The words you are searching are inside this book. To get more targeted content, please make full-text search by clicking here.
Discover the best professional documents and content resources in AnyFlip Document Base.
Search
Published by eren, 2022-05-09 04:25:12

Nişantaşı Anadolu Lisesi BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı-6

BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı-6

Keywords: NAL,Nişantaşı Anadolu Lisesi,BİOnatioNAL,Biyoloji,Dergi,Bilim Derr

Nisan 2022
Sayı:6

BİOnatioNAL

Beyinde yeni bir Kertenkelelerin Sürpriz bulgu Gelecekte

iletişim yöntemi kuyruklarını nasıl İnsan dahil Şeker Seven

keşfedildi. sağlam tutup tüm canlılar Mikroplardan
İnsan sevgisi ihtiyaç halinde
metan Benzin
köpeklerin bıraktığı
genlerinde var. keşfedildi. üretiyor. Üretilebilir.




Nişantaşı Anadolu Lisesi Biyoloji Dergisi

DERGİ EKİBİ

YAYIN DİREKTÖRÜ: Nişantaşı Anadolu Lisesi

DERGİ GRUBU GENEL YÖNETMENİ: Eren GÜMÜŞ

GÖRSEL YÖNETMEN: Dilcan İĞDECİ

YAZI İŞLERİ YÖNETMENİ: Ayça GÖKHAN

GRAFİK TASARIM: Ece Nur GÜZ
Melek Berfin YAVAŞ

YAZI KURULU: Ada HEYECAN
Ceren BALCI
Efe AYDIN
Emirhan GEDİK
Eylül DÜNDAR
Eyüp Efe ÖZÇELİK
Kadir Arslan BÖĞÜRCÜ
Öykü KARAKOÇ
Perihan AKDOĞAN

DANIŞMAN ÖĞRETMEN: Yasemin ALTAN
YAYIN TÜRÜ: Süreli yayındır. Kaynaklar yazıların sonunda
belirtilmiştir

2 BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı:6

3 BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı:6

4 BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı:6

içindekiler

06 Gelecekte şeker seven 13 Bilim insanları 25 Canınız yiyecek bir şey mi
mikroplardan benzin denizanalarının 'zihnini' çekiyor ? Sebebi
üretilebilir. okumayı başardı. bağırsağınızda yaşayanlar
olabilir.
07 Ispanak yerken dişlerimiz 16 Yarasa tükürüğü virüse
neden kamaşıyor? karşı savunmayı 26 Deniz salyangozunun
engelliyor. kopan kafası
rejenerasyonla yeni bir
08 Sürpriz bulgu insan dahil 18 İnsan vücudunun vücut oluşturuyor.
tüm canlılar metan büyümeyi bırakmayan iki
üretiyor. kısmı. 29 Kertenkelelerin
kuyruklarını nasıl sağlam
10 İnsan sevgisi köpeklerin 19 İnsan vücudunda gizlenen tutup ihtiyaç halinde
genlerinde var. yepyeni bir hücre türü bıraktığı keşfedildi.
keşfedildi.
12 Biyolojinin çalışma 32 Gözleri kapamak
alanları nelerdir? 21 Beyinde yeni bir iletişim anımsamaya yardımcı
yöntemi keşfedildi. olur mu ?

5 BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı:6

Gelecekte Şeker
Seven

Mikroplardan
Benzin Üretilebilir




Fotoğraf: Douglas Levere/Buffalo Üniversitesi


Şekeri benzinde bulunan hidrokarbonlara dönüştürmek, kulağa modern simya gibi geliyor.

Fakat bilim insanlarının yaptığı şey de tam olarak bu.Geçen hafta Nature Chemistry bülteninde
yayımlanan bir çalışmada araştırmacılar, biyoloji ve kimyanın nimetlerinden faydalanarak glukozu
(bir şeker tipi) olefinse dönüştürdüklerini aktarıyor. Bir hidrokarbon tipi olan olefins, benzini
meydana getiren birkaç molekül tipinden de biri.
Projenin önderliğini Buffalo Üniversitesinde çalışan biyokimyager Zhen Q. Wang ile Berkeley –
California Üniversitesinde çalışan Michelle C. Y. Chang yapmış.
Olefins, günümüzde üretilen benzindeki moleküllerin ufak bir kısmını oluşturuyor. Fakat araştırma
takımının geliştirdiği süreç, benzinin diğer bileşenlerinin de içerisinde bulunduğu başka
hidrokarbon tipleri oluşturmak üzere de uyarlanabilir. Wang, endüstriyel yağlama ürünlerinde ve
plastik yapımında başlatıcı şeklinde kullanılan olefinsin yakıt dışı uygulamalar barındırdığını da
belirtiyor.
Araştırmacılar çalışmayı tamamlamak için, E. coli‘nin insan sağlığına zararsız soylarını glukozla
besleyerek işe başlamışlar.
“Bu mikroplar şeker bağımlısı, çocuklardan bile beter!” diye espri yapıyor Wang.
Deneylerde kullanılan E. coli üzerinde, glukozu 3-hidroksi yağ asitler adı verilen bileşenlere
dönüştüren dört enzimli bir grup üretmesi için genetik mühendislik uygulanmış. Bakteriler glukozu
tükettikçe, bu yağ asitlerini de üretmeye başlamışlar.
Araştırma takımı dönüşümü tamamlamak için niobyum pentoksit (Nb2O5) adı verilen bir katalizör
kullanmış ve böylelikle kimyasal bir işlemdeki yağ asitlerinin istenmeyen parçalarını ortadan
kaldırarak, nihai ürün olan olefinleri üretmiş.

Yazar: Charlotte Hsu/Buffalo Üniversitesi. Çeviren: Ozan Zaloğlu.

Kaynak: https://popsci.com.tr/gelecekte-seker-seven-mikroplardan-benzin-uretilebilir/

6 BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı:6

Ispanak Yerken Dişlerimiz
Neden Kamaşıyor?

Ispanak yoğun oranda oksalik asit içeriyor. Kuzukulağı
bitkisinde de bolca oksalik asit var ve onu da yerken
dişlerinizde aynı hissin oluştuğunu görebilirsiniz. Birçok
bitkide çeşitli oranlarda bulunan bu doğal kimyasal, yeşil
yapraklı bitkilerin hücre özsuyunda bulunuyor. Ispanak, bu
organik asit sayesinde zararlı böceklerden korunuyor. Ispanağı
çiğnediğimizde, içindeki oksalik asit kalsiyumla bir araya
geliyor ve kalsiyum oksalat oluşuyor. Kalsiyum oksalat, suda
kolayca çözünmeyen bir tuz. Yapısındaki minik tuz kristalleri
ağzımızda ve dişlerimizin etrafında biriktiğinde, dişlerimizde
tuhaf bir kamaşma hissediyoruz.

Kaynak: https://popsci.com.tr/ispanak-yerken-dislerimiz-neden-kamasiyor/

7 BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı:6

Sürpriz bulgu:
İnsan dahil
tüm
canlılar metan
üretiyor.

Metan, yüzde 40 oranında doğal kaynaklardan yayılan potansiyel bir sera gazıdır ve özellikle de bataklık
alanlarda, göllerde, eriyen perm toprağında ve tarımda açığa çıkar. Söz konusu gazın havanın yokluğunda,
organik malzemeyi ayrıştıran mikroorganizmalar tarafından oluşturduğu biliniyordu. Araştırmacılar bir süre
önce mikroplar olmadan da bazı siyanobakterilerin, bitkilerin ve mantarların metan üretebileceğini
bulmuşlardı hem de oksijenin varlığında bile. Bununla birlikte biyojenik metan sentezinin mekanizması
çözülememişti. Her ne kadar bu organizmaların, bunun için özel enzimlere sahip olabilecekleri
düşünülmüşse de bu hiçbir zaman kanıtlanmamıştı. Son olarak gerçekleştirilen analizler tamamen farklı bir
tablo sundu.
Heidelberg Üniversitesi’nde Leonard Ernst yönetiminde çalışan ekip, metanın bu organizmaların
hücrelerinde oluştuğunu ve bu yetinin gerçekte ne kadar yaygın olduğunu buldu. Araştırmacıların bu keşfi,
enzimsiz, biyokimyasal metan oluşumu hipotezini araştırmak için kullandıkları Bacillus subtilis bakterisiyle
gerçekleştirilen deneylerle başladı. Buna göre çoğu organizmanın hücrelerinde, indirgenmiş demirin hidrojen
peroksit reaksiyonuyla, hidroksil radikalleri şeklinde oldukça reaktif oksijen bileşikleri ürettiği bir fenton
reaksiyonu meydana gelir. Tahminlere göre bu şekilde oluşan radikaller, metil gruplarını, kükürt içerikli
bileşimlerden ayrıştırabiliyorlar ve bunlardan ikinci bir adımda metan oluşmakta.

8 BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı:6

Bu tahmin Bacillus subtilis bakterisinin incelenmesiyle kanıtlandı: Demir ve dimetil sülfoksitle bu
bakteriler oksijen olsa dahi metan üretebiliyorlar. Daha önce tahmin edildiği gibi bu metan oluşumu için
ne özel enzimler ne de başka katalizörler gerekmiyor. Ekip, yaşamın soyağacının her alanından toplamış
olduğu otuz farklı model organizmada kontrol etti. Ve araştırmacılar gerçekten de bağırsak bakterisi
Eschericha coli’den, küf mantarları, maya ve bitki hücrelerine ve insan ve hayvan hücre kültürlerine
kadar her yerde metan üretiminin varlığını tespit ettiler.

Anlaşıldığı üzere metan üretimi, hücrelerde yeterli
miktarda demir, metillenen kükürt, aminoastiler ve
oksitleşen moleküller gibi azot bileşimleri
bulunduğunda gerçekleşiyor. Bu da bu tür metan
oluşumunun hemen hemen tüm organizmalarda
gerçekleştiğinin bir kanıtı.. Sonuçlar hem hücre
metabolizmasına bakış açımız hem de biyojen
metan emisyonu için çok önemli. Bu, her türden
canlıdan metan salınımının, iklim değişikliğiyle
bağlantılı ısınma gibi potansiyel olarak stresli
koşullar altında artmaya devam edebileceği
anlamına gelebilir.

Nilgün Özbaşaran Dede Fotoğraf kaynak: https://stringfixer.com/tr/Bacillus_subtilis






Fotoğraf kaynak: https://www.gastrocare.net/probiyotik-bakteri-olarak-kullanilan-bacillus-subtilis-faydalari/



Kaynak:https://www.herkesebilimteknoloji.com/haberler/yasam/surpriz-bulgu-insan-dahil-tum-canlilar-metan-uretiyor



9 BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı:6

insan sevgisi köpeklerin
genlerinde var

İnsana en yakın hayvandır köpek. Gülüşümüzden ruh

halimizi, ses tonumuzdan ifadelerimizi anlıyor, biz esneyince

o da esniyor. Hatta empati bile yapabiliyor. Ve övgü onlar

içim mamadan daha önemli. Peki ama niçin? Köpeği

evcilleştirme sürecinde böylesine sosyal ve insana bağlı yapan

İşte bu sorulara yanıt bulmak isteyen ne olmuştu?




Ayrıca yabancı olsa bile insanların gözlerinin

Princeton Üniversitesi araştırmacısı Bridgett içine bakmışlar. En önemli fark burada diyor

von Holdt, ilk önce 18 ev köpeği ve insana Oregon Üniversitesi’nden Monique Udell.

alıştırılmış 10 kurdun davranışlarını Köpekler insanlara bakıyor ve mümkün olduğu

karşılaştırmış (3). Daha önceki araştırmalara kadar onlara yakın olmak istiyorlar ki bu bağlılık,

benzer şekilde kurtların daha direşken ve daha yetişkin bir köpekten beklenenden çok çocukların

iyi sorun çözücü oldukları görülürken, davranışlarını andırmakta.

köpekler birkaç denemenin ardından yardım

arar bir şekilde insana sokulmuşlar.

10 BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı:6

Bu bilgi, araştırmacıları insanda görülen Oysa bu transopozonlar (bir hücrenin
kalıtsal bir hastalığa götürmüş: Williams- genomunda farklı yerlere, transpozisyon
Beuren Sendromu. Aşırı bağlılık, aşırı olarak adlandırılan bir süreçle hareket
sosyal davranışlar gibi belirtilerle kendini edebilen DNA dizileri) kurtlar da tespit
gösteren bu hastalık yedinci kromozomdaki edilmemiş. Buna göre evcilleştirme sadece
genetik değişime bağlı olarak ortaya davranışlarını değil genlerini de değiştirmiş.
çıkmakta. Aynı mutasyonun köpekte de Atalarımız özellikle de insana kolay
bulunup bulunmadığını öğrenmek isteyen yaklaşan ve uysal olan köpekleri seçtikleri
araştırmacılar köpek ve kurtlarda genetik için bu mutasyonlar kalıtımda kalıcı olmuş,
analizler yaptı. Ve incelemeler, insanda hatta çoğalmışlar da.
Williams Beuren Sendromuna yol açan
kalıtım bölgelerindeki değişimleri ortaya Elbette ki araştırmacılar “sosyalleşme
koydu. geni” bulmadılar, ama bu hayvanların
kişiliklerini belirleyen ve yabani kurttan
evcil köpeğe giden süreci tetikleyen önemli
bir genetik bileşen olarak kabul edilmekte.

Kaynak: https://www.herkesebilimteknoloji.com/haberler/yasam/insan-sevgisi-kopeklerin-genlerinde-var

11 BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı:6

BİYOLOJİNİN ÇALIŞMA ALANLARI NEDİR?

*Biyoloji biliminin hem dünyada hem de ülkemizde
geleceği son derece parlaktır.
*Araştırma destek programlarında birinci derecede önceliği olan bir
alandır.
*Dünyada iş potansiyeli en fazla olan alanlardan birisidir.
*Ülkemizde ise biyologlara sunulan çalışma olanakları ve önerilen iş
kalitesi her geçen yıl giderek artmaktadır. Biyoloji bölümünden mezun
olan bireyler lisansüstü eğitim alarak gerek yurt içi gerek yurt dışındaki
üniversitelerde akademik kariyer yapma olanağına sahiptir.
Çok geniş bir alana sahip olan biyolojinin güncel çalışma alanları
aşağıda verilmiştir:
*Sağlık hizmetleri veren kurum ve kuruluşlarda her türlü tıbbı analizin
yapılmasında, tıbbi araştırma ve destek ünitelerinde,
*Çevre koruma, kontrol ve ekolojik planlama ile ilgili alanlarda,
*Hidrobiyoloji ve su ürünleri ile ilgili araştırma ve üretim
faaliyetlerinde,
*Biyo-teknolojik çalışma yapan kurum ve kuruluşlarda her türlü
araştırma-geliştirme ve üretim faaliyetlerinde,
*Milli parklar, Doğa Koruma, Yaban Hayatı Koruma ve Özel Çevre
Koruma alanlarında,
*Eğitim sektöründe biyoloji veya fen bilgisi öğretmeni olarak,
*Tarım ve ormancılık alanlarında araştırma ve geliştirme
faaliyetlerinde,
*ÇED (Çevre Etki Değerlendirmesi) raporlarının hazırlanmasında,
*Gıda kontrol laboratuvarlarında,
*Biyolojik ürünlerle ilgili standartların belirlenmesinde,
*Arıtma tesislerinde,
*Kriminoloji laboratuvarlarında ve Adli Tıpla ilgili alanlarda,
*Biyomedikal çalışma alanlarında,
*İlaç ve ham maddelerin üretiminde, kalite kontrolünde, araştırma-
geliştirme çalışmalarında kariyer yapma imkanları bulunmaktadır.

Kaynak: https://fizikhaber.com/biyolojinin-calisma-alanlari-nelerdir/



12 BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı:6

Bilim insanları
denizanalarının 'zihnini'

okumayı başardı.

Merkezi bir sinir sistemine sahip olmayan denizanalarının, hayati
davranışları nasıl sergilediklerine ilişkin gizem nihayet çözüldü.

Foto: Carly Casella

Denizanalarının beyinleri olmasa da, bilim insanları, bir şekilde zihinlerini okumanın bir
yolunu keşfettiler. Zekice bir genetik müdahaleyle, artık küçük ve şeffaf bir denizanası
türünde bulunan nöronların, avını yakalamak ve beslenmek gibi karmaşık özerk hareketleri
gerçekleştirmek amacıyla nasıl birlikte çalıştığını izleyebiliriz.

‘Clytia hemisphaerica’ türü, buna benzer davranışları incelemek için kusursuz bir model. Bu
özel denizanası türü çok küçük (yalnızca yaklaşık bir santimetre çapında) olduğu için, sinir
sisteminin tamamı bir mikroskobun altına kolayca sığabilir. Genomu da fazlasıyla basit ve
şeffaf bedeni yalnızca yaklaşık 10 bin nöron barındırıyor; bu durum, sinirsel mesajları
izlememizi kolaylaştırır.

BEKLENMEDİK BİR SİNİRSEL ORGANİZASYON
Araştırmacılar, ‘C. Hemisphaerica’ denizanasını, nöronları harekete geçtiği zaman
parlayacak biçimde genetik olarak değiştirdiklerinde, “beklemedikleri düzeyde
yapılandırılmış bir sinirsel organizasyon” keşfettiler. Denizanalarının sinir sistemleri,
günümüzden 500 milyon yıldan daha uzun bir zaman önce gelişti ve o dönemden bu yana çok
az değişim yaşadı. Şu an var olan hayvanların beyinleriyle karşılaştırıldığında, bu ‘canlı
fosillerde’ bulunan nöronlar çok daha basit bir şekilde düzenlenmiş durumda.
13 BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı:6

Peki, canlının hareketlerinin tamamını koordine eden bir merkezi sistem mevcut değilse,
nasıl oluyor da bir şeyler yapabiliyor? Bilim insanları, C. Hemisphaerica’nın sahip olduğu
nöronların, gövdesini neredeyse tamamen yansıtan şemsiye benzeri bir ağ üzerinde
yayıldığını ortaya koyuyor. Sonrasında bu nöronlar sanki bir pasta gibi dilimlere
ayrılıyorlar.
Denizanasının çana benzeyen gövdesinin kenarında bulunan her bir dokunaç bu
dilimlerden birine bağlanır. Bu sayede, denizanasının kolları tuzlu su karidesi gibi bir avı
saptayarak onu yakaladığında, bu dilimde bulunan nöronlar belirli bir sırayla harekete
geçer. Öncelikle, dilimin kenarında bulunan nöronlar, denizanasının ağzının bulunduğu
orta kısımdaki nöronlara mesaj yollar.Bu mesaj, dilimin kenarının ağza, yani iç kısma
doğru dönmesine ve dokunaçları da beraberinde getirmesine yol açar. Bu esnada ağız,
gelen yiyeceğe yönelir.

Görsel: Dış kenarlarında düzgün bir şekilde yayılan dokunaçlarıyla yukarıdan görüntülenmiş bir Clytia
hemisphaerica.

YÜZDE SEKSEN SEKİZ BAŞARILI BİR SİSTEM
Araştırma yazarları, bir tuzlu su karidesiyle karşılaştıktan bir dakika sonra, denizanalarının yüzde
96’sının bu ‘gıda transferini’ denediğini ve yüzde 88’inin başarılı olduğunu ortaya çıkardılar.
Hemen hemen tüm tuzlu su karidesleri en nihayetinde bu şekilde beslenen canlılar tarafından
yenildi.
Araştırmacılar, özellikle hangi nöronların bu domino etkisini tetiklediğini anlamak amacıyla,
pasta diliminin kenarında bulunan ve ‘RFa + nöronları’ adı verilen bir nöron türünü yok
ettiler. Bunu yaptıkları zaman, denizanası çanının asimetrik biçimde içe doğru katlanma ve
karideslerin dokunaçlardan ağza iletilmesi hareketleri gerçekleşmedi.
14 BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı:6

Yazarlar, “Bundan dolayı, hem gıdaya bağlı hem de kimyasal olarak uyarılan kenarın
[içe doğru] katlanması için RFA + nöronlarına ihtiyaç var. Buna karşın, yüzme ve
kıvrılma hareketlerinde değişim yaşanmadı; bu ise, bu davranışları diğer nöral hücre
tiplerinin denetlediğini gösteriyor” diyorlar.

YAPILAR ÖZERK BİÇİMDE ÇALIŞIYORLAR
Ağzı denetleyen nöronların denizanasının çan biçimindeki gövdesini denetleyen nöronlarla

hangi yollarla iletişime geçtiğinin ve bunun tersini görmek amacıyla, araştırmacılar bir takım
vücut parçalarını cerrahi yolla gövdeden ayırmaya başladılar. Denizanalarının ağızları
denklemden çıkarıldığında, bu canlılar besinleri dokunaçlarından artık var olmayan ağızlarına
aktarmaya çalışmayı sürdürdüler.

Bir denizanasının dokunaçları gövdesinden ayrıldığında bile, su tankına karıştırılan kimyasal
karides özleri, ağzın besin kaynağına doğru yönelmesi davranışını harekete geçirebiliyor.
Ulaşılan bulgular, kimi denizanası davranışlarının, çan şeklindeki gövdenin çeperi etrafında
bulunan, işlevsel bağlamda organize haldeki farklı nöron grupları tarafından koordine
edildiğini gözler önüne seriyor.

Mesela, denizanasının çanını ağzına bağlayan nöron ağı, sindirim sistemine de
bağlanabiliyor. Araştırmacılar, makalelerinde bahsi geçen denizanalarının besinden mahrum
bırakıldıklarında, avlarını tok oldukları duruma kıyasla daha hızlı yakaladıklarını fark ettiler.
Bu durum, denizanasının sindirim sistemini doldurması gerektiğini ‘bilmesine’ olanak sunan
ve diğer belirli ‘besleme’ ağlarını yüksek alarma geçiren bir tür sinirsel geri bildirimin var
olduğunu ortaya koyuyor.

Araştırma yazarları, “Eğer bu
hiyerarşik bakış doğruysa, merkezi
bir beyinden yoksun organizmalarda
görülen koordine haldeki
davranışlar, birbirleriyle işlevsel
olarak etkileşime giren süper
modüller meydana getirecek
biçimde daha küçük otonom
modüllerin arttırılması ve
dönüştürülmesiyle ortaya çıkmış
olabilir” diyorlar: “Bu etkileşimlerin
nasıl sağlandığı tespit edilmeye
devam ediyor.”

Fotograf: https://maps.biodiversityireland.ie/Species/16070

Araştırmanın tam metni Cell adlı dergide yayınlandı.
Yazının orijinali Science Alert sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)
Kaynak: https://www.gazeteduvar.com.tr/bilim-insanlari-denizanalarinin-zihnini-okumayi-basardi-haber1543871

15 BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı:6

Yarasa tükürüğü virüse karşı
savunmayı engelliyor

İster Ebola, kuduz, MERS ya da SARS-CoV-2
virüsü olsun, birçok hasta yapıcı virüs ilk olarak

yarasalarda gelişmiştir ve yarasa tükürüğü,
dışkısı ya da etiyle insana bulaşmıştır. Çok
kuvvetli bir bağışık sistemine sahip yarasalar, bu

hastalık etkenlerini hiç hasta olmadan
taşıyabilirler. Dünya genelindeki 200 yarasa türü

en az 15 zoonotik yani bir türden diğerine
bulaşabilen virüsü taşıyor. Bununla birlikte
yarasalar veya diğer hayvanlardan insanlara,

niçin bu sıklıkta virüsün bulaştığı pek
bilinmiyordu. Bu sorunun yanıtını arayan Çin
Bilimler Akademisi’nden Mingqian Fang ve
ekibi, yarasa tükürüğünü ayrıntılı bir şekilde

inceledi.



Buna göre yarasa tükürüğündeki MTX proteini, Araştırmacılar yarasa tükürüğünün,
bağışıklık savunması için önemli olan çok sayıda diğer hayvanlardaki virüs savunmasını

uyarı maddesi ve enzimi engelliyor. Bunların önleyen maddeler içerdiğinden
aralarında yer alan Leukotrien LTB4, anti- enfektif kuşkulanıyorlardı. Çin’de yaşayan

inflamatuar reaksiyonlara katkıda bulunuyorlar. Myotis pilosus yarasasının
Dahası LTB4, nötrofilik savunma hücrelerini de tükürüğündeki bir protein dikkatlerini
çektiği için bir konakçının antiviral bağışıklık
tepkisinde önemli bir rol oynuyor. İkinci bir testte çekti. MTX olarak isimlendirilen
ise MTX proteini taşıyan insan ve fare hücrelerine protein, tükürükteki proteinlerin yüzde
birini oluşturuyor, yani göreceli olarak
H1N1 grip virüsü aşılandığında bağışıklık
sisteminin zayıfladığı görüldü. Virüsün bulaştığı yoğun miktarda bulunuyordu. Ekip
bunun üzerinde MTX proteininin,
hücrelerde hemen hemen hiç antiviral uyarı hücresel bağışıklık savunmasını ne
maddeleri salgılanmadı. Sadece iki mikrolitre MTX,
nötröfilik savunma hücrelerinin etkinliğini tamamen şekilde etkilediğini test etti.


önlemek için yeterli oldu.



16 BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı:6

fypeaEatagrrtnnoreArBiilaksfutlieeMaeeuyeeslyalbnnmtviaeakrbnüçrbiuinfTfflinrhısstöukaeaüeetrnniiıieXtaüvünbrnsğkkyyitdvag,pekiekısdrıssüoarenlbelelepüküoiieıüfaekankyyllnkirnagrrandrsarrçdioboofülridılrşnlivaıeçanhyentaenniğağkıoerakpeonlğlraüuuşüiltkaeidalesğ,yaıııkniknyvbkruk.şıliszavvküi:dyaulibıiccaAhlnlerkiarhı,rıoFenidlivrüakyi.anğolğayrküntnaıuıssaacAvleesğkerkosrteüinçsihmaıeerareıçenğrclyatldsrtaalliaaggaetebaklaımeeilnefyrşağsşreüörsuitriçotbirtırdstfıançnrınnoeyıtiılMeierüedoceeknaknmdakamdyslamığklaadineTdoe.iebldıalnkevunüneyadrrXdaac,iiriys.roaığnhıriaglhlülvdaaıuaseern aiGsletNeırnivlirMagdyiebrükaeaüTanıktmsğkşXÖuyslmiıiaeütıiçşzdalanyrbörıiiardh
icknkeıoaarneaatyşnrnsö
tditaokyabeeoyllnBireaiovtnğaloalktğereyuerMaiğüsinrdanrginrynona.ıkbslidaDafaş,TnnelluıSüulknnaaıvnetraclnaXkörlpYreesrBadeıimeaüçklıllzıznhmrerkgabışanautğoopmtkakdlaımüarkureıivaüyğbrtrnotiıdakreçhoualosdugnyenaıiatanasaeilinrllnyitdareildsnüsasatşitlvvelaaıuoürlıkörieıtikmeri.iiiinknsetoasraknezrtrşosübaiabmt.edulaaçütyeüiçierklkuimtnulsaısluaeeryroTipküanlıyülüirrrmianndakurlryrsüaeıdkanğaroşüsıiioinoamarildçğüynıgtğğekdkakarekeiıenaö.üsionnimmstibyrbnğümraininlçueaysiiaencadlbieranoyrıkkivneagnulrlnloahgiks.aaeirunlaanıirşürunıyç,tMeystyıavelürnaoıkaaTyngrrnntao.eXelsrlbnaal.eirdrayeen
geçirmediler.



Kaynak: https://www.pnas.org/doi/10.1073/pnas.2110647119
https://www.herkesebilimteknoloji.com/slider/yarasa-tukurugu-viruse-karsi-savunmayi-engelliyor

17 BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı:6

İnsan Vücudunun Büyümeyi
Bırakmayan İki Kısmı


Genel olarak ergenlik döneminden sonra insanların vücudunun

büyümeyi bıraktığı yaygın bir düşüncedir. Hatta yaşlılık dönemi
başlayınca vücut biraz hacim kaybedebilir, boy kısalabilir

Fakat iki organımız büyümeye devam eder:
Burun ve kulaklar.

Dr. Ryan Neinstein, Reader’s Digest’e bu iki organın vücudun geri kalanından farklı
hareket etmesini sağlayan şeyi açıkladı .


Vücudumuzdaki kemik, kas ve yağ hücreleri gibi hücreler çoğalmayı bıraktığında büyüme
durmuş olur. Ancak bu, hücrelerin kendilerinin büyüyemeyeceği anlamına gelmez. Yağ ve
kas hücreleri kendi kendilerine çoğalabilir. Spor yaparak kas hücrelerimizi çoğaltabilir,
kaslarımızı şişirebiliriz ya da yağ yakarak zayıflayabiliriz. Ancak ergenlikten sonra yağ ve
kas hücrelerinin çoğu bölünmeyi bırakır ve “hücre sayısı bloke edilir”.


Burun ve kulaklarımız vücudumuzun geri kalanına kıyasla benzersiz parçalardır. Çünkü
bunlar kıkırdak denilen yumuşak dokudan oluşurlar. Ve bu yumuşak doku, insan yaşamı
boyunca büyümeye devam ediyor.


Başka bir deyişle, seksen yaşındaki bir insanın burun ve kulaklarında bulunan hücreler
yirmi yaşındaki haline göre daha fazladır. Bazı yaşlı insanların büyük kulak ve buruna sahip
olduklarını fark etmiş olabilirsiniz. Çünkü burun ve kulaklar zamanla büyümeye devam
eder.


Kaynak: Grandes Medios

Kaynak: https://bilimdili.com/doga-cevre/tip/insan-vucudunun-buyumeyi-birakmayan-iki-kismi/


18 BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı:6

İnsan Vücudunda Gizlenen Yepyeni
Bir Hücre Türü Keşfedildi

17-04-2022

Bilim insanları, insan akciğerlerinin hassas, dallanan geçitlerinde saklanan yepyeni bir hücre türü
keşfettiler.
Yeni bir araştırmaya göre, yeni bulunan hücreler solunum sisteminin düzgün çalışmasını sağlamada
hayati bir rol oynuyor ve bu sigarayla ilgili bazı hastalıkların etkilerini tersine çevirmek için yeni
tedavilere ilham verebilir.
Solunum yolu salgılayıcı (RAS) hücreleri olarak bilinen hücreler, alveoller, kan dolaşımı ile oksijen ve
karbon dioksit alışverişi yapan ufacık hava kesecikleri ile kaplı bronşiyoller olarak bilinen küçük,
dallanan pasajlarda bulunur.
Yeni RAS hücreleri, vücuttaki diğer herhangi bir hücre tipine farklılaşabilen "boş kanvas" hücreler
olan kök hücrelere benzer. Hasarlı alveol hücrelerini onarabilir ve yenilerine dönüşebilir.
Ekip, hücresel düzeyde bu farklılıkları daha iyi anlamak için sağlıklı insan donörlerinden akciğer
dokusu örnekleri aldı ve daha önce bilinmeyen RAS hücrelerini ortaya çıkaran bireysel hücrelerdeki
genleri analiz etti.
Pensilvanya Üniversitesi Perelman Tıp Fakültesi'nde solunum sistemlerinde uzmanlaşmış bir profesör
olan kıdemli yazar Edward Morrisey, verdiği demeçte, "İnsan akciğerinin hava yollarının faredekinden
farklı olduğu bir süredir biliniyordu" dedi.
19 BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı:6

Ancak gelişen teknolojiler, yalnızca son
zamanlarda benzersiz hücre türlerini
örneklememize ve tanımlamamıza izin verdi."
Ekip ayrıca, solunum sistemleri insanlara
farelerden daha çok benzeyen gelinciklerde
RAS hücreleri buldu. Sonuç olarak,
araştırmacılar, çoğu memelinin eşit veya daha
büyük boyutta olduğundan, akciğerlerinde RAS
hücrelerine sahip olduğundan şüpheleniyor.

RAS hücreleri, akciğerlerde iki ana işlevi yerine getirir. İlk olarak, bronşiyoller boyunca sıvı
astarını koruyan moleküller salgılarlar, küçük hava yollarının çökmesini önlemeye ve akciğerlerin
verimliliğini en üst düzeye çıkarmaya yardımcı olurlar.

İkincisi, kısmen diğer hasarlı alveolleri onarmak için kullanılan bir kimyasal salgılayan özel bir
alveol tipi olan alveolar tip 2 (AT2) hücreleri için progenitör hücreler olarak hareket edebilirler.
(Progenitör hücre, kök hücrelerin diğer hücrelere farklılaşmasına benzer şekilde, başka bir hücre
tipine farklılaşma kapasitesine sahip bir hücredir.)

Morrisey, "RAS hücreleri, bizim fakültatif progenitörler olarak adlandırdığımız şeydir," dedi, "bu,
hem progenitör hücreler olarak hareket ettikleri hem de hava yolu sağlığının korunmasında önemli
fonksiyonel rollere sahip oldukları anlamına gelir. Bu, RAS hücrelerinin sağlıklı akciğerlerin
korunmasında hayati bir rol oynadığı anlamına geliyor, diye ekledi.

Araştırmacılar, RAS hücrelerinin kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) gibi sigarayla ilişkili
hastalıklarda önemli bir rol oynayabileceğini düşünüyor. Mayo Clinic'e göre KOAH, sigara ve bazen
hava kirliliğinin neden olabileceği akciğerlerdeki hava yolu pasajlarının iltihaplanmasının bir
sonucudur. Hava yollarının iltihaplanması, akciğerlerin yeterli oksijeni düzgün şekilde almasını
zorlaştırır; Sonuç olarak, KOAH astıma benzer semptomlara sahiptir. KOAH ayrıca alveollerin kalıcı
olarak tahrip olduğu amfizeme ve genellikle aşırı balgamın eşlik ettiği uzun süreli ve yoğun bir
öksürük olan kronik bronşite yol açabilir.
Dünya Sağlık Örgütü'ne göre, her yıl dünya çapında 3 milyondan fazla insan KOAH'tan ölmektedir.
Teoride, RAS hücreleri, hasarlı alveolleri onararak KOAH'ın etkilerini önlemeli veya en azından
hafifletmelidir. Ancak araştırmacılar, sigara içmenin yeni hücrelere zarar verebileceğinden ve hatta
tamamen yok ederek KOAH gibi hastalıkların başlamasına yol açabileceğinden şüpheleniyorlar.
KOAH'lı hastalara semptomlarını hafifletmek için sıklıkla anti-inflamatuar ilaçlar veya oksijen
tedavisi verilir. Ancak bunlar yalnızca geçici çözümlerdir ve akciğer hasarını tersine çevirmek için
hiçbir şey yapmazlar. Araştırmacılar, bu hücrelerin rejeneratif özelliklerini uygun şekilde
kullanabilirlerse, RAS hücreleri tedavileri iyileştirmek ve hatta KOAH'ı iyileştirmek için potansiyel
olarak kullanılabilir.

Morrisey, "Bu keşfin henüz KOAH için potansiyel bir tedaviye yol açıp açamayacağını gerçekten
bilmiyoruz" dedi."Ancak, KOAH hakkında çok az şey bildiğimiz bir hastalık olduğundan, herhangi
bir yeni araştırma, alanın daha iyi tedavilere yol açabilecek yeni terapötik yaklaşımlar hakkında
düşünmeye başlamasına yardımcı olmalıdır."
Çalışma, Nature dergisinde 30 Mart'ta çevrimiçi yayınlandı.

Kaynak: https://www.fizikist.com/insan-vucudunda-gizlenen-yepyeni-bir-hucre-turu-kesfedildi




20 BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı:6

Beyinde yeni bir
iletişim yöntemi keşfedildi

Fotoğraf: AFP



Japonya Tokyo Üniversitesi Uluslararası Zeka Araştırma Merkezi'nden Prof.Haruo Kasai ve Dr.
Hasan Uçar'ın olduğu ekip, beyinde sinir hücreleri arasındaki iletişimde yeni bir mekanizma
olduğunu gösterdi.
Beyinde farklı bir iletişim tekniği keşfedildi. İnsan beynindeki sinir

hücreleri arasındaki elektriksel ve kimyasal iletişim bilinirken, mekanik
iletişim olduğu bulundu. Bunun beyinde önemli bir öğrenme mekanizması
olduğu tespit edildi. Beynin çalışma sistemi konusunda literatürü
değiştiren araştırma Nature dergisinde yayımlandı.

Japonya Tokyo Üniversitesi Uluslararası Zeka Araştırma Merkezi'nden
Prof. Haruo Kasai ve Dr. Hasan Uçar'ın olduğu ekip, beyinde sinir

hücreleri arasındaki iletişimde yeni bir mekanizma olduğunu gösterdi.
Beyinde sinir hücreleri sinaps denilen özel yapılar sayesinde birbirine

bağlanır ve bilgi iletişimini gerçekleştirir.

21 BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı:6

Bu yapılar çoğunlukla bilgiyi veren sinirin kolu
üzerindeki buton ile bilgiyi alan sinirin üzerindeki
tomurcuk arasında oluşur. Günlük hayatta yapılan
yeme, içme, yürüme, konuşma, üzülme ve sevinme

gibi fonksiyonları gerçekleşirken beynin farklı
bölgelerini birbirine bağlayan sinir devrelerindeki bu

bağlantılar sürekli aktif olarak çalışır.



Öğrenme sürecinde ise, beyinde temel olarak iki
değişiklik olur. İlki sinir hücreleri arasında yeni
bağlantılar sayesinde yeni sinir devreleri oluşur.
İkinci yöntemde ise, mevcut bağlantılar kuvvetlenir
ve bu durumda tomurcuklarda büyüme gerçekleşir.

Japonya Tokyo Üniversitesi Uluslararası Zeka Araştırma Merkezi'nden Bugüne kadar ki çalışmalar tomurcuk ve butondaki
Prof. Haruo Kasai ve Dr. Hasan Uçar değişimleri ayrı ayrı ele almış ve aynı anda gözlemlemeyi

başaramamışlardı. Hasan Uçar yaptığı çalışmada,
tomurcuk büyümesi sonucu oluşan fiziksel basınç etkisi

ile butondaki keseciklerin etkilendiği ve buton
fonksiyonunda 2 kat artış olduğunu gözlemledi.

Nasıl dünyada ilk kez yapıldı?

Dünyada ilk kez yapılmasının nedenini ise Prof. Haruo Kasai,
şöyle açıkladı:



" Çok kompleks bir deney sistemimiz
var, bu sistemde ileri seviye bir lazer
mikroskobu, zaman endeksli foton

sayma sistemi, elektriksel ve
optogenetik sistemleri eş zamanlı
kullanıyoruz. Çok uzun saatler süren
bir deney setimiz var. Bunun için en
yüksek kalitede doku kültürü ve
optimum viral ekspresyon sistemleri
oluşturmamız sayesinde akla gelmeyen
bir sorunun peşinden gitmeyi başardık.

Bu sayede tomurcuk ve buton
arasındaki iletişimi inceleyerek,
mekanik bir iletişim olduğunu

keşfettik. "
22 BİOnatioNAL
Nisan 2022 Sayı:6

Japonya Tokyo Üniversitesi Uluslararası Zeka Araştırma Merkezi'nden
Dr. Hasan Uçar / Fotoğraf: Independent Türkçe

"Mikroskop altında bir tek tomurcukta etkin büyüme sağlamamız için çok önemli bir
metodu 2004 yılında geliştirdik" diyen Kasai, "Buton içerisini ölçmeyi sağlayan tekniği ise,

bizim grubumuz 2015 yılında buldu. Bu iki yöntemin etkin kullanımı ile ilgili tecrübe ve
birikim sadece bizde vardı" dedi.

Dr. Hasan Uçar bu araştırmada iki sinir hücresinin birleşerek iletişim sağladığı sinaps
bölümünde bulunan tomurcuk ve butonu eş zamanlı olarak görüntüledi.

Tomurcukların büyüdüğü zaman butonda bir kavis oluşturduğunu ve butonun aktivitesini 2
kat artırdığını buldu.

Bir sonraki aşamada Uçar, buton bölümünü bir pipet yardımı ile mekanik olarak uyardı.
Butonun, bu fiziksel uyarıya tomurcuk büyümesine verdiği tepkiyle aynı boyutta bir tepki

vererek mekanik etkiyi tespit edebilen bir özelliğe sahip olduğunu gözlemledi.
Tomurcuk büyümesi ile oluşan kuvvetin ise, bir düz kas hücresinin kasılma kuvvetine

eşdeğer bir kuvvet olduğu ifade edildi.

23 BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı:6

Öğrenme fiziksel olarak beyinde değişiklikler yapabiliyor.

Öğrenmenin olduğunda sinir hücrelerindeki değişimi Dr. Hasan Uçar, şöyle anlattı:
"Öğrenme sürecinde sinir hücrelerindeki tomurcukların büyüdüğü, unutmada ise küçüldüğü bilim
dünyasında genel kabul gören bir yaklaşım. Öğrenme gerçekleştiği zaman tomurcuklardaki büyümenin
aslında fiziksel olarak bilgiyi veren sinir hücresini itelemesi ile buton aktivitesini artırdığını gördük. Bu
sayede, buton üzerindeki bazı proteinlerin mekanik etkiyi tespit edip buton icerisinde PREST adını

verdiğimiz bir moleküler mekanizmayı çalıştırdığını ortaya çıkarmış olduk.

PREST proteinleri henüz bilinmiyor ve bunların çalışılması sayesinde beyinde şizofreni, epilepsi ve diğer
nörolojik hastalıklara karşı önemli çalışmaların yapılmasının kapıları aralanabilecek. Tomurcukların
öğrenme ve hafıza konusundaki öneminin dünya çapında büyük kabul gördüğünü kaydeden Uçar,
"Beyindeki öğrenmenin yaklaşık yüzde 70'inde mekanik iletimin kullanıldığını söyleyebiliriz" dedi.

Mekanik iletimin avantajı ne?

Elektro-kimyasal iletim modelinde öğrenme gerçekleştiği zaman sinapsta yeni proteinlerin yerleştirilmesi

gerekiyor.

Bunun yaklaşık olarak 20 dakika sürdüğünü söyleyen Uçar, "Bu ise, hızlı öğrenme ve işleyen bellek olarak

gözlemlediğimiz fenomene çok uyumlu değil. Çünkü çok yavaş bir süreç. Mekanik iletim ise, henüz tam

ölçemiyoruz ancak, saniyeler belki de milisaniyeler içerisinde gerçekleşiyor. Bu da beynin öğrenme

mekanizmalarında zamansal olarak bir avantaj sağlıyor olabilir. Dezavantaj olarak ise, beynin çeşitli darbelere

hassasiyetinin temel unsurlarından birisi olabilir" diye anlattı.

Bazı beyin hastalıkları araştırılırken bilim insanları, beyindeki iletişim yöntemlerine bakıyor. Bu çalışmadan

sonra mekanik etkiyi algılayan bazı proteinlerin olduğu ortaya çıktı. Sonraki süreçte yeni tedavi seçeneklerinde bu

proteinlere yönelik de yeni araştırmalar yapılabilecek.

The Independentturkish©





Kaynak: https://www.indyturk.com/node/503966/bi%CC%87li%CC%87m/beyinde-yeni-bir-ileti%C5%9Fim-y%C3%B6ntemi-

ke%C5%9Ffedildi

24 BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı:6

Canınız Yiyecek Bir

Şey mi Çekiyor?

Sebebi

Bağırsağınızda

Yaşayanlar Olabilir

Yumurta mı yoğurt mu? Sebze mi

patates cipsi mi? Ne yiyeceğimizle
ilgili her gün karar veriyoruz fakat Bağırsak mikrobiyomunu gösteren bir canlandırma. Tasvir: Design Cells/iStock
bu kararlar tamamen bize ait
olmayabilir.

Pittsburgh Üniversitesinde çalışan
bilim insanlarının fareler üzerinde
yaptığı yeni araştırma, hayvanların
bağırsaklarında bulunan
mikropların seçtikleri yiyecekleri
etkilediğini ilk defa gösteriyor. Bu
bakteriler, farelerin canının farklı
tür yiyecekler çekmesine sebep olan
bileşenler üretiyor.

Sanat ve Fen Bilimleri Fakültesi Biyoloji Bölümünde yardımcı profesör olan Kevin Kohl, “Bu istekler
hepimizde vardır; sanki salata yemeniz veya acilen peynir yemeniz gerekiyormuş gibi hissedersiniz” diyor.
“Bizim çalışmamız, bağırsaklarında farklı mikrop bileşimlerine sahip hayvanların farklı tür beslenme
düzenlerini seçtiğini gösteriyor.”

Bilim insanları mikropların beslenme tercihlerini etkileyip etkilemediğine yönelik onlarca yıldır
spekülasyon yürütse de, fikir hiçbir zaman meyve sineğinden daha büyük hayvanlar üzerinde test
edilmemiş. Kohl ve şu an Cornell Üniversitesinde çalışan doktora sonrası araştırma görevlisi Brian
Trevelline, bu soruyu araştırmak üzere bağırsak mikrobundan yoksun 30 fareye çok farklı doğal beslenme
düzenleri olan üç vahşi kemirgen türünden alınmış bir mikroorganizma kokteyli aktarmışlar.

İkili, her gruptaki farelerin farklı besinlerce zengin gıdaları tercih ettiğini keşfetmiş. Bu durum,
mikrobiyomların farelerin beslenme tercihini değiştirdiğini gösteriyor. İkilinin çalışması altı gün önce
Proceedings of the National Academy of Sciences bülteninde yayımlandı.

Yazar: Patrick Monahan/Pittsburgh Üniversitesi. Çeviren: Ozan Zaloğlu.
Kaynak: https://popsci.com.tr/caniniz-yiyecek-bir-sey-mi-cekiyor-sebebi-bagirsaginizda-yasayanlar-olabilir/

25 BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı:6

Deniz Salyangozunun Kopan
Kafası Rejenerasyonla

Yeni Bir Vücut Oluşturuyor

Fotoğraf:S. Mitoh & Y. Yusa. Current Biology, 2021


Herhangi bir deniz salyangozunda böylesine dramatik bir "tüm vücut

yenilenmesi" şimdiye kadarki bilinen ilk örnek.
Vücudun boyundan aşağısını kaybetmek, sıradan, can sıkıcı ancak geçici bir aksilik olabilir; en azından
yeşilimsi iki adet dalgalanan uzva sahip kabuksuz deniz salyangozu için öyle.
Genç deniz salyangozlarının (Elysia cf. marginata), vücutlarından ayrılan kafaları etrafta sürünmeye
devam ediyor ve bir süre sonra da kendisine yeni bir vücut oluşturabiliyor. 8 Mart'ta (2021) Current
Biology'de yayımlanan araştırmada, deniz salyangozlarının vücutlarından ayrılan kafalarının birkaç saat
içerisinde tekrar algleri kemirmeye devam ettikleri ortaya koyuldu. Dahası yaklaşık 20 gün içerisinde de,
takip edilen genç deniz salyangozlarının üçte birinin kalp, vücut ve diğer tüm oraganlarını yeniden
büyütebildiği görüldü. Herhangi bir deniz salyangozunda böylesine dramatik bir "tüm vücut
yenilenmesi" şimdiye kadarki bilinen ilk örnek.
Rejenerasyon (yenilenme), bazı doku ve hücrelerin yenilenmesi veya kaybedilen parçanın yenisinin
büyütülmesine verilen addır. Fizyolojik ve onarımsal yenilenme olarak iki tip rejenerasyon söz
konusudur. Fizyolojik rejenerasyon, normal yaşantıda bazı vücut doku ve hücrelerinin sürekli olarak
yaptığı yenilenmedir. Örneğin, epitel doku tabakası ve kan hücrelerinde, eklem bacaklılarda üst derininin
atılması, kuşlarda tüy, memelilerde kıl, geyiklerde boynuz değişimi vb. Onarımsal rejenerasyon ise;
vejetatif üreme sırasında ya da yaralanmalarda vücudun eksik kısımlarının tamamlanmasıdır. Örneğin
bazı eklem bacaklılar, balıklar, amfibilerde genellikle genç dönemlerde yitirilen bazı uzuvlar
yenilenebilir. Bunun en bilinen örneği, kertenkelelerin kuyruklarını yenilemesidir, ancak kertenkeleler
kopan kafalarından yeni bir vücut oluşturamaz.

26 BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı:6

Görsel Kaynak: S. Mitoh & Y. Yusa. Current Biology, 2021




Kafanın gövdeden ayrılması birkaç saat sürebilir (en soldaki görsel, ok işareti kalbi
gösteriyor).
Bir Elysia cf. marginata deniz salyangozu yavaş yavaş yepyeni bir vücut geliştirir. 7.
günde (soldan ikinci), kalp yenilenmeye başlamıştır. Vücudun geri kalanı, rejenerasyonun
tamamlandığı zamana (22. gün, en sağda) kadar devam eder.

Diğer canlılar da yenilenebilir. Örneğin planaryalar, biyoloji öğrencilerinin rejenerasyonu incelemek
için kestikleri küçük şaşı gözlü yassı solucanlardır. Vücut planları oldukça basit olan ve kalpleri
olmayan bu planaryaları, birden fazla parçaya kestiğinizde tüm vücudu yenileyebildiklerini
gözlemleyebilirsiniz. Tüm vücudunu rejenere eden en karmaşık organizmalar olarak deniz üzümünün
bir grubunu düşünebilirsiniz. Ancak deniz üzümlerinin de bir kalbi bulunmaz. Öte yandan hangi
Elysia türlerinin "bir başına" etrafta dolaşan kafalara dönüşebileceği ise henüz belli değil.
Bir deniz salyangozunun başının vücudundan ayrılması birkaç saat sürebilir, bu nedenle
araştırmacılar, bunun yırtıcılar saldırdığında başın ayrılmasına yardımcı olduğundan şüpheleniyor.
Bunun yerine, vücudun ayrılması, deniz salyangozlarına parazitlerle baş etmenin sert ama etkili bir
yolunu sunabilir. Doğada yakalanmış E. atroviridis türü deniz salyangozlarında, parazitler tarafından
işgal edilen vücutlarını atan birkaç örnek görüldü. Vücut parçalarını kaybedenlerin de bazılarında
yenilenme görüldü.
Yakından yapılan incelemelerde, deniz salyangozlarının baş bölgesinin arkasında "ayrılma bölgesi"
olarak işlev gören hafif bir oluk olduğu görüldü. Kafadan ayrılan vücutlar, günlerce hatta aylarca
kendi başına hareket edebiliyor; ancak kafasız bir vücut yeni bir kafa büyütemiyor. Yaprak
şeklindeki kalıntı giderek solgun ve zayıf bir hal alır ve sonunda da ölür.

27 BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı:6

Araştırmacılar, Elysia deniz salyangozlarının böylesine aşırı büyümeyi yönetmesine yardımcı
olabilecek şeyin, bitkilerden "çaldıkları" kloroplast adı verilen güneş ışığını hapseden minik
yeşil enerji fabrikaları olduğunu düşünüyor. Salyangoz, deniz yosunlarının hücre duvarlarını
delmek ve hücre içerisindeki materyali emmelidir; otla beslenen bu salyangozlar kloroplastları
haftalarca hatta aylarca hayatta tutabilir.

Fotoğraf: https://commons.wikimedia.org/



"Çalınan" bu kroloplastların, salyangozlara yeşilimsi renk vermenin dışında başka ne
yaptıkları konusunda tartışmalar sürüyor. Bu makalenin yazarları ise, yağmalanmış
kloroplastları gelişmiş üreme gibi önemli konularla ilişkilendiriyor. Eğer düşünüldüğü gibi,
kloroplastlar salyangozlarda yeşil bir makyaj dışında başka roller de üstleniyorsa; belki de bu
enerji artışı, kesik bir kafanın öne geçmesini sağlayan şey olabilir.

Gürkan Akçay
Kaynak: https://bilimfili.com/deniz-salyangozunun-kopan-kafasi-rejenerasyonla-yeni-bir-vucut-olusturuyor




28 BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı:6

Kertenkelelerin kuyruklarını nasıl
sağlam tutup ihtiyaç halinde
bıraktığı keşfedildi

Bulgular robotik ve protezlerdeki yapışma zorluklarını

çözecek yeni tasarımlara önayak olabilir.

Vishwam Sankaran 19 Şubat 2022


Birkaç kertenkele türü ototomi adı verilen bir özelliğe sahiptir ve peşlerindeki avcıların
dikkatini dağıtıp kaçmak için kuyruklarını bırakabilir (AFP)

Yeni bir çalışma son derece küçük gözeneklerle kaplı mantar şeklindeki mikro sütunlardan
oluşan küçük yapıların kertenkelelere ihtiyaç halinde kuyruklarını hızla bırakma imkanı
sunduğunu belirledi.
Science adlı akademik dergide yayımlanan araştırma yalnızca kuyrukların nasıl normal
zamanlarda sağlam kalıp ihtiyaç halinde kolayca ayrılabildiğine ışık tutmakla kalmıyor, aynı
zamanda yapışma ve çabuk çözülme sorunlarını çözen, doğadan ilham alan yeni tasarım
fikirleriyle görülmemiş teknolojilere önayak olma şansı taşıyor.




29 BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı:6

Birkaç kertenkele türü üzerinde çok çalışılan ototomi adlı bir özellikle peşlerindeki
avcıların dikkatini dağıtıp kaçmak için kuyruklarını hızla bırakabiliyor. Ne var ki kuyruk,
kertenkeleler hareket edip zıplarken önemli bir denge sağlama işlevine sahip ve bu
hayvanlar çoğu zaman oldukları yerde sağlam durabilmek için de kuyruklarına ihtiyaç
duyuyor.

Aralarında BAE'deki Abu Dabi New York Üniversitesi'nden Navajit Baban'ın da yer
aldığı bilim insanları, daha önceki çalışmalarda kertenkele kuyruğunun parçalı
anatomisini tanımlanmış olsa da, ototomiyi sağlayan hızlı serbest bırakma
mekanizmasının tam olarak anlaşılmadığını söylüyor.

Araştırmada bilim insanları Gekkonidae'nin iki, Lacertidae kertenkele ailesinin bir
türünden kertenkele kuyruklarının kırık uçlarının mikroskop görüntülerine dayanarak
yeni bir kertenkele kuyruğu kopma ve bırakma modeli geliştirdi.

Kertenkelelerin kuyruklarını nazikçe kesip kırılan bölümleri mikroskop altında
incelediler. Mikroskop görüntüleri her bir kertenkele kuyruk kası kırılma noktasının,
hepsinin tepesinde son derece küçük nano-gözenekler yer alan hayli yoğun mantar şekilli
mikro sütunlardan oluştuğunu ortaya koydu. Bu bölümler, fiş takılan priz gibi çalışır ve
kuyruk, kırılma düzlemleri olarak adlandırılan bu noktalardan kopma eğilimindedir.




Kuyruğunu bırakmış bir kertenkele (Hemidactylus flaviviridis) Nano gözenekli üst kısımlarıyla
(Shiji Ulleri/Wise Monkeys Photography) birlikte polimerik polidimetilsiloksan
malzemesinden üretilmiş mikro
sütunlar kullanarak doğadan ilham alan
bir model de oluşturan bilim insanları,
model üzerinde etkin kuvvetleri ve
kuyruktaki mikro yapıların işleyişini
test etti.
Mikro sütunlar arasındaki derin
yarıklardan ve yüzeylerindeki diğer
küçük çukurlardan oluşan kuyruk
yapısının kuyruktaki ilk kırılmanın
yayılmasını yavaşlatabileceğini
buldular.
Yeni model, kertenkele kuyruğundaki
bu mikro yapıların gerilim altında daha
iyi yapışmaya izin verdiğini fakat hafif
bir bükülmeyle karşılaşıldığında
kırılma düzleminin çatladığını ve
kuyruğun ayrılabileceğini ortaya
koyuyor.

30 BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı:6

Araştırmacılar bu mikro yapının tehdit Mikroskop görüntüleri üstlerinde nano-gözenekler
altındayken kendi kendini kesmekle bulunan mantar şeklindeki sütunlardan oluşan kuyruk
kuyruğu sağlam tutmak arasındaki dengeyi kırılma düzlemini gösteriyor (Shiji Ulleri/Wise Monkeys
korumakta, sürüngenlerin hayatta kalma Photography)
şansı için ne çok zayıf ne de çok güçlü bir
kuyruk bağlantısında "tam doğru"
Goldilocks bölgesini tutturmakta kilit bir
rol oynadığına inanıyor.

Hindistan Kanpur Teknoloji
Enstitüsü'nden Animangsu Ghatak,
çalışmayı değerlendirdiği makalede
"Böylece ototomi, doğal dünyada başarılı
bir hayatta kalma aracı olduğunu kanıtlıyor
ve hem bitkilerde hem de hayvanlardaki
yaygınlığı bilimsel uygulamalar ve
mühendislik uygulamaları için yararlı
olabileceğine dair güven veriyor" diye
yazdı.

Hemidactylus flaviviridis
Göresel kaynak:
https://calphotos.berkeley.edu/cgi/img_query?
enlarge=0000+0000+1011+0439

Çalışmada rol almayan Dr. Ghatak "Özellikle robotik, hayalet araç teknolojileri ve protezlerde ve
birçok kritik donanımın güvenli çalışması için şu anda kertenkele kuyruğundakine benzer optimize
edilmiş bir bağlantı, pahalı bileşenlerin veya cihazların öngörülemeyen bir kaza veya aksilikten
korunmasında iyi bir yol katedebilir" ifadelerini kullandı.

https://www.independent.co.uk/news/science
Independent Türkçe için çeviren: Noyan Öztürk
Kaynak: https://www.indyturk.com/node/474411/bi%CC%87li%CC%87m/kertenkelelerin-
kuyruklar%C4%B1n%C4%B1-nas%C4%B1l-sa%C4%9Flam-tutup-ihtiya%C3%A7-halinde-
b%C4%B1rakt%C4%B1%C4%9F%C4%B1

31 BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı:6

Gözleri kapamak anımsamaya
yardımcı olur mu?

Evet olur. Görme duyusu insanlarda egemen bir duyudur ve yeni bilgilerin edinilmesinde rol
oynayan temel unsurlardan biridir. Bir şeyleri düşünmeye çalıştığınızda önünüzdeki dünyayı görmek
dikkatin ciddi biçimde dağılmasına neden olur. Bu yüzden, özellikle de görsel ağırlıklı bir bilgiyi
anımsamaya çalıştığınızda, gözleri kapamak dikkatin dağılmasını belli ölçüde azaltabilir. Ancak bu
durum kişiden kişiye farklılıklar gösterebilir. Kimileri gözleri kapatmanın işe yaradığını
düşünürlerken, kimileri tam tersini düşünebilir.
Anı başkaları tarafından tetiklendiğinde ne olur?

Beyinde isteyerek anımsayabileceğimizden çok daha fazla bilgi saklıdır. Neleri geri çağıracağımız
büyük ölçüde ya başkaları tarafından verilen, ya da çevreden edinilen ipuçlarına bağlıdır. Anıların bir
yap-bozun parçaları olduğu düşünülürse, ipuçları da kutunun üzerindeki resimdir- bu resim anı
parçalarının ilişik olduğu bağlantıları devinime geçirir.

Ancak kimi zaman bir dostunuzun anımsadıkları sizin anılarınıza karışabilir. Bir arkadaşınızla
birlikte bir konsere gittiğinizi ve arkadaşınızın sonradan size, “O gece filan ezgiyi söylediklerini
anımsadın mı?” dediğini düşünün. Bir anıyı aklınıza her getirdiğinizde anı giderek daha kırılgan bir
yapıya dönüşür ve değişime daha duyarlı duruma gelir. Gerçekte anımsayamasanız da, ezgiyi
dinlemişsinizdir ve arkadaşınız bundan öylesine emin görünmektedir ki, sonunda bu deneyimi
yaşadığınıza kendinizi inandırabilirsiniz. Bu da yeni bir anıya dönüşür.
Görsel bellek (fotografik hafıza) nedir?

Görsel bellek, geçmişte yaşanan bir sahneyi en ince ayrıntılarıyla anımsama yeteneğidir.
Kimilerinin, özellikle de son derece üstün özyaşamsal belleğe sahip olanların, görsel bellekleri
başkalarına kıyasla çok daha güçlüdür. Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, bu kişilerde bellek
görünürde aynı biçimde çalışır, ancak bir bakıma daha örgütlü olduğundan ayrıntıları daha çok
anımsayabilir. Ne var ki, bu özelliğe sahip olanların bellekleri yine de kusursuz değildir. Kısacası,
geçmişle ilgili anıların tıpkı bir resim gibi kafada tam tamına canlanması yalnızca bir söylenceden
ibarettir.

Rita Urgan

Kaynak: https://www.herkesebilimteknoloji.com/haberler/yasam/gozleri-kapamak-animsamaya-yardimci-olur-mu

32 BİOnatioNAL Nisan 2022 Sayı:6

Biyolojiyi seviyoruz.

İletişim: NİŞANTAŞI ANADOLU LİSESİ
Adres: Teşvikiye Mah. Valikonağı Caddesi Poyracık Sokak No:65

Nişantaşı/Şişli/İstanbul
Tel: 0212 248 10 78 - 0212 240 12 86

http://nisantasial.meb.k12.tr/


Click to View FlipBook Version