The words you are searching are inside this book. To get more targeted content, please make full-text search by clicking here.
Discover the best professional documents and content resources in AnyFlip Document Base.
Search
Published by tayfunozel57, 2021-11-08 08:44:42

VourlaMag KASIM 2021

Aylık Dergi

SAYI: 27

SEMİH ÇELENK

RÖPORTAJ: MÜGE BULUÇ

POLİMA
MÜZE RESTORAN

GÜLHAN KARA

BAHANE KÜLTÜR
BKM

RÖPORTAJ: BİNAY BAYRAM

GÖZDE ÖZELCE

RÖPORTAJ: TAYFUN ÖZEL

NAHİF BİR KADIN...

İCLAL AYDIN

RÖPORTAJ: ZEYNEP OMAY

1

2

Dünyamız
gelecekte de

yeşil, temiz
ve doğal
kalsın!

3

VOURLAo n l i n e
magd e r g i

Günlük rutinimiz içerisinde her gün önünden geçeriz ama
dikkatimizi çekmez ya da önemsemeyiz. Urla'daki Kapan
Camii de öyle. Oysa içinde nasıl bir tarih gizlidir... Sevgihan
Barın özellikle Şadırvanı ile ön plana çıkan Kapan Camii'ni ve

bezemelerini bizlere anlatıyor.

Urla ilçe sınırları genişce bir alana sahiptir. Çılga Koyu'da ilçe
sınırları içerisinde. Daha önce hiç duymuş muydunuz. İşte size

Urla'nın en temiz en bakir koyu Tayfun Özel'in anlatımıyla.
Merak ederseniz bir göz atın.

Semih Çelenk. Balıklıova'da yaşayan bir kültür, edebiyat insanı.
Müge Buluç, Balıklıova Köy Tiyatrosu'nun da kurucusu olan
Çelenk'le kültür, sanat ve tiyatro üzerine konuştu.

İclal Aydın. Tanımayanımız yoktur. O da 2018'den beri Urla'da
yaşıyor. Zeynep Omay, gazeteci, oyuncu, yazar İclal Aydın ile
kendisine, kitaplarına ve Urla ile ilgili düşüncelerine dair merak

ettiklerinizi konuştu.

Anaxagoras, Yunus Emre ve Albert Einstein bir araya gelseydi
ne olurdu? Sevgili sosyolog Gözde Özelce tarihin bu üç önemli

şahsiyetini buluşturmuş, bir kitap yazmış ve oyunlaştırmış.
Şimdilerde bu oyunu sahnelemenin peşinde. Tayfun Özel'in

röportajını keyifle okuyacaksınız.

Sevgili şefimiz Gülhan Kara'nın Urla Lezzet Rotasında bu defa
Polima Restoran var. Köstem Zeytinyağı Müzesi içinde yer alan

bu restoranı Kara'nın gözüyle tanıyın derim.

Bu ay önemli bir ay tutulması var. 19 Kasım'da
Algol sabit yıldızı kavuşumlu ay tutulması. Sevgili
astroloğumuz Ufuk Örmen tutulmanın üzerimizdeki etkileri ve
yanısıra Kasım ayındaki gökyüzü etkilerini gün gün yorumladı.

Sevgiyle kalın.

4

5

Fotoğaf: Taner Öner

İmtiyaz sahibi

Vourla Medya Ajansı

Genel Yayın Yönetmeni

Tayfun Özel

Grafik Tasarım

Vourla Medya Ajansı

Yayın Türü:

Süreli (Aylık) Dijital Dergi

[email protected]

/vourlamag /vourlamag /vourlamag /vourlamag

Vourlamag isim ve yayın hakkı Vourla Medya Ajansı’na aittir.
Tamamen gönüllü kişilerle çalışılmaktadır. Yazarlarına, içerik sağlayanlara vb. para ödenmemektedir.
Dergide yayınlanan yazı, fotoğraf ve görseller izin alınmadan kullanılamaz, özet ya da kısmen alıntı yapılamaz.
Yayınlanan her türlü ilan / reklam, yazı ve konular sahiplerinin sorumluluğundadır. Dergi sahibine sorumluluk atfedilemez.

6

İklim Krizinin
FARKINDA MISIN?

Dünyanın yok oluşuna sahit oluyoruz. Buzullar küresel ısınma
ile birlikte eriyor ve deniz suyu seviyesi yükseliyor. Kutup ayıları
yaşam alanlarını kaybediyor. Eko sistem bozuluyor. Mesele
sadece buzulların erimesi ve kutup ayıları da değil. Kıyılardaki
bir çok yerleşim yeri tehdit altında. Üstelik eriyen buzullardan
çözünerek denizlere yayılan yeni virüs çeşitleri de cabası. Yeni
hastalıklarla mücadele etmemiz de gerekecek...

İklim krizi için acil harekete geç!

7

10 Mekan
BAHANE KÜLTÜR BKM MUTFAK
Binay Bayram

İÇİNDEKİLE14Şefin Lezzet Rotası
POLİMA Müze Restoran
Şef Gülhan Kara

24 Dünden Bugüne 14
KAPAN CAMİİ ŞADIRVANI
Sevgihan Barın 30
42
30 Röportaj
İCLAL AYDIN
Zeynep Omay

42 Doğa
ÇILGA KOYU
Tayfun Özel

54 Röportaj
SEMİH ÇELENK
Müge Buluç

68 EKOLOJIK YAŞAMAKTAN
SIKILMADINIZ MI?
Güneşin Aydemir

74 Gastronomi
BIR TUTAM BAHARAT
Gülhan Kara

88 MODA VE RUH SAĞLIĞI
Beste Bragg

96 Dekorasyon
EKLEKTİK TARZ
Pelin Kaleci

106 EMPATİ YERİNE ŞEFKAT
Aytuğ İzat

110 Röportaj
GÖZDE ÖZELCE
Tayfun Özel

132 Bilim / Teknoloji
AĞRI KESİCİLERE SON
Gülfem Yıldız

138 Astroloji
AY TUTULMASI
Ufuk Örmen

8

74

54

88

68 132 9

MEKAN

Bahane Kültür BKM Mutfak

Bülent Çatar

Röportaj: Binay Bayram

10

1973 Yılında İstanbul Bakırköy’de doğdu. "Urla’da sanatsal,
Öğretim hayatının İstanbul da tamamladı. kültürel organizasyonlara
Yeditepe Sanat Yönetimi bölümünü bitirdi. değer veren, ilgi duyan
1995 yılı Zeytinburnu Belediyesi Sanat bir kesimin yaşadığını
Yönetmenliği yaptı. Ardından Bakırköy görüyorum."
Belediye Tiyatroları’nda yardımcı yönetmen
olarak çalıştı.1998 yılında Tiyatro Bahaneyi
kurdu.

Aydın Doğan İletişim Lisesi’nde ve birçok
özel ve devlet okulunda, Peramart Ali
Sunal Oyunculuk Atölyesi ve Ezo Sunal
Çocuk Atölyesi’nde yaratıcı drama-tiyatro
eğitmenliği yaptı. Kurumsal şirketlerde
danışmalık, eğitmenlik ve etkinlik yönetim
üzerine eğitimler verdi. 2018’de BKM Mutfak
Çocuk Atölyesi’nin kuruculuğunda yer aldı.
Halen BKM mutfak eğitim ve çocuk alanı
koordinatörlüğü devam etmektedir.

Bu şimdiye kadar çıkan ve yayınlanan
biyografiniz. Bülent Çatar kimdir?

Bülent Çatar iki çocuk babası. İstanbul’da doğup Bülent Çatar
büyüdükten yıllar sonra son iki yılda İzmir’e
yerleşmiş, bundan dolayı mutluluk duyan, burada
daha önce yaptığı gibi tiyatro, organizasyon,
eğitim için bol bol çocukla çalışmaların içinde
yaşadığı bol çocuklu biri artık. Değişen şey il
değişimi ve çok iyi gelecek bunu hissediyorum.

Yapılandırmanızdan bahseder misiniz? Bahane
kültür ve BKM Mutfak arasında nasıl bir bağ
var?

Bahane Kültür bağımsız kültürel ve sosyal
etkinlik, sosyalleşme alanlarına sahip olan bir
etkinlik ve organizasyon şirketidir. BKM mutfak
ve BKM mutfak atölye ile kurumsal iş birliği
içindedir. Bu kurumsal yapı İstanbul’da 2022’nin
başında Kadıköy merkezindeki bir binada
birleşerek fiziki bir birliktelik de olacak.

Urla da bu işi yapmak için nasıl bir potansiyel
gördünüz?

İzmir’in aslında bu anlamda potansiyeli olduğu
kanaatindeyim. Urla’da sanatsal, kültürel
organizasyonlara değer veren, ilgi duyan bir
kesimin yaşadığını görüyorum. Göç ve pandemi
İzmir’e ilgiyi arttırdı. Ama bizim bütün bunlar
olmamış olsa da, İzmir’i iki bölgeye ayırarak, bir
Urla civarına diğeri Karşıyaka civarında iki atölye

11

MEKAN

okul açma niyetimiz hep vardı. anlama beden dilini kullanma, duyguları tanıma
ve yönetme becerilerini keşfedebilecekleri çeşitli
İzmir Urla’yı merkez almamız, önce bölgenin atölyeler eğitimler yapmak istiyoruz. Urla’da
içinde bir çok etkinlik alanına dahil olmak. bulunan merkezimizde Bahane Kültür çatısı
Temel isteğimiz İzmir içinde de birçok etkinlikte altında BKM mutfak atölye, Anadolu Ateşi atölye
ve organizasyonlarda bulunmak istiyoruz. olarak çalışmalarımıza bir kompleks içinde bu
Merkez Urla olacak şekilde farklı etkinlik alanları prensiple başladık.
kullanmak istemiş olmamız da bundan ileri
geliyor. Hali hazırda Meet And Joy Park’ta - Projeniz bu haliyle kalacak mı? Yoksa ileriye
Narlıdere çıkışı Güzelbahçe girişinde deniz dönük başka projelerinizde var mı?
kenarında - bir çocuk aktivite alanımız mevcut.
Burada birçok etkinlik yapılıyor. Ağırlıklı çocuklar Böyle kalacak… Kendi içinde tabii ki büyüyerek
olmak üzere özel eğitim alan çocuklarla gelişerek. Kıbrıs’ta da BKM mutfak okulumuz
çalışma alanları, yaratıcı drama sınıfı da orada var. Yakın bir zamanda Ankara’da, Bursa’da ve
mevcut. BKM mutfağın stand-up sanatçılarının Eskişehir’de alt yapı hazırlıkları devam ediyor
hem Urla’daki yerimizde hem de anlaşmayı ve açılması planladı. Bahane yapım olarak
düşündüğümüz muhtelif İzmir mekanlarında belli merkezimiz İstanbul’da. Geliştirdiğimiz projelerle
bir program içerisinde tarihlerini de ona uygun farklı illere yine bu güçlü marka ile eğitim ve
ayarlayarak etkinlikler yapmak istiyoruz. Bütün bu etkinlikleri taşımak istiyoruz. Şimdilik adresimiz
etkinlikler sadece stand-up la sınırlı kalmayacak. İzmir... Önce buraya odaklanıp burada güçlü bir
Yakın zamanda başlayacak Ağaçkakan Kukla adlı şekilde kalmayı, ifade etmeyi ve burada yaşamayı
oluşum ile proje hazırlıyoruz. Biz bundan çok hedefliyoruz..
heyecan duyuyoruz. Bu çocuk tiyatrosunu İzmir,
İzmir çevresi ile birçok turnelerde sergilemek Salonları iyileştirmek için girişimleriniz oldu
için hazırlıyoruz. Konserler, tiyatrolar, çeşitli mu?
aktiviteler, sempozyumlar, söyleşiler bütün bu
alanlarda da açıkçası organizasyonun içinde İki salon mevcut. Bir tanesi dans atölyesi diğeri
bulunmak destek olmak proje üretmek ve burayı de tiyatro salonu. Geniş bir sosyalleşme ve
solumak buradaki birçok etkinlik alanlarında da kafe alanımızda mevcut. Bizden önce buralar
bu ürünleri hem yaratmak hem organize etmek kullanılan bir yerdi uzun sürede aktif kullanılmıştı.
için de talibiz. Hissederek, iletişim kurarak bunları Fakat, pandemi döneminde bir süre boş
gerçekleştirmek istiyoruz. İzmir bize iyi geldi. Bu kaldığından bakımsız ve havasızdı. Biz tabii ki
anlamda bunu hem değerlendirmek istiyoruz, iyileştirmenin ötesinde şeyler yaptık, öncelikle
hem bundan keyif alarak organize etmek bütün koltukları, duvarları, zemini dezenfekte
istiyoruz. ettik. Tiyatro sahnesi için ışık, ses gibi teknik ve
bunun gibi ihtiyaçlar için altyapısını oluşturduk.
Birçok etkinlik yapacaksınız anlaşılan. Bunun Tiyatroların oynayabileceği donanıma sahip hale
dışında başka girişimlerimiz olacak mı? getirdik. Aynı zamanda dans atölyesinin tüm
eksikleri giderilip Anadolu Ateşi dans atölyesi
Tabii ki olacak… İzmir plajlarında denize girmek, olarak hizmet vermeye başladık.
güzel yemeklerini tatmak, coğrafyasını yeniden
keşfetmek… Uzaktan tatil gibi değil, gerçekten Herkeste bir sahne tozu yutmak isteği
yaşayarak görmek tarihini dokusunu keşfederek var. Hatta, bunu profesyonelce yapmak,
hissetmek… İzmir ve çevresini görmek, bildiğimiz keşfedilmek en büyük arzusu… Keşfedilmiş
bir yer ama artık başka bir gözle bakıyor örnekler de var. Bu konuda ne demek
olacağız. Tabi bunlar biraz bireysel bir istek istersiniz. Var mı bu eğilim?
gibi görünüyor olabilir. Ama biz çocuk alanı ile
ilgili özel gereksinim çocuklarla ilgili, çocukların Bu konuda haklısınız aslında. Herkesin içinde
aslında farklı yeteneklerini yani tiyatro, dans kendini anlatma, ifade etme, biraz sahneye
dışında özellikle el becerilerini, yazı becerilerini çıkma isteği var. Çok net bir şekilde görüyoruz.
konusunda, yazarlık olmasa da yazma, okuma, Ancak biz tüm gelen velilerimize, bu alanla
ilgili eğitim almak isteyen öğrencilerimize

12

şunu söylüyoruz Eğitim, eğitim, eğitim… Eğitim
şart… (gülüşmeler) Ancak bu eğitim böyle sıkıcı
kendini tekrar eden rutin de bir eğitim değil…
Dinamik eğlenceli kendini ifade edebileceği
yeteneklerini keşfedebileceği, aslında kendi
geleceğini kendi vücuduna duruşuna sesine
bedenine katkı yapabileceği ki tabii ki ruhuna
katkı yapabileceği bir çalışmalar bütünü. Tabi
biz bunları gelenlere toplantımızda çalışmalara
başlamadan eğlenceli dinamik bir oryantasyon
sunumu ile anlatıyoruz. Anlattığımız şeyler
aslında çocuğun gelişimi ile ilgili sosyalleşmesi
ile ilgili. Bilişsel ve sosyal yanı gelişsin aynı
zamanda da yeteneğini keşfedebilsin. Belki
bunu bu sözlerle dile getirmiyorlar, ama sosyal
karşılığı veya literatürdeki karşılığı bu. Biliyoruz
ki birçok insanın gönlünde bir yerde meşhur
olmak isteği var. İç ses şöyle; “acaba ekrana
çıksam… Yılmaz Erdoğan da gelecek mi ya da
o ekranda gördüklerimizle birlikte olabilecek
miyiz , Güldür Güldür , Güydür Güydür Show
da Çok Güzel Hareketlerde olabilecek miyim?”
bunun gibi o kadar çok duygu içlerinden geçiyor
ki bazıları dayanamayıp bunu söylüyor. Haklılar
da sevdikleri bir proje ..özünde bir tiyatro
aslında yapılan. Milyonlarca insana tiyatroyu
sevdiren bir kurum aslında BKM. Biz bütün bu
çalışmalar bütününü sekiz aylık bir periyotta
katabileceklerimizi detaylarıyla anlatıyoruz.
Çocuk ve yetişkin gruplarımız çocuk gelişim
alanında, tiyatro eğitiminde, hem de yaratıcı
drama konusunda deneyimli eğitmenlerle bir
süreç yaşıyorlar. Ancak eğitimin sonunda bütün
çocuklar profesyonel bir tiyatro oyunculuğu
serüveni yaşıyorlar. Bunu nasıl yaşıyorlar
ışıkçısı, efektçisi, dekorcusu, teşrifatçısı ile
tam bir profesyonel oyuncu serüveni burada
deneyimlemiş oluyorlar. Sahnede çaresiz
kalmıyorlar, doğaçlama yapmayı biliyorlar. Ezberi
unutmamak için çok bizim hazırladığımız bir
eğitim modülü üzerinden çalışıyorlar, herkes
birbiriyle dayanışma göstererek oynuyor.
Öyle kulis kapısından herkes giremez ..orası
onların yeri sahne onlara ait.. hatta bizim şöyle
bir sloganımız var... Dikkat çocuklar oynuyor
diyoruz… Dikkat edin onlar gerçek bir aktör ve
aktris gibi sahnede yerlerini alıyor… Bize ise
sadece onları alkışlamak kalıyor…

13

ŞEFİN URLA LEZZET ROTASI

Köstem Organik Çiftliği’nden Polima’ya

Polima

Müze Restoran

Urla-Çeşme yolu üzerinde bulunan Köstem
Zeytinyağı Müzesi ile aynı çatı altında buluşan
Polima, Güler Köstem yönetiminde ve genç şef

Hilal Gökmen’in “tarladan sofraya” menüsü
ile geçtiğimiz Haziran ayından beri doğal
lezzetleriyle hizmet veriyor.

Gülhan Kara

Gastronomi Yazarı ve Danışman Şef
Fotoğraflar: Tayfun Özel

14

15

ŞEFİN URLA LEZZET ROTASI

16

Bu kez rotamı, yaşadığım Barbaros Köyü’ne de "Antikçağda içinde
yakın komşu olan Polima’ya çevirdim. Hem zeytinyağ depolanan,
işletme sahibi Güler Hanım’la hem de mutfak kayadan oyma kapların
şefi Hilal Hanım’la söyleşimi yapıp bahçeden o adı 'polima'."
sabah hasat edilmiş tazecik ve doğal malzemeyle
hazırlanan menü tabaklarından tadımlar yaptım. Gülhan Kara, Güler Köstem ve Hilal Gökmen

Restoranın adı “Polima” Antikçağ döneminden
geliyor. Antikçağda içinde zeytinyağ depolanan,
kayadan oyma kapların adı “polima”. Önce mutfak
ekibiyle tanıştım. Şu anda pırıl pırıl 3 genç hanımın
çalıştığı Polima’nın mutfağında yaz aylarındaki
yüksek sezonda daha kalabalık bir ekip görev
yapıyor.

Hilal hanım, öncelikle kendinizden bahseder
misiniz? Sizi biraz tanıyalım.

Hilal Gökmen: Yemek pişirmeye babaannemle
başladım. Babaannem çok maharetli bir
kadındı ve bildiği her şeyi bana da öğretirdi.
Yemek pişirmeyi de ondan öğrendim. Aslında
İngilizce bilgisayar mühendisliği okudum. Ailem
restorancılık alanına yönelmemi istemedi. Ancak
benim en sevdiğim iş pişirmek ve en mutlu
olduğum yer mutfaktı. Bu nedenle üniversite
yıllarımda da hem okudum hem aşçılık yapmaya
devam ettim. Benim için bir ürünü yenebilir hale
getirmek çok önemli. Yemek pişirmek bir tutku
ve beni mutlu ediyor. Mutlu olduğum bir alanı,
mesleğim olarak yapmak çok keyif veren bir şey.

Yaklaşık 7 yıldır Urla’da yemek yapıyorum.
İstanbul’da, Bodrum’da ve Urla’da çok çeşitli
yerlerde çalıştım. Ama Urla benim aşık olduğum
bir yer ve burada kaldım. Zeytin ve Zeytinyağına
aşığım. Urla zeytin ve zeytinyağı demek. Tarım
yapılan, üretimin devam ettiği Urla benim
hayallerimin karşılık bulduğu bir bölge.

Aşçılık mutfakta öğreniliyor. Malzeme ile haşır
neşir olmak, ön hazırlıktan bulaşığa kadar her
iş mutfakta çalışarak, üreterek öğreniliyor. Bu
sebeple “alaylıyım” diyebilirim. İlk olarak et üzerine
çalışarak bu işe başladım. Mutfak bir kaos,
deneyim, tecrübe çok önemli. Mesleğimle ilgili
sürekli kendimi geliştiriyorum. Çok okudum ve
halen de okuyorum, araştırıyorum…

Burada başlamadan önce bir hayalim vardı;
tarımı öğrenmek ve toprakta kendi ürettiğimi
mutfakta pişirmek… Malzemenin doğal ve organik
olmasını önemsiyorum. Sürdürülebilir bir mutfaktı
projem. Köstem ailesini ve onların bu konudaki
çalışmalarını da yakından takip ediyordum. “Bu

17

ŞEFİN URLA LEZZET ROTASI

projemi burada hayata geçirebilir miyim?” diye Başlangıçlarda yerel peynirle peynir tabağımız,
buraya geldim. Projemi anlattım. Levent Bey ve füme etimiz, turpotu, cibez, girit kabaklarından
Güler hanım ekolojik döngüye çok saygı duyan kavurmamız gibi seçeneklerimiz var. Ürünlerin
insanlar ve bu sistem bozulmasın diye çok çaba çoğunluğu kendi üretimimiz, bir kısmını da yine
sarfetmişler. Müzeden çok etkilendim. Zeytin yerel üreticiden ve en doğalından tercih ederek
ağaçları, çiftlikteki hayvanlar hepsi hayalimdeki alıyoruz.
projemle örtüşüyordu. Böylece Polima hayata
geçti. Uzun pişmiş etlerimiz var. Kuzu incik, dana tandır,
Peki menüde neler var? Menü nasıl ortaya çıktı? kaz, ördek, hindi, tüm kümes hayvanları ve çiftlikte
Sağlıklı gıda sağlıklı menü sağlıklı içecekler yetiştirilen bıldırcın olabiliyor.
üzerine çalışıyoruz. Başlangıçlar, salatalar, ana
yemekler ve pizzalardan oluşan bir menümüz Anne köftesinden, kuzu kokoreçe el açması taze
var. İlk menü çalışmasını Güler hanımla birlikte makarnadan pizzalara kadar menüzümdeki
yaptık. Güler hanım da çok güzel yemek yapar. opsiyonellik müşterimizi de rahatlatıyor. Çocuklar
Mevsimine, zamanına göre oluşuyor menüdeki patates ve köfte sevdiği için onları da düşünerek
tabaklar. Kurulumu yaklaşık 20 yıl süren Köstem kızartma yerine fırında Ödemiş patatesi ve anne
Organik Çiftliği’nden, bostanımızdan gelen köftesi tabağımız var. Müşterinin isteğine göre
ürünlerle yemeklerimizi oluşturuyor ve yerel taze dokunuşlar veya değişiklikler yapabiliyoruz.
malzemeyi modern ve sağlıklı pişirme yöntemleri Örneğin glütensiz de hazırlıyoruz.
ile yorumlayarak sunuyoruz.
Ekmeklerimizi ve pizza hamurlarımızı kendi ekşi Klasik tatlılar yerine daha çok az şekerli, hafif
mayamızı kullanarak Karakılçık unu ile üretiyor ve tatlılar sunuyoruz. Örneğin, kavunlu irmik helvası,
mutfakta sürdürülebilir yaklaşım ile çalışıyoruz. lavantalı muhallebi gibi bu toprakları yansıtan
45 günde bir menü değişiyor. Mevsimsel menü tatlar sunmaya gayret ediyoruz. Menülerimizle
yapıyoruz. genellikle şarap tercih ediliyor. Butik üreticilerden
şarap alıyoruz. Şarap menümüzde sürekli
Ekşi mayalı karakılçık ekmeği dilimleriyle beraber yenileniyor.
Delice Yeşil Zeytin Pesto.
Cumartesi-Pazar saat 9:30 itibariyle kahvaltı
servisimiz başlıyoruz. Hafta içi özel rezervasyonla
da kahvaltı veriyoruz. Kahvaltının en özel lezzetleri
arasında Güler hanımın reçelleri var.

Reçel deyince benim de uğraşmayı ve pişirmeyi
sevdiğim en güzel ev yapımı ürünler olduğundan
hemen Güler Hanım’ a dönüp soruyorum:

Hangi reçelleri yapıyorsunuz ? Biraz bahçeden
de bahsederseniz…

Güler Köstem: Şimdi ayva topladık, ayva reçeli
yaptım. Mevsimine göre hangi reçellik ürünün
zamanıysa yapıyorum. Turunç, limon, vişne,
kırmızı biber reçeli yapıyorum. Vişne reçelini çok
severim. Bahçemdeki etli kırmızı tatlı biberlerden
reçel yapıyorum ama hafif acı ekliyorum. Annem
Girit kökenli olduğu için otlar ve zeytinyağı kültürü
ile büyüdük biz. Otları ve zeytinyağlıları çok
seviyorum.

Çiftlikte, bahçede hiç ilaç kullanmıyoruz.
Ağaçlardaki meyvelerde de bahçedeki sebzelerde
de asla kimyasal ilaç, gübre vs. hiçbir şey
kullanmıyoruz. En hassas olduğumuz konu. Bu
sebeple Urla’ya yerleştikten hemen sonra ilk iş
olarak bahçede kompost gübre yapmaya

18

Bahçeden henüz toplanmış ot ve sebzelerle
yapılan Yeşil Salata

19

ŞEFİN URLA LEZZET ROTASI

Armola peyniri üzerinde soğuk salata

20

Hibiskuslu cibez

21

ŞEFİN URLA LEZZET ROTASI

Kuskusla hazırlanmış ılık risotto
yatağında tiftiklenmiş dana eti

22

başladım. Biyoloji eğitimi almış olmamdan
dolayı ve bitkileri de iyi tanıdığım için bu işlerle
uğraşırken çok faydasını görüyorum. Bu şekilde
kendi gübremizi de üretiyoruz.

Sohbete devam ederken ilk tabağımız geldi. Ekşi
mayalı karakılçık ekmeği dilimleriyle beraber
Delice Yeşil Zeytin Pesto. Pazı sapları, zeytin ve
Ebegümeci çiçeğinden oluşan pesto yeşil yağ ile
tamamlanmış. Harika bir ekmek üstü, lezzetli bir
başlangıç olarak tanımladım.

İkinci tabak sunumuyla da görünümüyle de
yemyeşil bir bahçenin tabağa taşınmış hali
gibiydi. Körpecik salatalık dilimleri poşe edilmiş ve
karpaçio edasıyla tabakta sıralanmıştı. Taze nane,
taze kereviz yaprakları, ekşimaya ekmek kıtırı ve
limonlu portakallı yoğurt ile tamamlanmış tabağa
nar taneleri ayrı bir tazelik ve renk katmış.

Sıradaki tabak Armola peyniri üzerinde soğuk
salataydı. Seferihisar’a özgü peynirle oluşan
tabanın üzerindeki taze aromatik otlarla
zeytinyağında çevrilmiş girit kabağı dilimleri…
Ayçekirdeği taneleri, yeşil zeytin, bolca zeytinyağı
ve pembe turp ile lezzet dengesi oldukça iyi
yakalanmış.

Pancar ve hibisküsün pembe mor renkleriyle hem
lezzetli hem antioksidan, sağlık fışkıran üçüncü
tabakta ana malzeme cibezdi. Zeytinyağı, birkaç
çeşit peynir ve yoğurt karışımı ile bir tür cacık veya
tarator kıvamındaki lezzetli sosun üzerindeki şık
sunumuyla en beğendiğim tabaklardan biri oldu.

Ana yemeklerden uzun pişmiş bir et tatmayı tercih
ettim. Kuskusla hazırlanmış ılık risotto yatağında
tiftiklenmiş dana eti üzerinde minik pancar
dilimleriyle süslenmişti. Yumuşacık ve kendi
suyunda pişmiş olmanın verdiği lezzeti ilk lokmada
hemen alabiliyorsunuz. Kuskus sever biri olarak
etle uyumu, damakta bıraktığı lezzet oldukça
başarılıydı.

Polima’nın konumu

İzmir’den Alaçatı’ya, Çeşme'ye giderken eski
İzmir Çeşme yolu üzerinde aracınızla ilerlerken
Uuzunkuyu köyü mevkiinde geldiğinizde biraz
frene basıp yavaşlayın ve yolun sağında yer
alan Köstem Zeytinyağı Müzesi tabelasını
gördüğünüzde Polima’ya da geldiniz demektir.
Müzeyi gezdikten sonra Polima’ya geçip doğal,
sağlıklı ve lezzetli menüsünden Ege’nin mevsimsel
tabaklarını tadabilirsiniz.
Tel: 0 (534) 081 01 01

23

DÜNDEN BUGÜNE

Fotoğraf: @ssselenc

Hacı Turan Camii (Ka

24

apan Camii) Şadırvanı

25

DÜNDEN BUGÜNE

Fotoğraf: @ssselenc

Kesme taş ve moloz taştan yapılan yapı kare
planlı olup, sekizgen kasnak üzerine oturan
tek kubbeli bir camidir. Mihrap yuvarlak bir
niş şeklinde yapılmıştır. Caminin içi kalem işi

süslemelerle bezenmiştir.

26

Yazan: Antik adıyla Vourla, şimdiki adıyla Urla
tarihi bazı kaynaklar göre MÖ 6000'lere
Sevgihan Barın kadar uzanmaktadır. Ancak yaygın olarak
MÖ 4000- MÖ 3000 lere tarihlenmektedir.
Sanat Tarihçisi ve Arkeolog Urla’da yapılan arkeolojik araştırmalarda İskele
Mahallesi’ndeki Limantepe Höyüğü’nün MÖ
4000’lere kadar tarihlenebilen bir merkez olduğu
ortaya çıkarılmıştır. 12 İyon kentinden biridir.
Ege Denizi’nin bilinen en eski limanlarından biri
olduğu kabul edilmektedir.

Urla, Aydınoğulları Beyliği ile 1330’lu yıllarda
ilk kez Türk egemenliği ile tanışmış, 14. yüzyıl
sonlarında Osmanlı topraklarına katılmıştır.
‘‘Karya Pazarı’’ olarak anılan Urla 16. yüzyılda Ayşe
Hafsa Sultan’ın Manisa’da inşa ettirdiği külliyenin
gelirlerini karşılayan vakıf yapısı içinde yer
almıştır. O dönemde Urla’nın liman kenti olması,
hububat, zeytinyağı, kuru meyve, kumaş, sabun
tütün ve üzüm üretimi yapılması Külliye’nin
gelirleri açısından önem kazanmasına neden
olmuştur.

Kapan sokakta bulunan cami Hacı Turan Cami ya
da Unkapanı kısaca Kapan cami olarak da bilinir.
1554 yılında yapılmış olan cami 235 m2 alan ve
200 kişi kapasitelidir. Kesme taş ve moloz taştan
yapılan yapı kare planlı olup, sekizgen kasnak
üzerine oturan tek kubbeli bir camidir. Mihrap
yuvarlak bir niş şeklinde yapılmıştır. Caminin içi
kalem işi süslemelerle bezenmiştir. Zaman içinde
yapılan onarımlarla camii bugün orijinalliğini
kaybetmiş ve şadırvan yolun kenarında kalmıştır.

Tarih boyunca suyun önemi şadırvan ve
çeşmelerin gelişmesini bir mimari tarza
bürünmesini sağlamıştır. Halkın ihtiyacı olan su
çeşme ve şadırvanlarla sağlanmaktaydı. Şadırvan
ve çeşmeler genelde hayrat olarak yapılmışlardır.
XIX. Yüzyılda yapılar üzerinde resimler yapılarak
hem estetik hem de bilgilendirme ve iletişim
açısından yararlılıklar sağlanmıştır. Genelde çevre
ve sosyal yaşamı anlatan bu resimler yöresinden
hiç çıkmamış halk için çevreyi anlatan bilgi
kaynakları olmuşlardır.

Kapan camii şadırvanı da 1818 yılında Ahmet
Bey tarafından yaptırılmıştır. İçinde kitabesi
bulunmaktadır. Kitabede:

“Sahib-i hayr-ı kerem cûd-ı menba-ı sehâ Mir

27

DÜNDEN BUGÜNE

28

Ahmed eyledi şadırvan bunda bina Kıldı bu âb-ı
leziz üstüne saye tamam Zîr-i arşda sâyeban ola
ol yevm-i ceza Vehbî hulusla dua etdi dedi tarihin
Aç lülesin al vuzu Ahmed Bey'e eyle dua.’’
‘‘Hayır sahibi büyük bağışçı cömertlik eden
Ahmed Bey bu tatlı su kaynağı üzerine şadırvan
yaptı. En yüksek katmanda olsun Allah katında
doğuştan görevli olan bu kişiyi örnek al ve ona
dua et.’’
XIX yüzyıl tarzındaki bu şadırvan altıgen planlı
olup sekiz sütunla bağlanmıştır. Kemerler
Bursa kemerlerine benzemektedir. Şadırvanın
üzeri ahşap çatı ile örtülüdür. Camiden çok
sonra yapılan bu yapının kubbe içi süslemelerle
kaplanmıştır. Kapan Camii Şadırvanının tavanında
dönemin Urla’sı resimlenmiştir. Resimlerde
genelde liman olan kısım kullanılmıştır. Bugün
halen ayakta ve kullanılmakta olan binalara
benzer binaların resmedilmiş olması ilgi çekicidir.

Kaynakça:

https://dunyacamileri.blogspot.com/2010/08/hac-turan-
camisi-kapan-camisi.html
Hacı Turan Kapan Şadırvanı - URLA Fotoğraf Galeri
Kültür Turizm Bakanlığı kaynakları
http://ankusam.ankara.edu.tr/
http://www.atam.gov.tr/duyurular/kurtulus-savasi-askeri-
ve-siyasi-
https://www.hgk.msb.gov.tr/images/dergi/
makaleler/1b7314ae41df378.pdf
http://www.izmir.pol.tr
http://www.izmirmuzesi.gov.tr/antik-yerlesim-alanlari-
klazomenai.aspxhttp://www.klazomeniaka.com/
http://www.msb.gov.tr/Sehitlikler/YurtIciSehitlik

29

RÖPORTAJ

Gamzeli, güzel yüzlü,
insanın içini ısıtan

yumuşacık ses tonuyla,
görende sempati uyandıran

nahif bir kadın…

İclal Aydın

2018'den beri Urlamızda yaşayan gazeteci,
oyuncu, yazar İclal Aydın ile kendisine, kitaplarına

ve Urla ile ilgili düşüncelerine dair merak
ettiklerinizi konuştuk.

Röportaj: Zeynep Omay
Fotoğraflar: Taner Öner

30

31

RÖPORTAJ

32

Oyunculuğu ve yazarlığı yanında biraz daha "Yazmak her zaman
derin tanımak için siz bize İclal Aydın’ı anlatır çok daha değerli.
mısınız? Televizyon dinamikleri
gereği alıcısı ile geçici bir
Çok teşekkür ederim güzel sözlerinize... Görme ilişki kurmamıza neden
şeklimizi daima kalplerimiz belirliyor. Sizin güzel oluyor."
bakışınız, kalbinizdir bunları dile döken... Kişi
kendini nasıl anlatabilir şimdilerde çok emin İclal Aydın ve Zeynep Omay
değilim. Medyaya ilk girdiğim yıllarda o kadar
çok kendimi anlatmaya çalışmış ve anlatmışım
ki sonra itiraf etmeliyim bana bile fazla geldi. O
yüzden dokuz- on yıldır daha içe kapalı, daha
sakin yaşamaya, daha çok üretmeye gayret ettim.
Erken yatar, erken kalkarım. Küçük bir arkadaş
grubum vardır. Kızım, kedim, köpeğim, bahçem,
kitaplarım işte benim hayatım.

Temelde iki başlık altında tanınmış birisniz;
oyunculuk ve yazarlık… Her ikisinin de
başlangıç hikayesini dinleyebilir miyiz?

Çok çocuk yaşta geleceğim belirgindi
aslında. Öğrencilik hayatım boyunca da tüm
öğretmenlerim benim bir gün bir yazar ya da
oyuncu olacağımdan emindi. Bu konuda da
çok desteklediler ve eğitimimi şekillendirdiler.
Müfredatın dışında kitaplar önerirler, kendimi
bu disiplinde geliştirmem için yüreklendirirlerdi.
Lisedeki öğretmenlerimin desteği ile Ankara
Üniversitesi DTCF Tiyatro bölümüne girdim.
Sonra Berlin’e göç ettim. 6 yıl profesyonel tiyatro
hayatının ardından Türkiye’ye döndüm ve 1997
yılında televizyon için çalışmaya başladım. Birkaç
yıl sonra televizyon günlüğüm kitap olarak basıldı
ve çok sattı. Sabah gazetesinde köşe yazmaya,
Elele dergisinde röportajlar yapmaya başladım.
Sonrası hızla devam etti.

Hangisi daha çok haz veriyor? Ve neden?

Yazmak her zaman çok daha değerli. Televizyon
dinamikleri gereği alıcısı ile geçici bir ilişki
kurmamıza neden oluyor. Ama kitaplar, romanlar
öyle değil. Emek verilmiş bir ilişki olduğu için
sonucu da çok tatmin edici elbette. Öte yandan
televizyonda da yaptığım işlerden çok haz
aldığım, alkışlandığım, sevildiğim işlerim oldu.
Televizyon programım ‘’Hayat Güzeldir’’ ve ‘’İki
aile’’ isimli televizyon dizisi, bugün Türk televizyon
tarihinin en sevilen işlerinden kabul edilir hala.
Ama paranın el değiştirmesi ile değişen güç,
kültür alışverişini de şekillendirmeye başlayınca
işler değişti. Kendime yeni medyada çok yer

33

RÖPORTAJ

"Paranın el değiştirmesi ile başlayan
büyük bir kültürel erozyon var.

Cumhuriyet tarihinin büyük değerleri
bugün o yıkımın altında kaldı, kalıyor."

görmüyorum. İhtiyaç da yok. Romanlarımın çok tamamlayan işler olacaktı. Fakat Urla’ya
sevilmesi, bir televizyon ünlüsü olduğum için yerleştikten sonra gereken odaklanmayı
yazarlığıma karşı gelişmiş önyargıların yıkılması, sağlayamadım. Anlaşması yapılmış kitapların
beni maddi manevi güçlü kılıyor. basımı dışında bir faaliyetim yok. Yayınevim
değerli bir etiket olduğunu düşünüyor. O yüzden
Sanata ve sanatçıya gereken değer veriliyor şimdilik uyutuyoruz diyeyim.
mu? Dünyada ve Türkiye özelinde…
Takip ettiğiniz, feyz aldığınız Türk ve yabancı
Evet, elbette... Az önce söz ettiğim paranın el yazarlar hangileri? Hangi yönleriyle sizi
değiştirmesi ile başlayan büyük bir kültürel etkiliyorlar?
erozyon var. Cumhuriyet tarihinin büyük
değerleri bugün o yıkımın altında kaldı, kalıyor. İsabel Allende genç yıllarımın büyük yıldızıydı.
Öte yandan bu kadar büyük bir karmaşa ve Feride Çiçekoğlu, İnci Aral, Ayla Kutlu, Sevgi
yozlaşma içinde, gerçek sanatçıya neden ihtiyaç Soysal gibi isimlerin hayatımda çok etkisi var.
duyulduğunu daha çok anlamaya başladı, En büyük idolüm Duygu Asena idi. Tanıma,
başlıyor kalabalıklar... Daha çok ayrıştırıyorlar kim birlikte çalışma, dost olabilme şansına eriştim.
değer görmeyi hak ediyor, kim korunmalı, kim Benim için o hep kahramandır. Fakat Fakir
sayılmalı, saklanmalı... Baykurt, Necati Cumalı, Bekir Yıldız, Marquez ‘i
saymazsam tablom eksik kalır.
İclal Aydın Kitap Kulübünü anlatır mısınız?
Hangi amaçla oluşturdunuz, neler yaptınız? Yazarken toplumsal mesaj vermek gibi
Devam ettirecek misiniz? sorumluluklar hissediyor musunuz?

Büyük bir yapı olarak tasarlamıştım aslında. İlk Hayır. Ama parçası olduğum topluma dair
kitaplarını basımı, yazarın okuruyla buluşması, dertlerimden söz etmek, çıkarımlarımı bazen bazı
atölyeler, söyleşiler gibi katmanlı ve birbirini roman karakterlerim üzerinden anlatmak gibi

34

35

RÖPORTAJ

36

"Fildişi kulem yok. Ama saklı bir bahçem
var. Kimse girsin istemem."

yöntemim var elbette… uzaklaşmak planım vardı elbette... Seferihisar’da
bir dizi çekimi için geldim. Kiralık ev ararken şimdi
Okurlarla buluştuğunuz anlardaki duygularınızı oturduğum bu evi bulduk. Kaldım. Bir daha da
anlatır mısınız? dönmedim İstanbul’a…

Sabırlarına ve sevgilerine hayran kalıyorum. Bize, sizin gözünüzle Urla’ yı anlatır nısınız?
İmza günlerinde uzun kuyrukları ilk gördüğümde
gözüm korksa da bana verilen bu armağan Son romanım Söylenmemiş Sözler’den bir
karşısında göğsüm kabarıyor. Şimdilerde alıntı yaparsam Urla’nın benim gözümdeki
görüyorum ki ben artık üç kuşağın, koca bir şeklini daha iyi anlatırım sanırım. Şöyle düşünür
ailenin yazarı olmuşum. Birlikte büyüdüğüm kahramanlarımızdan Filiz Canan:
o kuşak beni eskiden anne-babaları ile
paylaşırlardı. Şimdi çocukları ve torunları ile “Bir zamanlar “Yüzlerinde yoksulluğun, terk
geliyorlar imzalara. Uzun uzun beklerken bile edilmenin, harap olmanın izlerini taşıyan , adeta
şenliğine dönüştürüyorlar o saatleri… Kucağıma morfin verilmiş yaralıların geçişini andıran sıra
verilen dördüncü kuşak bebekler bana umut evlerin önünden, yaşlı taş kemerlerin altından,
veriyor. Yaptığım işe devam etmek için güç dolu sıra sıra renkli kayıkların, kayıklara yığılı balıkçı
çıkıyorum o imza günlerinden… ağlarının, şişman kedilerin, yorgun köpeklerin
yanından geçti. Ona gülerek kucak açan o şişman
Fildişi kuleniz var mı? kadının kollarına koştu. Göğsüne yaslanıp çiçekli
elbisesine sinen vanilya kokusunu içine çekti.
Fildişi kulem var mı? Kulem yok. Ama saklı bir O yaşlı ve buruşuk ellerin saçlarını okşamasını,
bahçem var. Kimse girsin istemem. enginar ve bezelye ayıklamasını, hamur
yoğurmasını, lacivert çiçekli kahve fincanını
Urla’ya yerleştiniz. Neden Urla? Kalıcı mısınız? tutmasını anımsadı.

Tamamen tesadüf aslında... İstanbul’dan

37

RÖPORTAJ

38

Urla, bağları, şarapları, şef restoranları,
at çiftlikleri ile korunmaya değer olmalı.

Bunun için nasıl birlik oluruz, nasıl
yaşatırız bu konuda çalışmalıyız.

Sonra o yaşlı kadınla kol kola girip dolaştıkları ne söylesem iki yüzlü olacağım. Geldiğimde
mandalina, limon, nar ağaçlarıyla dolu bahçelere, burası böyle kalır sandım doğrusu. Evimi yapan
oymalı yüksek kapıları çerçeveleyen yaseminlere, mühendisler büyük bahçedeki yaşlı zeytin
yaseminlere dayanmış kalmış büyük taş küplere, ağaçlarını korumuştu ve ben o ağaçlara aşık
dantel desenli balkon demirlerine sarılmış olmuştum. 2018’de yerleştim ve o günden
hanımellerine, iki katlı taş evlerine, rengarenk itibaren takibi bile baş döndüren bir hızla sitecilik
sardunyalar dizili pencerelerine aşık olduğu kazandı. Burada da kazandı. Muhakkak payımız
sokakların sahibi, büyük aşkının doğup büyüdüğü var bunda. Köyümüzde tek aracın geçebileceği
o biricik kasabayı , Urla’yı gördüğü o ilk günü, bir yolumuz var. Ama iki yanında altı-sekiz
ömrü boyunca Urla köyleri dışında başka hiçbir hanelik dört site inşaatı bitmek üzere. Kimilerine
yerde görmediği yüzlerce, binlerce yaşındaki taşınanlar oldu. Her hane iki araçla geliyor. Klasik
zeytin ağaçlarına benzeyen o güzel kadına, bir Türkiye çıkmazı, küçücük köyde de yaşanıyor.
annesine Filiz’i götüren, bütün bu şahane varlık Yol yok ama imar izni var. İstinyepark İzmir’in
nedenlerini onunla paylaşan, hep sevdiği, çok neden olacağı trafiği düşünmek istemiyorum.
sevdiği büyük aşkı düşündü...” Öte yandan köyümüzdeki seracılık yapan
komşularımın bütün yıl uğraşlarını görüyorum.
Bir sosyolog ‘’ insan yeryüzünün kanser Bir süre sonra imara açılan toprağını verip çok
hücresidir’’ demişti. Örneğin Urla’da, verimli para kazanmak isteğine o sitelerden birinde
enginar tarlaları ranta kurban edilerek sitelere oturan biri olarak ne diyebilirim? Ama şunu
dönüştürülüyor. Bu konudaki yorumunuzu yapmaya gayret ediyorum. Burası bağları,
merak ediyoruz… şarapları, şef restoranları, at çiftlikleri ile
korunmaya değer olmalı. Bunun için nasıl birlik
Şimdi ben sonradan gelip, geniş bir arazi üzerine oluruz, nasıl yaşatırız bu konuda çalışmalıyız.
kurulan büyük bir evde oturan biri olarak

39

RÖPORTAJ

40

Anne sözcüğünün sizdeki karşılığını anlatır
mısınız?

Annelerimizin bize göre hatalı kararlarını
tekrarlamamaya çalışırken kendimize has yeni
hatalarla yol aldığımız bir serüven annelik...

Peki ya mutluluğu nasıl anlatırsınız? Siz mutlu
musunuz?

Bazen evet bazen hayır... Herkes gibi... Huzurlu
bir hayat sürdürme gayretindeyim. Kalbimin Can
Mayası’nda yazmıştım: Mutluluk yaralı büyüyen
bir çocuk gibi. Bu yüzden hep tedirgin, hep
kaçmaya hazır, hep ürkek bir misafir.

İlk defa bir kitabınız dizi film yapılıyor, Üç Kız
Kardeş… Bu konuda nasıl duygular içindesiniz?
Dizi hakkında biraz bilgi verir misiniz?

Heyecanlıyım elbette… Umarım başarılı ve uzun
soluklu bir iş olur ve kitap kadar sevilir. Ayvalık’ta
çekilecek. Sanırım 2022 Ocak ayında ekranda
olacak.

‘’Günümüzde iletişim’’ başlığını atsam altını
nasıl doldurursunuz?

Hız. Hız. Hız! Değişimi bile çok hızlı…

Sosyal medya hakkında ne düşünüyorsunuz?
Görünmek, insanlar için neden bu kadar önemli?

Sanıyorum bu devirin ihtiyacı buydu. Bunun da
tersi gelecektir. Saklanan, saklı olan daha değerli
olacak.

Hayatınızda olmak istediğiniz yerde misiniz,
yoksa oraya daha yolunuz var mı?

Sanırım oradayım. Elbette aynı yerde kalmak
istemem ama yapmak istediğim, düşünü
kurduğum şeylerin çoğuna ulaştım. Kendime
sakladığım ufak tefek hayallerim dışında hayata
teşekkür doluyum.

Gelecek planlarınızda ya da hayallerizde neler
var?

İşte tam da onu diyordum. Artık bana saklı
kalanlar sırada…

Yeni bir kitap çalışmanız var mı, varsa hangi
aşamada?

Evet, üzerinde çalıştığım ve yakında kapanıp
teslim tarihine yetiştirmem gereken üç ayrı kitap
var. 2022’nin ilk aylarında çıkacak bir tanesi için
kapanmam yakındır.

Sevgili İclal Aydın, güzel sohbetiniz için
teşekkür ederiz.

41

DOĞA

Urla’nın en bakir ve temiz koyu

Çılga Koyu

Efes Mimas Rotası'ndaki işaretli*
yerlerden biri olan Çılga koyu beyaz
yuvarlak çakıl taşlı kumsalı ve turkuaz
rengi tertemiz deniziyle bölgenin incisi.

Tayfun Özel

* Çılga Koyu’nun Efes Mimas Rotası’nda işaretlenmesinde Urla’da faaliyet göstermekte olan Urla Doğa/Keşif Dağcılık’ın
katkıları olmuştur.

42

Fotoğraf: Urla Doğa

43

DOĞA

44

İzmir-Çeşme otoyolunun Zeytinler Kavşağı’ndan
sağa doğru dönüp Uzunkuyu Köyü üzerinden
ve otoyolun altından yarımadanın Güney
tarafına geçtiğinizde, önce Zeytineli Köyü’ne
daha sonra da Çeşme Yarımadası’nın güneyinde
yer alan Zeytineli Koyu’na varırsınız. Bu koydaki
DHMİ kampına varmadan soldaki tepeye doğru
yükselen kötü yola girdiğinizde yükselmeye
başlayıp etraftaki diğer koyları, sırasıyla İmece ve
Sarpdere koylarını görmeye başlarsınız. Sarpdere
koyundaki yerleşmenin etrafından dolanarak
ilerlediğinizde içinde -Yaz ayları haricinde-
bir tatlı su kaynağının bulunduğu Nergiz
Koyu’na / Azmağı’na ulaşırsınız. Burada bir keçi
barınağı bulunmaktadır. Bu barınağın Güney-
Doğusundaki vadinin içine girip patikayı izleyerek
3-4 saat bir yürüyüş yaptığınız takdirde Çılga
Koyu’na varırsınız. Ama çevreyi bilen bir rehberle
bu yürüyüşü yapmanızı öneririz.

Koya vardığınızda sağınızdaki İnceburun
Tepesi’ne yaklaşık 1 km.lik bir yürüyüşle
tırmandığınızda, 150 metre yükseklikte karşınıza
Çılga Mağarası ve çevresindeki antik yerleşim
kalıntıları çıkacaktır.

ok dar olan mağara ağzından 30m.genişliğindeki
ön salona girilir.Bu salona 16m.genişliğinde
,daha dar ikinci bir salon,buna da üç galeri
bağlanmaktadır.Galeriler içinde sık olarak
sarkıt ve dikitlerin görüldüğü mağaranın tesbit
edilebilen uzunluğu 40m.dir.Mağaranın diğer
kesimlerine nazaran daha derin olan ön
salonunda ,2,5 metre kalınlığında bir kültür
dolgusu mevcuttur.Bu dolgu üzerinde ve içinde
pişmiştoprak kadın heykelcikleri bulunmaktadır.
Yardımcı Doçent Yaşar Ersoy’a göre bu
heykelcikler Tanrıça Hekate’yi temsil etmektedir.

Karia yani Anadolu kökenli bir Tanrıça olan
Hekate ,antik Yunan dünyasına sonradan girmiş
ve özellikle halk tarafından benimsenmiştir.Bu
nedenle de tasvirleri büyük çapta sanat özellikleri
göstermez .Tek bir gövde halinde olduğu gibi üç
gövdeli tasvirler de vardır.Bazı görgü tanıklarının
ifadesine göre ,mağarada daha önce bulunan
heykelcikler arasında böyle üçlü olanlara da
rastlanmıştır.Yunan dünyası dışında Roma
dünyası da Hekate’ye büyük ilgi göstermiştir.

45

DOĞA

46

Roma devrinde Hekate ,ay tanrıçası,geceye ve
karanlığa hakim tanrısal güç,büyü ve sihri elinde
tutan kara güçler kraliçesi olarak karşımıza çıkar.

Ele geçen keramik parçalarına göre mağara
içindeki dolgu tabakası iö.6-4.yüzyıllara aittir.
Bu durumda Çılga ,İÖ.6. yüzyıldan itibaren
Tanrıça Hekate’ye ait bir kült merkezi olarak
değerlendirilmiş kutsal bir mağaradır ve doğal
yapısı yanında ,Anadolu din tarihi açısından da
büyük bir önem taşımaktadır.

Bu güzel yerleri ziyaret etmek isteyenlerden tek
dileğimiz, onca yakınımızdaki bu güzel, ender
yerleri koruma konusunda azami dikkati ve özeni
göstermeleri, gelecek nesle emanet edeceğimiz
bu değerleri korumalarıdır.

Fotoğraf: Urla Doğa

47

RÖPORTAJ

48

Fotoğraf: Yol Dağcılık

49

DOĞA

50


Click to View FlipBook Version