1
2 ÖNSÖZ Bu süreçte yanımda olan yazarlık atölyesi öğretmenlerim; İlknur YİĞİT IŞIK, Hasan Hüseyin KILINÇ, Esra COŞKUNER, Çiğdem BAYKAL YALNIZ öğretmenlerime, editörlüğümü yapan Tuğba AKTAÇ’a ve Annem’e sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
3 KUMRU KUŞLARI Merhaba. Benim adım Sevgi. Dokuz yaşında, dördüncü sınıfta okuyan bir öğrenciyim. Tam altı aydır teknolojiden uzak bir hayatım var. Bu altı ay içerisinde hayatımda ne gibi değişiklikler oldu ve ben bunu nasıl başardım hepsini tüm ayrıntılarıyla anlatmak istiyorum . Aslen Erzurumluyum ama İstanbul’da doğup büyüdüm. Ben ailemin tek çocuğuyum. O yüzden de sanki biraz şımarıktım. Her istediği anında olan bir çocuktum. Ama inanın bu hiçte güzel bir şey değil. Size birazda ailemden bahsedeyim . Annemin ismi Gizem. Annem ev hanımıdır. Laf aramızda çok güzel yemekler yapar. Okulum evimize yürüme mesafesin olduğu için, annemle okula yürüyerek gideriz. Bu sayede sohbet etme fırsatı da buluruz. Altı ay önce öyle miydi? Aklım fikrim bilgisayarımdaki oyunlardaydı Babamın ismi ise Umut. Babam polis memurudur. Bakmayın polis olduğuna. Kendisi çok eğlenceli ve çok komik bir babadır. Dedem ve babaannem yazlarını Erzurum’da kışlarını İstanbul’da geçirirler. Evleride yakın bize sık sık giderim yanlarına. Babaannemin tontoş yanaklarıyla oynamaya bayılırım. Dedemi de çok severim bol harçlıklı dedem benim. Aaa bir de Arda var unutmayayım kendisini sonra küsmesin bana. Arda benim en iyi arkadaşım. Arda benimtam zıt karakterimdi. Doğa bağımlısı, ahşaptan birşeyler yapmayı seven. Benim gibi dokuz yaşında Dördüncü sınıfa giden bir öğrencidir. Arkadaşım olmasının yanı sıra can dostumdur o benim. Zaten size onu iyice tanıtacağım. İnanın siz de onu çok seveceksiniz. O gün ne kadar bilgisayarda oyun oynadığımı bilmiyorum desem yalan olmaz. O kadar çok oyun oynamıştım ki göz altlarım mosmor olmuştu. Tam o sırada bilgisayarıma baktım. Ama o da neydi? En sevdiğim oyunun yeni sürümü çıkmıştı. Ama bu sürüm oldukça pahalıydı. Annem ve babam içeride bir şeyler konuşuyorlardı. Onların keyfini bölmek istemiyordum. Ama en sevdiğim oyunu da kaçıramazdım. Koşarak annem ve babamın yanına gittim. Annem beni görünce: -Hoş geldin kızım bizde tam seni çağıracaktık,dedi. Babam köye gidiyoruz deyince planlarım alt üst olmuştu. Benim yaz tatili planım yeni oyunumu alıp, bütün yaz oyun oynamaktı. Odama çekilip birazcık kestirdim. Kalktığımda kendimi arabada buldum. Rüya değildi basbayağı köye gidiyorduk. Uzun bir yolculuğun sonunda köye varmıştık. Arabadan indiğimizde, bizi dedem ve
4 babaannem karşıladı. Tam eve girecekken tezeğe bastım. En sevdiğim ayakkabım mahvolmuştu. Dedemden internet için gereken şifreyi alır keyfime bakarım diyordum. Ama tahmin ettiğiniz gibi köyde internet yoktu.
5
6 Moralim çok bozulmuştu. Canım yemek yemek bile istemiyordu. Annemlerin zoruyla bir tas çorba içiyordum. Tam tamına bir haftam böyle geçti. O gün annem ve babaannemin zoruyla çarşıya çıktık. Arabadan indiğimizde kendimi çok ilginç hissetmiştim. İlk defa bu kadar insanı bir arada görmüştüm. Çarşıdan annem ve babaannem kollarında poşetlerle çıktılar. Eve geldiğimizde babam ve dedem bizi kapıda karşıladı. Babaannem: -Nereye gidiyorsunuz böyle süslenmiş? Dedi. Dedem: -Arkadaşlarımızı ziyarete gidiyoruz,dedi. Annemle hala ne olduğunu anlayamamıştık. Babam bizi gördü ve: -Hadi arabaya! Dedi. Arabaya bindik herkes bir ağızdan bir şeyler konuşuyorlardı. Ben ise hiç orada yokmuşum gibi etrafı izliyordum. Araba kocaman bir evin önünde durdu ve indik. Kapıda tatlı bir çift bizi karşıladı. İçeri geçtik meğer bu tatlı dede benim dedemin çocukluk arkadaşıymış. Ama bir sorun vardı babam üzgün bir şekilde etrafı izliyordu. Annem babama bir sorun olup olmadığını sordu. Babam üzgün bir yüzle: -Bende buraya çocukluk arkadaşımı görmeye gelmiştim ama bizden bir saat önce aniden işleri çıkmış ve İstanbul’a gitmeleri gerekmiş,dedi. Babamı böyle görünce annem ve benim de yüzüm asılmıştı. Derken içeri benim yaşıtım bir çocuk girdi. İşte bu çocuk Arda’ydı. Dedem Arda’yı görünce: -Ardacığım benim torunum da seninle yaşıt istersen onunla tanışabilirsin. Hem yaptığın şeyleri de gösterirsin,dedi Arda: -Olur neden olmasın beni takip et! Arda önde ben arkada yürümeye başladık. Evin en alt katındaki odaya indirdi beni. Biraz korkmadım değil ama dedem her zaman doğruyu söylerdi. Arda’da iyi birisine benziyordu. Aşağıya indiğimde kendimi ahşaplarla dolu bir odada buldum. Gözlerim parlamıştı. İlk defa bilgisayar oyunları dışında bir şey dikkatimi çekmişti. Arda: -Ayakta kaldın otursana,diyerek parmağıyla kocaman koltuğu işaret etti. Oturdum ama hala şoktaydım kafamı ne tarafa çevirirsem çevireyim ahşaplar görüyordum. Arda yapdığı işin bir sanat olduğunu ve kendisininde büyük bir hakkak olmak istediğini uzun uzun anlattı. Arda’dan gözlerimi alamıyordum. Tahtaları oyuşu çok hoşuma gitmişti. Derken dedem içeri girdi ve:
7
8 -Hadi Sevgiciğim gidiyoruz ,dedi. Arda’yla vedalaşıp yarın burada buluşmak için sözleştik. Eve geldiğimizde kanepeye uzanıp bir güzel uyudum. Sabah olduğunda mutfaktan gelen mis gibi börek kokularıyla uyandım. Mutfağa koştum babaannem patatesli börek yapmıştı. Beni görünce: -Günaydın Sevgiciğim dedeni çağırda güzel bir kahvaltı yapalım,dedi. Evden çıktım dedem ahırda süt sağıyordu. Ahıra girdim dedeme yaklaşıp: -Dede babaannem seni yemeğe çağırdı. Dedem: -Tamam ,dedi. Dedemin elinden tutup ahırdan çıktık. Ayakkabılarımızı çıkarırken annem kollarında meyvelerle yanımıza geldi. Hep beraber içeri girip sofraya oturduk. Kahvaltımı yaptıktan sonra kanepeye oturdum. Aklıma Arda’ya sözüm olduğu geldi. Hemen ayakkabılarımı giyip dedemim yanına gittim. Dedeme beni Ardalara götürüp götüremeyeceğini sordum. Dedem: -Elbette götürürüm,dedi. Arabaya bindik. Ve gelmiştik . Koşarak içeri girdim. Arda’yla konuştuk geç geldiğim için çok kalamasamda yine de görüşmüştük. Babam beni almaya geldi. Arda’yla yine sözleştik. Eve geçince yine kanepede uyudum. Bu sefer çok erken kalkıp kahvaltımı yaptım. Çok acele ediyordum çünkü bu sefer daha çok konuşmak istiyordum Arda’yla. Yine dedemle arabaya binip Arda’nın evine gittik. Arda: -Bu sefer erkencisin ,dedi. İçeri geçtik Arda bana İstanbul’da düzenlenen bir yarışmaya hazırlandığını anlattı. Yarışma diyince aklıma bir fikir geldi. Arda’ya: -Arda acaba bende bu sanatı öğrensem birlikte yarışmaya katılabilir miyiz?Diye sordum. Arda: -Aaa evet olabilir neden daha önce düşünmedik ki? Ama o zaman çok hızlı olmalıyız çünkü yarışmaya on gün kaldı,dedi. Bunu söyledikten sonra bana oymam için bir tahta getirdi. İlk denemem başarısızdı ikinci de, üçüncü de… Aradan birkaç gün geçti. Sonunda azimli bir şekilde çalışarak başarmıştım. Artık çok iyi oyuyordum. Eski benden eser kalmamıştı. Her gün Arda’yla buluşuyordum.
9 Arada dedemle pikniğe de gidiyordum. Çimenler uzanmak ne güzel bir his bir bilseniz. Yine bir gün Arda’yla daha çok malzeme bulabilmek için ormana gittik birkaç parça ağaç parçaları bulduk. Bir kütüğün üstüne oturup oymaya başladık. Birkaç gün içerisinde yarışma tamamen aklımızdan çıkmıştı. Tahtaları oyarken aklıma yarışma geldi Arda’ya: -Arda yarışmaya kaç gün kaldı? Diye sordum. Arda: -Altı gün ,dedi. Arda’ya: -Altı güne nasıl yetiştireceğiz? Daha ne yapacağımız bile belli değil.dedim. Arda: -Doğru söylüyorsun belki dedene söylesek bize yardım edebilir,dedi. Bunu söyledikten sonra koşarak dedemin yanına gittim dedeme olanları anlattım dedem bir şey yapamayacağını bizim bulmamız gerektiğini söyledi. Bir gün boyunca Arda’yla bunu düşündük ama bulamadık ne yapacağımızı. Ertesi gün dedemle pikniğe gittik, yere uzandım. Yarışmaya beş gün kalmıştı… Kafamın üstünden bir sürü kuş geçiyordu. Kuş evet yanlış duymamıştınız. Kuş kuş sanatı yapacaktık ,bulmuştum bulmuştum! Hemen dedeme haber verdim. Dedem: -Evet Sevgiciğim ben olmadan da yapabileceğini biliyordum! Ama elinizi çabuk tutun şunun şurasında beş gün kaldı hemen Arda’ya haber ver,dedi. Hemen Ardaların evine koştum. Zili çaldım. Ama kapıyı kimse açmadı. Birkaç defa daha çaldım. Ama hiçbir değişiklik yoktu. Tekrardan dedemin yanına koştum. Dedeme: -Dede Ardaların evine gittim zili çaldım çaldım kimse açmadı,dedim. Bunu duyan dedem: -Bana bugün evdeyiz demişlerdi ne oldu da bir anda kayboldular?Dedi. Hemen eve gittik olanları annemlere haber verdik. Annem, babam ve ben arabayla nerdeyse bütün köyü dolaştık ama sanki yer yarıldı da içine girdiler. Babam bana döndü ve dediki: -Sevgi Arda sana bir şey söyledi mi? -Evet tabi ya bana birkaç gün önce Arda ile ilk tanıştığım gün anne ve babasının iş yüzünden İstanbul’a gittiğini ve o günden sonra gelmediklerini en kısa zamanda dedesi ve babaannesiyle birlikte İstanbul’a gideceklerini söylemişti.
10
11 O sırada dedem ve babaannem Ardaların evinin etrafını iyice arıyorlardı ama bir şey bulamadılar. Annem arabadan indi ve köyde telefon çeken bir yer arıyordu. Ben ve babam arabayla birkaç tur daha atıyorduk belki gözümüzden kaçmış bir yer olur diye. Annem internet çeken bir yer bulmuştu hemen oradan bizi aradı ve yanına gelmemizi istedi. Babam Arda’nın dedesinin telefon numarasını alıp aradı ve nere de olduklarını öğrendik. Tam da bizim düşündüğümüz gibi İstanbul’a gitmişler. Annem ve babam bu yarışmaya katılmayı çok istediğimi istersem İstanbul’ a dönebileceklerini söylediler.Hemen dedemlere haber verdik ve biz de İstanbul’a döndük. Arda’nın dedesi bize bir ev konumu gönderdi. Eve geldik. Bu ev Arda’nın gerçek eviymiş. Arda’nın annesi Bahar teyze ve babamın çocukluk arkadaşı yani Arda’nın babası murat amca da ordaydı. Arda’ ya neden İstanbul’a döndüklerini sordum. Arda ise hem yarışma için hemde annesi ve babasını çok özlediğini ve artık dayanamadığından dolayı İstanbul’a döndüğünü söyledi. Aaa evet yarışma yarışmayı unutmuştum.” Hemen Arda’ya kuş heykeli olur mu?” diye sordum Arda ise: -Olur hemde çok iyi olur! Diye bağırdı. Babam Murat amcayı görünce çok mutlu olmuştu. Arda bana odasını tanıttı. Gerçekten kendisi gibi harika bir odası vardı. Biz kuş heykeli yapacaktık. Arda ile çalışmaya devam ederken babam odaya girdi ve: -Gençler herşey güzel tamamda biz ne zaman başvuru yapacağız?Dedi Arda atıldı ve: -Aslında bugün yapmayı düşünüyorduk tabi sizde müsaitseniz. Babam: -Tabii müsaitiz ozaman hızlıca çıkalım yoksa başvuru süresi dolacak,dedi.
12 Arda, ben ve babam gerekli evrakları alıp başvurularımızı yaptırdık. Bu arada da tabii projeye çalışıyorduk zaman ne kadar hızlı geçti bir bilseniz. Sonunda gecemizi gündüzümüze katarak çok güzel bir eser çıkardık. Kumru kuşu yapmıştık. Yarışma günü geldi çattı. Herkes projesini sergiliyordu. Sıra bize gelmişti. Bir adam yanımıza yaklaşıp ilk önce projemize sonrada bize baktı. Bir mikrofon uzatıp sordu: -Neden kumru kuşu? Dedi. Arda ile birbirimize bakıp duruyorduk. Sonra mikrofonu elime alıp:
13 -Dünyada en güzel duygu özgürlüktür. Kumru kuşları da özgürlüklerine düşkün kuşlardır. Bizce hiçbir kuş kafeste beslenmemelidir. İnsanlara örnek olsun diye kumru kuşunu seçtik,dedim.
14 Diğer yarışmacılar da çok güzel projeler yapmışlardı.Herkesin gözleri parlıyordu. Jüri üyeleri tek tek masaları gezip kendi aralarında yorum yapıyorlardı. Neredeyse bütün ailem buradaydı,bu bizi daha da çok heyecanlandırıyordu. Hayatımda ilk defa kendimi önemli hissetmiştim. Kaybetmekte vardı ama kazanmayı da o kadar çok istiyorduk ki herkes gibi. Neredeyse kalbim yerinden çıkacaktı. Jüri ilk üçü açıklamaya başladı. Ve işte olmuştu! İlk üçteydik. Sahnede birincinin açıklanmasını bekliyorduk. Heyecanım ikiye katlanmıştı. Üçüncü açıklandı. İkinci açıklandı ve işte şampiyon kumru kuşu! Mikrofonu bana verdiklerinde. Arda ile bize destek olan ailemize çok teşekkür ettik. Bütün çocuklara sanal dünyadan kurtulup, gerçek dünyanın güzelliklerinden bahsettim. Hayatta birşeyleri başarmak oyunda seviye atlamaktan çok daha kıymetliydi.
15 25 Eylül 2014 tarihinde Bahçelievler’de doğdu. 2021 yılında Yenibosna Doğu Sanayi İlköğretim okuluna başladı. Hala aynı okulda 4/D sınıfında öğrenci. Okulunu ve Oğuz öğretmenini çok seviyor. Resim çizmeyi, kitap okumayı, çizgi film izlemeyi, voleybol ve mangala oynamaktan keyif alıyor. Okulunda açılan ‘’Çocuk Yazarlar’’, yaratıcı yazarlık konulu etkinlik kapsamında ilk kitabı olan Kumru Kuşları’nı yazdı. Herkese teknolojiden uzak ve doğayla iç içe bir yaşam diliyorum…