iş var sizin topraklarda? Sizin toprakları almaya
hakkımız yok .Ben de Türkçe’yi burada iki yılda öğrendi.

Tahsin de annesi de ağlıyordu. Bir Türk askerinin yaptığı insanlık şimdi
karşılarına iyilik olarak çıkıyordu. Rahatladılar. Asker gitmek için kalktı:

- Ben gidiyor. Fakat siz bunu kimseye söylemiyor. Sonra ben idam edilir.
Tahsin ve annesi söz verdiler. Vedalaştılar. Artık Tahsin de annesi de hatta
buraya zorla getirilen bu Avustralyalı asker bile Kurtuluş Savaşı’nın gizli
kahramanlarından biri olmuşlardı artık.

DEĞERLENDİRME ETKİNLİKLERİ
A- Aşağıdaki cümlelerde altı çizili kelimenin eş anlamlısı alttaki kelimelerden hangisi
ise boyayınız.

Babam tam bir doğa hayranıdır. Türk ulusu onuruna düşkündür.

Dağ Tabiat Millet Vatan

Herkes ismini buraya yazsın. Her şeye sebep sen oldun.

Ad Soyad Sonuç Neden

B- Aşağıdaki eş anlamlı kelimeleri eşleştiriniz.

Şahıs Nefes Şans Uyarı Kent Asker Kanun

İkaz Er Kişi Soluk Yasa Talih Şehir

58

İSTANBUL İŞGAL ALTINDA(9)

Hamdi Bey, Mustafa Kemal’den gelen ve acil verilmesi gereken telgrafın
Tahsin tarafından yerine ulaştırılacağından çok emindi. ‘’ Bu çocuk ne yapar
yapar o haberi yerine ulaştırırdı. Kendisinin gitmemesinin bir nedeni de o dük-
kana sık sık gitmesi dikkat çekmesi yüzündendi. Bu gelen son haber de çok
önemliydi. Bu haberin yerine mutlaka ulaşması gerekiyordu. Tahsin de bu iş
için biçilmiş kaftandı. İçi rahattı. Keyifle yürüyordu. Birden, aklına gelen bir
düşünceyle olduğu yerde dondu kaldı. Acaba masanın üzerinde Mustafa
Kemal’den gelen veya O’na giden bir telgraf bırakmış mıydı. Düşündü. Emin
olamadı. Bir an evvel postaneye gitmeliydi. Çünkü araları iyi olmayan Ali Bey
sürekli onun açığını arıyordu. Eğer masanın üzerinde Mustafa Kemal’le ilgili
bir şey bulursa bu Hamdi Bey’in sonu olurdu. Hızlı adımlarla postaneye doğru
yürümeye başladı. Gerçekten de korktuğu başına gelmişti. O çıktıktan bir müd-
det sonra Ali Bey, Hamdi Bey‘in odasına girmişti. Masanın üzerinde Mustafa
Kemal’den gelen başka bir telgraf duruyordu. Hemen müdüre koştu. Tam bu
sırada Hamdi Bey de geldi. Ali Bey’in odasından hışımla çıktığını gördü. Hamdi
Bey telaşla odasına girdi. Masanın üzerinde telgrafı görünce beyninden vurul-
muşa döndü. Hamdi Bey bir karar vermeliydi. Ali Bey bunu mutlaka müdüre
söylerdi. Hamdi Bey ‘in cezası da idamdan başkası olamazdı. Odanın dışında
sesler duydu. Hamdi Bey son çare olarak telgrafı parçalara ayırıp yuttu. Oda-
ya müdür ve Ali Bey birlikte daldılar. Müdür öfkeyle bağırdı:

59

- Nerde o telgraf?
- Ne telgrafı efendim?
- Mustafa Kemal’den gelen telgraf!
- Öyle bir telgraf yok efendim.
- Yalan söylüyorsun!
Ali bey atıldı:
- İşte şurada duruyordu efendim. Şimdi yok. Saklamış galiba. Arayalım.
Hamdi Bey’in üstünü, başını, her yeri didik didik aradılar. Bulamadılar. Mü-
dür öfkeden kuduruyordu. Hemen oracıkta bir tutanak tuttular ve Hamdi Bey’i
işten kovdular.

DEĞERLENDİRME ETKİNLİKLERİ
• Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız.
1- Hamdi Bey, neyden çok emindi?
..................................................................................................................
..................................................................................................................
2- Hamdi Bey, niçin haberi kendisi götürmedi?
..................................................................................................................
3- Hamdi Bey’i yolda durduran düşünce neydi?
..................................................................................................................
..................................................................................................................
4- Hamdi Bey telgrafı nasıl yok etti?
..................................................................................................................
5- Müdür, telgrafı bulamayınca ne yaptı?
..................................................................................................................

60

İSTANBUL İŞGAL ALTINDA(10)
Telgrafın bakkal Necdet’e verilmesinden birkaç gün sonra İstanbul’un
çeşitli yerlerinde gösteriler yapılmaya başlandı. Mustafa Kemal’in emrinin
yerine ulaştığı böylece belli oluyordu. Tahsin çok mutluydu. Mustafa
Kemal’in bu emrini o götürmüştü. Bunu arkadaşlarına söyledi. Hepsi de
adeta Tahsin’i kıskandılar. Fakat bununla da gurur duydular. Tahsin, o
emri taşırken ve sonraki günlerde düşünüyordu. Artık Anadolu’ya geçme
vakti gelmişti. Çünkü pek çok insan Mustafa Kemal’in meclisi açtığını, dü-
zenli ordu kurulduğunu biliyordu. Artık düşmana karşı korkusuzca karşı
konulabilecekti. İşte Tahsin’in içinde de bu orduya katılmak ve Kurtuluş
Savaşı’nda yer almak isteği günden güne artıyordu. Bu düşüncesini arka-
daşlarına açtı.
- Arkadaşlar, ben artık Anadolu’ya geçmek istiyorum. Ankara’ya gitmek
istiyorum. Artık buralarda duramam. Gelmek isteyen var mı?
Arkadaşlarının da yürekleri bir yanardağ gibi kaynıyordu. Hepsi de daha
etkili şeyler yapmak istiyorlardı. İstanbul’da milli mücadele için güzel işler
yapılıyordu. İşgalciler ne yaparlarsa yapsınlar depolardan veya işgalcilerin
kendi depolarından silah ve cephane çalınmasına engel olamıyorlardı. Halk
hiç korkmuyordu. Belki Yunanlara karşı gerçek savaşlar başlamamıştı.

Henüz şehitlerimiz yoktu ama İstanbul’da şehit olanlar, hapse atılan insan-
lar o kadar çoktu ki!

61

Tahsin’in bu düşüncesi arkadaşlarını da heyecanlandırdı. Mustafa ve Ekrem:
- Biz de geliriz! dediler heyecanla. Mustafa daha da coştu:
- Hem adaşım Mustafa Kemal’i görürüm. O’nun yanında savaşarak ölmeye
dünden razıyım. Ben varım arkadaşlar!
Ahmet düşünceliydi:
- Arkadaşlar ben gelemem. Annem hasta ve yalnız .Ben burada kalır Ana-
dolu’nun, sizin sesiniz, kulağınız olurum. Siz cephede savaşırken ben de burada
gizli görevleri yaparım.
Kararları kesindi. Aileleri önce kabul etmediler. Fakat gençleri durdurma-
nın imkansızlığını görünce vatan yoluna onları dualarla uğurladılar. Bu ara-
da annesinin duasını alarak Ankara yoluna düşenlerden biri de Hamdi Bey’di.
Çünkü İstanbul’da kalamazdı. Çünkü o Mustafa Kemal’in telgrafçısı damgasını
yemişti. Hayatı tehlikedeydi.

DEĞERLENDİRME ETKİNLİKLERİ
• Aşağıdaki soruları okuyarak noktalama işaretlerini adların bulmacaya
yazınız. Numaralı harflerle şifreyi çözünüz.
1- Ben, olumlu cümlelerin sonlarına koyulurum.
2- Beni soru cümlelerinin sonuna koyarlar.
3- Heyecan , korku bildiren cümlelerin

sonunda beni görürsünüz.
4- Elma( ) armut ( ) kiraz ( ) kelimelerini

yan yana yazarken ben yazılmazsam
olmaz.
5- İzmir’e işte bu kelimedeki ‘’e’ yi
ayıran işaret benim.
6- Satır sonuna sığmayan kelime
olursa beni kullanarak
kelimeyi bölerler.
7- Ben daha çok satır başlarında
konuşmaların çizgisi olarak tanınırım.
8- “Çalışalım arkadaşlar”bu cümledeki
işaretin adıyım.

Şifre:

62

İSTANBUL İŞGAL ALTINDA(11)

Gençlerin Ankara’ya gitmesi çok uzun yollardan olacaktı. Onlar çaldıkları
silahları yükledikleri mavnalarla gitmeyi planlamışlardı. Önce, mavnaların silah-
ları boşalttıkları İnebolu’ya sonra da ver elini Ankara!

Yürekleri vatan aşkıyla yanıp tutuşan üç genç için yol daha az tehlikeliydi.
Çünkü mavnaların kaptanlarını iki yıldır iyice tanımışlardı. Onları gören Hasan
kaptan:

- Hayrola gençler bu gece eliniz boş . Elinizde çıkınlar var. Silah falan
göremiyorum.

- Hasan amca biz Anadolu’ya , Ankara’ya gidiyoruz. Biz de sizinle gelebilir
miyiz?

Yaşlı kaptan tam bir vatanseverdi. Hiç korkmadan iki yıldır bu sahillerden
ayda en az iki kez İnebolu’ya silah taşıyordu. Tehlikeyi söyleyenlere:

- Ölürsek de vatan yolunda ölürüz. Bundan başka güzel ölüm olur mu?
Diyordu.

Gençleri mavnasına severek aldı. O gece silah ve cephane az geldi. Yine
de yola çıkıldı. Mavnanın üç yelkeni şişmeye başladı. Ağır bir şekilde yol alma-
ya başladılar.

Hamdi Bey de yollara düşmüştü. Fakat o tehlikeli yolu seçmişti. O,
Mudanya - Bursa yoluyla gidecekti. Önce Mudanya’ya geldi. Mudanya’ya gel-
diğinde buradaki Yunan askerinin çokluğu karşısında şaşırdı. Burada arama pek
yoktu Mudanya ‘dan sonra Bursa’ya kadar geldi. Bundan sonra çok sıkı ara-
malar başladığın gördü.

63

Geçiş belgesi olmayanların Ankara tarafına geçmeleri imkansızdı. Kaçmak iste-
yenler tutuklanıyor ve İstanbul’a gönderiliyordu. Hamdi Bey bir kontrolde
yakalandı. “Mustafa Kemal’in casusu.” diye tutuklandı. Pek çok tutukluyla
beraber bir gemiyle İstanbul’ a yollandı. Hamdi Bey bu yolun sonunun idam
olduğunu çok iyi biliyordu. Bu gemiden kaçmalıydı. Gemi gece vakti İstanbul
limanına yanaştı. Gemide yolcular da vardı. Bir anda kargaşa başladı. İnmek
isteyenler eşyalar çuvallar, bağırışlar arasında , Hamdi Bey askerlerin elin-
den kurtulup iskeleye atladı. Var gücüyle koştu.. Gecenin karanlığında kaybol-
du gitti. Hamdi Bey , kaçar kaçmaz doğru annesinin yanına gitti. Elini öptü.
O geceyi evde geçirdi. Hamdi Bey’in yakalandığını Mustafa Kemal de duy-
muştu. Hamdi Bey’in kurtarılması için Kuvay-i Milliyeciler’e haber gitti. Teşkilat
gizlice çalıştı. Hamdi Bey bir gemi ile Mudanya’ya gitti. Oradan gizlice teşkila-
tın yardımıyla Bursa’ya sonra da Eskişehir ve Bilecik üzerinden de Ankara’ya
ulaştı.

DEĞERLENDİRME ETKİNLİKLERİ
• Aşağıdaki cümlelerdeki boş bırakılan yerlere gelecek kelimeleri verilen kelimeler
arasından seçerek yazınız.
Matematik - cumhurbaşkanı - Zübeyde – Mayıs – Selanik’te – gençlere –
mahalle - Ali Rıza – cumhuriyeti – Şemsi – Samsun’a – Kasım – Kurtuluş
1- Atatürk ,1881 yılında...................... doğdu.
2- Atatürk’ün babasının ismi ......... ........... Beydir.
3- Atatürk’ün annesinin ismi ......................Hanımdır.
4- Atatürk, ilk önce...................... mektebine gitti.
5- Atatürk, babasının isteği üzerine daha sonra .................... Efendi İlkokuluna gitti.
6- Atatürk’e ‘’Kemal ‘’ soyadını ...................... öğretmeni verdi.
7- Atatürk, 19 ................... 1919‘da ...................... ayak bastı.
8- Atatürk,...................... Savaşını başlattı.
9- 1923 yılında ...................... ilan etti.
10- Atatürk ,10 ...................... 1938 yılında İstanbul Dolmabahçe Sarayında öldü.
11- Atatürk, cumhuriyeti ...................... emanet etti.
12- Atatürk, Türkiye Cumhuriyetinin ilk ...................... seçildi.

64

İSTANBUL İŞGAL ALTINDA(12)

Mavnayla yola çıkan üç genç zorlu bir yolculuktan sonra İnebolu’ya geldi-
ler. Mavnadaki silahlar kıyıda bekleyen kağnılara yüklendi. Gençler, kağnıların
başındaki insanların halini görünce gözyaşlarını tutamadılar. Üst-baş, eski mi
eski. Bazı kadınların sırtlarında çocukları bile vardı. Herkesin hali içler acısıydı.
Önlerinde ise aşılacak sayısız dağlar vardı. Günler sürecek bir yolculuk
yapacaklardı. Tahsin dayanamadı :

-Allahım bize yardım et. Bu insanlara yardım et, derken gözlerinden sicim
gibi yaşlar akıyordu. Eğer Mustafa Kemal olmasaydı. Eğer ona inancımız ol-
masaydı. Ne biz burada olurduk ne de bu kıyılara mavnalar silah taşırdı. Ne
de bu kağnılar olurdu. Ne de düşmanı kovmak için bir şey yapabilirdik. Hepsi
vatan için. Hepsi namus için.

Mustafa ve Ekrem ise konuşamıyorlardı. Korkmuş gibiydiler. İstanbul’dayken
buraları böyle hayal etmemişlerdi. Kağnıların yanında yola çıktılar. Fakat kağ-
nılar çok yavaş olunca ayrıldılar. Günlerce süren bir yolculuk yaptılar. Kimi
zaman aç kimi zaman toktular. Geçtikleri her yerde onlara kuru ekmek de
olsa herkes yardım etti. Zaten yol üzerindeki köyler, kasabalar bu yolda olan-
ların vatan için bu çilelere katlandıklarını gayet iyi biliyorlardı. Her yerde bir
kahramanlık destanı yazılıyordu. Kağnıları çekenler kahramandı. Onlar da açtı,
yorgundular. Çocuklarını sırtlarında taşıyanlar vardı.’ Millet malıdır.’ diye
mermilerin üstünü örtüp kendi açıkta olan insanlar vardı. Ülkenin her yerinde
destanlar yazılıyordu. İşte üç genç bunları gördükçe iyice bilendiler.

65

Bir an önce Ankara’ya varmalıydılar.
Hamdi Bey de Ankara’ya varmıştı. Mustafa Kemal onu kapıda karşılamış-

tı. O’na çok değer veriyordu. Hamdi Bey’in üstü başı berbattı. Onu Mustafa
Kemal’in yanında görenler şaşırdılar. ‘’Bu adamın burada ne işi var ?’der gibi
bakıyorlardı. Fakat Mustafa Kemal ‘’ Bu, İstanbul’dan bize canı pahasına
telgraf çeken kahraman evladımız Hamdi Bey’dir!’ deyince herkes ayağa kalkıp
Hamid Bey’i saygıyla selamladı.

Üç genç de Ankara‘ ya geldiler. Ordunun olduğu yeri sorup öğrendiler.
Doğruca komutanın huzuruna çıktılar. Buraya İstanbul’dan savaşmak için gel-
diklerini söylediler. Yaşları on beşe yeni girmiş bu vatan evlatlarını komutan
bağrına bastı.

- Sizin önce asker eğitimi almanız gerekir. Hemen cepheye gidemezsiniz,
Eğitimden sonra da sizi Batı Cephesi’ne göndeririz, dedi. Gençler üç haftalık
sıkı bir askeri eğitimden sonra Batı Cephesine gönderildiler. Bu arada Hamdi
Bey de Batı Cephesi’ne telgrafçı olarak gitti. Kader, İstanbul’dan yola çıkan bu
kahramanları Batı Cephesi’nde birleştiriyordu.

DEĞERLENDİRME ETKİNLİKLERİ
A- Aşağıdaki anlam farklılığı olan cümleyi işaretleyiniz.

• Dilim, çay içerken yandı. • Başım ağrıyor.
• Onun dili çok uzun. • Onun başı belada.
• Doktor bana “Dilini çıkar”dedi. • Bu işin başı sensin.

• Gemiden kara görünmez oldu. • Kitapları şu rafa dizelim.
• Karaya ayak bastık. • Dizim kanıyor.
• Üstüm başım kara oldu. • Kitaplar, iyi dizilmemiş.

B- Aşağıdaki hangi kelimeler eş seslidir, işaretleyiniz.

Gül Lale Çiçek Deniz Yol Çeşme

Pazar Çarşı Market Taze Saç Soru

66

İSTANBUL İŞGAL ALTINDA(13)

Batı cephesinde hem Türk hem de Yunan tarafında büyük bir hazırlık
vardı. Kurtuluş Savaşı sırasında yaşı on beş olan eli silah tutan her gencin
savaşa katılması isteniyordu. Üç gencin yaşları on beş olduğundan cephede on-
lara da görev verildi. Henüz Yunanlarla savaş başlamamıştı. İstanbul’dan çeşitli
yollarla gelen bu üç gencin Hamdi Bey’in de, burada olduğundan haberleri
yoktu. Tahsin ve arkadaşları silahları ellerinde heyecan ve coşku içindeydiler.

- Arkadaşlar, şu an burada olduğumuza inanamıyorum. Ne kadar zor gel-
dik buralara . İşte cephedeyiz. Yunanlar karşımızda . Emir gelir gelmez savaşa
gireceğiz. Yunanları buradan atar atmaz İstanbul’daki işgalciler gelecek sıra.
Babamı yakalayanları biliyorum. Onlar beklesin bakalım biraz daha, dedi
Tahsin. Mustafa ve Ekrem de aynı düşüncedeydiler. Yalnız Mustafa biraz
üzüntülüydü.

- Ankara’ya geldik ama Mustafa Kemal’i göremedik. Eğer onu göremeden
ölürsem gözüm arkada kalır.

- Merak etme, elbet Mustafa Kemal’i de görürüz. Hele şu Yunanı yenelim,
gerisi kolay.

1. İnönü savaşı bütün şiddetiyle başladı. Ordumuz kahramanca savaşıyordu.
Cehennemi andıran sesler, bombalar, ateşler içindeydi her taraf.

67

Ekrem bir anda yere yığıldı. Oracıkta şehit oldu. Tahsin ve Mustafa’nın
Ekrem’in vurulduğundan haberleri yoktu. Savaş bittiğinde iki genç Ekrem’in
vurulduğunu öğrendiler. İnanamadılar. Gözyaşları sel oldu, aktı. Gece olup da
savaşa ara verildiğinde uyuyamadılar bile. Fakat yapacak bir şey yoktu. Savaştı
bu. En sevdiklerinizi de alıveriyordu birden.

Bu savaş zaferle sonuçlandı. Ankara’ya zafer müjdesini telgrafla
Manastırlı Hamdi Bey verdi. Mustafa Kemal ve Türk halkı çok mutlu oldu.
Günlerce kutlamalar yapıldı. Meclis açıldıktan sonra kazanılan ilk zaferdi bu.
Fakat Yunanlar intikam almak amacıyla yeniden hazırlık yapmaya başladılar.
Onlara her zaman olduğu gibi İngilizler her türlü desteği veriyorlardı. Aradan
sadece iki aydan biraz fazla zaman geçmişti ki;

2. İnönü savaşı da başladı. Artık Tahsin ve Mustafa da tam bir savaşçı
olmuşlardı.. Her şeye hazırlıklıydılar. Ölüme bile!
İstanbul’a geri dönebilecekler miydi?

DEĞERLENDİRME ETKİNLİKLERİ
• Aşağıdaki cümlelerde zıt anlamlı kelimeler birlikte kullanılmıştır.
Birlikte kullanılan zıt anlamlı kelimelerin başındaki hecelerle şifreyi bulunuz.

( ) (An ) Bugün hepiniz dünden daha iyisiniz.
( ) ( ka ) Herkes barışı korumak için çalışmalı.
( ) ( lı ) Bayat ekmekleri çöpe atmayınız.
( ) (la ) Usta bizim bozuk arabayı sağlam hale getirdi.
( ) (yış) Genci, yaşlısı gönüllü olarak yadım ediyordu.
( ) (lı ) Bir atasözümüz “Dost başa, düşman ayağa bakar.” der.
( ) (Ta) Tembellik etmek insana çok zarar verir.
( ) (li ) Zengin insanlar , ihtiyacı olanlara yardım etmelidir.
( ) (ol ) Ağır eşyaları o taşıdı, ben de daha hafifleri taşıdım.
( ) (mi) Ortak alanları temiz kullanmalıyız.
( ) (mak) Herkesin hayatında acı, tatlı anıları vardır.

Şifre:

68

İSTANBUL İŞGAL ALTINDA(14)

1. İnönü zaferi Türk halkını çok mutlu etmişti. Fakat, bize en ağır madde-
leriyle Mondros ve Sevr antlaşmalarını imzalattıran işgalcileri ise hiç mem-
nun etmemişti. Onlara göre Osmanlı Devleti, zaten sona ermişti. Anadolu’daki
Mustafa Kemal’in başlattığı Kurtuluş Savaşı da başarıya ulaşamayacaktı. Çünkü
Türklerde para yoktu. Silah yoktu. Hatta düzenli ordu bile yoktu. Fakat İşgalci-
lerin unuttuğu şeyler vardı. Anadolu’da Mustafa Kemal vardı. İnanç vardı. Va-
tan aşkı vardı. İşte bunlardı, Birinci İnönü Savaşı’nı kazandıran. Yunanların ye-
nilgisi İngilizler’i çok kızdırdı. Yunanlara yeniden her türlü desteği verdiler. Her
iki ordu da savaş hazırlıklarını yapıyordu. Batı Cephesi komutanı ve yanındaki
subaylar ve Hamdi Bey savaş öncesi cepheyi geziyorlardı. Amaçları, askerimize
moral vermekti. Birden Tahsin bağırdı:

- Hamdi amca! Hamdi amca!
Hamdi Bey dönüp baktı. Karşısında Tahsin’i görünce şaşırdı:

- Tahsin evladım! Sen ne yapıyorsun burada?
- Hamdi amca, savaşmak için geldik. Bak Mustafa da yanımda. Ne yazık ki
Ekrem şehit oldu.
-Ya demek öyle ha! Allah rahmet eylesin oğlum. Çok üzüldüm buna. Evlat-
larım kendinize dikkat edin. Savaş kimseye acımaz.
Hamdi Bey komutanlara özellikle Tahsin’in nasıl bir çocuk olduğunu kısaca
anlattı. Hepsi de ‘’Aferin!’ dercesine başlarını salladılar. Hem Tahsin hem de
Mustafa çok gururlandılar bundan. Mustafa birden ileri atıldı:
- Hamdi amca, Mustafa Kemal Paşa cepheye gelecek mi? Onu görebilecek
miyiz?

69

- Hayır oğlum, şimdilik buraya gelemez. Ankara‘da da çok önemli işleri var.
Elbet bir gün olur onu görürsünüz. Eğer buraya gelecek olursa söz veriyo-
rum sizi onun yanına götüreceğim.

Bir gün sonra 2. İnönü savaşı başladı. Şiddetli çatışmalar oluyordu. Ölüm
kol geziyordu. Çok sayıda şehit ve yararlılarımız vardı. Akşam yaklaşıyordu.
Mustafa Tahsin’in acı içindeki sesini duydu.

- Mustafa yetiş! Ben vuruldum! Dedi. Mustafa Koştu. Araları üç metre
ancak vardı. Mustafa, Tahsin’i kollarına aldı. Başından çok kan akıyordu.

- Mustafa ben ölüyorum. Vatan sana emanet. Annem, kardeşlerim sana
emanet. Bunları dedikten bir iki dakika sonra o kahraman, vatansever gencecik
Tahsin hayatını kaybetti. Mustafa azalan kurşun sesleri arasında dakikalarca
ağladı. Biraz sonra da savaşa ara verildi. Sadece yarım saat önce dursaydı
savaş, Tahsin yaşıyor olacaktı.

DEĞERLENDİRME ETKİNLİKLERİ
• Aşağıdaki cümlelerde çoğul yazılmış kelimelerin tekillerini bulmacaya
yerleştirin. Ortadaki dikdörtgen içindeki harflerle bir şifre oluşacak.
1- Kitap, çocuklar için

vazgeçilmezdir.
2- Kuşları ben çok severim.
3- Martılar ne güzel uçuyor.
4- Sevinçten havalara uçtu.
5- Yarışmanın kuraları çekildi.
6- Harflerimizin sekiz tanesi

ünlüdür.
7- Giysilerimi özenle seçerim.
8- Yağmurlar bereket getirir.
9- İsteklerimizi çok abartmamalıyız.
10- Atasözlerimizi iyi öğrenelim.

Şifre:

70

İSTANBUL İŞGAL ALTINDA(15)

Mustafa, kardeşi gibi sevdiği Tahsin’in kollarında şehit olması üzerine ne
yapacağını bilmez halde öylece kalakaldı. Önce Ekrem sonra da Tahsin
şehit olmuştu. Yola çıktığı arkadaşlarını kaybetmek Mustafa’ya çok acı geliyor-
du. Fakat yapacak bir şey yoktu. Bunları göze alarak gelmişlerdi. Şimdi yapa-
yalnız kalmıştı. İstanbul’a gidince ne diyecekti? Aileleri ne yapacaklardı? Üçü,
önceden anlaşmıştı. Kim sağ kalırsa eşyaları o alacaktı. Bazılarını hatıra olarak
da saklayacaktı.

Mustafa, Hamdi Bey’i buldu hemen. Tahsin’in şehit olduğunu söyleyince
Hamdi Bey, kendi oğlu ölmüş gibi hüngür hüngür ağladı. Yüzünü defalarca
öptü. Kucağına bastı. Onu layık olduğu şekilde gömdüler. Mustafa şimdi yapa-
yalnız kalmıştı. Bu savaşı da Türk ordusu kazandı. Hamdi Bey, Ankara’ya
Mustafa Kemal’e zaferi, telgrafla haber verdi. Mustafa Kemal de cevabında
‘’Siz orada yalnız düşmanı değil bu milletin kötü giden talihini de yendiniz.’ diye
komutanları, askerleri kutladı. Bu zafer yurtta bayram havası yarattı.
Artık herkes Kurtuluş Savaşı’nın hedefine ulaşacağına emindi. Öyle de oldu.
Sakarya ve ardından Başkumandanlık Meydan Savaşları ile Yunanlar denize
döküldü. Yurt düşmandan temizlendi. Sadece İstanbul da işgalciler hala vardı.
Mustafa, Sakarya savaşında Mustafa Kemal’i gördü. Hamdi Bey onu Mustafa
Kemal’in yanına götürdü. Tanıştırdı. Bu anlar Mustafa için unutulmaz anlar-
dı. Savaşlar sonrası Mustafa, İstanbul’ a gitti. Hem Tahsin’in hem de Ekrem’in
ailelerine gitti. Arkadaşlarının nasıl da kahramanlar gibi şehit olduklarını anlattı.
Eşyalarını teslim etti.

71

Tarihler akıp gitti. İstanbul’daki işgalciler gitmeden önce de Türk takımı
Fenerbahçe ve İngiliz futbol takımı ile yapılan unutulmaz maç da hafızalara
kazındı. Cumhuriyet ilan edildi. Savaştan geriye yanmış, yıkılmış bir Türkiye
kalmıştı. Fakat yurdu kurtaran Mustafa Kemal Atatürk bu sefer başka bir
savaşı başlattı. Cahillikten kurtulma, kalkınma, medeni milletler seviyesine yük-
selmek için ne gerekiyorsa yapılmasından yanaydı. ‘’En büyük savaş, cahilliğe
karşı yapılan savaştır.’ demişti, Atatürk.

Bu arada Kurtuluş Savaşı’nın kahramanlarından Manastırlı Hamdi Bey’i
Atatürk unutmadı. Ona Ankara’da bir iş verildi. Hamdi Bey bir süre Ankara‘da
kaldı. Nesibe Hanım isminde bir öğretmenle evlendi. Üç çocukları oldu.
Mevlana sevgisi nedeniyle Konya’ya yerleşti. Daha sonra sağlığı bozuldu. Bu
kahraman insan 9 Aralık 1945 yılında Konya’da vefat etti.

DEĞERLENDİRME ETKİNLİKLERİ
• Aşağıdaki paragrafta, okuduğunuz hikayeye ait bir sonuç anlatımı vardır.
Verilen kelimeleri noktalı yerlere yerleştirerek paragrafı
yeniden okuyunuz.
anıyoruz - düşmanlar – canları – minnetle – işgal – görevimiz –
özgür – huzurumuz – denize

EVET ÇOCUKLAR, okuduğunuz “İstanbul ……………………. Altında“ hikayesinde adı
geçen kahramanları asla unutmayın. Bugünkü …………………………… , özgürlüğümüz bu
insanların ………………………………… pahasına düşmanla savaşmaları sayesinde olmuştur.

Hamdi Bey’i ve tüm kahramanlarımızı minnetle, şükranla ve saygıyla
…………………………. Onlara layık insanlar olduğumuzu da her zaman göstermeliyiz. Bu
bizim en önemli …………………………………. Tekrar tekrar düşünün. Öyle büyük kahramanlık-
lar yaptılar ki o yenilmez denilen …………………………… bir bir yenildi. Tıpkı Çanakkale’de
olduğu gibi. Kurtuluş Savaşında da arkalarına bakmadan gittiler. ………………………….
döküldüler. Büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, değerli komutanlarımız,
kahraman askerlerimiz ve fedakar halkımız sayesinde bugün ……………………………. ve
mutlu yaşıyoruz.

Kurtuluş savaşının tüm kahramanlarını ……………………… ve saygıyla anıyoruz.

72

ATATÜRK’ÜN SÖZLERİ

Atatürk, hemen hemen her konuda ,tarihe geçen, topluma yol gösteren güzel ve
anlamlı sözler söylemiştir. Bu sözlerin her biri bizlere adeta ışık olacak, yolumuzu aydın-
latacak kadar güzeldir. Bu sözleri sadece okumak değil bu sözlerin ne anlama geldiğini
ve ona göre davranmak gerektiğini hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız. Aşağıda,
yüzlerce yol gösterici sözlerinden bazıları vardır.
“Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu, yarının
büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir.”
“Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız.
Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunu-
zu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz.”
“Çocuklar her türlü ihmal kötü davranıştan korunmalı, Onlar her koşulda yetişkinlerden
daha özel ele alınmalıdır.”
“Çocuk sevgisi insan sevgisi için bir ihtiyaçtır.”
“Milletin bağrında temiz bir nesil yetişiyor. Bu eseri (Türkiye Cumhuriyeti Devleti) ona
bırakacağım ve gözüm arkamda olmayacak.”
“Bir ulus, sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç
düşünülemez.”
“Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse bilimi seçin.”
“Bir milletin ahlak değeri, o milletin yükselmesini sağlar. Bir millet, zenginliğiyle değil,
ahlak değeriyle ölçülür.”
“Ey yükselen yeni nesil! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu sonsuza kadar
yaşatacak olan sizlersiniz.”
“Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yaInız bir şeye ihtiyacımız vardır; çaIışkan oImak!”
“Bir milletin ahlak değeri, o milletin yükselmesini sağlar.”
“Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim.”

73

Atatürk’ün kurduğu, bize bıraktığı cumhuriyeti yaşatmak bizim görevimiz-
dir. Bu görevi yaparken de onun yol göstericiliğini, yaptıklarında ve sözlerinde
bulabiliriz.

DEĞERLENDİRME ETKİNLİKLERİ
A- Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız.
1- Atatürk’ün sözlerinin özelliği nedir?
..................................................................................................................
2- Atatürk bugünün çocuğunu yetiştirmede kimlere görev veriyor?
..................................................................................................................
3- Atatürk’e göre çocuk sevgisi niçin gerekliymiş?
..................................................................................................................
4- Atatürk bilimin söylediklerini ne zaman seçmemizi söylüyor?
..................................................................................................................
5- Atatürk için sporcu nasıl olmalıdır?
..................................................................................................................
B- Aşağıdaki cümleleri metne göre DOĞRU - YANLIŞ olarak işaretleyiniz.
1- ( ) Atatürk’ün bir sözü bize ışık tutacak, yol gösterecektir.
2- ( ) Atatürk’e göre çocuklar yaşama sevinci ve geleceğimizin güvencesidir.
3- ( ) Atatürk, ulusun birbirine sımsıkı bağlanırsa yıkılmayacağını söylüyor.
4- ( ) Atatürk’e göre bir millet zenginliğiyle ölçülürmüş.
5- ( ) Cumhuriyeti korurken onun yaptıklarından ve sözlerinden yararlan-
malıyız.
C- Hakan tek başına anlamı olmayan kelimeleri takip ederek bakalım hangi
şehre varacaktır?

74

KÜÇÜK GAZETECİ - 1

Nusret, İstanbul işgalinin acısını küçücük yüreğinde taşıyordu. Fakat o,
çocuk da olsa işgalcilere karşı bir şeyler yapıyordu. Annesinin yaptığı kura-
biyeleri tepsiye koyuyor sokak sokak gezerek satıyordu. İşte bu sokak sokak
gezmelerde vatani bir görevi de yerine getiriyordu. O tepsinin örtüsünün al-
tında ve ceplerinde babasının ve abisinin yazdığı küçük gazeteler taşıyordu. Bu
gazete denilen kağıtları da belli adreslere bırakıyordu. Anadolu’dan, Mustafa
Kemal’den haberler geldikçe evlerinde gizlice kağıtlara yazarak çoğaltıyorlardı.
Nusret ‘te bu küçük gazetecikleri korkmadan dağıtıyordu. Bir gün yine kurabiye
satarken bir evin önünde ağlayan bir çocuk gördü. Yaklaştı ve sordu:
- Hey çocuk ! Neden ağlıyorsun?
- Hiç işte, ağlıyorum.
- Niye hiç diyorsun ki? Bir şey mi oldu?
- Nasıl ağlamam. Baksana Mustafa Kemal zaferler kazanıyor Anadolu’da.
Fakat hala bu işgalciler İstanbul’dan gitmediler.
- Merek etme yakında onlar da gidecekler.
- Sen nereden biliyorsun? Sen de kimsin?
- Benim adım Nusret. Biliyorum. Çünkü o haberleri bu mahalleye ben taşı-
yorum. Senin adın ne?
- Benim adım Sadık. Sen mi taşıyorsun? Ama nasıl?

Nusret tepsinin örtüsünü hafifçe kaldırıp dün gelen son haberlerin yazılı
olduğu kağıtları gösterdi. Ceplerinde olanları da gösterdi. Çocuk birden
heyecanlandı:

75

- Korkmuyor musun? Yakalarlarsa seni hapse atarlar. Babanı ve abini de
idam ederler.
- Hiç de korkmuyorum. Vatan görevi bu. İnsan hiç korkar mı? Artık onların
İstanbul’dan gitmeleri yakındır.
- Nereden biliyorsun?
- Bu kağıtlarda Anadolu’nun kurtulduğu, Yunanların denize döküldüğü ya-
zıyor. Göreceksin gerçek gazeteleri de bağıra bağıra satacağım. Babam da “O
günler yakındır.”diyor.

DEĞERLENDİRME ETKİNLİKLERİ
A- Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız.
1- Nusret nasıl bir vatani görev yapıyor?
..................................................................................................................
2- Anadolu’dan gelen haberler nasıl çoğaltılıyordu?
..................................................................................................................
3- Nusret’in rastladığı çocuk niçin ağlıyormuş?
..................................................................................................................
4- Kağıtları gören çocuk ne dedi?
..................................................................................................................
5- Nusret, yakında ne yapacağını söylüyor?
..................................................................................................................
B- Aşağıdaki cümleleri metne göre DOĞRU-YANLIŞ olarak işaretleyiniz.
1- ( )Ağlayan çocuk annesini yaptığı kurabiyeleri tepside satıyormuş
2- ( )Nusret ,gazete dedikleri kağıtları belli adreslere bırakıyormuş.
3- ( ) Nusret, ‘’ Merak etme yakında gidecekler.’ dedi.
4- ( ) Nusret , bugün gelen haberlerin kağıtlarını gösterdi.
5- ( ) Babası ‘’ O günler çok da yakın değildir.’ demiş.
C- Aşağıdaki cümleleri ,metne göre olayların oluş sırasına koyunuz.
1- ( ) İşgalciler hala İstanbul’da
2- ( ) Nusret, küçük gazetecikleri korkmadan dağıtıyordu.
3- ( ) Hiç korkmuyorum. Vatan görevi bu.
4- ( ) Nusret bir gün ağlayan bir çocuk gördü.
5- ( ) Merak etme onlar da yakında gidecekler.
6- ( ) Niye hiç diyorsun ki? Bir şey mi oldu ?

76

KÜÇÜK GAZETECİ - 2

Hadi gel, bizim eve girelim. Seni annem de görsün. diyerek Nusret’i eve
davet etti.

Bu arada Nusret eve baktı. Ev çok güzeldi. Girmek istemedi. Çünkü çocu-
ğun elbiseleri yanında, kendininkiler berbattı. Pantolonunda, gömleğinde yama-
lar vardı. İstemeyerek de olsa eve girdiler. Sadık’ın annesi oğlunun yanındaki bu
çocuğa garip garip baktı. ‘’Bunun evimizde ne işi var?” der gibiydi. Sadık:
- Anne bak bu Nusret. Çok cesur bir çocuk. Anadolu’dan gelen haberleri
bizim mahalleye gizlice Nusret dağıtıyormuş.
Anne bir anda değişti. Yüzünde takdir eden bakışlar belirdi:
- Aferin sana Nusret .Korkmadan yapıyorsun, demek.
- Evet efendim. Hiç korkmuyorum. Babam “Vatanımız için canımızı bile seve
seve veririz.”diyor. O yüzden içimde hiç korku yok.
Nusret tepsinin altından dün akşam yazılan kağıtlardan birini çıkardı. Anne
ve Sadık heyecanla okudular. Mektupta artık düşmanın her yerde yenildiği ve
İstanbul’daki işgalcilerin de yakında çekip gidecekleri yazıyordu. Anne birden
ağlamaya başladı:

Çok şükür Allah’ım! Sonunda memleketimiz kurtuldu. Düşman askerleri
artık olmayacak. Sokaklarda korkmadan gezeceğiz. Aferin sana Nusret senin
gibi kahramanlar sayesinde bu vatan kurtuldu. Gel sana Sadık’ın elbiselerinden
vereyim.

77

- Hayır efendim! Sağolun. Fakat o güzel elbiseleri giyersem bu kurabiyeleri
satamam. Benden o zaman şüphelenirler. Yalnız verebilirseniz bize kağıt ve
mürekkep verin. Bizde çok az kaldı onlardan.

Bu sözleri duyar duymaz Sadık koşarak odadan çıktı. Az sonra elinde bir
tomar kağıtla ve mürekkeple geldi. Nusret’e uzattı. Nusret, kağıtları gömleğinin
içine soktu.
- Anne bak ne güzel! Bizim kağıtlarımız da işgalcilere rağmen haber taşıya-
cak.
Nusret:
- Efendim galiba İngiliz komutan İstanbul’dan gideceklerini anladı. Çünkü
duyduğumuza göre gitmeden Türk takımlarıyla bir maç yapmak istiyormuş.
Galip gelene de büyük bir kupa verilecekmiş. Aslında o, biz Türkler’e bir ders
vermeyi planlıyormuş. Babam öyle söyledi.
A- Aşağıdaki soruları DmEeĞtnEeRgLöErNe DceİvRaMplEayıEnTızK. İNLİKLERİ
1- Nusret, niçin eve girmek istemedi?
................................................................................................................................................
2- Sadık, Nusret’i annesine tanıtırken neler söyledi?
................................................................................................................................................
3- Nusret, yaptığı işten niçin korkmuyormuş?
...............................................................................................................................................
4- Nusret, yeni elbiseleri niçin kabul etmedi?
................................................................................................................................................
5- Sadık, kağıtları verdikten sonra niçin sevindi?
................................................................................................................................................
B- Aşağıdaki cümleleri metne göre DOĞRU – YANLIŞ olarak işaretleyiniz.
1- ( ) Sadık’ın annesi, Nusret’e garip garip baktı.
2- ( ) Nusret’i tanıyınca annenin bakışları değişti.
3- ( ) Anne ‘’ Aferin sana Nusret korkarak mı yapıyorsun? diye sordu?
4- ( ) Nusret’İn o gün taşıdığı mektuplarda düşmanın henüz yenilmediği
yazıyordu.
5- ( ) İngiliz general eğlenmek amacıyla bir maç yapmayı düşünüyormuş.

78

KÜÇÜK GAZETECİ - 3 (UNUTULMAZ MAÇ)

Nusret’in dediği gibi işgalci İngilizler ve Fransızlar İstanbul’da son günle-
rini yaşıyorlardı. Çünkü Savaş bitmişti. Mudanya Ateşkes Antlaşması yapılmıştı.
Gitme hazırlıkları bile yapılıyordu. İşte o günlerde artık Nusret Sadık’ın verdiği
kağıtlara yazılan haberleri açık açık satıyordu. Çünkü sokaklarda artık işgal-
ci askerler yoktu. Artık İstanbul Türk halkına kalmış gibiydi. İstanbul’da basılan
gazetelerde de gerçekten İngiliz takımıyla son bir maç yapacak bir Türk takımı
aranıyordu. Aslında İngiliz komutan Harrington gitmeden Türklere bir ders
vermeyi istiyordu. Kupayı kendi takımının kazanacağından da adı gibi emindi. Bu
nedenle İstanbul’da bulunan üç İngiliz takımının en iyi oyuncalarını seçti. Hatta
İngiltere’den gizlice dört tane Chelsea takımında oynayan futbolcular getirtti.
Kurduğu takıma o kadar güveniyordu ki Malta valisini konuk olarak İstanbul’a
davet etmişti. Bu meydan okumaya Türk takımlarından Fenerbahçe cevap verdi.
Generalin yaptıklarını haber alan Galatasaray futbol takımı yöneticileri,
Fenerbahçe’ye gelerek kendi takımlarından istedikleri futbolcuları alabileceklerini
söylediler. Fakat Fenerbahçe bu desteği için Galatasaray’a teşekkür etti. Kendi
futbolcuları ile maça çıkacaklarını belirttiler.

Tarihler 29 Haziran 1923 ‘ü gösteriyordu. Maç İstanbul Taksim Stadı’nda
oynanacaktı. Beşiktaşlısı, Galatasaraylısı ve Fenerbahçelisi tek yürek olarak ma-
çın oynanacağı stada geldiler. İngilizler ve diğer yabancı seyirciler parmaklarını
göstererek ‘’Five! Five!‘’ diye en az beş gol atacaklarını belirtiyorlar, kahkahalar-
la gülüyorlar ve alay ediyorlardı.

79

Maç başladı. İngilizler baskılı oynuyorlardı. İlk yarı İngilizler bir gol attı.
İngiliz ve yabancı seyirciler çılgınca seviniyorlardı. Türk seyirciler ise üzgün-
düler. Yapılan alaylara kahkahalara bir şey yapamıyorlardı. Maçın ikinci ya-
rısı başladı. Fenerbahçe inanılmaz bir şekilde hızlı ve baskılı oynuyordu. İkinci
yarıda Zeki Rıza Sporel 60. dakikada beraberliği sağladı. Sevinme sırası Türk
seyircilere gelmişti. 75. dakikada yine Zeki Rıza Sporel 2. Golü attı. Maç bu
skorla 2-1 bitti.

İngilizlerin ağzını bıçak açmıyordu. Bu kadar güçlü olduğuna inandıkları
takımları nasıl yenilirdi? General Harrington istemeyerek de olsa kupayı Türk
takımına verdi. Türk seyirciler çılgına dönmüşlerdi. Sevinçten gözyaşı dökenler
birbirlerine sarılanlar vardı. Stad tam bir bayram yerine dönüştü. Tabii İngiliz-
ler için de acıya dönüşmüştü.

Ertesi günü İstanbul sokaklarından birinde iki Türk çocuğu “Yazıyooorr!
Yazıyor!”diye bağırarak Fenerbahçe’nin küstah İngilizlere verdiği dersi yazan
gazeteleri satıyorlardı. Bunlardan biri Nusret’ti. Yanında yeni arkadaşı Sadık
vardı. Onun da ellerinde gazeteler vardı ve Nusret gibi o da bağırıyordu.
Nusret’in babasının dediği gibi “Bağıra bağıra gazete satacakları günler gele-
cek.”demişti. İşte o günler de gelmişti. Özgürlüğün tadını çıkarıyorlardı. Mus-
tafa Kemal’in inançla başlattığı “Kurtuluş Savaşı” sonunda hedefine ulaşmıştı.
Ülkemiz bağımsızlığına kavuşmuştu artık. Sadık ve Nusret samimi iki arkadaş
oldular. Sadık’ın annesi, Nusret’i Sadık’ın elbiseleriyle değil de yeni giysiler ala-
rak giydirdi.

- Sen yeni elbiselere layık bir kahramansın. dedi. Nusret’in okul masraflarını
üstlenmeye de söz verdi.

DEĞERLENDİRME ETKİNLİKLERİ
• Aşağıdaki hecelerle, bulutlar içindeki kurulamayan kelimeleri işaretleyiniz.
Ka - ay - çık - ya - pa - pi - de - lek - gal - bi - mek - kıy - il- as - çı
- gi - yık - man - a - e

Mangal Pire Askı Kayık Yara

Paşa İlgi Deli Açık Kayıkçı Bilet

80


Click to View FlipBook Version