The words you are searching are inside this book. To get more targeted content, please make full-text search by clicking here.
Discover the best professional documents and content resources in AnyFlip Document Base.
Search
Published by eren, 2022-06-01 07:16:21

NAL BİOnatioNAL Sayı-1

NAL BİOnatioNAL Sayı-1

Keywords: NAL,Nişantaşı Anadolu Lisesi,biyoloji,dergi,bilim

Mart 2020 Sayı: 1

BİOnatioNAL

Nişantaşı Anadolu Lisesi Aylık Biyoloji Dergisi

Covid-19
Fareler de gıdıklanıyor!
Türk bilim kadınının büyük başarısı.
Kök hücreler kullanılarak canlı robotlar üretildi!

YAYIN DİREKTÖRÜ: Nişantaşı Anadolu Lisesi Müdürlüğü adına Ertan DEMİRTAŞ
DERGİ GRUBU GENEL YÖNETMENİ: Semih EKŞİ
GÖRSEL YÖNETMEN: Oğulcan FIRAT
YAZI İŞLERİ YÖNETMENİ: Gökçen TÜRKER
YAZI KURULU : Sema Pınar TOPALOĞLU

Hayrunisa DOĞRU
Berra ALTAY
Neslihan YUMUŞAK
Emir DAĞISTANLI
Alanur Kübra ALGÜN
GRAFİK TASARIM: Sude ÜNLÜ

Çisem YÜRÜYEN
DANIŞMAN ÖĞRETMEN: Yasemin ALTAN
YAYIN TÜRÜ: Süreli, ayda bir yayımlanır.
Kaynaklar yazıların sonlarında belirtilmiştir.

2 BİOnatioNAL MART 2020

Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.

3 BİOnatioNAL MART 2020

Öğrencilerimiz, Biyoloji konularını merkeze alan BİOnatioNAL dergisinin
ilk sayısını hazırladılar, küçük eğlenceli eklemeler ile okuyucuya daha keyifli
hale getirdiler.
BİOnatioNAL dergisinin iki özelliği gözlerden kaçmıyor. Birincisi; Yazı
kaynaklarının belli bilimsel ölçütlerde olması, ikincisi ise; dijital bir dergi
olmasıdır.
Bir derginin baskılı olması elbette hoştur. Ancak, baskılı dergilerin sınırlı
sayıda olması ulaşılabilirliği de sınırlamaktadır. Ayrıca maliyetinin de
küçümsenemeyecek bir yekûn tutması dijital derginin cazibesini
arttırmaktadır.
BİOnatioNAL dergisini büyük bir heyecan ile hazırlayan öğrencilerimizi ve
onlara rehberlik eden Biyoloji Öğretmeni Yasemin Altan’ı kutluyorum.
Okulumuzun da ilk dijital dergisi olan BİOnatioNAL’ın bundan sonra
yayınlanacak diğer dergilerimize örnek teşkil etmesini diliyorum.

Ertan DEMİRTAŞ
Okul Müdürü

4 BİOnatioNAL MART 2020

Merhaba,
Bizler, Atatürk’ün “ Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir. “ sözünü rehber edinen
bir grup Nişantaşı Anadolu Lisesi öğrencisiyiz. Geleceğe hazırlanırken bilimin uçsuz
bucaksız dünyasına attığımız küçük adımlarımızı, arkadaşlarımızla ortaklaştırabilmek
ve paylaşabilmek amacıyla böyle bir dergi çıkarmaya karar verdik. Dijital formatta
hazırlanan bu derginin ilginizi çekeceğini umut ediyoruz.
Böyle bir girişimin, hepimizin bilimsel çalışmalara ilgisini arttıracağına ve bu
çalışmalara katılma yönünde teşvik edici etkisi olacağına inanıyoruz. Emek isteyen bu
girişimimizin başarıya ulaşması, bütün arkadaşlarımızın dayanışması ve katkısıyla
mümkün olacaktır. Tüm arkadaşlarımızın desteğini bekliyoruz.
Bu derginin hazırlanması için bize fikir veren, bizi cesaretlendiren Okul müdürümüz
Sayın Ertan DEMİRTAŞ’ a, çalışmalarımızı destekleyen, bize ışık tutan Biyoloji
öğretmenimiz Yasemin ALTAN’ a en içten teşekkürlerimizi sunarız.

BİOnatioNAL Ekibi

5 BİOnatioNAL MART 2020

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER

Bu, kısa ancak etkili bir şekilde ürününüzü veya hizmetlerinizi
tanımlamak için iyi bir yerdir.

Sayfa-7 : Kök hücreler kullanılarak canlı robotlar üretildi!
Sayfa- 8- 9-10 : 2019 yılına damga vuran 15 bilimsel gelişme.
Sayfa- 11: Fareler de gıdıklanıyor!
Sayfa- 12: Kan damarları içindeki algler, birer oksijen fabrikası gibi
hareket edebilir.
Sayfa- 13-14-15: Sigaranın DNA’da yarattığı hasarı haritalayan yeni
yöntem.
Sayfa- 16- 17: Türk bilim kadınının büyük başarısı.
Sayfa-18-19- 20-21: Rejeneratif biyoloji ve tıp uygulamaları.
Sayfa-22- 23: Dünya dışı yaşamın kilit noktası oksijen olmayabilir.
Sayfa-24: Yaratıklar aramızda!
Sayfa-25: Geceleri çok fazla yapay ışığa maruz kalmak hastalık getirir mi?
Sayfa-26: Sakızdaki diş izleriyle, 5 bin 700 yıl önce yaşamış olan kadının
genetik şifresi çözüldü.
Sayfa- 27-28- 29: Covid-19 (Korona) Virüsü nedir?
Sayfa-30– 31– 32: Biyoloji laboratuvarımızdan.
Sayfa-33: Haydi puzzle yapalım.

6 BİOnatioNAL MART 2020

Kök hücreler kullanılarak canlı robotlar üretildi!

Çeviren: Gülseli Kırgıl

ABD’de çalışma yürüten araştırmacılar, tamamen Yaralarını iyileştirebilen ve tıpkı canlı
canlı hücrelerden yapılmış robotlar ürettiler. Afrika organizmalar gibi ölebilen bu robotların insan
pençeli kurbağalarından aldıkları kök hücrelerle müdahalesi gerekmeden, tamamen yapay zekaların
dünyanın ilk canlı makinesini geliştiren bilim kontrolünde üretilebileceği kaydedildi. Canlı bir
insanlarının ürettiği robotlar, bir milimetreden ksenobotun oluşturulması için kurbağa derisi ve
daha küçük bir boyuta sahip. Bu robotların kendi kurbağaya ait kardiyak hücresi kullanıldı.
kendine hareket etme yeteneğine sahip oldukları da Geliştirilen tekniklerle birlikte bir araya getirilen
raporlandı. hücreler yavaş yavaş uyum halinde çalışmaya
başladı. Deri hücreleri yapısal bir çerçeve sağladı,
Ulusal Bilimler Akademisi’nin bir yayınında kardiyak hücreleri ise kasılıp gevşeme benzeri
çıkan makalenin yazarlarından Joshua Bongard, hareketi gerçekleştirdi.
“Bunlar yeni canlı makineler. Onlar ne geleneksel
bir robot ne de bilinen bir hayvan türü. Onlar Ksenobotların üretiminde kullanılan hücrenin
yaşayan, programlanabilir organizmalar” yapısına ve türüne bağlı olarak bu robotlar kısa ve
açıklamalarında bulundu. Yeni bir yaşam formu bir sonu olan ömürlere sahip olabildikleri gibi
olduğu belirtilen “Ksenobot” isimli robotlar ölümsüz de olabilirler.
kurbağa embriyo hücrelerinden üretildi. Bilim
insanları bu robotların, çevre kirliliğinin yaşandığı Kaynak:https://cosmosmagazine.com/technology/researchers-
alanlarda bulunan zehir etkili bileşiklerin create-robots-made-of-living-animal-cells,
araştırılması, mikro plastiklerin okyanuslardan https://bilimvegelecek.com.tr/index.php/2020/01/15/kok-hucreler-
uzaklaştırılması, tıkanan damarların açılması,
vücut içine yerleştirilmeleri yoluyla ilaç kullanilarak-canli-robotlar-uretildi/
enjeksiyonu ve tedavi gibi uygulamalarda
kullanılabileceğini kaydetti.

7 BİOnatioNAL MART 2020

2019 yılına damga vuran 15 bilimsel gelişme

Yılın en iyi 15 teknolojik buluşu, tıp, elektronik, uzay, mühendislik ve nanoteknoloji alanlarında gerçekleştirildi.

Bilim insanları, bir yandan mevcut yaşamımızı kolaylaştıracak yeniliklere imza atarken bir yandan da yeni yaşam
alanları kurabileceğimiz gezegenler için çalışmalarını sürdürüyor. 2019'un en etkileyici buluşları arasında kanser
hücresinin çekirdeğine girip parçalayan foto dinamik terapi yer aldı.
İngiltere'de Warwick Üniversitesi Kimya Bölümü araştırmacıları, iridyum atomlarını albümin moleküllerine bağlayarak
ışığa duyarlı hale getirdiklerini açıkladı.

1- 3D yazıcıları 100 kat hızlandıran teknoloji.

ABD'deki Michigan Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü öğretim üyelerinden Doç. Dr. T. Scott, günümüzdeki 3D
yazıcılardan 100 kat daha hızlı üretim yapan yeni bir yazıcı geliştirdiklerini bildirdi.
Mevcut teknolojilerde, küçük bir objenin 3 boyutlu modelinin üretimi, her ince katman soğuyup sertleşmeden bir sonraki
katman oluşturulamadığı için saatler sürüyor. Scott ve ekibi ise bu sistem yerine sertleştirilebilen sıvı haldeki plastiği cam
bir kaba yerleştirerek yeni bir teknoloji geliştirdi. Yeni yazıcıyla ilgili 3 patent başvurusu yapıldı ve çalışmayla ilgili
bilimsel veriler, Science Advances Dergisi'nde yayımlandı.

2- Birkaç yüz hücrelik tümörleri belirleme tekniği geliştirildi.

ABD'de araştırmacılar, vücudun derinliklerinde birkaç yüz hücre kadar küçük kanser tümörlerini bulmalarını sağlayan
yakın-kızılötesi floresan optik görüntüleme sistemini geliştirdi. MIT' de Biyomühendislik ve Malzeme Bilimleri Bölümü
öğretim üyelerinden Prof. Dr. A. Belcher, bu teknolojiyle rahim kanseri tümörlerinin başlangıç aşamasında
görüntülenebileceğini açıkladı.
Belcher, diğer tekniklerle en fazla 3 santimetre derinlikteki tümörler görüntülenebildiği halde yeni tekniğin 8 santimetre
derinlikteki tümörleri belirleyebildiğini bildirdi. Bu çalışmayla ilgili bilimsel makale, Nature Scientific Reports
Dergisi'nde yer aldı.

8 BİOnatioNAL MART 2020

2019 yılına damga vuran 15 bilimsel gelişme

3- Sıfırın altında 23 derecede süper 5- Karbondioksit gazı katı karbona dönüştürüldü.
iletken elde edildi.
Aşırı karbondioksit salınımını yavaşlatıcı en önemli buluşlardan
ABD'deki Chicago Üniversitesi öğretim üyelerinden birini, Avustralya'da RMIT Üniversitesi araştırmacılarından Dr. D.
Prof. Dr. V. Prakapenka, sıfırın altında 23 santigrat Esrafilzadeh ve ekibi yayımladı.
derecede süper iletken bir malzeme ürettiklerini Önceki çalışmalarda karbondioksitin sadece çok yüksek sıcaklıklarda
açıkladı. Yeni süper iletkenin, çok yüksek basınç karbona dönüştürülebildiğine işaret edilerek, oda sıcaklığında katı
altında üretilen lantanyum superhidrit olduğu karbon üretilerek maliyetin çok düşürüldüğü açıklandı. Çalışma,
duyuruldu. Nature Communications Dergisi'nde yer aldı.
Bugüne kadar üretilen süper iletkenler en fazla eksi
73 santigrat derecede sıfır dirence sahip olabiliyordu. 6- Kök hücrelerin yalnızca istenilen organa
Yeni süper iletkenin, iki elmas arasında çok yüksek yerleşmesi sağlandı.
basınç uygulanarak üretildiği için miktarının çok
düşük olduğu açıklandı. Bu çalışmanın detayları, İngiltere'de Bristol Üniversitesinde, kalp hastalarının kök hücre
Nature Dergisi'nde yayımlandı. tedavisi sırasında, kök hücrelerin diğer organlara yönelmesini önleyen
bir teknoloji geliştirildi. Biyomalzeme bölümü öğretim üyelerinden
4- Zihin gücüyle çalışabilen kol protezi. Doç. Dr. A. Perriman'ın, kalp krizinin ardından hastaların tedavisi
yapılırken kök hücrelerin yalnızca kalbe yerleşmesini sağlayan buluşu,
ABD'de Carnegie Mellon ve Minnesota Chemical Science Dergisi'nde yayımlandı. Perriman, başarılı yöntemin
üniversitelerinin ortak çalışmasıyla, beyine insanlara uygulanması sayesinde milyonlarca kalp hastasının sağlığına
elektrotlar takmadan kol protezinin zihin gücüyle kavuşabileceğini açıkladı.
hareket ettirilmesinin önünü açan yeni bir teknoloji
geliştirildi. Biyomedikal Mühendisliği'nde öğretim
üyesi Prof. Dr. B. He, noninvaziv bir beyin-
bilgisayar ara yüzü kullanarak zihin kontrollü
robotik kolun bilgisayar imlecinin hareketini
mükemmel şekilde takip etmesini sağladıklarını
açıkladı.
Bu amaçla EEG tekniğini kullandıklarını vurgulayan
araştırmacılar, çalışmanın bilimsel sonuçlarını
Science Robotics Dergisi'nde anlattı.

7- NASA’nın Mars’taki keşif aracından
büyüleyici “selfie”.

"NASA’nın keşif aracı, Kızıl Gezegen’deki olası yaşam belirtilerini
tespit etmek için toprak örneklerini toplarken “selfie” çekti. Nefes
kesen fotoğraf, kil açısından zengin Glen Etive kraterinde ilk kez
kimyasal deney yapıldığını gösteriyor. Bilim insanları buradaki kayaç
örneklerinde milyarlarca yıldır çıkarılmayı bekleyen bakteriyel yaşam
kalıntıları görmeyi umuyor."

9 BİOnatioNAL MART 2020

2019 yılına damga vuran 15 bilimsel gelişme

8- Çin, Ay'ın arka yüzüne uzay aracı 12- İki atom kalınlığında altın folyo üretildi.
indirebilen ilk ülke oldu.
İngiltere'de Leeds Üniversitesinde nano boyuttaki
Çin ilk kez, 3 Ocak 2019’da Ay'ın arka yüzüne Chang'e-4 malzemeler alanında araştırma yapan Prof. Dr. S. Evans ve
adlı uzay aracını indirmeyi ve oradan dünyaya canlı ekibi, dünyanın en ince altın folyosunu ürettiklerini açıkladı.
görüntüler iletmeyi başardı. Ay'ın ön yüzü dünyaya dönük Araştırmacılar, folyonun sadece iki atom kalınlığında
kaldığından Ay'ın arka yüzüne indirilen bir uzay aracına olduğunu ve ilk kez, başka bir destekleyici malzeme üzerine
radyo sinyalleri göndermek veya araçtan sinyal almak
yapışık olmadan üretilen en ince folyo olduğunu belirtti.

mümkün değildi. Çinliler bu nedenle, Ay çevresine bir uydu

yerleştirdi ve o uydu yardımıyla Ay'ın arka yüzünde dolaşan 13- Dünyanın ilk insan-maymun kimerası

Chang'e-4 uzay araçlarıyla kesintisiz olarak temas halinde Çin’de yapıldı.
kalabildi.
"Bilim insanları Çin’deki bir laboratuvarda dünyanın ilk

9- Avrupa’nın altında Grönland insan-maymun kimerasını oluşturduklarını söyledi. Ekip her
büyüklüğünde "kayıp kıta" keşfedildi. türden dokuyu ortaya çıkarma imkanı bulunan insan kök
hücrelerini bir maymun embriyosuna enjekte ettiklerini
Bilim insanları Dünya'nın iç katmanlarına batmaya devam açıkladı."
eden ancak topraklarının bir kısmı hala görünür durumda

olan yeni bir kıta keşfetti. Utrecht Üniversitesi'nden 14- Aşırı tuzlu suları arıtmak için

araştırmacıların ortaya çıkardığı ve 200 milyon yıl önce yeni teknoloji.

Kuzey Afrika'dan kopmuş kıtasal kabuk parçasına, Adriyatik ABD'de Columbia Üniversitesi Çevre Mühendisliği

bölgesinde bulunması sebebiyle Büyük Adria (Greater Adria) bölümünde öğretim üyesi N. Y. Yip, aşırı derecede

ismi verildi." tuzlanmış suları arıtmak için yeni bir teknik geliştirdi. Aşırı

10- Bildiğiniz her şeyi unutun: Astronomlara tuzlu suyu önce diizopropilamin ile karıştırdıklarını
göre evreni kavrayışımız külliyen yanlış. açıklayan Dr. Yip, daha sonra karışımı 15 santigrat derecede
bekleterek çözücünün suyu absorblamasını sağladıklarını
Yeni bir makaleye göre evrenimizin şeklini, boyutunu ve belirtti. Bu teknolojinin çok ucuz olduğunu ve çok kısa
uzak geçmişini yüksek hassasiyetle belirlemeyi hedefleyen sürede suyu arıttığını vurgulayan Yip, çalışmasını
Planck Uzay Teleskobu'ndan elde edilen son veriler; fizik Environmental Science & Technology Letters Dergisi'nde
bilgimizdeki bazı şeylerin yanlış olabileceğini ortaya koydu. yayımladı.
Şu anda bilim insanlarının büyük çoğunluğu, evrenin "düz"
olduğunu düşünüyor. Ancak araştırmacılar, evrenin "kapalı" 15- Hamam böceklerini öldürmek
bir geometriye sahip olabileceğini söylüyor." imkansızlaşıyor.

"Hamam böcekleri kimyasallarla öldürülemeyecek şekilde

11- Mars'ta beklenmedik oksijen hızla evrimleşiyor. Purdue Üniversitesi’nden araştırmacılara

dalgalanmaları keşfedildi. göre hamam böcekleri ve yavruları böcek ilaçlarına karşı
bağışıklık kazanıyor. Ancak en önemlisi bu böcekler hiç
"NASA, Mars’taki oksijende beklenmedik ve maruz kalmadıkları ilaçlara karşı da direnç geliştirebiliyor."
açıklanamayan değişimler keşfetti. Gazın miktarı rastgele

yükselip alçalıyor gibi görünüyor ve bilim insanları bunun

nedenini bilmiyor. Araştırmacılar bu buguya o kadar şaşırdı

ki ölçüm yaptıkları aracın bozulmuş olabileceğini düşündü. Kaynak:https://www.fizikist.com/2019-yilina-damga-vuran-15-
Ancak cihaz düzgün çalışıyordu. Mars atmosferine dair bilimsel-gelisme/Haberler 01 Ocak 2020 sitesinden alınmıştır.

bildiklerimize dayanan diğer olası açıklamalar da

değerlendirildi ancak hiçbiri geçerli değildi."

10 BİOnatioNAL MART 2020

Fareler de gıdıklanıyor!

Çeviren: Yusuf Can Semerci Çalışmanın içinde olmayan bir araştırmacı olan Fribourg
Üniversitesi’nden Elise Wattendorf Science’ da yayımlanan bu
Gıdıklananların iyi bildiği üzere, sadece makale ilk defa, gülmenin, bilinen şekliyle duygusal devrelerin
kıpırdayan parmak hareketleri ile birinin işlemesi ile değil, beyin hücrelerinin uyarılması ile ortaya çıkıyor
yaklaşması ciyaklamaya, hatta çığırmaya olabileceğini ortaya koydu.” diyor.
kadar götürebilir. Bunun sadece insanlara Daha önceleri farelerin gülen bir canlı olduğu düşünülmüyordu.
özgü olmadığı ortaya çıktı. Fareler üzerinde Ancak artık farelerin insan gülmesini çalışmak için iyi bir model
yapılan bir çalışma memeli beynindeki olabileceğini gösteren birçok çalışma yayımlanmış durumda.
gıdıklanma merkezini keşfetti. Bu çalışmaya “İlk başta bu fikir çok cüretkâr bir fikir gibi duruyordu. Ancak
göre gıdıklanma merkezindeki nöronların bugün görüyoruz ki, fareler çalışmalardan oldukça hoşlanıyor. Diğer
uyarılması, farelerde, insan gülmesine eşlenik çalışmalar gösteriyor ki, farelerin çıkardıkları ultrasonik sesler, zevk
ultrasonik sesler çıkmasına sebep oluyor. aldıklarına delalet ediyor. Fareler gıdıklandıkları yere sürekli geri
dönüyorlar. Bu durumlarda ödülle ilişkili beyin devrelerinde
Aristotales’ in “Neden bazı insanlar kendini nörotransmitter dopaminin tetiklendiğini de gözleyebiliyoruz.
gıdıklayamazlar?” sorusunu sormasından bu Hepsinden öte köpekler, tilkiler, koyunlar ve insan çocukları gibi
yana gıdıklanma, bu alanda çalışan bilimin birçok türde görülen, bacakları birlikte tutarak havaya sıçrama
sanlarının kafasını kurcalayan bir olguydu. Bu hareketi olarak tanımlanan ‘sevinç sıçrayışı’ fareler tarafından da
kadar uzun zamandır gıdıklanmayı araştırmak gerçekleştiriliyor” diyor Ishiyama.
için önemli nörolojik ve psikolojik nedenler Bir fareyi gıdıklamak uğraş ve alışmışlık gerektiren bir iş. Ancak
mevcut. Örneğin, şizofreninin belirtilerinden Ishiyama bu konuda uzmanlaşmış. Oyun oynamaya çok açık olan
biri kişinin kendisini gıdıklayabiliyor olması. yavru erkek farelerle iki hafta geçiren Ishiyama, farelerin
Berlin Humboldt Üniversitesi’nden bir sırtlarından ve bellerinden gıdıklanmaya alışmasını sağlıyor.
sinirbilimci olan Shimpei Ishiyama’ya göre, Ishiyama, “Tıpkı kediler köpekler ve çocuklar gibi, zamanla fareler
gıdıklanma aynı zamanda iyi hissetme, gülme de bu kocaman el ile oynamanın keyifli bir şey olduğunu anlayıp, eli
ve oyun oynama yeteneğiyle de bağlantılı. takip etmeye ve onu bir oyun arkadaşı olarak görmeye başlıyorlar”
Ishiyama, “Sinirbilimciler kaygı ve depresyon diyor.
gibi kötü hislere o kadar yoğun çalışıyorlar ki, Eğitim süreci tamamlandıktan sonra, gıdıklanma sırasındaki sinirsel
iyi hisler üzerine makale bulmak şu an aktiviteleri kaydedebilmek için araştırmacılar tarafından farelerin
oldukça zor” diyor. somatosensor kortekslerine elektrodlar yerleştirildi. Şaşırtıcı bir
şekilde, hem fiziksel gıdıklanma uyarısı sırasında, hem de farenin
İnsanların gıdıklanması üzerine yapılan eski uyarılma sonrası gıdıklayan eli kovalaması ve ‘kıkırdaması’
çalışmalar, gıdıklanma tepkisini veren beyin sırasında hücrelerin ateşlenme oranlarının arttığı gözlemlendi.
bölgelerinin mozağini ortaya koyabiliyor. Bu Ishiyama bunun, somatosensor korteksin sadece duyu bilgisini
bölgelerden biri olan somatosensoryal işlediği ve diğer davranışları tetiklemediği bilgisiyle çeliştiğini
korteksin sadece gıdıklanma hissini işlediği, belirtiyor.
ancak takip eden kahkahayı tetiklemediği Daha da şaşırtıcı olan şey ise şu: Araştırmacılar aynı hücrelere bir
düşünülüyordu. miktar elektrik akımı verdiğinde, farelerin aynı sevinç seslerini yine
verdiği gözlemlendi. Ishiyama, “Bu, hücrelerin aktivitesinin
11 gıdıklanmadan sorumlu olduğunun çok önemli ve açık bir kanıtı”
diyor.
“Gıdıklanma ile ilgili büyüleyici şeylerden biri, ruh haline oldukça
bağımlı olmasıdır. Darwin bile, bir yabancı tarafından gıdıklanan
çocukların gülmekten çok çığlık atacağını gözlemledi.” Bu gözlemi
farelerde de test etmek için araştırmacılar fareleri yüksek bir
platformda parlak ışık altına yerleştirdi. Farelerin bu hoş olmayan
durumda hem fiziksel hem de elektriksel uyarılara daha az tepkili
olduğu, dolayısıyla da daha az gıdıklandıkları gözlemlendi.
“Sonuçlar, somatosensor kortikal nöronlar ile gülmeyi tetikleyen
nöronlar ve gıdıklayan bireyin tanıdık ya da yabancı olduğuna karar
veren nöronlar arasındaki bağlantının yaşamın erken dönemlerinde
oluşması gerektiğini göstermektedir. Bu açıdan çalışma, olağanüstü
bir sonuca ulaşıyor” diyor Wattendorf.
Bu gelişme bir başka gözleme de ön ayak olmaktadır: Eğer insanlar
ya da fareler gençken gıdıklanmamışlarsa, yetişkin olduklarında da
gıdıklanmaktan hoşlanmıyor. Bu da hayatını gıdıklanan fareler ve
onları gıdıklama üzerine inşa etmiş bir adam olan Ishiyama’nın
gıdıklanmaktan nefret etmesini açıklar nitelikte bir sonuç.

Araştırmanın videosunu izlemek için: https://goo.gl/k7yVCP,

Kaynak: https://bilimvegelecek.com.tr/index.php/2019/04/24/fareler-de-

gidiklaniyor/

BİOnatioNAL MART 2020

Kan damarları içindeki algler, birer oksijen fabrikası gibi hareket edebilir.

Çeviren: Gülseli Kırgıl Kurbağaları kullanan biliminsanları, bu canlılara
ait sinir hücrelerini aktif tutabilmek için hücreleri
Yeni çalışmaya göre kurbağa lavralarının kan oksijen ile besliyorlardı. Botanik bölümünden
damarlarında yaşayan algler, yakınlarında araştırmacılarla yapılan görüşmelerin ardından
bulunan oksijen bakımından fakir durumdaki oksijen ile besleme yerine alglerin
sinir hücreleri için oksijen pompalayabilir. kullanılabileceği fikrine kapıldılar. Ardından
araştırmacılar bu algleri, kurbağa larvalarına
Ludwig-Maximilians Üniversitesi’nden enjekte etti ve alglerin burada oksijen üretimi
araştırmacıların 21 Ekim günü sundukları sağlandı.
çalışmaya göre, alglerin beyindeki oksijen Alglerin kan damarları içerisinde ne kadar süre
fabrikaları olarak kullanılması, ortamda az aktif bir biçimde çalışacağı ve ne kadar süre
oksijen bulunmasından kaynaklanan zararların hayatta kalacakları açık değil. İnsanların veya
önüne geçebilir. diğer canlıların bu türden bir “misafire” ne kadar
süre rıza gösterecekleri de bilinmiyor. Johns
Nörobiyolog Suzan Özuğur, “Başlangıçta Hopkins Üniversitesi’nden sinirbilimci Kathleen
gerçekten garip geliyor ama işe yarıyor, neden Cullen, bu keşfin klinikte kullanılmasının pek
olmasın ki?” açıklamalarında bulunarak mümkün görünmediğini ifade ediyor. Ancak bu
çalışmanın şaşırtıcılığına vurgu yaptı. metot üzerinden geliştirilen çalışmaların, inme
Nörobiyolog Hans Straka ise, durumun taşıdığı ve benzeri rahatsızlıkların tedavisinde
çok büyük bir potansiyel olduğunu kullanılabileceğini söylüyor.
vurgulayarak alglerin, uzun süreli uzay
görevlerinde astronotların oksijen dengesinin
sağlanması için kullanılabileceğini belirtti.

Kan damarı içerisinde,
ışığa yanıt olarak
oksijen üretimi.

Kaynaklar: https://www.sciencenews.org/article/algae-inside-blood-vessels-could-act-as-oxygen-factories
https://bilimvegelecek.com.tr/index.php/2019/10/26/kan-damarlari-icindeki-algler-birer-oksijen-fabrikasi-gibi-hareket-edebilir/

12 BİOnatioNAL MART 2020

Sigaranın DNA’da yarattığı hasarı haritalayan yeni yöntem

Bilim insanları yıllardır sigaranın DNA hasarına, Sancar sözlerine şunları ekleyerek devam ediyor: “Eğer
bunun da akciğer kanserine sebep olduğunu bu bulgular sigara içmenin ne kadar zararlı olduğu
biliyor. Şimdi ise ilk kez, UNC Tıp konusundaki farkındalığı biraz olsun arttırırsa bu güzel
Fakültesi’ndeki bilim insanları tarafından, olacak. Eğer DNA hasarının bütün genom üzerinde nasıl
genomdaki DNA hasarının başarılı bir biçimde onarıldığını bilirsek, bu ayrıca ilaç geliştiriciler için de
haritasının çıkarılmasını sağlayan bir yöntem çok yardımcı olacaktır.”
geliştirildi.
BaP: Dünyadaki en etkili
Bu buluş, Kuzey Karolina Tıp Fakültesi’nden kimyasal karsinojen mi?
Biyokimya ve Biyofizik Profesörü Sarah Graham
Kenan ve Nobel Ödüllü Aziz Sancar’ın Benzo[α]]piren (BaP), basit, güçlü, karbon zengini
laboratuvarından çıktı. Proceedings of the hidrokarbonlardan oluşan (polisiklik aromatik
National Academy of Sciences dergisinde hidrokarbonlar – polycyclic aromatic hydrocarbons) bir
yayımlanan çalışmalarında Sancar ve ekibi, sıkça ailenin üyesi; bu ailenin üyesi olan hidrokarbonlar uzayda
ortaya çıkan bir DNA hasarının onarılmakta bile oluşabilmekte. Bilim insanları bu moleküllerin
olduğu noktaların genom üzerinde yerlerini Dünyada ve diğer gezegenlerde basit karbon temelli
gözler önüne seren, bir nevi haritalayan bir teknik canlılığın ortaya çıkmasından sorumlu olduğunu
geliştirdiler. Daha sonra bu tekniği karsinojenlerin düşünüyor. Fakat insanlar gibi, daha gelişmiş ve DNA
başlıcalarından olan benzo[α]]piren adlı kimyasal temelli kompleks canlılar için BaP büyük bir çevresel
tarafından sonuçlanan tüm DNA hasarlarının tehdit oluşturabiliyor. Bu, tütün bitkileri gibi organik
haritalanmasında kullandılar. bileşiklerin yakılması sonucu ortaya çıkan bir yan ürün.
Orman yangınlarından dizel motorlar ve barbekü
Sancar bu kimyasal ve onun üzerindeki ocaklarına kadar, günlük hayatımız içerisinde gerçekleşen
çalışmalarıyla ilgili şu sözleri kullanıyor; “Bu, pek çok yanma reaksiyonu, pek çok BaP molekülünün
Amerika’da görülen akciğer kanseri sebepli havaya, toprağa ve yemeklerimize karışmasına sebep
ölümlerin yüzde 30’undan sorumlu bir karsinojen oluyor. Fakat hiçbiri sigara içmek kadar insan vücuduna
ve biz artık bu maddenin sebep olduğu hasarların BaP girmesine sebep olmuyor.
bütün genom üzerindeki haritasına sahibiz.” Genellikle eğer toksik bir hidrokarbon insan vücuduna
solunum veya beslenme yoluyla girerse, kanımızdaki bazı
Bu gibi haritalar bilim insanlarının sigara enzimler bu molekülleri daha küçük ve daha tehlikesiz
kaynaklı kanserlerin nasıl ortaya çıktığını, neden moleküllere parçalarlar. Bu BaP için de geçerli, fakat bu
bazı insanların bu tip kansere daha yatkın ya da sefer koruyucu amaçlı mekanizma benzo[α]]piren diol
daha dirençli olduğunu ve bu kanser vakalarının epoksid (BPDE) olarak adlandırılan ve aslında BaP’ın
nasıl engellenebileceğini anlamalarına yardımcı kendisinden daha zararlı olan bir yan ürün oluşturuyor.
olacak. Ayrıca Sancar, böylece bu konuya dikkat BPDE, DNA ile kimyasal reaksiyona giriyor ve
çekilmesinin ve böylesi bir açıklıkta sigaranın DNA’daki guanin bazları ile çok sıkı bir bağ kuruyor. Bu
hücresel seviyede DNA hasarına nasıl sebep bağlar, başka bir deyişle DNA-katımı ise (DNA adducts),
olduğunun gözler önüne serilmesinin, bazı sigara DNA’nın düzgün proteinler üretebilmesini ve hücre
tiryakilerinin alışkanlıklarından vazgeçmelerini bölünmesi sırasında düzgünce eşlenebilmesini engelliyor.
sağlamasını umuyor. Sadece Amerika’da yaklaşık Bunun sonucunda da hastalıklar ortaya çıkıyor.
40 milyon kişi sigara kullanıyor, bu sayı dünya
BİOnatioNAL MART 2020
çapında yaklaşık 1 milyar.

13

Sigaranın DNA’da yarattığı hasarı haritalayan yeni yöntem

Bu çalışmanın birinci yazarı olan Dr. Wentao Li şöyle söylüyor: “Eğer BPDE bir tümör
bastırıcı (tumor suppresor) gen üzerinde bozulmaya sebep olursa, bu durum kalıcı
mutasyonlara yol açar ve hücre bir kanser hücresine dönüşür.”
Bu kimyasal reaksiyonun kansere sebep olduğu konusunda bir şüphe yok. Eğer bir
laboratuvar faresinin derisine biraz BaP sürerseniz, tümörlerin patlak vereceği neredeyse
kesindir. BaP, BPDE dolayısıyla çok uzun süredir pek çok kanser türünün tetikleyici ve
akciğer kanserinin tek ve en güçlü sebebi olarak kabul edilmektedir.

Onarım aşaması

Sancar’ın BaP kaynaklı DNA hasarının haritalanmasını
sağlayan yöntemi, bilim insanlarının hücre içerisinde DNA
hasarının onarılmaya çalışıldığı noktaları saptamasına olanak
sağlayacak. Sancar daha önce bu DNA onarımının
biyokimyasal basamaklarının detaylıca aydınlatılmasında rol
alarak 2015 Nobel Kimya ödülünü paylaştı.

Nükleotid eksizyon onarımı olarak Yüksek maliyeti ve çok emek gerektirmesi sebebiyle
adlandırılan bu onarım mekanizması, DNA’nın Sancar, Li ve meslektaşlarının yayımladıkları ilk harita
kesilip biçilmesinden, bir nevi DNA mümkün olan en yüksek hassasiyete, çözünürlüğe
sahip değildi. Fakat, özellikle de maliyetinin
cerrahlığından sorumlu özel proteinlerin azalmasıyla birlikte, bu tarz haritalama işlemlerinin
takviyesini içeriyor. Bu proteinler DNA’nın DNA-hasarlarının hastalıklara ve ölüme nasıl sebep
hasarlı parçalarını kırpıyorlar. Eğer bu süreç olduğunu anlamamıza yardımcı olacak rutin işlemler
başarılı tamamlanırsa, DNA sentezleyen haline geleceğine dair bir ipucu veriyor.
Bu haritalandırma tekniği pek çok soruya cevap
enzimler, bu boşluğu hasarlı olmayan DNA bulunmasında yardımcı olabilir, örneğin: Bir insanda
eşini baz alarak dolduruyor. Bu, bütün hücre nükleotid eksizyon onarımı kapasitesine karşı
temelli yaşam formlarının 2 komplemanter koyabilmek için belli bir toksinin ne kadar yüksek bir
DNA ipliği bulundurması sayesinde mümkün dozda bulunması gerekir?Hangi genlerdeki hangi
olabiliyor. Bu süreç işlerken de kesilip atılmış varyasyonlar insanların daha çok veya daha az DNA
onarımı kapasitesine sahip olmasına sebep oluyor?
olan hasarlı DNA parçası, hücrenin çöp Genomda başarılı onarımın gerçekleşmesi ihtimalinin
toplayıcısı rolünü üstlenen proteinler daha az olduğu belli noktalar var mı?
tarafından imha edilene dek hücre içerisinde Ortalama hassasiyete sahip olan bu ilk haritalamayla
serbestçe yüzüyor. bile Sancar ve ekibi, BPDE’nin, sitozinlerin (C)
yakınındaki guaninleri (G), timin (T) veya adenin (A)
Bu serbestçe yüzen hasarlı DNA parçaları yakınındaki guaninlere oranla daha çok etkilediğini
hücre için çöp olabilir, fakat hücredeki DNA göstermeyi başardı. Bu da gösteriyor ki genom
hasarını haritalamayı amaçlayan biliminsanları üzerinde BPDE tarafından etkilenmeye daha yatkın
için altın değerindeler. Bu yeni metot olan belirli bölgeler var.
Li bu bilginin önemini şu sözlerle vurguluyor: “Bu
sayesinde biliminsanları bütün bu kesilip çifte standardın anlaşılması, BaP gibi toksinlere maruz
atılmış olan parçaları işaretleyip, bir araya kalmanın neden belli genler üzerinde mutasyon
getirip sekanslayabiliyor ve tıpkı bir yapbozun oluşmasına sebep olduğunu daha iyi anlamamızı
parçalarını birleştirir gibi bir sıraya dizerek sağlayabilir.”
genomun haritasını oluşturabiliyorlar.

Sonuç olarak biliminsanları DNA onarımının
başladığı parçaların tamamlanmış bir haritasını
elde etmeyi başardı.

14 BİOnatioNAL MART 2020

Sigaranın DNA’da yarattığı hasarı haritalayan yeni yöntem

İleriye bakarken
2015 ve 2016’da yayımlanan çalışmalarda, Sancar ve ekip arkadaşları şu anda kullandıkları haritalama
tekniğinin daha eski bir versiyonunu kullanarak, biri ultraviyole ışığı kaynaklı diğeri ise yaygın kimyasal ilaç
cisplatin kaynaklı iki farklı DNA-katım hasar tipini daha haritaladı. Bu haritalama çalışmaları fazladan bir
kimyasal aşama gerektirdi: DNA’yı sekanslamadan önce, kesilmiş olan o parçadaki hatayı ortadan kaldırmak;
çünkü, aksi takdirde DNA’yı sekanslamak için gerekli olan enzim ekleme kısmında takılı kalıyordu. Fakat
kullandıkları yeni teknik translezyonal (translesional) enzimler adı verilen ve büyük bir DNA hasarı, BPDE-
katımı bulunsa bile DNA’yı okumaya devam edebilen bir enzim kullanıyor. Sancar’a göre, “Bu yeni metot
nükleotid eksizyon onarımı mekanizmasını içeren her çeşit DNA hasarına uygulanabilir.”

Sancar, Li ve ekip arkadaşları şimdilerde diğer çevresel toksinlerle bağlantılı DNA hasarı onarım mekanizmalarını
haritalamak için yeni bir yöntem kullanıyorlar. Sıradaki projeleri, küf mantarları tarafından üretilen ve kötü bir
şekilde saklanan fındıklarda ve tahıllarda sıkça rastlanan aflatoksinler üzerine. Bu toksinler DNA’ya hasar veriyorlar
ve gelişmekte olan ülkelerde karaciğer kanserinin en büyük sebeplerinden biriler.

Araştırmacılar ayrıca nükleotid eksizyon onarımının gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini veya nerede gerçekleşeceğini
etkileyen faktörleri ortaya çıkarmaya çalışıyor. Bunun için sadece DNA onarımı sırasında kesilen hasarlı parçaları
bulmaları değil, bütün genomun üzerinde gerçekten hasarlı olan her noktanın haritasını çıkarmaları gerekiyor.

Bu tarz bir proje üzerinde çalışılırken, DNA üzerinde ultraviyole ışınları dolayısıyla ortaya çıkan DNA hasarının genom
üzerindeki haritasının çıkarılmasını çok hassas ve yüksek kaliteyle başaran bir teknik daha önce geliştirilmişti. Bu
tekniği DNA onarımı haritalanması tekniğiyle birleştirdiklerinde, DNA hasarının genomda homojen, eşit bir dağılım
gösterdiğini fakat DNA onarımı için aynı şeyin söz konusu olmadığını gördüler. DNA onarımı, DNA’nın belli bir
parçasının ne kadar sık protein üretimi için ekspresyon gösterdiği gibi pek çok faktörden etkileniyor. Şu anda bu
metodu, daha önce elde ettikleri onarım haritasına tamamlayıcı olabilmesi ve daha iyi aydınlatabilmesi için BaP ile
birleştiriyorlar.

Bu genom üzerinde DNA onarımının görece az olduğu ve mutasyon oluşumu ihtimalinin fazla olduğu bölgelerin var
olduğuna işaret ediyor. Sancar bu çalışmanın sonuçlarıyla ilgili görüşlerini söyle dile getiriyor: “Eminim ki bütün bu
bilgi, bizim neden bazı insanların kansere daha yatkın olduğunu ve sigara sonucu oluşan mutasyonların hangilerinin
spesifik olarak kansere sebep olduğunu daha iyi anlamamızı sağlayacak.”

Ve bunları anlamamız da şüphesiz daha başarılı, daha odaklı terapilerin geliştirilmesini sağlayacaktır.
Kaynak: https://bilimvegelecek.com.tr/index.php/2017/07/01/sigaranin-dnada-yarattigi-hasari-haritalayan-yeni-yontem/

15 BİOnatioNAL MART 2020

Türk bilim kadınının büyük başarısı

 10.02.2020 Bunun sepsis olduğunu anlamazsanız antibiyotik

İsviçre’de Ecole Polytechnique Federale de veremiyorsunuz ve veremediğiniz her saat başı ölüm

Lausanne’de (EPFL) adını taşıyan laboratuvarında oranı yüzde 10 artıyor. İki üç saat içinde hastanın
çalışmalarını yürüten bilim insanı Prof. Hatice Altuğ, yaşama şansı yüzde 50’lere düşüyor. Dakikalar bile

ekibiyle birlikte yaptığı çalışmada, sepsis hastalığının önemli. Ama laboratuvar testleri 2-3 günde sonuçlanıyor
birkaç dakika içerisinde tanısının konulmasını sağlayan ve hasta için çok önemli zaman kaybediliyor. Biz bunu

yeni bir teknoloji geliştirdi. Deneme aşamalarının önlemek için bir teknoloji geliştirdik. Ürettiğimiz
başarıyla sonuçlandığını anlatan Prof. Altuğ, “Bu teknoloji test sonuçlarına 2-3 dakikada ulaşılmasını
hastalığın erken teşhisi ile milyonlarca insanın da sağlıyor. Küçük olduğu için her yere taşınabiliyor” dedi.

hayatı kurtulacak” dedi. Başarılı sonuçlar
Çok hızlı teşhis Şu anda çalışmanın test aşamalarını yaptıklarını dile
Prof. Hatice Altuğ ve ekibinin geliştirdiği teknoloji, getiren Prof. Altuğ, “Biz bu aleti geliştirdik ve bunu bir

vücudun enfeksiyona karşı gösterdiği kontrolsüz ve hastanede insanlardan alınan örnekler üzerinde test ettik.
abartılı yanıt sonucunda kendi doku ve organlarına İlk aşamalardan başarıyla geçen bir prototip oluşturduk.

zarar vermesiyle başlayan, bağışıklık sisteminin Şu anda bir ürün haline henüz gelmedi ama doktorlardan

çökmesine neden olabilen ve erken tanı konulup tedavi ve yatırımcılardan büyük ilgi gördü. Özellikle doktorlar

edilmediğinde ölüme sebep olan sepsis hastalığının bu aletin hastayı kurtarmak için önemli olduğunu

erken teşhisinde büyük önem taşıyor. Sepsis’in çok düşünüyorlar. Yakın bir zamanda da umarım bunu
hızlı müdahale edilmesi gereken ölümcül bir hastalık normal ürün olarak göreceğiz” dedi.

olduğunu anlatan Prof. Altuğ, “Bu hastalık bir anda

oluşuyor ve çok hızlı müdahale gerekiyor.

16 BİOnatioNAL MART 2020

Kanser için de çalışıyorlar
Prof. Hatice Altuğ, laboratuvarında ışık ve nano
teknolojiyi birleştirerek yeni nesil sağlık araçları
geliştirdiklerini ve geleceğin teknolojisini
yarattıklarını belirtti ve şunları söyledi: “Ünlü bilim
kurgu dizisi Star Trek’tekine benzer aletler
oluşturarak insanların sonuçlara daha kısa sürede
ulaşmalarını sağlamayı istiyoruz. Yapacağımız
küçük ve fonksiyonel cihazlarla bunun mümkün
olacağını gördük.
Amacım insan hayatının kalitesini artırmak.
Kanserde kişiye özel teşhis için aletler
geliştiriyoruz. Parkinson, alzheimer ve demans
hastalıklarının erken teşhisi için de çalışmalarımızı
sürdürüyoruz.”

‘Büyük hayaller kurun’ tavsiyesi Geleceğin en önemli bilim insanları arasında
Bilim dünyasında kadınların oranının düşük Bilkent Üniversitesi’nde fizik yüksek lisansını
olduğunu ama bilimsel toplumun bunu tamamlayan Prof. Hatice Altuğ, çalışmalarını
düzeltmek istediğini dile getiren Prof. Hatice Stanford Üniversitesi, Harvard Tıp Fakültesi
Altuğ, “Bazen bunun dezavantajlarını Mühendislik Merkezi ve Boston Üniversitesi’nde
yaşadım, kendimi yalnız hissettiğim zamanlar sürdürdü. Boston’da yaptığı çalışmalar sırasında
oldu. Bilime hevesli kadınların oranı National Science Foundation’ın (Ulusal Bilim
üniversitede, doktora ve master çalışmaları Vakfı) verdiği ödül de dahil çok sayıda ödülün
sırasında da düşüyor. Bunun düzelmesi için sahibi oldu. Altuğ, dönemin ABD Başkanı Obama
çabalıyoruz. Kadın olarak erkeklere göre tarafından verilen ‘Presidential Early Career
kendimi daha çok ispatlamak zorunda Awards for Scientist and Engineers’ (Bilim
kalıyorum. Çünkü yargılayan toplum hep Adamları ve Mühendisler için Başkanlık Ödülü) ile
erkek olduğu için kadının erkek geleceğin en önemli bilim adamları arasına girdi.
meslektaşlarına göre daha çok iş yapması
gerekiyor. Ama bilim dünyasında kadınların Zirvede açılış konuşması
oranı arttıkça bu durum değişecek. Ben hep Prof. Hatice Altuğ, dünyanın optik alanında en
gençlere ‘Büyük hayaller kurun’ diyorum, büyük konferanslarından biri olan Sydney 2020
çünkü ben öyle yaptım. ‘Bu hayallere CLEO Pasific Rim Konferansı’nın açılış
ulaşamam’ demek yerine ‘Yapabilirim’ demek konuşmasını 2018 Nobel Fizik Ödülü sahibi Donna
önemli. Kendine güven, pozitif olmak ve çok Strickland ile birlikte yapacak. Strickland, Nobel
çalışmak olmazsa olmaz” dedi. Fizik Ödülü’nü kazanan üçüncü kadın olarak adını
tarihe yazdırdı.
Kaynak: https://www.milliyet.com.tr/

16 BİOnatioNAL MART 2020

Rejeneratif biyoloji ve tıp uygulamaları

Seden Bedir, Fatih Kocabaş
Yeditepe Üniversitesi Rejeneratif Biyoloji Araştırma Laboratuvarı

Yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmesi için bakterilerden insanlara tüm canlılar bir ölçüde
rejenerasyon (yenilenme) kabiliyetine sahipler. Hızla değişen ve yaşlanan dünyamızda,
nakil için gittikçe artan organ ihtiyacını karşılamak amacıyla yeni ve farklı organ-doku
yenilenme teknolojileri geliştirilmesi gerekmektedir. Önceki yazımızda
bahsettiğimiz rejenerasyon mekanizmalarını kullanarak ihtiyacımız olan doku ve organı
üretmek veya hasarlı dokuları kendilerini onarmaları için uyarmak, rejeneratif tıbbın
temel amacıdır. Bu amaçla yapılan çalışmaların sonucunda yeni organ basım teknolojileri
geliştirilmektedir. Ayrıca, son gelişmeler ilerde hasarlı doku ve organlarımızı, kendi
hücrelerimizden üretebileceğimiz organlarla veya dokularla organ reddi ihtimalini yok
ederek tamamlayabileceğimizi vaad etmektedir.

2 BİOnatioNAL MART 2020

Rejenerat f b yoloj ve tıp uygulamaları

Rejenerat f tıbbın amacı

Rejenerat f tıp, organ nakl ne ht yaç duyulmadan vücuttak bozuklukları g dermek amacıyla yen
stratej ler gel şt rmey amaçlar. Bazı hastalıklar dokulara o kadar büyük ölçüde zarar ver r k organ nakl
gerçekleşt r lmeden hastanın y leşmes mümkün olmamaktadır. Örneğ n kalp hastalıkları, dünya
nüfusunun çoğunu etk lemekted r ve genell kle kalp yetmezl ğ nde son çözüm kalp nakl d r. Kalp nakl n n
yeter nce r skl b r operasyon olmasıyla b rl kte, y leşme sürec nde hastanın vücudunun yen organı
reddetmeyeceğ kes n değ ld r [1]. Ayrıca bazı kalp rahatsızlıklarında kapakçıklar hasar gördüğünde,
kapakçık onarımı ya domuz kapakçığı eklemekle ya da mekan k b r c haz yerleşt rmeyle
sağlanab lmekted r. Kapakçık onarımı sonrasında da kompl kasyon ht mal yüksekt r. Ayrıca, mekan k
c hazların etrafında kan pıhtılaşab leceğ nden, hasta kan sulandırıcı laç kullanmak durumunda
kalmaktadır. Bu g b durumları azaltmak rejenerat f tıbbın amaçları arasındandır ve bunu gerçekleşt rmek
ç n b rb r nden yen uygulamalar gel şt r lmekted r.

Rejenerat f tıp yaklaşımı olarak doku mühend sl ğ

Res m 1. Temel doku mühend sl ğ uygulaması (Kaynak)

Doku mühend sl ğ , temel olarak uygun b yomateryallerden ve kök hücrelerden nak llerde kullanmak ç n
yapay doku ve organ üret lmes n amaçlayan, uygulamalı b r b l m dalıdır (Res m 1). Hücr eler ve
b yomalzemeler, doku mühend sl ğ uygulamalarında kullanılan temel yapı taşlarıdır. İskeletlerde
kullanılan b yomalzemeler, doku mühend sl ğ uygulamarında çok öneml b r yer kaplar. Öncel kle doku
üretmek ç n lk adım olarak “ skelet” oluşturulur. İskelet uygun hücrelerle doldurulur ve sten len dokuya
benzer yapıların oluşumu ç n bu hücreler çeş tl yollarla uyarılır. Sonrasında hücreler n 3 boyutlu b r
skelette ve uygun b yoreaktörde hücre farklılaşması ve doku gel ş m tamamlanır. İskelet, sağlıklı
dokunun n v vo ortamda rejenerasyonuna yardımcı olmakla b rl kte vücut ç ( n v vo) ve vücut dışı (ex
v vo) ortamda ek len ve b rb rler yle bağlantısı olmayan hücrelerden doku oluşumuna da yardımcı olur. Bu
sebeple uygun şlem ç n doğru skelet yapısını seçmek doku mühend sl ğ çalışmalarında öneml d r.
Uygun b r skelet; b yoloj k açıdan uyumlu ve kontrol ed leb l r sev yede parçalanab lme özell ğ ne sah p
olmalıdır. Parçalandığı zaman oluşan ürünler toks k olmamalıdır. Ayrıca, bes n, oks jen ve atık madde
transfer n hızlı b r şek lde sağlamak amacıyla yüksek oranda porlu b r yapıya sah p olmalıdır. Bunun
yanında, skelet çevresel mekan k etk lere karşı da dayanıklı olması gerekmekted r.

Hücreler, canlılık faal yetler n gösteren en küçük yapı b r m olduğundan üret lecek organın veya
dokunun fonks yonel olab lmes ç n 3 boyutlu skelete ek lecek hücreler doğru b r şek lde bel rlemek çok
öneml d r. Doku mühend sl ğ nde kullanılan hücreler n başında sten len özelleşm ş dokuya farklılaşma ve
sürekl bölünme yeteneğ olan henüz farklılaşmamış kök hücreler gel r.

19 BİOnat oNAL MART 2020

Rejenerat f b yoloj ve tıp uygulamaları

Elde ed l şler ne göre ana k çeş t kök hücre vardır: embr yonun ç kütles nden elde ed len sınırsız
bölünme ve 3 germ tabakasına da vücut ç nde (൴QQQ൴QQQ ve vücut dışında (HHQQ൴QQ) farklılaşma özell ğ ne
sah p embr yon k kök hücreler (EKHler) ve dokularda ve organlarda hal hazırda bulunan ve bulunduğu
bölgen n rejenerasyonundan sorumlu yet şk n kök hücreler, örneğ n mezenk mal kök hücreler (MKHler)
ve hematopoet k kök hücreler (HKHler).

Gün geçt kçe artan organ ht yacı, doku mühend sl ğ uygulamalarına olan ht yacı dolayısıyla bu
alandak araştırmaları artırmıştır. Son zamanlarda doku mühend sl ğ b r b r nden farklı sağlık
sorunlarına yen yaklaşımlar sunmuştur. Bunlar arasında 3 boyutlu yazıcıların gel şt r lmes , yapay

Rejenerat f tıp alanında öncü çalışmalar Organ yetmezl ğ günümüzün, en büyük sorunlarından
3 Boyutlu B yoyazıcılar b r s d r. B rçok hasta ç n tek tedav , hasar gören doku
ve organları ç n nak l l stes nde kend ler ne uyan doku
Res m 2. 3 boyutlu b yoyazıcı (Kaynak) veya organın bel rmes n umutla beklemekt r. Gel şen
doku mühend sl ğ prosedürler ve yapay organ
teknoloj ler , klas k organ nakl ndek doku redd ve
benzer sorunların da b r yandan çözüme ulaşmasını
sağlamakta çığır açacak n tel kted r. Bu açıdan, 3
boyutlu yazıcılar, sanal olarak tasarlanan belgelerden 3
boyutlu katı objeler üretmey sağlayan, çok hızlı gel şen
b r teknoloj d r (Res m 2). Neredeyse b l m n her
alanında kullanılan 3 boyutlu yazıcılar, 3 boyutlu
b yoyazıcı olarak tıp alanında doku ve organ üret m n
hedefleyen çalışmalarda öne çıkmıştır.

Günümüze kadar 3 boyutlu yazıcılarda hasar gören dokulara ve organlara destek sağlamak amacıyla,
kaybed len veya zarar görmüş vücut parçalarının yer n doldurmak ç n 3 boyutlu yazıcıyla üret lm ş
protezler ve materyaller başarıyla kullanılmıştır [3]. Bu şlemler sırasında örneğ n vücutla stenmeyen
tepk me vermeyen ve vücuda adapte olması kolay materyaller ve metaller kullanılmaktadır. Bununla
b rl kte 3 boyutlu yazıcılar, hastalıkların tanı ve tedav s ne yardımcı olmak amacıyla da modelleme
yaparken de sıkça kullanılan b r araçtır.

3 boyutlu yazıcı teknoloj s nde ürünün hang materyalden elde etmek st yorsak mürekkep olarak o
materyal kullanırız. Amacımız 3 boyutlu b yoyazıcılarda doku ve organ üretmek olduğundan,
mürekkeb m z hücrelerarası skelet oluşturan maddeler ve/veya fonks yonel en küçük parçamız olan
hücreler m zd r. Mürekkep olarak hücreler m z kullanıp b yoyazıcılarda doku ve organ üretmey
günümüz teknoloj s b r ölçüde başarmış durumda; bu duruma farklı metotlarla yapay kalp, trake ve
mesane üret m örnek ver leb l r [4]. Asıl amaç se organ ht yacını 3 boyutlu b yoyazıcılarla sağlayarak
kend hücreler m zden, kend kök hücreler m zden organlar ve dokular üreterek doku redd ht mal n yok
etmek.

3 boyutlu b yoyazıcıyla organ üret rken uygulanması gereken adımlar şöyle sıralanab l r:

* İlk olarak 3 boyutlu b yoyazıcı kullanılarak organı oluşturacak yapı skelet oluşturulur.
* Yen hücrelere farklılaşacak kök hücreler skelet üzer nde dağıtılır.
* Organın şekl n alması ç n prote nler ve uyaranlar eklen r.
* Organın oluşması ç n gerekl ortam (37 °C, vücut sıcaklığı) sağlandıktan sonra kök hücreler n ve
skelet n gerekl organa dönüşmes beklen r.

20 BİOnat oNAL MART 2020

Rejeneratif biyoloji ve tıp uygulamaları

2013’te Lawrance Bonassar ve bir grup bilim insanı, Yapay kulak kepçesi çalışmaları

yapay kulak kepçesi üretmeyi başardı (Resim 3) [6]. 3 Resim 3. 3D biyoyazıcıyla üretilmiş yapay kulak kepçesi
boyutlu biyoyazıcı kullanılarak uygulanan prosedürde (Kaynak)
ilk olarak kulağın anatomisi tespit edildi. Daha sonra,
fareden elde edilen kollajenle ve inek kulağından elde Rejeneratif tıp uygulaması olarak yapay
mesane üretimi
edilen kıkırdak hücreleri uygun kalıba dökülerek
hidrojel elde edildi. Bu yapıda kollajen, iskelet
görevini üstlenirken, kıkırdak hücreleri de doku
gelişimi görevini üstlendi. Kıkırdak doku, gelişmek
için kan desteğine ihtiyaç duymadığından kan

damarlarının 3 boyutlu biyoyazıcıda üretilmesine
ihtiyaç duyulmadı. Bu durum kıkırdak hücrelerini
yapay kulak üretimi için uygun bir mürekkep haline
getirdi. Nakil öncesi kıkırdak hücrelerinin uygun bir

şekilde gelişebilmesi için doğal ortama ihtiyaç
duyduğundan biyoreaktör olarak fare vücudu
kullanıldı. Böylece yapının bir canlı vücudunda
sağlamlığı ve işlevselliği de test edildi. Tüm bu
işlemler sonucunda yapay kulak kepçesi, başarıyla

fonksiyonel yapaNyebfier skublaokrukespuçesine dönüştürüldü.

Solumun yolunda, özellikle nefes borusunda, hasar Resim 4. Yapay mesane (Kaynak)
sonrası rejenerasyonun olmaması rejeneratif tıp
yaklaşımlarının geliştirilmesini gerektirmektedir. Diğer bir rejeneratif biyoloji ve tıp uygulaması
bulan organımız olarak hastalık sonucunda alınması
Bunun için yapay nefes borusu üretimi çalışmaları gereken mesanelerin yerine yapay biyouyumlu
yapılmaktadır. Bu ancak son zamanlarda başarılı bir mesanelerin üretilmesi verilebilir. 2006’da ilk olarak
şekilde gerçekleştirilmiştir. Sentetik nefes borusu Anthony Atala ve bir grup bilim insanı, 7 farklı
üretimi ve nakli ilk kez 2011’de uygulandı (Resim spina bifida hastası çocuktan kendi mesane
hücrelerinin bir kısmını alarak yapay mesane
5) [10]. Bu uygulamada 40 yaşın altındaki hastaya, son üretmeyi başardıklarını açıkladı (Resim 4) [8].
seviye nefes borusu kanseri teşhisi konmuştu ve bu Üretilen bu mesane, ilk kez laboratuvar ortamında
hasta için kanserli nefes borusunun yerine sağlam oluşturulan ve insanlara nakledilen komplike organ
nefes borusu nakli yaşamsal öneme sahip bir hale sayılabilir. Bu çalışmada kollajen ve poliglikolik
asit iskeletlerinden oluşan yapay bir yapıya otogenik
gelmişti. Organ beklemek için yeterli zaman olmadığı urotal ve düz kası hücreleri ekilmesi ile yapay
için beklemek yerine laboratuvar ortamında hasta için mesane üretilmiştir. Sonuç olarak, nakil yapılan
yeni bir yapay iskelet içeren nefes borusu üretildi ve hastalarda nakil başarılı olup mesane fonksiyonu
sonrasında hastanın kök hücrelerinin gerekli hücrelere artmıştır ve organ üretiminde öncü bir çalışma
farklılaşması sağlandı. Aslında daha önce de yapay olmuştur.

nefes boruları nakil için kullanılmıştı fakat o zaman Kaynak: Seden Bedir, Fatih Kocabaş
nefes borusunun kıkırdak iskeleti doğal iskelet olarak Yeditepe Üniversitesi Rejeneratif Biyoloji Araştırma
kullanılmış, yani iskelet donör olarak elde edilmiş, Laboratuvarı.
nefes borusunun içindeki hücreler ise hastanın kemik
“Rejeneratif Biyoloji ve Tıp Uygulamaları”
iliğindeki kök hücrelerden farklılaştırılarak http://www.acikbilim.com/2015/08/dosyalar/rejeneratif-
oluşturulmuştu. Yapay nefes borusu 12 saat süren bir biyoloji-ve-tip-uygulamalari.html alınmıştır.
operasyonun sonucunda Dr. Paolo Macchiarini
tarafından hastaya nakledildi ve operasyon başarıyla

sonuçlandı.

21 BİOnatioNAL MART 2020

ACS Earth and Space Chemistry Dünya dışı yaşamın
isimli dergide yayınlanan yeni bir
çalışma, başka bir gezegendeki kilit noktası
atmosferik oksijenin kesin bir delil
olmaktan uzak olduğunu açıklıyor. oksijen olmayabilir.
Dış gezegenlerdeki, son on yıllık
dönemde yapılan keşiflerin yarattığı Johns Hopkins Üniversitesi’nde
heyecan, yakın zamanda başka bir araştırmacı ve yeni makalede baş yazar
dünyada hayatı bulacağımıza ilişkin olarak görev yapan Chao He “Bir gazın
giderek artan bir umut vermişti. veya gaz karışımının hayata işaret ettiğini
Dünya dışı yaşamın mümkün bilmeden önce, gezegende hangi tür
olabileceğine dair en kuvvetli işaret kimyasal olayların gerçekleştiğini bilmek
suyun olmasıdır, ancak bilim insanları gerekir” diyor. “Çalışmamız atmosferik
başka bir yerde hayatın ortaya kimyaya bir bakış sağlıyor” diye devam
çıkmasını ve desteklenmesini ediyor ve belirli süreçlerin kolayca
sağlayacak başka bileşikleri de hesaba oksijensiz biyolojiye yol açacağını ekliyor.
katıyor. Oksijenin de aranması, Bilim insanlarının, dünya dışı hayat için
Dünya’da mevcut karmaşık hayatın ne oksijenin yanıltıcı olabileceğini düşünmesi
kadar önemli olduğunu gösterecek gerekiyor. Doğal olarak bunun incelenmesi
şekilde yapılmıştır. kolay değil. He ve arkadaşları Johns
Soluduğumuz havaya çok fazla anlam Hopkins’in özel Gezegensel HAZE
yüklemiş olabiliriz. ACS Earth and Araştırma olanaklarını veya PHAZER’i
Space Chemistry isimli dergide kullanma avantajları vardı. Bu sistem çok
yayınlanan makaleye göre atmosferik çeşitli atmosferik durumu taklit edebiliyor,
oksijenin başka bir gezegende Plüton’daki donmuş yüzeyi veya
bulunmuş olması kesin bir ispat nedeni Venüs’teki inanılmaz yüksek sıcaklığı
sayılmayacak. Cornell Üniversitesi’nde incelemek mümkün olabiliyor. Buradaki
dış gezegen bilimi uzmanı ve fikir yüksek enerji kaynağına iyi
bahsedilen makalede yazar olan Nikole ayarlanmış bir gaz karışımını vermek
Lewis, şöyle diyor: “Dünya (plazma veya UV ışığı bir yıldızdan
atmosferindeki belirli miktarda salınabilir) ve ince duman (fotokimyasal
oksijenin varlığı hayatın vuku tepkimelerin sonucu olarak küçük
bulmasına yol açtı. Ciddi miktarda parçacıkların oluşup oluşmadığını
oksijen erişimi olmaksızın da hayat var görmek) oluşuyor mu diye bakmak ve
olabilir, diğer gezegenlerde hayatın nasıl bunun atmosfer kimyasını etkileyip
tespit edileceğine dair mevcut bilgimiz etkilemeyeceğini incelemektir.
Dünya’ya çok benzer atmosferi olan Makalenin bir başka yazarı olan, John
gezegenleri tespit etmek üzerine Hopkins Üniversitesi’nde gezegen bilimi
yoğunlaşıyor”. alanında profesör olarak çalışan Sarah
Hörst, şöyle diyor: “Fikir bu
22 atmosferlerdeki kimyasal süreci yalnızca
taklit etmek değildi, aynı zamanda uzay
araçları ve teleskoplarla gözleyebildiğimiz
şeyleri sistematik olarak incelemekti”.

BİOnatioNAL MART 2020

Dünya dışı yaşamın kilit noktası oksijen olmayabilir.

Dr. He ve ekibi dokuz adet Bu sınırlamaların bir kısmı
süper-Dünya ve mini-Neptün James Webb Uzay Teleskopu gibi
dış gezegeni (Samanyolu cihazlar sayesinde önümüzdeki on
Galaksisi’nde en çok bulunan yıllık süreçte çözülecektir, ancak
türler) atmosferik kimyaları bu bulgular Dünya benzeri dış
bakımından inceledi. Bu gezegenlerle sınırlanmamız
gezegenlerin farklı miktarda gerektiğine iyi bir hatırlatma
karbon dioksit, hidrojen ve olacaktır. Bu cihaz bazı uzak
suyu var, yüzey sıcaklıkları dünyaların kimyasal içeriğini
ise 27 ile 371 derece arasında ölçebilecek.
değişiyor. En sonunda, ekibin Çalışmanın en büyük fikri,
bulgularına göre UV ve dünya dışı hayatı bulmak için
plazma ışınımı ile pek çok basit bir ölçümün kullanılmasının
biyolojik olarak önemli ne kadar yanlış olduğudur.
molekülün oluşmasını “Deneyler son cevap değildir”
sağladığı görüldü. Bunlara diye uyaran Hörst, şöyle devam
oksijen ve diğer organik ediyor: “Gözlemler, bilgisayar
bileşikler açık ve abiotik bir modelleri ve laboratuar deneylerini
biçimde meydana geliyordu. içeren bir yap-boz önemli
Başka bir deyişle, serbest parçalarıdır. Bunu söyleyen ilk
oksijeni üretmek için yaşayan veya tek kişi değiliz, ancak sadece
unsurlara ihtiyaç yok – atmosfer bileşimini ölçerek hayat
fotokimya bunun sonucu işaretleri aramak çok, ama çok
olabilir, oksijen kesin bir zordur”. Diğer faktörler olan
hayat işareti olmayabilir. volkanik aktiviteler,
Lewis, şöyle diyor: “Hayat kuyrukluyıldız çarpışmaları ve
işaretlerinin bu biyoişaret dikkate alınacak diğer kimyasal
türlerinden abiyotik olaylar biyolojinin yokluğunda
kaynaklarla oluşturulup bile biyo-işaret oluşumuna
oluşturulmadığını görmek katkıda bulunabilir, bunların
önemli olacaktır. Dış anlaşılması için daha derine
gezegenlerin atmosferlerinde inmek gerektiğinin altını çiziyor.
biyolojik olarak yanlış pozitif Gerçek orada ise, bizim
işaretlerin nasıl oluştuğunu düşündüğümüzden daha
araştırmaya devam etmeliyiz, karmaşık bir halde…
ancak bunlar gibi yanlış
pozitifleri hangi Kaynak: popsci.com,
dalgaboylarının devre dışı https://www.bilim.org/
bırakmasına izin vereceğini
bulmalıyız”. BİOnatioNAL MART 2020
Kimyasal simülasyonların
yalnızca birkaç gün
yürütülmesi çalışmanın zayıf
noktası olmuştur. Dış
gezegenlerin sahip olabileceği
gaz karışımları tahminidir,
doğrudan ölçümlerin
yapılması şu andaki
teknolojiyle mümkün
değildir.

23

Yaratıklar
Aramızda!

Aranızda Yartık (Alien) filmini bilmeyen hemen hiç yoktur diye tahmin ediyorum. Hani insanların içine
bıraktığı yumurtaları çatlayınca yavru yaratıkların insanların karnını yararak çıktığı ünlü film. Filmdeki
bu vahşi çoğalma biçimi pek de hayal ürünü değil; birçok parazit tür yumurtalarını başka canlıların ve
hatta yukarıdaki fotoğrafta görüldüğü gibi başka türlerin yumurtalarının içerisine bırakıyor.
Yaban arısı denildiğinde çoğumuzun aklına kocaman eşek arıları gelir ancak yaban arısı (İng. wasp) ailesi
oldukça kalabalık bir aile. Arılar ve karıncalar ile birlikte Zar kanatlılar (Hymenoptera) takımını oluşturan
yaban arılarının bir kısmı parazit yaban arılarından oluşuyor ve bazı üyeleri bu resimdeki Scelionidae
ailesi gibi oldukça ufak. O kadar ufaklar ki birçok böceğin yumurtaları ile neredeyse aynı boydalar.

Scelionidae ailesindeki yaban arıları kendi yumurtalarını arkalarındaki ovipositor denilen küçük iğneler
yoluyla diğer böceklerin yumurtaları içerisine bırakıyor. Bazı durumlarda bu enfekte olmuş
yumurtalardan hiç larva çıkmazken, bazen içlerinde yaban arısı yumurtası ve hatta larvası olan böcekler
dünyaya merhaba diyor. Bu böcekleri çok parlak bir geleceğin beklemediğini söylememe gerek yok
sanırım.
Bu yumurtaları arka bahçedeki bir yaprağın altında buldum. Sadece böcek yumurtası fotoğrafı çekmeyi
beklerken yumurtaların üzerinde mini-minnacık birşeyin hareket ettiğini gördüm. Yaprağı dalından
kopartıp ters çevirdiğimde bile kaçmayan bu minik şeyin bir yaban arısı olduğunu anlamam ise makro
lensin yardımı olmadan mümkün olmadı. O kadar harekete rağmen yumurtaları terk etmeyen minik yaban
arısı bir süre sonra hareketlerden ve benim flaş ışığımdan rahatsız olmuş olmalı ki sonunda uçup gitti.
Yumurtaların kaç tanesinin enfekte olduğunu, çatlayıp çatlamadıklarını malesef bilmiyorum.

Fotoğraf künyesi:
Fotoğrafı çeken: Cüneyt Özdaş Kamera: Canon EOS 7D Lens: Canon MP-E 65 Odakuzaklığı: 65mm Diyafram: f/11 Poz Süresi: 1/250sn ISO: 200
Flaş: Canon 430EX II Yazılımlar: Deep Sky Stacker, Adobe Lightroom, Adobe Photoshop
Yer: San Francisco, Kaliforniya, USA
Kaynak: Cüneyt Özdaş “Yaratıklar Aramızda”

http://www.acikbilim.com/2014/03/gorsel/ayin-fotografi-yaratiklar-aramizda.html alınmıştır.

24 BİOnatioNAL MART 2020

Geceleri çok fazla yapay ışığa maruz kalmak
hastalık getirir mi?

Modern yaşamın olumsuz getirisi, gün boyunca yeterli doğal ışık alamamak ve geceleri aşırı yapay ışığa
maruz kalmak. Bu durum insan bedeninin doğal uyku/uyanıklık döngüsüne yardımcı olmadığı gibi;
azımsanamayacak zararlara yol açıyor.
Connecticut Üniversitesi’nden Kanser Epidemiyolojisti Richard Stevens, son otuz yıldır bu önemli sağlık
problemi üzerindeki çalışmalarını sürdürüyor.
Stevens’a göre, tipik aydınlatmanın fizyolojimizi etkilediği artık yeterince açık. Ancak daha iyi bir
aydınlatma, fizyolojimiz üzerindeki olumsuz etkileri azaltabilir. Burada daha iyi aydınlatmadan kasıt,
daha loş ışıklar kullanmak ve akıllı cihazların yaydığı parlak mavi ışıktan kaçınmak.
Bu gibi cihazlar, akşamları kullanıldıklarında yaydıkları mavi ışık nedeniyle uyku tetikleyen hormon
melatonini baskılayarak, vücudun sirkayden ritmine zarar veriyor ve kişiyi dinlendirici bir uyku halinden
uzaklaştırıyor.
Stevens ve Yale Üniversitesi’nden yardımcı yazar Yong Zhu, Philosophical Transactions of the Royal
Society B. adlı İngiliz dergisinde yayınladıkları bir makalede, sirkayden ritmin bozulmasının kısa süreli ve
henüz şüpheli kabul edilen uzun süreli etkilerini açıklamışlar. Çalışmanın şimdiye kadar bilinen,
aydınlatmanın sağlık üzerindeki etkilerini sentezleyen yeni bir analiz olduğunu belirten yazarlar; kesin
olarak bilinemese de meme kanseri, obezite, diyabet, depresyon ve büyük olasılıkla diğer kanser türleri ile
aydınlatmanın uzun süreli etkileri arasında bağlantı olduğunu kanıtlayan gelişmeleri ortaya koyuyor.
Akıllı telefon ve tabletler daha ulaşılabilir ve sıradan hale geldiğinden, bu cihazlardan yayılan hangi tür
ışığın biyolojimiz üzerinde etkileri olduğuna dair genel bir farkındalık seviyesinde olunması gerektiğini
belirten Stevens, e-okuyucular ile eski tip okuyucular arasında yapılan bir karşılaştırmaya dair çalışmada
belirgin farklılıklar olduğunu; e-okuyucuların melotonin salgılanımının diğerlerine göre geciktiğini
ekliyor.
Stevens, konu ile ilgili açıklamalarını şöyle sonlandırıyor; “Elbette ki tüm bu açıklamalar, akşamları ne
kadar ışığa maruz kalındığıyla alakalı. Her akşam 20.00’da tüm ışıkları kapatmak; ya da ışığa maruz
kalmamak söz konusu değil. Yalnızca, okuma işlevini akıllı cihazlar yerine bir kitap aracılığıyla
gerçekleştirme opsiyonuna sahipseniz, kitabı tercih etmek vücut saatiniz ve ritminiz için daha az zararlı
olacaktır. Geceleri ise loş ışıkları sirkadyen ritm dostu olarak tanımlayabiliriz; kırmızı ışıklar adeta bir
akkor. “

Kaynak: sciencedaily.com, https://www.bilim.org/

25 BİOnatioNAL MART 2020

Sakızdaki diş izleriyle, 5 bin 700 yıl önce
yaşamış olan kadının genetik şifresi çözüldü.

18 Aralık 2019

Telif hakkı TOM BJÖRKLUND

Danimarka'nın Syltholm Adası'ndaki arkeolojik
incelemelerde bulunan bir sakızdaki diş izlerinden
5 bin 700 yıl önce; Taş Devri'nde yaşayan bir kadına
dair şaşırtıcı ipuçları elde edildi.

Sakızdaki DNA'dan kadının tüm genetik şifresi çözüldü.
Araştırmacılar, ilk kez kemik dışındaki bir malzemeden eski insanlara
ait tam gen diziliminin elde edildiğini söylüyor.
Elde edilen veriler, koyu tenli, koyu kahverengi saçlı ve mavi gözlü olduğu tahmin edilen
kadının, ördek ve fındık yediği, zatürreye yakalandığı, lenf bezlerinin şişmesine neden olan
Epstein-Barr virüsü (öpüşme hastalığı) taşıdığı ve laktoz hassasiyeti bulunduğuna işaret ediyor.
Kopenhag Üniversitesi'nden Dr. Hannes Schroeder huş ağacının kabuğundan elde edilen
sakızın, özellikle bu döneme ait insan kalıntısı olmaması nedeniyle çok değerli bir DNA kaynağı
olduğunu söyledi.
Gen dizilimi, araştırmacıların "Lola" adını verdiği kadının İskandinavyalı değil, kıta
Avrupası'nda yaşayan ve buzulların çekilmesinden sonra buraya göçen avcı-toplayıcı bir
topluluğa mensup olduğunu gösteriyor.
Kaynak: www.bbc.com/

26 BİOnatioNAL MART 2020

Covid-19 (Korona) Virüsü Nedir?

Corona (Korona) virüsü hayvanlar arasında yaygın olan büyük bir virüs
grubudur. Nadir durumlarda, bilim adamlarının zoonotik olarak adlandırdığı
durumdur, yani hayvanlardan insanlara bulaşabilirler.

Covid-19 (Korona) Virüs Henüz Corona / Covid-
Nasıl Bulaşır? 19 (Korona) virüs
ailesine karşı koruma
Genellikle sağlıklı bir insanın sağlayacak bir aşı
enfekte bir insanın vücut bulunmamaktadır.
salgılarıyla temas etmesi sonucu
mümkün oluyor. Ancak virüsün Corona / Covid-19 (Korona) Virüs
ne kadar güçlü olduğuna bağlı
olarak, öksürük, hapşırık veya Belirtileri ve Çeşitleri Nelerdir?
el sıkışma gibi durumlar da
virüse maruz kalmaya neden Bu virüs grubuna bağlı virüsler, genellikle soğuk
olabilir. Virüs, enfekte olmuş bir algınlığına benzer şekilde, hafif ve orta derecede
kişinin temas ettiği bir yere üst solunum yolu hastalığı olan insanları hasta
ve/veya eşyaya dokunmanız, edebilir.
ağzınıza, burnunuza veya
gözlerinize temas ettirmeniz Corona / Covid-19 (Korona) virüsü semptomları
halinde size de bulaşabilir. arasında:

27 *burun akıntısı,

*öksürük,

* boğaz ağrısı,

*muhtemel baş ağrısı,

*bazen de birkaç gün süren ateş sayılabilir.

BİOnatioNAL MART 2020

Corona / Covid-19 (Korona) Virüs Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Özel bir tedavi yöntemi yoktur. Çoğu zaman belirtiler kendiliğinden
kaybolur. Uzman hekimler teşhis sonrası ağrı kesici ve ateş düşürücü
ilaçlar ile belirtileri hafifletmek için tedavi uygulayabilirler. Yaşam
alanlarındaki oda neminin dengelenmesi ve ılık duş ile boğaz ağrısı ve/veya
öksürüğün hafiflemesine destek sağlanabilir. Ayrıca bol sıvı tüketmek,
dinlenmek ve uyku tedavi için faydalı olacaktır. Belirtiler standart soğuk
algınlığı sürecinden daha kötü seyretmeye başlarsa mutlaka uzman hekime
danışılması gerekir.

28 BİOnatioNAL MART 2020

29 BİOnatioNAL MART 2020

BİYOLOJİ LABORATUVARIMIZDAN

Kalp doktoru olmak isteyen arkadaşımız Sude Çakıcı ile memeli kalbi diseksiyonu yaptık.

Arkadaşımız laboratuvardaki sunumunu ayrıca okul çapında da sergiledi.
30 BİOnatioNAL MART 2020

Memeli göz merceğini inceledik.

Kan grubu tayini yaptık. BİOnatioNAL MART 2020
31

Memeli beyni inceledik.

Memeli dili inceledik.
32 BİOnatioNAL MART 2020

Haydi puzzle yapalım:

https://www.howstuffworks.com/puzzle/944809 tıklayınız.

34 BİOnatioNAL MART 2020

İletişim: NİŞANTAŞI ANADOLU LİSESİ
Adres: Teşvikiye Mah. Valikonağı Caddesi Poyracık Sokak Sk. No65 Nişantaşı/Şişli/İstanbul
Tel: 0212 248 10 78 - 0212 240 12 86
http://nisantasial.meb.k12.tr/


Click to View FlipBook Version