The words you are searching are inside this book. To get more targeted content, please make full-text search by clicking here.

Maltepe Orhangazi Anadolu İmam Hatip Lisesi Mayıs 2016

Discover the best professional documents and content resources in AnyFlip Document Base.
Search
Published by Yunus Aydın, 2018-02-02 08:57:08

Ahlat Dergimiz Mayıs 2016

Maltepe Orhangazi Anadolu İmam Hatip Lisesi Mayıs 2016

Keywords: Maltepe,Orhangazi Anadolu İmam Hatip Lisesi,Orhangazi,Anadolu İmam Hatip Lisesi,Ahlat,Mayıs 2016

mayıs 2016
sayı: 1

'din ve hayat dergisi'

Syf.12
DİLAVER SELVİ: ‘TASAVVUF
MANEN TEMİZ OLMAK VE
FAZİLETTE YARIŞMAKTIR.’
Syf.27
İSMAİL HAKKI ERTÜRK: ‘İLMİN
ÜÇ KAYNAĞI VARDIR: VAHİY,
TECRÜBE VE AKL-I SELİM’

Yıl:1 Sunuş
Sayı:1
13 Mayıs 2016 Bilgi ve teknolojinin baş döndürücü
bir hızla ilerlediği çağımızda, geleceğin
Maltepe Orhangazi
Anadolu İmam Hatip Lisesi Adına inşasında söz sahibi olmak için
İmtiyaz Sahibi bilgiyi takip eden değil üreten olmak
Hamdi Kocakaya gerekmektedir. Bilim ve teknolojide
olduğu gibi sanatta, edebiyatta, fikir ve
Genel Yayın Yönetmeni düşüncede de üretken olanlar sosyal
Muhammed Kasım Aydın
hayatı inşa edecek ve hayatın her
Yayın Editörü kademesinde söz sahibi olacaklardır.
Resul Günaydın Bu sebeple öğrencilerimizin Kur’an ve
sünneti doğru bir şekilde anlayıp bu
Yayın Danışmanı kaynaklardan aldıkları ilham ile hayatın
Rahmi Kurt her alanında insanı vahiy eksenli inşa
etmek için fikirler üretmeleri gereklidir.
Yayın Kurulu Bizler şikayet eden, sadece tüketime
Mehmet Yılmaz katılan, katma değer üretmeyen negatif
Ali Aslan bir insan değil olumlu, sorumlu, üretken,
Abdülvahap Bayrak paylaşan, iyiliğe motor kötülüğe firen
Hayati Ahmet Helvacı olan, vahiyle inşa olmuş, Rasulullah’ı rol
Şehriban Uğur model alarak şahit olan ve şahit olunan

İnceleme Kurulu ümmetin bir ferdi olmalıyız.
Ayşe Betül Kaya Rabbim bizlere dünyada ve ahirette
Ayşe Karanfil merhamet etsin, işlerimizi kolay kılıp
Şahika Böğürcü
Mustafa Balcı bizlere yol göstersin. Kalplerimizi
Ömer Hatunoğlu zikriyle, zihinlerimizi fikriyle,

Tasarım gönüllerimizi aşkıyla hemhal eylesin.
Hamdolsun sene başında planladığımız
Atölye Balık dergi çalışmaları birer birer gerçekleşiyor.
Rumeysa Temiz Birbirinden güzel eserler veren yazarlar

Yazışma Adresi yetişiyor. Edebiyatı edep ve ahlakla
Toros Cad. No:17 yoğuran, vahiyle inşa olan, köklerini
Cevizli, Maltepe/İstanbul mazinin derinliklerine salmış, dallarını
www.orhangazianadoluihl.meb.k12.com
atiye çevirmiş sürgünler yeşeriyor.
‘’AHLAT’’ bu yeni nesil yazarlara ev
sahipliği yapmanın gururunu yaşıyor.
Bu çalışmalarda emeği geçen öğretmen

ve öğrencilerime teşekkür ediyor,
başarılarının devamını diliyorum.
AHLAT’ın değerlerimizin konuşulup
yazıldığı, günyüzüne çıkarıldığı bir fikir
harmanı olması, aşkın düşüncelere ev

sahipliği yapması dileğiyle.

Hamdi KOCAKAYA
Okul Müdürü

1

İçindekiler

4 Medinetü’l Hikmet: Bağdat

Abdüssemi Aydın

6 Erdem Bayazıt Tekrar Aramızda

Abdulvahap Bayrak

7 Hasan Elbenna

Dilruba Öz

8 Şamil Basayev

Muhammed Kasım Aydın

10 Mevdudi ve Hakikat Rehberinin
Dört Terimi

12 Dilaver Selvi ile Söyleşi
16 Barnabas İncili

Hacer Merve Yaman

2

18 Hızır

Rahmi Kurt

23 Hariciler

Ali Aslan

25 Cenneti Beklerken’e Dair

Şehriban Uğur

27 İsmail Hakkı Ertürk ile Söyleşi

Zeynep Rabia Ertürk - Hacer Merve Yaman

29 İmam Hatip Tarihi ve
Geçmişten Günümüze Problemler

Mehmet Yılmaz

34 Dua

Sadullah Tosun

37 Ayetlern Dilinden...

39 Hadisler

3

HİKMETİN VE SANATIN YİTİK ŞEHİRLERİ-1:

MEDİNETÜ’L HİKMET:
BAĞDAT
Abdüssemi Aydın

Bağdat İslam ile var olmuş bir şehirdir. Her Beyt-ül Hikme bir kütüphane ve çeviri merke-
ne kadar geçmişi kadim medeniyetlere uzansa zidir. Bu merkezin önemi büyüktür. Zira Avrupa
da, ona hak ettiği değeri veren İslamiyet’tir. Hz. putperestliği bırakıp da Hıristiyanlığı din ola-
Ömer döneminde İslam Devleti büyük bir ge- rak seçtiğinde, Roma’nın putperest dönemine
lişme kat etmiştir. Bağdat’ta yine onun döne- karşı büyük bir yıkım ve aşağılama kampanyası
minde İslam Devleti’nin topraklarına katılmıştır. başlatılmıştır. Avrupa yavaş yavaş Orta Çağ’ın
O zamanlar çok da gelişmiş bir şehir olmayan karanlığına sürüklenirken Müslümanlar Avrupa-
Bağdat, fetihten sonra ticari ve sosyal açıdan lıların reddettiği bu mirası sahiplenerek büyük
gelişmeye başladı. İslamiyet gittiği her yere ölçüde yararlanmıştır.
götürdüğü bereketi ve refahı oraya da götür-
dü. Mezopotamya’nın kalbi Dicle ve Fırat’ın Antik Yunan’dan ve Latinceden eserler Beyt-
ortasında olan Bağdat’ın fethi burada yüzyıl- ül Hikme’de çevrildiği gibi aynı zamanda Hint-
larca sürecek bir kültürün oluşmasını başlat- çe ve Farsça eserlerden çevriliyordu. Avrupa
mıştır. Raşid Halifeler ve Emeviler döneminde Orta Çağ’da reddettiği Antik Roma’dan daha
gelişimini devam ettiren Bağdat, daha sonra da cahildi. Zira Antik Roma’daki bilim adamları
Abbasi Devleti’nin kontrolüne geçince başkent Dünyanın yuvarlak olduğunu ispatladıkları hal-
yapılmış. Abbasiler döneminde belki de bura- de onlardan daha sonra gelen torunları Orta
daki en önemli kurum Beyt-ül Hikme’dir. Halife Çağ’da Dünyanın düz olduğunu söylüyorlardı.
Harun Reşid döneminde kurulmaya başlayan İşte Avrupa böyle bir karanlığa sürüklenirken

4

İslam yeni doğmuştu ve bilimde bir aydınlanma dönemi ğın birçok tutumuna karşın mantığın birçok yanını İslam din
geçirecekti. Bunda Beyt-ül Hikme’de yapılan faaliyetlerin bilimlerine sokmada önemli katkısı olmuştur. Eserlerinde
değeri büyüktür. Modern anlamda bir araştırma merkezi tasavvufu ilk olarak teorik anlamda açıklamıştır. Gazzâlî
olarak kabul edebileceğimiz Beyt-ül Hikme zamanında Ortaçağ Müslüman ve Hıristiyan filozoflarını büyük ölçüde
Dünyanın en kapsamlı kütüphanesi unvanını almıştır. Sade- etkilemiş, çalışmaları İslam dünyasında Avrupalı bilginlerin
ce bu bile o dönemdeki Bağdat’ın ve İslam Devleti’nin ge- dikkatini çeken ilk şey olmuştur. Gazzâlî’nin kitapları birçok
lişmişliğini göstermektedir. Tarih işte bu dönemi daha son- Batı diline çevrilmiştir.
ra ‘‘Altın Çağ’’ olarak adlandıracaktır. Beyt-ül Hikme’deki
bilim adamları farklı dillerden çeviriler yapmakla yetinmi- Bağdat bu ilmi havayı yaşadıktan sonra Selçuklulardan
yorlar aynı zamanda bunları geliştiriyorlardı. Felsefe alanın- sonra Karakoyunlu ve Akkoyunlu devletleri yönetiminde
da yapılan çalışmalar bazıları için yadırgansa da o dönemin kalmıştır. Bu dönemde şehrin demografik ve mimarı yapısı
Müslüman filozofları arasında büyük etki yapmıştır. Tabii ki zedelenmiştir. Bağdat Safeviler tarafından alınınca birçok
Beyt-ül Hikme’deki çalışmaların bu denli gelişmiş olması sanatsal yapıya zarar vermiş Sünni ulemanın türbelerini ta-
Abbasi Halifelerinin teşviki iledir. Harezmî, Kindi gibi âlim- lan etmiş, gerekli saygıyı göstermemiştir. Şehrin bu şekilde
lerin yetiştiği bu merkezdeki bilim adamlarına rivayet edilir bir hakarete maruz kalması Osmanlı Devleti’ni harekete
ki Abbasi Halifeleri tarafından yazdıkları kitaplar ağırlığınca geçirmiş Kanuni Irakeyn Seferi sonucunda şehri almıştır. O
altın ihsan edilmiştir. dönemde bu bölgede büyük şair Fuzuli yaşamaktadır. Fu-
zuli divan edebiyatında bir çığır açmıştır. Türk şiirini önemli
Nasıl ki Antik Roma ve Yunan’ın Pisagor, Plato, Aris- ölçüde etkilemiştir.
to, Hipokrat, Öklid, Platon, Galen ve Sokrat gibi âlimleri
Müslüman Bilim Adamlarını etkilediyse, Müslüman Bilim “İlimsiz şiir temelsiz duvar gibidir, temelsiz duvar da de-
Adamlarının çalışmaları da Rönesans Avrupa’sını etkile- ğersizdir”
miştir. Ve ne yazık ki Moğollar barbar bir biçimde doğu-
dan gelerek önlerine çıkan ne varsa gözlerini kırpmadan Fuzuli bu sözlerinde şiirin alelade meta olmadığı ve al-
ezip geçiyorlar, hem bir insan kırımı hem de kültür kırımı tının ilimsiz olursa şiirin sağlam olmayacağını, dolayısıyla
yapıyorlardı. Cengiz Han’ın torunu Hülagû döneminde da sanat olarak kabul edilmeyeceğini, o kategoride de-
Moğollar Bağdat kapılarına dayandılar. Teklif edilen barış ğerlendirilmesinin yanlış olduğunu anlatmaktadır. Fuzu-
görüşmelerini kabul etmeyen Moğollar Bağdat’a girdiler. li’nin şiirlerindeki her kelimenin altında bir anlam yatıyor
1258 yılında bütün şehri talan eden Moğollar Halife Mus- desek mübalağa etmiş olmayız. Fuzuli üzerinde Bağdat’ın
tasım’ı şehid ettiler. Hülagû şehirdeki bütün kütüphaneleri etkisi ne ölçüdedir bilinmez ama anlaşılıyor ki Bağdat’tan
yıktırmış, kitapları yaktırmıştır. Şehirde tam bir kültür ve ilim etkilenmemiş olması imkân dâhilinde değildir.
soykırımı yapan Moğollar kitapları Dicle Nehri’ne atmışlar-
dır. Dicle Nehri kitaplardan akan mürekkepler yüzünden Bağdat tarihte 4.Murad’ın kahramanlıklarla dolu fetihle-
günlerce bulanık akmıştır. Beyt-ül Hikme tüm ihtişamını rine de sahne olmuştur. Bağdat Seferi’ne katılan ve şehid
kaybetmiştir. Bağdat 5 asırlık bilimsel ve kültürel birikimini düşen yağız bir delikanlı Genç Osman için yakılmış bir tür-
kaybetmiştir. Yeniden eski azametini ulaşması ise Selçukiler kü olan Genç Osman Türküsü bugün hala söylenmektedir.
döneminde olacaktır. Hikâyesi de bilenler için çok şey ifade etmektedir. Daha
sonra uzun bir barış döneminden geçen Bağdat modern
Ünlü Selçuklu veziri Nizamülmülk’ün kurdurmuş olduğu Dünyanın kargaşası içinde savaşlar, acılar ve yıkıntılar ile
Nizamiye Medresesi şehrin ilmi anlamda ikinci şahlanışı yüz yüze kalmıştır. Bağdat için temenni edilebilecek tek
olmuştur. Nizamiye Medresesi teolojik ilimlerin yanında şey tekrardan eski azametine kavuşması yönünde olacaktır.
sosyal ve dini ilimleri de müfredatında bulundurmaktaydı.
Aynı zamanda medrese verdiği dini ilimler sayesinde En- ‘‘Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz.’’
dülüs’ten gelen öğrencilerin Şii propagandalarından etki- Bu sözcüğün hakkını verecek yeni bir Bağdat istiyoruz,
lenmelerini önlemiştir. Selçuklu Yönetimi’ne devlet adamı savaşlardan, düşmanlıklardan kandan ve öfkeden uzak,
yetişmesi hususunda medresenin faaliyetleri olmuştur. Ay- avlularında güllerin yetiştirilip ilmi tartışmaların yapıldığı,
rıca medrese Bağdat çevresinde oluşturduğu ilmi hava ile bahçelerinde şiirlerin okunduğu bir Bağdat...
de daha sonra kurulacak birçok medreseye örnek olmuş-
tur. Ömer Sühreverdî, İbn-i Seddad ve Ömer Hayyam bu 5
medresede yetişmiş ünlü bilim adamlarıdır.

Gazzâlî belki de bu medresenin başına gelmiş en ünlü
müderristir. O felsefenin İslamiyet’e zarar verdiğini düşün-
mekteydi. Zira Kur’an-ı Kerim’i Yunan felsefesi ile birlikte
yazmak isteyen filozoflar, diğer tarafta o dönemde ciddi
bir tehlike olan Bâtıniler Ehl-i Sünnet itikadına büyük zarar
veriyorlardı. Onun Yunan felsefesi karşıtı görüşlerinin yan-
lın olduğunu düşünen İbn-i Rüşd, İbn-i Tufeyl gibi âlimler
ona karşı felsefeyi savunma gereğini hissetmişlerdir. Gaz-
zâlî’nin felsefeye yönelik olumsuz tutumuna karşın mantı-

ESKİMEYEN KİTAPLAR

ERDEM BAYAZIT TEKRAR
ARAMIZDA

Abdulvahap Bayrak

Birçoğumuzun şiirleriyle tanıdığı güzel adam aradan geçen bunca yıla rağmen hala bir de-
Erdem Bayazıt’ ın “İpekyolu’ndan Afganis- ğişime uğramamış ve ümmetin hala kanayan
tan’a” adlı eseri 1986 yılından bugüne 29 yılın yarası olmayı sürdürmüş durumları tespit edi-
ardından Hat Yayınevi tarafından yeniden basıl- yor. Şimdi “İyi de Erdem Bayazıt, niçin Afganis-
dı. Kitap gezi yazısı türünde... Afganistan-Sov- tan’a gidip böyle bir seyahate katılmış, bırak-
yet Savaşı esnasında savaş ile ilgili havadisin saymış Ajanstakiler gezseymiş, Bayazıt oturup
tamamen batılı medya gruplarının bazı ucuz ve şiir yazsaymış…” diyen bir takım insanlar var
taraflı haberlerinden ibaret olduğu bir dönem ise onlara verilecek en büyük cevap Nurettin
de Ajans 1400 ekibi ile yaptığı Afganistan Se- Topçu’nun şu sözüdür: “Namuslu adam elinin
yahat’ini anlatıyor Erdem Bayazıt. ve iradesinin uzanabildiği yere kadar geniş sa-
hada hareket geçmeyi vazife bilir”.
Erdem Bayazıt ve Ajans 1400 ekibinin bu
tarihi Afganistan Seyahati yani Batılı medya Yukarıdaki soruya alternatif bir cevap olarak
mensuplarının girmeye cesaret edemediği burada bize kurtuluş savaşı yıllarında halkıy-
cephelere kadar girip titizlikle inceledikleri- la temas haline geçerek yüklü miktarda para
ni anlatması Müslümanların –bilhassa Türki- yardımı yapan Muhammed İkbal’i de anmak
ye’de-ilk defa içeriden bir göz ile görülmesini isterim. “Muhammed İkbal şiir oturup yazsaydı
sağlamıştır. Bunu yaparken Bayazıt sadece iyi niye ta Türkiye için birlik mesajı vererek para
bir “gezi yazısı” yazmış olmak için yazmıyor. toplasın? Sorusunun cevabı ile “Erdem Bayazıt
Onu birinci derecede alakadar eden şey üm- niye Afganistan’a gitsin ki? “ sorusunun cevabı
metin –bilhassa Ortadoğu da- maruz kaldığı aynıdır. Erdem Bayazıt’ı “güzel adam” yapan
negatif muamele karşısında dik durma, ümme- da kuşkusuz bu şuurdur.
te sahip çıkma hassasiyetinin bir meyvesidir bu
kitap. Zaten bu hassasiyetleri taşıyan bir eserin Bayazıt bu eseri verirken bilir ki ne Afganis-
hissiyatının yoğun olması, hele ki bunun eserin tan bize uzaktır, ne biz Pakistan’a uzağızdır ne
şairane üslubu ile birleşmesi eserin edebi de- Filistin bize uzaktır, ne de biz Suriye’ye uzağız-
ğerinin de yüksek olması anlamına geliyor. dır. Biz bir bütünün parçalarıyız. Bizler bu coğ-
rafya da kendi medeniyetimizi senelerce nasıl
Kitapta Türkiye’den yola çıkan ekibin Peşa- koruyup kolladıksa Müslüman Kardeşlerimizi
ver’e oradan Afganistan içlerine hatta cephe- de aynı bilinçle koruyup kollamalıyız.
lere kadar ulaşmalarını sürükleyici bir dil ile an-
latıyor. Gülbeddin Hikmetyar gibi döneminin Erdem Bayazıt’ın yukarıda da belirttiğim gibi
müdafaa ve fikir adamlarıyla yaptığı söyleşiler bu eseri bu bilinçle yazdığını düşünüyorum.
ayrıca kitabı zenginleştiriyor. Yol boyunca gör- Sizden istirhamım ve size tavsiyem bu kitabı
düğü, algıladığı her şeye Müslüman bir bilinç siz de aynı bilinçle alın, okuyun, okutun. Güzel
ile yaklaşan Bayazıt’ın yorumlarından bazıları şeyler paylaştıkça bereketlenir.

6

ÖNCÜ YÜZLER

Hasan Elbenna

Dilruba Öz

Hasan El Benna, 43 yıllık ömrü hayatında Mı- sebeple daha sonralarda kendi okulunu açarak
sır tarihinde önemli rol almış bir şahsiyet. Aynı orada fıkıh, İslam tarihi, hadis dersleri verildi. İler-
zamanda İslam dünyasında da gençlere liderlik leyen yıllarda pey der pey büyüyen Müslüman
etmiş bir önder. Kardeşler, 1936’nın sonlarında şubelerinin sayı-
sı 100’ün üzerine üyelerinin sayısı 200.000’lere
Mücadeleci ruhuna doğuştan sahip olan Ha- ulaşmıştı.
san El Benna henüz 13-14 yaşlarında iken İngi-
lizlere karşı gösterilere katılır. Polisler tarafından Hasan El Benna anılarında Müslüman Kardeş-
tartaklansa da O, mücadeleden asla vazgeçmez. lerden şu şekilde bahsediyor;
Mücadelesini okulda da sürdürür. Sömürgeci yö-
netimle alakalı konuşmalar yapar, bildiriler dağı- “Müslüman Kardeşler hareketi, hareketini se-
tır. Sadece okul çevresiyle sınırlı kalmayan Hasan lefî bir mesaj, Sünnî bir yöntem, tasavvufî bir ha-
El Benna, halkı da bilinçlendirmesi gerektiğini kikat, siyasal bir örgüt, atletik bir grup, bilimsel
düşünerek camilere, kahvehanelere, Pazar yer- ve kültürel bir bağ, ekonomik bir girişim ve top-
lerine giderek sesini duyurmaya çalışır. Bunlarla lumsal bir fikir olarak tanımlamış ve bu hareketin
birlikte Mısır’daki birçok cemiyette de aktiftir. Sünnî, gelenekçi ve reformcu düşüncedeki en
aktif unsurların mirasçısı ve icracısı olduğunu ilan
Üniversitedeyken de kendini geliştirmeden etmiştir.”
geri kalmaz ve Kahire’nin önde gelen şahsiyetle-
riyle fikir alışverişinde bulunur ayrıca bazı dergi- Müslüman Kardeşlerin Mısır’da üne sahip ol-
lerde dini içerikli yazılar yazar. Kahire’de yaptığı masıyla birlikte Hasan El Benna, Mısır polisinin
bir konuşmadan sonra değişik çevreler tarafın- ve İngiliz İstihbaratının dikkatini çeker. Defalarca
dan da tanınmaya başlar. gözaltına alınsa da, izlense de ve hatta Cemiyet
yasadışı ilan edilse de davasından asla vazgeç-
Hayatının her deminde kendine bir şeyler kat- medi. 1936’da Filistin olaylarının ortaya çıkma-
makla birlikte toplumu bilinçlendirmenin öne- sıyla zaman zaman Filistin olaylarının ortaya çı-
minin de farkında olan Hasan El Benna mezun kışıyla Müslüman Kardeşler ’in Filistin’e destek
olduktan sonra bir ilkokula öğretmen olarak ata- çıkıp, oraya savaşmak için mücahit gönderilmesi
nır. Orada sadece minik öğrencilerinin kalplerine sebebiyle Hasan El Benna tutuklansa da büyük
dokunmakla yetinmez aynı zamanda tebliğ faa- şehirlerde iktidara karşı yapılan gösterilerle ser-
liyetlerine devam eder. Haftada iki gün camiide best bırakılır.
vaazlar verir.
Sadece Mısır’daki gençlerin ufkunu değil, İs-
1928 yılına gelindiğinde 6 arkadaşıyla birlikte lam dünyasındaki her yaşın gözlerini açan ve ön-
Müslüman Kardeşler Cemiyeti’ni kurdu. Öncelik- derlik yapan fikir, dava ve hareket insanı Hasan
li olarak bir Kur’an Kursu’nun odasını kiralayarak El Benna, 12 Şubat 1949’da Kahire’de bir cadde
başlayan ilk faaliyetler, gençlere yönelik Kur’an-I de arabası durdurularak polisler tarafından şehid
Kerim öğretme, onları İslami yaşama teşvik etme edilir. Hasan El Benna’dan bizlere kalan örnek
ve ahlaki değerlerin yaygınlaştırılmasıydı. Cemi- bir hayat, mücadele ve dava bilincidir.
yet gençlerin eğitimine büyük önem verdi. Bu

7

ÖNCÜ YÜZLER

Şamil Basayev

M.Kasım Aydın

Pek çoklarının haritada yerini dahi bil- Bir müddet İstanbul’da eğitim gören Şa-
mediği, nüfusu birkaç milyonu aşmayan mil Basayev, daha sonra ticaretle uğraştı
Kaf Dağı’nın ardında Kuzey Kafkasya’da ve Tenek Grozni Futbol Kulübü’nde kısa
bir ülke düşünün. Dünyanın ikinci büyük süre top koşturdu.
gücü olan Rusya’yı defalarca diz çöktüren,
bir ülke Çeçenistan… 1991 yılına gelindiğinde Rusya’da siyasi
çalkanmalar başlamıştı. Zaten devrimci bir
Adını duyduğumuzda bir şeyler çağrıştı- kişiliğe sahip olan Şamil Basayev bu duru-
ran ama daha çok etrafa şaşkın bakmamı- mu Müslümanların lehine çevirme yollarını
za sebep olan bu ülke gördüğü zulümleri, aradı ve derhal Moskova’ya doğru yola
yapılan haksızlıkları ve katliamları, bağım- çıktı.
sızlık mücadelelerini ölüm uykusuna yat-
mış olan dünyaya duyurmaya çalışmasıyla Burada arkadaşlarıyla gizli toplantılar
tanınmıştır. yaptı ve konuşmalarında devrimin olması
gerektiğini, bu durumun Müslümanların
Tarih şahittir ki bugün dahi çekindiğimiz yararına olacağını anlattı. Nihayet 1991 yı-
Rusya’ya kök söktüren bu ülke dünyanın lında Komünist Rusya yıkılmış yerine Rus-
gözü önünde Rus ayısına diz çöktüren ya Federasyonu kurulmuştur.
Şeyh Şamil gibi Abrek Zelimhan gibi nice
Çeçen komutanlara sahipti. İşte o komu- Cevher Dudayev aynı yıl içinde general-
tanlardan biri de Şamil Selmanovic Basa- likten istifa ederek anavatanı Çeçenistan’a
yev’di. gelmiş. 1991’İN Eylül ayında Çeçen Cum-
huriyeti İçkerya Devleti’nin bağımsızlığını
Şamil Selmanovic Basayev 14 Ocak ilan etmişti.
1965 günü Çeçenistan’ın Vedeno köyün-
de doğdu. İlkokul ve liseyi burada okuyan Şamil Basayev de Çeçenistan’a gelerek
Basayev Moskova Üniversitesi Makine bağımsızlığa tam destek vermiş ve zuhur
Mühendisliği’ni bitirdi(1987). edecek savaş münasebetiyle Abhazya’ya

8

geçerek Kafka Halkları Konfederasyonu’na(K.H.K) lığı’na getirildi. Burada Abhaz bir bayanla evlendi.
katılmıştı. Bir süre sonra Cevher Dudayev’in görev- Masa başında oturmayı kendisine yakıştırmaya Şamil
lendirdiği birliğiyle Azerbaycan’a gidip Ermenilerle Basayev göreve geldikten bir yıl sonra istifa etti ve
savaştı. Çeçenistan’a geri döndü.

Aylar sonra Müslüman direniş unsurlarının arasına Saldırgan Rus ordusu Çeçenlere karşı tam bir kat-
nifak tohumu ekildiğini gören Şamil Basayev Çeçe- liama girişmişti. Şamil Basayev bu katliamlara dur
nistan’a geri döndü. demek için dünya direniş tarihinin görebileceği en
çılgın operasyonu yapacaktı. 63 seçkin savaşçıyla
Rusya kadın, çocuk, yaşlı, hasta, dinlemeden sivil- Moskova’ya gidecek ve Kremlin’i ele geçirecekti. 14
leri öldürüyor, evlere bomba atmaktan da çekinmi- Haziran 1995 günü zorlu yolculuk başlamıştı. 10’a
yordu. İşin en acı tarafı da bu olanlar karşısında dün- yakın kamyonda kamufle edilmiş 63 mücahid vardı(-
ya et gözlüğü takmış gibi gözü önünde olup bitenleri bunlardan birinin Türk olduğu rivayet edilir).
anlamamakta ya da anlamaktan kaçınmaktaydı. Hal
böyleyken Çeçenistan’ın bağımsızlık mücadelesinin Kontrol noktalarını rüşvetle geçen Basayev Rus-
tüm dünyada duyulması için bir şeyler yapmak gere- ya’nın Budenovsk kentine geldiğinde parasının bit-
kiyordu. Şamil Basayev dünyanın takmakta ısrar etti- tiğini anladı. Plan değişmişti. Budenovsk Hastanesi
ği at gözlüğünü çıkarmak için bir plan yaptı. ele geçirilecekti. Öyle de oldu. Mücahidlerin yarısı
hastaneyi ele geçirmiş, 5000 Rus sivili rehin almıştı.
Cevher Dudayev’in planı onaylamasının ardından
dört gözü kara arkadaşıyla Dori Havaalanı’na doğru Zamanın Rusya Federasyonu Başkanı Çernomir-
yola çıktı ve buradaki görevlilere bir miktar rüşvet ve- din, Şamil Basayev’le günlerce pazarlıkları yaptı ve
rerek için silah dolu çantayı kontrolden geçirmeden sonunda Çeçenistan’da operasyonel faaliyetlere son
uçağa ulaştırdı. verip geri çekilmeyi kabul etti.

Yolculuğa başladıktan biraz sonra uçak ele geçirildi Bu eyleminden sonra dünya onu en çok aranan
ve Ankara Esenboğa Havaalanı’na indirildi. Kendi- listesinin başına geçerek terörist olarak yaftaladı.
sinin ve arkadaşlarının sağ salim Çeçenistan’a gön- Ruslar tarafından evi bombalanan eşi ve iki çocuğu
derilmesi şartının kabul görmesinden sonra yolcuları öldürülen Basayev’e ‘dünya sizi terörist olara biliyor
serbest bırakıp arkadaşlarıyla beraber ülkesine dön- buna ne diyeceksiniz?’ diye sorulduğunda; ‘İnsanla-
dü. rın ne düşündüğü umurumda değil ben ülkemin ba-
ğımsızlığı için savaşıyorum, eğer Rusya’yı şimdi dur-
Artık bütün dünyanın gözü bir anda Cevher-Şamil durmazsanız ilerinde herkesin başına bela olacaktır’
ikilisine dönmüştü. Çeçen davası haber bültenlerine diye cevap verdi.
konu olmaya başlamış ve istenilen olmuştu. 1992
yılında Dudayev’den yeni bir görev alan Basayev Şamil Selmanovic Basayev 10 Temmuz 2006’da
Gürcü işgali altındaki Abhazya’ya geçmiş ve savaş- hayatını kaybetti. Bizler verdiği bağımsızlık mücade-
ta yaptığı çalışmalarla Abhaz halkının gönlünde taht leleriyle İkinci bir Şeyh Şamil’den başkası olmadığını
kurmuştu. biliyoruz.

Abhazya Savaşı bittikten sonra ‘Halkın Kahramanı’ 9
madalyası alan Basayev Abhazya Savunma Bakan-

ESKİMEYEN KİTAPLAR

MEVDUDİ VE HAKİKAT
REHBERİNİN DÖRT TEMEL TERİMİ

Resul Günaydın

Resul Günaydın

Cemaat-i İslami’nin kurucusu olan Ebu’l şöyle sıralanır: insanın ona iştiyak duyması,
A’lâ el-Mevdudî Kur’an’ın Dört Temel Terimi ihtiyaçları görme, himaye etme, teselli ve
adlı kitabında anlamları daraltılmış bu dört sükunet verebilme yücelik ve üstünlüktür.
terimi dil yönüyle inceleme, cahiliye insanı- Bir Müslüman bu kavramı tam olarak kav-
nın bakışı ve Kur’an’ın yaklaşımı bakımından radığında ümitsizliğe kapılmaz, olumsuz-
ele almakta ve ayetlerle desteklemektedir. luklardan korkmaz çünkü sonsuz adalet ve
merhamet sahibi, mutlak güç elinde bulu-
İnsana baktığımızda fıtratında bulunan nan rabbine sığındığında rabbinin ona hak-
kendinden üstün bir otoriteye, sarsılmaz kı olanı vereceğini bilir.
güç sahibine her zaman ihtiyaç vardır. Bu
ihtiyacın sebebi ise zorda kaldığında, çık- Rab kavramına değinecek olursak şu beş
maz yola girdiğinde yardım isteyebileceği temel olgu öne çıkar: mürebbi (gereksinim-
bir güç sahibi gereksinimidir. İşte bu güç leri karşılayan, terbiye eden), koruyup kol-
sahibi ise ilah kavramı ile tanımlanır. İlah layan, topluluklarda merkezi bir sıfata sahip
kelimesinin arka planında ki temel olgular olan, güç ve egemenlik elinde bulunan,

10

malik (efendi). İşte bu olguları göz önünde bulundu- def, uğrunda çaba harcanacak tek şey bu saymış ol-
rarak Kerim Kitabımıza baktığımızda kanunları koyan, duklarımızdır. Hayatlarını ona göre düzenlerler. Başka
insan yaşamını düzenleyen mülkün sahibi ve egemen- düzen tanımaz gerektiğinde bütün kainatın düzenle-
lik elinde bulunan ve bu sıfatlarda ortağı olmayan rab- yicisi olan rabbimizin koymuş olduğu sınırları aşarlar.
bimizi görmekteyiz.
İlah ve rab kavramlarına baktığımızda insanlar tek
Rububiyet konusunda sapkınlığa düşen kavimlerde otoriteyi, mülkün sahibini ve kanun koyucuyu bilmek-
bunun farkındadır. Nuh (a.s.) Kavmine, Ad Kavmine, tedirler. Sıkıntı ise uluhiyet (ilahlık) ve rububiyet (rablik)
Semud Kavmine, İbrahim (a.s.) Kavmine ve Nemrud’a, konusunda ortak koşmalarıdır. Bu konuda devreye iba-
Lut (a.s.) Kavmine, Şuayb (a.s.) Kavmine, Firavuna, det kavramı girmektedir.
Yahudilere, Hristiyanlara ve Arap Müşriklerine baktı-
ğımızda ortaya çıkan sahne de budur. Kainatın düzen- Abd (kul, köle) kökünden gelen ibadet kavramına
leyicisinin, kanun koyucunun, mülkün sahibinin Allah göz attığımızda kulluk, itaat ve tapınma manaları or-
(c.c.) olduğunu bildikleri halde Dünya hayatında sınan- taya çıkar. Ve Kur’an-ı Kerim’de yalnız Allah’a ibadet
mak için kendilerine geçici olarak verilen mülkü, güç edilmesi gerektiğine ve ondan başka ilah olmadığına
ve kudreti, makamı ve mevkiyi bırakmak istemedikle- vurgu yapılır.
ri ve kurmuş oldukları adaletsiz beşeri düzeni (efendi
köle düzeni) bozmak istemedikleri için inkar yoluna Peki Allah’a sadık bir kul olmak için ne yapılmalı?
başvurarak hakikati gizleyenlerden (kafirlerden) olurlar. Davranışlarda ölçü, rehber ne olmalı? ‘’Allah’ın ve Re-
sulünün önüne geçmeyin... (Hucurat Suresi) dendiğin-
Bizler ise sonsuz adalet sahibi olan rabbimizin hakiki de ne yapılmalı? Sorularının cevabı olarak ‘’Rabbimizin
düzenini Dünyaya hakim kılma davasında sağına solu- ve peygamberimizin (s.a.v.) çizmiş olduğu helal haram
na bakmadan öne çıkan mukarrabun olarak tanımla- dairesinden çıkmadan, haddi aşmadan, Allah’a ve Re-
nan, Allah’ın sadık kullarından olmalıyız. Besbelli orta- sulüne karşı gelmeden yaşamalıyız. Onların koymuş
da olan tağutlar dışında farkına varamadığımız Allah’a olduğu kanunları kendimize şiar edinmeliyiz.’’ diyebi-
ibadetten alıkoyan cazibesiyle insanı gaflete düşüren liriz. İşte bu kanunlar ,kesin sınırlar, izlenen yollar din
para, makam, mevki gibi aldatıcı Dünya nimetlerine kavramıyla tanımlanmaktadır.
kanmamalıyız. Öyle insanlar vardır ki onun için tek he-
11

DİLAVER SELVİ İLE RÖPORTAJ:

‘TASAVVUF MANEN TEMİZ OLMAK
VE FAZİLETTE YARIŞMAKTIR.’

Söyleşen: M. Kasım Aydın-M. Emin Selvi

Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? özel araştırma merkezinde telif ve tercü-
me çalışmaları ile meşgul oldum.
1962 Tokat Reşadiye doğumluyum. İlko-
kulu Çınarcık köyümüzde bitirdikten sonra Akademik hayata ne zaman geçtiniz?
1 yıl Reşadiye’de 2 yılda İstanbul’da Ku-
ran kursu eğitimi alıp hafızlık yaptım. 1975 2011’de Yıldız Teknik Üniver. Eğitim Fa-
yılında Zeytinburnu İmam Hatip Lisesi’ne kültesinde Din Kültürü bölümünde Yard.
başladım. 1982’de mezun oldum. O za- Doç. olarak göreve başladım. 2012 yılında
man imam hatipler 7 yıl idi. Sonra 1982’de Tasavvuf Anabilim dalında Doçent oldum.
Marmara İlahiyat’a başlayıp 1986’da me- Şu anda Marmara Üniversitesi İlahiyat Fa-
zun oldum. Peşinden Tefsir Anabilim da- kültesinde Tasavvuf Anabilim dalında ho-
lında yüksek lisans ve doktora yaptım. calığa devam ediyorum.
1996 doktorayı tamamladım. 1989 1992
yılları arasında Üsküdar İHL’de meslek der- “Telif ve tercüme” demiştiniz. Hangi
si öğretmenliği yaptım. 1992’den sonra alanlarda çalıştınız?

12

Çalışmalarım ağırlıkla Tasavvuf’un temel eserlerini rızası için yaşamaktır. Bu takva kalbin temizliği ile
tercüme üzerinde oldu. Avarifü’l Marif, Kuşeyri Risa- başlıyor.Kalp temizliği inkardan,şirkten, gafletten
lesi, Kutü’l Kulub gibi eseleri tercüme ettim. Şu anda şehvetten, kötü huylardan, kinden, kibirden haset-
İhya tercümesi ile meşgulum. 15 civarında telif eser ten korkaklık gibi kötü huylardan temizlenmektir. Be-
çalışmamız oldu. Bunlar: İnanç Esasları, Ahlak, Aile den de olduğu gibi, kalpte de çok türlü hastalıklar
ilmihali ve Tasavvuf ile ilgili çalışmalardır. vardır. Bunların temizlenmesine Kur’an’da “tezkiye”
denir. Ve birkaç ayette Peygamber Efendimizin(s.a.v)
Doktoranız tefsirde iken Doçentlikte Tasavvuf asıl görevleri anlatılırken, “Biz o peygamberi sizi te-
alanına geçme sebebiniz nedir ? mizlemek için gönderdik” buyrulur. (Bakara 151; Âl-i
İmran 164; Cuma’ 2) Bu temizlik baş temizliği, saç te-
Çalışmalarımız ağırlıkla Tasavvuf dalında oldu. mizliği, elbise temizliği yani bedenlik temizlik değil;
Günlük hayatta da Ehl-i Sünnet İnancı, Kuran ve Sün- kalp temizliğidir. Çünkü kalp insanın hakikati olan bir
net temelleri üzerinde gelişen ve tarihte büyük hiz- yerdir. O, Cenab-ı Hakk’ın vücudumuzda muhatap
metler gören Tasavvuf ekollerini tanımak ve tanıtmak aldığı manevi bir cevher olup her insanda mevcuttur.
adına ihtiyaç hissettim. Bunun için bu alana geçtim. O, kanı temizleyip vücuda dağıtan yürekten ayrı bir
şeydir. Türkçemizde yüreğe de “kalp” denir. Mane-
Tasavvuf’un tarifi, tarihi seyri ve günlük hayatı- vi kalbimiz Cenab-ı Hakk’ı tanıma yeridir. İlim oraya
mızdaki yeri hakkında kısaca bize bilgi verir misi- konur, sevgi ondadır; iyi ve kötü huylar ondadır. Bü-
niz? tün insanı özellikler onda toplanır. Bu kalbin temiz-
liği demek, kalp, dışarıdan ve içeriden ne türlü bir
Tasavvuf, kelime olarak değişik köklerden alınarak hastalığa düştüyse, onu bundan kurtarmak demektir.
izah edilmiştir. Bunlardan biri, safadır. Yani,tasavvuf, En büyük hastalık Allah’a ortak koşmak, Allah’ı inkâr
manen temizlenip safi olmaktır. Diğeri, saffı-evveldir. etmek, gaflete düşmek, günahlara bulanmak, şehvet
Yani ilk safta olmak, Allah yolunda, zikirde, fikirde, ve şöhret, kendini beğenip insanları küçük görmek,
ibadette, halka hizmet gibi salih amellerde ön safta Allah’ı unutup ameline güvenmek, ibadetinde gös-
olmak, devamlı hayırlarda koşmak ve fazilette yarış- teriş yapmak, kin, kibir, haset gibi hastalıklardır. Bu
maktır. tür hastalıklarla müptela olup kalp ölür. Onun ma-
nen dirilmesi, uyanması, temizliği iman nuru ile olur.
Bazıları tasavvufun mana ve uygulama olarak As- Bu nur Allah’ın rahmetidir. Nurla temizlik ve terbiye,
hab-ı Suffe’den alındığını söyler. Çünkü tasavvuf, bütün Peygamberlere ve son peygamber Resûlullah
özellikle zühd yani dünyadan gönlü çekip kendini (s.a.v) Efendimize verilen bir yetkidir. Onlar Allahın
ilme ve ibadete adama yönüyle Ashab-ı Suffe’nin nuru ile kalplere yönelir, onlara nur aşısı yapar yani
ahlakında, halinde ve yolunda olmaktır. ilahi sevgiyi aşılar, ilim irfan öğretir ve onu temizle-
yip Allah’ı zikreder, sever, tanır, itaat eder bir duruma
Dini bir terim olarak düşündüğümüzde Tasavvuf,İs- getirir. Bu hastalıklar herkeste olabilir. Dinimiz onları
lami disiplin ve kurumlar içinde insanın manevi terbi- temizleyip yerine güzel ahlakı koymak için gönderil-
yesini esas alan, güzel ahlaka yönelen, İslam’ın edep miştir. Ayetlerde kalb-i selimi elde edip güzel ahlaka
ve takva boyutunu işleyen manevi terbiye ilminin ve ulaşmak insanın kurtuluş sebebi olarak gösterilmiştir.
yollarının genel adıdır. (A’la, 14–15; Şems, 9-10).

Tasavvuf’un dini hayatımızdaki yeri hakkında Tasavvuf özellikle neyi hedefliyor?
bilgi verir misiniz?
Ehl-i sünnet ilmi ve edebi üzere kurulu tasavvuf
Tasavvufun hedefe aldığı manevi terbiye Allah’ın bu önemli, gerekli ve en şerefli işi hedefe alır, onu
bize emrettiği bir şeydir. Buna Kur’an’da “takva”ve öğretir ve kazandırır. Tabi bunun esası sahih iman,
“tezkiye” denir. Bunlar her mümine farz olan amel ve sağlam ilim, ihlâsla ibadet, güzel ahlak ve her işin-
hallerdir. Takva, Allah’tan korkarak yani O’nu sevip de ilahi hukuka uymaktır. Tasavvuf sadece kalp ile
sayarak Kur’an ve sünnet edebi üzere ilahi emirle-
re uymak, bütün haramlardan uzaklaşmak ve Allah 13

Gaye insanı iki yönden hilden, fasıktan, zalimden ve insanları Allah için seve-
ayakta tutmak, terbiye meyen katı yürekli insandan mürşit olmaz.
etmek ve kuvvetli
yapmaktır. Bunlar İnsanlara Allah’ın terbiyesini verecek insan, Hz.
birleşince gerçek zaferler Peygamber’e (s.a.v) içi ve dışıyla uymalı, edep sahi-
elde edilir, zulüm ortadan bi olmalı, bu terbiyeyi ve yetkiyi kâmil bir insandan
kalkar ve âleme rahmet almalı, icazeti olmalı olmalıdır. Kendi başına yetişen
olunur. Yoksa sadece kimseden kâmil mürşit olmaz. Tıp kitaplarını okuya-
para, teknoloji ve maddi rak doktor olunmadığı gibi, sadece tefsir, hadis, fıkıh
kuvvetle kimsenin yüzü ve edep kitaplarını okuyarak kâmil mürşit olunmaz.
gülmez, âlem zulüm ve Bunların yanında bir kâmil insanın elinde tezkiye ve
fesattan, insanlar stres ve terbiye sürecini tamamlamalıdır. Buna manevi icazet
buhrandan kurtulamaz; denir.
günümüzde olduğu gibi.
Terbiye verecek mürşit yani şeyh, bütün ümmeti
ilgileniyor hayatla ilgilenmiyor değil..Dinimizin kalp sevip kucaklamalı, onları kardeşi ve parçası görmeli,
boyutu, kalbin amelleri, ilimleri, takva ve ihsan hali kendilerine ilahi aşk ve edep yolunda hizmeti cana
vardır. Buna özellikle tasavvuf ehli sûfiler yönelmişler; minnet bilmeli ve bütün bunları Allah rızası için yap-
müfessirler, muhaddisler, fakihler ve diğer ilim ehli malıdır. Yoksa her şeyhim, mürşidim, veliyim, Hızı-
ise kendi alanlarını ihya ile uğraşmışlardır. Kısaca ta- rım, hazırım diyene uyulmaz. Peygamber Efendimiz
savvuf İslam ilmidir, Kur’an ilmidir, Hz. Peygamberin âlemlere rahmet olduğu gibi, gerçek veli de ilmi,
(s.a.v) gönderilme gayesidir. Onu tanımayıp ayrı bir edebi, sevgisi, güzel ahlakı ve günlük yaşantısı ile in-
din gibi görenler var, sonradan çıkmıştır diyenler var, sanlara rahmet olur, kimseye zahmet vermez, fitneye
bidattır diyenler var. Niye bidat olsun? taraf olmaz.

Manevi terbiyede Mürşid-i Kamil’in önemi ne- Tasavvufta manevi terbiyesini alıp kâmil olanlara
dir? sufi denir. Bu dersi almak için terbiye yoluna girenle-
re mürid denir. Bu yola girmeye intisap, tövbe etme,
Manevi terbiyenin merkezinde Peygamber varisi, el alma, manevi sözleşme gibi isimler verilir. Bütün
mürşid-i kamil bulunur. Tasavvuf, Mürşid-i kâmilden terbiye usullerine seyr u sülük denir. Kısaca tasavvuf,
alınan aşkın, ilmin, irfanın, edebin ve terbiyenin adı- Kuran ve sünnet dairesinde kamil insan yetiştirip âle-
dır. Mürşid-i kâmil demek kamil insan demektir. Ka- me ikram eden bir manevi okuldur.
mil insan, Allah’ın rızasına aşık ve takvaya ulaşmış veli
demektir. Ayetlerde Allah’ın velileri; takvaya ulaşmış Tasavvuf kelimesi Peygamber Zamanında var
rehberler olarak tanıtılır. Bir kimse Hz. Peygambere mıydı?
(s.a.v) uymazsa zaten o isyan içindedir. Gafilden, ca-
Hz. Peygamber’in zamanında tasavvuf kelime ola-
14 rak yoktu, onun yerine takva, edep, güzel ahlak var-
dı. Kur’an’da geçen rabbani âlim, fakih, veli, salih,
Muhsin, ebrar, sadık, sıddık ve muttaki kâmil insanın
ve kamil şeyhin vasıflarıdır.

Peygamberimizdin devrinde yaşayanlara“Sahabe”
ismi verildi. Sahabeyi görüp onlara uyan müslüman-
lara “Tabiun” dendi. Sonradan gelenler, farklı isim-
lerle anıldılar. Yaptıkları işe ve hizmete göre, fakih,
müfessir, muhaddis, kelamcı, nahivci gibi isimler al-
dılar. İslam’ın ahlak, edep ve ibadet boyutunu öne

çıkaran salih insanlar da zahid, âbid, zakir, sufi, mu- Fatih Sultan Han da İstanbul’u fethettikten sonra
tasavvıf, derviş gibi isimler verildi. Hicretin 2. asrında içeri girerken atı üzerinde sevindiğini ve yüzünün
mezhepler, 5. asrında tarikatlar oluşmaya başladı. güldüğünü görenler onun bu sevincini Bizans’ı fet-
Değişik İslam beldelerinde bir disiplin ve usul içinde hetmesine bağlarken; o büyük sultan,
manevi terbiyeye verecek tekkeler, zaviyeler ve der-
gâhlar kuruldu. Bunlar Selçuklular döneminde özellik “Benim sevincim bu beldenin fethinden değildir;
Osmanlılar döneminde yayıldı. Özellikle Anadolu- ben, Akşemseddin gibi bir azizin, kâmil insanın be-
muz veliler ile çok içli dışlı hayat yaşamıştır. Bu Allah nim zamanımda yaşadığına seviniyorum” demiş ve
dostları Mekke, Medine, Semerkand, Buhara, Basra bu sözüyle, Allah’ın yer yüzündeki şahidi ve delili
gibi ilim ve irfan merkezlerinden Anadolu’ya geldi- olan kâmil insanların, bir medeniyete neler kazandır-
ler, İslam’ı yaşayarak tebliğde bulundular, ilahi aşk, dığını özetlemiştir.
edep ve güzel halleri ile insanları etkilediler, onların
gönüllerine girdiler; onları dine davet ettiler, ordular- Günümüz insanı bu ilahi aşka ve edebe ne kadar
dan önce kalpleri fethettiler. İslam Selçuklular ve Os- da muhtaç!
manlılar zamanında bu topraklara yerleşince cami,
medrese ve tekke üçlüsü medeniyetin oluşmasında Madde ve manamızla yeniden dirilme ümidiyle…
büyük rol oynadı. Onlardaki hizmetle asker, idareci
ve halk fıkıh yanında edep, maddi ilimler yanında Tavsiyemiz, Peygamber Efendimizin(sav) tarif bu-
manevi halleri de öğrendi. Fütüvvet ve ahilik teşkilat- yurduğu hakiki Müslüman olmak için Allah yolunda
ları tasavvufun içinde gelişen akımlar ve vakıf anlayışı samimi kardeşler edinmeliyiz. ,Ehl-i Sünnet dairesin-
ile hizmet veren birimlerdir. Böylece Osmanlı devleti de kalmak için ihlâs ile ilim ve amel yapmalıyız. Gön-
maddesini ve manasını kuvvetlendirdi. lümüzü Mü’min kardeşlerimize sevgi ile açalım. Her
Mü’min’i özellikle âlimleri ve Salihleri hizmet ehlini
Tasavvuf’un sosyal hayata katkısı nedir? Ve son Allah için sevelim. Allah yar ve yardımcınız olsun ve
olarak tavsiyenizi alabilir miyiz? bütün öğrenci kardeşlerime başarılar diliyorum

Gaye insanı iki yönden ayakta tutmak, terbiye et- Hocam Allah sizden razı olsun, teşekkür ederiz.
mek ve kuvvetli yapmaktır. Bunlar birleşince gerçek
zaferler elde edilir, zulüm ortadan kalkar ve âleme 15
rahmet olunur. Yoksa sadece para, teknoloji ve mad-
di kuvvetle kimsenin yüzü gülmez, âlem zulüm ve
fesattan, insanlar stres ve buhrandan kurtulamaz;
günümüzde olduğu gibi.

İslam medeniyetin bir ayağı fıkıh, diğeri tasavvuf-
tur. Fıkıh beden, tasavvuf ruh gibidir. Beden ve ruh
olmadan gerçek hayat olmaz. Aynen bunun gibi ilim
ve edep olmadan gerçek insan olunmaz, hakiki şeref
ve saadet bulunmaz. Yavuz Selim Han der ki:

Padişah-ı âlem olmak bir kuru kavga imiş,

Bir veliye bende olmak cümleden a’la imiş.

Demek bir Allah dostu ile buluşup ondan ilahi aşk
ve insanlık dersi almak kişiye öyle şeyler kazandırı-
yorki, bunu fark eden ve bulan bir sultan bunları söy-
lüyor.

İNCELEME

BARNABAS İNCİLİNDE HZ.İSA
VE HZ.MUHAMMED

Hacer Merve Yaman

Barnabas aslen Kıbrıslı olup Yahudi bir ai- nonik kabul edilen diğer 4 İncil gibi bu İncil’de
leden dünyaya gelmiştir. Asıl adı Joseph(Yu- Hz. İsa’nın dili olan Aramice değildir. Belki de
suf)’tur. Barnabas’ın kaleme aldığı İncil, İsa’nın en azından birkaç kere tercüme edilmiş bir me-
bir şakirdi oldu. Yani zamanının çoğunu, me- tindir. Bu tercümeler esnasında mütercimlerin
sajını yaydığı üç yıllık süre içinde bizzat İsa’nın yetkinlik derecelerinin ya da bilgisel yetersizlik-
yanında geçiren bir kişi tarafından yazılmış İn- lerinin olduğu düşünülebilir.
cil’dir. Kabul edilmiş dört İncil’in yazarlarının
aksine Barnabas İsa ile doğrudan teması olmuş İsa, ‘Sen Mesih misin?’ şeklindeki sorulara
ve öğretisini doğrudan İsa’dan almış biriydi. cevap verirken kendinden sonra gelecek Al-
lah’ın elçisinden haber vermektedir. Barnabas
Hz.Muhamammed’in Doğumundan 75 Sene İncili’nin ilk başlığında, girişi ve 6’ncı bölümün-
Önce... de İsa Peygamber için ‘Mesih’ denmektedir.

Barnabas İncili’nin Müslümanlar tarafından İsa Peygamberin ‘Sen Mesih misin?’ şeklin-
yazılmadığının bir delili de şudur: Hz.Peygam- deki soruya verdiği cevabı şu gerçeği gösteri-
ber’in dünyaya gelişinden 75 yıl önce(M.S. yor:’...Çünkü ben sizin Mesih dediğiniz benden
496),Papa I.Gelasius döneminde yanlış ve dini önce yaratılmış ve benden sonra gelecek inan-
düşüncelere aykırı kitaplar adı altında hazırla- cı(dini) son bulmasın diye gerçeğin sözlerini
nan listede Barnabas İncili’nin adı geçmekte- getirecek olan Allah’ın elçisinin ayakkabılarının
dir. iplerini veya çoraplarının bağını çözecek de-
ğerde değilim.’
Barnabas İncili’ne getirilen yasaklamalar, o
çağlarda bu İncil’i yazacak bir Müslümanın ol- 17.Bu bölümde mü’minin gerçek inancı açık-
madığını açıkça gösteriyor. Çünkü o zaman Hz. ça algılanıyor. İsa bunu deyince, Filupus cevap
Muhammed (doğumu 571) bile doğmamıştı. verdi: Allah’a hizmet etmeye razıyız ama Allah’ı
Ayrıca Allah ve bir Peygamberi hakkında yalan bilmek de istiyoruz. Çünkü İsa’ya peygamber-
söylemek demek olacak böyle bir sahtekârlık; sen cidden gizli bir Allah’sın demiş ve Allah
yani bir İncil uydurma fiili; yalancılık ve sah- kulu Musa’ya ‘Ben neysem oyum.’ demişti. İsa
tekârlığa karşı duruşu doğruluk ve dürüstlük cevap verdi ‘Filupus; Allah kendisi olmadan
ahlakını Hz.Peygamber ve Kur’an’dan alan bir hiçbir hakkın olmadığı bir Hakk’tır. Allah kendi-
Müslümandan beklenemez. si olmadan hiçbir şeyin olmadığı bir varlıktır. Al-
lah kendisi olmadan yaşayan hiçbir şeyin olma-
Barnabas İncili’nde çelişkiler olduğuna dair dığı bir hayattır. Öylesine büyüktür ki her şeyi
iddialar hakkında sıralananlara göz atıldığında doldurur ve her yerdedir. Tektir, onun hiç bir
Barnabas İncili’yle ilgili herhangi bir Müslüma- dengi yoktur. Ne başlangıcı vardır ne de sonu
nın sorumlu olmadığı oldukça açık bir şekilde olacaktır. Fakat her şeye bir başlangıç vermiş
anlaşılmalıdır. Müslümanların bu İncil’e me- ve her şeye bir de son verecektir. Ne babası
raklarının sebebi bir Peygamber olarak kabul vardır, ne de annesi, ne oğlu vardır, ne kardeşi,
ettikleri Hz.İsa’nın gerçek yaşam kesitlerinin ne de yoldaşı. Ve Allah’ın hiçbir bedeni yoktur.
detaylarına ve Allah’ın gönderdiği kitaplardan Bu bakımdan yemez, uyumaz, ölmez, yürümez,
biri olduğuna inandıkları İncil’in gerçek haline kımıldamaz fakat insandaki gibi olmayan son-
duydukları meraklarındandır. Ayrıca bu İncil’in suz bir hayatı vardır. Çünkü cismani değildir,
2000 sene önceki gerçek nüshasının tam olarak bileşik değildir, maddi değildir, en sade özden-
aynısı olduğunu da iddia edemeyiz. Çünkü Ka- dir. O kadar iyidir ki iyiliği sever yalnızca; öy-

16

lesine adildir ki cezalandırdığı ve bağışladığı amel işleyenleri Cehennem’in alevlerinden
zaman. ’Bu neden böyle?’ denemez. Kısaca koruyacaktır.’
sana diyorum ki Filipus burada yeryüzünde
O’nu göremezse tam olarak bilemezsin de 91.’...Hayır, O Allah’ın oğludur, diyor; bir
fakat melekûtunda O’nu ebedi göreceksin, diğerleri de ‘Hayır, çünkü Allah insana benze-
orada tüm mutluluğumuz ve ihtişamımız bu- mez, bu nedenle de oğul edinmez. Nasıralı
lunur. İsa ise Allah’ın bir peygamberidir.’ diyorlardı.

....Melek Mikail Âdem ve Havva’yı cennet- 92.’...Gidin benim önümden ey deliler,
ten çıkardı. Bunun üzerine Âdem çevresine çünkü ben yerin açılıp da iğrenç sözleriniz-
bakınarak kapının üstünde yazılı olan ‘Al- den dolayı sizinle birlikte beni yemesinden
lah’tan başka ilah yoktur ve Muhammed Al- korkuyorum.’
lah’ın kulu ve elçisidir.’ Sözünü gördü. Bu ne-
denle ağlayarak dedi: ’Allah’ı razı edici olsun 95.’...Allah’ın değişmeyen cisimsiz ve hiç-
ki ey oğlum çabuk gelesin bizi perişanlıktan bir şeyden oluşmaması nedeniyle görünmez
kurtarasın.’ ve insan zihninde gizli olduğu yazılıdır.’ ‘...
ve ben bir sineği bile yeniden yaratamayan
43.’Allah her şeyden önce Hz.Muham- biriyim.’
med’in ruhunu yarattı.’
97.’MUHAMMED O’nun kutlu adıdır.’
44.’Allah’ın elçisi Muhammed yaratılan her 125.’...Ve sağ elin verdiğini, sol elin bilme-
şeye mutluluk getirecek bir nurdur.’ mesine baksın.’
137.’...inançları içinde ölürlerse, sözünü
52.Kıyametin kopuşu. Allah’ın hüküm günü ettiğim cezadan sonra Cennet’ gireceklerdir.’
öylesine korkunç olacaktır ki, bakın size söy- 145.’...Her gün bir ertesi güne çıkmaya-
lüyorum günahkârlar, Allah’ın kendilerine caklarını düşünüp, vakitlerini (son) nefesi yak-
kızgın kızgın konuşmasını duymaktansa, he- laşan biri gibi harcasınlar.’
men on cehennemi seçeceklerdir. Bakın size 163.Takdirin açıkça bilineceği kişi: Hz.Mu-
diyorum ki yalnızca günahkârlar korkmakla hammed.
kalmayacak, Allah’ın seçilmiş(kulları) ve veli- 182.’Dediğim gibi Allah insanı yalnızca ya-
ler korkacak. Öyle ki İbrahim takvasına gü- ratmakla kalmamış, aynı zamanda onu tasta-
venmeyecek, Eyüp günahsızlığına itimad mam yaratmıştır.’
etmeyecek. Ve ne diyorum? Allah’ın elçisi 194.’...Ben senin Allah’ın ebediyen sağ ve
bile korkacak, şu sebepten ki Allah ululuğu- diriyimdir ki günah işleyen ruh ölecektir ama
nu bildirmek için, Allah’ın kendisine her şeyi eğer günahkâr tevbe edecek olursa ölmeye-
nasıl vermiş olduğunu hatırlamasın diye el- cek, yaşayacaktır. Bu bakımdan şimdiki ölüm,
çisini hafızasından yoksun bırakacak. Bakın ölüm değil gerçekte uzun bir ölümün sonu-
size diyorum ki, bütün kalbimle söylüyorum dur, nasıl bedenin bir baygınlık anında içinde
dünyadakiler bana tanrı diyeceklerinden ve ruh varken, candan ayrıldığı zaman, ölenler
bundan dolayı açıklamada bulunmam gere- ve gömülenler üzerinde bayılmak dışında
keceğinden ben titriyorum. Ruhumun huzu- başka hiçbir avantajı olmuyorsa, gömülen(-
runda durduğu Allah sağ ve diridir ki ben de vücut) da Allah’ın kendisini yeniden diriltme-
diğer insanlar gibi ölümlü bir insanım. Allah sini bekler. O halde dikkat edin. Allah’ı idrak-
beni hastalar şifa bulsun, günahkârlar doğ- ten yoksun olan bir hayat ölüdür.’
rulsun diye İsrail ailesi üzerine peygamber 198.’...yalnızca Allah olmadığımı değil aynı
yapmışsa da ben Allah’ın kuluyum ve siz be- zamanda Mesih olmadığımı itiraf ettiğimden
nim kitabımdaki gerçeği iptal edecek olan şu Allah benden cezayı çekti ve utanç benim ol-
habislere karşı nasıl konuştuğuma şahitsiniz. sun diye onu şerli birine çektirecektir.’
206.’...Allah bir tek(Allah)tır ve ben Allah’ın
53.’...benim Allah’ın oğlu olduğumu ka- kuluyum ve sizin Mesih dediğiniz Allah’ın el-
tanlara lanet olsun.’ çisine hizmet etmek arzusu duyuyorum.’

72.’...Allah’ın elçisinin yolunu hazırlamak
için dünyaya gelmiş bulunuyorum. Fakat sa-
kın ola ki aldatılmayasınız, çünkü benim söz-
lerimi alıp, benim kitabımı kirletecek pek çok
sahte peygamber gelecektir.’

79.’Allah’ımız nerede olursa olsunlar salih

17

ARAŞTIRMA

HIZIR

Rahmi Kurt

Kuran-ı Kerim’de adı geçmemekle birlikte hadis kitaplarının çeşitli bölümlerinde geçmek-
müfessirler tarafından Hızır’a ait olduğu kabul te, bunlar da Kehf suresindeki bilgiler tekrar
edilen Kehf suresindeki kıssa özetle şöyledir. edildiği gibi başka bilgiler de verilmektedir.
Hz. Musa genç adamına iki denizin birleştiği Surede yer alan kıssanın tefsiri mahiyetindeki
yere ulaşmaya karar verdiğini söyler, bunun rivayetlerin birinde kaydedildiğine göre Said
üzerine beraberce yola çıkarlar. İki denizin bir- b. Cübeyr İbn Abbas’a, Nevf el-Bikali’nin Hızır
leştiği yere varınca yanlarına aldıkları kurutul- kıssasında sözü edilen Musa’nın İsrailoğulla-
muş balığı bir kenarda unuturlar, balık da can- rı’na gönderilen Musa b. İmran olmayıp başka
lanarak denize atlar. Bir müddet sonra Musa bir Musa olduğunu iddia ettiğini söylemiş. İbn
genç adamına azığı getirmesini söyler, fakat Abbas da,”Allah’ın düşmanı yalan söylüyor”
genç adam olup biteni hatırlayarak daha önce diyerek Übey b.Ka b yoluyla Hz. Peygam-
bunu Musa’ya bildirmeyi unuttuğu için üzüntü- berden gelen Musa merkezli uzunca rivayeti
sünü dile getirir. Bunun üzerine Musa aradıkları nakletmiştir. Aynı konuyla ilgili ikinci rivayette
yerin orası olduğunu söyler ve geriye döner- kaydedildiğine göre İbn Abbas’ın bir sorusu
ler. Burada kendisine Allah tarafından rahmet üzerine Übey b Kab, buradaki Musa’nın İsra-
ve ilim verilmiş olan salih bir kul ile karşılaşır- iloğulları’na gönderilen Musa olduğunu ifade
lar. Musa, sahip olduğu ilimden kendisine de eden hadisi nakletmiştir.
öğretmesi için onunla arkadaş olmak istediğini
söyler, Kuran’ın adını bildirmediği bu kişi, iç Her iki rivayette de belirtildiği üzere Hz.
yüzüne vakıf olamayacağı olaylar sebebiyle bu Musa, İsrailoğulları’na hitap ederken kendisine
beraberliğe sabredemeyeceğini belirtirse de insanların en bilgilisinin kim olduğunun sorul-
Musa’nın bu şarta uyacağına söz vermesi üze- ması üzerine “benim” diye cevap verip mutlak
rine yolculuğa başlarlar. Bu zat önce bindikleri ilmin nezd-i ilahide olduğunu hatırlatmadığı
gemiyi deler, arkasından bir çocuğu öldürür, için Allah tarafından kınanmış ve kendisinden
daha sonra da uğradıkları bir kasabanın halkı daha bilgili Hadır adında birinin bulunduğu
kendilerini misafir etmediği halde orada yıkıl- söylenmiştir. Ebu Hureyre’nin naklettiği başka
mak üzere olan bir duvarı düzeltir. Bu üç ola- bir hadiste Hızır’a bu adın verilmesinin sebebi,
yın her birinde Musa arkadaşına davranışının “Kuru yerde oturduğunda altında otlar yeşerip
sebebini sorar, arkadaşı da Ben sana benimle dalgalanır.” şeklinde açıklanmıştır. Bu rivayet
beraber olmaya sabredemezsin demedim mi Ahd-i Atik’teki, “İşte adı Filiz olan adam ve o
“ diye uyarıda bulunur. Musa özür dileyip yol- durduğu yerden filizlenecek.” ifadesini hatır-
culuğa devam etmelerini ister. Salih kul, birinci latmaktadır. Übey b. Ka’b’dan rivayet edilen,
ve ikinci olaylardan sonra Musa’nın ricasını ka- ravilerinden birinin zayıf sayıldığı bir hadiste
bul ederse de üçüncü olayda ayrılma vaktinin Hızır’ın Firavunlar döneminde Mısır’da yaşayan
geldiğini söyler, bu arada söz konusu hadise- İsrailoğulları’ndan bir genç olduğu, bir rahip-
lerle ilgili davranışlarının sebeplerini de anlatır ten hak dini öğrenip benimsediği, fakat bunu
ve bunları Allah’ın emriyle yaptığını söyler. Bu gizli tuttuğu, nihayet boşandığı bir hanımın bu
kıssadaki üç kişiden sadece Musa’nın adı zik- sırrı ifşa etmesi üzerine kaçıp bir adaya sığındı-
redilirken diğer iki kişiden biri “genç adam” ğı bildirilir.
diğeri de ilahi rahmet ve ilme mazhar olmuş
“Allah’ın kulu” diye anılır. Güvenilir hadis kaynaklarında yer alan Hı-
zır’la ilgili haberlerin, ana hatlarıyla Kur’an-ı
Hızır konusu başta Buharı ve Müslim olmak Kerim’deki çerçeveyi korumakla birlikte yer yer
üzere Tirmizi, İbn Mace ve Ahmed b. Hanbel’in orada bulunmayan veya müphem olan bazı

18

ayrıntılar içerdiği de görülmektedir. Nitekim Kur’an’da Hz. yaptığı işlerin gerekçesini söylediğinde Musa tarafından
Musa’nın Hızır’ın varlığından nasıl haberdar olduğu be- onaylanmasından anlaşılmaktadır. Ayrıca Hızır’ın nebi ka-
yan edilmezken hadislerde bunun Musa’ya yöneltilen bir bul edilmesi durumunda Musa’nın ümmetinde olmadığını,
soru üzerine Allah tarafından kendisine bildirildiği ifade dolayısıyla onun şeriatına uymakla yükümlü bulunmadığı-
edilmektedir. Ayrıca yine hadislerde Kur’an’da adı geçen nı da söylemek gerekir. Hızır’ın melek olduğu iddiasında
Musa’nın Yahudilerin iddia ettiği gibi Musa b.Mişa değil bulunmakla birlikte pek taraftar bulmamıştır. Genellikle
Musa b. İmran, yanındaki gencin Yuşa b.Nun, ilahi ilim ve tasavvuf erbabı onun veli olduğunu, kelam, tefsir ve hadis
rahmete mazhar kılınan salih kişinin de Hızır olduğu açık- âlimlerinin çoğu da nebi olduğunu düşünür.
lanmakta ve Hızır İsrailoğulları’nın eşrafından bir olarak
tanıtılmaktadır. Bu haberler içinde, Kur’an’daki bilgilere Hızır telâkkisi Nusayriler başta olmak üzere aşırı Şiiler, Ye-
aykırı bir husus mevcut olmadığı gibi Hızır’ı tarihte yaşamış zidiler ve Dürzîler arasında önemli bir yere sahiptir. Kur’an
salih bir kişi konumundan çıkarıp onun varlığını günümü- ve sahih hadis kitaplarında anlatılan hususlara zamanla bir-
ze kadar devam ettiren olağanüstü bir şahsiyet olduğuna çok hurafe ve mitolojik unsurun eklendiği, bunun sonucun-
dair bilgiler de bulunmamaktadır. Buhari’nin Abdullah b. da birbiriyle ve İslam inancıyla çelişkili yorumların ortaya
Abbas’ın görüşü olarak yer verdiği bir rivayette buluşma çıktığı görülmektedir. Bu yeni unsurların genişleyen İslam
yerindeki kayanın dibine “hayat” denilen bir su kaynağı coğrafyasında yerli kültürlerden kaynaklandığı, mesela Ya-
bulunduğu, adamlarının dokunduğu her şeyin canlandı- hudilikteki Elijah ve Hıristiyanlıktaki Saint George inançları-
ğı, söz konusu balığa da bu sudan birkaç damlanın isabet nın halk kültürünün oluşmasında etkili olduğu söylenebilir.
ettiği ifade edilmekte, Tirmizi’de ise bazı insanların böyle
iddia ettiği belirtilmektedir. Bazı şarkiyatçıların Hızır kıssasına kaynak teşkil ettiğini
ileri sürdükleri destan ve efsaneler şunlardır:
Müteahhir hadis kaynaklarıyla tarih ve tasavvuf kitapla-
rında Hızır’ın mitolojik bir kişiliğe büründürülerek tarihte a) Gılgamış Destanı: İlk örneği milattan Babilonya, Hitit
uzun süre yaşayanlardan olduğu, kıyamete kadar da ya- ve Hurri dillerinde varyantları vardır. Destandan anlaşıldığı-
şamaya devam edeceği şeklinde bilgiler yer almaktadır. na göre Mezopotamya’da güçlü bir kral olan Gılgamış ilahi
Bazı hadisçilerle tarihçilerin kaydettiği rivayetlere göre menşeli Engidu ile arkadaş olur. Arkadaşının ölüme üzerine
Hızır’ın Deccal’i yalanlaması için ömrünün uzatıldığı Dec- onu yeniden hayata döndürmeye çalışan Gılgamış, insanı
cal’in karşısına çıkacak kişinin Hızır alacağı Hz. Peygamber ebedi hayata kavuşturan bir ot bulunduğunu öğrenir. Bu
döneminde hayatta olduğu ve Peygamberin elçisi olarak otun yerini bilen tek kişi, “nehirlerin birleştiği yer” de otu-
Enes’in kendisiyle görüştüğü Resulullah vefat ettiği zaman ran ve ebedi hayat süren Utnapiştim adlı kişidir. Gılgamış
gelip Ehl-i Beyt’e taziyette bulunduğu Ömer b. Abdülaziz uzun ve maceralı bir yolculuktan sonra onu bulur ve otun
ile İbrahim b. Edhem, Bişr el-Hafi, Ma’rüf-i Kerhi, Cüneyd-i yerini öğrenir; ancak otu bulursa da bir yılan otu kapar ve
Bağdadi ve Muhyiddin İbnü’l-Arabi gibi mutasavvıflar tara- kaybolur. A.j Wensinck, Gılgamış destanındaki Utnapiştim
fından görüldüğü, Hızır’ın denizlerde, İlyas’ın karada yaşa- ile Hızır arasında bir ilişki kurar. Utnapiştim, Sumerler’ in
dığı, sık sık bir araya geldikleri Cebrail, Mikail ve İsrafil ile hikmet tanrısı Ea’ nın muahhar bir tipidir. O sonsuz hayatın
her yıl Arafe günü Arafat’ta buluştukları haber verilmiştir. sırrını bilir, sularda yaşar ve ihtiyacı olan herkese yardım
eder.
Ona göre Hızır’ın Musa’nın şeriatının dışına çıkmadığı,
b) İskender Efsanesi: Miladi 300 yıllarında yazıya ge-
çirilen İskender efsanesine göre İskender insana ebedi
hayat(Ab-ı Hayat) bahçeden bir çeşme olduğunu öğrenir.
Bunu bulmak için ordusuyla yola çıkar. Yolda çeşitli olay-
lar sebebiyle askerlerinden ayrılmak zorunda kalır. Yanın-
da sadece aşçısı Andreas vardır. Aşçı yemek hazırlamak
için bir çeşmeye gider ve orada azıkları olan tuzlu balığı
yıkamak ister. Fakat balık suya değer değmez canlanır ve
suyun içine atlayıp kaybolur. Bu suyun aradıkları hayat çeş-
mesi olduğunu anlayan aşçı ondan içer, Aşçının durumu
anlatması üzerine İskender çeşmeyi arar, bulamayınca da
öfkelenerek Andreas’ı denize atar. Aşçı bir deniz cini olur
ve ebedi hayata kavuşur. İsrael Friedlaender bu hikâyedeki
aşçı Andreas’ı Hızır’a benzetir. İskender efsanesini, İslami
kaynaklarında yer alan İskender-i Zülkarneyn’ in kıssasında
anlatılan Hızır’la paralel biçimde tasvir edilmiştir.

19

c) Yahudi Efsanesi: Başlangıcı eskiye gitse de XI. yüzyıl- TASAVVUF VE HALK İNANCI
da yazıya geçirilen bu hikâyenin kahramanı aslında Ahd-i
Atik’ te bir peygamber olarak gösterilen İlya’dır. Tevrat’ta Kur’an-ı Kerim’de anlatılan Hızır kıssası başlangıcından
bulunmayan hikâyeye göre İlya, haham Yeşua-ben-Levi beri en çok tasavvuf çevrelerini ilgilendirmiştir. Bunun se-
ile bir müddet arkadaşlık eder. Yolculukları esnasında İlya bebi kıssanın adeta tasavvuf’un ana ilkesi olan irşadı ve
bazı tuhaf işler yapar, Yeşua’nın bunlara canı sıkılır. Olup ilmi ledünnü temsil etmiş olmasıdır. Zira kıssada Allah’ın
bitenlerin mahiyetini anlamayan Yeşua İlya’dan sebeplerini kendisine Hz Musa’nın bilemediği bir ilmi verdiği kul Hz.
sorar; İlya da bunları ilahi takdirle yaptığını söyler ve se- Musa’ya kılavuzluk etmektedir. Kıssa bundan dolayı daha
beplerini anlatır. 18. yüzyıldan itibaren tasavvuf çevrelerinde özel bir ilgiye
mazhar olmuş ve buna tasavvufun ruhuna uygun bir yorum
Yukarıda ifade edilen bu üç efsanenin yanında Grek mi- getirilmiştir. Bu yorumda Hızır mürşidi, Hz. Musa müridi
tolojisindeki Claukos, mitolojik kahraman Suspus’ un kur- temsil etmektedir. Hızır’ın Abdalların reisi olarak en yük-
duğu Ephyra’nın kralıdır. Bir rivayete göre ölümsüzlük pı- sek mürşid mevkiine oturtulması tasavvufun gelişiminde
narından içmiş ve ölümsüz olmuştur. Friedlaender, efsanesi önemli bir dönüm noktası teşkil etmiş, birçok Sufi Hızır ta-
Arapça’ya uyarlanırken “yeşil” anlamına gelen Claukos rafından irşad edildiğini ve onunla görüşüp sohbet ettiğini
kelimesinin “Hadır” olarak tercüme edildiğini söyler. Şar- söylemiştir.
kiyatçılara göre kıssadaki Mûsâ kısmen Gılgamış’ı ve İsken-
der’i, Kısmen de Yeşua-ben-Levi’yi; Hızır ise Utnapiştim’i, Mutasavvıflar genellikle Hızır‘ın veli olduğunu kabul
Andreas’ı veya İlya’yı temsil etmektedir. Kur’ andaki kıssa etmişler onu melek ya da peygamber olarak tanıtan riva-
ile aralarında bazı benzerlikler bulunan bu üç efsaneden yetleri muteber saymamışlardır. Hızır’ın hayatta olduğunu
Kur’ an’ da yer alan kıssaya en az benzeyen Gılgamış des- söyleyen mutasavvıflar pek çok sufi ve velinin hatta sıradan
tanıdır. Utnapiştim’in şahsiyeti İslami kaynaklardaki Hızır’ı kişilerin onu gördüklerine kendisinden öğüt ve dua aldık-
andırabilir, ancak ne ayetlerde ne de sahih hadislerde Hı- larına, Hızır’ın onlara yol gösterdiğine, yardımcı olduğu-
zır’ın ebedi hayata mazhar olduğuna dair en küçük bir ima na, ism-i azamı öğrettiğine dair birçok menkıbe ve rivayet
bile yoktur; yani halk inançlarındaki Hızır ile Kur’an’daki vardır. Onların en meşhuru İbrahim b. Edhem’in sahrada
anlatılan kıssada anılan “Salih kul” arasında bir münasebet Hızır’ı görüp onun uyarısı ile zühd yoluna girdiğini ve ken-
mevcut değildir. disinden ism-i azamı öğrendiğini anlatan menkıbedir. Aynı
şekilde İbrahim el-Havvas, Hızır’ı Sina Çölünde görmüş ve
Bu kıssada anlatılan âb-ı hayatı temsil eden su kaynak- kendisinden bilgi almıştır. Yine Beyazıd-ı Bestami’nin Hı-
larında veya göllerde, Hızır’ın muhtelif kişilere göründüğü zır ile birlikte yürüdüğü Bişr el-hafi feth el mevsili ve Ma-
onlarla konuştuğu rivayet edilir. Hızır’ın İlyas’la buluştuğu rufi Kerhi’nin Hızır’ı gördükleri Hâkim et Tirmiziye Hızır’ın
mevkiiler birisi bu yerdir. Buralara saygı duyulur ve çeşitli yol gösterdiği anlatılır. Hızır’ı görme ve ondan öğüt alma
usullerle, kurbanlar kesilir. Dualar okunarak ziyaret edilir, olayına sonraki mutasavvıflarda daha sık rastlanır. Serrac
ayrıca bu yerlerde dileklerde bulunulur. Bu hususta yapı- ledün-ilminin kaynağı olarak gördüğü Hızır’ın Hz.Ali ile gö-
lan incelemeler, bu yerlerin birçoğunun İslam fetihlerinden rüştüğünü kaydeder. Kuşeyri çeşitli vesilelerle Hızır konu-
önce, Müslüman halk inançlarında da Circis peygamber suna temas ederek onun bir veli olduğunu belirtir. Hücviri
diye geçen Saint George’un makamları olarak takdis edil- ise ondan Hızır peygamber diye söz eder. Gazzali de Hızır
diğini göstermektedir. ile ilgili menkıbeler nakletmektedir.

Hızır’ın Müslüman halk inançlarındaki fonksiyonlarının ve Muhtemelen ilk defa İbnul Arabi, Hızır ile bir kere gö-
bu portresinin, Hıristiyanlığın ve özellikle Doğu Hıristiyan- rüştüğünü ve ondan hırka giydiğini ifade ederek Hızır ile
lığı’nın vazgeçilmez büyüklerinden Aziz Georgios ile olan tasavvuf kültüründe önemli bir yere sahip olan hırka ko-
benzerliği, eskiden beri hem Müslümanların hem de Müs- nusunu irtibatlandırmıştır. Badisi ve İbnüz Zeyyat et-Tadeli
lüman ülkelere seyehat eden Batılıların dikkatini çekmiştir. gibi kuzey Afrikalı tasavvuf Tabakat yazarlarını velileri an-
Bilhassa Batılı seyyahlar ve gözlemcilerin Hızır-İlyas men- latmaya Hızır ile başlamışlardır. Abdülhaliki Gucdüvani’nin
kıbelerini dinledikten sonra bunun kendi Saint George’la- doğacağını Hızır’ın önceden haber verdiği aynı sufinin
rından başka biri olmadığını ileri sürmeleri bu iki şahsiyet Zikri Hediye’yi Hızır’dan öğrendiği ve Haceğan silsilesinin
arasında bazı bölgelerde bir özdeşleştirmenin meydana ‘’hace’’ unvanıyla anılan Hızır’la başladığı kabul edilir. Hızır
geldiğini göstermektedir. inancı Yesevilik’te ve dolayısıyla Türkistan tasavvufunda da
önemlidir......
Bu özdeşleştirmenin, adı geçen bölgelerin fethinden
sonra buralara yerleşen Müslüman halk ile gayri-Müslim Bir inanışa göre Ahmed Yesevi’nin babası Şeyh İbrahim
ahali arasında kendiliğinden oluşan bir kültür alışverişi so- 10.000 müridiyle birlikte Hızır’a arkadaş olmuştur. Yine
nucu gerçekleştiği söylenebilir. Şeyh İbrahim’in, halifesi olan Şeyh Musa’nın kızıyla evlen-

20

mesine de Hızır delalet etmiştir. Bizzat Ahmed Yesevi,Hızır veya ölümünden sonraki ilk yüzyıl içinde vefat ettiğini ileri
ile görüşür ve irşadlarindan faydalanırdı. Hatta tarikatında sürerler.
önemli bir yer tutan zikr-i erre’yi ona Hızır telkin etmiştir.
Yesevlikteki tarikat asası da Hızır’dan kalmadır. Süleyman Başta Buhari, İbrahim el-Harbı, Ebû Hayyan el Endelüsi,
Ata hikemi şiirler söyleme yeteneğini Hızır’ın duası saye- Ebül-Ferec İbnü’l Cevzi, Muhammed Abdürraüf el-Müna-
sinde kazanmış, Aziz Mahmut Hüdayi, Celvetiyyle’deki Hı- vi, Takıyüddin İbn Teymiyye ve Süyüti olmak üzere birçok
zır kıyamı zikrini Hızır’dan almıştı. hadis ve tefsir alimi Hızır’ın hayatta olmadığını söylemiş:
onun yaşadığına dair nakledilen haberler İbnül-Cevzi, Ali
Bektaşilik’te on iki posttan biri olan mihmandarlık pos- el -Kari, Muhammed Derviş el-Hüt gibi hadis tenkitçileri
tunun sahibinin Hızır olduğuna inanılır. Hızır bazen Hz. tarafından reddedilmiştir. İbn Kayyim el-Cevziyye de Hı-
Ali’nin adı olarak da kullanılır. “Mihman Ali’dir” sözünde zır’ın hayatına dair nakledilmiş rivayetlerin hepsinin uydur-
bu noktaya işaret vardır. Ahzab kitaplarında kaydedilen ma olduğunu ifade etmiştir. Hızır’ın hayatta olmadığını ileri
bazı önemli hizb ve virdlerin de Hızır tarafından öğretildi- sürenler onun öldüğüne dair Kur’an’da; sünnete ve akla
ği kabul edilir. Bu örneklerde olduğu gibi mutasavvuflar dayanan çeşitli deliller zikretmişlerdir. Kuran’ın, Hz. Mu-
ve tarikatlarda büyük önem verilen hırka, zikir ve tarikat hammed’den önce birçok peygamberin gelip geçtiğini her
esasları gibi hususları kendilerine Hızır’ın telkin ettiğine nefsin ölümü tadacağını bildiren âyetleri ve Hz. Peygam-
inanmışlardır. Tasavvufa Hızır aracılığıyla giren zümreye Hı- ber’in vefatına yakın günlerde söylediği , “Yüz sene sonra
zıriyye denir. Kuzey Afrikalı sufi Abdulaziz ed-Debbağ’a da bugün yeryüzünde yaşayanlardan kimse kalmaz” sözünü
Hızıriyye adıyla bir nispet edilmiştir. delil getirmektedirler. İbn Kayyim ayrıca onun yaşadığına
ilişkin haberlerin doğru olmadığını değişik akli delillerle
Hızır inancı zamanla Mehdi inancıyla da irtibatlandırıl- ispat etmeye çalışmaktadır. Son devir âlimlerinden Şaha-
mış, İbnül-Arabî kıyamet yaklaşıp Mehdi zuhur edince Hı- beddin Mahmüd el-Alusı ve Kamil Miras gibi müellifler de
zır’ın ona şahitlik edeceğini ileri sürmüştür. Yine İbnü’l-Ara- Hızır’ın her insan gibi öldüğü kanaatindedirler.
bî ve takipçileri bazen Hızır ile İlyas’ı sembolik bir şekilde
yorumlayıp , “Hızır bast, İlyas kabz haline işaret eder” de- Hızır’ın henüz hayatta olduğunu, fakat zamanı gelince
mişlerdir. Hızır’a bastin izafe edilmesi onun bünyesindeki öleceğini kabul eden az sayıda âlim bu durumun Kur’an
kuvvetlerin madde âlemine yayılmış olmasından, İlyas’a ve Sünnet’e ters düşmediğini ileri sürerse de görüşlerinin
kabzın nispet edilmesi de onun kuvvetlerinin manevi âle- yukarıda kaydedilen ayetlerle bağdaştırılması çok zor gö-
me yükselip orada bulunmuş olmasındandır. Öte yandan rünmektedir. Hızır’ın hayatta oluşunun hikmetini anlamak
Kehf suresindeki “iki denizin birleştiği yer” ifadesinde söz ve ona atfedilen fonksiyonları açıklamak da kolay değildir.
konusu olan iki denizle zahir ve batın ilimlerinin kastedildi- Çünkü Allah çeşitli ayetlerde kâinatı kendisinin yaratıcı yö-
ğini, Hz. Musâ’nın zahir ilmini Hızır’ın ise batın ilmini temsil netimini kendisinin yönettiğini beyan etmekte, ayrıca yö-
ettiğini ileri sürenler olmuştur. netimini kendisinin koyduğu kanunlara bağladığını haber
vermektedir. İnsanların dünya ve ahiret mutluluğunu elde
İbnül-Arabî’nin Abdürezzak el-Keşani, Davud-i Kayse- edebilmeleri için Allah’ın emirlerine ve bütün kanunlarına
ri, Sadreddin Konevi gibi bazı takipçileri, Hızır’ı kıyamete uymaları gerekir.
kadar yaşayacak bir şahıs olarak kabul eden inancın kesin
olmadığını, Hızır’ı gördüğünü söyleyen kişinin gerçekte İslam âlimleri Hızır’ın peygamber, veli veya melek olduğu
karşısında canlanan kendine ait bir vasfı gördüğünü dü- konusunda değişik görüşler ileri sürmüşlerdir. Onun Nebi
şünmüşlerdir. Buna göre aslında o kişinin gördüğü şey ken- olduğunu söyleyenler Allah tarafından kendisine rahmet
di ruhunun bir tezahürü veya Ruhulkudus’tür. Ölümsüzlük ve ilim verilmesini, kıssada anlatılan işleri kendiliğinden
hüviyeti verilen Hızır gerçek ve bağımsız bir varlık olma- yapmadığı yönünde açıklama yapmasını, vahiy ile yönlen-
yıp onu gören kişinin halidir. Bu sebeple onu görme ve dirilmesini, sahip olduğu bilgiler dolayısıyla Musa’dan üs-
onunla temas etme manevi âlemde cereyan eder. Hızır’ın tün bir konumda tanıtılmasını delil gösterirler. Hızır’ın veli
ruhani ve semavi bir varlık olduğuna inananların görüşü de olduğunu kabul edenler ise ona verilen bilginin doğrudan
bu yorumu desteklemektedir. Hızır hakkındaki hikâyelerin Allah’tan gelen bir ilham olabileceğini söylerler. İbn-i Tey-
uydurma olduğunu söyleyen İbn Temiyye, Şiilik’teki mehdi miyye, Hızır kıssasını ileri sürerek velilerin şeriatın dışına çı-
anlayışı ile Hızır arasında benzerliğe dikkat çekmektedir. kabileceklerini söylemenin yanlış olduğunu kaydeder.

Tasavvuf ehlinden bir kısmı, Hızır’ın dünyanın sonuna Mutasavvıflar ve tarikat ehli, bir müridin şeyhi huzurun-
kadar yaşamasını Hz. Âdem’in bir vasiyetine ve duasına da uyması gereken temel kuralların Musa-Hızır kıssasında
bir kısmı da onun ab-ı hayattan içmesine bağlamaktadır. mevcut olduğuna inanmıştır. Bunların en önemlisi şeyhin
Hızır’ın uzun ömürlü olduğunu söyleyenler ise onun Hz. huzurunda susmak, kalben bile olsa itirazdan sakınmak,
Musa zamanında, Hz. Muhammed’in nübüvvetinden önce onun ledün ilmini bildiğini kabul etmek, şeriata aykırı gibi

21

görünen bazı sözleri ve davranışları karşısında bile şeyhi KAYNAKÇA
hakkında şüpheye düşmemek ve ona kayıtsız şartsız teslim
olmaktır. Çay, Abdulhaluk, Hıdrellez “Kültür Bayramı” Ankara, 1990.
Çay, Abdülkadir M, Hıdırellez ”Kültür- Bahar Bayramı” T.C.Kül-
Hızır’ın Hz. Musa ile olan arkadaşlığı tasavvufta birçok tür Bakanlığı Ankara, 1997.
meselenin merkezini teşkil etmektedir. Bu kıssanın çerçe- Erşangil, Meysun, “Hıdrellez”, Folklor, Sayı: 13–15, Mayıs –
vesi menkıbe, mesel ve fikirler ile örülmüştür. Hızır hakkın- Temmuz, 1970.
daki inanışlar zamanla tasavvuf zümrelerini de aşarak geniş Güngör, Kemal, “Anadolu’da Hızır Geleneği Ve Hıdrellez Tö-
ölçüde Müslüman halk tarafından benimsenmiştir. Bu tür renlerine Dair Bir İnceleme”, Türk Etnografya Dergisi, Sayı: 1- 2
menkıbe ve inançlara göre Allah’a kulluk etmek, nefsin is- (1956 – 1957 ).
teklerine boyun eğmemek ve ilahi rahmete mazhar olmak Günay, Ünver, Erzurum Kenti Ve Çevresinde Ziyaret Ve Ziyaret
onun başlıca özellikleridir. Birkaç defa evlenmiş, birçok Yerleri, Erzurum,1978. (Basılmamış Doçentlik Tezi).
çocuğu olmuştur. Fakat daha sonra evlenmemeyi tercih Karaörs, Metin, Kırım-Tatar Türklerinde Bir Efsane Kıdırlez, Türk
ettiğinden şu anda bekârdır. Hızır genellikle aksakallı, nu- Kültürü, (Mayıs 1995.
rani yüzlü, uzun boylu, merhametli, cana yakın ve tatlı dilli Kurt, Rahmi, Sivas Merkez ve Merkeze Bağlı Köylerdeki Adak ve
bir kimse şeklinde tarif edilmiştir. Bazen de yoksul, üstü Ziyaret Yerleri, Sivas, 2001,s. 29,30.
başı dağınık, elbisesi kirli; kendisi hasta, zayıf, aciz, hatta Kurt, Rahmi, Hz. Hızır, Hz. İlyas Ve Hıdrellez, İstanbul, 2009.
zaman zaman nefret edilecek kadar çirkin biri gibi görü- İslam Ansiklopedisi, “Hızır”, c.5, İstanbul,1964.
nür ve insanları dener; böyle perişan bir kişiliğe bürünerek İslam Ansiklopedisi, “Hızır” (T.D.Yay) c.XVII, İstanbul,1998.
sadaka ve yardım isteyebilir.”Her geceyi Kadir, her gördü- İşçiler, Selim Sami , “Tekirdağ’da Hıdrellez”, sa.47, Haziran
ğünü Hızır bil.” sözü bu inancın eseridir. Bu durumda ona 1953.
yardım edenlere dua edince bunların malları ve servetleri Meydan Larousse, “Hızır” Maddesi, İstanbul,1969.
bereketlenir, sağlıklı bir hayat yaşarlar; onu aşağılayıp bed- Ocak, Ahmet Yaşar, İslam – Türk İnançlarında Hızır Yahut Hızır –
dua alanlar ise perişan olurlar. Hızır ism-i azamı ve çeşitli İlyas Kültü, Ankara, 1985.
duaları bilmekte olup bu duaları öğrenebilenler her iste- Öksüzcü, Muhteşem, “Yazın Başlangıcı Hıdrellez”,Sümerbank,
diklerine nail olurlar. Hızır ab-ı hayatı bu sudan içmiş ve sa.11 ( 5 / 1962).
ölümsüzlüğün sırrına ermiştir. Darda kalan insanların imda- Ögel,Bahattin, İslamiyet’ten Önce Türk Kültür Tarihi,Anka-
dına yetişerek onları sıkıntıdan kurtarır.”Hızır gibi imdada ra1984.
yetişmek”,”Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez” gibi deyimler Sezen, Lütfı, Türk Folklorunda Hıdrellez, Millî Folklor, S:14 (Yaz
bu inançla ilgilidir. Hızır’ın hastalara şifa verdiğine de ina- 1992).
nılır. Ayrıca kimya ilmine vakıf olduğu söylenir. Defineler Turan, Ahmet, “Hıdrellez: Kültür Ve Bahar Bayramı”, Milli Folk-
hakkında da bilgisi olduğu iddia edilir. lor, 6 Haziran 1990.
Uraz, Murat,“Hıdrellez ve Hızır İle İlyas”,Türk Folklor Araştırma-
Kaynaklarda Hızır’ın denizde, İlyas’ın ise karada bunalan ları, Sayı: 346, Mayıs 1978.
kişilerin imdadına yetiştiği ileri sürülse de vuku bulduğu Yeni Ansiklopedi, “Hızır”, Timaş Yay, İstanbul, 1989.
söylenen olaylarda karada darda kalanların imdadına da Yılmaz, H.Kamil, Anahatlarıyla Tasavvuf Ve Tarikatlar, 2. Bas. En-
hep Hızır’ın yetiştiği görülür, İlyas’tan pek söz edilmez. sar Neş. İstanbul, 1997.
Hızır’a “Hıdrellez” denilen Mayıs ayının altıncı gününde Yörükan, Yusuf Ziya, Anadolu’da Aleviler Ve Tahtacılar, Kül. Bak.
rastlanacağına inanılır. Hızır ile İlyas her sene bir defa bu Yay. Ankara, 1998.
günde buluşurlar. Bu gün halk Hızır’ı görmek için genellikle
bir yerde toplanır, baharın yeşilliğinde ona rastlayacağına
inanır. Onun için bu güne Hıdrellez, Hızır’ın görüldüğüne
inanılan bu yerlere de Hıdırlık adı verilir. Bütün İslam âle-
minde olduğu gibi Anadolu’da da Hıdırlık ve Hızır adını
alan pek çok cami, tekke, ziyaretleri, türbe, mezarlık, dağ,
mesire yeri akarsu ve köy vardır. Hızır’ın uğradığına inanı-
lan bazı şehir, kale ve cami kapılarına “Hızır kapısı” denilir.
“Makam” adı verilen bu kutsal yerlerin Hızır veya Hızır-İl-
yas’la ilgili başta Kur’an-ı Kerim’deki kıssanın cereyan et-
tiğine inanılan yerler olmak üzere kültü meydana getiren
çeşitli inanç unsurlarıyla alakalı bulunduğu görülür.

22

ARAŞTIRMA

HARİCİLİK VE HARİCİ
ZİHNİYET

Ali Aslan

TANIMI bunlar cezalandırılmadıkça biat etmeyeceğini söyler. Böy-
lece çatışma kaçınılmaz hale gelir. İki taraf Sıffin’de karşı
Haricilik dini ve siyasi konularda aşırı görüşleri ve faaliyet- karşıya gelirler. 28 Şubat 657 Cuma günü üstünlüğün Hz.
leri ile tanınan bir fırkadır. Ya da tahkimi (hakem olayı) kabul Ali tarafına geçtiğini gören Hz. Maviye ve taraftarları Kur’an
etmeyen, büyük günah işleyeni tekfir eden, zorba imam- sayfalarını havaya kaldırarak Kur’an’ın hakemliğini isterler.
lara (yöneticilere) karşı çıkmayı kabul eden, büyük günah Hz. Ali bu teklife bazı gerekçelerle sıcak bakmaz. Fakat aynı
işleyenlerin ebedi cehennemlik olduklarına inanan, imamın teklif askerleri arasında yer alan bedevi kökenli, çöl kültü-
Kureyş’in dışındakilerden de olabileceğini söyleyen siyasi rüne sahip, Kur’an’ın zahirine sarılmayı ibadet sayan kitle-
bir fırkadır. ler üzerinde etkili olur. Hz. Ali’nin ısrarına rağmen Eş’as b.
Kays’ın liderliğini yaptığı bir grup insan ‘biz Kur’an’a karşı
HARICILERIN ORTAYA ÇIKIŞI savaşmayız’ diyerek Hz. Ali’yi hakem tayinine zorlar. Hz. Ali
istemeyerek bu teklifi kabul eder. Fakat hakemler kararlarını
Hz. Peygamber’in vefatından sonra İslam toplumunda açıklayınca da aynı grup bu karara karşı çıkar. Hz. Ali’yi de
ilk anlaşmazlıklar devlet başkanlığı konusunda ortaya çıkar. anlaşmayı bozması ve tövbe ederek tahkimi kabul etme-
Devlet başkanı kim olacaktı, nasıl olacaktı, sorumluluklarını mesi konusunda ikna etmeye çalışırlar. Fakat Hz. Ali “Ahit-
yerine getirmediğinde sorun nasıl çözülecekti. Bu konular- lerinizin gereğini yerine getiriniz”(Maide:1) ayeti gereğince
da Kur’an ve sünnette açık ifadeler olmadığından bazı so- verdiği sözden dönmeyeceğini söyler. Bunun üzerine önce
runlarla karşılaşırlar. Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer yaşadıkları Hz. Ali’yi tahkime (hakem olayına) zorlayan daha sonra da
dönemin şartlarını göz önünde bulundurarak izledikleri ve tahkimi kabul etmemesini isteyen grup onu ve karşı tarafı
uyguladıkları politikalarla İslam toplumunun birlik ve be- (yani kendilerinden olmayan herkesi) tekfir ederek ordudan
raberliğini sağladılar. Hz. Osman’ın yaptığı bazı atamalar, ayrılırlar ve Harura’ya çekilirler. Bunlar gittikleri yere nispet-
İslam’a girişte ve hizmette önceliği olmayan yakın akraba- le daha sonra Haruriler olarak da adlandırılırlar. Böylece
larını göreve getirmesi, devlet yönetiminde kendilerine yer zihniyet olarak mevcut olan bu yapı Sıffın savaşından sonra
verilmeyen şura üyeleri ile bazı sahabelerin tepkisine sebep bir kitle, bir grup boyutuna ulaşır. Bunları Haricilerin ilk tem-
oldu. Sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel ve siyasi yapıda mey- silcileri olarak adlandırabiliriz.
dana gelen değişikliklerin de etkisiyle bu tepki dalga dalga
büyür. Muhalifler başta Kûfe, Basra ve Mısır olmak üzere HARICILERIN BAZI GÖRÜŞLERI
bazı şehirlerde tepkilerini ortaya koymaya başlarlar. Bunla-
rın bir kısmı kırsal kesimden aldıkları destekle Medine’ye Haricilik siyasi bir hareket olarak ortaya çıkmıştır. İtikadi
gelerek tepkilerini halifeye dikte ederler. Daha sonra görevi ve fıkhi konularda tam bir sistem ortaya koyamasa da hila-
bırakması için halifeyi haftalarca kuşatma altında tutarlar. fet konusundaki görüşleri gayet nettir. Görüşleri:
Görevi bırakmayınca halifeyi şehit ederler. Hz. Osman’ın
şehit edilmesi Harici zihniyetin kendini gösterdiği ilk hadi- Adil, âlim ve zâhid olması şartıyla hür yahut köle her Müs-
se olarak değerlendirilebilir. Bu elim hadiseden sonra Hz. lüman halife olabilir. Halife Müslümanların hür seçimiyle
Ali hilafet makamına gelir. İlk icraatlarından biri olarak Hz başa getirilir. Doğru yoldan ayrıldığı zaman da azledilir. Bu
Osman döneminde atanan valileri değiştirir. Şam valisi Hz. Haricilerin İslam düşüncesine bir katkısı olarak değerlendi-
Muaviye ise Hz. Osman’ın ölümünden Hz. Ali’yi sorumlu rilebilir. Zira bu yaklaşımları günümüz yönetim anlayışlarıyla
tutarak ona biat etmez. Bunun üzerine Hz. Ali ümmetin bir- da benzerlik taşımaktadır.
liğini sağlamak ve Şamlıların kendisine itaat etmesini temin
için üzerlerine yürüme kararı alır. Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’in halifeliklerinin tamamı, Hz.
Osman’ın ilk altı yılı ve Hz. Ali’nin tahkime kadarki halifelik-
Hz. Ali, Cemel vakasından sonra Kûfeye çekilir ve ülkeyi leri meşrudur. Hz. Osman’ın ikinci altı yıllık halifelik dönemi
buradan yönetmeye başlar. Ümmetin beraberliği için Hz. ile Hz. Ali’nin tahkimden sonraki imametlerini meşru gör-
Muaviye’yi tekrar kendisine biat etmeye çağırır. Hz. Mua- mezler.
viye de ısrarla Hz. Osman’ın katillerinin cezalandırılmasını,
23

İmamın ilk işi ‘iyiliği emretmek ve kötülükten sakındır- Nebevi tutumu ihlal eden bu zihniyet zaman zaman İs-
mak’ prensibini uygulamaktır. lam dünyasında etkili olmuş, nice malların yok olmasına ve
nice canların yanmasına sebep olmuştur. Aşırılığın sürdürü-
Temel prensiplerinden belki de en önemli görüşlerin- lebilir bir özelliği olmadığı için Harici grupların çoğu tarih
den biri ameli imanın bir parçası olarak görmeleridir. Buna sahnesinden silinmiştir. Fakat günümüzde olduğu gibi bu
göre İslam’ın emirlerinden birini yerine getirmeyen(namaz zihniyet zaman zaman hortlamıştır.
kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek gibi), yasaklarından sa-
kınmayan bir kimse kâfirdir. Habbab b. Eret’in oğlu Abdullah ve hanımını vahşice
öldüren zihniyetle, günümüzde kendisinden olmayanları,
Büyük günah işleyen bir kimse Allah’ın yasakladığı bir kendisi gibi düşünmeyenleri aklın sınırlarını zorlayacak şe-
şeyi helal saydığından mümin değil ebedi cehennemliktir. kilde vahşice öldüren zihniyet aynı zihniyettir. Bugün Hari-
ci zihniyetin revaçta olduğu bir zamanı tecrübe ediyoruz.
HARICILERIN BAZI ÖZELLIKLERI Tarihte olduğu gibi bugünkü Hariciler de ‘cahil kaba sof-
ta’, ‘ham yobaz’ insanlardan oluşmaktadır. Kutsal metinle-
Hariciler ibadet ve taatlarına düşkün, inançlarına bağlı rin zahirine ve eski metinlere taassup derecesinde bağlı
insanlardı. İnandıkları ilkeler uğruna kendilerini feda et- kalmak ilim değildir. Aksi halde Cihadi Selefiler’in ve Tali-
mekten çekinmeyen, sadece kendi inançlarını doğru kabul ban’ın durumuna düşmek (yaptıkları hataları tekrarlamak)
eden, diğerlerini batıl sayan bir yaklaşıma sahiptiler. kaçınılmaz gözükmektedir. Nasların maksatlarının neler
olduğu ehli tarafından araştırılmalı ve ortaya konmalıdır.
Çok cesur, zorluklara karşı dayanıklı ve gayretli insanlar- Nasların hikmet boyutu ıskalanmamalıdır. Bugünün fıkhı
dı. Aynı zamanda gözü kara insanlardı. Nehrevan’da Hz. neyi gerektirmektedir. Bunlar göz önünde bulundurularak
Ali’nin yetmiş bin kişilik ordusuna karşı bin sekiz yüz kişi çağın gereklerine uygun çözümler üretilmelidir. Diğer bir
ile hücum etmeleri cesaret ve gözü karalılıklarını göster- ifade ile tarihselciliğe ve tahrife kaçmadan kutsal metinler-
mektedir. “Şüphesiz ki Allah onların canlarını ve mallarını le çağın ruhu buluşturulmalıdır.
cennet karşılığında satın almıştır.”( Tövbe: 111) ayetinden
ilhamla kendilerine; nefislerini Allah yolunda satanlar anla- Harici zihniyetin esiri olmamak için bütün tarafların şu
mında ‘şurat’ ismini vermişlerdir. ayet-i kerimenin gerektirdiği şekilde davranması kaçınıl-
maz görünmektedir. Allah Teâla şöyle buyurur; “Ey iman
Hariciler cahil, mutaassıp ve ırklarına düşkün, kaba, sert edenler! Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman iyi anlayıp
ve nasihatten anlamayan kimselerdi. Çoğu medeniyetten dinleyin. Size selam verene, dünya hayatının geçici menfa-
yoksun çölde ya da kırsal kesimde yaşardı. Hz. Peygamber atine göz dikerek “sen mümin değilsin” demeyin. Çünkü
Yemen’den kendisine gönderilen ganimetleri dağıtırken Allah’ın nezdinde sayısız ganimetler vardır. Önceden siz
Zü’l Hüveysıra et-Temimi Hz. Peygambere karşı gelir ve de böyle iken Allah size lütfetti; o halde iyi anlayıp din-
şöyle der; Ya Muhammed adil ol. Adil davranmıyorsun. Hz. leyin. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.”
Peygamber ben adil olmazsam kim adil olur der ve ekler; (Nisa:94)
“Bu adamın soyundan öyle insanlar gelecek ki okun yay-
dan çıktığı gibi dinden çıkacaklar.”(Buhari, Megazi, 4351) Bu ayet-i kerime selam veren kimseye mümin muame-
buyurarak adeta harici zihniyete işaret etmiştir. Hucurat lesi yapılması gerektiğini ifade eder. Bazı gerekçeler uy-
suresinin ilk ayetleri de buna benzer bir olay üzerine nazil durup sen kâfirsin deme hakkının hiç kimsede olmadığını
olmuştur. vurgular. Bir kimsenin kâfir olarak yaftalayabilmesi için sağ-
lam delillere ihtiyaç olduğunu belirtir. Birtakım dünyevi ve
Hariciler zahirci ve sığ bir din anlayışına sahiplerdi. Nas- siyasi menfaatler mümini harici bir zihniyet takınmaya sevk
ların zahirine taassup derecesinde bağlıydılar. Ayetlerin etmemelidir. Ayet-i kerime herkesin önce kendisini sorgu-
hikmet boyutunun, nerede, niçin, nasıl nazil olduğunun laması gerektiğini, İslam’ı ne kadar benimsediğini ve içsel-
onlar için bir anlamı yoktu. Bunlar ilkellikleri ve kabile leştirdiğini, İslam’ı ne kadar hayatına yansıttığını gözden
zihniyetinin de tesiriyle İslam’ın getirdiği ferdi sorumlulu- geçirmesi gerektiğini hatırlatmaktadır.
ğu anlayamamış ve günahla küfür arasındaki farkı tespit
edememişlerdir. Bu dar kafalılıklarından dolayı ehl-i sün- Türkiye içindeki ve dışındaki fertler ve cemaatler bu zih-
neti tekfir ettikleri gibi birbirlerini de tekfir etmekten geri niyetten dersler çıkarmalıdır. Aksi halde kendi doğrularını
kalmamışlardır. Müşrikler ve kâfirler hakkında nazil olmuş ya da mensubu oldukları mezhebin, meşrebin ilkelerini İs-
ayetleri bile sanki Müslümanlar hakkında nazil olmuş gibi lam’ın doğrularıymış gibi dayatmaları riskiyle karşılaşabi-
anlamlandırmışlardır. Bu şekilde İslam’ı zahirci ve yüzeysel liriz. Böyle bir yanlışa düşülmemesi için ilmiyle âmil âlim-
bir şekilde yorumlamaları onları Habbab b.Eret’in oğlu Ab- lerin, aydınların rehberliğine ve aydınlatıcı rolüne ihtiyaç
dullah’ı ve hamile hanımını hunharca öldürmelerine sebep vardır.
olmuştu.

24

BİR FİLM

CENNETİ BEKLERKEN’E DAİR
BİR İNCELEME

Şehriban Uğur

Derviş Zaim’in yazıp yönettiği ‘Cenneti yerine oğlunun resmi çizilip idam ediliyor.
Beklerken’ 17.yüzyılda yaşayan bir nakka- Danyal ortaya çıktığında Eflatun’u getiren
şın; Eflatun Efendi’nin hikayesini anlatıyor. çavuşu öldürüyor. Eflatun ve kızı ise ken-
Oğlunun ve eşinin ölümü üzerine Frenk di rüyasına/resmine Mehdi’yi eklemesine
resmi yapıyor Eflatun Efendi. Cenazenin karşılık serbest bırakıyor. Onlar da İstan-
acısı içindeyken Frenk resimleri yaptığı bul’a dönüp evleniyor.
öğrenilince ona bir görev veriliyor.Ani-
den ortaya çıkan Şehzade Danyal’ın idam Eflatun döndüğünde çırağı onu sevinçle
edilmeden önceki resmini çizmesi isteni- karşılıyor ama bir yandan da kötü. Çünkü
yor kendisinden.Çırağı da rehin tutuluyor. Frenk resimleri yapıyor. Ve bu onu hasta
Anadolu’ya yolculuk başlıyor.Daha gide- ediyor. İyileşmenin yolu olarak yeni bir
cekleri yere varmadan saldırılara uğruyor- Frank resmi yapmayı görüyor Eflatun.”Ye-
lar.Yolda köle bir kızla karşılaşıyorlar.Bu kız ni bir Frank resmi yapacaksın. Bazen min-
Eflatun Bey’e yoldaşlık ediyor ve sonrasın- yatürle harmanlayacağız.”diyor. Hep iyi-
da birbirlerini seviyorlar.Şehzade Danyal leşmeyi umuyorlar. Hikâye kısaca böyle…

25

Ama hikâyeden başka dikkat çeken farklı unsurlar kaş Eflatun Efendi:”Rüya ve tasvir aynı şeylerdir.”-
da var:Mehdi,ayna,rüya,tasvir ve Frank resim karşı- diyor.Şehzade Danyal ise idealini temsil eden resim
laştırması.İlk olarak Mehdi’nin filmdeki yerine baka- için kullanıyor rüyayı.
lım... Zaman taht karışıklıklarının olduğu bir zaman
olduğundan özellikle Doğu vilayetleri yaşanılmaz Gelelim tasvir ve Frenk resme. Filmde çokça Frenk
bir halde. Öyle büyük bir karışıklık var ki insanlar resimden, onu çizmenin verdiği sıkıntıdan,onun kafir
bir Mehdi bekleyişinde. Mehdi hem Nakkaş Efla- işi olduğundan bahsediliyor.Tasvir ise daha incelik-
tun Efendi’nin oğlu ve eşini çizdiği tasvirde hem de li,o zamanın makul bir sanatı.Yalnız içerik olarak değil
Danyal’ın rüyasını anlatan Frenk resminde kendine biçim olarak da rastlıyoruz.Mesela filmi izlediğimiz
yer buluyor.Şehzade Danyal Eflatun Efendi’yi Mehdi ekranın minyatür çerçevesinden oluşması.Bazı sah-
çizmesi karşılında azad ediyor.Burada da Mehdi bir nelerin minyatürle gösterilmesi gibi...Bu geleneksel
kurtuluşu sembolize ediyor. bir sanat anlayışının modern anlayışla harmanlanma-
sı gibi.
Filmdeki diğer bir unsur da ayna. Dilimize Far-
ça’dan geçmiş,sözlük anlamı:Işığı yansıtan, varlıkların Son olarak Film’in müziklerine değinmek istiyo-
görüntüsünü veren, cilalı ve sırlı cam olan bir kelime rum. Müzikler Derviş Zaim ve Rahman Altın imzası
ayna.Ama sadece bundan ibaret değil: taşıyor.Vurmalı enstrümanlar hem hüzünlü hem de
umut veren bir melodiyi meydana getirmişler sanki.
“Mistisizmin özünü ifade etmeye en uygunu ve aynı Yani müzik önce gözyaşını sınıra kadar getirecek bir
zamanda temelinde irfânî (gnostik) veya aklî özelliğe hüzünle yoğrulmuş ama bu gözyaşını inancın/teslimi-
sahip olanı ayna simgesidir. Ayna manevi tefekkürün yetin verdiği rahatlıkla gülümsemeye dönüştürmeyi
en dolaysız simgesidir; çünkü öznenin ve nesnenin başarmış.
birliğini temsil eder.” (Burckhard, 1997: 127)
Oyunculukların da gayet güzel yapıldığı film izle-
Filmde de gerek gerçek anlamıyla gerek mecaz yo- nilmeye değer.Özellikle gelenekten bu kadar uzak-
luyla bolca değinilmiş aynaya. Karanlık bir ortamda laşmışken.Gelenek aslında köklü bir bitkidir.Her
resmi çizebilmek için ışığın yansıtmasından faydalan- baharda yeni yapraklar açar ama özünden beslenir.
mada kullanılıyor gerçek anlamında.Mecaz olaraksa Keyifli seyirler!
düşleri yansıtıyor ayna.

Rüya ise tek başına bir anlam ifade etmekten çok
tasvirin,resmin,hayalin,ideallerin yerini tutuyor.Nak-

26

İSMAİL HAKKI ERTÜRK İLE SÖYLEŞİ

‘İLMİN ÜÇ KAYNAĞI VARDIR:
VAHİY, TECRÜBE VE AKL-I SELİM’

Zeynep Rabia Ertürk-Hacer Merve Yaman

Hayatınızdan bahseder misiniz? hatip liselerinde çalıştım.

1943 yılında Gümüşhane’de doğdum. İl- Meslek hayatım boyunca bulunduğum
kokulu köyümüzde okudum. 1959-1966 yıl- bütün il ve ilçelerde müftülerimizle işbirliği
larında Trabzon’da İmam Hatip Lisesinden yapmaya gayret ettim. Camilerimizde cema-
mezun oldum. Mezun olduğum yıl İstanbul atlerimize nasihat etmeye çalıştım.
Yüksek İslam enstitüsüne kayıt oldum. Ora-
dan da 1970 yılında mezun oldum. Erzincan Çalışmalarınız içerisinde sizin için en
İmam Hatip Lisesinde öğretmenliğe başla- önemli olanlarından bahseder misiniz?
dım.
Bana göre çalışmalarımın hepsi önemlidir.
Öğretmenlik mesleğini seçmenizde et- Ancak şunlara ayrıcalık atfedebiliriz.
kili olan husus nedir?
a- Birçok imam hatip lisesinin kuruluşu-
Tahsilime devam ederken çok değerli öğ- na öncülük etmeye çalıştım. Bunlardan en
retmenlerim oldu. Öğretmenlik mesleği en önemlileri; Pendik Anadolu İmam Hatip Li-
önemli mesleklerden biri hatta birincisidir. sesi, Maltepe Anadolu İmam Hatip Lisesi ve
Öğretmenlik, insanın öğrenmekle ilgisini Orhangazi Anadolu İmam Hatip Liselerini
kesmeyeceği bir meslektir. Öğretmen öğre- sayabilirim.
tirken aynı zamanda öğrenmeye de devam
eder. Dinimizin emri de bu doğrultudadır. b- Her kademe de eğitim öğretim ve ilmi
araştırma kurumları olarak ifade edebilece-
Hayatta başarılı olmuş öğrencileriniz- ğimiz ve içinde bulunduğumuz bu kurumlar
den bahseder misiniz? da çalışmalarımızın en önemlilerinden biri-
dir. Eğitim kurumlarının ihtiyaç duyduğu her
Öğretmenlik yaptığım okullardan mezun türlü imkân burada mevcuttur.
olan öğrencilerimden; ilimde, devlet yöne-
timinde ve iş hayatında başarılı olan birçok c- Çalışmalarımın en önemlilerinden biri
öğrencim var. Bakanlar, valiler, Profesörler ve de Maltepe Merkez camisinin kürsüsünden
birçok işadamı mesleklerinde başarı göster- cemaatimize kadar dilimin döndüğü ölçüde
diler. Onların başarılarını görmek bizleri de Kuran-ı Kerimin muhtevasını anlatmaya gay-
mutlu ediyor. ret etmemdi. Bu çalışmam 11 yıl boyunca
510 ders devam etti. Bu çalışmamız 2002 de
Eğitim camiasında hangi kademelerde başladı 2012’de tamamlandı. Şimdi yeniden
hizmet ettiniz? ahkam ayetlerinin tekrar cemaate anlatmaya
devam ediyoruz.
Çeşitli okullarımızda öğretmenlik, müdür
yardımcılığı ve müdürlük görevlerinde bu- İmam Hatip Liselerimizin öneminden
lundum. Ülkemizdeki orta dereceli pek çok bahseder misiniz?
okulda görev yaptım. Çoğunlukla da imam

27

Önder olmak, lider olmak
ve insanları Hakka doğru
sevk etme mesleğidir. Bu
ulvi görevin yapılabilmesi
içinde insanlarla güzel bir
şekilde konuşmak gerekir.
Bu görev günümüzde
okullarımızdan mezun olan
öğrencilerimize aittir.

İmam Hatip Liselerimizin kurulması İslami eğitim ve içinde insanlarla güzel bir şekilde konuşmak gerekir.
öğretimin çok geri planda kaldığı bir döneme rastla- Bu görev günümüzde okullarımızdan mezun olan öğ-
maktadır. Bu liseler kurulunca gerçek manada eğitim ve rencilerimize aittir. Kur’an-ı Kerimi ve peygamberimizi
öğretim başlamıştır. Çünkü bu okullarda ilim 3 kayna- iyi anlama, iyi anlatma ve temsil etme mesleği İmamet
ğından okutulmuş ve anlatılmıştır. Bu kaynaklar; vahiy, Hitabet mesleğinin özünü oluşturmaktadır.
deney, tecrübe ve ayrıca aklı selimdir. Bu kaynaklara
uygun ilim müesseseleri Asr-ı saadette, Selçuklularda, Şu an İçinde bulunduğumuz Maltepe İmamet Hita-
Endülüs Emevileri’nde ve Osmanlı’da devam etmiştir. bet Vakfı her kademede eğitim öğretim ve ilmi araş-
Ancak Cumhuriyet Dönemi’ndeki uzun bir kesintiden tırma kurumlarının düşünce, plan,inşa, eğitim-öğre-
sonra 1951 senesinde İmam Hatip okulları açarak bu tim safhası nasıl oluştu?
boşluğu doldurmaya başlamıştır. Söz konusu ilim 3 kay-
naktan okunmazsa maksat hasıl olmaz. Tarih boyunca 1970 yılında göreve başladığım zaman çok küçük bir
vahiy kaynağı ihmal edildiğinde huzursuzluklar zuhur bina da Erzincan İmam Hatip Lisesinde görev yaptım.
etmiştir. Okulun eğitim öğretim imkanları hiç yok denecek ka-
dar yetersizdi. İyi imkanlara nasıl kavuşuruz diye hep
İmamet Hitabet ve İlmi Araştırmalar Vakfını nasıl düşündüm. Velilerle ve Öğretmen arkadaşlarla bu im-
kurdunuz? kansızlıklardan nasıl kurtuluruz diye hep çareler aradık.
Uzun yıllar görev yapıp emekli olduktan sonra düşünce
Meslek hayatım boyunca sosyal faaliyetlerim oluyor- planımızdaki bütün birikimimizle, içinde bulunduğumuz
du. Bu faaliyetleri dernekler kanalıyla yürütüyorduk. bu kurumlara sahip olduk. Bu müessesenin içinde bulu-
Derneklerin konumu bazı faaliyetlerimizin yapılmasına nanlara düşen görev bu imkanları değerlendirerek ge-
imkan vermiyordu. Bu nedenle 1997 yılında vakıf kur- reken gelişmeyi sağlamaktır.
mak üzere bir vakıf senedi hazırladım. Sosyal yardımla-
rın; Eğitim öğretim çalışmalarımızın, sağlık faaliyetleri- Son olarak neler söylemek istersiniz?
mizin geniş bir çerçevede devamı için vakfın kuruluşunu
tamamladık. Vakıf çalışmalarımızla bugünkü imkanlara Allah’ımızın bize takdir ettiği ömür bir sefer yaşanıyor.
kavuştuk. Zamanın kıymetini bilin. Ömrünüzün her saniyesini iyi
değerlendirin. O saniyeleri yaşarken ya ilim tahsil edin
İmamet Hitabet mesleğinin önemi nedir? ya Allah’a karşı kulluk görevinizi yerine getirin ya da
başkalarının hayatını kolaylaştırmak için çalışın. Böylece
Cenab-ı Hak Kur’an–ı Kerimde peygamberlerini ve model örnek bir insan olunuz. Allah’ın rızası, Peygam-
kitaplarını imam diye tavsif ediyor. Bu yüce bir meslek- berimizin duası, Ümmetin sevgisi sizinle olsun.
tir. Önder olmak, lider olmak ve insanları Hakka doğ-
ru sevk etme mesleğidir. Bu ulvi görevin yapılabilmesi Bu duanıza “Âmin” diyerek teşekkür ediyoruz.

28

DÜŞÜNCE

İMAM HATİP TARİHİ VE GEÇMİŞTEN
GÜNÜMÜZE PROBLEMLERİ

Mehmet Yılmaz

A. GİRİŞ Mescid-i Nebevi’yi inşa etmekle başlamış
ve sosyal yapıda köklü bir değişiklik yap-
Düşünen, sorgulayan, öğrenen, öğreten mak için Mescid-i Nebevi’deki eğitim-öğ-
gibi akletme temelli birçok özelliği bün- retim faaliyetlerini aralıksız bir şekilde sür-
yesinde barındıran insanın eğitimi hayat dürmüştür. 3
boyu devam eden bir süreçtir. Bu sebep-
ledir ki Allah insanı ahsen-i takvim1 olarak İnsanın maddi ve manevi ihtiyaçlarını kar-
yaratmış ve bütün problemlerini çözmesi şılayıp, onun dünya ve ahiret mutluluğunu
için yerde ve gökte var olan gerekli imkan- kazanmasını amaç edinen din eğitimi,4 Hz.
ları insanın hizmetine sunmuştur.2 Nitekim Adem ile başlamış ve diğer peygamber-
Hz. Peygamber’de Medine’de oluşturul-
maya çalışılan İslam devletinin temellerini 3 Muhammed HAMİDULLAH, İslam Peygamberi,
Çev. Salih TUĞ, 2. Cilt, s. 758, İrfan yayıncılık,
1 Kur’an-ı Kerim, Tin, 95/4 İstanbul-2001
2 Kur’an-ı Kerim, Casiye, 45/13 4 Abdurrahman DODURGALI, Ailede Din Eğiti-
mi, s. 25, Timaş Yayınları, 3. Baskı, İstanbul-2010

29

ler ve alimler aracılığıyla günümüze kadar devam ettirilmişlerdir.7
etmiştir. Peygamberimizin, Allah’ın dinini anlayan ve
başkasına bildiren kişinin faziletiyle ilgili sözleri5 dini Aradan 21 yıl geçtikten sonra 17 Ekim 1951 tari-
eğitimin önemini bizlere daha iyi anlatmaktadır. hinde çeşitli imkansızlıklar içinde olsa da Ankara, İs-
tanbul, Adana, Kayseri, Konya, Maraş ve Isparta ol-
Günümüzde İmam Hatip Liseleri din eğitim ve öğ- mak üzere toplam yedi ilimizde imam hatip okulları
retiminin yapılmaya çalışıldığı yerlerin başında yer açılmıştır. Açılan bu yedi okulu 1953-1954 yıllarında
almaktadır. Kurulduğu yıllardan itibaren çeşitli tar- İzmir, Trabzon, Antalya, Elazığ, Erzurum, Yozgat, Ço-
tışmaların içerisinde yer alan imam hatip liseleri ba- rum ve Tokat illerinde açılan imam hatip okulları iz-
rındırdığı problemlerle halen hizmet etmeye devam lemiştir. Özellikle 1973 yılında bu okullar imam hatip
etmektedir. Bu sebeple yazımda; geçmişten günü- lisesine çevrildikten ve mezunlarına üniversiteye giriş
müze İmam Hatip Tarihini ve İmam Hatip Lisesi Prob- hakkı tanındıktan sonra okul sayısı yüzlerle ifade edi-
lemlerini aktarmaya gayret göstereceğim. lirken, öğrenci sayısı yüzbinlere ulaşmıştır. 8

B. İMAM HATİP TARİHİ İmam hatip liseleri hakkında daha ilk yıllardan iti-
baren çeşitli iddialarla devletin yetkili kişi ve kurum-
1913 yılında imam ve hatiplik görevini yerine ge- ları bu okullar aleyhine şartlandırıldı. Bu tür iddialara
tirecek ehliyetli imam ve hatip yetiştirmek üzere dayanılarak imam hatiplere müdahaleler yapıldı. En
Medresetü’l Eimme ve’l Hutaba açıldı. Bu okullar bu- son ve ciddi müdahale 28 Şubat 1997 yılında yapılan
günkü imam-hatip okullarının bir benzeridir. Bununla post-modern darbe ile gerçekleştirildi. 16 Ağustos
beraber Müslümanları dini yönden irşad edecek din 1997 yılında çıkartılan yasa ile imam hatip liselerinin
adamları yetiştirmek üzere Medresetü’l Vaizin adıyla orta kısımları kapatıldı. Buna ilave olarak üniversiteye
yeni bir medrese daha açıldı. Bu iki medresenin de giriş sisteminde yapılan değişikler neticesinde imam
açılışları harp yıllarına rastladığı için beklenen rağbe- hatip liseleri çok hızlı bir şekilde öğrenci kaybına
ti görmedi. Bundan dolayı bu iki okul birleştirilerek uğradı. Ayrıca 1997 yılında 510’a kadar çıkan okul
Medresetü’l İrşad kuruldu. Bu okullar Tevhid-i Ted- sayısında azalmalar görülmüştür. Kısa bir sürede bu
risat kanunun çıkarıldığı 1924 yılına kadar faaliyetle- okulların sayısı 452’e kadar düştü.
rine devam ettiler. Bu kanunla beraber İmam Hatip
Mektepleri haline getirildiler. 6 18 Ağustos 1997 tarihinde yürürlüğe giren yasay-
la diğer okullarda ve bilhassa imam hatip liselerinde
1924 yılında bütün medreselerin kapanmasının ar- yaşananları şöyle maddeleştirebiliriz:
dından aynı yıl mart ayında 29 yerleşim yerinde imam
hatip okulları açılmaya başlandı. Ancak bu okullar • O yıllarda müstakil ortaokul olarak eğitim ve öğ-
açılışlarından kısa bir süre sonra öğrenci yokluğu retim faaliyetlerini sürdüren okullarla bazı mesleki ve
gibi sebeplerle sistemli olarak kapatılmaya başlandı. teknik okulların bünyesindeki orta kısımları ve imam
1925-1926 yıllarının sonuna gelindiğinde İstanbul ve hatip liselerinin orta kısımları kapatıldı. Yani bu ka-
Kütahya haricindeki okulların tamamı kapatıldı. Bu iki nunla bütün meslek liseleri çok ciddi darbe yedi.
yerdeki imam hatip okulları ancak 1930 yılına kadar
eğitim ve öğretime devam edebildi. Nihayet son iki • Milli Eğitim Bakanlığınca imam hatip liselerinin
okul da 1930 yılının sonunda kapatılarak tarihe intikal orta 2. ve 3. sınıfına geçmiş bulunan öğrencilerine
öğrenimlerini bu okullarda tamamlama zorunluluğu
5 Buhari, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Çev. Mehmed Sofuoğlu,
Kitabu’l-İlim 21, Cilt.1, s. 239, Ötüken Yayınları, İstanbul-1987 7 Mustafa ÖCAL, İmam Hatip Liseleri ve İlköğretim Okulları,
6 Mustafa UZUNPOSTALCI, “Türkiye’de Din Eğitimi”, Kuru- s. 32, Ensar Neşriyat, 2. Baskı, İstanbul-2003
luşunun 43. Yılında İmam Hatip Liseleri, s. 121, Ensar Neşriyat, 8 Mehmet Ali GÖKAÇTI, Türkiye’de Din Eğitimi Ve İmam
İstanbul-1995 Hatipler, s. 189-220, İletişim Yayınları, İstanbul-2005

30

getirildi. Özellikle lise kısmında öğrenim gören öğ- mışlardır.10
rencilerin sırf üniversitelere girişlerini engellemek için
başka liselere geçişleri kesin kararlarla engellendi. 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan genel seçimlerin-
de yeni hükümet göreve geldi. Kurulan bu ilk hü-
• İmam hatip liselerine Arapça öğretmeni olarak kümet döneminde imam hatip liselerine yönelik bir
İlahiyat mezunlarını değil artık Dil-Tarih ve Coğrafya girişim olmamıştır. 22 Temmuz 2007 sonrasında 37
Fakülteleri ile Fen-Edebiyat Fakültelerinin Arap Dili yeni imam hatip açılmıştır. Katsayı uygulamasının kal-
ve Edebiyatı mezunları görevlendirilmeye başlandı. dırılmasına yönelik girişimler olmuştur. Eski yıllarda
uygulanan sayısal, sözel, eşit ağırlık gibi alanlar kal-
• 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitimin yürürlüğe gir- dırılmış, bu şekilde meslek liselerinin alanları dışında
mesiyle önceki yıllarda kayıt zamanlarında dolup ta- tercih yaptıklarında puanlarının kırılmasının önüne
şan imam hatip liseleri, bu uygulamayla birlikte yeni geçilmek istenmişti. 21 Temmuz 2009 tarihinde kat-
kayıtlarda büyük düşüş gözlendi ve hatta bazı imam sayı uygulamasının kaldırıldığı resmen açıklanmıştı.
hatipler öğrenci bulamaz hale geldi. 9 Bu düzenleme ile meslek lisesi çıkışlı öğrenciler yıllar
sonra kendi alanları dışında tercih yapma imkânı bul-
Özellikle YÖK (Yükseköğretim Kurulu), 2547 sayı- muştu. 2011 yılında yapılan sınavda imam hatip lisesi
lı kanunun 45. Maddesinde gerçekleştirilen bir dü- mezunları aradaki puan farkını kapatarak üniversite-
zenleme ile 1999 yılından itibaren yükseköğrenime lerin çeşitli bölümlerine yerleşmeyi başardılar.11
geçişte “alan katsayısı” uygulaması başlatmış, adı
geçen uygulama ile başta imam-hatip liseleri olmak 2014-2015 yılı istatistiklerine baktığımızda Türkiye
üzere mesleki ve teknik ortaöğretim kurumları me- genelinde imam hatip liselerinin sayısı 1017 olarak
zunları bu alanda önemli sorunlarla karşı karşıya kal-
10 Ahmet ÜNSÜR, Kuruluşundan Günümüze İmam Hatip
9 Önder İmam Hatip Mezunları ve Mensupları Derneği, İmam Liseleri, s. 288, Ensar Neşriyat, 2. Baskı, İstanbul-2005
hatip Tarihi, http://www.imamhatipokullari.org/tarihce.html, 11 Agm., http://www.imamhatipokullari.org/tarihce.html,
31/10/2015 31/10/2015

31

gözükmektedir. Okuyan öğrenci sayısı 546.443’tür. • Hitabet
Bu sayıya ilave olarak 121.938 öğrenci de Açıköğre-
tim İmam Hatip Liselerinde okumaktadır. 12 2. Öğreticilerin Mesleki Bilgi Yetersizliği ve Öğren-
ci İsteksizliği
Günümüzde uygulanan imam hatip lisesi müfreda-
tına bakıldığında derslerin ortak dersler ve meslek Görev alan öğretmenlerin atanmalarından sonra
dersleri adı altında toplandığı görülmektedir. Ortak kendilerini geliştirici faaliyetlerden uzak durmala-
dersler adı altında matematik, fizik, kimya, biyoloji, rı ve öğrenci seviyesini göz önünde bulundurarak
edebiyat, dil ve anlatım gibi dersler verilirken meslek hazırlıksız derse girmeleri eğitim-öğretim kalitesini
dersleri adı altında tefsir, hitabet, fıkıh, siyer gibi dini azaltmaktadır. Bunun başlıca sebebi ise öğrencilerin
içerikleri dersler okutulmaktadır.13 derslere olan ilgisizliğidir. Mevcut öğrenciye dersin
aktarımı konusunda öğretmenlerin kendilerini yeterli
C. İMAM HATİP LİSESİ PROBLEMLERİ görmeleri, öğretmenlerimizin kendilerini geliştirme-
lerine olanak tanımamaktadır.
1. Toplum Beklentilerini Karşılayamama
3. Bina Kaynaklı Problemler
Din alimleri namaz kıldıracak ve topluma hal ve ha-
reketleriyle yön verecek olacak din görevlilerinin bazı Maliyetinin tamamı hayırsever vatandaşlar tarafın-
şartları taşıması gerektiğini bildirmişlerdir. Bu şartlar- dan karşılanan ancak herhangi bir şart koşulmaksızın
dan bazıları Müslüman olmak, akıllı olmak, Kur’an ti- İHL olarak kullanılmak üzere Milli Eğitim Bakanlığı-
laveti, yeterli dini bilgiye sahip olmaktır.14 na devredilen bu binaların bir kısmına başka okul-
lar taşınmıştır. Söz konusu durum gerek bu binaları
Günümüz koşullarında imam hatip liselerinde oku- yaptıran, yapımında öncülük eden özel-tüzel kişilerin
yan ve mezun olan öğrencilerden beklenilen bazı fikrinin alınmaması, gerekse bir binada iki ayrı okulun
davranışlar vardır. İmam hatip liselerinde bu anlam- bir arada bulunmasının doğuracağı yönetsel, eğitsel,
da eğitim-öğretim yapılmaması ve mezun olanların psikolojik ve sosyolojik sakıncalar nedeniyle İHL ca-
toplumun bu talebine karşılık verememesi, insanların miasını rahatsız etmekte olduğu görülmüştür.
imam hatip liselerine olan ilgisini azaltmaktadır. Bu
eksikliklerden bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz. Ayrıca binaların ve dersliklerin öğrenci sayısına
oranla küçük olması, kütüphane eksikliği, çoğu okul-
• Bilgi eksikliği da mescit ve şadırvan olmayışı, yurt ve yemekhane
hizmetlerinin yetersiz oluşu imam hatip liselerinin
• Samimiyetsizlik/Kazanımların davranışlara yansı- genel problemlerindendir.15
maması
4. Program Kaynaklı Problemler
• Giyim/Kuşam
İmam hatip liselerinden mezun olan öğrencilerin
• Genel kültür yetersizliği hem ilahiyatı hem de diğer yüksek öğretim kurum-
larını tercih edebilmeleri öğretim programının uy-
12 Milli Eğitim İstatistikleri 2014-2015, s. 151, http://sgb.meb. gulanması açısından bazı problemler ortaya çıkar-
gov.tr/istatistik/meb_istatistikleri_orgun_egitim_2014_2015. maktadır. Özellikle diğer yükseköğretim kurumlarını
pdf, 29/11/2015 tercih edecek öğrencilerin üniversite sınavında soru
13 MEB, Din Öğretimi Genel Müdürlüğü Öğretim Programı, olarak karşılarına çıkmayacak meslek derslerine olan
İmam Hatip Liseleri Haftalık Ders Çizelgesi, http://dogm.meb. ilgisizliği bu problemin temel nedenlerindendir. Ayrı-
gov.tr/meb_iys_dosyalar/2014_01/31041352_imam_hatip_lisel-
eri_haftalik_ders_cizelgeleri_20142015.pdf, 31/10/2015 15 Ahmet ÜNSÜR, Age., s. 242-243
14 Fikri YAVUZ, İslam İlmihali, s. 141, Çile Yayınevi, İstan-
bul-1977

32

ca ilahiyata girmek için birinci basamak sınava girme- genel olarak eğitim politikalarında var olan değişik-
nin yeterli oluşu bu alanı tercih edecek öğrencilerde likler, yöntem ve teknik yanlışlıkları da bu problemin
matematik, fizik, kimya gibi derslere karşı ilgisizliğe sebeplerinden gösterilebilir.
sebep olmaktadır.
9. Öğrenciden Kaynaklı Problemler
5. Sistem Kaynaklı Problemler
Öğrencilerin din eğitimine olan ilgisizliği, dünye-
İmam hatip okulları kuruluşunun ilk yıllarından gü- vi beklentiyi karşılamada yeterli olmaması, özellikle
nümüze kadar sürekli tartışmaların içinde olmuştur. ygs-teog-lys gibi tamamen maddi odaklı eğitim sis-
Her siyasi oluşum imam hatip okullarıyla ilgili bazı temi ve ailelerinde öğrencileri bu konuda destekle-
uygulamalar getirmiştir. Bu belirsizlikler imam hatip meleri din eğitimini öğrenciler gözünde değersizleş-
okullarının uzun vadeli planlarının önüne engel ol- tirmiştir.
muştur. İmam hatip liseleri siyasi yapı farklılıkların-
dan, iktidar mücadelesinden, iktidar-muhalefet çe- 10. Teknolojik Gelişmelerden Kaynaklı Problemler
kişmelerinden, laiklik-irtica tartışmalarından sürekli
olarak etkilenmiştir. Günümüz dünyasındaki gelişmeler sayesinde in-
sanların ilgi duydukları konular çok çeşitlilik gös-
6. Siyasi Problemler termektedir. Özellikle internet kullanımının yaygın-
laşmasıyla ortaya çıkan sosyal medya kullanımı din
Özellikle Türkiye’de siyasi otoritenin büyük ölçüde eğitimini olumsuz manada etkilemektedir. İnternetin
belirleyici olduğu din eğitimi konusunda sürekli tar- iyi kullanımının yanında burada kullanılan dilin bo-
tışmalar meydana gelmiştir. Ders içeriğinin sınırları, zukluğu, yanlış bilginin çabuk yayılmasına sebep ol-
dersi kimin vereceği, kılık kıyafet gibi sorunlar din ması ve araştırmaya engel olması gibi özellikleriyle
eğitiminin hedef kitleye ulaşmasına engel olmuştur. bu problemi oluşturmaktadır.

7. Sosyo-ekonomik Problemler Sonuç olarak, imam hatip liseleri 1950’li yıllardan
itibaren başlamış olduğu yükseliş çizgisini günümüz-
Toplumu oluşturan fertlerin dinle olan ilişkisinin de hala sürdürmektedir. Çeşitli dönemlerde hem
geçerli bir kaynağa dayanmaksızın örf ve gelenekler- muhafazakar kesimin hem de kendilerine ilerici ve
den ibaret olması din eğitimi açısından sorun teşkil modern diyen kesimlerin eleştirilerini üzerine çek-
etmektedir. se de imam hatip liseleri hakkında iddia edilen ile-
riye dönük tehlikelerin hiçbirisi gerçekleşmemiştir.
Toplumun genelinde var olan çalışma şartlarının Bu okullar öğrencisi, öğretmeni, idaresi, mezunları,
zorluğu, geçim endişeleri, eğitim alan ve eğitim ve- destekleyenleri ve mensuplarıyla faaliyetlerini gü-
renlerin aklında eğitimden daha fazla yer teşkil eden nümüze kadar sürdürmekte ve yetiştirdiği nesillerle
problemlerin bulunması kaliteli bir din eğitimine en- devletin en alt tabakasından en zirvesine kadar her
gel olmaktadır. kademesinde görev alarak faaliyetlerine devam et-
meye çalışmaktadırlar.
8. Din Eğitiminden Kaynaklanan Problemler

Türkiye’de var olan mezhepsel çeşitlilik, farklı ekol
anlayışları, insanlardaki taraftarlık duygusunun dini
alanda da aynı şekilde kendini göstermesi, insanların
farklı görüşlere tahammülsüzlüğü, asli kaynaklar nok-
tasında farklılıklar ve araştırma olmaksızın kulaktan
dolma dini bilgilerin insanların hayatında çok fazla
yer tutması bu problemin nedenlerindendir. Ayrıca

33

Sadullah Tosun

Bana "AKIL" nimetini verip,
SENi bulmamı nasip ettiğin için

şükürler olsun

Müslüman bir diyarda doğmamı
ve Son Elçin e sav ümmet olmamı nasip ettiğin için
şükürler olsun

Kulağımı ezana ,
gönlümü namaza aşina kıldığın için
şükürler olsun

Baktığım her çiçekte, böcekte vs de
SENi görmemi nasip ettiğin için
şükürler olsun

Ağzımın tadı,
gözümün ışığı,
evimin huzuru olduğu için
şükürler olsun

ADIN anıldığında,
gözüm aşkından yaşardığı için binlerce kez

şükürler olsun

Alnım secdeye değdiği için
şükürler olsun

34

Ellerimi açıp dua etmemi nasip ettiğin için
şükürler olsun
Aşk ve cinayet romanları yerine
SENin kelamını okuyabildiğim için
şükürler olsun

Verdiğin her nimete şükretmek zaten görevim.
Bunu idrak edip Şükredebildiğim için
şükürler olsun

Gülümsememi bile sadaka saymışsın Rabbim!!
SEN ne büyüksün!!

Şükürler olsun

Benim şer gördüğüm şeyler hayrım olur.
Hayır gördüklerim de şerrim.
Ben bilemem
SEN bilirsin.
Verdiğine de vermediğine de
şükürler olsun

İnsanlara ettiğimiz teşekkürü bile
şükür saydığın için

şükürler olsun

Ne kadar günahkar olsam da
affına
ve SANA sığınabildiğim için sonsuz
şükürler olsun

Beni sıkıntıda bırakmayıp,
feraha erdirdiğin için

şükürler olsun

Ayağıma batan dikeni bile günahlarıma kefaret sayarsın.
Hamdü senalar olsun

Bana,
SENin yolunda yoldaş olan, her haliyle seni hatirlatan dostlar nasib

35

ettiğin için
şükürler olsun

Adını anabildiğim
ve anlatabildiğim için
şükürler olsun

Çok Şükür...
Bin Şükür...

Sonsuz Şükür Olsun

Beni; SANA "kul" kıldığın için şükürler olsun.

Beni
şeytana, heva hevese
makama, mevkiye
paraya, altın gümüşe
ve zamane putlarına
kul etme RABBİM!!

Şükürsüz geçen her anıma tevbe ettim.
Eski-yeni,
geçmiş-gelecek,
gizli-açık
tüm günahlarım için tevbe ettim.
Af dilerim RABBİM!!

Bu tevbeyi nasip ettiğin için de
ŞÜKÜRLER OLSUN

Şükrümüz bol...
İdrakımiz çok...

olsun...
Rabbim!!
SENin razı olacağın kadar çok olsun.
Bin şükür. . .

Milyon şükür. . .
Milyarlar şükür. . .

36

AYETLER
Kitabın Dediği...

(Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı
da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötü-
lükten alıkor. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük
ibadettir. Allah, yaptıklarınızı biliyor.

Ankebut, 45

37

Şüphesiz iman edip salih ameller işleyen, namazı dosdoğru
kılan ve zekâtı verenlerin mükâfatları Rableri katındadır. Onlara
korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır.

Bakara, 277

Münafıklar, Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Allah da onların
zbaumçaanbatleamrınbıebl atşelmarbıneal gkealçkiarirr.laOr, nilnasra, nnlaamraazgaökstaelkritşıkylaar-ı
parlar ve Allah’ı pek az anarlar.

Nisa, 142

38

HADİSLER
Rasulün Dilinden...

Müminlerin emiri Ömer İbni Hattâb radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellemi şöyle buyururken dinledim, dedi:

“Yapılan işler (ameller) niyetlere göre değerlenir. Herkes yaptığı işin kar-
şılığını niyetine göre alır. Kimin niyeti Allah’a ve Resûlü’ne varmak, onlara
hicret etmekse eline geçecek sevap da Allah’a ve Resûlü’ne hicret sevabı-
dır. Kim de elde edeceği bir dünyalığa veya evleneceği bir kadına kavuş-
mak için yola çıkmışsa onun hicreti de hicret ettiği şeye göre değerlenir.”

39

HADİSLER
Rasulün Dilinden...

Annemiz Ümmü Seleme radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem evinden çıkacağı zaman şöyle dua ederdi:

“Allah’ın adıyla çıkıyorum, Allah’a güveniyorum. Allah’ım sap- maktan,
saptırılmaktan, kaymaktan, kaydırılmaktan, haksızlık yap- maktan, haksız-
lığa uğramaktan, cahilce davranmaktan ve cahillerin davranışlarına muha-
tap olmaktan sana sığınırım.”

40


Click to View FlipBook Version