DEM1O5KTREAM
SMİ ZUAZFERİ
Yazan Şeyma Sarp
15 TEMMUZ
Sen vatan Kahramanı, demokrasi şehidi.
Yine bir tarih yazdın dünya bunun şahidi.
Bir mucize yarattın 15 Temmuz gecesi.
Can verdin vatan için yoktur bunun ötesi.
O nasıl bir yürek ki, binlerce tanka bedel.
Ölüm bile v12 geldi, utandı senden ecel.
Seninle gurur duydu Boğaziçi Köprüsü.
Yeniden dile geldi Çanakkale türküsü.
Seninle nöbette bak bu ülkenin tamamı.
İşte böyle kutlanır demokrasi bayramı.
Şimdi daha şanslı bak ay yıldızlı bayrağın.
Ey şehit oğlu şehit önderisin her çağın.
Yıldızları yağdırsak azdır senin üstüne.
Bak adını nakşettik gönlümüzün büstüne.
Şehitler asla ölmez ölümsüz her biriniz.
Bil ki mahşere kadar kalbimizde yeriniz.
Belinay Okter
6G sınıfı
15 TEMMUZ ŞEHİT YAKINI RÖPORTAJI
1. İsmim Mehmet Önder KARACAOĞLU, Türkçe öğretmeniyim.
2. Hiç tereddüt etmeden 15 Temmuz gecesi derim. Benden yaşça büyük
olanlar belki başka tarihler söyleyebilirler ama benim için en uzun ve sıkıntılı
gece 15 Temmuz gecesiydi!
3-4. 15 Temmuz 2016 tarihinde İstanbul’daydım. Temmuzun bu güzel gününde
eşim Sıla KARACAOĞLU, oğullarım Alperen ve Aybars ile güzel bir İstanbul
gezintisi yapmayı planlamıştık. Günümüz çok da güzel başladı aslında. Eşim
ve ben İstanbul’da, Marmara Üniversitesinde okuduk. Fırsat buldukça bu
güzel şehre gelir, anılarımızı tazelerdik. O gün de kız kardeşimin yaşadığı
İstanbul Kartal’dan yani Anadolu yakasından Divanyolu’na yani Avrupa
yakasına gezmeye geldik. Gün boyu Topkapı Sarayı, Ayasofya Camii ve
Divanyolu civarlarında gezdik. Tedirgin bir hava ve gergin bir ortam havası
vardı. Hatta çokça polis olduğu için sormadan edemedik. Bir gün önce
Fransa’da bombalı eylem olduğu için tedbiren güvenlik seviyesinin
yükseltildiğini söylediler. Topkapı Sarayı’nın orada her zaman gittiğimiz Türk
Edebiyatı Vakfı yer alır, arabamızı hep yakınına park ederdik. Baktık, polisler
izin vermiyor. Daha aşağılarda bir otoparka bıraktık. Akşamüstüne kadar
oralarda vakit geçirdik. Saat 16.00 gibi çok yoğun trafiğe kalmamak için
Beşiktaş yönüne doğru aracımızla hareket ettik. Sirkeci’ye geldiğimizde
Kabataş-Beşiktaş-Boğaziçi Köprüsü yönünde yoğun trafik olduğunu
navigasyondan gördük. Fikrimizi değiştirip aracımızla Sirkeci-Harem arabalı
feribotuna binmeye karar verdik. Böylece Boğaziçi Köprüsü’ne gitmeden,
trafiğe takılmadan faha rahat geçeriz diye düşündük. Zira küçük oğlum
Aybars yorulmuş, araç içinde bize eziyet etmeye başlamıştı. Hesaba
katmadığımız bir şey vardı. Hafta sonunu İstanbul dışında geçirmek
isteyenler; yazlığına, Şile’ye, Sapanca’ya, Çınarcık’a gitmek isteyenler cuma
akşamı feribotu kullanırlardı. İstanbul’dan uzak kaldığımız yıllarda bu durumu
unutmuştuk. Feribot sırası beklememiz 1,5 saat kadar sürdü. Sonrasında
feribotla Harem’e geçtik. Oradan da kız kardeşimin Kartal sahildeki evine
vardık. Anadolu yakasına geçtikten sonra yollar sakindi, köprüden gelen
bağlantı yollarının bu kadar sakin olması dikkatimiz çekmişti, sebebini
bilmiyorduk.
5. Eve geldiğimizde annem, babam ve kız kardeşim bizi yemek için
bekliyordu. Biz eve gelir gelmez, Avrupa yakasından nasıl geldiğimizi
Boğaziçi Köprüsü’nün kapatıldığını söylediler. O ana kadar bomba ihbarı gibi
haberler dönüyordu. Biz de tarihi yerlerdeki yoğun güvenlik tedbirlerini
söyledik, meğer bundanmış diye yorumladık. Yemek için masaya oturduk,
televizyonu açtık. O sırada telefonlarımıza birkaç farklı yerden darbe girişimi
olduğu yönünde mesajlar geldi. Kimisi eşimin kardeşinden, kimisi Salihli’den
arkadaşlarımızdan, kimisi de farklı yakınlarımızdan gelen mesajlardı. TRT’yi
açtığımızda sunucu ona dayatılan darbe girişimi metnin okuyordu. Olamaz
dedik, böyle bir şeye cesaret edilemez dedik. Ama asker üniforması giymiş
hainler vatanımıza, bayrağımıza kastetmişlerdi. Kardeşimin evi Kartal sahilde,
Sabiha Gökçen Havalimanı’na iniş yapan uçakların rotası üzerindeydi. Uçaklar
Marmara Denizi üzerinden süzülmeye başlar üzerimizden geçerek Sabiha
Gökçen’e inerlerdi. Üstümüzden uçak geçmesine alışkındık ama bu sefer çok
gürültülü ve hızlı bir şekilde uçaklar geçiyordu. Balkona çıktığımızda art arda
uçan jetlerle karşılaştık. Demek ki haberler doğruydu. Babamla abdestlerimizi
aldık, namazlarımızı kıldık. O sırada televizyonda Sayın Cumhurbaşkanımızın
çağrısı yayınlanmaya başladı. Herkesi meydanlara, havalimanlarına davet
ediyordu. Çeşitli STK’lerden telefonlarımıza mesajlar gelmeye başladı. Evde
eşimle annemi çocuklarla bıraktık. Helalleşip sokağa çıktık. Nereye
gideceğimizi bilmiyorduk, bir şekilde köprüye gitmeliyiz diye düşündük. Ya
da Sabiha Gökçen Havalimanı’na gitmeliydik.Babam Kartal Belediyesinin
önüne ya da Hükümet Konağı’na gitmemizi teklif etti. Ortalık sakindi, bir tek
evimizin karşısındaki benzin istasyonunda kuyruklar oluşmaya başlamıştı. Biz
yürüyerek Kartal Meydanı’ndan geçerek Hükümet Konağı’nın önüne geldik,
salalar okunuyordu. Megafonla Kartal Köprüsü’ne doğru hareket etmemiz
gerektiği söylendi.
Zira Kartal Köprüsü’nün üst tarafında birçok askerî birlik vardı. Yolları
kapatalım, tanklar Cevizli ve Samandıra’dan geliyor denildi. Yaklaşık 5-6 km
yürüyerek Kartal Köprüsü’ne geldik. Köprü üzerinden hem Boğaziçi Köprüsü
yönüne hem de Sabiha Gökçen Havalimanı, Pendik yönüne bağlantı yolları
tırlarla kapatılmıştı. Hiçbir askerî araç E-5 dediğimiz ana yola inemiyordu.
Mahşerî bir kalabalık vardı, üzerimizden jetler alçak uçuş yapıyor. Sesleri ve
rüzgârlarıyla halkı korkutmaya çalışıyorlardı. Herkes çok öfkeliydi. Genç yaşlı,
kadın erkek binlerce insan vardı. Samandıra yönünden gelen askerî bir cipi
durdurdular, ellerinde tüfeklerle askerler indi. Bir anda askerlerin üzerine
çullandı herkes, Allah’tan etrafa ateş açmadılar. Onlarca kişi ölebilirdi. Bir
yandan da telefonlardan haberlere bakılıyor, gidişatla ilgili gelişmeler takip
ediliyordu. Boğaziçi Köprüsü yürüyerek uzağımızda kaldığı için Sabiha
Gökçen Havalimanı’na gidilmesi konuşuldu. Megafonlu bir araç burada
kalınması yönünde anonsa başladı. Samandıra ve Sancaktepe yönünden
hareket eden tanklar olduğu bilgisi gelmiş. Herkes etten duvar olma
düşüncesindeydi. Amaç Kartal, Maltepe ve Pendik’teki kaymakamlık
binalarıymış. Yaklaşık bir saat kadar bekledik, saat ilerledikçe hava soğumaya
başladı. Köprü üzerinde ve esintili bir yerde olduğumuz için üşümeye
başladık, üzerimizde yazlık kıyafetler vardı. Telefonlarımızın şarjları da bitti
bitecek gibiydi. Kartal yönünden kornalar, sesler gelmeye başladı. Çok
korkmuştuk, acaba gelen araçlar neydi. Yaklaşınca kamyon, iş makinesi, tır
gibi büyük araçlardan oluşan bir konvoyun geldiğini gördük. Köprü üzerinde
o kadar çok insan vardı ki bu ağır araçlar da gelince çökebilme ihtimali
olduğu söylendi. Belediyenin aracından yapılan anonsla köprü üzerinden
indik. Araç konvoyu yola çapraz şekilde sıra sıra dizildi. Artık Samandıra ve
Sancaktepe yönünden artık tank, top, asker gelme ihtimali yoktu. Belediyenin
aracından bir anons daha yapıldı. Bazı tanklar da askerî bölge içerisinden
Cevizli dediğimiz bölgedeki askerî dikimhane içerisine yönelmiş. Buradan
geçemeyeceklerini anlayınca oradan Boğaziçi Köprüsü’ne gideceklermiş.
Kalabalık birden dalgalandı, koşanlar düşenler. Herkes dikimhane kapısına
doğru gitmeye başladı. Biz de kalabalıkla birlikte oraya yöneldik. Yaklaşık 15-
20 dakika kadar yürüdükten sonra Maltepe tarafından gelen iş makinelerinin
orayı da kapattığını duyduk, sevinç çığlıkları attık.
Bu arada da bir haber alan başkasına haber veriyordu. İstanbul dışından da
haberler gelmeye başlamıştı. Saat gecenin üçü, dördü olmuştu. Soğuk,
yorgunluk, açlık, susuzluk… Belediyeye ait bir araçtan su dağıtıldı ama biz
alamadık, kalabalığa yetmedi. Kaldırımlara oturduk, beklemeye başladık.
Amacımız buradan gidecek/gelecek desteği engellemekti. Ne pahasına olursa
olsun… Bu sırada çok kötü haberler gelmeye başladı. Boğaziçi Köprüsü’nde
çatışmalar ilerlemiş, şehit düşen vatandaşlarımız olmuştu. Aldığımız en kötü
haber ise akrabamız Vahit Kaşçıoğlu’nun hastaneye kaldırılmasıydı. Babamın
halasının oğlu olan Vahit abim Sultanbeyli’de oturuyordu. Sabiha Gökçen
Havalimanına yakın olduğu için arkadaşları ve diğer yakınlarımızla oraya
gitmiş. Orada havalimanına girmelerini engellemek isteyen bir hain
tarafından vurulmuş. Durumu ile ilgili hiçbir bilgimiz yoktu. Moralimiz iyice
bozulmuştu. Annem telefon açmış, Avrupa yakasında da uzaktan akrabamız
olan bir ailenin araçlarında çocukları ile birlikte çatışmaların olduğu bölgede
olduğunu söylemişti. Soğuk, açlık, susuzluk, bir de bu haberler. Çok kötü
durumdaydık. Saat sabahın 5’i gibi müdahaleler yapıldığı, polisimizin olayları
kontrol altına aldığı yönünde haberler gelince eve doğru hareket ettik. Eve
geldiğimizde saat sabahın altısı olmuştu. Bitkin bir hâldeydik. Öyleye
uyuyakalmışım. Bir iki saat uyuyup uyumadan evden gelen seslerle kalktık.
Babam telefonla konuşuyordu. Vahit abim şehit olmuş, babamın gözleri
dolmuştu. Sokakta hayat normale dönmüş görünüyordu. Gece biz yokken
kesilen televizyon yayınları tekrar başlamıştı. Meğer Kartal bölgesinde TV
vericilerine zarar verilmiş, yayınlar kesilmiş. Evimizde ailemizle,
çocuklarımızla birlikteydik ama yüzlerce eve ateş düşmüştü. Mehmet Âkif’in
“Allah bu millete İstiklâl Marşı yazdırmasın!” dediği gibi “Rabbim, bize bir
daha böyle bir gün, böyle bir gece yaşatmasın!”
Ben o geceyi yaşayan, iliklerine kadar hisseden hatta yakınını şehit veren bir
kişi olarak hem de bir öğretmen olarak çocuklarımıza, öğrencilerimize şunları
söylemek istiyorum. Bizler Sarıkamış’ta, Aziziye’de, Kut’ül Amare’de,
Çanakkale’de, Sakarya’da şehit olan ecdadımızın mirası olan bu topraklarda
yaşıyoruz. Eğer yarın çocuklarımız bu vatanda, bu topraklarda huzur
içerisinde yaşasın istiyorsak kutlu bayrağımıza, aziz vatanımıza sahip
çıkmalıyız. Bu uğurda bize düşen ne ise onun için çalışıp çabalamalıyız.
Öğrenciysek en iyi öğrenci, öğretmensek en iyi öğretmen, çiftçiysek en iyi
çiftçi olmalıyız. Ne demişler vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır.
Vatanımız mevzubahis olduğunda canımızı, kanımızı verecek kararlılıkta
olmalıyız. Bize verilen emaneti çocuklarımıza, torunlarımıza miras bırak
görevimizdir.
Bu röportaj bana o günü yeniden yaşattı. Üzüldüm, gerildim ama bir yandan
da gurur duydum. Bizler mazisini bilen geleceğine de bilinçle bakan bireyler
olmalıyız. Sizlere bu vesile için çok teşekkür ediyorum. Anlamlı çalışmanızla,
sizin vesilenizle 15 Temmuz şehitleri başta olmak üzere tüm şehitlerimizi
rahmet ve saygıyla anıyorum. Gazilerimize minnetlerimi ve teşekkürlerimi
iletiyorum. O gün dediğimizi bugün de tekrarlıyorum: “Vatan sağ olsun!”
15 TEMMUZ
Biz ölümü hediye ettik 15 Temmuz’a
Canımızı feda ettik,
Vatanı yaşatmaya
Söz verdik
Birliğin ve Beraberliğin adına
Genç,yaşlı demeden
Herkes sokakları sardı,
Dar etti hainlere
Böldürmedik vatanı.
Boğaziçi köprüsünde
Yeni bir destan yazıldı
Çanakkale türküsü gibi
Hafızalara kazındı
80 milyon tek yürek
Yendik hainleri
Çünkü vatan tek demek
Bölünmez,bölemez
Hiçbir bilek...
Ada Yaren DİNÇER
6/E
15 TEMMUZ
Vatan uğruna canını feda eden şehitlerimize minnetimiz sonsuzdur. Bu öyle bir
tarih ki unutulmaz bu öyle bir destan ki kahramanlığı anlatılır. Bu cesur Mehmetçikler
ne savaş uçaklarından nede tekbir kurşundan kokmuşlardır. Bizim görevimiz gözünü
bile kırpmadan bu vatanı kurtaran askerlerin bize emanet ettiği 15 Temmuzu
unutmamak ve unutturmamaktır.
Türk halkının azmi ve çalışkanlığı sayesinde kazandık biz bu destanı .Kadın, erkek,
genç, yaşlı demeden koştuk biz .Bir tarafta ağlayan bebekler ,korkmuş çocuklar, bir
tarafta yaralanmış şehitler. Sizler o gece uyurken bizler, bu vatanı savaşarak kurtardık.
Acımasızca hain bir darbe sonucunda onlarca, yüzlerce şehit verdik. Ama yine de ay
yıldızı göklerde özgürce dalgalandırdık .Düşmana yenilmedik .Bu kötü günlerde
milletimizin tek yürek olması birlik ve beraberlik içinde olması vatana ve milletine
olan bağlılıktandır.
İşte bu yüzden 15 Temmuz çok değerli bir emanettir, emaneti nesilden nesile
aktarabilmek için azim, fedakarlık ve çalışkanlık gerekir. Çünkü :’Vatanını en çok
seven görevini en iyi yapandır.
NİSANUR DEMİRKOL 6/D
BİRLİK VE BERABERLİK
15 Temmuz bizim için vatan, millet ve bayrağın ne
demek olduğunu anlatan bir kahramanlık destanıdır. 15
Temmuz gecesi halkımız uçaklardan , tanklardan ve
silahlardan korkmamıştır
vatanı savunmuştur.
Türk milleti içeriden ve dışarıdan birçok düşmanı olan ve bu düşmanlarla gözünü kırpmadan
savaşan vatan severlerle doludur. Bu vatanı Atalarımızdan nasıl emanet aldıysak 15 Temmuz
gecesindede vatanımıza öyle sahip çıktık. 15 Temmuz şehitleri: Bu emaneti gelcek nesillere
bırakmak için gözlerini kırpmadan mücadele etmişlerdir ve bu uğurda şehit olmuşlardır.
Bizlerde 15Temmuz’da şehit olanlardan aldığımız bu emaneti sahiplenmeliyiz
ve bunu unutmamalıyız ve unutturmamalıyız
Türk halkının azmi sayesinde ülkemiz işgalden ve işgalcilerden kurtulmuştur. O gece şehit-
lerimiz sayesinde bağımsızlığımızı yeniden kazandık. Bizlerde şehitlerimizden aldığımız bu
vatana sahip çıkıp bayrağımızı dalgalandırmaya bunun için çok çalışmamız gerektiğini ve
bu uğurda herşeyimizi ortaya koymalıyız.:
Büşra Kahraman
6/D
15 TEMMUZ
Büyük bir kanlı darbeydi,
Şehit oldu birçok vatandaş.
Tarihe kara leke olarak düştü,
birbiriyle savaştı vatandaş.
Türkler,Türkler’e zarar verdi,
Oysa aynı ülkedelerdi.
Tanklar bastı sokağı,
Silahsesleri yankılandı.
Evlerinde çocuklar,
Onlar da çok korkular.
Bazıları yetim kaldı,
Bazılarının aileleri yaralandı.
Niye diye düşünüyorum,
Niye böyle oldu?
15 Temmuz nasıldı ki?
Ülke kendisine zarar verdi.
Yine soruyorum kendime,
İnsanlar niye şehit oldu diye.
Elif ERDOĞMUŞ
6/G
R15ETSİEMMSMEURZGİSİ
DEFNE YALÇIN 6F
BÜŞRA KAHRAMAN
6/D
Nehir Köseoğlu 6G
Eylül Demir 6/D
Abdullah Akkaplan 6/G
ECRİN DURUKAN6/D
Esin Karabacak 8/B
15 TEMMUZ DESTANI BELGESEL
İZLEME ETKİNLİĞİ
ŞEHİTLİK ZİYARETİ
15 TEMMUZ SOZLUGU
Cumhuriyet
Egemenliğin millete ait olduğu ve bu egemenliğin
yine millet tarafından seçilen temsilciler
aracılığı ile kullanıldığı yönetim biçimi.
Demokrasi
Milli iradeyi, vatandaşların eşitliğini ve özgürlüğünü
esas alan, hukuk devleti ilkesinin geçerli
olduğu toplumsal düzen.
Meclis (Parlamento)
Üyeleri millet tarafından belirli bir süre için
seçilen ve başlıca görevi millet adına kanun
çıkarmak olan yasama organı.
Darbe
Millete ve seçilmiş hükumete yönelik, güç ve
silah kullanarak
devirme girişimi.
FETÖ
FETÖ kısaltması, halkın dini duygularını sapkın
görüşleriyle istismar eden Fetullahçı Terör
Örgütünü ifade eder. Sınav sorularını çalarak
devlet kurumlarına haksız şekilde yerleşen;
eğitim, adalet ve güvenlik alanları başta olmak
üzere, kamu imkanlarını kendi çıkar ve amaçları
için kullanan bir terör örgütüdür.
SORULARLA 15 TEMMUZ
Ne oldu?
Devleti ele geçirmek için darbe yapmaya kalkıştı.
Kim yaptı?
Kökü dışarda FETÖ örgütü yaptı.
Kime karşı yapıldı?
Türkiye Cumhuriyeti devletine, meclise ve seçilmiş
hükümete karşı, yani mi Ilı iradeye karşı yapıldı.
Ne zaman yapıldı?
15 Temmuz 2016 tarihinde.
Amaçları ne idi?
Amaçları devleti ele geçirmekti.
Nasıl yayıldılar?
Kendilerini iyilik yapan iyi insanlar olarak gösterdiler.
Gerçek yüzlerini sakladılar.
Hangi yolu izlediler?
Yaklaşık elli yıl önce başladırlar. Amaçlarına ulaşmak
için yalan söylediler, yasaları çiğnediler, günah işlediler.
Suçlarını "hizmet hareketi'; "eğitim gönüllüsü" adı
altında gizlediler ve milleti kandırdılar. Kendilerini dindar
ve iyi insanlar olarak gösterdiler. Halkın iyi niyetini
kullanıp onları aldattılar.
Kim durdurdu?
Meydanları dolduran millet, milli iradenin temsilcisi
siyasetçiler, direniş çağrılarını yayınlayan ve destekleyen
basın, darbeye karşı mücadele eden polis ve asker
durdurdu.
Basarsalardı ne olurdu?
Devletimizi kaybedebilirdik, bağımsızlığımızdan,
özgürlüğümüzden olabilirdik.
Hangi dersleri çıkardık?
Aklını kullanmayan insanı başkaları
kullanır. Milletin desteğini almayan
amacına ulaşamaz. Bağımsızlığına sahip
çıkanı kimse esir edemez.
BULMACA